Benim Acer dizüstünün defalarca bozuldu o bahsettiğin yeri. İlkinde servis yaptı, diğerinde epeyce bir para aldılar diye hatırlıyorum. 200 civarı bir şeydi.

120'ye yaptırmıştım kadıköy'de 4 yıl evvel. şu bilgisayar tamircilerinin bulunduğu yer, neydi orası rıhtım'a yakın, orada.

www.ebay.com

aynısı bende oldu (asus) sorun linkini gönderdiğim kartta şarj aletini taktığın pinin kartla birleştiği yerde zamanla eriyor temazsızlık yapıyor, tabi laptop modeline göre kart değişir örnek olsun deyu gönderdim, ebayden 15 dolara almıştım, garantisi yok ve elin yatkınsa kendin değiştir zor bir şey değil

elim yatkın değil maalesef. herhalde sadece soketi değil kartı değiştirmek istersem 200'den çok daha yüksek miktarlar işin içine girecek?

kartın fiyatı öyle bişeydi zaten, sök tak bi parça ekstra birşey yapmana gerek yok yani saatçi tornavidası yeterli. servis fiyatlarını bilmiyorum ama %95 sorun bu

abi olay zaten laptop'u söküp takmak... 50 tane vida var, yapılırken başında durdum aletin.

kessen açıp kapayamam anasını satayım. ha ama adamlar biraz fazla para alıyor, orası gerçek.

parçanın tam adı nedir?

ya belki parçayı değiştirebilirim ama laptopu açıp kapayamam ben de. zaten sırf onun için bile para alıyorlar. ama belki parçayı öğrenirsem bi şekil birilerine yaptırabilirim. tabii sorun oysa : /

eve gidince bakıp yazıcam tam koduyla

Cevap değil ama yazmadan edemem.

Açmaktan korkmayın abiler. Youtube'da detaylı anlatım vardır zaten. Model yazıp aratsanız onunla eş zamanlı ilerlersiniz. Deneyin. Korktuğunuz yerde kapatırsınız.

Sadece video izleyerek iki alakasız bilgisayarın ekranlarını değiştirmiştim. Tamirciler de sizin bilgisayarlardan öğreniyor bunu. :)

www.amazon.com


^^ tam olarak buydu benim getirttiğim parça

alttaki linkte tane tane anlatmış adam ama sorumluluk kabul etmem :)
www.insidemylaptop.com

hangi şehir?

laptopu açtım, benim laptopta böyle bi parça yok, anakarta bağlı şarj şeysi ve anladığım kadarıyla anakartla birleştiği yerden çatlamış. tamir edilebilir mi diye sorucam şimdi bi götürüp ama zor gibi.

istanbul.

Gol panaroma var ona bak yada halkali kazandirir

illa istanbul mu? bence başka şehirlere de bakın.

bloglovin

ay hayır unutmuşum, o daha da rezalet. okumak istediğim yazıyı yeni sekmede açıyor gerizekalı, tiksiniyorum :D

Ben androidde greader kullanıyorum. Muhteşem mi? Hayir ama is görüyor. Feedly fenaydi :/

nekullaniyorum.com

Pick-upları iyi tanırım. Toyota da aralarında performans açısından en iyi ilk ikide yer alır benim için. O yüzden bu terorist grupları anlayabiliyorum (ne iğrenç bi empati lan bu).
Algı değişikliği olsa da olumlu yönde olur. İnsanlar teröristler toyota kullanıyor ben binmem ona diye düşünmez. az biraz işi bilen merakı olanlar bak adamlar bile o zor şartlar için toyotayı seçmiş demekki daha iyi diye düşünür.
En azından konuyla ilgili olan, az çok anladığını düşünen ben böyle düşünüyorum.

coca cola ile ne kadar alakası var toyota da aynı hesap.

saçmalıktan başka bir şey değil.

pickup piyasası ortadoğu için toyota demek

Evet degistirdi. Zengin olsam direk o pikaptan alir kampa falan onla giderim

bikaç tane arap ülkesi gezdim adamlar toyota hastası, en eski modelinden türkiyede görmediğim en yeni modeline kadar her yer toyota doluydu. işid'e beleş pr çalışması olsun diye araç verdiklerini sanmıyorum adamların. onlar toyotayı seviyo diye toyota da onları sevmek zorunda değil. japonları ben de seviom ayrıca <3 şu güzelliğe bak, bin kişi binmişler gene tık dememiş upload.wikimedia.org

edit: yazarı yeni gördüm ya. oo yağlı abi hoşgeldin.

Teroristler toyota kullaniyor diye algisi kayabilen basit insanlar var. Bu insanlar dunyayi yahudilerin yonettigine de inanir. Genellemeyi severler.

japonlar yapiyo diye dusunuyorum. erty_ksknin de dedigi gibi adamlar neredeyse sadece toyota kullaniyorsa toyotaya saygi duymaktan baska bisi gelmez elimden.

Toyota'nin bakım maliyeti düşük bir marka olduğu konusundaki görüşleri pekiştirir en fazla.

saçmalık.

algısı değişen adam kamilin önde gidenidir. ne yani "aa toyota adamlara finansal destek sağlıyor" mu diyelim yani. zaten algısı değişen adamın algısının değişip değişmemesine dünyanın ya da herhangi birinin de ihtiyacı yoktur.

hem sloganı bile güzel.

too yooo toyotaa too yoo toyato too yooo toyataaa giderim senle her yolaa toyotaaa

valla bende de olumlu yönde bir algı oluştu.

bana pikap lazım olsa direkt toyotaya yazılırım, afrikanın ve ortadoğunun sıcağına tozuna pisliğine bozuk zeminine bu şartlarda dayanıyorsa şehirde 100 yıl gideri var demek ki bu arabanın.

(bkz: killing a toyota)

Peder bey afganistan'da çalışmıştı bir ara, neredeyse bütün araçlar toyotaymış. Zor arazi şartlarına dayanan gerçek bir arazi aracı imajı yaratıyor bende tam tersine.

land cruiser 3>

toyota isis bile var, kesin destekliyordur adamlar.
upload.wikimedia.org

avantajı işin olur bi de gelirin.

dezavantajları stres, çok çalışma, sinir sahibi olma.

ücret de ikramiyelerle falan max.2000 olur.

Sıraya girmeden faturanı yatırabilirsin. İlk aklıma gelen bu oldu.

avantajını bilmiyorum da dezavantajları:
sürekli müşteri ile muhatap olmak zorundasın,
sık sık mesaiye kalmak zorunda kalabilirsin,
kasada eksik çıkarsa cebinden ödemek zorunda kalabilirsin.

yalan olmasın ama: asgari ücret + 3 ayda bir çift maaş gibi bir uygulama oluyordu sanki bankalarda, emin değilim ama özel sağlık sigortası yapıyorlar sanırım (bankadan bankaya değişebilir) bir de senede bir ikramiye sanırım.

kuzenim vakıfbank'ta çalışıyor 4. yılı. maaşı 1250 tl. hiç bir avantajı yok.

4.yıl da 1250 nedir ya?
Benim kuzen yazin madoda calisti 3 ay 1200 tl aliyodu zaten.

Lise terk kuzenim 1500 lira maasla calisiyor.

Cevaplar icin tesekkurler. Bi gideyim goruseyim.

gise gorevlisine 2000 tl mi? hangi gise bu :) teb bir arkadasima 900 lira teklif etti gecen sene.

kıyas olsun diye ben de bir şey yazayım. geçen yıl bank asya gişede çalışmam için net 1200 gibi bir fiyat söyledi. üzerine birkaç yüz lira dil tazminatı (toefl) ve 3 ayda bir çift maaş vardı. başka da bir şey var mıydı bilemedim.

piyasa çok kötüymüş. yeni memur 2000 lira alıyor, bilginize... :)

bu 3 ayda bir verilen çift maaşlar (ikramiye olarak adlandırdım) ile ortalama aylık max.2000 demek istemiştim.

tamam tatsız bir durum ama hiç öyle kendini rezil hissetmeni gerektirecek, öz güvenini sarsacak bir olay değil bu. yani seninle direkt bir ilgisi yok çünkü.

madem kendisi senin beklentilerini karşılamıyor, çıkar hayatından olsun bitsin. tamam eski bir arkadaşlık, abi- kardeş ilişkisi vardır arada ama bu arkadaş onu pek sallamıyor demek ki. o sallamıyorsa, sen de sallama.

lise öğretmeni olması hödük olmadığını göstermez. ki hödükmüş. siktiret

uff çok üzüldüm ya, anlıyorum seni. bence o kadar zaman geçirmene rağmen huyundan suyundan pek almamış olmanla teselli olabilirsin. çok afedersin ama hem kart horozmuş hem hödük. salla gitsin.

adam amsalak, bundan senin kendine pay çıkarma çabana anlam veremedim. siktir et. senlik durum yok, erken andropoz böyle işte.

iş karı kız atma olayı olunca en yakın arkadaşınız bile sizi iplemiyor. diyecek birşey yok aslında. adam fırsatları değerlendiriyor kendi çapında

her şeyi anladım da şu çöpü de atıver ne lan. 5 yaşındaki cocuk mu var karsında? ben olsam o çöpü bi tarafına sok deyip çıkardım.

kız varsa var amına koyim içeride sikiş mi var da davet etmiyor. zaten sen de 2 saat oturmazsın yanında. iki laflar cıkarsın kız olsa nolur yani.

vay amına koyim ya o kadar geçmişiniz var bir de. ve aynı şeyi iki kez yapıyor.

ya bak yine çöpe takıldım ben. çöpü de atıver ne ya. vay amına koyim ya.

adam şerefsizliği baştan tanımlamış.

Senin üzülmeni gerektirecek hiçbir şey yok ortada. Boşver. Ailen de artık görüşmesin.
Ne insanlar var ya. Resmen sinir oldum buradan. Ben eski arkadaşlarım için oturup ağların bile.

boşver.

çöpü de şöyle al mk diye kapısına doğru sallayıverseydin giderayak keşke.

Hiçbiri problem değil de "Giderken de çöpü atıver" demesi bariz ibnelik olmuş.

anlattığına göre orası atölye filan değil garsonyermiş. sen yaşın küçükken anlamamışsın.

adam da kültürlü ve önemli bir insan değilmiş. ahlakı bozuk, dışardan insan gibi görünen birisi imiş.

yalnız sen de biliyorsun adamın ahlakını çapkın, atölyesine sürekli kız atar diyorsun. işte burada çelişki var.

zamanında senin de çırak olarak etinden sütünden yararlanmış, başka da adam yerine koymamış. en son çöpü at demesi de üstüne cila çekmiş.

Mea +1 adam deilmis siz adam yerine koymussunuz

çöpe takılmayın bence yaa. değmez bi adamı böyle gözde büyütmek çok daha can sıkıcı. adam vıcık vıcık samimiyesizlik akan biri. böyle birini tanıyor olmak utanç verici. ne kart zamparalar gördüm, böyle kendini kaybeden budalasını çok az.. insan erkek olmaktan utanıyor.

senin daşşağını yesin o,
siktiret ne kafaya takıyon.
sonuçta onun ibneliği. bu arada ailene de durumu anlatman iyi olmuş.

annen baban bu adamın ne mal olduğunu bilmiyorlar mı da ısrar edip seni yanına gönderiyorlar ziyaretine? annen olsam aklım çıkar valla, çocuğumun da aklını bulandırır diye kaç yaşında olursa olsun öyle bir adamla muhattap dahi olmasını istemezdim oğlumun. herkese anlat bence. öncce annene babana tabi, bir daha da gitmiyorum de.

evet, çöp at demesi, kaş göz falan hoş değil. ancak adamın karakterinden bağımsız başka bir sorun var. kusura bakmayın da yıllarca görüşmüyorsunuz, sonra çat kapı gidiyorsunuz. gitmeden önce arasanız hiçbir sorun kalmayacak ama ısrarla aramıyorsunuz.

birinin yanına gidiyorsanız önce aramalısınız.

işe arabayla gidip geleceksen, sakin, park sorunu olmayan yer arıyorsan ve en fazla kiraya 800 tl verebiliyorsan gaziemir derim. gaziemir her yere yakın. havalanına, izbana, metro grossmarkete, altay tesislerine heryere. gaziemir insanı genelde memur ve emekli kesimdir. sakindir temizdir güzeldir.

balçova derim öznel olarak.

alsancak'a izmirin her yerinden kolayca ulaşırsın. her yerinden.

Çok teşekkürler herkese.

@snowflake çok beğendim resimlerden evi. Konuşacağım emlakçıyla. ben aramayı pek becerememişim abuk sabuk şeyler çıkarmış ve boğulmuştum. bilen birinden yardım almak gerekiyormuş gerçekten :))

Güzel yöntem zira farklı yollardan medet umanlar da var :(

www.sacitaslan.com

sizi diğer gezginlerden ayıran bir özelliğiniz olmadığı sürece sponsor ya da haber işleri çok zor. iki kız olarak gezmeniz ya da x yıl geçirecek olmanız birer kıstas değil bence. bunu bugün yapan çok sayıda insan var. sırf gezmeyi geçtim, dünya'yı yürüyerek dolaşan, bisikletle dolaşan, otostopla dolaşan bir çok arkadaşım oldu. bu tarz durumlar bile sıradanlaştı. küçümsemek ya da umut kırmak amaçlı söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. sadece sponsor olmak isteyecek olsam ne beklerdim diye düşünüp fikrimi beyan etmek istedim.

birilerinin size sponsor olması için onlara para kazandırmanız lazım. kimse iki kız güney amerika dolaşıyorsunuz diye size sponsor olmaz. kendi adınıza çok güzel bir iş yapıyorsunuz evet ama bu kimseyi ilgilendirmiyor ne yazık ki.

blog, site neyin açıp orada kendi deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz. olursa öylelikle bir şey olur. yoksa yok.

yukarıdaki arkadaşlar haklı sponsor bulmak kolay değil, belki yanınıza paralı bir sponsor arkadaş bulursanız, amacınıza ulaşırsınız.

blog açın takip ederim. benden bu kadar. iyi eğlenceler.

sponsor sıkıntı. oraya gidin buraya gidin diye bir ton şey isteyecekler. avrupadan asyaya motorla/bisikletle giden bir kaç arkadaşım oldu couchsurfingden hiç biri de sponsoru kendim için geziyorum ben diye özellikle istemiyordu.

sponsor bulunur, bulunmaz değil de insanların sizi izlemesi, takip etmesi lazım. sponsor da buradan reklamını yapıp yolunu bulacak. buraya kadar ki kısmı siz de biliyorsunuz zaten.

gelelim püf noktaya. kaçırdığınız detay biraz fazla kendinizce düşünmeniz veya düşünce yapınız insanların taleplerinden çok uzakta. facebook sayfasına şöyle bir baktım ve karşılığında edindiğim tek bilgi, iki kız geziyor, fotoğraf çekiyor oldu. ne bir tanıtım var, ne orasının neresi olduğunu kafamızda canlandırabilecek, orayı kafamızda yaşayabileceğimiz bir şey var. siz ikinizin gezmesi insanları heyecanlandırmaz, orada yaşadıklarınız insanları heyecanlandırır. kendinizce oldukça maceraperest bir atılım yapmışsınız ki bana göre de oldukça maceraperest bir hareket bu fakat sunumunuz yanlış. daha fazla video, daha fazla fotoğraf, daha fazla açıklayıcı yazı dikkat çekmenizi sağlayabilir diye düşünüyorum.

hani fotoğraf konusunda çok yetenekli bir şeyler çıksa ortaya yine dikkat çekebilir ama bu işten az çok anlayan biri olarak bu konuda da ortalamanın üstüne çok çıkamadığınızı söylemem gerekiyor. kısacası biraz daha detaylandırsanız fena olmaz. oradaki heyecanı veya sizin yaşadığınız mutluluğu insanların algılayabilmesi ve yaşayabilmesi lazım.

www.youtube.com

şu arkadaşı örnek alıp bir şeyler yapabilirsiniz. sadece bu videodan bahsetmiyorum ayrıca. genel olarak profil paylaşımlarına bakarsanız demek istediğimi daha rahat anlayacaksınız.

fotoğrafların rengiyle o kadar oynamayın ya. şuna bakarken gözüm yoruldu yeminlen. soruya cevap olmadı ama fikrimi söyliyim dedim :)

sponsor sizi ne yapsın bacım? ne gibi bir faydanız olacak sponsora? ne çeşit bir para kazandırmayı düşünüyorsunuz? açıkçası hiç umurumda bile olmaz iki kızın gezmesi. yapıyorsanız kendinize yapıyorsunuz sonuçta. facebook sayfanızda da ilgi çekici tek bir paylaşım göremedim, gelecek vaat ettiğinizi düşünmüyorum açıkçası. kimse de siz gezin gelin diye size sponsor olmaz.

ağır konuştum ama gerçekler bunlar.

istanbul'da yaşamak zorundaysan özel. küçük şehire giderim diyorsan devlet. istanbul'da devletin verdiği para az gelir. eşek gibi çalışıp, en berbat trafik saatlerinde trafikte olup özel sektörde düzgün para kazanacaksın mecbur. ama küçük şehire giderim dersen, mis gibi rahat kafa, trafiksiz, kalabalıksız, yeterli parayla yaşar gidersin.

4000 liralik is bulduysan kacirma bence. Kadana yatmazsa ikinci atamalarda tercih yaparsin.

@damdanakan,

yani öyle bir iş yok da ihtimal var. teftiş kurulu için sınava falan girdim. arkadaşım var teftişte ordan biliyorum. her ay 4bin almıyor da dil tazminatı, 3 ayda bir çift maaş ve harcırah dahil olduğunda aylık 4000 civarına geliyor demişti. kafamda milyon tane soru olsa da denk getirmeye çalışacağım bakalım ben de.

Bu arada sen matematik mezunuydun, değil mi? 4000 liralik isi nasil buldun? Ben asgari maaşa talim ediyorum.

Aynen, 4000 veriyorsa ozel

Ya ben de matematik mezunuyum nerde lan 4000 liralik isler. Kasimda tercih yapip 2000 lirami alip oturcam.

Ozeldeki is kesin degil anladigim kadariyla, bir ihtimal. Ben hep kendimi saglama alma taraftari oldugum icin tercih yapardim, gitme şansım da varsa istanbul'dan baska yere giderdim.

bankada dediğin ücretle çalışıyorum, devlet 2000 verse koşa koşa giderim.

2006-2008 yılları arası aylık ortalama kazancım 1500-2000 arasıydı. 2009'da memur oldum. maaşım hala 2000. geri dönmem. satış temsilciliği yapıyordum izmirde.

not: memur yapıcam ben seni :)

(bkz: #31460274)

dsfghfd gaçın la gaçın jaaaccckk reyiz geldi !

ya abi allah sizi inandırsın gidip gidip geliyorum :/

ama olay da öyle boktan ki nasıl içinden çıkacağımı da bilmiyorum. çünkü bankadaki sınavı geçersem mülakatlar aralık başı gibiymiş. o ara atamalar çoktan yapılmış olacak. haliyle ben de tercih yapmış olurum. ama diğer taraftan banka için mülakatlara girersem ve kazanırsam bu kez kpss puanını da yakmış olucam. yani bankaya girdik mi pişman olursak yine elde var sıfır olucaz. zaten yaş olmuş 28, o saatten sonra da kime turşumu kurdururum bilmiyorum. karman çorman ettiler beni vicdansızlar !!

:D

sözlük yazarı kamu personeli sendikasını kurucam ben en sonunda. :)

anlattığın durumda senin çözümün çok basit. aralıkta tercih yapmayacaksın, bankayı kazanırsan başlayıp oradaki durumlara bakarsın. beğenmezsen seneye yazın atama olur onda kesin atanırsın. beğenirsen devam. 2016 sınavı olmadan son tercihe kadar vaktin var. (2016 - mayıs olur ama kesin değil, takipte kalmalısın)

banka olmazsa yaza kadar ikinci atamaları beklersin. sakın, ama sakın puanını yapma. o puan gerekirse özel sektörden kaçış biletin. :)

atanırsın. kesin konuşmayayım tabi yüzde yüz kimse bilemez ama geçmiş yıllar atamalarından yola çıkarak atanırsın diyorum ben. 84,7 iyi bi puan. bi ankara bi istanbul olmasa da orta büyüklük dediğin illere atanma ihtimalin yüksek.

kasım ve haziranda atama oluyor genelde. şimdi bu kasımda olmasa bile haziranda yolucusun bence en kötü ihtimalle.

hangi kurum için soruyorsunuz bilmiyorum ama şu sıra bir çok devlet kurumu sözleşmeli personel alıyor. yönetmelikleri resmi gazetede görünüyordu. çok umutlu olmamanızı tavsiye edicem hayal kırıklığına uğramamak adına. umarım yanılırım.

84.7 ilk atama imkansız gibi daha sonrakilerde olabilir.

atanabilirsiniz ancak bölümünüze bağlı. hangi bölüm mezunusunuz o önemli.

(bkz: kpss tercih rehberi)

Mesleğine bağlı bu. Kimi kadrolar 90 altına inmezken kimi kadrolar 50 ile bile kapatabiliyor. Hangi kadro için sorduğunu söylersen yardımcı olalım. Düz memurluk için soruyorsan bu puanla 2 sene içinde kadrolarda gözle görülür bir artış olmadığı sürece herhangi bir yere atanma şansın yok. Düz memurluğa yığılma olacaktır.

marmara işletme mezunuyum. yds'den de 86 aldım. sözleşmeli ilanlara da bakıyorum. dışişleri'nin sınavına gireceğim haftaya. sağolun yorumlar için. pek umut yok gibi. öyleyse askere gidem ben :/

Yds puanın iyi, p3 dışındaki puanların da hesaplandığı için A grubu kadroları ve sözleşmeli ilanları takip et, puanın kötü değil. Sadece p3 puanınla düz memurluğa girme ihtimalin yok maalesef. Çünkü bu kadroya 4 yıllık fakülte mezunu olan herkes başvurabiliyor. Bu yüzden puanları düşmüyor.

Ayrıca puanın 2 yıl geçerli olduğu için bu arada hazır işsizken askere gidip gelmeni de öneririm. Geldiğinde yine puanınla tercih yapabileceksin nasılsa. İlerideki tercihlerde puanların düşeceğini de hesaba katarsan en mantıklısı bu.

@osurdum un verdiği bilgilerde hatalar var. bir işletme mezunu için p3 84,7 puan iyidir. @osurdum'un bahsettiği kadrolar şartlarında "4001 - herhangi bir lisans programından mezun olmak" şartı taşıyan kadrolar. fakat düz memurluk bunlardan ibaret değildir. bu bilgi çok yanlış.

sadece işletme mezunlarının, ya da işletme, iktisat, maliye mezunlarının başvurabildiği "düz memur" kadroları olacaktır. onlara başvurmalısın. ne kadar az bölümden mezun başvurabiliyorsa o kadar rakibin azalır. atanma şansın artar.

ilk atamada olmayabilir, ancak 2 ya da 3. atamada bence atanabilirsin. verdiğim bkz iyi incele, memur olma şansın çok yüksek.

Megane iii dizel stationwagon
Astra sedan dizel

O iki sıfıra modele bulaşma
Bende aracımi satıyorum ama hatchbag

2012-2013 Focus al. En dolu olandan.

Yazik olur o parayi o arabalara vermeye. Kesinlikle focus 2,5 al. Yani focus 2'nin makyajli kasasi. 2010-2011 model falan. Digerlerine degmez. Focusu bir ara anlatirim. Paralara alinacak en iyi arabadir. Yol tutus, viraj kabiliyeti falan. Sinifinda ustune yoktur.

dizel demişsin ama corolla 1.6 benzinli 50 bindi enson.dizel ne kadar iyi olsa da 100 bin psikolojik sınırı dizelde devam ediyor.miilet 100 bini devirmiş dizeli almak istemiyor.

çok öznel olacak ama citroen c4 cactus e bir bakın. 58000 liraya 1.2 benzinli modeli var. donanımı falan iyi. 1.2 benzinli olması araba 950kg olduğu için sorun olmaz. zaten fabrika tüketim verileri de çok iyi.

arabayı hiç görmedim, 1 yıl içinde sıfır araba da alamam ama webden araştırdığım kadarıyla çok hoşuma gitti.

dostum sen direk blue valentine i anlatmışsın. izlemediysen izle.

candy

"mavi en sıcak renktir", want2die'ın dediği gibi, isteğine uyuyor.

one day, the vow olabilir gibi.

azıcık alakalı olarak da: take this waltz, high fidelity

blue valentine da olur ama o biraz da "evlilikle gelen sorumluluklar aşkı öldürüyor" temalı gibi.

benim de aklıma ilk blue valentine geldi.

500 days of summer

yanlış hatırlamıyorsam vicky cristina barcelona'nın konusuna benziyor yazdıkların.

high fidelity de olabilir. zaten bu tarzda başka film de bilmem. bu soruya standart cevabım high fidelity

Kesinlikle Blue Valentine, ek olarak The One I Love diyebilirim.

Direkt blue valentine en iyi örnektir

çanakkale, bi kere sahil kenarı, canın sıkılır iner çay içersin, tazesinden organik sebze meyvesini yersin, havasıda güzel. yazın atlar bozcada gökçeada yaparsın, bu yaz tam kafaya koymuştum oraya yerleşmeyide işte..zalımsın sistem çok zalım

edirne soğuk oluyomuş hiç gitmedim, o yüzden istemezdim sanırım.
eskişehiri de sevdim ama yaşayanlar bir süre sonra sıkılıyormuş, şehir küçük diye.
izmirde yaşıyorum, çok seviyorum tabi ki.
izmir dışında bir yerde yaşa deseler antalya derdim sanırım.
onun dışında çanakkale de güzeldi.
hepsi güzel^^

çanakkale ile ilgili her detaya cevap verebilirim aklına takılan.

izmirli olarak izmir diyorum.
ikinci tercihim antalya olurdu. illa deniz olacak.

izmir'de yaşıyorum ve gayet memnunum. ama izmir dışında bir yerde yaşamak zorunda kalsam bu yazdığın şehirlerden birinde yaşamak isterdim büyük olasılıkla. çanakkale'de amcam yaşıyordu gitmişliğim var ve küçük izmir gibi merkezi çok güzel ve sakin, antalya da yine izmir'de yaşamasam yaşamak isteyebileceğim bir yer. edirne ve eskişehir soğuk olabilir o yüzden istemeyebilirim ama onun dışında güzel şehirlerdir herhalde(ikisine de gitmedim maalesef).

birkaç şey eklemek istiyorum.

1. antalya; yazları sexks sexks sexks on the beach gibi görünür lakin ki öyledir ama kışları hiç de öyle değildir. kışın tiksinirsin. 3 ay yaz sezonu 5 ay yaz mevsimi iyi güzel ama max. 5 ay ondan sonra her türlü kötü bir şehir antalya.

2. edirne; güzel diyolla bi fikrim yok.

3. izmir; yaşadığın yer önemli diyolla, ki bence de öyle.

4. çanakkale; ufak bir şehir kışın gece sabaha karşı bile sokakta güvenli bir şekilde takılabilirsiniz. edirne dışında bütün şehirler hakkında iyi kötü fikrim var ben çanakkale diyorum. tabii kişisel tercihler önemli. "imkan yok" gibi bir durumu var çanakkale'nin o bir gerçek. izmir'de de imkan var ama çanakkale'nin o güzel kendi içindeki yazlık şehir havası yok.

Antalya, İzmir ve Eskişehir'de yaşamış ve halen Eskişehir'de yaşayan biri olarak İzmir diyorum.

izmir ya da çanakkale

Ay Antalya <3

tam aradığın adam geldi. izmirliyim, eskişehir'de 5 yıl okudum, halihazırda 5 yıldır çanakkale'de yaşıyorum. edirne'ye de 1 haftalığına bir kaç defa gittim. antalya zayıf karnım, iki kere gittim. hiç bilmem.

eskişehir'i çok severim. dinamik ve genç bir şehir. kültürel ve sosyal olarak epey tatmin edici. ancak artık bana hitap etmiyor. yılda bir iki defa gidip vakit geçirmeyi çok isterim ama yaşamak istemem. sebebini birazdan anlayacaksın.

edirne güzel bir şehir, yaşanabilir ama rakiplerinin yanında zayıf kalıyor bence. bu saydığın şehirler ihtimal dışı olsaydı edirne de yaşardım. antalya yı geçiyorum, bilmediğim bir yer.

izmir ise benim evim. yaptığım işlerden dolayı her yerini karış karış gezdim, öğrendim. büyük şehirler içinde yaşamak isteyeceğim tek yer burası. muhtemelen bir gün dönebilirim izmir e. fakat izmir'de yaşamam için gelirimin yükselmesi lazım. izmirde ancak geçinecek bir gelir ile yaşamak istemem. zira izmirin keyfi biraz paran olduktan sonra çıkmaya başlıyor. çok basit bir örnek; yazın her haftasonu kaçacak bir yazlığın olmalı. eş dost gidilir, 2 gün kafa dinlenir, eğlenilir vs. izmirde yaşanır, ancak paran olmalı.

çanakkale ise fiyat perrformans kralıdır. ucuzdur, güzeldir ve kolaydır. doğa falan harika burda zaten. istediğin an, istediğin yerde yalnız kalabileceğin bir deniz kenarı var burada. eskişehir'de o yoktu mesela. evin dışında yalnız kalabileceğin bir yer yok şehir merkezinde. neyse, çanakkaleye dönelim. sakinlik değil de bana eğlence, sosyal, kültürel aktivite lazım dersen o da var burada. izmir, eskişehir ile falan kıyaslama ama iyidir burası da. gittiğin yerlerin olur, tanırsın onları falan. yani küçük şehir diye aklına kütahya gibi bir yer gelmesin. buralarda kızlı erkekli takılıyor insanlar ve kimse kimseye karışmıyor. şehir oldukça güvenli.

şehir ucuz ve sağlıklı. yediğin sebze meyve resmen fantastik. ucuz ve lezzetli. boğaza sıfır 50 kuruşa çay içebiliyorsun hala. (orası istisna gerçi, 1 lira normal fiyat :) içmesi, dağıtması da ucuz. kültürel aktiviteler falan da fena değil. sanat merkezimiz falan var. bienal vardı 1 aydır, yeni bitiyor. konserler falan hep olur. bir de şöyle bir avantajı vardır; 80km çevrende assos, bozcaada, küçükkuyu, gökçeada gibi yerler var. yazın gayet güzel oluyor.

biraz dağınık yazdım ama spesifik sorular sorarsan daha düzgün cevaplarım. üniversite okumaya mı gidiyorsun, çalışmaya mı gidiyorsun, nasıl bir insansın, ne arıyorsun bilmiyorum. ama benim tercihim çanakkale ya da izmir olurdu gelir durumuma göre.

soracağın soru varsa çekinme sor.

Çanakkale. Üniversiteyi orada okudum , mükemmel bir yer.

Hepsi Türkiye ortalamasinin üzerinde yerler yasanabilirlik acisindan ama çanakkale diğerlerinden önde bana göre. Dogasi, tarihi, insanlari, sebze, meyvesi, sardalyasi, peynir helvasi vs.cazip faktörler. İzmir ve antalyaya göre etrafındaki tatil yerleri daha sakin ve bozulmadan kalabilmiş. Eskisehir kadar olmasa da kendi çapında öğrenci ortami var.

daha önce aynı şeyi yazdım, şimdi o duyuruyu bulamadım:

çamaşır mak. ve buzdolabını hizlial'dan aldım. en son teslimatı bana yaptılar ve gelmeden aradılar. 3. kata kadar çıkartıp teslim ettiler. taşıma sırasında ürünlerde herhangi bir sorun olmadı.

içiniz rahat edecekse kargocu arkadaşlardan birine 20 TL verirseniz herkesin gönlü hoş olur.

Bütün beyaz eşyaları online aldım, kapıda bırakmak gibi bir durum olmadı. Arayıp teyit edin en kötü.

valla artık millet mabadını kaldırmamak için (git, beğen, seç getirsinler uğraş dur) domatesi, biberi bile internetten alır oldu. bence alınır. neticede iade garantili.

biz dükkandan aldık. bi kaç parça alınca iyi indirim de yapıyorlar. eve kadar da getiriyorlar. sonra da servis geliyor kurulumunu yapıyor.

buzdolabı, bulaşık ve çamaşır mak. 2 farklı tv aldım. hiçbirinde öyle sorunlar yaşamadım. mağazalardan da çok daha ucuza almış oldum.

kargo firması olarak yurtiçi kargo'yu seçmediğin takdirde sorun olmaz.

çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrik süpürgesi ve televizyonu internetten aldım. hiçbirinde problem yaşamadım. siparişi verdikten sonra, siteyi telefonla arayıp endişelerini gidermelisin.

Buzdolabi camasir makinasi ve tv yi internetten aldim ve sorun yasamadim.

Yalniz surat kargo ile gelen camasir makinesini kargo gorevlisi ile birlikte tasimak durumunda kaldim. Horoz lojistik ile gelen buzdolabi mutfagin icine kadar teslim edildi. Televizyon zaten hafif onu saymiyorum.

Profilo servisi urunler kargodan gelince icini acip bakmami tavsiye etti. Fabrika bayilerden alinmayan urunlerde kaporta hasari gibi seyleri garanti kapsamina almiyormus. Lg tv nin ise kutusunu acmamak lazimmis servis kuruyormus. Kutuda acmayin yaziyordu.

ankastrebul.com dan aldim servis teslim etti kurulumunu yapti gitti hic sorun yasamadim

sektörüne göre değişir, türkçede en yakın kelime tüccar :) bizde ki (LCW) karşılığı buyer, satın almacı yani eleman, teksilde gideri var, iyi de para alıyolar, birçok sektöre de kayabilirsin, üretici ile ürün alım fiyatlarında anlaşıp üretim yaptırıyosun.

bu işi düşüneyim mi yani ?

Hocam sen bi başvur, çağırsınlar ondan sonra bu başlığı aç.

eğer yapamayacaksam niye başvuru yapıyım ki ? Ya da ne olduğunu tam anlamadan niye başvuru yapıyım?

hızlı tüketim sektöründe "market aktivite elemanı" olarak da geçer. belirlenen marketlere gidersin ki genelde günde 3 olabilir. (bazen de tek bir markette sabit olursun, mesela kipada) o marketlerde senin firmanın ürünlerini depodan çıkarır raflara dizersin. ürünlerinin düzenli ve tertipli olmasını, temiz olmasını sağlarsın. markette raflar katı anlaşmalar ile düzenlenmemişse fazladan raf kazanmak için market elemanlarını kafalarsın. müşterilere ürün satışı yaparsın, firmanın ürünlerinden eksik olanları belirler satış temsilcine raporlarsın.

fiziksel bir iştir fakat aynı zamanda sosyal yönü de vardır. her iki yön de zorludur. market reyoncularıyla uğraşmak zordur, kolileri indir kaldır yapmak da zordur.

satış temsilcin sürekli senden bir şeyler ister falan... sektörün geneli lise mezunudur. kolay bir iş değildir.

caterpillar
camel active
timbaland

sebago - merrel. tercihim harley.

Harley botlar iyi mi gercekten ya. Rahatlar mi kaymama konusunda iyiler mi ?

greyderin botlarını seviyorum ben.

vibram ve goretexli botların çoğu. tercihim meindl tabi

hah hangi markalarda vibram ve gore tex var genelde ? bir de meindl çok pahalıymış ya. daha ufak bir bütçeye ne önerebilirsiniz ?

harley var bi tane bende kayma olayı iyi de biraz ağır alırken ona dikkat edersen iyi olur

merrel.

greyder +1

bazıları beğenmese de :p

Tsk'nın verdiği Yakupoğlu bot. Ciddi söylüyorum sivilde giydiğim Cat marka bottan iyi.

vibram+goretex girince işin içine 300tl bandına zıplıyor fiyatlar botlarda. merrell'lar fena değildir. goretex olmasa bile waterproof yazanları kullanabilirsiniz işinizi görür.

iki gündür greyder botlarından birini giyiyorum. ayağım yarıklarla dolu.

buzda kaymayan bot diye bir şey yok bu arada aklınızda olsun.

onu biliyorum da işte nispeten ıslak zeminde daha az kaymasını istiyorum.

caterpillar
harley
timberland

bence tercihin verdiğim sırayla olsun.

vibram tabanlı outdoor botlarda ıslak zeminde kayarsınız, haberiniz olsun.

www.nekullaniyorum.com

Cinsiyeti bilmiyorum ama şuna bir bak derim quechua bionnassay

2300 tl verecekseniz 106cm ile yetinmeyin. çözünürlük 2160 olacağına 1080 olsun, smart tv yada 3d olacağına düz led tv olsun ama daha büyük bir ekran tercih edin.

3d beklentim yok aslinda. ama cozunurlugu.hosuma gitti

1 hafta önce bunu aldım, memnunum.

urun.gittigidiyor.com

tv de usb üzerinden film izlemek gibi bir fikrin varsa samsung (en fazla formatı tanıyan o).

okuma odam olucak olsa mutlaka sallanan bir oturma mobilyasi alirdim. sabit otururken kitap okuyunca cok sikiliyorum. sallanan sandalye olur, rahat bir hamak olur, bahce mobilyasi bile olur yeter ki sallansin.

bunun disinda kitaplik almazdim. temizlemesi, tozunu almasi cok zor. kitaplarimi kutulardim. gerci artik kitap da almiyorum ya, neyse. kindle var mis gibi.

mutlaka muzik seti/hoparlor olurdu.

olabildigince aydinlik ortam isterdim. isik ve ayna koyardim.

biraz öznel olabilir ama duvarlara şampanya rengi, açık hardal, krem vb. renkler pek yakışmıyor bence. böyle çok açık ya da çok koyu olmayan güzel bir mavi okuma odasına yakışabilir. hatta mobilyalarda beyaz minimalist falan davranacaksanız şık bir açık gri bile çok güzel durabilir gibi. mobilyalarla ilgili de beyaz mobilyalar toz göstermez böylece toz alma sıklığın çok daha azalabilir, sararma yaptığını da ben görmedim ama kesin bir şey diyemeyeceğim o konuda. benim yaklaşık 7 yıllık beyaz çalışma masam ve dolabım var ve sarılık yok, ama ikea'nın ürünlerinde olur mu bilemem.

aklıma geldi şimdi, ben beyaz ışık severim ama bazıları sarı seviyor, beyaz ışık alıp şeffaf bir avize kullanırdım böylece oda oldukça aydınlık olurdu ve kitap okurken dikkatimin dağılmasını veya uykumun gelmesini engellerdim. kitaplık bence olmalı, hem şık duruyor hem de kitaplarınızı arada alıp düzenlemek sonra tekrar sıralamak falan çok zevkli bir uğraş.

uf asil nundu'nun cevabini gorunce aklima geldi, kesin sunlara benzer bir sey yapardim duvarima:

www.google.ch

www.wallmuralsgallery.com

@gerard, kitaplık olmadan okuma odası olması biraz garip olmaz mı :) müzik olayını hiç aklıma getirmemiştim güzel fikir.

@nundu, şampanya rengi maalesef aile zamanından kalma bir renk onlar boyatmışlardı bu renge, sonra ayrıldılar ve bana miras kaldı :/ beyaz bana da daha yakın geliyor. bir de oda zaten karanlık oda beyaz olursa daha ferah olur.

okuma odam olacaksa içerisini hiç bişey ile doldurmam. duvarları deniz/ufuk duvar kağıtlarıyla kaplarım. kitaplık yerine de kitap rafları ile kaplarım duvarları. ve sadece büyük büyük beyaz yoğunlukta minderler olur yerde pufidik pufidik.

@gerard çok ferah görünüyor :)

@nundu şeffaf avize nasıl oluyor? can you caps it?

@kakao entry-nick uyumsuzluğu :) şaka bir yana minder olayını hiç düşünmemiştim. kaykılarak oturmak rahat olur mu uzun süre kitap okumak için?

onlinecatalogue.ikea.com şunun 241. sayfasında biily/oxberg kitaplık var bana güzel göründü. Nasıl sizce?

aileden gelen o şampanya(bizde açık hardal gerçi de çok yakın tonlar) duvar rengi bizim evde de var ama benim ve kardeşimin odaları istediğimiz renkte. benim odam mesela okyanus mavisi, söylediğin oda aydınlık bir yer olsa kesin tavsiye ederdim ama karanlık odada kullanılmaz. ama gri ya da o tarz bir toprak rengi çok yakışır gibi geliyor beyaz mobilyalara ve okuma odası konseptine. çalışma masası aslında bana biraz ilginç geldi yani eğer odayı sadece kitap okumak için kullancaksan masada mı okuyacaksın? ben hayatım boyunca kitabımı yatağımda uzanarak okudum, oturarak hiç okuyamam. eğer masayı okumak dışında başka amaçlarla kullanmayacaksan masayı kaldırıp rahat ve geniş bir kanepe koyabilirsin.

duvarları duvar kağıdı ile kapla. yere halı koyma. böylece toz olayını minimuma indirirsin.

Net bir cevap olmayacak ama houzz.com üzerinde harika fikirler bulabilirsin.

ışıklandırma için avizenin yanı sıra www.koctas.com.tr bundan da kullanırdım. Hatta bir yuvasını sarı ışık bir yuvasını ise beyaz ışık yapardım.

kitap okurken bazen insan şöyle ayaklarını uzatıp yayıla yayıla okumak istiyor. www.evidea.com bu tarz puflar da tam ayak uzatmalık

venge rengi mobilya alma. ikea'nın venge'lerinde devamlı toz alman gerekir. çok toz belli ediyor. açık renk al.

billy kitaplığı bekarlık yılarımda kullandım, iş görür ama narin davranman gereken bir mobilya. arkası, rafları falan sunta gibi. çok yükleme yaparsan bel verir. yaslanırsan çöker. bir yumrukla kırarsın, öyle bir kitaplık.

Internette tam dediğim gibi bir şey bulamadım resim olarak gittik kardeşimin odasındakinin fotoğrafını çektim ışık açık olduğu için tam güzel çıkmamış olabilir ama baya aydınlik sağlıyor ve güzel gözüküyor. Kardeşimin odası da apartman boşluguna bakıyor ve en alt kattayız ona rağmen aydınlığı çok iyi bu sayede.

imgur.com

@nundu @bira sisesi kapagi bu duvar kağıtları www.google.com.tr gerçekçi olur mu yoksa kötü mü olur?

@nundu ayrıca işin yanı sıra bir lisans programı daha okuyorum yarın öbür gün vizeler finaller olacak çalışmam da gerekcek onun için masa düşünüyorum.

@opium kitap okumak için doğrudan gelen ışık rahatsız etmez mi?

@sir gawain sanırım venge'den vazgeçtim, beyaz olacak.

@nundu kardeşini de rahatsız etmişsin benim yüzümden, teşekkürler :) olabilir böyle bir şey çünkü odanın çok aydınlık olmasını istiyorum.

duvar kağıtları nasıl durur bilmiyorum ama tuğla pek hoş gözükmedi gözüme, hapishane gibi duruyor hafiften, duvar kağıdı yapacaksan deniz güzel bir fikir, ben boya olarak gri önermiştim www.yapidekorasyon360.com şurada mesela gayet güzel durmuş oda gri boyayla. ders çalışacaksan masa mantıklı tabi, ben sadece kitap okuma olarak düşünmüştüm.

@nundu gri benim de aklıma yattı, yanımdaki mimara sordum biraz önce o da gri ya da buz mavi güzel olur dedi ama griye daha çok ısındım.

buz mavisi odamın eski renklerinden biriydi(geçen aya kadar odam en sevdiğim üç renkle boyalıydı koyu mor(hercai idi galiba ton adı), buz mavisi, turuncu ve cidden çok güzel gözüküyordu) aslında fena renk değil ama bir süre sonra sıkabilecek bir renk. gri sanki öyle değil daha canlı aynı zamanda pek sıkmaz gibi :)

açıkçası linkteki lambaderden ben kullanıyorum ve yukarı bakan değilde aşağı doğru duran kısmına istediğimiz açıyı verebiliyoruz. sabit değil yani.

duvar kağıdının kalitesine bağlı. ithal duvar kağıtları gayet kaliteli ve şık oluyor.

ama bence o tip desenler odayı kalabalık gösterir.

@bira sisesi kapagi evet bence de gerek yok gri iyidir.

şunun cam kapaklısı var 450 liraya www.ikea.com.tr
bir de şu masayla www.ikea.com.tr bir köşeyi kaplarım diye düşünüyorum. köşeye masa soluna da kitaplık.

Yanıtların hepsini okuyamadım, söylendi mi bilmiyorum ama ikili koltuk yerine ikea poang koyun derim. Hatta ayak uzatma kısmını da alın. Poang kitap okuma hususunda epik. Hatta bence üzerinde yaşanabilir, o derece. Hatta gitmişken ikea'dan billy kitaplığı, masa tablasını, 4 bacağı (ya da 2 bacak bir de bacak olarak kullanılan çekmece var, süper) ve ortaya da kilimi alın çıkın.

billy kitaplığı 4 senedir kullanıyorum. bu süre zarfında 1000 küsür km yola taşındı. 3 senedir direkt güneş gören bir balkonda duruyor ama zerre sararma vs. yapmadı. bu fiyat aralığı için tavsiye ederim.

okuma odasını da kafanızda çok büyütmeyin, bir berjer alın, bi ayaklı okuma lambası, yeter.

zaman içinde ihtiyaçlarınıza göre odanın içindeki eşyaları çeşitlendirebilirsiniz. ama zaman içinde ihtiyaç duydukça.

@whoosie İkiliyi şimdilik idareten düşünüyorum, ekonomik açıdan, salonumda fazladan var bir tane o nedenle. o bacak şeklinde kullanılan çekmece hangisi? zahmet olmazsa gösterebilir misin?

4 yıldır salonum komple beyaz mobilyalı ve sürekli orada oturuyoruz buna rağmen ne sararma ne başka bişi olmadı. tv ünitesini ikeadan almıştık. ayrıca lack raflarımız da var. beyaz sanılanın aksine tozu daha az gösteriyor. siyah mobilyaları olan arkadaşım neredeyse her gün toz alıyor ben utanmasam ayda bir alacam o derece yani. tavsiye ederim yani.

eğer halı ve koltuğu da açık renk almak istiyorsan çiğ beyaz değilde krem rengi almanı öneririm. mesela şöyle karışık desenli krem rengi halılar açık renk olmasına rağmen kiri tozu iyi götürüyor: www.modadekorasyonu.net

aydınlatma önemli ama çok fazla olmasın göz yorar bence. lambaderle oturduğun yeri aydınlatman yeterli olur. şahsen ben gece yatağın içinde başucu lambasıyla okuduğum kitapla normal ışıklı yerde okuduğum kitaptan aynı zevki almıyorum.

odada en önemli şey koltuk bence. kitaplık falan yerine bütçenin önemli bir kısmını koltuğa harca bence. sallanan sandalye önerisi gelmiş ama ben büyük, rahat, ayaklarımı uzatıp içine gömülebileceğim bi koltuğu tercih ederim. hele de böyle değişik hoş tasarımlı bi koltuk alırsan odanın tüm havası değişir zaten.

şu sitede güzel fikirler var:
bloggingpet.com

@yue ahh ah tam da gösterdiğin linkteki gibi bir halımız vardı evde inek derisiydi galiba ama kardeşim kaybetmiş onu kullanmayı çok isterdim. her konuda 3 aşağı 5 yukarı fikrim oluştu da aydınlatma konusunda çok kararsızım.

anladığım kadarıyla ev senin. eğer böyleyse, lütfen sabırlı ol ve kendin yap. kalıcı ve epik bir şey çıkarabilirsin ortaya, basitçe.

odada vakit geçir, hayal et. ihtiyaçlarını belirle bu şekilde. daha sonra bunu çizmeye başla. inan sonunda hepsinden güzel oluyor. kendi ihtiyaçlarına ve zevkine göre tasarlanmış bir oda çok güzel bir şey.

ufak bir örnek; aşağıdakini kendim çizdim, kendim yaptım. tüm ihtiyaçlarımı karşılamasının yanında tasarladığımız yaşam alanımızın bir parçası. çok severim kendisini. sen de yapabilirsin.

yadi.sk

@jaaaccckkk haklısın en doğrusu yavaş yavaş yapmak. bu nedenle mesela halıyı, tabloları, duvar saatini, koltuğu vs şimdi almıyorum. önce odayı boyayacağım. bir kitaplıkla başlayıp yavaş yavaş ilerleteceğim.

Ben daha kahverengi tonları olan, loş yerleri daha çok seviyorum bu konuda. Mavi, beyaz, ferah, yerlerde okuyamıyorum pek.

Örneğin;

www.google.com.tr

www.google.com.tr

Madem yerler parke, duvarları kırmızı, bordo vb. renklerde boyayarak bu tarz bir yer yapabilirsin. Hem daha ucuz olur, hem daha kolay.

@elitist evet bu gösterdiklerin de çok sıcak odalar zaten genel okuma odası konsepti bunlar ama ben minimalist ve beyaz tonlarda bir oda düşünüyorum.

pek bilgim yok aslında ama cevizde iyi para olduğunu biliyorum, bir de yetişecek cevizin kalitesi önemliymiş, iç pazar-dış pazar, paketlenen ya da açık satılan çeşitleri var, getirileri farklı olur muhtemelen.

Bildiğim kadarıyla ceviz için devlet teşvik ediyor, yardım veriyordu. Bir arkadaş almıştı 4-5 yıl sonra iyi para kazanacam diyordu, yok oldu gitti :) Ya parayı buldu ya da battı, bilemiyorum.

bir dönem araştırdım, hala bakıyorum ufak ufak.

ceviz türüne göre değişse de 3 yılda ürün beklemeyin. genelde öneriler 3. ve 4. yıllardaki ürünlerin büyümesine izin verilmeden toplanması, enerjinin ağaca gitmesi. 5 yıldan sonra anlamlı ürün alınmaya başlanıyor. benim araştırdıklarımdan çıkardığım sonuç şudur; bu işin bir formülü var fakat formül epey uzun ve değişken de çok fazla. formülü tam olarak uygulayıp, değişkenlerin de öngörülen aralıklarda kalması durumunda ceviz karlı bir iş. fakat öncelikle formül doğru uygulanmalı. toprak yapısından, eğimine; cevizin cinsinden iklime çok fazla unsura dikkat edilmesi lazım.

Bursa'da zeytine verilen teşvikler sebebiyle ovada bulunan tarlalarda ki ceviz ağaçları vardı. Şimdi ova köylüleri cevize dönüyorlar. Çağlayan tarafında her yer ceviz.
Kısacası evet girilir... Ekiniz. Tarıma destek olunuz.

ceviz ağacı 3 senede yetişmez. mahsul almak için ortalama 10 seneye ihtiyacı var. ayrıca her sene yeterli mahsul alamayabilirsin. bunun haricinde biraz riskli olsa da girilebilir. cevizin ağacı da çok değerli. national geographic'de bi belgeselde görmüştüm. ağacın kökündeki yumru çok pahalı. lüks arabaların iç döşemelerinde filan kullanılıyormuş.

her işe girilir, önemli olan pazar bulmak, ürünü satabilmek, ki ceviz için bu sorun değil; katma değeri de yüksek ayrıca. fakat çoğu iş gibi tarım da teknik bir iş ya da eğitim yoksa çekirdekten çiftçi falan olmak gerek. işi kendiniz yapmayacaksınız veya yönetmeyecekseniz-ki bunun için bilgi ve/veya deneyim gerek- girmeyin derim.

Tarlanın olduğu yerdeki tarım müdürlüklerinden de bilgi alın, teşvik, kota gibi konular var. Sonradan karşınıza çıkmasın. (Ceviz için kota yok bildğim kadarıyla, teşvik olabilir.)
Piyasa saman gibi lezzetsiz ithal ceviz dolu. Bizim toprakların cevizi lezzetli olur. Yetiştirin ama şöyle çok lezzetli olanlardan yetiştirin, çok mahsul versin diye kaliteden ödün vermeyin. Cevizin alıcısı çok, satarsınız ceviz elinizde kalmaz.

Ceviz zor iş. Mahsul almanız minimum 3-4 yıl. Türk ceviz türleri çok verimsiz ve dayanıksız. Fransız veya Amerikan menşeli aşılı ceviz alcaksın. Ondan sonra iyi altyapı kurcaksın: sulama sistemi, havuz, sondaj, depo. Gübreleme önemli. Sulama çok önemli. Bolca adam çalıştırcan özellikle ilk bir kaç sene. Başında durman lazım, başkasına ihale edilmez.

Kısacası uzun vadede karlı ama en an ilk 3-4 sene pek bir gelir beklemiycen ve sürekli para harcıycaksın.

wifi olsun bence, hem ekranı da daha büyük

sorgusuz sualsiz LG diyorum.

hala almadıysan;

urun.gittigidiyor.com

kartal'a ayrı bir sempatim var.

renault r9. kartal'lar virajlarda kıç atar, sakattır.

bu seçenekler arasında reno 19 alırdım

seçeneklerin içinde en iyisi r19. bir kaç ufak kronik sorunu vardır ama diğerlerinden iyi arabadır. fiyatı da diğerlerine nazaran yüksek. 2 yıl 88 model r9 gte broadway kullanmış biri olarak saydığın seçenekleri ben de düşünmüştüm. broadway'de karar kıldım. kuş serisi daha konforlu olmasına rağmen dediğin gibi, düzgününü bulmak zordur. broadway ise her zaman temizi bulunur, temizi satılır. iptidai koşullara dayanıklı bir arabadır. işletme maliyeti birbirine yakın olsa da yakıt maliyeti kuş serisine göre düşüktür. tavsiye ederim. trakya'da güzel renolar çıkar. yakınlardaysan bir pazar günü keşan'a, araba pazarına gitmeni tavsiye ederim.

Goretex ayakkabilar.

gore tex'i ben de biliyorum iç astar için eyvallah da daha belirli bir örnek verirsen marka model daha iyi olur.

O zaman: "The north face hedgehog gtx III" Ben kullaniyorum, memnunum. Columbia'nin omni-tech olanlari da iyi.

Columbia yı hiç kullanmadım ama tavsiye ediyorlar.

şehiriçi yürüyüşlerinde kullanacaksan columbia nın tüm boğazsız modelleri olabilir.trekking hiking gibi doğa yürüyüşleri için ise yine columbia başta olmak üzere salomon,north face,asolo,kayland,karrimor yarım boğazlı veya tam boğazlı tip botlar bakmalısın.karrimor un modelleri fiyat olarak uygundur,ama gore tex astar olan modeli yok galiba.marka çeşit çok,kafayı yersin.git bi mağazaya bak,"bu ayakkabıyı almalıyım dediğin" modeli ayağına dene al.sakın netten alma.alcaksan da önce mağazaya git ayağına dene.

www.nekullaniyorum.com

Salomonun boğazlı ürünleri muadil olabilir. Limangoda indirime giriyor ara sıra

aklıma ilk morhipo markafoni gibi fırsat siteleri geldi, hem çok seçenek olur farklı farklı markaların hem de ucuz olur. 3. link açılmıyor ama 2.'yi beğenmedim ben pek lise öğretmeni çantası gibi geldi bana 1. baya güzel.

Hocam aliexpress ya da dealextreme de tillahını bulursun o çantaların. Kangaroo pack diye bir aratıver cok guzel çantalar var. fiyatı da tas catlasın 40 ya da 50 lira.

o yüzden ben zaten markafoni morhipo falan dedim. evet uğraştırır biraz kargo falan ama beğenmezsen kutusuna koyup ücretsiz geri gönderip paranı da geri alabiliyorsun. yabancı siteler sakat geri göndermeyi bırak gelmesi bile apayrı bir olay. ben bir şey almadan önce artık hep interneti tarıyorum beğenirsem gidip mağazadan deniyorum inceliyorum falan sen de öyle yapabilirsin markası neyse o markayı satan mağazaya gidip incelersin. en son geçen gün bot almaya gittim koca avm'de hiçbir şey bulamadan geri döndüm. gezerek alışveriş zor.

image.europeancarweb.com

bende şunun mavi olanından var. gayet güzel ve kullanışlı. Şirket hediye etmişti. Kaç yaşında adam oldu sırt çantasıyla gezmesin demiş genel müdür :D

iş için kullanılacaksa kimi alanlarda çanta önemli bir etikettir. alırken bunu da değerlendirin. benim umrumda olmaz böyle şeyler ama sizin işinize yarar belki bu bilgi.

arkası filelilerde bir bok yok. önce onu sana söyleyeyim de. alacaksan göt kısmı büyük ve kalın, sırt kısmı uzun, yaslanınca kafanı koyabileceğin müdür koltuklarından almaya çalış. diğerleri hikaye.

www.dagmobilya.com bunu alma

www.dagmobilya.com bunu alma

www.birofis.com bunu hiç alma. tahtada oturacaz sanki amk

wwwi.globalpiyasa.com bu olur

www.ofismobilyalari.org bu olur

www.duvarrenkleri.com buda olur. ama sırt kısmı daha uzun olacak. yaslanınca kafa değecek.

daha geçen hafta aldık. araştırmalar sonucu bizim öğrendiğimiz asgari şartlar şunlar oldu:
1. oturma kısmı dökme minder olsun.
2. iki ayarlı olsun, hem sırt dikliği ayarlanabilir (esneme değil de açı ayarı) hem de yükseklik ayarlanabilir olsun.
3. suni deri, ter vs ile bi süre sonra soyulma yapabiliyor. kumaş olsun.

ayrıca fileler bana sağlam gelmedi, sanki bir süre sonra kenarlardan atacak gibi. ama onların da çok kalitelisi vardır tabi. piyasa araştırmaları sonucunda 60 tl'lik spotçu ürünlerinden tut, 200 tl'ye bürosit hatta 600 tl'ye italyan marka bişey bulduk.

sonuç

www.adoremobilya.com

sırt kısmı uzun olsun boşlukta olmasın, sırt minderini koyunca arkaya kayıyor benimki boşluk olduğu için, suni deri kesinlikle alma çok rahatsız pişersin yine bir alt minder gerekir

www.nekullaniyorum.com

sonucu da yazayım, arayanlara faydası olur.

ikea'dan markus modelini aldım. www.ikea.com.tr

399 lira. çok rahat, çok memnunum. 10 yıl da garantisi var. bürosit ve bürotime'ın muadil koltukları 550 liradan başlıyordu.

bence 1000 lira civarı lg g2
biraz daha düşük 700-800 civarı asus zenfone 5-6 olabilir.

ikisinin de kamerası iyi midir kötü müdür bilmiyorum, pek anlamam kameradan.

1600'e z2 alırsın n11, gittigidiyor falan.
z1'in kamerası da iyidir.

LG g3 veya iphone 5s. 1800 tl civarında sanırım ikisi de ama uzun yıllar kullanırsınız ikisini de.

Moto g

Ben gecen sene samsung galaxy ace 2 aldiydim. Hem fiyati uygundu hem de tipi guzeldi. 1 bucuk yildir sorunsuz calisiyor.

Moto g 2014

asus zenfone 4-5-6

hepsine bir bakın.

ben de şu an general mobile discovery modelini inceliyorum, o da fena değilmiş fiyat performans olarak ama sanırım 600-700 tl arası değişiyor fiyatları.

Cuma namazı 16 rekat.
4-2-4-4-2 şeklinde.
ilk sünnet
farz
son sünnet
zühr-i ahir
vaktin sünneti

Kolay gelsin.

gir calıs amk. iş bulmusum. namazdada kopya cekersin sıkıntı olmaz.

bu iş olmazsa ne olacak, alternatifin var mı? yoksa kabul et. iş iştir, evde mi oturacaksın? bir yerden başlamak lazım. cumadan da zarar gelmez, idare edersin.

başka bir iş bulana kadar çalış. boş durmaktan iyidir neticede. müslüman olup agnostik taklidi yapmaktan daha kolay, dinden çıkma riskin falan yok. al bi ilmihal oku 2 saat tamamsın.

daha ne arkadaş, yeni mezun deneyimsiz insansın, 1800 tl'yi öp de başına koy. bugün kariyet.net'e girdim, 5 yıl deneyim yazmışlar, askerlik demişler, ingilizce+1 yabancı dil demişler... adam işçi avukat arıyor, excel bilgisi olsun demiş, excel ile ne yapcaklar çok merak ediyorum. canına mı susadın?

cuma namazı içinde;
imam ve 65+ lar hariç kimse 16 rekat kılmaz. 4 rekat sünnet kılarsın, bunda bir şey yok, yat yat kalk. sonra hutbe olur, hutbe kısmında telefonla oynama, dinlemesi farz. sonra 2 rekat hoca kıldırır, yat yat kalk. sonra herkes kapıya yönelince sende yönel.

Yat kalk sende ne olacak

Ya bu arada komik gelebilir bu soru sizin için bilmiyorum da; camide vaaz dinlenirken bi oturma şekli var ya hani iki ayağı kıçının altına alıyorsun. Hah işte o oturuşu ben yapamıyorum beceremiyorum bi garip gözüküyor. Bi kez yıllar önce dedemden evin anahtarını almaya gitmiştim camiye de yakalanmıştım çıkamamıştım. yok imkanı yok o oturuşta oturamıyorum. bağdaş kurup otursam ya da ayaklarımı uzatsam sıkıntı olur mu?

Gülmeyin olm, bilmiyoruz raconu işte.

çalışanının inancına karışma gibi bir hakkı olmadığını bilen, aklı başında bir işveren bulana kadar çalış madem ihtiyacın var.böylelerini tanımak iyi oluyor, aklı başında insanların değerini daha iyi anlıyorsun.

haci namazinda niyazinda ama adam bipmeyi seviyor. haftada 1 gun tatil, 1 saatten fazla mesai ne yaa.. Yazik etme gencligine, daha az para da olsa sana daha deger veren bir is yeri bulabilirsin bence. Mutsuz zengin bir hayattansa, mutlu ve fakir bir hayati tercih ederim, yanina da bir bira.

Sadece düzeltme günde 10 saat değil 9 saat mesai o. Öğle yemeği sayılmaz. Yani zaten işin normali 8-6. Bi tek cumartesi fazlaymış.

bence kabul etme nasıl inanıyorsan öyle yaşa ve görün ... ben uzun saçlı ve "top sakal"lı olarak çalışabileceğim bir yer bulana kadar aradım takiyyecilik de bi yere kadar sen yapamazsın arkadaş biz yapamayız dayanamayız içimizde yok gel yol yakınken vazgeç bu işten bulursun vicdanını rahatsız etmeyecek işler ... takiyye tayyibe gibilere yakışır

Münafıksın. Cehennemin dibi senin için ayrılmış. Bir üst katında kafirler olacak. Selam söyle.

kabul etme. bir şekilde ortaya çıkar, anlaşılır, ama asıl önemli olan bu değil.
üç kuruş para için kendinden başka biri gibi davranmak kadar insanı yıpratan bir şey yok. hani derler ya, "taş taşısan daha iyi" diye, öyle.

1 yıl çalışma koşulu var yahu. bir yıl olmadığın gibi davranacaksın yani. yerim öyle maaşı çalışma bence.

Kesinlikle çalışma, 1 yıl ney lan. Ayrıca o iş görüşmesindeki soruyu hiç tartışmıyorum bile. Katıksız orospu çocukları işte böyle adamlar.

uygun bir dille "önce 2 ay deneyelim, birbirimizi tanıyalım. iki taraf da memnun olursa inşallah(!), 1 yıllık sözleşme imzalarız" de.

baktın çok sorun olmuyor devam edersin. kafadan 1 yıl bağlaması sakat. iş şartlarının dışında başka yerden iş teklifi gelir gidemezsin, üzülürsün.

Sıkıntı olur bence, neye inanıyor ya da inanmıyorsan keşke söyleseydin. Daha önce namaz kılmadıysan, namazı önemsemiyorsan camiye gitmek senin için işkence olabilir. Belki doğru söyleseydin adam doğruyu söylediğin için, seni imana getirmek için seni işe alabilirdi.

Kabul etme bence, 1 yıl nedir ya? Veya @merhum 'un dediği gibi yap.

1 yıl çalışma koşulu olmasa "gir, başka iş bulunca ayrıl" derdim.

öncelikle din baskısı falan o adamların muhabbetleri çok darlar seni.
Haftalık çalışma süresi 40 saattir. 6 gün 9 saatten 54 saat yapar. Köle gibi haftada 14 saat fazla çalışacaksın.

Ayrıca o iş saatleri asla belirtilen saatte bitmez. İllaki iş uzar, mesaiye kal der, hiç olmadı "ne olacak işten önemli ne var yarım saat daha dur" falan der. 8 de çıkar, yürümesi etmesi 9.30 da evde olursun. Yemeğin duşun 10.30 da biter ölü gibi yatarsın. Sosyal hayat falan kalmaz.

bence işe gir. beğenmezsen 3-5 ay çalışır o sırada iş bakarsın. ayrılırken de "abi kusura bakma baskı beni yıldırdı" dersin ayrılırsın dünyanın sonu değil. ben islami temeli olan kurumlarda öğnciliğimde de mezun olduktan sonra da çalıştım, her yerde anlatılan uyuz müslüman işveren bana hiç denk gelmedi. belki sana da denk gelmez. denemeden bilemezsin, dene sonra pişman olma..

önce gerçekçi öneri; işe girme. kısa süre idare edilebilecek şeyler ancak uzun dönemde büyük sıkıntı yaşarsın.

fantastik bir öneri; işe gir. cumaya falan gitme. mobbing davası aç.

asıl fantastik olan; bizim bunları konuşuyor olmamız.

arkadaş ne hale geldi ülke ya :)
adam resmen iş görüşmesinde dini görüşü şart olarak koşuyor, işçisini resmen dini görüşü nedeniyle işten çıkaracak seviyede. bak modern avrupa ülkelerinden bahsetmiyorum, ortalama medeniyete sahip bir ülkede sırf bu yüzden o iş yeri altından kalkamayacağı cezalar alır amk.

@merhum haklı, 1 ay deneme süresi sonunda sözleşme imzalayalım de.

ayrıca bir kişi de dememiş arkadaş git belki hoşuna gidecek ve düzgün bir müslüman olacaksın, belki hidayete ereceksin.

amk hoşunuza gitmeyen bazı adamlar dini kullanıyor diye dinden bu kadar da nefret etmeyin lan. bu ülkede hala on milyonlarca güzel müslüman var.

tamam sakinim, yanlız bir yıllık süre uzun. sen bir deneme süresi yap.

ha belkide adam cumaya mumaya gitmiyo lan, sen cumaya gidiyorsan o bir saatlik iş kaybını düşündü belki :)

Abi sen işe gir, ortamı gör, baktın olacak gibi değil, bir ihtar çek fazla mesai alacaklarım odenmedigi için is akdimi hakli nedenle derhal feshediyorum de, 1 yıllık zorunluluk falan önemli diil. Baba gibi haklı nedenin var, hiç bir sey yapamaz.

hayırlısı be gülüm. bir yıl olayı sıkıntıymış. ama iş rahatsa mesai çok koymaz. acemi birisi için iyi para 1800. bir düşün derim.

Bence gir, 1 saat yol var diyosun, sabah kacta isten cikicaksin, aksam kacta eve giriceksin, haftasonu 1 gun calismak da cabasi, ayrica istemedigin seyleri yapmak zorunda ve olmadigin bir kisi gibi olmak da cabasi, ama bir denemeyi teklif edebilirsin, belki hosuna gider, bilemiyorum tabi

Yukaridaki ilk cumleyi "bence girme" olarak okuyun lutfen, telden giriyorum, degistiremedim

bence @merhum ve @cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam çok haklı.
1 yıl diye şart koşmak çok sağlıklı değil. iş kanununda böyle bir deneme süresi muhabbeti olması lazımdı ama neydi? bilemedim.

bir de acaba dini hususlarda bu tarz yönlendirmeler mobbing midir nedir onun kapsamına girer mi? yani demek istediğim şimdi işe gir. başka bir işe girince mobingten tazminat davası aç ve tazminat kazanarak işten ayrıl. böyle pezevenklere müstehak! sanane lan benim camimden, namazımdan!!!

Madem bu kadar eleştirildi bu iş veren (haklı olarak), öyleyse size şaşırtıcı bir ayrıntı daha vereyim; adam psikiyatrist.

Cumartesi çalışma varsa kaç. Hayattan soğursun. Başka bir işe bak. 1500 olsun ama cumartesi olmasın dersin. Sonra bana da dua edersin. Artık agnostikler nasıl dua ederse.

işveren iş sözleşmene 1 yıl çalışmak zorunda diye bür hüküm ekleyemez. Sen ihbar süren içerisinde istediğin zaman ayrılabilirsin.

@yule o zaman sana korkunçlu bir hikaye anlatayım!
bir ahbap var bizim buralardan. oğlu eşcinsel. çocuk bunun farkına ergenliğe adım atmadan daha varıyor. liseye başladığı zaman ergenliğin de verdiği gaz ile normal bir insan gibi ilişki kurmaya, cinsel açlığını gidermeye çalışıyor. diğer yandan burası Türkiye ve bu tarz ilişkiyi göz önünde yaşaması mümkün değil. ailesinin dikkatini çeken bu durum ailede endişeye yol açıyor ve psikoloğa başvuruyorlar. herif senin psikiyatrist gibi. namazında niyazında. hayır buna laf etmiyorum, sorunum o değil. sen ki pezevenk herif, bir yemin daha ediyorsun, sen hiç mi eğitim almadın bu tarz durumlar için! psikolog pezevenk, bu durumu -söylediklerine göre- dini sebeplerle reddediyor, cinsel yönelimin olmadığını, bunu başka psikolojik sebeplere bağladığını söylüyor. çocuğa türlü türlü ilaçlar yazıyor. hormon tedavileri uyguluyor. ailesinin endişesi korkuya dönüşüyor. çocuğun aklı ilaç yan etkileriyle ve aile baskısıyla karmakarışık oluyor.
o oçu yüzünden çocuğun evi terkettiğini ve artık para karşılığı ilişkiye girmeye başladığını duyduk.
ben dinozor kafalı biriyim. sabit fikirliyim. özellikle bu konularda.
ben çalışırken çok zorlanırdım. felaket tellalı gibi konuştuğuma bakma.
senin mizacın öyle iyidir ki, kaç kişinin hayatını kurtarırsın!

asgari ucret ortalama 5 lira saatlik. 12 saatten 60 lira eder. vergin yok, musteri tanidik. yari yariya dus, 30 lira iste olsun bitsin.

100 TL

edit: yukarıda arkadaş 30 TL demiş. ben 30 TL'ye kapağını açmam. kaldı ki brick olmuş aleti kurtarmak emek ve sabır isteyen bir iş.

100

Ücreti sen söylersen her türlü kötü olursun.Sonuçta ticari bir işletmen yok.Hatır gönül işi olmuş biraz.Ne verirlerse he deyip arkaya bakmamak gerek.

Teslim etmeden önce "abi ne zor işmiş, 12 saatte anca yaptım" "hatırın olmasa uğraşılacak iş değil" gibilerinden ayak bacak yaparsın.

30 tl'ye kapagini acmayip 100 tl fiyat cekecegin icin size kan emici diyorlar, yapmasi icin de bu arkadastan rica ediyorlar :)
neden teknik servise vermeyip kendi yapmaya calisiyor insanlar diye dusuneceginize...

@Evocati;

fiyat belirteceğim, hatta burada yazılanları da anlatırım böyle böyle diye. kötü olma durumu olmaz. fiyat öneriniz ne olur?

@brawler
bu durumda fiyat ne olur sizce?

hocam ben yapsam dedigim gibi 30-40 lira gibi iyi niyetli bir para alir, arkaplanini da yazdigim gibi aciklardim. ancak bunun bir meslek olmadigini, her zaman bu kadar zaman bulamayabilecegini de belirtmen lazim.

fakirler yararlanamaz kanımca, o yüzden para kas

@neseranni

akademisyen olma hedefim var. iş görür heralde

Çok umutlu değilim. Ölünce ruhun yaşamaya devam ettiğine inanıyorum ayrıca. İş görür sanki bu.

o simdilik imkansiz. en yakin alternatif icin the island filmini izle. sonra gel yeniden konusalim.

Turritopsis Nutricula türü ölümsüz canlılar var, dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece ölmüyorlar. Ben biliminsanlarının canlılardaki bu özelliği kopyalayabileceklerini düşünüyorum ama bugünkü şartlarda mümkün değil tabi.

İşte 55 yıl içerisinde o şartlara ulaşabileceğimizi düşünüyor musunuz?

sen ölmezsen dünya yaşanılır bir yer olmaktan çıkacak. ölmen gerekiyor. topraktaki solucanların besine ihtiyacı var. saprofitlerin ve çürükçüllerin senin etindeki proteinlere ihtiyacı var.

öleceksin kısacası.

bir de kalbe takilan elektrotlarla kalbin sonsuza dek atmasini tetiklemenin yolunu buldular gecen yil. hadi gene iyisin. bir adim yaklastin gene.

55 yıl içinde olmaz. Şunun şurasında daha 16. yüzyılda Dünya tepsi şeklinde zannediliyordu.

bedenı dondurarak ılerde uyanma ıslemı bıldıgım kadarıyla zaten oldukten sonra yapılıyor. bunu olmeden yaptıracak ılk kısı bır turk. adı guner kuban. kendısı hayatteyken tum kanını cektırerek kendını dondurtacakmıs. yanı dondurulmak ıstersen zaten oleceksın. eger guner kuban'da basarılırsa belkı sen de ıkıncı olabılırsın.

malıyetı de 150 bın dolar cıvarındaymış.

bana kalırsa olumsuzluk dıye bır sey yok.

Nicin olmek istemiyorsun

Aziz Dostum Oddyseus

Yaşam hepimize çok güzel geliyor biliyorum. Ama beynimizin kayıt bölümü sadece belirli bir süre. Hafızamızı 3 ay olarak düşünüyorum. Ama seni kırmamak adına bu 10 yılmış gibi konuşacağım.

Kendini bilgisayar gibi düşün. Hard diskinin ise 10 yıl aldığını. Ram de zekana göre ortalama insanın zekası 5x diyelim seninki 10x hızında olsun. Ram in arttıkça detaylara inme kapasiteden artıyor.

80 yılda yaşasan 20 yılda yaşasan hafızan sadece 20 yıllık kısmı kaydedeceği için; yeni gördüğün şeyler sana eskileri unutturacak.

Düşünsene şu ana kadar neler unuttun.

Demem o ki 400 yıl yaşamanla 80 yıl yaşamış olman arasında büyük bir fark olmayacak. Hafızan hep 10 yıllık olacak. En geridekiler ise uçup gidecek. 400 yaşına da gelsen 80 yaşındaki insan kadar tecrübelerin olacak en fazla...

O yüzden fazla yaşamak acıdan başka bir şey değil.

Ben de senin gibi düşünüyordum. Ama kalıcı olabilmek cidden çok önemli dünyada. Bugün yüz binlerce tarihi ismin adı milyarlarca kez anıldı. Sadece bugün insanlar;

-Newton
-Beethoven
-Paganini
-Atatürk
-Che
-Gazneli Mahmut
-2. Mehmet
-3. Selim
-Romen Diyojen

gibi tarih, müzik, sanat, siyaset ve din adamlarının adını andı...

Düşünsene 200 yıl sonra mezarın başında bi parçayla anıldığını. Sanırım bundan büyük zenginlik yok.

Çok uzun ve niteliksiz yaşamış hiç bir insanı tanımayız. Sonuçta onlarda ölmüştür.

Ölümsüz olanlardan olmaya çalışmak senin ilacın. Bence bunu başarabilirsin

@angelus Hocam bence referans noktan yanlış. 3 boyutlu yazıcıyla yapay organ üretiyoruz. Tıptaki Son 20 yıldaki gelişme önceki 150 yıla bedel. İvme artıyor sürekli.

her canlı ölümü tadacaktır.

Allah

abi bırak yaşlanmayı, daha saç dökülmesini çözen yok. anca elde kalanları dağıtabiliyorlar. daha bunun gözü var dişi var kulağı var. olmaz o iş. ölümü tadacağız.

müslüman ol. Müslümanlıkta ölüm yok ölünce hemen yine diriliyorsun.

Ben de ay kalıcı bir şeyler bıraksam hatırlansam ne güzel olur falan diyordum ama o da hikâye. Dün izlediğim bir filmden yazıyorum.

"Öyle bir zaman gelecek ki hepimiz bir gün öleceğiz. İnsanların olmadığı zamanlar vardı,
insanlık sonrası zamanlar olacak. Kim bilir, belki yarın; belki bir milyon yıl sonra. Bu gerçekleştiğinde kimse hatırlanmayacak: Ne Kleopatra, ne Muhammet Ali, ne Mozart ne de buradakiler. Unutulmak kaçınılmazdır. Bu düşünce seni korkutuyorsa aklından çıkar gitsin. Tanrı biliyor ya, hepimiz öyle yapıyoruz."

Kalıcılık diye bir şey yok işin özü, herkes geberecek, hatırlayacak kimse kalmayacak.

Ben cozum bulunacagini dusunmuyorum. Neye dayaniyorsun dersen, dayandigim birsey yok. Olmayacagini tahmin ediyorum sadece:)

duyduğum kadarıyla yeni bir bilimsel çalışmayla tamamen ölmüş biri canlandırılmış ve hala da yaşıyormuş. bu kişi daha önce nitrojenle dondurulmuş. ciddiyim şaka filan değil. bir arkadaşım söyledi ama kaynak belirtmedi.

Aslina bakarsan bilim insanlarinin bile birsey soylecek ongorude bulunmasi zor. Biz ne soylersek soyleyelim.

@stratejistyen Hocam cryonics ile çok yakından ilgileniyorum ama insan üzerinde çözülme işlemi yapılmadı henüz. Labaratuvar koşullarında öldürülen köpeğin kanlarını çekip içine sıvı nitrojen koyarak dondurdular. Ve çözdüklerinde köpek yaşamını sürdürmeye devam etti. En başarılı deney bu diye biliyorum. Öyle bir şey olsa illa karşılaşırdım

40 yaşından sonra gebe kalan kadınların gebelikleri ya da gebelikten sonraki 1 sene içerisinde ölüm riskleri diğer yaştakilere göre ciddi daha fazla. bilimsel bir kaynak olmamakla beraber odds ratio'sunun telomeraz aktivitesinden daha fazla olduğunu söyleyebilirim (tabii ki 40 yaşından büyük kadınların gebelik sırasında ölme riske diğer yaş grubundakilere göre 5 kat fazladan başlıyor, 60 kata kadar çıkıyor)

hayatın tadına var. her yaşın keyfi ayrı güzel. ölmekten mi yaşlanmaktan mı korkuyorsun buna karar ver (yani aslında ölmekten mi korkuyorsun yoksa yaşamaktan mı)

insanoğlu ölümü alt ettiği zaman gerçekten yeryüzünde cehennemi göreceğiz. 70-80 yıllık hayatımızda bile dünyanın ağzına ediyoruz. kimse ölmese artan popülasyonu kim doyuracak? hadi diyelim bir grup özel insan buna ulaşacak, bu özel insanları kim seçecek?

gibi gibi çok sayıda etik problem var karşında

ben bahsimi sibernetiklere oynuyorum. bilinci sibernetik bedenlere koyabilecekler ilerde.

@jaaaccckkk

bana yetişir mi hocam?

Ölmek istemiyorsun, ama yaşın ilerledikçe bu fikre alışacaksın. Ve öleceksin.

Sorunuzun cevabi "evet." Ama soru kotu. Sansiniz var mi, cevabi: evet var, yani ihtimalen var. Ama rasyonel ve istatistiki olarak var mi? Bilemem.

Ama biraz felsefe ve psikoloji okusak belki de bu genclik hezeyanlari gecer diyorum. Varolusculuk ile baslasak belki daha da yararli olabilir. Ayrica "Cognitive Psychology" ile de destek yapabiliriz.

Uzun yasamanin cok da onemli olmadigini farketmek gerekiyor. Yani onemli olan boyutu degil, islevi :-)

Meditasyon yapin, sakinleyin, Sidhartha nin hayatini izleyin, balik tutun, bilgiden biraz uzak durun isterseniz.

Gelin bir kahve ikram edeyim Sbuxtan.

Etc. etc.

Dedigim gibi, genclik hezeyanlari bunlar, aksi de kabullenmek degil, olumun icsellestirilmesi ve aslinda "olum" diye bir kavramin olmadiginin, bunun insan oglunun gotunden uydurdugu bir kavram oldugu, evren de transformasyon oldugu, her bokun bir sekilde recycle edildigi .... etc.

Cindy bebek evi.
Çok istiyordum. Her gece hayallerimdeydi. Hatta gerçek bir Cindy bebeğim de olmamıştı hiç. Hep böyle milyoncularda olan, kafasının yarısı kel olan, bacakları kıvrılmayan, kolları oynamayan bebeğim oldu.
Hala böyle imrenerek bakıyorum Cindy bebeklere. <3

evcil hayvan. kardeşim çok korkuyor diye alamamıştık. kuştan bile korkuyordu.

akülü araba :(

(bkz: 386dx)

yıllarca c64 ile devam ettim. pentium 3 çıktığında da amiga 1200 vardı. tüm hayatımı etkiledi sanırım.

akülü araba +1

benim hiç uzaktan kumandalı arabam olmadı lan. heves ederdim bak buna..

bisiklet :(

hep amcaoğlunun bisikletini kullandım.

içimde en çok ukte kalan action man olmuştu. bir de sega geliyor aklıma.

Pedallı arabalar vardı, annem karnem iyi gelirse alacam demişti ama almamıştı. Bir keresinde de beni oyuncakçıya götürmüştü, ben tren setine dalmıştım ama o ne yaptı ne etti bana dandirik bir puzzle kakaladı.

pisiklet

oyuncak telefon. şöyle birşey. iki tane sabit telefon ama aralarında bağlantı var, birini bi odaya diğerini diğer odaya kurup konuşabiliyorsun.
ölmüştüm öf.

ben 8 yaşındaydım, o beş milyondu.

cindy bebek evi +1

kendime alıcam ama kurarım bi köşede durur içimde kalmasın.

Sega
Mikasa Futbol Topu
Bisiklet(Bayağı bekletip o zamanın en iyisini aldığı için bunu saymayabilirim)

Süper Mario oyunu. Benden küçük kuzenime alınmıştı. Üst kata çıkıp oynuyordum. O da her zaman mümkün olmadığı için ben de istemiştim. Niye alınmadı hatırlamıyorum.

Böyle lego gibi ama değilde, bir araya getirince apartman gibi bir şey oluyordu. Nerden gördüm ya da gerçekte var mıydı hiç bilmiyorum ama onlardan istiyordum. Ancak nedense aileme bunu hiç söylememiştim :P alırlardı belki..

çok küçükken polis gözlüğü-silahı-kelepçesi gibi bi oyuncak seti vardı, onu çok istemiştim almamışlardı, iyi ki almamışlar lan, o ney öyle!
küçük langırt gibi olan ama futbolcuları çekip bırakarak şut çekilen bi futbol oyuncağı vardı, mavili kırmızılı, ona hakkaten çok ağlamıştım, onu keşke alsalardı lan, şimdi alsalar şimdi bile oynarım onla.

monopoly ve bilumum o tarz oyunlar.

benim aylık bir tane oyuncak isteme hakkım vardı. maaş gününden maaş gününe. araba istedim alındı, kids scooter istedim alındı, gerçek gibi olan bebeklerden alındı (pipisi vardı, bezliyodum lan ben onu!), denizkızı orijinal cindy alındı, twister rave alındı. oha lan ne istersem alınmış. tercihlerimi iyi kullanmışsam demek ki.

edit: my little pony istemiştim onu almamışlardı aklıma geldi.

At istedim. Günlerce, haftalarca ağladım zırladım. Sonra bana eşek almışlardı. Eşşeğin üzerine biner gezerdim çiftlikte. Eşeği bana at diye yutturmuşlardı ama. Sonra bi gün okulda hayvanları öğreniyoruz, baktım bizim atın resminin altında eşek yazıyo. Allaaah siz misiniz beni kandıran. Kitabı kaptığım gibi eve koşuyorum. Tam eve yetişicem yolda düştüm kafamı yardım. Mahallenin benden 3-5 yaş büyük çocukları görüp geldiler, hadi hadi ağlama bi şeyin yok sen erkek adamsın hadi eve dediler. Bi elimde eşeğin resmi diğer elim kafamda kafam yarık zaten kan akıyo gözlerim dolu eve gidiyorum. köşeyi döndüm lan bi baktım bizim kapının önünde bi at. Çiftçinin biri bağlamış gitmiş. Şöyle gittim yanına yavaşça, sırtı dönük. Arkasına geçtim önünü dönsün diye uğraşıyorum, tuttum bi taş attım kıçına, taşı atmamla at bana bi koydu, sırasıyla gökyüzü, bulutlar, güneş, tak sırt üstü yapıştım yere. Bi günde iki darbe. Sonra nakavt oldum zaten. Benim hayatım ikiye ayrılır; hayatın çiftesini yemeden önceki hayatım, hayatın çiftesini yedikten sonraki hayatım. Bu hikaye gerçektir. Sonra sikerim dedim atını da eşeğini de, köpeklere sardım.

Birde boncuk tabancası aldırana kadar göbeğim çatlamıştı. Bizim peder biraz fazla tedbirlidir; yok gözüne isabet eder, yok bilmem ne. Biz savaş yapardık ama, surat falan dinlemezdik. Bi gün savaşın ortasında baktım peder beni çağırıyo, laynn... dedim tamam geliyom amk:/

Barbi bebek evi tam da genç kızlığa giriş dönemime denk geldiği için içten içe heves ettiysem de istemeyi gururuma yedirememiştim :)

Ama bir Furby gerçeği var, kardeşimle oyuncakçının vitrinine yapışmış halde "çok güzel ama çok pahalı, 2 yıl harçlık biriktirsek alabiliriz ama di mi:( " dediğimizi hatırlıyorum :D

Geçen sene haberi aldığımda, Neeee Furby yeniden mi satışa çıkmış, diyerekten koşa koşa kendimi bi avmdeki oyuncak mağazasına atmıştım. Emin adımlarla ilerledim, Furbyim için renk seçiminde bi süre kararsızlık yaşadıktan sonra kasaya gittim ki yıllar sonra yine aynı hüsran. "Lan hala çok pahalı amk, bu ay faturaları ödemeyip alabilir miyim ki ühüü:( Kıyıp da alamadım, ya benim nezman bi Furbyim olucak duyuru!!!

saksofon.

gerçek cindy bebek.

o değil de benim akülü arabamın olmuş olması sizce de çok garip değil mi :/

Org istemistim. pahalı diye kendim vazgecmistim.Simdi belki ünlü bi müzisyen olabilirdim :(

akülü araba ve şu langırt benzeri futbol oyunu. adamlar çakılı oluyor, böyle kafalarından geri çekip bırakarak topa vurduruyorsun falan vardı ya eskiden, o şeylerden.

bi de şey vardı en çok, inanılmaz istediğim, buuuu uzaktan kumandalı kamyon ve dozer setleri oluyor ya. çok pahalıydılar. şimdi 300-400 lira falan sanırım. her toprak parçası gördüğümde hayallere dalardım "şimdi ben burayı kazsam, kamyonuma yüklesem" diye. çocukken inşaatçı, 18 yaşıma kadar da kamyoncu olmak istiyodum zaten. gerçi hala hoşuma gidiyo kamyonculuk fikri.

onun dışında her istediğim alındı, zengindik o zaman. brezilya'dan kahve, fransa'dan çikolata falan getiriyodu babam. şimdi çalıştığı yerde yaşıyo adam, fena patladı. böyle hayatın anasınıskim

Bisiklet. 21 yaşındayım bisiklete binmeyi bilmiyorum arkadaş :/

minik oyuncak dikiş makinesi. Napcaksın öyle şeylerle uğraşıp, doğru düzgün çalışmaz bile o diye almamışlardı. Halbuki bebeklerime elbiseler dikecektim ben.. Sonra çok yetenekli olduğum ortaya çıkacaktı ve normal dikiş makinesi alacaklardı bana. Mükemmel elbiseler dikecektim, herkes hayran olacaktı bana ve ünlü olacaktım. Hayallerimi elimden aldılar!!!! :( bak yine aklıma geldi huf.

emekleyen bebek. baleye gitmek istedim ona da göndermediler. annem arada söyler keşke baleye gönderseydim çocuğumu diye. galiba algılayamadılar olayı, kızmıyorum o yüzden.

kedi
bisiklet
barbi evi

uzaktan kumandalı araba.

Akulu araba.
Her istedigimi er ya da gec aldilar ama akulu araba olmadi iste:)

90 larda robocop filmi ilk çıktığında onun küçüğünü yapmışlardı,yürüyordu,ışıkları falan yanıp sönüyordu.birkaç arkadaşımın vardı,ben de isterdim benimde olsun.

olur

yıllık vergisi 100 tl olduğuna emin misin?

Niye alınmasın hocam? Araba değil mi bu? benim ilk arabam 86 Doğan'dı. O araç sayesinde öğrendim kullanmayı. 3.250'ye almıştım sene 2006.

Motorlu taşıtlar vergisi 51 tl 6 aylık. Çok olumsuz eleştiri aldım.

o araba hakkında tek bildiğim şey su gibi benzin yakması. tüp falan düşünür müsünüz bilmiyorum ama bunu göze alın.

Yakıt masrafı çok olacak bu bir.

geçen yılbaşında 88 broadway'imi satmış biri olarak anlatıyorum;

sürekli ufak tefek sorun çıkaracak. bol bol sanayiye gideceksin. tam olarak yaptırayım, rahat edeyim diye bir şey yok. binlerce küçük parça var arabada, her biri eskimiş durumda. doğal bir durum yani bu.

özellikle km çok yapacaksan bu dediklerim geçerli. o arabalar artık hobi arabası olma zamanına gelmiş durumda.

en çok sevdiğim arabalardan biridir. 70'li yılların taunus'u. genel olarak eski arabaları severim zaten ama o yıllara ait bir arabaya paran ucu ucuna yetiyorken binilmez. zevk için alınır, yapılacak harcamalar göze alınır.

+1 dahili meddah
980lerin 2 lt otomobilinden bahsediyorsun. orijinali ise 1970lerin başındaki alman ford taunuslar. almanlar bu otomobilin üretimini 1974teki petrol krizinden sonra durdurdu.
benzin masrafını göze alırsan ve iyi bakılmışsa (bu biraz zor) uygun olabilir.

taunusların motor hacmi 1600'den büyük olmalı ki yıllık vergin 166 lira olacaktır. (bu yıl için en azından- gerçi bu saatten sonra alacağın arabanın bu yıllık vergisi ödenmiş olmalı zaten)

Motosiklet alsana :) Yatırım maliyeti belki fazla olabilir. Ama hayat kaliteni inanılmaz arttıracaktır.

Geçmiş olsun bro

cok cok gecmis olsun, cok korktuk valla senden ses cikmayinca.
aramiza hosgeldin tekrardan ama olumden donmus biri olarak nekahat doneminde olman lazim, ne isin var bu saatte ayakta.

not: tunel isik yalanmis yani. belki de cem yilmaz'in dedigi gibi pamuktan dolayidir :)

oha! geçmiş olsun.

hoşgeldin yeniden çocuk!

Çooook geçmiş olsun ve yeniden hoşgeldin!

@halanne uyku tutmuyor. yatmadan önce duyuruya teşekkürlerimi bi ileteyim dedim.

geçmiş olsun... hoş geldin tekrardan.

Ben ilk defa görüyorum, ama hayatınızı kurtarmamış olsam da çok çok geçmiş olsun dememe engel değil bu durum:) Çok çok geçmiş olsun!

geçmiş olsun, perhiz yap. yağlı mağlı yeme. bu arada o ışık olayı hikaye demek ki.

geçmiş olsun brother.

Cok gecmis olsun

vay! kendine dikkat et aslanım. çok geçmiş olsun.

doktorlar ne dedi bu duruma? nasıl bir kalıcı çözüm düşünüyorlar?

@divit çok iyi beslenirim sporumu yaparım hocam sadece genetik faktörünün kurbanı oluyodum az kalsın galiba. babam kalp krizinden ölmüştü 40 yaşında

@zazazaraeta genetik olması o şekilde değil. aileden kalan bi kalp rahatsızlığın olursa olur. yani sen doğuştan kalp bozukluğu ile doğmuşsan o genetiktir ne kadar iyi beslnirsen beslen düzenli olursan uyu sadece riski en düşük seviyeye indirmiş olursun iyileştiremezsin hasta kalbi. ama benimkisi genetikse daha önceki testlerde neden hiçbir şey çıkmadığını bilmiyorum.

duyuruyu bir kez daha sevdim. gecmis olsun haci.

geçmiş olsuunn. ışık olmaması beni rahatlattı kendi adıma.

hakkaten çok geçmiş olsun.

Bir mucize yasamissiniz resmen. Cok gecmis olsun.

@zazazaraeta omuz ve bacak günümdü omuza çok ağır girdim 6 hareket yaptım sırf omuz için. bacakta da tüm ağırlıklarımı arttırmayı denedim. gözüm kararıyodu adeta salondan çıkarken süper setlerim falan vardı çalışmada ara vermeden yaptığım hareketler falan. biraz erken olabilir belki ama spora hep yemekten 1.5 saat sonra başlıyorum bu süreyi de biraz artırmam gerekiyodu galiba.

yanıt verenlerden biriyim o gün...

duyurudaki yazılara yanıt yazarken büyük sorumluluk altına giriyoruz aslında.
neyseki hastaneye başvurmanı sağladık. çok geçmiş olsun.

geçmiş olsun kardeşim. bize bir kez daha sağlığın şakaya gelmediğini gösterdin.. umarım görüp göreceğin bu olur ve bir daha yaşamazsın bu tip bir durum.

Vaybe çok geçmiş olsun

Geçmiş olsun.

geçmiş olsun lakin duyurunun nasıl hayatını kurtardığını anlayamadım. zaten ölmüşsün ve dirilmişsin. yazıları sonradan görmedin mi?

çok çok geçmiş olsun kardeşim :)

kardeş çok geçmiş olsun.

hoş geldiniz!
çok merak etmiştik sizi.
büyük geçmiş olsun.

iki bira ısmarlarsın artık.

Çok geçmiş olsun. Süreç hakkında bir bilgim olmamasına rağmen o iki duyuruyu da heyecan ve tedirginlikle okudum az önce.

Bu arada "ama benimkisi genetikse daha önceki testlerde neden temiz çıktı bilmiyorum" yazmışsın. Benim bildiğim genetik olması sizin üzerinize bir hastalık koymuyor, sadece daha meyilli oluyorsunuz. Riskiniz diğer insanlara göre daha fazla oluyor.

Mesela bizim ailede mide hastalığı var. Ben ömür boyu kahve, kola, sigara içmesem mideme baktıklarında bir şey görecekler mi, hayır. Belki de görecekler, bilmiyorum. Ama midede fizyolojik sıkıntılar oluyor genelde. Kalpte bir sorunun anlaşılması daha zor sanırım.

Çok çok geçmiş olsun. Önceki duyuruları görmemiştim, bunu gördüm çok sevindim. O cevapları yazan herkese, arayıp tarayıp seni bulan @memories'e çok çok selamlar, teşekkürler.

geçmiş olsun.

@comptrol O açılmadığın kıza açılmaya karar verdin mi derken duyurumu referans alarak mı sordun bilmiyorum ama senelerdir friendzone'da olduğum yani daha doğrusu açılmadığım kız, bana açıldı ve çıkmaya başladık bu olaydan hemen sonra. muhtemelen hayatımda yamaç paraşütü yapamıcak olmam dışında hayat güzel şu an için. ama o durum kısmen doğru yani kıçını bilgisayar başından kaldırıp zamanını daha nitelikli harcamaya itiyor insanı bu durum.

başkasının bilgisayarını kurarken hep aynı şey benim de başıma gelir
kendi bilgisayarıma win98 zamanlarında haftada 1 format atarken, kuzenimin bilgisayarına 1 kere format atayım dedim, elimde kalmıştı, en son bozuk halde bırakıp kaçmıştım.

insanlık hali olabilir, kötü hissetme kendini. şanssızlık olmuş.

abdessiz gezme şaka bi yana olur öyle format işi gerçekten cenabet bi şey başkasına yapayım deyince elinde kalıveriyor. sıkma canını olur öyle. izah et tatlı dille sürücünüz bozukmuş, flash diskten atıyorum o da ağır işliyor, benden kaynaklı değil falan diye. en azından duruma hakim olduğunu anlasınlar.

Ben genelde yapıyorsam öyle angarya bir iş, minimal kurulumu yapıp bırakıyorum, yedeği geri almasıdır, elzem olmayan programların kurulmasıdır sahibine bırakıyorum. İsterse kuruyorum. İşler ters gider uzarsa da meseleyi anlatıyorum.

Mırın kırın ettiğini sezersem, sen bilirsin ben sana yardım için yapıyorum bunu istemiyorsan bırakırım diyorum. Hem yardım edip hem de milletin tribini çekme, restini çek.

sende bilisim isigi yok hafiz. yani 33,6k modemlerle surunmemissin yani 486dx ve oncesinin tozunu yemeyenlerden bi cacik olmuyor [: saka biryana sans isi bu. simdi flash bellek demissin, taktigin portta sikinti olabilir, bellegi manuel bicimlendirdiyse yanlis bir secenek secmis olabilirsin ki bu kurulum suresine yansir. sikma canini, kuruluma gideceksen onceden ayarlaman lazim herseyi. yoksa elinin altinda 100mbit nette olsa o gun iso da bulamayabilirsin bulsan bile key'de problem cikar. bu arada son rotus derken, pc'yi hizlandirayim dusuncesiyle antispyla tweak'e felan mi kalkistin?

@rootfx : 56k modemle basladim ben.. p166 tozundan olmadi demek..

Ya hep elle yapardim xp hizlandirma ayarlarini.. bu kez hazir halini buldum. Jetxp diye bir tweak olayi. Acilmadi kurtaramadim da. Onaramadim da icime sinmediginden.

xp antispy bile bazi noktalarda patlatiyor. neyse gecmis olsun diyelim. kurduktan sonra basit bir iki tweak yapar birakirsin artik. duzeltme olayinda da; burdan soylenenlerle olacak birsey degil bu. seni bulur bir sekilde.

Canını sıkmaya değmez insanlık hali bunlar olağan şeyler, bende yeri geldi format atıp herşeyi kurduktan sonra sistemi tekrar açtığımda mavi ekran hatası aldım ama böyle şeyler için hiç canımı sıkmadım. Üstelik bazı eşşek yüküyle para alan sözde IT çalışanlarını bile yeri geldi cebimden çıkardım bilgilerimle, muhtemelen sen de böylesindir boşuna üzme kendini :)

"hep beni bulur"

ben bunun üzerine bir kaç kelam etmek istiyorum. eskiden aynen bu kafada bir adamdım. "neden ben", "bir işim de düzgün gitsin" "niye kimse bir sorun yaşamazken hep ben yaşıyorum" der dururdum.

sende durum böyle mi bilmiyorum ama ben bu soruları sormaya başladığım zaman sorunların hep benim dışında geliştiği ve bunun kader olduğu önkabulu ile hareket ederdim. "zaten hep beni bulurdu böyle aksaklıklar"

sonra farkettim ki her şeyin bir sebebi var. mesela senin örneğinde zaman kaybının büyük bir kısmı flash diskini unutmandan kaynaklanıyor. insanlık hali, unutulur. bu mesela senin beceriksizliğin ile ilgili bir sorun değil, unutkanlığın ile ilgili. (sürekli yanında taşıman gerektiğini düşünerek söyledim, yoksa yanına alma ihtiyacı duymuyor olabilirsin de)

öbür taraftan dvd sürücüsünün bozuk olması da kader falan değil, o pc'nin gayet normal bir sorunu. milyonlarca dvd sürücüsü bozuk pc'den sadece bir tanesi oradaki pc. bu da senin işinin ters gitmesi için önüne konulmuş bir engel değil. son derece sıradan bir şey. ancak tamamen senin kontrolünde olmayan bir konu. önceden ne yapılabilirdi, telefonla sorulabilirdi belki. bu sayede yanına gerekli diskleri alır giderdin. ama spontane gelişen bir şeyse senin kontrolün yok, kafana takman anlamsız ve bir şeyi değiştirmeyecek.

bu iki sorun üzerine bir düşün; bir tanesi kontrol edebileceğin, diğeri edemeyeceğin problem. sen "her işim ters gidiyor" diyerek bu iki sorunun da çözümüne ya da tekrarlanmamasına bir katkı sağlamıyorsun. sadece kendi sorunlardaki kendi sorumluluğunu "belirsiz bir güce, kadere" atıp buna üzülmekle bir şeylerin değişmesini ümit ediyorsun.

hayatımızda gerçekleşen bir çok sorunun kaynağı kendimiziz. sorumluluk bizde. önce bunu kabullenmeden de bu sorunlar kesinlikle düzelmiyor. yıllarca bu şekilde yaşadıktan sonra 7-8 yıldır suçu başka şeylere atmayı bıraktım. inan tüm hayatım düzene girdi, verimim arttı ve hepsinden daha önemlisi mutlu olmaya başladım.

problemlerin bir çoğunu çok hızlı bir şekilde kafamdan siliyorum artık. şöyle gelişiyor olay;

1. sorunla karşılaştım.
2. sorunun neden oluştuğunu tespit ettim.
3. bu nedenler içinde kendi payımı bir kenara ayırdım.
4. benim payım dışında olan nedenlerin üzerinden geçip bunları kontrol etme gücüm olup olmadığına baktım. varsa bir dahaki sefere yapmak üzere notumu aldım.
5. benden kaynaklanan nedenlere geri döndüm, bunları neden yaptığımı düşündüm ve tekrarlanmaması için gerekenleri not aldım
6. bitti.

bunları yaptıktan sonra aklımda o sorunla ilgili canımı sıkacak hiçbir şey kalmıyor. hemen hayatıma devam ediyorum. gerekiyorsa özür diliyorum, gerekiyorsa düzeltiyorum, gerekiyorsa bırakıyorum.

çok uzattım, çok da dağınık anlattım. olayın özeti, her şeyin merkezinde ben yokum. hayat bana işlerimin ters gitmesi için bir komplo kurmuş falan değil. benim işleri batırmamın da gizemli, mistik ya da bilinmez bir sebebi yok. hepsi basit neden sonuç ilişkileri içinde gerçekleşiyor. bunları tespit edip düzeltmek gerekiyor, hepsi bu.

edit: bak son aşamada çıkan saçma sorunun da sebebini kendin söylemişsin. her zaman yaptığın ayarları hiç bilmediğin bir programa yaptırmaya kalkmışsın. denemek için uygun olmayan bir yerde yeni bir şey denemişsin. bu kadar basit.

merakli kofteci filmini izle:)