Zina 10 point domuz eti 6 point alkol 4 point.

kur'an'da her birinin kaç kere geçtiği tespit edilip puanlama yapılabilir. yapan da vardır mutlaka angelus gibi.

bununla ilgili bir hüküm varsa bilmiyorum, tamamen mantık yürüteceğim,

1. alkol: fazla tüketildiğinde insanın kontrolü yitirmesine neden olabiliyor. uzun vadede sağlığa zararı olabilir, hatta alkolik olursan direkt hem kendi hayatını hem başkalarının hayatını paramparça edebilirsin. o yüzden bence ilk sırada bu vardır. bir nevi "bunu yapan her boku yer" şeysi.

2. zina: müslüman değilim ama islami ahlak anlayışında evlilik, kadın-erkek ilişkileri vs. üzerinde büyük hassasiyet ve önemle durulan konular. nikahsız tuftuf o yüzden büyük günah bence.

3. domuz eti: bu da günah neticede evet ama diğerleri kadar ağır olmasa gerek. tavuktan, inekten tek farkı allah'ın "yemeyin" demiş olması - yani domuz eti yiyenin eşini kıskanmayacağını düşünen saykoları bir kenara bırakırsak, domuz eti yemek sadece domuz eti yemekle ilgili bir günahtır. öte yandan cinsel seks olsun, alkol kullanmak olsun vs. bunlar toplum geneline yayılabilecek günahlar. domuz eti ise tamamen bireysel, tamamen kişisel.

***

not: müslüman değilim, dediğim gibi bu günah listesini de herhangi bir şeye dayandırmıyorum. islami düşünce yapısına göre kendi mantığımca böyle uygun gördüm. ben günah yazacak olsam bu şekilde yapardım sıralamayı. 10 puanım varsa alkol 5, zina 4, domuz 1.

genel olarak islam'da büyük günahlar ve küçük günahlar olarak ikiye ayrılır ancak hangi günahlar hangi gruba aittir, bu çok net değildir. 72 büyük günah vardır ve bu üçü de o günahların içindedir. özetle bu üçü de aynı derecededir diyebiliriz.

bireysel müslümanlar için günah sıralaması alternatif keyifler bulabilmeyle orantılı. yoldan geçen bir insana öldürseniz domuz yediremezsiniz ancak bira içirebilirsiniz yeri gelirse zina yaptırabilirsiniz. ona göre domuz yemek en günahtır çünkü başka etler ile domuz yeme üzerindeki avantaj kapatılabilir.

@goodz; ben de bu yüzden soruyorum. doğrusu neyse öğrenmek için ama bir farklılık yok sanırım aralarında.

angelus tam katsayıları vermiş.

Angelus'un sıralama doğru aslında. Zina hep yasak, ölüme kadar cezası var. Domuz haram ama zorda kaldığında açlıktan ölmeye alternatif olarak yiyebiliyorsun. Alkol ise kurana farklı başlayıp, ilerleyen ayetlerde harama dönüşüyor. Tabii "göz yumduk abarttınız şeklinde harama dönme ile en büyük sınıfına da girmiş olmasın?" diye düşünebilirsiniz ama hala ölüm ya da fiziksel başka cezası yok hala alkolün o yüzden sıralama böyledir diye düşünüyorum.

haram demiş o kadar bunun yanında faiz de var o da haram ama önlerinde bir katsayı yok.

nawar'ın dediği doğru. zina yapınca taşlanarak ölüme kadar gidiyor. domuz ise açlıktan ölüceksen (ancak ölüceksen) hayatta kalıcak kadar yeme iznin var. alkol de diğerleri gibi kesinlikle yasaklanıyor ama sopa cezası var ve vücudundan temizlenene kadar ibadetten uzak kalman gerekiyor.

yani kabaca zina aralarından en ağır ve büyük olan yasak. hatta o kadar büyük ki "zinaya yaklaşmayın" ayeti var, o adımları dahi atmayın anlamında.

zina > domuz eti > alkol.
değerlendirme aynen angelus'un dediği gibi.

dalga geçtiğini düşünerek tik vermediğim @angelus'dan özür diliyorum o zaman.

72 büyük günahı ilk kez duydum mesela bugün.

benim bildiğim de en büyük günah "kul hakkı yemek". o hariç tüm günahların affı var. o yüzden diğerleri arasında büyük küçük ayrımı var mı merak ettim.

böyle başlıklarda @1adam'ı arıyor insan :P kendisiyle en çok tartışmaya girenlerden biriydim. ama aranıyor yine de nedense. okuyorsa selam...

en büyük günah şirk koşmaktır. yani, Allah'a ortak koşmaktır. bu bir siyasi lider olur, eş olur, çocuk olur, para olur, mal mülk olur. bunun affı yoktur. bir diğeri de kul hakkıdır, bunun da affı yoktur.

son yıllarda alkol benim için sıradanlaştı. hemen her gün içiyorum. içmediğim zamanlar da vaktim olmadığı içemiyorum. vaktim ve yeterli param olsa her gün içerim. ama bağımlı değilim :P

domuz eti > zina > alkol

çünkü domuz eti, sadece ölmek üzereyken ve sadece ölmeyecek kadar yeme ruhsatı verilmiş bir şey. ve sünnet gibi, islam'ın alameti farikalarından biri, yani kişinin müslüman olduğunun göstergelerinden biri. ama müslüman biri alkol alabilir, zina edebilir. bunlar da günahtır ama domuz eti yemek bunlara benzemez. zinaya ya da alkole meyletmeyle, alkol ve zinaya meyletme arasında fark vardır.

bu da benim kişisel görüşüm.

alkolü, sınırlarımı bilerek tüketiyorum. bugün gelen müşteri gibi duvara yumruk atıp elimi kırmıyorum, insanları da kırmıyorum, kimseyi de ezmiyorum. efendi gibi evimde içip uyuyorum.

kesin olarak söylüyorum aksini iddia edenle allah katında bile kapışırım.

en büyük günahtan aza doğru: zina>domuz eti>alkol

Domuz eti en buyuk gunah, sonra zina, sonra alkol :D sdjsajsd

İçkinin diğer günahlardan daha tehlikeli olduğunu gösteren bir sürü hadis var, ana temaları da şu "içki içen biri diğer günahları kolayca işleyebilir, içki diğer günahların anahtarıdır."

Yani ham sofi birini silah altında tutup "ya zina yapacak, ya domuz eti yiyecek, ya da içki içeceksin" diye tehdit ettiğinizde içlerinden ona en hafifi gibi olan içkiyi kolayca seçer.

Ama yeteri kadar içirdikten sonra zina da yaptırırsınız, domuz da yedirirsiniz, adam da öldürtürsünüz.

Bununla ilgili ya mevlanadan hikayeler vardı, ya da benzer hadis olması lazım. Bi aratmak lazım google'da.

zina ve alkol %10 exp kaybına yol açıyor. domuz eti yemek direk level düşürtüyor diye biliyorum. hepsini aynı anda yaparsan ban sebebi. gidip yeni çar açman lazım.

Hastanede yatttigin sure zarfi askerlikten dusuyor

evet. genelde yakın olduğun hastaneye veriliyor.

Evet. Hastaneye ismi ve bölümüyle sevk ediliyor. Kısa dönemsen 15, uzun dönemsen 30 günden sonraki her gün senin askerliğini o kadar uzatır.

kitap yazar kerizlerin parasını yerdim.

intihar ederdim muhtemelen, bu kadar şeye tahammülüm olmazdı.

geri isyan çıkarmayacaksınız demişsin ama bu bir koşul mu yoksa o anlık imkânsızlıklardan ötürü mü isyan çıkaramıyorum? çünkü eğer ülkeyi yönetmişsem o süreçte boş durmamışımdır, bir yerlere bir şeyler saklamışımdır. maddi olur, manevi olur. etrafımda birileri vardır. evet artık tamamen önemsiz biri olduğum için insanların beni dinleme sebebi yok ama kralken sokağa atılmış biri olarak benim de kaybedecek bir şeyim yok.

ben o yüzden yahşi batı'da şerif lloyd'un yaptığı gibi fakirlere para verip (kralken yolumu yaptığımı varsayıyorum, hem kralsam demek ki eski zamanda yaşıyom offshore hesabına vergi cennetine ihtiyacım yok gömerim bi' yere kim bulacak) uvelek uvelek diye koşun, bozgunculuk yapın derim. mevcut krala karşı insanları doldururum, sağda solda huzursuzluk çıkarttırıp "bakın bu hep kral yüzünden oluyür" derim, kurban kartımı oynayıp bana haksızlık yapıldığını ve mevcut yönetimin çok daha kötü olacağını anlatırım, yeteri kadar taraftar çekebilirsem silahlı minik ve sempatik örgütler kurup kral ve askerlerine karşı gerilla taktiğiyle (ormanda çelme takmak, arkadan sıkıp fark edilince "kaçın la kaçın" demek, bilhassa krala yakın olan kişilere suikast düzenlemek vs) mücadele ederim. tabii bunların hepsinde arka planda kalacağım. neredeyse herkes benden bilecek ama kanıtlayamayacaklar, net olarak bir hamle yapamayacaklar.

ha bir gece ansızın gelip hiçbir şeyden şüphelenmeseler bile "ileride sorun çıkarmasın" diye gırtlaklayabilirler ama dediğim gibi zaten kralken soytarı olmuşum, kaybedecek hiçbir şeyim yok, bana ne.

sözün özü ben şerefsiz, despot bir kralken tahttan indirilmişsem ya ölürüm ya da o tahtı geri alırım; öyle yaşamış birisi zaten başka türlü bir hayat bilmez. ben mesela kral değilim, o yüzden "anne akşam ne yemek yapcan" diye mesaj atıyorum hala. kral olsaydım ama böyle bir tip olurdum. son adama, son mermiye kadar şerefsiz gibi, sinsi gibi savaşırdım. gerekirse krallığı yıkardım ama beni indirenlerin hepsinin teker teker çanına ot tıkardım.

"yok bunların hiçbirini yapamazsın" diyorsan da intihar edeyim ben o zaman, skerim öyle hayatı.

HEY GURL, ARE YOU COUNTER-REVOLUTION? BECAUSE I WANT YOU <3

Başka bir ülkeye giderdim.

Gerçekçi olmak gerekirse uzun süre hayatta kalamam sanırım. Şerefsiz bir kral olduğuma göre zamanında bir çok insanın ahını almış, çok düşman edinmiş olmalıyım. Devrimi gerçekleştirenler her ne kadar canımı bağışlamış olsalar da illa ki halkın arasında bana kin besleyen, intikam almak isteyenler vardır.

Her diktatörün diktatör bir dostu vardır. Dostumun ülkesine kaçar, orada kitap neyim yazar kendimi savunmaya çalışırdım herhalde.

@der meister, harika özetlemiş. öyle bir şerefsiz kolay vazgeçmez.

hem, öyle bir ihtimal mi var? şerefsiz krala karşı halk devrim mi yapacak?

@der meister +1

eğer onları yapamayacaksam, alternatif olarak kaçırdığım/sakladığım altınlar ile gider uzak bir yerde ya krallar gibi yaşarım ya da orayı örgütler geri gelir yıkarım oradaki düzeni. altın falan yoksa da manipülasyon falan artık yapabilecek bir şey yok. hayatta gidip ev ev gezip insanlara öğüt falan vermezdim ama.

nilüfer turizm acentasındaki birinin değiştiremeyeceği bir sebepten ötürü kafasında kaldırım taşı mı kırılmış?

Ögretmenlere ve Doktorlar toplumda kaybettikleri saygınlarını vermeye çalışıyorlar. Ama başarılı olamıyorlar. Dahası daha da nefretle karşılaşıyorlar.

Sağlık sektöründe şiddet olayları artık rutine bağladı. Bu insanlar kutsal bir meslek yaparken şiddet görüyorlar. Sağlık sektöründe çalışan insanlar da artık bıkmış durumdalar haliyle ve dayanışma içinde bunu dile getiriyorlar gündem oluyor.

sanirim en fazla saldiriya ugrayan meslekler onlarinki.

bilet satan adamla can kurtaran adam bir mi. bilet satmak icin 10 yilarca okumak, omrunu heba etmek gerekiyor mu.

valla firsatini bulsam mese odunuyla girisecegim bir suru doktor oldu ama, bu durum doktorluk mesleginin kutsalligini azaltmiyor.

Medya her zaman satabileceği haberin peşindedir. Mesele insanların duyarlılığını kaşımaktan ibaret. Yoksa bunlara faydası olmayan kilisenin papazıyla bir dertleri yok.

İnsanlarda ne kadar duygu uyandırırlarsa algıyı da o kadar yönetiyorlar. Ne kadar algı yönetirlerse o kadar güçleniyorlar...

Medyada şunu da duymazsın: '2'si erkek 3 kişi kayboldu!'
Bunun yerine şunu duyarsın: '1'i kadın 3 kişi kayboldu!'

Kadın, çocuk veya diğer 'dezavantajlı kimseler' özellikle vurgulanır ki insanların duyarlılığı kaşınsın vs. Duyarlılığı kaşıma fırsatı varken '3 kişi' deyip geçmezler.

Bu çerçevede baktığında 'kutsal meslekler'i yerine getiren kimselerin haber değeri var.

Birkaç yabancı kanal dışında mühendislere, bilgisayar programcılarına veya mimarlara yönelik programlar da yok ya da bu mesleklerden insanlar kanallarda yer bulamıyor. Buna karşılık akademisyenlere ve doktorlara ekranlarda 'yetkin oldukları konularda' sürekli bir şeyler danışılıyor.

Medyanın derdi başı tamamen para ve güç. Doktorlar ve akademisyenler de 'otorite gücü'ne sahipler. Medya bunları kullanabiliyor. Hepsini de değil tabi, istediği mesajı verecek akademisyenleri ve doktorları seçiyorlar.

vs. vs. vs.

Doktorluk özel bir meslek ve çok uzun yıllar boyunca insan yatırımı gerektiriyor. Bu adamların motivasyonunun kaybolması herkesin sağlığını tehlikeye atacak bir olay çünkü.

Sorun bu yukarıda yazılanlar. Yok doktorluk özel bir meslek yok öğretmenlik kutsal meslek ama bilet kesmek öyle değil. Afedersiniz de siktirin ordan.

Kutsal meslek yoktur, hayatta kalmak için çalışmak vardır. Babanızın hayrına yapmıyorsunuz hiçbir işi. Kutsallık atfedip durursanız her boka, bu mesleğin mensupları da peygamberliğini ilan eder, tanrı kompleksiyle yaklaşır insanlara sonra kafasında kaldırım taşını kırarlar.

Kimse toplumda bir diğerinden üstün, yüce, kutsal falan değil şunu bi anlayın. Baktığın hastadan daha iyi falan değilsin. O sana sen ona saygı duyacaksın default düzeyde. O sana sen diye hitap etmiyorsa sen de ona etmeyeceksin.

İnsanın canı yanmış, adrenalin tavan iken gevrek gevrek konuşursan 4 dil bilen, üni mezunu adam da gelir döver seni ki husumetim oldu birden fazla kez doktorlarla. Uzun uzun yazmayacağım hepsinde de doktorun yavşaklığı yüzünden oldu.

Doktor kutsal, polis asker kutsal, öğretmen çok önemli ama bakkal bok yesin. Var mı öyle dünya? Madem kutsal meslek tapınakta yatıp karın tokluğuma çalışsınlar.

Mesele şartların kötülüğü ise meslek odalarınız var, ekonomik gücünüz ve yaptırım şansınız var. Doktor 1 saat grev yapsa millet kırılır hastalıktan. Çalışma saatinizi de, izninizi de ona göre alırsınız. Örnekleri dünyada mevcut.

@bos gezenin bos ustasi'na kısmen katılıyorum.

İnsanların çoğu bu mesleklerin kutsal olduğunu düşünüyor. Daha değerli ve daha önemli bir iş yapıyor olabilirler ama sonunda para kazanıp evini geçindirdiğin şey benim gözümde asla kutsal değildir. Bu kadar acıtasyona gerek yok.

İşlerini yaparken saldırıya uğradıkları için haber oluyor bence, aynı doktor trafikte kavga ederken kafasına parke taşıyla vursalar bu kadar problem olmaz. Ama adam işini yaparken yaptığı iş beğenilmediği için saldırıya uğruyor, bu diğer mesleklerde yok ya da çok az.

Tamamen @John Bloor'un dediği gibi. Biletçiye otobüs dolduğu halde bilet kesilmedi diye saldıran duymadım mesela ben. Bakkala sigara bitti diye saldıran da duymadım mesela. Doktorlar işlerini yaptığı halde, imkansızı başaramadıkları için dövülüyorlar. Sorun orada. Sanki doktorlar keyiflerine göre hasta seçip "şu ölsün, bu sağ kalsın" diyorlarmış gibi davranılıyor, "x iyileşmezse/ölürse sen de ölürsün" diye tehditle çalışıyorlar maalesef. Yoksa doktorları birey olarak övecek değilim. Kişiden kişiye değişiyorlar.

Kaldı ki "insanların hayatını etkilemek, hayat kurtarmak, birilerini iyileştirmek, korumak vs." düşüncesi ile idealist bir amaçla, toplum iyiliğine faydalı olan meslekler oldukları için "kutsal" bunlar. biletçilik, bakkallık, garsonlukta idealist ya da yukarıda yazılan şeyler gibi insan hayatına doğrudan etki eden şeyler değiller. Yoksa vergilendirilmiş her kazanç kutsaldır.

twitter.com

Valla onu bilmem. Bu kafadaki adamları hangi ülkede olursa olsun, hang mesleğe sahip olursa olsun döverler. Bana şimdiye kadar hep iyi doktorlar geldi ama şu sosyal medya doktorlarından bıktım artık.

ne zaman markete gitsem "nasıl bu kadar tuttu lan" diye fişe bakıyorum. o 99 kuruşlar toplanıyor toplanıyor, benim gibi şaşıran adamlar oluyor.

Tamamen psikolojik. 1 kuruş hesabıyla alakası Yok. Mesela 99.99 TL 100 TL olarak algilanmaz iki basamaklı olduğu için. Psikolojik pazarlama.

@kresto

tamam psikolojik pazarlama da atıyorum migros gibi carrefour gibi marketler zincirinde günde kaç tane öyle ürün satıyor o adamlar. psikolojik etkisi bi yana maddi etkisini soruyorum ben. psikolojimi etkiliyor evet ama benden aldığı fazladan 1 kuruşu ne yapıyor? ne kadarı vergilendiriliyor ya da hiç mi vergilendirilmiyor? en en en önemlisi de devlet bu tarz fiyat politikasına nasıl göz yumuyor?

@Kresto +1

1 kuruşla alakası yok konunun. O 1 kuruşlar toplanınca güzel bir para çıkabilir ama migrosun maaşları ödemesi hiç inandırıcı değil.

O 1 kuruşlar firmanın değil, kasiyerin cebine girer. Öğrenciyken sinemada gişecilik yaptım ordan biliyorum. Kasa kapanınca müdüre nakit sattığın biletin karşılığını nakit olarak verirsin. Fazla çıkarsa, cebe atarsın, eksik çıkarsa cepten ödersin. İşleyiş böyledir.

Marketlerde de böyledir.

Çünkü 10.99 olan ürünün fiyatını 10 lira sanıyorsun. Halbuki 11 lira. Sonra fişe bakıp şaşıran mallar oluyor.

kredi kartı kullanmaktan nefret etsem de sırf bu adiler yüzünden kullanıyorum, 1 kuruş da olsa param kalmasın. ki 5 kuruşa kadar para üstü vermiyorlar, veremiyorlar. kredi kartı olmayan ya da kullanmayan da atm kartı ile yapsın ödemesini. bugün aşağı yukarı herkesin cebinde bir atm kartı var. haksız kazanç sağlattırmayın bunlara.

Ciddi ciddi 1 kuruş ile şirketlerin zengin olabileceğine mi inanıyorsunuz? 1 kuruş 0.002 dolar yapıyor, 1,000,000 üründen tek tek alsalar, 2000 dolar yapıyor.

sizden 1 kurus almiyor ki? sadece bir parca urun mu aliyorsunuz bu bahsettiginiz yerlerde?

evet amaci psikolojik, daha ucuz geliyor goze. marketlerde de 15,26 tutsa 15,25 aliyor mesela.


cok eskiden kasiyerlik yapiyordum markette. kusurat .27 olursa .25 alirdim, .28 olursa .30 alirdim. sadece bir tane adam niye 2 kurus fazla aldin demisti. ondan 5 alip 10 vermistim. buyurun simdi 2 eksik almis oldum dedimdi.

kasam her zaman tam oluyordu bu hesapla.

yani hiiic sanmiyorum amacin o kuruslari ic etmek oldugunu.

hem haksız kazanç hem de vergi kaçırılması. illa trilyon dolar olmasına gerek yok. hak haktır. adam gibi bir devlet olsa, böyle olmazdı. her alışverişte o bir kuruşlar tıkır tıkır sayılırdı avucunuza.

Amaç ucuzluk algısı yaratmak.

Ben Migros'ta ya da Mopaş'ta eksikliğini hiç görmedim onun. arada alıyorum gerçi, çok takip etmiyorum ama isteyip, denk gelmediğim yok.

bugün migros'ta bizzat gördüm.

ise basladigin ilk gun sigortanin baslamis olmasi lazim. duzgun sirketler normalde sen ise baslamadan basvurunu yaparlar ve ilk gunden itibaren primini oderler. sisteme ne kadar gec dusuyor onu bilmiyorum ama sirkete sor benim sigorta noldu diye

sigortan yapılmıştır. ay sonunda görürsün dökümünü. prim günlük hesaplanır ama o her günün sonunda o günün primi şeklinde gözükmez. ay sonunda ödemeleri yapılır. sorun orada biraz.

ayın 23 den sonra fln gözüüyor. aynı gün gözükmüyor

Maşallah herkes fikir sahibi. Hizmet dökümüne çalışman takip eden ayın 23’ünden sonra görünür. Sgk’nın Uygulaması 1 ay geriden gelir.

Ağustos 23unden sonra görebilirsin e devletten

bu ayın değil, sonraki ayın 23ünden sonra gözükür, eloria +1

en dogrusu su; temmuz girisleri agustos 1-23 arasinda muhasebe birimi ne zaman sgk tahakkuku tamamlarsa o zaman gorunur...

bi sakin hocam ya
ay sonu goreceksin
her ay sirketler bildirim yapar
ondan sonra gorursun

Enflasyon en büyük handikap. O para zamanla erir.

döviz yapıp yabancı bankada vadeli hesap açabilceksen en güzeli o.

500k civarı bir miktar var anladığım kadarıyla. bulunduğunuz yere göre 2-3 ev alıp, birinde kendiniz oturup geri kalanları kiraya vermek daha uzun vadede mantıklı.

aylik getirinin hepsini yersen bir sure sonra ana paran kus gibi kalir. 4 bin ornegi verdigin icin, 3 bin tlsini kullanip her ay bin tlsini ana paraya eklersen bir sure daha fazla idare edersin.

4 bin tl'lik gelir ile olmaz o iş. şöyle 50 bin TL faiz getirisi olacak ki enflasyon yüzünden her ay değer kaybederken, geçinemeyecek hale geldiğinde zaten o kadar paraya ihtiyacın olmasın. gerisini çoluk çocuk düşünsün.

Yıllık toplam paranın %4'ünü yiyebilirsin en fazla (kabaca)

ör: 1 milyon tl var, %18 faizde ise sene sonunda 180 bin tl gelir - sen bu 180 binin ancalk 1 milyonun %4 ü olan 40 bin tlsini yiyebilirsin sürdürebilir olması için. Kalanı ana paraya eklenmeli.

ayda 4k yemek-> yılda 48k->1.2Milyon TL olması lazım hesapta

bu hesabı yapan ve pek ekonomi bilmeyen insanların genellikle atladığı şey şu:

faiz aslında anaparanın değer kaybetmemesini sağlayan araçtır.

yani sadece faiz geliriyle yaşasanız bile ana paranız yıldan yıla değer kaybedeceği için (bugünün 1 milyonu 10 sene sonranın çok daha ufak bir parası olacak) tükeneceksiniz.

dolayısıyla faizin değeri de düşecek. hep bugünkü değerler üzerinden düşünmeyin.

o yüzden öyle 1 milyon çıktı, ömür boyu faiziyle geçerim planları dahi pek gerçekçi değil, ufak bir projeksiyonla anlaşılacağı üzere.

Mümkün. ama enflasyona dogru açıdan bakarak:

Anapara hemen dolar yapılır. %8 veren eurobondlara para yatırılır. Gelen faizin 3 puanı afiyetle yenir; 5 puanı (takribi abd enflasyonu kadarı, baya hata marjıyla) anaparaya eklenir. böylece anapara tl enflasyonuna karşı da erimez.

elbette püf noktası: yenecek paranın çok olması için anapara da çok olmalı. mesela ayda 4 bin TL faiz geliri için:

4.000 / 0,03 x 12 = 1.600.000 TL ile yola çıkılmış olmalı. hatta faizin stopajını düşünürsek 1.750.000 diyelim tastamam olsun.

@yakuza123 ve @507 güzel anlatmış, ben özet geçeyim.

Faiz geliri diye bir şey yok aslında, faiz getirisi bir gelir değildir. Paranı enflasyona karşı koruma amaçlıdır.

Atıyorum şu anki ana paranla 500 bin ekmek alabiliyorsan, paranı vadede bırakıp faizine dokunmadan 5 yıl beklesen. Toplanan para ile aşağı yukarı yine 500 bin ekmek alıyor olacaksın.

Herkese cevaplar için ayrı ayrı teşekkür ederim.Paranın erimemesi için düzenli bir sistemde ilerlemek gerekiyor.Alternatiflere bakacağım.

gece 3-5 nöbetine uyanırken sıkıntı yaşayabilirsin.

edit: yanlış anlamışım. gitmeye olarak okudum.

cevabım: gitmediğin her gün için tazminat ödetirler.

Seni sigortalı olarak çalıştıran yer sorun yaşar, yaptırımlara uğrayacağı için çıkışını verir. Hiçbir iş yeri de almaz. İş kendi ailenin olduğu için bu, ailenin yanında kaçak olarak çalışırsın demek. Haliyele kaçak işçi çalıştırdığı tespit edilirse ailene onun için de yüklü miktarda ceza gelir. Yakalanma olmadığı sürece öyle normal yaşarsın.

Kimse kolundan tutulup zorla askere götürülmüyor. GBT'ye yakalandıkça ya da otele giriş yaptığında sabah kapına polis geldiğinde hakkında tutanak tutup, bilmemkaç gün içinde askerlik şubesine gitmen gerektiğine dair yazı tebliğ edilir. O yazı varken sorun yok, bir sonraki GBT'de onu gösterirsin. Süresi bitince yine aynı işlem yaşanır. Sonra hakkında dava açılır. Günlük olarak para cezası işler.

Bunlar kısa dönemli şeyler için durum. Uzun dönemde vicdani retçilerin forumları var oradan bakabilirsin.

Teşekkürler, hdarşivi'ne baktım ama download linklerinin hepsi (sanırım eski uploadlar olduğuğ için) kırık. aradığım filmleri buldum ama hep "file deleted" uyarısı çıkıyor. buna benzer site başka varsa bakmak isterim..

zor, ses dosyalarını araştırın daha rahat edersiniz, orjinal dilli dosya ile ses dosyasını ayrı indirirsiniz.

Şuraya bir ekmek kırıntısı bırakayım da buraya tekrar yolumu bulayım. Takipteyim bu duyuruyu. Türkçe dublaj animasyon filmleri açık ara orijinallerinden daha iyiler.

www.dvdsreleasedates.com
izlenebilir hali temmuz, kaliteli hali 14 ağustos diyor.

Sinema çekim orta halli hali çoktan düştü ama güzel ve kaliteli versiyonu için blueray çıkış tarihi falan beklemek lazım sanırım.

baş ağrıtıcı avm uğultusu.

Avm'lerin varoluşundan, oraların sokaklardan daha güvenli olarak lanse edilerek "tüketim" çılgınlığının pompalanmasından nefret ediyorum.

kapalı olmaları.

Havasızlık, kalabalık, gürültü

araplar

avm'lerin kendileri

bir an için alışverişi ve goygoyu bırakıp "varam biraz çömelip oturam" dediğin o an sırtını dayayıp kıçını koyacağın bir yer bulamamak. (restoran katı hariç)

Tam bebek arabası ve çocuklar demeye gelmiştim.
@datnet + 100000000

32 yaşına gelmiş çocuklarını bile bebek arabasına koyup her yerde insanın üstüne üstüne süren tiplerden, her yerde olduğu gibi, alışveriş merkezlerinde olmalarına da sinir oluyorum. Çocuklarının ağzı yırtılırcasına feryat ettiği durumlarda bile onlarla ilgilenmeyip ortak alanlarda başkalarının kafasını şişirmesine müsaade eden tiplerden de nefret ediyorum. Bağıran, sağa sola koşuşturan çocuklardan da hazzetmiyorum.

spotlardan mıdır, her yerden geçen elektrik kablolarından mıdır nedir 1 saat bile kalsam çıktığımda dayak yemiş gibi ve çoook yorgun hissetmem.

AVM uğultusu +1
Bağıran çocuklar, bebek arabası terörü +1
Kalabalık +1

AVM'nin ortası geniş ve boşsa, yukarılardan alt kata kadar görebiliyorsam daha ferah ve katlanabilir oluyor. Basık AVM'den nefret ediyorum.

Bir de özellikle Zorlu gibi her yerin metalik kaplama, ayna, ışık olduğu, her yerden saçma açılardan ışıkların yansıdığı AVM'lerden nefret ediyorum. Zorlu'ya girersem anında agresifleşiyorum.

Edit: Bir de sinema. AVM'ler dışında çok az sinema kalmasına çok üzülüyorum. Eskişehir'de hiç kalmadı mesela, film izleyeceksen o AVM'ye girilip food court'ta fast food yenecek illa ki. :(

Teritori'nin cevabından sonra edit: Bebek arabasına tekerlekli sandalyeye yol vermeyen, elindeki poşetlerle üşengeçliğinden asansöre doluşan ve hatta engelli park yerlerine geniş geniş yayılan öküzlerden de ayrıca nefret ediyoruz. Ama bir bebek arabası terörü gerçeği de var :)

Küçük esnafı öldürmesi hariç hepsine +1 veririm. Çocuklar, bebeklere +10 ve avm uğultusuna +5 veririm ama onların yeri ayrı.

makine deli gibi otmesine rağmen kimsenin şeyine takmaması ve hala deli gibii o şeylerin içinden geçmek. C4 le girsem ruhunuz duymayacak lan.

xray denen naneden bahsediyorum çok açık olmamış.

birincisi avmlerdeki rabarba'dan nefret ediyorum.
ikincisi her pusetli insana "böbök orobosu törörü" diye tavır alan insanlardan nefret ediyorum.
hoşaf beyinli bizim keyfimizden asansöre bindiğimizi filan zannediyor. bir kere pusetle yürüyen merdivenin üzerinde o merdiven durduğunda neler oluyor yaşasın bakalım.

dolayısı ile bir avm'ye girmemle çıkmam arasında maksimum 1 saat zaman geçiyor. yemek yersem de 1.5 saat sürüyor.

Gereksize yöneltmesi. Filme girecekken, kendini ayakkabı bakarken bulmak.

sinemalar konusunda ben de kirginim.

herkes +1 ve
yarattigi trafik kaosu

yemek katında çalan ama ne olduğu belli olmayan sikimsonik müzikler

wc'lerin leş olması

bebek arabasıyla veya tekerlekli sandalye ile "mecburiyetten" asansör kullanmak zorunda olanlara çemkiren ergen ruhlu dallamalar

gürültüsü, ugultusu, bas agrisi yapmasi.

Soyunma odasinda ya da kasada sira beklemek. Soyunma odasinda sira varsa hic beklemem, urun hosuma gittiyse direkt kasaya giderim. Kasada cok sira varsa yine hic beklemem, kiyafeti aldigim yere koydugum gibi cikarim magazadan.

Yemek katinda ortak alanda bos yer olmamasi. Zaten AVM'de yemek yemem kolay kolay.

Yuruyen merdivene bebek arabasiyla girmeye calisanlar. Bana dogrudan bir zarari yok ama bunu gorunce cildiriyorum.

Bunlarin disinda genel olarak AVM lerden bir sikayetim yok, ise yariyorlar. Ne guzel her seyi bir arada buluyoruz iste. Bir suru magaza bir arada.
Kalabalik ve bir miktar gurultuden pek rahatsiz olmam.

yürüme merdivenini kullanmayı bilmeyen insanlar, yürüme merdiveninde sol tarafında bekleyenler...

girişte vardır gece kalan araclar icin ayri bir borc
normalde 2-3 saat bedava
20-30 lira verir alırsın yarın

20-30 liradan bir şey olmaz. AVM'de başka sıkıntı yaşanmasın da

Hafiften başladı rüzgarla birlikte.


Bahçelievler.

Düzeltme: Kesildi şu an.

Neredesiniz? Ben pendik tarafındayım hiçbir şey yok burada daha.

besiktas temiz.

Güngören'de oldukça yavaş biçimde devam ediyor. Yağmur boyleyse dolu hayatta olmaz.

Koltuk sevdalısı değillerse #meteorolojiistifa

Kadıköy hafif çiseliyor.

uskudar da temiz.

Tuzla temiz

Muharrem ince'nin attığı mesajı okudukları için tüm bu durum.

www.google.com.tr

hayır değil. ondan çok daha önce de tepki vardı. fatih portakal'ın dün akşamki konuk seçimi ve konuklarına davranışları yandaş medya gibiydi.

üstelik fatih portakal'ın mesaj okuma hadisesiyle hiç alakası yok.

bir de dün seçim özel yayınına başladıklarında 2 saat şöyle grafikle anlatıcaz böyle grafikle anlatıcaz, yayın uzun sürecek sabah programına bağlayacağız çünkü oyların sayımı bitene kadar buradayız falan deyip, yayına başladıktan 2 3 saat sonra programı kapatıp gitmişler(2 saat mi 3 saat mi orasını bilmiyorum yani izlemediğim için)

Yayın başlarken yaklaşık bir saat grafikleri nasıl okuyacaklarini aptala anlatır gibi anlattılar. Baydılar. Sonrasında alt metinlerde bol bol AA güzellemesi yaptılar. Konukları saymıyorum. Mesaj olayı ile patladılar.

şu an da saçmalıyor hatta

Konuklarla başladı. Onlardan biri yandaş Mustafa ŞEN. Yani bir Beyaz TV ya da ATV'ye çıksa ancak bu kadar rahat yandaşlık yapabilirdi. Yok düzeltiyorum. ATV'de bile biraz daha objektife yakın olur ve ağzından çıkanlara dikkat edebilirdi. Şimdi çıkıp orada "gavur aşığı" burada bir parti seçmenine (İyi Parti olduğunu herkes anladı) fetöcülerin toplandığı ve oy verdiği parti demek gibi şeyleri rahatça sayabildi. Hatta CHP basın açıklamasından sonra yine manipülasyon ve yandaşlık yapıyordu ki Bülent TEZCAN kendisine doğan cevap hakkını kullanmak isteyip yayına bağlandı. Bu ekip de resmen TEZCAN'ı susturup, telefon konuşmasını erkenden bitirdiler. "Gavur aşığı"na cevabı da geçiştirmişlerdi. Yayının erken sonlandırılması ve arada AA güzellemeleri var bir de.

Bunlar asıl sorun. Yoksa KÜÇÜKKAYA'nın atlatma haber çabası ile özel mesajı ifşa etmesi aralarında en hafif kalanı.

Yandaş medyadan illallah eden, muhalif diye Fox TV'yi izleyen insanlarla alay edercesine bir yayın gerçekleştirdiler. Algı operasyonunun kralını yaptılar.

seçimi kaybettiler suçlayacak yer arıyorlar.olay foxa patladı.
anadolu ajansının oturmuş sistemi var adamlar hızlı bi şekilde tutanakları giriyorlar.aa %30 sandık açılmışken pekşen %5 açılmış kendi sistem sonucuyla karşılaştırıp manüpülasyon yapıyorlar biz kazancaz diyor.chplileri umutlandırıyor.bu insanlar bu zekayla bu noktalara nasıl geliyor hiç anlayamıyorum.

ahahahah! diyorum...

ciddi ve kökten bir değişiklik, yabancı yatırımcıya güven veren uzlaşmacı bir ortam gerekiyordu.

bunu iddia eden mallara söyle, uzun vadede hiçbir zaman tl değer kazanmaz Euro ve dolar karşısında. bazen yavaş bazen hızlı ama mutlaka değer kaybeder. En basit nedenleri sürekli dış ticaret açığı vermemiz. Dolarla borçlanıp faizini de dolarla ödememiz.

bir zamanlar 2.50'lerden 1.16'ları görmüştü. neden olmasın diyebilsem de bunun zamanını kestiremiyorum. bir gün elbet olacak.

Dolar 4'e düşsün kendimi yakarım benzin döküp o kadar da büyük konuşuyorum.

ABD deli gibi para basacak da, hayvan gibi dış ticaret fazlası verecez de biz görecez o günleri. Hem de milyon dolarları man adasında olan bir oligarşi ile. Hahaha

www.youtube.com

yani olabilir ama 50 cent olabilir :)

Olmaz

Tabi len manyak mısın.
1 dolar 1 tl olacak. hatta 50 kuruş olacak.

Tek soyleyecegim: bu kafalar cok guzel!

reyizz bir sifir daha atar olur :)

birkaç sene daha bekleyip bir sıfır atarlarsa, olur.

Sizce mümkünatı var mı?

neden olmasın? trump çıkıp "herkese (7 milyar insana) benden 100 bin dolar, fed faizleri sıfırlıyor gidin naparsanız yapın" derse 2 olabilir mesela.

4e düşsün. o da olumlu.

eğer önümüzdeki 1-2 yıl içinde diye soruyorsan "ahahahahahahaha!" diyerek @lcha'nın mesajına birkaç a ve h daha ekliyorum.

Tabii ki dolar 3'e hatta 2'ye düşebilir ve düşecektir. Benim tahminim 2024-5 yılı gibi düşebilir. ondan önce belirsizlik kalktığı için buralarda takılma, belki 4'e doğru biraz gerileme olabilir yakın dönemde. eğer mevcut politika (gerek beşeri gerek ekonomik) devam ederse, önümüzdeki yıl 5'i görmek sürpriz olmaz ama.

ohoo... ne 2 3'ü... 1 aya kalmaz amerikaya bir zeytin tanesi verip 100 dolarlarını alıcaz. o kadar büyüdük şu an.

petrole alternatif bir enerji kaynağı icat edersek neden olmasın?

Teoride olur, pratikte zor.

Başlık hatalı. Soru dolar 7-8 lira olur mu olmalıydı

Yakında Borcam ihracı başlasın o zaman gör sen doları, euro yu.

2-3 tl hayalcilik

dolar düşmez en iyi ihtimal sabit kalır. yani 3 azalır 5 artar sonra 2 artar 4 düşer sonra 1 azalır 3 artar 5 azalır 3 artar.
bu en iyi ihtimal

dolar tl,
i.hizliresim.com

dolar nok
i.hizliresim.com

dolar japon yeni
i.hizliresim.com

gelişmekte olan ülkelere bakalım,

dolar brezilya riali
i.hizliresim.com

dolar kore wonu
i.hizliresim.com

dolar çin yuanı
i.hizliresim.com

dolar tayvan doları
i.hizliresim.com


yani önemli olan düşmesi veya çıkması değil önemli olan sabit kalması. 5 yıl sabit kalsın ki insanlar kur farkından dolayı zarar edip birde kur farkı finansmanına girmesinler. sadece kur farkı için kredi çekiliyor bu ülkede.

ekonomi danışmanı olacak adamım ama işte duyuruya yazıyorum. yok mu bir bakanlık görevlisi beni tavsiye edecek?

bugün bi yerde bi yorum olarak gördüm. soğanın 40 kuruşa düşeceğini filan söylüyolarmış.

Dolar 20 tl'ye çıkınca liradan bir 0 atarsak neden olmasın :)

millet hala dolar yükseliyor sanıyor. tl düşüyor dolar yükselmiyor. doların şimdikinin yarısına düşmesi demek tl nin aşırı değer kazanması demek. bu da kısa vadede imkansız.

zaten doların 1,7 tl olduğu zamanlar da dolar endeksi dünya çapında düşüyordu. tl değer kazanmıyordu.

düşmez hatta inşallah haftaya 20 lira olur. bokunda boğulur memleket.

zamanla 7 lira olacak diye güçlü komplolar var ne 2-3 tlsi.

Rahat aşar

Rahatlıkla geçecek. Yüzde 12-13 alacağını düşünüyorum.

Geçer. Ben chp’nin baraj altı kalmasından korkuyorum

Bence gececek.

Ben de hdp’li olmayip da hdp’ye oy verebilecek insanlarin “nasilsa baraji geciyor” diye oyunu chp ya da iyi partiye verebilecegini dusunuyorum. Soylendigi gibi ince ruzgari hdp’nin onemini biraz unutturdu...

aşması lazım. aşmaması sıkıntı olacak. sadece belli kesimin oyunu almıyorlar.

Sınırda bildiğim kadarıyla. Ve özellikle Urfa gibi yerlerde hukuksuzluk atbaşı gidecek. Doğudan kaybolan oyları yerine batı koyacak gibi görünüyor.

İçim el ermedi, muarem e bastım.

Akp özellikle doguda kirli oynayacaktır. Geçirmemek için büyük çaba olacak

Hdp bir devlet projesidir. Aşmaması diye bir olasılık yok..

Var. 9 diye düşünüyorum ben de

Irkcı olduğun halde hdp ye verdim. Rahat çıkarlar, temsil edilmeleri önemli zaten bence iyi yada kötü. Zamanla o da terörden ayrılıp düzelir.

rahat şekilde geçer

haşmetizm gibi seçmenler var , biri de benim.
hdp'ye verdim

Sandıkların kapanmasına 5 dk kala gidin. Kapatıldıktan hemen sonra sayım başlıyor zaten, izleyebilirsiniz. Yani son dakikaya kadar sınıfa almama hakları var tabii ama tam beşte sınıfa girebilirsiniz.

oy vermeye gittiğinizde sorabilirsiniz. ben de 5 diye biliyorum ama yarın gitmişken sorup teyit edeceğim. 5 dakika erken gidip ciğerci kedisi misali kapıda beklemeyi düşünüyorum =)

bende araya gireyim bilinclenmek adina bir soru sorayim:
- bir sinifta sabit mi kalmali yoksa etrafta dolanip kolacan mi etmeli

@jedilance kapanana kadar dolaşmak gerek, kapanınca bir sınıfta durup izleseniz daha iyi. Daha sonra oy ve ötesinin sistemine gördüğünüz sonuçları yazabilirsiniz.

@jedilance tam olarak sorunuzun karşılığı mı bilmiyorum ama referandumda yaptığımı anlatayım size. oy kullandığım sandığa gidip sayımı izledim. hatta kendi çeteleme kağıdımı götürüp sayıları takip ettim. sandık bitince tutanağı fotoğrafladım. sonra koşa koşa bulabildiğim tutanakları fotoğrafladım. çünkü bir tutanak sınıfların kapısına asılıyordu. sonra zaten oy ve ötesine yükledim. sandığınızda sabit durmazsanız oy sayısını takip edemezsiniz sanki diye düşündüm.
cumhurbaşkanlığı seçim sayım çetelesini aşağıdaki linkten indirebilirsiniz
(git: www.docdroid.net)

5 gibi orada olun. Zaten üyeler dinlenme kısmını son saatte yapıyor, bir an önce sayma işine geçmek istiyor çok yorucu geçmediyse.

Sınıfa girmek derken sınıfa tamamen girmeyi beklemeyin, girmeye de çalışmayın. Hatta mümkünse kimsenin sınıfa, sandık ile aralarında masa-sıra vs. gibi barikat yoksa girmesine izin vermeyin.

Barikat olmaması durumunda bunu ysk görevlilerine güzel dille belirtin. Öyle herkes içeri dalabilirse oyların güvenliği hayatta sağlanamaz. Elektrik giderse(!) cep telefonu fenerleriniz var. Işık tutarsınız, kayıt falan başlatırsınız. İşlemler de o sırada durmuş olur muhtemelen zaten.

Tekrar sayım talep edebilirsiniz eğer tutulan sayılar ve takip ettiğiniz oylar arasında tutarsızlık varsa. Parti temsilcileri ile pek muhatap olmayın. Doğrudan YSK üye ve başkanlarına bildirin Bu isteğinizi.

Ben YSK görevlisi olarak, üye olarak atanmıştım en son. Tekrar sayımda (yerel seçildi) AKP oyları azalmıştı mesela. Bu sefer bir itiraz daha geldi hali ile. Bizzat gidip görebilecekleri şekilde saydım. Azalmış hali doğruydu. Bir itiraz daha gelse tekrar ve yavaş yavaş sayardım tabii ama ne yalan söyleyeyim içimden söverdim. AKP ile ilgili olarak değil. Sabahtan akşama kadar o kadar saçma sıkıntılar var saçma kafalar ile muhatap oluyorsunuz ki (buna sandıkta görevli parti temsilcileri de dahil) kafa davul gibi oluyor akşam. O yüzden biraz anlayış göstermek lazım iletişim sırasında.

Bundan sonra oyların sayısının kaydedilip, çuvala koyulup, mühürlenip otobüsler ile ilçe seçime gitmesi var. O noktadan sonra en fazla otobüsü takip edebilirsiniz kapıya kadar. Malum, YSK'ya giderken değişen çuvallar olabiliyor. Sonra dağ başında yakılmış, dolu oy pusulaları çıkıyor. Gerçi artık onların haberleri de yapılmıyor. Kapıdan sonrası YSK görevlilerinin işi. Hatta belirli yerden sonra üyelerden, oradan sonra da başkanlardan çıkıyor. İçişleri bakanının YSK'ya gitmesi, elektirklerin kesilmesi ve bir anda sandık sonucu açıklanması gibi şeyler yaşandı, yaşanabiliyor tabii.

Partilere önemli görev düşüyor. Umarım, herkes apartmanında Oy verecek kişileri zamanında tespit etmiş, hayalet seçmenleri yetkililere bildirmiştir. Yoksa orada sandık başına gelen adama "Hayır bu adam bizim apartmanda değil aslında. Kaçak seçmen bu" demen bir şey ifade etmiyor artık. 500 nüfuslu köyden 700 Oy çıkaran sandıklar oldu bu ülkede. Asıl olay YSK'da oy "devşirme(!)" değil, sandığa atılan fazladan oylarda zaten.

hiçbir film sansürlü izlenmez

Kufur de kalmazsa oyle oturursun gulumsemeden iki saat boyunca sansursuz bekle zaten komik film degil iyice keyif zevkin kacmasin

hiçbir film sansürlü izlenmez +1

bence güzel film bu arada.

İzledim ve izlenir. Çok kaybın olmaz.
Genel olarak filmi sevmedim ama.

Alt tarafı 3-4 yerde küfür sansürlemişler, sansürlü izleyince birşey kaybetmezsin.

Değişmeyecek.

Artan güncel faiz oranları. Seni bağlayan bir durum yok.

sen hangi faiz oranından çektiysen o orandan ödersin. seni bağlamaz.

Artarsa seni bağlamaz, düşerse anlaşmana göre yeniden yapılandırmaya gidebilirsin. Gerçi artarsa da yeniden yapılandırmaya gidebilirsin de niye yapasın?

bu arada belirtmeyi unutmuşum. başka zaman = yarın

Kaç senelik iliski, sevgilinizle iletisiminiz ne bunlari bilmeden cevap vermek zor.

Ben uykumu ertelemiyorum ama ondan şehir dışına çıkmasını ertelemesini istiyorum. Hmm. Biraz düşüncesizlik var.

5 ay yaklaşık.

Evet

Evet. Git buluş. Ayıp olm.

Evet. Ayıb!

Uyumak için geçerli bahanen yoksa öküz sayılırsın. Nöbetten, sınavdan çıkıp sabahladıysan belki yırtarsın.

Sayilmam.

Ben kimseye bunu yapmam. Direk kabalık.
Bana yapılsa öküzsün demem, malum sevgilim olduğu için ama ciddi bir sorgu mekanizmasının start'ını kendi vermiş olur :)

erkeksen "düşüncesiz-öküz-hayvan-odun-sığır" oluyosun.
kadınsan "anlayış bekleyen" oluyosun.

10 üzerinden 7

T-shirtle birlikte ülkü ocakları başvuru referan mektubu birlikte geliyor sanırım :D

corc +1

guzel degil ya.

iğrenç :D

Acun sen misin :(

alırsan benle konuşma bidaha

yılan

-10

tonlarca laf söylerim kızarım bi daha ona göre plan yapmam vsvs

sert tepki vermezdim. hatta ben yatıyorum gelince kapayı ısrarla çal diye mesaj atardım. konuyu da uzatmazdım.
21 yaşında olduğu için tavırları normal. çok da şey yapmamak lazım. son olarak bir dahakine bu anı da düşünerek hareket ederim,

tersler ama bi dahaki sefere anahtar veririm :/

siz ablanısınız galiba. ben abla olsam valla kafayı vurur yatarım. kapıyı duyar da açarsam açarım. yoksa keyfi bilir itfaiye mi arar polis mi arar kendi bilir.
------

Bi dahaki sefere ona gore hareket ederdim+1

Bu olayi abartmazdim ama. Olur yani, gelmis tadini cikarsin gezsin. Vur kafayi yat, gelince calar kapiyi

Abartmışsın bence de. Kız sormuş 10-11 gibi evde misin diye sormuş. Bu noktada 11 gibi dönülecek planın iptal edilmiş olması kesinlikle kız kardeşin suçu değil. Evde olunmayacağı söylendi de, "o saatte döneceğim mutlaka evde ol" mu diye dayatıldı? Hayır.

Benim başıma gelse, öncelikle planı iptal etmem. O da ona göre yarım saat daha kalır mesela dışarıda. Oldu da ben evdeyim, yarın erken kalkacağım. Onun dönüş saati belli değil. "Ne zaman geleceksin? Şu saate doğru yatarım ben. O saate kadar gelmezsen uyanana kadar zili çal, telefonu çaldır" derim. Telefonu başucuma koyar, uyurum sonra. Yani ben abiyim, erkek kardeşim anahtarı unutunca böyle yapıyorum.

nawar + 1
Ben olsam telefonla araşırım. “Çıkarken haber ver, ben de çıkayım” diye. Bir de sık sık gelmiyorsa, uzun zamandır gelmemişse öyle plandan taşmalar falan normal.

Abimle kalırken, böyle durumlar ikimizde de oluyordu. Anahtarı unutuyorduk bazen. Gelince çaldırıyorduk, kapıyı açıp geri yatıyorduk.

büyütülecek bir şey değil.
1. planımı iptal etmem anahtar verirdim.
2. diyelim ki planımı iptal ettim gelene kadar beklemez vurur kafayı uyurdum.

abartmışsın biraz.

kendi kendini zora sokup magduriyet yaratmisin.

bratislavaya bir gece bile fazla bence (genelde böyle demem hic)

viyana icin 2 tam gün varsa sikinti yok ilk secenekte. ama ne sevdiginize bagli biraz.

Bratislava'yı seçenekler arasından gönül rahatlığıyla, hiç düşünmeden çıkarabilirsin. Viyana ve Prag arasında dağılım sana kalmış ama Bratislava'yı bir başkent görmüş olurum mantığıyla listeye dahi dahil etme derim.

Viyana'dan yarım saate Bratislava'ya geçiyorsun. Orada gün içinde gez, Viyana'ya geri dön. 1 gün daha geçir, sonra Prag.

Katiliyorum. Trolleri biz besliyoruz.

öyle bi hale gelmişti ki, sayfalar dolusu boş entry arasından üç beş tane ayıklar hale gelmiştim.

şu netflix mesaj rezaletinde uçuruldum.

kurulduğu tarihden beri sözlükteyim bu arada ben.

farkettim ki uçurulunca hiç sözlüğe girmiyorum, takip etme alışkanlığım da yok. zaman olarak tasarruf yaptığım gibi sinir stres de yapmıyorum saçma sapan şeyleri görünce.

ekşi holdingin :P "paranın kokusu" sebebiyle katlandığı, görmezden geldiği hatta belki de dişlerinin kamaştığı bir durum işte. (ya da dürüm :P )

@Traveller +1

Ben bir de "x'in y olduğu gerçeği" kalıbından ve bu kalıp üzerinden gerçekliği tartışılır hatta bazen yanlış olduğu su götürmez olan başlıklar açılmasından nefret ediyorum. Yani suç olması lazım bence bunun. Bir diğeri de X köy muhtarı ve z ülkü ocağı çaycısı kadar bile fikri önemli olmayan alakasız kişilerin twitterda vs görülüp buraya taşınması.

arasıra, kafasına göre takılıyor.

hic gelmedi, 2010'dan beri :)

Hic gelmedi

yani bu olayın yaşanabilmesi için ayarlardan seçmeniz gerekiyor, durup dururken gelmiyor, karışıklık olmasın şindi :D
ama ben seçmiş olmama rağmen gelmedi, önceden geliyordu.

eskiden geliyordu, uzun zamandır gelmiyor.

Her ay geliyor, hiç sektirmez. Arşivliyorum.

En son 1 Mayıs'ta gelmiş.

ayarlardan seçtiğim halde gelmiyor zaten.

Buna en son "hiç gelmedi" yazdıktan sonra geldi bir iki tane. Sonra yine gelmemeye başladı. Kafasına göre takılıyor +1

hmm web siteleri / internet kullaniliyor. ancak okunan, izlenen, bakilan, dinlenen, oynanan, karaoke bir sey degil.

o zaman chat / mesajlasma icerikli bir sey olmali, baska bir opsiyon kalmiyor?

chatrubate falan? ama o da herkesin yapacagi bir sey degil bence. C ile baslayan baska bir chat meselesi varsa o da olur...

Cyberdating

baş harfine gerek olmaksızın chat olduğu çok belli. yabancı erkeklerle ingilizce chat yapmış.

@sopiro +9999

cyberdating/cybersex
konu kilit.

cevaplarınız üzerinden tahminleri kendisine ilettim. sonuçları bildiririm. :)

couchsurfing.

cevap: chat imiş arkadaşlar. :/ hile yapmış bence. sapyoseksüelliğimi sarstı bu durum biraz.

kandirilmissin bence de.

-sizin ailede başka biri var mı onunla ilgilenen, bilen vs?
-Varsa da bilemem bana soylemez

-tüm dünyada herkesin doğal ve normal kabul ettiği bir şey mi?
-Himm sanirim cok kabul gormez

-eğer bunu bana söylemek istemesen, sebebi seni yargılayabileceğimi ya da utandırabileceğimi mi düşünmen olur muydu?
-Yok utanmam herhalde ya. Yargilamazsin ona da eminim. Sadece yaparsin ve kimseye soylemezsin ya oyle bir sey.

chat bunlara uymuyor bence, bu konusma internet uzerinden gectiyse zaten chat yapiyordunuz.

cybersex falan olsa hadi neyse

hadi len ordan. ailede biri chat yapsa niye bize söylemiyo olm. seni yiyor bu hanım...

chat olabilir, neden olmasın? içeriği başka ama. chatroulette olabilir ya da sexting olabilir. değilse de arkadaşın birazzz..

Ciddi anlamda yok. Ben yine de katkıda bulunmak istiyorum gelecekte.

kesin yok.

Babamin degil de annemim var.

ya tabii ki uzun vadede güveniyor, istiyor, sen yardırsan da borcumuz harcımız bitse rahat yaşasak diyor ama ben 23 yaşında hala hazırlık okuduğum ve kendisi maddi olarak nispeten iyi durumda olduğundan pek bir beklentisi de yok açıkçası. yani benim para kazanmamı, para göndermemi beklemiyor. 51 yaşında olmasına rağmen yakın zamanda emekli olacak zaten. öküz gibi emekli maaşı var, kendisi de çalışmaya devam ediyor zaten. ben becerebilirsem yurtdışında yüksek lisans yapmak istiyorum, o yüzden önümüzdeki 6 sene daha "50 kuruş ver tırrek" diyen taraf ben olacağım gibi duruyor.

annem öyle değil ama. "tamamen bağımsız olup iyi bir iş sahibi olman benim için yeter ama para da göndersen iyi olur" diyor jsfksl

Kesinlikle yok ve hatta ondan daha fazla kazanmama rağmen beni her türlü destekliyor maddi, istemesem dahi. Bizimkiler hep veren taraf ve aile gibisi yok.

Ortası bir şey. Sorumluluk aldığımı(zı) gösteren bir şey bekliyor sadece. "Baba, faturaları bu ay ben ödeyeyim." gibi. Onun dışında sürekli parayı biriktirmemizi, kenarda durmasını, geleceğimiz için harcanmasını söylüyor.

kendi için hiç beklentisi yok, tek beklentisi kendi durumumun iyi olup, yardım etmeyecek olsam da edebilecek olmam.

Yok, isterse de bir ev değil tabii ki, ama hem annem için hem babam için hiç çekinmeden alırım, düşünmem..

yok.

hiçbir şekilde yok. bi nevi gururuna yediremiyor. 30 küsür oldum hala bu böyle.

babalar soylemez ama oyle bir beklenti icinde olurlar mi, bilemem. benimkisi benim s*ktirip gitmemi hayatimi kurtarmami istiyor. evet bunu belirtiyor kendisi.

ilerde maddi durumum elverirse, kendisine istemese bile zorla maddi anlamda destek olurum. bu ev olur, araba olur.. farketmez benim icin.

Yok.

Hiç bir şekilde yok.

bana kalırsa genel olarak ebeveynlerin maddi durumları iyi değilse ama çocukların durumu iyiyse her ebeveyn beklenti içine girer direkt söylemese de.

örneğin eviniz arabanız her şeyiniz var ve anne babanız kirada oturuyorsa sizin ev alacak durumunuz da varsa beklentiye girerler ama söylemez hiç biri kolay kolay.

yok. ne zaman buyuk bir harcama yapacak olsam hala "dur oglum bende de var su kadarini ben vereyim" der. evli barkli adamim.

Hayatıma bir kuruş katkı yapmadı ama borcum var diye arayıp ağlıyor. Parayı falan geçtim adamın sofrasından bir lokma yememişim.
50.000lik borcu var onu ödemem için ağlıyor.
Annem ise tam tersi kadın her şeyimi ödeyebilse öder kazık kadarım hala kıyamıyor.

iliğimi kemiğimi sömürdü şerefsiz

bi de tam yükte ne kadar gösteriyor ona bakmak lazım.

normal. en ağır oyun açsan dahi 350 civarı olacağını tahmin ediyorum. hadi taş çatlasın 400.

boşa aldın diye bir şey yok. diyelim bilgisayarın max 350 çekebiliyor ve senin power supply da 350 wattlık olsun. psu limitlerde çalışacaktı ömrü daha kısa olacaktı daha çok ısınacaktı vs vs. şu an kullandığın 600 watt zaten bilgisayarına 350 watt sağlamak için şebekeden sürekli 600 watt çekmiyor.

tabii 600 watt çekmiyor kısmı çok teorik oldu. psu'lar verimlerine göre şebekeden güç çekerler. misal yüzde 80 verimi olan 500 watt'lık psu pc'ye 500 watt verebilmek için şebekeden kabaca (500x100)/80=625 watt çeker.

www.coolermaster.com

şurada hesaplayabilirsin. gtx 1060 ile 140 watt az geldi bana. Sadece ekran kartı o kadar tüketiyordur. Bunun harddiski, işlemcisi, fanı falan var daha. geri kalanlar için @washe

yonetim skandalidir ama norvec'te veya japonya'da. turkiye'de degil. hayir o haberler ortaya atilmasa bir aciklama bile yapmayacaklardi. vergi zamminin mujde diye haber yapildigi bir ulke. kuzey kore'yi gectik.

orada kaçak çalıştırılan suriyelilerin ölü sayısı verilse yüzlerle ifade edilecek de türk işçi sayısı bu kadar.

y.dışında olsa şantiye kapatılırdı, japonya'da ise şantiye şefi ve isg uzmanı intihar ederdi.

iga isletme ceo'su gecende bu rakamin yarisi icin eceliyle oldu, yarisi da santiye icinde trafik kazasinda oldu diye bir aciklama yapti.

www.youtube.com

bir de sucu tek tarafli aramamak lazim hicbir zaman abi. amacim birilerini hakli cikarmak degil fakat sen calisan olarak sana tahsis edilen guvenlik ekipmanlarini agir, rahatsiz vs diye kullanmazsan suc sadece yoneticilerde degildir.

eceliyle mi oldu. isciler 90 yasinda galiba?

"oyle aciklama yapti" dedim inanip inanmamak sizin seciminiz. :)

Babacım havalimanı ekseriyetle tek katlı düz bir şey değil mi? Nası başarıyorsunuz lan işçileri öldürecek ihmaller yapmayı? Gören de Panama Kanalı inşaatı sanacak.

Bunlar nükleer santral veya kanal İstanbul falan yaparsa katliam olur desenize.

seksli harf katilmiyorum. biz elimizden geleni yaptik gerisi bizi baglamaz diye bir durum olamaz. eger isciler o guvenlik uygulamalarini uygulamiyorsa bu o uygulamayi kuran, yoneten yoneticilerin eksikligidir. birseyi yapip koymakla onu kullanmayi tesvik edecek arastirma, gelistirme icin de calisma yapacaksin, gotu boklu websitelerinde kullanici aliskanlarini olcmek, yonetmek icin yuzlerce arastirma yapiliyor boyle onemli projelerde biye yapilmior,

İş güvenliği mühendisliği yapmış biri olarak @seksli harfe katılıyorum. @mayeskuel konuya baya yabancı olduğunu ve onun için böyle şeyler olacağını sandığını düşünüyorum. İş güvenliği olarak da patron olarak da yapamayacağın şeyler var. Ben neler görüyorum bir bilsen. İşçilerin %90'ı eğitimsiz kişiler. Biri geliyor, ondan sonra köyden akrabalarını çağırıyor, hop inşaat yürümeye başlıyor. Devlet bunun için mesleki eğitim ve sertifika konusunu getirdi. Gel gör ki o da kontrol edilen, düzgün eğitim verilen bir şey değil. Kasa doldurma olayına döndü. Eğitim veriyoruz ayağına "sen parayı ver, ben sertifikayı ayarlarım" işletmeleri doldu etraf.

Şimdi "o zaman işyeri sahipleri de eğitimsiz işçi çalıştırmasın" dersen (buna katılıyorum), önümüzdeki en az 2-3 sene kimse duvara çivi çakamaz. O kadar işçi de aç kalır. 2-3 sene boyunca karnını doyuramayacağı için kaçak çalışıp, yine ölür. Kaldı ki eğitim aldıktan sonrası da garanti değil. Sen bile (eğitimli bir birey olduğunu düşünüyorum), bazı kuralları esnetip, çiğniyorsundur ya da tehlikeli olduğunu bildiğin halde bazı şeyleri yapıyorsundur. Ülke "bana bir şey olmaz" ve de "ahlaksızlığı, pratik zeka sanmak" zihniyetleriyle dolu.

Havaalanına gelince, 27 tane iş kazası diye kayıtlı vardır. Bir sürü suriyeli, afgan veya sigortasız vardır hayatını kaybeden. Bir miktar da ölen ama iş kazası diye kaydedilmeyen vardır. Gelişmiş bir ülke olsa bunlar skandal ama burada işçisi bile "bu işin fıtratında var" diyor. Ben sektöre girmeden önce en büyük sorun işveren olur sanıyordum. Oysa ki işverenin cebinden para çıkartıp işçiyi korumak için önlemler alabiliyorsun. Her işe giren işçiye 2 hafta önce başka yerde eğitim almış olsa da baştan iş güvenliği eğitimi vererek 2 gün boyunca yevmiyesini alırken, 2 günlük geciktirebiliyorsun işi. İşçiyi bir türlü eğitemiyorsun. O yüzden ceza yöntemi ile para keserek işini halletmeye çalışıyorsun. Onda da kimse görmediğinde eski haline dönüyor ya da ceza kesildi diye saldırıyor, toplanıp ceza kesen adamı dövüyor.

@bos gezenin bos ustasi tabii ki tek katli degil.

@mayeskue 30000 kisiden fazla insanin gorev aldigi ve binlerce metrekarede calisma yapildigi bir alandan bahsediyoruz. bunun kontrolu, gozlemlenmesi mumkun degil. ya da her adam icin bir is guvenligi uzmani tutacaksin.

dedigim gibi ben birini aklamak icin demedim, demiyorum da fakat ortada boyle bir gercek var maalesef. kaldi ki boyle buyuk projelerde is guvenligi egitimi, dogaya zarar veren maddeler ve geri donusum basliklari altinda egitimler duzenleniyor. ve bu egitimleri almamis kisiler sahaya sadece misafir olarak giriyor ki misafir sifatiyla girdiginde de orada calisan biriyle, yani o egitimleri almis biriyle ancak sahada gezebiliyor.

ne kadar is kazasi yasandi ve ne kadari olumle sonuclandi bilmiyorum fakat bu kazalarin en az yarisi calisan kisinin ihmalkarligi yuzundendir.

soyle dusun sen boylesine dev bir yatirim yapip bu havalimanini yapiyorsun. sen simdi bu isin basindasin ve bu tip kazalari onlemek icin elinden geleni yapar misin yapmaz misin marka prestijin icin? bir yerde tum maliyeti belki -salliyorum- 1 milyon lira tutacak bir ekipman alman gerekiyor is guvenligi icin ama sen bundan kisip marka prestijinden kaybediyorsun. ama bu prestij kaybinin degeri kimbilir kac milyon dolar. roportajda bile izlediysen eger adam aman hub olacak, su kadar kapasite paranin bir tarafina koyacaksiniz diye giriyor konuya sonra 27 kisi olmus diyorlar ne olacak o is? diye soruyor sonra. aslinda senin dedigin gibi bunlarin hepsi arastirilip tl/dolar/euro'ya cevriliyor makul olan uygulaniyor. ve emin ol makul olan calisana guvenli bir ortam saglamak.

son olarak yanlis bilmiyorsam bu ekipmanlari kullanmamak da isveren tarafindan sozlesmenin feshine sebeptir. uzma bir arkadas dogrular/yalanlar gorurse.

not: bu arada is guvenligi hakkinda bilirkisi degilim sadece gozlemimi belirttim. bu arada iga'da da calismiyorum. :)

he bu tip olaylar gelismis ulkelerde olsa ne olurdu? derseniz. olmazdi bir kere, yalanda yok santiyeyi kapatirlardi falan demeye gerek yok. olmazdi cunku sen o calisani -soz gelimi- baretsiz calistiramazsin, patron olarak zorlasan da o adam calismaz. dogal olarak da ihmalden kaynakli is kazasi olmaz. sorunu baska yerlerde arayip birilerini suclamaya gerek yok. tabandan tavana egitim sart.

tesekkurler. :)

2009 model accent'imle mutlu ve huzurluyum. Bugün milyoner olsam aracımı asla değiştirmem, önceliklerim başka şeyler olur. Kimse sıfır araba almamalı bu ülkede. Araba alıp da fiyatından yakınmayı başarı addediyoruz çünkü. Spor araçlara merakı olan ve karşılamaya bütçesi olan elbette lüks araçlara binmek isteyebilir ancak bu arzusunu vergiler makul seviyelere gelene kadar ertelemesi gerekiyor. Bu, sonraki nesillere karşı bir sorumluluktur; ağaç kesmemekle eş değerdir. Yoksa bu vergiler ne sabit kalacak ne de düşecek, artmaya devam edecek.

almam net

Alabilen alır neden almasın. Ben alamam ama bi adam 250k ya merco alıyosa da alsın tabi.

2,5 sene once aldım ama su piyasada almam. 100 bin buzdolabından bozma poloya 120 falan da golfe verilmez.

2013 model passat var sıfır aldığım ve hala kullandığım. eklentiler ile 90 bine gelmişti fiyatı. şimdi ikinci 120-130 bin civarı. aynı paketin sıfır olanları 190 binden fazla. 1 araba alınca 1 tane de devlete alıyorsun zaten vergilerle, bir de buna euronun mevcut kuru eklenince rezalet. bir ara yenilemeyi düşünüp, fiyatları duyunca kalsın gerek yok demiştim. Araba falan almam ikinci el bile olsa. Ev, araba falan almak resmen zulüm şu sıralar.

ikinci el almam. adamlar öyle güzel gizliyorlarki benim diyen ekspertizci anlamıyor sorunları. Sıfır alacaksın 50-60 bin km'de bir sıfırlayacaksın.

Alan illa bulunur. Milyon paran olsa onda birini verirsin bence çok da sıkıntı olmaz ama krediyle 5sene borçlanarak almazdım oyle bir araba.

Vermem. Asla sifir km almam. 120 bine araba alacak olsam da 120binlik 2.el alirim, sifir almam hicbir sekilde. Bir Golf'e 120bin de verecek degilim.
2.ele yonelir risk alirim.

Golf alana kadar Superb al. Şirket üstüne alabildiğim için ve vergi+gider avantajlarından faydalanabildiğim için sık sık alabiliyorum, başka türlü hayatta almazdım.

Aldik ford fiesta 12.senemiz doluyor.

Haklısınız. 0 km araçlar çok pahalı. Ancak, güven duyamadığım için 2.el araç alamıyorum. Mecburen 0 km'ye yöneliyorum.

Ben de 2. el araç asla almadım ve almam. Kesinlikle güvenmiyorum.

Kampanyaları takip ederseniz daha uygun fiyatlar yakalanıyor mutlaka.

Sıfır araç alırsam 2. elde kaybım her zaman fazla olacağı için almam, almıyorum da.

Sıfır arabaya ayırdığım bütçe varsa o paraya 1 yaşında ama o modelin ya da başka modelin daha dolu segmentini alırım.

Canım sıkılsa 1 ay sonra satsan normal şartlarda zarar etmezsin, ama sıfır öyle değil. Aldın mı uzun süre binmek zorundasın.

Yıllarca aynı arabaya neden bineyim?

aldım. babam sağ olsun o almış gibi oldu ama aldım sonuçta. borç yiğidin kamçısıdır. 20 ay da kredisi vardı sıfır faiz. ben aldıktan 1 - 2 ay sonra arabanın fiyatı 10k artmıştı. şimdi baktım da ben alırken dolar 3.10 civarıymış. şimdi olsa yine alabilirim herhalde diye düşünüyorum. daha zor olurdu belki de ama tok kapı sesi olsun ne bileyim şöyle olsun gibi takıntılarım yok. gücümün yettiğini alırdım.

aldık. alıyoruz. ben oslam almam ama ailem garanti vs geyiğine kendilerini daha iyi hissediyorlarmış, alıyorlar. iki önceki arabamız ikinci eldi, çok kronik problemler cıkardı, o yüzden soğudular.

aldım. alırım da. özellikle yeni araba kullanmaya başlayan kadınların sıfır araba kullanması gerektiğini düşünüyorum. yollarda kalma durumu yaşanmaması adına.

ilk arabam sıfırdı, 2. yi de sıfır aldım. uğraşmak istemiyordum ikinci elle. dizel otomatik astra 111.500 e aldım

aldım ama artık almam. 20-30bin'de ikinci el tercih ederim bundan sonra.

3 sene önce aldım. İkince el'e güvenmediğim için almıştım ama şimdi alamam.

daha saçma şeyler duydum ama bu da bayağı saçma.

ayrıca o koyun seni gömer elinde bıçakla kalırsın.

"et yemekten kendimi alıkoyamıyorum"

E dışarda bir adana, köfte, etli kuru fasülye de mi yemeyeceksin?
Onları bırak, lahmacun, kıymalı börek de mi yemeyeceksin?

Bazıları yapıyor dediğin gibi, dana falan kestiriyor da amaç hem ne yediğini bilmek, hem de daha ucuza gelebiliyor olması. Hem de lezzetlisi olabiliyor. Senin amacın bunlara göre evet biraz saçma gibi. Kendin de pek kesemezsin +1 her sene insanlar kurban bayramında hastanelere koşuyor kurbanı kesemediler diye.

Ben baya beğendim fikri, ben de bu dünyadan uzun süre önce vazgeçmiş olmasam bunu yapardım. Gayet şık bir davranış. En azından makul, olabilecekler arasında bi' duruş.

ileride imkanlar arttıkça da geliştirilebilir bir eylem, güzel bence. Milletin demesini boşver, senin için bu şekilde biraz da olsa serinleyecekse yap.

amac?

Etin tadını ben de seviyorum. Adanalıyım, kebapla, şırdanla vs büyüdüm. Etsiz yediğim öğün sarma dolma ıspanak börek vs beni doyurmazdı önceden. Et yemek alışkanlık yapan bir şey sebebini bilmiyorum ama öyle.

Şu anda veganım, 4 seneye yakındır hiç et yemedim ve son 1 yıldır hiç hayvansal ürün tüketmedim.

Canım çok çekerse fake meat ürünleri alıp tatmin ediyorum kendimi ki tadı da gayet başarılı bir çoğunun.

Kimseye şunu yap yapma diyecek haddim yok kimsenin yok. Yapmakta olduğun şey vicdanınla kendi aranda. Et yemeden yaşayamamak gibi bir durum söz konusu değil tamamen keyif meselesi.

Markette kasap reyonundan geçerken kusacak gibi oluyorum artık şahsen. Çünkü et artık öğünümün bir parçası dahi değil.

Gerçekten saçmaymış. Kendini kestiğin, hayvanın da son anlarını cehenneme/işkenceye çevirdiğin ile kalırsın. Hadi bir tane alıp, kasaba kestirsen yine daha mantıklı.

saçma ve komik. yani bu hassasiyeti anlarım ama buna çözüm olarak sunulabilecek en son şey hayvanı senin kesmek istemen. bu, bir daha asla yememeni sağlayabilir ama. ki zaten kesebileceğini de sanmıyorum.

bir de keserken bilmillahi Allahu ekber de, her şey kaymak gibi olur.

söylediğin şeyin 3 bambaşka yönden islami delilleri var.
bence fevkalade isabetli bir tesbit. hatta yapılması gereken.

Tanıdığım böyle yapan bir aile var. Dana kesiyorlar, yıl boyunca onu yiyorlar. Kasaba kestiriyorlar yani, kendileri nasıl yapılacağını bilmiyorlar çünkü.

Saçma mı bilmiyorum. Ben lacto-vegetarian'ım zira, "kendimi et yemekten alıkoyamıyorum" gibi bir düşüncem olmadığından bu sizin hayatınızı nasıl etkiler bilemedim. Ama kendi vicdanınıza, yaşam tarzınıza bu daha uygun geliyorsa, mutluluğunuz ve yaşam kaliteniz üstünde etkisi olacağını düşünüyorsanız, şimdilik elinizden bu kadar geliyorsa, "elalem ne der, onaylar mı" gibi düşünmenize de gerek yok bence.

Saçma. İnsanların öldürdüğü hayvanlar yüzünden kendini iyi hissetmezken o canların bir tanesini sen kendi ellerinle nasıl alacaksın ki?

Niyetin cok güzel ama o hayvani kesebileceginden emin degilim. Iyi niyet yapayim derken daha fazla aci cekmesine sebep olabilirsin. Onun yerine bir kasaba kestir, sonra o eti muhafaza edip kendin tüket.

Hayvanın sorumluluğunu alma kısmı koca bir kendini aldatmaca. Sen onu doğadan kendi imkanlarınla, açlığını gidermek için avlamayacaksın, sen onu bir celepten satın alıcaksın. Asıl olay nefis ve vicdan çatışması yaşaman galiba. Milyonlarca büyükbaş, küçükbaş hayvan artık sadece insanoğlunun et tüketimi için dünyaya geliyor ki klon teknolojisi de kapımızda haliyle doğal bir denge söz konusu değil diye düşünüyorum. Et yemeyi kısıtlamak, daha da ileri götürüp buna bir son vermek çok saygı duyduğum bir duruş. Bir nebze kişiyi bu konuda rahat hissettirebilir evet. Ama o kadar fazlayız ki artık sadece hayvanları değil doğanın en dibini bile sömürüyoruz. Götümüzü yıkadığımız su bile yönü değiştirildiği için götümüze akıyor. Biraz dolu olduğum bir konu umarım fazla sapmamışımdır ama sorumluluğunu almamız gereken sanki daha büyük bir şey.

kendi avladigimi yerim sadece, diyosun.

yoo, sacma degil. yilda bir koyun az geldi, 3 ayda bir ava cik.

Bu durumun spor kanalını takip etmenizle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Ben her fener puan kaybettiğinde maç başlığına girip sadece hahahahahahahahaha yazıyodum attılar beni bi senenin sonunda :d

@catch the arrow +1

futbol başlıkları sorun değil. sorun başlıklara yazan kişiler ve alınan çaylaklar çok saçma sapan kafalarda. zaten herhangi bir kalite beklentisi yok. benim arkadaşım zamanında gayet 10 kaliteli entry girip sırasını beklemeye başlamıştı. o hesap hala yazar değil. aynı arkadaşım geçen sene çoğu boş, bol küfürlü ve bakınızdan ibaret 10 entryli bir hesap daha açtı. o hesap şu an yazar, efendi uslu olanı hala sıra bekliyor. futbol başlıklarına bakıyorum, karşısındaki rakip takım taraftarı diye o*** ç*** demekte beis görmeyenler var.

sözlüğün mevcut hali, nicelik > nitelik şeklinde ve işletmeci kafası ile baktığında da bunda sorun yok. neticede adam gelecek click sayısına bakıyor, sitesinin kayda değer olup olmamasına değil.


ekleme: bak brad pitt'in başına gelen güzelmiş. keşke aynısını, aynı şeyi yapan diğerlerine ve de "rakibe ne kadar çok küfür edersem, o kadar iyi taraftarım" diye düşünenlere de yapsalar. futbol başlıkları okumaya değer olur. ben sadece engelleyip geçiyorum mesela.

çare tema++

bu kadar futbol/survivor meraklısının sözlükte toplanmış olacağına inanmıyorum.
bildiğin birileri manipülasyon/gündem değiştirme operasyonu yapıyor.
mesela bugün bildiğin gss'yi öven tipler doluşmuş.
adamlar ülkede medya bırakmadı, sözlüğü kendi haline bırakır mı?

pasif agresifim. sinirim en cok kendime zarar veriyor.

pasif agresifim, en çok kendime zarar veriyorum ama zaman zaman çok yakınımdaki insanlarla alakasız patladığım oluyor. bunu değiştirmek için stresten ve tartışmalardan olabildiğince kaçınmak dışında bir şey yapmıyorum.

sinirliyim. çabuk parlıyorum.

Değilim, hatta şimdi düşünüyorum da haksızlık olmadığı müddetçe sinirlendiğimi anımsamıyorum. Orada da aslında hissettiğim şey sinirlenme değil çaresizlik'e refleks gösterememe, yani yine çaresizlik. Hakikaten hiç kızdığım birşeyi anımsamıyorum çok ilginç.

Gerçekten büyük bir mesele olduysa birden sinirlenir parlarım.

Bazı dönemler çok agresif olabiliyorum, normal bir soruya bile ters cevap veriyorum ama bu durumu fark ediyorum hemen ve o gün iyi olmadığımın bilincine varıp olabildiğince az insanla muhatap oluyorum.

Çok sık yaşadığım bir şey olmadığı için de değiştirmeyi düşünmedim açıkçası.

Değilim. Çok sakin bir insanım.
Çok nadir sinirlenirim ama sinirlendiğim zaman da öfke kontrolü problemi yaşarım. Kendimi dizginleyemem, sonradan çok pişman olacağım şeyler yaparım. Bu genelde bana yılda 1-2 kez olur.

Hayir degilim.
Sinirlenirsem de genelde bu yemek yuzunden olur, onda da sadece soylenirim kendi kendime. Soylenerek desarj oluyorum. Zaten en baba sinirim 5-10 surer sinirlensem bile.
Eskiden sinirli bir yapim vardi ama o gunler cok eskide kaldi.

Genel olarak değilim, alttan almayı da süreç yönetmeyi de çok iyi beceririm ama bazen çileden çıkıyorum.

Kimseye zarar vermedim, kendime zararım da olmuyor sadece o anlık yıpranıyorum.

Trafikte sürücü veya yaya olarak daha az sinirlenmeye çalışıyorum. Allahtan arabam yok, yoksa kendi terapi sürecim çok daha zorlu olurdu herhalde.

Giderek düşen bir tahammül sınırım var. Aynı kişilerden aynı şeyler gelince o sınırı daha yüksek bir ivme ile geçiyorum. Genelde pasif agresif ya da fiziksel herhangi bir sonuca varmayan hatta bağırmaya bile çoğu zaman varmaya sesteki değişimlerde (titremeye başlama veya yükselme) olayı kesiyorum hemen hemen her zaman. Kendime veya başkalarına fiziksel zarar vermedim yıllardır. Tahammül sınırım düşerken, öfke kontrolüm de yükseldi zamanla.

Sinirliyim,özellikle tahammülümün azaldığı insanlara,olaylara karşı.. Sinirim geçtikten sonra kendime çok kızıyorum, haklı olsam da neden boşveremiyorum diye üzülüyorum.. Öyle en ufak şeye parlamıyorum tabi, ama inceliksizlik,düşüncesizlik beni çileden çıkarıyor..

anlık çok çabuk yükselişlerim oluyor. çevremdekileri bu ani çıkışlar yüzünden kırıyorum. trafikte deliriyorum. sonradan kendime kızıyorum ancak ne fayda.

çok sinirliyim. çabuk sinirleniyorum. sonra soğuma evresine geçip aynı konu için sinirden kendimi yiyorum. aynı sinir beni mide hastası da yaptı. işin kötüsü düzelmiyor da :(

sinirli değil pamuk gibi insanım ama öfkem çabuk alevleniyor (çok da çabuk sönüyor).

fcking no.

çok çalıştım bu konu üstüne ve büyük oranda kontrol altına aldığım bir öfkem var. Yani, aslında sinirli bir insan olduğumu bilmeyen kişi "ya sopiro da budist rahip gibi bir insanmış, bu kadar sakin olunmaz" falan der muhtemelen.

Öfkelenince de bağırıp çağırmıyorum da Hollywood'daki psikopat karakterlere dönüşüyorum. Gözlerini size dikip tane tane, sakin bir ses tonuyla laf anlatmaya çalışan birini düşünün, hani aksiyon filmlerinde hafifçe gülümseyip yavaşça ayağa kalkarak "Johnny, ah hah, Johnny, Johnny, Johnny.." falan diyen tipler vardır ya. Ben de öyleyim. Ama çok, çok nadir bu kıvama gelirim.

Gerçi normalde de suratsız olduğum için, çok bir şey fark etmiyor olabilir.

Kısaca: sinirliyim.

Bence bu soruya bizden ziyade en yakınlarımızın cevap vermesi daha doğru olur. Sonuçta insan kendisine karşı ne kadar objektif olabilir ki?
Soruya cevap:

Bence değilim. Ortada ciddi bir haksızlık olursa sinirlenebilirim. Sinirlenince kendime ya da etrafımdakilere zarar vermiyorum.

hiç değilim, sinir bozucu derecede sakinim hatta. sinirli insan en nefret ettiğim insan tipi, sinirli olsaydım kendime hiç katlanamazdım muhtemelen; bu da daha çok sinirli yapardı. buradan şu sonuca varabiliriz ki sinirli insanların sinirinin büyük bir kısmı kendilerine. o yüzden öyle anlarda koşarak uzaklaşıp kendini yiyip bitirmesini beklemek lazım.

Maalesef evet. Bu durumu daha çok içimde yaşamaya çalışıyorum ama kimseye doğrudan çatmasam da sinirli olduğum fazlasıyla belli oluyor; hareketlerim sertleşiyor, insanlarla iletişime geçmekten kaçınıyorum, kısa kısa cevaplar veriyorum ve en uç noktada diş sıkarak ağlayacak duruma geliyorum. Sinirlenince tek istediğim sakinleşinceye kadar yalnız kalabilmek.

ooo sinirli de laf mı, o biçim. hemen her şeye sinirlenebilme kabiliyetim var. lisede falan hocalarla sıkıntı olabiliyordu ama en çok kendimi etkiliyor bu durum. daha çok olaylara/olgulara? sinirlenirim. kendi kendimi yiyorum, bir yere vardığı da yok. değiştirmek için herhangi bir şey yapmıyorum. olaylar/olgular kendini düzelttiğinde her şey düzeliyor zaten. çevremdekiler de beni böyle kabul etsin, kimseye haksızlık yaptığım, kırdığım olmuyor. ha kırarsam, o zaman bana çektiri çekebilirler.

değilim

Hayır, çok sakinim. Tüm sinirimi kendime yöneltiyorum bu yüzden bi 10 seneye patlarım gibi geliyor.

vermiyorum. kendimi kötü hissetmiyorum.

Vermiyorum. Başta kötü hissediyordum ama artık saçma görüyorum. Hava koşulları çok kötüyken söylemişsem veririm 2 tl falan

veriyorum.siparişin tutarına göre fazla verdiğim oluyor ama genelde 1 tl veriyorum.az mı diye düşününce de her gittiği yerden 1 tl alsa günde 20-25 tl bahşiş için uygun bir miktar gibime geliyor. ek gelir sonuçta maaşını ben ödemek durumunda değilim. kaldı ki bazı restoranların yemek sepeti fiyatları daha yüksek kurye çalıştırdıkları için. yani zaten ürün alırken ödüyorsunuz.

paketçilik yapmış biri olarak çok da siklemiyoruz ama bu biraz da çalıştığın bölge ile ilgili. Öğrenci, orta sınıfımsı yerlerde çalışırken böyle bir beklenti çok olmuyor zaten. Paket ortalaması zaten düşük oluyor bi şey beklemiyorsun sen de doğal olarak.

eskiden 2 tl falan veriyordum, özellikle hızlı geldi mi.

şimdilerde pek para yok, bozuk olursa veriyorum. eskiden kartla ödeyince veremezdim, şimdi yemeksepeti ile ödeyince bile veriyorum. katkımız olsun az da olsa.

2-3 lira veriyorum ben

Bahşiş veriyorum.

işini yapan adama neden bahşiş veriyorsun dostum?
vermiyorum, 1 lira bozuk yok derse sonra getirirsin derim.

vermiyorum, kötü hissetmiyorum.

ben yemeksepetinde ödemeyi önceden kredi kartıyla yapıyorum, zaten kartı da sisteme tanıttığım için hiç ekstra uğraşmadan sipariş ver dediğim anda ödeme yapılıyor. Kurye gelince de direkt yemeği verip kendi gidiyo yani bahşiş vermek istesem bahşişi elimle hazırlayana kadar adam apartmandan çıkar(zemin katta kapının dibinde evimiz). Onların da beklentisi olduğunu sanmıyorum.

eve yemek getirene sabit 5 lira veriyorum. para kolay kazanılmıyor, ben de çok zengin değilim ama yine de çalışan, emek harcayanı biraz sevindirmenin iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.

Yemeksepeti vs. çok sık kullanmıyorum ama kullanırsam da kart ile ödeme yaparım genelde. Bu zamana kadar hiç vermedim, kötü de hissetmedim. Zaten, çoğu kurye acele ile teslim edip gittiğinden böyle bir şeye gerek de kalmıyor. Nakit versem, 9 lira tutsa ve 10 lira versem mesela, "kalsın" derim zaman zaman.

Paris daha büyük şerefsiz, Helen biraz kader kurbanı. Yani en nihayetinde dönemin şartları nedeniyle istemediği bi evlilik yapmış sonra Paris'e kapılmış, Paris bi prens olarak yaptıklarının ne büyük sonuçları olacağını biliyordu, buna rağmen yaptı.

paris çok mu iyi? başkasının karısına sulanıyo, kadının aklına girip onu kaçırıyor.

Al birini vur ötekine.

Olimpos Dağı’ndaki üç tanrıça, Hera, Athena ve Afrodit, Nifak Tanrıçası Eris’in ortaya attığı ve üzerinde "En güzeline" yazan altın elmayı paylaşamaz. Bunun üzerine baştanrı Zeus, altın elmanın kime verileceği konusunda Truva Prensi Paris’i hakem tayin eder. Üç tanrıça, kendisini seçmesi için Paris’e çeşitli rüşvetler önerirler: Hera güç, kudret ve iktidar vaat eder; Athena bilgeliği ve aklı; Afrodit ise dünyanın en güzel kadını Helena’nın aşkını vaat eder.

sonuç olarak bütün suç eşeğin aklına karpuz kabuğu düşüren afroditte dağılın beyler:)

Paris hikayedeki kötü adam. Helen'i ayartıyor. Tamam eyvallah da Helen de "aa evliliğim kötü, o zaman bu elemanla kaçayım" demiyor. Aphrodite'in etkisi ile gidiyor Paris yoluna. Paris'in Aphrodite, Athena ve Hera ile olan "Altın Elma Güzellik Yarışması" olayının sonucu o da.

Peleus ve Thetis'in düğününe Eris (kavga/karmaşa çıkarma tanrıçası) davet edilmez. Eris de düğünü basar. Ortaya bir altın elma atar. En güzel olana gibi bir şey yazıyor elmada. Athena, Aphrodite ve Hera elmanın kendi hakları olduğunu iddia eder, en güzel kendileri olduklarını düşündükleri için. Zeus'a karar vermesi için baskı yaparlar. Zeus da "taraf olup diğer kadınların düşeceğime, ölümlü bir adama kitlerim görevi" der. Paris'i seçer bu konuda. Seçmesinin sebebi de geçmişte Ares ile olan bir olayı var Paris'in o.

3 tanrıça, Hermes ile birlikte yeryüzüne gelir. Paris'in karşısına çıkar. Hermes olayı anlatır, hepsi vaatlerini sunar, kendilerini en güzel seçmesi ve elmayı vermesi için. Hera, ona avrupa ve asya topraklarının kralı olmayı vadeder, Athena ona savaşta güç ve bilgelik vadeder. Aphrodite ise en güzel kadının (insan olan) aşkını sunacağı vaadinde bulunur. Paris de artık abazan olduğu için mi yoksa ergen olduğu için mi bilmem, Aphrodite'i seçer ve altın elmayı ona verir. Spartalı Helen'in, Truvalı Helen olmasının hikayesi böyle başlıyor.

ekleme: yazıyı bir ara yarıda bıraktım o sırada @moderniko yazmış bile. :D

bunun lezzet ve yağ oranı gibi bir standardı yok ki. tavuğun butu yağlıdır göğsü yağsız, mesela dana kıyma yağlıdır, pirzola çok lezzetlidir falan. vücudun parçasına göre değişken.

bacon sevmiyorum ben mesela, genel olarak da tercih etmiyorum domuz ama bazı salamlarda falan güzel olabiliyor. zaten o salamların da sırf dana etlisi bulunmuyor. (yurt dışı)

yerine göre yağ oranı değişir. amsterdamda kaburgasını yedim, sosis olarak da yedim bence enfesti

allahsızlığı yayma kürsüsü başkanı bir etobur olarak ukrayna'da çok yedim. farklı türleri var ve hangisi nasıl adlandırılıyor bilmiyorum. tat olarak saydıklarının hepsi domuzdan daha güzel ama sonuç olarak domuzunki de et ve et her şekilde güzeldir sjfsk. ben en çok mangallık olanlarını sevmiştim, bizdeki gibi şişe geçirip yapıyorlar eti marine ettikten sonra. hayvanın neresidir bilmiyorum. o inanılmaz lezzetli.

Polonya'da bir türk arkadaş yaptı sanıp yemiştim mutfakta bulunca, domuz etiymiş ukraynalı arkadaş yapmış, farkını anlamamıştım.

yedim ve özlüyorum. bi ingiliz kahvaltısı olsa da yesem keşke.

jamon diye şahane bir şey var.

Alisik olmadigimdan olsa gerek bana tadi ağır geliyo ne kadar denediysem sevmedim.

ağır, kötü, etmem.

kadıköy'de pizzacı da yemiştim ama hangi dilim pizzacıydı hatırlamıyorum. biraz ağır ama güzeldi.

Jambon, sosis ve bacon olarak güzel. Schnitzel fena değil. Biftek olarak dananın eline su dökemez. Başka hallerini yemedim. Yediklerimi, biftek hariç tavsiye ederim.

Yağ oranı tavuk ve hindiden daha fazla. Dana ile parçaya göre yarışır. Dana antrikot ya da bonfilenin yerini tutmaz asla domuz biftek.

@iyi olmayan gececi;

kadıköy moda pizza bar

hamburgerini yemiştim. ama çok açsan yiyebiliyorsun, ve çok lezzetli geliyor. ama doyduğum an bir ısırık daha alamamıştım. çok ağırdı tadı. kalanı sokak köpeğine vermiştim. normalde bir iskender yer, yan tarafa geçer bir iskender daha yerim ama doyunca yenmeyecek bir haldeydim.

açıkçası kokusuna dahi dayanamıyoruz yolumuzu değiştiriyoruz bu sebeple asla yemem.

yoo, olmuyorum.

Hayır olmuyom

Eniği ilkokuldan beri cümle içinde görmemiştim kullanırken. Manık nedir? Bu arada hayır, olmuyorum.

Saçma geliyor daha çok yavru deniyor galiba.

nawar + 1
Eniği görmyeli çok oldu, manığı hiç duymamıştım.
Özetle, sinir olmuyorum, kulağımı tırmalamıyor.

Panter emel kimmis peki?

enik yavru köpek sanırım, manık ne bilmiyorum da bunlara bebek denmesi niye rahatsız ediyor ki? bebekler sonuçta.

Manik duymadim da sacma geliyor, cok da rahatsiz etmez. Ben bebek demem.

yaşlı köpek denince neden sinir olmuyorsam, bebek köpek denince de o yüzden sinir olmuyorum. enik dense daha çok hoşuma gider ama.

etimolojisini bilmemekle birlikte baby'den geldiğini farzetsek, sonunda bi inceltme, narinleştirme, kıymetleştirme edası var gibi. bunda hemfikirizdir. e her canlının küçükken mıncırarak sevmekten yorgun düşeceğimiz kadar sevimli olduğunu düşünücek olursak? bence sorun yok. sinir olmadığım gibi duyduğumda gülürüm.

Şehrin ormanlarının neredeyse talan edilmiş ve her yerde inşaat varken, bir de bu küçücük şehirde neredeyse 20 milyon kişi yaşıyorken asıl şaşırılacak olan, buna şaşırmanın kendisi değil midir?

Doğru düzgün şehir planlama ve belediyecilik olmadığı için.

cevplara baktim ve epey sasirdim. siz cografya ogrenmediniz mi, ya? bu ulkenin guney dogu'sunda ne var? suriye çölü. arap yarimadasi ne? çöl. guney iran ne?

toz emmis sicak bulutlar geziyor uzerimizde. acaba neden, degil mi? fotograflarimiz hep puslu. acaba neden, degil mi? te alla'im...

ilaveten, lodos da te afrika'dan toz getiriyor.

@e haliyle 30 yaşındayım sebebin "900 kilometre güneydoğumuz çöl, ondan toz var"ın olmadığını bilecek kadar mevsim geçirdim yani. Bulutlarla gelen toz ile şehirdeki arasındaki farkı gördüm defalarca. Kaldı ki inşaatları inkar etmek. Büyük başarı. Ayrıca "fotoğraflarımız aca neden puslu?" derken? Umarım trollüyorsundur. Üslup onu gösteriyor gerçi.

@e haliyle, dünyadaki tek çöl arap yarımadasındaydı ya zaten.

tereyağ,biberler çok ince olacak baya çok çok ince,
direkt domates değil domates sosu,
karabiber,tuz,pul biber ve az kimyon,sarımsak tozu
yumurtanın sadece sarısı beyaz yok.

Tereyağ + sıvı yağ.
Üstüne soğanı at. Pembeleşinde biberleri.
Üstüne domatesi.
Domatesler kendinden geçince yumurtaları çak ve karıştır.

herkesin ağız tadı farklı bir kere. benim yaptığımı sen beğenmezsin, senin yaptığını ben beğenmem.

soğanlı olur soğansız olur tartışmasına dönmesin. ben mesela yumurta sevmem. tek başına yumurta yiyemem. ne kadar başka şeyle karışırsa o kadar yenir olur benim için. o yüzden menemene soğan koyarım.

tereyağ + zeytinyağı. üstüne ince kıyım soğan + biber. biberler ölünce kabuğu soyulmuş ve doğranmış domates. domateslez biraz kendini bırakınca önceden çırpılmış yumurta. sonra iyice birbirine geçirene kadar karıştırılacak. baharat olarak tuz, karabiber, acı toz biber ve pul biber.

mesela kimisi yumurtayı kırıp karıştırmadan bırakır, öyle sever. kimi benim gibi iyice harç eder. kimi az pişirir, cıvık cıvık yer, kimi çok pişirir kerpiç gibi yapar. kimi bol domatesli, kimi domatesi koklatır bol yumurtalı. soğan tartışmasına hele hiç girmiyorum.

yani menemen kadar değişik ağız tadına hitap eden bir şey daha yok.

Zeytinyağı
Ince halka şeklinde kıyılmış yeşil biber
Kabukları soyulmuş küp küp doğranmış domates
Ince kıyılmış maydanoz
Kasede 2 köy yumurtasıni çirpıp icine tuz, kuru reyhan, karabiber, pul biber, rendelenmiş kaşar
Domateslerin üzerine bu karışımi döküp afiyetle yenir. İsteğe gore kaşarin yerine ya da yanına kavurma da eklenir.

sadece tereyagi (sivi yag kullanmadan)
baharat olarak da sadece karabiber tuz

Sarimsak

bence zeytinyağı baya etkili ve mümkünse üzerine sadece bir adet yumurta kırın, domatesler salkım olsun, biber ve soğanları çok pişirmeyin, parlaklığını yitirmesin yani.

Domatesler pişerken çatalla ez iyice özleşsinler.

Küp küp doğranmış acı turşu biber. Ocaktan almaya yakın serpilen karabiber ve ince dilimli sucuk. Benim standart dışı olarak eklediklerim bunlar

zeytinyağıyla pişirdikten sonra en son servis aşamasında üzerine kavrulmuş tereyağı gezdirmek de güzel oluyor.

Menemen gerçekten herkesin farklı yaptığı ve farklı sevdiği bir yiyecek. "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır" şeklindeki mantıksız hali yerine, aynı anlam ile yoğurt yerine, "...menemen yapışı vardır" şeklinde değiştirilmeli bence. Menemene gelirsek; tereyağı (biraz zeytinyağı belki), biber, kabuğu soyulmuş domates ve çırpılmış yumurta şeklinde ve sırasında. tuzu ve baharatı zaten uygun miktarda ve keyfe göre eklenen şeyler. keyfe göre kaşar eklemişliğim çok. nadir de olsa sucuk ya da sarımsak da eklerim ama soğan: ı ıh.

@japon askeri+1

sarımsak kullan @lana sarımsak kullan...ne fazla, ne az..başka dünyaların kapısını aralayacaksın...

domatesin kabuklarını soy ya da rendele içini. domates sararana kadar pişir. daha güzel olduğuu göreceksin. ayrıca en son üzerine ince ince kaşar dilimle altını kapattıktan sonra üzerine koy, sıcağıyla erisin.

eski iş yerimde şahane yapardım. gel gör ki evde meyve dahi yemiyorum, bırak yemek falan yapmayı.

sarımsak +1

biber kızaracak! haşlanmayacak. çorbaya dönmeyecek çıkan yemek.