Yukarı bakacak şekilde çünkü alt katta duruyorlar, üstten gelen yıkama efekti daha iyi temizler diye.

ben de uste getiriyorum umrumda degil ama bicaklar bize batarmis oyle diyorlar

alt taraftan da su vurduğu için ben baş aşağı koyuyorum.

Bıçakları ne makinada ne de normal bulaşıklıkta asla yukarı bakacak şekilde koymam. Çünkü elimi uzattığımda kesme ihtimalim baya artıyor o şekilde. Çatal ve kaşıkları yukarı bakacak şekilde koyarım

Çatal ve kaşıkları yukarı bakacak şekilde koyuyorum, yoksa geniş kısımları altta kalıyor mantıksız geliyor. Bıçaklarda fark etmiyor.

nasıl denk gelirse

Yan koymak gerekir, plastik üzerinde yan koyulması için ayrım bölgeleri var düşünsen iki dudağınınla emdiği pasta kalıtısı çatalalın üzerinde kalmaası kabul edilemez.

Kısaca

Be water my friend

bıçaklar aşağı, çatal kaşık yukarı bakıyor.

kaşıkta önem vermiyorum ama çatal bıçağı yukarı bakacak şekilde koyuyorum öbür türlü sepetin ızgaralarına falan takılıyor sonra çıkarırken bikaç milisaniye kaybediyorum

Blu-ray playrt ile izlenir çok daha kaliteli, yüksek bitrateli ses ve görüntü verir.
DVD ile kıyas kabul etmez

Playstation varsa onda izleyebilirsiniz. Görüntü ultra yüksek çözünürlüktür.

DVD kapasitesi 4-8 gb iken Bluray'de 25-50 gb'tır. Bluray'de teorik olarak 4K'ya kadar film izleyebilirsiniz DVD'de ise belki 720p (ama dvd kalitesi biraz farklı oluyor tabi, çözünürlükle limitlememek lazım, üstte dendiği gibi sıkıştırmayla yani bitrate ile de alakalı). Kapasitedeki fark tek taraf mı çift taraf mı yazıldı ona göre değişiyor. Bluray minimum 6 kat daha kaliteli desek daha doğru olur. Kapasitesi daha fazla olan diskler de var ama ticari olarak yaygın değiller.

En yaygın okuma platformu sanırım playstation, bilgisayarlardan cd okuyucu kaldırımadan kısa bir süre önce bluray koyan bazı üreticiler vardı laptoplara ama onun dışında çok yaygın bir teknoloji değil. Bluray okuyucular da çok satmadı bildiğim kadarıyla.

Bluray bir görüntü formatı değil, yüksek boyutlu veri depolayabileceğiniz bir disk çeşididir.

Yüksek kaliteli videoların boyutları da büyük olacağından, bunu depolayacak medya da büyük olmalıdır. Yani 64 gb'lık usb flash bellekten tek farkı disk şeklinde olmasıdır. Disk şekilde paketlenip d&r rafında satılabilmesidir. Flashdisk veya harddiskle böyle satamazsın.

Pek tutmadı, çünkü gidip raftan disk alıp oynatıcıya takarak oynatmak diye bir şey kalmadı. En son ne zaman mağazadan film satın alıp izlediğinizi bir düşünün. Taşımak için ise aynı video dosyasını çekip okuyabilecek çok daha büyük kapasiteli usb diskler, harddiskler varken niye yazmaya da okumaya da özel donanım gereksin?

Ben bankamatik kullandım hep. Alış satış arasında biraz fark oluyor tabi ama minimum fark, bikaç cent oynuyor küçük harcamalarda.

wise ile parayi tr'deki bir hesaba tl gönderebilir veya wise kredi kartı alıp onun üstünden tl yapabilir.

eurolari tl ye cevirsin, nakit gibisi yok.

Bankasına göre değişir. Bazı ülkelerde yurtdışı harcamalardan ciddi fark alıyor bankalar. Eğer öyle bir durum varsa nakit bulundurmak daha mantıklı olabilir.

Birinci seçenekte bankanın insafına kalmış, kurdan fena geçirebilirler, bir başka sıkıntı ise (özellikle ABD kartlarında çok gördüm bunu) TL ile çekilen miktarı önce USD olarak algılayıp çekmesi, sonradan provizyonu TL'ye çevirmesi. Dolayısıyla Türkiye'den 100bin liralık bir alışveriş yapmak için hesabında 5 bin dolar olması yetecekken 100 bin dolar olması gerekir saçma şekilde. Çok uzattım özet geçmek gerekirse nakit parayla gelmek daha sağlıklı olacaktir.

Bankamatik degil, komisyonsuz bir kredi karti ve nakit

Vergi iadesi varsa vergi iadeni almayı unutma.

Mediaworld.it'e bir bak.

Şehir bazında burada öyle bir teknoloji yeri yok, en iyisi internetten almak olur. Geizhals.de'ye bakabilirsiniz almanya'dan ucuza gelir veya amazon'a tabi. Şansınızı mediaworld'de (media markt) deneyebilirsiniz, ama ekran kartı falan olacağını sanmam. Trony euronics gibi zincirler var ama pc parçası satmazlar. Buradaki bilgisayar dükkanları küçük, mahalledeki yaşlılara pahalıya destek veren ya da 6 yaşındaki çocuklara oyun pcsi satan dükkanlar.

italya teknoloji marketleri kazık. bir type-c kabloya 15 euro verdiğimi bilirim.

çok kötü görünür öyle yapma sakın. lazer yaptır çok rahatsız oluyorsan daha iyi olur.

Ne acayip bir bir sistem ne acayip bi mevsim gecişi demek isterim mesele bir köşe yazısı erkekler gerekmedikçe neden tüylerini almak ister 21.yy estetik anlayışı bu mu Okan Bayülgen nin dediği heryerde kalkık burunlar sanki aynı fabrikadan çıkmış, bir köşe yazısı aklımda kalmış Taylandlı kızlar gögüsü kıllı erkek görünce bakmadan edemiyorlar mış keza yakın zamanda Koreli erkeklerin köseliğinden sakallı biri gördüklerinde çok dikkatli baktıklarını türk youtuberın videolarında görmüştüm. Kısaca sporcu değilsen sal akışına bırak

philips bodygroom tarzı vücut traş makineleri iş görür. ama bence de lazer yaptır.

lazer +1 veya ağda yaptır. hem makine kılları sıfır alamayacağı için pütür pütür kötü görünür, hem de yeni çıkan kıllar daha kalın görünürler kılın ucu eskisi gibi ince değil de kılın gövdesinden kesiti kadar olacağı için.

Hocam denemedigim ve muhtemelen yapilmamasi gereken bir tavsiye vereyim zimpara ya da puruzlu bir tas alip bol bol surtebilirsiniz belki seyreltir, ya da yakabilirsiniz. Biraz daha 'dogal' gozukur. Tras edince daha kotu oluyor hem zaten kesince kotu oluyor hem de uzamaya basladikca iyice kotu oluyor.

Çok yağlıysa belki ısınan kısımlara sıçradıkça o duman yapmış olabilir. Fırında üst ızgaraya sıçrayan yağlar gibi. Bende yok o yüzden neresi ısınıyor bilmiyorum. Yağlı kağıdı altına değil de üstüne koyabilirsiniz o yüzden belki.

Normal değil. başka markanınkini kullanıyorum ama böyle bir şey başıma gelmedi. Ablamda da philips vardı, onda da plastik kokusu vardı iade etti.

Bence de normal değil. Bende Xiaomi var, hatta bu akşam tavuk yaptık ama ben yağlarını alıyorum. Direkt kendi haznesinde yaptık, ne koku ne duman.

normal değil zaten duman yapmasın diye alınıyor.

En üstü cok mu doldurdunuz veya yabanci bir cisim mi unuttunuz? Duman olmaması lazım.

Bizimki de ilk kullanımda aynı şeyi yaptı. Sonra yapmadı. Sorunsuz kullanıyoruz şu an.

Benimki de aynı marka ama hiç duman olmadı. Normal değil.

Yağlı şeylerde biraz duman ama çok koku yapıyor. Ben balkona koydum, rahatım.

Bende hiç duman olmadı ama tavukta koku oluyor tabii, o nedenle airfryer'ı bahçeye taşıyıp orada pişirip eve getiriyorum. Balkon varsa balkona taşıyabilirsiniz.

hiç duman çıkarması yaşamadım. cihazın bir sorunu olsa gerek

baştan söyliyeyim hiç bir servise güvenme. istediği kadar yetkili olsun. gerekirse 1 gece konakla istanbulda cihazını apple'a kendin götür.

@onurrrrr istanbul'da apple'a götür derken, tam olarak nereye götürmeliyim? Apple destek ile konuştuğumda bana bir link veriyorlar, orada da sadece en yakın yetkili servislerinin isimleri, adresi telefonu falan var. Apple'a ait şuraya götür demediler. Nereye gitmeliyim?

Zorlu Center, Bağdat Caddesi veya Akasya AVM'dekine randevu çıkıyor mu? Laptopa bakıyorlar mı bilmiyorum ama eğer bakıyorlarsa gerçek "Apple Center" bunlar. Diğerleri yetkili servis (Gürgençler, Troy vs.)

@nhk ni youkosu sadece Troy gibi yetkili servisler çıkıyor. Bahsettiğiniz AVM'ler listede çıkmıyor. İstanbul'a bir iş için gidiyorum, gitmişken bu üç yere uğramayı denesem mi? Günübirlik bakarlar mı?

www.apple.com hocam bu adreste cesitli iletisim metodlari var, biri ile direk iletisime gecebilirsiniz apple'la. Sizi zaten ustte belirtilen 3 magazadan birine yonlendireceklerdir.

@mirafiori birkaç gündür tavsiye ettiğiniz gibi apple'daki online chat ile görüşüyorum, onların tavsiyeleri böyle. artık çat kapı gidip "hemen tamir etmeyi çalışabilir misiniz" diye yalvarmayı düşünüyorum bir yetkili servise. Desteğe apple genious'lar bakamaz mı diye sordum, İstanbul genelinde 3 hafta full dolu dedi, randevu vermiyor. Yetkili servisi denemekten başka çarem yok :(

garantisi bitmiş olsa Kadıköy Yazıcıoğlu İşhanına götür derdim anlık bakarlar orada ilk katta bi tamirci vardı sıvı teması olmuş macbook'u halletmişlerdi. Fakat şu an ilk aşamada resmi servislerden birine götürüp acil demek zorlamak daha iyi sanırım.

Bence gitmeden birçok servisi arayıp en hızlı yapabileceğini söyleyeni tespit edin.

Apple Akasya, Bagdat Caddesi veya Apple Zorlu Center'a giderseniz onlar en hizli servis hizmetini verir. randevu her zaman cikmayabilir. ama bu isin taktigi var. saat tam ss:59 oldugunda su adreste hazir olun. getsupport.apple.com servislerin gorundugu sayfada yani.ve sonra direkt secip ilerleyin.

her saat basi randevu aciliyor. ama yeterince hizli olmazsaniz baskalari kapabilir. kacirirsaniz bir sonraki saat yine deneyin.

Akasya ve Bagdat caddesi subesi anadolu yakasinda. Zorlu Avrupa yakasinda ona gore birini secin.

olmadi en kotu randevusuz gidin. yine bakarlar sira gelirse ama gelmeme ihtimali de var. sabah erken saatleri nispeten daha bos oluyor.

edit: simdi baktim, onumuzdeki Sali Bagdat caddesinde yer gorunuyor? gec mi bu tarih? o zaman yukaridaki methodu da bir deneyin derim.
i.imgur.com

Yetkili servislere bizzat gittim, 10 günden önce yapan çıkmaz boşuna gezmeyin diyip yolladılar beni. Boşuna 10 kilometre İstanbul'un (biraz tekinsiz) sokaklarında yürüdüm. Neticede kargoda hırsızları zengin etmek yerine, bu şekilde kullanmaya karar verdim. Belki garantisini yakıp kendim tamir ettirmeye çalışırım yetkisiz ama işini bilen birilerine. Muhtemelen sadece bir lehimlik işi var, ama adamlar aleti açıp bakmak için bile 3 gün sonraya anca dediler. Ha meşgul müydüler? Hayır. Kahve sigara eşliğinde sohbet ediyorlardı dışarda. Bu ülke insanı böyle, ümidimi temelli kestim.

o barkod okutulunca bilet sistemde kullanılmış sayılıyordur yani tekrar satamaz. Yani satın almış olur zaten.

Ben mantık yürüttüm tabi mantıken böyledir bence.

Kazımadan, arkasındaki barkod okutularak içindeki ödül gözüken bir sistem varsa bu başlı başına skandal zaten.

Benim bildiğim kazıdığı alanda kare barkod var orayı okutuyor yada sizin dediğiniz gibi olsada demekki serverlarda hangi numarada olduğu belli hatta hangi markete tekele verildiğide belli burdan bu konuda bilgi sahibi olsa bu işi düzenleyen nokta atışı yapıp satın alabilir.

Ben bu durumu değilde kazılan alan için çok yüksek lümen değeriyle altındaki sayılar gözükoyor mu onu merak ediyorum. Hep hayalimdir.

İkramiye çıkıp çıkmadığı kazılan bölgede çıkan karekod ile öğreniliyor, kazıyınca çıkan karekodu kendi telefonuz ile uygulamaya okutup ikramiye çıkıp çıkmadığını da öğrenebilirmişiz.

Uğraşmak istemiyorsak bayide okutur öğreniriz.

Kazı kazan arkasında açıkta duran normal ürün barkodunun ikramiye ile ilgisi yok, o ürünün takibi ile ilgili. Hangi bayiye verildi hangi bayiden giriş çıkış yaptı vs sanırım.

orda ufak bir yanlış var.

o barkod ile çıkıp çıkmadığına bakmıyor. o barkod ürünün ne olduğuna dair barkod. 10 liralık oyun barkodu yada 20 liralık bilmemne barkodu.

kazıma alanının altında seri kodu ve karekod var. yani önceden bakma şansı yok.
ama katekulle istiyorsan kendi kazıdığı çıkmamış bir kazıkazanı sürekli okutarak, sana yok boş abi bu der. sonra okutur. ancak bunun için seni ve diğer oynayanları takipte tutarak kontrol etmediğinden emin olması lazım ki pek umurlarında olacağını sanmam.

Adamin ekraninda yaziyordu tebrikler 500 tl kazandiniz gibi o yuzden sordum

Hocam blender'da videolar görmüşündür, cycles render modda adam sanki oyundaymış gibi döndürüyor dolaşıyor, bırakınca hesaplamaya devam ediyor tabi ama zaten bıraktığı nokta da baya iyi bir şekilde görüyorsun ya hani. Onlar onu GPU'ya borçlu. Bir yandan şimdiki sistemin de fena değil, yani yeni anakart + 3070 , hatta belki i9'dan öbür şeylerden feragat edeceğin için cebine kalacak parayla 3080 yada 4070 falan da olabilir, yazmış olduğun 2. sistemden daha iyi bir sonuç verebilir. Önemli olan bottleneck yapmaması onu da açıkçası ben bilmiyorum ama almak istediğin ekran kartı + 7700k bottleneck diye ararsan çıkacaktır.

Black fridayde ben daha şimdiye kadar hiç bir elle tutulur bişey görmedim. Zaten son yıllarda iyice balon oldu. Kaldı ki ekran kartı dediğin şey kadar karaborsa olan bişey yok son yıllarda dolayısıyla o cephede bişey çıkacağını sanmıyorum. 40x0 serisi zaten çıktıktan 1 saniye sonra tükendi.

Bende hala 1070 var 2016'da aldım hala AAA oyunları 2k 60fps oynuyorum (rdr hariç). Blender'da render için kullanmadım açıkçası ama yine de fena değil bence dolayısıyla 3070 bile alsan yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Marvelous designer için kullanıyordum ve baya performanslıydı 1070.

ben de lidl'dan alıyorum. daha önce başka marketlerden de aldım. bizim siirt fıstığının aynısı gibi geliyor bana, o yüzden daha iyisini aramıyorum. siirt fıstığı antep'e göre daha yağsız ve aromasız olur zaten. kaliforniya fıstığı da öyle.

Bana siirt fıstığı da aromalı geliyor. Antep'e göre daha zayıf olduğuna katılıyorum ama california fıstığı yerken bir tat gelmiyor bana, en azından benim denediklerimde.

tatlari antep fistiklara gore daha eksi bence. antep fistigi daha tuzlumsu daha yagli.

ben de almanya'da kuruyemisleri genel olarak begenmedim, Türk marketinden tadim almistim bariz citirlik farki vardi ama alistim sonra.
antep fistigi da hic antep fistigi gibi gelmemisti sanki taklit markalar gibi düsnmüstüm.

ben de ilk antep fistigi aldigimda bayat sanmistim :D

www.amazon.com

Şunlar wonderful hocam. Çeşit çeşit seviyor bu adamlar. Büyük ihtimalle sana no salt denk gelmiştir. roasted&salted olan bizim alışkın olduğumuza çok yakın.

Lidl’dan almıştım, çok beğendim. Tavsiye ederim.

amerikadayim ve bence baya kotu buranin antep fistiklari. Bizimkilerle alakasi yok. En buyuk uretici amerika olabilir ama kaliteli oldugunu gostermez. Sanirim bizdeki en kaliteli cinsi oluyor.

Normal çünkü dünyanın en iyi Antep fıstıkları yunanistan, Türkiye ve italya diye söyleniyor.

Bir şeyin çok satılması en iyisi olduğunu göstermiyor ki Türkiye'de de acayip dandikleri var.

Bu arada ben gene güzel fistiklar yedim ya Avrupa'da amerika menseili. Bence alınan markaya bağlı biraz

Buradan dene;

cleanup.pictures

1a) photoshopta el emeği göz nuru fotorötüş yapmaca
1b) sadece arkadaki zübükse problem onu hareket ediyormuş gibi blurlamak veya yüzüne başkasını koymak
2) meşhur bir yerse internette aynı açıdan çekilmiş foto bulup kendini monteleme+biraz ışık düzenlemesi
3) hüzünbaz palyaco'nun önerdiği gibi online temizleme siteleri
4) internete arkadaki zübüğü düzeltin diye istek atmak (beklenmedik sonuçlar çıkabilir)

redditte odalar var

Cevaplar biraz genel olmuş, bu iki inputtan nereye gideceğimi bilemedim açıkçası :D O yüzden platform bişey sormuştum, hızlıca ikili anonim başlatılabilecek bir muhabbet. 30-100 kişilik chat grubu, discord grubu değil

Acip bakin sirke gibi kokmuyorsa bi yudum alin tadi da garip degilse icilir.

Dibe çökmüş tortu olabilir ama üzerinde herhangi bir tabaka oluşmamalı. Duru olmalı, bulanıklığı olmamalı.

Şişenin boynuna kadar doldurulmuş olmalı. Omza kadar doldurulmuş hatta daha az ise oksijen tadını olumsuz etkilemiştir.

Şarabın bekledikçe asiditesi arttığı ve pet şişelerin de çözünülürlüğü olduğu için şarap yapımında ve özellikle muhafazasında pet şişe kullanılması uygun değil.

@Mirket, plastik kesin gecmistir saraba dimi? icmeyelim en iyisi.

Tadı güzelse kıyamam ben de, sen ne yaparsın bilemeyeceğim. Ben kuralları söyledim :)


Ama yüzeyde tabaka veya herhangi bir şey varsa, kesin dök. İçersen, oluşmuşsa dipteki tortunun şarabı bulandırmamasını sağla. Çalkalamadan, yavaş yavaş koy kadehe.

@Mirket, valla ben de dokerim normal sartlarda ama kiyamadim buna. yuzeyde de dipte de bir tortu yok, su kadar berrak gorunuyor. kararsiz kaldim resmen.

bildiğim dilde bir film/dizi ise dublajlı izlemiyorum ama almanların falan dublajlarını duyunca dedim ki türkler bu işi daha iyi yapıyor.

çoğu ülkede dublaj işi birebir diyalog çevirisi değil de sesli betimleme şeklinde yapılıyor. türkiye'de dublajın iyi yapıldığını söylebilirim ben de. çocukluğum haricinde dublajlı film/dizi izlemişliğim yok. orjinal sesin bastırılmasına dayanamıyorum.

İyi dublajlar var ama hepsi iyi değil açıkçası. Filme uydurmaya çalışıyorlar ama gerçek dışı bir konuşma tarzı ortaya çıkıyor. Harry Potter'da Severus Snape çok yavaş konuşuyor. Türkçe böyle bir dil değil. Sungun Babacan'ın dublajlarını biraz kulak tırmalayıcı buluyorum. Farklı dillerde çok kötü dublajlar duydum.

Eğer değişmediyse rusların dublajını bi görün. Tek bir kişi hiç vurgusuz duygusuz şekilde herkesin repliğini okuyor.

İddia ediyorum, bizimkiler dublajda dünyada bir numara.

Bazen farklı dillerde dublajlı filmlere denk geliyorum klip şeklinde. Çok tekdüze geliyor. Sanki tüm ülkede 2 kadın 2 erkek ses aktörü varmış da hepsini onlar yapıyormuş gibi. Mesela İtalyan'lar dünyanın en iyi dublajın kendilerinde olduğunu söylerler, az denmeyecek kadar italyanca dublaj izledim, bence berbat. Türkçe dublajlı bir film izlemeyeli çok uzun zaman oldu ama eskiden tv'de denk gelince rahatsız etmiyordu. Tabi ne kadar başarılı olurlarsa olsun ağız hareketleriyle çıkan sesin aynı olmamasına beynim bir türlü alışamadığı için hangi dil olursa olsun orjinal tercihimdir.

Vallaha ben de bunu derdim ama misal hanima dinlettim, birkaç farklı yabanciya dinlettim. Meh dediler. Bana sanki bize süper geliyormuş gibi geldi, bilemiyorum.

Animasyonların farklı dillerde dublajları var YouTubeda karşılaştırmalı. En iyilerdeniz diyebilirim. Japonlar da iyi

Normalde dublajli film izlemem ama animasyonlari sirf kalitesinden dolayi tirkce dublajli izliyorum. Bence cok kaliteli. Hatta oyun dublajlari da cok iyi uncharted en iyi ornek.

ana dil etkisi diye dusunuyorum. aliskin olmadigimizdan yani atiyorum ispanyolca bilsen bile ana dilin degilse garipsersin. bizim cok iyi oldugumuz dusuncesi de bunun yansimasi.
bazi dublajlar iyi olabilir ama bazisi cok garip geliyor.

gecen bi dublaj sanatcisi instaya kucuk bir bolum koymustu yaptigi dublajdan. acayip ovguler almisti ama bana asiri yapay geldi ses tonu. ozellikle cocuk oyuncu dublajlari cok itici geliyor bana. tam ifade edemedim ama cok yapay iste.

hepinize teşekkürler.. bir türke almanca veya fransızca dublajı yapay gelebilir ama benim merak ettiğim örneğin bir ispanyol kendi dilinde film izlerken rahatsız mı oluyor yoksa işte ne güzel dublaj olmuş hiç altyazı okumakla uğraşamam mı diyor? bunu öğrenmek için çift ana dili olan biri olmak lazım galiba. ben de kaliteli ses sanatçılarının yer aldığı dublajlı filmleri seviyorum ama biraz da alışkanlığın etkisi var. game of thrones'un dublajı çok kötüyken, yüzüklerin efendisi serisi gayet güzel bir şekilde izlenebiliyor.

Dünyanın en iyi dublajı bizde. Sinemacılıkta dünyanın en iyi ilk üçündeyiz dizilerde de öyle.

Merak edip reddit baktim; türk diyen yok.

Herkes kendi ülkesininkini beğenmis (bir finli begenmemis). Demek ki bunun genel gecer bir bilgisi, sıralaması yok. Bize bizimkisi iyi geliyor Fransıza Fransız versiyonu japona japonca.

Dediğim gibi zaten dinlettiğim yabancılar takmadı hiç. Kendi dilimiz diye böyle.

2022 yılında hollywood netflix vb. filmlerine yapılan dublajlar herkeste iyi kötü belli bir seviyede. ama eski filmlere yapılan dublajlarda farklar çok bariz. ya da güncel eserlere daha yerel daha küçük firmaların yaptığı dublajlarda. çok iyiyiz çünkü halkımız altyazı okuyamıyor ve başka türlü izletemeyiz.

İki gün geçmiş ama cevap yazmadan geçemeyeceğim, çünkü çok sevdiğim bir konu.

Dünyada 1 numarayız diyebilir miyim bilmiyorum, ama çok iyi bir seviyede olduğumuz kesin. Belki de dijital yayınlar ve yapımları gelişmeden önce dünya lideriydik diyebiliriz. Ama dijital platformlar bölgesel yayınlara ve dublaja çok önem verdiler ve çıta yükseldi.

Ama biz bu sektörde 50-60 yıldır çok iyiyiz, en büyük nedeni de Yeşilçam'ın çok hızlı ve çok fazla film ürettiği zamanlarda oyuncuların dublaja vakti olmadığı için (bir çoğunun da sesi iyi olmadığı için) seslendirme sektörümüz çok gelişmiş.

Filmin orjinal dilindeki senaryonun yani oyuncunun ağzından çıkan orjinal repliklerin çevirisindeki hatalar veya anlatım eksikleri değil konumuz bana göre. Konumuz bu işin teknik kısmındaki başarımız aslında.

Repliklerde Kullanılan kelime sayısı çeviri ile tam tutmadığında aynı anlatımı yapmak için zorlanıldığı kısımlar elbette olur.

2000'li yıllarda Hotbird uydusunda yabancı (çoğu avrupa) kanallarında holywood filmlerine denk gelirdim, neredeyse tamamı yukarıda denildiği gibi sesli betimleme şeklindeydi.

Yani filmin orjinal sesi, konuşmalarla birlikte tüm ses biraz kısılmış ve üstüne dublaj dilindeki adam/kadın simultane çeviri yapıyor gibi.

Bu arada aklıma geldi anlatayım, ya Mehmet Ali Erbil ya da Okan Bayülgen, ya da ikisi de birden. Bir programda bir anı anlatıyorlar seslendirmeyle ilgili.

Zamanında uzakdoğudan bir şekilde yurda giren filmlere dublaj yapıyolarmış, ama tabi ki senaryo yok çeviri yok. Filmin gidişatına göre kafalarına göre konuşup o an hikaye uydurarak dublaj yapıyorlar.

Bir filmde kadını ve erkeği seslendirirken aşkım sevgilim diye filmi aşk filmi gibi çeviriyolar, ama filmin sonalrına doğru anlaşılıyor ki bu kadın erkek kardeşlermiş :)

Bi tane usd ADC lazım, behringer um serisi ya da scarletler var en popüler, onlar gibi. Windows'taysan amplitube veya guitar rig kullanılabilir, hem standalone hem de ableton gibi programlara plugin gibi. Mac'teysen yine amplitube veya garageband ya da logic pro kullanılabilir. Tabi ki amplitube gibi guitar rig gibi bir sürü simülatör var da aklıma şimdilik onlar geldi. Ben logic pro'nun içindeki efektlerle kendimi tatmin ediyorum.

Hoparlör yoksa alman gerekir tabi monitörün ya da laptopun üstündeki hoparlörden çıkan ses, ses değil. İdeal olarak monitör bir hoparlör alabilirsin ama kaliteli stereo multimedya hoparlörler de iş görür bence. Veya kulaklık.

Gitarı bilgisayara iki şekilde input edebiliriz

1 onboard ses kartı (pasif irig vs ya da direkt saplamak)
2 düzgün bir audio interface (apogee jam, ya da tam ses kartı)

birincisi o iş için tasarlanmadığından biraz oluyor gibi gelse de gerçek harici audio interface'e göre arada uçurum olacak ses kalitesi olarak.

Yani en azından apogee jam gibi bebek arayüz ya da audient id4 gibi doğru düzgün bir alet (ya da focusrite ya da motu ya da bin tane var düzgün ses kartı driver'inin olduğuna eminseniz alın windows kullanıyorsanız. Mac'teyseniz hepsi olur behringer falan da) şart aslında.


Yazılım da çok var en yaygınları

Ik Multimedia Amplitube (Hiç sevmem)
Native Instruments Guitar Rig
Overloud TH-U (Favorilerimden)
Bias Amp2
Softube (çok modelleri var)
Neural DSP (çok modelleri var)

daha da epey var, logic'in studio one'ın çoğu daw'ın da kendi amfisi oluyor.
Yukarıda saydıklarım daw'sız stand alone olarak da çalışır.

Bilgisayara gitarı girdik düzgün bi gain ile, yazılımla amfi modellemesi yaptık e nerden duycaz bunu en az 5" sürücüsü olan kabin de lazım. Eski müzik seti olur, aktif hoparlör olur artık bütçenize göre.

Kayıt vs uğraşmayacaksanız, bilgisayarla aranız iyi değilse bi tane dijital amfi modellesi pedal alın geçin bence. Zoom GX1 Four mesela başlangıç ve orta seviye için gayet tatmin edici ucuz bir alet, minnacık her yere de geliyor.

Ya da direkt roland cube, boss katana gibi bi dijital amfi ile de yukarıda saydığımndan çok daha ucuza çözebilirsiniz çeşitli amfi tonları almayı görece iyi bi ses kaynağından kompakt olarak.

Canlı kullanımda ayrıca kontrolcüye ihtiyacınız olacak midi pedal ya da ascii klavyeden aparılmış foot switch falan. Bir sürü iş o da.

Kötü demiyorum bu arada en düzgün sonuçlardan birini veriyor amfi modellemeleri IR'ler ile ama hali hazırda bu iş içinde değilseniz ilk başta bağlamsal uzay boşluğunda bulabilmeniz kendinizi çok kolay. Hesap etmediğiniz epey parametre girecek işin içine çok tak çalıştır bir çözüm olmayabiliyor da. Stüdyo ortamında da canlıda da yıllarca kullandım (canlıda en son uğraşmaktan şişip basit bi dijital pedal aldım onu kullanıyorum tak çalıştır)

başlangıç için "rocksmith tone designer" çok rahat iş görür bence.
www.youtube.com

90'lara gerek yok, hala aynı müzikler çalıyor o oyuncaklarda. Evet hala satılıyolar :)

Hatta melodiyi mırıldanabilirim şu an dilimin ucunda, evde çocuğun oyuncak sepetinde olmalı bir tane, akşam bakarım unutmazsam.

Elinde direksiyon olan biri kaydedip yuklerse amme hizmeti yapmis olur :) Benim de kafama takildi simdi

Şunu buldum ama müzik tuşuna basınca çalan şarkı bizim bildiğimiz şarkı değil;

www.youtube.com

@john bloor Evet bizim zamanımızdaki müzikler değil bu. Benim de dilimin ucunda :) duysam güzel bir nostalji duygusu yaşayacağım.

@mirafiori arkadaşa katılıyorum. Biri YouTube’a yüklese baya izlenme alır gibi geliyor bana içeriğe göre. :)

"Döküm tavada kaplama olmaması Türkiye'de yasak" diye bir şey okumuştum 3-5 yıl önce.

Bende Lava'nın döküm tavası var, işini yapıyor. Ama başka marka kullanmadığım için iyi mi kötü mü olduğunu bilemiyor ve tavsiye edemiyorum.
Hafta sonu T-Bone yaptım. Aslında biraz tavada mühürleyip fırına atmam gerekiyordu ama tembellik edip sadece tavada pişirdim. Her zaman olduğu gibi inanılmaz duman oldu. Mutfakta yangın çıkmış gibi bir duman vardı. Görüş mesafesi düştü, öksürük yaptı vs. Bir daha evde çok kalın et pişirmeme kararı aldım. Ama bunlar döküm tavanın suçu değil, benim suçum sanırım. Lezzetli bir antrikot yapınca tadı muazzam oluyor, tüm pişmanlıklar yok oluyor.

artık emayesiz döküm tava yok gibi. emaye aslında iyi bir şey, döküm tavayı kullanmayı kolaylaştırıyor, çizmemek önemli tabi. bunun için de sürekli tahta kaşık vs. kullanmak gerekli.

emayesiz dökümleri kullanmak, yıkamak ve bakımı yapmak yer yiğidin harcı değil.

Doğrudur emaye kalkıyor. Teflon kaplama gibi düşünün. Bizim aldığımız sırlı dökümlerin içi hep kalktı kullanmıyoruz artık. Full döküm almak daha iyi.

Bende emayesiz döküm var ama deterjan değmiyor, bazı kullanım kuralları var. Ben alıştım. Çelik kaşıkla karıştırıyorum, çizildi derdi yok. Markası dökümcübaba

bende 2-3 sene önce aldığım kalitelilerinden var gayet güzel ama yarı fiyatına hatta daha da azına yerli markalardan iyi olanlardan da var neredeyse aynıya yakın. alacağın çok spesifik özel değilse iyi yerliler daha performanslı oluyor.

Ben 10 yılı aşkındır kullanıyorum bir tane model. kendiminkini de tarz olarak çok sevdiğimi söyleyemem ama pratik (bol cepli, su geçirmez vs.), nispeten her şeye uyan bir tarzı var. Sıcak da tutuyor tabi, dolayısıyla kışlarımın vazgeçilmezi diyebilirim. Bendekinin tek sorunu çok ağır olması. Belki yenilerde bu sorun giderilmiştir ama kaz tüyüne geçince baya rahatlıyorum mesela. Bugün alsam columbia yerine patagonia alabilirdim belki, bu tarz outdoor montta.

alacağım çok spesifik özel değil. Düz boyner'e gideyim o zaman.

Beden ortalamadan farklıysa, S veya XXL gibi, outlet mağazalarına bir bakmanızı öneririm aynı montu yarı fiyatına bulabiliyorsunuz.

decathlon fiyat konusunda 8 de 1 fark var. columbiada kalite süper değil sonuçta. düzgün temizlenirse makinada dışını yıkamazsanız decathlonda 5 sene idare eder.

Abd’den almıştım bir mevsimlik columbia 20 dolara 3 yıldır giyiyorum hiç eskimedi, su geçirmez, sağlam ve şık. Ama aynı dönemde aldığım decathlon için de aynılarını söyleyebilirim. Columbia TR’de ve Avrupa’da çok pahalı, bence o kadar para vermeye değmez. Decathlon da aynı işlevi görüyor.

Amazonda güzel indirimler oluyor. En az yarı fiyatına hatta 3te 1 fiyatına alabilirsiniz. Almanyadan gönderiyorlar.

valla dostum eğer Erzincan'da falan yaşıyorsan belki evet ama istanbul sakini birisi olarak bir monta 5-6 bin lira vermeyi gereksiz buluyorum. decathlon'daki montlar fazlasıyla işimi görüyor. 5 sene idare etmezse de gider yenisini alırım. 10 sene idare etsin gibi bir takıntım yok, modası da geçiyor zaten, 10 senelik montla gezmek de istemem.

Euro 3 lirayken 25 euroya bir Columbia termal yelek almıştım. Hala kullanıyorum ve taş gibi.

Mont bilmem ama benim geçen sene asgari 3500 falan iken 1600 lira gibi bi para verip aldığım bot 3 ay gibi basit şehir kullanımında yırtıldı, bildiğin yırtıldı yani. Normalde doğa sporları ile uğraşan insanların aldığı bir ürün. Geri gönderdim kontrole ama yapabileceğimiz bir şey yok diyerek bana geri yolladılar. Bana göre pişmanlık

Ben almadım, nedenini anlatayım.

Askında geçen sene gözümü karartıp alacaktım bi denemek için ama ısınamadığım iki şey var. Birincisi günlük kullanım için tasarımlarını hiç beğenmiyorum. Marka zaten outdoor üretiyor, haliyle o tasarımlar da daha çok doğa yürüyüşlerine falan uygun.

İkincisi çok üşüyen bir insanım ve o incecik şeyler hiç beni korur gibi gelmiyor hala. Ama insanlar kaz tüyü hiç üşütmüyor vs. diyordu hep ancak almaya gittiğim gün mango man'de tam istediğim gibi baya kalın, kapüşonu ve içi yünlü baya güzel bir mont gördüm hem de bu da kaz tüyü :D kaz tüyü olunca da kapkalın olabilen mont oluyormuş demek ki dedim ve baktım ki fiyatı da 900 lira. O sırada columbia montlar 3.500-4.000 arasındaydı.

Mangodan aldım çıktım, mutluyum. :D

illa columbia alıcam diyosan metro marketlerde de indirimler oluyo. 1000 liraya dün kadın kışlık mont vardı.
bence değmez bu arada. kuzey avrupa ülkelerinde yaşamıyoruz sonuçta. hem o kdr sert kış yaşamıyoruz hem de gelir düzeyimiz aynı değil:)

değmez.

son zamanlarda aldığım Columbia ayakkabı polar filan eskisi gibi kaliteli değil. onun yerine craighoopers alıyorum.

2010'da aldığım columbia montumu halen canavar gibi kullanıyorum.
kışın sadece içime bir tişört giyip atıyorum kendimi sokaklara.

bir tane de north face var. o da aynı şekilde.

farklı alternatifleri denemedim ama her ikisi de verdiğim paranın hakkını sonuna kadar veriyor.

Payoneer nasıl çalışıyor bilmiyorum ama hesaba 17€ ekleyip hepsini çekemez misiniz?

normaldir muhtemelen, öyle deli gibi dumanlamaz, caps at daha isabetli yorumlayalım

Çok doldurmuşum heralde. Azalınca biraz çıkan duman arttı. Max çizgisi kadar doldurmuştum yani, belki bikaç mm daha fazla.

Ben 2006 gibi gittim ve gittiğimde general post office'in orada oyun salonu/casino gibi bir yer vardı, oraya girip tepsiyle bozuk para ittirme makinesinde 50€ falan harcamıştım Bişey kazandım mı? Hayır, ama çok eğlenmiştim hala hatırlarım. Gerçek para olunca hoşuma gitmişti heralde sonralarda böyle avm salonlarında oynadım ama ödülü olmayınca o hissi vermedi.

Sadece 1 aksaminiz varsa o saatlerde acik olacak tek yer publar olacaktir. Temple Bar bolgesine gidin, gozunuze kestirdiginiz bir pubda canli muzik, Guinness vb zaman gecirin.

Dublinde yaşayan biri olarak, size tek önerim temple bar bölgesine gitmeyin. Tam bir kazık bölge. Hele temple bar tam bir turist avcısı. Her yer leş ve evsizden geçilmiyor.

Eğer bira içecekseniz aşağıda ismini verdiğim yerlerde guiness içebilirsiniz. 6.95 guiness bu arada. daha pahalısında kazıklandığınızı düşünebilirsiniz.

-Grogans goo.gl (Bence en iyi guiness burada satılıyor.)
-The long hall goo.gl
-Ryan's goo.gl (Burasının bifteği güzel)
-The palace bar goo.gl (Temple bar bölgesinde)
-George goo.gl (Burası gay club ama straight giriş sorunu yok. Gece dj çıkıyor gece 2-3e kadar eğlence oluyor.)

18 sonrası kahveci falan bulmak çok zor(Ertesi sabah içmek isterseniz g.page ). Çoğu yer kapanıyor.
Sokaklarda yürürken eşyalarınıza dikkat edin. En az istanbul kadar tehlikeli.
Eğer bir kadın sizi durdurup bir şeyler soruyorsa kesinlikle çevre kontrolü yapın. Sırt çantanızdan bir şeyler alınıyor olabilir.
Eğer sabah vaktiniz olursa phoneix parka gidip geyikleri arayabilirisiniz. Şansınız varsa bulursunuz.
Toplu taşımaya kart basmadan binmeye çalışmayın, kontrol oluyor. 100 euro cezası var.

Ben olsam Hard Rock Cafe’ye gider tişört alırdım :D

ranchero +1

www.losaltosistanbul.com

Beyoğlu
Ayrıca Teşvikiye'de de Ranchero var.

Asmali'da picante vardi orasi iyiydi

Kimsenin umrunda değil o yüzden. Meloni'ye oy vermeyecek/vermemiş olan kesim zaten italya'daki politik instabilitiden ve diğer nedenlerden dolayı demokrasiden umudunu kesmiş durumda. Ayrıca rekor sandığa gitmeme oranı var. Meloni'nin partisinin %25 (7.3m) gibi bir oyu var. Diğer 4 sağ partiyle birlikte toplam %43'e geliyor. (Kıyas için, merkez sol ana parti olan PD %19 (5.4m), toplam merkez sol %26, 5 yıldız hareketi de %15, kalanlarda tekli, çoğu %1 altı alan partiler)

Benim konuştuğum insanlar yine de umurlarında olmadığını söylüyorlar, zaten hükümeti kurması aylar sürer o da en fazla 2 yıl ayakta kalır diyorlar.

Açıkçası ben de nasıl bu kadar oy aldığını anlamadım. Seçim propagandasını başarılı bir şekilde yürüttüğü için söyleyenler var. Yıllardır merkez sol ve 5 yıldız hareketi stabil bir hükümet kuramadı onun bıkkınlığı var. Sağ'daki öbür partilerde yıpranmış ve yıpratılmış partiler. 5 yıldız zaten kendi kendini bitirdi bir noktada. Berlusconi zaten 85 yaşında ama ona rağmen %8 oy alabiliyor.

Yani merkez sola olmayan güven, sağ tarafta yaşlı Berlusconi ve yine geçen yıllarda kendini kanıtlayamayan Salvini yüzünden geriye kalan tek adayın Meloni olması gibi yorumlayabiliriz belki. Berbatın iyisi yani.

dünyada siyaset sıkışmış durumda zaten. avrupadaki liderler alternatifsizlikten yerlerini koruyor. italya'da seçime katılım yüzde 64. oturmuş demokrasilerde kim gelirse gelsin devletin idaresi bir şekilde gidiyor.
corona sonrası bu ekonomik yıkıntıları kimse almak istemiyor. italya'da zaten sol bu yükü almak istemediğinden bu durum böyle. eski siyasi yapılarda solcular umut olarak göreve gelirler ekonomiyi düzeltirlerdi daha sonra meyvesini sağ yerdi. artık sol uyandı yıkık ekonomileri almak istemiyorlar.
yunanistan örneği çok açık çipras aldı düzelti sonra gene sağ geldi.

r/nostupidquestions dogru gibi

r/CasualConversation da olabilir

Hapise girmeden baskana nasil kufredilir diye sormak istiyorsan da r/UnethicalLifeProTips

Teşekkür ederim öncellikle.

Başkanların kendisi eder mi diye merak ediyorum zaman zaman. Yanındaki danışmana, bir bakana, ya bir yürü git ifadesinin daha argonunu.

en uygunu r/nostupidquestions herhalde. veya r/findareddit ten daha uygun bir subreddit var mı diye sorabilirsiniz.

makine ile alıyorum ben. en ince ucuyla.

lazer belki kesin çözüm ama sakalın bittiği yerde kalemle çizilmiş gibi bir iz çıkarıyor. fazlasıyla çirkin bir görüntü bence o.

şundan bahsediyorum
scontent.fteq3-3.fna.fbcdn.net

Her berbere gittiğinde sir ağda yaptır.
Zamanla azalır.

kıllara değil ama cımbız eziyetinize bir son vermek isterim. tıraş edilen tüylerin daha kalın çıkacağı miti bir yanılsamadan ibarettir. eski yeni bir çok çalışma bunu gösteriyor.

kökten yeni çıkan kıllar herhangi bir dış etkene maruz kalmadığından, her yeni şey gibi gıcır gıcır ve parlaktır, henüz güneş ve dış etkenler yüzünden ağarmamış ve zedelenmemiştir. yeni kesildiği ve köke yakın olduğu için dokunduğunuzda da küt ve güçlü hissedilir. kısa bir aramayla bu konudaki çalışmaların hepsine ulaşabilirsiniz ama bir örnek yazı bırakayım.

www.healthline.com

o yüzden böyle uğraşacağınıza çıktıkça basın jileti diyorum. ben de yıllardır böyle yapıyorum ve en ufak sorun yok.

lazer yaptırıyorum ama hiç tam anlamıyla bitmedi.
ağda cımbız vs çözüm değil tekrar çıkar. lazer azaltır.

Yüz için olan ağda bantları var, ben onlardan kullanıyorum. Kuaföre gittiğimde de orada ağda yaptırıyorum.

@teritori gercekten igrenc bir goruntu zaten o sekilde degil de rastgele 6 7 noktaya ates seklinde yaptirirdim yaptirsaydim.

agda veya jiletle dalarak daha fazla kilin uzamasini tetiklemek istemem ama agda denenebilir

nikon'u bilmiyorum ama canon d-slr lensleri evrensel. yani en azından son bıraktığımda öyleydi. sadece crop'lu makinelerin lensleri (EF-S olanlar) full frame gövdelere uymaz. full frame makineye uyan lensler (EF olanlar) crop'lu gövdelere de uyar, hepsi birbirine kullanılır.

son dönemde takip etmedim, canon'da durum bu. yani yepyeni 2022 model bir gövde de alsanız, 10 yıl önceki lensi takıp kullanabilirsiniz. sadece teknolojisi geri kalır (sessiz ve hızlı odaklama, imaj sabitleme vs)

nikon'da da durumun farklı olduğunu sanmıyorum.

Elinizde 18-105mm varsa yeni makine alıp almamaya karar verene kadar işinizi görür. Yanına belki prime lens (nikon 50 mm) ekleyebilirsiniz.

18-55 mm için aynı şeyi söyleyemem. Ayarları hatırlayana kadar o da iş görür ama keyifle kullanılacak bir lens değil. D90 gövdeyi kullanmaya devam edecekseniz kronik sorunu olmayan ikinci el lens araştırın derim. (Güncel fiyatlarını bilmiyorum ama Nikon 16-85mm, tokina 11-16mm, tamron 12-24mm bakabilirsiniz. Son ikisi geniş açı lensler)

ilk önce elinizdeki makineyle bol bol fotoğraf çekin. doğru pozlama nedir, doğru ışık kullanımı gibi şeyleri iyice kavrayın ardından zamanla nasıl fotoğraflardan hoşlandığınızı anlarsınız buna göre makine ve lens tercihleriniz netleşir.

Ben D80'i yakin bir zamana kadar kullaniyordum. Hatta D5100 aldiktan sonra da kullanmaya devam ettim beni daha cok tatmin eden bir model oldu.

Nikon lenslerin hepsi birbiriyle uyumlu (1950'lerden simdiye kadar), hatta D90'da kendi focus motoru oldugu icin eski tip lenlseri de autofocus ile kullanabilirsiniz. 3xxx-5xxx serisi icin AF-D lensler gerekiyordu mesela auto focus icin.

Donusturucu iyi performans vermiyor bence, kalitelileri almadiktan sonra hep bir focus sorunu oldu benim tecrubemde. Nikon devam edecekseniz dedigim gibi gerek yok zaten.

Lens alirken bakabilecegeniz iki deger DX (D90'in da dahil oldugu kucuk frameler) mi FX (full frame, genelde en ust segment makineler) mi oldugu. Ikisi birbiriyle uyumlu olmakla beraber kucuk sensore gore oldugu icin yaklasik 1.5x crop oluyor. Mesela 50mm fx lensi d90'a taktiginda 75mm gibi oluyor. Ama 50mm dx lensi fx'e takarsan kenarda vignette (siyahliklar) olusabilir

bence fotoğrafta teknoloji çok önemli değil. en temeli analog zaten. o yüzden mesela 5 mark ii bile gayet iyi. nikonu bilmiyorum ama full frame değildi sanırım. ama yine de kullanılır. neden kullanılmasın? araba, telefon değil sonuçta sürekli yeni teknoloji çıkmıyor en temeline etki eden. yıllardır kullanılan modellerden iyi bir lens almak iyi olabilir.

aynalı makinelerin lensleri adaptörle aynasızlara bağlanabilir. Aynasızlar için tasarlanmış (yeni nesil dediğin) lensler bunlara uymaz. (herkes aps-c ve fullframe lenslerden bahsetmiş ama bilmen gereken önemli bir bilgi de bu)

Sebebi şu, eski lensler daha uzaktaki (aynanın arkasındaki) sensöre görüntü oluşturmak için tasarlanmış. Yeni lensler hemen dibindeki sensöre.
briansmith.com
cdn.shopify.com
aynasız makineye uzatıcı adaptör koyup o mesafeyi sağlayabiliyorsun. (eski lensi yeni makineye takabiliyorsun) Tam tersi yani aynalının sensörünü öne çekmek mümkün değil ama.

Bu sebeple, çoğu kişi Canon EF lens seti dizer her makinede kullanır zaten. Fakat diyafram, autofocus gibi şeyleri makine üzerinden değiştirebilmek kullanabilmek için (autofocus'un verimli olabilmesi için vs.) çipi olan düzgün adaptörler gerekiyor. Sırf düzgün (Metabones) adaptörler 600 dolar civarındaydı. Ama dümdüz uzatıcı tüpler de var mesela Samyang marka manuel lensleri onunla taksan yine güzel işler çıkarırsın. gibi gibi.

Karadağ, Arnavutluk, Japonya veya Şeyseller

meksika (e vize ama ücretsiz)
azerbaycan
kktc

Azerbaycan

Covid'den beri Japonya bütün ülkelerden vize istiyor ve aslında gayrıresmi olarak girişlere kapalı. Şu an için Japonya'ya sadece Japon turizm firmalarından alınan uçak-otel paket turlarıyla gidiliyor. Ekim ayında Japonya'nın açılışı olacak mı belli değil, rehber zorunluluğu yeni kalktı. Meksika ise Amerika'ya kaçak girişler yüzünden sıkıntı çıkartıyor. Normal yoldan vize almak daha iyi.

Vizesiz ülke olarak Tayland, Filipinler, Singapur, Malezya ve Endonezya da var. Gerçi Endonezya da en son Japonya gibi vizeyi geri koymuştu, en son kapıdan vize alınıyor diye duymuştum ama detayı konsolosluktan almak en mantıklısı olur.

Daha yakın yer olarak Bosna, Kosova, Makedonya, Moldova, Tunus ve Ürdün olabilir. Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan da vizesiz ama oralar o mevsimde fazla soğuk olabilir. Yoksa Kırgızistan'a gittim, güzeldi. Issık-kul gölü özellikle. Yaz için tüyo say.

Urdun kesinlikle. Petra’yi gorun; kizil deniz’de yuzun, wadi rum’da bir gece kalin. Ekim ayinda cok iyi olur hava diye dusunuyorum orda.

Karadağ harika bir yer

Uzak doğu'yu bilmiyorum da yakın bir yer arıyorsanız Karadağ öneririm.

Ürdün, gürcistan, özbekistan

O beyazlayan yerler gözlüğü takınca dışarıdan görünmüyor ki. Evet rahatsız edici bir görüntü ama çerçeveyi çöpe attıracak kadar da değil bence.

O bölgelere inceltilmiş akrilik boya uygulayabilirsiniz.

Çerçeveleriniz kömür siyahı ise rengi tutturmada sıkıntı olmaz herhalde.

Malesef çözümü yok. İnternette gördüğün her şey geçici çözümler sadece. 6 yıla yakın kemik kullandım, 2 yıldır akriliğe geçtim, artık oksitlenme yok :D

gozlugun ustunde melamin sunger denedim, ise yaradi gibi.
aklinizda olsun, link birakiyorum:

en.wikipedia.org

Her bir prize 220 V gerilim gider. Bu prizler genellikle 16 A sigortaya bağlı olur. 220x16=3520 Watt enerji yapar. Yani bir prize max 3520 Watt yükleyebilirsiniz. Bunu aşarsanız sigorta atar.

Anlattığınız ekipman bu limiti aşmıyor gibi.
Toprak hattını kontrol etseniz iyi olur.
Daha derin bilgisi olan arkadaşlar başka tavsiyeler de verebilir.

Uzatmaların üstünde genellikle max kaç w desktelediği yazar. Sizdeki aletlerin max kaç w/kw harcadığına bakın, ona göre değerlendirebilirsiniz bence.

bozulan prizi kaliteli ve orjinal marka bir priz ile mutlaka değiştirin. kararan bölgenin direnci artmış-muhtemelen gevşemiştir. ne yaparsanız yapın o bağlantı ısınıp sorun çıkarmaya devam edecek.

normalde bir priz için elektrikli ısıtıcı-klima vs gibi yüksek güç çeken cihaz bağlı değil ise bahsedilen cihazlar sorun değil. kahve makinası sanırım 800w gibi güç çeker. bütün gün aralıksız çalışmıyorsa bu da sorun değil. şimdilik kahve makinasını sağlam bir prize aktarmak mantıklı olur.

duvardaki tek yuvaya ikili priz takılabilen sistemler var. çok fazla üçlüyü biribirine tak çıkar yapmaktan daha pratik olur.

Maliyetten kaçınmayıp yeni kabloyla 2 hat çekilir kahve makinesini birinde kullanırsın tv-ps bir yerde

O cızırtı sesi tam oturmayan, gevşemiş fiş/priz yüzünden çıkan ark sesleri.

Ehliyetli bir elektrikçi bozulan fişi ve prizi kaliteli bir ürüne değiştirsin, seyyar grup prizlerin üstünde tam oturmayan gevşeyen priz delikleri varsa; fişi prizden çekip grubun içini açın ve fiş giren metal delikleri penseyle biraz sıkıp sıkılaştırın.

Elektrik olmadığına emin olun çalışırken, dikkat.

Replika uygulaması gibi bir şey mi aradığınız?

metahuman

Hayir bu ikisi degil, dijital model olmamali gercek insan lazim

thispersondoesnotexist.com
generated.photos

bu ikisi gibi

generated.photos'ta var bu?? yukarıda ortada new - face generator yazıyor. oradan girin. solda istediğiniz ayarları yaptığınızda, update face derseniz aynı yüzle değişik ayarları denemiş oluyorsunuz.

Ben kullanamamışım demek. Biraz daha kurcalayım

Çok meşhur bir oyun ama belki denemediniz Hotline Miami I ve II çok güzeldir, top down twin shooter hikayesi ilginçtir.

Rogue Legacy rogue lite bir oyun(muş) rouge like gibi ama genel bi level atlama durumu var keyifliydi epey sarıyor.

Sevdiğim diğer indie platformer'lar.
Rayman Origins (indie değil de ubiart)
Rayman Legends (ubiart)
Shovel Knight
Super Meat Boy
Dustforce
Hollow Knight
Celeste

~Stardew ben de 100+ oynadım.

Her telden:
GRIS
distraint
distraint 2
flashback
Helltaker
Monaco
There is no game
Limbo

Graveyaed Keeper'a bakabilirsiniz. Stardew Valley ile "ruhdaş?"

Dead cells
Vampire survivors
Children of morta
Slay the spire
Prison architect
Stacklands
Islanders
Kingdom two crowns
Oxygen not included

Benim de 400 saatim falan var stardew'da. 2D olmasa da bence Minecraft. Tek başıma belki stardew'dan daha fazla oynamış olabilirim, ayrıca arkadaşlarla server alıp modlarla falan arada bişeyler ekleyip 100lerce saat oynamışızdır.

Bir de ben oynamadım ama arkadaşlarım Terraria oynuyor.

Valla ben spotify kullanıyorum ama apple music’e geçsem mi geçmesem mi diye çok düşünüyorum. Tek sebebi de ses kalitesi daha iyi diyorlar, onun harici spotify bence daha iyi.

Senin durumunda Apple Music daha mantıklı gibi duruyor. Ben de düşünmüştüm Apple'a geçmeyi ama yıllardır spotify kullandığım için, playlistlerim olduğu ve discover ve release radar'ın ne beğenebileceğimi öğrendiği için bırakamıyorum gibi bir durum var.

Çok uzun yıllar Apple Music kullandım. Daha sonra denemek için Spotify’a geçtim. Açık ara farkla Spotify diyorum. Bende de tüm cihazlar apple ama apple olması bir fark yaratmıyor. Apple’ın tek farkı uzamsal ses desteklemesi. Çok da önemli mi? Hayır. Diğer tüm kriterlerde Spotify ezer.

@himmet dayi ben aslında aksini düşünüyorum, neleri göz önüne alarak bu yorumda bulundunuz? Spotify connect dışında bir artı göremedim ben ama söyleyecekleriniz fikrimi değiştirebilir.

Spotify çalma sistemi daha mantıklı. Hangi cihazda çalarsa çalsın istediğin yerden kontrol ediyorsun. Apple Music’te değişmediyse hangi cihazdan kontrol etmek istersen ses oraya kayıyor. Örneğin evdeki ses sistemi televizyona bağlı. Ben televizyondan müziği açıyorum, telefondan şarkı seçiyorum, atlıyorum, basa alıyorum vs. Her seferinde televizyonun menüsüyle uğraşmıyorsun.

Spotify’ın öneri listeleri çok daha güzel oluyor. Arşivimde bir tane bile rap müzik yok, apple bana rap öneriyor.

Spotify’da yeni bir özellik var ‘zenginleştir’ diye. O listedeki şarkılara gire listeye şarkılar geliyor. Bence müthiş özellik.

Şarkı sözleri için Apple Music kendi veritabanını kullanıyor. Çok hata ya da senkron kayması var. Spotify bu işin kompedanı olan Musixmatch ile anlaştı. Sözleri olmayan şarkı neredeyse yok.

Podcast dinlemek istediğinde Apple Music’te podcast yok. Farklı bir uygulama. Spotify’da podcast için ekolayzeri kapatabiliyorsun falan. Daha pratik.

Spotify’da yıl sonu gelince çıkan analizler bile tek başına tercih sebebi.

Son olarak arayüzü çok daha iyi bana göre ama bu zaten göreceli.

@himmetday teşekkürler yanıtın için. Açıkçası saydığın şeylerde aksini düşünüyorum, Apple TV de çalan müziği rahatlıkla iPad’den değiştirebiliyorum, başta da belirtmiştim işin bu kısmı benim için birbirlerine karşı avantajları yok, ikisi de aynı kullanım açısından.

Önerilere gelince, haklısınız, spotify daha çok öneride bulunuyor ama bende playlist ile müzik dinleme alışkanlığı yok. Spotify pek albüm önermiyor, liste, şarkı vs bazlı. Bu da benim işime gelmiyor. Apple Music ise neredeyse sadece albüm öneriyor bana, bu biraz daha makul benim için. Gerçi ben her ikisinde de neredeyse hiç önerilenlere girmem. Müzik bilgim biraz fena değil, genellikle neyi dinleyeceğim bilirim.

Arayüz spotify biraz karanlık ve dolaylı geliyor, ama bu subjektif tabi.

Sosyal özelliklere, analizlere vs. gelince, kullanmıyorum ben. Tabi benim kullanmamam sadece beni ilgilendirir, kullanan insanlar daha fazla ve bu yönde spotify gerçekten daha önde.

Bir de spotify Apple TV uygulaması felaket, her defasında telefondan bir şeyler yapmam gerekiyor, oysa Apple Music Apple TV uygulamasında istersen playlist oluştur, istediğin albümü açar, çıkar , arşive ekler, beğenirsin. Yani telefonla birebir aynı işlevsellikte. Ben tv izlerken bir de telefonla uğraşmak istemem açıkçası.

Şimdi bunları sayınca fikrimi beyan etmiş oldum tabi, ama belki bunlara rağmen benim daha önce bilmediğim avantajlı bir özelliği ile aklımı çeler diye düşünüyordum spotify için. Bir de ileride Apple ürünleri almaktan vazgeçersem spotify daha çok işime gelir diye düşünüyorum.

Miband 6

Analog kamera olabilir, eskiden kullanıyorduysa tekrar başlamak hoşuna gidebilir

Pikap

akıllı saat

öncelikle, cevaplardan birinde analog kamera var. analog kamera almayın.
analog kamera günümüz şartlarında pahalı bir hobidir. film bulması ayrı dert, tab ettirmesi ayrı dert.

eğer ufak tefek tamir olaylarını seviyorsa, xiaomi'nin çok güzel bir tornavida seti var. ben babama ondan aldım, adam elinden düşürmüyor.

akıllı saat +1. Samsung'un güzel modelleri var.

Hocam video oynatıcının üstüne işaretlemişler parçaları. La capinera eğer gözükmüyorsa.

yanları çok yukarıdan kısaltırsa oralar düzgün uzamaz, "man bun" olma riskin olur sonunda. enseyi ve favorileri belki toplatabilirsin.

ben saclarimi yandan ayirip arkaya dogru atiyorum, ondekiler kulagimin ustunden arkaya gidiyor ve ensede ayni uzunlukta oluyorlar. Ondeki saclar arkadakilerden 3 kat falan daha uzun yani, eger saclarimi acip one atarsam yandan bakinca 60 derecelik egimli sekilde one dogru. Keserken de gunluk kullandigim gibi toplayip arkadan dumduz kestiriyorum.

Saclarini ne sekilde kullanmak istedigine bagli ama evet arkalari ve yanlari arada hafif kisaltabilirsin, onlere dokunmadan.

Aha da uzadı demeden ben gitmiyordum berbere uzunken saçlarım. Hatta yemişim berberi diyerek direkt unisex kuaföre gitmeye başlamıştım.

Rristretto bianco ben soğuk içiyorum genelde ama havalar serinlediği için sıcak da makbul.

sütlü filtre kahve içiyorum sürekli.

ne istiyosun nasıl bi lezzet arıyosun?

Ben kahveden çok sütçü olduğum için flat white içiyorum.
Chai tea latte havaları da yakın kahve olmasın derseniz. Extra puma ya da şuruba hayır tabii, o zaman gereksiz şekerli oluyor.

çok begenilen tutulan birşey varsa deniyim diyorum.

kahvemi içmek istiyorsun yoksa sütlü , şekerli, şuruplu antin kuntin şeyler mi?
eğer kahveyse espresso, caffe americano veya filtre kahve.

cool limeee

Pumpkin spice sezonu açılmış onlardan deneyebilirsiniz.

White chocolate mocha frappucino

Cok iyi

cold brew iyidir

Hiçbir şey

Kendisiyle herhangi bir işim olmadı zira kazıkçıdır biraz ama Moda'da uğur elektronik var böyle kasetçalardı vhs betamax falan sistemler satıyor belki ona sorabilirsiniz.

soruna cevap degil, tavsiyedir:
roarcraft.com.tr

yine soyulacak eskiyecek.

Cebe kolay girip çıkıyor, ama elde tutarken de güzel bir grip sağlıyor. Güzel bir malzeme. Benimkini 4 yıl falan kullandım yırtılma kalkma olmadı ama (red) kırmızı renkti, %60 falan daha koyu olmuştu ve apple logosu erimişti 4 yılın sonunda.

@mirafiori ben de o hissi çok seviyorum, AliExpress’den çakma alırken cebe sokup çıkarmak işkenceydi, herhalde çakma olduğu içindi o.

www.trendyol.com

üstteki deterjana ek olarak özel süngerleri var. ikisini birlikte kullanınca 0 gibi oluyor. çok inatçı bir pislik ise özel jiletleri oluyor onunla kazıyabilirsiniz.

Hesapları doğru mudur bilmiyorum ama, geçen ay babam Bodrum'a beleş yoldan (ve feribotla) gidip paralı yoldan döndü. Paralı yolun süre olarak yarım saat falan anca fark ettiğini ama benzin olarak 200 tl daha fazla yaktığını söyledi (+ yol masrafı)

ben genelde susurluk'a kadar paralı yoldan gidiyorum. oradan sonra eski yola geçiyorum. en fazla yarım saat fark ediyor izmir'e kadar. oradan da aydın otoyolundan devam edilebilir.

Araba kullanırken alköl tüketiyomuşun suçlamasını inkar edeceği için alkol testi yapacaklardır, çıkarsa promile göre gerekli cezasını alacak çıkmazsa devam edecektir diye düşünüyorum.

dün gece bir arkadaş alkolden ehliyeti kaptırdı. 6 ay ehliyeti kaybetti.

promilin altindaysa bir sey olmamasi lazim

promil üstüyse 6 ay ehliyet ve sağlam para cezası var. arabada bulundurmakta yasal muabbete giriyor.

Çöp öğütücüsü kullandığım dönemde çok işime yaramıştı.
Çeliklerin montajı için alttan vida ve araya konan bir macun yeterli.. ama.onceki evye için silikon vs siktilarsa onu temizlemek gerek.
Derin evye ve güzel bir musluk çok verimli oluyor.
El yatkinsa değiştirmek zor değil

Benim oturduğum evlerde öğütücü olmadı, ama olsa büyük rahatlık olacağını düşünüyorum. Bazen tencerenin dibinde kalan yemekler oluyor yıkarken döküyorsun mesela sonra elinle alıp çöpe atmak zorunda kalıyorsun, yapman gerekmediğini düşün :)

Evye derin ve geniş olursa rahat oluyor. Çift hazneli olanlar bence gereksiz, tek hazne olsa daha iyi. Malzeme çelik iyidir. (mesela : m.media-amazon.com )

Bir de bazısı daha geniş oluyor kenarında kurutma için yer oluyor, bence gerek yok, çelik olanlarda sürekli temizlemek gerekiyor kireç yüzünden. Harici bulaşık kurutma aksesuarlarından alınabilir, hatta daha iyisi eğer mutfağın üstünde dolap varsa orası kurutma dolabı yapılabilir (bunun gibi : 99percentinvisible.org ya da ; cdn11.bigcommerce.com )

Vallaha biraz arastirdim ama bulamadim (Fransızca aradim. Belcika yapımı falan da olabilir tabi).

Bu değildir di mi?
Michou d'Auber

Caché (2005) ?

Michou d'auber doğru cevap, google'da bir kare görmem yetti tanımam için, teşekkürler :)

elektrikli bisikletle toplu taşımaya binme imkanın var.

'Arada sporumu da yaparım, bisiklet kullanma keyfimi de alırım' düşüncesi dışında mı?

@aman, pilleri bitiyormus 2-3 yıla sanırım elektrikli bisikletlerin.

Toplu tasimayla da isim yok aslında. Dağda bayırda kullanicam. Normal elektriksiz bir bisikletim de var zaten.

O yüzden 50 cc daha mantıklı geldi

Ne dersiniz

elektrikli bisiklet bilmem de, dünya üzerindeki en iyi 90cc motora sahiptim bi zamanlar.

honda c90, fiyat olarak 2 tane honda titan alabiliyordun bunu alana kadar, ölümsüz bi motordur, 5. kattan aşağı atarlar, marşa basarlar çalışır.
youtu.be

neyse abi 4.5 litre deposu vardı, pazar günü bi gezdiğimde 3 defa benzin alırdım 1 günde. öyle yani 50 cc ile dağ tepe bayır zor iş. hele hele benzin istasyonundan uzaksan. kaldı ki c90 kalitesine asla ulaşamaycaksın.

50 cc alma bence, 110 cc cub motorlar her türlü yol için çok uygun, o da olmadı 125 150 cc bak.

scooter bakarsan yine depoları muhtemelen ufak olacaktır, 12 13 litreden aşağısı dert oluyo benzin alma konusunda, ortalama 10 litreyle 350 km yapıyordum ben cbf 150 ile. geri kalan 3 litre de yedek depo.

50cc motorda trafik sigortası yok, haliyle kasko da yok. olur ya, porsche panamera’ya kapısından girdiğinizi düşünün. işin sağlık kısmını söylemiyorum zaten ama böyle bir kaza cüzdanınıza epeyce dokunur. bisikletle böyle bir hasar verme ihtimaliniz çok daha düşük.

en temizi 100-125cc motosiklet, eksiksiz ekipman, trafik/kasko.

Ben de aynı dilemmadayım. 50 cc motor şehir içinde ulaşımı belki biraz daha kolaylaştıracak olsa da motorlu taşıt olarak hareket etmek zorunda kalıyorsun.

bisiklet yolları, yaya alanlarından vs. rahatça gitmek varken sağına soluna bakmadan makas atan bmwci ve dolmuşçu magandalarla aynı yolda gitmek zorundasın. he maganda sensen motorla da gidebilirsin bisiklet yolundan yaya yolundan.

şehir dışına çıkmak istesen zaten bi yere gidemezsin 50 cc ile. (tamam londra'dan pekin'e giden var ama yürüyerek dünyayı gezen de var) zaten max hız bayır aşağı 50 ile falan gidiyor o da maksimum devirde. büyük deposu da yok.

bisikletin masrafı yok, belki 50cc'yi daha kolay satıcan ama atıyorum 1000 liraya aldın, kullandığın sürede sigortası bilmemnesi büsürü masraf yapıcan, 800'e satıcan. bisiklette şarj masrafın var bi tek, en fazla iç lastiği değiştirirsin.

@mirafori, 50 cc sigortası fln yok ki. Ve elektrikli bisikletle 50 cc aynı fiyata. Ama satarken benzer şekilde ikisini de 800 olarak satabilecek miyiz? Bu kısmı cidden bilmiyorum.

bir de ben kendi adıma detay verem; trafiğe girmicem aslında. Sadece iş yerine gitmek için 7 km köy yolunda kullanicam. Beton+asfalt yol...

Bir arabam ve bir elektriksiz normal bisikletim de var. Akan trafikte gerekli olmayacak

Marmaristen gidişten bahsettiğinizi varsayıyorum, Kontrol oluyor, çantaları açtırıyorlar. Sınıra uygun miktarda değilse bıraktırıyorlar. Free shop var ama ufak bir tane, fiyatlar yerel markette daha uygun çoğunlukla.

kontrol var ama valiz için var. çok gidip geliyorum daha sırt çantasını açtıranı görmedim. fazlayı sırt çantanıza atabbilirsiniz.

Bugün kos’a gittim döndüm turgutreis’ten; gelenlerin tüm çantalarını xrayden geçirdiler (çanta poşet ya da bavul fark etmeksizin) hem yunan tarafında ben bizim tarafta duty free vardı.

Yakın zamanda sakız'dan çeşmeye geldik. Arabayla gitmiştik arabayı xraye soktular ama uyuşturucu arıyorlarmış. İçki var mı ne kadar var vs. bakan olmadı. Pasaporttan geçtikten sonra havalimanı gibi gümrüğe tabi/muaf etiketleri var da bize bakmadılar. Liman'da duty free vardı ayrıca.

skype desktop app gibi online versionu da var. skype.com'dan giriliyor ikisini de deneyin bence belki biri diğerine göre daha hafif çalışır.

Ben de daha önce sorup araştırmıştım ve bir çözümünü bulamadım, skype kötü bir uygulama nokta; hem macbook hem iphoneda pil yanıyor. Mümkünse facetime başta olmak üzere diğer platformları kullanın.

çakmaları bluetoothla bağlanıyor genelde. o yüzden önermem

Çakmalarla sadece müzik dinleniyor. Telefon konuşmadı yapamıyorsun. Ses kalitesi de iyi olmuyor zaten. Önermem.

Hocam çakmaları çalışmıyor ya. Bu aksesuar desteklenmiyor diyor. Uçağa binince fark ettim bir kere de 4 saat müziksiz filmsiz oturdum öyle. Illa apple almayacağım diyorsanız MFI sertifikası yazanlara bakın ama bence yine de almayın. Hatta Apple alıyorsanız da 2 tane alın çünkü kullandığım en narin ürünler az büküldü mü hemen gidiyor. Bu arada apple marka olanın 1 yıl garantisi var bozulursa değiştiriyorlar hemen.

Sizin ilacınız f.lux: justgetflux.com

Windows'ta dahili var ekran sarartma, ben hep açık kullanıyorum. Ayarlarda display altında night light olarak geçiyor ve ısıyı ayarladıktan sonra sağ alt köşede notification center'da tuşu oluyor hemen kapayıp açmak için. Ya da söylendiği gibi flux ama aşağı yukarı aynı fonksiyon.

Söylediklerinize göre mini almak daha mantıklı görünüyor.
16 GB Ram ve 512 GB SSD sizi çok rahatlatacak.

MacBook Air ile arasındaki fiyat farkı gayet kaliteli bir monitör ve batarya için veriliyor. Fahiş bir fark olduğunu söyleyemem.

Hayatınızın bir anda değişmeyeceğine, her zaman evde monitörde çalışacağınıza eminseniz Mini alın.
MacBook Air alırsanız monitör, klavye vs. bağlamak için adaptörler de almanız gerekeceğini bütçenize ekleyin.

Ama MacBook Air kullanmak da pek çok güzellikle geliyor.
İstediğinizde kucağınıza almak, ufak bir işlem yapacağınızda hiç yerinizi değiştirmeden bilgisayarı açıp yapmak, tatile veya ailenize vs. gideceğinizde hiç düşünmeden bir anda tüm sisteminizi yanınıza almak önemli bir lüks.
Bu arada Macbook'unuzu evde monitöre bağlasanız da kenarda açık tutabilir ve iki ekran sahibi olabilirsiniz. Birinde işinizi yaparken diğerinden YouTube izler veya Whatsapp ile sohbet edebilirsiniz :)

RAM ve SSD dışında önemli bir performans farkı yok, onu da söylemiş olayım. Bir gün satmak isterseniz de Macbook daha hızlı satılacaktır ama şimdiden bunu düşünmeye gerek yok.

Aynı konfigürasyonda Air, bu konfigürasyonda Mini.

Mini+1

bu karşılaştırmada mini baya üstün. (16gb ram ve fanlı kasa performansı da ciddi şekilde fark ettiriyor)

Ben Air kullanıyorum yanımda her işimi yapabileceğim ve pili çok giden bir alet taşımak çok iyi oluyor ama evde de PC'm var, güç için onu kullanıyorum. Sizin ihtiyacınız öyle değilmiş tam tersi evde tek cihaza ihtiyacınız var. Mac Mini.

Taşınabirlik öncelik değilse yüksek speclerden ve fandan ötürü mini daha iyi olacaktır. tabi üstüne monitör ve klavye mouse da ekleyeceksiniz. Piyasayla ilgili en ufak bir fikrim olmamasıyla birlikte eli yüzü düzgün bir monitörün iki binden aşağı olacağını sanmıyorum

Powertec 1700e bakabilirsiniz

Hocam abim geçtiğimiz on küsür yılda eskitmediği braun ve philips makine kalmadı. Bir makineyi 6 aydan uzun kullanamadı, döner başlıklı mı dersin çift silindir gibi olan mı trimmer mı hepsini atmak zorunda kaldı. En son Panasonic Er-Sc40 bu makineyi aldı memnun olduğunu söylüyor cırt cırt tek geçişte kesiyormuş sakalını. Esasında sakal makinesi değil sanırım ama iyi kesiyor diyor.

aprilla paslanmaz bıçaklı olanından kullanıyorum
2mm kesince 1-2 günlük sakal gibi duruyor
ilk gün hoşuma gitmiyor ama haftayı kurtarıyor
3 ve 6 mm başlığını ayrıca takabiliyorsun