3-3.4 MB/sn civarı bende

5. uydunet'te ona ulaşıyorum.

teorik olarak 6,25 ama 5-6 arasıdır ortalama.

superonline fiber 50mbit kullanıyorum, 5-5.5 MB/sn'yi görüyorum genellikle.

ttnet ile 35 mbps'e max 3 gördüm. oranlarsan max 4.

Superonline 50mbit fiber var. Private trackerlarda ortalama 5.5 - 5.7 filan görüyorum.
www.speedtest.net

superonline var bende, 5.5-6 gibi bir şey oluyor genelde seeder iyiyse.

uydunet 50mbit var, 5,5 - 6 mb/s arasi aliyorum.

uydunet 50mbit kullanıyorum. 5.7 MB/sn de taş gibi oturup kalıyor.

(bkz: audacity)

goldwave kullandım ben hep, arayüzü temiz.

istanbuldaysan zeytinburnu.

zeytinburnu +1

giderken burnuna mandal almayı da unutma

Kadikoy'de bahariyeden modaya dogru olan caddede sag tarafta bi pasaj var. pasajde 1 tane derici var. ustune gore dikim de yapiyor

kesinlikle zeytinburnu

Zeytinburnu'nda ucuz mudur?

laleli

+ o süreç de çok sancılı işleyecek, yani uzun sürecek, biliyorum.
-şu ana kadar pek çok kez gerek hepsiburada gerek diğer firmalar üzerinden yaptığım alışverişleri iade ettim, hiçbirinde sancılı bir süreç olmadı :) en fazla bir iki kez mail atıp aramışımdır o kadar. iade edin direk, adamlar da kabul edeceklerini söylemişler.

umarım kullanmadınız - ürünün paketine zarar vermediniz :)

@fakyoras, yok ürün daha bugün geldi kargoyla ve paketini/jelatinini bile açmadan direkt dışından gördüm tipini ve model numarasını.

bu ürün direkt hepsiburada'dan gelmediği için şüphelerim var, gönderen firma İzmir Bornova'dan bir firma, benim aradığım yer de orasıydı zaten, hepsiburada değil. ben iade edeceğim, firma hepsiburada'ya bildirecek, onaylayacaklar, paramı iade edecekler vs, normalden daha uzun süreceği kesin. her firma farklı sonuçta, ondan çekincelerim var :(

bence kesinlikle iade edin. hatalı ürün gönderdikleri için de zaten geri gönderme kargosunu da ödemeleri lazım. hepsiburada bu insanlara belli şartları sağlamaları karşılığında aracılık ediyor. probleminizi her aşamada belgeleyecek şekilde yazılı çözerseniz hepsiburada da tıkanıklıkta yardımcı olur.

işinizi görüp görmemesinden değil, çakallık peşinde koşmamaları için iade etmelisiniz.

sen hepsiburada ile muhatap olup iade işlemlerini site üzerinden yaparsan 2-3 gün içinde biter (ben yaptığımda bitmişti). yok tedarikçi ile muhatap olursan, işin uzun hakkaten.

Amerika vizesi çok kolay alınıyor aslında, iş belgeye vardıysa kötü demektir
genellikle bankoda 2 dakika sohbet eder, belge istemez verir gönderir.
Ben beklerken belge istenen herkesde genelde red gördüm, iş araştırmaya giriyor çünkü o raddede. Sözlükten de bakın herkes 5 dakikada 10 senelik aldım çıktım yazıyor, gerçekten alması çok kolay bir vize, fotograf istenmemesini anlamadım, standart isteniyor diye biliyorum.

Sizi bir şekilde orada kalabilecek kapasitede görmüşler, sizi buraya bağlayan 1-2 birşey çıkarın, ev tapusu falan filan.
Aracı kuruma hiç gerek yok.

onlar zaten sen randevuna gitmeden çoktan incelemelerini bitirmiş ve kararlarını vermiş oluyorlar. yani yakın zamanda ikinci bir gidişinde de aynı sonuç çıkması kuvvetle muhtemel.

bir şey bulmuşlardır seninle ilgili, ülkene geri dönmeyeceğinden şüphe duyuyorlardır, belli üyeliklerin, yandaşlıkların onlara sakıncalı gelmiş olabilir (sadece tahmin atıyorum), ama keyfi bir durum değil bildiğim kadarıyla bu olay ve kiminle görüşme yaptığına da bağlı olmuyor.

anti amerikan bir eylemde yer aldınız mı hiç?

@Corc: Tapu ekledim zaten. Banka hesap dökümlerimde görebilecekleri en az $8500 mevcuttu. Ama dediğiniz gibi vize verdikleri arkadaşımdan hiçbir şekilde belge istememişler. Kaldı ki benim sunduğum belgeleri de incelemediler bile doğru düzgün. 30 sayfalık evrak dökümünü incelemesi en fazla 15 saniye sürdü görevlinin.

@loveinaflipbook: Ankara Barosu dışında herhangi bir üyeliğim yok; ama yine de anlamadım.

@habib: Hayır, bildiğim kadarıyla almadım. Son 5 yılda içinde yer aldığım eylemler toplamda 2-3 tane. Onda da, dürüst olayım, olayların çok fazla içinde yer almadım. Eylemlerin hiçbirisi de anti amerikan değildi.

Bu eylemlerinizde gözaltına alınma gibi bir olay oldu mu peki?

Bence bir kez daha deneyin, o anki gorevliye bagli bir durum.
Ya da itiraz etme hakkiniz varsa edin bence.

Mayisa daha var.

isim peki arap ismi yada çok yaygın bir arap ismi mi?

benim bir arkadaşımı abd girişinde hep durduruyorlar çünkü kendisi ile aynı isimde interpol tarafından aranan biri varmış. üçüncü durduruşlarında sormuş polis anlatmış böyle böyle die.

Hayır, herhangi bir gözaltı durumum yok. Sicilim tertemiz. Bunu gösterir adli sicil kaydı da evraklar arasındaydı.

İsmim gayet tiki sayılabilecek bir isim esasen. Herhangi bir Arap esintisi yok.

ya geçmişinde "bu adama vize verilmez" denilecek bir problem vardır ya da polisin sene sonunda bütçe planını tamamlamak için önüne gelene ceza yazması gibi konsolosluk da reddetme kotasını falan dolduruyordur. yoksa yukarıda da dedikleri gibi çok kolay abd vizesi.

tekrar başvurabilirsin vizeye ama danışmanlık firmasıyla başvursan bile yine senin mülakata girmen gerekecek. ekstra komisyon ödemek dışında bir farkı olmaz senin için.

edit: bu arada fotoğraf olayını ben de anlamadım. arkadaşın forma fotoğraf eklememiş miydi?

5 dk onaylanıyor gerçekten hatta ben pasaportu bile vermedim bankoya gittiğimde vizeniz onaylandı dedi kız yanımda evraklar var gerek yok onlara pasaportu alayım dedi. benim de işim çıkmıştı o ara dedim pasaportu veremicem tamam dedi bize postalayın bir ara vizeniz yapıştırırız dedi. sonra bir ara kargoladım sonraki gün yapıştırıp geri yollamışlar bu kadar da olur mu demiştim. kesinlikle önceden araştırıyorlar oradaki görüşme hikayeden. bence yeniden başvurun birlikte gideceğiniz insanları da formu doldururken ekleyin elinizdeki tüm doneleri kullanın.

Gorusmeye takim elbiseyle gitmedin umarim.

Benden de foto istemediler. 3 dk sürdü sürmedi görüşmem. Adım da arap ismi. Sorunsuz aldım vizeyi 3 ay evvel.

Bunlarla alakalı değildir yani bence.

Arkadaşınla senin aranda bariz sorun oluşturabilecek fark var mı? Bi de baroya kayıtlı avukatı reddetmeleri anlamlı gelmedi hiç.

Danışman şirket de çok gereksiz zaten görüşmede yalnızsın boşver para verme boşuna.

Çok kısa sürdü hemen onayladılar
Ancak çalıştığın şirketin referansı yada davetiye vs önemli benden öncekilere de vermediler sebep göstermediler

sözlükte de yazan var benim arkadaşıma da oldu, red aldı daha sonra bir hafta sonra yine başvurdu, hatta görevli red almışsın geçen hafta dedi sonra onayladı. direk arkadaşıma oldu bu. araya firma koymanıza gerek yok, direk başvurun görüşmede de dürüstçe söyleyin durumu

vize alan arkadaşın kız sen erkek misin?
kızlara kıyak geçiyorlar çünkü onların illegal göçmenlik riski çok daha düşük.

Amerikanin sorunlu gordugu ulkelere girisiniz var mi? Boyle durumlarda vize vermiyorlarmis gibi bir sey duymustum. Hatta sadece pasaporttab anladiklari icin yeni pasaport cikartanlar olabiliyor.

Turkce mulakati tercih edin. Eger size gore akici ama onlara gore akici olmayan bir ingilizce ile aksan hatasi yaptiysaniz belge ile uyumlu olmuyor. Bir arkadasim boyle red yedi ordan biliyorum (seller-sailor karisikligi). Ha bunu sallamamasi gerekir ordaki gorevli ama durum boyle

- vize alan arkadaşım kız, ben erkeğim. ama sağladığımız belgeler neredeyse aynı; hatta ben daha fazla belge sunmuş olabilirim. kaldı ki sorun "ona niye verdiler?" değil, "bana niye vermediler." daha ziyade :)

- takım elbise giymedim. ama pantolon gömlek kravat kazak şeklinde normal iş kıyafetim vardı (çıkınca işe gideceğim için). valla klasik komplo teorisine girmek istemem ama sakalım var.

- valla övünüyor olmayayım ama İngilizcem gerçekten gayet akıcı ve konuşma süresince karışıklığa yol açabilecek herhangi bir ifade kullanmadığımdan eminim.

- daha önce hiç yurtdışına çıkmadım.

ben de daha önce hiç yurt dışına çıkmamıştım, balayı için ilk defa başvurmuştum ve aldım..

@Corc, video var orda sabit kare değil ki?

after

kullanici adini yazar misin? isyerinden instagram acilmiyor da.

döner efektinin aynısı yesi-mavi-kirmizi olarak final cut'da mevcut. mac'de final cut ile yapmislar. motion da kullanilmis olabilir.

@safepassage, hesap SalonİKSV'nin hesabı. bu sezon daha yeni başladılar böyle videolar koymaya, dikkatimi çekti benim de.
www.instagram.com

ae gibi gorunuyor evet.

bestbuy teknosa gibi bir firma, dolayısıyla mağazaları var bolca. internetten bakıp, sonrasında da direkt mağaza'ya telefon ederek stok sorgulaması yapabilirsiniz. nakit alımı için en kolay böyle mağazalar zaten. o olmazsa target da olabilir.

ilkinden var evimde bana göre süper ikinci link tasarım falan yönünden pahalı sanırım.

@zombi, ilkinde de kırıntı tepsisi var zaten. hakkaten tek fark tasarım ise o kadar para vermek aptallık o zaman...

birinciyi kullanıyorum, eksiksiz bir makine. özelliklere baktım bire bir aynı, fiyat farkını yaratan tek şey tasarım gibi görünüyor.

benzer durumdayım. kuzenlere zaman kalmıyor maalesef.

öyle uzaklar ki, üflesem soğuyacaklar

baya büyük olan kuzenlerimle aram iyi. yani aramızda 17-18 yaş falan var. daha yaşıtım olan kuzenlerimle pek görüşmem hatta sevmem.

taş çatlasın iki üç tanesiyle düzenli irtibatım var (hepsi büyükler benden epey), bunun dışında diğerleriyle samimiyet yok. hatta hiç tanışmadığım kuzenim bile var. ciddiyim.

senin hesap bende de 30 kadar var. ama kaçını görmek istiyorsun de; 2 ya da 3. onlarda uzaktalar. belki uzakta oldukları için kendilerine karşı iyi düşünüyorum. yanımdakiler beş para etmez. görse yolumu değiştiririm.

2 kuzenim en iyi arkadaşlarım. farklı şehirlerdeyiz, bazen 1 ay telefonda bile konuşmayız ama görüştük mü daha dün berabermişiz gibi devam ederiz sohbete. onlar haricinde yakın yaşta kuzenim yok, o yüzden takılma şeklinde bi ilişkimiz yok. ama aile ziyareti şeklinde görüşmeler oluyor evlerde, hem anne hem de baba tarafı kuzenler hep samimiyiz.

9 kuzenimden vaktiyle tek muhabbetim olanı 4 sene önce kocaya kaçtı o zamandan beri hiç konuşmadık.

çoğu arkaba olmasak aynı ortamda bulunmayacağım insanlar.

ben 25 yasına kadar cook fazla samimiydik, sonra durumlar farklılastıkca aslında dusundugum kadar iyiligimi istemeyenleri gordukce sogudum biraz ama yine cogu insana gore fazla samimiyiz. aynı ortama girince enseye şaplak oluyor.
millet kuzenini tanımıyormus falan, ben kuzenzadelerle bile gorusurum nadiren. anne/babanın kuzenleri+cocukları. hayır aşiret falan da degiliz, bizde mi var anormallik? :)

Hemen hemen her hafta sonu 3-4 kuzen toplanırız. Piknik, etkinlik , gezi , fasıl kafamıza ne yatarsa yaparız.

Ayni sehirde olup akranim olan 6 -7 kuzenim var,bunlarin sevgilileri, eşleri de var. kuzenlerimin de kuzenleri var .kuzenlerimle en kötü 10 15 gunde bir toplanirim, kahvaltiya,akşam çaya gelirler ya da dışarı cikariz. onlarin kuzenleri ile plan yaptigimiz da oluyor 1 2 ayda bir toplaniyoruz .tabi bu durumda sayimiz 10 u geçiyor.

35 tane kuzenim var, 2-3 tanesiyle arada dışarıda takılıyoruz. Yaşlarımız birbirine yakın olduğu halde o bahsettiğin ortam bizde de yok, çok farklı insanlarız çünkü.

çok kötü. amca çocuklarını yolda görsem tanımam gerçek anlamda. çok da üzülüyorum bu duruma. baba tarafıyla 0. anne tarafıyla var az biraz. birbirimizin düğününe gelecek kadar. baba tarafı onu da yapmıyor.

sokakta görsem yolumu değiştiririm herhalde. hiçbiriyle hiçbir muhabbetim yok, telefon rehberimde kayıtlı değiller. arada bayramda gelen oluyor onda da zoraki selamlaşırım yahut gelmelerinden önce evden kaçarım.

whatsapp grubumuz var, 4 kız 3 erkek. bunlardan 3'ü üniversiteli, 3'ü iş güç sahibi, 1'i liseli. görüldüğü gibi homojen bir kadro yok. ama yaşlar da çok uzak sayılmaz.

reelde pek görüşmeyiz. daha doğrusu ben biraz daha uzakta olduğum için ben görüşmüyorum, diğerleri daha çok biraradadır. whatsapp grubunda arada espriler döner, ilginç fotolar atılır, doğum günler vs. kutlanır falan.

Cok severim canimiz sikildikca bulusuruz. Imkan varsa gideriz nevizadeye yoksa bi cay icmeye cikariz hic yoksa evde oturur uno oynariz. Bazen sinemaya, kosuya falan da gittigimiz olur. Bir sorun olunca arar finir alisverisinde bulunuruz falan. Masallah diyeyim iyiyiz yani biz.

bir çoğu ile yakınız hatta beraber bi yerlere (konser, sinema, tiyatro gibi) falanda gideriz. Ama bazen kendini kullanılıyormuş gibi hissedebiliyorsun yine de.

Yolda karsilassak tanimam muhtemelen hicbirini. 2 tanesini biliyorum da digerleriyle kafamiz uyusur mu uyusmaz mi onu bile bilecek kadar tanimiyorum. En son gordugum kuzeni 3-4 yil once gordum. Digerleri 10-15 sene olmustur.
En son 3 yasindaki halini gordugum bir kuzenimi yillar sonra bir dugunde 1,80 boyunda piril piril bir genc kiz olarak gorunce yaslaniyorum diye panige kapildim:)

teyzemin çocuğu olan 3 tanesini yolda görsem tanırım ama onlarla da en son sanırım 3-4 sene önce konuştum. diğer kuzenlerimi ise yolda görsem tanımayı geçtim, kaç tane olduklarını, cinsiyetlerini falan bile bilmiyorum. ve bunu sorun olarak görmüyorum, zira akraba sucks.

Hiç tanışmadığım kuzenim var. Onun dışında en son 25-26 sene önce gördüklerim var :d
Daha sık gördüklerimden çoğunun yaşı küçük. Bebek bile var. Dolayısıyla benim de öyle ortamım yok.

Kuzenler arasinda tek erkek benim. Disladilar beni :( ablamin filan oldugu whatsapp gruplari, toplanmalar filan oluyomus.

topu topu 1 tane kuzenim var, onunla da en son kasım ayında bir aile yemeğinde karşılaştık. ondan bir önce de araya 1 yıl falan girmiştir rahat.

çok seviyorum kendisini, hatta arada görüşelim mutlaka dedik, ama işten güçten hiç vakit olmuyor maalesef.

kaç tane kuzenim var, aslında kim kuzenim vs. bunları bile bilmiyorum ben. kuzen deyince aklıma gelen ilk isim halamın kızı, onunla da 3 sene önce mi ne görüştüm en son. hiçbirisiyle samimiyetim yok. %90'ıyla aynı coğrafyada bile değilim. bir gecede kuzensiz kaldık.

ayda bir falan genelde görüşürüz

4 kuzenim var, hiç biriyle görüşmüyorum.

10-12 kuzenim varır heralde saymadım. iki tanesiyle 6 senedir aynı evde yaşıyoruz ve gerçeken çok yakınız, iyi anlaşıyoruz. diğerleri ile de sadece özel günlerde görüşebiliyorum.

düğünlerde cenazelerde falan görüşüyoruz. kuzenlerimin hepsini tanıyorum ama çoğunun çocuklarını tanımıyorum.

Teyze çocuklarıyla görüüyorum sadece o da izmire gittiğimde. Onun dışındakileri tanımam.

6 tane kuzenden sadece 1 tanesi ile süperiz, maşallah deyin. Aramızda 1.5 yaş var. Küçüklüğümüzden beri birbirimizin en büyük destekçisi olduk. Her şeyi ilk birbirimize anlattık. Birlikte gezdik. Şimdi de canım sıkkın olduğu için beni çağırdı evine, şehrine, kafa dağıtıyorum sayesinde. Kuzen ayrı, kuzen can'dır. Tabi bu şans çok az insana isabet eder. Kıymet bilmek lazım.

baba tarafından 5 kuzenim var. avustralya'da doğup büyüdüler. bi tanesini 2 günlüğüne görme fırsatım olmuştu. çok sevmiştim. bi de dayı oğlu var ama küçük daha 3 yaşında. fotoğrafımı öpüyomuş bazen :D
kuzen yok sayılır hayatımda.

times new roman.

Enstitünün tez yazım kılavuzunda belirtilir zaten. Biz kafamıza göre seçemiyoruz. Genelde de Times new roman kullanılır.

font seçme şansın olduğunu sanmıyorum, times new roman ile yazılır o

ytü'de calibri ya da times new roman. Times idealdir genelde.

Comic Sans, hocanin nese kaynagi olursunuz hem.

kafana göre seçme şansın olursa raleway weighti 400 ve 500 iyidir.

yeri gelmişken :)
www.zaytung.com

tez de diğer resmi belgeler gibi times new roman font ve 12 punto ile yazılmalıdır. maalesef seçenek yok, standart bu.

bazı hocalar bireysel olarak bu standardın dışına çıkmak isteyebilir, onlar da belirtir özellikle şu font şu punto olsun diye. onun dışında yapacak bişey yok.

levent

lami, lefter gibi isimler var ama turk ismi sayar mısın bilmem.

lütfi
latif
levent

latif
lokman
lütfi

Laçin

Lemi

Lütfullah

liva

Oha amcamin adi levent ama gunlerdir dusunuyorum

icinde seker var. her turlu sikinti.

Bi pakette 25 gr şeker var, 10 gr sütten 15 i havadan geliyor. Ben önermem. Yoğurt alıp meyveli yoğurt yapabilirsin, içine muz ve tarçın atarak <3
Shaker alıp süt + nescafe karıştırarak latte yapabilirsin, tatlandırıcı olarak en kötü bal falan kullan. Şekeri bırakmak en sağlıklısı bence.

İçeriğine bak, glikoz şurubu falan varsa jelibondan farkı yoktur.

meyveli sütlerde gercekte meyve yok, cesitli tatlandiricilar ve koruyucu maddeler. icerigini bilmeden biri digerinden zararli demek güc ki icerigi bilinse bile zarari ölcmek cok zor.

Alternatif olarak abur cubur yerine gececek kuru üzüm, kuru incir, kuru kayisi gibi seyler tüketilebilir, bol bol meyve yenilebilir.

@hasmetizm 2046 yoğurdu tüketmek biraz zor, hele ki tarçın ve muz da hiç sevmem :') yani tabii şeker var biliyorum ama, yani günde en az iki kutu kola içen biri olarak, bi kutu kola kadar zararı var diyorsanız okeyim buna.

üstüne baktım glikoz şurubu yok ama bunları neden çocuklara içiriyoruz ya çok ayıpmış yaptığımız.

bence bu abur cuburu almayı bırak. elinin altında olmazsa yemezsin. bir süre sonra da bağımlılığın biter. yoksa o işin sonu yok, yedikçe yiyesin gelir.

peyman/dorleo'nun natura mix diye bir karışık çerezi var. tamamen çiğ yemişler (badem, fındık, kuru üzüm vs.). tavsiye ederimi yemezi çok zevkli :)
www.peyman.com.tr

@cekilmis gayfe öğle yemeği ile çıkış arasında mutlaka bir şeyler yemek istiyor canım, daha çok ağzımın tadı bozuluyor da onu düzeltmeye çalışıyorum galiba, implant yaptırdım ama daha diş takıllmadı, tattaki bu sıkıntıyı da ona bağlıyorum. o diş halledilene kadar mutlaka bir şeyler yemek isteyeceğim :')

o zaman tercihini kuruyemişten kullan derim. mesela ceviz içi ve kuru incir iyi bir ikili oluyor.

badem + kırmızı çekirdekli kuru üzüm de güzel oluyor. kolayı da bırak :)

Çiğ fındık fıstık badem ye. Ceviz ye. Kuru kayısı, kuru erik, kuru incir ye.

google drive rahat olur, sadece boyutu büyükse atmakta çekmekte zorlanabilirsin (usb bellekten almaktan daha uzun sürer, malum). onun dışında sıkıntı olmaz bence.

hesabın hacklenirse sıkıntı yaratır mı o bilgilerin çalınması ve esas onu düşünmelisin bence.

@loveinaflipbook lan! niye kötü kötü şeyler getiriyosun aklıma :/

yani "özel" dosyalar değil, çıplak foto falan yok :D yine de tabii başkalarının eline geçmesini istemem :)

Sen gene bi de yandex'e mi atsan? Bence at.

2 ayrı cloud servisinde saklayabilirsin.

akıllı telefonu varsa görüntülü görüşme?

telefonuna renkli doğumgünü kartı falan gönder whatsapp'tan ya da MMS ile. en güzeli kendin hazırlaman.

Mutlu yıllar dilerim. Çiçek yollayabilirsiniz

Kahvaltı dışarıda.

Kitap okumak ve spor için, birde çoğumla ilgilenmek için daima belli vakitler ayırırım. Bu vakitler bellidir, misafire dahi gelme derim o saatlerde. Diğerleri angarya oluyor, onları da vaktim oldukça yaparım.

Film izleme, kitabı derste oku, derslere sınavlardan önce çalış ama dışarı çıkmayı aksatma keyfini çıkar ogrenciligin.

@Kovacic

otuz yaşında insanım, doktora yapıyorum, tavsiyeler geçersiz.

Hayır kesinlikle. Bunu ben de cok merak ediyorum, insanlar nasil yapiyor. Ben bunun tamamen motivasyonla alakali oldugunu dusunuyorum. Benim bir arkadasim var, hem sevgilisine vakit ayirabiliyor, hem arkadaslarina, hem derslerinde cok basarili, hem de spor yapiyor. :( Kiskaniyorum iradesini ve iste neyden kaynaklaniyorsa bu.

@devilred
Ders falan diyince ne bileyim ahahah. Doktorayi askerlik uzatma harici görmedim çevremde de ondan cahilligime ver asdfgsfaf

Hepsine vakit ayirsan bu sefer de uykundan kisarsin ya da bos bos tavana bakmalik vakit kalmaz ki bu da bence bir ihtiyac. Bence oyle bi dunya yok :(

Eğer "hiçbir şeye yetişemiyorum" ya da "24 saat bana yetmiyor" diyorsanız hayatta bir yerlerde yanlış yapıyorsunuz demektir. Daha basit yaşayın. Hayatınızı sadeleştirin. Herkese ya da her şeye zaman ayıramazsınız şu hayattaki en önemli şey zamandır ve onu sadece hayatınızdaki önemli insanlara ve işlere harcamalısınız. Benim size önerim bir ajanda kullanmanız her gün sadece tek bir işe odaklanın. Eğer ajandanızda yapılacaklar listeniz 4-5-6 olduysa günün sonunda hiçbir şeyi tam olarak yapamadığınızı, kendinizi veremediğini farkedeceksiniz en azından ben de böyle oldu. Artık tek bir iş seçiyorum kendime ona odaklanıyorum o işler bittikten sonra diğer işlere geçiyorum ama hiçbir zaman ikisini aynı anda yapmaya çalışmıyorum ya da haftada 3 arkadaş/akrabayla buluşmaya çalışmıyorum tamam belki o an buluşmam ya da o işi yapmam gerekiyor olabilir ama bu sorumluluğu kendime yükleyip sıkboğaz etmiyorum kendimi. Yetişebildiğim kadarını yapıyorum ve böylece hayatım daha verimli geçiyor.

kitabı işe gidip gelirken yolda okuyorum. filmi dışarı çıkmadan önce ya da eve gelince gece izliyorum. gündemden uzaktayım biraz. o da midemi bulandırdığı ve sinir krizine soktuğu için. dersler zamanında da hayatım boyunca hep son gece (gün değil, gece) çalıştım. uzun dönemli program ve planlara uyamıyorum. günlere bölme konusuna girebilirsin. bir gün film/dizi izle, diğer gün dışarı çık gibi.

her şeyin başı spor

yetişebiliyoruz, elit time-management ile oluyor. gündemi takip etme, film izleme. iki işi bir arada yürütsen kâr değildir, multi-tasking kills your brain. hayırlı geceler dilerim moderatörler konu kilit pls.

@ruben
Aslanım boş yapma

her gün film izlemek gibi bi gayen mi var? ya da dışarı çıkmak?
hepsini aynı gün yapmak zorunda değilsin, bi gün şu bi gün bu.
ayrıca film izlemek tüm gün sürmüyor, ders çalışıp ara verip film izlemek zor mu?
abartıyorsun.

@eksimeksi

çok erken gelmiş kardeşim bence okumadan yazmışsın.

@ruben
Didnt read too long

bu kadar şeyi yapmak isteyecek motivasyonunuz varsa şanslısınız.

Hicbir halta yetisemiyorum dogrusu.

gayet kolay bir biçimde yetişebiliyorum.
önceliklerim derslerim oluyor. kolay dersten zor derse göre sıralıyorum. kolay kısımları önce bir çırpıda hallediyorum.zorlara bu sayede daha fazla zaman kalıyor.
gündemi takip etme işini de gün içindeki molalarıma serpiştiriyorum.molaları abartıp 1 saate çıkarmıyorum.
kız arkadaşıma,arkadaşlarıma vakit ayırıyorum,günde min 50 sayfa kitap okuyorum.haftada takip ettiğim 2 dizi var,bunları izliyorum.
efficient use of day.

Yetisiyorum her seye
Sabahlari hastanedeyim, orda bos zamanlarimda gundem takibi yapiyorum. Oglan gunduz uykularini uyurken gunluk islerimi hallediyorum. Aksam uyuduktan sonra dizimi filmimi izleyip yatmadan kitap okuyorum

Ha bi de haftada 3-4 gun spora gidiyorum

İki üç ay öncesine kadar rahat rahat yetiştiryordum ama yeni projeler üstlenince artık sadece minimum şartları sağlayıp bırakıyorum, kıtı kıtına yetişiyorum. Zaten sabah 06:15'te evden çıkıp işten 23:30 gibi döndüm. Şimdi de yeniden çıktım. Her zaman böyle değil de, standart bir günde o saatte çıkıp, 19:30-20:00 gibi dönüyorum. Akşamları eve işle geliyorum, keza haftasonları da. Günde 3.5-4 saatim yolda geçtiği için de kitabı yolda dinliyorum, tuttuğu için okuyamıyorum ama sesli kitaplar sağ olsun. Sporu haftada 3 kere, boşsam 4 kere, akşamları yapabiliyorum. Film, diziyi haftasonu geceleri yapıyorum. Üç haftaya kadar ne yapacağım, kiminle buluşabileceğim, sevgili görüşmeleri, vb. saati saatine belli gibi. Bu haftasonu İzmir'den bir arkadaşım geleceğini söyledi, onu bir yere sıkıştıracağım. Büyük olasılık Cumartesi sabahı uykusundan yiyecek. Program o kadar sıkı ve net ki, sürprizlere ve spontanlığa yer yok. Haziran'a kadar böyle olacak. Şimdilik pazar hariç 5.5-6 saat uyuyorum, Haziran'dan sonra normal 7-8 saatlik uykuma dönebileceğim gibi.

yetişemiyorum. ama bu durumun farkında olarak çabalıyorum.

boş zamanlarını farkedip, yakalayıp, yapamadığın zamandan bağımsız işleri oralara itelemen gerekiyor. mesela ben işten eve dönerken serviste geçen zamanda bişeyleri aradan çıkarıyorum bazen. dizileri sadece yemek yerken izlemeye başladık, vs. vs.

aslında iş olmasa herşeye yetişebilecek insanlar ama o zaman da para olmuyor işte...

muzik (produksiyon, sampling)

edit: cok kere sahne aldim.

Ah ah.. Eskiden şan dersi alıyor, amatör müzikallerde rol alıyordum. Şimdi sanata en yakın anım, gidip ön sıralardan izlemek oluyor :/

Fotoğraf

Edit: Yurt dışı bireysel ve karma sergiler

resim harici
ahşap yontma, kil, kalıpla döküm ama asıl lampworking dedikleri alevle calısma tekniği ile haşır neşirim (üfleme ve alevle serbest şekillendirme).
Edit:2 karma sergi

bir de bu zamana kadar sergilemeniz oldu mu hiç? karma ya da bireysel, bunu da merak ediyorum :)

resim yapıyorum sergileme fırsatım olmadı ne yazık ki

tiyatro

tiyatro ve senaryo yazarlığı.

torture level: 500T

sabah 7.15'te çıkıp 8de işte olurusn. akşam 6.15'te çıkıp 7.40ta evde olursun.

mimaroba'da oturup tuzla'da çalışanları da gördü bu gözler...

3. Pendik'te oturup 4 Levent te oturan versiyonuyum. Alıştım belki de.

tuzladan 500T ile gelen var, bana göre işkence seviyesi 7/8 aralığında

Araba kullanmayacaksan bence o kadar da kotu degil

@fakyoras, yeminle 45 dakkada işe gidilceğini sanmıyorum ya? nasıl gidilir o kadar kısa sürede?

Her gün min. 2 saatini yolda geçirirsin. Servis varsa, sabah uyku akşam dizi izleyerek doldurabilirsin zamanını.

Ha bir de alışkanlık yapar. Bir arkadaşımı zorla Osmanbey'e taşıttık. 1 senesi dolmadan geri taşınmaya karar verdi, ahaha :)

trafiğe göre 8-8.20 arasında değişiyordu. ben de o civarlarda oturuyorum, gidiş gelişim böyleydi geçen yıl.

metro'ya yakın oturuluyorsa;

bostancı metro > ayrılık çeşmesi'nden marmaray aktarması > yenikapı'da inilip taksim metrosu'na binmece.

gif yapsan?
flash yapsan? (artık kullanışsız ama hala kullanılıyor)

@loveinaflipbook, flash ya mart ya haziran ayında kaldırılıyor adwordsten :(

gif bakayım bi de. ama animasyon yapamam gibi gifle :S

sadece olayın layerlar arası geçiş yapmaksa photoshop ile de yapabilirsin. ya da ücretsiz gif animator programlar var. 5 dakikanı almaz. kare kare ayarlamıyorsun. mesela geçiş yapılacak resimleri atıyorsun, arada geçiş efektini belirliyorsun, program kendi hallediyor ;)

adobe edge animate ve google web designer bu is icin var.

ben kullanmıştım, her eczanede olmasa bile 10 eczaneden 8'inde bulunabiliyordu.

Türkiye'den yurt dışına ürün satmak kargo ücretleri sebebiyle çok pahalıya geliyor. bu dediğin işi arkadaşım Fransa'da yapıyor aylık 2000-3000 euro civarında para kazanabiliyor. bildiğim kadarıyla olay kargo ücretinde bitiyor.

alternatif olarak fikri olanlar varsa aydınlatırsa benim için de çok makbule geçicek.

dijital ürünlerde yapmışlığımız var, yapabilir hatta kâr da edebilirsin fakat faturalandırma işini nasıl yapacaksın?

Etsy üzerinden satarasam fatura kısmını da halletmiş olurum belki diye düşündüm aslında.

bence çözüm iyi şekilde topraklama yapmak, ya da güç kaynağını değiştirmek.

belki sizinle iletişim kurmaya çalışıyordur.

kaliteli bir güç kaynağı, hemen hertürlü sesi kesiyor.
seasonic tavsiye ederim.

Toprak hatlı priz +1
"Markalı" güç kaynağı +1

(bkz: amerikadaniste.com)

ayni mouse'u satan baska saticilar da olabilir belki bazilarinda amazon garantisi de vardir

amazon'un diğer ülkelerdeki sitelerine de bakın. bazen birinin göndermediği ürünü diğeri gönderiyor.

Bizim şirket hrs ile direkt anlaşmalı, hiçbir sıkıntı yaşamadık şu zamana kadar.

Not: global firmayiz ve dünya üzerindeki her lokasyonumuzda yapılan rezervasyonlar hrs üzerinden yapılıyor.

Ben de merak ettim. :)

iki layer yapıp fotoyu, birini sharpen, diğerini blur yapmış ve kısmen silmiş gibi.

mhm +1
fakat rgb split tarzı bişeye benziyor sadece vurgusu az gibi gibi.

bu lens distortion efekti.

hazır şablonları falan var:
aescripts.com

Not. Özellikle soru da açtım ona göre servise götürüp götürmesem mi sorusuna cevap olsun diye .

Mobilim ek yaptım Pardon :( pc ye geçince düzenlerim

acerin sitesinden modelini bul altında destek grupları, sık sorulan sorular veya teknik sorunlar kısmında çözümler sunabiliyorlar varsa oradan sonucu ögrenebilirsin aksi halde servisin yolları taştan.. geçmiş olsun.

arkaplanın yenilenmesi windows'un kendi özelliğinden de olabilir; bazı temalar çoklu arkaplan fotosu içeriyor ve belli aralıklarla yenileniyor.

"bip" konusuna gelince de, sadece firefox açınca yapıyorsa belki de firfox'ta bir sorun vardır. firefox'u güvenli modda açmayı dene bir de (ayrı bir kısayolu olması lazım "güvenli mod" diye), bakalım yine "bip" gelecek mi...

firefox dışında bipleme yok yani öyle mi? Uzaktan bağlanıp birkaç şeye bakarsam belki çözebiliriz.

Pc artık istanbulda ben de değil. Sıfır pc sadece firefox kurulu Video da da yapmıştı sanırım emin olamadım

bip sesi hoparlörden mi geliyor pc speaker'dan mı?

Pc yi sessiz e alınca bip de yok.
Acaba dedim çalışma sesi mi ondan mı yapıyor yok ara ara ciddi ciddi bip geliyor. Sesi açık olunca.

Desktop gibi düşününce hani ses kapalı olsa da sorun varsa bip sesi geliyordu Laptop ta da aynı mantık değil midir

firefox u nereden çalışırıyorsunuz? windows kaç yüklü?
firefoxun çalıştırma ayarında (kısayola sağ tık - özellikler) belki bir ses çalmaya programlıdır.

lütenant, elektronikle optik arasındaki farkı normal göz anlayamıyor ki ..

valla bence hiçbir üstünlükleri kalmadı. aynen başlıkta yazdığın gibi yani...

viewfinder olayında da elektroniklerin birçok avantajı var. aynalılarda yaptığın değişikliklerin yansımasını göremiyorsun ama elektroniklerde foto nasıl karşına çıkacaksa daha çekmeden görebiliyorsun. bence bu deneysel takılmak yerine spontan çalışmayı sevenler için bulunmaz nimet. hatta deneyseller için bile yani.

hafiflik zaten süper, kimse omzu kopsun ya da seyahatlerde sorun çıksın istemez. tek dslr body'nin kaplayacağı yere hem body hem de 2 lens sığdırabilirsin de. daha bir sürü şey var zaten malum. ben artık hayatta dslr almam (büyük konuşmiyim ama almamı gerektirecek hiçbir şey olacağını sanmıyorum).

Pil ömrü! Eğer viewfinder dijitalse (ki çoğunda öyle) sensör sürekli aktif kalıyor ve şarj göreli olarak çabuk tükeniyor. Ben en son fujinin x-t10 aynasızını aldım, yaklaşık 300 fotoğraf falan çekiyor. Evet optik viewfinder kesinlikle daha iyi hissettiriyor ama alışılmaz bir şey de değil. Kaldı ki üst model aynasızlar da hibrit bakaç sistemi var. ister öyle kullan ister öyle. Yakın zamanda dslr'lerin bir esprisi bence de kalmayacak. Ha bir de dslr'ler göreli olarak daha uygun fiyatlı ve geniş seçenekli lens alternatifleri sunuyor.

ben de bayılmadım.

little miss sunshine +1

sanatsal değil ama holivud filmi olanlar arasında blockbuster sevmeyip sinema üzerinden cool'luk yapmaya çalışan tiplerin ilk türeyişleri bu filmin çıkışına denk gelir. 2004'te çeviride evrim atlatan hafıza filmiyle başlayıp bu filmle devam eden akım juno muno derken iyice gelişti büyüdü. 90'ların başına kadar geçmiş filmleri de içine alıp(leon vs.) o kadar büyüdü ki akımın kendisi mainstream oldu. bi süre daha devam eder, sonra benzer başka bi akım doğar.

genel akım eleştirisini bir kenara bırakırsak; film kötü değil bence. akımı gömdüm ben zaten filmi değil, ki sanatsal açıdan bakarsak neredeyse hiçbiri mainstream filmlerden daha kötü değiller. ama biliyorsun işte bu işleri...

tatlı film önerisi sorulduğunda yazılması filme herkesin bayıldığını göstermiyor aslında, filmin herkesçe tatlı bulunduğunu gösteriyor.

ben de seviyorum. çocukla dedesinin ilişkisi, o ilişkinin masumiyeti hoşuma gidiyor. oyuncular iyi. ailedeki dinamikler ilginç. neden sevilmesin?

ben de çok bayılmıyorum da, neden sevilmesin? :)

@ whimsical hah iste onu sordum zaten.tatli film soranlara yazilabilir evet ama genel olarak en sevdiginiz film duyurusuna da yazilmis, gulmekten oldurecek film icin de,sevgiliyle izlenecek film icin de..yani bunlar icin ilk akla gelen film olmaz mesela benim icin.ben duyurudan gorup izledim valla ne filmmis arkadas diyerek

Katılıyorum, ama kişiden kişiye değişiyor işte alınan tat. O yüzden film tavsiyesi isterken "şu şu filmler gibi" diye ya da "şöyle şöyle olan" diye sınırlamak, nasıl bir filmden nasıl bir tat aldığına dair ipucu vermek iyi olabiliyor.

En sevilen film ile izlenen en iyi filmin de karıştırıldığını düşünüyorum bazen. En sevdiğin film Toy Story'dir mesela, ama izlediğin en iyi film Taxi Driver'dır gibi gibi...

iş tanımına binaen, yerine getirmen gereken sorumlulukları yerine getirmediğini ispat ederse kovabilir, uyarılardan sonra.

yazılı, sözlü, benim haklarım?

daha önce kovulan var mı bu şekilde, damdan düşen:))

bildiğim kadarıyla, kurallar uyan bir şirkette performanstan dolayı işten atılma şöyle oluyor:

-önce performans notunu kötü verip sana bir gelişim planı yapıyorlar. (yani diyor ki, performansın kötü, bunu iyileştirmek için bi plan yapmamız lazım.)

-sonra şayet seni kovmaya niyetli ise, genelde 6 ay sonra bu gelişim planı üstünden sana yine geribildirim veriyorlar ve gelişim planı da işe yaramadı deyip bir düşük not daha veriyor.

-sonra da artık özgürce kovabiliyor.

lakin bu genelde böyle işlemiyor. şayet bu kurallara göre değil de, "perfprmansın iyi değil" diyerek seni gönderirse dava açarsın ve rahatlıkla kazanırsın. örnekler mevcut.

senden önce kovulan biri varsa onunla konuş.
bu konuda senin patronunu en iyi taniyan onunla yillardir calisan degil, isten çıkarilan kisidir.

sadece bu soruya göre konusacak olursak gerçeklesmesi mümkün senaryolar dile getirmiş olacağız.
ayrica, onun senin hakkini korudugunu gördüysen, düşünüyorsan bu zaman zarfi içinde, kovma olasiligi çok daha az olur.

türkiye burası. elbette ki vardır damdan düşer gibi kovulan da. hakkını aramayı bilmek lazım o zaman. süreç whatyougetiswhatyoudid in dediği gibi işlemeli.

şifahen söylemesi yeterli olmaz, öncelikle yazılı olarak size bildirimde bulunması lazım "satışlarınız düşüyor, 3 hafta içerisinde şu kadar satışta bulunun diye". daha sonra sizin ifadenizin alınması gerekiyor, "böyle böyle satışın düşmüş, neden?" diye. siz de bunları gerekçeli olarak anlatırsanız, çünkü ekonomik sıkıntılar, euro/dolar'ın yükselmesi vs, bu durumda yine kovamaz.

işyeri dara düştü satış yapamıyoruz diye de kovamaz. ultima ratio (feshin son çare olması ilkesi) olarak aratırsanız internette gerekli bilgileri bulabilirsiniz.

tüm bunlara rağmen kovarsa ve ankaradaysanız hukuk büromuza bekleriz :)

yatın kalkın bu ılımlı kapitalizme dua edin beyaz ve mavi yakalılar olarak. sizi işe alan patron, paranızı veren patron, sonra doğru düzgün çalışmadığınız için sizi işten çıkarmak için bi ton prosedür izlemek zorunda kalan yine patron. yazık böyle sisteme.

daha geçen hafta, "kendinden beklenenleri yerine getirmediği" için bir arkadaşımız çıkarıldı. gayet oluyor, çok damdan düşer gibi olmuş olduğunu da sanmıyorum. sonuçta bir beklenti var çalışandan. ilk anlaşma anında çalışan çok önemsemediyse bu beklentileri, damdan düşer gibi gelebilir o zaman.

@victum patronlara duacıyız allah razı olsun.

@vitcum
görüyorum ki aramızda işverenler var:) victum haklı bir yerde, sonuçta belli bir işin yapılması için para ödeniyor ama şöyle de bir durum var ki işçi diye köle muamelesi yapılmaması gerekir ancak uygulamada herkese köle muamelesi yapılıyor.

@victum patron eğer kendi yapacaksa bize verdiği işleri, buyursun yapsın böyle bir şeye de mecbur kalmasın? :)
kendi işinizi yapıyorsunuz sanırım.

istifa et abi begenmiyorsan.
bir maas koparicam diye kovdurmaya calisiyorsan ayip yani kendi vaktini de insanların vaktini de bosa harcamis oluyorsun bu sekilde.

@victum olayı abartmaya, olduğundan daha yüce göstermeye de gerek yok. patron keyfinden ya da sevap olsun diye almıyor kimseyi işe, kendi kazanacağı parayı sağlasın diye, o işleri yapsın diye alıyor. parayı da aynı sebepten veriyor, sonuçta patron her zaman daha fazla kazanır (az kazanıyorsa patronluğu bilmiyordur ya da salaktır). tüm prosedürleri de kendi çıkarları için yapar işverenler, devlet bu şekilde istemiş. yoksa kapitalizm işverene yarar, çalışana değil. işverenler kendilerini tanrı gibi görmesin, komik oluyor gerçekten. altında çalışan kimse olmazsa işverek hiçten farksız maalesef.

sebep göstermek zorunda değil, tazminatını verip çıkartabilir diye biliyorum.

www.muhasebetr.com

arkadaşlar benim işveren olmam önemli değil. objektif de baksam parayı veren düdüğü çalmalı diye düşünüyorum. patron kendine para kazandırmayan işçiyi neden tutsun ki, göndermek ister. gönderirken de bu kadar prosedürle uğraşmamalı, yararlı olmayan işçiyi direk çıkarmalı(kıdem tazminatını vererek). o yüzden lütfen işimizi düzgün yapalım, kimse kimseyi üzmesin:)

Işler kötü diye çıkaramıyor mu, maaş vermek için götünü mü elletcek patron

yargıtay 9.hukuk dairesinin performans ile ilgili 10 Aralık 2015 tarihli kararı: ''Performans, en basit tanımıyla verimliliğin ölçülmesidir. İşçinin iş sürecinde harcadığı ve işin üretimine kattığı emeğin ka­litesi ve düzeyi, işçinin performansını oluşturur. Birim zamanda işçinin harcadığı emeğin sonucu olan üretimin düzeyi ise işçinin verimliliğini gösterir. Başka bir anlatımla performans, iş sürecinde yer alan eme­ğin bir boyutu, verimlilik ise birim zamanda harcanan emeğin sonucudur. Buna göre performansı yüksek olan işçinin verimlilik düzeyinin de yüksek olması beklenir.

İşçinin performans ve verimlilik sonuçlarının geçerli bir nedene dayanak olabilmesi için objektif ölçütlerin belirlenmesi zorunludur. Performans ve verimlilik standartları işyerine özgü olmalıdır. Objektiflik ölçütü o işyerinde aynı işi yapanların aynı kurallara bağlı olması şeklinde uygulanmalıdır. Performans ve verimlilik standartları gerçekçi ve makul olmalıdır. Performans ve verimlilik sonuçlarına dayalı geçerli bir nedenin varlığı için süreklilik gösteren düşük veya düşme eğilimli sonuçlar olmalıdır. Koşullara göre değişen, süreklilik göstermeyen sonuçlar geçerli neden için yeterli kabul edilmeyebilir. Ayrıca performans ve verimliliğin yükseltilmesine dönük hedeflere ulaşılamaması tek başına geçerli neden olmamalıdır. İşçinin kapasitesi yüksek hedefler için yeterli ise ancak işçi bu hedefler için gereken gayreti göstermiyorsa geçerli neden söz konusu olabilir.

Diğer taraftan, performans değerlendirilmesinde objektif olabilmek ve geçerli nedeni kabul edebilmek için, performans değerlendirme kriterleri önceden saptanmalı, işçiye tebliğ edilmeli, işin gerektirdiği bilgi, beceri, deneyim gibi yetkinlikler, işyerine uygun davranışlar ve çalışandan gerçekleştirmesi beklenen iş ve kişisel gelişim hedeflerinde bu kriterler esas alınmalıdır. Bir başka anlatımla, çalışanın niteliği, davranışları ve sonuçta ulaştığı hedef önemli olmaktadır. Bu kriterler çalışanın görev tanımına, verimine, işverenin kurumsal ilkelerine, uyulması gereken işyeri kurallarına uygun olarak objektif ve somut olarak ortaya konmalı ve buna yönelik performans değerlendirme formları hazırlanmalıdır. İşyerine özgü çalışanların performansının değerlendirileceği, Performans Değerlendirme Sistemi geliştirilmeli ve uygulanmalıdır

İşçinin, deneme süresi de belirli (ki bu en az altı ay olmalı)bekleme süresi içinde saptanan mesleki özelliklerine dayanarak, bu süreden sonra performans ve verim düşüklüğü nedeniyle iş sözleşmesi feshedilirse bu geçerli neden olarak kabul edilemez. Yani bu süre içinde işçinin çalışma standartları ve mesleki özellikleri daha sonraki performans ve verimlilik ölçümü bakımından işverenin kabul ettiği sınırlar olarak dikkate alınır. Ancak bu sınırların altına düşülmesi ve bunun süreklilik göstermesi halinde geçerli neden doğabilir. İşveren, bu sınırların üstünde bir performans ve verimlilik beklentisinde haklı olduğunu ileri sürüyorsa, bu beklentiyi doğrulayacak eğitim ve iş koşullarının iyileştirilmesi gibi performans artırıcı olanakları sağladığını da kanıtlamalıdır.''

Hepsiyle olur niye olmasın. Neticede müzik işini kullandığın alet değil program yapıyor. Bunların olayı biraz artislik. Yani Mac dururken neden Acer kullansınlar. Ya da Casper.

çünki parabok.

Mac'in ses paketlerini işlemesi ile Windows PC'lerin işlemesi farklı. Yanlış hatırlamıyorsam latency ile alakalı bir durum var idi.

asio vs core audio diye aratırsan daha derin bilgi bulabilirsin.

aynı programları kaldırmayan iki farklı işletim sistemi yüklü bilgisayar varsa, birinin sistemi daha düşük demektir. windows ya da başka işletim sistemine bok atmak için apple'cılar "apple değilse hemen çöküyor yeaa" diyorlar. Ben oldum olası hep iyi sistemli windows bilgisayarlar kullandım, autocad photoshop illustrator açıkken oyun bile açtığım oldu, daha ne kadar kasmak gerekiyor acaba? Render alacak halimiz de yok ki müzik prodüksiyonunda. Arkadaşlarım kullanıyor ve o kadar sistemi kastıran bir özelliği olduğunu görmedim bu programların.

edit: bak @roket adam ın dediği gibiyse o zaman fark olabilir işte. orasını bilmem, araştırmak lazım.

şu sayfada bayağı açıklama yapmışlar. hepinize teşekkür ediyorum, @roket adam, sana da ayrıca.

www.reddit.com

Çünkü virüs girdi, sürücüsü yokmuş, program çöktü bilmemne derdi yok. İşini yapman için zaman kalıyor. Defrag, optimizasyon bilmemne gibi olayları da yok.

Sahnede dört yıl kadar windows makinası kullandım çektiğim çileyi ben bilirim. Mac'e geçince olayım şu oldu "tak. çalışır."

esasen Chopin'in olmadığı ve adının da Spring Waltz olmadığı için bulamamış olabilirsin.

şu şekilde aramayı dene istersen:
Mariage d'amour - Paul de Senneville & Olivier Toussaint

edit: hatta al
fortepiano.szm.com

bfy.tw

7 yıl 19 gün.

wikipedia'da kanda yaklaşık 12-24 saat boyunca tespit edilebildiği yazıyor. sık ve çok kullanlarda 7 güne kadar çıkabiliyormuş bu süre.

eminönü'ndeki hayvan pazarına bir bakın derim. el altından t-rex filan bulabilirsiniz.

köy yumurtası satan bir yerden almanı tavsiye ederim dino yumurtalarını. diğer yerlerdeki yumurtalar sağlık açısından pek tavsiye edilmiyor.

t-rex ve hadrosaur türlerini alırken faturalı olmasına dikkat edin. hayvancağızlar çok kötü koşullarda türkiye'ye getiriliyor.

dinozorlarin nesli tukendi diye biliyorum ben?

orta-küçük ölçekli parklara t-rex dahil değil maalesef. en büyük triceratops veya benzeri tür koyabiliyorsun. prosedürleri iyice oku derim ilk başta, yanında mümkünse ve en en geç mesozoik dönem üzerinde uzmanlaşmış bir avukat bulunsun.

ruhsat almak da kolay değil ama esas olay ruhsattan sonra başlıyor. kuluçka makinelerini deep web'de bulabilirsin ancak, hiç araştırmadım ama en azından tanesi 150-200k ($) gibi düşünebilirsin, daha ucuz olacağını sanmıyorum. almak ayrı, getirtmek ayrı dert bu arada, onu da belirteyim...

sonrası, peysaj, kuluçkalandırma, beslenme olaylarına dikkat etme ve büyütme. alan olarak da mutlaka ama mutlaka ada tavsiye ediyorlar, malum sebeplerden ötürü... ve kişisel tavsiyem; uçucu yetiştirme lütfen, gerçekten hiç hoş olmuyor.

elimde 8 aylık bi acanthopholisim var. artık bakamıyorum, komşular sürekli şikayet ediyor. neymiş dinozora alerjisi varmış. artık insanlarla uğraşmaktan yoruldum. iyi bakacaksanız size bırakabilirim.

bende de Stegosaurus var.
tabi, henüz yavru.bilenler bilir, stegosauruslar irilikleriyle meşhurdurlar.
iki kalas bir heves aldım ama fazla hayvanlaşmadan vermek istiyordum ki bu ilanı gördüm.
adres neresi? göndertiyim bizim pençeyi(adı pençedir bu arada.)

bende king kong var. geçen arkadaşın parka 3 aylığına kiraladım. şimdi boşta yemek masrafları çok olduğu için yeni kiralayacak yer arıyorum. dinozor olmasa da onlar kadar kuvvetli ve vahşi bir hayvan sonuçta.

beyaz yakalıların da yeni fantezisi bu ha. ufak bir jurassic park açayım, kendim işleteyim vs. insanlar bu işleri ne kadar kolay sanıyor. bunun vergisi var, çalışan maaşı sigortası var, gırla gideri var, yok dinozorunun bakımıydı, yok yemiydi ineğiydi öküzüydü. zor işler. ben de bir ara düşündüm ama yok, astarı yüzünden pahalıya geliyor. bir arkadaşım açtı yakın zamanda ama o da nasıl ağlıyor. bırakın bence bu işleri. en temizi devlete girip maaşlı kadrolu bir indiana jones falan olmak. hiç değilse emekliliği var.

Seni döverim çocuk.
182 - 135 kg

10 gün dukan diyeti yap, olur biter.

Ben veganim ama... Dukan'la kiloyla et yemek gerek

www.bugunneyiyorum.com

kendisi gayet güvendiğim birisidir. ücret konusunda hiç bilgim yok ama maalesef.

var, benim. az ye, yurtdisindasin madem, adamlar neyle besleniyorsa onu ye.

makinen full frame mi? markası/modeli ne? portre için 35mm bişey de alabilirsin. crop sensor ise zaten 1,5 ile çarpman gerekeceği için istediğin mesafeyi karşılayacaktır.

bokeh için deneysel takılacaksan çok farketmez ama yumuşak bir bokeh elde etmek için diyafram kanat sayısı ve geometrisi de önemlidir. bunlara da dikkat etmelisin.

70d var.

bu durumda 35mm de bakabilirsin bence portre için. canon'un bayağı ucuz bi 35mm lensi vardı. bulabilirsem yazarım yine burdan. ya da sigma'nın yeni bir serisi çıkacaktı, bir ara baktığımda ön-sipariş aşamasındaydı. ona bayağı güzel inceleme yorumları gelmişti...

manzara için de yine sigma'nın güzel bir lensini öneriyorlardı çokça. valla şu anda araştıracak rahatlığım yok ama müsait vaktim olduğunda yazayım burdan hepsini.

10-18 ile 50mm ile ilgili birşey söylemediniz ama

en üstteki 6 plus olabilir bilemedim.

yok valla, direkt 6.

www.vodafone.com.tr

ip6 16 için 120 demişler.

ayrıca 6s 64 ile 6s plus 64'e de 135 demişler.

başka bir çakallık var bence bunlarda.

Marka fanatizmi degilim ancak bir donem cok arastirip en Starbucks'in metal olanlarindan aldim. 6 saate kaar sicak tutuyor ve kesinlikle akitmiyor. Renk ve model olarak da donem donem renkli metaller cikiyor, plastikler iyi degil. Metal olanlar genelde cok uzun olsa da farkli magazalara donem donem bakarsan orta boy guzel bir tasarim bulmak mumkun.

Outdoor ürünler satan mağazalarda bol çeşit oluyor.

karaköy'deki outdoor mağazalarından mı almıştın?
aladdin marka baya iyi oluyor, öneririm, bende hem termosu hem mug'ı var, en az 7-8 senesi vardır, hala süperler.

bende de starbucks'ın metal olanından var. türlü muglar denedim, ya sızdırdı ya sıcak tutmadı, paraya kıyıp starbucks'tan aldım, hala kullanıyorum. keşke başka bir alternatifi olsa :')

o zaman bir bakayım dedim starbucks'a ama internette mağazası yok galiba TR için :( bir ara o zaman gidip bakayım daha farklı alternatifler de gelmezse...

prntscr.com
prntscr.com

geçen gün carrefour'dan 22 TL ye 200 gr. Nescafe gold aldım. yanında da bu hediyeydi. gayet uygun boyutta. nesacefe'nin klasik baradağından 1-2 parmak fazla alıyor.

@janavarorion, gösterdiğin mug'ın boyutu gayet güzel gözüküyor aslında. kalitesi nasıl? sızdırmama ve sıcak tutma olarak başarılı mı?

gerçi evde nescafe tüketilmiyor hiç :\ olmadı son tercih olarak 22TL'ye alıp nescafe'yi de hibe ederim :)

Nescafénin hediye verdikleri bir süre sonra plastik kokuyor, ben hiç kullanmadan atmıştım. D&r'dan içi metal olan aldik, o da sizdirdi. En iyisi starbucks sanırım. Sizdirma, kokma yapmıyor en azından.

@fraise, bahsi geçen ürünün içi metal, dışı plastik malzeme, kapak starbucks'ta da olduğu gibi plastik yine, koku yapacağını sanmıyorum. şuan için sorunsuz kullanıyorum. sıcak su koyup ters bıraktım ve sızdırma da olmadı son 15 dakikadır :)

@loveinaflipbook, dışarıda test etme imkanım olmadı. kahveyi koyuyorum ve tahminen 20 dakikada sıcak sıcak bitiriyorum.

prntscr.com

Kullandım aynısını janavarorion, dıştan koku geliyor saçma şekilde. Başka bir çeşidi vardı, onun içi de plastikti, suyu koyar koymaz kokuyordu.

Primus pahali gelebilir ama performansi sizdirmazligi ici metal olmasi vs cok memnunum.

www.istanbulbilisim.com.tr şöyle bir şey var. hem oldukça uzun süre sıcak veya soğuk tutabiliyor, hem sızdırma yapmıyor. oldukça başarılı tavsiye ederim

duyuruda bu konu hakkinda sorulan milyonuncu soru ve ben de milyonuncu kere stanley markasina bakin derim. abd'den getirttim ben ama simdi turkiyede de var. starbucksa gore biraz pahali olabilir fiyatlari tam bilmiyorum ama parasini sonuna kadar hakediyor.

stanley veya thermos markasına bakın. pişman olmazsınız. çelik ve vakumlu olmasına özen gösterin.

o kız ileride biter. para'nın bağımlısı olur böyle yetişen insanlar, her yaptıkları şeyin karşılığını beklerler. dolayısıyla da en az çaba ile en fazla para kazanma yoluna girerler. sonu hayır olsun...

Yazık o çocuğa.

bence büyük sorun. kadının bir psikologla görüşüp kızıyla nasıl iletişim kurması gerektiğini öğrenmesi gerekiyor.

kız annesini atm olarka görüyor, annesi de kızını parayla yönetilecek bişey olarak. tabi mesele aralarında, bizi ilgilendirmez. ama pek önerilecek bir ilişki biçimi olmadığı kesin.

çocuğun bu yaşlarda bağımsız kişilik geliştirmesi açısından sıkıntı, ama annesi bunu düşünüp başka önlemler alıyor olabilir.

hiç bu kadar psikopat bir aile duymamıştım sanırım

durum inanılmaz korkunç ama anlamadığım bir şey var, 15 yaşında kız 1000+600+300 tl gibi paralarla ne yapıyor? durumu en iyi olan aileler bile çocuklarına belli bir günlük/haftalık harçlık vermeyi tercih ediyor diye gözlemliyorum. pahalı hediyeler almak bile daha işlevsel, o kadar miktarda nakit parayı o yaşta birine vermek ek olarak sakıncalı. çok bildiğimden değil ama o paranın harcanacağı yerler çok hayırlı olurmuş gibi gelmiyor bana.

kız bildiğim kadarıyla özel okulda okuyor. ne yaptığını bilmiyorum, arkadaşlarına falan yediriyordur heralde.

genelde çok parası olan insanlar istedikleri hemen hemen herşeyi kolayca elde edebildikleri için, belli bir yerden sonra artık maddi şeylerle tatmin olmamaya başlarlar. o mertebeye ulaştıktan sonra artık paralarını yatırabilecekleri ilk şey uyuşturucu olacaktır.

sonu iyi bir yere çıkmıyor yani her türlü...

acaba anne o kadar parayı verip kontrolü sağlıyor mu bir şekilde? her istediğini kolaylıkla elde edip, üzerine sevgisiz ve ilgisiz kendi halinde büyümeye çalışıp sonunda her şeyden sıkılıp farklı ortam arayışı derken uyuşturucu vb. sıkıntılar yaşanmasın? yolun sonu kötü görünüyor. anne kontrolü ele geçirmeli uyarabiliyorsanız lütfen yapın. kızın her şeyden evvel ''anne''sine ihtiyacı var, annenin de önceliği kızının belli bir yaşa sıkıntısız bir şekilde varması olmalıdır. en basidi kuşlar bile; yavruyu iyice besleyip uçurup kendine yettiğini görmeden ayrılmaz yavrusundan. insanoğlu acayip!

ben uyarabilecek bir pozisyonda değilm kadını 4 aydır tanıyorum, ama şirkette başkalarına bu durumu açtığımda, ah biz kaç kere söyledik, böyle yapma böyle alıştırma diye ama başka türlü kızına ilgi gösteremiyor, muhtemelen bu şekilde annesi, kızına ilgi ve sevgi verdiğini düşünüyor, kendini bu şekilde iyi hissediyor :(

Bu aile kadınlarda duygusal zekâ düşüklüğüne çok güzel bir örnek oluşturuyor. Kızı da aynı şekilde yetiştiğinden medyada gördüğü kadınların duygusal zekâsı daha yüksek yalanlarıyla avunmasını seyrettiğim sayısız robottan biri olup çıkacak muhtemelen. Bu kadar rezil yetiştirileni de varmış demek... Fırsatçı, çıkarcı, materyalist insan çöpü olarak büyür. Kendisi içten pazarlıklı ve buna mukabil detaycı büyüyeceği için bu özellikleri de duygusal zekâ zanneder artık. Sosyal bilimler okumayıp doğa bilimlerinden diplama alırsa iyi olur. (Mat Müh vs...) O diploma yeterli sosyal sınıf farkını sağlar bir de kerizinden zengin koca bulur olur biter.

Ebeveynlik parayla olmuyor. O kiz ilerde 2000 lira maasla haftada 6 gun nasil caliscak? Annesi keske barismak icin 1000 lira vermek yerine kiziyla bir saat sohbet etmenin daha faydali oldugunu bilse.

gibi... ama numara atmasına hiç gerek yok. sadece tarih / saat bilgisi lazım etikette, başka hiçbir şeye gerek yok. numaratörler de bayağı büyük cihazlar, benim aradığım şöyle -atıyorum- ipad mini boyutunda bişey en fazla.

www.amazon.com
yaklaşık 16x15cm boyutlarında belki işine yarar.

@yue, bunda otomatik tarih ve saat yazma özelliği yok galiba, elle yazmak gerekiyor. benim istediğim tek düğmeyle tam o anki tarih ve saatin etikete otomatik basılması.

ikea'nın sitesinde kendi dolabınızı oluşturmak için bir program olacaktı. onu indirip kurup kendi gardırobunuzu oluşturabilirsiniz :)

www.ikea.com.tr

ben açıkcası ikeanın gardıropunu kullanıyorum 1,5 yıldır. pax serisiydi yanlıs hatırlamıyorsam. 5 kapaklı bir dolap setini mağazadan düzenletmiştim. ikeanın internet sitesinde bunu yapmak çok olanaklı değil. onun yerine mağazaya gidersen hem orada çizim yaparak neyi nasıl yerleştirebileceğinizi net görebilirsiniz, hem de seçeceğiniz kapağı, rafı doğrudan gözlerinizle görmüş olursunuz.

f/p olarak ben ikeadan memnunum. şimdiye kadar hiç sorun çıkartmadı. ömürlük olsun diye de almadım, keza kiracıysanız ömürlük mobilya diye birşey söz konusu değildir :)

fiyat olarak ise marangozun ikeadan daha ucuza yapacağına ilişkin hiç umudunuz olmasın derim.

ikeanin websitesindeki program yerine ben soyle yaptim, aldim onume bir kareli kagit. her kareyi ne kadar kac cm almistim hatirlamiyorum ama yatak, pencereler kapilar falan hepsini yeri belli olacak sekilde orantili olarak cizdim. bu arada bunu tukenmez kalemle yaptim sonra da kursun kalemle cesitli dolap kombinasyonlari cizdim iclerinden en begendigim duzenlemeyi de gittim aldim :) boylece kapak acilinca ne olur bir yere carpar mi? priz kapanir mi? falan gibi dertler olmuyor. size de aynisi tavsiye edebilirim. mesela ikeanin programinda birsey vardi takiliyordu, ne oldugunu hatirlamiyorum ama.
her goren bayiliyor, cunku ozel yaptirilmis gibi oldu, santim santim tam geliyor. benim tavsiyem askiyi bol tutun, bir de o beyaz cekmeceler telli olanlardan daha iyi. genel olarak evet cok kullanisli bu arada. kac senedir kullaniyoruz. kurulumunu da esimle beraber yaptik, o sirada fotolar falan cekildik super oldu:)

@mavicorap bu eve ilk taşınırken de bi heves o programı kurmuştum ama bana zor gelmişti. alt trafı 90 derece çevirmek için bile 15 yere basıyosun. sonra zaten gidip koçtaş'tan aldık ahahaha. yetiyodu şimdilik de taşınınca daha stabil bişey alalım dedim. öğrenci evimde bile kışlık-yazlık ayrımım yoktu, evlendikten sonra hurçlara geri döndüm :/ hurç istemiyorum :/

sanırım en iyisi oda ölçülerini alıp direkt ikea'ya gidip onların hazır kombolarına çekmece falan eklemek

delil toplamanızın mümkünatı yok mu hiçbir şekilde? bence önce o konuya yoğunlaşın ifşa'dan önce.

Diğer ailelere ulaşmak banko yapılacak bir şey. Demişler valla, bir şey yapamazsınız diye. Aile de aman kız daha yıpranmasın, bırakalım peşini meselenin diye düşünüyor. İfşa etmek geldi benim aklıma sadece başka çocukların da başına gelmesin diye.
Bimer de şahane fikir, arkadaşıma danışıp yazıyorum hemen.Sağolun.
Ya zaten delil aramak delilik ve nasıl kanıtlanabilir ki böyle bir şey?

savcıya haber verin, savcının bilgisi dahilinde eve gizli kamera koyun. nasılsa yine yapar en azından yeltenir. ama tabii çocuk bunu kaldırabilir mi sanmıyorum.

taciz/tecavüz ve istismar vakalarını çoğu zaman delili olmaz zaten mağdur beyanı dışında. avukat olarak söylüyorum kesinlikle şikayette bulunun, kesinlikle sonuç alırsınız. dilekçe konusunda yardım isterseniz,gönüllü olarak yardımcı olarak isterim.

Ya diyorum ya kaydı, kanıtlanması imkansız bir şey. Çocukları yem gibi mi kullanalım? Berbat fikir.

Çok teşekkür ederim dahili meddah. İleteceğim arkadaşıma.

psikolog ve ya da konuyla ilgili uzman arkadaşlardan biri de çocuğun psikolojisini korumak için yapılması gereken doğru şeyler konusunda fikir verse ne güzel olur. @gayda isterseniz konuyla ilgili de ayrı bir başlık açın.

Ya bir site açsam veya adamın okulun sitesindeki fotoğrafını Facebook'ta paylaşsam, yayılsa bu adam böyle diye. Bana patlar mı?

Öncelikle çok geçmiş olsun. Karakoldan ziyade doğrudan savcılığa şikayette bulunun. Karakol aşamasından savcılığa geçmesi de uzun sürebiliyor bazen. Şkayetten önce diğer ailelere ve çocuklara da ulaşabilirseniz dilekçenizde bu isimleri de belirtin, gerektiğinde tanıklık yapabileceklerinden emin olun. Başkaca bir delil temin edemezseniz (ki ben burda nasıl delil bulmak gerektiğini de pek anlayamıyorum. İlle olayı tekrarlatıp kameraya falan mı çekelim yani, neyse) yalnızca bu işinize yarayabilir çünkü.

Yalnız işin savcılık, mahkeme aşamalarında çocuk, pedagog eşliğinde yeniden dinlenilecek ve böylece ifadesi alınacak. Yani çocuk illa ki etkileniyor bu durumdan. Ama bimer ve milli eğitim şikayetlerini de göz ardı etmeyin.

@dahili meddah
Çocukluğunda (ilkokul 1) buna benzer bir şey yaşayan arkadaşım yirmilerin ortasında terapiyle atlattı bu durumu. Ve en yıpratıcı şeyin ifade/teşhis aşamaları olduğunu hala söylüyor. Adlî makamların beklentisi ne bu durumdaki bir çocuktan?

Cevap gelmiş zaten ben yazarken.

www.kadinininsanhaklari.org burada yapılacaklar adım adım yazılmış. nasıl destek alınabileceği de. hukuki yolları denerseniz başka çocukları da korumuş olursunuz. ifşa nedeniyle herhangi bir suç işlemiş olmayın. unutmayın ki çocukları sevdiklerine yakınlarına zarar vermekle korkutuyorlar. ifşa eden kişiye gelecek en ufak bir tepki nedeniyle istismara uğrayan çocuk suçluluk duyabilir.

@gayda ; öncelikle sadece şikayette bulunmanızı ve kesinlikle sosyal medyadan teşhir vs gibi bir eylemde bulunmamanızı öneririm. bu hukuki açıdan size zarar verir ve bence çocuk için de çok olumlu sonuçları olmaz.

sorunuza gelince. çocukların yalan söylediğini anlamak takdir edersiniz ki büyüklerinkinden çok daha kolay. çocukların ifadeleri de öyle büyüklerin ifadelrei gibi alınmıyor zaten, bu işe bakan savcıların da çocuk psikolojisi konusunda çok yeterli olmasa da bir eğitimleri var. uzman bir pedagog/psikolog eşliğinde sohbet eder gibi görüşme oluyor. çocuğun beyanı büyük oranda yeterli oluyor.

teşhis aşaması evet çocuk için biraz zorlayıcı olacaktır ama illa ki "evet o bana bunu bunu yaptı" demesini aramıyorlar merak etmeyin.

çocuk anneannesiyle paylaştıysa durumu, tabi uzman arkadaşlar yine daha iyi yönlendirir ama yine onun yardımıyla olayın detaylarını aktarabilir sanıyorum.

Ne demek ya kanıtlanamaz? Böyle durumlarda çocuk psikologa götürülür, psikologun "evet, çocuk gerçekten taciz edilmiş" raporu kanıt sayılır.

Evet, kesinlikle hem polise hem milli eğitime şikayet edin, soruşturma açılır. Büyük ihtimalle öğretmenlikten alırlar.

Para cezasıyla yırtacağımı bilsem her türlü ifşa ederim. Diğer ihtimaller beni tutan.

yav hem ifşa et rezil olsun adam hemde hukuki yollardan ne gerekiyorsa yaparsın

olay, kendinden büyük erkeklere aşık olan masum kızın hırçınlaşması şeklinde olamaz mı? yani hani küçükken herkes yaşından büyük kişilere aşık olur da sevdiği kişinin sevgilisi, karısı, kocası olduğunu öğrenince üzülür ya, belki onun gibidir, olamaz mı?


yoksa çok büyük bir suçlama olur bence. umarım olay jagten filmindeki gibi sonuçlanmaz.

Patlar.
O zaman da bunu kanitlayamadiginiz için adam bana iftira edildi, adimlekelendi diye size hakaret ve maddi manevi tazminat istemiyle dava açabilir.

Üstelik böylesi bu tavır cozumleyici de olmaz.

Adam haklı çıktığı gibi eskisi gibi davranmaya devam edebilir,üstelik bu sefer elinde temize çıktığına dair resmi kanıtı da olur. Başkalarının cani daha fena yanabilir .

Öncelikle "ispatlanmış,yapacak ve şey yok" diye kim demiş? Bu kısım önemli.
Ikinci olarak dahili meddah çok kıymetli bir jest yapıp yol gösterebileceğini söylemiş.
Buradan başlayın.
Profesyonel davranirsaniz çözüme yonelirsiniz. Aksi halde elde edeceğiniz kuru gürültü ve boşa sarfedilen emek olur.

Dahili meddahla görüşün.
Olay evde olduğu için sanırım ilk şikayet merciniz savcılık olmalı.
Ama adam öğretmen olduğu için okuluna da bilgi verilmeli. Milli eğitime şikayet bu aşamada okul yöneticisi ile yapılmalı. Ilgilenmezlerse o zaman bimer'e yonelin.
Bu yolu resmi olarak tüketmeden diğerine geçmeyin. Amaç sonuca yönelik gitmek ortalığı birbirine katmak değil. Zaten zor bu konu,insanlar ustlenmek ve yanınızda olmaktan kacinacaklardir. Bir de ortalığı dalgalandirip bu durumu kullanmalarına, "bize gelme başkasına şikayet et" demelerine fırsat vermeyin. Unutmayın sakinlik en buyuk silahınız.

Üçüncü olarak siz bireysel sikayetinizi yaparken çevreyi de kolaçan edin. Bu durumu yaşayan kimler var. Belki şikayetçi oldular ve sizin haberiniz bile yok??? Bu işlerde gizlilik onemlidir cunku. Kimse kuzum tacize uğradı ben de şikayet ettim diye bağırarak gezmez.

Eğer bu durumu yaşayan başkaları varsa ve şikayetçi olmadilarsa ikna etmeye çalışın. Birlikten kuvvet dogar. Cekinebilirler, istemezler olabilir. Kimseyi kinamayin.Unutmayin onların da cani en az sizinki kadar acıdı ama herkesin acıya vereceği tepki farklıdır.

Ama asla yalnızım diye sikayetinizden vazgecmeyin. biliyorum,Bana söylemesi kolay görünüyor,ama sizin ne kadar zor durumda olduğunuzu anlıyorum. Lütfen dik durun.

Son olarak da mutlaka psikolojik destek alın. Hem kız, hem de onunla ilgilenen yetiskinler için gerekli.
Aile sosyal pol. Bak. Açmış olduğu sosyal hizmet binalarında ücretsiz terapistler var. Onlara başvurun.
Kızın yaşadıklarını atlatması, velisinin de bütün bu zor süreçte yilmadan ayakta kalmasi icin gerekli.

Unutmayin. Ofkeyle kalkan zararla oturur.
Çözüme yonelin. Aksi halde hersey hiç olacağı gibi bir de üstüne kendinizi pedofil birine binlerce lira tazminat öderken bulabilirsiniz.

@ m e b: Olamaz.

@balik kraker: Haklısın malesef. Teşekkürler.
Bir de çocuğun yasal vasisi hiç arayıp sormayan, görüşmeyen babası. Bu da sıkıntı aile için.

önce çocuğu psikolağa götürseniz onlar rapor falan veremiyor mu ya? bu arada çocuk çok yıpranmaz yani sizinle konuşmaktan daha rahat olabilir bile. yani önce kesinleşsin, iftira deyip geçemesin herif sonra atılır zaten, ekstra bir şey söylemenize gerek kalmadan nasıl biri olduğu da yayılır.

@gayda; yasal vasisinin babasının olması da önemli değil. aileden biri hatta siz bile gidip savcılığa bildirseniz ihbar kabul edip incelemek zorunda. çünkü şikayete tabi bir suç değil bu, doğrudan kamu davası açılır.

cevapların hepsini okumadım muhtemelen yazılmıştır ama "kayıt yoksa bişi çıkmaz" diyen adam bakkal mahmut emmi falan heralde. diğer taciz olaylarında mağdur faile "du bi dakka" diyip kayda mı alıyor olan biteni? lütfen işin peşini bırakmayın.

Ben ömrüm boyunca bırakmayacağım bu işlerin peşini. Anneanne, dede, teyze; birincisi çocuğun daha fazla yıpranmasından, ikincisi babasının almaya kalkmasından çekiniyor. Ben @dahili meddah'ın ve sizlerin söylediği şeyleri iletip, ikna etmeye çalışacağım hukuki süreç için.

1-Polise gidin.Çocuk Şube
2-Savcılığa başvurun

Her iki durumda da görüşmeyi bir pedagog(psikolojik danışman) veya psikolog yapacak çocukla ve bu görüşmeler zihninizde nasıl canlanıyor bilmiyorum ama gayet çocuğun kendini rahat hissedebileceği şekilde yapılmaya çalışılır. Evinde okulunda vs ve sivil kıyafetli kişiler gelir. Dediğim gibi bu süreci bilen birileri yürütür ve diyelim ki emniyetin personeli yetersiz ramlardan psikolojik danışman talep edilir. Ve sorgulama gibi bir havada yürütülmez. Bu süreç tekrarlanmamaya çalışılır genelde karakola git anlat savcıya git anlat şeklinde çocuğun tekrar tekrar olası moda girmesi engellenir vb.
Sakin olun, önce resmi kanaldan girişimde bulunun

Çocuk bedenime dokunma derneğinden haberdar mısınız? Dernekle iletişime geçerseniz seve seve yardımcı olunur.

Çim (çocuk izleme merkezi) var mı bulunduğunuz yerde araştırın. Özel eğitimli savcı ve uzmanlar görüşüyor çocuklarla. Prosedürleri araştırabilirim sizin için? Uzman olarak çalışan arkadaşım var. Özelden biraz daha bilgi vermeniz mümkün mü bana şehir vesaire?

çocuk bir psikiyatriste götürülüp gerçekten emin olmadıkça bir şey yapmamanızı şiddetle öneririm. eğer gerçekten yaşanmışsa bu olay, o noktada direkt polis ve savcılık vasıtasıyla olayı çözersiniz.

baz istasyonu

edit : bir benzeri

www.zaman.com.tr

mahallenize 4.5G hayırlı olsun

baz istasyonu gibi geldi bana sanki.

4.5 g hayırlı olsun, kahretsin ki kanserden öleceksiniz .

Baz istasyonu olabilir.

Kanser olacağını iddia eden arkadaşlar baz istasyonunun kanser yaptığına dair bilimsel kanıt verebilir misiniz?

baz istasyonu

yeni çıkan modellerinden gibi

baz istasyonu. Mahallecek radyosyona hoş geldin deyin. Esatta ev fiyatları düşer artık :D

evet herkesin bahsettiği gibi baz istasyonu bu cisim.

yeni çıkan model, 4.5g falan filan gibi düşünmeyin. herhangi bir teknoloji olabilir. burdan bakarak anlayamazsınız. 2g-3g de olabilir. hepsi birden de olabilir.

sizi kanser yapar veya yapmaz şeklinde yorum yapmak doğru değil, bunun araştırmasını yapmadım. burdan da kimsenin yaptığını zannetmiyorum.
dikkat çekmek istediğim nokta şu, eğer bu tip şeyler "kanser" yapacaksa, baz istasyonundan çok daha fazla etkiye sahip olan kıçınızda taşıdığınız cep telefonundan daha fazla korkun bence.

neden daha fazla etki dedim? basit bir fizik denkleminden dolayı. kütle çekiminde olduğu gibi bu aletlerin çıkış güçlerinin etkisi de mesafenin karesiyle ters orantılıdır. yani beyninize 10 santim mesafede tuttuğunuz telefon ile 1 kilometre ötedeki baz istasyonunun etkisi aynı değil. telefonun çıkış gücü baz istasyonuna göre çok çok çok düşük olmasına rağmen telefonun etkisi size daha fazla olacaktır. hele telefonunuzun ekranında üst tarafta çekim gücünü gösteren çubuklar var ya, eğer o çubuklar minimuma yakınsa işte o daha kötü, telefonunuz şebekeyle iletişim kurmak için çok daha fazla güçte radyasyon yayacak demektir.


özet olarak, mahallenize yeni bir baz istasyonu kurulmuş. hani telefon niye çekmiyor şöyle olsun böyle olsun diye ağlıyor ya müşteriler, hah sonra gelip böyle kıçınızın dibine istasyonu koyarlar.

"telefonum çekmiyor" dedikten sonra "ayy evimin karşısına istasyon koydular" diye sızlananları eğitelim.

bu baz istasyonlarının sağlığa zararı olmadığı konusunda yapılmış bazı çalışmalar var.

ancak günümüzde artık bilime de güven olmuyor, malum, büyük firmalar neyse parası verip bilimi satın alıyorlar, işlerine geldiği gibi bilimsel çalışmalar yaptırabiliyorlar, sonuçları istedikleri yere çektiriyorlar vs.

tr.wikipedia.org
işte şurada anlatılmış biraz, artık ne kadar doğruysa. altta da yargıtay'ın verdiği emsal kararlar var; sağlığa zararlı olduğuna ve kaldırılmasına dair. yargıtay böyle bir karar verebildiyse gsm şirketleri aksini kanıtlayamamış demektir. işte bunlar hep kafa karıştırıyor.

gsm dalgası basitinde bir radyo dalgasıdır. (2.5 - 5 ghz)

Mikro dalga fırınlar da radyo dalgalarının baska bir spektrumunu kullanırlar.

Mikrodalgaya kafanızı sokmazsınız değil mi? Radyasyon vardır sonucta.

O yüzden baz istasyonları kanser yapar.

i rest my case. (not: burası bilim kurulu değil, bilimsel kanıt vermek zorunda değilim)

Cevaplar için teşekkürler. Kanser konusunda alporler e ben de katılıyorum. Aslında çekmeyen bir telefon çok güç harcar ve o pilin yaydığı dalgalar bizler için çok daha zararlı. Gazi den bir Prof hocamız aynen bu şekilde söylemişti. Bırakın heryere anten taksınlar ki telefonlar düzgün çeksin.

ben de araya girip ufak bir bilgi verip kaçayım.

baz istasyon, mikrodalga gibi cihazların yaydığı radyasyon elektromanyetiktir, radyoaktif değildir. yani elinizde uranyum tutmakla baz istasyonlarının olduğu bir yerde yaşamayı bir tutmayın.

kanser yapar mı yapmaz mı bilmiyorum ama zibilyon tane araştırma yapılmış, kesinlikle yapar denmiyor diye biliyorum. tüm dünyada da uzun yıllardır kullanılan bir teknoloji sonuçta. mikrodalganın insan vücudunda yaratacağı etki en fazla su moleküllerini titreştirip ısınmalarına yol açmak olur herhalde. fakat bunu da mikrodalga fırının çalışma frekansında en iyi şekilde yapıyor. cep telefonlarının frekansı farklı. dolayısıyla "ısınmamıza" yol açmıyorlar sanırım.

@ananymice mikrodalgaya kafamızı sokmamamızın nedeni mikrodalga fırınların su moleküllerini rezonansa sokacak frekansta titreştirmesini ve bu şekilde ısınmasını sağlaması. Yani kafamızı sokarsak o frekanstan dolayı kafamızdaki su yani kafamızın yüzde 70i pişer. Bunun kanser yapmasıyla alakası yok. Mikrodalganın kanser yaptığı iddiası da ayrı bir safsatadır.

eczane varsa hemen bir umca çak ordan. toplar o seni

bende uykusuz kalınca oluyor öyle.

biraz fazla kalori alın yediklerinizden, üzerine de erken yatıp iyi bir uyku çekerseniz iyi gelecektir. umca da çok iyidir cidden.

Büyük olasılıkla uykusuzluktandır ama bu bünyeyi de savunmasız bırakabilir. Ben de olsam bir Umca, bir de Supradyn Energy yapardım bugünlük.

mide bulantısı da eklendi şimdi yavaştan ve hafiften.

masamda hep umca olurdu ama en son hasta olmak üzere olan bir arkadaşa vermiştim, eczaneler de uzakta, araçla gitmek lazım, şu anda boş araç yok ofiste. şu anda masamdaki tek ilaçvari şey visine yorgun göz :(

bol su, bol meyve sebze.

çok işin yoksa eve gidip dinlenmeni öneririm o zaman. giderken de umca alırsın yoldan. şimdi önlem almazsan o hastalık önlenemez oluyor.

gerçi sadece uykusuzluk da olabilir ama ben mesela sadece huysuz oluyorum ve yorgun.

Uykusuzluğa ters ama şimdilik bir ayran bulursan, birazcık rahatlatabilir. Müde bulantısı kısmını halleder. Gerçi biraz daha enerjisiz kalabilirsin ama dağılma hissini önler. Kahveye pek uğrama bugün, içini kaldırabilir.

bir sokaktan geçerken telefonun çalınsa o sokaktan bir daha geçmezsin olur biter. kendi içindeki savunmanı bu basit şekliyle yaparsın.

tecavüz apayrı bir şey. gasp örneğiyle bile girilemeyecek bir konu. çükü olanların tahayyül edemeyeceği bir şey. o yüzden bununla ilgili yorum yapmak bana düşmez. ben sadece gasp örneğinin yanlış olduğunu belirtmeye geldim.

Yasadigimiz ulkeye bir bak sence neden? Her gun kadin midir kiz midir muhabbeti yapiliyor. Beden benim ama benden baska herkesin soz hakki var. Daha gecen biri soruyordu kiz arkadasim bakire miymis diye sirf bu zihniyet yuzunden bile hayati karariyor insanlarin. Yasadigi travma ayri ama toplumun yarattigi travma daha beter maalesef.

@mor bembombom aynen tam olarak söylemek istediklerimi yazmışsınız.
Bu tipler eksisozlukte de var toplumdan farklı olduklarını idda edip 5 entryden 1inde hayatı kaydı, hayalleri elinden alındı vs vs yazıyor.toplumda bu zihniyet oldukça çok zor böyle şeyleri atlatıp hayata devam edebilmek.
@uzun kulaklı yalnız tavşan ama bunu yaratan o kadın mı kız mı muhabbetini yapmayanlar da bak eksi sözlükte bile herkes hayatı kaydı vs vs diyor demesinler o zaman öyle bu da bir travma.

travma olgusuna biraz uzaksınız galiba. bir insanın yaşadığı tavma bütün hayatını etkileyebilir. sadece tecavüz ile kısıtlamayın durumu. mesela deprem mağduru insanları düşünün, göçük altından sağ çıkmış, hayatta kalmış, hiçbir sakatlığı da yok. hayatın bundan sonrasını çok daha güzel yaşaması beklenir size göre değil mi? ikinci bir şans verilmiş, büyük bir felaketten kurtulmuş vs vs. ama o insanlar hayatlarının geri kalanı boyunca hep tetikteler. o kadar büyük bir stres altına girmişler ki zamanında, dünyaya, hayata olan algıları etkilenmiş.

trafik kazası geçirip, yanyana olduğu çocuğu ölen bir anne düşünün ya da. hayata kalmış o da. sizce hayatı eskisi ile aynı gidebilir mi? ortada maddi veya manevi bir kayıp var, aklın kaldıramayacağı kadar büyük bir psikolojik yükün altına girilmişlik var. bunları hesaba katmadan konuşunca tabii ki bu şekilde cümleler kurulur.

medyanın ajitasyonu yok mu? elbette var, reyting uğruna her yol var zaten medyada, orası ayrı. bu durum kişinin ne kadar etkilendiğinden bağımsız olarak ele alınmalı ama. o kişinin hayatı değişti artık, onun için öncesi ve sonrası olacak. maalesef bu böyle. hayatı büyük ölçüde etkileyen bir dönüm noktasından geçmiş çünkü. siz, biz ne dersek diyelim.

Annemlerin evine hirsiz girdi bikac ay once kadin su anda resmen paranoyak oldu, her gelen gecene farkli gozle bakiyor. Calinan seyler hem maddi hem manevi degeri olan seylerdi bi de anilari calinms gibi hissetti

Simdi de bedenine saldiri yapildigini dusun. Ciddi guven sorunu yasayacaksin, belki disari bile cikmayayacaksin aylarca. Birkac sene once ciddi bi taciz gelmisti basima, hala daha onun paranoyakligini yasiyorum. Taciz tecavuze donseydi evet hayallerim calinmis hayatim kaymis olurdu cunku taciz bile aylarca tek basima sokaga cikamama yetti

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği'ni bu konularda takip etmeni öneririm. Güçlendirici bir yerden hayatta kalan ya da sağkalan kullanılıyor.

cinselsiddetlemucadele.org

cinselsiddetlemucadele.org

Kampanya blog'una da önerilerini yazabilirsin bu kullanım hakkında. cinselsiddetlemucadele.org

Tecavüze uğramamış birinin tecavüze uğrayanların düşünceleri, hayalleri, umutları hakkında ahkam kesmesinin gerçeklikten uzak olduğunu düşünüyorum.

Bir de gasp, darp vs ile bu konu arasında benzerlik kurmak da aynı şekilde gerçeklikten uzak ve yanlış.

bu tarz cümle kalıplarının kötü etkilediğini bende düşünüyorum. Ama hayatının kararmasına yalan diyemeyiz hiç birimiz. bu tarz kalıpları ortadan kaldırmak onları bir anda iyileştirmeyecek maalesef.

İnsanlara karşı güveni tamamen yok edecek bir durum tecavüz. Bir daha erkeklere yaklaşamamasına neden olabilir. Dolayısıyla evlilik çocuk olayları, mutlu bir yaşlılık olayları hep sekteye uğruyor. Herkes bu kadar kötü etkilenecek diye birşey yok Fakat bu tarz cümle kalıplarını kaldırınca da sorun ortadan kalkmış olmuyor.

Kanser olan bir insana senin hayatın karardı artık demiyoruz evet . Ama bunu demediğimiz için iyileşmiyor bir anda. İyileşmesi yönünde pozitif bir etki olsada bu tarz kötümser kalıpları kullanmamak tek başına iyileşmesi için yeterli değil.

Tecavüzdede mağdurun gözüne hayatının karardığını bağırmasak çok daha iyi olur evet. Tek başına kendini iyi hissetmesini sağlayabilecek bir etken değil bu.

PTSD diye bir şey var neticede, normaldir.

tecavüze uğramış bir yengem var
amcamla 2. eşi olarak evlendi, amcam 40 küsür yaşındaydı 6 çocuğu vardı. köyde fakir bir adamdı kadın 20lerindeydi.
tecavüze uğrayınca hayallerin böyle elinden alınıyor, evlenemiyorsun (ya da bir adamın "kutsal" 1. eşi olamıyorsun, gelinlik giyemiyorsun, hiç bir hakkın olmuyor vb.)
yani anadolunun bakış açısı bu.
yoksa travma yaşamak ve çok etkilenmek elbette var ,evine hırsız girip boynuna bıçak dayanan arkdaşım var. travmaysa o kızın de travma ama onu neden kimse haber yapıp hayatı bitti, hayalleri elinden alındı şeysi yapmıyor?

Hayır o kotaya upload'da dahil, sen uyurken o hızla o kadar çok upload yapmış ki kotan dolmuş. Benim de başıma geldi arayıp söyleyince böyle bilgi verdiler. Torrent kullanırken indirin ama yüklemeyin :D

yok valla ya, upload ile download ayrı gösteriliyor. sadece download'ı bitirmişim.
i.hizliresim.com

şimdi bu durumda benim hızımın düşmesi için hem download hem de upload kotalarımı mı doldurmuş olmam lazım yani?

bir de artık kaça düşüyor? hala 3mbit mi?

hala 3mbit

torrent in otomatigi var saatleri ayarla kendi baslasın dursun?

konsola entegre edilecek. xboxun kinect vs gibi.

xbox kinect gibi değil, alakası yok. kinect'in ps muadili move.

VR (Virtual Reality) başlığı, görsel olarak ordaymışsın hissi veren sanal gerçeklik oluşturmak için kullanılıyor. yani oyunun görüntüsünü VR'da görüp kontrolü yine kolda yapacaksın, ya da move da oluyor galiba.

fonksiyonu yonunden kinect gibi bir cihaz demedim zaten. kinect vs. gibi ayri satilip konsola entegre calisan bir cihaz.

Köşedeki simitçinin günlük aylık ve yıllık kazancını hesaplıyoruz. Baya kazanıyor amk.

2 gün önce maaşımın yarısı yattı dün de kalan yarısının yarısı yattı idari işlere gittim ne yapıyosunuz dedim herif bana bunda şaşıracak ne var her şirket zaman zaman bu duruma düşer dedi.. iş arkadaşlarımla ne kadar gerzek bi şirkette çalıştığımızı düşünüyoruz.

simitçi öyle pis kazanıo ya

Maslak'ta ara sokaklardan birinde 3 gündür mahsur kalmış dört mevsim lastikli ve arkadan itişli arabamı o yokuşlardan nasıl çıkaracağımı düşünüyorum.

Simit satiyorum bayagi kazancli ismis

mesaim bitince çikolata yapımı ve sunumu kursuna gideceğim, onun mutluluğu var üzerimde. dakikaları sayıyorum olsa da yesek diye ^_^

İş bildiğini sanıp iş yapan birinin götünü topluyorum. Nolsun, hayat.

Kalorifer borusu degisiyor evi tumden yikmamalari icin gozetmenlik yapiyorum

hacı dört mevsim lastik şeyi hikaye. pazarlama şeyi.

hayatım ofisteyken bayağı renksiz bu aralar, renklendirmek için almayı düşündüğüm app'leri, cihazları araştırıyorum, yorumlarına bakıyorum kullanım videolarını izliyorum...

bugün çalışmak gelmiyor pek içimden. cuma-cmt-pazar da 09:30-17:30 eğitim varmış, bu haftasonu da yalan olacak, ona şimdiden üzülmeye başladım.

bütünleme çalışıyorum, nasıl ama.

duruşmadayım, adama 20 sene giydiriyorlar.

muzlu oralet içiyorum

Yaşlı amcaya yer verdim 40 dakikadır ayakta eve gitmeye çalışıyorum. Şuan yığılıp kalmamamı sağlayan tek şey kazandığım sevap pointsler :d

kanepe bakiyorum. hem sandikli olsun, hem sik olsun, hem rahat olsun, ucuz da olsun, yatak da olsun, evle de uyumlu olsun, temizlik de yapsin, yemek de yapsin istiyorum. o yuzden bakmaya devam edicem.

spl sonuclari da aciklanmis. tek dersim kalmisti onu da gecememisim. ona uzuluyorum bi de.

ofiste işleri bitirdim çıkmayı bekliyorum.hava buz gibi evime gitmek istiyorum ama çıkıp derse gidicem :/

özenerek aldığımız tatlı kuru pastaların üzerine misafir geldi. kimse kıyamadı onları ikram etmeye. küçük kardeşi yolladık hemen gitsin başka şeyler alsın diye. ne pis insanlarsak.

aha geldi.

asgari ücretin artışına ilişkin işverene günlük 3 tl destek verecekmiş hazine. onu yazdım sözlüğe.

borsada sikik bir gün, hacim az, destek seviyesinde çizgide duruyor. 350.000 kontrat yapılmış, bist100 ya 25.000 çıkacak ya 20.000 inecek demek.

üstümde beyaz gömlek bordo v yaka ince triko var.

working lunch yapmışlar bir sürü sandwich alınmış, aşırdım 2 tane, götürüyorum.

Okulumun uzayacağı bugün kesinleşti gibi bir şey. Sinirden temizliğe vurdum kendimi. Çok isyankâr bir vaziyetteyim.

Deney yapıyodum 3 saattir küçücük kapalı alanda is yaptım çok yoruldum inşallah hücreler ölmez:-( şimdi de 20 dakkalık aradaydim, aha doldu.

ets 2'de direksiyon salliyodum elektrik kesildi. allah-u teala'nin inayetiyle linkoping'den flensburg'a kazasiz belasiz forklift tasidik masallah. sarjim bitiyordu, kapattim sonra. kendi tirimi garaji genislettikten sonra yeni sofore verecegim, kendim baska firmalara calisacagim. oylesi daha iyi. benzini, gisesi falan firmaya geciriyor hep ne guzel.

aksam mac izlicem. simdi oturuyom oyle. canim sikiliyo. yapcak bi sey yok. hava da karardi zaten onumu goremiyom. hay amk. Hava da buz gibi, usuyorum. annem hasta olmus, battaniyeyi o aldi. cekip alcam ustunden ama hain evlat olmak istemiyom. uyumamam lazim. Pff

izmit'e kız arkadaşımın yanına geçiyorum, 200'deyim

göz ameliyatı olucam hiç hesapta yokken iş çıktı, bütünlemelerim var onları düşünüyorum, bir de enişte ayağını kırmış onu ziyarete mi gitsem acaba diye kararsizim.

ofisteyim, araba bekliyorum. evden beri ilk defa demin isedim. demek ki, yogun bir gundu...

cıkk, heç dadım yoh.

Kafa dagitmak icin internette geziniyorum. Pek keyfim yok.

tavuk haşladım,suyunu kemiklerini ve derisini dışarıdaki pisilerime verdim.
şimdi de derse oturuyorum

Hayattan soğudum yine, alkolle geçiştirmeye çalışıyorum sabit derdimi.

Para hesabı yapıyor, çıkıştıramıyorum. Öğrenci olmanın tek kötü yanıyla bu ay fena yüzleşmiş durumdayım.