Kredi kartı

Çoook eskiden kredi kartım yokken lisede falan bi iki kez mobil ödeme yapmistim bazi online oyunlar için ama büyük meblalar da değildi zaten

kredi kartı.

Kredi Kartı

oyun içi alışveriş hiç yapmadım. oyun satın alırken steam ve google play'i kullandım şimdiye kadar. onda da kredi kartımı kullanıyorum. online alışverişe kapalıdır normalde. bişey alacağım zaman internet bankacılığından girip açıp alıp tekrar kapatıyorum.

Ön ödemeli kartla alışveriş yapıyorum. Sadece Steam'den oyun almak için kullanıyorum.

bankamatik kartıyla yapıyorum ben, ön ödemeli oluyor sanırsam o da.

kredi kartı

Steam ve kredi kartı.

aralarında kadınların da bulunduğu 129 işçinin zorlu çalışma koşullarına isyan ettiği için ölüme bırakıldığı bir günün ardından 'emekçi kadınlar günü' olarak kutlanmaya başlanmış. bazı şerefsizler yüzünden giydiklerine, dışarı çıkacakları saate kadar tedirgin olan kadınların bu erkek egemenliği altındaki zor yaşamları, bir de ekmek parası için kazanmak harcarken verdikleri emek için anılıyor ve bu adaletsiz değil.

8 mart dünya kadınlar ve erkekler günü olması için önce 'kadınlar ve erkekler'in sosyal hayatta gerçekten eşit olması gerekiyor. o zaman 8 mart dünya insanlar günü yapabiliriz swh

Kadınlar günü saçma. Herkes değerli. Özel günde hatırlama olayına karşıyım.

Esit olsalardi kadinlar gunu olmazdi. Bu kadin dusmanligi nereden geliyor?

Amaç eşit olmaları ama eşit değiller. Kadın düşmanlığına ben de çok uyuzum bi erkek olarak. Tarih boyunca kadınlar bu kadar ezilmesi, hep geri planda kalması da üzüyor.

Daha bugün "Evlilikte ev isleri bölümü" diye bir baslik acildi Eksiduyuru'da.
Altinda yazanlari bir zahmet okuyun, evli kadinlarin kendi okul - is sorumluluklari disinda bir de evi cekip cevirme, temizlik, yemek, ütü, cocuklarla ilgilenmesini toplum nasil "sadece" kadinlarin sirtina görev olarak yüklüyor belki farkina varirsiniz!

@purple rain Kadınlar ve erkekler günü yaparsan toplum bir anda şaşırır. Çünkü erkek toplumda görünmez, değersiz, harcanabilecek bir cins. Hem iki cinsi ayırmayan 1 Mayıs var aslında.

Belki 1 Mayıstan kadınları men edersen olur.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
1 Mayıs Dünya Emekçi Erkekler Günü

Asıl soru bunu nasıl yapacaksın? Çünkü kadınlar kendilerine özel alanları olsun isterler ama erkeklerin kendine özel alanları olsun istemezler.

@acemi'nin trol oldugunu bilmeyen kaldi mi bilmiyorum. :D
Kimse ciddiye alip da cevap vermesin.

Ya da dur ben yazayim.
Malum parti iscilerin ölen yakinlari icin toplu konutta onlara yer verdi. Hatta bu konutlarin bulundugu bölgenin ismini de "301 Evler" olarak degistirdiler.

Hangisi daha utanc verici bilemedim.

ne tartışıyorsunuz anlamadım, zira erkekler günü diye bir şey var, birçok ülke de resmi olarak tanımıştır. türkiye neden bu ülkelerin içerisinde değil diye oturup tartışın en iyisi.

en.wikipedia.org

Oyumu Hatay'dan yana kullanıyorum.

linç edilmeyi göze aralarak belirtiyorum, karadeniz mutfağı anadolu'daki en yavan mutfak bence.

yapılış tarzıyla ilgili sanırsam hiçbir şeyin tadı tuzu tam değil, kuru ve yağlı geliyor bana. bi sütlacını çok övüyolar onu yemediğim için bişey diyemeyeceğim.

hatay diyorum zira zeytinyağlıcı ege/akdeniz mutfağı ile etci doğu/güneydoğu mutfağının birleşim noktasında herifler.

hatay et yemeği ağırlıklı değil mi ? karadeniz mutfağı derken tüm karadenizi mi kast ediyorsunuz yoksa herkes gibi doğu karadenizi mi? düzceden artvine kadar çok fazla yemek çeşidi var. bu halde eşitsiz bir versus olmakla birlikte ben karadeniz diyorum.

tek bir il ile tüm bir bölgenin karşılaştırılması saçma ama yine de hatay tokatlar, hep söylediğim gibi karadeniz mutfağı olmayan bir mutfaktır.

karadeniz mutfağı derken? lkjfsd.

Bir karadenizli olarak tabii ki hatay mutfağı.
Bizde barahat kültürü pek yok. Bu sebeple yemekler yavan oluyor. Elimize geçen her şeyi kavurur yeriz sadece tuz atarız. Ama kimisi de çok leziz oluyor mesela fasülye turşusu kavurması 10 numaradır bana göre.
Yine de hatay mutfağı yemeğiyle tatlısıyla öndedir.

Karadeniz asıllı biri olarak kesinlikle hatay mutfağı. Karadeniz mutfağı türkiyedeki en yavan mutfak. Tarih boyunca da böyle çünkü kaynak az, halkı fakir ve diğer bölgelerle etkileşimi az olmuş. Karadeniz mutfağı diyince sevdiğim 2 3 yemek geliyor aklıma, ki onlar da basit yemekler. Hatay mutfağı havada karada alır.

hatay mutfağı.

karadeniz mutfağı pidesi dışında hiçbir şekilde ilgi alanımda değil.

Ben de karadenizli biri olarak kesinlikle hatay diyorum. Yanına yaklaşamaz.

karadeniz mutfağı ne allasen. kara lahana ve benzeri otlar, eywallah arada bir yenir de yani nereye kadar? hamsi, iyi hoş. bunların dışında ne köftesi, ne pilavı ne fasulyesi, ne yağı, ne peynirine, ne pidesine kendine has denemez; pişirme tarzı hep aynı dolayısıyla çeşit olması bir şey değiştirmiyor.
hele hele o laz böreği denen şey kimin fikriymiş merak ediyorum hakikaten.
hatay mutfağından da etleri çıkardın mı çok kan kaybeder ama yine de tercih ederim.

karadeniz mutfağı, hatay mutfağı karşısında diz çöker tövbe eder o kadar net söylüyorum.

karadeniz mutfağı anadolunun en kısır mutfağı, antakya ise zibilyon çeşitle dünya mutfağına girmiş durumda.

bunun sebebi ne hocam? mesela c bazen k, bazen s diye okunuyor. bu da mı onla ilgili?

bir de "c" sembolü "ce" diye okunur diye belli bir kural varsa nerde yazıyor?

bir kere türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değil, bunu unutun.

tabii kime göre, hangi dile göre ne nasıl okunuyor konusunda haklısınız. herkesin ana dili kendisine kolay geliyordur. yıllar önce ingiliz bir hocam vardı, sınıfta bir deneme yapmıştık hatta, duyduklarını doğru yazabilecek mi diye, izmir’in izmer olarak yazılmamasına şaşırmıştı:)

diksiyon kursuna da gitmiştim mesela, oradaki hoca da -ki kendisi dt oyuncusu, hatta sanırım konservatuarda hocaydı- çocuğunun okula başladıktan sonra, okulda “türkçe yazıldığı gibi okunur” diye öğretildiği için konuşmasının bozulduğundan bahsetmişti.

bir kere şu yanlışı düzeltmek lazım.

Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değildir. Türkçe derslerinde her ne kadar böyle öğretirlerse de bir tiyatro okuluna giderseniz böyle olmadığını öğretirler size.

Ayrıca yazıldığı gibi okunur diye açıklama yapmak yerine "fonetik bir dildir" diyebilirsiniz. Yani Türkçede her sesin bir harf karşılığı vardır ve konuşurken kullandığımız her ses bir harfle belirtilir. ingilizcede sesleri belirtmek için birden fazla kombinasyon kullanılabiliyor. Fark burada.

Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil değil. Burada spiker Gülgûn Feyman anlatıyor: m.uzmantv.com

Türkçe yazıldığı gibi okunmuyor diyip aykırılık peşinde koşan tipler var ya onlara kızılcık sopasıyla girişeceksin. Ulan adamların yazılışı aynı, fiil ya da isim olmasına göre farklı telaffuz edilen kelimeleri var, telaffuzunu daha önceden duymadıysan hayatta doğru telaffuzu tahmin edemezsin, entelimiz bir kaç istisna öğrenmiş, çıkıntılık yapacak diye yok türkçe yazıldığı gibi okunmuyor ya diyor

Yazıldığı gibi okumak diye bir şey yok ki. Her harf sembolü her dilde kendine özgü bir ses ile ifade edilir. Akademik olarak dil eğitimi alanlar bilir bunu. Veya doğru ses/iletişim eğitimi de aynı şekilde.

Örneğin a sembolü Türkçe'de ağ şeklinde ifade edilirken ingilizcede ey şeklinde. Ä derken duyduğumuz ses ey derken duyulan sesden farklı. Ama bize ağ doğru ey yanlış gibi geliyor.

emfuzi + 1

bir de şu var ki, kullandığımız her sesin alfabemizde karşılığı yok.

örneğin kapalı e ve nazal n sözlü dilimizde var ama yazı dilimize dahil edilmemiş.

Türkçe bilen biri ilk kez karşılaştığı bir kelimeyi telaffuz etmekte zorluk çekmiyor çünkü teleffuz kuralları oldukça tekdüze. İngilizcede ise farklı harf kombinasyonları çok farklı şekillerde telaffuz edilebiliyor. Mesela one ve van kelimelerinde hiç ortak harf olmamasına rağmen telaffuzları aynı. Mümkün değil ama anadili İngilizce olan birisi hayatında one kelimesiyle karşılaşmamışsa one'ı van şeklinde okuması imkansız. Türkçede ise ilk kez karşılaştığımız kelimeleri genellikle hatasız telaffuz edebiliyoruz.

Türkçe birkaç istisna dışında yazıldığı gibi okunur. O uzman tv videosunu yillar once izlemiştim aşırı saçma örnekler vardı günlük hayatta asla o şekilde okunmayan, hatta sonra trt spikerlerine özel olarak dikkat ettim hiçbiri ordaki gibi okumuyordu.

İngilizce'de alfabede a ey diye okunmasina rağmen sözcüklerde ey diye geçmiyor, duruma gore bizdeki a gibi duruma göre e gibi oluyor. C si diye okunuyor ama k de olabiliyor. Bunun gibi pek çok harf var. Ama Türkçede her harf her defasında aynı şekilde okunuyor.

Arkadasim Tukce yazildigi gibi okunan bir degilir bir sefer. Yazildigi gibi okundan dil yeryuzunde yoktur bu iki.
Yazildigi gibi okunan tek dil Latincedir o da olu bir dildir. Yani yazildigi gibi okunan/okunmayan tartismasi anlamsiz.
Uzman tv videosu nedir bilmiyorum da yazildigi gibi okunan dil degil Yazildigi gibi okunan dil olmaya epey yakin diyebiliriz en fazla.

Türkçe yazıldığı gibi okunmaz diyenler, abi-ağabey(ki böyle yazan kimse kalmadı), yapıcam-yapacağım dışında örnek verir misiniz? o videodaki değil-diil ya da sonra-soora gibi uydurma şeylerle gelmeyin ama, diil ne yahu, biri bana öyle diil dese ciddiye almam kendisini.

ki bunlar yazıldığı gibi okunmaz savına destek de değil çünkü sadece diksiyon kuralları. yoksa nice yazdığımız zaman sözcükteki harflerin alfabe seslerinin aynılarını çıkartıyoruz n i c e olarak. gidip nays diye okuyarak sözcüğü değiştirmiyoruz. yapacağım yazıp yapıcam dediğimizde de sadece okuduğumuz sözcük değişiyor sözcüğü nasıl okuduğumuz değil.

edit: eksisozluk.com mesela şuradaki açıklamalardan yazıldığı gibi okunur diyenlerin açıklamaları çok daha mantıklı. telaffuzu istediğiniz gibi yapabilirsiniz ama okunuşu fonetiktir türkçenin.

feyman'la dalga geçmeden evvel aldığı eğitimi falan gözetseydiniz iyi olurdu.

verdiği çoğu çekimli fiil örneğinde yaptığı telaffuza "daralma" deniyor. türkçe'de böyle bir şey var.

mesela n-b çatışması denen özellik yüzünden yazımı telaffuza uyacak şekilde değiştirip çarşanbayı çarşamba yapmışsak dilin değişme özelliğini hesaba katarak konuşmak gerektiğini, yazılı olmasa da bazı kuralları takip ettiğimizi veya kolaylığın bizi yeni kural yaratmaya ittiğini anlarız.

ben feyman'ın verdiği örneği hakikaten enerjime bağlı olarak iki türlü de kullanıyorum ve ünlü daralmasının telaffuzda bir zorunluluk olup olmadığından emin de değilim. yani gidicem yerine gideceğim dersem Türkçe'yi bozuyorsam bundan haberim yok. yani bu kural bir beklentiye dair bile olabilir, fikrim yok.

ama kurallar sürekli değişiyor. bakın mesela eski kurallara bakarsak Türkçe'de, İngiilizce'de gibi özel isimlerin yapım ve daha sonra çekim eki aldığı durumda kesme kullanılmalı. çünkü bir kategori olarak Türkçe de Türk gibi özel bir isim. Aldığı yapım eki dünyada var olan tek bir dili anlatıyor, isim hala özel. Ancak bugün bu kural değişmiş durumda.


yazıldığı gibi okuma dendiğinde, dilbilimciler falan bunun her ne kadar yanlış bir tabir olduğunu belirtseler de ben burada sıkça bahsedilen şeyi anlıyorum ve bunu şöyle özetleyebilirim:

dilin alfabesini bildikten sonra bir kelimeyi sıkıntısız okuyabilmeniz yani alfabenin sizde yarattığı telaffuz beklentisinde yanılmamanız.

belirtildiği gibi bir sesli harfin kapalı ve açık formu, kaldırdığımız şapkaların yarattığı nüansın yazımda da bir fark yaratmaması vs. dilimizi yazıldığı gibi okunan bir dil yapmaktan çıkarıyor olmakla birlikte özbeöz Türkçe kelime köklerinden bahsediyorsak bu durum aslında halen geçerli olmuş oluyor.

zaten çoğu dilin yazıldığı gibi okunur genellemesinden uzak olmasının nedeni de barındırdığı yabancı kökenli kelimeler.

car ve cat örneğindeki gibi farklı iki kelimede aynı harfle temsil edilen iki farklı sesi gittikçe daha iyi tahmin edebiliyor oluşunuz, ki ingilizce'de bu çoğu zaman mümkün, sizin heuristic olarak algıladığınız ama adını koyamadığınız bir kurala işaret ediyor. demek ki orada aslında bir kural var yani.

kelime kısa bir kelimeyse ve a'da vurgu varsa, a'dan sonra r geliyor ve kelime r veya r+ bir sessiz harf ile bitiyorsa a "al" derkenki gibi okunuyor. scar, star, smart, start, part, tart, barn, harm, arm, farm, charm, dark, stark, snark, startle, spark, chart, fart, barf, scarf, sharp vs

istisnalara örnek: a'dan önce w gelmesi warm, swarm, swart, warn, warp vs (ama mesela swat bir acronym olarak sıwat olarak okunuyor)

ama a'dan önce sesli harf gelirse okumanın değişmesi istisna değil kural gibi. genelde değişiyor zira. fear, liar vs

ancak kelime iki heceliyken vurgu ilk hecedeyse okuma değişiyor:

"rampart"--> rempırt (açık e)
"standart"--> stendırt (//)

custard, haggard vs...

6 harf ve daha uzun kelimelerde genelde birleşik kelime veya ön ek, son ek devreye girdiğinden bunlar kuraldan muaf oluyor.

ama mesela vurgu ilk hecedeyse, yine aynı şey:

carpet, garment, harbor, harvest, harness, market, sarcastic, sardonic, ardour, ardent,arson vs...


ne zaman nasıl okunacağının tanımı da sanırım kelime kökenlerinin ait olduğu kültürlerle gelmiş.

ancak car'ı neredeyse açık e ile "ker" olarak okuyan İrlandılar, sanıyorum İskoçlar ve belki de bu yerlerden gelip yerleşmiş ve artık İngiliz sayılan çeşitli yörelerden İngiltere insanı da var. Bunlara dialekt denebilir ama orijinini nereden aldığına bakarsak kim bilir belki aslında zamanında dilalekt olan "kar" telaffuzu bugün kural olmuştur.

toparlarsam bence bu işlevsel bir tabirdir. bir dil için bu söylendiği zaman biz, alfabesini öğrendiğimizde o dilin telaffuzunun bizi tahmin açısından çok zorlamayacağınız anlarız. demek ki böyle bir şey de aslında var çünkü bu bir realite. sadece kullandığımız tabir yanlış "neredeyse yazıldığı gibi okunan" diyelim o halde, bitsin gitsin.

ben aldığım zaman gözlükçü fiyat farkı olmadan hem numaralı hem numarasız aynı özellikte cam koymuştu gözlüğün içine, ilerde lense geçersen kullanırsın diye. Gerçi gözlükçüyü 10 yıldır tanıyoruz ve evde üç gözlüklü olarak hep ondan alıyoruz ama çok pahalı olmasa gerek

Aşağı yukarısı pek yok bu işin. Bildiğimiz güneş gözlüğü camına numara yapılıyor fakat cam markası, kalitesi, ışık geçirgenliği, beğendiğiniz çerçeveye göre kesim şekli vs. bir yığın parametre var. 50 liraya da bulursunuz, 500 liraya da. Ortalama bir değeri yok maalesef.

Bir olmaz.

Polarize rayban aynalı camın fiyatı 150'den başlıyor.

Sor gözlükçüye numaralı cam fiyatı 100 tl en kralı.

özel ders hayrına yapılacak kadar basit bir jest değil. senin emeğin için alacağın para mı daha utanç verici yoksa bir hoca için öğrencisinden bedavaya özel ders yardımı almak mı, bunu düşün. iki taraf yerine de koydum kendimi, hocan olsam para vermezsem daha çok mahcup olurdum; sembolik bir tutar da olsa almalısın. almayacağım diye fazlaca diretmek de pek nazik bir hareket değil zira.

Çocuğun anne ve babasıyla iletişim kur ve para konusunu onlarla hallet. Aynısı benim başıma da geldi. Nasıl bir duygu olduğunu biliyorum ama kendini de hocanın yerine koy. Ben bir öğrencimin sırf benim öğrencim diye yeğenime bedava ders vermesini kabul etmezdim. Senin de emeğin ve zamanın söz konusu.

Yerinde olsam alırım verdiği parayı hocan için daha utanç verici.

yere dusup kirilan sarap kadehi'nin önerisi şu an çok daha hoş. Sınava az bi zaman kaldığı için biriken paranın bursa dönüşebilmesi tam nasıl olur onu da bilemedim..
Yani biraz bunun gibi önerilere ihtiyacım var sanırım.

Hepiniz çok haklısınız kesinlikle ama yani bu hocayla sandart akademik ilişkilerin dışında bi diyaloğumuz var. Atıyorum hasta olsam ilaç isteyebileceğim, param bitse rahatlıkla yemek ısmarlatabileceğim yakınlıkta biri.
Araya para gibi bişeyin girmesi hem çok komik hem de çirkin.

böyle durumlarda iki taraf da ısrar ediyorsa para alınır. çünkü parası alınmamak daha onur kırıcı bir şey. yani araya para girmesi hem komik hem çirkin demişsiniz ama değil sonuçta bi emek ve karşılığı var, hoca para vermek için diretiyorsa ve siz istemezseniz daha ayıp olur emin olun.

söylediğine gore:

"çok sevdiğim bi hocam var, bana bi çok arkadaşıma çok hakkı geçti vs. Hatta şu an okuduğum bölümüm gereği, ders verdiğim öğrencilerin durumu, psikolojileri vs ile ilgili bazen danştığım da bi hocam. "

hocanın yigenine ders vererek hocaya bir nevi zaten borcunu(tırnak icinde belirtmiş oldugum) ödemiş oluyorsun. parayi aklına getirmen doğru degil.

bence hocadan ders karsiligi ders almaya devam et.

@Tom,
Yok öyle değil, hoca, şu an kayıtlı olduğum üniversitede hoca.
Özel ders başka bi olay :/

bence kitap fikri de kötü değil. kitabın içine para koymak falan ayıp zaten. azıcık görgüsü olan insanın yapacağı bir iş değil.

Çocuğu, hocanızı ve çocuğun ailesini anlaşıp bir yerde yemeğe gidin ödeşin illa ki bir şey yapmak istiyorlarsa bu geldi aklıma

Ender oyunları

yaşlı adamın savaşı diye bir seri var, dört kitap, çok karmaşık değildi. sürükleyici bir kitaptı.

Başka bi duyurudan cevabımı copy paste yapıyorum:


+percy jackson serisi ve aynı yazarın diğer mitoloji serileri
+ulyssess moore serisi(harikadır mutlaka okusun)
+talihsiz serüvenler dizisi(bu da harikadır hatta netflixte dizisi var şu an)
+bu kitabın adı sır kitabıyla başlayan bi seri var ilk 3 kitabını okuyabilmiştim ama o da iyidir
+erkekse ve futbol seviyosa vahşiler futbol takımı(gerçi bunu 10 yaşında falan okudum bi tık küçük gelebilir ama eğlenceli bi seri)
+tomas brezina'nın bilimum kitabı, şu an coğrafya ve ülkeler konusunda deli gibi bilgi sahibiysem ilk tohumları onun kitaplarından başlıyor

şu an aklıma gelenler bunlar

edit: 1-2 yıl sonra da(gerçi şu an da olabilir belki çocuklar erken büyüyor artık) açlık oyunlarını okuyabilir.

Uber xl taksiyle aynı. İstanbul için konuşuyorum

Taksiden daha ucuz değil tabi ki. En nihayetinde lüks araç gönderiyor. Ama indirim kodu vs yakalarsan daha ucuza gelebilir. Mesela emaar’a Gidiş veya dönüşte 50 tl düşüyor toplam fiyattan.

daha ucuz değil.

araç çağırırken uber xl ve taksi seçenekleri çıkıyor. taksi çağırırsan bildiğin taksimetreli taksi geliyor. ubel xl çağırırsan fiyat önceden belli oluyor, o da taksiyle hemen hemen aynı. hatta biraz daha pahalı olabilir.

e sözlükte neden herkes sürekli ucuz ucuz diyor? taksiyle şu kadardı uberle şu kadar tutuyor diyor. aynı fiyat olsa bile mantıklı gerçi. daha lüks araç :D

taksi şehirde saçma yollardan dolandırıyodur belki, çok taksi kullanan biri değilim ama izmirde kendi şehrimde bile taksiye binince bi dolandırılma hissi geliyor.

kim daha ucuz diyor bilmiyorum ama uber’in iddiası daha ucuza götürmek değil ki. dolandırılmayağını, taciz edilmeyeceğini ya da geri çevirilmeyeceğini bilerek daha güvenli bir şekilde taksiyle aynı parayla yolculuk etmek. yani özünde sana ucuzluk değil güvenlik sağlayan bir uygulama.

Taksiyle kafa kafaya genelde. Birkaç lira farkla daha ucuz da pahalı da olabiliyor.
Ama havaalanı olunca iş değişiyor. Benim evden Atatürk Havaalanı 40-50 lira tutarken uber 100 lira diyor. Havaalanında otopark kirası ödüyorlarmış falan diye bir şeyler demişlerdi ama eşelemedim.

Söylendiği gibi, vaat zaten ucuz yolculuk değil; alacağın hizmetin kalitesini garanti etmek, düzgün şoförlerle, düzgün araçlarla, ne ödeyeceğini bilerek yolculuk yapmanı sağlamak.

Yogun zamanlarda uber cagirinca taksinin iki kati bile olabilir. Cunku dinamik fiyat uygulamasi var. ama boyle bur durumda uygulamada diyor zaten "su anda cok yogunuz, fiyatlar normalden yuksektir" diye. Dusmesini bekleyebilirsin elbette. Ben oyle oldugunda biraz daha oyalaniyorum, fiyat normale dusunce cagiriyorum.

Taksiden cok daha ucuz olan yurtdisindaki uberX. Mesela viyanada taksimetre 4,70€dan aciliyor, ben ayni noktadan evime uberX ile 3€ya gidiyorum shsaja. UberXL olsaydi ama taksiden daha pahaliya giderdim cunku buyuk ve luks arac.
Onun disinda TRde iki kez kullandim, fiyati taksiyle ayniydi. Ama aldigim hizmetten cok memnun kaldim. Taksiden 5-10 tl fazla bile alsa uberXL tercih ederim artik. Taksi de min 10 tl yaziyor sonucta (kisa mesafe fix ucreti)

acilin, her allahin gunu sadece uber xl kullanan biri geldi.

talebin yogun oldugu saatlerde (ozellikle mesai baslangic bitis saatleri) taksiden daha pahali fakat gun icinde taksiden daha ucuz ya da ayni oluyor -ama cogunlukla daha ucuz. gun icinde 4-5 defa biniyorum.

kumarda sadece oynatan kazanır diye bir kumar mottosu var.

bahisten, kumardan gelir elde edilmez. yani denk gelir de tutturursan kazanırsın. ama bunu düzene bindirmeye çalışırsan çok fena batarsın. kumar batağına düşenler bu yüzden düşüyor işte.

çok zor değil, imkansız. kumarı bahisi falan eğlence için oynayın, para kazanmak için değil.

Tek maç sistemi olsa belki ama iddaanın şu haliyle düzenli gelir elde eden insan yoktur.

ekşi'de başlığı vardı bu konunun, orada bunu yapan insanlar vardı.

Birebir karşılaşmasam da böyle adamlar olduğunu söyleyebilirim. Tabi böyle iş için önce yine paran olmalı. Çünkü bu işten para kazananlar bizim gibilerin aylık kazançları Kadar parayı tek kuponda kullanıyorlar.

Bir kisi gordum sadece her hafta kazaniyordu. Sonra 1 kac hafta kazanamayinca topla kazandiklarini kaybetti ustune de batti. Sonra da intihar etti.

ben bahis oynamıyorum ama niye bilmiyorum twitterda birkaç bahis hesabı takip ediyorum. adamlar en en güvendikleri kupona bile kasa'nın %10'undan fazlasını basmıyor. Güven miktarına göre kasayı yüzdeleyip yatırıyorlar ve sanırım kârdalar. Ben öğrenci halimle yılda bi iki tane 5 liraya kupon yapıp yatıyorum :)

var. ama oldukça değişik bir şekilde oynuyor bu yapan arkadaş. detayını öğrenince yazarım ama kabaca şöyle bir yöntemi var. yasal olmayan bahis siteleri var bilyorsundur adlarını. para yüklediğinde sana bir de bonus veriyor. iki farklı siteye eşit miktarda para yüklüyor. sonra aynı maça birinden alt birinden üst oynuyor. maç zaten illa alt ya da üst biteceği için biri tutuyor biri yatıyor. bonus muhabbeti sayesinde illa karda kaldığını söylüyordu ama oldukça cüzi bir kazançtı.

Evandro roncatto, o dedigin 100 tl veya, 200 tl olur ancak. Sonucta sinirsiz sayida bahis firmasi da yok.

Var.
Ben surebet yaparak duzenli kazandim lakin belli rakamlardan sonra limit yedigim icin devami gelmedi.
Soruya geri donersek bahisten duzenli para kazanmak icin burdaki kamillerin ezbere dedigi gibi kasa kazanir mantigini bir kenara birakarak bahisi bir kumar degil de bir yatirim araci olarak dusunursen pekala guzel paralar kazanabilirsin.covers.com da takip ettigim profesyonel bahis yatirimcilari var.yillik duzenli olarak sermayelerini yuzde 60 70 lere tasiyan insanlar.bu sekilde kazanmak cogu insana ugrasli ve az geldigi icin bir an once kazanip zenginlik hayalin kurdugu icin kazanamiyor.tabi bahis firmalari da onem arzediyor bizim ulkedeki firmanin amaci cebinde ne varsa almak.disarida bu isler profesyonel olarak yapildigi icin insanlar bunu bir yatirim araci gibi gorup bahis yapabiliyorlar.

Bizim bakkalin oglu. O siralar 17 18 yasindaydi. Bence kendisi salakti. Gozumun onunde oynadigi kuponlardan aylik birkac milyar topluyordu. Kaybettigi kupon olsa da ay sonunda kesinlikle kardaydi azimsanmayacak bi oranla.

Erkek misin? Erkeksen Mudo Kadınsan Mango Outlet eklenebilir. Dışarıdan ucuz uyduruk geliyordu yeni keşfettim mudoyu. %100 PAMUK ve uygun fiyata güzel ürünleri var.

Zara'nın yanından geçmiyorum artık. Overrated, naylon ürünler... Bi ara H&M fiyat & kalite iyi gibiydi uçtu gitti o da, şımardılar.

clandestino var, ben tişörtlerimi genelde oradan alıyorum.

bunu yapmayı hiç sevmem, ama cevapları merak ettiğim için şuraya yerleşiyorum :(

hem gündemin ağırlığı, hem haberlerin clikcbait başlıkları, kötü görsellleri, özensizlikleri nedeniyle haber sitelerine girmiyorum.

-bianet günlük e-posta bülteni
-twitter'da takip ettiğim kişilerin politika, gündem, sanat vb. konularda paylaştıkları üzerinden direk yazılara gidiyorum. k24, artı gerçek, gazete duvar ağırlıklı olabiliyor yazılar.

kafka okur, bavul, ot dergisi vs yazili olanlardan. her telden bir seyler var bunlarda. genelde insanlarin hayat oykuleri, siir, biraz tarih..

sozcu, sputnik (ingilizce, turkce ve diger versiyonlari..), diken, agos gazetesi, bbc.news, new york times, der spigel, mirror... farkli bakis acilari gormek istiyorum. ee neden milliyet, vatan vs okumuyorsun diyebilirsin ki bunlarda bakis acisi, dusunce yok, hicbir sey yok.

Magma basılı olarak okuyorum.
Populer Science, Atlas, National Geographic Dergilik üzerinden okuyorum.
Bilim ve Teknik dijital dergi abonesiyim.
Gazete pek okumuyorum. Ama hafta sonları dergilik uzerinden okuyorum.
Saydıgım dergilerin içeriklerini çok seviyorum.

Sokrates- düşünen spor dergisi sloganları var. Caner eler için takip etmeye başladım. Biraz ucundan spor seviyorsanız kesinlikle okunması ve takip edilmesi gerekiyor.

gececi

socrates +1

daha önce aynı tarz bi duyuruda da yazmıştım, çok kaliteli bir dergi.

gazete olarak, evde birgün okunduğu için alıp göz atıyorum arada, twitterda da t24, bbc türkçe ve birgün takip ediyorum. bunlarda clickbait pek olmuyor.

Psikeart

Her sayinin bir teması var ve o temayi her alanda didik didik yazdiklari icin cok seviyorum, edebiyatta, tiyatroda, sinemada, tıpta, resimde vb.

Amerikada da burger king gayet geride. Sanırım bir tek türkiye'de bu kadar tutuluyor.

Bence ürünleri mcdonaldsa kıyasla daha kötü, hala doğru düzgün patatesleri de yok. Skandalları yok diye biliyorum, sevilmiyorlar sadece.

avrupa'da mcdonalds daha ucuz, ayrıca daha eski ve daha büyük bi firma zaten mcdonalds dünya çapında. et piyasasını tek başına neredeyse yöneten bi şirket. burger king türkiye'de daha popüler ama avrupa ve amerika'da öyle değil.

not: burger king'e bayılan, evde düzenli yemek yiyen biri olmasam min 3 günde bir yiyecek biriyim, mcdonalds'ı iki sene önce yaptığım avrupa gezisi dışında yıllardır yemedim ve çok sevmiyorum.

kalite olarak zaten bir tık altı olduğunu anlamak için gurme olmaya gerek yok. kolasında, etinde, soslarında vs. biraz daha ucuz maliyetli mal kullandığı için fiyatları da o oranda daha ucuzdur. kendi işçisine verdiği eğitim, kurumsal yapısı da mc donalsa göre daha kötüdür. ikisinde de yıllarca çalıştım yeğenlerim, oldukça üst düzey pozisyonlara yükseldiler. onun için gayet iyi biliyorum.

bazı ülkelerde mc bazı ülkelerde burger daha çok pazar payına sahip bu değişkenlik pazara ilk girmenin, lokal ürün portföyü, damak tadı vs. sebeplerle açıklanabilir ama şu son "horse meat scandal" nedeniyle avrupadaki imajını çizdirmiş olabilir, bizim ülkemiz için kesin veriye sahip değilim ama kişisel gözlemim şu; burgerin önde olduğunu düşünüyorum ben.

Bir aralar her gun big mac yiyordum sigara gibi bagimli olmustum. Ama 12 tl menu once 15 sonra 18 tl falan oldu baslarim bu ise diyip şu ucuz burger kingi deneyeyim dedim. Gayet onyargiliydim. O gun bugundur KING CHICKEN müptelası oldum. Yok boyle bir lezzet bayılarak yiyorum resmen. Yanina ranch sos ve yedigun ile cok iyi gidiyor. Ayrica ikili menusu cok cazip.

Burgerin tavuklari iyidir, senpilic. Patatesleri de düzelttiler, rahatlikla yiyebilirsin saglik vs endisen olmasin. Ama et icin bir sey diyemicem.

Et istersen mcdonalds. Mcdonalsdan da sakin tavuk yeme.

Yurtdışında dediğin doğrudur ama Türkiye'de burger king mcdonalds'dan en az 10 kat daha fazla kazanıyor.

patates olayı zaten malum. kimileri de içeceklere göre tercih ediyor, birisi pepsi biri coca cola verdiği için.
dillon francis avrupa turu için geldiğinde snaplerini takip ediyordum, avrupadaki tüm büyük fast food markalarını-burger king olsun,mcdonalds olsun- yerden yere vuruyordu.

o ülkenin piyasasına girdiklerinde kendilerini nasıl gösterdikleri ve neleriyle ön plana çıkardıkları etkili olabilir. bundan ibaret olmadığını biliyorum ama daha çocukluğumdan kalma, sanırım 90'ların başları da türkiyede henüz piyasaya girdiği zamanlardır mcdonaldsın, mcdonalds hep böyle hediye oyuncak veren bir yermiş gibi geliyor. burger king de ateş seni çağırıyordan falan ötürü daha yetişkinlere yönelik bir yermiş gibi geliyor. ikisine de gitmem gideceğim yok ama, sırf bu yüzden burger king'e giderdim illa biri olacak olsa.

avrupa'da da ülke ülke benzer tepkiler şartlanmalar geliştirmiş olabilir insanlar.

coca cola ve pepsi yüzünden tercih değişildiğini sanmıyorum ben, kimse gözü kapalı ikisi arasındaki tat farkını da anlamıyo zaten. Ben coca cola olmayınca kola içemiyorum, pepsi de neymiş muhabbeti çok yapay geliyor bana.

Ayrıca burger king'in daha düşük kalite ürünle yaptığını da düşünmüyorum, etleri ve patatesleri gayet kaliteli. Mcdonalds'ın sosları bile burger king'e göre daha tatsız geliyor bana.

Valla kendimi reklam almış gibi hissettim ama gönül bağım var burger king'le, olsa da bi whopper ya da steakhouse gömsem şimdi :/

Son yıllarda değişmediyse dünyadaki fast food hamburger pazarının yarısından fazlası tek başına McDonalds'ın elinde. Geri kalan yarıyı Burger King, Arbys, Carl's Jr. falan diğer markalar paylaşıyor. Türkiye pazarında Burger King gerçekten güzel yatırımlar yapmış ve başa baş durumdalar gibi ama dünya geneline bakarsak tokatlayıp geçiyor McDonalds. Hatta şöyle bir grafik var yılını bilmediğim; static.businessinsider.com

@acetaminophen Londra zenci, Hintli, turist zaten. İtalya'dakiler de fast food tercih edecek düşmüş olanlar. Çok güzel çürüttün tebrik ederim

zamunda sapa sağlam duruyor niye ucsun ya. doğru yerlerden indirmeye çalışınca hala hayat var ama eskisi gibi canlı değil tabi.

reziztansın kireçlenmiş.
kalgon kullanmalısın
---------------------------------------
portları kontrol et, port aç modemden. ip'n değiştikçe portunun acık olup olmaması da degismis olabilir.

Ben hâlâ zamunda ya da piratebayden gayet iyi indiriyorum torrentleri, bi sıkıntı yok bence de.

Zamunda zaman zaman aciyo üyelik, ben yillar önce ilk kullandigimda tuhaf bi sekilde uye olmadan da indirebiliyodum, sonra uyelik acıkmış diye fark edip üye olmuştum şans eseri, yıllardır da uyeyim ve ratiom rezalet olmasına rağmen gram elleşmediler, seviyorum zamundayi

zamunda mı uçmuş? ben nasıl indiriyorum o zaman?

superonline ile bağlanamadığım zamunda'ya dışarıdan bulduğum başka bir wifi bağlantısı ile girebildim. teşekkürler turkcell!

Ben Superonline ile cok rahat giriyorum sıkıntı bence onda da değil :D

Zamunda

torrentleech/zamunda.

zamunda
piratebays

bazen rarbg, kickass falan da bakıyorum

spark yayıncılı fimler güzel oluyor yaklaşık 5 gb falan oluyor ortalama bi film ve görüntü kalitesi ses falan da iyi baya

Zooqle

yts(nokta)am

buradaki bebeğe ism duyurularına bakarsan müşteri kitlesini az çok çözersin.

hacıoğulları, hoca oğulları, özkan ticaret, murtaza turizm gibi kofti isimlerden hoşlanmadığımız için.

yukarıdakiler +1

insanlarımız babacan tekstile para verdiğinde ıyy olabiliyor ama yabancı şekil bir isme aynı ürüne daha yüksek bir meblayı verse bile ıyy olmuyor.

yıllarca şark kurnazı esnaftan tokat yediğinden ve gevurlar dürüst gibi bir algı olduğundna olabilir

Türkçe isimli de çok sevilen ve tutulan firmalar, markalar var.

Neye göre? Kime göre daha çok tutuyor sonucu çıkardın?

Yörsan, Erikli, Selpak, Kurukahveci Mehmet Efendi, Eyip Sabri Tuncer, Garanti Bankası, Mavi(Jeans), Derimod, ÇiçekSepeti, YemekSepeti...

Yabancı markalar çoğu zaman daha kaliteli deneyim yaşatıyor. Aşağılık kompleksi goygoyu aşağılık kompleksi olanların uydurması.

ürün olarak yabancı ürün iyidir anlayışı var, isim yabancıysa ürün de yabancıdır diye düşünüp araştırmadan yabancı isimli türk markalara yöneliyor o yüzden halk. ama bunun bize özgü olduğunu düşünmüyorum, yabancı olan ilgi çekicidir her zaman

Sociolinguistik 101.

Herhangi bir ''dil'' degil, büyük oranla İngilizce ya da Fransızca oldukları icin. Asagılık kompleksi ile alakası yok bence. Populer olan, daha cok ''guvenilir'', ''saglam'' markaymıs gibi kulaga gelen isimle satıs yapmak tabii daha kolaydır, tutulur. Yani Türkce tüm dünyada inanılmaz ilgi gören, herkesin ögrenmeye calıstıgı bir dil de, üretici, mekan sahibi vs. inadına mı Türkce isim kullanmıyor? Her yerde böyle. Dünya'da oncelikli söz hakkı olan, trend belirleyen ülkenin kültürü, dili ticari amaclarla kullanılır.

bende yabancı adamın üçkağıtçı olma ihtimali daha az önyargısı var. ayrıca sevenhill battı :) (o sloganla batarsın tabi)

Daha çok sonradan pazara giren firmaların tutunma için uyguladığı bir taktik olabilir.

Marka değeri yüksek Türk firmaları için geçerli sayılmaz. Örn. Yargıcı, Paşabahçe vb gibi

happy moons un kurucusunun soyadi mutluay. bunu duydugumda girisimciligi biraktim galiba bu ulkede

Evet.

Günümüz teknolojisinden de eski bir teknolojiyle Dünya yörüngesinde saatte 270000 kilometre hızla hareket eden uzay istasyonu yapmışlar, onu da yaparlar herhalde, iskele kurup kayaları bir araya getiriyorsun işte, matematik falan da baya biliniyor, sorun olmaz gibi sanki.

Ayıpsın, üst üste 5 tane bile yaparlar.

Var zaten Las Vegas'ta. Las Vegas Luxor

giza piramidi tonlarca ağırlıkta taştan oluşuyor. tek parça halindeki tonlarca taşı o kadar yükseğe kaldırmak vs. bunlar günümüz inşaat makineleriyle yapılabilirmiş gibi gelmiyordu o yüzden. herhangi bir vince baktığımda tahmin yürütüyorum sadece.

Piramitlerdeki kayaların ağırlıkları 25 ile 85 ton arası değişiyor.
Şu an basit bir vinç kiralama şirketi dahi 120-150 ton kaldıran mobil vinçler kiralayabiliyor.
Ben bundan 15 yıl evvel elektrik trafosu değişeceği zaman çok daha fazlasını kaldıran vinç gördüm mahallede, bütün sokağı boylu boyunca kapatmıştı.
Basit bir örnek: coskunvinc.com

Yani şu an değil piramit yapmak, isteseler Mısır'ı baştan kurarlar bu teknolojiyle.

5000 yıl önce yapılan şey niye şimdi yapılmasın ki yaw? nasıl yaptıklarını da biliyoruz sonuçta hiçbi şey yapamasak aynısını yaparız ama dana gibi vinçler var koy gitsin.

Şu biraz fikir verebilir,
www.youtube.com

babası bile yapılır
ama soru 5000 yıl sonraki insanları hayrete düşürecek bir yapı yapılır mı olsaydı o zaman biraz düşünürdüm.

uzayli kakasi lazim taslarin birbine yapismasi icin

İki seans arasındaki süreye bakın. Yaklaşık bi 10 dk süre olur seanslar arasında

15 dakika olarak ekledim onu da.

Yok yani sonraki seansin saatine bakin, 10-15 dakika çıkartın, filmden çıkış saatiniz odur diyo arkadaş

Olaya hiç tersten bakmamıştım :)) şimdi anladım. Teşekkürler.

reklam ve ara süresi gittiğin sinemaya göre değişir, cinemaximum'sa dediğin süreler normal maalesef. fitaş'ta izlediğimde reklamsız ve ara 5dk'ydı. 18:45 seansına girip 20:40'ta çıkmıştım.

Elektrik uretim tarzi da degisiyor zaten gelismis ulkelerde. Mesela Almanya 2017 ilk yarisinda elektriginin %35'ini yenilenebilir enerjiden uretti.

www.ntv.com.tr

Enerji üretiminde kullanılan fosil yakıtların zararlı etkileri çeşitli filtreleme işlemleriyle azaltılıyor. Otomobilde yanma olayı gerçekleştiği zaman açığa çıkan gazların filtreleme ile zararsız hale getirilmesi daha zor. Kaliteli bir araç bu işlemi yapabilirken, yüz binlerce insanın kullandığı düşük kaliteli araçlar bu işlemi yapamaz. Elektrik üretimi belirli alanlarda gerçekleştiği için günlük hayata olan zararlı etkilerini daha az hissediyoruz.

Elon musk'ın güneş enerjisi şirketi de var mesela, çatı kiremitlerinde normal kiremitlerle ayni gorulen ve degeri hemen hemen ayni ayni olan guneş panelleri kullanimina da teşvik ediyor, bu paneller sayesinde teslalar şarj olabiliyor

Enerji verimliliği diye bir sey var. Fosil yakit yakmak var fosil yakit yakmak var. Her enerji turunun verimliligi ayni degil.

siz aracınızda fosil yakıt kullansanız da elektrik üretiliyor. ayrıca üretilen elektriğin karakteristiği de değişiyor ve daha verimli oluyor. atıyorum 1 litre benzini yaktığınızda aldığınız iş ve güç değerlerinin verimi ile elektriğin verimi farklı oluyor.

mevcut sistemler %100 elektrikli araçlara geçmeye uygun değil.
yenilenebilir enerji tam olarak güvenilir değil. Doğa olaylarına bağlı olduğu için sistemin klasik güç kaynaklarına (termik, nükleer, hidro) ihtiyacı oluyor.

ayrıca pil teknolojisi sanıldığı gibi zararsız değil. belli değerli cevherlere bağlı ve bunlarda sonsuz değil. bugün petrol için dökülen kan yarın lityum için dökülecek.
(bkz: afganistan'ın lityum rezervleri)

ayrıca elektrik şebekeleri de bu yüke göre tasarlanmamış. mevcut sistemdeki tüm araçları elektrikliye çevirdiğimizde hiç bir güç ağı bunu destekleyemiyor.

Kısa bir zamanda devrimsel bir yenilik gelmezse bu iş kademeli olarak önce hibrit sonra elektrikli olarak bize yansır.

çevrecilik falan yalan, olay ekonomik tamamen. avrupalılar başlattı bu olayı, petrol ekonomisine bir alternatif olarak. elektrikli araçlar da tamamlayıcı unsur. hem depolama hem arz açısından.

Yenilenebilir enerji üretmek için gerekli altyapıyı üretmek de sıkıntı, güneş panellerinin üretiminin pek çevreci olduğu söylenemez, silikonu işlemek fazla enerji istiyor, ayrıca günün yarısında neredeyse enerji üretemiyor, enerji kaybı oluyor. Benzeri rüzgar gülleri için de geçerli. Jeotermal iyi ama onun da kullanılabileceği yer limitli.genel olarak bakıldığına En verimlisi nükleer enerji (akdeniz ülkelerinde yenilenebilir enerji kullanılabilir, ama kuzey ülkelerinde vs, verimli değiller) üretimi temiz vs, atık üretiyor, atığını çok düzgün muhafaza etmek lazım. Bir de biofuel var tabi, o da en verimli alglerden üretiliyor, ama yine çik pratik olmayan bir yöntem.

Bunun başka boyutları da var, plastiklerin hepsi bioplastik olacak dense, çiftçiler ucuza kesin para kazanacağı plastikçiye mısır patates üretmeye başlar, insanlar gıda kıtlığı çeker komplo teorisi arabalar için de geçerli.

Bence uzun vadede elektriğe bile ihtiyaç olmaz zaten, enerji kavramını baştan tanımlayabiliriz diye umuyorum.

-Yenilenebilir enerji kullanılabiliyor
-Nükleer enerji olayı var. kendi içerisinde riskleri ve kötü yanları olsa da genel olarak bir kömür yakan termik santrale göre daha emisyon yönünden çok çok daha iyi.
-Enerji ve üretim verimliliği çok farklı konular. İçten yanmalı motorların araçlardaki kullanıldığı hali (değişken yük durumları ve farklı devirlerde çalışılması) çok düşük verimlilikte. Eğer yüksek verimlilikte yakıtı kullanırsanız emisyon değerini düşürebilirsiniz.

iki noktayı kaçırıyorsun;

birincisi, elektrikli arabalar diğerlerine göre çok daha verimli. toplamda çok daha az enerji tüketiyorlar.

ikincisi, içten patlamalı motorlar çevrim santrallerine göre çok verimsizler. yani 1000 litre mazot ile dev gibi jeneratörde ürettiğin elektrikle gidilen toplam yol, o kadar mazotla gidilen yolun birkaç katı.

dahası elektrik barajdan, güneşten, rüzgardan, oradan buradan da üretilebiliyor. arabayı gece şarj edersen almanya gibi ülkelerde %100e yakın yenilenebilir enerji yakalaman mümkün.

@ angelofdeath: mevcut şebekenin kullanılmadığı zamanlarda arabaları şarj etmek mümkün ve lityum pil teknolojisinin göbeğinde kalacak diye bir şart yok. grafen temelli pil teknolojisi gibi o kadar çok gelişme var ki...

Ben tadını ve boyunu daha çok sevdiğim için yerli muzu tercih ediyorum.

yerli muz

-tadı daha az şekerli
-porsiyon daha küçük
-daha ucuz

gerçi muzu her türlü gömerim. ama kendim alacaksam yerli alıyorum.

hep ithal alıyorduk, ama bim'den geçen sene aldığımız muz yediğim en güzel muzdu. yerli olabilir. tadı önemli benim için.

ithal tercih ediyorum, aroması daha yoğun geliyor. yerli muzu da boyutundan ötürü seviyorum.

Boyutundan dolayı yerli muz. İthal muz çok geliyor, bitiremiyorum.

bende ithal seviyorum. yerli muzların genelde tadı güzel olmayabiliyor.

Ithal lezzetli geliyor

yerliyi daha çok seviyorum. tadı daha çok hoşuma gidiyor. ama benim muzda öncelikli olarak önem verdiğim husus muzun ham ve sert olması. olgun yerli ve ham ithal varsa ham ithali seçerim.

ithal aliyorum ben ama bazi markalar tatsiz tutsuz oluyor. butun ithal muzlar iyi diye bisey yok.
ayrica yerli de nerdeyse ithalle ayni para.

İthal çünkü daha büyük. O bile kesmiyor hatta, o kadar seviyorum.

muz olsun, her türlü yeriz.

Muz çok sevmem, yani olmasa aramam ama olduğu zaman yerli daha iyi geliyor, daha ufak ve tadi çok bayici bi tatlilikta degil

ithal muz, yerli muzlar çok tatsız. boyları da kısa, türk kızları gibi hahaha.

Yerli tabi ki. Yerli muz biraz daha küçük oluyor ama daha lezzetli.

Ayrıca, yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı.

Muz tropikal meyvedir, öyle orta doğuda üretmeye kalkarsan çük kadar olur. Sabaha kadar chiquita.

Hangisi guzelse. Bazen ithal aliyorum dandik cikiyor yerli iyi cikiyor bazen de tam tersi.

dominik fair trade

İthal

Yerli muzlar tatsız aromasız bir şey oldu, eskiden böyle değildi. O yüzden ithal her türlü.

yerli alıyorum. hem daha ucuz, hem de küçük olduğu için çantamda taşıyabiliyorum.

Fark etmiyor her türlü yiyiyorum. Hangisi ucuzsa onu tercih ediyorum.

Cbc'de nötrofil hakimiyetli lökositoz var antibiyotik doğru tercih geçmiş olsun

Bakteriyel enfeksiyon, antibiyotik doğru. Yani grip değilsiniz çünkü grip viral bir enfeksiyondur. Viral üst solunum yollarının da çoğu grip değildir bu arada, cidden 1 hafta ateş, bitkinlik falan varsa griptir yüksek ihtimalle

kendi adıma konuşayım, ayak fetişistiyim ve kısa boylu kızların ayakları minicik oluyor :/ ha ben öyle "boyu 170 altında olanlar eklemesin :S :s" tarzı bir gerzek değilim, kesinlikle şu kızlar kötüdür bunlar boktur tarzı aptalca yargılarla bok atmam, "kısa boylu kızlar kötüdür" demiyom, nitekim çooook ama çoook sevdiğim bir sevgilim 1.60 küsürdü. sadece kendi adıma aklıma gelen ilk sebebi söylüyorum ben. ha şu da var: benim tanıdığım faşistlerin çoğu küçük ayağı daha çok beğeniyor, 36-37 numara falan. ben 39-40 diyorum.

ha uzun boylu kızlar da bana bakmıyo orası ayrı, kafam dahil 1.78 amk 1.70'lik kızın yanında bile küçük hissediyom niyeyse.

(bunu kısa boylu duyuru kızlarının sevgisini kazanmak için değil, bu tavır gerçekten çok kırıcı olduğu için yazdım. bana da mesela bazen "sen buna s*k mi diyosun şimdi haha" diyolar, kırılıyorum. o yüzden kimseyi boyuyla yargılamıyorum)

İyi de her türden insan kötüleniyor ki. Misal uzun boylu kızlara da kazulet, deve, aygır, travesti, zebellah vb. isimler takıyorlar.
Ayrıca kısa erkeklere de bayağı gömüyorlar. G.tten bacaklı, s.kim kadar boyu var türlü türlü huyu var vs. diyorlar.

Kısacası millet olarak fiziksel özelliklerle dalga geçmeyi çok seviyoruz. Gerçi sadece biz böyle değiliz, ecnebilerin de bizden aşağı kalır yanı yok.

halk arasında 'götü yere yakın olandan korkacaksın' diye bir söylem var. bu yüzden zihinlere işlemiş olabilir.

Sözlüğü vs baz alıyorsan kotulenmek için kadın olması yeterli.

Uzun kısayı, kısa topalı, topal körü, kör uzanamadığını, uzanamadığı uzunu...

herkesin bir popisi vardır: www.youtube.com

1.85 uzun boy değil, şimdi vay sen nasıl 1.85 uzun değil dersin diyenlerin lincine uğrayabilirim ama orta boylusun, 1.60 boyunda biriyle kötü uyum değil zaten.

ben beğeniyorum ya kısa boylu minyon kızları. zaten kendim de 1.74 civarıyım uzun da değilim yani. Uzun kızlar güzelse tabi ilgimi çeker ama kısa boylu ve fiziği güzel bi kız da bence çok hoş olabilir.

Ben ayak fetişi olmasam da küçük el ve ayak bence çirkin duruyor.Elleri ve ayakları küçük ve çirkin 1.70'lik kız , elleri ve ayakları güzel 1.60'lık kızdan daha tercih edilir değil.Ama genel ortalama olarak boyu uzunsa el ve ayakların küçücük olma ihtimali daha az.

uzunum, kısa kız sevmiyorum.

Yazılsın ve yazmak isterim ben de.

isterim tabii ki. arkadaşlarımdan gelen 3 adet hediye kitabım var. artık çok nadir görüşüp konuşabiliyoruz ama bazen elim bu kitaplara gidince o notu görünce inanılmaz seviniyorum.

Yazılmasını isterim yıllar sonra açıp baktığımda hoşuma gider

Hoşlanmam. Kendim de ufacık bir çizgi dahi atmam kitaplarıma. İlla not yazılacaksa bir kartla kitabın içine koyulabilir bence.

arkadaşım ön yüzünde brecht'e ait cümleler olan kartpostalın arkasına birşeyler yazıp kitabın sayfalarının arasına sıkıştırmıştı, hala saklarım. bu da bir yöntem olabilir

Şu ana dek hediye olarak verdiğim kitapların ilk sayfasına, kitaplardaki karakterlere de atıfta bulunarak not yazmışımdır arkadaşım için. Bana da yazılsa çok hoşuma gider.

kitap hediye ediyorsa not yazmasını da isterim.

ben istemem sanırım ya, kitapların çizilmesini hiç sevmem. bana hediye edilen kitaplarda şu ana kadar hiç not yoktu ve olsun da istemezdim herhalde.

Şehir ve isim değil de güzel bir cümle hoş olabilir ilk sayfaya. Eğer kitabı vereceğiniz kişinin bundan hoşlanmama ihtimali varsa bir karta yazılabilir, o kitaba özel bir ayraç olarak kalır arasında.

Hediye eden nasıl hissederse diyelim :)

Halk müziği.

Tsm.

Normalde tsm. Korolarda da bulundum epey.
Son 2 yıldır halk müziği. Çok hakim olmadığım bir dünya.

Kendi cevabımı da yazayım: Türk halk müziği.

Tsm

bizim aile halk müziği hastası, evde televizyon izlenmez, tüm gün radyodan türkü açılır tv'den. o yüzden halk müziğine alışkınım ve sevdiğim baya türkü var ama aynı zamanda aşırı maruz kalmaktan dolayı gerçekleşen ufak bi soğuma durumu da var.

tsm ise pek sevilmez evde ama ben nötrüm. arada açıp dinlediğim olur ama cevabım halk müziği

tsm'yi sevdiğim kadar thm'den de haz etmem.

TSM

bizde bir iki komşu köy dışında hep aynı köylü. :D adamlar il bile değiştirmemiş.

annem aynı köy, babam aynı mahalle (ikisi de aynı ilçe) 1840 en eski kayıt

hükümetten yugoslav açılımı bekliyorum. varsa yoksa kürtlere. pozitif ayrımcılığa karşıyım.

benim sülale de kazık çakmış sağolsunlar. bırak ili, ilçe bile değiştirmez misin ya ilçe?

zamanında birisi komşu ilden biriyle evlenmiş, en büyük yaramazlık o olmuş koca 200 senede. yazıklar olsun.

1849 çıktı en eski,isimler falan demişik sadece Elvida var bi tane mesela büyük büyük büyük anaannem
SİNCE 1849 milli ve yerliyiz :p

Ben bir dedemden hicbir yerliyim, ne olacak? Kendisi Kuzey Kafkasya´dan miras paylasiminda sorun ciktigi icin kaciyor, adini degistiriyor falan fisman.

bu kadar balkanlı çıktıktan sonra onun da bir esprisi kalmadı. kafkas köken daha cool.

bana sürpriz olmadı en uzak kars var işte :)

Hayır bizler saklandık. Utancımızdan söyleyemiyoruz bile. En iyisi ben göçeyimde benden sonra gelen olursa onlar göçmen sayılır en azından.

Kafkas köylüsü +1
Gerçi babamın dedesinin doğum yerine sohum yazmışlar ama orası sürüldükleri yer olduğu için atavatanda yaşayanlardan öğrendiğimle konuşuyorum.
Anne tarafı da, ananemin tarafı da, babanemin tarafı da aynı; sadece onlar daha erken gelmiş. Anlayacağınız safkan elbruz atıyım, balkan da neymiş..

sülalede of dışında doğan ilk kişi benim, urla'da doğarak kaliteyi yükseltmişim bi anda. bizim aile zaten karadenizden baya ünlü bi aile, 7 kuşak oflu olduğumuzu biliyordum, beklediğimin aksine bi şey çıkmadı.

biz de macırız:)

herkes göçmen değil sadece göçmenler bunu övünülecek bir şey zannedip yazdığı için öyle görünüyor,

1800'lerden beri benim anne baba dahil herkes aynı köyde doğmuş, zinciri ilk kıran ben sonra kardeşim olmuş.

ben de yunanistan göçmeniyim. mavi gözlerimden sarı saçlarımdan belli oluyor ama zaten.

aynı çevrede dönüp durmuş bizimkiler de. 200 yıllık gakgoş çıktık.

atadan (dolayı) bir, selanik damarı olsun isterdim. onun dışında memleketimden, ailemden, toprağımdan yana bir şikayetim yok. tabii silme akpli olmasından başka :) tabii bir de cehalet ve yobazlığın çok olması :)

geçmişim rum da, ermeni de çıksa gocunmazdım. yine gocunmuyorum. kimseye zararımız yok; hırsız değiliz, arsız değiliz. daha ne?

su

kim diyo salgam olmaz diye?? efsane olur

deve sidiğiyle ye o zaman.

edit: haram değil işte kana kana içsin.

salata ve su

birayla taze fasülye bile gider.

Soda+limon

Ben heeer yemegi en cok suyla yemeyi seviyorum. Kola sevmem, ice tea seftali icerim disarda genelde ama su tercihim. Bira falan da yemek sonrasi icmeyi severim yemek yerken su daha guzel gidiyo

Şalgamla da balik gider bence

turşu suyu

beypazarı'nın limonlu c+ maden suyu soğuk olmak şartıyla iyi gidiyo, turşu suyu da aynı şekilde.

soğuk espri de güzel gider bak. bak mesela: deve sidiği iç hahahvahavhahavha. nası iyi dimi? ağzın ortasına vurma isteği uyandırdı?

Kola

kim diyo rakı günah diye?? efsane olur

şalgam niye olmuyo ki +1
zaten başka meşrubat kalmadı su iç madem :/

Limonata içiyorum, ama balığa ve salataya limon sıkmıyorum, çünkü o zaman yoğurtlu iskenderin yanında ayran gibi olur.

aynen şalgam.
ayrıca kola zararlı da nolacak ölmezsin ya.
sanki her gün 3 öğün balık yicen

inciraltında tekne içine odun sobası kurmuş adam, şahap usta, onda yiyorum ekmek arası sardalya vb, civardaki en iyi yapan o, yanında hep çay içiyorum ben, bence çok yakışıyor.

yazarken "of" yazmasan da olur 15th january yeterli ama okurken fifteenth of jan. doğrusu

Yazılış January 15th
Okunuş January the fifteenth de mümkün

fifteenth of january dersen ingiliz

january the fifteenth dersen abd okunuşu olur

zaten ingilizler bizim ve dünyanın çoğunun yaptığı gibi 15/01/2018 diye yazarken
amerikalılar her zamanki gibi uyuzluk yapıp 01/15/2018 diye yazar.

@Nundu +1

15 January
15 January 2018
15th January 2018
the 15th of January 2018
the 15th of January, 2018

Hep doğru yazımlar ama İngiliz (ve aslında gg/aa/yyyy formatındaki herkese göre) olan versiyonu. Amerikan versiyonu ise

January 15
January 15, 2018
January the 15th
January 15th
January 15th, 2018

şeklinde. Amerikan versiyonunda ilk ikisi hariç artık pek yaygın değil ama sanırım.

Abi ben anlamiyorum boyle insanlari. Bulgaristan les bir yer. Eleman bulgar vatandasi olup da napacak?

@dilemma

Yarın gel başla derler mi bilmiyorum. Demezler herhalde, ama Şansını denedi. Avrupa birliği vatandaşı olmak cezbediyor insanları

Yani mesela 1860 yılında şu anda bulgaristan sınırlarına dahil bir yerde doğan büyük dedem 1890 yılında edirne'ye geldi diye farzedelim. Çifte vatandaşlık hakkı mı doğuyor? Bulgaristan devletiyle bir ilişkisi yok ki, hukuken nasıl öyle olacak anlamadım.

@dilemma

avrupa birliği diye bi birlik var duydun mu bilmiyorum? yahu ab'ye bağlı herhangi bi ülke vatandaşı'nın avrupa içinde birbirinden farkı yok şu an(ileride değişirse bilemem ama düşük ihtimal). bulgaristan vatandaşıysan git almanya'da, isveçte yaşa, hafız napıyon diyen kimse olmaz

ben hemen hemen tüm avrupa ülkelerini görmüş birisi olarak, bu konu hakkında sadece şunu söylemek istiyorum.

bulgaristan, romanya falan leş ama adamlar çatır çaır avrupa vatandaşı muamelesi görüp, kariyer net gibi yerlerden istedikleri ülkerdeki iş ilanlarına müracat edip elini kolunu sallayarak gidebiliyor.
avrupa olması da şart değil hem.

+1 kusursuz dostlarin dort ayagi vardir

mevzu e-devletten çıktı almak değil. dikkat ederseniz eğer doğum tarihi olarak belli bir tarihten itibaren başlıyor kayıtlar. Turkiye.gov.tr'den alınmış eldeki bu kağıt Bulgaristan, dolayısıyla da Avrupa Birliği için geçerlilik taşımıyor. Nüfus müdürlüklerinden temin edilecek resmi belgelerle ilk adım atılacak. Zaten bu alt soy - üst soy mevzusu nüfus müdürlüğünün kayıtlarından gelmekte. konsolosluklar artık randevu sistemiyle çalışmakta. vize başvuruları yüzünden uğraşırlarken bir de bu vatandaşlık sorgusu/işlemleri nedeniyle adamların iş yükü epeyce yükselecektir. tahminimce şu anki Yunanistan sınırları içinden göçmüş büyük dedelerinize, ninelerinize istinaden yunan vatandaşlığı için boşuna uğraşmamalısınız. adamlar bizden bu kadar nefret ederken vatandaşlık için kapılarını çaldığınızda götleriyle gülerler.. 200 senedir hem anne hem baba tarafından kıpırdamadan kalmış soyağacına sahip olduğumdan keşke sizler gibi olabilseydim diyorum :)

eksik bilgi var. 1913 mübadelesinde göçenler başvuramıyor sadece. Öncesi ve sonrasında sıkıntı yok.

Ben de başvurmayı düşünüyorum çünkü bulgaristan'da yaşamasam bile avrupa birliğine üye bir ülkenin vatandaşı olur sonra gider mis gibi başka ülkede iş bulurum. Mesleğim de geçerli olduğu için şahane olur.

olur olmaz herkesin bunun peşine düşmesi bana çok itici görünüyor(bkz: https://sevdigimkarikaturler.files.wordpress.com/2013/05/gocmen.jpg?w=1400) ama hakkı olan adamın da hakkını almaması için bir sebep yok. sırf ailecek ömür boyu şengen başvuru parasını ödememek için bile uğraşılır.

Yok yok apandis kasık tarafındadır, kaburga kemiğinin bittiği yerde değil apandis. Ama bi doktora gitmekte fayda var, uykudan uyandıracak kadar ağrı nedir yani. Tuhaf. Yalnız böbrek çıkabilir haberin olsun.

Geçmişler de olsun. :/

çok teşekkürler. gerçekten orada değilmiş :) tam olarak şurası ağrıdı i1.wp.com
akşam uykulu uykulu baktım safra kesesiyle karıştırdım galiba.

Safra kesesidir, sakasi yok.

Daha 2gun once ameliyatini oldum.

muhtemelen safra kesesi, doktora git

şu an geçti. arada yanma oluyordu. nasıl oluyordu sizde?

Bende diyaframın olduğu konumda çok şiddetli ağrı ve müthiş bir mide gazı oluyordu. Atak deniyor buna, hayatımda yaşadığım en ağır ağrı/acı hissi. Kiminde mide bulantısı ve/veya kusma da yapar. Asitli, çok/ağır yağlı, proteini yüksek, kafeinli, acılı gıdaları yedikten sonra ilk yarım saat içinde başlar. Soluğu acilde alır insan ama ağrı gittikçe şiddetlenir. 24 saat içinde 4 serum + 4 iğne + 2 hap almışlığım var.

Rehberinde değildir belki

rehbere ekledikten sonra whatsapp kişi listesini yenilediniz mi? onu yapmadan çıkmıyor genelde

yok yav, niye koysun. nasıl rahat ediyorsan öylesi daha iyi değil mi.

www.youtube.com

sokağa çıkmaya utanıyorum şu anda. evde hapsoldum. biri gelsin beni alsın :(

7-8 sene önce olsa koyabilirdi.
Şu an pek de umrumda değil.

Okuldan çıkışta avmye gideyim dedim insanlar watsonsta aşk yaşıyorlar. Görmeyeyim diyorum ses geliyor.(öpücük sesi)
Her yerde kalp şeklinde olduğunu iddia eden balonlar. Yeter yaahuu

Çay içiyorum, hüznümü emiyor :(

Şaka bir yana, hayır. Ne yalan söyliyim koymuyor, full sığır modu devam ediyorum. Bir iki saat önce de kız arkadaşının emreden bakışları altında bir demet çürük papatyaya 50 lira veren adamın yüzündeki hüznü gördüm, hafifçe gülümsedim. Teselliyi bunlarda mı buluyorum nedir, hayat devam ediyor.

7 senedir koymuyor.

Garibanlık anıları

.... degil.

Yere dusup kırılan sarap kadehi +1
Zerre umrumda değil, acayip mutluyum hatta. Şu gün , saçma sapan paraları sevgililer günü ritüeli için verebilecekken rahatça sırf kendime harcayabilmenin dayanılmaz hafifliğini hissediyorum.

Haftalar öncesinden başlayan ne alsam paniği, karşı tarafı mutlu etmeye çalışmak falan filan, of çok sıkıcı şeyler.

koyuyor, harry potter izleyip nutella kaşıklıcam. param da yok ki dışarı çıkayım

ağlasam sesimi duyar mısınız?? :(
yalnız olmak tü kaka.
bence dünya üzerinde bir yalnız insan bile varsa tanrı yoktur. :'(

yalnızlık böyle bişi. tek başına saçmalarsın.

Bugün 14 şubat, dün 13tü, yarın 15. Değişen bir şey yok.

sevgililer gününde yalniz olmanin herhangi bir günde yalniz olmaktan farki yok. sevgililer gününde "sevgilili" olmanin herhangi bir günde sevgilili olmaktan farki olmadigi gibi.
allah baska dert vermesin diyorum.

Geçen iş yerinde odadakilerle sidik yarıştırıyoruz. Hiçbir sevgililer gününde sevgilim olmadığını söyledim. Benim gibi başkaları da vardı. Yani elle gelen düğün bayram.. .

Nolmuş yalnızsak? Saçma sapan bir ilişkiden iyidir. Her şeye özenmemek lazım, güzel görülen çiftlerin bile kendi içinde ne sorunları var. Bilemezsin

genel olarak bi hüzün var zaten bu konuda içimde 14 şubat ayrı bi koymuyor ama dışarıda vıcık vıcık insanları görünce uyuz oluyorum

severim. ritter sport, merci ve bir de şunu denedim:
www.friars.co.uk

bu tür paketli olanlarda nedense bir yapmacık marzipan tadı, ne bileyim bir plastik tadı var gibi. güzeller ama samimi değiller. bu işin hakkını yapan yerler var, böyle baklava kutusunda alıp gömmelik, onlar süper oluyor.

sunu birakip gidiyorum ben www.ritter-sport.de

@killerbee, badem ezmesi bademin ezilmiş halidir, marzipan ise badem ezmesinin içine şeker katılarak tatlı eklinde yenen halidir. marzipan da 10 yıldır moda olmuş afilli bir snack değil ayrıca, marzipan adı altında ürünleştirildiği için adı marzipan.

nefret ediyorum sahsen. acayip cirkin bir sey bence. adini da sevmiyorum zaten, yerel televizyonda bet sesiyle sarki soyleyen, saclari boyali pacoz tipler gibi.

Killerbee +1, Badem ezmesinden tek farki marzipanda aci badem de oluyor biraz. Severim ben, hele images-na.ssl-images-amazon.com bu oldu mu tadindan yenmez.

ne gereksiz bir şeydir o ya, şeker komasına sokar o adamı. Çikolata bar gibi satılanlardan bahsediyorum

Olmasaydı dünya çok daha güzel bir yer olurdu.

sanırım hiç denemedim ama bence severim çünkü bademe dair her şeyi sevebileceğimi düşünüyorum şu an

marzipan, badem ezmesi...vs artık ismi cismi ne olursa olsun her türlüsünü yerim. almanlar da seviyor baya, çok var marzipan ürünleri buralarda, güzel oluyor pastası mastası da. ritter sport'un çikolatası da lezzetli, bitter olması önemli etken yalnız, sütlü çikolata ile olsaydı çekilmezdi sanki. bir de şu şirin marzipankartoffel dedikleri şeyleri seviyorum. bazısı aşırı şekerli oluyor gerçi, onlar kötü i.hizliresim.com

çok severim, mozart alıyorum son bir kaç seferdir.

tek sayılı yıllarda bana oluyo bu, mesela 2009'dan hiç bir şey hatırlamıyorum ilk bakışta(sadece eurovision olabilir belki) ama 2008 ya da 2006 falan diyince direkt onlarca an geliyo aklıma. olimpiyatlar, dünya kupası, avrupa şampiyonaları falan hepsi çift sayılı yıllarda olunca benim için direkt mihenk taşı oluyolar, alakalı alakasız onlarca anı hoop zihnime doluyo ama işte 2009 diyince kişisel bi anı bile gelmiyo aklıma.

2017'de de bence aynı olay var

Ben sanırım hep hayatımın en kötü yılı olarak hatırlayacağım 2017'yi. 2016 mesela hayatımın yılıydı, hayatımın en güzel günlerini 2016'da yaşadım. hala da 2016'da kaldı bence benim beynim, 2017'yi hiç yaşamamışım gibi. Gerçekten hayatımın kayıp yılıymış gibi hissediyorum. 2016'nın birçok anı dün gibi aklımdayken 2017'yi o kadar yok sayıyor ki beynim hiçbir gününün diğerinden bir farkını hatırlamıyorum neredeyse.

İspanyolca. Çünkü bir süre iber yarımadasında, sieastalı fiestalı yaşamak istiyorum ölmeden.

islenska

ingilizce. dünya dili.

eğer tek bir hakkım yoksa dünya üzerinde var olan bütün dilleri. nedeni çok basit, iletişim herşeydir.

ama illa tek bir dili seçmemiz gerekiyorsa, her fukara gibi ingilizce maalesef :(

sonra sırasıyla fransızca, kürtçe, italyanca, rusça, almanca, çince, ispanyolca, arapça...

italyanca
rusça
almanca
fransızca

kendime göre sıram bu şekilde. ama ilerde öğrenmek istersem ilk almanca denerim herhalde kariyer olarak daha uygun olduğu için

çince. 2 milyara yakın insanla ortak dili konuşacak olurdum hehehe.

ingilizce

Almanca. Avrupa'nın majör dillerinden birisi. Zaten ingilizce ve isveççe var, almanca da öğrenirsem İsviçre, Avusturya, Almanya'da iş olanaklarım artar.

Fransızca.

Dinlemekten bu kadar keyif aldığım bir dil konuşurken kim bilir nasıldır.

Bir kere başlarsam çok kaptırırım diye de öğrenmiyorum.

Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli :p

(şimdi bu cümledeki sen, uzak, sevmek, aşk, en, güzel kelimelerini fransızca düşünüyorum da.. yani düşünemiyorum tabii de tınısı yeter. herhalde).

hafif bi kabalık da var kabul ediyorum ama o bile en masum sözlere sahip sıradan bir fransızca rap şarkısını bir anda dünyanın en sert müziğine çevirip bir artı olarak kayıtlarıma geçiyor.

Çalıştığım sektör gereği Almanca, kişisel olarak Fransızca'yı akıcı konuşmak isterdim.

Fransızca akıcı konuşmak isterdim. Şu an dünyada lingua franca olmasa da fonetiği çok hoş.

İngilizce.

İtalyanca. Şiir gibi dil.

ekstradan geliyosa alamanca, ingilizcem işimi görmese ingilizce derdim önce ama

ingilicçe dünya dili +1
ondan sonra fransızca, italyanca çünkü kelimelerin telaffuzuna aşıkım.

italyanca tabii ki.

fransızca
isveççe
japonca
italyanca

hiçbirinin çok özel bir nedeni yok.
fransızcayı edebiyat gerektiriyor, isveççe'yi bergman sevdirdi, japoncayı japon filmleri, italyanca da zaten kendinden fonetiği güzel bir dil.

Afrikaans. Çünkü çok acayip.

1 rusça, 2 almanca.

İngilizce çünkü dünyanın her yerinde iletişime geçme imkanı sunuyor bir bilen mutlaka çıkar.
Ama onun olduğunu sayarsak ikinci olarak Almanca ve Fransızca. Çok hoşuma gidiyor kelimelerin telaffuzu falan ikisi de kaba geliyor ama ben o halini seviyorum sanırım.

Rusça

S&M albumunun tamami:

www.youtube.com

Turkiye'de yapilanlardan isterseniz de Senforock'a bakabilirsiniz:

www.youtube.com

ben de elektro gitar virtüözleri ile ilgili şunları vereyim:

steve vai: www.youtube.com
malmsteen: www.youtube.com

Rock, metal haricinde isterseniz de Muammer Sun'un Izmir Marsi yorumunu severim ben:

www.youtube.com

www.youtube.com

şunu seviyorum baya, dinsiz biri olarak

ben bir de şunu bırakayım o zaman :)

www.youtube.com

www.youtube.com

konu kilit.

www.youtube.com

youtu.be

mobilden takip edeyim.

aklıma şu geldi inanılmaz ama :)

phantom of the opera'dan all i ask of you düeti. video kalitesi biraz düşük ama belki daha kalitelisini bulabilirsiniz.

www.youtube.com

twitterla başladı sanırım, instagramla da daha popüler olmuş olabilir.

Temiz on yılı var. Ben pm dendiğini hatırlamıyorum bile.

pm forum döneminde kaldı, twitter insta çıkınca dm oldu. bayadır böyle yani

ikisi de eski tabirler ama "direct" instagram ile popülerleşti. sosyal medya öncesi neredeyse her private idi.

instagram direct'in gelmesi 2013 sonu, twitter buna daha erken başladı ama patlaması instagram gibi.

i.hizliresim.com

Twitter patladıktan sonra. Takribi 2011

(bkz: dm'den yürümek)

bazen havalimanında vs mecburen yiyorum.

yoksa avmde, dışarıda fln hayatta yemem

mcdonalds sevmem ama burger king, popeyes ve subway'e bayılırım. imkanım olsa haftada bir falan yerim herhalde bunlardan. kaliteli restoran hamburgerini de çok seviyorum ama bir whopper'ın tadını ararım yani yemesem

3-5 ayda 1. Çöp benzetmesi son derece yakisizsiz bir ifade olmuş

ayda 1. belki 2 ayda 1.

Evet ayda bir filan yiyorum :(

Yiyorum. Ama senede 3-4 defayı geçmez

Ben zaten et yemediğim için hamburger yemiyorum hiçbir yerden ama Burger King'in soğan halkalarını seviyorum, ayda yılda bir yiyorum.

mc donalds ayda 2 kere yiyorumdur. tadını seviyorum fakat sağlıksız oldugu için yemek istemiyorum ama dışarda olunca en ucuz seçenek o olduğu için yiyorum.

zor durumlarda. eğer hamburger yiyeceksem el yapımı tercih ediyorum.

uzun zamandır yemiyorum. burgerın hamburger köfteleri fazla sentetik. avm de carls jr varsa orada yiyorum, ya da hamburger yapan diğer butik mekanlarda.

90'larda ve 2000'lerin başlarında çok güzeldi, yerdim. Ama artık hiç yemiyorum. Geçen sene arkadaşlarım girdi, açtım, tek tavukburger söyleyeyim dedim, IĞĞĞĞĞĞ. Öyle. Yemem.

hamburger yemiyorum.
nugget, patates, milkshake vs tüketiyorum.

son 3 senedir 1 kez yedim, yurt dışındaydım ve tüm restoranlar o saatte kapalıydı. acıkmış ve yorulmuştuk, mecbur kaldık.

Hayır yemiyorum. İlla hamburger yemek istediğimde butik hamburgercilerden ayda, yılda bir yerim.

ben avm'de hamburger yiyeceksem eğer carls jr tercih ediyorum. bu arkadaşlarla aynı fiyatta ama gerçekten kat ve kat daha kaliteli.

arada yiyorum ben de. :( 2-3 ayda bir. canım çok çekince. ama bizim buraya çok güzel hamburgerler yapan bir yer açıldı. orada yiyorum. (bkz: skully's burgers)

Zorda kalınca yerim, o da son senede 1 kez olmuştur. Zaten yemekle aram iyi değil yedigimde de butik hamburgercilerden yiyorum. Fiyat olarak farklı oluyor ama daha kaliteli olduğu kesin.

Son bir ayda ortalama 2 günde bir yedim.

Edit: Selfy kampanyası vardı daha fazlada olabilir.

Son 5 senede bir kere yolculuk sonrası gittiğim yere ısmarlandığı için yedim.

ne yapıyoruz şimdi, x yıldır yemiyorum ehehe diyip "tv izlemiyorum" elitistliği mi kasmamız gerekiyor. ben dün yedim.

asdafasfag

genelde burger house, cookshop, shake shck filan yerim ama bazen canım inanılmaz burger king istiyor. önüme en iyisini koy burger getir bana derim o derece.

Yılda bir ya da iki kez yolculuk vb. sebeplerle mecbur kalırsam yerim. Aksi takdirde yemem.

O markalardan değil de Hmbrgr’den yiyorum. Başka yerler de denedim Hmbrgr son kararım.

3-4 ayda 1 bigmac yediğim oluyor. Onun dışında kesinlikle yemiyorum ve çöp olduğuna katılıyorum.

sizin dizi önerilerinizi alabilir miyiz?

gençlerimizde ispanyolcaya karşı kabaran bi şeyler var sanıyorum, başka bir açıklama getiremiyorum duruma.

ben ilk bölümleri izledim ama herkesin bu kadar ayılıp bayılmasına çok şaşırdım. millet sürükleyici diye seviyor herhalde. çerezlik dizi ama o kadar beğenilecek bir tarafı yok bence de.

"prof bize ateş etmemizi söylemişti ama onların da bize ateş edeceğiniz söylememişti" kısmına ben de çok takılmıştım ayrıca. polisin ateş edeceğini bilmeleri için prof'un söylemesi mi gerekiyordu lkasjdkljsa yalnız değilmişim :D

@rectoa, üzerime gelme benim. evimde iki dosya dolusu banka soyma planı var. kanlı. kansız. fauda güzel dizi. beğendim.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim, ya yok estetik anlamda hitap etmez beğenmezsin ona itirazımız yok ama bu la casa de papel vallahi klişe oğlu klişe. yani bu kadar olmaz. bunu beğenmeyi hakaret kabul ediyorum beğenenin kendi aklına

acikcasi biraz neymis bu diye izlemeye basladim. asiri surukleyici de gelmedi ama issizim, izledim. zor izleidm biraz. ispanyolcayi ozledigimi farkettim, listening alistirmasi gibi dusundum ben.

hatalar cok ve batti baya gozume.

iki saat önce izlerken profun aslında kimsenin parasını çalmicaz ama darphaneye gircez ihihi açıklamasını duyunca direkt kapattık.

populer kültür, netflix bok çekse ayılıp bayılıp izleyecek tipler bunlar, neden çünkü dizi izlemek için para veren adamlar bunlar, iki kitap oku desen kaçacak delik arar bu vasatlar

diziyi netflix çekmedi bildiğim kadarıyla, netflix üzerine yerleşti hatta son sezonu netflixte yok, bölüm süreleri değişti vs geyiği vardı.

bence konu klişe, bi iki mantık hatası var ama karakterler karizmatik, olayın altyapısı güzel(darphanede soygunu vs) ve arkaplandaki sosyalizm teması ilgi çekiyor

ya amk şu dizileri 1 bölüm izleyip "bok gibiydi zor dayandım" yorumunu yapma hakkını nasıl kendinizde buluyorsunuz ya.

20 küsur bölümlük dizinin 1 bölümünü izlemek = 120 dakikalık filmin ilk 6 dakikasını izleyip "zor dayandım" demek gibi bir şey.

sözlükte 5 sezonluk breaking bad için "3 bölüm zor dayandım" diyen adam var mesela.

Ekşi sözlük hiç bi skm beğenmeyen tim iş başında yine. Hadi kardeşim salın şu insanları ya rahat rahat istediklerini izlesinler.

Ben güzel buldum izledim, sizin izlediğiniz diziler nedir öğrenelim bakalım hangi sikko diziyi izliyosunuz?

1. spoiler verme lütfen!
2. beğenmediysen şahsi fikrindir. Eksik hissetmemek için yandaş aramana gerek yok.
3. zevk meselesi. futbol, siyaset ve din gibi konular da mantığa oturmayan, taraftarlık içeren konulardır. hakaret veya çamur seni haklı kılmaz.

Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Gerçi belki bi' şans verebilirim diziye ilk bölümden sonra.

%99 Netflix pompalamasyonu, pr'ı.

netflix'i yeni keşfeden tayfanın "olm çohzelmiş yua" naralarıyla hype'ladığını söylemek lazım. hayatında 2 bölüm üst üste yabancı dizi izlememiş, ekşi sözlüğü bir kere bile okumamış keko iş arkadaşım bile "kasalı papalı bi dizi varmış izledin mi" diye soruyorsa ortada bir enteresanlık vardır.

öncelikle, İZLEMEDİM.
bu sebeple dizinin kalitesi hakkında yorum yapmayacağım ama ortada ikinci bir narcos varkası var. he, narcos'u izledim ve beğendim ama orada da bir hypke vakası yaşandı. e tabii gittikçe daha da artıyor netflix izleyen sayısı, bi de henüz hava atma malzemesi olacak kadar az popüler olduğu için pırtladı ortaya.

bomboş bir dizi olsa böyle olmazdı yalnız, ateş olmayan yerden duman çıkmaz. muhtemelen izlemeyeceğim için bir şey diyemiyorum ama ortada "abartıldığı kadar olmama" durumundan fazlası yok diyebilirim. geri kalan detaylar tamamen öznel, çıldıracak bir şey yok.

labirent serisini tam bilmemekle beraber o yaşlarda okuyup çok beğendiğim serileri yazıyorum

+percy jackson serisi ve aynı yazarın diğer mitoloji serileri
+ulyssess moore serisi(harikadır mutlaka okusun)
+talihsiz serüvenler dizisi(bu da harikadır hatta netflixte dizisi var şu an)
+bu kitabın adı sır kitabıyla başlayan bi seri var ilk 3 kitabını okuyabilmiştim ama o da iyidir
+erkekse ve futbol seviyosa vahşiler futbol takımı(gerçi bunu 10 yaşında falan okudum bi tık küçük gelebilir ama eğlenceli bi seri)
+tomas brezina'nın bilimum kitabı, şu an coğrafya ve ülkeler konusunda deli gibi bilgi sahibiysem ilk tohumları onun kitaplarından başlıyor

şu an aklıma gelenler bunlar

edit: 1-2 yıl sonra da(gerçi şu an da olabilir belki çocuklar erken büyüyor artık) açlık oyunlarını okuyabilir.

Sartre - varolusculuk bir insanciliktir

Bence klasiklerle tanışması için tam yaşı. Ben de tam o dönemlerde, 10-12 yaşında Suç ve Ceza yı okumuştum ve uzun süre etkisinden çıkamamıştım. Tabi Youtube kanallarını takip eden biriyse, enes batur sever biriyse veya watpadd okuyan biriyse kuvvetle muhtemel klasikleri pek sevmeyecektir, önyargılı bir "sıkıcı" damgası vuracaktır.

Ama öyle değilse bence tam zamanı. Benim en büyük pişmanlığım o dönemlerde yayınevleri çeviri kalitesinden bihaber olmam. İş bankası, iletişim,Yky, Can, İthaki dışında pek tavsiye etmem.

benzer serilerden çok kaliteli hikayelere yönelmesini de tavsiye edebilirsin:

hobbit
küçük prens
harry potter
watchmen
popüler çizgi romanları okuyabilir aslında internette de dolu var.

Momo

isaac asimov - herhangi bir kitabı
jules verne - aya yolculuk (kitabın yazılış tarihinin üstüne basıla basıla okutulmalı)
jorge luis borges - herhangi bir kitabı

tam harry potter yaşı! verin damardan...

Harry Potter +1
O yaş için tek geçerim. Çok katkısı olur.

Harry potter serisini almıştım, okudu. Fantastik serileri seviyor. En son da labirent serisini okumuş işte, nasıl bilmiyorum ben okumadım labirentleri, ona benzer olsun diyince sorayım dedim. Hepinize teşekkürler :)

chillout lya

2016 aralıkta istanbul beşiktaş'ta puffin hostel'de konaklamıştım 4 gün, memnun kalmıştım. beyoğlu taksim yazmışsın ama çok da uzak sayılmaz, eğer uygun yer bulamazsan bakabilirsin buraya da, baya merkezi bi yerde kartal heykelinin hemen arkasındaki sokaktaydı

Bunk

bilmiyorum. gerek de duymadım. niye ezberliyeyim ki? kendisi olmadan veya bana vekalet vermeden hiç bir işlemini yaptıramam zaten? eee daha ne?

sadece karımın tc'si ezberimde, o da zmaan zaman bilet vs. alırken gerekli olabildiği için.

ezbere bilmiyorum ama var bir yerlere yazmışımdır muhakkak. lazım oluyor çünkü bilgisayar başı çalıştığım için istedikleri şeyler falan oluyor çıktıdır başvurudur randevu almadır o zamanlarda lazım oluyor.

hayır ama eşimin, çocuğumun ve birkaç büyüğümün tc noları telefonumda kayıtlı. daha çok hastane randevu için gerekli oluyor.

Anneminkini biliyorum. Mhrs'den randevu aldırıyor sürekli. Oradan biliyorum.

kardeşleriminkini ve eşiminkini biliyorum, bazı işlemlerini ben yaptığım için. bunun dışında gereksiz ne numara ya da amele şarkı sözü varsa ezberleyiveriyorum maalesef. eskiden beri çöp bir hafızam var. anneminkini de ezbere bilmiyorum ama kimlik no aynı aile içinde belli bir algoritmada olduğundan çıkarabiliyorum.

Nerden biliyim lan :)

hayır. sadece kendiminkini biliyorum.

Bilmiyorum. Sadece eşimin tc kimlik numerosu aklımda.

Babamın, eşimin, kardeşlerimin ve oğlumun tclerini ezbere biliyorum. Anneminkini bilmiyorum, onu niye bilmiyorum hiçbir fikrim yok.
Kardeşlerimin ve babamın tc'si benimkine çok benziyor zaten. Belli bir algoritması var sonuçta, ezberlemek zor olmadı yani.

hepsini biliyorum. hastane işlerş vs hep ben yapıyorum e-randevu üzerinden.

aile üyeleriminki ezberimde değil ama kayıtlı, arada lazım oluyor.

nişanlımınki ezberimde, çok lazım oldu, kullandıkça ezberledim.

Üçünü de biliyorum. MHRS işleri yüzünden.

Kardeşiminkini biliyorum çünkü ezberlediğim sıra daha ufaktı.

Şimdi mhrs'ye girmeyi filan yavaş yavaş öğreniyor. Yine de aklımda kalsın ne olur ne olmaz.