ulan bu ne birader?

imgur.com

11 temmuzda ben, son ödeme tarihi 31 temmuz olan taksidi ödemiştim aha makbuzu da burada. bunlar ne diye vergi dairesine yönlendirdi yemin ederim cinnet geçireceğim şuan ya

yahu bu ne saçmalıktır valla şuan delirmiş durumdayım, ağustos taksidimi ödemeye giriyorum adamlar vergi dairesine vermiş borcumu. bütün ödemelerim düzenl, makbuzları var elimde. şimdi ben neyin işkencesini çekiyorum ya?

ben nereye şikayet edecem bu saçmalıgı?

gib.gov.tr 'ye girip kontrol etsene bi.

ben de zamanında ödüyorum, bilgisayardan edevlete girdim ödeme sayfası açılmıyor, telefondan girdim, vergi dairesine yönlendirilmiştir yazıyor. gib.gov.tr'ye bakıyorum, borcum sıfır gözüküyor.

@gib'de borcum sıfır gözüküyor.

ama ağustos ayı borcumu da ödeyemiyorum. ben hayatımda böyle abukluk görmedim. burası artık muz cumhuriyeti bile değil yemin ederim.

Şimdiye kadar 1 gün bile gecikme olmadı mı hocam ödemelerinizde ? 2 veya 3 kere gecikme olduğu an vergi dairesine atıyorlar. Yani 1 kuruş bile eksik ödeyip bir gün geçerse bunu gecikme görüyorlar, önden ödemeler hiç + sağlamıyor, 2 ay önden ödeme yapıyordum bana da böyle oldu. Ben 3 kere ayın son gününü kaçırdım.

2013 temmuz'undan beri bu şekilde. ben 2013 haziran'ında askerlik işlemlerim uzadığı için yatıramamıştım. adamlar temmuzda yönetmelik değiştirdiler, 10 gün gecikmeyle benim borç vergi dairesine devredildi. ödemeye gittiğimde atm'ye mal gibi bakıp kalmışlığım halen aklımdadır.

sanırım haziran ayını geciktirdin. onlar da vergi dairesine devretmiş.

@montaug,

peki asıl anlamadığım şuan 0tl borcum var.
ben bu vergi dairesine neyi ödeyecem?

ağustos ayının son ödemesi 31 ağustosta, onu nasıl ödeyecem.
bu saçmalıgın adı ne?

ağustos ayında ödemen gereken borcu e-devlette yazan vergi dairesine gidip ödeyeceksin ve bundan sonra o şekilde devam edecek.

ilk gittiginde sana borçlarınla ilgili bir çizelge çıkartacaklar. her seferinde o çizelgeyle beraber gidip ödeme yapacaksın.

ödemeyi bir kere geciktirdiğin için adamlar seni mimlemiş oldu. kyk senin borcu maliyeye devretti. eskiden kyk adına yatırıyordun, artıķ maliye adına yatırmış olacaksın. bundan sonra ödemeyi maliye adına vergi dairesi alacak. özeti bu.

internet bankaciligindan veya gib'in sitesinden de ödeniyor. kredi kartı kullanmadigim icin internetten ödeme kismini bilmiyorum. bilen bir arkadas yazarsa daha saglikli olur.

Ben de 1 gün geçirdiğim için Ziraat Bankası'ndan vergi dairesine aktarılmıştım. O günden sonra vergi dairesine ödeme yaptım. Sorun olmuyor.

Vergi dairesine kredi kartı ile ödeme yapıyorsun. 3D secure de var kolaylıkla ödeniyor. Giriş için senin bilgilerin ile aileden birisinin TC kimlik numarasını istiyor.

Netten makbuz da alıp kaydediyorsun. sorun olması netten ödemek en kolayı :)

İnternet vergi dairesine giriş yaparsanız borçlar sisteme düştü ödeme yapabilirsiniz

alırdım ama film ve dizilerin listesini görmem lazım.

kaliteli filmler varsa alın. dediğiniz gibi imdb ya da belli yönetmenlerin filmi esas alınıp yüklendiyse gönül rahatlığıyla alınır.

umarım recep ivedik vb. filmler yoktur.

Alırım.

yok almak degil ben satmayı düşünüyorum :D harddisk başına 70-80 kâr koyarak. satılıp satılmayacagını merak ediyorum sadece.

filmler ve diziler de belli yönetmenler ve imdb listeleri baz alınacagı gibi malesef yerli film kontenjanı da olacagı için yine de güncel film olarak 3-5 benim de pek sevmedigim film olabilir.

güzel fikir. alınır yine de. ama nerede satacaksınız ki?

yakın zamanda sıfır harddisk almasaydım kesin alırdım.

hatta vereyim harddiskimi 50 tl'ye doldur :)

feci bir arşiv gerek ve kategori kategori seçme şansı vermen lazım.
iş olarak seni çok zorlar. 70-80 değil 100 için o kadar listeden seçtirteceksin, satacağın harddisk'e yükleyeceksin ve kişiye ulaştıracaksın... ben yazarken değil düşünürken üşendim...

farklı harddiskler yapıp hazır şekilde satarım dersen, alelen bunu yayınlaman mümkün değil çünkü yasal değil. buradan bulacağın 3-5 kişi de seni kurtarmaz...

Eskiden yapiliyordu (korsan cd zamanlarinin hemen sonuna dogru) alacak kisiler hd yi.gonderiyor kargo ile filmleri kopyalayip gonderiyorlardi falan sonra torrent cikinca bu isler oldu.

Hala gerginlik mevcut tabii ama ilk haftaya göre bariz azalma var. Direkt ya da indirekt olarak etkilenmeyenler rutinlerine dönmeye başladılar ufaktan.. Gördüğüm kadarıyla tatile ya da eğlenmeye gidenler tekrar fotoğraf koymaya başladılar instagrama son 3-4 gündür misal..

yoo herkes daha bir sosyal. millet mitinglere falan gidiyor bizim burda, nasıl bir enerji nasıl bir motivasyon helal olsun diyorum.

darbe gecesi berbattı ama sonrasında olanların hepsi çok güzel. cemaat kadroları temizleniyor, muhalefet-iktidar barıştı. mis.

Halkın en alt kesiminde (2 haftadır Kızılay'a inen) hiçbir gerginlik yok. Tankın üstüne çıkan adamlardan eser yok oralarda. Kamuflajla mitingin ortasından geçtim 2-3 saat Kızılay'da tekbircilerin yanından yürüdüm (Hayır amacım ibnelik değildi anahtarım yoktu Kızılay'da gezeyim sonra geçerim eve dedim) sigara falan içtim. Rahat bi 400-500 tane "Olum seni sikerim bak" bakışı yedim ama kimse bir şey demedi.

Ayrıca barlar da eskisi gibi full çekiyor 2 haftadır. Dediğim gibi boğaz kesen tanka çıkan tayfanın eksikliğinden olsa gerek, bar basmadır içemezsinizdir el ele tutuşmayındır falan böyle şeyler yok.

Bir de lütfen hep böyle olsun pls. Ankara'da ulaşım 11-12'de biter en geç. 1 haftadır 24 saat metro otobüs var. (Bedava olduğunu söylemiyorum bile) Hep kutlayın pls.

abi yeni bişey keşfetmiş gibi yazmışsın ama zevk meselesi. yani bu dediğin kadınlara özel bi durum değil ki, tüm insanlar için geçerli.

aynen. gülse birsel mesela. avrupa yakası'nın ilk zamanları çiroz gibiydi, sonraki yıllarda sporla falan bayağı toparladı, sürekli kısa etek giymeye başladı. fakat olmayınca olmuyor. hiç çekici gelmiyor bana.

Vermeyince Mabut...

Dişiliğin bir havası oluyor, o hava olmayınca olmuyor. Emanet gibi oluyor. "Deli kıza cilve yap demişler, gitmiş, osurmuş" gibi oluyor.

Bir kısmı yetiştirmeyle geliyor galiba bunun. Bazı anneler kız da olsa erkek de olsa çocuğunu "çocuk" olarak büyütür; bazıları kız çocuğu, erkek çocuğu olarak büyütür. Bir kısmının da aileden gördüğü işve, cilve, vb. oluyor; onları çekirdekten öğreniyor.

Sonradan öğrenenlerin de bir kısmının içinde oluyor ve ortaya çıkabiliyor, nasıl bir şeyse artık ama genelde dişi yetişmeyince sonradan dişi olmak biraz zor oluyor. Bir de gerçekten insanın içinde oluyor galiba o.

Bilimsel olarak nasıl açıklanıyor bilmiyorum ama insanların bir enerjilerinin, bir auralarının olduğunu düşünüyorum. Bazı insanları tanıdığımız ilk andan itibaren sevmeyiz, sevemeyiz. Bize bi kötülüğü yoktur belki ama ısınamayız. Öte yandan bazı insanlara da hiç tanımadığımız halde sempati duyarız.

İnsanları güzel, seksi, tatlı bulmamız dış görünüş kadar biraz da bu auradan kaynaklanıyor bence. Mesela bazı kadınlara bakıyorsun, çok seksi giyinmemiş ya da belki çok güzel değil ama sana inanılmaz seksi geliyor. İşte bunlar hep aura. Ne kadar güzel, bakımlı olursa olsun patlayamayan, bi türlü kendine dönüp baktıramayan kadınların auralarında bir şeyler eksik. Artık dişilik mi dersin, işve mi, karizma mı dersin bilemem.

O aura da sabit değil bence.Bakan kişiye göre değişiyor.Gülse Birse4l mesela üstte örnek verilmiş.Bence çok zeki ve bu yüzden de acaip seksi biri.

Ama şimdi bazı erkekler de o kadar vücuda, kasa, spora, vücut orantısına göre olmuyor.

Bence fiziksel özelliklerinin yanı sıra bir tutam da kiminin "hava", kiminin "albeni" olarak nitelendirdiği enerjiden lazım. Hatta belki de bu kısım daha bile önemli olabilir. Biz kadınlar mesela hep sorarız: "gül gibi çocuk o kızda ne buldu?" Baksan güzellik kriterlerinin hiçbirine uymuyor. Ama işte "şeytan tüyü".

Hepsi bir paket :)

şeytan tüyü şart.

bazı kadınları tamamen bitirdiniz yani: "olmayınca olmuyor abi."

google maps 16-18 dk gösteriyor. 20 tl.

gelir

Ben de gelir diye dusunuyorum.

ahan tam benim müdahil olacağım duyuru.

28 gün önce benzer bir çanta sipariş ettim, 40 dolarlık. gelmedi henüz. 1 hafta daha gelmezse ne yapmalıyım diye duyuru açacam.

20 gune gelirse iyi gelmis diyorum genelde. 1 ay oyle dusunulcek bir sey degil bence bekleyin daha:).

gelir. takipli yollar hatta

gerçekten deri ise gelmeme olasılığı var.

bunun yanında gerçek derinin o fiyata satılma şansı çok düşük, zira çinliler derinin bir kısmını türkiyeden alıyorlar. sadece deri maliyeti en az 30-40 dolar bu çantada bence bu çantayı türkiyede yaptırmayı deneyin. 20 dolar daha verip ne üdüğü belirsiz deri, kimyasallar olan ürünü kullanmamış olursunuz.

gelir gelir.3 dolarlık tırt kolye geliyor bu niye gelmesin.yalnız bi yere ne aldığınızı not edin unutmamak için.

30-40 güne gelir.

link var mı

yayın kapandı. pc'ye periscope kurdum bulamıyorum linki. yerde kan içinde yatan insanlar vardı. genelkurmayın önüydü sanırım. tanklarla giriş yapıyorlardı içeri. ortalığı galeyana getirmek istemiyorum. umarım gördüklerim doğru değildir. ama yerde yatanları görene kadar inanmamıştım bende.

links or you are an aktroll.

Hayır olamaz :-((

darbe girişimi yapanların sikorsky'lerini düşürmüş f-16'lar.

ntv'de söylediler şimdi.

Fuat avni tweet atmis kaçaksaray bombalaniyor diye?

ortalığı karıştırmaya çalışmayın. ne saray bombalanması, öyle bir tweet yok.

Atmis dedim zaten, attı gördüm demedim, ekran görüntüsü gördüm. Gerçekten gören vardır belki diye. Anlayabildin mi? Su an konuşup okuduğunuz hicbir şey zaten kesin değil.

Golbasinda 17 polis olmus.

twitter'a bakıp da teyit edemeyecek ne var? kesin değil diyor bir de.. twitter'a gireceksin ya.. bu kadar basit. git ankara'da genelkurmay başkanı nasılmış öğren demedik.. buraya yazıyor, fuatavni saray bombalanıyor yazmış.. twitter'a da giremiyorsanız ne denir ki yani?

şurda bir video buldum

haber.sol.org.tr

@tosiba girmiyorum, giremiyorum demek ki. sen istediğin şekilde yırtın, senin için de hicbir fedakarlik yapmak zorunda degilim, istediğim soruyu sorabileceğimi düşünüyorum. İnsanlara saldırmadan önce o kafatasindakini bi kullan, bana bulaşma.

linki koydum ama silindi. dileyene özelden atarım.

Nerden goruyosunuz ya. Su an euro 3.33tl dolar 3.02tl

sanırım bankaların işlem saati dışında kendilerince belirlediği kurlara bakıyorlar.

douchebag'in tahmini biraz uçuk gibi geldi bana. eğer öyle olursa yanmışız.

Çalışacağın sektöre ya da kurumun tutumuna göre değişir. Erkek arkadaşım yazılımcı, o da erteliyor ve son zamanlarda is değiştirdi, konusu bile geçmemiş. Aynı şekilde yapan arkadaşları da var.

ben de yeni bir işe girme arefesindeyim. 2 yıl tecilim var şu an. mülakatta askerlik konusunun bahsi geçti ama engel olmayacak burası için. biraz karşılıklı beklentilerimiz uyuştu o yüzden çok sorun etmediler sanki. fakat başka bir iki yerden direkt olarak elendiğimi söyleyebilirim. genel olarak ciddi bir engel askerlik mevzusu.

bir an önce yap gel. yaş ilerledikçe zor oluyor. işkence gibi.

patronunla ilişkine bağlı. ben iş görüşmesinde söyledim masterla tecilliyorum bir şekilde diye. ben de senelerce gitmedim boş ver önemli değil dedi adam bana.

H&m,zara,lcw.. lcw'nin basic tişörtleri ucuz ve kaliteli cidden.

decathlon domyos marka t-shirt ler, hem ucuz (10-15 lira) hem de %100 pamuk, modeller şekilsiz, yazısız tek renk.

(git: 1079445)

mümkünse bu duyuruyu silmesen :)

yıllar önce bayrampaşa'da rastgele bir mağazadan düz v yaka siyah tişört almıştım. fit kesim. neyse, ben o gün sıradan bir tişört aldığımı zannediyordum ama öyle değilmiş. bu tişört kaşkorse denen bir kumaştan yapılmış. üzerime giydiğimde öyle güzel oturuyordu ki millet body mi yapıyorsun, off süper falan diyordu :) evet yapıyordum ama öyle offf'luk bir vücudum yoktu kesinlikle. normal bir tişört giydiğimde benzer tepkileri almadım hiç.

neyse bu tişörtün olayı kumaşındaydı sanırım. normal bir kaşkorse de değildi. biraz daha kalınımsı idi. yazın terleten cinsten değil ama. ne bileyim abi, efsane oturuyordu vücudu daha derli toplu gösteriyordu, sihir gibi :)

çok giydim o tişörtü, yıprandı baya sonra çöpe atmak zorunda kaldım. benzerini çok aradım bulamadım. loft'ta falan kaşkorse tişörtler var ama aynısı değil. dediğim gibi o daha kalın bir kaşkorse kumaştı.

bu da böyle bir anımdı. işin uzmanı varsa nerden bulurum bu kaşkorse tişörtlerden bir ses versin :)

@rakicandir
duyuruyu silmem tamam

daha dün erkek arkadaşımla beraber mavi'den aldık. hem fiyatı uygun hem de kaliteli. her kumaştan her kesimden her renkten var.

teşekkürler herkese baya seçenek oldu bir anda aklımda :)

h&m den alırım ben. 20 tl oluyor tanesi.

gap v yakalari super indirim yakalarsan affetme

united colors of benetton'da da bulabilirsiniz.

Yok ya ik'cilar icin hayati bir hata olur bu. Hatta teklif yapacaklari kesin degilse, referans istediklerinde seni zor durumda birakmamak icin su anki calistigin firmanin disindan referans verebilirsin diyorlar.

En azindan kurumsal firmalarda boyle oluyor.

Yapılsa, duyulsa ne olacak? İK'da çalışan Pelin daha iyi şartlarda başka yerde iş bulsa gitmeyecek mi? Profesyonel dünya. Çekinmeyin böyle şeylerden.

Ayrıca evet böyle bilgileri paylaşmazlar.

bahsettiğim ik çalışanları değil, işe alımda sorumlu ik'cılar diğer firmalarla irtibata geçiyor mu, bunu merak ettim. cevaplar için teşekkürler:)

Tam o bahsettigin itici kiz oluyorum sanirim cunku baya severim futbolu.

Ama yine de cevap veriyim: evet dedigine katiliyorum. Futbolla asiri ilgilenenler genelde dusuk sosyoekonomik siniftan olan insanlar.
Bi yere ait olma durumu belki cok cezbediyor bilemiyorum. Ayrica futboldan anlamak icin dahi olmaya da gerek yok :) o da bir etkendir saniyorum. Bu insanlar genelde zaten devlete/dine/herhangi bir irka vb ait olmayi da cok buyuk bisey zannediyolar zaten :/

Net rakam veriyorum; 23 yaşından sonra fanatik biçimde futbol takımı destekliyorsa o kişi olgun birisi değildir. Çomar dediğin kısım bence tribünleri parsellemiş tinerciler.

Yoksa ben de yılda 2-3 defa maça giderim ama oturur tribünde pizzamı yer, çayımı içer, maç sarmazsa da kalkar giderim. Bilmem bu beni çomar yapar mı :)

100 yıl öncenin maçlarını izle tani para tuzağı olmadan önceki zamanlarını. Stadlar yine tıklım tıklım ve futbıl çok seviliyor. Çünkü temel ihtiyaçları karşılıyor. Bir gruna ait hissetme. O yakımı kendiyle özdeşleştirme. Yenme galip gelme falan filan. Diğer dediklerine de genelleme yapamam. Senn çevren futbol dışı boşssa bilemem. Hem futbol sanat müzik gezi üzerine bilgi sahibi de çok insan var. Şuan tüm dünya gelişmişinden gelişme işine futbolla yatıp kalkıyor.

Vay yine çomar ilan edilmişiz :D

Ben hafta sonu 3 gün kapanır tüm liglerin maçlarını izlerim, sol görüşlü aydın bir Chp seçmeni olarak tanımlıyorum kendimi ayda 10 kitap bitirmeye çalışırım. İyi filmler izlemeye güncel yabancı dizileri takip etmeye çalışıyorum. Bide oyun hastalığım var. Ha bide atayız bir insanım yobaz da değilim halbuki.

Esnafım ama maç izlediğim için düşük profilli ilan edilmişim. Hayırlı işler. :D

@gozu acik sevisen yahudi

Bence duyuru sahibinin demek istedigi, hayatinda futboldan baska bir sey olmayan insanlar.

3 gun kapanip futbol izlersin de takimin icin karsi takim taraftariyla kavgaya girer misin? Yok semte x takim formasiyla geldi diye dover misin? Oyle tiplerden bahsetmis anladigim kadariyla.
Yuksek profilli birinin bunlari yapacagini sanmiyorum.

Isim geregi futbolun kalbindeyim. Bir takima gonul vermis milyonlarca insandan daha da icindeyim bu isin. Buna ragmen ben x takimliyim diyen bir insandan cok daha az futbol konusurum gunluk hayatimda. Ama spor (tum spor faaliyetleri) konusunda her seyi konusabilirim. Konusuyorum demiyorum ama konu acilirsa konusabilirim. Bugune kadar tanidigim tanistigim hicbir insan da beni senin belirttigin sekilde degerlendirmedi eminim. Buna is yaptigim kulubun baskani da dahil.


Ama kesin olarak sunu diyebilirim ki turkiyede futbol konusan insanlarin buyuk cogunlugu dedigin durumda. Cunku insanlarimizin cogunun maddi durumu yetersiz. Kayak yapan, kano-rafting gibi sporlarla ilgilenen, basketbol bilen, badminton oynamis, tenis ogrenmis, buz pateni denemis, aletli jimnastik izlemis, amerikan futbolu ile rugby arasindaki farki bilen kac insanimiz var ki? Kac kisi futbol dahil herhangi bir sporun kurallarini tam olarak biliyor ki?

dunya uzerinde ekonomik olarak en dusuk seviyedeki spor faaliyeti futboldur. Bu nedenle yoksul toplumlarda en onemli spor etkinligidir. Ve futbolcularin buyuk cogunlugu da yoksul ailelerden gelmektedir. Maddi durumu kisitli olan insanlarin maalesef kendini gelistirmeleri pek fazla gorulen bi' durum degildir. Yapabilecek tek sey insanimizin ekonomik durumunu iyilestirmek olacaktir ama bu da 1 kusak sonrasinin degil 3-4 kusak sonrasinin gelisimini etkileyecektir.


Izlemekten keyif almadigim ve kurallarini tam olarak bilmedigim tek spor dali beyzbol. Cocuklugumdan beri beni bir turlu etkileyemedi bu spor dali. Sanirim bir zamanlar ataride oynadigim beyzbol oyunundan kaynaklaniyor. :)


Tabii ki dunya uzerinde bulunan binlerce spor dalini biliyor degilim. Demek istedigim bu degil. Ama ulkemizde yasayan yaklasik 80 milyon insana dunyanin en buyuk spor etkinliklerinin basinda gelen super bowl'u sorsan cok buyuk cogunlugu ne oldugunu bilmez. Maalesef toplumumuz bu sekilde.

futbolu sevmeyen adamla hayatta ortak bir noktam olabilecegini sanmiyorum. cidden farkli bi olay. yetenekli olsaydin ve biraz hali saha maci yapmis olsan anlardin ne demek oldugunu. hayatin anlami degil tabi ama herseyin entelektuel geri donusu mu olmasi lszim?

bu tek tiplestirmenize de hastayim. belli bi stereotip var diye(ki bahsettiklerindem kendi cevremde hic gormedim) herkesin oyle mi olmasi gerekiyor? o kadar belli ki sinirli sayida insanla muhatap oldugun. tip fakultesinden tut, muhendislige ordan sanat tarihi bolumune kadar bir ton kulturlu/entelektuel hali saha manyagi+ yetenekli adam var.

butun boksorleri de hispanic ve gangster kokenli mi saniyosun? ben sana dahi seviyesinde iq'ya sahip ve princeton'dan muhendislik derecesi olan eski bir amator boks sampiyinu ornegi veririm mesela. bunun turkiye uyarlamalari da var. Ahmet cakar kim taniyor musun?

stereotipler filmlerde olur. gercek hayat farkli

mesele aidiyet hissini hangi kanala yönlendirdiği. insan kendini bir şeye ait hissetmek istiyor. bir dine, ırka, siyasi görüşe, futbol takımına, bazen belki bir insana. kendini onun üzerinden tanımlamak istiyor. futbol üzerine bir temellendirme bana da sığ gelen bir yaklaşım, ama aidiyet hissinin kendi sığ zaten. gerekliliği üzerine bir yorum yapmıyorum tabii ki. illa ki gerekli bir yerde, ama bu insanın acizliğini de gizlemiyor.

bizim aidiyetimiz farklı alanlaraa temellendiği için eleştiriyoruz sanırım. ona sorsan o da bir takıma duyulan sevgiyi, hatta ona göre "aşk"ı anlayamadığımızı söyler. göreceli yani.

albert camus da zamanında futbol hastası bi abimizmiş ama kendisi anadolu çomarı tanımlamasına pek uymuyor. dolayısıyla çok da belirleyici olduğunu sanmıyorum.

futbol için sosyoekonomik düzeyi düşük olan kesimin tutunacağı dal diye bir tabir vardır. adamın hayatında kendini işe yarar hissettiği tek yer orası; gerekirse yemek yemez, 3 gün aç gezer; otobüs parasını, bilet parasını denkleştirir, deplasmana gider. bahsetmek istediğin grup bu kesim. adamın maddi durumu kötü, büyük ihtimalle küçük yaşlardan beri çalışıyor, sevgilisi yok. ailesinden de gereken ilgiyi görmemişse tribün yaşamına bağlanıyor. evi tribün, ailesi de takımı oluyor. bu gruptakilerle ortak bir paydan yoksa birşey konuşamazsın. onlar da seni küçümser, "futbolla ilgilenmeyen erkek mi olur" derler. son dönemde parti seçmeninden çok parti taraftarlığı ortaya çıktı mesela. bu da futbol taraftarlığı gibi birşey haline geldi.

bir grup da takım sevgisini en yakin dostu olarak görüyor. hayatınin merkezinde değil ama vazgeçmiyor da. mesela ben 1 yildır maça gitmiyordum; sehrimin takiminin evindeki son 3 macina kendi basima forma giyerek gittim. cogunlukla eş dostla gidilir. resmen çimleri ilk gordugumde içim açıldı. hatta macin birisinin bitiminde merdivende 50'li yaşlarda bir abiyle takimin analizini yaparken buldum kendimi. abiyle normalde otursak ortak bir konu bulamayız; bariz kuşak farkı var aramizda. futbol bu grup icin de bir cesit birlestirici unsurdur ama kesinlikle hayatlarınin merkezinde değildir. stad cikisi hayat normale doner. bu grupta her türlü ırk, din, siyasi görüş ve meslekte insan bulabilirsin. bu gruptakilerle herhangi bir konu hakkinda fikir alisverisinde bulunabilirsin.

katılıyorum. bir adım ileri gideyim: futbol fanatikleri ÇOĞUNLUKLA milliyetçi, ırkçı, cinsiyetçi ve homofobik de oluyor. tezahüratlar, küfürler, hakaretler hep bir şekilde kadınları, eşcinselleri aşağılayıcı şekilde. maç kazanılır "tecavüz" denir, hakem penaltı vermez "ibne" olur, fenerbahçe-galatasaray maçlarında birbirlerini "karısı olmak" gibi tuhaf şeylerle suçlarlar (?). zaten futbolcuların kültür seviyesine bakarsanız onların da çoğunluğu böyledir, küfürbazdır, ırkçıdır. hem dünyada hem Türkiye'de çok detaylı incelenmesi gereken bir futbol fanatiği psikolojisi olduğunu düşünüyorum. bu insanların bu kadar ortak noktasının olması tesadüf değil. bir şekilde erkeklik ve futbol eşleşmiş durumda ve erkeklerin hakimiyet alanındaki her şey gibi burada da saydığım rezillikler mevcut.

Son zamanlarda turemedi, hep vardi. Futbol hastasi olup profili hic de dusuk olmayan da var tanidigim ama genel olarak haklisin.
Futbolu hayat memat meselesi yapmanin anlamsizligini tartismaya gerek yok zaten.

Degil futbolu, herhangi spor dalini takip etmek bana anlamsiz geliyor hatta. Bir spor takimi var, rakipleri var, sampiyonalar turnuvalar kupalar var, kaybedilen maclar kazanilan maclar var, bazi hedefler var, o hedeflere ulastiktan sonra baska hedefler var, sampiyon olunup kupa mupa alindiktan sonra tekrar basa sariyor, para kazaninca ona gore iyi oyuncu transfer ediliyor, yine maclar yapiliyor.. E peki ben tum olaylarin neresindeyim? Hicbir yerinde. Niye takip ediyorum olan biteni? Oturup film ya da tiyatro izlemek gibi keyif icin izlersin futbol ya da baska bir sporu ama olan biteni takip edip bunun icin zaman ayirmak bana anlamisz geliyor.

Illa ki mantikli bir sebep aramaya da gerek yok. izlemek istersen izlersin tabi ama benim aklima ister istemez geliyor bu. Oturup bir oyunu izlemeye baslar baslamaz icimden bir ses hemen "neden izliyorsun bunu?" diyip buyuyu bozar:)
Kaldi ki bu bir endustri. Futbolu da basketbolu da digerleri de. Insanlari yaristiriyorlar, bunu da senin bu yarisi takip etmen icin yapiyorlar, yarisin gercek bir varolma amaci yok. Sen ben bu yarisi takip ediyoruz ve bu endustri boyle para kazaniyor. Hicbir sey gercek degil ki. Ismarlama mucadele. Komik yahu:) Survivor'i dert etmekle basketbol takimini dert etmek arasinda pek bir fark yok bana gore.
Futbol muhabbeti yapilan yerde de duramam, kacarim.

buradaki siniri anlamadim. ben bu oyundan cok keyif aliyorum. izlemesi cok hosuma gidiyor. o kadar icgudusel birşey ve aslinda o kadar basit bir spor ki buyusune kapiliveriyorsun. taraftarlik da oyle. evet ait olmak, veya neblyim rekabet etme güdüsü vs.

fanatiklik hususunda haklisiniz ama futbol seven herkese de dusuk profilli demiyorsunuz herhalde.

futbolu sevmeyenlerin bu aşağılayıcı tavırlarına götümle gülüyorum. kano-rafting yapmak ve amerikan futboluyla rugby arasındaki farkı bilmek bizi neden daha az çomar yapıyor, bunu da anlayabilmiş değilim. örneklere gel.

tribündeki çomarların futbol hastası olduğu doğrudur ama futbol hastası insanlara çomar/kültürsüz demek aptallığın daniskasıdır. konu hakkında uzun uzun yazmaya gerek yok, ben nerede böyle "ufff çok barzo :((" diyen tip görsem "yav he he" deyip geçiyorum. abuk sabuk şeylerle kendinizi tatmin etmeye, insanları hor görmeye devam edin siz.

soylemıne katılıyorum. Durum çok yeni değil zaten hep boyleydı. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük grup futbolu seviyor. sarımsaklı işkembe çorbası üzerine sigara içip halı saha maçına giden arkadaşlar var. bu ortadoğu ülkelerinde daha belirgin olabilir.

uzun tutmaya gerek yok. hayatında futboldan başka zevki olmayan insanlardan bahsediyorsan belki haklısın. ki aynı şeyi her konuda genelleyebilirsin.
hayatında uzay araştırmaları dışında hiçbir şey olmayan adamla da felsefe, tarih vs konuşamazsın mesela. örnekler sınırsız burada.

ama futbolu çok seven, takip edebildiği kadar maç takip eden insanlardan bahsediyorsan haksızsın.

hayatında hiç premier lig seyretmemiş olman da ayrıca üzücüymüş. :(

ben de senin gibi düşünüyorum, çoğu fanatik futbol destekçisiyle farklı tür konuları maalesef konuşamıyorum, konuşmaya çalışsam da çok iplemiyorlar zaten.ortamlarda da sıkılıyorum çoğu zaman. ama genellememek de lazım. kimisi için sadece bir zevktir, çok dozunu kaçırmaz sadece takipçisidir. felsefe okuyup da bir yandan futbol köşe yazarlığı yapan tanıdığım var.
benim açımdan sorun çevremde gerçekten farklı tür konuları konuşabileceğim objektif tipte insanlar olmaması, bu futbol da olabilir, din fanatizmi de olabilir, siyaset fanatizmi de olabilir, empati yoksunluğu da.

Yalniz bir insanla "felsefe muzik vs." konusulamiyor olmasi o insanin bos insan oldugu anlamina gelmiyor, se se ge'ye ben de katiliyorum. Vatandas felsefe-tarih konusmaz ama sabahlara kadar akiskan dinamiginden konusur istersen seninle. Adam ya da kadinin biri sabahlara kadar felsefe ya da edebiyat konusabilecign bir kisi icin tek kelime pozitif bilim konusamiyoruz diyip "bos adam bu.." diyebilir.

stavro +1

çok büyük, global bir firmanın ortağıyla iş görüşmesine gitmiştim konuyu futbola getirmişti. bazen bizim mahalledeki kahvehane tayfasına denk geliyorum. onlar futbolla biraz daha fazla ilgili ama özünde o okumuş etmiş şirket ortağıyla aynı muhabbeti yapıyorlar konu futbol olunca. ikisi de maç izlerken ''sabri senin yapacağın ortaya'' diye küfrediyor. inan daha fazlası yok. çünkü futbol bu kadar düz bir oyun.

hele o kupa törenleri bana çok spastikçe geliyor. adamlar final maçını kazanıyor, ok. takım kaptanı geliyor, bir tane değişik şekilli büyükçe bir çaydanlığa benzeyen şeyi havaya kaldırıyor ve herkes seviniyor :)

Besiktasliyim. Uzun suredir takip ediyorum. Maclari izlerim. 2 kere kombine aldim. Onun disinda senede birkac maca giderim. Takim yenildiginde istahim kapanirdi. Besiktas sayesinde hic kilo alamadim ;)

Ama artik eskisi kadar cekmiyor. Besiktas icin ne biriyle kavga etmeyi ne birini kirmayi dogru bulmuyorum. İsteyen istedigini dusunsun. Hep bir en buyuk, en namuslu kavgasi var.

Maalesef basin yoneticiler de genel olarak kardesligi tesvik etmek yerine holiganligi tesvik ediyor. Ki ancak boyle satislarini arttirabiliyorlar veya oyle dusunuyorlar.

Eger birbirimizle kavga etmeden-kufur etmeden-oldurmeden izlemeyi basarabilseydik belki de herkes tarafindan takip edilirdi, cunku tutkulu milletiz.

Sampiyon da olsak ne birini kizdirma derdindeyim ne laf sokma derdindeyim. Salakca geliyor.

Ulkemize gelirsek durum cok fena. Takim tutmak namus meselesi gibi. Ve geri donulecege benzemiyor. Bu boyle surup gidecek benim tahminim.

Bircok insanin kurallardan dahi haberi yok. Ofsayt ne bilmiyor ama tribunde hööö diye bağırıyor. El kuralini ise ben hala anlayabilmis degilim.

İşte böyle.

Futbol en risksiz muhabbet imkanı sağlıyor. Ne olacak bu Cimbom'un hali diyip laf atarsın koca koca patronlarla da konuşursun çocukluk arkadaşınla da. Ama siyaset konuşsan riskli başka konular için de yaş statü sosyo ekonomik olarak yakın olman lazım karşındakinle. Patrona senin yat kaç yakıyor diyemezsin :) 3 erkek bir araya geldi mi muhabbet futbola bağlar genelde. Yabancı kalmamak için fanatik olmasan bile arada bir takip etmek iyidir. Survivor gibi içi boş ama görevi büyük.

nathanieltroy + 1000000

Söylediklerine harfiyen katılıyorum. Hayatıma giren insanları futbol ile ilgilenmeyen kişilerden seçmeye azami özen gösteriyorum. Misal şu ana kadar hiç futbolu seven bir erkek arkadaşım olmadı. Hiçbiri takım tutmuyordu. Bu benim için bir ilişkiye başlarken (arkadaşlık ilişkisi, aşk ikişkisi fark etmez) en önemli kriterlerden biridir.

Yıldırım Türker i ne yapacağız.

kendinizi yuksek profilli olarak tanimlamak icin futbol izlememenize tutunacaksaniz belki de pek dusundugunuz gibi biri degilsinizdir hic biriniz. futbol hastasiyim ama konustugum konu ilgili oldugum bir konuysa karsimdakini gomerim evelallah. kendinizi ovecekseniz yine ovun de insanlarin sinirini oynatmanin alemi yok.

Sadece sana katılanlara tik attığına göre benzer taraflılık sende de var diyebilir miyiz? ;)

enteresan bir tıklama mekanizması gerçekten, halbuki aynı fikirdeydik:)

futbol hastası insanlarda profil düşük değildir. henüz yeterince gelişmemis algıya sahip insanlarda profil düşüktür. kaldı ki konuşmak her şey değildir. mesela konuşup; konuştuğum şeyin %95'i yalan oluyorsa ve bu konuştuklarımla ikimiz de eğleniyorsak bu bence düşük bir profildir. benim gıcık olduğum profil de bu yani: boş konuşan insan profili...

sen hala burda mısın?

Onumuzdeki yil eurolig'de yer alacak basketbol takimina yatirim yapacak misiniz?

takıma hoca kim gelecek?
transfer yapacakmısınız?
sneijder ve muslera kalacak mı?

Ne zaman sktr olup gideceksiniz?

basketbol takimini sorardim. yeni yonetim filan gelene kadar bunlar ne yaparsa kardir. taraftar istifaya cagirdiginda o yonetimin devam etmesi cok zor. zaten fazla kalacaklarini sanmiyorum. bari gidene kadar basketbila calissinlar.

bjk'ye niye yenildiniz vicdansızlar

daha bitirmedim. 3-4 yıldır falanda biliyorum ama çok iyi denmez orta-iyi falan. ama yapmak istediğim şeyi araştırıp yapabiliyorum ve yapmak istediğim şeylerin %90ını kısayolla yapıyorum. mesela düzenlemem gereken en az 500 verili bi sayfayı kesinlikle tek tek yapmam hep bi kısayol ararım.

ben işe başladıktan sonra eğitimlere katılarak öğrendim, sonra da kendim kurcalaya kurcalaya epey geliştirdim. ünide sadece 4 işlem yapabiliyordum a1=b1+c1 :D

Excel bilmek var bilmek var.Bu sene işyerimizde excel kursu olacak dediler herkese bir excel testi yolladılar.Istenen her şeyi 1-2 dakikalık youtube videolarına bakarak kısa sürede yaptım ve seviyem advanced çıktı.Sana makro öğretelim excel kursuna gelme dediler.

Halbuki elimde internet olmadan aynı testi yapsam seviyem beginner çıkardı.

Şimdi ben excel biliyormuyum bilmiyormuyum ?

@turkuaz testten önce bilmiyormuşsun, test sayesinde öğrenmişsin işte ne güzel.

lisede biliyordum, üniversitede daha iyi öğrendim, askerde boş zamanlarımdan dolayı iyice tavan yaptım.

1.sinifta ogretmislerdi yine de kullandikca ogreniliyor

üniversite öncesinde dayımın muhasebe tablolarını hazırlarken nasıl yaptığını görerek öğrenmiştim temel işlemleri. sonra da kurcalaya kurcalaya geliştirdim. google'a sorun yardımcı olur.

@animalman, aslında çoğu advanced işlemi halen bakmadan yapamam.

Bu arada advanced excel işlemleri için google değil youtube'u tavsiye ederim :)

üniversitedeyken hiç excel kullanmadım. ilk işimde öğrendim. ilk işimde bana exceli öğretenler ''mouse seni yavaşlatır, klavyeyle kullan exceli'' demişti, o yüzden tüm kısayolları öğreniyordum. başka yerde görenler garipsiyor, yememiş içmemiş kısayolları öğrenmiş diye.

Ünivesitede okurken Excel bildiğimi zannediyordum. Neredeyse hiç bilmiyormuşum. İş hayatında öğrendim.

excel ne lan matlab biliyordum.

üniversiteyi açık öğretimi bitirdiğim için o dönemde çalışıyordum ve gayette ileri excel kullanıyordum. ve ben de excelde klavye ile çalışıyorum mouse'ı çok nadir kullanırım.

üniversitelerde çoğu mühendislik bölümünde matlab dersi vardır ama excel dersi yoktur öncelikle.

ben de üniversitede kendi işlerimi halledebiliyordum; işe başlayınca zaten kısayollardan ve hızlı yapmak zorunda olduğun için mecburen öğreniyorsun. advanced diyemem çünkü işim direkt excelle alakalı değil. olsa daha da geliştirirdim.

excel dediğin basit bir program yahu. Bir kitap alıp, bir haftada öğrenilecek bir şey.

Presentablliktan ortalamayi da bayagi dusuk tuttu herhalde bunu sorduguna gore:)

İngilizce bilen birini süpermarketler bile arıyordur herhalde artık. Boğaziçili olduğu için herkes onu havada kapacak zannediyor olabilir arkadaşın. ilgisi, alakası neyse onunla ilgili işlere başvursun işte. o kadar genel bir soru ki bu...

zibilyon tane stajyer ilanı var. bakmayı düşünse?

4 büyük audit firmasından birinde staj yapsın. asgari ücret verirler stajyerlere ama büyük tecrübe olur. cv'de de güzel durur.

kariyerden ilan bakmak tabi ki aklımıza geldi. ben daha spesifik örneklerle gelirsiniz diye sordum burda. atıyorum çalıştığınız firmadan ve sektörünüzden hiç haberimiz yoktur, bizimle paylaşırsın aa deriz böyle de bi iş kolu varmış.

@nathanieltroy bişey zannetmiyor. aksine tecrübesiz olmasını biraz sıkıntı bile yapıyor kendine. ama havada kapılsa şaşırmam, ingilizce sadece aranan özelliklerden olabileceği için dedim. yoksa kendi de zehir gibi elemanın.

@Deathrow okulda kulüplerde epey güzel işler yaptı ve bu arada ortalama da aynen biraz düştü :)

boş konuşmaktan başka işleri yok haklısın bence. sonuna kadar helal olsun. bu işin piyasası budur bu maaşı alır bitti.
not: fb

Aynen öyle, şu basit mantığı kavrayamıyorlar. Çok fazla kazanan müzisyenlere de laf ediliyor. Neymiş adalet miymiş, çık kazan lan o zaman tutan mı var. Sanki bir albümü 200 dolara satıyorlar, hitap ettikleri kişi sayısı milyonları bulduğu için o kadar para kazanıyorlar.

Ha şunu da söyleyeyim devletin insanlara böyle paralar saçması beni rahatsız ediyor, kulüpler kime ne kadar veriyorlarsa versinler sonuçta özel şirketler. TFF de özerk aslında ama kesin geliri vardır devletten.

@mimikikili,

evet sordum. para kazanmasam top oynamam sahaya çıkmazdım. onlar da sahaya çıkmaz.

haliyle onlaır sahaya çıkartıp bu başarıları kazandırmak için para ödüyoruz ve onların yaptığı işin aynısını 10.000 100.000 kişi yapana kadar da bu parayı kazanacaklar. bitti gitti.

bir işi bir kişi yapıyorsa, o kişi ne istiyorsa onu ödersin.
100.000 kişi yapıyorsa, sen ne istiyorsan onu ödersin.

benim lafım değil de biri yazmıştı bunu sözlükte veya duyuruda; bir temizlik işçisini de işini yaparken milyonlarca kişi canlı yayından izlese, o temizlik işçisi de milyon dolarlar kazanırdı.

bence asıl tartışılması gereken konu, futbolun bu kadar insanı peşinden sürükleyecek kadar zevkli bir oyun olup olmadığı. benim anlamadığım kısım bu oluyor genelde. nasıl bir hipnotize olma durumudur ki bir top bir kalenin içinden geçti diye insanlar çıldırabiliyor :)

koskoca şirketin ceo'su da, kahvehanede oturan işsiz adam da aynı yorumları yapıyor bir futbol maçı esnasında. ''sabri senin yapacağın ortanın ta a...'' diyor ikisi de. olay bu sığlıkta cereyan ediyor. okumuş olsan da olmasan da. bu nokta cidden çok çok acayip.

basketbol varken futbol neymiş ya :)

fatih terim'in medya ilişkileri dışında hangi başarısı var bu ülkede ya. hadi futbol adına soruyorum. ölmeden adını stadyumlara verdiler. galatasaray'a bir uefa kupası kazandırdı eyvallah. sonra kaç kere geldi, gitti. takımı borçlandırıp gitti. milli takım keza öyle. 20 yıldır teknik direktör olarak bu adamı izliyoruz. türk futbolu hangi seviyeye geldi 20 yıldan bu yana. çok mu gelişti. liseli ergenler gibi burada "öğretmenler beş para etmez özel derse mahkum olduk" demesi kolay. kraldan çok kralcılık yaparak zaten bu hale geldik. bir taraftan bir kesimi eleştiriyorsun, diğer taraftan fatih terim'i en üst noktaya koyarak kestirip atıyorsun.

fatih terim'in aldığı paranın eleştirilmesi biraz aldığı paranın sektöre göre bile orantısız olmasıyla alakalı. ekonomisi çok güçlü olup ayrıca futbolun da en başarılı ülkeleri olan fransa'da, almanya'da milli takım hocaları kaç para alıyorsa terim de o kadar alıyor, halbuki başarı olarak kıyaslarsan arada uçurumlar var. türkiye milli takımı ayarındaki takımlarda hocalar x kazanıyorken fatih terim 3x kazanıyorsa bu insanları rahatsız eder.

ayrıca spor adamları dünyanın her yerinde profesörlerden fazla kazanıyor, eyvallah ama git almanya'ya, fransa'ya, öğretmenin ve profesörün yaşam standardına bak. bir de gel türkiye'dekine bak. dediğin gibi 5 para etmez dersler anlatılmasının sebebi bizde bu mesleklerle meşgul insanların dünyadaki meslektaşlarına göre çok düşük standartlarda çalışılması, bu sebeple bu mesleklerin potansiyelli insanlar tarafından tercih edilmemesi ve buna harcanabilecek paranın hiçbir sike derman olmayan futbol adamlarına harcanması olabilir mi? bu insanları rahatsız eder abi.

kaldı ki hadi parayı futbola harcadın. futbol konusunda türkiye dünyanın en potansiyelli 4-5 ülkesinden birisi: hayvan gibi genç nüfus, hayvan gibi futbola ilgi ve bu sektöre harcanabilecek para var. ama biz 20 senedir bu herifin hegomonyasında yerimizde sayıyoruz. bu adama devlet eliyle verilen kamyonla para eleştirilir, bundan daha doğal bir şey yok. o parayla almanya'nın yaptığı gibi düzgün bir altyapı ve antrenör atılımı yapıp şu dinozorları futboldan temizlesek 1-2 nesil sonra dünya kupası şampiyonluğuna oynamamamız için hiçbir sebep yok.

fatih terim ne yapmis da bir kisi oluyor ya?

adam almanya'yi dunya kupasi sampiyonu yapmis o bile fatih terim'den az para aliyor. siz iyi misiniz?

gercekten kendini duzdurmek isteyen, bundan hoslanan insanlarla dolmus bu ulke.

edit: parasini devletin odedigini sanmisim ama sanirim yanilgiya dusmusum. yine de gelirlerin daha iyi yerlere yonlendirilmesi de saglanabilir.

Aynı mantıkla Başbakan ve C.başkanı en az on milyon dolar falan kazanmalılar. Öğretmenlerin boktanlığı üzerinden FT vb. tiplerin kazançlarını normalleştirmek aptallık.

futbol sektörü içinde kabul edilebilir aldığı para ama aldığı parayla orantılı olarak futbolumuza uzun vadede ne kadar katkı sağladığı tartışılır.

bana göre oyuncuya göre taktik değil, taktiğe göre oyuncu ile başarılı olan birisi. kafasındakine uygun oyuncular varsa elinde birşeyler başarıyor. galatasaray'daki 2. donemindeki petre'yi, tamas'ı, borç icindeki takimi yeni oyuncularla nasil daha da borclandirdigini unutmadım.

Fatih Terim'in maaşını devlet falan ödemiyor. TFF'nin sponsorları var, UEFA'dan FIFA'dan gelirleri var, yayıncı kurluştan payı var. Sizin verginizle adamın parası ödenmiyor yani, rahat olun. Sevmediğim şu adamı savundurttunuz bana.

Çok boş görüşler var şu ilmekte.

Türkiye'nin futbolda yeri nedir?Dünya ekonomisinde yeri nedir?Fatih Terim veya Türk milli takımı hangi başarıları elde etmiş de FT dünyanın en çok kazanan antrenörlerinden biri oluyor?Almanya dünya şampiyonu olduğunda oyuncuların aldığı paranın çok daha fazlasını bizim milli takım sadece Avrupa Şampiyonasına katılarak aldı,neden ?

Bunları adam akıllı cevaplamadan öğretmen maaşıyla karşılaştıranlara bok atarak çözülmez bu mesele.

yahu bir de, tff sponsorlardan faydalaniyor biz para vermiyoruz diyen adamlara sunu soracagim:

almanya hic sponsor almiyor mu?
almanya'nin aldigi sponsorluk ucretleri turkiyenin kac kati?
almanya turkiye'den kat kat fazla sponsor aldigi halde neden teknik direktoru ve oyunculari az para aliyor?
geri kalan parayi isinmak icin sobada mi yakiyorlar?

bu paranin gittigi bir yer var herhalde degil mi? bir akilli turk milli takimi degildir diye dusunuyorum.

ben marmaray-metro kullanmak zorundayım ama araba kullanma imkanım olsa arabayla çıkardım. şahsi araçlar daha güvenli geliyor insanlara toplu taşıma araçlarına göre.

normalde aracı olanlar toplu taşıma kullanıyor mu istanbul'da bilmiyorum, böyle bir kültür herhalde yok bizim millette ama bu mantıkla yoğunluğun artmasını, ya da azalmamasını bekliyorum.

@pheno, nasıl görmediniz abi ben bunu anlamıyorum ya. ben hayatımda ne beşiktaşı ne mecidiyeköyü böyle boş görmedim. hiçbir gün görmedim.

Beşiktaş'ta oturuyorum, Ataşehir'de çalışıyorum. Hayatımda Beşiktaş'ı hiç bu kadar tenha görmemiştim. Son 2 gündür normalde aşırı kalabalık olan sokaklarda insan kalmamış ve mekanların çoğu normalden erken saatlerde kapatıyorlar.

Anadolu yakası biraz daha rahat belli ki. Örneğin ben de cuma günü gitmem gereken bir mağaza evime en yakın Taksim'de ve işime de en yakın Brandium'da olduğu için ve bu şartlarda Taksim'e asla gitmeyeceğim için artık bunca AVM arasından Brandium'a sıra gelmez herhalde diye düşünerek iş çıkışı gidip alışverişimi yaptım. Bunları da yukarıda Anadolu yakasından bahseden arkadaşların cevaplarına istinaden paylaşmak istedim.

Yarın için ise araç trafiğinin artacağını tahmin ediyorum, şahsen özel aracım olsa toplu taşımaya binmezdim. Mesela benim yarın metro kullanmam gereken güzergahta işim olmasına rağmen yolumu uzatıp minibüsü kullanacağım.

Bizi de bu hale düşürenlerin en kısa zamanda cezalarını bulmaları dileğiyle!

Girilir.

Deniz sporlari nedir? Scuba mi, yelken mi, kite surf mu?

Bir de Dunya'nin neresinde soruyorsunuz? Mesela kis aylarinda dalga sorfu icin Bundoran harikadir, yakin zamanda dunya sorf sampiyonasi yapilmisti hatta.

rüzgar ve uçurtma sörfü için soruyorum, türkiye sınırları içerisinde

bodruma gelirsen scuba yaparız bu mevsimde.

@cokponcik sörf de varsa olur aslında

sörf de yaparız ama scuba gibi olmaz.

ben 5-6 yıl önce nisan sonu gibi antalya-kemer'de denize girmiştim ama soğuktu su bayağı. plaj da boştu.

benzer durumdayım. kuzenlere zaman kalmıyor maalesef.

öyle uzaklar ki, üflesem soğuyacaklar

baya büyük olan kuzenlerimle aram iyi. yani aramızda 17-18 yaş falan var. daha yaşıtım olan kuzenlerimle pek görüşmem hatta sevmem.

taş çatlasın iki üç tanesiyle düzenli irtibatım var (hepsi büyükler benden epey), bunun dışında diğerleriyle samimiyet yok. hatta hiç tanışmadığım kuzenim bile var. ciddiyim.

senin hesap bende de 30 kadar var. ama kaçını görmek istiyorsun de; 2 ya da 3. onlarda uzaktalar. belki uzakta oldukları için kendilerine karşı iyi düşünüyorum. yanımdakiler beş para etmez. görse yolumu değiştiririm.

2 kuzenim en iyi arkadaşlarım. farklı şehirlerdeyiz, bazen 1 ay telefonda bile konuşmayız ama görüştük mü daha dün berabermişiz gibi devam ederiz sohbete. onlar haricinde yakın yaşta kuzenim yok, o yüzden takılma şeklinde bi ilişkimiz yok. ama aile ziyareti şeklinde görüşmeler oluyor evlerde, hem anne hem de baba tarafı kuzenler hep samimiyiz.

9 kuzenimden vaktiyle tek muhabbetim olanı 4 sene önce kocaya kaçtı o zamandan beri hiç konuşmadık.

çoğu arkaba olmasak aynı ortamda bulunmayacağım insanlar.

ben 25 yasına kadar cook fazla samimiydik, sonra durumlar farklılastıkca aslında dusundugum kadar iyiligimi istemeyenleri gordukce sogudum biraz ama yine cogu insana gore fazla samimiyiz. aynı ortama girince enseye şaplak oluyor.
millet kuzenini tanımıyormus falan, ben kuzenzadelerle bile gorusurum nadiren. anne/babanın kuzenleri+cocukları. hayır aşiret falan da degiliz, bizde mi var anormallik? :)

Hemen hemen her hafta sonu 3-4 kuzen toplanırız. Piknik, etkinlik , gezi , fasıl kafamıza ne yatarsa yaparız.

Ayni sehirde olup akranim olan 6 -7 kuzenim var,bunlarin sevgilileri, eşleri de var. kuzenlerimin de kuzenleri var .kuzenlerimle en kötü 10 15 gunde bir toplanirim, kahvaltiya,akşam çaya gelirler ya da dışarı cikariz. onlarin kuzenleri ile plan yaptigimiz da oluyor 1 2 ayda bir toplaniyoruz .tabi bu durumda sayimiz 10 u geçiyor.

35 tane kuzenim var, 2-3 tanesiyle arada dışarıda takılıyoruz. Yaşlarımız birbirine yakın olduğu halde o bahsettiğin ortam bizde de yok, çok farklı insanlarız çünkü.

çok kötü. amca çocuklarını yolda görsem tanımam gerçek anlamda. çok da üzülüyorum bu duruma. baba tarafıyla 0. anne tarafıyla var az biraz. birbirimizin düğününe gelecek kadar. baba tarafı onu da yapmıyor.

sokakta görsem yolumu değiştiririm herhalde. hiçbiriyle hiçbir muhabbetim yok, telefon rehberimde kayıtlı değiller. arada bayramda gelen oluyor onda da zoraki selamlaşırım yahut gelmelerinden önce evden kaçarım.

whatsapp grubumuz var, 4 kız 3 erkek. bunlardan 3'ü üniversiteli, 3'ü iş güç sahibi, 1'i liseli. görüldüğü gibi homojen bir kadro yok. ama yaşlar da çok uzak sayılmaz.

reelde pek görüşmeyiz. daha doğrusu ben biraz daha uzakta olduğum için ben görüşmüyorum, diğerleri daha çok biraradadır. whatsapp grubunda arada espriler döner, ilginç fotolar atılır, doğum günler vs. kutlanır falan.

Cok severim canimiz sikildikca bulusuruz. Imkan varsa gideriz nevizadeye yoksa bi cay icmeye cikariz hic yoksa evde oturur uno oynariz. Bazen sinemaya, kosuya falan da gittigimiz olur. Bir sorun olunca arar finir alisverisinde bulunuruz falan. Masallah diyeyim iyiyiz yani biz.

bir çoğu ile yakınız hatta beraber bi yerlere (konser, sinema, tiyatro gibi) falanda gideriz. Ama bazen kendini kullanılıyormuş gibi hissedebiliyorsun yine de.

Yolda karsilassak tanimam muhtemelen hicbirini. 2 tanesini biliyorum da digerleriyle kafamiz uyusur mu uyusmaz mi onu bile bilecek kadar tanimiyorum. En son gordugum kuzeni 3-4 yil once gordum. Digerleri 10-15 sene olmustur.
En son 3 yasindaki halini gordugum bir kuzenimi yillar sonra bir dugunde 1,80 boyunda piril piril bir genc kiz olarak gorunce yaslaniyorum diye panige kapildim:)

teyzemin çocuğu olan 3 tanesini yolda görsem tanırım ama onlarla da en son sanırım 3-4 sene önce konuştum. diğer kuzenlerimi ise yolda görsem tanımayı geçtim, kaç tane olduklarını, cinsiyetlerini falan bile bilmiyorum. ve bunu sorun olarak görmüyorum, zira akraba sucks.

Hiç tanışmadığım kuzenim var. Onun dışında en son 25-26 sene önce gördüklerim var :d
Daha sık gördüklerimden çoğunun yaşı küçük. Bebek bile var. Dolayısıyla benim de öyle ortamım yok.

Kuzenler arasinda tek erkek benim. Disladilar beni :( ablamin filan oldugu whatsapp gruplari, toplanmalar filan oluyomus.

topu topu 1 tane kuzenim var, onunla da en son kasım ayında bir aile yemeğinde karşılaştık. ondan bir önce de araya 1 yıl falan girmiştir rahat.

çok seviyorum kendisini, hatta arada görüşelim mutlaka dedik, ama işten güçten hiç vakit olmuyor maalesef.

kaç tane kuzenim var, aslında kim kuzenim vs. bunları bile bilmiyorum ben. kuzen deyince aklıma gelen ilk isim halamın kızı, onunla da 3 sene önce mi ne görüştüm en son. hiçbirisiyle samimiyetim yok. %90'ıyla aynı coğrafyada bile değilim. bir gecede kuzensiz kaldık.

ayda bir falan genelde görüşürüz

4 kuzenim var, hiç biriyle görüşmüyorum.

10-12 kuzenim varır heralde saymadım. iki tanesiyle 6 senedir aynı evde yaşıyoruz ve gerçeken çok yakınız, iyi anlaşıyoruz. diğerleri ile de sadece özel günlerde görüşebiliyorum.

düğünlerde cenazelerde falan görüşüyoruz. kuzenlerimin hepsini tanıyorum ama çoğunun çocuklarını tanımıyorum.

Teyze çocuklarıyla görüüyorum sadece o da izmire gittiğimde. Onun dışındakileri tanımam.

6 tane kuzenden sadece 1 tanesi ile süperiz, maşallah deyin. Aramızda 1.5 yaş var. Küçüklüğümüzden beri birbirimizin en büyük destekçisi olduk. Her şeyi ilk birbirimize anlattık. Birlikte gezdik. Şimdi de canım sıkkın olduğu için beni çağırdı evine, şehrine, kafa dağıtıyorum sayesinde. Kuzen ayrı, kuzen can'dır. Tabi bu şans çok az insana isabet eder. Kıymet bilmek lazım.

baba tarafından 5 kuzenim var. avustralya'da doğup büyüdüler. bi tanesini 2 günlüğüne görme fırsatım olmuştu. çok sevmiştim. bi de dayı oğlu var ama küçük daha 3 yaşında. fotoğrafımı öpüyomuş bazen :D
kuzen yok sayılır hayatımda.

yazıyı okumadım, sadece alıntı yapılan yeri okudum. ben de split programların pek etkili olmadığını düşünüyorum. beş altıya bölmeden, ikiye bile bölünmesinin pek gereği yok bana kalırsa.

Hocam vucut tamamen dinlendirilmeli antreman sonrasi. Hergun antreman bosa kurek cekmek demek.

istediginiz kadar bolun vucud icin programlari. bir gun gous yaparken, sirt ve omuz mutlaka izometrik olarak calisacaktir. o yuzden bu kadar parcalamaya gerek yok.

bence göğüs, omuz, sırt günü değil de; bench press, squat ve deadlift günleri olmalı.

mesela; bench press gününde bench press ve destekleyici hareketler,
squat gününde squat ve destekleyici hareketler diye gider.

bu üç temel harekette öyle zorlayacaksın ki vücudu, o yüzden geri kalan hareketler destekleyici olacak.

bu mantıkla; bench press ve squat'ı aynı gün yapmak kolay değil.

Split programın amacı nedir öncelikle bunu bilmek lazım. Split programlarda amaç, çalıştırılan yeri olabildiğince büyütmektir. Lakin burada devreye ne yazık ki genetik giriyor. Yani bir kolun doğal olarak büyüme miktarı bellidir. Ben buna 40 cm diyeyim sen 41 cm. Fakat 42 cm olmaz. O zaman, 42 cm olmayacaksa eğer, senin bir gününü dumbbell curl'e ayırmanın ne mantığı var. Kolun zaten büyümeyecek. Yani sen 20 yıl boyunca dumbbell curl yapsan da, kolun hiçbir zaman 40 cm'yi geçmeyecek. O zaman bu vakti neden tek bir bölgede harcayasın ki? Misal compound/bileşik egzersizler yaptığında hiç biceps triceps çalışmadan da kolun yine aynı ölçüye gelecek, üstelik tüm vücudunu aynı anda çalıştırırken. Yani sen barbell row yaptığında da triceps'in çalışacak bench yaptığında da. O zaman izole çalışmanın ne mantığı kalıyor. Ayrıca, izole çalışma türü sadece kas büyütmeye odaklı bir tekniktir, yani güç olarak çok yol alamazlar. Zira yaptıkları çalışmalar sinir sistemine çok etki etmez. O nedenle tırt bir endojenik çalışma sistemleri vardır. Bununla birlikte, bu spora direkt izole başlayan kişilerde genelde simetri problemleri olur. Bu da bilgisizlikten kaynaklanır. İzole çalışma bu anlamda bu spora en az bi 5 yılını verdikten sonra anlam kazanır. Onun dışında oldukça gereksiz bir uğraş.

Kısaca; 20 yıl boyunca ilaç kullanmadan izole çalışanla compound çalışan kişi ölçü olarak aynı noktaya gelecektir fakat birisi ek olarak daha estetik daha güçlü postürü daha düzgün hareketlere daha hakim birisi olacakken diğeri sadece şişmiş olacaktır. İzole çalışmak bu nedenle saçma bir tekniktir diye düşünüyorum ben.

Yeni başlayan birinin tek bölgeye bir haftalık recovery ihtiyacı doğuracak kadar yoğunlaşması imkansız.

cerrahpaşa tarafına yürürüm dersem manç club var. ortam biraz apaçidir ama ilkay var o iyidir.

dikkat ederlerse çıkar. ek olarak yaptığınız şey iş akdinizin feshi sebebidir, bilginiz olsun.

göster göster, bu kafayla daha çok iş değiştirirsin sen.

@dahili meddah nasıl çıkar? onu soruyorum

işveren göremez,kendi edevlet şifrenizle bakmanız gerekir. Fakat işe giriş evrakları arasında SGK hizmet dökümük isteyebilir ki artık göremedikleri için istiyorlar.

aynen o hizmet dokumunde cikiyor

genelde son iş yerindeki son aya ait bordroyu ve çalışma belgesini isterler. bordrodaki kümüle agi tutarına bakıyorlar çünkü, orada bir hesaplama mı ne yapıyorlar bilmiyorum. eskiyi pek kurcalamazlar. mülakatlardan ve referans aşamasından geçtiysen gerisi belge toplama işleri. o işlerle hr'dan bir asistan-stajyer falan ilgilenir zaten. belgeleri toplar geçer.

benim çevrem değil de evet ortamlarda bir "muhafazakarlaşma" var. baya denk geliyorum ama takılmıyorum öyle insanlarla tabii.

Ben cevremde de muhazakar egilimin artista oldugunu goruyorum. Ancak islam acisandan olayin vehamet tasidigi kanaatindeyim. Islamin gunluk hayatta gorunumu artarken; ilahi anlamda hayattan gitgide uzaklasiyor. Yani muhazakarlasmiyor; kendimizi muhafazakar bir rol burunduruyoruz. Ve korkarim turkiye de islam in cokusu cok sinsice yaklasiyor. Sovyetlerin cokusu gibi bir sabah uyanacagiz ve siyasal islam kirk yerinden catlamis.

hayır.

@allah yazdıysa
Söylediğiniz şeyler siyasal İslam'ın hızla yükselişte olduğunun belirtileri değil mi?

Aksine tersi bir durum var. Yalnız benim çevrem zaten hiç bir zaman muhafazakar insanlardan oluşmadı. Demek ki benim çevremdekiler git gide daha da radikalleşiyorlarsa, dolayılı etkiden diğer insanlarda ( çevremdekilerin tanıdıkları) bir muhafazakarlaşma oluyor olabilir evet.

Çevremde öyle bir eğilim olmadı ama genel olarak ortamlarda var.

Edit: Kendime oha! Tabii ki muhafazakarlaşıyor. Ben çevrem değince aile, arkadaş, akraba, yakınlarımı düşündüm ama işyerinde muhafazakarlaşıyoruz. Aslında muhafazakarlaşıyoruz diyemem. Bizim yaşantımızda değişen hiçbir şey yok. Hissettiğimiz doğrudan dini bir baskı da yok ama yönetimimiz değişti ve muhafazakarlaştı. Cuma namazı nedeniyle ders saatim değişti mesela. Gerçi, buna karşı değilim esasen ama yapılma nedenine karşıyım ve yeterince eşitlikçi olduğunu düşünmüyorum.

@pulsartgr
Evet siyasal islam yukseliste ancak; islam cokuyor. Sadece turkiye'de turkiye de islam denince akliniza gelen isimleri dusunun. Dini inancinizi bilmiyorum ancak bir tanesi sizi islama isindirabilecek bir isim mi? Siyasal islam kendi temellerine zarar vererek yukseliyor.

Şunu demek istedim aslında, siyasal İslam'ın temeli zaten yozlaşmış bir İslam değil mi? Yani belirttiğiniz gelişmeler siyasal İslam'ın ta kendisi.

Cevabınız için teşekkür ederim, duyuru sahibine ve aychovski'ye saygılar.

çevrenin, muhafazakarlaşması için evvela muhafazakar olmamaları gerekir ki, bu benim çevrem (en azından yakın çevrem) için mümkün değil.
yaşadığım yerde, insanların çok büyük bir çoğunluğunun muhafazakar olmasından olsa gerek, çevremde de muhafazakar insan sayısı hayli fazla.
şu da var ki, eskiden "merhaba" diye selam veren kimi tanıdıklarım artık "selamın aleyküm" kalıbını kullanır olduklar.
dolayısıyla, çevremin olduğundan da daha muhafazakarlaştığını ya da öyle görünme uğraşı içinde olduğu söyleyebilirim.
bu durumdan memnun olmadığımı söylememe bilmem gerek var mı?

önceden muhafazakar olmayıp muhafazakarlaşan kimse neredeyse yok diyebilirim. son 10 yıllık dilimde 1-2 tane kapanan var sadece.

hayır tam tersi.

hayır, aksine. artık insanların gözleri açılmış durumda.

kafamın uymadığı kişilerle görüşmediğim için kendi çevremde çok görmüyorum ama mesela benim memlekette komşular, akrabalar derken zorunlu olarak görüştüğümüz insanların arasına girince ciddi şekilde muhafazakarlaşma olduğunu anlıyorum, hatta hafifçe muhafazakarlaşma deyip geçemeyeceğim kadar derin bi mevzu.

bence yeni türkiye'de muhafazakarların sayısı azalmakta. şöyle ki; zamanında dinle çok da alakası olmayan kişi, günümüzde dinden daha da uzaklaşıyor, muhafazakar kişiyse radikalleşiyor. dolayısıyla dinini bireysel alanda yaşamaya çalışan sıradan inançlıların sayısı da azalıyor. bu kendi halinde dinini yaşayan müslümanı sevelim, koruyalım ki dinini toplumun merkezine koymayı amaç edinmişlerin peşine takılmasın.

yok öyle bir şey mübarek

evet muhafazakarlaştığını düşünüyorum. hani insan yaşlanır muhafazakar olur gibi olaylar değil. gençler arasında görüyorum ben bunu.

hayır

yıllar yıllar önce, tramvaydayım. bir türk kızı ve bir turist muhabbet etmeye başladılar. turist istanbul ne güzel bir şehir falan diyor. sonra konu nereden oraya geldi bilmiyorum ama bizim kız, kötüye gidiyoruz birkaç sene içinde tüm kadınların türban takması zorunlu hale gelecek gibilerinden bir şey dedi. şeriat geleceğini düşünüyordu zannımca. turist bir şey demedi, sustu.

şimdi sen bunu sorunca o geldi aklıma. neden o kadar yıl geçmesine rağmen unutmamışım hayret ettim :)

Arkadaslarim olmasa da gordugun kadariyla Islam kilifi icinde Islam'la ilgisi olmayan seyler donuyor. Icki icmeyip nargile icen, kadinlarla penetration disinda her turlu cinsel iliskiye giren, asiri luks giysiler alan bir tur yapmacik muhafazakarlik olustu.

Evet ama muhafazakarlık denince olaya salt din açısından bakmamak gerekir diye düşünüyorum. Temelde insanların politik görüşleri ya da yaşam tarzları farklı olsa da, önceden bir araya geldiğimizde daha homojen gözükebiliyorduk, tahammül potansiyelimiz daha yüksekti. Şimdi aramızdaki farklar daha keskin, birbirimize daha öteki geliyoruz. Bir de her görüşün karşısında potansiyel tehdit olarak gördüğü başka bir görüş olduğu için sahip olduğu düşünceye daha korumacı, karşıt gruba da daha saldırgan yaklaşıyoruz; siyasal İslam - sekülerizm, Türk - Kürt milliyetçiliği, eşcinsellik - homofobi vs.

Muhafazakarlaşıyoruz ama muhafaza etmeye çalıştığımız değerler farklı.

çevremdeki kızların çoğu kapandı.

haftanın 7 günü günde 12 saat çalışıp geri kalan saatlerde de master yapan biri olarak gülerim ben. ama bu teklif iş veren açısından bence çok cazip. konuyu açsanız kabul ederler.

Şu anda türkiyenin en hızlı büyüyen firmalarından biri, iş görüşmelerinde zamanında benim istediğim ücrete 1500 ekleyerek cumartesi de çalışıyoruz biz dedi. İşi kabul etmedim.

var ben, yarim maasa gunde dort saat calismayi kabul ederim. part time

1500 azmis ama var böyle şeyler bende

büyük olmayan yerlerde, işverenler için bulunmayacak bir şans.

encrypted-tbn1.gstatic.com

1500 mübalağa değil ise günlük kazancınız 400 lira * 30 = 12.000 lira kazanıyorsunuz.

ben çalışmazdım 10.500 ile geçinilir.

benim bir arkadaşım 3 bin küsur maaşa bir işte çalışırken, başka bir firmadan 5500 teklif aldı, kabul etmedi. sebebi cumartesileri yarım gün çalışacak olmasıydı.

Ilk bahsettiginiz yuvarlamadan kaynaklaniyor gibi gozukuyor.
Ikinci bahsettiginizde ise para miktarina gore farkli faiz orani veriyorlar. Sizi bolerek yatirmaktan tutan sey ugrasmak istememeniz.

enpara (bkz: şubesiz bankacılık) yapıyor. Rakamları tamamen sallayarak veriyorum.

Ülkede enflasyon %12 diyelim.
100 bin lira yatırmak istediğin zaman banka sana %12'den fazla faiz veremez.
100 bin lira kredi çekmek istediğin zaman da %12'den aşağıya veremez, verirse zarar eder.

10 tane bir milyon yatıran müşteri yerine 100 tane 100bin lira yatıran müşteri ile daha çok kazanacaklarını ön görmüş olabilirler. Banka için müşteriler ne kadar para yatırırsa o kadar iyi, çünkü o paraya göre başka insanlara kredi verebiliyor. Diyelim ki toplamda 100 milyon lira var, yılda %12 faiz ödüyorlar vadeli hesap müşterilerine. Bu 100 milyonu (artık ne kadar kredi verebiliyorlar bilmiyorum, kısmi rezerv bankacılığı konusunu araştırabilirsin) öyle bir ayarlamaları lazım ki para "bitsin", hepsini kredi olarak verebisinler. Kasada nakit para olması bankanın hiç işine gelmez, parayı bir şekilde sirkülasyona sokmaları lazım ki para kazanabilsinler, bankanın yaptığı şey o zaten. Parayı "satamazlarsa" vadeli hesap müşterisine faiz öderken zarara girerler.

20-30 milyon lira paran olsa 500bin liralık parçalara bölüp faize yatırmak istemezsin diye düşünüyorum çünkü enflasyon oranı her zaman faizden daha yüksek, paranın erimesini yavaşlatabiliyorsun ancak. Hiç o kadar param olmadı (skjskjgakjg :D) ama 100 bin lira yılda %12 faiz alabiliyorken 20 milyon liranın %12 kazandırması saçma olur, %20, belki 25 bile getirebilir. O kadar parası olan insanlar iş adamları zaten, devamlı bir yerlere yatırım yapıyorlar.

Bazı ülkelerde eksi enflasyon var, mesela İsviçe'de paranı bankaya yatırdığın zaman banka sana değil sen bankaya para ödüyorsun).

banka senin paranı kullanıyor, kredi veriyor vs.

sen diyelim büyük miktarda mevduatını çat diye bankadan çektin, bankanın likiditesini olumsuz etkilersin. bankalar her ne kadar parayı sevse de bu yüksek mevduatın getireceği risk faktörünü göz önünde bulundurmak zorunda.

meblağ arttıkça faizin düşme sebebi bu olabilir.

Toplumlar genel itibari ile kendisi ile bir gordugu ya kendinden ustun gordugu medeniyetlere ilgi ve ozen gosterir. Biz de afrikalilar in adini o kadar umursamiyoruz. Ayrica mesela uluslar kendinden yukarida gordugu ulkeleri haritada bulmakta da daha becerilidir. Atiyorum danimarka yi bos haritada bulmak iki saniye iken angola yi bulmak zor. Neden boyleyiz? Nacizane fikrim ne dogulu ne batili olabildigiz icin eziklik uzerimize cok yakisiyor

avrupa'da bahsettiğin mevzuya bir ölçüde özen gösteriliyor. abd'de çok sallamıyorlar ama, haklısın.

Amerikalı spikerler Hidayet Türkoğlu'nu düzgün okumaya kasıyorlardı.

amerikalılarda dil konusunda bir tembellik var. nasıl olsa bütün dünya ingilizce konuşuyor, konuşmaya çalışıyor. adamlar da yabancı dil öğrenmiyor, öğrenmeye ihtiyaç duymuyor. e haliyle yabancı dil konuşmanın, öğrenmenin, farklı bir dili telaffuz etmenin inceliklerini bilmeden yaşayıp gidiyorlar. isimleri doğru telaffuz edememelerinin sebebi bu bilinçsizlik olabilir.

bizim için durum aynı değil. biz ingilizce bilmezsek iş bile bulamıyoruz. lisede üniversitede uzun mesai harcıyoruz bu dili öğrenmek için. ingilizce öğrenirken aslında her bir dilin bir metodolojisi olduğunu öğreniyoruz, bu kafamıza kazınıyor. james'e amerikalıysa jeyms dersin, kolombiyalıysa hames. jeyms'i zaten bilirsin, ama hames'in hames olduğunu bilmeyebilirsin, sadece farklı bir telaffuz ihitmali olduğu kafanda vardır, doğrusunu öğrenirsin o şekilde telaffuz edersin. her dilin farklı bir telaffuzu olduğu bilinci vardır sende çünkü.

@juninho yok ben tersini dedim, adamlar Türkoğlu demeye çalışıyordu dilleri döndüğünce. Ğ olmuyordu ama ilk günlerdeki "törkaglı" telafuzunu yapmıyorlardı.

bizimkilerin de standardi belli degil ki?

bir macta bir spiker "van persi" diyor, digeri "van porsi" diyor. biri van biri fan diyor.

bir macta biri "soza" diyor, biri "sosa" diyor.

bir macta biri "kuyt" biri "kayt" biri "koyt" diyor.

bireysel bunlar bence. bir ulke spikerleri toptan bu yoruma katilamaz.

fifa 16'da spiker tolgay ali asian diyor:)

Yabancilar vs. Turkler

Dunya vs. Turkiye

Nasil boyle buyuk genellemeler yapiyorsunuz anlamiyorum. Yabanci dediginiz kim?

Bir Hirvatistan, ABD, Italya ornegiyle tum dunya genellemesi yapilir mi? Turkleri de burada Ismail Senol temsil ediyor!

Bir de yabanci anlayisiniz hep ayni: Avrupa kokenli beyazlar...

"Yabancilar(?) kendi dillerinde okuyor, biz neden (onlari taklit edip) kendi dilimizde okumuyoruz" demek ezikligin en alasidir.

traveller herkes anlamis ve guzelce cevaplamis. sorunu biraz da kendinde arasan, her soruya sacma sapan sorularinla cevap vermektense, duzgun cevap versen daha yararli olacaksin topluma.

bence eder.
ama işe de bağlı tabi 1 tıl masabaşında excel ile uğraşmakla mühendislik arge-ürge alanında projelerde aktif rol almak aynı şey değil

bir yılda çalıştığın işten öğrenebileceğin her şeyi öğrendiysen etmez, fakat bunu yeni iş yerine başvururken belirtmende fayda vardır.

yerine göre değişir.

sadece 1 tane bu şekilde 1 yıllık deneyim varsa sorun değil ama birden fazla varsa işte o vakit sıkıntı. kafalarında bir şüphe oluşur.

''fark eder mi'' kısmına gelirsek, yaptığın işe, sektöre göre değişir.
''öğrenebileceğim her şeyi öğrenmiştim, ikinci sene kendimi tekrar edecektim o yüzden daha fazla şey öğrenmek ve yeni fırsatları değerlendirmek istedim'' gayet tatmin edici bir açıklama olacaktır yeni iş arayışındaki mülakatlarda.

bence farketmez. ama iş arayacaksan işi bırakmadan ara. ikinci seneni iş arayarak geçirebilirsin mesela. hem tecrübe devam eder hem de iyi bi iş bulana kadar çalışırsın.

sakın işi bırakıp iş arama.

nö.

Biz tam gün çalıştığımıza göre herhangi bir özel veya kamu kurumunun yarım gün çalışması mümkün değil.

biz öğlen çıkıyoruz. özel sektör. bankalar tam gün ama.

bence gayet yeterli. Gs nin stadı boş kalıyor çoğu zaman.

bir yükseklik sınırı vardı diye biliyorum stadyumun, hatta bir ara sınır aşıldı diye çalışmalar durdurulmuştu ibb tarafından. komikti çünkü stadın hemen arkasında, boğazın silüetini piç eden, uzaydan indirilmiş gibi duran o iğrenç uzun plaza var.

bu yüzden arttıramadılar herhalde kapasiteyi.

mevcut yerinde ancak bu kadar oluyo. maksimum kapasite bunu karşılıyor ancak. bunu da trübünleri yüksek yaparak sağladılar zaten. heyecanlı bi maçta gol olunca neler olur düşünemiyorum ben. çok yüksek :)

28bin kişilik inönüde çıkarttığımız sesi düşününce 41bin gayet süper bir rakam. maksat daha fazla insanın izlemesiyse yukarıda söylendiği gibi ruhsat tavan yüksekliği gibi mevzulardan dolayı ancak bu kadar ayarlanabildi.

Eyvallah kardeşler, tahmin ettiğim sebepleri siz de teyit ettiniz. Yeni stadımız hayırlı uğurlu olsun.

bunun sebebi diye olaya düz bakılamaz. şirket prensipleri farklılık gösterebilir. a şirketi, üniversiteden mezun olan elemanı yüksek lisans yapmaya teşvik edip elinde daha uzun süre tutmak isteyebilir. bu aynı zamanda maaş konusunda da düşük seviyelere eleman çalıştırmak için bir yöntem olabilir. b şirketi ise askerlikle ilişiği kalmamış kişiyi, devamlı çalışabileceği kanısıyla, hem de yetiştirme anlamında elinde tutmak için bu yola başvurabilir.

ana sebep tabii ki ilgili pozisyonun 5 ay boş kalacak olması. özel sektörde böyle bir lüks yok. 5 ay kısa bir süre değil.

bir de askerlik nedeniyle ayrılacak adama kıdem tazminatı ödemek zorunda şirketler. bu da bir etken olabilir diyeceğim de zaten ilk söylediğim başlı başına yeterli bir sebep.

o 5 ay boyunca işler aksamasın mantığıdır.

asıl sebep bekleme olayı değil. askerliğini yapmamış birey, gün gelir en stresli dönemde, en lazım dönemde ben askere gidiyorum diye kaçar gider. ona engel olamaz şirket.

tazminat

@acemi,

diyelim ki, askerden döndükten sonra çalışmaya devam etmek istediğini yöneticilere bildirdin, üstüne tazminat vs. de talep etmedin. en nihayetinde ceo değiliz ki.

ben yanlış düşünüyorum galiba.

eğer şirketin gerçekten işine yarayan bir çalışanı iseniz şirket de düzgünse askerlik sonrası sizi işe alabilirler. şuan çalıştığım firmada bir elemanları 3 yıl çalışmış askerlik dönüşü adamı asker dönüşü tekrar işe aldılar hani güvenilir eleman ayağına. başka bir arkadaşım arçelik'te çalışıyordu onlara da askerlik dönüşü şu kadar zaman içinde dönecem diye yazı imzalatmışlar hak düşürücü süre olarak. ama şirket küçükse, sen gittikten sonra başkasını alacaklarsa ve döndüğünde ihtiyaçları olmayacaksa büyük ihtimal pek sıcak bakmayacaklardır.

Allah 'im neydi günahım

Sultan süleyman

radiohead var.

www.youtube.com

high hopes. ötesi yok.

koyaanisqatsi: www.youtube.com

Sanırım belgeseliyle birlikte izlemek etkisini daha da arttırır.

slow day. www.youtube.com

factotum'da çalmıştı. hala ünlenmemiş ama çok iyidir bu albüm.

www.youtube.com

bi de dhafer youssef'tan yabay;
www.youtube.com

ve 27th century var www.youtube.com

ayrıca mfö; adımız miskindir bizim ; www.youtube.com

ve mevsimler; www.youtube.com

aşk her şeyi affeder mi?
cacık - barış manço

welcome to the machine - pink floyd
yaşamak istemem - yavuz çetin
time - pink floyd
wasted years - iron maiden,

Edit gelecek.

www.youtube.com
h2g2 faktörü tabii.

ben randevulaşıp gitmiyorum, zamanında onlar çektirdi sıra bende.

benim ilk kez bugün başıma geldi bu olay. cv'mi istemiş, mail attım akşama doğru. işimden de memnun değildim isabet oldu.

şuan ki işimi linkedin üzerinden buldum. nezaketen de olsa geri dönüş yapıyorum mutlaka.

Olur ya başka bir teklif olur, "böyle bir tip vardı dur ona da atalım" derler ümidiyle daima olumsuz da olsa geri dönüş yapıyorum iş teklifi/görüşme mesajlarına.

Bi kaç kez cevap verdim görüşmelere de gittim. Destekliyorum

iş ciddiyet gerektirir, hiç cevap atmayıp koy götüne derseniz zamanla adınız çıkar demedi demeyin.

Ulen bize de biri yazsa is teklifi etse die bekliyoruz.

Profesyonel davran olumlu ya da olumsuz cevabını nazikçe yaz.

Tesekkuler su an icin dusunmuyorum minvalibde bisey diyorum ama sonra bilmiyorum geri donerler bi yoklalarlar mi

her ne kadar türkiye'de sosyal medya platformu gibi görülüyor olsa da linkedin ciddi bir ortam. gelen mesajlara cevap veriyorum.
hatta bir arkadaşım linkedin'den iş bile bağlıyor.

Önceleri ben de nezaketen olumsuz cevap yazıyordum ama neredeyse her hafta böyle bir mesaj aldığım için artık uğraşmamaya başladım. Açıkçası bu mesajları atan İK uzmanları da her gün bunun gibi belki de 30 tane mesaj attıkları için nezaket cevaplarını pek iplemediklerini düşünmüştüm. Neyse cevap döneyim bari artık.

@paradoxical +1

Çok ciddi adamların bile Linkedin profili var ve asıl kullanım amacı bu zaten. Adamla direkt iletişime geçebiliyorsun yani, böyle bir imkan nerde var? Amacına uygun kullanıldığında mucizeler yarattığını da gördük. Nezaketen bile olsa cevap yazılmalı.

aylık 45 bin kiraya eski kiracıyla anlaşamayıp 55 bin aylık + 2 milyon hava parasına yeni birine kiralama imkanın olsa sende eski kiracının gözünün yaşına bakmazsın.

firmaların uzman ekipleri geliyor, ölçüm biçim yapıyorlar. onların raporuna göre teklif sunuyorlar. pazarlığa girmiyorlar.

fakat içeride kiracı varsa dükkan sahibi kiracıyı kafasına göre çıkartamıyor. türkiye'de yasalar kiracıyı korumaya yönelik. isterse dükkan sahibine 10 katı kira bedeli teklif etsinler. sözleşme var mı var. anlaşmadan hiçbir yere gönderemezsin.

dükkana hava parası ödüyorlar çom istedikleri bir yer ise. Ama öoğu popüler mekanda sıraya giriyorlar yer boşalsında biz girelim diye.

dönmese bile 100 gram eti yani kıymayı 1 kilo et fiyatına satıyorlar daha ne olsun?

köfte türkiye'de iyi giden bir yiyecek. o bahsettiğin markalar her avm'de var neredeyse. iş yapıyorlar yani e futbol seyircisi de hitap ettikleri kitlelerden zaten. şaşılacak bir şey yok yani.

haci sen hic gitmedin mi bu koftecilere, nasil para bastiklarini gormen lazim.
sultan ahmet koftecisi de hic bi numarasi olmayan kofte bu arada. 16tl idi 5 veya 6 tanesi.

adamlar bireysel reklama değil toplumsal reklama kaçmış.

bunlar bu şekilde sizin aklınızda yer edindiler ve bu tarz yerlerde reklamları olması artık onları kaliteli göstermeye başladı, belki kaliteliler ama bi nebze akılda kalacaklar. yemek için sayacağınız isimler arasına katılacak hafızanıza isminiz gibi yerleşecektir.

Evet köfte Türkiye'de iyi giden bir öğün ama, abi en son ne zaman Sultanahmet Köftecisi'ne gittiniz. Şahsen ben gitmeyeli kafadan 2 sene olmuştur. Gördüğüm kadarıyla AVM'lerde de çok fazla iş yaptıklarını sanmıyorum.

Makro, mikro ekonomiden pek anlamam tabi. Belki totalde çok iyi para kazanıyor ve toplumsal reklamlara geçmeye başlamış olabilirler.

İnanılmaz kar ediyorlar çünkü.

Dışarıda döner dışında kırmızı etli bir şey yiyemiyorum. Döneri de tadı yüzünden yiyorum, çok güzel lanet olası şey.

Çünkü felaket pahalı ak. Cebimde genelde para olmuyor onu yiyebilecek, döner yiyorum olunca da. Ha döneri falan siktir etsen de 6 tane köfteye 15-16 lira verilmez. Benim dershane yakınındaki Sultanahmet'te kampanya oluyordu köfte ayran çorba 15 lira mı neydi gidip yiyordum. Ama onun dışında hesabı ben ödüyorsam hayatta yemem köfte falan. Mis gibi yerim evde ak.

kimseye söylemiyorum. hoşuma gitmiyor. sonra benim muhasebemi yapmaya başlıyorlar, uyuz oluyorum. bir yere gidelim diyor, param yok diyorum, "nasıl paran yok, x lira maaş alıyorsun!" diyor. böyle diyaloglar yaşanınca karşımdakine kafa atasım geliyor. en sevmediğim şeylerden birisi, dışarıdan birisinin benim paramın muhasebesini yapması.

Maasi sormak yerine ev kirami soruyorlar, oradan cikarim yapiyorlar direkt soramayanlar. Onun disinda kimse maasimi sormadi.

çok sorulmuyor ama söyleyen oldu mu da çok saklayamıyorum.

ilk ''alıyoruz bir şeyler'' diyorum, yine ısrar ederse mecbur söylüyorum.

niye bu kadar merak ettiyse?

ben de çok yakınlarım harici söylemiyorum, her bayramda dayım, babannem filan sorunca da geçiştiriyorum. aynı şekilde benim de sürekli paramın hesabını yapan tipler çıkıyor çünkü. mesela telefonumun ekranı kırık ama telefon çalıştığı için değiştirmiyorum artık gittiği yere kadar kullanayım diye. hemen biri damlıyor "o kadar para alıyorsun evin çocuğun da yok bir telefon alamıyor musun?!!" diye. tatile giderim "Ohh gez tabii para var huzur var" lafları. bunu diyenlerin hepsinin de maaşı benden yüksek, iki kat sinir oluyorum o yüzden.

mesleği internete yazınca görebiliyorlar söylesem de söylemesem de değişmiyor

maaşımı yalnızca annem bilir, babam bile bilmez. hiç bir arkadaşım, akrabam bilmez. bazen bir maaş aralıgı söylerim o kadar. sonra hesap kitap yapan oluyor, az alıyorsun diyen oluyor, çok alıyorsun diyen oluyor, canımı sıkıyorlar.

Net rakam vermiyorum, şu civarda diyorum soranlara. Aile bile tam ne kadar maaş aldığımı bilmiyor. Kel alaka insanlar sorarsa da işte idare ediyoruz vs diye kıvırır rakam vermem.

Ne kadar kazandığımı soran olursa söylerim, kasadakini asla.

Evet

düşük olduğu zamanlarda söylerdim de şimdi "ne varlık ne yokluk çekiyorum" diye geçiştiriyorum.

millet araştırıyor, biliyorlar zaten ne kadar aldığımı.

hayır

@want2die her arkadaş ortamımda bahsi geçiyor bir şekilde (:

memur olduğum için zaten merak eden her insan internette 10 saniyelik bir arama ile aşağı yukarı bir rakamla öğrenebiliyor.

soran alakasız biriyse söylemiyorum da, genelde tanıdıklara ortalama bir rakam söylüyorum, zaten ek ödemeler her ay değiştiği için doğrudan ben de nokta atışı rakamı bilemiyorum, kuruşu kuruşuna.

Isler cok kotu aylardir maaslar yatmadi deyip ayar ediyorum ibneleri. Artniyetli kiskanc cok adam var piyasada.

Üzülmek zorunda değil ki kimse. Bu tutumları nefret söylemine kaymadığı sürece üzülüp üzülmemeleri bence çok problem değil.

Not: Orta Asya/HDP

Doğru ve yanlışlar çatışıyor olmasın? PKK bir terör örgütü,bunu yok saymanız bu gerçeği değiştirmiyor. İsteyen, istediğinden beslensin, terörist ölmüşse umurumda olmaz.

Bu arada yazdığım şey bugünle alakalı değil, genel düşüncem.

@Frederick Co devrim olacak, az kaldı. Yav he he.

thy hostesine geçenlerde yolda yürürken araba çarpmış, kadın ölmüştü. pisi pisine ölüm. hiç tanımıyorum ama üzüldüm bayağı. neden? çünkü gayet hepimizin başına gelebilecek bir şey. gencecik insan, yolda yürürken..

bomba patlıyor, ölüyorsun. bu da gayet hepimizin başına gelebilecek bir şey. ama bir fark var. birçoğumuz miting, eylem falan bilmeyiz. yani işimiz olmaz.(gezi'yi saymazsak, o bir istisnaydı)

o yüzden suruç, ankara katliamlarının bizim başımıza gelme ihtimali düşük. çünkü o meydanlara çıkan topluluklarla pek alakamız yok. o yüzden kendimizle tam özleştiremediğimiz için öyle acayip üzülmüyor olabiliriz. ama berbat bir olay tabii. yaşadığın ülkede böyle bir huzursuzluk ortamının olması.

Bunu "öbür tarafa" da soruyorsun değil mi ? Asker ölümüne üzülmeyenlere. Ayrıca rica edeceğim resmi bir unsur olan asker-polis ile ne olduğu belli olmayan illegal unsurları bir tutmayın. Hatta bak ben terör sorunun hemen çözeyim. Bu ülkede hiç asker polis ölmesin hiç yasa dışı bir olay olmasın terör sorunu da kalmaz. Hepsi bu kadar.

oluye sevinen adam insanim diye gezmesin. bunlar genelde kendini gerceklestirememis, olmamis kafa larin dusuncesi. ve bu kafalar egitimle falan da duzelmiyor ne yazik ki, eseklik baki kaliyor. biatci, ummetci, hulooocu tipler. adam 100 kusur kisi oldu diyosun cikip da ben buna uzulmedim ki onlar terorist diyebiliyor. insanliktan nasibini alamamaktir bu, cahilliktir (egitimle kaybolan cehalet degil kastim)
hayatinda ankara nin dogusunu gormemistir ama toror toror der,
bedelli askerlik pesinde kosar (hos, bence kimse askerlik yapmasin da bu heriflerin mantigiyla ters oldugu icin yaziyorum)
polisten ceza yese ana avrat kufreder, ama sehit haberi duydugunda polis seven olacak kadar da iki yuzludur
neden sonuc iliskisi kurmaktan acizdir, ornegin;
babus bi dusunsene hdp baraji asmadan once neden teror yoktu piyasada?
Neden erdogan isid i vuracaz deyip de kuzey irak taki pkk lilari vurdu (catismasizlik ortami varken yapiyor bunu)
Neden hdp mitinglerinde bombalar patliyor, insanlar oluyor?
bu sorularin cevaplari sana hic mi bisey anlatmiyor

kimse üzülmek ya da üzülmemek zorunda değil. ve evet terörü lanetliyorum.

lanetlediğim terörden ne farkım var, şöyle izah edeyim: hiçbir zaman insan öldürmeyi aklımın ucundan geçirmedim. şiddetin karşısında durdum. hiçbir zaman üzerime bomba alayım da onlarca kişiyi katledeyim ya da bir yerlerde bomba patlasa da benim gibi düşünmeyen adamlar ölse gibi bir fikre haiz olmadım. dün de orada ölenlerin bir tanesi için bile kötü düşünmedim. keşke, ama keşke şu anda hayatta olsalardı.

ölenlere sevinmek, insanlık kavramını öldürmektir, bunu kabul edelim. ölenlere sevinen varsa, geçmiş olsun. ama ölenlere üzülmemek başka bir şey. bunu sevinmekle aynı kalibrede tutuyorsan, sana da geçmiş olsun. hiç öyle göz seğirmem falan yok. kendi açımdan oldukça normal bir pazar geçirdim/geçiriyorum. şu anda viskimi yudumlayıp, yeni keşfettiğim bir grubu dinliyorum. cuma nasıl bir gün geçirdiysem, bugünümde de hiçbir farklılık yok. 'yok, bu olaylardan mütevellit benim cumamdan pazarıma farklılığım oldu' diyene de saygı duyarım, fakat pek de gerçeği yansıttığını düşünmüyorum. yanılıyorsam da özür diliyorum böyle düşünenden.

asıl ben teşekkür ederim.

düzeltme: üzülmedim demedim. bazı heyecanlı arkadaşlar öyle algılamışlar. ölenlerin içinde çocuklar da var; yapmayın, etmeyin... insanız tabii ki üzülüyoruz. vurgulamak istediğim, eğer o ölenler içinde yakinen tanıdığınız yoksa, 'üzüldüm' demenin, ister istemez sözde kalacağı. ateş düştüğü yeri yakar. ve fakat bu yüzden düzenimi değiştirmedim, rutinim devam etti. samimi bir yorum yaptım.

kor bir adamin ucuruma dogru yurudugunu dusun ve sen onu engelleyebilecek bi durumdasin.
eger onu engellemiyor, olmesine izin veriyorsan "ben ittirmedim ki" bunda bir beyis yok diyor ve masum olduguna inaniyorsan,
iste olenlere uzulmeyenler de ancak o kadar masumdur.
karinca ya bile istemeden basarsam icim acir birak bir insanin olumune uzulmemeyi.
hayret ediyorum boyle dusunen hastalikli kafalara, "insan" misiniz gercekten?

diğer insanların ölümleri bireyleri ölen insanlara olan yakınlıklarıyla doğru orantılı olarak etkiler genelde.

ama bu kişisel yaşantıda geçerli olan bir şey genel olarak, yine de ölümlere üzülen insanların hayatlarına uzun vadeli bi etkisi olmaz, doğal bi tepki bu.

bu tür felaketlerde toplu ölümler gerçekleştiği zaman ortalama insan tepkisi mide etrafında oluşan korkudur. ölen insanları tanımaz çünkü çoğunluk ama üzülürler, tepki gösterirler, çünkü empati kurarlar ve bilirler ki kimse böyle bir ölümü haketmez, hiç kimse ölmeyi haketmez.

ölüm hakedilen bir şey değildir, 2., 3. şahısların insafına bırakılamaz bir bireyin yaşamı, toplum olarak her bir kişiyi dengede tutan çizgi de tam olarak budur.

dolayısıyla bu ölümlere üzülmediğini, hatta sevindiğini söyleyen insan eğer çok ağır ruhsal problemler içerisinde değilse(kesinlikle iğneleme değil bu), gerçekten sevinmez, sadece olayı tam olarak kavrayamaz, gazetede televizyonda gördüğü bir olay olarak alır bunu ve ölen insanları metalaştırır kafasında, örneğin onlara terörist der, insan olarak değil terörist olarak görür böylece bilinçaltında onun için ölen bireyler birer insan değildir, üzerine düşünürse bunu kendi de farkeder.

ölümlere sevinen insanları çok ciddiye almayın bu yüzden, bilin ki onlar olayın ciddiyetinin farkında değiller, olay anında ya da sonrasında orada olsalardı, o sahneyi o kan gölünü görselerdi emin olun onların da içleri parçalanırdı.

terörist de olsa, asker de olsa, başbakan, cumhurbaşkanı, abdullah öcalan, senin benim gibi ortalama bir insan da olsa, kimse ölümü haketmez.

teröristin ölmesine ne kadar üzülüyorsam içinde o teröristlere zerre kadar da olsa sempatisi olan insanın ölmesine de o kadar üzülüyorum.

Senin gibi pkk destekçileri ölse üzülmem mesela.

ben ölenlere üzüldüm çünkü orada ölüp doğrudan pkk'lı olarak görebileceğimiz çok kişi yoktu. ama üzülmeyen arkadaşlarımın fikirlerini aktarayım.

onlar düz bir hesap yapıyorlar: hdp = pkk = asker düşmanı/terörist

bu durumda hdp'ye oy veren, gönül veren herkesi doğrudan düşman olarak görüyorlar.

ayrıca ölen teröristlere üzülüp üzülmeme konusunda onlara biraz daha yakınım ben. (ankara da katledilenlere terörist gözüyle bakmıyorum, dağdakilerden bahsediyorum)

onlara biraz daha yakınım ama onlar gibi atıyorum "ölsün gebersinler" den ziyade "yıl olmuş 2015 hala devrimden bahsedip milliyetçilik güdüyorlar" diyorum.

yani çatışma esnasında ölen pkk'lılara ne sizler gibi üzülmüyorum.

ama bir hata yapıyosunuz o da şu; pkk'lılar örgüte gönüllü olarak katılıyor. kaçırılanlar, zorla götürülenler istisnadır. asker ise zorunlu gidiyor genelde. bu yüzden iki taraftan ölenleri asla bir göremem. mehmetçik dediğin; hayatında silah tutmamış gariban çocuklar. ama karşı taraf "biji obama" diyen, üst aklın taşeronluğunu yapan çapulcu grubu.

buradaki tum fasist arkadaslar icin temennim, umarim fasizmin magduru olmazsiniz.

4 yıl önce işten kovulan bir arkadaşım bir süre sonra kovulmak başıma gelen en iyi şey olmuş dedi. Çok daha iyi maaşa daha rahat bir iş buldu. İyi ki kovuldum diyordu. Bu işler nasip şans diyorum.

hemen işsizlik maaşına başvur. sonrasına bakarsın.

bizden de yakın zamanda 4 yıllık bir çalışan kovuldu. basond'un dediğinin aynısı gerçekleşti, daha iyi bir yerde daha iyi bir maaşa iş buldu çok geçmeden. sadece o anki kovulma psikolojisi kötü.

tazminat da alacaksındır. biraz ara verip tatil yaparak bu arada ince eleyip sık dokuyarak yeni bir iş bakarsın.

4 senelik tecrübe bir mühendisin iyi bir iş bulması için yeterli. Biraz iş aramayla uğraşacaksın ama sonucunda muhtemelen iyi bir yere girersin tekrar, sıkma canını.

gerçek mobing bu değil.

değil.

mobbingin mobbing sayilmasi icin en az 6 aydir devam ediyor olmasi gerekiyor.

soruya cevap: gercek mobbing bu degil +1

Mobbing değil de daha çok kezbanlık gibi.

mobbingi falan bilmem de gün gelir birisi indirir kafayı o denyo herife. çapsız çapsız müdürlerin insanları ezme çabalarına ayar oluyorum.

o stajyer arkadaşın alıp başını çekip gitmesi lazımdı o olaydan sonra. google'da mı staj yapıyorsun abi. vazgeçilmeyecek kadar önemli bir staj mı merak ettim yani. hiçbir şey gururdan önemli değil.

değil, öp başına koy

degil.

@zx
devlet dairesindeki is guvenligi toplantisinda en az 6 ay sarti oldugu soylendi.
ozel sektorde baska ise bilemem.

ne mobbing ne ezme gördüm ben bu olayda. gayet normal davranmış.

hangi müdür, stajyeri sallayıp da masasına kadar gider iş anlatır.

değil. muhtemelen gergin bir ana denk gelmiş. stajyerin masasına gidip nasıl yapması gerektiğini anlatması da şukela aslında.

ek olarak stajyerin burda dikkat etmesi gereken kişi müdür değil, ona yardımcı olması gereken diğer çalışanlar. en çok onlara karşı dikkatli olsun, şöyleyin ona.

Cok kolay sinavlar. kpmg online oluyordu en son. Ama bunlarin alimlari bitmedi mi daha benim bildigim eylulde basliyorlar artik.

aynen bunlar da eylül için hazırlık =) ne gibi sorular peki ?

Cok basit bir sinav, normal bir ingilizceyle yapabilirsin.

kpmg'de writing ve listening yoktu diye hatırlıyorum. grammar, reading ve vocabulary bilgsini ölçen bölümler vardı.

ingilizcen orta düzeydeyse halledersin çok rahat.

karper peynir kaç kalori haberin var mı:) 3 dakika yumurta haşlayamıyorsun burdan gelecek önerileri hazırlamak için de uygun vaktin olmayacaktır muhtemelen. ben evden 6:45'te çıkıyorum. 6da kalkıyorum ve salatalık/domates/peynir/zeytin muhakkak yiyorum. az ekmek tüketiyorum, şekerli şeyler tüketmiyorum (reçel, bal). tok tuttuğu için biraz sütle müsli yiyorum.

mini minnacık kokteyl domateslerden alıyorum,
bir buzdolabı poşedine peynir, diğerine ise domates, salatalık, nane koyuyorum.
Misler gibi.

@mula valla kala kala karpere kaldım işte sen düşün :)

evden 6:45 te çıkıyorum ben de, o saatte bir şey yiyemiyorum istesem de.
yumurtayla olayım da haşlama kısmı diil, ancak rafadan yiyebiliyorum, o halde işte yiyemem sanırım :)

bilemedim.

duyuru bana kahvaltı bul allahsız!
:D

kepekli ekmeğe beyaz peymnirli domatesli tost :) Yağsız yapınca fena bir çözüm değil.

5,30'da kalktığım için akşamdan hazırlıyordum.
2 haşlanmış yumurta
1 adet iki tam buğday ekmeği dilime arasına konmuş salam peynir
1 adet iki tam buğday ekmeği dilime arasına konmuş fındık veya fıstık ezmesi, tereyağ, bal.

hafta sonları tatilken, omlet, kuru üzümle yulaf ezmesi, varsa yeşillik, domates, peynir, zeytin, bal, tereyağ, reçel.

edit: yumurtayı evde yiyorum, diğerlerini ofiste.

nasıl ofislerde çalışıyorsunuz siz beyler,
her yeri yumurta kokutacaksınız

cocuklarin beslenme cantalarina kydugu iki tarafli kaselerden aldim.

evden cikmadan once salatalik ve domates dogruyorum kup kup

bir kac zeytin ve bir dilim beyaz peynir sigdiriyorum.

pogaca acma falan yemiyorum. varsa bir dilim ekmek aliyorum yoksa ekmeksiz cayla yiyorum sabah. isyerinde pc basinda sabah rutin isleri yaparken ufak ufak atistiriyorum

Sabah 5'de kalkıyorum. Tereyağına bir yumurta, peynir, bal, çay ve biraz da ekmek.Bu kadar erken kahvaltı olunca öğlen tam kararında acıkmış oluyorum. İşyerinde kahvaltı yaparsam öğlen yemek istemiyorum ama sonrasında acıkma ihtimaline karşı tok da olsam zorla yiyorum.Bu da insanda sıkışma yapıyor ve öğleden sonra uykum geliyor.

Sanki çok zaman alacakmış gibi geliyor ama öyle aman aman bir zaman almıyor.

Benim isyerinde musait mutfak-kafe arasi bir yer oldugu icin benim yontemim yumurta pisirme makinasi ile isyerinde yumurta pisirmek...akari kokari olmadan bir seferde bir kac gunluk yapabilirsin...buzdolabi varsa biraz da kasar peyniri tamamdir...

@michael_knight; tabii yaa cherry domates, nası da düşünemedim! saolasın :)
domates sulu sulu götüremem akar falan diyodum..
yanına beyaz peynir, bikaç zeytin, salatalık, budur!

bugün migrosta lavaşkiri (her nasıl yazılıyorsa) 24 lü karperi beslenme kabı hediyeliydi heheh ona koyarım :))

herkesler ne güzel mükellef kahvaltılar yapıyormuş valla özendim :)

tişikkirler duyuru, oh afiyetler olsun hepinize, yarasınnn!!! ;)

ofiste en üst katta restoranımız var. sabahları iki yumurta 1 dilim beyaz peynir domates ve maden suyu ile kahvaltı yapıyorum.

ne kadar iğrenç hayatlarınız var. 5'te 6'da kalkıyorsunuz. büyük şehirde yaşamak için bunca çileye katlanılır mı be ya

sabah rutinim;

1) uyanınca; 2 haşlanmış yumurta + fıstık ezmesi + yulaflı müsli
2) spor
3) spordan sonra protein tozu
4) ofise vardığımda yemek için evde hazırladığım kaşarlı + salamlı sandviç

nesfit'in gevreklerini yoğurtla karıştırıp yiyorum

Yumurta haşlama makineleri var. Onlardan al işe. Dolaba da peynir at. Domates, salatalık, zeytin vs. de koyabilirsen oldu bitti.

aynısının tıpkısı. her gün beraberdik mesela bi tanesiyle sürekli sohbet muhabbet bi böyle yavaştan kesildi muhabbet sonra bi kaç kez ben çağırdım geldi ayıp olmasın falan diye. çok sikik bi durum. galiba daha eğlenceli ortamlara girdikçe, yeni arkadaşlarla tanıştıkça siklemiyolar.

Maalesef. Ben aramasam beni hiç sallamayacak, pek gayet de sevip, kıymet verdiğim arkadaşlarım bana "bu ara çok asosyal oldun, kimseyi taktığın yok" diyorlar.. Lan ben neyse bişey demiyorum

ben de böyle olduğumu düşünüyorum. sebebi basit çalışıyorsan iş güç insanı yoruyor, işten sonra evine gidip kafanı dinlemek istiyorsun çalışmıyorsan zaman geçtikçe sorumluluların vs artıyor yine kafa dinlemek istiyorsun bir köşeye çekilip. bu etrafındaki insanlara değer vermemek anlamına gelmiyor sadece birlikte geçirilen zamanın nicelik olarak değil nitelik olarak artmasını istiyorsun. ama sonra bu olay şöyle bir kısır döngüye giriyor:
arkadaşlarınla, dostlarınla buluştuğunda sürekli bu konudan dolayı yakınıyorlar sana, 'olum sen yaşlandın artık, sanki çok çalışıyorsun, kız arkadaşın var bizi unutuyorsun' vb şekillerde dile getiriliyor. ee bu da sıkıcı oluyor zamanla, etrafındaki insanların sürekli bu şekilde yakındığını düşün sonra hakkaten daha nadir görüşmek istiyorsun. sonuç olarak vaziyet anlattığın gibi oluyor.

herkesin boyle bir tane tanidigi vardir denmis, goruyorum ve artiriyorum bir kisi haric tanidigim herkes boyle. baktim muhabbetleri ben aciyorum hep, ilk ben yaziyorum butun arkadaslarima, dur bakayim hic yazmayayim sormayayim nolacak dedim kestim her seyi. su an 1 kisiyle duzenli konusuyoruz sadece :) ya benim arkadasligim kotu ya da cok yanlis cevreler edinmisim hep.

ben yaklaşık 1 senedir birine bunu yapıyorum. vurmadan önce bir dinleyin.

senelerdir hoşlanıp da bir türlü buna adamakıllı yüz vermeyip başka sevgili yapan adam hakkında vırvırvır dırdırdır konuşur, artık aynı mevzuyu dinlemek istemediğim zaman beni adamdan hoşlanmakla suçlar, herkesin her şeyini kıskanır, üstümde başımda laf etmediği şey yoktur, o adamın olduğu ortamda adama yaranıcam diye kaç sırrımızı açığa verdi, kırıtır kırıtır kimseyi bulamaz döner bana sen soğuksun der, benim hayatımda biri olduğunda onu kötüler, hepsini geçtim sürekli hakaret işitiyorum şaka altında lan. ortak tanıdıklarımızdan hoşlanmadığım biri varsa kabahat benimdir çünkü ben soğuğumdur o çok ama çok iyi bir insandır kendime bakmalıyımdır. her seferinde ama. en sonunda "sen şunu dediğinde şöyle hissettim" diye bir duygumu açacak oldum kendisine, vayyyy efendim ben neymişim. ondan beri kendi kesti muhabbeti çok da şeyimde.

kendi derdimi kustum konudan saptım. eğer siz de vırvırvır sürekli aynı şeyleri konuşuyorsanız insanları boğuyor olabilirsiniz. arkadaşlık dostluk demek tek taraflı vırvırlamak demek değildir. ondan şeyettim sevgiler.

selam, benim bu.

neden nefret ediyorsun ki... dünya ikimizin etrafında dönmüyor sonuçta, ben sadece sana yazacak kadar üşengeç birisiyim ama bu seni sevmediğim anlamına gelmiyor. benimle madem bu kadar "samimisin" gelip doğrudan hakaret edebilirsin, gocunmam.

gerçi yine bir şey değişmez.

imza: bir dost.

bazı insanlar bu şekilde ve bunları bu şekilde kabul etmek gerekebiliyor. gerekebiliyor diyorum çünkü bu da sana kalmış. başkası bu durumdan rahatsız olmaz sen olursun. sonuç olarak; hayat çok da uzun sayılmaz. canını sıkan şeylerden/insanlardan uzaklaşmak senin elinde. :)

aynen var ve çok uyuzum kız nikahıma gelmedi ve aynı mahallede filan yaşıyoruz.
bir senemizi ki bu yakın bir zaman her an beraber geçirdik, ağladı zırladı bana günlerce. işsiz kaldı filan.
sonra bir iş buldu bir daha ne aradı ne sordu. ve biliyorum bu konuda çok hassastir. hatta hep arayan kendisiymiş de onu sormuyorlarmış. şimdi ben yazdığımda bile ah canım cicim yapıp gene umursamıyor. gerçekten şaşırtıcı insanlar.

Olmaz olur mu? Artik ben de aramiyorum oylelerini.

yalnız kalmamak için bazı insanlarla bazı dönemlerde arkadaşlık edebiliyorsun ama sonra ortamın değişiyor, hayatına başkaları giriyor o zorunluluktan takıldığın insana haliyle ihtiyacın kalmıyor. hiç kimse vazgeçilmez değil.

vurdurtmam, prensip meselesi

(gerci her gotun bir bedeli vardir, rakama gore gozden gecirilebilir)

Kadin dogum uzmani

diş hekimliği, doktorluk. çünkü insanımız temizliğine özen göstermiyor. diş hekimi olsam hastanın ağzına kusarım. doktor olsam elle muayene yapsam eldivenle bile dokunamam. bunlar haricinde bir de polis

satış pazarlama, ürün yöneticiliği, mümessillik.

o kadar yalaka olamam hiç :(

aşçılık, eski sevgilim ve yakın arkadaşım var aşçı olan ne mesai saati bir şeye benzer ne aldıkları para

tıpla ilgili (doktorluk, hemşirelik,eczacılık, ilaç mümessiliği, medikalcilik) hiç bir iş yapmam.

satış pazarlama.

Torbacılık

devilred +1

ilkokul ve lisede öğretmenlik yapmak da kabus gibi olurdu.

öğretmenlik, tıpla ilgili meslekler

1) hemşirelik.
hastaneye kısa süreli bi giriş çıkışımda bile kendimi envai çeşit hastalık kapmış gibi hissediyorum. ellerimi çatlatana kadar yıkıyorum. bi de insanların pisliği inanılmaz boyutlarda. allah düşürmesin, hastaların hepsine de acil şifalar versin ama o ortamda bulunmak, kan almak, yeri gelip sonda değiştirmek, devamlı öksürüp kusan birileri, üstüne bi de insanlar tarafından sürekli hor görülüp hakarete uğramak, hatta o plastik terlikler, pijama şeklindeki üniformalarına kadar benim için tam anlamıyla kabus bir meslek.

2) hizmet sektöründeki belirli işler: garsonluk, otelcilik, hosteslik vb. Maaş ne olursa olsun "tabi efendim" çekilecek, müşterinin her daim haklı kabul görüldüğü, üstüne üstlük müşterinin kendisinde karşısındaki insana 3. sınıf insan muamelesi yapma hakkını bulduğu, hödük insanlarla muhatap olma ihtimali haddinden fazla bulunan, iş vereninin senin haklarını çok gözetmediği meslekler de ne yazık ki kötü ve güvensiz bir intiba uyandırdığı için yapamazdım.

Emeğe, emekçiye hiçbir zaman hakkı verilmez; bu ayrı konu, sadece "tercih"lerden konuşuyoruz, alınıp gücenmece olmasın.

edit: erkek olsaydım bunlara bi de taksicilik ve kuaförlük eklenirdi.

öğretmenlik.
bir süre yaptım da oradan tecrübeliyim :(

Buyuk konusmayim ama;

Devilred +1 İnsanlari ikna etmeye calismak bana gore degil.
Ogretmenlik. Bir sinif dolusu her telden insanla ugrasmak da bana gore degil.
Masozluk. İnsanlarin vucuyla ugrasmak da bana gore degil.

İnsanlara direkt hizmet verilen hizmet sektoru isleri.