ikisi çok farklı şeyler

mesela ciltte yara var mikrop kapmasını önlemek için antibiyotikli krem sürersin. tabi bu değilki açık yarn görünen yerlere sürebilirsin.

kortizonlu kremler de yarayı hızlı iyileştirme özelliğine sahip, kortizonlu kremler kesinlikle açık yaraya sürülmez. ayrıca çok da sık kullanılmaz. yan etkileri yüksektir

ayrıca her markanın kullanımı farklıdır.

@different neyin var ?

Bu kremler dediğin 4 durumda da etki gösterir ve etki göstermez. @killerbee'nin dediği yarayı hızlı iyileştirme durumu ise kısıtlı durumlarda geçerli.
Maalesef genel bir cevap vermek sağlıksız olacaktır.

seboreik dermatit için kortizon içerikli merhem kullanılıyor: m-furo.

@aylak yüzümün bir kısmını kazıdım jiletle. Başlarda madecassol sürdüm ama şimdi ne sürsem bilmiyorum. Mfuro da var onu da sürebilirim. Her türlü yağ, ilaç, krem sürdüm, bepanten hariç ama pantehenol içeren kremler de sürdüm.

Yüzüm yüzünden dermatoloji uzmanı oldum çıktım yeminle.

Geçmiş olsun,
Özelden fotoğrafını atabilir misin ?
Atamaz isen de eczaneden sudokrem alıp sadece onu kullan.

hocam
seni rahatsiz etmiyorsa salla
ses felan sıkıntıysa hacı telefondayım cok ses geliyor de susar zaten
bosver isine bak

ya ofiste bizim bulunduğumuz odada 4 kişiyiz ve ofiste geçen 8 saatlik sürede adamın konuşmadığı tek an yok. bu olay hakkında daha önce de duyuru açmıştım ama inanılmaz yani. zaten kimseye soramıyorum da ofiste "bunun sorunu ne hacı?" diye çünkü zaten mekanda en yeni benim bir bu, ikincisi de iş iznine muhtacım hahaha.

ki çok büyük ihtimalle de mental bir sorunu var. genel olarak insan ilişkilerinde ve konuşma şeklinde, tavırlarında falan filan anlaşılıyor ama kesin olarak nedir ne değildir bilemiyorum.

başka bir ülkede değilmiydin sen?

@killerbee

evet başka ülkedeyim o yüzden de radara girmeden hayatımı geçindiriyorum iş izni muhabbetine. :D

oralara göre normal hareketler olabilir bunlar. yani sadece sana ters geliyor olabilir. muhtemelen bu konuda bişey söylersen sen suçlu çıkarsın.

Eski müdürüme konunun detaylarını anlatırken neredeyse 30 cm mesafeden yüzüme esnedi, hem de böyle ağzını sonuna kadar ayırarak. utanmadan bir de, biraz uykusuz kalmışım anlatmaya devam et dedi :S

ayakları şiştikçe ayakkabılarını çıkarmasını falan hiç anlatmayayım. yalnız değilsin, hatta pek çoktan sadece birisisin.

@killerbee

bir dereceye kadar haklısın burada farklı şeylerin daha normalleştiği doğru ancak başka yerde de çalıştım burada da ofisteki diğer insanlar yine de gayet normaller. ben adamın hiçbir şekilde normal olduğunu zaten düşünmüyorum ki bana en başta buraya otururken "noise cancelling kulaklığın var mı?" diye soru yöneltildi ya :D çıldırmamak elde değil ama bizim buralarda -ki gelişmişlik adına çok doğru bir hareket olsa da türkiye'de toplum arasında engeli olan insanların yeterince araya karıştırılamamış olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum - engeli olan insanların daha çok toplum içine katılmış olmasından dolayı tahminim o yönde ve gözlemler tabii.

hele engelliyse hakkaten linç ederler seni, barbar pis türk derler işten bile atarlar.

Bir tane patronun akrabası bir adam vardı, satışa bağlı olmasına rağmen ofisi bizim lab'daydı çünkü satışçılar bunu gözlerinin önünde istemiyordu. Neyse bu adamın işi gücü de yoktu. Ofisinin ışıklarını kapatıyordu. Cem yılmaz izliyordu, reiki yapıyordu, uyuyordu... ayakkabılarını çıkarıyordu, yazın çoraplarını da çıkarıyordu, kokudan girilmiyordu ofisine.. bir gün uyurken sandalyeyi kırmıştı.. saadet zinciri vardı bunun, bizim arkadaşları kandırıp dahil etmeye çalışıyordu.. en değişik tip buydu herhalde.

Bir de bizim bir satış müdürü var, hiç sevmeyiz. Bir gün toplantıdayız, ortada bisküvi tabağı var. Bu tabaktan alıyor kremalı bisküviyi, içinin kremasını yiyor, kalanını tabağa geri koyuyor.. başka bir toplantıda, önceki toplantıdan masaya dökülüp kalan susamları parmağıyla toplayıp parmağını ağzına sokmak suretiyle yemişti..

Var yani öyle..

üsttekinde üstteki yazı iş kazası

alttaki satır sağ ön kolda 4 cm kesi

belirgin lezyonlar mevcuttur. hayati tehlike yoktur.

btm ile yazan kısmı okuyamadım

geçici hekim raporu. kesin raporun plastik cerrahi tarafından verilmesi uygundur.

youtu.be

edit : ayrıca killerbee+1
"mevcuttur. hayati tehlikesi yoktur.BTM ile (giden...) .... geçici hekim uygundur.

Sağ ön kolda 4 cm kesi
Belirtilen lezyonlar mevcuttur. Hayati tehlikesi yoktur. Btm (basit tıbbi müdahale) ile giderilebilir. Geçici hekim raporudur. Kesin raporun plastik cerrahi tarafından verilmesi uygundur.

üstte iş kazası yazıyor.

bunu sırf yorum silinmesin diye yazdım zaten herkes yazmış.

valla sadece bunu anladım, yuh ya nasil okudunuz digerlerini?????? gerçekten bravo. çince olsa onu da okursunuz siz.

orada nasil kolda kelimesini goruyorsunuz?? hele ikinci sayfada tek bir kelime bile goremiyorum ben.

keske ben de doktor olsam :(

yeni başlayanklar 15 bin alıyor diye biliyorum.

fakat pilotluğun hiç bir esprisi kalmadı.

zaten hava kuvvetleri pilotları var adamlar bu işin piri.

çok pilotaj okulu açıldı. 10 seneye kalmaz pilot maaşları şu an ki seviyenin 3/1 ine geriler diye düşünüyorum.

kime selam versem pilot eğitimindeyim diyor.

yeşilköy'de yaşıyorum.

"ufak bir çalışmayla thy'nin sınavını kazanırım muhtemelen" :)
öyle kolay bir süreç değil o.

2. pilot maaşı 15-20 bin arası. parayı 10 yılda geri ödüyorsun. aylık 6k falan kesilir.

kolay bir süreç olmadığını biliyorum, fikrim yine aynı. teşekkürler cevaplar için, 18bin ile başlasam ortalama 12bin alacağım yani. son bir şey soracağım maaşlar tl üzerinden mi ödeniyor dolar üzerinden mi?

maaşlar TL, herhangi bir döviz karşılığı değil. Ancak, akademi sonrasında döviz ile borçlandırılıp döviz olarak ödüyorsun. Yani kazancın TL olarak sabit ama ödemen dövize endeksli. (En son ödeme de en azından TL'ye endekslenecek gibi bir talep/çalışma var idi ama sonucunu duymadım.)

Süreç oldukça uzun sürüyor ve geçme oranı bayağı bir düşük.

Bu arada @su aygırı++ THY babasının hayrına açmadı eğitimleri, sistemi doldurarak ve sendikaları kontrol ederek, maaşları düzenleyebiliyor. TR'deki bütün okullar hep dolu ve yurtdışındakiler de Türk dolu. Her geçen yıl daha çok borçlanıyor ve daha az kazanıyorsun. Pilotluk hala iyi bir seçenek ama hep böyle gidecek diye bir şey yok. Örnek olarak ABD pazarına bakabilirsin.

nesi ekstremdi? stres falan çok gözümü korkutan şeyler değil açıkçası, gemi kaptanıyım ben de. mülakattaki stres testlerinin beni çok darlayacağını düşünmüyorum. uçakta yangın çıksa pilot acil iniş yapıyor, bizde yangın çıksa biz yangına müdahale ediyoruz daracık alanda.

bakın bunlardan bahsediyorum işte, 25-30 bin alıyorsa yeni başlayan adam, akademiyi denemek benim için mantıklı. ama bir üstteki cevap 15-20 arası diyor. hangi cevaba göre hareket etmem gerektiğini bulamadım.

Rakami hatirlamiyorum ama su anki pilotaj ucretleri kol gibi.Onu da goz ardi etmeyin.

benim tanıdığım oceangoing çarkçıbaşı ve süvariler en az 6000 7000 dolar maaş alıyor.

buradan bakınca çok bir farkı yok gibi.

ayrıca pilotların denetimler denizden çok daha sıkı, periyodik muayeneleri, periyodik testleri falan.

şimdi sence mevcut düzeni bozup başka bir yola gitmeye değer mi bu?

ha dersen türk denizcilik sektörü bitti, uluslararası firmalarda çalışamıyorum beni almıyolar ya da ehliyetim şu kadar grosstonla sınırlı/yakın yol kaptanım o zaman bilemem.

dediğim gibi bu dediğim insanlara sürekli teklif yağıyor türkiye ve ulusal firmalardan, ciddi maaş teklifleri hatta bonuslar teklif ediliyor.

ayrıca hava kuvvetleri pilotlarını geçtim, tanıdığım kurmay yüzbaşı bir arkadaşım 4 sene önce taburdaki diğer arkadaşları ile birlikte thyye kendilerine sınıf açtırıp, eğitimleri akşama çekip hepsi pilot olup askeriyeden ayrıldılar, bu arkadaşım ve onların arkadaşları piyade idi ve ankarada çok güzel bi yerde görev yapıyolardı. e tabi askeri okula girerken aranan fiziki mükemmellik, iyi eğitim de kar kaldı yanlanrına.

yani sadece hava kuvvetleri ile sınırlı değil.

burada da süvari bir arkadaşım var, uzak yol, norveç firmasında çalışıyor, yüksek lisansını da yaptı, süvariliğini de alınca rahata erdi gayet memnun halinden.

Maas konuusunda degiskenlik var aldigin tip egitimine gore dar gövde genis govde filosuna gore maaslar degisiyor tabi saat sefer sayilarinda degisiyor rakamlari arkadaslar soylemisler pilot arkadaslar da dogrularlar

Kendine güvenin varsa dene ancak yorumlarindan işe cok da hakim olmadığın önyargisina kapildim varsa hamurunda kabul alirsin ve isin icine girip görürsün ha cerez gelirse ne ala zaten zor gelirse de birak gemiye dönüş yapabilirsin

@killerbee tam olarak yaşadığım ikilemi anlatmışsın işte. oceangoing watchkeeping officerım ben daha, yani master olmama nerden baksan bi 6-7 sene var. 6-7 sene içinde master olmak yerine akademiye girip daha kısa sürede aynı maaşa ulaşmak mümkün.

şimdi sence mevcut düzeni bozup başka bir yola gitmeye değer mi bu?

tam bunun cevabını arıyorum işte :)

valla şöyle özetliyeyim sana

msc firmasını örnek alalım,kaptan bir arkadaşım daha birinci sınıftayken msc den teklik aldı.

derslerini takip etmeye başladılar, stajda direkt gemiye aldılar, uzun süre uluslar arası sularda çalıştı, sonra süvari oldu, ilk süvariliğinde kaptanlık vermeyince kızdı başka firmaya gitti

sonra ne oldu biliyomusun denizi bırakmaya karar verip msc nin tekirdağ limanına girdi.

yani bir ışık bir umut varsa eğer daha 4.lükten belli ediyor kendini. öte yandan beraber çalıştığım süvari ve çarkçıbaşılar, hepsi mükemmel firmalarda çalışıyordu ve stajdan başlamışlardı. hakkaten ciddi başarılı insanlar gelen teklifleri de gördüm.

mesela süvari 6000 dolar maaş alırken benim ikinci çarkçı 6500 dolar maaş + izin parasını da peşin alıyordu. gerçi gemiden inince çarkçıbaşı olacaktı ama öyle işte. çok fantastik teklifler geldiğini gördüm bu insanlara, denizin ortasında sms geliyordu şaşırıyorduk artık nereden bulmuşlar ismini nerden duymuşlar allah bilir :)

ben kötü firmalarda çalışayım, git gide daha iyilerine geçeyim olayı artık bitti.

bu sektörde parayı kimler kazanır? başlarla ikinciler, eğer mevcut firman türkiyedeki top 10 firmalar değilse,

bu top 10 firmalara gittiğinde olumsuz cevap alıyor ya da tamam ararız deyip geçiştiriyolarsa

yabancı firmaları zorlayıp geri dönüyorsan hiç boşuna vakit kaybetmeden pilotluğu dene.

denizcilikte çevre çok önemli hiç ummadığın gemide çalıştığın alakasız bir tanıdık mesela aşçı bile seni çok güzel bi firmaya çekebilir, konekşın çok mühim yani.

bunu başarısızlık olarak görme, sektör bitti yok artık eski firmalar bir avuç firma kaldı, sıra beklemek aylar yıllar sürüyor, 2 senedir sıra bekleyen süvari çarkçıbaşı biliyorum ben.

doğrudur, çevre(torpil de diyebiliriz) her şey oldu sektörde. yerimden memnunum aslında, ama mesleğin kendisinden çok memnun değilim, önümdeki 6-7 senenin çoğunu denizde geçirmek istemiyorum çünkü. malum ehliyet yükseltmek için gerekli şartlar 36 aya çıktı. 20 ay olsaydı düşünebilirdim. ama yine de pilotluğa geçiş yapmak çok akıl kârı durmuyor. teşekkür ederim uzun ve ayrıntılı cevap için, istersen özel mesajdan devam edebiliriz sektörden insanlarla tanışmak her zaman için güzel.

northern mariner e mesaj at, bahsettiğim süvari arkadaş o.

belki paslaşırsınız iş konusunda veya mesleki şeylerde.

bazen gemide oluyor cevap veremezse haberin olsun.

Tecrübesiz 2. Pilot limit dahili uçarsa eğitim ödemesinden sonra en az 22 net alır. Bu ay zam gelecek herhalde 25’e çıkar. Tabi bunun üstüne Pazar mesaisi, limit üstü uçuş, yatı harcı falan da gelebilir. Sabit şunu alıyor demek olmaz. Tabi bir de üç ayda bir ikramiyeli maaş var. Kısacası ülke ortalamasının epey üstünde kazanıp rahat bir yaşam sürebiliyor bu arkadaşlar.

Ancak davulun sesi uzaktan hoş gelmesin öyle parası güzel, sınavı geçerim ben pilot olayım demeyin. Bu hayat tarzına uyum sağlayamazsanız o kokpit size tabut, 1 saatlik uçuş bir ömür gibi gelir, nasıl kurtulurum diye kaçış yolu arar durursunuz. Anadolu’nun bir şehrindeki otelde sabahın köründe üstünüze giydiğiniz üniformayı 14 saat sonra çıkardığınızı, herkes uyku moduna girmişken mesaiye başlayıp, insanlar öğle yemeğine oturduğunda evinize döndüğünüz. Binbir çeşit adamla uyum sağlamaya çalıştığınız, yanlış yaptığınızda özürle kurtulma imkanınızın olmadığı çok zor bir meslektir. Para için pilot olmayın.

bisiklet sürmeden componentler ve farkları hakkında pek bir bilgisi olmuyor insanın, yani açıyosun okuyosun fotoğraflarına bakıyorsun o kadar.

gösterdiğin her model işini çözer, city bikeların en kötüsü bile yapısı gereği çok rahat bisikletler.

sonra artık eksik gördüğün bişey varsa tamamlarsın.


benim city bikeım vardı, arka ön jant göbekleri en adisinden takılmıştı orjinalinde, gittim shimano deore xt dağ bisikleti göbeği taktım. gidişi acayip değişti, dağ bisikleti göbeği takmamaın sebebi sağlam olmasıydı.

bu tür bisiklet alırken şunlara dikkat et. lastik 27 28 29 jant olsun, jantları çok dandik olmasın özellikle yıldız formlu jantlardan olmasın. şase , direksiyon aluminyum olsun. gerisi hiç problem değil.

bir de bu bisikletlerde bildiğin pantolon alır gibi bedenler var, kendine uygun bir beden al. eksik gördüğün şey olursa zamanla tamamlarsın.

meseln disk fren olup olmaması önemli mi? bence değil, yarışlara katılmayacaksın ve günümüzün v frenleri de oldukça başarılı.

yada ön amortisöün kilitlenip kilitlenmemesi bence bu da önemli değil.

neden? disk frenlerin kalitelileri hidrolik olur 200 300 dolardan aşağı alamazsın, aynı şekilde çok kaliteli bi ön maşa alsan, o da 200 300 dolar tutar, özetle senin bisikletin fiyatını geçer.

o yüzden çok artistlik şeylere gerek yok pek.

onu değiştir bunu değiştir derken bir baktım sıfır motosiklet fiyatından daha çok para harcamışım, gidip motor aldıydım :)

geçen yıllarda iki bisiklet aldım.
bike&outdoor diye bir mağaza var.
git konuş bisiklet almasan dahi çok yardımcı oluyorlar.
bisiklet olayı göründüğü kadar basit değil ikinci bisikleti ilkinde yanlış bilgi verildiği için gidip aldım.

2 sene önce merida 40d aldım. çok memnunum. almadan önce 1-2 hafta forumları okudum. uygun bisiklet nasıl seçilir vs diye. boyuna- bacaklarına göre ölçüm tarzları var. bilgi edindikten sonra gidip deneyip seçmek var. ayrıca kullanılan ürünün kalitesine de bakılabilir.

katlanır düşünün derim.

Ulaşım için kullanacaksan ve iş güzergahında otobüse minibüse binmen gerekecekse katlanır almalısın.

He keyif turları yaparım sosyalleşirim diyorsan hibrit almalısın.

Öndeki amortisörler dağa bayıra çıkmayacaksan şehiriçi için hem gereksiz ağırlık hem de kilitlenebilir değilse güç kaybı.

Ayrıca sana önerim sıfır takıntın yoksa kesinlikle ikinci el alman olacaktır. Zira bir heves alıp kullanmayıp köşeye kaldıran o kadar çok insan var ki. Cebine %30-40 para kalır.

Ayrıca bütçene zaruri ekipmanlarını da dahil etmelisin.
KASK, ELDİVEN, aydınlatma vs.

Model olarak da sedona 410 kullandım. F/p ürünü tavsiye ederim.

üstdolap? mutfak dolapları yapıştırıcı ile yapıştırılmaz.

Dolap askı elemanı almalısınız. www.hepsiburada.com

Yok ben illa şansımı yapıştırıcı ile deneyeceğim diyorsanız.

urun.n11.com

edit: www.youtube.com

görmeden bişey diyemeyiz + ahşap yapıştırıcılarının hiç biri işkence, press altına konulmadan yapışmaz.

hayır. muhtemelen gelmez.

lastiği boşver janttan da hayır gelmeyebilir.

İstanbul’da oç taksici bizi dolandırıken yan sokakların birinden inip birinden çıkıyordu e bi tanesinde ters kapan vardı ilahi adalet. 50km gibi hızla geçtik üstünden tekerler sağlam duruyordu indiğimizde.bi 10 dk daha sürmüştü.

kaptırdık, o lastiklerden bir daha hayır gelmedi. öyle yama falan yapılacak gibi değildi yani.

vişne suyu gibi bişeyse çıkartman imkansız.

ikincisi lise ceketlerinin yapısı takım elbiselerden oldukça farklı çoğu yıkanabilir oluyor.

ceketlerin bir çok yerinde tela var, eğer yıkarsan çöpe atmak zorunda kalırsın

ütüleme olayı da üzerine bir iki kat bez koyarak düşük ısıda hassas bir şekilde ütülenir.

ne suyu idi bilmiyorum ama görünür bir leke yok. Sadece oraya bir şey dökülmüş olduğunu biliyorum. 4 senelik giymelerimdeki teri, tozu vs. var. O yüzden temizlemek istiyorum.

işte, direkt makineye atayım yıkayayım demiyorum ama nasıl temizleyebilirim?

yapabileceğin maksimum şey ıslak bezle silmek olur o da kuru temizleme gibi olmaz haliyle.

ben kendi takimlarimi makineye atiyorum. en fazla 2 takimi ayni anda makineye koyuyorum. kesinlikle soguk suda, yunlu yikama programinda (elle yikama yapiyor) ve sikma devrini dusurerek yikiyorum. daha bi kaybim olmadi. sonra askiya asarak acikhavada kurutuyorum.

utulerken de parlamasin diye dusuk/orta isida bir tulbent yardimiyla (kiyafetin ustune tulbent serip) utuluyorum. mis gibi oluyor.annem de yillarca babamin takimlari boyle temizledi. bizde kuru temizlemeye pek bir sey gitmezdi. eski kaşe kabanlar.vb yide boyle yikardik.

bu tür çok şeyde yattım ben, şişme mat,şişme tekli yatak 90lı yıllarda deniz yatağı falan.

şunu söyleyebilirim eğer yere koyacaksanız ağustos ayında 40 derece sıcakta bile olsa yerden acayip soğuk çekiyor ve bu soğuk çekme olayını hiç bi şekilde kesemiyorsunuz, ancak katkat yere serilen yorgan, battaniye üzerine koymanız lazım.

içinde hava olması sebebiyle soğuğu çok felaket iletiyor yani.

Alttakini cadirda kullaniyoruz mata gore cok daha konforlu ve rahat. 2 gun yatinca havasi iniyor bi miktar tekrar sisirmek gerekiyor.

Cadirda rahat ama evde ve uzun sureli kullanimda rahat ettirir mi emin olamadim.

Uyku egitimi vermiyorsaniz eger kendi yataginizda alan yaratabileceginiz bebek yatagi ya da park besik dedikleri yatagin yanina koyulan besikler daha rahat olur sanki.

Allah kolaylik versin :)

@brkylmz onu da düşündük aslında anne yanı beşik gibi yapalım diye ama mahremiyetimizden de vazgeçmek işimize gelmedi açıkçası :) 2 yaşını geçti, 6 aylıktan beri de kendi odasında kendi yatağında yatıyor, o yüzden düzenini bozup ileride tekrar odasına alıştırma sürecine girmek istemedik.

O yasa kadar gelmisse haklisin hocam hic duzenini bozmamak gerek. Sonra alistirmak icin daha cok caba sarfediyor (cevremdekiler).

Sisme yatak yolu gorunuyor size o zaman :)) alip 1 hafta deneyin decathlon iade konusunda sikinti cikarmiyor zaten.

hocam sisme yatak felan girmeyin
o fosur fusur sesle cocuk uyanacak zaten kalkarken cocugun odaya buyuk yatak alıp uyutup odanıza gecin

Bunları bilmiyorum ama ben vaude marka şişme mat kullanıyorum, ayak kısmına doğru daralan bi model, 8-10 nefeste şişiyor kalınlığı 2.5-3cm. İnanılmaz rahat bi şey. Yıllarca normal mat kullandım ama bunu kullandığım zaman resmen konforum 10 kat arttı. -15 derecede de kullandım 30 derece sıcakta da. Hiçbir şekilde sorun yaşamadım. 8 ay kadar önce 300 liraya karaköyden almıştım. İntertte biraz daha pahalıdır. Üstelik kullandıktan sonra satabileceğiniz de bir ürün.

Söylenenlere tekrar olacak ama;
-Şişme yatağın üzerine yorgan serip onun üzerine yatabilirsiniz. Aksi taktirde üşütür.
-Uzun vadede hava kaçırır. Kullandıkça daha çok hava kaçırır olur. Formu bozulduğu için de bel ağrısı çekmeye başlarsınız.
-Yatarken, kalkarken, dönerken ses yapar, çocuğu uyandırabilir.

ufak bir bilgi vereyim, birincisi bu aradığın özelliklerde başka marka çadır oldukça yüksek fiyatlı olur

ikincisi çadırı kurduğun yer en öneml şey. klima da taktırsan güneş altında kaldıktan sonra hamam gibi olur. o yüzden kesinlikle sağlam bir gölge bulman lazım.

ben senin yerinde olsam hiç büyük paralar vermez gider koyu renk bez çadır alırdım, en havadarı o olur.

zaten su geçirmeyen kumaş hava da zor geçirir, ee bir de blackout istiyorsun o da bir çeşit kaplama daha da hava geçirmez olacak. bir tek havalandırma pencerelerine kalacak işin.

ha 4 mevsim kamp yapıcam desen anlarım da boşu boşuna hem çok para hem de sıkıntı çekeceksin.

yağmur yağarsa diye sorarsan eğer, çadır altına şeffaf kalın naylon sereceksin, etrafına da geniş kanal açacaksın, üstü için de aynı şeffaf naylondan aldın mı bitti gitti.

tabi çok çiğ düşen aşırı nemli bi yer olmaması lazım.

Husky kullanıyorum. İçerisine su koy ısınmıyor bile. Yalıtımı harika.

husky'nin 22 ve 17 metrekarelik iki modeli varmış, blackout değil , yurtdışında dahil olan güneş tentesi de dahil değil birisi 3.5 ötekisi 4700 tl stokta da yok.

zaten stokta olsa kesin 10 lira çekerlerdi.

4 kişilik bakacaginiz yere 2 tane 2-3 kişilik bakarsanız daha rahat edersiniz. Bütçe olarak da pek bir şey farketmez.

Husky iyidir, husky candır.

absinthe mi?

@killerbee yok knk oyle bir sey degil. Oranin kasabalilardan almistim ben. Kasabalilar yapip iciyor, el altindan satiyordu.

samagon ?

Samagon evet. Sagolasin <3

burda da benzerini bulursun, bizimkilerin yaptığı erik rakısı, kayısı rakısı, boğma rakı diye tabir edilen alkol oranı aşırı yüksek içkiler mevcut.

avukat aracılığı ile kimliği saklı kalarak alıyorlar diye defalarca gördüm tv de.

yani gidiyor avukatla anlaşıyor, avukat gidiyor alıyor parayı sahibine veriyor artık anlaştığı komisyon neyse onu alıyor.

talihlinin kimlik bilgilerini sadece avukat biliyor yani.

Direk Bi banka müdürünü ararım seni seçtim pikaçu derim. Tüm param senin bankada faizde duracak gel beni evden al piyangocuya götür derim.

evet aynı sistem banka müdürleri ile de oluyor arkadaş söyleyince hatırladım. yine saklı kalıyor.

çekilişten bir iki ay sonra gider banka hesabını verirsin olur biter. o kadar parayı istesen de kimse nakit çıkarıp vermez. isminin afişe edilmemesini talep edersin. holivud filmi değil bu güvenlik görevlisi takip etsin seni de fidye istesin. hayal kuracaksanız çok ekşın kasmayın bence.

zımpara yapılmadan üstten boyandığı için öyle. önce temiz bir zımpara üzerine boya atılırsa pürüz kalmaz.

zımpara boya, öyle çizik değil bunlar komple astara kadar inmiş. o yüzden yapabileceğin her şey kötü gözükür ve 3 5 güne yine aynısı olur.

bunlar rütuşla gider. boya çıkmış ama rütuşla da çok iyi kapanmayabilir.

Hamuru kötü olur kabarmadıpğı için

lahmacun?
www.refikaninmutfagi.com

frisbie gibi olur atarsın uçar gider.

lahmacun hamuru mayasız ama taş fırında piştiği için öyle güzel oluyor.

ancak lavaş yapabilirsin tavada

Empanada yapın Googleda tarifi vardir.

caesar iii olabilir mi

@freebird çok benziyor çoğu şey canlandı gözümde ama heh işte bu diyemedim, başka buna benzer ne vardı acaba?

civilization mı?

stronghold crusader ile caesar 3'ü karıştırmıyorsunuz değil mi?

google'da caesar 3 game diye aratınca altta kullanıcıların yaptığı diğer aramalar çıkıyor bi onlara bak istersen, bulursan buraya da yaz :)

@nothing yok bu değil kesin

@mistread stronghol da değil baktım youtubedan, galiba caesar 3 tü. baya bi şey anımsadım çünkü

@freebird

onedio.com

şunu okudum da kesin emin oldum cesar 3 olduğunu tarihler de tutuyor, çok teşekkürler.

simcity 2000?

ben de sezar demeye gelmiştim. güzel bir oyun idi.

caesar iii'ün yapımcılarının yaptığı antik yunanda geçen "zeus" isimli oyundan bahsediyor olmalısın. bu oyunun mısır da geçen versiyonu pharaoh, roma'da geçeni caesar 3, yunan'da geçeninin adı zeus idi. zeus: master of olympus:

www.google.com

Pharoah olabilir.

son kararım; ceaser olsa en kötü kesinlikle isimden tanırdım.

@panamera pharoah ismini okuduğum an heh lan tamam dedim, youtube da izledim oyun direkt canlandı gözümde.

gerçi zeus'a da baktım grafik görsel olarak birbirlerine çok benziyorlar ama kesinlikle isminden dolayı pharoah.

indirip tekrar oynayacam herkese teşekkürler.

akciğeri mikro filmi bildiğimiz rontgenin neredeyse vesikalık fotoğraf kadar küçük olan hali oluyor.

iş için alacaksan verem savaş dispanserleri ücretsiz olarak verir, tabii ki mikrofilm istediğini söylemen gerekir.

genelde sabahtan öğlene kadar çekim yapılır, öğlenden sonra da çekilen filmler dağıtılır.

iş için dememin sebebi genelde iş yerleri işe giriş belgelerini sakladığı için, rontgenlerin de boyutu büyük olduğu için, saklama konusunda kolaylık olsun diye mikro film boyutunda istiyor.

light, superlight, medium, hard telin kalınlığı inceliği ve tansiyonu yani gerilimi ile alakalı.

mesela hard bir tel ile yarım perde bend yapıyorken 3 birim güç harcarken, süper light ile 1 birim güç harcarsın.

mesela mi teli normal 0.07mm ise medium olunca 0.08mm hard olunca 0.09mm olur. yukarı doğru da orantılı şekilde gider tabi.

gitarın üzerindeki tel normaldir tahminime göre o yüzden normal al.

light ve super light telleri hiç sevmem ayrıca acayip gevşek bir yapısı var, denemeden anlayamazsın da, nasıl desem o kadar gevşek duruyor ki gitarın üstünde doğru düzgün ton bile çıkmıyor.

bir marka vardı hep ondan alırdım mavi paketli paket üzerinde dünya resmi vardı da aklıma gelmedi.

neyse bu dediğim markanın tellerinde en alttaki iki telden 2 şer tane vardı. çabuk kopuyor diye bir de tonu da çok iyiydi.

tüm telleri denedim ben bu arada, gitar, bas, double bass, helicore kaplandan tut, thomastic infeld e paketi 250 300 500 euro olan tellere kadar.

ha birde gitarların sap ayarları da normal tansiyona göre yapılır, eğer hard tel takarsan sap öne geleceğinden sapı geriye almak zorunda kalabilirsin

aynı şekilde light süperlight takarsan set olarak yine sap ayarı yaparak sapı öne almak zorunda kalabilirsin.

floyd rose varsa onun da ayarı kaçar arkadan ayar yapman gerekebilir yaylardan ya da bazı prestige serilerinde arkada metal tekerlek oluyor onun vasıtası ile.

Tellerin kalınlığı efendim light super light olayı, 0,9 0,10 falan da 1. telin (en ince telin) bir inch olarak kalınlığı olmuş oluyor o rakam da.

genellikle standart 0,9 kabul edilir. bana göre fazla yumuşaktır 0,10 çalıyorum ben, 0,11 çalan arkadaşlarım da az değil tamamen sizin tekniğinize bağlı.

Yerli bir marka var yeni pitbull strings mydukkan üzerinden alabilirsiniz. Fiyatı gayet makul ve elixir gibi coating/kaplama olduğunu iddia ediyorlar ve alaşımımız iyi hemen paslanmayız diyorlar.

Bir arkadaşım aldı 2. ayda teller hiç fena durumda değil.

ya da 100 küsür liraya elixir takıp normalden çok daha uzun süre çalacaksınız güzel güzel bi de o var.

Ama ernie ball, dadario falan alırsanız 1 ayda paslanır gider.

detaylı cevaplar için çok teşekkür ederim.

the wild wild country

Life (ben bu seriye sanat gözüyle bakıyorum)

nat geonun 4 küsür saatlik ikinci dünya savaşı belgeseli.

Through the Wormhole, cosmos,
Planet earth serisi

Senna

evrenin ucuna yolculuk. gerçekten çok güzel www.youtube.com

ailenin yeni üyesi,aile olmak,67 49 32 kuzey,büyük mücadele.

ben diğer arkadaşlar kadar marjinal değilim.Benim takip ettiğim belgeseller kültür antropoloji sınıfına giriyor.Her hafta yeni bölümleri geliyor,tavsiye ederim.

Cosmos tabiki de. Diğerleri çizgi film gibi.

buradaki denizci ''asker'' denizci mi?

Yok asker değil.

okulu var tabi olmaz mı

ya itü gibi normal bir üni okuyacak 4 sene üzerine 6 ay kara 6 ay deniz stajı yapıcak, üstüne zabit olmak için sınava girecek.

ya da tüdev gibi özel okula gidecek ama onda da üni sınavı isteniyor artık sanırım. yine yukarıdaki şeyleri yapıcak.

zabit olmak için böyle. bunda da başarılı olursan uzak yol 4. olursun. bunun dışında gmdds, roc/goc gibi bir sürü telsiz sınavı var, her kademe atlamak için de süper kazık bi sınava giriyosun. 4 ten 3e sonra 2 sonra 1. 1 oldunmu gemi kaptanı oluyorsun süvari yani.

torpille olsaydı bu işler herkes denizci olurdu, türk denizciliği bitti artık, yurtdışı kaynaklı firmalarda çalışmak için de iceberg gibi olmak lazım. yani mevcut kütlenin bir o kadar daha yerin altında olması lazım ki türk olduğun halde adamlar seninle çalışmak istesin.

hindistanlılar bile denizde işe bulma konusunda bizden daha önde. türk deyince adamlar durup 45 dakka düşünüyor.

ayrıca bu da yeterli değil sanırım, yabancıların evrakları farklı

northern mariner vardı burada, uzun zamandır görüşmedik sanırım gemide yine.

neyse, uzak yol süvari, yükseğini de bitirmişti geçtiğimiz yıl içinde. varsa merak ettiğin şeyler mesaj atıp sor.

Türkiye'de denizcilik sektörü bitti +1
Ayrıca denizciden kastı yük, tanker vb. gemileri ise torpili onu ancak kamarot, yağcı vb. yaptırabilir ki o da sıra gelirse. Yılların denizcileri, rütbelileri araya torpil koymadan gemiye gidemiyor artık.
Ha kastettiği cruise gemileri ise oraya kapağı atabilir, ben de yolcu gemisinde çalışıyorum zaten.

burnun gayet güzel. hiç öyle şey de değil. takma kafana (:

minik fare burnu gibi olmuş. ben sevimli buldum :)

ben bi anormallik görmedim hocam. gayet düzgün burnun. kadınsı falan da değil.

burun nasıl kadınsı olabilir ki? bana gayet normal geldi.

genellike estetik yaptıran herkeste benzer sorunlar oluşuyor. doğal olmadığı için gözünüze batabilir ama gayet normal düzgün bir burnun var.

(bkz: anime nose )

Hayir guzel bence. Asil sorun sakal ve fazla kilo. Spor yapip sakal birakacaksaniz da bakimli bir sekilde birakirsaniz size de guzel gorunecek.

@karsiyakaliyiz herkes sevimli, tatlı falan buluyor. kedi miyim lan ben. :(

@elorelia bilmiyorum gelen tepkiler yüzünden böyle bir izlenim oluştu bende.

@sormaya geldim bu açıdan bakmamıştım olaya. belki yıllarca laz burunlu olup şimdi böyle olmak yüzündendir.

@Traveler fotoğrafta sanki biraz kilolu gibi durmuşum fakat 182 boy 79 kiloyum hocam.

abi o kadar sakala kadın burnu mu olur yha.

Gayet normal. Burnu doğuştan fındık olan beyler tanıyorum, hatta bir tanesi şu an yanımda oturuyor, ve hepsini yiyesim geliyor. Ciddiyim.

şimdi doğruya doğru hocam feminen bir görüntüsü var, erkeksi değil ama doktor oturur demiş. bu süreç boyunca gıdıyı eritip yüz hatlarını ortaya çıkarmaya bak.

Heidi +1 bu kilodaki birine ait yüze fazla küçük duruyor.
Misal benim burnum kiloma bağlı kocaman olup küçülüyor.
Ama şekli güzel olmuş, ben beğendim.

ben beğenmedim. estetik olduğunu bağırıyor.

Kokoreçte usta önemli tutmazsa kalıcı olamazsın. iyi kokoreç yarım dönerden pahalı.

Kendimiz beceremez miyiz ya yüksek uzmanlık gerektiren bişey mi kokoreç pişirmek

işinin ehli bir ustan yoksa hiç girişme derim. kokoreç kesinlikle ustalık isteyen bir iş. bir ustamız vardı önerebilirdim fakat kendisi yurtdışında şu an malesef.

İzmir'de iyi konumda uygun kıralı yer bulmuşken kokoreççi açmayı düşünmek. Bilemedim.ben aylarca öyle bir dükkan aradım bulamadım.bulsaydim bütün şehir kokoreci senden yicez diye yemin etse de yine de üstelik kokoreç ustası bile değilken kokoreççi olmayı kabul etmezdim.

kokoreç belirli yerlerde sarılıp geliyor.
Kimisi çok pişirir, kimisi az , kimisi ince doğrar, kimisi iri doğrama yapar. Benim gittiğim bi kokoreççi özel sardırıyorum, biraz fırınlıyorum filan diyor ama nasıl yaptığı konusunda fikrim yok. iyi bir kokoreç sunarsanız dükkan değil tezgahta bile sıra olur.

Izmire her gelisimde kokorec yemek icin olananasi'na gidiyorum.Iyi kokorec adami zengin edebilir ama iyisini yapmasi da kolay degil

Şehir İzmir değil , Ankara. Ankara’da adamakıllı kokoreç yiyemedim yıllardır aoç dediler orası da menemen mi yapıyor kokoreç mi belli değil. Biz egeliyiz kokoreç dediğin iri parçalı sadece kimyonlu olur. Burda sürekli cıvık cıvık yapıyorlar. Sadece izmir usulü yapan bir yer kurmak istiyorum

ankaralılar koko dan anlamazlar tutturmuşlar aoç yiyorlar. pikolet var dediler gittik, ekmek arası domates mi yedim anlamadım. kokoreç denizli aydın izmirde on numara yenir. usta önemli anlayana.

Aynen menemen gibi kokoreç yapıyorlar. Gençlik caddesi pikolet aoç fln hepsini denedim aradığım tadı bulamadım. Buna isyan için böyle bir girişimin tutacağına inanıyorum. Zira Ankara’da da bizim gibi düşünen aradığını bulamayan büyük bir kitle var.

kokoreç pişirmek oldukça kolay fakat sürekli olarak kuzu kokoreç bulmak, iyi hazırlanmışını bulmak zor.

eğer bunu bulursanız, gerisi oldukça kolay.

yani sürekli ve kaliteli mal tedariği çok önemli.

kasaplar bunları sarıp hazırladıktan sonra derin dondurucuda tutuyolar, yani bu şekilde saklanabiliyor. bu da size 1 aylık 2 aylık stok konusunda kolaylık sağlar.

en kötü bi derin dondurucu ve her ihtimale karşı derin dondurucuyu çalıştıracak ufak çanta tipi bi jeneratör ile çözersiniz işi.

mesela kuzu kokoreş bulamıyorum ben çorluda, dana kokoreç var bi kaç kasapta ama kuzuyu bulamıyorum nedense.

sanırım bu işi yapan yerlere toptan veriyolar diye. ki buradakiler rezalet.

kokoreçi de nasıl pişireceğinizi anlatayım.

hiç bir marinasyona ihtiyacı yok, hazırlandıktan sonra da kekik tuz ve kırmızı pul biberden başka bir şeye de ihtiyacı yok, domatesli isterlerse domates ve biber konulur. bu hizmet sektöründe en önemli şey baharatın en kalitelisini kullanmaktır.

mesela buradaki en meşhur köftecilerden birisi ile konuştuğumda adam demişti ki bana 20 liraya da kimyon var 300 liraya da, biz en kalitelisini kullanıyoruz, etin kalitesi kadar kimyonun ki de önemli demişti. sizdede kekik, pul biber gibi şeyler önemli.

büyük bir tencere içine koyup altını kısık ateşe açıyorsun, 10 dakka aralıklarla kokoreçi tencere içinde çeviriyorsun, bir süre sonra neredeyse yarı yarıya yağ ve su salıyor, içindeki fazla yağın büyük bir kısmı böyle akıyor, ondan sonra ızgaraya takıp ikinci adıma geçiryorsun. ikinci adımda da yağın bir kısmı akıp dışı kızarıyor

dışı da kızardıktan sonra dilim olarak kesip bunu saç üzerinde iki tarafınıda kızartıyorsun yine yağ kaybediyor.

en iyi kokoreç böyle pişirilir. bundan sonrası ise, doğrayıp servis etmek, müşteri domatezli isterse e bundan sonra domates ile harmanlarsın saç üzerinde , sade isterse de kesip ekmek arasına koyar verirsin. bu işin temeli bundan ibaret.

ama sen dersen ki ben alır şişe takar ilk işlemi yapmadan yaparım, ilk sistemden yüzde 30 fazla kokoreç olur elinde ama fazla yağlı olacağı için müdavimleri gelmez.

ben yıllardır evde yaparım ve bu anlattığım şekilde yaparım.

o 1 metrelik koca kokoreç bile ufacık kalıyor ama tadı muhteşem oluyor haliyle. işte burası önemli iyi mal dediğim bu, içine az yağ basarsa adam o kokoreç bu kadar ufalmaz kokoreç içinde uykuluk mu öyle bişey ve yağ var.

izmirde basmane de bir han vardı orada yerdim eskiden.

ankara'da olup da yanlış adreslerde kokoreç yiyenler şehre b.k atmasın.
kokoreçin hası akdere'de çamlık piknikten yenir. her daim sıra olur, mekan çok izbe gibi görünür. ama kokoreçin hası oradadır. kokoreçle şov yapılmaz, kokoreçin tazesi ekmeğin arasında bıçakla kesilir. aoç'de kokoreç falan yenmez.
kokoreç denizlide yenir diyen arkadaş tüplü ızgarada yağ içinde pişen dana kokoreç yemeyi seviyor heralde :) kokoreçin hası kuzu kokoreç'tir. sarıldıktan sonra fırınlanması ve doğru sıcaklıkta tutulması gerekir, ayrıca kömür ateşinde pişmesi gerekir.

soruna tüm cevapları çamlık piknik'teki ustalardan alabilirsin. 7/24 açıktır. özbek asıllı elemanlardan kıllanma, onlar da artık bir kokoreç ustasıdır. teklif götürsen dükkanında da çalışabilirler diye düşünüyorum.

edit: aynı yerde birkaç tane çamlık piknik türemiş olabilir. dediğim yer carrefour'un karşısında müstakil bi mekan, bina altında değil. içeride ankaragücü'ne dair çıkartmalar ve eski gazete haberleri olur, özbek asıllı elemanlar çalışır.
akdere 50. yıl mahallesi (eski çeşme-sinema durağı diye geçer)

ekonomik kısmını bilmiyorum, ama ne olur açın. düzgün kokoreçe hasret kaldık...

arkadaşlar nazilli şahap baba. aydın umurlu bizimoğlan kokoreç denizli kokoreççi osman. izmir baki usta. bi yeyin

Nazilli şahap baba number one! :)

türkiyenin mevcut durumundan kaynaklı olarak çok aşırı bir sıkıntı yoksa normal bence. gelecek kaygısı olmayan kimse yok,

70 yaşında emekli insan bile acaba bir gün türkiye emekli maaşlarını ödemekte zorlanır mı diye düşünüyor.

muhtemelen azgelişmiş bir ülkede sosyal devlet olanaklarından uzakta yaşadığındandır...

ya döküyormuş ya kazık gibi yapıyormuş demek ki her halukarda kötü yapıyor. ee başına bela mı arıyon?

aktarlara sorabilirsin.
ben her yeni aldığım şampuana göz kararı katıyorum, bir zararını görmedim.

Bu konuda bitmeyen en büyük sıkıntı şu ;
Ben şeker hastasıyım 5 çeşit ilaç var ama en az 3'ü bende yan etki yapıyor, doğru ilacı bulana kadar geçen bir süreç var. Sizin içinde aynısı geçerli, saç tipinizi,cilt tipinizi nelere alerjiniz var bilmeden akıl vermek (böyle ürünlerde özellikle) ya da almak pek akıl karı değil. Yoksa hep aynı muhabbet ; aynısı kaynımda da vardı aslan yelesi gibi oldu gibi gibi

ahşap için tutkal sürülebilir. bir şey sürmeden takıyorsanız çıkar tabii tekrar. epoksi de olabilir.

çok teşekkürler. deneyeceğim varsa başka önerilere de açığım.

abi minifix var tornavida ile sıkıştırıp kilitlemen lazım.

minifix bu

www.youtube.com

tamamdır ona da bakacağım sanırım kendi miniflix midir nedir o sisteminden var ama ahşaba giren kısım aşırı genişlediği için yemiyor, diğer parçayı kendine çekemiyor.

o zaman vida tutkal ne varsa artık uğraşacaksın öteki türlü tutmaz çünkü.

tamamdır çok sağ ol

tahta çıkıntılara tutkal sür, vida gibi olan şeyin girdiği yere de kimyasal dübel sür. sonra mengene ile iyice sık. bir gün beklesin taş gibi olur.

mengene - işkence ayarlamak lazım eyvallah sağ olasın mengeneyle sağlam olur gibi

Eğer karşı tarafta çekince geliyor ise onu da cikar ve O deliklere uygun daha kalın ya da aşınmamış bir bağlantı tahtasını ağaç tutkalı ile uygula. Eğer çok boşluk varsa belki tutkal tutmaz. Eğer imkan yok ise tutkal i bol sur ve dikey oturma yüzeylerine de uygula.

benim olsaydı eğer dibine delik delip, içinde ev içinde yetişebilecek bir bitki ya da ağaç dikerdim. hani ince narin çok büyümeyen tiplerden.

ilk zamanlar ağız kısmı yeter ama ileriki zamanlarda muhtemelen ince kısmını kesip kırarak genişletirdim.

bizde de benzeri var. zeytinyağı koyuyoruz. çok nadir ve değerli olduğunu düşünüyorum. arasan zor bulunur. Balıkesir taraflarında bir zeytinyağı fabrikasından almıştık.

Evde şarap yapan bir arkadaşına hediye edip sevaba girebilirsin.
Veya Salonun bir köşesinde bambu saksısı/vazosu olarak kullanabilirsin.

ben olsam hic ellemeden, bozmadan oldugu gibi birakip vazo olarak kullanirim. icine rakidabalikolsa'nin dedigi gibi sazlik/kamis gibi kuru ot da koyulabilir. ben olsam sanirim 2-3 tavuskusu tüyü koyardim, sunlardan:
yapaycicekdeposu.com

eli yetenekli bir insan cam boyası ile üzerine güzel şeyler yapabilir gibi geldi. ama sade hali de güzel.

her eski eşya atılmasın ya. yeni şeyler üretmek için öldürüyoruz bu gezegeni (sosyal mesaj da verdim).

teraryum yap.

Yapay sazlara pampas deniyor bildiğim kadarıyla. İki üç dal alıp birlikte kullanabilirsiniz. Çok tatlı olur.
Antakya da bu tür eski model şişelerin müzesi vardı. Kıymetini bilin

war thunder oynarım hergün 1 saat kadar, uçaklar çok kolay ulaşılabilir şeyler olmadığı için, uçma duygusu hoşuma gidiyor. genelde de günlük görevleri yapıp çıkıyorum, bir hafta bu görevlerden gelen ödülleri topladıktan sonra haftasonu 2şer saat oynayıp boosterları bitiriyorum. zaten toplasan toplasan maks 4 booster geliyor adam akıllı

bir de en sevdiğim oyun borderlands 2 oldu, yaklaşık 6 ay oynadım, çok değişik gelmişti bilmiyorum sebebini.

1) zuma, sayılır mı?
2) vakit geçirmek, oyuna odaklanınca başka bişey düşünmemekten mütevellit günlük hayatımdaki sorunları unutmak

eve getşrmemen iyi olmus, gordygun yerde yavrusu, anasi babasi olabilir, onlari ayirmis olurdun, bir de kaplumbaga evcil bir hayvan degil, birakin dogada kalsin

eğer sigara içiyorsan, keneyi hayvanlardan sökmenin en kolay yolu, sigara ateşini keneye değdirmek, kendisi ısırdığı yeri bırakıp kaçıyor.


eğer çok istiyorsan al bi su kaplumbağası.

şile'deydi.

kaplumbağa kış uykusuna yatan bir canlı, bizim bahçeli evimiz varken bahçemizde bakıyorduk, kendi kendine belirli saatte çıkar, mutfağın oraya gelirdi, salatalık kabuğu falan verirdik elimizden yer sonra nerden geldiyse oraya giderdi, yuvasını çok aramama rağmen hiç bulamadım.

yani beslemeye beslenir ama doğada kalması olmadı bahçeli bir yerde kalması daha makul.

sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumuna bildirebilirsin, polise ihbarda bulunabilirsin. cimer e yazabilirsin fotoğrafını falan çekip.

183 ü de arayabilirsin.

yerinde olsam selpak alır gibi gider yanına konuşur sonra videosunu çekerdim çaktırmadan. adını sorardım ederdim. böylece elinde sağlam bir kanıtla da başvurabilirsin.

Alo 183 kadın, çocuk ve sosyal hizmet danışma hattı var.

Ne kadar geniş kapsamlı bir müdahalede bulunuyorlar bilmiyorum, ama sokakta çalıştırılan ya da yaşayan çocuklarla ilgili olarak bu hatta bildirim yapabiliyorsunuz.

bu aile için demiyorum ama genelde şöyle oluyor.

aile eğer çocuğunu gerçekten seviyor bakmaya çalışıyor ama maddi sıkıntı içindeyse maddi destekte bulunuyolar. eğitimini üstleniyolar.

ama çocuk kötü muamele görüyorssa devlet gözetiminde yurda alınıyor. ama bu yurda alınma sürecinde çocuğa soruluyor mu yurtta mı kalmak istersin ailenin yanında mı diye onu bilmiyorum.

ne yaptıracaksın, yurda aldırıp orada buyuk cocukların tecavuz etmesini mi saglayacaksınız?

o cocugu calismaya zorlayan siyasetcileri dava edin once. yerse tabi.

Valilik bakiyor bu ise.

şehirdeki kuşların meyve sebze yediğini görmedim hiç. elinde öyle sebze meyve varsa çukur açıp onun içine at. çürüyüp gübre niyetine işe yarar.

kuşlara faydası olmuyor ama toprağa karışsın kompost olsun, gübre olsun dersen.

böl 3 4 parçaya, toprağın 1 karış altına koy üstünü ört. 3 4 ay içinde tamamen toprağa karışıp kompost olacaktır.

bunu her sebze meyve artığı ile yapabilirsin.

ağaç dibi olur, bitki dibi olur veya bir yer bellersin sürekli oraya atarsın 3 4 vakit sonra ordaki toprağı alır saksına koyarsın veya üzerine bişey ekersin.

Olur ama yapma bence varsa fare kulağı tohumun onu at ama bekle biraz daha büyüsün ektiğin fare kulakları. Çim için biçmek zorunda kalacaksın fare kulağı ise çim kadar biçilmek istemiyo saçma bi görüntü alacak ikisini birden yaparsan.
Fare kulakların biraz daha sarsın sonra aralara tekrar tohum atar arttırırsın. Mevcutta bir örtü olacağından daha rahat tutar ve gelişir. Ben olsam bunu yapardım.

ben senin yerinde olsam japon çim çiçeği ekerdim.

magaza.hammaddeler.com

Önce saksıya hatta hep saksıda kalsın bence. Bahçede bakımı zor güneşi vs. Saksıda istediğin kadar bakabilirsin yerini değiştirebilirisn sular toprağını kontrol edebilirisin.

Hocam bunlar olmamış. Çok güneşsiz kalmışlar. 2.fotoğrafta alttaki kupadakilerin şansı var ama diğerlerinden umudu kesin. Boyları uzun ve gövdesi beyaz olanlari ayırıp (köklerinin üstünden keserek) yiyebilirsiniz. Saglam olanlari daha genis bi saksiya ya da bahceye bölüm bölüm ayirarak parça parça dikin. Can suyu verin ve bir süre kendi haline bırakın.
Üstteki kupadakileri de anlamadım, söylediğiniz hiçbir bitkiye benzemiyor.

ben de reyhan ve roka ektim fakat hiç birisi bu senin formdakilere benzemiyor hatta reyhanlar falan kocaman oldu neredeyse

reyhandan kastım küçük yapraklı top fesleğen, büyük yapraklı yemeklk kullanılan fesleğen ve mor reyhan

bir de şu sol taraftaki kutulara işaret koymadığın için, gördün mü görmedin mi? okudun mu okumadın mı? haberdar olamıyoruz.

Reyhani daha buyuk bir saksiya al, iyi toprak ekle (bu bitki verimli topragi seviyor, ucuz-kotu topraktan kacin.), bahceye ekmene cok luzum yok. Daha cok reyhanim olsun diyorsan dev bir saksi al, guzel gunesli bir yerine koy bahcenin, dolu yagar vs. iceriye ya da terasina alirsin.


Salatalik ve biber ekmedim; ikisi de zorluyor beni bahcede.

@killerbee doğru diyorsun, koydum şimdi tikleri.

Peki sen saksıda mı bahçe de mi büyüttün reyhanları, rokaları? Ben evin içinde gölgede fideledim, güneş görmediği için patladı heralde @bettlejuice'in dediği gibi. Çok zormuş yahu bu işler.

reyhanları yaklaşık 1 su bardağı boyutunda bir tasa 40 tane tohum ektim, sonra onlar büyüdü yalancı yapraklardn sonra gerçek yaprakalrını çıkardı 2.5 3 cm boya geldi sonra onları aldım saksılara aktardım.

rokayı direkt saksıya ektim, tohumlar 2008yılından kalma olduğu için çimlenme oranı çok düşüktü rokaların, o yüzden bir paketi komple ektim belki 2000 tohum vardır , yine de içinden 40 50 tanesi çimlendi.



3 litrelik bir saksıda 200 kökden fazla domatesi bildiğin 10- 15 cm boyuta getirip sonra yerine aktaran insan gördüm.

yani toprak karışımın doğru olduktan sonra, ışığı düzgün aldıktan sonra o boyuta ulaşabilir.

bak küçük yapraklı fesleğen ile mor reyhan, mor olan yeşilden mora dönmeye başladı yaklaşık 1 aylık bunlar, havalar genelde bulutlu olduğu için ve balkonda tam ışık alamadığı için ancak bu boya geldiler. senin ektiklerinin de ufak olsa bile bu formda olması gerekirdi. yine geç değil, al bitane yoğurt tası dibine 8 10 tane delik del su tahliyesi için, doldur toprağı ek tohumları,fıs fısla hergün nemlendir. çıkınca da güneş alan bir yere koy. güneş görürlerse sıkıntı kalmaz.
i.hizliresim.com

büyük yapraklı fesleğen çok daha büyük ırkı dolayısıyla.

su bardağı boyutundaki dediğim viyoller de bunlar.

i.hizliresim.com

bunda da petunya ekili, ilk olarak çimlendirip ektim, yetmeyince tekrar ektim çimlendirdim.

ayrıca pazarlarda fideciler olur , fide olarak alabileceklerini ordan al uğraşma, biber, salatalık, domates, kavun ve aklına gelen diğer şeyler.

Ekici lokum kıvamında. Açık olanı da oluyordu Karfurdan alıyordum ben.

bim ve a101 de açık peynir olmaz.

açık peynirden kasıt işte şundan bi kalıp alayım bundan yarım kilo tart tarzında tadına bakıp alacağınız sistem.

ivit marka soruyorum işte. a101 ve bimde olmadığını biliyorum. belki oradan da öneri gelir diye belirttim

migrosun 600 gramlık paketli peyniri var 16.40TLye, güzel bence. a101in peynirlerini beğenmiyorum.

migrosta ariste veya buna benzer isimli bir peynir vardı. güzeldi tadı.

tahsildaroğlu ezine

tahsildaroğlu ezine +1

Gürmar varsa kendi peynirleri Gürsüt olması lazım markası gayet iyi oluyordu. Tadarak alabiliyordun en son.

Migros 600'lük +1

Ofise hep ondan alıyorum, oldukça iyi.

tahsildaroğlu ezine demeye gelmistim. inek olandan.

Gürmar'ın kendi peynirleri önemli ölçüde lezzetli.

Migros'ta acik satilan kervan kasar loru var, lor peyniri olarak baya lezzetli, kivam olarak paketli olanlara benzemiyor. Her migrosta olmayabiliyor ama.

Bir de bahcivan gurme beyaz peynir var, tadi cok guzel ama paketli. Yine de soylemis olayim.

şokta satılan mis marka izmir tulum peyniri var 300 gr lık paketlerde 10 lira filan. Gayet başarılı

1841 yılında üretime başlamış bir markaymış tchaika, rusya st. petersburg da üretiliyormuş.

sanırım halen üretimi sürmüyor, bazı internet postlarında 'acayip bir piyano aynen rus arabaları gibi' diye yazmışlar.

youtube da bi kaç video buldum, normal bir duvar piyanosu işte.

rus ve çek enstrumanları sağlam olur gene yapı itibari ile, eğer dediğin gibi büyük bir sorunu yoksa, nakliye + akort varsa kopan bi kaç tel değiştirelecekse olabilir.

şimdi öte yandan benim böyle bir piyanom olsaydı gürültü olacağından dolayı çalamazdım mesela. yüksek sesli ensturmanlar apartman dairesinde zorlar biraz.

marka olarak tutulmadığı kesin çünkü bir post daha gördüm, tchaika baby grand ki yarım kuyruklu piyano demek, adam 5000 usd den koymuş, sonra 3000 usd ye indirmiş sonra 1500usd ye indirmiş ve satamamış.

marka olarak tutulmuyor olması kötü olduğu anlamına gelmez, çin malı falan olmadığı sürece piyanolar yüzlerce yıl dayanabiliyor. aşırı nem falan olmazsa.

piyano akortlayan çok bir yer yok, istersen bi senkop müziği ara sora, nedense senkop müzik ve dore müziğin piyano nakliye ve akort hizmedi olduğu aklımda kalmış.

tabi kaç kilo nasıl nakledilecek, nereden taşınacak, yoksa taşınamayacak asansör sistemiyle mi gircek eve bunlarda önemli.

hani daracık giriş yapmışlardır sığmaz etmez, kapılardan geçmez falan, metre ile ölç her şeyi değerlendir sonra sokağın ortasında kalmasın.

piyano nakliyesi yapan insanlar var, öncelikle onlardan lazım size. piyano iki hamal tutup taşınmaz, ekipmanı bişeyleri var.

akort çok pahalı bir iş değil. çok sorunlu değilse 300 lira bandına halledersiniz.

çalabilecekseniz, mutlaka alın derim. yeriniz varsa, çıkardığı ses sizin için sorun olmayacaksa alın.

ama lütfen kullanmayacaksanız alıp evinizde çürütmeyin. alırsanız ve kullanmazsanız da ne olur piyanoya yazık etmeyin, en azından satın birine.

Rus piyanolari iyidir. Ne kadar samimisiniz bilmiyorum ama buyuk ihtimal satamamistir tanidiginiz, piyano nakliyesi de pahali bir olay, evden cikarmask lazim bu sekilde bedava veriyor olabilir:)

Duvar piyanolari baya baya ses yapar, ses kesme pedali vardir belki ama yine de cok ses yapar, apartmanda kullanacaginiza emin olun.

Nakliyesi pahalidir, kacinci kattan inecek kacinci kata cikacak bunlar onemli. Ama 600 tl ile 1000 tl gozden cikarin minimum. Ben 3 kere tasittim, istda iseniz benim piyanomu tasiyanlarin numarasini veririm,.

Akord cok sorun degil yani tasininca bir kere yaptirirsiniz, 300 tl fln olur.

Apartmaniniza tasinirken sigacak mi ona dikkat edin, donerli kapi merdiven fln var ise sigmayabilir, onceden gidip olcun bicin hesaplayin.

Ama oglunuz eger sever ise calar ise cok cok keyiflidir

viraj alırken gazı erken ve fazla açması.

viraj çıkışında gaz açılır genelde ve bu tür motorlarda da arka tekerleğin spin atmaması için anti patinaj sistemi olur

Kedi dokunmuş işte :P

düşmenin sebebi gaz açma değil, uygun gazda devam etse drift yapa yapa alırdı o virajı. gaz sebepli düşseyi motor üstünden atmaz, altından kayar giderdi.

Kazanın sebebi ani gaz kesmesi, kuvvetle muhtemel bunu frenle de desteklemesi.

kontra hatası gibi gözüküyor, ön lastik gereğinden fazla dönmüş kurtarmak isteyip gaz açıncada high side olmuş.

highside icin guzel bir ornek olmus

Terimli terimli cevaplar geliyor, bilmiyorum ne demek ama anladım galiba sebebi

Bu laptop ofis isleri icin kullanilacak olsa kesinlikle ssd tavsiye ederdim. Ama profesyonel isler icin ssd ye gecis yeterli olmaz. Cunkü RAM de, islemci de, grafikkartida eksik kalir.

RAM yükseltilebilir ama grafikkarti ve islemci degistirilmiyor.

ekran kartı dusuk degil - cop
i3-i5 islemcili
en az 4. nesil
minimum 940 m geforce ekran kartlı pc bakacaksın
ram 8 olsa iyi

Illa bu aleti kullanacaksan ram 16 olsun, ssd al. bir de thunderbolt ekran karti al harici olanlardan. oyle kurtarirsin. ama harcayacagin para bunu satip dort cekirdek i7’li macbook pro alma parasina denk gelebilir.

bellek için 4+4 gb ram takılabiliyor sanırım. marka fark eder mi acaba?


support.apple.com

ikinci el macbook prolar yüksek paralara satılıyor, haberin olsun.

izmirde bir arkadaşımın macbookprosunun ana kartı yanmıştı, bozuk haliyle ki 4500tl masraf çıkartmıştı apple müşteri hizmetleri, özel servise götürdü 3000 tl verip satın aldılar arkadaşımdan.. 2015 13 inç macbook pro idi bu.

kendi bilgisayarının 2 sene önceki modellerini de 5500tl den satıyolarmış o özel serviste

yani demem o ki böyle bir yere gidip özel servis tarzında, kendi bilgisayarını verip üstüne para ekleyip daha çok işini çözecek bişey alabilirsin

veya bu bilgisayarı satıp üstüne az miktar ekleyerek windows tabanlı bir sıfır diz üstü de alabilirsin.

programları tanımıyorum, illüstratör,photoshop her bilgisyarda çalışır da, iş ağır projelere geldiğinde çok zorlayabiliyor.

rhino eğer 3d çizim programıysa, render alınıyorsa haliyle güzel bir ekran kartı gerekir.

ayrıca 15 inç macbook pro kullanıyorum, illustrator, photoshop, after effects vb.

ekran boyutu o zorluyor ki beni anlatamam, imkanım olsa en büyüğünden alır kullanırım ekranı.

13 inçle bir de eğitim/iş çizim söz konusu olduğunda gözlerine yazık.

eğer ben bu bilgisayarı kullanmaya devam edicem dersen bildiğin gibi adobe serisi her yıl yeni sürüm çıkartıyor, kalkıp 2018 kurmazsın, 2013 kurarsın illüstratörü, bir iki ufak araç eksik olur ama performans olarak daha iyi çalışır.

rhino dediğim gibi bilmiyorum, 3d çizim programı ve render alınan bi programsa benchmark'ı vardır internette bir yerde, benchmark yapıp duruma bakabilirsin.

c4d içinde çalışırken render alamıyorum mesela istediğim render motoru ile ekran kartı yetersiz geldiği için desteklemiyor

after effects içinde de istediğim bazı pluginler çalışmıyor ekrankartı desteklenmiyor diye.

16 rem takılır onlara. bakma sen onlara. 2x8 corsair ya da owc yapıştır. bu ikisi sıkıntısız çalışır.

Tohum satilan yerlerde rafta duruyor oyle. Bence en kotu ihtimalle aylarca dayanir.

Bitki çeşidine göre değişir. Uygun nem ve sıcaklık tohum ömrünü doğrudan etkiler. İlaçlı olup olmadığına göre de değişir.

türe göre değişiyor bir de son kullanma tarihi geçince çimlenme oranı düşüyor.

mesela soğan tohumunun ömrü maksimum 2 sene ve çok iyi saklanmalı aynı şekilde soğandan tohum almak da dehşet zor bir iş.

atıyorum yüzde 98 çimlenme oranına sahip bir tohum son kullanma tarihi geçince yüzde 80 e düşüyor daha eskiyince yüzde 60 a düşüyor

mesela 2008 den kalma tohumlarım vardı cherry domates tohumlarında hiç sıkıntı olmadan çimlendi fide oldu şuan

yüzlerce biber tohumu ekmeme rağmen hiç birisi çimlenmedi

aynı şekilde markalı tohumları da paket olarak ektim ki binlerce tohum demek bu, içinden 3 5 tane çimlendi, onları da büyütüp tohumluk olarak kullanıcam.

saklama koşulları da çok önemli diye duydum.

Soruyu neden sordun bilmiyorum ama, 50 yıl üzeri de saklamak mümkün. Gerekli şartları sağlamak önemli ve internette bir yerlerde anlatılıyordur.

Bi arkadaşımın babası hala 20 sene evvel köyden getirdiği tohumları kullanıyormuş.

nem yoksa karanlık ve serin bir yerde duruyorsa 50 yıl kadar rahatlıkla saklanabilir. 100 yıl önceden kalan tohumları ekince çıkıyor, o derece.

ben şöyle örnek vereyim

10 sene önce balkonda cherry domates yetiştirmiştim sadece tarladan aldığım toprak ve içine perlit koymuştum. 5 sulamada bir de kimyasal sıvı bir gübre kullanmıştım şimdi ismini çeşidini hatırlamıyorum. çok güzel verim almıştım.

sebze meyve yetiştiriciliğinde genelde 3 ölçü toprak 1 ölçü torf 1 ölçü perlit + gübre şeklinde bir karışım öneriyolar.

sadece torf ile üretim yaparım dersen topraksız tarıma girer, toprak içindeki tüm besinleri dışardan vermen gerekir. soğan serasında bir elemanın videosunu izledim geçen gün, topraksız tarımla soğan üretiyordu, önünde mübalasız 20 çeşit kimyasal, ölçüp biçip su tankına karıştırıp damla sulamayla falan veriyordu, çok zor bir iş, en ufak hata yakar kavurur ve pahalı olduğunun düşünüyorum o kimyasalların.

sadece torf içinde çimlendirme yapmak mümkün, çoğu insan böyle yapıyor, tabi elek ile eleyip üstüne örtü toprağını çok ince atıyolar. çimlendirme için ben torf, toprak, cocopeat ,perlit, solucan gübresi karşımı kullanıyorum. ama çok farkeden bişey olmaz dehşet yani. ilk başta cocopeat perlit içinde çimlendiriyordum fakat çimlendikten sonra cocopeat'in besin içermemesinden dolayı şaşırtılacak zamana gelmesi çok vakit alıyordu, sonra coco peat, torf, toprak, perlit ve granül solucan gübresi karışımı yaptım bayağı fark etti.

zaten tohumdan ekmediysen çimlendirme olayına ihtiyacın olmaz.

bazı saksılarda delik yok, onlara kendin istediğin gibi delik aç diye

mesela ortalama 4 delik olan saksıya 10 tane daha ben deliyorum. kullandığım toprak karışımı çeşidine ve su tutma özelliğine göre değişir bu.

hava alması değil suyu tahliye etmesi

hava alması için perlit kullanılıyor genelde aynı zamanda su da tutar perlit. başka ismini hatırlayamadığım bişey kullanmıştım geçmişte misket boyutunda gözenekli taşlar vardı yuvarlak,onlar çok iyiydi ama ismini bulamadım bi türlü. daha bir sürü malzeme var böyle ağaçlar nette yazıyor da hatırlayamadım şu an.

toprak için kullanılan malzemeler, bahçe toprağı, kompost, torf, dere kumu, perlit, vermükülit, lav taşı, ponza taşı, leonardit, odun kömürü tozu, solucan gübresi, hayvan gübresi gibi granül gübreler, aynı şekilde sıvı gübreler, npk tarzı kimyasal kompoze gübreler, aynı şekilde sıvı npk, daha bi dünya malzeme var, zeolit, bentonit , ohoo kimbilir daha nereye kadar gider bu liste de.

her tür için toprak ihtiyacı farklı ,muhtemelen, biraz bahçe toprağı , perlit ve gübreden başka hiç bişeye ihtiyacın olmayacak.

bildiğim kadarıyla çilek kumlu toprağı seviyordu ve güneşi çok seviyordu.

ağaçlar.net forumundaki toprak karışımlarına bak, her sebze meyve ve bitki için karışımlar mevcut bir de binlerce öğrenebileceğin şey, detay var.

Kızarma sıcaklıkla alakalı aslında, alt delikler drenaj sağlar havalandirmadan ziyade

güneşle kızarıyor.

bimden sir ağda al


bi pakette 40 tane var 8 tl civarı

Yüzünüze süreceksiniz , bimden almayın. Kuaför markete girin (nettende olabilir) kaliteli 500 gr ağda, ağda kazanı , ağda bezi, tahta dil basacağı alın. Aldığınız yere ( gidip aldığınızı varsayarak) nasıl kullanmanız gerektiğini sorabilirsiniz , internette de bolca videosu var zaten.

sir ağdanın yanı sıra sir ağdayı temizlemek için ağda temizleyici yağlardan almalısınız.

hiç ağda yapmadınız ise zor olacak ama dikkat etmeniz için söylüyorum ağdayı kılın tarandığı yöne sürdükten sonra bandı tersi yönünden çekin.

hazır ağda bantlarından alsanız daha kolay olmaz mı? kesip boyutunu ilgili bölgeye göre ayarlayabilirsiniz hem. ısıtma yok bişey yok.

dediğim şey şu: www.watsons.com.tr

kazanı al ağdayı koy ısıt yüzüne sür temizle kazanı temizle döküldü damladı yapıştı her yer vıcık vıcık oldu tahta çubuk bittiyse ne olacak ağda bandını her seferinde ayarla kes falan filan çok aşırı zahmetli, ben tembelim ya da.

taurina+1
yüz için ayrı tipi bile gördüm

açılın uzmanıyım. videosunu fln da bulurum, traş sonrası kuaför ağdayı kalınca sürüp eliyle mi çekiyor, yoksa incecik sürüp kağıt yapıştırıp mı çekiyor?

ona göre ağda sorusuna cevap vereyim.

ağda bandı fln olmaz, erkeklerin yanak üstleri fln sert kıl, almaz onları.

@playing star ın dediği çok doğru, ağdayı kılların çıkış yönüne doğru sürüp , sürdüğünüzün ters yönüne çekmeniz lazım.

bir kaç kere yaparsanız alışırsınız zaten.

Ağdaya gerek yok bir tane Philips in kaliteli sakal şekillendiricilerinden alıyorsun. Şu çok başlıklı olanlardan. Yüzünde ne kadar istemediğin kıl varsa sıfır alıyor. Hem de ömürlük makineler.

@benaslinda: kalın sürüp eliyle.

tamam o zaman kalıp ağda ya da inci ağda fln diyorlar artık, ondan alacaksınız. istanbuldaysanız tahtakaleye gidin filiz kozmetik, nebioğlu kozmetik fln vs.. ordakiler size yardımcı olur. netten alacaksınız şöyle setler var, benzerlerini siz de araştırıp bulabilirsiniz ben örnek olsun diye veriyorum.

www.kozmetiksite.com

ayrıca şöyle videolar var benzerlerinden yürürsünüz.

www.youtube.com

kalın sürdüğüüznden, tüylerin çıkış yönüne sürdüğünüzden ve ters çekim yaptığınızdan emin olun, gerisini yaptıkça öğreneceksiniz zaten.

ocakta ısıtmayı fln denemeyin işi bilmiyosanız çok ısıtıp yakarsınız kendinizi, makineler çok pahalı diil.

honda s2000 ve çölde toyota land cruiser kullanmak isterdim

wv crafter

tabi sadece boş araç olarak düşünme, arkaya düzenleme falan yapardım karavan misali.

Guzel soru belirteyim.

Ucu yok bence. 1 en fazla 2 tane alirdim. Ilki Toyota CHR 1.2 yada Peugeot 3000-5000 serisi olurdu herhalde, bir de swap bi civic vti.

Nissan Qashqai. Sanırım bildiğim tek araba markası.

audi a5 :(

Herkes ne kadar mütevazı ^^

Ben bir adet güçlü bir spor araba, bir adet de şık bir cip isterdim.

Spor araba olarak: Tesla Model S P100d
Cip olarak da: Mercedes G65 AMG v12

hayalimdeki arabalar
subaru impreza wrx
ford mustang
jaguar.

w140 s classe mercedes.
Range Rover Evoque.
Focus mk3 Rs.

Günlük mercedes cls
Toplantıya müşteriye gitmelik, misafir almalık mercedes s serisi
Haftasonu için f488 spider

Hanıma mercedes gle

Bme 7.50i long (günlük kullanım için)
Tesla Model X (şehir içi, arazi filan)
McLaren 720S (Haftasonu arabası)
Mercedes Sprinter Luxury, custom. (uzun yollarda şöförlü kullanım için)

bu dördünü alır yan yana dizerdim. karşısına da benzinlik açardım.

ne kadar opsiyon varsa hepsi eklenmiş olan vw caddy dsg.

67 mustang mach 1
67 impala
67 shelby gt500
63 ferrari 250 gto

lamborghini murcielago
ferrari 458 spider
ferrari 488 gtb

land rover defender 110
lincoln navigator escalade

üzerine düşünsem daha bulurum da aklıma ilk bunlar geldi.

Porsche 911 Carrera M491
Bmw z3
Jeep Wrangler Project Kahn JC300

standart ferrari, lamborghini hayalinin yanında istediklerim :

1) Bmw M5 gazlamak için
2) Golf R32 günlük kullanım için (tamam oha denirse golf gti'da olur)
3) Mercedes Vito AMG kalabalık gezmeler ve uzun yolculuklar için
4) Toyota Hilux dağ tepe gezmek için.

şoförsüz araba isterdim. araba kullanmayı bilmiyorum da. kendi kendine gitsin istediğim yere işte. park etsin. ben yolu izleyeyim, müzik açayım fln.

Subaru forester.

Tabii ki Tesla Model S

Karavan!

Alınır oynanır, çerezlik, vakit öldürmelik bi' oyun. Oyunu çevrimiçi oynayabiliyorsunuz, zaten bütün düşmanlar CPU, PVP yok, 4 kişilik party oluşturup yakın arkadaşlarınızla daha zevkli hale getirebilirsiniz.

bende ilk çıktığı günden beri var fakat son 3 senedir zaman zaman oynarım kurayım dediğim hiç bi zaman 1 saatten fazla oynamadım çok sıkıcı

sistem şöyle.

oyunu normal, medium, hard ve infinity olarak bitiyorsun.

yani hep aynı bölümler aynı şeyler 4 tekrar yapıyorsun. ondan sonra işte level falan alıp da mob kovalamaya başlıyorsun.

kaldı ki reaper of souls falan alman lazım bence paranı daha eğlenceli bişeye harca

diablo 2 hd olabilir mesela.

oynamadıysan borderlans 2 iyidir, tam paket al, günde 2 3 saat oynarım dersen 1 2 sene oynarsın.

S A K I N

D2-LoD fanatiği olarak söylüyorum: S A K I N.

alma hocam
sıkılırsın
oynayan kimse de kalmadı

diablo 1-2 oynayıp geliyorsan leş gibi.

öylesine takılayım diyorsan da eh işte.

Sormadan yapmak neymiş. Ama kızların da eli armut topluyomuş heralde. Kurbanlık koyun mu bunlar? Kendini suçlu hissedicek bişey yok, yardımcı olmaya çalışmıssın. herşeyi kafaya takma bu kadar. Kuaförü de müşterilerin yanında rezil etmekle tehtit et ne bileyim, kızlar bir daha geldiğinde full bakıma falan soktur. Senlik bişey yok rahat ol

yok yahu bu bildiğin turist kazıklama, zabıtadan girerim, cimerden çıkarım, sosyal medya ile de desteklerim. boş bırakmam ben olsam.

Bilmiyorsan bilmiyorum demek yeminle daha kolay. Hiç olmadı arar konuşur önceden bir kez. Böyle bir şey olacağını gitmesen sorsan ben söylerdim.

2 kisi 180 frank bedavaymis.
Cok karisma. Servisten vs memnun da kalmislardir.

Bu arada rofle zaten kesimden pahali olur.

sen şimdi zayıf tl güçlü chf karşısında ezikleniyorsun ama onlara koymamıştır bile.

işletme art niyetli. benim o koltuğa otururken almak istediğim hizmetin dışında her ne sunacaksa rızamı almak zorunda. sadece maddi karşılığından dolayı da değil ücret talep etmeyecek dahi olsa saçıma farklı bir uygulama yaptırmak istemiyor olabilirim.

kendi ülkelerinde aynı hizmeti daha pahalıya alacak olmaları, tlnin değersizliğinden dolayı ödedikleri paranın onlar için pul olması vs işletmenin art niyetine göz yummak için geçerli sebep olabilir mi ?

şikayet edin. net. etsem mi etsem mi ikilemine bile lüzum yok.

tiksiniyorum böyle esnaftan.

diğer taraftan arkadaşlarınız da orta açmış kuaföre. hizmet ve ücrette baştan anlaşmamak hata olmuş.

kızlar memnun mu bilmiyorum ama bence de uğraş üşenmezsen. bi gözleri korksun. şerefsizlik yaptıkları.

oluyor niye olmasın? koltukaltında bile oluyor.

az olmasının sebebi saç tellerinin yapısı ve kafa derisinin yapısından kaynaklı.

kafa derisi vücudun diğer bölgesindeki derilere göre daha sert yapıda olduğu için dökülen kıllar deriyi delemiyor olabilir.

not: mantık yürüttüm.

bunun içine simkart falan takılıp wifi ile kullanılıyor olması lazım.

hani vınlar usb ya bunu onun kablosuzu gibi düşün.

peki bunun benzerlerini internette nasıl bulurum? işte bilmemne özellikli vın gibi..

Taşınabilir 4.5G mobil internet diye aratırsanız bulursunuz. Evimde herhangi bir internet ağı ya da modemim yok diyorsanız SUPERBOX adında cihazlar var yine 4.5G hızında.

www.tp-link.com

kant

sıcak çikolata

Çeşitli bitki çayları.

Zencefl limon tarçın karanfili at suya demle iç

uyku kaçırsın istiyorsan kakao. sırf sıcak olsun dersen tarçın, zencefil, karanfil, adaçayı, ekinezya farklı kombinasyonlar halinde sıklıkla içtiklerim.

bitki çayı
likörlü kahve

Menengiç kahvesi

hibisküs, öncelikle ucuz bir bitkidir, aktarlarda bulunur.

yüksek miktarda c vitamini içerir, eğer kuşburnu tadını seviyorsan ona benzer ekşimtrak, sıcak ve soğuk içilebilir lezzetlidir.

istediğin kadar da çok içebilirsin.

Derhal pazartesi gunu savciliga gidin sikayet edin

edebileceğin bütün merciilere et kan beynime sıçradı bu ne ya. yüksek lisansını da yakma.

“Nerden biliyosunuz, ikisini de almayı denediniz mi” deyip ardından pis pis sırıtacaktın. Dinsizin hakkından imansız gelir.

Adam tam hırboymuş ama. Ben olsam kavga da ederdim, şikayet de ederdim.

Nasil terbiyesizlik bu! Ben de doktora yapiyorum ve biliyorum akademi bunun gibi insanlarla dolu kadiniyla ve erkegiyle.

savcılık kesinlikle.

iksv film festivalinde bu sene (geçen yıl avrupa ve amerikada çığ gibi büyüyen "me too" hareketinin devamı niteliğinde) filmlerden önce yabancı yapım, kamu spotu niteliğinde kısa ve nefis vidyolar seyrettirildi; #iştebutaciz sloganıyla.

günlük hayatta kadınların sürekli maruz kaldıkları ve artık rutin saydıkları pek çok şey; erkek iş arkadaşının eve bırakmak/çıkışta birşeyler içmek için ısrar etmesi, üst düzey bir brökratın, ropörtaj yapan gazeteci kadına, çalışmaya devam etmesi için onunla bireyler içmek istemesi, fotoğraf çekimi sırasında bir kadın modele iç dünyasını alt üst edecek şekilde psikolojik bir baskı uygulanması vs...

uzatmiyim sevgili pangea; işte bu taciz.
hele bir de böyle zırto tiplerin akademiye bulaşmış olması çok acı; ama bu içi kokuşmuş, niteliksizlerden son 10 yılda sayıca çok arttı akademi içinde de. böyle böyle daha iyiye taşınır ancak, derhal şikayetçi olun, yanına kalmasın.

ayrıca rektörlüğe şikayet etmeyin, rektörü ne yapacaksınız? onu nereye şikayet edeceksiniz?

Şikayet edin. Özellikle "gelsin tatlıya bağlayalım" diye bir de yüzsüzlük yaptıysa daha önce de çok yaptı demektir böyle şeyleri. Malesef bizim ülkede böyle şeyler sıklıkla geçiştiriliyor ve bu tür hareketler sapkın bir norm haline geliyor.

Danisman hocan mi bu? degisikligi zor bisey degil. Yuksek lisansini yakma.

Valla çok haklısın büyük terbiyesizlik etmiş ama savcılığa nasıl şikayet edeceksiniz anlamadım açıkçası. Bu arada kadın mi er kişi misiniz? Onu da anlamadım.

@cizgilerebasancocuk er kişiyim. :)
Gel gör ki, benzer lafları kadınlar için de kullanan birisiymiş.
Hatta, bir arkadaşın dediğine göre tezli yüksek lisansa aldırmak şartıyla iki öğrencisiyle ilişkiye girmiş ve ilişkiye girdiği öğrencilerinden birisi eşine söylemekle tehdit edince, kızı okuldan attırmış.
ilk başlarda kesinlikle inanmıyordum böyle şeylere; ama şu hadiseden sonra çokta uzak bir ihtimal gibi gelmiyor bana.

@gölgede ayn girdim elbette; ama çok, çok yakın arkadaşlarımla girdim.
misal, ben esnafım. küçük bir kafe işletiyorum.
bazen şarj aleti soruyor gelen arkadaşlar.
onlara hiç bir zaman "baaaah! bu ince taraf aha bu da galın taraf! sen şimdi alımı müsait bi arkadaşım olduğunda aha bu galın tarafı al. alımı rahat olur! sen seversin! hahahahaha!" gibi bir cevap vermedim.
askerde, böylesi bir kültürün olması, bu kültürün sivil hayatta da sürmesi gerektiği manasına da gelmez ayrıca.

Bir Anadolu şehrinde (ki ,) üniversitede yüksek lisans! yapmaktayım.

Kendi ken dinize ,, akade mi? syen cilik oynuyor sunuz,

Yazık cidden.

gelsin özür dilsein tatlıya bağlayalım dediği şeyin türkçe meali şu

'çok pis sıçtım, bari bi yerlere şikayet etmese, gitsem özür dilesem üste çıkar, bari böyle bir hareket çekeyim belki yer.' demek.

bu işlerden bişey çıkar çıkmaz diye umamak lazım böyle durumlarda.

sen şikayet etmezsen, senden sonrakilere yüz bulur.

belli ki çok kişiye yapmış ve hiç bişey olmamış.

hem düşünsene 1 tane suç duyurusundan bişey çıkmadı, iki taneden bişey çıkmadı, üçüncüssünde demezler mi adama bu ne lan, hep seni mi buluyor bu ithamlar diye. şimdi biliyormusun daha önce böyle bişey hakkında şikayet gitmediğini? hayır. peki senden sonrakilere aynı şeyleri yapıp onların şikayetçi olmayacağını biliyormusun hayır? o zaman şikayetçi olmak en iyisi.

o yüzden elinizden geleni ardınıza koymayın, barodan yardım alabilirsiniz, savcılığa suç duyurusunda bulunduğunuzda daha isabetli olur, sonra cimer, bunlar bittikten sonra rektörlük mektörlük ne kaldıysa şikayetli olabilirsin. hatta savcılığa verdiğin suç duyurusu dilekçesinde isimleri karalayarak sosyal medyada da gösterebilirsin ben görüyorum çok yapılan bir hareket bu.

bunun kadını erkeği yok, eğer bu bir hakaret olsaydı kadın ya da erkek farkedermiydi? eğer cinsel taciz vari bir hareketse yine farkeder mi farketmez(avukat arkadaşlar tam olarak açıklar diye umuyorum bu hareketin ne olduğunu.)

şikayet et kesinlikle bu tür insanların yaptıkları yanlarına kalmasın. Cimer rektörülük savcılık ne varsa şikayet etmeni tavsiye ederim.

Ne dertler var diye düşündüm bi an. Tuvalete çöp atılmaz.

Asla çöpe atmam. Tuvaletin tıkandığını görmedim. Çöpe atmak saçma bence. Oldu olacak tuvaleti de çöpe yapalım madem.

Tuvalet kağıdı çok uzun alınıp tortop edilmediği sürece tuvalet tıkamaz, erir gider. Benim de başıma öyle bir şey gelmedi şimdiye kadar

tuvalet kağıdı kullanımı ile alakalı bu.

örnek olarak kimisi 20 santim kullanır atar bişey olmaz, kimisi 2 metre kullanır sıkışır ve tıkanır.

özellikle umumi tuvaletlerde daha önemli bu, 3 5 parça bişey yapmıyor olabilir ama miktar fazlalaştıkça sıkıntı çıkacağı kesin.

tuvalet kağıdı, kağıt havlu üreten bir fabrikada çalıştım geçmişte, her hafta istisnasız 3 4 defa tuvaletler tıkanırdı. gerçi onun da kolayını bulmuşlar kostik döküp açıyolardı, fabrikanın arıtma sistemi var diye ama yani tıkanıyor.

kağıt fabrikasının altını çizmemdeki sebep, sınırsız tuvalet kağıdı, kağıt havlu olmasıydı, yani nasıl desem neredeyse normal tuvalet kağıdı ve kağıt havluların 5 - 10 katı kalınlıkta olanlar üretiliyordu müşteriler için, stok fazlaları da tuvaletlere konuyordu tabi.

tuvalet kağıdının çöpe atılması kadar büyük bir pislik yok.
aşırı titiz, temizlik manyağı, elleri temizlik yapmaktan şişen biri değilim.
ama o tuvalet kağıdının kullanımı, çöp kutusuna atılması, kapağa ya da kutuya temas etmesi (çöp torbası olsa bile), onun orada beklemesi vb.
nereden baksan çok büyük hijyen problemi.

bizim ailede kullanılan tuvalet kağıdı her zaman tuvalete atılmıştır, kimsenin tuvaletinin tıkandığını duymadım.
kaldı ki artık tuvalet kağıtlarının çoğu eriyor.
bir kerede bir ruloyu tuvalete atmıyosanız neden tıkasın ki?

kendimi bildim bileli tuvalet kagidini tuvalete atar sifonu cekerim, bir kere bile tuvalet kagidindan tuvalet tikandigini gormedim. tuvalet kagidi ozellikle suda kolay cozunebilecek sekilde yapilir. o yuzden dandik tuvalet kagitlari islak gote degdiginde parcalanir gotune yapisir.

Eski tesisatlı bir evde zemin katta oturuyoruz ve üst katlardan tuvalet kağıdını çöpe değil klozete atanlar yüzünden neredeyse yılda bir kez klozetimiz tıkanıyor ve iğrenç bir durum oluyor. Tuvalet kağıdını kimse iki parça koparıp işini halletmiyor, koparan en az 4-5 parça koparıyor ve onu katlayarak kullanıyor. Sonuçta suda erimesi de zor oluyor.

Tuvalet kağıdının geleceği çöp kutusudur. Ayrıca klozet kapağı kapalı tutulmalıdır, bu alışkanlık da çoğu evde yok..

bi kadın olarak ben de hijyenik bulmuyorum eve gelen misafirin boklu tuvalet kağıdının çöp sepetinde olmasına, kağıdın hunharca deliler gibi sarıp sarıp sarıp öyle temizlenmiyorsanız erir gider yani kolum kadar zıçanlar tıkamadıysa yani. ama bazı eski tuvalet sistemleri tıkanabiliyor küçük borular vs nedenleriyle şimdiye kadar hiçbi evde başıma gelmedi.
ama çöp tenekesi de bulunduruyorum da çünkü tuvalet kağıdının orta kısmını atmaya, makyaj temizledim pamuk atmaya kulak pamukçuğunu atmak için

tuvalet kağıtlarını tuvalete atıyorum. tıkandığını çok hatırlarım ama hep başka şeylerden... mutfak rulosu falan tıkıyor.

tıkandı bi defa adam gelip 300 papele 3 dk'da açtı gitti.

gittikçe daha kolay erir bişey üretirler olur biter. azar azar kullanın atın bişey olmaz

cocuklarimizin gelecegi ... fdaghshagfas

tuvalete atilir, tikama falan cok zor ihtimal. uzeri pislik dolu bi kagit parcasinin banyodaki cop kovasinda yasamasi cok igrenc :/

Tuvalete çöp atmak garip geldiği için hep çöpe atarım.

bugüne kadar hep klozete attım, bir kere bile tıkandığına şahit olmadım.
boklu kağıtları çöpe atmak, bana hiç hijyenik gelmedi.

Tuvalete peçete atmam, peçeteyi kendimi bildim bileli çöp kutusuna atarım.

burda garip olan şey çöp kutusuna atılan kağıtların boklu olduğunun dile getirilişi. arkadaşlar kabasını kağıtla mı alıyorsunuz siz kıçınızı silerken? kağıt sadece ıslaklığı gidermek için kullanılan ve altınıza sıçmadıysanız üzerinde pislik olmaması gereken bir çöptür. yeri de çöp kovasıdır.

Kakalı kağıdınızı mümkünse çöpe atmayın iğrenç

"tuvalette ki" ve "sohPetine" misafir olmandan daha kötü bir durum değil inan.

affedersiniz de dışkılı kağıdı çöpe atanlar varsa yuh diyorum, tuvalet kağıdını tuvalete atar sifonu çekerim hiç tıkandığını görmedim, ancak 3 metre aynı anda atarsan rulonun göbeğini atarsan yada ıslak mendil gibi suda çözünemeyecek şeyler atarsan tabi tıkanır onları atma eşşek kardeşim derim.

Yav tuvalet kağıdının çöp kutusuna atılması niye sorun olmuş anlamadım. Kapaklı çöp kutuları var, kutunun içine poşeti geçiriyorsunuz, kağıdı da çöpe atıyosunuz. Boklu yüzeyi aşağıda oluyor ya da zaten kağıt katlanmış oluyor ve kapak açıldığında kimsenin bokunu görmüyorsunuz. Gayet temiz bir iş yani.

Ayrıca herkes yazmış ben tıkandığını görmdim diye ama tıkanıyor işte kaç yıldır yaşadığımız için biliyorum. Eski tesisatlı apartmanlarda falan tıkanması çok yüksek olasılık. Bu kadar insanın tuvalet kağıdını klozete atması biraz üzücü bence çöp kutusu varken.

bende de duruyor. korumalı bir paket olduğundan sağlamdır diyorum.

Değildir. Aynısını 1 ay önce ektim. Sonuç fos. Zaten tohumlar kof görünüyordu.

Ekecekseniz şu an mevsimi.

çam zor çimleniyor, bir de 3 çeşit tohum aldım ben markalı,

mavi ladin, piramit mazı, altın mazı

komple paket olarak ektim hiç olmasa 25 tane vardı içinde, sadece piramit ile altın mazıdan 1 tane çıktı. ötekiler 1 ayı geçti çıkmadı hatta bu gün attım onları.

Kabartılmış toprak üzerine tohumu koyun, üzerine yarım santim toprak serpin, sürekli güneş gören bir yerde sprey sulama yapar ve toprağı sürekli nemli tutar hiç kurutmazsanız, tohum canlı ise bir haftada çimlenir.
Ancak tüpe değil de saksıya ekerseniz onu başka bir yere aktarma ve canlı tutma imkanı sıfıra yakındır.

çok güzel olmuş eline sağlık,

kukla diye açtım, kuksa çıktı, ne olduğunu bilmiyorum ama güzel bişey olmuş.

mis gibi olmuş

kuksa nedir diye aradım taradım. yaptığına benziyor. güzel olmuş.

çok zarif elinize sağlık
bende kukla diye açtım :)

bence güzel olmus, ben begendim. eline saglik.

Eline sağlık çok güzel olmuş.

cok guzel olmus elinize saglik.

Güzel, beğendim. Bir öneri olarak tutuş kısmı biraz daha kibar olabilir. Bir de sapına deri ip bağlarsan da şık görünür.

Güzel olmus elinize saglik. Kac gunde oldu bu? Nasil bi agactan oyuldu? Bu haliyle kullanılır mi? Dışını boyamam istesek boyanir mi?

Herkese çok teşekkürler çok sevindim *.*

@a perfect lie, yaklaşık 2 haftada bitirebildim ben. Biraz yavaş oldu, hem amatörlükten hem de çok vaktimin olmayışından. cumartesileri uğraşabildim çoğunlukla.
Ayous ağacından yaptım ben. Bu haliyle kullanılıyor tabii. Keten tohumu yağı ile yağlandı. vernik vs yapılmıyor. Dışı boyanmış kuksa gördüm, ama pek tercih edilmiyor sanırım, işin doğasına biraz aykırı gibi ama istenirse neden yapılmasın. Dışına yakılarak desen yapılanı var daha çok.

Çok tesekkurler cevaplar için, boyama mantiksiz evet ama merak etmistim olur mu diye,
Tekrardan gulegule kullaniniz,

güzel. bira bardağı yap şimdi kendine bi de.

Çok güzel ben de çok beğendim :)

Görmüşlüğüm var ama ismini bilmiyordum, sayenizde öğrendim. Harika olmuş,elinize sağlık.

en son 14 kesin veriliş tarihi deyip kandırdılar bizi, bekliyoruz hala. dedikodudan ibaret

bu akşam 15 dakka haberlere bakayım dedim.

seçimler iptal olacak , fetonunu oyunu bunlar tarzında açıklamalar yaptı akepeliler.

böyle böyle hazırlıyolar milleti işte, seçimlerin iptal olacağına

hatta ysk ya dilekçe verdik diye açıklama yaptılar, işte fetönün oyunu, organize işler vb bu usulsüzlük varken mazbata vermeyin diye. alenen açıkladılar.

olağan süre içinde yapılan son itiraz maltepe içindi. yani son sayımlar yapılıyor. usulen maltepe sonuçlanınca mazbata verilmesi gerekiyor. mazbata verildikten sonra akepe olağan üstü itirazla seçim tekrarı isteyecek. sanırım böyleydi. usul, hak, hukuk bırakmadılar.

mazbata falan vermeyecekler karar çıkmadan. sürekli gazlıorlar ancak olmuyor.

Birleştirme tutanakları bitince seçilen başkana mazbatanın verilmesi gerekiyordu. Ancak iptal oyları sayalım, şu ilçeleri yeniden sayalım diye diye işi uzattılar. En son maltepe vardı, oranın yeniden sayımı da dün gece bitti. Halen İmamoğlu önde.

Bugün mazbata verilmesi beklentisi buradan geliyor. Top artık YSK'da:

* Ya, buyur mazbata diyecek
* ya seçimleri iptal edecek.
* Ya da önce mazbata verip, sonra iptal edecek.


.

darlıyorsun bence de.

yani bunu çok yaptığın belli bari 2 gün rahat bırak.

Bana da darliyorsun gibi geldi. Eve dönüyorum diyen birine ilginç demek aslinda bi anlamda tribe hazir durmak gibi sanki. Hani doğru söyle neredeydin o kadar zaman, sana inanmiyorum, imasi var gibi.

Ek: bana biri zaten birkaç günde bir gidiyorsun onda da darliyorsun deseydi iliskimi devam ettirmezdim ben.

Edit: birde erkek tarafi anlattigin gibiyse sanki zaten pek anlaşamiyormuşsunuz gibi:/ Bu kadar kararsiz kaldigin bir iliski sanki çok da evlilige gitmiyor:/

Soru sormaya çekindiğin adamla neden evlenmeyi planlıyorsun?

"Cunku patliyor ben size hesap mi verecegim diye... Biz bir sey sormayalim."
burdaki siz biz kim?

darlamışsın +1 eve dönen adama ilginç demen darlamadır.
ancak adama soru sormaya çekiniyorsan seni tersliyorsa sana cevap vermiyosa olmaz o iş yol yakınken ayrıl +1

darlama adamı. o senin evcil hayvanın değil.

Etiler’e gitmiş, telefona bakmış, eve dönüyor tüm bunlar 1 saatte oluyor ve sen ilginç diyorsun? Darlamışsın.

Ama o da kaç günde 1 gidiyorsun insanın burnundan getiriyorsun diyerek öküzlük etmiş,

Darlamışsın ama kırılmakta haklısın.

Artı tavsiye bir kadın olarak, özgür ol. Hep ona bağlı kalma. Evine daha çok git, Kendi sosyal çevrenle daha çok takıl. Bağımsız ama sevgilisi olan bir kadın ol. Sevgiler,

Sen biraz darlamışsın evet ama o da “zaten kac gunde bir gidiyorsun” gibi bir cümle kurmuş. Bence ayrılın.

yaptığı her şeyin dakika dakika hesabını vermek zorunda hissettiriyorsan evet, darlıyorsun. koskoca günün 1 saati nerede olduğunu bilmemek tam olarak ne açıdan sorun senin için? yalancı biri mi, seni aldatma potansiyelini mi görüyorsun? kendince haklı sebeplerin varsa dök içini adama. buna rağmen parlıyorsa sana saygı duymuyor demektir. öte yandan sen sırf "ne yaptığını bilmek istiyorum" diye soruyorsan darlıyorsun evet. parlamasının sebebi cidden darlaman olabileceği için biz uzaktan ne desek boş.

o sürede herhangi bir şey yapmış olabilir, ne önemi var ki? seni aldattığını, suç işlediğini düşünmüyorsan sorun etmemelisin bunu. sen bu soruyu sormamış olsan belki ertesi gün "dün telefon bakmaya gittim ya, orada liseden arkadaşları gördüm daldık sohbete" diye konudan bahsedecek. sen böyle yaptıkça ters tepiyor.

Şimdiden böyle yapan evlenince döverde.

Yazdıklarından çıkardığım kadarıyla erkek arkadaşın hakkında asabi, sinirli, sürekli sinirlenen ve bağırmaktan çekinmeyen bir imaj çizildi zihnimde. Eğer buna yakın bir profildeyse sen haklısın ve evliliği tekrar gözden geçirmek daha mantıklı zira bir adım ötesinde şiddet uygulayacakmış gibi bir izlenim verdi; ama bu profilde birisi değilse, genel olarak ilgili ve hoşgörülüyse son zamanlarda daraldığını düşünmüş olmasında da o haklı. Ama evlenme söz konusuysa zaten aranızda sürekli böyle soğukluklar olmamalı, kafa uyumu olmalı diye düşünüyorum

Bence erkek arkadaaşın problemli.
Yazdıklarında herkes başka şeye takılmış, ben başka şeye.

ha bu arada bahsettiğiniz adamla evlenmeyi düşünmek aptallıktan başka bişi değil. Ama umurunuzdda olmayacak bu söylediğim

yaptığı çok ayıp. ayrıca böyle adamla evlenilmez de madem beraber yaşıyorsunuz neden boşu boşuna kira veriyorsun yahu :) zaten öğretmen maaşı alıyorsun, kuş kadar bir şey..