hayır genelde yarın gündür zaten. tam gün olanlar ekstra oluyor

Bizde yapiliyor ama tabii ki resmi tatil olmayan kismi bizim iznimizden gidiyor. Hatta bizim sirket sali ya da persembe tek gunluk bi tatil olursa pazartesi veya cumayi da kapatiyor, gelmeyin diyor.

polise gidip ne diyeceksin anlamadım. vardır bi yanlışlık, üzerinde durulmaya değemz.

@elorelia ülkede fetö okullarının önünden geçenler tutuklanıyor, benim telefon geçmişimde aramaları olursa müebbet yerim la :) korkuyor insan ister istemez tabi

kanıtlarla desteklemeye bak. yarın öbür gün ne olur belli olmaz. atiyorum, biri şimdi fetocu diye iftira atsa o kayıtları bulsalar bittin.

aslında aklıma fena bi fikir geldi. illegal paratoplamak

bu şekilde insanları korkutup para sızdırmaya çalışan tipler olabiliyor. hatta haberlerde falan da denk geldim bir kez. öyle bir tongaya düşme sakın.

@doxanikee o Tonga'ya bu ülkede düşecek en son adam benim :) insan huzursuz olmuyor değil ama

huzursuz olman yeterli. tongaya da düşersin dikkat et. olay huzursuz olmamak zaten.

tongaya düşenler de huzursuz oldukları için atlıyorlar o numaralara, büyük konuşma :)

simdi google'dan aradim ama bi muzik caliyo. yanlis aramislardir. cok ustune dusmek istiyorsaniz google'dan arayin bi.

edit : gmail uzerinden ucretsiz arayabiliyorsunuz amerikayi

semazen gosterisi

istanbultourstudio.com

ile iletişime geçebilirsin. kaliteli turlar düzenliyorlar :)

aktivite filan da düzenleyebiliyorlar. gece kapandıktan sonra ayasofya gezisi, gece bir iskelede bir grubun konseri gibi.

galata, sultanahmet

Öyle bir şey yok 90 gün içinde toplam 30
gün kalabilirsin kaç kere girip çıktığının önemi yok, istersen bin kere gir çık farketmez

duration of stay harcadigin gun demektir. mesela benim 4 yillik shengen'im var. 4 yil icinde 90 gunu bitirmem gerek. fazlasini kullanamam.

Mayeskuel

Hayir, senin durum farkli. 90dan fazla yazamazlar oraya. 4 yilda toplam 90 gun degil.

@yoldaki

90 gunde toplam 30 gun seninki

kueles anlamadım açar mısın?

kendisi aşkı derinlerde yaşıyormuş ancak kimileri için aşk rüzgar gibi gelip geçici bir şeymiş (rüzgar sonrası bir serinlik olur ya, onun gibi).

yatalak babanneye anlatir gibi anlatmak gerekirse.

biz romantigiz onlar degil.

krem peynir +1
tekamül hiç yerinde olmamış, tekabül olsa belki bir nebze gideri olurdu sanki.

adamın bomboş olduğunu. bunlara kafa yormayın boşuna.
saygılar.

bir şey olacağını sanmam. sorun çıkarsa açıklarsın, acil almam gerekti vs, konferans davetiyen de yanında olsun. bişi olmaz.

Aynı durumu çek cumhuriyeti için yaşamıştım. İtalyadan almıştım. Kapıda dönüş biletimi sordular. Buradan italyaya geçicem dedim. Onunla ilgilenmiyorum dönüş biletinizi soruyorum dediler. Dönüş biletim çektendi tabi. Gösterdim. Tamam sıkıntı yok dediler. Dönüş biletiniz yanınızda olsun yeter bence. Garantiye almak için italyadan dönüş bileti gösterebilirsiniz bence.

Kapıdan çevrilmezsin ve İtalya'ya hiç gitmeyeceksen mesele yok ama bu vize ile daha sonra İtalya'ya gidersen ya da bilhassa ileride tekrar vize almaya çalışırsan sorun olur.
Bu vize ile gidersen, en fazla niye önce buraya gelmedin falan derler ama sıkıntı olmaz. Bir daha İtalya'dan vize vermeyebilirler ya da tek girişli 10 günlük falan verirler uyarı niteliğinde.
Uzun lafın kısası İtalya'dan vize alıyorsan önce İtalya'ya girmen lazım.
Tavsiyem Fransa'dan al.

2 defa yaptim.sikinti olmadi. ama gene de kil birine denk gelirsen bilemem.

kapıdan çevrilebilirsin. kuzenim yeni alınmış 5 senelik finlandiya vizesi ile avusturyaya gelirken, daha uçağa binmeden türkiyede bindirmediler, "şu aralar kapıda çevirme çok oluyor almıyoruz" diye.

sanıldığından fazla oluyor kapıda çevirme olayı.

şu kadar rahat şekilde "kapıdan çevrilmezsin" diyebilen arkadaşlar nasıl bu kadar rahat konuşabiliyorlar hayret ediyorum.

Çok kez yaptığım için rahat söylüyorum; hatta sonunda uyarı da aldım.
Kapıdan hiç çevrilmedim; en kötüsü Yunanistan'a artık bilmiyorum kaçıncı kez İtalya vizesiyle girerken soruşturuldum. Bir kağıt imzalatıyorlar, yanında kaç para var, nerede kalacaksın..vs sözlü beyanda bulunuyorsun; o kadar; akabinde çıkarken bir sorun yaşamadım.

@tiny penny

sen çok kez yaptın, kaç kere yaptın bugüne kadar? 10? 20? ben son 10 senedir 3 schengen ülkesinde yaşadım, binlerce tecrübe dinledim, bana ve yakınlarıma, birebir tanıdığım insanların başına gelenleri gördüm, dinledim. bizzat benim başıma bile gelenler oldu oturum ile gitmeme rağmen. bu tecrübelerin hiçbiri güzel şeyler değildi ve geleceğini değişltirebilecek sonuçları olabiliyor bu durumların.

mesela senin bu yaptığın sonrası sınırdan çevrilmen ileride master ya da doktoraya giderken 3-6-9 aylık güvenlik soruşturulmasından geçmene neden olabilir. ya da direkt olarak vize verilmeyebilir. bunlar extreme gibi doğru ama olan/oalbilen şeyler.

vizelerle, devletlerle, resmi dökümanlarla oyun olmaz.

senin durumun tecrübesizlik ile yoğrulmuş bir cesaretten başka bir şey değil.

Tamamen şans. Daha once estanyoya giriş yapıp yapmadığına, tipine ve görevliye bağlı bir durum.
Ben hiç yapmadım ama yapan ve önümüzdeki ay yine bu riski alarak yapacak arkadaşlarım var. Tipin uygunsa ve kalacak yer, dönüş biletini gösterebiliyorsan yüksek ihtimalle geçebiliyormuşsun.
Fakat, kural olarak vizeyi hangi Schengen ülkesinden aldıysan ilk once o ülkeye giriş yapmalısın.

Acik ve net söylüyorum. Fransa,almanya,italya bu 3 ulkeden aldigin vize ile herhangi bir schengen ulkesinden geri cevrilme ihtimalin SIFIR.

kurnaz +1

ben farklı bir nedenle hollanda'dan geri çevrildiğimde, benim gibi geri çevrilen Türkler olarak bir araya geldik. Bunların yüzde doksanı Fransa dahil farklı yerlerden vize alıp da Hollanda'ya girmeye çalışanlardı. Hatta o dönemde döndükten sonra grup kurduk, dilekçe falan yazdık falan, pek bir şey olmadı.

diğer taraftan beraber gittiğim arkadaşım da başka bir yerden almıştı ama tur ile gittiğimizden dolayı o elini kolunu sallayarak girdi. yani bu işler tamamen kapıdaki gümrük memurunun insiyatifinde.

insanlar nasıl bu kadar kesin konuşabiliyor ben de şaşkınım.

Chicago / USA

Düzeni ve insanları nedeniyle Amsterdam'ı çok beğendim

Sankt Peterburg.

Atina
çünkü çok güzel :)
gezmek, eğlenmek, deniz-kum-güneş ne ararsan var. mis gibi şehir.

Ukrayna kiev ve kharkiv.
Caddeler geniş, her yer yemyeşil, tertemiz, hava mis. Datbenin vr savaşın izlerini çok kısa surede atlatmışlar ama unutmamışlar unutturmuyolar. İnsanlar saygılı ve rahat. Kızlar super, inanmazsınız kimse mini giymiş tanımadığı kızları teşhirci diye ilan ve afişe etmiyor. İnanılmaz ucuz. Fakirler, eşek gibi çalışıyorlar ama hayattan zevk almasını biliyorlar. Yrmekler biraz ağır ama çok lezzetli. Vize yok ve yol kısa.

bath, ingiltere. italyan ve ingiliz şehri karışımı bir yer, ortaçağ'dan kalma gibi. büyüleyici güzellikte bir yerdi. yaşamak için aşırı pahalı, zaten zenginler oturuyormuş ama ingiltere'ye bir daha gidersem mutlaka görmek isteyeceğim yerlerden biri.

Bence de atina, yunanistanin her yeri harika.

Bath, demeye gelmiştim ben de.

Cambridge: sakinliği, yine de her şeyin ulaşılabilir, bulunabilir olması, parklar, kültürü vs

İzlanda. Bir yere gideceksem binaları değil de doğal güzellikleri görmeyi tercih ediyorum. İzlanda beni fazlasıyla tatmin etti bu konuda. İnsanlarını ve kültürlerini de çok sevdim.

özgür ortamı, hukukun üstünlüğü, insana saygı, ucuzluk, kolaylık, göçmen friendly olması vs vs sebebiyle abd.

italya südtirol (italyanca ismiyle alto adige). dünya cenneti hatta daha da iyisi :)

Sri Lanka tam bir cennet. Doğal yaşam parklarinda hayvan ve bitki çeşitliliği inanılmaz. Deniz ve deniz canlıları, resifler muhteşem. Çok ucuz, yemekler harika. Insanları çok güzel. Vize de yok.

Her gittiğim yerde hayran olacak şeyler çıkıyor. Çoğunda sosyal hayat beni etkiliyor, insanların alışık olduğumuzdan daha farklı olması ve daha farklı yaşaması, eleştirel şekilde söylemiyorum ama insanların genel anlamda daha saygılı olması gibi (çevreye, diğer insanlara, işe, yaşama vs.).

ilk kez isveç'te bir kasabaya gitmiştim, kasabanın hemen dışı ormanlık alandı, insanlar burada koşuyordu, tek başlarına genç kızlar, yaşlılar, sporcular, yani her yaştan ve gruptan insanlar.

japonya (osaka ve kyoto) huzur ve dinginlik; mesela trafik lambaları yayaya yeşil yandığında kuş sesli bir uyarı tonu kullanıyorlardı.
kiev +1: parklarda yağmurda parasına satranç oynayanlar vardı, metrosu, zarif kadınları.
g.kore: doğa, insanlar
hindistan: huzur(!), hayata bambaşka bir pencereden baktırıyor
kanada (toronto): düzen, herşeyin yerli yerinde oluşu, keşke burada çok para sıkıntım olmadan öğrenciliğimi geçirmiş olsaydım.

isvicre bern

Berlin ve Helsinki.
İkisinin de şehirleşme planına hayran kaldım.
Helsinki'de nüfus çok olmayınca herkesin birbirine saygılı olmasını, şehrin her karesinden cool'luk akmasını, binaların arasından metrelerce uzunlukta ağaçlar fışkırmasını, şehrin tam göbeğindeyken birden göl kenarı ormanlık bi alana geçilebilmesini sevdim. Gençlerin alabildiğine özgür olmasını kıskandım. Yaşlıların doygun ve kendine yetebilen, hayat dolu, halinden memnun haline özendim. Tek sorun bi türlü yaz gelmemesi:)
Berlin'in de yine şehirleşmesine bayıldım, uçakla inmek üzereyken bir başkentin nasıl bu kadar yeşil olabileceğine hayret ettim. Kadınların makyaj, ayakkabı, çanta diye kendini sıkmamasını takdir ettim. Erkeklerin bu kadar centilmen olabilmesine hayran kaldım. Sonra yine gençlerin özgürlüğünü kıskandım.

şehir: new york
şehir+dinlenme: nice
full dinlenme: rize

çok ilginç olmayacak ama berlin diyorum. ha turistik anlamda bir halt yok kanımca. onun haricinde şu sıralar fazla popüler olmasından dolayı özellikle yaz aylarında kalabalık olabiliyor. bu yüzden sinir bozabiliyor ancak genel olarak yaşamak için "hala" en ideal yerlerden biri bence. hem alman düzeni mevcut hem türk popülasyonunun ve çok sayıda farklı türden insanların bir araya gelmesinin etkisiyle farklı bi havası da var. kendiliğinden güzel bir denge oluşmuş. az parayla da keyif alabileceğin yerlerden biri. kendimi bu kadar rahat hissettiğim bir yer hatırlamıyorum. nitekim özgürlükler açısından da özel bir şehir olsa gerek. diğer birçok avrupa şehrinden bu yönüyle ayrılıyor biraz. bir de kadınları var ki... galiba bu şehrin insanlarındaki salaşlığı ve rahatlığı seviyorum ben. ha yeni açılan cafeleri ve cool olacak diye ortadan ikiye ayrılacak olan kasıntı hipsterları es geçiyorum tabii. yine de onlar da zararsız, güzel insanlardır gerçi. yerlisiyse oldukça bilinçli, özellikle mahallelerini koruma konusunda inatçı ve duyarlı insanlar.

avrupa disinda bir yer gezmedim malesef ama gezdiklerim icinde budapeste ve Barcelona cok guzel 2 sehirdi. ozellikle Barcelona yasamak istenecek bir sehir. kuzey avrupanin bitmek bilmez kisi ve suratsiz insanlari yok.

Budapeşte / Macaristan

sıfır beklentisiz gittim Paris'ten güzel çıktı.

Dilenen kimseye çöp dahi almam. Çalışan kağıt toplayan çöp karıştıran çok kişiye yemek yedirdim, para asla vermem çocuksa gider çikolata alırım şeker alırım renkli renki açsa yemek yedirdim.

2 çocuğunu arabaya koyup kağıt toplayan bir ablamız var yokuş yukarı arabasını görürsem iterim 2 tane oğlu var bir gün dilendiğini görmedim. Işıklarda çorapsız bekleyen adama çorap aldım verdim baktım ertesi gün yine çorapsız geziyor bir daha beş kuruş harcamam ona. Öyle işte.

i have a story
günün birinde börekçide kahvaltı ederken bir çocuk gelip abi açım bir çorba parası verir misin dediğinde gel abim otur börek ye demiş bulundum.Sonra çocuk abi kardeşlerim de aç diyince al burdan börek onlara götür dedim. Geçmiş gün tam hatırlamıyorum ama çocuk 40-50 liralık börek aldı gitti.Ben kahvaltımı bitirip okula yöneldiğim zaman aynı çocuk yolda benden 1 dal sigara istedi..

bu da böyle bir anımdır. O gün bugündür kimseye bi bok almam.

"ölen dilencinin banka hesabından milyon lira çıktı", "gündüz dileniyor, gece mercedese biniyor; gizli kamera görüntüleri" tarzı haberleri yıllardır görüyordum ancak he deyip geçiyordum.

sonra,

bir tanıdığım ankara'da yoksul denebilecek bir semtte kentsel dönüşum çerçevesinde yapılan konutlardan bir ev aldı. evin balkonu gecekondulara bakıyordu. balkonda otururken o taraflari izledim. akşam üzeri evin çocukları olduğunu tahmin ettiğim bebeler geldiler. büyük bir sini vardı bahçede. üstüne topladıkları paraları yıgdılar hep bir yandan. kagıt ve demir paralardi ancak kagit paralari sonradan tumleterek elde ettiklerini dusunuyorum. neyse, sonra hemen paralar bir araya getirildi, baba paralari cebe koydu(bir deste para bu arada), bir miktar parayi cocuklara verdi. cocuklar gidip et kola falan alip geldi. mangal yaptilar. arkadasa soyledim. mangal yapiyolar la dedim. sasirdim cunku. para ritueli hep boyle, mangal falan da cogu gun boyle dedi. o gunde beri dilencilere bi sikim almiyorum. vermiyorum da. cunku o sana aldirdigi bir ogun yemek ile sadece kendi kazancindan arttiriyor. sen almasan sonunda acikip kendisi cebinden alacak.

bana bi defa avm'de çok kötü halde olduğu belli olan kadının biri gelip:

"evladım çocuklarım çok aç nolursun yardım et" dedi bende abla nakit yok dedim, "para istemiyorum bari yiyecek bişeyler al" deyince dayanamadım kalktım napsam diye hemen önünde oturduğumuz pizzacıyı gösterip pizza almamı istedi. mecbur alacaktım,neyse orta boy pizza siparişi verdim, kadın hayır hayır deyip kendisi büyük boy olanı istedi ve garsona söyledi ardından da büyük kolayı da yanına kaynak yaptırdı aldı gitti amk. ben kendime 22 tl'lik masraf yapmıştım kadına 36 tl'lik yemek almıştım.

velhasıl çoğu sahtekar olabiliyor çok ısrar etmese geç git.

hic sallamıyorum. hangi birine yetişcez. sokaklar dilenci asalaklarla dolu. ihtiyacı olan iş bulsun bulamıyorsa belediye, valilige basvursun amk. boku cikti istanbulun. siz bunlara verilen her lira memleketin gelecegine vurulan bir baltadir.

Aç insana tabiki yemek alırım da aç insan ne bulursa onu yer ve şükreder. Hamburger, pizza nedir? "Kahven nasıl olsun?" diye sorup yürümek gerekir. Acıyacak bir durum yok.

Hayir, almiyorum.
Gecen gun kadikoyde otururken masamiza geldi bi tane bebekli. "Para istemiyorum, bebegimin mamasi bitti" dedi.

Bizim arkadas o an bosta bulunup "ne istiyosun, hangi mamaysa alicam" dedi. Kadin "bebelac 1 numara" dedi, arkadas da Gitti migrosa, 2 kutu aldi. Arada 5-10 dk var yok yani.

Kac saat daha oturduk (raki masasi) kadin gelmedi. Arkadas da 2 kutu bebelacla kaldi oyle.

geçen gün okulun orada akbil doldururken 8-9 yaşlarında bir çocuk akbil büfesine dayanmış herkese "abla açım" "abi açım" diyordu önce "yok kardeşim" diyip uzaklaştım sonra çantamda pastaneden aldığım tahinli çörek, kurabiye falan olduğunu hatırladım geri döndüm koşarak, "aç mısın cidden bak çantamda kurabiye var vereyim mi sana?" dedim o da yarım ağız "yk abl dğlm aç" dedi. hani evet güven sarsıcı oluyor cidden, öğrenci olduğum için burada yazılanlar gibi kimseye pizza falan alamam zaten ama böyle şeyleri yaşamama/görmeme/okumama rağmen o an "açım" diyene yemek verebilecek ya da yemeğimi paylaşabilecek durumdaysam hayır diyemem sanırım.

hatta bir keresinde taksimde bir adam "abla açım 2 lira ver" falan dedi 100 metre önümüzdeki teyzeye, kadın da verdi adam valla kadın gidince büfeye girip döner aldı. bu tarz şeyler de oluyor, kimin doğru kimin yalan olduğunu bilemiyorsun.

ben tüm bu dilenen insanlar, aç ve açıkta olanlar benim suçum olmasa da hatta çoğu numaradan dilense bile önlerinden geçerken sahip olduğum şeyler için (çok bir şeyim yok da yani yeni ayakkabı aldıysam ondan, elimdeki telefondan, cüzdanımdaki 10 liradan vs.) utanıyorum, sanki ben çok iyi bir hayat yaşarken onlar o şekilde sürünüyor ve bunun sorumlusu da benmişim gibi hissediyorum.

sanırım malım biraz tşk.

Bişey satıyorsa alınır. Bir kalem, selpak dahi olsa bişey satan birinden alışveriş yap. Hatta 1 lira istiyorsa 2 lira ver.

Para isteyene verme yemek isteyene alma. Sen belki evinde pırasa yiyorsun o senden döner ekmek, pizza istiyor.. yani suistimal olabilir. Para isteyenin suratına bile bakmadan uzaklaş zaten.

dedi ayca'nın yazdıklarını okuyunca 'Aaa, ben mi yazdım dedim'. Sonra nick'in gördüm, 'Ya ben şaka yapıyordum, hakkaten ben yazmışım galiba' dedim. :)

Çok fena utanıyorum olan malımdan. Öyle çok malım da yok ama işte, yolda yürürken telefonum, cebimde öyle çok sayılmayacak bir param var. Fakir durumda birini gördüğümde kendimden utanıyorum, çok suçlu hissediyorum. Ki hissetmekten öte, suçlu olduğumu da düşünüyorum. Gidip özer dileyesim gelmiyor ama içimden geçmiyor değil.

Yemek isteyen biri olduğunda elimden geliyorsa yardım etmeye çalışırım ama 'Ben tokum, para ver'e çevirirse 'Ben de kredi kartıyla alacaktım, param yok ki'ye yatarım. Ki yanımda nakit taşımadım uzun süre çalınır diye, bir açıdan çok da yalan değil. Para isteyenlerle ilgili şöyle bir durum yaşadım. 5 yıl önce, üstümde çok borç olan bir dönem aysonuna iki gün kala parasız kalmıştım. İşten çıkışta da servisi kaçırmıştım, cebimde de eve gidecek para yoktu. Kasım ya da Aralık'tı sanırım. Bir arkadaşımı aradım, ondan borç alacaktım 20 TL ama arkadaş Okmeydanı tarafında. Ben de Beşiktaş merkezdeydim. Yol param yoktu, başladım yürümeye. Mecidiyeköy'ün arkalarında bir yerdeydim sanırım. Ağlasam ağlayacak durumdayım, kafamda sürekli 'Nasıl bu hale geldim' diye sorular dönüyor. O sırada bir dilenci çıktı, adam 'Kızım, Allah rızası için' derken sinirle adama 'Cebimde yol param olsa kaç saat yürümez, otobüse binerdim' demişim. Adam az sonra beni durdurdu. 'Kızım, al bu 10 TL'yi, yol parası yaparsın kendine' dedi. Ben gayet saf saf 'Yok amca, sana da lazım' falan diyorum. Adam ısrar etti, 'Kızım, gecenin bu saatinde dışarılarda yürüme tek başına. Bir daha karşılaştığımızda verirsin' demişti de, 'Yok amca, ben arkadaşa yaklaştım, ondan borç alacağım' deyince bırakmıştı. Bayağı şaşırmıştım.

Bir kere de geçen seneydi sanırım. Bir yerde yemek yemiştim, bir de kurabiye verdiler kocaman. Ben yemeyecektim, 'Bir arkadaşa veririm, dursun' diye çantaya attım. Yolda dilenen bir kız vardı. Kızı çağırıp kurabiyeyi verince çok sevinmişti. Bir o denk geldi, bir de iş yerinin yakınlarında aşırı kültürlü evsiz bir adam vardı. Meğer İstanbul Üniversitesi İktisat mezunuymuş, bir şekilde evsiz kalmış. 50'li, 60'lı yaşlardaydı; tam da anlayamadım o zaman. Adam zaten haber spikeri gibi aşırı düzgün bir artikülasyonla konuşuyordu. Giysilerinin de zamanında çok iyi ve marka olduğu belliydi ama pislenmişti delicesine. O yol kenarında bizim üniversiteye baka baka ağlıyordu, ben adama gitmiştim. Adamla 2 saate yakın lafladık sanırım. Hikayesini anlatmıştı bana. Önce eşini, eşinden sonra aklını kaybetmiş. Zaten bir noktadan sonra adamla birlikte ağladık. Yalandan insan hıçkıra hıçkıra ağlayabilir mi, bilmiyorum. Belki bir kısmını yaşamadı, attı; belki bana anlattıklarını yaşamadı ama adamın bir şeyler yaşadığı belliydi. Belki de adamın evi vardır ama o aklı kaybetme sonrası kendini dışarı vurmuştur, belki kendi hayal dünyasındadır. Adama sandviç ve ayran almıştım, hatta ayranı birlikte içtik. Bir de 20 TL vermiştim. Ara ara gelmesini söylemiştim ama bir daha görmedim. O adama ne oldu diye çok merak ediyorum. Hatırlayınca gözlerim doluyor, daha da utanıyorum.

Düşünüyorum da, beni iyi kaçırmadılar, öldürmediler bu zamana kadar. Çok fena içim eziliyor öyle birini görünce. Deli gibi suçlu hissediyorum.

genelde görmezden gelirim ama bir keresinde sabahın 7'sinde evden çıktığım sıralar mesaiye kaldığım bir gün, akşam 10'da falan işten çıkmışım servis bi yere kadar bıraktı minibüsle eve gideceğim.

gençten bir çocuk benden para istiyor. ulan çocuk benden sağlam. gir bir yere çalış değil mi?
ben bu saatte işten geliyorum biliyor musun? dedim. bir şey diyemedi haklı olarak.

e bi zahmet çalışın be abi. o kadar emekçinin suçu nedir? sağlıklı bir insana bir kuruş verirsem adam değilim. yemeğimi paylaşırım orası ayrı.

Yemek alma pozisyonuna hiç düşmedim, eskiden bi ara çantama çikolata bisküvi doldurur dilenen çocuklara dağıtırdım, sonra çocuklara zehir dağıttığımı farkedince vazgeçtim. Meyveli olanını lojistik olarak çözemediydim, şimdi de eskisi gibi denk gelmiyorum yoğunluktan.

Para vermem, verdirmem. Fakat geçen gece, sabaha karşı acayip bişey oldu. Taksim meydanının ortasında son derece şık giyimli ve elinde onlarca alışveriş poşeti olan bi amca beni durdurdu. Yarı İngilizce yarı Türkçe, cüzdanımı çaldırdım, ben aslında gs lisesinde hocayım, bak bu da kartım, bi 20 Tl verebilir misin evime gideyim dedi. Benim gözler 8 baktığından kartla ilgilenmeyip 20 Tl uzattım. Adam birden doğrulup, bi 20 daha versene vermişken dedi. İşte eyle :/

bir keresinde @aychovsky'nin anlattığına benzer tarzda bir adamla karşılaştık. ama bunun hikayesi daha bomba; eski yeşilçam oyuncusuymuş, başka bir ünlü "jön" kollarında ölmüş, cüneyt arkın düşündüğüm yaşta değilmiş, sektörün en kötü adamıymış. :D

bunu derken köpeklerin hep yattığı bir duvarın orda oturuyor, bira şişeleri var etrafta, bir şeyler de yemiş. köpeklere diyor ki "bunlar benim en iyi dostlarım" ama önlerine bir kuru ekmek bile atmamış.

sonra anlattı anlattı, dedim delidir ama iyi delidir heralde henüz bir şey istemedi, dinliyorum ayıp olmasın diye derken silivri'deki kızının doğum günü için pasta istedi. o sıra içerenköy'deyiz bak, yazın ortası :D

"o pasta oraya kadar ne hale gelir" dedim. "o benim sorunum" diye bağırmaya başladı. lanet olsun ki hiç yanılmıyorum, anlaşıldı diyip yoluma devam edeceğim hala bağırıyor "iki saattir dinlemesini biliyorsun ama!" diye. :D

genelde hiç bulaşmam böyle tiplere ama bazen insanın basireti bağlanıyor, o inanma isteği var ya çok kötü bir şey. her seferinde haklı çıktığım için bu tiplere istemeyerek kötü davranıyorum, yok sayıyorum. zaten asla para vermem ama kırk yılda bir falan yiyecek alırım.

Beyoğlunda serin bir bahar sabahıydı. Saat günün erken saatleri, 7 buçuk civarı. Elin gavurunun walk of shame diye tabir ettiği durumun tam ortasındayım. Ellerim ceplerimde dalgın dalgın yürürken sokağa iki seksen uzanmış, hafifçe doğrulup başını eline dayamış etrafı izleyen bir adam gördüm. Üzerindeki parçalanmış kıyafetleri, kir pas içerisinde, başında yeşil keçeden bir fötr şapka. Ama adamın öyle bir ışığı var ki, insan ister istemez ondaki bu kayıtsızlığa, dünya sikime minaresi götüme tavrına özeniyor. Önünde cam bardakta da bir duble rakı. Beni gördü, yüzünde kocama bir gülümseme ile fötr şapkasını başından hafifçe kaldırıp tam bir istanbul beyzadesi edasıyla "Günaydın beyefendi" dedi. Sonra rakısından küçük bir yudum alıp etrafı izlemeye koyuldu. Bunu o kadar doğal bir tavırla yaptı ki, sanki yerlerde sürünen bir ayyaş değil de, tahtına uzanmış üzüm yerken halkını seyreden bir roma imparatoru. İlerideki börekçiden börek aldım, yanına gidip "Beyfendi buyrun. Bunu yan masadan gönderdiler" dedim sırıtarak. Adam "Ah ne kibarlık, ne incelik. Selamımı söyleyin" dedi yerinden bile doğrulmadan.

İşte tanımadığım birine ilk ve tek yemek alma maceram.

Asla almıyorum. Kardeşim üzülmüş almış bir kere. Tam markete girerken dilenci kadın tutmuş tamam bir şeyler alayım demiş kardeşim de. Sucuk salam peynir donmuş gıda falan almış kadın da bu kadar mı aldın ala ala demiş ya. Bu arada kardeşim markete giderken beslediği sokak köpekleri kapıda bekler. Kardeşim de madem öyle diyip parçalayıp köpeklere vermiş kadın da kaçmış sonra.

Dilenen adama-çocuğa hiçbir zaman para vermiyorum. Bir gün yemek yerken bir çocuk geldi para istedi, vermedim ama vicdan azabı oldu; ben yemek yerken çocuk aç mıdır diye. Çocuğa aç mısın deyince bir yemek de ona aldım. Yolda karşılaştık tatlı tatlı gülümsedi, içim eridi. Onun dışında çocuk dilenci olursa şeker vs veririm ama para hiç olmaz.

Orta yaşlarda, gençlerde dilenci görünce ama bırak üzülmeyi daha sinirleniyorum.

Şöyle bir durum da var. Yakın zamanda yolda 18-19 yaşlarında bir erkek ağlıyor, durdum ne oldu diye eğildim. Açım abla dedi. Sİmit poğaça vs aldım yan taraftan verdim çocuğa. İki gün sonra aynı yerde aynı çocuk aynı pozisyonda yine ağlıyordu. Buna da elimi kıpırdatmam bir daha mesela.

ben de bir anımı paylaşayım.

arabadan indiğimde ufak bir çocuk yaklaştı yanıma, "abi bana şuradan tavuk döner alır mısın" dedi. "tamam" dedim, alırken "abi ikiye bölseler olur mu" dedi, "niye ikiye böldürüyorsun" diye sordum, "yarısını kardeşime götürücem" dedi. "iki tane alayım böldürmeden götür kardeşine" dedim, "yok abi bu bize yeter zaten" dedi. tavuk döneri ikiye böldürdüm, verirken de 20 lira para vermek istedim ama almadı.

yani evet, art niyetli ve insanların duygularını suistimal etmeye çalışan insanlar çok çok fazla ama hepsi de böyle değil.

asla para vermem, para isteyenden tiksinirim.
açım diyenin o anda dokunursa, bir öğün yemek ısmarlarım. ısmarladığım oldu.
tavuk dürüm döner, kola aldım. fazlasını da almam.
çocuklardan bir şeyler satın alabilirim.

belki 7-8 yıl önce caddebostan sahilde adı ertan olan bir sokak çocuğu ile tanışmıştık. yaşı belki 13-14 olabilir. kız arkadaşımla çimlerde otururken iki kişi bir de köpekleri yanımıza geldiler. konu nerden nasıl ilerledi hatırlamıyorum ama konuşmaya başladık. ailesinin aslında anadoluda bir şehirde varlıklı olduğunu ama babasının bir suçtan hapse girince üvey annesi ile amcasının onu istemediğini ve dayaktan ölmemek adına kaçtığını anlatmıştı.

arabalara ve hayvanlara çok meraklıydı yanındaki arkadaşı ise inanılmaz sessizdi. dilenci değil de sokak çocuğuydular işte. ertan kendinden çok köpeğe önem veriyordu. mesela hiç çöp yedirmiyormuş verilen paralarla köpek maması alıyormuş. hatta hangi mama migrosta ne kadar çok iyi biliyordu. bir iki defa para vermeyi denedim genelde kabul etmedi zorla verince de sonra ödeyeceğini söyleyerek aldı.

bu tip insanların iki sosyal yüzü var. birincisi tanımadığı yabancı insanlara karşı olan umursamaz tavrı ikinci yüzü ise onu bir insan yerine koyan ve tanıdığı kişilere karşı olan tavrı. bir iki defa da yemek aldım gene aynı utangaçlıkla aldı benden yemekleri. bu kadar zaman geçmiş ama bir sözü aklımdan çıkmıyor. günlerdir cips dışında bir şey yemedim demişti. yaz ayı herkes caddebostan sahilde cips, kola ve bira yapıyor. ortamdak en bol besin ise cips. o yaz defalarca gördüm ve hep konuştuk. bana anlattıklarının hiç biri yalan gibi gelmedi ki bu konuda çok şüpheci bir insanım.
en son bir internet kafede kalıp temizlik falan yapıyordu. dizilerden, arabalardan, internetden bahsediyordu sürekli yani böyle bir hayat istemediği ve zengin bir iç dünyası olduğu belliydi. en çok polislerden ve sürekli dayak yemekten. her hırsızlıkta her olası suçta bunları toplayıp götürmelerinden şikayetçiydi. abi biz hırsız değiliz bize verilmeyen hiç bir şey almayız diyordu sürekli.

sonraki yazlarda bakındım ama göremedim belki başına bir iş geldi belki de bir şans ile kurtuldu oradan bilemiyorum. ama artık sokakta yaşayan insanlara dilenciliği yüz metreden belli değil ise önyargı ile bakmıyorum.

Dilencilere para da vermem, yemek de almam. Yardım edenleri de uyarırım. Herkes 3 çocuk yapsın, devlet bakar diyenler umursamıyor, ben mi umursayacağım :)

bi de aklıma şu geldi. adana kozan'a proje çalışmaya gittik. biz öğrenci projesi çiziyoruz ama kentsel dönüşüm söylentisi çıkmış, halk bize düşman. bana düşen mahallede şopar kaynıyo, bi tarafımızı kesicekler diye yusuf yusuf dolaşıyoruz. bi tane ufaklık bayaa ilgili, takıldı peşimize sokak sokak takip ediyo, sorular soruyo, cin gibi. biz de mola verdiğimizde muhabbet ettik bununla. okulda sevdiği kız varmış (ilkokul 2), buna çayırda randevu vermiş, buluşucaklarmış, çok heyecanlıymış falan. fakat afedersiniz kıçında bi don var, ayaklar falan çıplak. dedim ayağına bi terlik giy bari :P bu da dedi ki, abimle kavgalıyız, ayakkabısını verecekti buluşmada giyeyim diye, maçı varmış. dedim gel sana ayakkabı alalım. tamam dedi, beğendiğim bi ayakkabı vardı, onu al bari. bu tuttu beni, hiç abartısız yarım saat yürüttü çarşının öbür ucuna, yarım saat de dönüş.. benim de vaktim kısıtlı, akşam oluyor. dükkana girdik, rafını bile biliyo, nokta atışı buldu ayakkabıyı. bi de terlik aldık. kız beni beğenecek diye uça uça gittiydi :) keşke hep böyle denk gelse, seve seve alıp helal etsen, lakin ki büyük şehirde pek öyle olmuyo..

saçma sapan bişi ya, ha müzik yapsınlar falan eyvallahta, her ünlünün 10 saniye bir şeyler söylemesi hiç teşvik edici, doğayı daha güzel bir hale getirecek bi olay değil, show yapıyorlar sadece

ben bu bölümünü hiç beğenmedim valla. normalde çok seviyordum ve heyecanla bekliyordum. bu biraz zorlama olmuş. bence de artık farklı bir şeye dönüştü.

Ben klipte reklam göremedim. Tuvana Türkay hanım çok başarılı biri bence. Devam etmeli bu çalışmalar.

ben baştan beri ne işe yaradığını anlamadım. bu tür sosyal sorumluluk şeylerinin hiçbir amaca hizmet ettiğini sanmıyorum.

konuya neden bu kadar takıldınız anlamadım.

projenin amacı doğayı müzikle kurtarmak değil zaten. amaç farkındalığı arttırmak.
birisi çıkıp video yayınlasa "doğayı kirletmeyin, çevreyi temiz tutun, bak şu hayvan türünün nesli tükeniyor" vs. demesini izler misiniz, izlemezsiniz?

Çünkü zaten bazı şeylerin farkında olduğunuzu biliyorsunuz belki elinizden geldiğince çevreyi korumaya çalışıyorsunuz, belki çevre örgütlerine bağış yapıyorsunuz ama gün sonunda tekrar tekrar aynı şeyleri duymak sıkıcı oluyor.

bilgilendirme yapan greenpeace çalışanlarından nefret edilmesi de aslında bu yüzden.

sonuç olarak doğa için çal, müzikle birlikte bir farkındalık yaratıyor, söyleyenler, çalanlar doğa ortamında bunu icra ettikleri için türkiye'nin dört bir yanından doğa manzaralı bir görüntü ve güzel seslerle aslında size doğa sevgisini, çevre koruma içgüdüsünü aşılamaya çalışıyorlar.

önsöz'ü okumanızda fayda var.

www.dogaicincal.com

eksisozluk.com

1 sarkiyla dunyayi degistirdiklerini saniyorlar. ulan 1 sarki. hani album olsa gam yemicem.

Ne kadar sığ yorumlar yapılmış, hayret. @ocanal aciklamis zaten.
Valla tuhafsiniz.

Çok ciddi bir reklam geliri sağladıklarını düşünmüyorum.
Müzikal anlamda ise sonuncusu diğer hepsine nazaran en kötü olanı aralarında.
@ocanal +1

ben şu ana kadar ki tüm videolarını beğendim açıkçası, hepsini de büyük ilgiyle bekledim ve çıkınca mutlu oluyorum. en sevdiğim de 4. video, cahit berkay müzikleri olan

ünlü kişilerin olmasını yadırgamıyorum aksine keşke daha fazla ünlü olsa, bunu reklam olarak görmedim hiç o yüzden soruyu sorarken reklam olarak onu kastettiğinizi anlamamıştım alttaki yorumlardan anladım, tuvana türkay kim tanımıyorum ayrıca

bu arada ben olaya şarkı olarak bakıyorum sadece niye illa dünyayı kurtarmak amaçlarıymış gibi davranıyorsunuz? bu arkadaşlar bir sosyal sorumluluk projesindeler ve kendi aralarında böyle çalışmalar yapıyorlar ben de o çalışmaları beğenerek izliyorum, zaten doğaya yardım ediyorlardır mutlaka, yani bu videolardan gelen parayla ne fayda veriyorlar falan diye de hiç düşünmemiştim şu ana kadar. olayın amacı da o değil bence, amaç bilinci artırmak, türkiyede bu mantık hiç anlaşılmıyor. 3 yıl önce ice bucket challange meşhur olduğunda da olay türkiye'ye geldiğinde bizim millet "ulan zengin insanlar 10 bin dolar vermemek için buzlu kova döküyolar vay anasını" falan diyolardı, acayip uyuz oluyordum. zaten çoğu challenge'ın yanında para veriyordu ama onun yanısıra als diye bi hastalık olduğunu tüm dünya öğrenmiş oldu bu sayede, bizde bu mantık oturamadı bi türlü

Sadece burada yazılanlar bu ülkenin neden sıradan bir ortadoğu ülkesi olmaktan kurtulamayacağını açıklamaya yetiyor. Bu ülkenin insanı iyi bir şey yapanı gördü mü hemen aşağı çekmeye, değersizleştirmeye çalışır. Varsayalım ki doğaya hiçbir bir katkıları olmamış olsun, müzik işte, dinle, ya da dinleme, kimse zorla dinletmiyor, para da vermedin, derdin nedir?

evet sizin gibiler yuzunden ortadogu ulkesiyiz. herkesin kendiniz gibi romantik olmasini istiyorsaniz. olmayinca da ortadogulu, sig diye yaftaliyorsunuz.

HAS NOT BEEN SELECTED

beyler:(

Haha. Ben de secilmedim kanka maalesef.

bana da şöyle bir şey çıkmış:
(0))))

aklıma iki film geldi nedense:

www.imdb.com
www.imdb.com

maalesef bunlar dehgil:(

benim de aklıma ilk sleep tight gelmişti.
şunlardan biri olabilir mi?
www.imdb.com
www.imdb.com

Oo. Hatta İspanyolcaydı. Değil mi?

The Burbs mü?

eloreila buldu kiraci!!!!

tek başıma mutluyum, 32 yaşındayım ve hayatımın yarısından fazlasını ailemden ayrı geçirdim. istanbul'da mühendisim, ailem ise antalya'da. maaşımın 20-25%'ini veriyorum belki ama kafam ve içim rahat. Şimdilerde ya İzmir ya da Antalya'ya dönmeyi düşünüyorum, olursa yine yalnız yaşayacağım.

30 yaşındayım. işim gücüm var, bir ev arkadaşını çekemem. ekonomik sıkıntı olmuyor. ev 2+1

kira, maaşımın yüzde 20 sinden biraz aza denk geliyor. tek yaşadığım için ve yemek yapabilme becerim olduğu için abartı bir yemek giderim olmadığını düşündüğümden hesap yapmadım. faturalarda kombinin yanmadığı dönemde en fazla 200 filan olsa gerek.

tek olmak gibisi var mi yahu. her sey benim kontrolumde. temizini de biliyorum pisini de. ev masraflari 2ye bolunse guzel olur tabi ama keyfimden huzurumdan onemli degil. pahali bir sitede oturuyorum, kira+aidat %35'e denk geliyor.

sıkıntı değil.
maasın 3de 1i gidiyor.

gayet iyi durumdayım.bekar hayatına alıskın biri olarak krallıgımı ilan edeli cok oldu.

uzun kulaklı yalnız tavşan

Zımpara kağıdı ile 31 çeken pinokyo

ferdi carrefour
orhan bencegay
ibrahim tatliseks

Godoşu beklerken

ender gelisen osasuna ataklari

cikmaz sokaktan cikip gelen adam

uyuyakalip kavimler gocunu kaciran adam

Yanlis yazmis olabilirim ama boyle seyler.

atakan seni sikecegim arslanim.

jushfuasjaıkaf bayılıyorum buna. peşinde olduğu adam da mvp atakan'dı galiba.

Atakan seni sikecegim arslanım +1 ahaha

kediye kafa atan mücahit fare
ilaçlama aracının arkasından koşan sinek
intihar ederken ipi kopan adam
ne olursan ol and justice for all
annelerin onla konusma dedigi kotu cocuk
atli akinlarda sen olan cocuk
sutyen kullanmayan memeli hayvan
yok satan nihilist bakkal
bidi bidi bi sus artik
nukleer baslikli kiz
is that altinmese
erken boşalan çaycı
nilay seni cok ozledim amina koyim ya
real eyes realize real lies
cern de cayci olmak vardi

arsizca yaladim leopari

feeling the blanks

Yankee jumping

X yapan Y tarzı nick'leri pek sevmiyorum.
katina scissorhands görmüştüm. Onu çok sevmiştim.

Endoplazmikbirkukuişte

Besin değeri düşmez, yani besinin değeri hiçbir şekilde eksilmez zaten ama lezzetsiz olur.

angelus +7
Yanına da Beşiktaş Adanapor 2,5 üst.

avrupada marketlerde oyle satilio

ben ofise götürüyorum, sabah üşendiğim için hep akşamdan haşlıyorum hiç bişi olmuyo.

kadınlık ölçütün bu mu yani? doğurganlık? damızlık mı sanıyorsun kendini?

toplumun dayatmalarını kabul edip etmemek senin elinde. bir erkek olarak kendini bu şekilde; erkeğe göre ezik, eksik vs gören, hisseden kadınlara sinir oluyorum.

lütfen saçmasapan konuşma.

Evlenmeyi ve cocuk yapmayi hayatinizin merkezine koymazsaniz cok sorun yasamazsiniz aslinda.

Hem feminist hem homo olmayı dene :) valla cok iyi hem güçlü hissediyorsun hem de böyle kısır döngülerde dolanmıyorsun

@washe ve luchetti, yıllarır yalnızım sevgili edinemedim bir de etrafımda böyle çok örnek var. erkekler için cinsel iktidar ve kudret çok önemli, 80'inde bebek yapabilmek de bunun parçası.

@angelus Allah aşkına, zengin mengin değildi buldukları kocalar. ayda maksimum 3500 tl maaş alan beyaz yakalılardı.

Erkekler icin cinsel iktidar ve kudret cok onemli genellemenize katilamiyorum. Eski uygarliklarda oyledir elbet hatta bereket tanrisi figurleri de bunu ifade eder diye biliyorum ama artik oyle degil sanki?

Türkiye gibi bir yerde doğup keşke erkek olsaydım diyen ilk insansın sanırım, arkadaşa madalyasını getirin :D

Bu mudur yani kadin olmanin anlami? Erkek olmak da gordugunu becerebilmek degil. Bence daha genis dusunmelisin.

Ustelik nikahi altina almak da nedir? Hangi devirdeyiz? Boyle ifadeler 100 yil oncesinin laflari.

kendi kendini bu kadar asagilayan
kadinlar gordugumde yazik diyorum sadece.
sizin kadin olarak baska amaciniz gayeniz yok mu

şu salak troll'ü hala banlamadı ya bu moderasyona da YUF olsun.

Sen çirkin biriydin diye hatırlıyorum. Çirkinlerin şansı hiç yok maalesef. Güzel olan kadın 50'sinde de seçilmez, seçer. Kalite meselesi. Evlilik programları 20 yaşında kızlarla dolu. Zengin erkek bulup çanta gibi yaşamak sadece yaşlı kadınlara özgü değil.

en sığ ataerkil perspektiften bakarsak, evet kadın olmak çok ezik, erkek biyolojisi çok güçlü. farklı bir perspektif geliştirirsen bu şekilde hissetmezsin.

@dissendium yoo çirkin deilim. sadece şanssızım ve yeni erkeklerle tanışacak ortamım yok.

Bence çirkinsin. Gerçekten güzel olan kızlar şans, çevre gibi konulardan bağımsız olarak hayatlarını sürdürürler.

@dissendium güzel türkçemizde "çirkin şansı" diye bir deyim bile var. güzel olup da çevresizlikten sevgili bulamayan insan çok

Koca bir yalan o. Güzel bir kız tek bir Facebook profil fotoğrafıyla bile sevgili bulabilir. Facebook'tan, Instagram'dan bir tane bile tanışma mesajı almayan kız güzel değildir.

@dissendium yahu ben de alıyorum sosyal ağlardan teklif. sosyal ağlarda herkesin fotosu güzel. ama oralardan tanışacak kadar kıro değilim.

buradan nasıl bulamadın, hayret. mükemmel erkek dolu burası. elini sallasan mükemmel erkek. gelir birazdan.

Ben sana kimsenin tanışmak için mesaj attığını düşünmüyorum. Oradan yakışıklı biri sana tanışalım dese hemen atlardın. Kıro muyum dediğine göre oradan bile bulamıyorsun demek ki.

bence bilinçaltında başka bir travma var ve bunu haklı çıkarmak için bu sebep-sonuç ilişkilerini kuruyorsun.

@dissendium emin ol yakışıklılar da vardı ama sosyal ağlardan tanışan erkek kaliteli değildir nezdimde. gerçek hayatta hayatın olağan akışı içinden tanışmak daha cool.

Ama gerçek hayatta da onlar seni tercih etmiyor ki. Tercih edilmeyen bir insan olarak kalite araman çok iyiymiş. Tebrik ettim.

@dissendium gerçek hayatta karşılaşamıyoruz ki. sorun bu zaten. ortamsızlık.

Ben de diyorum ki zaten güzel olsaydın böyle bir sorunun olmazdı. Çirkinsin demek ki. Belki de gerçek hayatta biri seninle konuşunca o kişinin kalitesi düşüyordur. Bence kabul et çirkin olduğunu. Ortamı bahane etme.

yahu ortamsızlığın çirkinlikle alakası ne ??? nice şişko kızlar çevreleri geniş olduğu için sevgilileri var. çevre olmayınca güzelliğin anlamı yok.

Çirkin kızlar ortamı bahane ederler. Arada böyle bir alaka var. Şişman kızlara bakmaz kimse kolay kolay. En fazla iki ay sürer onlarınki.

yoo gayet güzeller de şikayet ediyor. yeni erkeklerle tanışamadığı için yalnız olan çok güzel var.

Ama sen çirkin olduğun için yalnızsın işte. Aradaki fark bu.

kafan cok guzelmis canim. evliligi tadabilmek icin 65lik adama varmis.

ulan benim cevremde abazaliktan kirilan yuzlerce erkek var.

der meister +1.

oturup ciddi ciddi satırlarca cevap yazanlar var ve bu insanlar duyuru'nun gediklileri.
şaşırtıcı.

Güzel olan kadın 50'sinde de seçilmez, seçer. Kalite meselesi. Evlilik programları 20 yaşında kızlarla dolu.

dissendium +1
olay güzellikle, boyla ve fizikle alakalı.
160 boyla (gerçek boyundan bahsediyorum, bize söylerken +5 cm ilave ettiğin boy değil) altın çağın 25'te biter.
1.80 boyla altın çağın 50'ye kadar devam eder.

Yaşıtım kadınların çoğu pert olmuş durumda. ( yaş 25). Sigara içen, sağlığına özen göstermeyen kadınlarda cilt 30 yaşına gelmeden yaşlanıyor. Bir de bazılari var ki 3 çocuk doğurmuş gibi.

@dissendium buse terim çok çirkin ama 23'ünde koca buldu.neslişah alkoçlar da çirkin ama 25'inde ikinci kez evlendi. çirkin olmalarına rağmen yalnız kalmadılar çünkü ailelerinin ismi sayesinde yağmur gibi çevreleri, yeni ve farklı erkeklerle tanışacak ortamları vardı. olay güzellik değil olay çevresizlik.

@temhar 1.80 boy bir kadın için fazla. erkekler narin bayanlardan hoşlanıyor, 1.80 nedir ya insan azmanı gibi. topuklu giyse 1.90'a yakınsar. uzun boy erkeğe yaraşır. kadına 1.65-1.70 civarı orta boy iyidir.

sene olmuş 2017, hala her kadının DNA'sında bu var diye evlilik, çocuk iteleyen insanlar var.

Nikahı altına alma tabiriyle feminist/meriç kışkırtmaya çalıştığın ortada. Ama yine de kendini diğerleri kadar belli etmeyen bir trollsün. Hakkını vermek lazım.

Buse Terim Duyuru'daki kızların güzellik ve fizik olarak yanından geçemeyeceği bir kadın. Hem çirkinsin hem düşük zekalısın.

ispiyon hiçbir durumda açıklanır bir şey değil.

@brakgn. Peki kadini kandiriyor olmasi vs bunun hic onemi yok mu

eleman normalde türkiye'de mi yaşıyor? yoksa almanya'da yaşayan türk vatandaşı mı?

@luchetti. Eleman Avustralya'da yasayan ve buranin vatandasi olmaya calisan biri.

baska sebepler icin olsa ok; ama sirf siyasi tercihinden dolayi yapiyorsun. katiksiz bir comarsin.

Yadigar+1

Bunu yaparsak sevmediğimiz o adamlardan farkımız kalmıyor.

et tabi yaw,gelsin milli irade ve demokrasiden uzak kalmasın.

kadınla beraber mi yaşıyorlar

Şunu düşün: Yozgat'ta yaşıyorsun ve mekan sahibisin. Vergiyle ilgili bazı sıkıntıların var. Her işletmeyi birazcık kurcalayınca çıkan türde şeyler. Bu adam da senin muhalif olduğunu biliyor. Elinde ihbar için tüm kanıtlar hazır. Ceza yiyeceğin kesin.

Adamı sen tanıyorsun. Sence seni ihbar eder miydi? Tercihini buna göre yap derim.

Aman ağzımızın tadı bozulmasın'cılık bizi bu hale getirdi.

Bence direkt ihbar, ilk etapta orantısız olabilir ama ben de kadınla konuşulması taraftarıyım. Kimsenin başkalarının duygularıyla oynama hakkı yok. Formalite evlilik yapacaksa, gitsin birisiyle anlaşsın, öyle yapsın. Seven birini üzerek değil.

merak etme immigration zaten red verir. liberaller hukumette malum.

Kadına söylersen adama inanmayı tercih etme ihtimali var. Teyzem yurtdışında yaşıyor ve türk vatandaşı da değil. Biriyle evlenecekken adamın yurtdışına kapak atmak için evlenmek istediğini başkalarından öğrendik ortalık baya şenlendi. Ben olsam ihbar ederim. Parayla falan halledecek olsa neyse ortada kadını kandırma durumu var. Direkt ihbar et.

kadini uyarabilirsiniz.

@entegre. Elemanla kadinin arasinda 20 yas fark var. Kadinin elemanin yasinda cocuklari var. Eleman kadini sevmedigini ortamlarda dile getiriyor. Kiskanicak bir durumum yok.

Elinde kanıt varsa ihbar et, ben olsam ederdim (siyasi görüşündne bağımsız olarak).

Çıkarları için başka insanları sömürenlere tahammülüm yok.

20 yas farki olan evliliklere zaten vatandaslik vermiyolar, senin dusundugun kadarini immigrasyon da dusunebiliyo. ihbar etsen bile elinde somut bi kanit olmadigi icin oturum iznine bi etkin olmaz, ayni evde yasiyolarsa, kadin memnunsa zaten atmazlar. ayrica, kadinin salak oldugunu ne biliyosun, karsilikli yararlaniyolar belki birbirlerinden?

ihbar edin.

"bu arkadaş birini kandırıyor, duygularıyla oynuyor." gibi evrensel ahlaki kurallara aykırı sebepten değil de "bu tayyipçi" diyerek bunu yapmak istemeniz sizin de çok parlak biri olmadığınızı gösteriyor.
demek ki o adam x partisi seçmeni olsa, bu davranışı normalleşecekti ve gözünüze batmayacaktı, öyle mi?

durduğun kabahat + 1

adamın yaptığı her türlü ahlaksızlık.

o ülkenin yasalarına göre bu evlilik sadece göstermelik ise suç oluşturur. ihbar etmelisin.

hem kendi ülkesindeki insanların bok gibi yaşamasına katkıda bulunuyor hem de kendisi kaçma derdinde. bırak illegal olmayı sırf bu yüzden hapis yatsa umrumda olmaz.

ihbar et.

tabi ki de ihbar et.

o da çirkin, sen de çirkinsin, evladı yaşında adamı seven kadın da çirkin, (nası bi sevgiyse) herkes debelensin dursun.

düşünmeden ihbar et. hem kadına hem kuruma.

madem agir tayyipci neden turkiye de yasamiyor?

ihbar et gitsin kendini kurnaz sanan bu adamı da aklı başına gelsin.

tayyipciliginden ote eger kadini kandirdigindan eminsen sikayet edilmeli bence.

Doğduğun yerin kaderi belirlemesini büyük bir adaletsizlik olarak görüyorum. Her yol mübah değil bunun tabii ki ama bu saçmalığı azaltmak için kendi çapında bir adım atmış. kanada'ya giden biri "Kendi kaçak göçmenini ihbar eden iki ülke var: Biri türkiye, diğeri Yunanistan. Diğerleri birbirine sahip çıkıyor" diyordu. Buradaki tek kurban kadın, adamın yaptığı yasal olmasa bile bence normal, yasalar manyakça. Örneğin, biri Türkiye'de yaşamak istede formalite evliliği yapardım ben. Beni "Seviyorum, ölüyorum" dye kandırmadığı sürece sprun görmüyorum. O yüzden ihbar etmezdim, adamla konuşurdum ya da belki kadınla. Kadın belki de farkındadır birçok şeyin de, bir sebepten umursamıyordur belki.

halihazırda tedavisine devam ettiğiniz bir hastalığınız varsa veya yakın geçmişte olduğunuz etkisi devam edebilecek bir ameliyat filan olduysanız onları belirtebilirsiniz.

yoksa 6 yaşındaki bademcik ameliyatını saymamak sorun olmasa gerek.

tahminince bunlar hukuki anlasmalar sonucu belirlenen maddeler. eger yalan beyanat verirsen hesabi geri sana kitlerler + tazminat alma hatta sozlesmeni iptal etme haklari dogar.

çok önemli değil bence onlar buluyor . Sihorta şirketi bu enayi mi sandın. tüm sağlık geçmişime bakabilirsiniz diye izin veriyorsun afedersin popondaki doğum lekeni bile görürler.

ben 108 almıştım 2014'te sınava girmeye karar verip çok çalışma imkanı olmadan ilk fırsatta girerek.

advanced'a advance diyorsan garanti intermediate seviyesindesin. 100 alirsan op de basina koy.

2 ayri dil kursunun sinavina girdim advance ciktim. ben de advance diye soyluyordum.

Eğer istediğim puanı alamazsam, ekşi duyuru ve ekşi sözlük'te insanların sorulara cevap verme yerine buldukları hatalar üzerine gitme, buldukları hatalar üZerinden yaratıcı yorumlarda bulunmaları ve onların bilinçaltları üzerine master yapmayı düşünüyorum :)
Hatta bence doktora konusu bile olabilir. @alperz teşekkürler o yüzden, sürekli konumla ilgili veri topluyorum

bastaki adama super guc veriyor meclis, hukumet yargi oluyor. bastaki adam da erdogan ve kendisi daha bugun batidaki sistem(demokrasi) bize uymuyor dedi. akp yavas yavas seriati getiriyor ve bu bir gercek.

Herkeste ayni korku yok. Seriatin gelecegini sanmiyorum. Seriat gelse en fazla zarar zaten evetci esnafa olur. Yoksa hayircilar genelde karsi cinsle iliski kurmada cok zorlanmayan egitimli kisiler.

Kimileri de evet, Baskanligi Federal devlet yapisiyla bir tutuyor cunku ABD'de oyle ama Baskanlik Turkiye'de otoriter yapiyi daha da guclendireceginden yine Kurtler zarar gorecek.

Bence sen de hayircilari genelleme onlar da evetcileri genellemesin.

@charlotte
E başa Kemal kılödraoğlu geçerse ne olacak?

öcü gibi korkuyorlar recep tayyip yoldasimdan

kk nin basa gecmesi ? oyle bir dunya yok. konuyu saptirma.

sıradan bir vatandaşın gündeminde olmaması gereken, devletin yapısı ile alakalı mevzuları trump gibi, le pen gibi, brexitçiler gibi cahil cühelaya hitap eden politikacılar gündem malzemesi yapıp oy topluyorlar. belli bir eğitim, ya da dünya görüşün almadan bu konuda bir fikrin olması mümkün değil zaten. şeriat gelebilir de gelmeyebilir de, ülke bölünebilir de bölünmeyebilir de. bunları kontrol edecek mekanizmalar resmen devre dışı kalıyor. bu durumdan kötüsü olamaz. bu durumdaki olumsuzlukları göremeyebilirsin, eğitimin, kaliten buna müsait olmayabilir. sorun yok.

ne ülke bölünecek ne şeriat gelecek herkes biliyor bunu da, ülkenin anası daha çok ağlayacak, daha çok rüşvet, daha çok yolsuzluk, daha çok hukuksuzluk, zalimlik

anayasa nedir ne değildir, nasıl yazılır, neleri kapsar, teknikleri nelerdir, kimler tarafından oluşturulmalıdır gibi konuları bence biraz araştırın.

bence cumhurbaşkanını halkın seçmesi bile saçmayken bir de anayasa yaptırılması? bilemiyorum altan...
dünyada eşi benzeri görülmemiş yetkileri koyup hafif milliyetçilik sosu döküp "türk tipi başkanlık sistemi" diye millete iteleme çalışmasına filan girmiyorum.

anayasalar ve devletler kişilerden bağımsızdır, yani erdoğan gelirse ne olur kılıçdar gelirse ne olur diye düşünmek de oldukça absürt. hadi o zmn cübbeli ahmet başkan oldu o zmn napıcaz? önemli olan kimseye bu saçma sapan yetkileri vermemek.

mevzu şeriat vs değil kimse şeriatı getiremez bu ülkeye. Osmanlı'da bile örfi hukuk vardı önemli mevzularda.olacak olanlar:

1- bütün kamu personeli taşeron işçi statütüsüne düşecek.
2- yabancı yatırım sıfır seviyesine inecek, ülkedeki kalburüstü,kurumsal işlerin hepsi yabancı yada yabancılarla çalışan şirketler.
3- hukuksuzluk atmosferinde esnaf ve ticaretle uğraşan akpli geçtim reisçi olmayan herkes maliye gibi yöntemlerle sindirilecek.

ezcümle: ekmeğinle oynanıyor.

muhafazakarlık gerçekten ilginç bir psikolojik rahatsızlık. 10 kişiden 9'undan tepki alacağını bile bile, ucuz bir polemik üslubuyla ilgi dilenmek bence aslen başka bir şeyin de göstergesi:

çünkü düşünüyorum da, 10 kişiden 9'unun muhafazakar olduğu islami forumlarda, sözlüklerde ve diğer sosyal mecralarda yer almayı hiç denemedim. ama bu islamcılar nerede kendi bakış açılarının aksi ağırlıkta bir yer varsa oraya iştahla yerleşmekte sakınca görmüyorlar. arabistan'a değil avrupaya yerleşiyorlar mesela. konya, kayseri varken izmir'e geliyorlar. yani sanırım bir bilinç ürünü olarak kendilerinin farkında değiller ama bir tür gündelik yaşam pratiğiyle beş para etmediklerinin farkında olduklarından ama aynı zamanda onu aşabilecek bir bilince de sahip olmadıklarından buraya savruluyorlar. yani buraların daha eğlenceli, daha rahat, daha iyi olduğunu biliyorlar ama bu ortaklığa yandaş olabilecekleri bir akla da sahip değiller. o yüzden ortaya böyle garabetler çıkıyor. her yerin içine ediyorlar, sonra insanlar başka mecralar buluyor veya kuruyor, gelip oraların da içine ediyorlar, böyle bir döngü işte.

önce saltanat gelecek, şeriat da gelebilir şartlar el verirse. şeriat isteyenler istediği yönetimin olduğu yerlere gidebilirler. beklerseler buraya da gelecek tabii ama o geçen sürede günaha girmesinler.

demokratik ülkelerde göremeyeceğin bir korku

twitter.com

seriat meriat gelmeyecek; onlar beyaz turklerin tipik korkusu; ama normal bir vatandas olarak ilk 7 yil akp nin iyi isler yaptigini kabul ediyorum; ama 7. yildan sonra giderek boktan hale gelmeye basladi. simdi daha da bok olmasini istemedigim icin hayir cikmasi icin dua edicem.

www.quora.com

cevap vermeyi düşünmüyordum, yine cevap vermeyeceğim.

@yeraltından potlar; elin, dilin dert görmesin. artı 1

www.economist.com

www.economist.com

wyndham laleli

novotel

Ortaköy Nuspa

fırsat sitelerindeki 5 yıldızlı otellerden masaj kampanyalarını kovala. hem uygun fiyatlı hem de kaliteli hizmet alırsın.

taksim ramada, müt-hiş! fırsat sitesinden almaya gerek yok 60 mıydı 65 miydi neydi, ayrıca bütün gün sauna, buhar banyosu, hamam, kapalı havuz kullanımı dahil. randevuyla alıyorlar hiç kalablık olmuyor.
hatta eşli giderseniz tadından yenmez.

her ne kadar gönülden hayırcı olsam da, benle aynı oyu veriyor diye gurur duymam. hatta politika, din, vatan söz konusuysa asla duymam çok varoş.

birilerinin askeri olmakla övünen, marşla coşan, uygun adım yürüme hastası olanlarla kendimi ayni kefeye koyamiyorum.

excel'in sablonlari var online olarak paylasiliyor. programla ugrasmazdim. cok istersen de dropbox'a atip calisanlarla gercek zamanli update yapabilirsiniz.

Trello vardı
trello.com

Time doctor (ekran görüntülü flaan böyle iş takibi) asana(iş paylaştırılması vs )

fala hic inanmam. ama kahve falinda anlatilanlar karsisinda dehsete düsmüslügüm vardir.

Bundan 6 yıl önceydi, sevgilimin arkadaş çevresi bizim ilişkimize imrenip dururken, erkrk olan arkadaşlardan biri "şunlara bak ya, yok böyle güzel bi ilişki ya, ben de bundan istiyorum" dedi, çok içlrndi çok duygulandı falan. Ben dr o anda çok içimden geldi, halbuki içkili ortamdı yani... elimi açtım bütün arkadaşların arasında sesli sesli dua ettim. Allah'ım Murat'a gönlüne göre bir sevgili ve ilişki en kısa zamanda naaip et yarabbim o da çok mutlu olsun dedim. Murat da aaamiiiiinnn dedi.

Bir ay geçmedi. Hayatının aşkı hayatına girdi. Sonraları evlendiler. Çok mutlu oldular. Bizzat yaşadım yani.

Tanık olmadım, çevremde tanık olana da rastlamadım. Tamamı safsata bana göre..

oyle metafizik olaylari cevremde cok duymusumdur. hicbirine de inanmam. kendi sacma hayal dunyalarinin ve inandiklari sacmaliklarin bir disavurumu olarak gorurum.

genelde zaten boyle seyler, is-guc-kariyer sahibi insanlardan duyulmaz. hep varos, dindar, koylu takimindan cikar.

Basligi gorunce aklima bu geldi ama soruyla zerre alakasi yok yine de yazicam.

Besiktas ta isiklarda arkadasla karsiya gecerken onumuzde bi kadin telefonla konusuyordu. "Ay cok sevindim ayrildigina, hic orgazm olamiyordun. O neydi ya oyle" demisti. Hic unutmuyorum. Kalakalmistim.

:)

insanların başlarına gelen ''garip'' olaylarla ilgili bütün metafizik ihtimalleri heyecan (ve daha bir sürü duygu) içinde değerlendirmesine karşın, sonunda karşılarına çıkan rasyonel açıklamaya karşı tavırlarının ya şiddetle inkar etmek, ya da gerçek bir buruklukla kabul etmek olması.

''Tarihin en acı derslerinden biri şudur: Yeterince uzun zamandır aldatılmışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı reddederiz. Gerçeği bulmakla ilgilenmeyiz artık. Aldatmaca bizi kafeslemiştir. Çünkü tuzağa düştüğümüzü kendimize bile itiraf etmek, son derece acı vericidir.'' Carl Sagan

''Kandırılmış bir insanı kandırıldığına ikna etmek, onu tekrar kandırmaktan çok daha zordur'' Mark Twain

not: bu cevabın tik'lenmemesinden sürekli karşılaştığım bu garipliğin (niyeyse) yeterince ''garip'' bulunmadığını anlıyorum :) insanlar o kadar garipler ki, kendi garipliklerini bile gayet sıradan buluyorlar. gerçekten çok garip :)

yok.

bizzat ailecek türkiyedeki çok ünlü bir falcıyı tanıyoruz. yok öyle şeyler.

Ailecek inançlı değiliz ama annemle benim başıma çok geldi. Sevgilimin de aynı şekilde ama böyle yaşayanlar pek anlatmaz.

küçükken bir şeyler görüyordum ama hayal meyal hatırlıyorum, anneme ya da abime sorduğumda anlatmıyorlar, geçiştiriyorlar. abimin ağzından biraz laf alabilmiştim, şöyle olduğunu söyledi: uyurken birden uyanıp, gözümü bir yere dikiyormuşum, sert sert bakıyormuşum, ardıdan annemler sorunca da, o burdan gitsin, onu istemiyorum burada vb. diyormuşum. tabi ortada kimse yok, gitmezse bağırıp, çağırıp ağlıyormuşum falan, uzun süre devam etmiş bu, sonra hocaya gittiğimizi falan hatırlıyorum ama hayal meyal, geçti gitti ama nasıl hiçbir fikrim yok. arada gördüğüm şey aklıma geliyor ama tam anımsayamıyorum çünkü bu olaylar 5-6 yaşındayken başıma geldi, hatırladığım kadarıyla simsiyah bir vücudu vardı, çok zayıftı ve sert şekilde bana bakıyordu, ben de ona kaşlarımı çatıp bakıyordum inatlaşıp işte.

Arkadaşımın reiki merkezi var.
Bir gün müşterilerinden biri aradı, ağrıyan bir yeri için enerji yollamasını rica etti.
O da yollayacağını söyleyerek telefonu kapattı. adsfasfdsaf bu ne lan?

Benim tanık olduğum bir kaç olay var. Burada anlatamam ama, tılsım denilen şey ile ilgili.
Ailemde yaşanan bir olay var, anlatmak istemiyorum ama tıbbın çare bulamadığı bir konuydu, benim inanmadığım bir hoca çözdü. Mesaj atmayın olayı anmak bile istemiyorum bir daha.
Ama duyduğunuz hikayelerin %1'i doğrudur.

Eskiden babamın işi dolasıyla tanıdığımız bir kadın vardı, sohbet esnasında oturup kahve falı bakmıştı bizimkilere ve kazanacağım okula, başımızdan geçecek uçak düşme tehlikesine kadar bir dolu şeyi farklı zamanlarda bildi. Hayret etmiştim.

Annemin rüyaları da çıkar, benimkiler de çıkmaya başladı bir süre önce.

bizim dükkanın kapısı kendi, kendine açılıp, kapanır ara ara.
ne gelen olur, ne de giden ama.
hayır, öyle rüzgar felan da yok.
garip diyebileceğim bir bu var.

Ben hiç yasamadim. Geleceği Allahtan baska kimsenin bilemeyeceği soylenir her zaman.

köyde komşunun küçük kızına cin musallat olmuş dediler. 15-16 yaşındaydım. şimdi de 19 yaşındayım gerçi çok bi bok değilim yani... neyse. o zaman inançsızdım ben. gittik bunların evine. köyde oluyor bunlar bu arada. gittik işte kızı göstermiyorlar. niye göstermiyorsunuz bebeyi cüzzamlı gibi yav dedim daldım kızın odasına. kız da işte 8-9 yaşında falan. kapıyı açıp girdim, sindi yatağın dibine doğru. sonra üstelemedim belki ters bir reaksiyon olur diye. yavaşça çekip kapıyı çıktım. kız kendine kendine bağıra bağıra ''gidin'' diye bağırıyor odanın içinde ama bi tek kendisi var. boş duvarlarla diyaloğa giriyor, tartışıyor falan. anası dedi ki sabahtan beri bir şey yemedi bir bardak süt ısıttıydım vereyim içsin dedi. ben vereyim dedim atıldım. anam kaş göz yaptı ama dinlemiyorum tabi merak ettim. götürdüm kıza sütü. aldı bardağı eline kendinden uzak tutup uzaktan süzdü bardağı böyle yaklaştırdı kokladı falan. sonra diğer elinin parmaklarını böyle hani hoca cetvelle vururken kubbe yaptırır ya parmakları öyle birleştirip sütün içine batırdı. sonra çıkarıp parmak ucundaki damlaları atarak ''kıl var bunun içinde baksana kıl var'' diye söylenmeye başladı ama tertemiz süt. orada ben de fıttırdım aldım bardağı çıktım. böyle böyle diye anlattım. kadın dedi ki yarın bir hoca varmış ona götüreceğiz dedi. götürmüşler. kızı okumuş hoca 2 saat falan. eve gelmişler. kız kusmuş kusmuş ateşi falan çıkmış bitap düşüp yatmış. yarım gün falan uyumuş. kalktığında hem normal, hem de yaptığı hiçbir şeyi hatırlamıyor. şu an da normal yani.

kocaeli civarındaki bir benzinlikte, daha önce hiç görmediğim pompacı arkadaş doğum günümü kutlamıştı. hakikaten de o gün doğum günümdü. acelem olduğundan arabaya hemen binip hareket ettikten sonra farkına vardım mevzunun. nasıl oldu bir fikrim yok. hani bir yerden gördü desek araç da kullandığım kredi kartı da babama aitti o an. anlamlandıramadım.

bence kendisinin. ama tam cure sarkisi gibi gelmisti. vokal rengi, sound, ritm vs..

mirkelam ve kargo'nun bu albümünü baştan sona çok severim, çok eğlenceli ve güzel şarkılar var. şarkıların içinde "ooo" diye bir şarkı var ve sözleri içerisinde ayrılık kelimesi geçiyor, bu olabilir diye düşündüm, şarkı da güzeldir, önerilir.

mayeskuel +1

krizantem sanirim

www.google.com.tr

Fotoğraf çok net değil ama yapraklar ve çiçekler ingiliz papayası gibi geldi bana.

yıldız çiçeğine benziyor.

Çayır papatyası diye satılıyor bu çiçek.

www.agaclar.net

www.tamindir.com

Çayır papatyası da deniyor evet. Bellis türü. İngiliz papatyası , çayır gülü de deniyor.
Kasımpatı ve yıldız değil onların yaprak uçları sivri olur. Bunun yaprağı roka gibi yuvarlak uçlu. Aynı zamanda yenilebilr çiçeklerden bu ama çiçeği yenmiyor galiba. Yaprakları salatalara filan konuluyor.

çooook teşekkürler.

1 numarayı gördükten sonra diğerlerine bakmaya cesaret edemedim :(

ilk ayakkabı hayatımda gördüğüm en çirkin şeylerden biri.

1 numaraya baktım ve kapattım

ne yazık ki öylesin. acilen kendine zevkli birilerini bulup tarzını değiştirmeni öneririm.

2 numarada çıktım.

edit: 2 numara değilmiş ben önce ikinciye sonra birinciye basmışım. anladın sen onu.

toms hariç diğerleri çok kötü. hatta parmaklı olan korkunç. sokakta görsem korkarım yani.

gözlerim kan ağladı 1. ayakkabımsı da. 2. de kanama durdu, 3. de iltihaplı kan aktı

ilki fetiş nesnesi, ikincisi çarık, üçüncüsü terlik gibi.

ancak herkesin hayatına kimse karışamaz noktasında saygı gösteririm bu zevke.

1 fazla saçma sapan. bence giyme. diğerlerine lafım yok.

1in o ayak parmaklari olmasa ustundeki bag gibi kismi sevdim ahjsjs ama overall cok cirkin.

2- cirkin ama fonksiyonel. Asla bayilarak, begenerek almam ama alirim isimi gorsun diye.

3- siradan, toms olmasi pahali kiliyor. Bir de benim ayaklar tarakli, olmuyo oyle seyler.

Kisaca, devilred bizimle deyılsın

leş ayakkabılar

Linklerin hiçbirine tıklamadan söylüyorum: Evet.

Edit: Daha önceki duyurularından biliyorum zevksiz olduğunu. Tıklamama gerek yok yani. Ama yine de tıkladım, 30 kişinin sana 'sakın alma çok çirkin' dediği ayakkabıyı almışsın. Ne diyim şimdi?

1 çok fena, çok çok kötü. Toms klasik çok kötü değil. Diğerini de sevmedim. Zevksiz değil de tarzın çok farklı demek daha doğru.

Üzgünüm ama evet :(

o tomsdan bende de var ama diğerlerinin çirkin oldugunu söylemek zorundayım.....

tam teyze kıyafetleri, hiç hoş değil

Zihnimdeki bir tablo daha hasara uğradı evet.

onun bunun dediğine hiç bakma.

rahat ediyorsan, mutluysan, sıfır sıkıntı.

Toms iyidir de, bir ve iki nedir yahu.

koyde babaannemin giydigi cariklar bile daha estetik.

sen o birinci linkteki garip şeyi cidden aldın mı? ciddi ciddi. vay be.

@shin

Pilates yapmak için aldım ama onu, çok işlevsel :(

valla herkes demiş ama bir de ben diyeyim o ayakkabıyı gördükten sonra az bile bence :D

uzun süre ayakkabı alma lütfen. söyle başkaları alsın.

Bakınca burnum kanadı.

1 numaraya baktıktan sonra gözlerim kanadı diğerlerini göremedim bile:( bunu da kuzenim yazıyor:(

Ilkıni üstüne para verseler giymem. Gerçi pilates için kullaniyormussun, çok rahat diyorsan görmezden gelinebilir.

Ikincisini de beğenemedim. Ucuncusunü görünce 'allahım, ne kadar da kötü bir ayakkabi' demedim.

Kısacası benim tarzım değil hiçbiri ama sen beğenip, rahat edip giyiyorsan kime ne? Belki de ben ayakkabılarımı göstersem sen hiç begenmeyeceksin ki ben çoğunu severek giyerim. zevkler fazla subjektif. Zevksiz demiyorum o yüzden.

ilk yorumları görünce 3ten başlayıp diğerlerine bakamdım...

1 numara efsaneymis
2 numara boylesini gormedim
3 iclerinde en az cirkin olani

zevksiz misin? e...

sanırım milleti ortak noktalarda toplayabildiğimiz çok ender duyurulardan birisi oldu bu

maalesef :(

İçim karardı resmen

Ç Ö P

Ö

P

sondan başa doğru gittim, iyi ki de öyle yapmışım.
1 numara evrensel olarak zevksizlik bence ama diğerleri kişisel zevkler kapsamında makul görülebilir.

Bence zevksiz degilsin. 2 numaradan ben de alacagim. Ayaklarin altini oksuyor resmen mmmmhhhh

Ya, ben ilk ayakkabıyı çok sevdim. Biraz garip göründü ayak dışındaki hali de, giyilmiş hali çok rahat görünüyor. Benim tarzım değil tam olarak, kıyafetlerime hiç gitmez ama spor yaparken giysem 'Anaa, ne güzel ayaklarım var benim' der der bakarım. Bir de böyle çıktığına göre 3-5 seneye moda olur bu, herkesin ayağında görürüz. Herkesin de gözü alışmış olur. Kim Kardashian'ın iki kere giymesine bakar en fazla. İkincisine benzer ayakkabım var ama bu haliyle çok sevmedim. Toms zaten standart bir şey.

Zevksiz değilsin bence, tarz meselesi biraz bu. Ben de şu tarz parlak ayakkabılardan nefret ediyorum mesela.
img2-hotic.mncdn.com
Ya da şöyle bir ayakkabıyı ben giysem komik durur.
img2-hotic.mncdn.com
Daha çok kovboy botu tarzı şeyleri seviyorum, benim de tarzıma o gidiyormuş gibi geliyor.

Ama bu ayakkabıları yakıştıran da yakıştırıyor, arkadaş! Biraz nasıl giyindiğine bağlı. Fasfarklı şeyleri giyen insanlar öyle havayla taşıyor ki, saygı duyuyor insan ister istemez. Sende eğreti duracak şey ona yakışıyor, onda eğreti duracak şey ona yakışıyor. Bunları giydiğin şeye göre zevksiz de olabilirsin ama ayakkabı seçimi gayet normal bir seçim bence.

birazcık.

rahatlık önemli tabiki. skechers iyi de, aynı modelin daha güzel desenleri renkleri olabiliyor. dümdüz birşey. beğenmedim çok. anneme almayı düşündüğüm model hatta.

ilk ayakkabı gerçekten çok kötü.

toms'a laf yok.

bütçeye uygun styling eğitimi verilip, stil danışmanı olunur :P
not: cidden moda tasarım son sınıf öğrencisiyim ciddi olanları beklerim :d

Yukarıdaki 44 cevap+1

onun bunun dediğine bak. bunlar ne ya?
zevkler ve renkler tartışılır doğru. ama bu bildiğin zevksizlik :P

Hehe soru mu bu?

Daima millet, kararımız evet.

1 numara çok korkunç :)

doğru söyle, yakınlarına eziyet etmek için giyiyorsun değil mi bunları? başka türlü bir açıklaması olmamalı

o parayı bu ayakkabılara vereceğine, eski ayakkabılarını giy o parayla da bir öğrenciye başının gözünün zekatını ver senden iyisi olmaz.

şöyle söyliim, bütün kadınlar şu an 1 numarayı giymiş olsa, insanlık 70-80 sonra tamamen yok olurdu.

kesinlikle zevksizsin, üzgünüm.

şu 1 numara günümü güzel yaptı. onla markete gidiyorum hep kafamda.
2 kötü
3 iyi :(

zevkli diyemem devilciim

haberde yanlışlık olabilir. Belki cep telefonlarını filan da çalmışlardır. toplamda 30.000 tl lik hırsızlık yapılmıştır.

valla ben de bankacı fln diyince kıllandım biraz açıkçası. sanki başka bir şey var gibi altında.

hep bunu yazmak istemistim.

herkes sizin kadar fakir degil demek ki.

imza: bir baska fakir:)

3-4 sene önce bizim arkadaşların da başına geldi. içlerinden birisinin o güne özel fazla para taşıması gerekmiştir belki de. bizimkilerin de hepsinin laptobu gitmişti. içlerinden birisi ertesi gün uzun bi süreliğine yurt dışına gideceği için çantasında binlerce yüro da vardı.

@nedendir bilinmez +1

O kadar parayı soyunma odasında bırakmazdım ben. En azından herkes tek bir çantaya koyup saha içinde kenara hatta kalenin yanına koysalar mantıklı olurdu. Gözlerinin önünde olurdu hep.

İşin kıllanma boyutuna girmiyorum şüpheli bir şeyler de olabilir elbette.

mahalle arasındaki elektrikçilere sorabilirsiniz. kabloları çok hassas olduğu için uğraşmak istemiyor kimisi ama 15-20 liralara yapanlar var.

lehim de olsa ondan çok hayır gelmez artık malesef.
nerdesin?

istanbul beyoglu taraflari

Battıydı inci, sonra iflas erteletti falan toparladı ama kaliteyi de düşürdü. 2. Sınıf bir ayakkabıcı olarak hayatına devam ediyor artık.

Açıkçası bu kadar sorunlu bir firma olduklarını bilmiyordum. Her avmye şube açarak büyük firma olunmuyor. Bunlara paramı yedirmem ben inşallah tez zamanda biter bu zihniyetteki.firmalar.

son beş senedir falan ayakkabıları kötü her iki cinsiyet için de.

tuhaf marka. 1 sene once ayakkabisini aldim. ilk 6 ay kirlenmesi, burusmasindan lanetler yagdirdim; ama sonraki 6 ay resmen ayakkabi ayagimla butunlesti.

ben memnunum ayakkabi iste

Aldigim bir cift renkli deri ayakkabinin tekinin rengi acildi. Bir suru sorun yasadik ve cozemedik. Ben mecbur kalmadikca kapisindan girmiyorum artik.

rutinde çay yada sütsüz filtre kahve içiyorum. yani sıcak. ancak bazen çok canım istiyor soğuğa yakın bir şeyler o zaman ziyagil ailesinden bir üye gibi çayla beraber portakal suyu da içiyorum.

Ben kahvaltı da dahil yemek yerken içecek içmem pek. Aklıma gelirse kırk yılda bir çay içerdim kahvaltıda evdeysem ama 2 aydır falan biraz alıştım çay içmeye. Meyve suyunu severdim ama artık hazır içeceklerin hiçbirini içmiyorum, evde kendim sıkmaya da üşeniyorum. Zaten kendim de sıksam çok şekerli. Kahvaltıda bir şey içeceksem yeşil çay ya da normal çay içiyorum bu yüzden sadece.

Soğuksa çay, sıcaksa portakal suyu tercihimdir.

kahvaltı içeriğine göre değil de canım ne istiyorsa

cay konusunda bir takintim yok ama kahvaltida cay icmeyi severim. sonrasinda ise mevcutsa bi de portakal suyu patlatirsam benden iyisi yok :)

kisin cay, yazin meyvesuyu

Her türlü çay.
Ha bazen işteyken simit yanında ayran alıyorum, o da güzel oluyor.

Ben su dışında bi şey içemiyorum yemeklerde.

Sabah babamlar ne koyarsa onu içiyorum. Ben kahve diyorum ama kakaolu süt, portakal suyu, ıhlamur, kuşburnu oluyor. Çayı akşamları içeriz genelde.

kahvaltının ana içeceği kim ne derse desin türkiye sınırında çaydır. - zenginlerin portakal suyu olayını es geçiyorum-

Çayı kırk yılda bir içen biri olduğum için genelde portakal suyu ya da kahve oluyor. Onun için de özel bir tercihim olmuyor. Sadece yazin çok sıcakta kahve içemiyorum.

sezonuna gore ve o keyfim ne isterse. vakit varsa skma portakal suyu. yoksa soguk sut. normal zamanlar sicak cay. uzun ozellikle haftasonu kahvaltilarinda kombinasyon oluyor.

soğuk içmem, sevmem kahvaltıda çay

çay içmeyi tercih ederim genellikle ;)

kışın çay, yazın çay.

Mutlaka çay her zaman

alninda yazmiyor ya turist diye. niye olmasin? yani arkadasimi gormeye geldim de gec.

yapan var tabi ki,
geliş amacınızı sorduklarında da eğer toplantı yapacağınıza dair, toplantı yerini ve saatini belirten bir davetiye (mail v.b de olur) varsa onu gösterebilirsiniz. göstermeyebilirsiniz de. otel rezervasyonunuz ve cebinizde paranız da varsa sorun olması için hiçbir sebep yok.

bu tip toplantılar için zaten turistik vize alınır.

turist vizesiyle fuara gittim. sıkıntı çıkmadı gayet.

Yapılır tabii ki.

Yapılmaz.

Yapılır diyen de başına iş gelince anlar neden olmayacağını.

Şimdi size girerken sorduklarında eğer turistik diyip iş amacınız olursa bu yalan beyan okur. Ve iş amacıyla gittiğiniz yerde başınıza bir şey gelirse miss gibi davanız, deportunuz, ve giriş yasanığınız olur.

Ben bunu almanyaya giderken yaptım, görüşmeye gidiyordum polise görüşmeye gidiyorum dedim, o anda başka polis daha çağırdı hemen sardılar beni.

Neyse anlattım bende, zaten işin gizli saklı yanı yok. Çalıştığım üniversitenin ab projesi olduğı için olay, vize muafiyetim vardı, dolayısı ile bir şey olmadı, ama polisler oldukça ciddi biçimde uyardılar, turistik vize ile iş gezisi yapamazsın, eğer öyle olsaydı deport edecektik seni dediler.

hep yapıyorum. amacını doğruca söyle, kimse niye turist vizesi aldın diye sormaz.

ben de yapılır diye düşünüyordum. arkadaşlardan yapanlar da var. @kurnaz'ı anlamadım ama.

@antik

öyle düşünüyorumla olmaz bu iş.

iş amaçlı gezide, iş amaçlı vize alınır. turistik vizenin kapsamı farklı.

girerken size amacınızı sorarlar, turistik vize alıp, iş amaçlı giriyorsanız girişte turistik derseniz yalan beyanda bulunuyorsunuz. eğer iş görüşmesi, fabrika gezisi etc durumunda bir kaza olursa bir durum olursa, deport edilirsiniz.

@kurnaz merak etme, öyle düşünüyordum derken düşüncemin kökeni çevremde gördüklerim. işyerinde sorduğum adam ben hep öyle gidiyorum dedi. olgu var yani, örneklem grubunu arttırmaya çalışıyorum burada sadece.

dediğin doğru olabilir ama çok ekstrem bir durum.

@antik

o extreme durum dediğin o kadar extreme değil işte, benim başıma geliyordu. sizin başınıza gelince işyerinizde sorduğunuz adam kurtarır sizi.

ama açıkçası merak etmeyin hiç, tutuklanır ya da nezarethaneye atılırsanız sıkıntı yok, avukat arkadaşlarım var, onları tavsiye edebilirim. benim gibi yardım edecek arkadaşlarda olacaktır, burada yardımlaşmayı severiz biz.

diyelim turistik vizeyle giriş yaptın ve iş görüşmesindeyken kıyamet koparsa allah'a nasıl hesabını vereceksin..
bu kadar ekstrem olaylara girerseniz daha neler neler çıkar kardeşim.

bir şey olmaz git istediğin gibi görüşme vs.

@ada

bu mantıkla karşı karşıya olduğum için sanırım pek diyebileceğim bir şey yok.

@antik
git git karşim, hatta orada işe bile girersin.

burada yazılanlardan da hareketle, otel rezervasyonun ve cebinde paran olsun, 3 günlüğüne turistik geldim de geç o zaman, hiç iş toplantısını karıştırma.

bir çok arkadaşım benzer turistik vizeyle iş toplantısı davetiyesini de göstererek girdi ülkeye ama madem @kurnaz böyle bir deneyim yaşamış, dikkate almak lazım.

evet o madde yanlis olmus. duzelttim.

Yüzde sıfır çomarmışım teşekkürler mayes
Suriyeli ev arkadaşım oldu, biseksüelim, tesbihim yok, annem çöpe atma konusunda bizi iyi yetiştirdi.

0

10% bende. son seçenekten.

kadın sürücüye neden yardımcı olmak gerekiyor ki? kadınlık bir engel mi? o dahil son seçenekle birlikte yüzde 20 çıktım.

ek: bir de ayağımda batık tırnak var. dokununca bile acıyor. biri basarsa ünlemim olur muhtemelen. yüzde 30 etti.

ben de sıfır nerdeyse. geyleri çok şeyapmıyorum ama çok iğrenç de demem

Yuzde 10. Tespih cekiyom

Comar sifati hali hazirda bir kaliba indirgendi. senin kriterlerini bir sifata sigdirmak cok zor. Alakasiz ornekler vermissin.
-suriyelileri hem comar dedigimiz kesim hem de muhalif kesimin %90i sevmiyor. kendimizi kandirmayalim bu konuda.
-ayaga basma maddesi cok abuk bir ornek. hemen hemen herkes tepki verir. Comarlikla kisitlanmaz.
-sira verme konusu da boyle.
-muhalifler akplilerden akplilerden muhaliflerden nefret ediyor.
Kendinizi olumlamak icin basit kriterler kasmayin ;)

%100 premium ultra deluxe çağdaş çıktım.
tişikkirlir mayeskuel!

şimdi anlıyorum olayını da işin içine para katmadan yapmaya çalış. senin 5-10 tl dediğin birinin öğle yemeği parası olabiliyor, bilemezsin.

Bunlar çomarlıktan çok anti-sosyallikle ilgili. Asıl çomar sensin mesela.

geçerliliği olmayan bir anket. o yüzden 0 bile değil.

%35. En azindan samimi cevaplar verdiğimi düşünüyorum.

%10. Ayağıma basan özür dilemezse çok bozulurum, lafımı esirgemem.

%0

Bu teste eklenecekler:
ayakkabılarımı daire kapısının dışında bırakırım %5
yaya geçitlerinde yayalara yol vermem bir araç sürücüsü olarak %5
park yeri yoksa kaldırıma ya da yaya geçidi üzerine park ederim %15
çöp atacak yer yoksa cebime koymam yere atarım %10
sokaktaki hayvanlara karşı sevgi merhamet beslemem %20
sokakta oynayan çocuk gürültüsünden hoşlanmam %10
kapalı ortamda izin almadan sigara içerim %15
saunada izin almadan taşlara su dökerim %5
gösteriş, pahalılık, marka önemlidir %10
trafikte bisikletlerin olmasından rahatsızlık duyarım %10

yüzde 20 çıktı da birilerinin sevmemek neden çomarlık olsun? nefret suçu değil bu

soruna cevap veriyim sonra siliniyor yazdığım: yüzde 20 çomarım.
yazdığım cevabı sildiren kişi yüzde yüz çomar ama ona eminim.

0 çıktı valla, ama herkesin içinde bir çomarlık vardır. benim de vardır elbet; ama sorularda yok demek ki bana uyan.

suriyeli, gay, bir dönem elim dolu olsun diye tespih çekme, trafik (çünkü kimin ne olduğu belli değil ve gittiğim yol çok yoğun - otoban ağırlıklı) (ha yol veririm yaya ve zordaki arabaya), sıra, para (bazen)

60-70 yapıyor.

%10. suriyelileri sevmiyorum. Dershanemin olduğu semt resmen Suriyeli kaynıyor. Daha iki gün önce biri arkadasimin telefonunu gasp etmeye kalktı. Her yerde kendi dillerinde tabelaları asmışlar.Bunu bir kürt yapsa linç edilir ama.Kürt olmadığım halde benim bile kanıma dokunuyor. Vergi vermiyorlar. İki saniye bahçeye çıkalım teneffüste diyoruz.15 tane surüyeli yanımıza gelip abla para abla ekmek abla mendil diyor. Yetişkinleri resmen gözleriyle soyuyor.niye seveyim ben bu insanları? Yaratandan ötürü bile sevemiyorum. Sorry.

gezegen olan pluton'un maddeleri de dahil sıfır puan.

peki suriyeliler seni seviyor mu? (100 pts.)

geçerliliği elbette yok... ama bu kriterlere göre, yüzde 20 çomar çıktım.

akplileri ve suriyelileri sevmiyorum. hey dostum, ama suriyelilere kendimce yardım etmişliğim ve akpli olup takıldıklarım da var.

Eşiniz A şahsından vekalet alıp molosiklet satışı yapmış, vekaletname ve satış konusunda değil, vekaletname öncesi borç alacak tehdit şantaj cebir kullanımdan suç duyurusunda bulunulmuştur, eldeki deliller önemli. Ciddiye alıp avukat tutmanızı tavsiye ederim

kabahat olmadigina buradakiler kanaat getirseydi savci'da getirirdi ve hadi nas nas diyip olayi kapatirdi bence.

kasmaya gerek yok. kasarsan hayatin zindan olur. nefret dahi etsem, isyerinde 3. bir insanmis gibi islerle alakali herseyi sorarim, danisirim vs.. ama onun disinda ozel hic birseyimi paylasmam. boylelikle zamanla belki baska yuzunu gorurum barisir can ciger kuzu sarmasi bile oluruz. never say never!

Benim var. Üniversiteden beri en yakın arkadaşım ve sevgilisi (bir dönem bana asılan ve aramızda bir şeyler olan) ile aynı ofiste çalışıyorum. İkisiyle de hiç konuşmuyorum, selam sabah hiçbir şey. Sevgilisiyle kontak halinde çalıştığım işleri şanslıyım ki yanıma yeni bir eleman alındı, ona devrettim. Kendisiyle çok mecbur kaldıkça iş için konuşuyorum. Sevgilisini şirket aracı bende olduğu için her sabah almak zorunda kalıyorum,1 saatlik yolu iki yabancı gibi gidiyoruz. Ama ben tüm ipleri koparttım yani, mesela bu arkadaşımın annesi hasta, çok üzülmeme rağmen hiç bir geçmiş olsun vs bile demedim.
Dünyanın en boktan durumu. Zaten iş arıyorum, hayat böyle çekilmez. Konuşmadığım ve hayatımdan çıkarttığım için mutluyum ama her gün aynı ofiste bulunmak zorunda olmak kötü oluyor.

davranmıyoruz. zorunluluk haricinde muhatap olmuyoruz.

aynı odada çalıştığım kişiye geldiğinden beri hiç ısınamadım, aramız bozuk değil de genel olarak sevmedim. zorunluluk haricinde muhatap olmuyorum. başlarda sordu neden böylesin bişey mi yaptım falan diye, artık o da alıştı, sorun olmuyor.

@someonewalksalone

"başlarda sordu neden böylesin bişey mi yaptım falan diye"

Buna ne gibi bir cevap verdiniz ?

ama eski sevgili ve sevilmeyen kişi farklı durumlar.

benim ısınamadığım sevmediğim çok insan var mesela, genel olarak insanlara tepkiliyim, onun için kolay kolay sevmem. onlarla iş yerinde az konuşuyorum, günaydın nasılsın ben de iyiyimden fazla konuşmuyorum. onlar bir şeyler anlatırken geçiştiriyorum evet haklısın filan diyorum, bazen sinirliysem terslediğim ya da kötü davrandığım da oluyor. yani genel olarak ters bir insanım sevdiğim üç beş kişi haricine.

eski sevgili meselesi farklı onunla muhtemelen zorunda kalmadıkça hiç iletişim kurmam, gerçi ayrılma sebebine durumuna da bakar. ama kötü olduğunu farz ediyorum. hiç konuşmam ve diğer sevmediklerimden daha rahat hissederim, çünkü karşımdakinin de gelip benimle konuşmayacağını ya da konuşmamı beklemeyeceğini bilirim. sessiz anlaşma gibi iki taraf iletişim kurmayacak. onun için aradaki hisler bitmişse sıkıntı yok rahat durum.

@top_secret

"yoo bir problem yok, beni çok rahatsız eden bir şey olsa söylerim zaten sana" dedim. işin aslı şu ki, rahatsız olduğum genel olarak tüm tavırları olduğu için, anlatıp da olayı uzatmak istemedim. bu yaştan sonra benim dediklerim onu değiştirmeyecek, bu nedenle uzak durmayı tercih ediyorum. herkesi sevmek, yaşadıklarımızı paylaşmak zorunda değiliz sonuçta :)

Davranmiyorum

Yokmus gibi davraniyorum.

Cok yuzeysel konusmalar haricinde mecbur kalmadikca muhatap olmam.

görmezden geliyorum. yok sayıyorum.

Tanık olmak kolay aslında. Mahkemeye çıkmazsın bile büyük ihtimalle. İfadeni odada alıyor eleman. Şöyle oldu böyle oldu diye. Sonra hakim yemin ettiriyor isterse. Çağrıyı aldıysan üstünde yazıyor gitmemek suç falan diye. Arkadaşını satma zaten.

şahitlik bir kamu görevidir ve gitmezseniz hakkınızda suç duyurusu açılabilir, para cezası var.

ama bu şekilde mahkemeye çağrılan bir tanığın da ne kadar tanıklık yapacağı malum. Bence avukatla veya arkadaşınızla konuşun, medeni bir şekilde halledin.

İfademi yazsam versem olmaz mı acaba?

kimin yazdığını nereden bilecek hakim? illa ki seni görmek isteyecekler. gitmemek suç, polis zoruyla getirilme emri çıkarabilirler.

şahit olmak çok kolay, filmlerdeki gibi bişey değil, iki soru sorup gönderiyorlar.

aynisi basima geldi. davali adam mahkemeye bile gelmedi avukat tuttu. ben sahittim gitmeseydim zorla getirilecektim. sonuc: adam kilini kipirdatmadan sucsuz bulundu dava dustu. ben ise yarim gun bosuna harcayip isyerinden yarim gun yillik izin hakkimi kaybettim. muhtesem ulkeden muhtesem bir hukuk manzarasi,

Mahkemelerin nasıl olduğunu biliyorum tek cümle söyleyip çıkacağım ama sorun şu ki; işimden izin almam mümkün değil ve bu arkadaş son dakika haber veriyor duruşmayı. Sorumsuzluk! Sinir oldum bencilliğe.

o zaman gitme, işyerinden zorla alıp götürsünler, izin almana da gerek kalmaz :) tadaa bu işi de çözdük çok şükür :D

Eğer gidebiliyorsanız gidin, ifadeniz değerli olacaktır. Zaman zaman tanık bulmak sıkıntılı olabiliyor. Size ihtiyacı olmuş ve sizden bir yardım istemiş.

Ama gitmek istemiyorsanız söyleyin sizin tanık olarak dinletilmenizden vazgeçebilirler. Vazgeçmek istemezlerse veya hakim kabul etmezse zorla getirme çıkar yalnız.

Bu arada eğer bir sonraki celseye gidebilecekseniz arkadaşınız veya vekili o celselik gelemediğinizi- izin alamadığınızı- bir sonraki celse hazır edileceğinizi de söyleyebilir hakime, ama bir sonraki celse gitmeniz gerek.

Gitmek istemiyorum, bundan aylar önce kabul ettim tek seferde olur diye uzadıkça uzadı. Başımda da bir sürü şey var yani ona vakit ayırmam mümkün değil. Kaldı ki iş yerinde sorun yaşadığı dönem ben çoktan işten ayrılmıştım.

Sırf yardımcı olayım 5 dk mahkemelik işi diye yaz dedim bir sürü tantana içine girdim.

Ayrıca yoğunluğumu başımdaki her şeyi bildiği halde son dakika haber veriyor olması da ayrıca sinir bozucu bir durum.

Yerime bakabilecek tek bir allahın kulu olsa yine tamam ama ben annemin kemoterapi seanslarına bile 1 ay önceden belli olduğu içib birilerini ayarlayabiliyorum yerime.

Salaklıktan başka bir şey değil.

Savcıya gitsem 5 dk ifade verip çıksam olsa keşke. Mahkemeler uzadıkça uzuyor bir de. Verdikleri saatten çok sonraya sarkıyor vs.

ben de aynen, bir iş mahkemesinde şahitlik yaptım.

birlikte çalıştığım bir arkadaşa olur dedim, ben orada çalışmaya devam ederken üstelik. sonra vazgeçtim. yine de çağrıldım. gittim. iş yerinin aleyhine olacak şeyleri de dürüstlükle söyledim.

gitmeden önce patronla konuştum, böyle böyle diye... sizin için de onun için de yalan söylemem, ne biliyorsam onu söylerim dedim.

gittim, şahitliğimi yaptım. işyerinde de bir sorun çıkmadı. ama her işveren böyle anlayışlı olmayabilir.

ctral + a
ctrl + q

yine olmadı, tekrar açınca duruyo aynen.

Arşivlenmiş mailler arasında kalmış olabilir. inboxta en aşağı inip kontrol edin bakalım, altta "diğer mailleri de göstereyim mi" diye soruyor mu?

Noktalama işaretlerini kullanırsan ve web arayüzünü kullanırsan çeviriyor.İnternet sayfası çevireceksende sayfanın metnini kopyala sayfa linkini ekleyince istenilen sonuca ulaşmıyor.

hatırladığım kadarıyla Web sayfalarına yansımamisti. sadece sitesindeki çeviriler iyileşmis