ilk başta seviyodu, sonralara doğru da sevdi. aradaki bi 10 yılda pek vakti fırsatı olmadı.

Hiç hatırlamam. Oldum olası da babasıyla oynayan çocukları kıskanırım.

Sevdi sağolsun.

sevdi. net.

Sevdi.

Sevmedi

Sevdi, sevmese baba yerine koymazdım.

baba sevdi, anne sevmedi

Sevgisi kafasının içinde. Ama davranışlara yansımıyor.

Sevdi çok şükür

Evet.

kendince.
ya da işine geldiği gibi.

sevmedi. aksi gibi annem de sevmedi. bu yüzden evlatlığım. sonradan (25 sene sonra) sevesi gelmiş ikisinin de... şeyime kadar dedim yol verdim ikisine de.

Sevdi ama asla sorumluluk almadan sevdi. Hani yolda köpek görürsün seversin ama bütün sorumluluk sahibinindir ya, aynı onun gibi yolda gördüğü köpeği sever gibi sevdi.

Sevdi kraldır babam. Dedem babamı daha çok severdi. Biz 3. Katta Dedem 1. Katta otururdu. Babam köye işe falan gidince rahmetli dedem babam eve gelene kadar eve girmezdi. 17’den sonra en az 2 defa aratırdı. Şimdi de ben onca şehir dışında okumuş çalışmış biri olarak 30 yaşımda o küçük ilçede arkadaşlarla buluşup gece 1 2 ye kadar takılırız ben gelene kadar uyumaz. 30 y e.

Çok sevdi, hala seviyor sağolsun. Sevgiyle büyüttü beni . Hiç kıyamam ona kızınca üzülürüm o yüzden.

Hiç sevmedi;
Çocukken bana attığı dayakları hayvana atsanız dile gelirdi, dayak yerken ağlamıyorum diye daha da çok döverdi. Hanıma bu mevzuları ilk anlattığımda inanamamıştı , abartıyorum zannediyordu sonra annemden öğrenince saatlerce ağlamıştı yanımda ''senin gibi çocuğu nasıl bu kadar dövmüş'' diye.

Bütün arkadaşlarının X gibi oğlum olsaydı keşke dediği bir çocuktum, elimden her iş gelir, çok güçlüyümdür , herkese ve her şeye yardım ederim ama hiçbir şekilde tasvip edip sevgisinin kırıntısını göstermemiştir.

İlk oğlum lafını duyduğumda 30 yaşımdaydım :) Onuda 1 kere söylemiştir. Dünürlerin yanında sokakta sesleniyor paşam :)

Yine de hastahanede benim refakatim sırasında öldü. Defnettiğimiz günden beri hiç gitmedim mezarına. O beni sevgisine layık göremedi ben affetmeye ...

insülin direnci ya da şeker başlangıcı gibi görünüyor.

kötüleşeceğini düşünmek hariç. onu anlamadım zaten. uyku mu kötüleşecek? yorgunluk mu? siz mi kötüleşeceksiniz? niye? bu kısmı biraz paranoya soslu gibi. bu olsa olsa şizofreni başlangıcı olabilir.

arkadaşların dediği gibi, insülin direncine benziyor. Tansiyona da baktırın tabi, belki tansiyonunuz yükseldiğinde çok efor sarfetmişcesine nefes nefese kalabilirsiniz, çarpıntı olur, üstüne halsizlik, yatayım dinleneyim ister insan

@ozdek, son zamanlarda bir ölüm korkusu basladi. Buyuk ihtimalle yasananlar kaygi seviyesini yukseltiyor

Naçizane gözlemim: yemekten sonra:
- şeker, insülin direnci: Uf, çok pis rehavet çöktü ya, hiç halim yok, ben biraz uzanıcam kestiricem
- tansiyon: ananı avradını, nooluyor, ben gidiyorum galiba bayılacağım, sıkıntı bastı yatsam uzansam iyi olacak

Bergamot (Earl Grey)

kesinlikle roibus vanilya

Karanfil

Bana sorarsan bergamot direkt.

bergamot ve yasemin.

Earl grey

Oolong, Rooibos.

Melisa yorgunluğa iyi gelir tadı da sert değil. Bitki çayları içinde favorim. Adaçayı da iyidir ama tadı bazen sert geliyor.

Bergamottur

earl grey

en güzel değil, tek güzel aromalı çay bergamotlu çaydır.

ortam 3ten sonra cosuyordur.

Mesela benim bulunduğum ildeki bir clup 12’ye kadar girersen enerji ve vodka ikram ediyor. 12’den sonra girersen ikram yok. Bunun sebebi de bulunduğum ilde millet 1’e 2’ye kadar pubta içiyor. Kafa güzel olunca cluba geçiyor. Senin anlattığın duruma benzer bu da. Para almıyor ama ikram da yok.

değil. tekno mekanı olduğuna göre zaten prime time 3-6 arası diye tahmin ediyorum. dolayısıyla 3ten önce gelip mekanda içmeni istiyorlar, girişi de nasıl olsa gelirsin mekan çoşana kadar içersin diye almıyorlar.

Mekanın adı ne ?

Bunun kesin bir kuralı olmaz. Müşteri profiline, çevre rakip mekanlara, mekanın saatlere göre doluluğuna göre değişebilir. Her mekanın zirve yaptığı saatler vardır bu mekanda 3den sonra yoğunluk oluyor olabilir. Müşteriler 3e kadar içeceğini başka mekanlarda içiyordur zaten, 3 den sonra harcamaların düştüğünü görmüşlerdir, dengelemek için extra ücret koymuşlardır. 3den sonra it, kopuk, serseri düşük profil müşteri geliyordur, onları caydırmak için olabilir. Sırf ortama bakmak, tuvalet ihtiyacını gidermek gelen tipler falan elemek. 3den sonra kız erkek oranı kötüleşiyordur, ücretle bu oranı dengede tutmayı çalışıyorlardır, kızlar ücretsiz giriyordur. Mekanın asıl programı, ana dji 3den sonra başlıyordur falan filan.

@neverletyougodown bu konuda master yapmis galiba, takdir ettim :)

beğenen de o garson muymuş?

@malheiros bilmiyorum, fark eder mi?

Oha garson restoran hakkında yorum mu yapmış mı yani seni telefonundan, yuh? Doğru mu anladım

@neverletyougodown aynen

baska bir sey olmasin? sifreyi girmek max 5-6 saniye surer. google maps'e girecek de mekanin adini yazip bulup yorum yazacak da...

Şifreye bakmam lazım diye telefonu götürdü, 1 dk falan onda kaldı

ahahah cakala bak yaa.

Eğlenmenize sevindim arkadaşlar, bu kadar şaşırmanızı beklemiyordum :)
Napiyim, var mı yapılacak bir şey? Yoksa aynı mecrada rezil etme yoluna gideceğim.
Üstelik kötü bi yer de değildi, normalde de iyi bir yorum yapabilirdim aklıma gelseydi. Neden böyle bi şeye ihtiyaç duydular anlamadım.

Bence o yorumu silin ve yorum olarak "wifi şifresi girmek için aldığı müşteri telefonundan kendi mekanlarına ovgu dolu yorum atan restoran" yazın. Dediğiniz gibi rica etseler siz de begenmissiniz zaten yorum yazabilirdiniz. Yaptıkları terbiyesizlik bence ve karşılıksız kalmamalı.

google hesabınla yorumu değiştir 1 yıldız ver. diğer yaptırımları bilemiyorum. garson türk müydü? :)

nick dediğin +1
bence de bu yazdıklarınızı aynen yorumda yazın puanı da 1e düşürün

Irkçılık olur diye belirtmedim ama hint restoranıydı, garson da muhtemelen hintti

Avrupa'da kişisel alan çok katıdır, bir garsonun müşteriye buna cesaret edebilmesi kovulma sebebi zaten. Garson kesin göçmendir, hatta almancılardandır büyük ihtimal, İtalyanlar da olur bak onların da laubalisi, köylüsü çoktur. G. İtalyanın köylüleri Londra'da, Berlin'de hizmet sektöründe çalışıyor full. Karşı cins durumları varsa muziplik yapıp, muhabbet kurmak istedi büyük ihtimal sizle siz o an farketmediniz beğendiğini falan güme gitti. Aksi durumda organize kötülük var:) Olayı çok büyütmenin manası yok bence bir daha kapısından geçmezdim yalnız.

oha! usenmemis girmis! acip fotograflara da bakmis olabilir. gerci telefonu elinizle vermissiniz ama...

yorumu silmeyin ve yenisini yazin bence.

cilt doktoruna git. erkek tipi dökülme mi baksın. öyleyse minoxil gibi bir şeyler önerir. değilse geri gelir zaten vitamin mineral takviyesiyle. çok takma bence. alışamazsan saç ektirirsin

Doktor randevusu almıştım zaten arkadaşlar sağolun. Mevsimsel falan olduğunu sanmıyorum, babamın saçlarının döküldüğü yaştayım tam.

"this is not sickness, it is a gift!" kurt adamlar boyle diyordu bir birlerine... ask olsun sana kardes.

@kayıtsız, saç ektir diyosun da fiyatlara bi baktım düzgün sonucu olanlar nereden baksan 10 bin euro falan :(

kardeşim seneler boyu saçı dökülmüş ve artık saçı kalmamış biri olarak sana anlatayım. dökülme evresinde ciddi anlamda bunalım yaşadım, aynaya bakınca hep üzüldüm, kendimi hep başkalarıyla karşılaştırdım ama sonra saçları sıfıra vurmaya karar verdim. yaklaşık 1 senedir saçları sıfıra vuruyorum ve öyle mutluyum ki. arada kalmışlık hissi gidiyor. eski resimlere bakınca dökülen saçların kötü durdugunu da farkettim. insanlar karizma oldugumu söylüyor. eskiye göre cok daha fazla beğeniliyorum. eğer kafa yapın çok kötü değilse, çok dert etme.

Prens William'ın bile dökülmüş, çare bulamamış bu işe, sen kimsin abi www.google.com Adamın hayatı sömürge ziyareti ve davetlere katılmakla geçiyor pezevenk sanırsın lgs, öss kastı, Denizli, Trabzon maçları yaşadı, şampiyonluk verdi, Gabarda askerlik yaptı, üniversite sonrası 2-3 yıl işsiz gezdi

@neverletyougodown, William'ın dökülse ne değişir ki? Kral olacak olsam varsın benimki de dökülsün, umursamazdım..

hocam bi cacık olduğu yok çok çok şimdiye nazaran gidersin duyurunun kel ve karizmatık erkekler duyurusu altına yorum yaparsın.
kafanın yapısı yamuk yumuk değil yumurta gibiyse hiç canını sıkma.
ha güzel şekli yoksa ve bunu önemsiyorsan. ilaçları var düzgün kullan işe yarıyor. ama bırakma. öyle 10.000 euro falan da değil 10.000'e en kralını yaptırırsın belli bile olmuyor.
ama tam dökülmediyse doğalını korumak kurtarmak çok daha kolay ve mümkün onu da diyim.

@turbo sadık, yok daha tam dökülmenin yakınında bile değil, ama babamın saçları tamamen 1 senede döküldü. 4. doğumgünümde full saçla fotoğrafı var, 5'te tamamen kel adam.

benim mesela 26 ile 30 arasında döküldü. ilaç şampuan ve sprey kullandım ciddi manada toparladı ama sonra insan uğraşamıyor beziyorsun. ben bıraktım. ve döküldü.
eğer çok önemsiyorsan önleniyor diyim. bende işe yaramıştı en azından. yani öyle evham yapılacak durum yok. bildiğin önlenilebilir bir şey. 32den sonra mı ne zaten dökülmüyor.
amcalarımın dişfırçası gibi saçları var dayımlar kel, abimin saçı döküldü herkes benimki dökülmez dökülmeyecek diye düşünüyordu innanılmaz gür saçlarım vardı ama döküldü ahahah.
akrabaya vs kurcalamana gerek yok. ilaçlar işe yarıyor. haaa şuunu kesinlikle demeliyim o ilaçların yanetkisi var. net.

İyi taraflarına yoğunlaş, berbere gitmesi, sıra beklemesi, ona verdiğin para, gelince saçı yıkaması, totale vurduğunda insan hayatı için epey para ve zaman kaybı. Saçınla uğraşma sıkıntısı yok, aynada orda burda uzun süre zaman harcama yok, saçın Yok diye senle flörtleşmeyecek kız bi zahmet senden uzak olsun zaten

çok takıyorsan, saç ektir. artık bu sektör baya gelişti. o ilk acılı dönemi atlatırsan mis gibi saçın oluyor gene. saç çıkartan ilaçlar faso fiso, o topa girme. saç çıkartıyor ama başka bölgelerinde de kıl çıkartıyor, ayrıca sonuç için hayatın boyunca kullanman lazım. ya da kendinle barışık olabilirsin. böyle saçlar seyrelince millet 0a vuruyor, o da yakışabiliyor.

@neverletyougodown, ense sağolsun haftada 1 berbere gitmek ve sıra beklemek zorundayım zaten. Yoksa sakalla birleşiyor :(


@hayley williams ile evlenecek genc, valla bakıyorum saç ektirme şeylerine bakalım. Ama daha önce amcama olmaz senin ekebileceğimiz kadar saçın yok deyip yollamışlardı. Ondan korkuyorum.

bu durum yeni değil yaklaşık 3000 yıldır bu böyle insanlar ilgisi dışındaki şeyleri bilmiyor öğrenmiyor.

üzücü evet ama böyle.

genel kültür çok genel bir şey yalnız. genel kültürümün yüksek olduğunu düşünüyorum ama elon musk'ı bilmem ve takip etme dışında o tarz fen bilimlerine hiç ilgi duymuyorum. kara delikler melikler hiç heyecanlandırmıyor beni. birçok insan da böyle olabilir. genel kültür çok genel bir şey.

Kabul ediyorum şu an yaptığım bir genelleme. Lakin kendi gözlemim ve deneyimlerin sonucunda kişi bazında istisnalar olsa bile genel anlamda bazı kanılar edindim.

Türkiyede öğretmen meslek grubunun tamamen içi boşalmış durumda. Artık işin içinde olan sizlersiniz fakültelerden mi böyle oluyor yoksa oraya yönelen kişiler mi böyle yoksa sonradan mı böyle oluyorlar bilmiyorum ama bir çok öğretmen gördüm tanıdım hepsi de "bu da öğretmen olacak işte" diye üzüldüğüm tiplerdi.

Şahsen görece genç sayılabilecek ve kendi alanında bile bir birikime entelektüeliteye, yetkinliğe sahip bir öğretmenle henüz tanışmadım. Tabii ki istisnalar vardır ama ülkede eğitim durumu da belli..

Hayatında iddia gazetesinden başka yazılı metin okumamış bir tipin edebiyat öğretmeni olduğu, ingilizcesi gerçekten "olmayan" tiplerin ingilizce öğretmeni olarak atandığı (adam ingilizce bir cümleyi 15 dkda zor kuruyor ve daha ders anlatacak, engin bilgilerini paylaşacak)..daha topluluk karşısında konuşma özgüveni olmayan, eline iş verince layıkıyla yapacak bir öğretmen görmedim yeni nesilde ben.

atanayım. memur olayım. doğu görevimi yapayım. evleneyim. vs. vs.

ahan da bu işte.

istediğiniz kadar linç edebilirsiniz ama birilerinin gerçekleri söylemesi lazım.

Öğretmenlik çok ama çok önemli bir meslek. Belki de gerçekten kalkınmanın en kilit rollerinden birinde öğretmenler var..Almanyada, Finlandiyada öğretmenlerin seviyesi belli dolasıyla ülkelerin kalkınmışlığı da belli.. Bu neslin öğretmenlerinin yetiştireceği çocuklar anca kendi çabalarıyla kendi zekalarıyla bir yere gelecekler ve geliyorlar.

İşini layıkıyla yapan kendini geliştiren öğretmenlerim siz gerçekten azınlıksınız ne yazık ki..artık..

meslektaşlarınızı değerlendirme konusunda hatalı olabilirsiniz. Bir çok öğretmen aradaki mesafeyi korumak, disiplini sağlamak adına öğrencilerle iletişimini sınırlandırıyordur. Ergen bunlar sonuçta yüz verdik ayıya falan diye söz var. Atıyorum minimal düzeyde Fener -gs muhabbeti yaparsınız, 1-2 hafta sonra fırlamalardan biri nasıl koyduk hocam size diye gelir, arkadaşları kopar, sizi dalgaya alırlar vs

Bizi seni övmek zorunda bırakan karanlığa lanet olsun.

Faydası olur elbet.
Ufku geniş bir nesil yetişir.
Bana zamanında cern de ne olup bittiğini anlatan, fizik dersini gerçek hayat ile örnekleyerek ufkumun sınırlarını genişleten fizik öğretmenimi her zaman rahmetle anarım ben mesela.

fizik kimya biyoloji bilmeyen milyonlar, youtube trendlerdeki videoları izleyerek kendilerini geek sanıyor. youtube'u bilgi kaynağı kabul ettiğiniz an dünya düzdür dememeniz için hiçbir sebep yok ehe:)

cevap: branşınızla alakalı geek muhabbetler tabiki faydalı olur.

çok basit (bkz: koyunun olmadığı yerde keçi abdurrahman çelebi)

öğretmen dahil tüm memurlar karnını doyurma peşinde.
(bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi)

bizde de vardı bi matematikçi, diğer hocalardan farklı şeylere ilgi duyar, felsefe, bilim vs kasardı. en son yurtta öğrencilerle güreş yaparken hatırlıyorum, enseyeşaplak modundaydı.

kendinizi neden meslektaslarinizla kiyaslama ihtiyaci hissediyorsunuz?

buna gercekten gerek var mi? kiyas yapmadan yasayabilir misiniz? bunu denediniz mi?

Hacım 2 tür öğretmen var, birincisi hepimizin saygi duyduğu, karşısında eğildiği, didaktik bilgilerin yanı sıra hayat deniz feneri olan tipte hocalar.
Ikincisi hic kimsenin saygı duymadığı, ogretmenlik=memuriyet kafasinda olan, kendini zerre geliştirmemis, o sınıfa girerken tek derdi mesaisini doldurmuş olan tip.

Çok özel değilsin, 2'nin birisin sadece. Cok sevileceksin. Cok popüler olacaksın o ayrı. Sınıfta sana kanalize olmuş öğrencilere ne kadar kanalize olduğun farkını belirleyecek.

@westblack haklı. Kötünün 2-3 tık iyisisin.

eksiup.com a yükle.

@blue eyes eyvallah, link yenilendi

cesur yürek ve birini çağırma klişesi birleştirilmiş gibi

cesur yürekten alıntı ama sadece onunla alakalı değil, böyle film sahnelerinde at bir türlü yerinde duramaz, üstündeki adam konuşurken sürekli kendi etrafında dört döner ya, ona gönderme yapıyor, komik bence.

edit: youtu.be

bir yandan da umud, enişteme, dayıma sktirticem sizi diyerek bir büyüğe adam dövdürtme olayına gönderme yapmış.

son kare olmasa da olurmuş. ana fikir atın yerinde durmaması bür türlü. benimde hep dikkatimi çekmiştir. özellikle türk filmlerinde daha da bir kıpırdak oluyor bu atlar.

thyao düşüş trendini kırdı ve son bir ayda %20 artış gösterdi.

geçim derdi nedeniyle aileler canlarına kıydı.

Saraya giden chpli olayı var

falcao halen sakat.

bakanlar ve aileleri hatta sülaleleri de dahil ömür boyu ücretsiz sağlık hizmeti hakkı tanıyan kanun utanmadan halkın gözünün içine baka baka meclisten geçirildi GSS pirim borcu faizle birlikte 4000 - 5000 liraya ulaşanlar hala sessiz yani değişen bir şey yok herşey eskisi gibi

masterchef'te suna elendi.

şaka bir yana kötü günler çok şükür geride kaldı artık daha kötü günlerdeyiz

doktor merve duyar kastı.

reis sen askerdeyken her erkeğe rus kadınlarla evlenme zorunluluğu getirildi, üstüne maaş bağlayıp yeşil pasaport verdiler. keşke gitmeseydin. kaçırdın.

Çok şey kaçırdın, halk sokaklara döküldü, kutlamalar, eğlenceler gırla: gs, şampiyonlar liginde gol attı. Beşiktaş uefa grubunda galibiyet aldı.

Çok yapmışsın bro.

illa ki aralarında yaptıkları konuşmaları ispiyonlayan üç beş muhbir vardır. bilgi alıyorlardır. bir kısmı da avrupa kökenlidir.

Türkiye harekat yaptı, o yüzden kaçtılar, işid güçleniyor demek için.

ben ilk tek gezmeye gittiğimde biraz çekinmiştim, ama sonrasında baya sevdim. sana inanılmaz bir özgürlük veriyor, kısaca kafana eseni yapıyorsun. grupla gezerken karşılaşamayacağın deneyimlere olanak kılıyor. benim önerim tek gezerken çok sosyal biri değilsen çok uzun süreli seyahatler ayarlama. olur ya bazen, kimseyle kafan uyuşmaz, öyle mal gibi kalma. 4-5 gün o yüzden ideal. kimseyle tanışmasan bile kafanı dinler gelirsin. ortak yabancı dil olmayan ülkeler zorlayabilir. (rusça bilmediğini varsayarsak ingilizce'nin yaygın olmadığı rusya, ukrayna gibi yerler)

Uzun süre tek başıma gezdim. Hiç de sıkılmadım. Müthiş bir özgürlük ve keyif verdi. Tek başımayken çok fazla yerellerle sosyalleşmem. Serde Türk kadınlığı var, ne olur ne olmaz diye. Can sıkıntısı olmuyor ama bazen hüzün oluyor. Parça parça kısa seyahatleri tercih ederdim. Kadın başıma Avrupa ve Kuzey Amerika haricinde tek başıma gezmezdim sanırım. Bu da yine güvenlik sebepli.

1- küçük veya büyük şehir de olsa, tek başına seyahat her zaman daha özgür hissettiriyor bana. ilk tek seyahatim olan budapeşte'de bir park bulup yarım saat salıncakta sallanmıştım mesela. arkadaşlarımla gitseydim muhtemelen böyle bir anım olmayacaktı.
çoğu zaman çok az parayla yurtdışına gidiyorum. dolayısıyla daha az müze daha çok park bahçe geziyorum, marketlerden ucuza alışveriş yapıyorum, istediğim yere istediğim zamanda gidiyor ve istediğim kadar vakit geçiriyorum kısacası.

3- seyahatlerim genelde max.5 günlük oluyor. çünkü bir süre sonra yoruluyor ve zevk almamaya başlıyorum. ben tek tek, parça parça gezmek taraftarıyım açıkçası. aynı kıta içindeki şehirler birbirine çokça benziyor. özellikle avrupa'da. bu yüzden kafam karışıyor benim. 3 gün gidip tek şehir gezmek tercihim. hem aşırı yorucu da olmuyor. görev gibi, gezmek için gezmiyorsun çünkü.

2- tek seyahatin mevsimle tarihle ilgisi yok bence. ama lokasyonla ilgisi olabilir. ortadoğu, kuzey afrika gibi yerlere, ben kadın olduğum için yalnız gidemiyorum örneğin.

ek olarak: ingilizceniz iyiyse ve ingilizce konuşulabilen yerlere gideceksiniz azcık da sosyal biriyseniz hiç sıkılacağınızı düşünmüyorum.

Özellikle ilk kez gideceğim bir yerse tek başıma gitmeyi seviyorum. İstediğim gibi plan yapmak,kafama göre değiştirmek iyi geliyor. Ben de genelde kısa süreli gidiyorum,4-5 gün gibi. Deniz tatiline ise arkadaşlarımla ya da ailemle giderim. Ve evet güvenlik gerekçesiyle avrupa ve kuzey amerika dışında tek başıma tatil planlamam.

benim en sevdiğim şey tek başına gezip tozmak. en son tek başıma bir hafta tatil yapmıştım, neredeyse kimseyle konuşmamıştım bile. hayatımda bu kadar dinlendirici bir zaman dilimi geçirdiğimi hatırlamıyorum.

mükemmel olur.

@tok oldugumuz halde yaftalar yiyoruz +1

Yurtdışı gezilerimi tek yapıyorum. Daha rahat oluyor benim açımdan. Ne ben bir başkasını kısıtlıyorum, ne de bir başkası beni kısıtlıyor. kafama göre sokak sokak müze müze geziyorum. kafama göre istediğim yerde oturup, yemeği yiyorum.

@asteriks'in yazdıklarını şahsen benim için de geçerli. sadece avrupa'ya gidiyorum tek başıma. Çin, Rusya gibi büyük yerlere tek gideceğimi pek sanmıyorum. Güney Afrika Cumhuriyeti için de cesaret edemem açıkçası.

Her zaman, her yerde tek seyahat. Tamamen aynı kafada değilsen ya taviz veriyor, ya birisine taviz verdirdiğin için kendini kötü hissediyor, ya da çatışmaya girip sıkıntı yaşıyorsun. Bu durum daha can sıkıcı. Çok kişi gittiğim son seyahatte kendi öz kardeşimle kavga ettim, döndükten sonra bir hafta konuşmadık. Öz kardeşim diyorum, bakın.

Bazı destinasyonlar için güvenlik kaygınızı anlarım da, çoğu zaman gerçek problemlerde yanındaki kişinin de çok yararı olmuyor. Fas'ta öldürülen İskandinav kızlar da 2 kişiydi sonuçta.

Giderim.
Dikkat bağımlılık yapıyor.

Ettim, ederim. Küçük şehirler 1 günden fazla sıkıcı olur ama büyük şehirler gayet güzel olur. Planlamadan, yazı okumadan, pek tavsiye almadan doğaçlama ve o şehrin yerlisi gibi elimde kamera, telefon ve sırtımda çanta olmadan ellerim cepte gezmeyi severim. Parça parça kısa seyahatlere vaktim olamdığım için tek tatilde mümkün olduğunca çok yeri görmeye çalışıyorum.

Gençken iyi de yaş ilerledikçe yalnız gezilmiyor ya. Kafeye, restaurana, gece klübüne gitmesi işkence, yan masadan muhabbetler, kahkahalar geliyor ya da millet arkadaş grubuyla, eşiyle sevgilisi ile. sen orda creepy/weird guy olarak sap sap takılıyon, telefonla oynuyorsun falan. Bir de büyük şehir olması lazım, cıvıl cıvıl olacak, aktivitesi, genci, toplu taşıması, sergisi, müzesi canlı bir şehir olması lazım. Tatile diye çıkıp depresyona bile girer insan:) Otel odası yalnızlığı diye bir başlık var, şimdi baktım: 110 sayfa olmuş. Bu kadar insan goygoy yapmış olamaz:) Baltalamak gibi olmasın bu arada, ben kolay sosyalleşen insan değilim zaten yapı meselesi, herkese göre değil bu yalnız seyahatler

bahsettiğiniz özellik var. kanalda videolar kısmını açıp sağ tarafta filtre bulacaksınız. üç seçenek sunuyor. popüler - yeniden eskiye - eskiden yeniye.

@kurmalifare dediğinizi biliyorum, onu kastetmiyorum. diyelim kanaldaki videoları eskiden yeniye sıraladım. en eski videoyu açtım. (Otomatik oynatma da açık) o video bittikten sonra sıradaki 2. eski video kendiliğinden başlasın istiyorum, ben tekrardan video sıralama sayfasına dönüp hangi videoda kalmıştım diye takip edemem, 300-400 videoluk bir kanal belki. Videom bittikten sonraki videoyu aynı kanaldan rasgele, kafasına göre seçiyor, tarih sırasına göre sıra sıra oynatsın işte istediğim bu

www.bl.uk adresinden reader pass alıp istediğimi okuyabiliyorum. turiste vermezler.

ama arkadaşım afedersin deli mi öptü seni londra'da o kadaaaar müze falan dururken kütüphanede ne işin var? ben daha adımımı atmadım. mahallemdeki kütüphane milli kütüphane gibi zaten her işimi görüyor ne işim olacak allasen?

@özdek müzeler bitti çok şükür horniman müzesini bile gezdim. Ne bileyim yeri merkezi, şekilli binası vs var, kaçırdığım bir şeyi var midir, diye soruyorum

ucaga atla edinburgh'a git

1

there is no doubt*

"concern" bu şekilde bir ifadeye uyumlu değil.

2.

maça hazır olmayacağına dair bir endişe yok. sakat ve oynayamayacak olsa "there are no concerns" demezlerdi, ifade olarak saçma oluyor. "kazada şans eseri kurtulan olmadı" demek gibi bir şey olur.

@Psycho Mantis benim cümlem değil hocam, bizzat tvde native adamın kullandığı cümle

2, maça hazır olmayacağına dair herhangi bir endişe yok.

O zaman cümlenin çevirisi hatalı (ki türkçe kısmı da anlayamadım valla çok kopuk yazılmış).

Bir tahmin üzerine söylenmiş bir cümle gibi algıladım dolayısıyla "concern" kelimesi bu yargıya uygun düşmüyor. Bir de neden "plural" formda onu da anlamadım.

orijinal cumle hatali falan degil.

cevap da tartismasiz bir sekilde 2.

ben olsam direkt acil çıkış kapısından atlardım.

Ben böyle terbiyesizliği en son Fenerbahçe Galatasaray’ı 6-0 yendiğinde görmüştüm.

Şikayet kaydı açmalısın

kendi saflığı anlamadıysa demek ki . boşver gitsin. keşke deseydin tap water doldur da bi keyfimize bakalım:)

bottle ne kadarmış peki merak ettim.

bahoho 2.50 euro

ne var ki bunda. tap waterı alıp geçmeliydiniz.

Eğer servis dahilinde tap water seçeneği varsa hostes o seçeneği de söylemek zorunda, söylemezse kabahatli olur. Belki çoğu kişi tap water istediği için o şekilde sormuştur.

İngiltere’de falan Çeşme suyunu ücretsiz vermek zorunda diye biliyorum. Belki o yüzden sormuş olabilir. Ya da fakir görmüştür.

Tap water ücretsizdir. Musluk suyu içilebilen bir ülkeden kalkışlı bir uçaksa büyük ihtimal suyu o ülkeden doldurmuşlardır, mantıken içilebilir, istenebilir. Şahsen ben tercih etmem, bizzat tap water isteyen yolcu da görmedim şu ana kadar ama böyle bir hakkınız var, bilginiz olsun. Hostes acemi ya da iyi niyetliymiş herhalde, onun satış yapması lazım, ücretli suyu size sunmalıydı zira

Velev ki fakir gördü, ne olacak?

Her ayrıntıyı böyle düşünmeyin, yorulursunuz.

Milli takım kampı olabilir mi? Millilerin Prim kavgası, Töre, çalhanoğlu kampa silah getirme kavgası var ünlü. Sinemaya gidildiğinde film seçme kavgası bile vardı millilerin şaka gibi. Sorsan Fatih terim çok disiplinli bilmemne:)

felipe melo vs volkan demirel

coskun birdal imis pardon:
skor.sozcu.com.tr

2 evet

Hayir diyenler feto ye atiyor sucu. Hos savcilar vs tirt ama turkiyede adalet yok ki savcilardan soz edilsin. Kanit ariyorsan youtube tapeler ile dolu aziz yildirim ve eksioglu yazarsan gorursun.

Sirf buyuk camia diye dusurmediler.

1 Uefa sike dedi diyelim yaptirim icin Tff beklenir. Lig islerine karismiyor uefa. Tff ne derse ona ok. Uluslararasi ok ama hepsi o.

Ha ne zaman kabul edilir? Trabzona kupasi verildiginde.

Bence yapmadı.

şike mike yok. Bir önceki yıl cemaatçi Ertuğrul'un Bursası şampiyon yapıldı. Başakşehirin aldığı desteğin bir milyonu katı bunlara verildi. Anadolu'dan şampiyon çıkıyor diye 0-6 yaş hareketler yapan başkanlar, siyasiler gördük. Sonraki yıl fb, tüm ligi tek tek sıradan geçirdi. Üstüne de M ali aydınlar başkan olunca bi kesim kudurdu. Ne hükümete, ne cemaate teslim olmadığı için kumpas kuruldu. Sevin sevmeyin adam AKP'nin adamına işinize bakın, siyasete girmeyin hergün şehit haberi geliyor diyor www.dailymotion.com Bu lafları söylebilecek camia yok. Adnan Polat ıslıklama olayından sonra 20 milyon gsli akp ye verdi diyen bir organizma, aradaki fark anlatılacak gibi değil

son haftalarda kaybettikleri sampiyonluklar dolayisiyla travma icindeydi camia. aziz yildirim bir daha benzerini yasamak istememis, arka planda ayarlamalar yapmis. bu ayarlamalari feto yapmadi bizzat aziz yildirim fenerbahce elemanlarina yaptirdi, feto de yakaladi. usulsuz yakaladi diye aklandi fenerbahce. yoksa sike yapmadi denmiyor. tek bir sporcunun aklinin karistirilmasi bile zaten donulmez hasar verir.

fenerbahce sike yapmistir. yapmamis olsa da o maclari kazanirdi muhtemelen ama aziz yildirim takim emegine guvenmemis, yazik etmis, kendini de feneri de bitirmis.

youtu.be

başkanının bile itiraf ettiği şikeyi reddediyorlar.
akp'den beter bu fenerliler.

Yaptı.

Ergenekonlar, Balyozlar olurken Fb imalı imalı her seferinde cumhuriyetin yıkılmayan kalesiyiz diye basın açıklamalarında laf çarpıyordu cemaate. Gs'yi zaten kucağına oturtmuştu cemaat, bjk'nin hali içler acısı, taraftarı medya gücü sınırlı. Fb'ye nufus etmek istediler, edemeyince bu kumpası kurdular. Trnin en büyük sivil toplum örgütü sonuçta. Adamlar genelkurmay başkanını içeri almış, Aziz'i mi içeri alamayacak. Kumpas değil diyen varsa fb biraz fazla sert yendiği içindir. FB 1 şampiyonluğu 10 şampiyonluk gibidir, acısı kolay kolay geçmez. GS şampiyon olduğu bu sene 2 günde unutuldu geçti işte, Muslera uçan tekmeler atıyor, kontrolsüz çıkışlar yapıyor bir sezonda 6-7 kırmızısı garanti kimse bir şey diyor mu, unutulup geçiyor. Ama fb desen ANELKO ELLO GOOL ATTI diyen tipler var, dediğim gibi fb şampiyonlukların yenilgisi, acısı kolay kolay geçmez.

yaptı.

o şimdi kumpas kumpas diye ağlayanlar, şike tapelerinin içeriğine itiraz etmemiştiler zaten. dinlemelerin usulsüzlüğüne itiraz etmişlerdi.

mahkemede sturm graz - galatasaray maçının kasedini izletip kendi yaptığı telefon konuşmasını açıklayamayan bir başkan.

yaptı.

delillerin hukuki değer taşıyıp taşımaması (toplanma açısından) ayrı bir konudur. delillerin içeriği (tapelerdeki insanların da itiraz etmediği) ayrı bir konudur.

1-uefa kadar g**ü başı ayrı oynayan kurum yok. tam ortaya laf atıp ortadan kaybolan yavşak karakteri. 2011deki dinamo zagreb-olympique lyon maçı varken şike diye tutturan bir kurum bu.
2-tff de şike yapmayan klüp yok ki. fenerbahçe de bjk, gs, ve ts kadar şike yaptı. hatır şikelerinin teşvik primlerinin ise haddi hesabı yok. ancak fb nin 2007den sonra şike yapması için bir gerekçe de yoktu. 2011de fb türkiyede mali ve kadro açısından açık ara en güçlü takımdı. 3 temmuz davası ise gsli savcının (zekeriya öz) açıp devam ettirdiği bir soruşturma için uefanın gönderdiği ve gs yönetim kurulu üyeleri (lutfi arıboğan, ilhan helvacı ve ebru köksal) tarafından karşılanan görevlinin gazete manşetlerine dayanarak hazırladığı bir dosya ile uefa gündemine taşındı.
kısaca şike yapan bir takımın şike yapmadığı sezonlar için ceza aldığı bir süreç oldu.

dünya düzcüler mi daha sorunlu yoksa şike yok diyenler mi kestiremiyorum.
adamların zaten şike yapmadık diye bir iddiaları yok.
dava süreci ile ilgili itirazları var.

Yaptığını herkes biliyor, tartışmaya bile gerek yok. Kumpas kısmı, sadece fenerin şikesinin ortaya çıkarılmış olması. Her takım şike yapıyor demek değil bu ama.

evet yaptı. yapmadı diyen fenerli zaten. o zamanlarda neden böyle şeyleri halının altına sürüyoruz diyordu demirkol. süpürüldü işte.

klasik mağdur edebiyatı. aziz yıldırım şampiyon olamasaydı koltuğundan olacaktı.

şimdi başarısız fener başarısızlığını bizim 28 şampiyonlugumuz var diyerek örtbas etmeye çalışıyor işte.

para toplamak için gs maçında kara leke filan diyorlardı.

Olay şu: mesela İran'ı kimse sevmiyor değil mi? Ne müslümanlara yaranabiliyor ne batıya. Bu İran'a çatmak için bahane arıyorlar. Diyorlarki: bilimadamları, uzmanlar, profesörler inceleme yaptık, raporlar hazırladık geçen yıl şu kadar sera gazı salmışsın atmosfere, küresel ısınmanın sebebi sensin, seni yargılayacağız, delilimiz, raporumuz hepsi hazır. İran da diyor ki dalga mı geçiyorsunuz Çin, ABD, Rusya varken sera gazı benim neyime? Sonrasında CNN'de, Reuters, EL Cezire'de çarçaf çarşaf İran'ın sera gazı raporları yayınlanıyor, İran şeytanlaştırılıyor nükleer bomba da üretiyordu bilmemne diye abarttıkça abartılıyor ve senden bunu inanmanı istiyorlar. Mesele kısaca bu.

Yapıp yapmaması mühim değil. Çünkü yapmayan takım yoktur. Hepsinin kayıtları vardır. Fenerbahçe ve aziz yıldırımın başını yakmak istediler ortaya çıkardılar. Bunlar fillerin tepişmesi ve doğal. Doğal olmayan iki yüzlü ve beyin yetmezlikli durum ise fenerliler dışındaki herkesin kendi takımı şike yapmadı gibi konuşması.

''Yapmadı'' demek saçma sapan bir şey. Fenerbahçe taraftarının söylediği şeylerin bir kısmı doğru. Özellikle ''Türkiye ligi temiz değil, bizi şike ile suçlayan Trabzonspor dünya üzerinde ismi Wikileaks'te geçen tek futbol kulübü'' vs. söylemlerinde kimse yalan söylüyorsun diyemez. Fakat nasıl şike yok diyebiliyorsunuz aga ben anlamıyorum gerçekten. Evet ortada saçma sapan, karikatürize iddialar vardı, Emenike'nin para sayma görünteleri vs. gibi. Fakat ''sürülen tarlarlar'' vb. bir ton ses kaydı da çıktı ve hiçbiri reddedilmedi. Evet ortada bir kumpas var. Aynı 17-25 Aralık kumpas olduğu gibi bu olayın da ortaya çıkartılma şekli kumpas. Fakat ses kayıtları hiçbir şekilde reddedilmedi. Bildiğin büyük takım düşürülmesin diye saçma sapan bir çaba gösterilip üzeri örtüldü ''şike sahaya yansımadı'' gibi salakça bir gerekçeyle.

Fenerbahçeliler de zaten ''ses kayıtları montaj'', ''tamamı iftira'' ya da ''bahsedilen tarla gerçekten tarla'' vb. şeyler söyleyerek reddedemiyorlar iddiaları. Bütün karşı çıkışlar ''kumpas'' söylemi üzerinden. Olay çok basit. Sizin bir düşmanınız var ve sevgilinizle sizi ayırarak sizden intikam almak istiyor. Bu yüzden bir suç ortağı buluyor, bir şekilde sizi kandırıp sevgilinizi aldatmanız için kur yapıyor, ilgi gösteriyor. Sonra siz de bu yemi yutup sevgilinizi o kişiyle aldatıyorsunuz. Düşmanınız da öpüşürken fotoğrafınızı çekip sevgilinize mail atıyor. Olay kumpas mı ? Evet. Sevgilinizi aldattınız mı ? Evet. Bu kadar basit.

Yolda boş zamanı geçirmek için karşıdakini kullanıyorlar. Yürürken birlerini aramak gibi, o kadar boş ki muhabbet varınca direkt kapatırlar.

ya afedersiniz ama kız alsın telefonda cinsel sexks yapacaktı sevgilisiyle bir de yobaz bir şehir olarak bilinir yaşadığım yer kimse ses çıkaemıyor arkadaş. üniversitede kütüphanesinde memur çıkmış ortaya o da telefonla konuşuyor, bir tanesi psikolojik danışmanıyla konuşup depresyonunu anlatıyor telefonda çıldıracaktım bugün resmen ya

somethinginthewayshemoves +1

trollediğim falan yok. dinleme işi bilinçaltında çalışıyor yani istediği gibi duymayayım diyemiyorum maalesef. otobüs motorunun ve insanların hışırtısından başka ses olmayan otobüste birisinin muhabbeti beynime ben istemesem de giriyor. özellikle kulaklığımı unuttuğum için maruz kaldım buna. ha çok biliyorsan nasıl isteyerek dinlemem onu anlat da bilelim?

Kulaklıkla sessizce konuşana birşey demem ama otobüse binmeyi bilmeyen bir orta yaş kitle var
Telefonda bağıra çağıra konuşuyorlar
Otobüste ya sana yapışıyorlar ya da çok rahatsız bir yerde dikeliyorlar
Bir de yolculuk boyunca bağıra çağıra kendi arasında konuşan kitle

İtalya'ya gitme katil olursan. Şerefsizim, kafeye, restorana, otobüse binemiyordum. Telefonu da geçtim 10cm yan yana iki kişi bağıra bağıra konuşuyor, babadan oğula nesil, zengini de öyle fakiri de.

yan koltukta uyuyanların olduğunu bile bile ayı gibi bağırarak konuşan adam çok. her hafta biniyorum çok fazla şahit oluyorum.
bunun ayıp olduğunu, sessiz bir ortamda bağırarak konuşulmayacağını düşünemeyecek kadar ilkel kafalar. kimse öğretmemiş.

ikaz etmeli tatlı dille. bence bazıları fark etmiyor rahatsız olduğumuzu.

@e haliyle bunun ikaz etmeyle alakası yok ki hangi birini edeceksin.bu insanların görgüsüzce yetiştirilmelerinden kaynaklanıyor.köy evinde 20 kişi küçücük odada sabahı akiam yapanların çocukları insan içinde sessiz olması gerektiğini kimsenin onunla ortak alanda onun bağırış çağırışını duymak zorunda olmadığını bilmiyor.suriyeliler de aynı şekil

Dideral öneriliyor genelde

Nefes tekniği süper bir çözümdür böyle durumlarda.
Ama olayın özünü kavrayıp biraz antrenman gerekiyor.

www.google.com

ya bırak abi, evrenin sırlarını açıklıyorsun sanki, kimsenin seni taktığı yok. Topluluğun çoğu seni dinliyormuş gibi poz atıyor, kafalar başka yerlerde, millet yiyeceği yemeği, dersten sonra ne yapacağını düşünüyor. Arka sıralar aleni telefonu ile ilgileniyordur. Pentagon'a brifing veriyor sanki tosbağım:) Yani olay zihinde bitiyor, başta zor gelmesi normal, zamanla alışıyor insan. İlk zamanlar sadece orda kim en yetkili ise prof, hoca vs sadece onunla göz temasına girin, topluluğu yokmuş gibi kabul edin, tamamiyle anlatacağınız şeye odaklanın. Başarılı sunumlardan sonra zamanla aşılıyor bunlar

'' elin oğlu yapabiliyor ben neden yapamıyım '' bunu düşünebilirsin.

acil durum için ise bir kadeh şarap.

Tekniklerden birisi herkesi karpuz gibi hayal etmek. Butun dinleyicileri birer karpuz gibi hayal et, hem heyecanin dinecek hem de komik bir goruntu gozunun onune gelecegi icin surekli hafif gulumser vaziyette olacaksin.

j r r tolkien +1

sorun kendine guven aslinda, onun icin milleti sicarken hayal et sacmaliklari bir ise yaramaz. Bazen hormonel yatkinlik da oluyor anksiyeteye, onu da yarim dideral ile cozersiniz ama, dideral gibi ilaclara girmeden, en azindan aile doktorunuzdan onay alin.

kan, mezar, mezarlık,

Siyah çelenk

Sonda

www.google.com
sağda solda paylaşım ayağa düşürmeyelim lütfen:)

Beyaz bir ışık. Mutlak sessizlik.

sönen bir mum

memento mori yazısı :)

yere serilmiş gazete kağıdı.

Cadde kenarında ayakkabı teki.

pamuk

kuraklık geçiren göl-toprak.

Selah

3-4 aya sonuçlanır en erken. para cezası ödersin.

sicile işliyor mu bu hakaret davaları?

geçen avukatın teki facebooktan küfretmişti. neyine güveniyor vunlar acaba?

www.eksiduyuru.com

hicbisi olmaz, memleket bilmem kac milyon yuzde biri sosyal medyada kufur etse gene milyon insan yapar, yarisi dava edicem der sadece yuzde 2'si gider mahkemeye. bu yuzde 2 bile mahkemeler ciddi bir yuk bindirdigi icin cok bisi olmaz. sallama yani.

15 yildir internet kullaniyorum, Ben hayatimda dava acacagim diyip de dava acan birini henuz gormedim.

"Yeri geldiğinde quantum tünelleme ile parçacığı duvardan, engelden bile geçiriyorlar sanırım." öyle bir dünya yok.

böyle net bir sınır yok, kuantum etkilerini ihmal edebileceğin hesap yapıyorsan edersin. hata payın büyüyorsa edemezsin. physics.stackexchange.com

@babilbalığı en.wikipedia.org bu olay yalan diyorsun yani, Kaku'lar, Halilinin bilmemkimin belgesel linkini arattırma şimdi bana hocam

aha amme hizmeti, bilale anlatır gibi: youtu.be

Tam olarak sınırı bilmiyorum, fizikçi değilim fakat son zamanlarda denk geldiğim bir makalede yanlış hatırlamıyorsam 120 molekül içeren bir array'de kuantum davranışı gözlemlemişlerdi. Bulabilirsem makaleyi eklerim buraya.

@neverletyougodown;

Hayır, quantum tunnelling meselesi yok demiyorum. Kuantum mekaniği derslerini geçtim olm ben, tuğla gibi kitaplarını okudum. Sadece sen yanlış anlamışsın, öyle duvardan geçme gibi bir şey değil o iş diyorum. Belgesel ararken bol şanslar.

Bazı olaylar var ki, dev gibi gezegenlerin davranışları kuantum mekaniği ile açıklanıyor. Bazen insan boyutunda nesnelerin davranışları, bazen tek bir atomun davranışları filan. öyle net bir sınır olacak gibi değil.

hocam verdiğim youtube linkine baktın mı sen, adam bildiğin engelin içinden geçiyor diyor, elbet belli koşuları var ama böyle bir olay yok diyemezsin

@ neverletyougodown: her engel bildiğin duvar mı acaba?

www.bloomberg.com

Bu haberi okudum gecenlerde.

temelde buna benzer www.youtube.com

dolar yada türk lirası kağıt üzerinde matematiksel formüllerle değişmiyor. tayyibin bir an da "biz gavur arabasına mı binecez ya kendi aracımızı üretiriz gerekirse onlara ek vergi koyarız" demesi mesela bugün 2-3 büyük otomobil firmasının buradaki yatırımları durdurması anlamına gelir. bunlar milyarlarca dolar anlamına geliyor. o para türkiyeden çıkıyor başka yerlere gidiyor.

www.youtube.com

arkadaşın sorduğu soru neye göre kur değişiyor değil kur değişimlerinde oynayan rakamlar nasıl belirleniyor.

atıyorum piyasaya 1 milyon usd girerse dolar şu oranda değişir, 3 milyon girerse bu kadar değişir diye bir matematik var mı?

15 kuruş değil de neden 13 kuruş değişiyor. bunun hesabı nasıl yapılıyor.

merak ettim ben de

@avatar is back işte yatırımcının parasını çekip başka yere göndermesi neticesinde yükselen doların ne kadar yükseldiğinin hesabı nasıl yapılıyor. atıyorum dolar 5 liraydı ama adam aldı parasını gitti dolar 5.60 oldu. bu niye 55 kuruş değil de 60 kuruş?

Arz, talep, beklentiler... Tahtakale spot döviz piyasasını gösteren videolar vardı eskiden, onları bulup bakarsanız aslında özünü kavrarsınız. Piyasadaki herhangi bir malın fiyatı nasıl belirleniyorsa doların da öyle belirleniyor özünde, tek fark, döviz çok homojen ve dinamik...

Burada "Neden 5,63 değil de 5,61" diyebilirsiniz, böyle düşününce saçma geliyor ama bu aslında "Bu arabanın fiyatı neden 63,250 lira, neden 63,400 değil" gibi bir şey. Fiyatı o çünkü piyasa koşullarında alıcı - satıcı dengesi orada kuruluyor. Dövizi size satan ya da sizden alan kurum sonuçta bunun üstüne oturmuyor, o da sistemin bir parçası, o da gerekirse döviz alıyor ya da satıyor; onun da bir maliyeti ve nakit akışı var. Bütün parçaları hareketli sistemde sağa sola eklenenlere göre ağırlık merkezi (Kur) sürekli değişiyor.

hiç bitcoin alıp alım satışı yaptın mı ya da alt coin. aslında oradaki mantıkla ayni.

Birinin elinde x coini olsun ve bunu satmak istesin. diyor ki şu kadar miktarı şu kadar fiyattan satışa çıkarıyorum.

Başka biri ise desinki ben bu x coininden almak istiyorum. şu kadar miktarı şu kadar fiyattan alıyorum. eğer alıcının ve satıcının sundukları fiyat ve miktarlar birbirini karşılıyorsa ki buna arz talep dengesi diyoruz, o fiyattan alım satım yapılmış oluyor. anlık olarak binlerce bu tür alış - satış yapılabilir farklı fiyattan ve miktarlardan. Nihai fiyat bunların tüm bunların ortalaması gibi düşünebilirsiniz.

Olay budur efenim www.youtube.com

para birimine olan arz ve talep (alım ve satım) dataları tek elde toplanıyor.

twitter.com

verdi. ama abd her şeyde başarılı olacak diye bir şey yok. burada da olaylar beklediği gibi gelişmemiş ya da geç kalmış olabilir.

Sorun su. Sana gore sahi ABD destekledi baska teoriye gore sahin yerine gelenleri ABD destekledi. Neye gore sah zaten ABD'nin adami diyoruz ki? Baskasina gore de sahi ABD indirdi. Kanitin ne

abd şahı destekledi, şimdi kaynak arayamam ama herhangi bir tarihçiye sorarsan veya çalışmasına bakarsan bunu görürsün.

ama humeyni'den vs. korktuğu için değil. zaten o zamanlar radikal islam vs. abd'nin desteklediği şeylerdi(bakınız afganistan'da sovyetlere karşı destekledikleri mücahitler)

esas itibariyle o dönem iran'da sol çok güçlüydü ve abd'nin korktuğu da sovyet destekli tudeh vb.nin iktidarı ele geçirmesiydi.

bu arada bahsettiğim sol gruplar şahın devrilmesinde önemli rol oynamıştır. sonra gerek kendi iç anlaşmazlıkları gerek humeyni'nin "karizmatik lider" olarak öne çıkması ve kendilerinin de bunu safça desteklemeleri zamanla ezilmelerine yol açtı.

@traveller şahı zaten ABD getirdi, bu tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek bu, 50lerde Musaddık İran petrolünü millileştirme politikasına başlıyor, indiryorlar direk, şah getiriliyor başa. Sonrasında yıllar süren birliktelikleri oluyor şah ve Amerika'nın. silah satmadan tut, ortaklıklara başkan Carter İrana bile gelmiş, ortaklıklar anlaşmalar gırla gidiyor. Şahı ABD'nin düşürmesi falan çok fazla komplo teorisi gibi geliyor ki sonrasında ABD 30-40 sene boyunca milyar dolarlar harcadı, harcamaya devam ediyor İran'ın bölgesel hakimiyetini engelleyebilmek politika üretebilmek için. Kontrolleri altında, Kukla devlet olarak kalan bir İran olabilecekken yılanın başını küçükken ezmedikleri için hala kafalarını duvarlara vuruyorlardır bence

Kaşar peynir yenilebilir küflü kısım ayrıldıktan sonra. beyaz peynir ise önerilmez. direk kalıbı atın bence.

götürüp paranızı iade almak varken ya da ürünün yenisi ile değiştirtmek varken küflü peyniri niye yiyeceksiniz

peyniri 12 gün önce aldık.
tenekeden kesilip plastik kutuya konup streç film ile sarılmış.

buzdolabında bekledi 12-13 gün dolayısıyla bizim hatamız olmalı. yani tüketilmesi gerekirdi.

Bence yeme. Çöpe.

Filmi izlemedim, daha 2018 yapımı, yeni yapımların yüksek puanlı olması doğal, zamanla düşüyor genele yayılıp millet izlemeye başlayınca

daha 55 bin kişide. zamanla 6.5 lere kadar düşer, oralarda durur.

yani bence absurd bi komedisi ve ince mesajlari var ama asla anlamadım bunun sonucunda da asiri sıkıldm izlerken. bir de bence yönetmene yüzünden de puanı boyle oldu ilk basta diye dusunuyorum

Tum dunyada ayni anda cikan film bile ilk haftada alacagi ortalama puani yakaliyor normalde. Dandik filmse ilk hafadan 5.5-6 oluyor normalde.

Suspiria da 7 almış imdb'de. Valla inanılmaz. Ama ben The Favorite'i beğenmiştim ehehe. Zevkler işte. Napıcan.

Filmi izlemedim ama notu yüksekse sebebi tahminimce Yorgos Lanthimos'un önceki filmlerinden gelen kredisidir.

Oxford Comma deniyor.

en.oxforddictionaries.com

www.grammarly.com

Yanlışlık yok, 3 ve daha fazla örnek verirken son and'den önce virgül kullanılabiliyor ancak pek yaygın değil. Vurguya da etkisi var.

Bilgi olmadan fikir ornegi, hic de sacma degil. Protect and Gamble dersen tek sirketin adi bu olur. Protect, and Gamble dersen iki sirket olur.

@traveller Bunu saçma bulmayan kişiliği cidden merak ediyorum. Siz Türkçe'de ve'den önce virgül kullanıyorsunuz sanırım. Başka bir dilde örneği varsa söyleyin. Bu arada Procter, protect değil

@neverletyougodown:

Bir İngilizce öğretmeni olarak, İngilizce konusunda Türkçe düşünmenizi ve Türkçeden örnek vermenizi pek tavsiye etmem.

diğer dillerden örnekler değil de, kullanılmayan diller ve hangi istisnalarda kullanılabildiği üzerine biraz:
en.wikipedia.org

bu kadar iddialı olmayın, bilmediğimiz dünyalar kadar şey var.

encrypted-tbn0.gstatic.com

afrika'nın çoğu kabilesinde var bu olay, kulaklar ne kadar sarkarsa o kadar güzel/yakışıklı olduklarını düşünüyorlar. brezilyada görmemiştim hiç, yine aynı mantıkla yapılmış olabilir.

@Levian orası Brezilya değil, her ne kdar video başlığında Rio dese de. Kenya'daki Maasai kabilesi o kısım. Ben de videoyu Brezilya diye açtım 10 dakikalık daldan dala kolajlar yapmışlar farklı ülkelerden

sezon arası veriyolar genelde, tv time diye bir mobil uygulama var ordan takip edebilirsin

www.yenicaggazetesi.com.tr

youtu.be

Yeni yıl ile birlikte reklam anlaşmaları yapılmadığı ve reklam gelirleri olmadığı için 3-4 hafta ara verdiler.

Duymadım

duymadım

duydum, bir romanda.

duymamıştım ama tahmin yürütmem gerekse volatility ile alakalıdır derdim ki öyleymiş de.

duymadım.

Sıfat versiyonu olan frivolous daha önce birkaç kere duyduğum bir kelime. İsim hâlini kullananı duymamıştım ama.

Nope

frivolous'u okudum. monte kristo kontu'nun ingilizce basımında. zaten ad hali o da.

Duydum tabii ama nerede duyduğumu hatırlayacak kadar nadir veya farklı bir kelime değil.

nö

tanımıyorum.

Frivolous duydum, ama nerede duydum hatirlamiyorum

Adamlar 1000 sene önce arenalarda gladyatörlerin birbirlerini kesmelerini izliyordu ve bunun da insanlık adına bir faydası yoktu, demek ki insan doğasında böyle bir şey var, bunun için izleniyor. İzlenecek şeylerin şekli değişebiliyor ama sonuç aynı.

ülke ile ilgisi yok.
tüm dünyada böyle.
akdeniz insanı abartıyor tabi

eğitimsiz vasat kalabalığın hayattaki gerçek yenilmişliğinin acısını sahte zaferlerle çıkartması lazım. tribüncü denilen süprüntü tiplerin çoğu, kahvelerde izleyenler, eve uydu alıp izleyenlerin çoğu asgari ücretli.

(bkz: 78716684)

kitleleri uyutmanın en kolay yöntemlerinden biri çünkü.

Uğur Meleke'nin bu tespiti efsane: eksisozluk.com

evet saçma sapan.. ama işte kınamamak lazım. oluyo öyle

tuttuğun takım bir şey başarınca sen kendin başarmışsın gibi hissediyorsun ve beynin de öyle algılayıp ona göre seni ödüllendiriyor. son dakika golüyle maç kazandıran -ve sana bu başarıyı getiren- futbolcuyu hep ayrı bir yerde görüyorsun yıllar sonra bile. bu yüzden forvetler hep daha çok sevilir.

en yıkık zamanlarında, moralin dipteyken bir önemli galibiyetle 2 gün mutlu olabiliyorsun. tuhaf mı tuhaf, ama o renkler sana hep heyecan veriyor. [bordo&mavi]

ben de anlamiyorum. insanlar ilginc varliklar. bu futbol durumunun psikolojik ve sosyolojik sebepleri vardir, bu boyutu bilmiyorum, ilgilenmiyorum da. dunya ve insanlik hakkinda futbol uzerinden yapilmis cok guzel tespitler vardir eminim. simdilik hicbirini bilmiyorum. tek bildigim sey bilmemek.

aklima su anda su soru geldi: porno izlemek ile futbol maci izlemek arasinda ne fark var?
farkliliklar uzerinde dusunmeyecegim. benzerliklere bakalim: ikisini de izlemek -kisiye gore degisir tabii- zevkli. ikisinde de heyecan var. ikisinde de insanlar eglenmek, guzel zaman gecirmek icin izliyor.

futbolun amaci ile pornonun amaci ayni. insanlari eglendirmek. bir problemi cozdukleri yok, insanligi ileri tasidiklari da yok. boyle bir amac tasimak zorunda degiller. her ikisinde de kimisi bagimlisi olur, kimisi daha dengeli takip eder. hepsi bu. bence.

Bu arada bu konu ile ilgili yapilan politik tespitlerin biri de budur: sektörde dönen yüksek meblağlar kitlenin bu sektörü izleme nedenlerinden birini oluşturuyor.

Tersi de geçerlidir: sırf para için futbol sevdalılarının delirdiği bazı kurallar belirlenebilir ve değiştirilebilir. Örneğin ofsayt olmasaydı gol o kadar değerli olmazdı ve belki maç 90 dakika takip edilmezdi. Ya da oyuncu değişikliği sayıları ve araya reklam girmesine yarayan çeşitli kurallar değişip durmazdi...

İnsanlık olarak en büyük sorunumuz kendi hoşlanmadığınız, ilgilenmediğimiz şeylere bok atmak. Kitap okumayan ve hiç ilgisini çekmeyen insanlar nasıl okuyanları aptal olarak görüyor ve zaman kaybı olarak görüyorsa aynı şeyi okuyan okumayana yapıyor. İnsanın herhangi bir zevki olabilir, pul biriktirebilir, saatlerce sosyal medyada gezebilir vs. Kimseye zararı olmadığı sürece ve sorumluluklarını aksatmadığı sürece dileyen dilediği her şeyi yapar. Herkes için anlamlı olmasına gerek yok

"Evine ekmek götürmeye çalışan asgari ücretliler olarak toplandık milyonlar kazanan futbolcuların morallerini yükseltmenin yollarını arıyoruz"

bu konu hakkındaki şu sözün de hakkını vermek lazım :)

twitter.com

@Tjms
Kitap okumak ile futbol oynamak ayni sey mi allah askina?

@ighe
Olimpiyat oyunlari da futbol kadar mantiksiz. Ancak ulkemizde malum futbol yuzunden fanatiklik yapiliyor, kavga ve kufur ediliyor.

@ssiradanbirigibi
Cok guzel bir ironi. :) futbol icin asgari ucretlilerin fanatiklik yapmasi ile siyasilere fanatiklik yapmak arasinda fark yok. Ikisi de tepedekilere tapmak

@Leonardo~Da~Vinci
Insan en azindan porno izleyince ve masturbasyon yapinca rahatlama duyuyor. Halbuki futbol (dunya kupasi vs icin zevkine izlenmiyorsa) stres yaratiyor

Hem genetik hem de doğal seçilim, güzel kadınlar yakışıklı ve endamlı erkeklerle beraber olup nesli güzelleştirdiler.

Biz de ise 30 sene önceye kadar gurbetteki oğlana mektup yazarlardı "seni nişanladık" diye.

Çirkin güzel seçme seçilme yoktu, e nesil de ona göre eciş bücüş oluyordu işte.

uzun zamandır bizde de seçilim yapılmaya başlandı, böylece yeni nesil daha iyi olmaya başladı. Daha da iyi olacak.

Boyum 1.85. Turkiye'de uzunum, Hollandali erkeklerin boy ortalamasi 1.85 olmus! Orada ortalama biri oldum.

Surekli kirmizi et yesen ve spor yapmazsan kimi Araplar gibi azicik daha uzun ama cok daha genis birine donersin.

Genetik, dogal secilim, yasam tarzi bunlarin ucu.

Ornegin Alman arkadaslarim ilkokulda yuzme ogrenmis, hepsi! Turkiye'de daha 8 yasindaki kiz ve erkek bebeler ayni suda yuzebilir mi tartismasi var. Sonra bu Almanlar nasil uzun olmasin.

Goclerle de alakali, bati avrupa iklimini seven iri yari kisiler orada kalmis. Ufak ve esmer olanlar asagi inmis ya da yerini terk etmemis.

Hollanda'da benim ayakta duramadigim sogukta kadin 5 yasinda bebeyi bisikletin onune koymus (beresiz eldivensiz) suruyordu. Bizim cocuklar abartmiyorum 1 dk dayanamaz.

Sicak iklim insanlari daha ecis bucus oluyor.

iyi beslenirsek neden olmasın, yeni nesil ergen irilerini görüyoruz, hayvan gibiler, hepsi yaşından büyük gösteriyor. Kendi zamanımı hatırlıyorum, muzun muhabbeti yapılıyordu anasını satayım ilkokulda, yok beslenmeye muz konmasın, alamayanlar var vs, muz lükstü yani. Mcdonalds, burgere daha elit kesim gidiyor, et yiyebiliyordu. Ne yokluktan gelmişiz anasını satayım:) Bizim zamanımızda gym, fitness mı vardı, mahalle arasında anca karate kursu bilmemne, şimdi gyme gitmeyeni dövüyorlar, ergenin biri sana vaaz verecek bilgi seviyesine gelmiş yok kardiyo şöyle yapılırmış bilmemne

iklimin ve iklimin beslenme düzenine olan etkisi muhim burada. yahu kuzeyli adam yüzyıllardır protein+yağ tabanlı bir beslenme uyguluyor biz ise daha çok vejeteryan tabanlı tahıl yoğunluklu. iç anadoludaki adamla norveçteki insanın yediğine bir baksana?

bir de elbette doğal seçilim de var. o soğuk ve sert iklimdeki insanların güçsüz olanları çok çabuk kırılırken akdenizde bu o kadar da kolay olmuyor ve uzun vadede öne geçiyorlar.

Genetigin yaninda yasam tarziyla alakali bir durum. Daha bebeyken protein agirlikli beslenme ve hareket (spor) aliskanligi kazaniyorlar. Cocuklari duse kalka, atlaya ziplaya buyuyor.
Ek olarak cok ilgi cekici bir sut icme aliskanliklari var. Mantinin yaninda sut icen finlandiyali gordu bu gozler.

Nereye sıçrayacak ki Almanya'ya mı İngiltere'ye mi İtalya'ya mı, bu ülkelerinde böyle bi kültür yok çıkmaz yani; Doğu Avrupa ülkeleri zaten genetik olarak ezikler yıllarca baskı altında tutulmaktan otomatik olarak isyan etmezler; Kuzey Avrupa'da zaten isyan edecek bir olay yok, bir şey çıkmaz.

Fransız Baharı, oradan sıçrayıp Belçika Baharı olur mu diyorsun sanırım? :-)

Çevresindeki büyük ülkelerde büyük bir sosyal sıkışma yok gibi görünüyor, olacağını sanmam. Italya'nın durumlar biraz karışık ama Akdeniz ülkesi, geniş adamlar.

Ispanya'da son durumu bilmemekle birlikte, işsizlik %25'lere çıktığında dahi kimse ses etmedi.

Fransızlar da bir şekilde çözerler. Yayılacağını sanmadım.

Brexit b.ka sardı, May'in AB ile yaptığı anlaşmayı parlamentodan geçemezse, May'i inderecekler. sonrasında eken seçim, Hard Brexitçi, no dealci g.tü kalkık adamlar gelecek yerine, bunun sonucunda AB ile hiç anlaşamayacaklar, al sana anlaşmasız çıkış. Sonrasında kaos, tüm faturanın halka kesilmesi, halkın da yeter lan başlayacam Brexitinize hepsi bize giriyor diye zıvanadan çıkması, hiç de mantıksız tarafı yok süreç iyi yönetilmezse

Aynı kesimden insanların çoğunluk olduğu bir yer yok Avrupa'da. Ya da aynı kesime ait insanların zorda olduğu protesto edeceği bir şey yok çoğu Avrupa ülkesinde.

Bu insanlar orta yaşlı, asgari ücretli, düzenli işi olan, bizim memleketin Akp'lileri veya merkez sağcıları.

Solcu değiller öyle, solculara da karşılar. Yani bu insanlar aslında göçmen standartlarının bir tık üstünde yaşayan zengin olmak isteyen varlıksız ve vasıfsız beyazlar. Tek dertleri biz fakiriz daha da fakirleşiyoruz derdi.

Bunlara solculardan destek çıkmaz, zengin/averaj sağcılardan da destek çıkmaz.

Aynı kesim Almanya'da, İngiltere'de o kadar sürünmüyor.

''Bir sürü kazanım elde ettiler.'' derken?

Bildiğim kadarıyla ortada şimdilik bir kazanım filan yok. En son akaryakıt zamlarının 6 ay sonraya ertelenmesi açıklamaları vardı ki bu zamların iptali söz konusu değil sadece ertelenme var. Bu açıklama da göstericileri tatmin etmemiş olacak ki yarın yine sokaklarda olacaklar.

Kaldı ki Macron göstericilerle doğrudan muhatap bile olmuyor. Yanılmıyorsam göstericilerin taleplerini yardımcılarına iletmelerini istemişti. Açıkçası ben bu taboda hükümetin geri adım attığını filan görmüyorum aksine gösterilerin giderek artabileceğini düşünüyorum çünkü mevzu sadece akaryakıt zamları değil.

Haliyle burdan bakınca soru biraz taraflı sorulmuş oluyor. Yine de soruya cevap vermek gerekirse domino etkisi olacağını pek sanmıyorum. Her ülkenin kendi içindeki dinamikleri farklı. Mevzu ekonomi ve kriz olursa sürprizin olmayacağını düşünmekle beraber büyük bir kitlesel hareket olmaz(önüne geçilir) diye düşünüyorum.

Gazetecilik kariyerine İngilizce yayınlanan Saudi Gazette'de muhabir olarak başlayan Kaşıkçı, 1990-1999 yılları arasında Al Hayat'ın dış haberler servisinde görev yapmış. Bu dönemde Afganistan, Lübnan ve Sudan gibi çatışma bölgelerinden haberler kaleme almış. Tabii ki bu bölgelerdeki İslamcı örgütler ile de haber kaynağı-haberci düzeyinde ilişki kurmuş.

1999'da, Suudi Arabistan'ın önde gelen gazetelerinden Arab News'ün genel yayın yönetmen yardımcılığına getirilen Kaşıkçı, dört yıl sonra "reformist" olarak anılan Al Watan gazetesinin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş. Ancak Al Watan'da 2 ayını tamamlamadan, gazetede çıkan yazılar nedeniyle görevden alınmış.

Kaşıkçı 2003 yılında Al Watan'dan ayrılıp "gönüllü sürgüne" Londra'ya gitmiş.

Burada bulunduğu sırada Suudi Arabistan'ın Akil Adamı diye anılan ve uzun yıllar Suudi İstihbaratını da yöneten Prens Turki El Faysal önce Londra ardından da Washington Büyükelçiliğine atanmış. Kaşıkçı da daha öncesinde ilişki içinde olduğu Prens Turki El Faysal'ın basın danışmanlığını üstlenmiş.

2007'de yeniden Al Watan'a genel yayın yönetmeni olarak geri dönmüş ancak 2010'da ikinci kez, ilk seferkine benzer gerekçelerle yeniden görevi bırakmak zorunda kalmış.

Kaşıkçı, 2010'un Haziran ayında, Prens El-Velid bin Talal'ın talimatıyla Al Arab televizyonunun başına getirilmiş, ancak 11 saat süren yayının ardından Suudi hükümet Al Arab'ın yayınlarını sonlandırmış.

El Kaide'nin lideri Usame bin Ladin ile Afganistan'da haber yaparken ilişki kuran ve Ladin'i yakından takip eden Kaşıkçı, Ladin'le çok sayıda röportaj yapmış, Ladin'in röportaj taleplerini hiç geri çevirmemiş.

Kaşıkçı'nın meslektaşı Salameh Nematt, bu ilişkisinden dolayı bazılarının Kaşıkçı'nın El Kaide'ye maddi destek sağladığını dile getirdiğini ama ilişkinin gazetecilikten öteye gitmediğini açıklamış Washington Post'a.

Kaşıkçı'nın son zamanlarda kaleme aldığı yazılarda Suudi Arabistan rejimini ağır şekilde eleştirdiği de biliniyor. "Suudi Arabistan hiç bir zaman bu kadar baskıcı olmamıştı, şimdi ise çekilemez boyutta" ya da "Geçtiğimiz hafta 30 kadar kişi gözaltına alındı, aralarında yakın arkadaşlarım da vardı. Hükümete muhalif görüşleri dile getirmeyi göze alan entellektüellerin ve din adamlarının adını karalama çabaları... Ben ve benim gibi gönüllü sürgün hayatı yaşayanlarsa ülkemize dönüşte gözaltına alınma riskiyle karşı karşıyayız." gibi cümleler Kaşıkçının yazılarında yer alıyormuş son zamanlarda.

Kendisinin ülkesi tarafından düşman gibi değerlendirildiğini yazıyormuş son zamanlarda sık sık. "Yolsuzluklardan haberdardık ama haber yapmadık" diye itirafta bulunmuş üstelik.

"Suudi Arabistan'ın veliaht prensi Putin gibi davranıyor" diye yazmış...

Tüm bunlardan benim anladığım, Suudi Arabistan gibi krallık ile yönetilen ülkelerde güç odaklarının kişisel egemenliklere dayalı olmasının da neden olduğu bir gerilim var. Kaşıkçı, zengin bir ailenin çocuğu, iyi eğitim almış, üstelik Hanedan'a yakın kişilerin desteğini görüyor. Ancak bu kişiler (mesela Prens Turki El Faysal) gözden düşünce, ya da yaşamını kaybedince, ona yaslanan Kaşıkçı gibilerin de gücü filan kalmıyor.

Kaşıkçı'nın güç odaklarına dayalı bir piyon olmaktan başka bir rolü yok bence. Diğerlerinden farkı, ABD ile ilişkileri olan, gazetecilk yaptığı için sesi çok duyulan bir piyon. Tabi bu öldürülmesini haklı filan göstermez.

youtu.be

çünkü halifeliği en iyi o taşımıştır. bu yüzden halifelik yanlılarının baştacıdır.
s
şu videoyu buraddan itibaren izle bence: youtu.be

Bi olayı yok, V. Mehmet ve Vahdettin'i saymazsak son Osmanlı padişahı, biraz da Mustafa Kemal'in o jargondaki karşılığı gibi gösteriliyor, o nedenle. Yoksa Osmanlı'nın en başarısız padişahlarından biri, o dönemin şartlarında mukayese edilse bile öyle.

modern dönem osmanlı devletinin en meşhur padişahı. ondan sonra gelenler etkisizdi, öncesi de çok eski zaten. hal böyle olunca osmanlı fanatikleri için popi olacak başka isim kalmıyor bu yüzden köpürtülüyor

hocam şimdi bu adam binbir zorluk içersinde devleti zar zor ayakta tutmuş, bu yabana atılacak bir sebep değil.

Fatih, kanuni vs. zaten tartışılmaz insanlar. yani, 3-5 ekşici dışında bu adamların kudretini sorgulayan kimse yoktur sanırım, bu sebeple oradan ekmek çıkmıyor. ancak okumayı seven meraklı insanlar için biraz kitap satılıyor o kadar.

ama Abdülhamit'te durum farklı. torunları hayatta, onlar sürekli "dedem şöyle böyle" diyip demeçler veriyorlar, dizisi var ki o zaten başlı başına bir etken.

Marangozlugu iyiydi.

Toprak kaybedeceğiz onun psikolojik altyapısı hazırlanıyor sanırım

12 kadindan 26 cocuk sahibi olmasi da bir etken olabilir. Rahmetli iyi calismis, gece-gunduz mesai kastirmis. Doneminde devlet borc icinde yuzmesine ragmen saray masraflarindan hic kisintiya gidilmemistir, Avrupa'dan piyes - tiyatro gruplari sadece kendisine gosteri yapmak icin getirtilmistir vs.

Bir doneme cok benziyor ama hatirlayamadim Almanya'da Habsburg donemi olabilir.

şan, şöhret, güç, kudret açısından yavuz, fatih, kanuni tartışılmaz ama bizim son osmanlıcılar akılları sıra Atatürk'ün karşısına çıkarabilecek bir figür, portre olarak bunu çıkarabiliyorlar çünkü bahsettiğim padişahların hem dönem hem de başka faktörlerle Atatürk'le mukayese edilmesi sağlıklı olmaz.

Bizim son Osmanlıcıların yakın tarih figürü olarak sadece bu adamı ortaya koyabiliyorlar Atatürk'e karşı

93 Harbi'nin getirileri (daha doğrusu götürdükleri) İngiltere ve Fransa'ya sırt dayayabilme imkanlarını ortadan kaldırıyor. Balkanlardaki kayıplarla, Osmanlı, kuruluş devrinden itibaren sonra ilk kez, yüzyıllar sonra, müslüman nüfusu daha yüksek bir devlet haline geliyor.


Bu gerçeği gören, analiz eden Abdülhamid, halifelik sıfatını doğru zamanda ''aktive'' ediyor. Yoksa kendisi ilk halife değil; fetihlerden fetihlere koşan, müslüman alemini şaha kaldıran bir padişah değil.

Panislamist bayrağını taşıması niçin son 5-6 yılda bu kadar sık isminin geçtiğini gösteriyor aslında. Kısakürek çok ileri gidip; ne II. Mahmudlar ne Selimler, o reformcu padişahlar imparatorluğun gerçekliğini algılayamadı diyor. Yani Abdülhamid görüyor gerçek çözüm yolunu islam birliğinde. (Böyle yazınca Kısakürek de yeni kitap yazmış gibi algılanmasın. Kitap 1965 yılından. O dönemde de belli isimlerin Abdülhamid'e hayranlık duyduğu aşikar. Birileri demek ki şimdi doğru zamanda, Abdülhamid'in panislamcı kimliğini ''aktive'' ediyor.)

Yerli yabancı hiçbir ciddi tarihçinin Abdülhamid'i ''en başarısız padişah'' diye betimlediğini de görmedim duymadım. Balans ipindeki en iyi cambaz olarak gösterir Hanioğlu, ki bu yergi sayılmaz.

kendi döneminde en büyük düşmanı jön türkler, ittihatçılar, tevfik fikret gibi özgürlük yanlıları olmuştur. bu düşman korkusu yüzünden gazetelere yoğun sansür uygulanmış, jurnalcilik iyice halkın arasına yayılmış, her köşeye ajanlarını göndermiştir sırf kendisine muhalefet edenleri yakalatmak için. abdülhamid in popüler olması olayı aslında tamamen algı yönetimi. senelerdir üniversitelerde dahi "33 yıl hiç toprak kaybetmeden hüküm sürdü" yalanı anlatıldı ki bir çok hoca bunu sadece bilgisizlikten anlattı. sağ genel olarak hep devletçi, merkeziyetçi tutumda olmuştur. abdülhamid e yani devlete karşı açıktan muhalefet eden üstelik o dönemin özgürlük söylemleriyle hareket eden, ayaklanan gruplar, kişiler var. bu yüzden sağcılar abdülhamid i çok sever. meşrutiyet sayesinde bir çok azınlık ve farklı düşüncedeki insan meclis vasıtasıyla kendisini temsil imkan buldu. bizim sağcılar özellikle ermeni, rum gibi azınlıkların mecliste yer almasını tamamen "devletin parçalanması" olarak algılıyorlar. üzerine hamid lerinin yetkilerinin kısıtlanmasını da ekleyince ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

hükmettiği yıllar boyunca toprak kaybetmeden, yahudilere, siyonistlere, içerideki azınlıklardan oluşan hainlere, ordu ve entellektüel camiadaki yerli hainlere karşı tek başına koca imparatorluğu sırtlamış gök sultan abdülhamid han hazretleri.

buradaki abdülhamid adını kaldır öyle oku, sana kimi hatırlatıyor?

algı yönetimi demiş miydim?

youtu.be

Çok arapçıydı.

Tarihte bir dolu örneği var, uzun uzun yazmak istemiyorum. Louis Bonaparte'ın, Napolyon kültünü canlandırması; Alman faşizminin III. Reich tarihlendirmesi ve Aryan sembollerini kullanması vs.

AKP de "70 yıllık reklam arası"ndan sonra düşünsel olarak kendini Osmanlı'nın sonuna, bilhassa Abdühamit'e, yani 1908 Devrimi'nin öncesine iliştirmek istiyor.(Bu arada Abdülhamit kültü, benim takip edebildiğim kadarıyla ta Büyük Doğu zamanlarından beri zaten sağcıların tarih anlayışında önemli bir yer tutuyor.) AKP iktidarı içinse; sporda canlandırılmaya çalışılan okçuluktan tutalım, devlet binalarında kullanılan Selçuklu mimarisi öğelerine kadar her yerde işaretlerini gördüğümüz türden bir neo-klasikçiliğin parçalarından biri. Partinin ideologlarına -??-, tarih yazıcılarına vs. göre -her ne kadar açıkça söylemeseler de- 1908 Devrimi, Cumhuriyet Devrimi ve CHP iktidarı ile kesintiye uğramış bir hattın sağlam halkasıdır Abdülhamit; bu hat tuhaf biçimde Menderes'le devam eder, -o da köylü burjuvazinin ve bu sınıfın altında şekilsizleşen köylülüğün temsilcisidir- 27 Mayıs ve getirdiği kurumlar eliyle yine kesintiye uğrar, 70'ler boyunca mücadelesini sürdürür ve nihayet bir başka restorasyonla, 12 Eylül'le farkında olmadığı bir zafer kazanır. Menderes'le Erdoğan'ın arasına Özal'ın yerleştirilmesi bu itibarla -ilk bakışta- manalı gibi gözüküyor. Ortak sözcük: Restorasyon. (Mu olmalı?)

Eleştirel not: Ama hangi üretim biçiminin restorasyonu? Abdülhamit, ulus devletlerin birer ikişer tomurcuklandığı, Batılı düşüncenin nicedir aydınlar arasında karşılık bulmaya başladığı, İstanbul'da gayrimüslim burjuvanın palazlandığı ve haklar iddia ettiği bir dönemde, yarı-merkezi feodalizmin restorasyonuna girişerek meclisi 30 yıllığına kapattı. Menderes'in tahkikat komisyonu ile doruğa çıkan baskıcılığı ise hem anti-demokrasi demekti hem de tarım burjuvazisine verilen tavizlerin sürdürülmesi, gelişen üretici güçlere karşı siyasal iktidarın gözünü yumması... Hadi ilk ikisi için feodalizm genel başlığını kullansak, Özal bambaşka bir yerdedir, tek bir piyasa hâline gelmiş dünya kapitalizmine entegredir: Krizdeki Türkiye burjuvazisini; 24 Ocak'la ve 12 Eylül sonrasındaki Anap iktidarı ile ihya etmiştir. AKP de sermayenin bir başka krizini çözmek için İMF politikalarını şartsız uygulayacak bir "tek parti" olarak, çoğunlukla muhafazakar kitlelerin desteği ile iktidara geldi. 12 Eylül 2010 tarihine dek olanlara da -bir günde bitmiş değil her şey, o tarihte resmileşti sadece- basbayağı restorasyon diyebiliyoruz demek ki.

Bunların üstüne "kült" dediğimiz şeyin ve kitleyle ilişkisinin "gerçek" anlamının da bir partiyi ya da lideri iktidara taşıyanlarla; o parti ya liderin siyasetinin arasında "gerçek" ilişkiye dayandığını söyleyebiliriz. Abdülhamit kitlenin önünde, tıpkı yukarıda verilen cevaplarda olduğu gibi "halifelik"le, "cambazlık"la vesaire duruyor. Altı bomboş... Bu yüzden sorunun "asıl" ama "yanlış" cevabı bunlardır belki de...

elle tutulan şeyler yapan son eleman başka idolleri de vardır muhtemelen ama onlara sarsalar dayak yiyecekleri çok nokta var. abdülhamit'in yok mu var ama kısmen iyileştirme yollarını açmış okuyabildiğimiz kadarı ile.

yere göğe sığdıramayanlar var tabi. tarihten gördüğümüz kadarı ile öyle biri olsaydı zaten biz şu an osmanlı topraklarında yaşıyor olurduk. bir insanı lider, başarılı yapan çevresindeki insanları seçebilme yeteneğidir. sanırım buralarda sorunlar vardı.

bana darbe yapılacak korkusundan haliçte donanmayı çürüten yine muhalefet korkusundan tiyatroları kapattıran, sansür kurulları kurduran, insanları birbirine ispiyonlattıran ''jurnalcilik'' olayını başlatan, eserlerde ''kulak, burun'' gibi ifadelerin geçmesini bile kendine laf ediliyor olarak algılayan sıkıntılı bir kişilik. peki bu olaylar tanıdık geliyor mu?

Ahbap çavuş ilişkisi ile yönetildiklerinden dolayı nitelikli içerik üretmeleri zor ve tüm yayın haklarının özetler, sekanslar ve maç sonu basın toplantıları dahil Beinsports'a peşkeş çekilmesinden ötürü youtube'da öyle her şeyi yayınlayamazlar.

Tek sebep de kulüplerin dandikliği değil. Federasyonun da dandikliği mevcut yayın hakları konusunda. Gerçi federasyonu federasyon yapan da bu boktan zihniyete sahip kulüpler ya neyse.

Türkiye'de olan her şey insanlarımızın birer aynası. Spor da buna dahil.

atılacak taş ürkütülecek kuşa değmeyecektir bence. 1 ayda alacağı izlemeden kazanacağı parayı 100 kombine satarak kazanıyor zaten kulüp, para için uğraşmaya gerek yok. ha, paradan öte çağı yakalamak için açsalar olur tabii ama o vizyon da pek yok bizim kulüplerde; yaşlı başlı amcalar işletiyor.

babel ne güzel vlog çekiyor, ilgi de görüyor. sen de oyuncuların etrafındakilere çektir, kamp günlüğü falan. kulüp televizyonundan daha çok kitleye ulaşma şansı var youtube'un, oraya saçma programlar yapacaklarına kaliteli içerik üretebilirler.

@bos gezenin bos ustası maç görüntüsü, özeti vs anlarım, onlarda telif olabilir, ama maç sonu basın toplantısı için bir engel olduğunu düşünmüyorum.

Bu arada bein sportsun youtube kanalına baktım şimdi, aptal aptal videolar yüklüyorlar, 1 yıl önceki maçın özetini, 3 ay önce yüklemişler falan, bi ergene vermişler hesabın şifresini oyna demişler sanırım

Birkaç gün önce Ali Koç'un konuşmasını ararken benim de aklıma gelmişti bu; dandik görüntü-ses kaydıyla yüklenmiş videoları izlerken. Yapılsa güzel olur tabii her şeyi illa kulübün televizyon kanalında izlemek zorunda kalmayalım, takımların televizyonları zaten dandik televizyon kanalını kapatıp Youtube kanalı açsalar daha şahane olurdu.

Amerikada tecavüz ve taciz suclamasi moda zaten. Her gun tanınmış bir ismi tacizle suçluyorlar.

eksisozluk.com

O değil Trump son tweetini 20 saat önce atmış, başına bir şey gelmiş olmasın, sağlığı yerinde mi acaba, beyaz sarayın açıklama yapıp aydınlatması insanları

Çekirgeye benziyor.

@chicha dediğim gibi resim boyutu yanıltıyor, bu küçük bir şey.sivrisineğin iki katı diyelim

yavru çekirge :)

viyanada kaldigim bir hosteldeki odada bedbug ciktiydi. sonra butun camasirlarimi hatta cantalarimi yikadim(yikama ucreti almadilar tabii fakat bir suru zamanimi yedi). boyle bir durumda onemli olan oradan ayrilirken uzerinizde bunlardan birakmamak. daha sonra bir sikinti olmadi zaten. cantayi falan acik birakmayin, en azindan boyle bir durumda yikama sureniz azalir. bi de cok seyetmeyin, insan kafayi yiyor. ben cok tedirgin bir insan oldugum icin bedbug ciktigi soylendigi gun hayatimin en kara gunlerinden birisiydi, ayni zamanda ilk yurtdisi deneyimim olmasinin verdigi rahatsizlikla da bir insanin kaldirabilecegi stres sinirlarini zorluyordum. fakat her sey duzeldi.

sivrisinek konusunda bir fikrim yok, vucuda sikilan turden koruyucular var fakat sikip yatmak dogru olur mu bilmiyorum.

@xportant valla çok düşünmedim ama tahtakurusu deyince sanki böcek kendi halinde orda bütün gün tahtayı kemiriyor, insanla işi yokmuş gibi naif, masumane bir anlam katıyor sanki, bedbug denince aha sçtık bu böcek yatağımda çıkcak benim anamı belleyecek anlamı var

Evet böyle bi risk var maalesef, işin kötüsü o böcekleri sağa sola da taşıyorsun çantanla, eve götürürsün evde de çoğalıyor falan. Ama öldürmüyor sonuçta.

Sinekler icin off sprey sikacaksin.

Bedbug icin bilmiyorum. Hic basima gelmedi

napoli'nin en meşhur, herkesin memnun kaldığı hostelinde beni bedbug mıdır, örümcek midir her neyse öyle bir yemişti ki 2 gün kaşınmaktan gezememiştim.

onun haricinde avrupa'da 20'den fazla hostelde kaldım, geceliği 8 avrodan 45 avroya, başka hiç birinde böyle bir sorun yaşamadım. çok yaygın ve dert etmeye değer bir sorun değil, çarşaf değiştirtir sinek kovucu sıkarsın, muhtemelen sıkıntı yaşamazsın.

Bazen aşırı agresifleşiyor ama genel olarak iyi, konuştuğu konulara hakim biri denk gelirsem dinliyorum Ali Ece familyasından.

Yalnız yemek yerken youtube'a uğur meleke yazar, en son yorumlarını dinlemek isterim, hep bu bu adamın videoları çıkar, sinir olurum. Liseli tipi var zaten, ciddiye alamıyorum, hiç bir yourmunu da dinlemedim evet ön yargı böyle bir şey

ben seviyorum ya, genç nesil sosyal medya kullanan spor yorumcularının çoğu iyi. Zaten de marke, eurosport ve socrates dergi arasında dönüp duruyor bu kadro. Çoğu işini de iyi biliyor, tv'de çıkıp boş boş konuşan güya "büyük" yorumculara bin basar hepsi.

makas var burun kılları için özel onunla;
www.dhresource.com
bazen de sakal makinesinin ucu değişiyor, burun kılı için aleti var onunla yapıyorum ama o çok hoşuma gitmiyor.

Babamın burun kılları için titreşimli bir aleti vardı incecik, onunla.

(git: aktuel-urunler.com )

Kıvrık ve sivri uçlu küçük makaslar var, onunla. Bıyık makası diye geçiyor.

kaş makası ile.

berber o işler için var , eğer çirkin bi görüntü yaratıp dışarı çıkan kıl vs varsa iyi berberin alalım mı diye siz söylemeden sorması lazım

kaş makası şimdilik fakat burun için özel kıl kesme makinesinden almayı düşünüyorum.

senin gene yetişkinlermiş dua et. okul gezisi yapan Avrupalı ergenlerle aynı otelde kalmak diye bir şey var, ben 2-3 kere yurt dışı gezilerinde denk geldim, curcunayı gürültüyü görmen lazım, ergenlere yaklaşıp siz kaçta çıkıyonuz kahvaltıya falan diye sorup, denk gelmesin diye plan program falan yapıyordum:) otel yorumlarında booking den falan göz atmak lazım. Otelcilerin işine geliyor tabii toplu rezervasyon belli indirmler falan da koyup cezbediyorlar. Otel de aranıp sorulabilir, müşteri profili vs. Dediğiniz tarihlerde toplu şirket organizasyonu olmaz gibi geliyor tatil sezonu çünkü.

tr deki ekonomik durumuna göre değişir.

amerika kitasinda bir suru ulke var. abd'yi sordugunu varsayiyorum.

giderdim. ama beni 5 parasiz bir sekilde kuzey kalifarniya'ya atin lutfen. orada bi ise yarayacagimi dusunuyorum.

hayatını yurtdışında yaşama fikri üzerine inşa etmiş ve 24 yaşında hala bunu isteyen birisi olarak ben abd'ye yerleşmezdim. sevmiyorum o ülkeyi. çok varlıklı değilsen falan da şartlar açısından abartılmış bir balon olduğunu düşünüyorum. en başta sosyal devlet değil. çalışma şartları konusunda avrupa'ya gıpta eden, tatilleri duyunca "nasıl yaa o kadar tatil mi yapıyorsunuz?" diyen insanların ülkesi. abd reklam ve propaganda işini iyi beceriyor ama varlıklı veya özel olmayan bir yabancının iliğini kemiğini sömüren bir ülke.

almanya falan deseler arkama bakmadan koşarım da affedersin sokayım amerika'ya. ben gitmezdim. ha öğrenciyimdir, bi' program için belirli bir süreliğine gidiyorumdur, o zaman seve seve giderim ama yerleşmek ve yaşamak için hiç işim olmaz.

birçok kişi gidip sonra ayakları kıçına çarpa çarpa türkiye'ye geri dönmek zorunda kalıyor. öyle her şey uzaktan göründüğü gibi değil demek ki. ekonomik anlamda zorlukları olduğundan 2 işte çalıştıklarından bahsediyorlar. tabi bu şansı yaver gitmeyenler. gidip mutlu olanlar da elbet vardır ama ben ülkemde kalmayı tercih ederim şuanda. en azından bildiğimiz yerden sorsunlar. ki çoğu zaman sinirleniyor da olsam türkiye'mi seviyorum

ama soruyu amerika değil de mesela isviçre, norveç filan gibi değiştirirsek düşüncelerim bir tık daha olumluya kayardı. abd'yi sevmiyorum.

Amerikan sağlık sistemi diye bir şey var, ben ilk öğrendiğimde şaka mı bu, mültecileri korkutmak için trollük mü diye uzunca bir süre araştırmıştım, maalesef gerçekmiş. Bir de dünyanın öteki ucu ya, zamanında bir duyurum vardı www.eksiduyuru.com
bulunulan şartlara göre ve kişiden kişiye değişir elbette, bir çok avantajı da vardır tabii, bunlar benim için abdyi sonlara yazmak için yeter de artar

Durmaz giderdim, zaten gidiyorum. abd'ye yatmaya, devlet yardımıyla geçinmeye gelirseniz hüsrana uğrarsınız ama. Ekonomik başarısını sert rekabete borçlu bir ülkeye geliyorsunuz, köpek gibi çalışacaksınız. boşuna kişi başı gelir 60 bin doları geçmedi bu ülkede. bilginin, hünerin ve hırsın ülkesi abd.

@tomcruise, evet USA hatta direkt Michigan veya Kuzey Carolina'yı soruyorum eyalet olarak da.

@neverletyougodown sizin duyuruda sorduklarınıza benzer sorular aslında bendekiler de, acaba ben mi çok yanlış bir yerden bakıyorum olaya onu anlamaya çalışıyorum.

ve @der meister evet, almanya olsa ben de arkama bakmadan koşar giderim herhalde.

Bayağı uzun bir cevap yazmıştım ama yanıt verme sorunu oluştu. Kısaca şunu yazayım. Eğer yeşil kart sahibiysem direkt iş kurardım. Eğitime bu saatten sonra vakit harcamazdım. Sevdiğim biri karşıma çıkarsa da evlenirdim. Kendi işini dünyanın neresinde kurarsan kur, kazanan yüzde 90 sen olursun. Patronlar kazanır, çalışanlar sıradan bir şekilde yaşamaya devam eder.

3 temmuz günü aziz yıldırım ve başka takımlardaki bağzı yöneticiler şike yaptığı gerekçisiyle göz altına alındı. tıpkı 17 - 25 aralık gibi bağzı tape'ler yayınlandı. bağzı kulüplerin şike yaptığı eufa da kabul etti, takımlara avrupa'dan men cezası verdi. tr'de herhangi bir ceza almadılar. fetullah gülen hoca efendiden fetö'ye evrilince. bu da için de kumpas dedi. açıkçası kumpas mı değil mi bilmiyorum.

10/11 sezonu ikinci yarısında Fenerbahçe tüm ligi üst üste koyup sıradan geçirince, cemaatçiler paniğe kapıldı. Canı isteyince genelkurmay başkanını tutuklayan adamlar, hiç nüfuz edemedikleri klübe et attılar. Aziz Yıldırım ve fb düşmanlarına arkalarına alıp, fbyi ele geçireceklerini sandılar ama aksine kabak gibi afişe olup uyuyan toplumu kendilerine karşı uyandırdılar

hello devil, n'aber?

Küçükken bizimki de öyleydi, odaya almıyoruz diye kapıları kırardı şimdi kafasına göre yatıyor istediği yerde, bazen ayak ucumuzda bazen de kendi koltuğu var orada, şu an çok küçük, normal seninle uyumak istemesi, senden başka kimsesi yok ki?

Biraz büyüsün, değişebilir, değişmeyebilir de. Kedi bu :)

eğer çok yılışık bir kedi olmazsa büyüyünce daha bireysel takılmaya başlar, niye yanıma gelmiyor diye içlenirsiniz :)
şu anki hali normal, idare edin.

annesi gibi görüyordur, yalnız kalmak istemiyordur, gayet normal bunlar. yanına peluş bir oyuncak koyabilirsin. karakteri, birkaç aya şekillenir. :p

evet hep seninle uyumak isteyecek. kapıyı açmazsan kapının önünde miyavlayıp duracak (yerim).

Bari kafamın üstünde uyumasa :(

Bir aylik cok kucuk, genelde 2.5 3 ay gibu anneden ayriliyor, haliyle yalnızlık onun icin zor. Buyudukce azalir temas istegi.

Benimki yedinci ayı bitirdi sanırım. Aldığımda üç haftalikti. Aldığım günden beri benimle yatakta uyuyor. Uyumadan önce en rahat ettiğim pozisyona geçiyorum ben, onu da uygun şekilde yerleştiriyorum, öyle uyuyoruz. O zaten rahat edemezse ayak ucuna geçiyor.

Sabah işe giderken sorun oluyor biraz. Oynasirken evden geç çıkıyorum.

Hep seninle uyuyacak! Sevinmelisin bence :) Tadını çıkar.

Tam şu anda kafamda uyuyor ve aşırı derecede boyun problemleri yaşayan bir insan olarak buna sevinemiyorum maalesef :/

@pinkpeony oda kapısını açan kedim vardı benim, ilkokula 1-2ye falan gidiyordum, dışardan tıkır tıkır sürekli sesler geliyor, korkudan yatağa çivilenmiş, bildiğim tüm duaları okuya okuya uykuya dalmışım, ertesi gün rahmetli ninem "kedi senin yanında yatıyordu sabah, ben kaldırdım" diyor

(bkz: dayak cennetten çıkmadır)
(bkz: çizilen karizma)
(bkz: hedef şaşırtma)
(bkz: false flag)

emre belözoğlu da aynı şekilde, birden sevgi pıtırcığı oldular. yaşlandıkça eskisi gibi karaktersizlik yapamıyorlar, üşeniyorlar galiba:)

zaten ipin ucunda. halk bayağı nefret eder oldu. e hali ile o da parasını alıp, keyfine bakma modunda. gördük ki bu adamın dini imanı para. parasını alsın da gerisi umrunda değil.

@nothing in my way yok hocam Emre daha geçen gün hakeme sktr çekiyordu, hatta o yüzden sarı kart gördüğü için fb maçında cezalı duruma düştü. Kendisine yapılan faullerden sonra bildiğin tehdit ediyor rakibi

Bu tür şeylerde şiddet espirisi kasma derdine düşmüş insanları da anlamıyorum.

bazı insanlar o kadar hazırlanmışlarki birisi fatih demeye görsün hemen refleks olarak ''dövdüler ya ehe ehe ehe''yle başlıyorlar söze. İlginç, bizim köyde bi' söz vardır ossuruğa gülenin ossuruk kadar aklı yoktur diye, ben bu tür fiziksel eylemlerin sonuçlarını sürekli güncel tutmaya çalışan insanları da şunu düşünüyorum; hayatınızda hiç mi kavga etmediniz ? ya da öyle bi' cengaversiniz ki her girdiğiniz aksiyondan galip mi ayrıldınız ? 2. olduğunu hiç sanmıyorum. Zaten teknik olarak da neredeyse imkansız. O yüzden ossuruğa gülenin ossuruk kadar aklı yoktur sözünü anımsıyorum sürekli. Keza fatih terimi de pek sevmem ama bu kavga ya da değil- bi' aksiyonu ısıtıp ısıtıp buna gülen insanları da anlamıyorum/anlamamaya devam edeceğim(ısrar). Misal, diğer arkadaş bu işten zararlı çıksaydı(adanalı olan, ismini unuttum şimdi) ona da mı aynı şekilde davranacaklardı merak ederim. Yoksa bu sefer de fatih hocayı mı yücelteceklerdi. Herneyse, konumuz Allahtan şimdilik bu değil.

Fatih hoca basın konusunda yönlendirmelere çok açık, danışmanlarla çalışıyor ve bunun doğru/yanlış'tan da öte bir gereklilik olduğunu başına gelenlerle anlamıştır diye düşünüyorum. Ha keza önünde Arda Turan örneği de varken daha da dikkatli davranıyordur. Çünkü bu tür aksiyonel kavgalarda karlı çıkana ben henüz rastlamadım. Bundan dolayı şu anki hamlesini faydalı görüyor olabilir.

çünkü hiçbir kurumda sözü geçmediği için böyle takılıyor. siyasetten de elini ayağını çektiği için güveneceği ve arkasına sığınabileceği adamlar kalmadı. bunu bir galatasaray'lı olarak söylüyorum.

Artisleneceği ortam oluşmadı ki, daha bismillah geleli kaç maç oldu zaten. Fener maçında hakemdi bişeydi sıkıntı çıksın, o zaman görün şenliği. Gergin haftalara girildikçe parlar yavaş yavaş.

Kemale ermedi, bir tarafi yere indi.
İnmedi, indirildi.

Hallo führer desen?

arbeit macht frei de. arbayt maht fıray. artık doğru mu okudum bilmiyorum. çalışmak özgürleştirir. bu yazıyı çalıştırma kampına asmışlar. auswitz çalıtırma kampı.

go fuck urself fucking nazi

@helena O her şeyi sonlandırıcı bir şey. Polise şikayet etse bile cezası var diye biliyorum.

@charlotte @hosein sanırım bu da ona dahil.

ya hayret bir şey! yaşım 29, bizi uğraştırdıkları şeylere bak. işimiz gücümüz bitti çocuk gibi adamlara cevap yetiştiriyoruz. şu bile zoruma gidiyor.

yanıtlar için teşekkürler.

Gözlerini kısıp, "BERT" diyebilirsin. Dedikten sonra da hiç ilgilenme ama. "Bert" de geç.

yahudi değilse arbeit macht frei'dan neden rahatsız olsun adam.

tekrar ederse hallo arschloch diye cevap ver sen de.

yaş 29 ise sizin bunu böyle dert etmeniz çok garip geldi. bırakın desin eğlensin kendince ne farkeder.

@brakgn abi durum öyle değil ki. eleman profesörün yanında bile bunu yapıyor. kendini açıklamak zorunda hissediyorsun. akademisyen olsa yine yapar.

böyle ırkçı esprilere bir süre sonra dayanamıyorsunuz. legal yolda sistematik bir taciz var. benim de tek bildiğim dummkopf :)

bence insanlara isim koymak hos degil, elemanla iletisimini sürdürmek zorunda misin? Konusma.

"Zee German" de ipneye, İngilizler böyle dalga geçiyor, İngilizcesi iyi olmayanlar the sesini kendi dillerine göre zee diye okuyorlar İngilizce konuşurken.
www.youtube.com

@brakgn Abi adam ırkçılığa maruz kaldığından şüphelendiğini söylüyor, 29 yaşında bunu niye dert ettin diyorsunuz? Laf mı bu şimdi?

Habibi'ye karşılık gelecek laf ya führer ya nazi bence de.

Of. Güldüm ya. Bir kere sahiden ırkçilıktan mı yapıyor yoksa iyi bir anlama geldiğini düsünerek mi söyluyor? Arapça diye sen rahatsız oluyorsan sende de araplara karşı negatif bir şey var demek ki. Yani hangi dilde olduğunun ne onemi var, sana sen değer verilen bir seysin diyor. Düsün ki italyanca dedi, ırkçı mı olacaktı o zaman da? Bence dilden ziyada ona "habibi erkek sevgili" demek de. Homofobik falansa demeyi bırakabilir. Ben olsam arapça dua okumaya başlardım. Şok gecirsin.

“Hallochen” dedigimde iki arkadasim “sadece sen derken buna katlanabiliyorum cunku bes yasindaki kiz cocugu gibi diyorsun” demisti ayri vakitlerde. Eger sevmiyorsa “hallochen”i deneyebilirsiniz bence ^^

Ama bu yaptigi irkcilik. Ben olsam bundan hoslanmadigimi acikca soylerim - cocuk gibi intikam almak yerine.

Aa bir de “unwort des jahres” listelerine bakabilirsiniz. Gerci istediginiz seye karsilik degil ama okumasi zevkli oluyor ^^

Oha adamın yaptığına ırkçılık falan demişsiniz, yuh. Cahillik falan deseniz anlayacağım.

Gül geç olm sen de, naber lan amına kodumunun de türkçe. 30 yaşına gelmişsiniz dert ettiğin şeye bak.

Hallo piefke de.

avusturya'da almanlara takilan isim gibi bisey, almanlar hakkinda dalga gecerken filan soylerler.

"habibi" arapça'da sevilen kişi demek, kötü anlamı yok. bence sizin cevap da kısasa kısas ilkesiyle "hallo mijn beste" olabilir. uupsi dupsi, almancayla (alm. deutsch) flemenkçeyi (ing. dutch) karıştırmışım dersiniz.

adamin yaptigi irkcilik net bir sekilde. tüm asyalilara koniciwa demek gibi.

bu arada elemana "bu yaptigin irkcilik" dersen süper tirsar muhtemelen, almanlarin en korktugu seylerden biri.

@velvet Almanya'da Arap sığınmacılarının yoğunluğunun farkında ve bunu bu yıl demeye başladı. ben Türküm. yine Türkçe bir şeyler söylediğinde rahatsız olmuyorum. Fince söyleseydi de rahatsız olabilirdim. ayrıca bu durum, gelinen bu noktanın karşılığı değil.

hoşlanmamak ayrı, tiye alıp uyarılara rağmen aynı şeyi tekrarlamak ayrı.

@hophop en çok gördüğüm kişilerden birisi.

alman eleman maalesef haklı, ülkenin arap türkiye olduğuna dair kimsenın şüphesi yok artık sanırım.


senden daha çok sinirlenirim bu duruma ama söyleyene değil, söyletene.. bu hale düşürünere kızmalıyız.

sieg heil !

@kleider almanya babalarının hayrına almadı, iş gücü sağlıyorlar.

durumun bizimle de ilgisi yok. arap değilim, onları da ben getirmedim, gitsin merkel'e söylesin.

Gidip de Nazi ayarında bir şeyler söylemeyin. Rahatsız olduğunuzu açıkça bir kez daha dile getirin. Belli ki karşı taraf bunu hissetmemiş yoksa devam ettirmezdi ya da iflah olmaz bir ergen ruhlu. spass ist wann alle lacht gibi bir şey vardı. sonra da yüzüne bakın ve gülmediğinizi gösterin. bu kadar. Yaptığı sizi rahatsız etmiş ve bunu dile getirin ama naziyi karıştırarak değil, ciddi sorun yaşarsınız. Ayrıca sizden önce yaşadığı tecrübeleri ya da tanıştığı kişileri bilmiyorsunuz. Kapıyı açıp allahuakbar deyip el bombası atma hareketi yapan bir sürü gencimizin olduğu bir ortamda bulunmuşsa (ve evet burada da bizim meslek liselerimiz gibi arıza okullar var) habibi demesi normal. Benim komşum bana sürekli "Hallo, Erdogan" diyordu. Bir değil iki değil. Meğer benden önceki komşusuyla sürekli siyaset konusunda atışıyorlarmış ve bizimki Ben Erdoğan'ım demiş. Komşu da bu olaydansonra her zaman merhaba Erdoğan diye seslenmiş ve karşı taraf da gayet mutlu olunca böyle devam etmiş. Adam sevimlilik olsun diye diyormuş meğer. Yani bilemediğiniz birçok neden olabilir, kaldı ki Almanya'dan bahsediyoruz. Türkiye'den daha çok Türk'ün olduğu bir yer diyorum ben bazen buraya ve sokakta, okulda, iş yerlerinde gördükleri örnekler her zaman iyi olmuyor. Genellemeler elbette yanlış ancak iyi örnek sayıca az olunca bir yerden sonra karşıya da hak vermeye başlıyor insan.

Hophophopa hakli. İrkcilik ve bu bir suc de. Arkadasligimiza devam edelim ve sen bunu soylemekten vazgec, de. Sonra gel bi kahve ismarliyim sana falan diyerek yumusakca konuyu kapat. Bir daha yaparsa profun yaninda falan sikayet edicem artik uyarmistim seni de. Fuhrer muhrer diyip koz verme eline.

O adamin yaptigi net irkcilik, illa seni firinda yakmasi gerekmiyor bunun icin.
Sen epey bir uyarmissin, bir dahakine direkt bagli oldugun bir üst kisiye, artik yönetici mi prof. mu bilmiyorum, direkt söyle.

Sakin Nazi, Führer falan deyip eline koz verme. Herhangi birisine bu sekilde bir hitapta bulunmak suc Almanya'da, cezasi falan var. Ikinci Dünya Savasi'yla ilgili konulari da cok yakin olmadikca konusma kimseyle; bu konu tabu zaten.

Eger tipi Alman'dan cok Ruslara ya da Dogu blogu ülkelerinden olan kimselere benziyorsa Rusca birseyler söyleyebilirsin. Bazi insanlarin ailesi o taraftan göctügü icin biraz eziklik hisleri var. Eger böyleyse Rusca konus. "Priviyet, kaktila!" (Merhaba, nasilsin) falan de. Sonra "Ya ben senin Alman oldugunu bilmiyordum, sen Rus degil misin?" :D dersin. Baktin tepki veriyor "Valla ben Türkiye'den geliyorum, bana hepiniz ayni gözüküyorsunuz, ayirt edemiyorum bazen!" der kendini temize cikarirsin. Mesaji alir belki. :D

Ben seni cok iyi anliyorum. 1.5 senedir Almanya'da yasiyorum. Almanlarin yobazi gercekten bambaska oluyor. Resmen modunu düsüremesinler diye psikoljik savas veriyorsun.

Hello racist de bence direkt. Almancasi neyse o da olur. Bir cesit irkcilik yaptigi ve hos degil.

eat shit = bok ye!

a barking dog never bites = havlayan köpek ısırmaz
a fish out of water = sudan çıkmış balık
kill two birds with one stone = bir taşla iki kuş vurmak
in one ear and out of the other = bir kulağından girip diğerinden çıkmak

geçen gün ben de birkaçını buradan okumuştum
eksisozluk.com

to make one's mouth water - ağzını sulandırmak

easy come easy go: haydan gelen huya gider

pot calling the kettle black - tencere dibin kara, seninki benden kara.
the apple falls not far from the tree - armut dibine düşer

blow a veya (one's) fuse - sigorta atması, şafak atması

düşününce çıkar da benim şu an aklıma bunlar geliyor.

edit:

better a bird in hand than two in the bushes - eldeki bir kuş daldaki iki kuştan yeğdir.

eğitimin illegal işlerdeki etkisi.

mesela bu abd halkbankası gm yardımcısını bu sistemi kurdu diye aldı. şimdi sarı çizmeli mehmet aga olsa o sistemi kuramaz diye bi' yaklaşım biçimi var, doğru yanlış bilmem ama sonuçta bu ambargo nedir delmeden nasıl etrafında dolaşırsın dünya piyasası filan bunlar hep eğitimle edinilen şeyler. Yapıştır geç.

kimya üzerine de olabilir, lcd(uyuşturucu olan) mesela.

edit: aklıma geldi; eğitimin cinsel yaşamdaki etkileri de olabilir. Sürekli karşılaşırım bu hazırlık sınıfı hocaları okula gelen biraz hızlı gelişmiş güzel kızları genelde avlarlar. Eğitimin karizmatik yönüne vurgu olabilir bu, tam bilemedim şimdi ama üzerinde bi' düşünülebilinir ?

eksisozluk.com
akpnin eğitim polikası, direk akp diye belirtmeyin tabii. son 10 yıldaki Türk eğitim sistemi vs diye konu edinin. Bir kere çok özgün, yaratıcı. Yabancıya anlatsan hasiktr ordan sallıyosun der