www.gezenbilir.com burada sorularınıza en objektif ve doğru cevapları bulabilirsiniz.

anladığım kadarıyla moto karavan için soruyorsunuz;

1- kamyonet iken menzil neyse yaklaşık o. mesela fiat ducato için normalde depoyla ne gidiyorsa o. araçtan araca hatta modelden modele çok değişiyor, ortalama 1000 kilometre falan.
2- 70-80 gibi oluyor genellikle, sprinter için.
3- 2-3 ton civarı. maksimum soruyorsan iveco'nun 4 tonluk olanı var.
4- 6 kişi rahat kalınabilecek modelleri var. ufak karavanlar için genelde dört kişi.
5- kapıları kilitlemeyi unutmayın.

gezenbilir +1, ama sorularınız çok genel. daha spesifik sorarsanız daha sağlıklı olur.

Zaman ve enerji israfı

Süt zaten self servis starbucksta. En azından benim yaşadığım yerde böyle.

valla sütlü istemiştim demesine gerek yok, üzerine sonra da isterse eklerler zaten.

sütlü filtre kahvenin fiyatı da aynı zaten, sütten para alan bizimkiler sadece...

O basliktaki cimrilik hikayelerini okuyunca hayattan sogudum.Milyonluk adamlarin yasantilarina bak.Cevap evet süt zaten ekleniyor,dogru gibi gelmedi.

starbucksta sen bu içeceği beğenmedim aynı ayarda başka bir içecek alabilir miyim desen bile yaparlar. bunu ben orada çalışırken eğitimde hep söylüyorlardı. kahveyi beğenmedin mi ver iki dakika sonra yenisini al. çalışanların cebinden çıkmadığı için umurlarında olmaz zaten, kaldı ki mağaza müdürü bile umursamaz direkt verir.

bunu suistimal etmek sizin iğrençliğinize kalmış orası ayrı.

sütlü ve sütsüz filtre kahve arasında fiyat farkı olmadığından arkadaşınızı zarara sokan bir durumdur. netice de masa ile kasa arasında gereksiz bir gidiş geliş daha yaptığı için extra bir enerji harcar.

ayrıca hangi zevksiz önce sütsüz hemen sonra sütlü kahve içer o da ayrı mesele :)

Ekstra ücret kesilen sütlerden iciyor olabilir mi? Mesela hindistancevizi sütü vs.? Öyle ise mümkün anlatilan.

o arkadaşla ilişiğini kes bildiğin hırsız.

Açıklamaya gerek yok hırsızlık.

kahvesi bittikten sonra "bugün kahve kötüydü yalnız" falan dese bir tane daha ikram ederler zaten. birini sade birini sütlü bile alabilir, bir sıkıntı olmaz.

insan gibi davranan firma görmeye alışık değil galiba o arkadaş, görünce sapıtması normal.

Arkadaşınız bunu çok matah bişeymiş gibi anlatmıyordur umarım. Mağazadan kıyafet alıp günlerce giyip sonra beğenmedim deyip iade etmekten farkı yok. Yanlış

-schengen vizesi: 60-80 euro.
-yeşil sigorta(araba için bu) fiyatlar: www.turing.org.tr
-kiralanan yerden yurtdışına çıkabilir yazısı. beleş. :)
-ehliyet eski tip ise ve yunanistan üzerinden çıkılacaksa uluslararası ehliyet. (Yeni ehliyet çıkartmak daha mantıklı, uluslararası ehliyet gereksiz pahalı. Yeni tip ehliyet çıkartmak 15TL.)

Güneşin battığı yere doğru sürmen gerekiyor.

Kiralık arabayla çıkış sıkıntı, herkes bu izni vermeyebilir. Noter falan işin içine giriyor olabilir.

güncel bir bilgi olmayabilir ama; ticari olanın her yıl şeye girmesi gerekiyordu hani bu tüvtürk yapıyor ya, hah muayeneye. ötekinin 2 yılda birdi.

hız sınırları da farklı.

ticariyi ticari olarak satabilirsin. 1. köprüden ve bazı başka yollardan geçemezsin.

trafik sigortası fiyatları da farklı diye biliyorum

gerekli izinlerin olmadan yük ve eşya taşıyamıyorsun. kendi eşyan olsa bile ceza kesiyorlar. yük ve eşya taşımacılığıyla alakalı yönetmeliği okumanda fayda var.

Ticariyi ötv ödemeden ya da az ödeyerek ticari olmayana göre ucuza alırsın.
Hız sınırı ticaride daha düşüktür.
Ticari 1. Köprüyü kullanamaz.
Ticari her yıl muayeneye girer.
Ticari kullanan kişinin alkol sınırı 1 dir.
Sürücü belgesi haricinde ayrıca evrak isterler.

şimdi soru yanlış, cevaplar da yanlış. ben şöyle açıklayayım. yine de yanılıyor olabilirim.

ruhsata bakın. orada bir "araç tipi" diye bir bölüm vardır, bir de "kullanım amacı" diye bir bölüm vardır.

araç tipi kısmında ne yazdığının bir önemi yok. yani orada açık kasa kamyonet yazabilir, kapalı kasa kamyonet yazabilir. orada "kamyonet" yazıyor olması, sizin aracınızın ticari olduğu anlamına gelmiyor.

aracınızın ticari sayılabilmesi için "kullanım amacı" kısmında "ticari" yazması gerekiyor. eğer "hususi" yazıyorsa karoser tipi ne olursa olsun, yan iaraç tipinde isterse "kamyonet" yazsın, normal binek araç statüsüne tabi olursunuz. muayenesi de binek gibi olur, kızılay trafiğine de girersiniz, istediğiniz köprüden de geçersiniz, herhangi bir belge de sorulmaz. ama "ticari" yazıyorsa her körüden geçemez, kızılay trafiğine giremezsiniz.

çift kabinli açık kasa volkswagen amarok ile hususi olarak istediğiniz yeri gezerken, arka koltukları ve penceresi olmayan ufacık opel corsa ile kızılay'dan geçemezsiniz mesela.

soru şu yüzden yanlış, ruhsatında kamyonet yazmakla birlikte o araç hususi amaçla kullanılıyorsa ticari olmayabilir. emin olmamakla birlikte istiyorsanız olabilir de. yani aracın ticari olup olmamasının belirteci kamyonet yazıp yazmaması değil, kullanım amacında hususi yazıp yazmamasıdır.

Vergisi farkli. Muayenesi 2 yilda bir degil de yilda bir yapiliyor ayrica.

Fark olmasa da bilgilendirme amaçlı 4x4 ise ruhsatta ticari olarak geçse dahi mtv'si hususi gibi yüksekten yatar.

@kibritsuyu : sizin mantığınıza göre hususi olarak kullanılan araçlar ticari olarak değerlendirilemez. o zaman neden web sayfalarında araçlar iki kategori olarak satılmakta. hususi ve ticari araç diye iki kategori var hepsinde.

mesela Caddy 2.0 TDI 102 PS Exclusive DSG bu araca bakalım. normal koşullarda 2.0 motorda vergi uçuk olur. bu aracın 150 binden aşağı olmaması gerek. (fiyatı 102.940 içindeki ötv ise sadece 11.000 tl) ancak ticari araç olduğu için ötv'si az bir miktarda oluyor.

benim bildiğim bir araç ticari araçsa hususi kullanım diye bir şey yok. yani hız sınırı daha az olur, her yıl muayene gerekir.

şöyle bir şey buldum:

"hususi yazması sizi kamyonet sınıfının hız limitinden, istanbul'da iseniz birinci köprü yasağından kurtarmaz. sadece k2 belgesi zorunluluğundan kurtarır. ama işinizle ilgili yük taşırken yakalanırsanız cezayı yerdiniz."

mini.donanimhaber.com

@burya:

şu hususi: ticariarac.vw.com.tr
şu ticari: ticariarac.vw.com.tr

ticariyi hususi olarak kullanma şansınız yok. hususiyi ticari olarak kullanmak isteyip ruhsata öyle yazdırabiliyor musunuz bilmiyorum.

benim mantığım değil, gümrük tarife istatistik pozisyon numaralarının yazılı olduğu bir tarife cetveli var. aracın hususi olup olmadığı, ötv oranının ne olduğu falan hep bu cetvele göre belirleniyor, kafadan değil.

işte o cetvel: www.gib.gov.tr

araç 87.03 pozisyonundaysa hususi. 87.04 ise ticari.

şu da okumak isterseniz: www.muhasebenet.net

@kibritsuyu : eyvallah ancak verdiğiniz iki linkte sizin de gördüğünüz gibi ticari araç kategorisi değil mi? bahsettiğiniz caddy hususi araç olsaydı herhalde ticari bölümünde olmazdı.

konumuz bu araçların max. hız limitleri ve her sene tüv'e girme zorunluğu olup olmadığı sonuçta. bu araçları kullananlar bence en doğru bilgiyi verecektir.

kasko yılda bir kez ücretsiz değiştiriyor.

Kaskosuz olcak malesef kasko yok şu anda

Garanti dahilinde ise değişebiliyor diye biliyorum. Yine hangi kasa ise facebook gruplarına da sorabilirsin.
En basit sorulara 40, 50.. ve daha fazla sayıda cevap geliyor
Eşinden çok arabasını mı düşünüyor bu araç sahipleri anlamadım gitti.
O gruplarda gelen sorulara cevap vermek için bekleyen gönüllüler ordusu var.

Sensörler çalışmaya devam eder tabii. Ancak arabayı teslim alırken cama su dökerek vs test edin, dikkatsiz davranabiliyorlar. Başıma geldi oradan biliyorum.

Bi yere sordumda beni mi sikiyolar anlamadım 3000 tl istediler orjinal cam dediler:/

Sensörlü camlara 1200 civarı fatura kesmişlerdi kaskodan. Yan sanayi 300 e kadar bulmuştum. Çık isterlerse çıkmacılara da bakabilirsin.

yasadigim sehirde malesef her sene cam degistirmek zorunda kaliyoruz, buzlamaya karsi yola kum atiyorlar. orijinal camlar cok pahali ben yan sanayi taktiriyorum, sensorlerde bir sikinti olmaz eger kablolari zedelemezler ise ki benim basima bir kere geldi, kablolari kesmis elemanlar cami degistirirken. bir sekilde test edebilirsen iyi olur. birde arabayi ilk 1-2 gun yikamaman ve kapilari sert kapatmaman gerekiyor, cam yerinden oynamasin diye.

kasko yaptır. 2 gun sonra kaskodan degiştir. hem kaskonda olmuş olur. hemde az para vermiş olursun.

Garsonun yok cevabı verdiğine dair kanıtın var mı?

nasıl bir kanıtım olabilir ki? ses kayıt cihazıyla mı dolaşmalıydım? çevremdeki çoğu kişi kırmızı et yemediğimi biliyor.

Hakimin ciddiye almasını, dava açılır mı açılmaz mı falan geçtim, sen kanıtsız gidersen adam "anlamadım, yanlış anladım, duymadım, hatırlamıyorum, meşguldüm" falan demez mi sence?

burası türkiye gardaş. hakim seni psikyatriste yollayabilir..

@wayfarer: ben de kendimi alt sınıf sayıyorum. fakir olmak başka sorumsuzluk başka. sana "pilavın içinde margarin var mı?" diyen adama "yok" deyip pilavı yedirirsen belki anaflaksi geliştirecek? ya da dini nedenlerle yemiyor belki...

Kötü şekilde beslenen hayvanlar belli bir yerde, belli bir süre tutulur. Tutulma süreleri hayvanın büyük veya küçükbaş olmalarına göre değişir. Büyük başlarda biraz daha uzundur. Bu şekilde istenilen şekilde beslenmiş olacakları için - temizlenmiş olurlar-
Dava konusuna gelince pek bir şey çıkacağını sanmıyorum. Garson yalan söyledi diyemeyiz sadece ne biliyorsa onu aktarmış. Asıl kilit adam aşçı :) nede olsa kazanı karıştıran kendisi.. Ama ilk muhatap olduğun kişi de maalesef o değil ama doğruyu söylüyor. Ayrıca yediğin yemeğin sana doğrudan bir zararı da söz konusu değil. O nedenle unut gitsin.

ya o değil de et suyunun tadını anlamıyor musun?
garson he he demiş geçiştirmiştir. haklı demiyorum ama derdini şeyapıyım derler muhtemelen.

et suyunun tadını alamıyorsan et yememen için sadece farkındalık diyebiliriz. hayır garsonun ona et suyu konulduğunu bilmediği ihtimalini kaçırıp topyekün garsonu suçlamak da saçma, bir yanlış anlaşılma olmuş beğenmiyorsan bir daha gitme içine et suyu konulmayan bir lokantadan hizmet alırsın, serbest piyasa zaten cezasını verir, söylemeyecektim sen dediğin için ama ilgilendiğin şey ağır saçma, ama illa başvuracağım diyorsan gideceğin yer tüketici hakem heyeti.

ben de köylerde kaldım ama hayvanlara saman, küspe ya da ot dışında bir şey verdiklerini görmedim, hayvanlara siyanür mü içirildiğini mi gördün de bu kadar etten iğrendin onu da anlamadım.

Garson etsuyu tableti olarak anlamış olmasın. Ben de ilk başta tablet olarak düşündüm.

Baya psikolojinin bozulmuş olması lazım, bununla ilgili raporların olması lazım ki gerçekten dava açmaya değecek bir sebebin ve/veya kaybın olsun. Şu yaptığına hakim 'milletin bin türlü derdi varken şu şımarığın işine bak' der ve yollar diye düşünüyorum.

Bu tarz konularda hassas idiysen vegas'ın dediği gibi içmeyecektin.

Hayvanların kötü koşullarda yetiştirildiğinden şikayetçiysen de bu kadar pasif olma. Bir denetim şirketi kur, sertifika ver, bu işlerin denetlenmesi için devletin gerekli organlarıyla çalışmalara katıl. En alakasız adamı şikayet edip ne elde edeceksin? Kime neyi kanıtlayacaksın? Yine hayvan üreticileri orada duracak.

Bu onun bunun et yemesini ayıplayanlar da aynı kafa. Gidin siz üretin, iyi koşullarda üretin.

Et suyuna allerjin olmuş olsa, zehirlenmiş falan olsaydın farklıydı ama şu haliyle
tüketici haklarıyla ilgili bir konu olduğu için ve belli rakamın altında kaldığı için sadece hakem heyetine gidebilirsin sanıyorum. O durumda da kanıt olmadığı için bir şey çıkmaz, çıksaydı da "alınan ürün vaadedildiği gibi çıkmadığı için" çorbanın parasını iade alırdın en çok.

Davayı kazanmanın önünde iki engel var: 1. İspat sorunu 2. Hakimin manevi zarara uğradığına ikna olması sorunu. Kazanma ihtimalini düşük görüyorum.

Ya mobilden yazıyorum garip bir kelime çıkmış arada,
Karacigere dokunması olacak:)

Bira tabii ki. Neredeyse her gün kola içerim. Buna rağmen birkaç yıldır aynı kilodayım. Şekeri küçük bir spor çabasıyla harcayabilirsin ama o yağları iki dakika koşarak atamazsın.

kolayı light ya da zero olarak icebilirsin 0 kalorili. bira ise karbonhidrat bombası, bosuna tokluk hissi vermiyor ictikten sonra. ekmek yemis gibi oluyorsun

Şeker=zehir
Tatlandırıcı=hala zehir

ben kola diyorum. bira şu anda içtiğimiz belkide en doğal şeylerden biri.

Karaciğer mevzusunu geçersek açık ara kola derim. 100 ml kolada 10gr kadar şeker varken, 100 ml birada 3-4 gr karbonhidrat bulunmakta. Kola doğrudan şeker/glikoz şurubu içeren bir şey. Glisemik indeksi çok yüksek bir içecek.

Yukarıda bahsedilen gibi bira yağ yapar, kola şeker olarak depolanır onu da kolayca atarsın tarzında bir şey söz konusu değil. Fazla şeker de yağ olarak depolanmakta.

alkol içeren her içki şekerli herhangi bir içkiden daha kötüdür.

bira tek başına karaciğere zarar verecek kadar alkol ihtiva etmiyor diye düşünüyorum. arkadaşın biri light kola yazmış ama aspartam direk beyni söndürüyor, yamulursunuz light kola şekersiz diye abanmayın.

kola daha zararlı

Fayda/zarar ilişkisinde bira daha masum.

kola.

bence kola daha masum.metabolizmlarını söylersem sen alkolü saymasan da biradaki karbonhidrat dışında alkolde de bol miktarda enerji üretilir.birada baya kalori alıyorsun bira göbeği diye bir gerçek var.zaten karaciğere zarar vermesi demek ayrıca diğer tüm metabolik yolların bozulması demek.kolanın zararı bir anda kan şekerini çok yükseltmesi.asitli olduğu için aç karna içersen olası mide zararı.
ikisinin de günlük içiminde birinde 20 yıl sonra kolada mide rahatsızlığı üstüne diyabet olası ama olacak diye bir şey kesin yok.her gün bira içsen karaciğer nanay olur.vücut yağlanman kafa ,metabolik yolların vs gider.bir de üzerine siroz ihtimali bonus.bana kalırsa kendin meyve suyunu sık iç ayda bir biranı iç yeter.

bira.
karbonhidratın en leş formu.

al gitsin parayı kabul et iyi vermişler.

Pert araç ödemelerinde pazarlık edilir sigorta firmasıyla. Sen de pazarlık et, 33 isterim, muadiller o fiyatta de. Ne kadar yüksek rakama anlaşsan o kadar iyidir.

Genelde ortalama fiyat veriyorlar, kendinize güveniyorsanız pazarlık yapabilirsiniz. Benim aracım pert oldugunda %70 ini sigorta kalan parayı da araç satıldıktan sonra vereceklerini söylediler. Aceleniz yoksa bekleyebilirsiniz sıkıştırmama ragmen tüm parayı almam 3-4 ayı bulmuştu benim

Bizim de aracımız pert oldu. Pert yapmazlar inşallah demiştik ama işlerine öyle geldi. Şimdi yeni araç alınmıyor tabii o parayla.

Biz pazarlık etmedik çünkü hem pazarlığa açık değillerdi hem de 2. el değerini verdiler ne eksik ne fazla, ödemeyi hemen yaptılar.

Size de uygun fiyat vermişler. En iyisi alıp kurtulmak sanırım. Geçmiş olsun.

Verilen fiyata 2 defa itiraz hakkınız var. 3 itiraz tahkime gidiyor, tahkim mevcut piyasadaki ortalamasını alıp belirler sigortaciya çok düşük teklif verilirse tahkime gidicegini belirtiniz. Uyanık sigortacılar düşük teklif ediyorlar.

Araç satılırsa ne demek, satamazlarsa vermeyecekler mi? Yasal 45 gün yanlış hatırlamıyorsam hesabınıza geçme süresi. Pazarlık edin, satar mısınız, besler misiniz karışmam deyin.

10bini direk vereceklermiş, 20bin araç satıldıktan sonra ödenir diyor gönderdikleri evrakta. bizi arayan sigortacı elemana sorduk ne kadar sürede satılır, satılmama ihtimali var mı, satılmazsa ne olacak gibi detayları ama dünyadan haberi yoktu kendisinin. yarın daha bilgili birileriyle görüşmeye çalışacağız..

Araçla gidecekseniz yolda bi rampa var, inişte radar var Safranbolu'ya yakın biryerlerde. Lunaparkın orda köfteci var güzeldir. Cam teras var görülebilir, evler var işte.

2 km/h ile olsa dahi bu hız sınırını geçtiğiniz anlamına gelir. bu hız sınırları insan güvenliği için var. siz bir araca, insana ya da hayvana karşı tepki verecek iken bu 2 km/h lik ufacık fark sizin o cisme çarpıp çarpmamanızı belirler.

ispatlık bir durum yok, zaten fotosu filan vardır sanırım. kaydı etc. hepsi vardır. gerçekten bu hıza çıkmadı iseniz bir itiraz durumu olur ama "herkes yapıyodu yaa" şeklinde ise sanmıyorum bir şey çıkacağını.

"üşenmeyip eve tebligat yolladılar" kafasını ailenizden birini hız sınırını aşan biri tarafından öldürüldüğü zaman sorgulamanızı rica ediyorum. bunu bir ders olarak alıp bir daha aşmayın hız sınırını. 120 maksimum hız zaten çoğu yolda buradaki en önemli durum tepki süreniz ve fren mesafesi. fren mesafesi kısa olsa dahi bazı premium araçta tepki süresi uzun.

50 kmh sınır olan yerde yolda insna çıkma şansı daha yüksektir, tepki süresi değişmez, fren mesafesi kısa olmalı etc. kısaca geçmiş olsun, birine zarar vermediniz en azından.

itiraz edebiliyorsunuz bildiğim kadarıyla. o zaman araştırılır sanırım, ama sizde bir kanıt olmadığı için yine onların verilerine bakılmış olur, kamera, radar vs gibi

diğerlerine de cezai işlem uygulanmadığını nereden biliyorsunuz?

Arkadaşlar öyle ya da böyle haklı sebepler sunmuşsunuz saygı duyuyorum fakat şaşırmamın bir sebebi hız sınırlarının 80km'ye fixlenmesine rağmen 72 km ile geçtiğim yerde ceza yemem. polisin adınında yazdığı kağıtta radara dair hiç bir yazı yok sadece cezai işlem uygulanmış ve hız sınırı 70 olarak belirtilmiş. Bu 80km sınırı sadece istanbul için mi bir bilgisi olan var mı?

@bordeaux, varsayım olarak bunu düşünüyorum eğer böyle bir durum istisnasız her araca, en ince ayrıntıya kadar işleniyorsa, benim gördüğüm o gün 30 küsür araç bir seferde cezai işleme tabii oldu demektir. bu da kimsenin farketmediği bir durum ya da cezaya yönelik bir işlemin yapılmadığı bir yol olarak düşünüldüğü gerekçesini getiriyor aklıma.

hız sınırı ihlalinde %10 opsiyon vardır.

örneğin 70 tabelası bulunan bir yerden en fazla 70(1+%10)=77 ile geçebilirsiniz.

bu her yerde aynıdır. sonuç olarak kimsenin ayağı mekanik değil 70 de sabitleyip 1-2 km hızı geçirmesin.

@eeb o zaman bu cezaya itiraz etsem kazanırım?

ehliyetsinavihazirlik.com

inceleyin. bulunduğunuz yerdeki tabela neyi gösteriyor öğrenin ama.

Çeşitli araç cinslerine göre bu Yönetmeliğin öngörmüş olduğu azami hız sınırlarını, %10 nispetinde aştığı kontroller sırasında tespit edilen sürücülere, Karayolları Trafik Kanununun 51 inci maddesine göre işlem yapılmaz. Yani yönetmeliklere göre açıkça belirtildiği üzere %10'a hız sınırından sonra cezai işlem söz konusudur.

Hız sınırı 70 km ve siz 72 ile ceza yediyseniz yanlışlık var. %10 tolerans gösterilmeyecek diye bir madde var ise de bilmiyorum.

Panik atak da olabilir başka daha ciddi bişey de. Doktora görünmenizde fayda var.

boyle bir şey değil

eforla beraber geliyorsa angina da olabilir. mutlaka hekime gidin.

Dusuk zekali mi bilemem ama cinsel aclik icinde olduklari bir gercek. Tipik Turk erkeginde bunu gozlemlemek gayet mumkun. Sosyo kulturel yapinin baskilayip yasakladigi cinsellik Turk erkeginin diline vurmus durumda.

cinsellik düşünmek ayrı bir olay; günlük yaşamı, hareketleri, konuşmaları vs. bunun üzerinden gerçekleştirmek ise bambaşka... sonuçta cinsellik dediğimiz şey hormonlarla ilgili bir durum. aklı başında insanlar diğerlerinden farklı olarak otokontrol uygulayarak düşüncelerini ve eylemlerini makul sınırlar içinde tutuyor. diğerlerine ise sapık diyoruz zaten.

Cinsellik cok ilkel bir sey, her statudeki insanin yaptigi ve dusundugu bir sey.

Cinselligi ne sekilde dusundugu egitimle alakali ve zekayla alakali bence. Uc ornek ama tecavuzu cinsellik zanneden biri egitimli ya da egitimsiz gerizekalidir.

Esi ya da sevgilisi ile daha cok cinsellik yasamak isteyen insan ise libidosu yuksektir baska da zekayla alakasi yoktur bence.

Namusu bacak arasinda arayan gerizekalidir ama, bunu da firsat bulmusken diyim. Hani diyonuz ya bir kere sevisen kesin aldatir diye...

hayır sosyokültürel yapıdan veya açlıktan bahsetmiyorum. tanıdığım baba parasıyla okuyan yakışıklı zengin çocuklarında da bu abazalık var. ortalamanın çok üzerinde zeki olduğunu düşündüğüm, akademik anlamda başarılı insanlarda bu dediğim yok. acaba zeka ile libido ters orantılı mı diye düşünüyorum.

hormonel bir şey, alakası yok bence.

Stres altında olunmadığı zaman düşünülmesi artıyordur. Akşama kadar it gibi çalışıp stresten boğulduğum zamanlarda aklıma bile gelmiyor. Fakir yapar abaza olur, zengin yapar playboy olur muhabbetine girmiyorum bile.

işin bu kısmını fazla düşünmedim ama eğer insan güdülerini bastırmasa bence sürekli olarak cinselliğe düşkün olurdu. yeme içme gibi cinsellik de önemli bir ihtiyaç insan için.
burada bence şunu ayırt etmek lazım; insan karşıdaki insanın kişiliğine mi şehvet duyuyor yoksa onun bedenine mi? yani şu her gördüğü bacağa, totoya eve gidip mastürbasyon yapıp bunu haydar dümen'e yazanları ayıklarsak, eşiyle sürekli cinsellik düşünen bir insanın hayatının merkezinde cinsellik değil de daha çok eşiyle birlikte kurulan bir fantastik dünya olabilir. bu yüzden sorunuza "genel itibariyle hayır" diye cevap veriyorum.

hayatinin merkezinde is olan, sadece is dusunen bir insan icin ne dusunuruz? muhtemelen hirsli diyebiliriz. merkeze aski koyana romantik diyebiliriz. seksi koyana neden aptal diyelim? sizinki biraz tumden gelim sanki. etrafinizda cok zeki olmayan bazi insanlar var ve ortak ozellikleri sekse duskun olmalari belki de.

ote yandan cok zeki olup akademik kariyere yonelmis bir tipin ister istemez hayatinin merkezine cinsellik koyacak zamani olmuyor.

evet aynen öyle. Bir kısım kadın programında hani o tüm mahalle tren oluyor ya, sebebi cehalet. Akılları fikirleri çüklerinde ya da kukularında. Eğitim, insanın basit dürtülerinin üzerine yaşamasını engelliyor.

sanırım siz belli bir davranış tipinden bahsediyorsunuz. sürekli cinselliği düşünmekten ziyade ağzında hep seks muhabbeti olan "onu nasıl götürsem buna nasıl çaksam" diye etrafta dolanan tipleri kastediyorsunuz. şimdi siz sosyo kültürel yapıdan bahsetmiyorum demişsiniz ama bu davranış şekli tamamen sosyo kültürel yapı ile alakalı. eğitimli insan daha farklı bir sosyo kültürel ortamda bulunduğu - çalıştığı için buna göre davranışları, biçimleniyor. yukarıda bahsini ettiğim barzo nun yetiştiği, gördüğü ortam bu, o yüzden bu sürekli dilinde. ha ama iş akla/zekaya/kültüre geldiğinde emin olun o akademik ortamda dahi içten içe öğrencilere yada asistanlara dair muhabbetler dönüyor.

fark şu birinde iş daha pornografik diğerinde daha kibar biçimde.

iki sene önce bir şantiyede bulundum. santiye teknikeri meslek lisesi mezunu, işe dair kafası çok iyi çalışıyor, pratik çözümler üretiyor ama herifte sürekli seks muhabbeti onu orda yaptım, bunu burda götürdüm ve bu herif evli karısını nasıl aldattığını anlatığ duruyor.

neyse bu kadar şeyi şundan yazdım, zekayla pek alakası yok sekse düşkünlüğün :)

zekayla ilgisi yok psikolojik ve fizyolojik etmenlerle alakalı bence. o zaman hiç cinsellik düşünmeyen çocuklar süper zeka mı oluyor.

eğitimli olan herkes zeki değildir. bu çok karıştırılıyor. sayısal alanda ilk 500'ü alan bir bölümdeyim, bölüm arkadaşlarımın hepsine gerçekten zeki diyemiyorum. kaldı ki millet saçma sapan yerlerde okuyunca kendini dahi zannediyor. zeka doğuştan gelen bir şeydir, eğitimle bir yere kadar şekillenir.

Zeka ile ilgisi yok, kişinin boş ve boşlukta olmasıyla alakalı. Gerçi boş ve boşluktaki kişi muhtemelen zamanla aptallığa doğru kayacaktır.

zekayla alakasız bir şey.
akademik ortamlarda dönen olayları bilseniz. en üst seviyede eğitim almış insanlardan oluşan bu ortamda kimin eli kimin cebinde belli değil.

evet

Ben abaza diyorum :d

Zekayla alakası yok, ne kadar tatminsizlik çektiğinle alakalı. Bu tatminsizlik sadece cinsellikle alakalı da olmayabiliyor.

Hayır, yüksek libidolu.

yorumlara göre tezimi kendimce doğruladım :D :D :D

cevaplar için teşekkürler...

Bizler hayatta kalma ve üreme için programlanmış gen makineleriyiz. Hayatımızın merkezinde elbette üremek olmalı. Cinsellik zevkli, normal libido sahibi herkes bunun farkındadır, zekadan bağımsız olarak, herkes de bunun peşinden koşmaya değecek kadar önemli olduğunun farkında. Düşük libidoyu, zevk alamamayı zekayla açıklamaya çalışmazdım ben olsam.

hemen kaynak yapayım...
bende de vardır o çıtırtı.
siz sorunca ben de merak ettim.

telefon, tablet, bilgisayar vs kullanımının etkisi. şurada sorsak 10 kişinin 7-8'i "bende de var" der. yeni yeni gelişen bir durum olduğundan uzun vadeli sonuçları net değil, ileri yaşlarda hep beraber yaşayıp öğreneceğiz.

Arkadaşlar sanırım ses normal çünkü bende de uzun yıllardır var. 'Bende varsa normaldir.' manasında söylemiyorum tabii ki. :) Kaynaklar çoğaldığı için diyorum.

Aynısından bende de var. Sanki incecik bir borudan baloncuklar geçmeye çalışıyor gibi. Beyin omurilik sıvısının medulla spinalise geçerken çıkardığı ses olarak anlamlandiriyorum kendi çapımda. Hiçbir bilimsel dayanağı yoktur.

boyun fıtığı is coming

Boyun düzleşmesi

@nrmnm + @supermatik:

telefon, tablet kullanmadığım yaşlardan itibaren, kendimi bildim bileli olan bir şey bu.
boynumda fıtık da yok, düzleşme de.

bu nedenlerle olduğunu sanmıyorum.
belki de normaldir?

O ses tamamen dinlenme halindeyken mesela yastıkta hareketsiz yatarken de geliyor. Bu da boyun fıtığı vb tanılarısı ekarte ettiriyor. Ki ben yeni mr cektirdim oyle bir sey yok. Kemik/eklem sesi değil.
Dinlenme halinde bile hareket eden bir şey olmasi sıvı olduğunu dusunduruyor. Tam ense kökünde orta hatta olan sıvı ya kan ya da BOStur. İç kulak sıvısı ile ilgili de olabilir ama o zaman tek tarafta duymamız gerekirdi.

bende de var ve hep nasıl tarif eder nasıl sorarım diye düşünüyordum. sebebini açıklayan olursa çok makbule geçer:)

renkli, güzel bir kulaküstü kulaklık olabilir.
şekilli şukullu bir deri bileklik olabilir.
çok sevdiği bir müzik grubu/kişisi varsa onun tişörtü olabilir.

aziz nesin'le tanıştı mı? birkaç aziz nesin kitabı alabilirsiniz belki.

"Asi kızlara uykudan önce hikayeler" diye bir kitap var, duydunuz mu bilmiyorum. Ben okumadım ama arkadaşlarım çocuklarının çok sevdiğinden bahsetti, onu alabilirsiniz.

www.dr.com.tr

Küçük bir fotoğraf makinesi alabilirsiniz, belki fotoğraf çekmeye ilgi duymaya başlar.

mızıka alabilirsiniz

ukulele alin.

Teleskop al. Öyle çok profesyonel değil 300 civarına başlangıç için. Facebook'ta reklamlarını görüyorum, yanında bişey daha veriyor tam hatırlayamadım

Netflix

netflixte kubrick filmleri var mi?

blutv
kubrick'in iki tane filmi var.
lync'in bir tane filmi var.

zamanla artabilir tabi

Plastik kalitesi iyi değildir, çok çatırdı sesi gelir. Dizel az km. Bakımlıysa değerlendirilebilir. Benzinlisinde lpg varsa sorun çıkarabilir.

2009 model 82bin km de var bende, sorularını yanıtlayabilirim, 19bin'den beri sahibiyim

@mirty var mi bir sikayetin? Hangi paketi seninki ve benzin mi dizel mi?

mesaj attım

dijital gösterge tablosundan tut da gövdesi dönmeyen direksiyon simidine kadar ilgi isteyen bir araba. ben olsam kaçarım, almam.

onun yerine fiat bravo bak. benzer fiyat aralığında daha kalitelidir.

bravo+1

Neden bravo?

bravonun en büyük avantajı donanımın yüksek olmasıdır. muhteşem bir araba değil, malzeme kalitesi ortalama ama dizel motor ve donanım olarak gideri var.

valla benim arabam herhangi bir ilgi istemiyor yağını suyunu verdim mi hiç sıkıntı çıkartmadı. Bence kulaktan dolma bilgiler yerine bizzat araç sahiplerinden bilgi alman daha dogru. Bravosu olan arkadaşım var ben de onun aracına bakarak bok atabilirim ancak kendisinin nasıl kullandıgını ve aracın neden o hale geldiğini bilmediğimden yorum yapmıyorum

düğünler hakkında da düşündüğümü: "gereksiz"

www.youtube.com

Saçmalık

Sanırım ilk Japonya da olmuştu buna benzer durum. Böyle ithal adetler bizde hep baş ağrıtmıştır. Tam bir saçmalık.

olmaz bence. o kadar iyiyse aran zaten boşanamazsın. tekrar evlenir onlar. boşanma düğününde tekrar aşık olmuşlar elele dans eden boşanmış çift biraz oksimoron değil mi?

evliliği de onla bunla kutlamayı saçma buluyorum, boşanmayı da...

Zengin ve aptalız en kötü ne olabilir ki diye düşünmüşler galiba

Evlenirken yapılan düğünü ne kadar saçma buluyorsam boşanma düğününü de o derece saçma buluyorum.

Evlenirken sacma, bosanırken daha da sacma bi olay dugun bence

Takılan altınları verilen hediyeleri ilgili kişilere geri veriyorlarsa mantıklı :))

boşanma sonrası cinayetler yerine bu saçmalığı görmeye alışabilirim.

Ne değişik adamlar allah aşkına ya. Saçmasapan bir iş.

Davetliler sıraya girsin, gelin damat takıları geri versinler bari...

harikaymış ya helal olsun:) bayılıyorum böyle uçuk kaçık insanlara:)

Düğünler kadar saçma ve gereksiz.

düğünde takılan altınları da geri verselermiş o zaman :)

Tam bir maymunluk örneği.

Boşandıktan sonra kadını bıçaklamak yerine "yeni bir hayata başlıyoruz" temalı parti yapmışlar işte. Ne var yani, hep Ortadoğu kafasıyla yaşamak zorunda mı insanlar.

Ben hayatta yapmazdım böyle birşeyi, evlenirken düğün yapmak bile gereksiz bence ama insanların parası var, vakti var. Eğlensinler işte.

Çok yapısökümcü bir etkinlik, bravo diyorum.

bildiğin mallık.

Düğün kafası evlenirken de boşanırken de saçma, ama boşanma düğünü evlenirkenkinden daha saçma gelmedi bana.

"Düğün" denilmesi garip olmuş, insanın aklına klasik düğünler geliyor. Parti yapmışlar, eğlenmişler, güzel bir şey.

Çifti biraz samimi bulsam yine gereksiz derdim ama belki ne uçuk insanlar deyip gülümsetebilirdi. Ama çok yapmacık ve iticiler ya. Adam da yapımcı falanmış. Ama bakınca hakkında bu düğünden baska pek başarili bir işe ulasilamiyor. Tamamen şov işte. Kafamda sevimlileştiremedim. Bosandiktan sonra bicaklamali olaylarla kiyaslamaya da gerek yok. Gayet medeni ama saçmalamadan da boşanılabiliyor.

gereksiz.
boşanmak bir başarı değil.

Çok geçmiş olsun. Adana'da olsam gelirdim yanınıza. Sözlükte de başlığı açın hemen. Yoksa ben açacağım. Update'siz bırakmayın bizi.

kesinlikle üstüne gidilmeli ve gündeme getirilmeli bu konu. aksi taktirde polis varken bunu yapan, her şeyi yapabilir.

sözü dinlenen mahallenin saygı duyduğu bir yaşlıya gidip durumu anlatabilirsiniz belki varsa böyle az biraz da olsa tanıdığınız biri. bir de şu şişe atma olayının aslını ortaya çıkarabilirseniz de olayları soğutur.

ha bunların hiçbiri bir şeyi çözmez sadece oradan kaçıp kurtulana kadar gerekli süreyi sağlar.

conoların dilinden anlayacak birisini araya sokacaksınız karşılıklı şikayetler alınacak. bunlar boş beleş insanlar başka türlü polis de doğru düzgün ilgilenmezse sizin başınız ağrır. şimdiden geçmiş olsun.

başlık açın bence de adana'nın o taraflarından bir sözlükçü çıkar belki yardım eder.

abi geçmiş olsun.

Sözlüğe yazdım. Umarım gören, duyan birileri yardım edecektir ben sürekli update edeceğim başlığı

çok geçmiş olsun. ekşide başlık aç, buraya linkini at, orayı up'layalım.

eksisozluk.com

ben olsam hemen terkederdim orayı. ne zorunluluğun var zaten oralı değilsin. 3 kuruş daha aşağı maaş alırsın ama kafan rahat çalışırsın büyükşehirde.

abi bu nedir ya. başını bu dertten kurtarsan bile orada sana gün yüzü göstermeyecek bunlar belli ki.

adanalı arkadaşım var ona sordum. bu cono'lar gerçekten belalı tipler diyor. hatta internette adana cono diye aratınca bile bin tane şey çıktı.ekşi'de, ekşişeyer'de falan da yazmışlar.
seyler.eksisozluk.com

her ne kadar "elin magandasına boyun mu eğicez" kafasında olsam da bence can güvenliği söz konusu. yarın işe gitme, izin al bi hafta. işyerinin durumu anlayacağını sanıyorum. o sırada da şehir değiştirmek için bir fırsat yaratmaya bak.

öncelikle büyük geçmiş olsun.

bir adanalı olarak tam tabiriyle boka bulaştığını söyleyebilirim. bunlar aşiret olarak bilinse de o kadar pislikleri çıktı ki artık nerede cinayet nerede uyuşturucu muhabbeti varsa cono diye genelleniyor diyeyim sana. hani şu haberlerdeki adliye tayfası genelde bunlardan.

orada araya aldıklarında bıçak çeksen dahi kadına söylediğin laf kadar takmazlardı kafaya, öyle bir manyak bunlar. sana tavsiyelerim şunlar;

1- o eşraftan tanınır/bilinir biriyle bağlantı bulup onun arabuluculuğuyla bu olayı çözmen -ki en garanti çözüm bu gibi.

2- milletvekili vs. tipi bir bağlantın varsa da oraya onun vasıtasıyla bir tayfa yollayıp durum anlattırılabilir. bunların bazılarının polisle başı belada olduğu için söz dinleyeceklerdir.

3- orayı terket.

okurken ben dertlendim ya zaten kendi kendime dertler çıkaran kovalayan köpeği bile büyüten biriyim bi de böyle bişey başıma gelse hayattan soğurdum herhalde.

hocam cok gecmis olsun ya, nasil is gelmis basina. ise bak ya.

en iyi ihtimalle o mahalleyi terketmen lazım. doğrudan adana'yı terketmen daha iyi olur.

Terket diyorsunuz da bunlar takmis kafayi? Baska sehire gitse bulamayacaklar mi?Nerde calistgini, ismi cismini bulmuslardir tahminen. Sözü gecen birini bulmak lazim arabuluculuk gibi.Sen de özür dilersin dediklerin icin.Küfür yoksa da az biraz hakaret var.Bunun bedeli boyle olmamali tabi ama bu adamlar cok sakat.

bence para istiyolar, paraniz varsa verin ve mahalleden tasinin

Tam da bugun, hurriyet'te conolarla ilgili bir haber/röportajı okumuş, sempati duymustum kendilerine.

Gecmis olsun. Beladan kacmak gerekir. Keske bir hukuk devleti olsaydık. Umarim daha fazla cirkinlesmeden cozulur olay.

Ayrica artik durulmaz oralarda.

Buyuk gecmis olsun. Maalesef bu ulkede bu tur sacma olaylar hep yasanabiliyor.

Cono'lari cok duydum Adanali arkadaslarim var. Onlarin hepsi cete. Duydugum kafariyla mahalleri var ve aksam bazi saatlerden sonra Adana halk otobusleri o mahallelere giremiyor. Girse de cikamiyor. Canli girip bir daha cikilamazmis o mahallelerden. Duyduklarim boyle yani. En iyisi is yerine durumu anlat istifani ver ve Ankara'ya git.

Taşın ordan

Kafalara bak ulkedeki... Hukuk ve kolluk kuvvetleri sizin guvenliginizi saglayamacak oldugu icin mahalleyi terket mumkunse.

Benim anlamadigim cono dedigin adam roman vatandas,roman vatandasta bira falan islerine karismaz,hikayede ince bi karisiklik var.
Oranin yerel comarlaridir onlar,vay ramazanda icki iciyora gelir konu.

Her ihtimalde bu tipler tek baslarina iki kelimeyi tamamlayamadiklarindan linc kulturu calisir,bence izin alip ananla babanla don ankaraya.

İfadeleri alıp tarafları evine göndermek nedir Allah aşkına ya.

Geçmiş olsun. Bırak işini, canından daha kıymetli değil. O şehri bir an önce terk etmelisin. Bahse konu olan aşiret hakkında hiç iyi şeyler duymadım. Bu tür insanlarla uzlaşamazsın. Geçenlerde sözlükte yine buna benzer bir olay duyurulmuştu. Adamın arabasını kurşunlamışlardı filan. O bile hukuk kanadından yürüyemedi.

Lütfen o şehri acilen terk et, bizi de habersiz bırakma.

Ekleme: Sakın ha para teklif edeyim filan gibi düşüncelere girmeyesin. Bu sefer seni zayıf görecekler. Gelen vurur, giden vurur.

valla çok ürkütücü. ülkede neler oluyor. bugün pazarcı amcanın elinden zor kaçtım. suçum da 1 kilo sarımsak yerine bir kaç baş sarımsak almak istemekti. adam sanki kendisine küfür etmişim gibi öfkelendi bana. keserdi de valla. hemen önlemini al.

Geçmiş olsun. Çok tuhaf. Öyle bir şey varsa eve de gelip girerler ki, evde olmak ççözüm değil.

Kılık değiştirilebilir belki orda kalınması gerekiyorsa ve belki silah taşımak :(

böyle bir zhiyet var dünyada. Başka bir canı alablecke, sebebi küfür, sataşma vs.

İş yerinden izin al işe gitme bi süre, bu arada evi değiştirin. Adamlar açık açık "affı yok kan çıkacak" demişler, ailen bırakıp gitmesin, polisten koruma isteyin.

Bu insanlar fakir bildiğim kadarıyla. Hatta g.tlerine giyecek donları yok seviyesindeler. Başka bir şehre giderseniz sizi bulmaları çok zor. Bence şikayetinizi geri çekip oradan uzayın. Bu tipler hukuktan anlamaz.

acil şehir değiştirin. ülkenin geldiği hal ortadayken kimseye, hiçbir şeye güvenemezsiniz. başka yerde iş bulun. bu olay kazasız belasız geçse bile siz o şehirden nefret edeceksiniz böyle yaşanmaz.

"cono diye bir aşiret" in varlığından bile habersiz bir şekilde adana'da ne bok yiyorsun çok merak ettim. neyse conolar şakaya gelmez vururuz derse vururlar, polis molis vız gelir. topuklamaktan başka çaren yok.

annem Adana kozanli conolar varmış dedim evet onlar çingene adamin peşini birakmazlar dedi yani nasil kurtulacagin konusunda bir fikrim yok ve ilk defa böyle bir olayla karşılaştım kozanla ilgili. Kozana giden gelen seven birisiyim ama çok şaşırdım.Gecmis olsun

hayatından kıymetli mi hocam bırak işini taşın oradan saçma sapan insanlarla muhatap olma.

bas istifayı ya gece çıkın gidin hatta ailenle birlikte. canından değerli mi? evi kundaklarlar falan, gerek yok. çok geçmiş olsun.

Can güvenliğiniz olmadığı çok açık ortada ve polis tutanağı ile de kayıt altına alınmış. Bu şartlarda can güvenliğiniz açısından yapmanız gereken en sağlıklı şey oradan bir müddet uzaklaşmak olacaktır. Uzaklaşmadan önce tutanağın bir kopyasını ilgili amirinize durumu anlatan bir dilekçe ile iletin. Bu şartlar altında memuriyetinizin yanması ya da işten atılmanız söz konusu dahi olamaz. Eğer olur da işler mahkeme noktasına giderse de siz her türlü işinizi geri alırsınız.

Dilerseniz bir avukattan bilgi destek alabilirsiniz. Açıkca hem polise hem ailenize karşı tehdit edilmişsiniz. Fazla cesaretin ömrü uzatmadığını hepimiz biliyoruz.

bir süre eve gitme gerek yok. fark edilmeyeceğin bir yerde otel-pansiyon vs kal.
arkadaşında kal. çalıştığın şirket patronlarına-müdürlerine bir danış. evi de kesinlikle değiştir. varsa güvenlikli site falan bir yer bul. benim suçum yok neden huzurumu kaçırayım deme.

eksisozluk.com

şu entrydeki muhabir haşim söylemez'e ulaşmayı dene yazıda bahsettiği remzi türkmen'e ulaşırsan en azından peşini bırakırlar gibi. bu tip adamlar birinin peşinde 6 ay koşmazlar. onlar için vurkaç türü işler önemli.

o namus küfür etti falan olayları tamamen ayak. her tür içki fuhuşun olduğu adamlar için bu sadece bahane.

iyi misin?

İyi misin ya merak ettim ben de..

eksisozluk.com
Burada yazmış sonucu.

skycool
skytech
modlove
airmod
skyamo
skyamos
slm
lovesphere

mahmut 1453

coolwork

Airborn
Sky-pier
Over-the-top
Oxy-bul
Skydoc
Gate 1453

ManzarAir

Nefes

karar verebildin mi?

Başın ağrımasın istiyorsan uzak dur. Km yüksek bir kere. Bu tür araçların parça sorunu çok olur.25.000 tl ye km düşük bir araç bulabilirsin. Piyasada tutulan araçları tercih etmelisin.

İlk bu takımlar vardı, ilk bu takımlar başarılar kazandılar, ilk bu takımlar tutulmaya başladı sonra da diğer nesillere aktarıldılar. Bunlardan sonra bi şekilde başarı kazanan Göztepe Eskişehir gibi takımlar da var, haliyle onların da kısıtlı da olsa taraftarları var. Taraftarlık zaten ya aileden gelir ya da başarılardan.

3 büyükler İstanbul takımı değil bana göre. Basketbol içim de Efes, botaş, Vakıfbank da şehirlerle sınırlandırılmıyorlar. 3 büyükler için Türkiye takımı denilebilir. Başakşehir İstanbul takımı mesela.

zamanında herkes bu takımları benimsemiş en eski/başarılı takımlar oldukları için. Bizdeki taraftarlık da babadan oğula sistemiyle ilerlediği için böyle yürümüş.

akrabalarımdan galatasaraylı olmayan kimseyi bilmem mesela.
ya da mesela abimin kızı oldu bir ay kadar önce, konu hakkında en ufak bir fikri olmamasına rağmen şimdiden galatasaraylı.
aile içindeki çoğunluğa karşı "hayır ben şu takımı tutucam" diyen de tabii ki var ama az.

keşke bizde de herkes kendi yerinin takımını desteklese de bir ingiltere liginde olduğu gibi tüm maçlarda, tüm takımların stadı dolsa.

Kekova

adrasan koyu

Çektirmezsen adam değilsin, demek geldi içimden. Bu kadar da olmaz.

biz istanbullular camımıza telefon bırakırız ki haklı haksız durumda olsakda insanlar ulaşabilsin problem giderilsin diye.
bıraktın mı telefonu camına ?en azından mazeretini dinleme şansın olurdu..
bırakamdıysan ankara işi çektirme yapmış haliyle..

Apartmanın otoparkına OGS ile girilebilen bariyer yaptırın.

istanbulda arabanın camında falan tel no yazdığını hiç görmedim, doğma büyüme istanbulluyum. hanzo her yerde hanzo.

bizim otoparkın kapısı da çok sıkıntılıydı. bi gün başka araba yüzünden kullanamamıştık arabayı. polisi arıyoruz. hemen geliyoruz, 5 dkya geliyoruz, yarım saate geliyoruz, sallamışlardı bizi. totolarını kaldırıp gerçekten gelecek halleri yoktu tabi. normalde senin başına gelse polise haber versen gelmezler, sen yapınca olacağı tutmuş işte. bad karma buna deniyor herhalde. bu kadar rahat olduğunu sanmıyorum bu işlerin, artık adamın çekici tanıdığı mı vardı nedir?

bu arada biz otoparkın kapısına devasa beton saksılar koyarak çözdük işi.

senin yapman gereken arabayi arkasina cekmek yerine cekici cagirip o arabayi cektirmekti.

niye ben bırakayım telefon numaramı? onlar değil mi bırakması gereken? mazereti umrumda değil zaten, konuşmuyorum bile artık park edenlerle direkt arabamı çekip gitmelerine izin veriyorum. şimdi gittim aldım arabamı ve öğrendiğime göre sabah 9 sularında çekilmiş. çektiren kişinin kimliği yokmuş? o yabancı araba bütün gece otoparkta kalmış yani, bu da bana apartmanda birinin misafiri olabileceğini düşündürttü. modelini falan hatırlamıyorum, şimdi kamera kayıtlarından arabayı bulucam.

afedersinizde adam niye sizinle muhatap olsun ki? belki iyi biri, belki de mayağın teki karşısına çıkacak, çekip vuracak, adamın arabasının çıkış yolunu kapamışsınız, o da sizin aracı çektirmiş uğraşmadan. ben yurt dışında yaşıyorum, bir sorun varsa zerre muhatap olmam, polise haber ederim.

yabancı adam belki ama yeni komşunuz? belki misafir etc. bu size adamın çıkışını kapamanıza izin vermez.

otoparkınız gerçekten apartmanın alanında ise kapatacaksınz, kim kırıyorsa hukuki süreci başlatacaksınız bu kadar basit. ama eğer apartmanın önünü filan işgal ediyorsanız zaten hakkınız yok.

madem apartmanın otoparkı var, kapı yaptırsaydınız? ayrıca nevet, uygunsuz haldeki araçları çektirebilirsiniz.

Apartmanın otoparkıysa apartmanın bahçesinin içine alacaksınız. Önüne de kapan koyacaksınız. Adamın arabasının arkasına koyarsan çektirir.

Ben sorudan ve soruyu soran arkadaştan bağımsız birşey sorucam, yanlış anlaşılmasın...
Bu apartmanların önündeki veya içindeki arabalar için ayrılmış alana neden yabancıların park etmesi yasak oluyor mı? Yani "yasak" derken hangi kanuna göre yasak oluyor? Resmi olarak cezası ne oluyor ki? Yoksa milleti caydırmak için mı bu "yasak" kelimesi?

@kurnaz yasak olan yere park eden suçlu değil de ben mi suçluyum onun arkasına koyarak :D bu durum çıkışını kapatmama izin vermezmişmişmiş. ve hayır, bu kadar tantanayı APARTMANIN OTOPARKI olduğunu altını çize çize söylediğim ama aslında olmayan yer için yapıyorum. yeni komşu olma ihtimali olsa zaten bu duyuruyu açmazdım. sen o hukunun süper işlediği yurtdışında yaşamaya devam et bence. anca laf olsun diye konuşuyorsun.

@bohr acil işi olabilir dediğin adam risk alıp tanımadığı bir apartmanın özel park yerine elini kolunu sallaya sallaya arabasını bırakamaz. bu insanın benim otoparkıma hiçbir şekilde park etme hakkı yok. ben manyak olsam o adamın arabasına da zarar verebilirdim. gelip zile basıp arabamı çekmemi rica etmek bir dakikasını bile almazdı ama iyi ki sana denk gelmedim valla ağzımı burnumu kırardın herhalde. kendi otoparkıma giremeyip bi de üstüne dayak yerdim. misafirsen de geldiğin kapı numarasını cama bırakırsın bu o kadar basit, ya da bu araba kimin çağıralım da geri alsın diye misafiri olduğu ev sahibine sorarsın. ayrıca senin o ağzını burnunu eline veririm dediğin insanlarla ben de her gün arabamı otoparktan çıkarmak için muhatap oluyorum ama bir şekilde insanca halledebiliyorum.

@etna park yeri apartmanın bahçesi sınırları içerisinde, yol kenarı değil.

@olutaklidi
kaç km yol yaptın onu de...
park adabı numara bırakmayı gerektirir.

ikiniz de haksızsınız.Adam seni aramak zorunda değil gece yarısı.

@theseachange

işte zaten sizin gibi insanlar yüzünden kaçtım. sizin orada yabancı aracı gördüğünüzde yapmanız gerekeni adam size yapmış.

yapmanız gereken şey o aracı çektirmekti. siz ne yaptınız peki? adamın çıkışını kapadınız ki bu %100 emin olmamakla beraber türk kanunlarında suçtur, nedeninden bahsedilmiş, acil durumda aracın kullanımı gerektiği zaman bir insanın canına mal olabilir yaptığınız.

hata yapma hakkı denir buna, türkçede ne olarak geçiyor bilmiyorum ama hata yapabilir her insan, o kişi bilerek ya da bilmeyerek sizin yerinizi işgal ediyor, cezası ise aracın çekilmesi.

kimse sizi aramak ya da haber vermek zorunda değil, nedeni bahsettiğim gibi kim olduğunuzun belli olmaması. iyi niyetli olabilen olduğu gibi çılgın biri de çıkabilir.

açıkçası bu kişinin oldukça medeni şekilde aracınızı çektirmesini oldukça takdir ettim. bilerek mi koydu aracını oraya bilemiyorum ama eğer ulaşabilirseniz kendisini bunu nedenden dolayı adıma tebrik edin lütfen.

başka bir şey daha belirtmek gerek sanırım, hiç bir zaman hiç bir durumda sinirlenip harekette bulunmayın, burada olduğu gibi zararlı çıkabilirsiniz ki bu sadece basit bir çektirme, yarın bugün sinirlenip o adama laf edersiniz biri çıkar çeker bıçağı saplar, silahına dayanır etc. hayatınızı ve mental sağlığınızı düşünün her adımınızda.

şaka gibi gelecek belki, 15 senelik samimi olduğum kapı komşum zevk için çektirmiş resmen arabayı. kameraların kayıt ettiğini bilmiyormuş galiba. tekme falan atıyor bir de arabama. arabamı çektirttikten sonra da içerdeki arabayı çıkarıp başka bir boş yere park ediyor. bir hata etmiş pişmanmış, annesine özür dilettirdi. pes doğrusu.

öncelikle başınıza gelenlere çok üzüldüm.
ben de öveçlerde oturuyorum, sizin park probleminizin belki %10'u vardır bizde, ancak saçma sapan olaylar bizde de oluyor. Sokağın alt tarafında çoğu zaman boş park yeri oluyor ama adam oraya koyup 50m yürüyecek ya, kıçını kaldırmaya mı üşeniyor yoksa sırf çomarlığından bilmiyorum bizim apartmanın park yerini tercih ediyor. Evime geliyorum gece saat 2, bakıyorum ki karşı apartmanın paşaları bizim otoparka çöreklenmişler, iki tanesine şöyle bir not bıraktım; "Siz aracınızı buraya park edince, biz gecenin 2'sinde iki sokak öteye park etmek durumunda kalıyoruz diye" ondan sonra pek park etmediler ama alttan alttan soruyorlarmış notu kim bıraktı diye :)

Ara ara abimler ve babamlar bize gelirler (iki ayrı araç), hiçbir şey söylemememe rağmen otomatikman sokakta boş buldukları yerlere park ediyorlar, bakıyorum apartmanın da otoparkı boş yani :)

Bir kere insan önce saygılı olacak. 11 yıldır araba ile tunalı ve bahçeliye giderim, 20 dk park yeri arayıp bulamadığımı bilirim. Ancak yine de hiçbir zaman kimsenin otoparkına park etmedim. Çünkü öyle bir hakkım yok.

Açıkcası komşunuzun çektirdiğine pek şaşırmadım, çünkü artık bu ülkede beni şaşırtabilecek bir olay olacağını zannetmiyorum, her anlamda.
Biri de yazmış “belki misafir” diye, lan zaten misafirse park etmemesi lazım.

Şimdi sizi burada haksız bulup yargılayanlar olmuş, ne oldu şimdi!, aracınızı çektiren 15 yıllık komşunuzmuş. Bilmiyor mu sizin aracınız olduğunu? Sırf ruh hastası olduğu için çektirmiş.

File market (bim'in üst segment marketi) oeynir tabağı vardı. 15 tl mi neydi. Migroslarda da olabilir. Şarapla güzel gider.

birkac kisi birlesip alacaksa raki-sarap vs. bir icki sepeti olabilir. yanina guzel peynir, meyve, ceviz alinabilir. tatli, cips gibi pis seyler tavsiye etmem. zeytin bile olur bence.

bildigin kitapevinden raftan satin alinan bir kopyayi cogaltiyorlardir muhtemelen.

İşte o kopyayı çoğaltmak teknik olarak zor. Olmaz değil ama kitap 8 li 16 lı önlü arkalı sayfalar halinde basılır. Matbaanın ya da yayınevinin parmağı olmadan olmaz bu işler. Yayınevinin parmağı varsa çıkarı ne? Matbaanın parmağı varsa yayınevi hadi ilkinde ayıkmadı, sonrasında dava edemez mi? Kaç yayınevi var ki? Bunlar sahte korsan basıyor diye çökebilirler üzerine matbaanın.

Yo gayet de kitapçıdan satın alıp forma forma kalıbını çıkartıp çoğaltıyorlar.matbaa veya yayınevinden birilerinin işin içinde olduğu durumlar basımıyla ilgili değil.orada çok satacağı daha çıkmadan belli olan kitapların basılı halini satışa çıkmasan korsancılara paslayıp orjinaliyle aynı gün piyasaya sürülmesini sağlamak için oluyor.

Yazardan çok da yayınevine zararı olur.yazar yüzde 3-16 arası telif alır yayınevi maliyetin yüzde yüz katıyla para kazanır.bir çok yazar korsanının çıkmasını ister çünkü satan kitabın korsanı çıkar korsanı piyasada yayıldıkça yazarın kitlesi genişler orjinal baskı adetleri artar telif oranları artar.uzun vadede korsancı da yazar da yayınevi de kazanır
Kısa vadede ise yayınevi kaybeder.

bir kitabı çoğaltmak için bir tek orjinal örneği yeter, baskı bilgilerine, pdf haline falan gerek yok.

bir tane tarayıcı yeter her şeye, merdiven altı matbaaların işi bu zaten.

yıllar önce bir cezmi ersöz yazısında bazı yayınevlerinin kitabın korsanını da bastığını okumuştum.

Her bir kitaba özel bandrol isteniyor yayınevinden.şu kadar adet basıcaz diye.kayıtlı kuyutlu.yüzbin basıcaz diyip yüzbin bandrol alıp yazara seksen bin bastık diyip o adet üstünden ödeme yapması için menajeri ve kendisi çok toy bir yazar olması lazım.ama insanın olduğu yerde her şeyin çaresi bulunur.zamanında kültür bakanlığından 1 buçuk milyon bandrol çalındı.tanesi on kuruştan bir korsan kralına satıldı o da müşterilerine 50 kuruştan sattı bir buçuk milyon korsan kitap bandrollü satıldı

Ruhsat sahibi değilse vekaletnamesi olması lazım.

ruhsatta kendi ismi yazıyordu. sahte ruhsat çıkartacak olsalar zaten cesaret edemezler değil mi?

Hayır, zaten senin üzerine kayıtlı araçlar sistemde görünüyor. Noter evrak işlemi yapmıyor sadece, sistem üzerindeki kayıtı da değiştiriyor. Ruhsat da emniyete gönderiliyor ve sana yeni ruhsat geliyor. Öyle bir dolandırıcılık olabilmesi için, noterin de işin içinde olması lazım.

Satış gerçekleştirilmezdi. Endişe edecek bir durum yok.

Arkadaşın demek istediği noterde sahte kimlik göstererek aracın satışının yapılıp yapılamadığı galiba. Kimlikteki fotoğrafa bakıp imza alınıyor. Olmaz değil. Sahte kimlik sahte imza vs olursa aracın esas sahibi aracını isteyebilir. Satın alan da parasını verdim diyebilir. Kafam karıştı. Aşar beni:)

e-devletten adınıza kayıtlı araçları görebilirsiniz. ruhsat sadece isimle oluşan bir şey değil. bir de noter zaten ruhsata bakmaz ruhsatı alır ama kayıtları online görür. yani size noterin verdiği kağıttaki şasi numarası, aracın gövdesinden okuyacağınız şasi numarası ile aynıysa tamamdır. o araç sizin kesinlikle.

tam anlamadım ama araba işinde daima hile olabilir.

forum.donanimhaber.com

www.milliyet.com.tr

Aracın piyasa değeri verilir diye biliyorum ben.

Forum.donanimhaber.com da spacewolf nickli bir siogrtaci var. Kendisi bilirkisi ayni zamanda bu konuda ona danismani oneririm yanlis bir hamlen geri donulemez sonuclara yol acabiliyor.

Aracının kazadan önceki piyasa durumuna göre kazası km si vs bir bedel biçerler ve teklif ederler. Sen aracının değerini sahinden den vs bulup çıktılarını al, kendi istediğin değeri söyle. Tekrar arayacaklar fiyatlarını yükseltecekler. Pazarlık üsulü işliyor yani. %90 perte çıkar. Perte çıkarmak istemezsen tamirat sonrası değer kaybınıntalep edebilirsin. Yetkili srviste onarıl ası konusunda ısrar et. Ama en temizi kaza olmasaydı sen aracını kaça satardın? O değeri yakala ver kurtul. Geçmiş olsun

chevrolet türkiye'den çekildi diye biliyorum. yedek parça sıkıntısı olabilir.

Chevrolet Avrupa'dan cekildi.
Yedek parça sikintisi yasamazsiniz. Satis sonrasi en az en 10 yil falan bir yedek parça erişim garantisi olur.

Yedek parça olayını bilmiyorum fakat 2011 model Aveo kullanıyoruz yıllardır. Şu ana kadar bir sıkıntısı çıkmadı o yüzden yedek parçaya da ihtiyaç duymadık. Kalos hakkında bir bilgim yok.

Alacağınız araç kaç km.de, hasar motor km durumu nedir? Bunlar sonucu çok etkiler. Ayrıca acemilik atlatmak için mi alacaksınız? Olası bir masraf durumunda ne kadar karşılayabilirsiniz? Başım ağrımasın ama donanım, motor gücü vs ödün veririm diyorsanız yerli araçlara bakın. Kimse malım kötü demez, ben olsam almam.

@insomnia, motor gücü vs çok da önemli değil aslında. Acemilik atmak, kız arkadaşımla sağa sola gidebilmek istiyorum. Şehirler arası da kullanmayacağım. Gideceğim maksimum mesafe Beylikdüzü-Beyoğlu arası olur büyük ihtimal.

Sunacağınız 20.000 bandında alternatif varsa onları da araştırırım. 25.000'e çıkamam.

Kalos ve aveo ayni araclar. Piyasaya ilk girdiğinde adi kalos'tu daha sonra aveo oldu adi.
Kalas çağrışımi yapıyordu sanirim.

Aveo benzinli kullandim, hayvanat benzin yakiyo

alacağınız aveo 2011 ve sonrası şu kasa ise güzel:
www.euroncap.com

şu kasa ise güvenlik zaafı olduğunu bilmenizde fayda var:
www.euroncap.com
2 yıldız verip sonradan birini silmişler.

şehir içi kullanılacak ufak araba olarak hatchback renault clio bakılabilir. temizini bulabiliyorsanız peugeot 207, vw polo, seat ibiza, skoda fabia vb. b segmenti araçlara bakabilirsiniz. istanbul herhangi bir marka için parça sıkıntısı yaşamazsınız.

yaban domuzu saldırır. ısırır. özellikle yavruları varsa bir de kimse tutamaz.

gitmek zorundaysanız elinize gürültü yapacak bir şeyler alın. teneke+taş gibi.

Bizim evin arka bahçesine geliyorlar geceleri. Seslerini duyuyoruz. İnsandan korkarlar ama sizi tehdit olarak görürlerse saldırabilirler. Bizim çitlerden geçemiyorlar ama mahallede saldırma, zarar verme vs olmadı hiç senelerdir.

ses çıkartarak yürüsen kaçar gider. kamp yaptığımız yerlere geliyorlar sürekli. yemek bırakırsak ortalıkta onları yemeye de geliyorlar. arkadaş yavrusu olan ile karşılaştı, bişey yapmadılar. durduk yere o da saldırmaz.

kusadasindakiler ailecenek plajda insanlarin yaninda takiliyor ama hic insan gormemis domuz saldirgan olabilir. ozellikle yavrusu varsa daha saldirgan olur. duduk fln olsun yaninda. gurultu cikarmak ilk onlem.

Seni tehdit olarak görürse, yaralanmışsa saldırır, hiç de iyi olmaz. Yanında bu konuda tecrübeli biri olmadan gitme. Tüfek de işe yaramayanilir doğru kurşun, doğru nokta atışı olmadıktan sonra.

hız sınırı bittiğinde, bittiğine dair tekrardan tabela olur. O tabelayı görene kadar geçerli.

Evet arkadaş doğru söylüyor

Özellikle seyyar "radar" uyarı tabelalarını soruyorum. Denetleme bitmiştir uyarısı yok.

Feriköy'de Pazar günleri kurulan bir bit pazarı mevcut. Linkten konum ve bilgilerine ulaşabilirsin.

tr.foursquare.com

Yenibosna'da eskidji bit pazarı diye biyer var.

(bkz: doapdere bit pazarı)

biz bir kere cumartesi gecesi taksim'den çıkıp eve dönecekken, bir arkadaşın teklifi üzerine sabaha karşı 4-5 gibi bir bit pazarına gitmiştik. sanırım dolapdere bit pazarı denilen yerdi.

o saatte çoluk çocuk bir sürü enteresan karakter sokaklara dökülmüş bir şeyler satmaya çalışıyordu. işin ilginç yanı, bir sürü müşterileri vardı. envai çeşit ve markalarda kıyafetler, ayakkabılar, hakiki deri ceketler, her model cep telefonu, eski ev eşyaları, kitaplar, daha neler neler. fiyatlar da baya ucuzdu. satılan malların hepsinin çalıntı olduğunu söylemişti arkadaşım. o yüzden artık kim ne verirse, üç-beş paraya elden çıkarmaya çalışıyorlarmış malları. pazar günleri güneş doğmadan pazarı kurup öğlen olmadan da kaldırıyorlarmış.

bir daha gelmek istersem bulabilmek için pazarın yerini de işaretlemiştim haritadan.
Irmak cad. Katmerli sok. Dolapdere/Beyoğlu

aman diyim tek başına gitme. seni de çalıp satabilirler :D

Alp arslan isimli doktoru araştırın bi. Ben de önümüzdeki günlerde görüşmeye gidecem .

Biri bi whats app grubu kursa da doya doya konuşsak

Neden unlu insanlarin kiminle seks yaptiklari, kimden cocuklari oldugu bizi bu kadar ilgilendiriyor anlamiyorum.

soruya cevap mı bu şimdi, neden soruya cevap olmayan cevaplar veriliyor ben de bunu anlamıyorum.

Böyle durumlar için vicdan diye bir duygu var insanlarda. Bazılarında az ya da hiç yok. Haklı bile olsa ki haklı, vicdanlı biri kendi haklılığını kenara koyar, sahip çıkardı.

Çocukda problem var, ön kabulunü aldıktan sonra yoruma geçelim.

Bu çocuğu emrah önce kabul etmedi, ardından mahkemeler sürdü, büyük ihtimalle mahkeme anında da avukatı ya da emrah aile ile irtibatını kurmuş olayın iç yüzünü ne yapacaklarını filan konuşmuşlar ama uzlaşamamışlardır. konu adaletten döndü ve çocuğun emrahtan olduğu cümle aleme duyuruldu, emrah prestij kaybetti.

Sonra baktı yapacak birşey yok, çocuğu sahiplendi. onunla zaman geçirmeye ve tatile filan çıkmaya başladı. Ama bu işler paramparça dizisindeki gibi olmuyor, hemen zengin aile hop, gelsin yatlar gitsin porsche(bu nasıl yazılıyor lan?)ler filan yapmadı emrah, zaten cimriliği ile de aleme nam salmış bir abimiz.

Çocuk başlangıçta da Emrah'ın içine hiç sinmemişti ama Emrah abimiz bu birliktelikte de(çocukla beraber vakit geçirirken) çocukta ve ailesinde bi' çiğlik olduğunu da gördü. Yani tamah eden değil de talep eden bir ilişki hasıl oldu ve Emrah biraz daha soğudu.

Emrah kendisini geri çektikçe, ''hadi amcana pipini göster'' kültürüyle büyümüş türk halkından olan çocuğun ailesi de ''o senin baban, bak baban, baban, emrah baban'' gibi çocuğu psikolojik olarak da etkilediler (Ben şunu biliyorum; bu çocuk bursada okudu ve okulda arkadaşlarına(!) emrahın fotoğrafını gösterip bak ne kadar da benziyoruz de mi, benim de babam emrah.... gibi aksiyonlar gösteriyordu) Çocuğun daha da bozulan psikolojisi, magazinin pırıltılı hayatlarını da izleyerek iyice içinden çıkılamaz oldu. Ve zaten çevresel faktörlerle beslenen o baba açlığının yanında gelen bunlara layık(?) olma hali de çocuğu dış baskılarla daha da hırçın yaptı, ve fiziksel olarak talepkarlığı ayyuka çıkmış oldu.

Emrah zaten başta 0-1 olarak pozisyon aldığı aksiyomda birlikte zaman geçirmenin sonucunda 0-3'lere kadar düşen hali, bu fiziksel taleplerle kendi içinde dönülmez şekilde bitirdi. Ve hayatına devam etme kararı aldı, sanki o çocuk hiç olmamışcasına.

Yani, hiç olmamaktan kasıt; sokakta ki herhangi bir vatandaşmışcasına değil, öfke ve kinle hiç olmamışcasına; 2.yani mesela ihtiyaç halinde emrah belki size 20 lira verip git kendine bi iskender al yanında da ayran iç diyebilir ama bu çocuğa o kadar kızgın ki, buna onu da yapmaz.

Devamında çocuğun bu açlığı hiç tatmin olmadığı gibi(froyd görse yarın gel işe başlar der lan bana, yüce rabbim verdikce veriyor)bu durum karşısında daha da şaşırarak yanlış hamleler yapmaya devam etti ve, bir zamanlar fenerbahçe amigosu rambo okan(adı okan olmayabilir, takılmayın oralara) gibi ünlü avı-mekan çıkışı süreçlerine girdi.

buna manitadan ayrılmış insan algoritmasıyla yaklaşabilirsiniz; manitadan ayrılmış insan önce inkar eder; yok ya biz iyiyiz gibi, sonra ''ooo binleerce dansözz var'' kurtuldum beee, vur patlasın çal oynasın havaları verir kendine, eğlenceler eğlenceler, snaplar instagramlar fotoğraflar bol meme, uzun bacak kısa etek aman tanrım neler diyorum neyse, eğlendiği izlenimini verir sonra onu beceremediği için, büyük çakılır ve üzüntünün ardından bi sessizlikle ben kendi hayatımı yaşıyorum demek için yine arkadaşlarına bu sefer daha sakin bir hayatın şovunu yapar. en son da istiklal marşı kapanış ile acısını gerçekten içinde yaşayarak, hayatına devam eder. (jung naber canım?)

işte bu emrahın oğlu olan kardeşimizde tüm bu yollardan geçecek, hatta bir kısmından geçti, önce tatmin olmamış açlığını eğlenerek göstermeye çalıştı, devam etti rambo okan gibi ünlü- magazin avına çıktı, devam etti çok üzülüyorum kısmına geldi, devam etti, kendi hayatıma devam ediyorum kısmını yaşadı ama hep ekranlarla hep programlarla. Fakat; burada sistemde bi' sıkıntı oldu ve çark karıştı. çocuk tekrar üzülüyorum kısmına geri döndü( amk senin jank) evet, bilgisayar alemi buna, ''bug'' diyor. neden böyle oldu ben de bilmiyorum. ilerleme de bi' sıkıntı oldu.

neyse ben çay suyu koymaya gidiyorum, goygoyun dibine vurduk yine, gidip sarımsaklı yoğurt yiyecem zehirlenecez valla aşırı gıybetten.



not: barbarapalvin türk olsun.

notun notu: tabi tüm bunlar benim hayal ürünüm, uydurmalarım, asla gerçeği yansıtmamakla birlikte totaly gerçek kişiler ve kurumlarla hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. yani yatırım tavsiyesi değildir ve kuzenim yazmıştır.

unutmayın yeşilçay, yaseminli (yasemin dedim de, yasemin de evlenmiş- bi' ara da bunu konuşalım)

@mete kudur bak dur şurda eksiğin var emrah'ı arayıp baba bana ev al, biraz da para ver mirastan feragat etcem demiş. Emrah da almış, şimdi gene ağlıyor. O an mantıklı gelmiş ama adam sonra allam ben naptım dedi heralde. Mal çocuk ya, bi de evi isterken "yaş farkımız çok yok hacı sen ölene kadar ohoo belki ben ölürüm, sen bi ev çak bana" demiş.

bence de emrah haklı, çocuğu tv de gördüm bi kaç kez. korkunç cidden. gerçi emrah da korkunç biri

prezervatif diye bir teknoloji var.
öncelikle cinsel hastalıklardan koruduğu ve bulaşmayı önlediği gibi çocuk sahibi olmak istemiyorsaniz kullanıyorsunuz.

kadın tek başına cocuk sahibi olmaz. korunmak sadece kadının görevi değildir.
çocuğu doğurmak icin 9 ay karnında taşıyıp bütün fiziksel sıkıntılarına da kadin bedeni katlanır, kürtajın her türlü riskine de (anestezi, cerrahi komplikasyon, kısırlık... ve daha niceleri) kadın katlanır.
bu yüzden bebek kadının rahmine düştükten sonra sorumluluk eşittir.
istemiyorsa rahme düşmesini engellemenin en kolay yolu 2liralik bir kondomdur.

bu yuzden ben istemedim, bana oyun oynandı, zorla doğurdu vb geçerli cumleler değildir.

Olayı bilmiyorum ama "zorla baba yapılmak" ne demek?

Korunsaymış. Kadın tecavüz etmedi herhalde?

Hiçbir çocuk isteyerek dünyaya gelmiyor. Madem anne baba bir halt yemiş maddi olarak da manevi olarak da bakmakla yükümlü bence.

bence babası zengin diye takmış babasına. normal sıradan bir babası olsa bu kadar "babasız kaldım" "baba baba baba" demeyecek, s..ktiri çekicekti. emrah da itici, çocuk yapmış bakmıyorsun ama çocuk da itici orası da bir gerçek.

eşek kadar olmuş, bence bakılacak bir durum yok.
emrah'ın yerinde olsam tüm malvarlığımı bağışlardım bu itici bebeye hiçbir şey kalmasın diye.

Bence edin. Kardeşsiniz sonuçta; kanlı bıçaklı düşman değil.

Etmelisin tabiki boyle durumlarda kusluk olmaz.

ben olsam etmezdim, eğer barışmak gibi bir çabam yoksa eniştemi de aramazdım. dostoyevski diyordu sanırım; insan ailesini sevme mecburiyetinde doğmuştur, ama hayat öyle bir yer değil. hayat-doğa karşılıklı. nasıl yerçekimi varsa, bilgisayarı mesela yere bıraktığında düşüp kırılacaksa, sana maddi zarar verecekse, insan ilişkileri de öyle. karşılıklı, insanlar birilerini kırmadan(kavga etmeden) önce bu sorumluluğu alabileceklerine emin olmalılar. herşeyin bir karşılığı var, bana has değil doğada bile. tanrı bile neredeyse böyle çalışır.

Ara bence de. İleride suçlu olursun :D

şimdi bu arama konusu aile diplomasisinde aşırı ciddiye alınabiliyor zaman zaman. aradın diye başırcak değilsiniz. ama aramaman herhangi bir zaman ve ortamda senin aleyhinde ortaya atılabilir: "evladım oldu bi kere arayıp tebrik etmedi bile!" şeklinde.

öte yandan; bence ara ve normalleşmek için de fırsata çevir bunu. karşılıklı hatalar var diyosun. o zaman daha soğukkanlı davranarak bu işi bitirbilirsin. maraz çıkacak kadar samimi olmayıver. illa başına bi iş gelince mi koşucaksın ?

Ara, yeğeninin yüzüne bakamazsın sonra. Enişteyi de ara. Sevin enişteleri.

Bu sorun resmen benim hayatımı anlatmış, erkek kardeşimle hiç görüşmüyorum birçok sebepten dolayı hayatımdan çıkardım. Buna rağmen çocuğum olursa beni arar mı, eskisi gibi görüşür müyüm diye düşünüyorum bazen çünkü çocuğun illa ki senden haberi olacak ve seninle küs olduğunu bilmesini istemeyecektir ablan. En azından bir abla olarak ben böyle düşünüyorum, eğer aranızdaki çok büyük bir mesele değilse kesinlikle böyle bir durumda aramalısın.

doğum ve ölüm küslük kaldırmaz. kesinlikle arayın. siz haklı olsanız bile aramazsanız direk haksız duruma düşersiniz. hepsini geçtim yeğen bu ya alın bir kucağınıza öpün koklayın

öncelikle yorumlarınız için teşekkür ederim.

-şu konuya açıklık getireyim. ablamla kavgalı olmam kesinlikle yeğenimle arama buzlar sokacağım anlamına gelmiyor. bir dayı olarak yapmam gereken neyse görevim neyse yaparım. ve sevgide, koruyup kollamada, kesinlikle maddi manevi hiçbir konuda bir şeyini eksik etmem. bu husumet ablam ve benim aramdadır. yeğenim kesinlike bu olayların dışındadır. yeğenimle olan ilişkimde ablamı ilgilendirmez. o ne kadar annesiyse ben de o kadar dayısıyım. kaldı ki ne o ne de ben bu noktada problemli insanlar değiliz. sorunun ikimiz arasında olduğunun farkındayız.

-tebrik edip etmeme arasında kalmamın sebebide; insanlar küs oluyor. kötü veya iyi günlerde arıyor(ölüm anında, bayramda seyranda vs.). bu bana biraz sadece aramak olsun diye aranıyormuş gibi geliyor. her ne kadar öyle olmasada samimiyetsiz, top benden çıksın vb. düşünceleri taşıyormuş gibi. her ne kadar görüşmüyor olsakta onun anne olmasına ve bir yeğenimin olmasına sevindim.

aslında 2 defa es geçtim, üzerime de vazife değil ama yine de içimde tutmayıp yazma gereği duydum. bu son bahsettiğiniz şey, teoride mükemmel pratikte imkansız.

siz sanırım doğru ve gerçek kavramlarını ayıramıyorsunuz. İnanın ablanızla gerçekten papaz olsaydınız yiğeninizle de papaz olmuş olacaktınız. bunun aksi örnekleri çok çok azdır. Çünkü insanlar çokcana değerli ya da haklı olana değil sevdikleri ve onlardan gelenlere kıymet verirler. Hayat böyle çalışır.


onun dışında soruya da alternatif bir cevap olsun; aradığınızda soğuk konuşmayın, o biraz çocukca olabilir. gayet normal ve bütün heyecanınızla sevinci paylaşın o zaman. Ve bu bir işaret olsun(devamı gelsin), barışmak adına da ilk adımı atın ve takip edin, işe yaramayacaktır rahatsızlık duydugunuz şeyler temelinde değişmeyecektir ancak ötelenecek belki önemsizleştirilebilir hal alacaktır. bu yüzden aradığınızda soğuk konuşup ya da sadece telefonla arayıp ondan sonra hiç hal hatır sormamazlık yapmayın. yineliyorum, işe yaramayacaktır ama sizin karakterinizin uygulaması gereken davranış modeli bu. (bence)

hocam küslük ayrı bu tarz durumlar ayrı.
bazı arkadaşlar atıp tutmuş arama etme diye, sen onlara aldanma.
kuzenim ile teyzesi (benim de teyzem tabi :)) 10 yıldır konuşmuyorlardı.
gün geldi kuzenimin düğünü oldu, bu teyzem düğüne geldi, şakır şakır eğlendi ve kuzenimle görüşüp çok içten bir şekilde tebrik etti. düğünden sonra yine konuşmamaya devam ettiler :)

ablanla aran her ne kadar kötü olsa da bunun sonsuza kadar süreceğini bilemezsin. insanler en mutlu ve en üzgün anlarını bütün dünya ile paylaşmak isterler ki sen bütün dünya değil kardeşisin.

sen üzerine düşeni yap ve ara. kadınlar doğum sonrası çok hassas ve duygusal olabiliyorlar. bakarsın her şey bir anda düzelir :)

edit: ne araması yahu, al çeyreğini git yeğeninin yanına. ablanı da gör ve tebrik et. sokaktaki adam gibi tebrik etme kardeşi gibi tebrik et. daha sonra dediğim gibi isterseniz konuşmayın.

Ara, hem aranız yumuşar. Aile içinde haklı-haksız olmamalı. Sen hamle yaparsan o da belki tartışmanızla ilgili haksız olduğu konular varsa, mevzuya daha objektif bakar.

kesin ara.

Tabii ki tebrik et, hatta uzakta değilsen, git yeğenini de gör. Barışmak ve konuşmak için illa ki başınıza bir hastalık, felaket gelmesini beklemeyin

Bence aramak olmaz, direkt hediyeniz ile evine gidin. Bizzat tebrik edip bebeği de görün.

ablaniza hediyenizi, tatlinizi alip gidin. aramayin. yanina gidin.
bunu da yabanci gibi degil aileden oldugunuzu belli eder sekilde yapin.
sonra isterseniz gene konusmazsiniz.

Programa gerek yok.
eksisozluk.com

almadim ya. zaten bi uzvum gibi. yanimdan ayirmiyorum

iCloud şifremi bi kenara not aldım.

insanların kabullenmediği mantıksız bir çok şey var bu da onlardan sadece birisi.

her sene ağzıma sinek kaçtı orucum bozulur mu diye sormak ne kadar saçma ise bu soruyu da her sene sormak o kadar saçma. lütfen bırakınız.

şu an aydınlandım. bu sene oruç tutmayacağım. teşekkürler sonsuz88!

kış için de bir şeyler bulsanız da kışın da tutmasak.

dinde mantık yoktur.

insan yazın sıcağında aç kalıyorsa yazın da oruç tutulur.

Ne saçma soru bu...
Oruç vücuda gayet faydalı

Değil tabi

izlanda'da oruç tutmak ne kadar mantıklıysa sıcakta oruç tutmak da o kadar mantıklı.

www.orucvakti.com

Orucun maksadı aç insanların halinden anlamak. Sabaha karşı yiyebildiğin kadar ye, akşam bayılana kadar ye. Sonra aç insanların halinden anla. Oldu. Bir de oruç sabah gün doğumundan gün batımına kadar olan süreyi kapsar. Gece 3 de başlıyor akşam 8-9 da bitiyor nasıl iş anlamadım.
Cevap: mantıksız

Orucun maksadı aç insanların halinden anlamak değil, oruç nefse karşı savaşmayı, ona karşı koyabilmeyi öğretir.
Nefsin en çok değer verdiği şeyleri (yemek, seks vs) -en azından- 1 ay dahi olsa hayattan çıkarmayı sağlar.
Ha bu olay milâdi takvime göre olup her sene aynı zamana denk gelse bu kadar tartisilmazdi. Ama bence güzelliği, zor olmasında zaten. Budistlerin filan çivili yataklarda yatmasına "okuyucu ne güzel nefsini köreltiyor" diyorsak, bu da bizim yöntemimiz işte.

elbette mantıksız ama dinde mantık aranmaz. körü körüne inanç söz konusudur. bu bütün dinler için geçerlidir.

mantıksız

Uflemeden bulmak lazim.

Uflemeden ama çorba ile olmaz. Nusret ayarinda olmasi gerekiyor.

üflemeden önce yunus emre ile bulunur.

hem üflemeden hem de üfledikten sonra. üfle diye zorluyorsa yani.

edit: şimdi aklıma cihazın son değerleri kaydedebileceği ve bunun sorgulanması ihtimali geldi. üflemeden önce kesin o işi hallediyor da üfledikten sonra durum döndürülmez bir hal alabilir.

Sen yine de işini şansa bırakma. Spotumu da şöyle koyuyorum müsaadenle. Alkollü araç kullanmak hem senin hem de başkalarının hayatını tehlikeye atar. Trafikçiye Yunus Emre atacağına taksiciye Fatma Aliye at. ;)

Üfledikten sonra kayıtlarda göründüğü için geri dönüşü yok bu derecedeki kaydın tutanağı nerde diye soruyorlar. Yine de alkol varsa taksi mutlaka.

üfledikten sonra iş biter, geri dönüşü olmaz.

Marş motoruna bakmak lazım

Yakıt pompası arızalı.

yakıt pompası, benzin geri dönüş valfi, kontakt arızalı olabilir. gaz verince hemen çalışıyorsa garanti geri dönüş valfi.

Bende ayni 2006 model benzinli Ford Fiestada da yasiyorum bu sorunu. Hatta en son akuyu mu caldilar lan diye kontrol etmistim. Muhtemelen akuden ama haftada 1 oluyor maks.

Araç çakmağında takılı telefon power bank tarzı akım çekecek birşey varsa onu çek ve adresime hemen bir teşekkür kartı gönder.

Akü çeviriyorsa benzin pompası, hafif bir tık sesi gelip akü çevirmiyorsa şart dinamosu.

Whatsapp ya da ön kamera fotolarıdır.

Onlar fotoğrafların öngörünüş halidir. Asıl fotolar değil

asıl fotolara nerden ulaşıyoruz peki?

ben de aynı sorundan muzdaribim. çözünürlük de çok zayıf oluyor. asıl fotolara nasıl ulaşacağız :/

yandex disk, dropbox ya da google drive gibi bir servis kullanarak asıl fotoğraflara ulaşabilirsiniz.

bu uygulamalarla cloud'a yükleyerek, oradan bilgisayarınıza tam boyut fotoğrafları indirebilirsiniz. yandex disk şu sıralar bedava 32gb mı ne veriyor ayrıca, onu tercih etmek isteyebilirsiniz belki.

meseleyi çözdüm arkadaşlar, benim alan yetersiz olduğu için apple'dan icloud alanı almıştım aylık 0,99$ a. Telefon şunu yapıyor, fotoyu çektikten sonra wifi buldu mu hemen icloud'a yüklüyor, yani bulut'a. Telefonlarımızda görünen resimler küçük boyutlu kopyaları aslında hepsi, orjinalleri bulutta duruyor.
Sonuç olarak pc yi telefona bağladığımızda pc ya hiçbir şey görmüyor ya da küçük boyutlu kopyaları görüyor. Bu yüzden biz fotoları telefondan değil icloud storage'dan indiriyoruz. icloud.com'a girip fotoğraflara ya da videolara tıklıyoruz bütün dosyalar açılıyor istediklerimiz çoklu ya da tekli seçip sağ üstte bulunan indirme linkine tıkladığımızda dosyalar orjinal halleriyle pc ye inmeye başlıyor.

55.000 versem bi arabaya km 100.000 altında olsun isterim. 200.000 i geçince değeri düşecektir.

Direk elerim bu aracı. Bu para verilmez. Yılı da çok eski.

geri satamazsınız, bir kardeşiniz olur:)
arabanın rengi görünüşü güzel ama duygularla hareket etmeyin.

KAPALI OTOPARK ARACIDIR.

durdugu yerde 180.000 yol yapmış.

Alfa ayrıca bir tutkudur, ancak böyle birine veya meraklısına satabilirsiniz.

Ankara veya İstanbul'da iseniz zaten özel bu işten anlayan alfa ustaları var, ben de bir ara ciddi niyetlendim, forumlarını vs okursan sana yol da gösterebiliyorlar.

Ben bir ara alacaktım hocam 159. Hatta 40.000 km'de bir tane bulabilmiştim. Hem de manuel.

Aracı kullandığımda o km'ye göre bana fazla yıpranmış gelmişti almadım o yüzden. 159 alfa'nın bildiğim kadarı ile en sorunsuz arabalarından. Hatta sağlamlıkta almanlara rakip olan tek alfa diye geçiyordu yabancı incelemelerde. Zaten model olarak eski bir araç km bu civarda olması doğal. Önemli olan mekanik aksamı ne durumda. Servise yada iyi bir alfa ustasına hem motor hem şanzıman muayenesi yaptırmak lazım.
Bir de yanlış hatırlamıyorsam bunların direksiyon kutusunda kronik bir arıza vardı. Ona dikkat edin.

159 ve alfa'nın alıcısı her zaman ayrıdır. Düzgün kullanıldıktan sonra satışta sorun olacağını düşünmüyorum.

156 ya 2 sene binmiş biri olarak hep hayalimdi ama bi türlü cesaret edemedim, araç şahane görünüyor.. Ist olsa usta önerebilirdim ama Alfa sahibi aracına iyi bakar azıcık anlayan biriyle bakıp ve/veya bir servise gösterip alınabilir bence..

Clioların 60bin olduğu ülkemizde :)

(bkz: cevab veremedi)

gerekmez

hata değil sen espriyi kaçırmışsın.

nerde yazıyor yahu bu?

Offf gece gece iç burktu.

Mobilden yazıyorum bunu şu an mesaj yazdığım kutunun yaninda da cevabla yaziyor, şimdi o tuşa basıp bu cevabı göndereceğim

onun yabancı çevirileri bile oldu vay arkadaş şakasının üstünden geçmiş 15 sene

Il n'a bas bu rébondre

Arkadaş ben cahilliğin dipine vurmuşum ya! Ben de diyorum niye böyleyken böyle.

önceden ülkücüler ve islamcılar öyle kafa tokuştururdu. şimdi evet daha yaygın.

genelde yanyan efendi tokuşturmuyorum. alın kısmına, kafasını eğip tepeye vuruyorum fln. sevmiyorum çünkü.

en son sedat peker'le kafa tokuşturduk. ki orada efendiydim :)

kadınım tokuşturmuyorum tabi
ama "konya ovası bozkurt yuvası" olduğundan bizim orada herkes tokuşturuyor.
bu sosyolojik olarak "AKP ile MHP tabanı aynı"ya denk geliyor.

Keçi olmadığım için tercih etmiyorum.

Herkes yapıyor herkes. Nefret ediyorum. Bazıları kafayı öyle eğiyor ki tepe noktası benim şakağıma doğru dokunup geri çekiliyor...
Sadece tokalaşıp bırakıyorum böyle yapanları.

no tenk yu.
çabalayanları başarıyla savuşturuyorum. bkz ilgili duyurum: eksiduyu.ru

Bana da çok saçma geliyor, ben kim olursa olsun el sıkışmayı daha doğru buluyorum. Yanaktan öpüyor gibi yapmak ve tokuşturmak saçma. Çok sevdiğim, özlediğim biriyse sarılırım zaten.

Siyasetle alakası yok onun. Erkeklerin yanak yanağa öpüşmesi homoca algılanıyor. Ülkücü takılan adamlar bu tip bir duruma düşmemek için öyle yapıyorlar.

Çok eskiden ülkücülere özdeşleşme durumu vardı, en azından benim çevrede. Ama sonrada liseye giderken bayağı moda olmuştu, ideoloji falan gözetmeksizin herkes tokusturunca kafa uzatana yanak uzatılımıyor. Uydum ben de o dönem. 7-8 yıldır çok şükür uzağım o işlerden.

Bunu yapıp da aklıbaşında olan kimse görmedim ben hepsi çomar. Ha bu çomarlık ama her gördüğüyle yanak yanağa öpüşen adam da ayrı bir köylüdür benim için; tokalaş geç işte.

Aa ben onları hala ülkücü sanıyodum :O

Siz ne diyosunuz benim amcamlar benimle kafa tokuşturuyor. Hem de gayet ciddi olarak. Not: kadınım :)

Ben de bazen eşimle ya da yakın arkadaşlarımla geyiğine yapıyorum kimsenin olmadığı ortamlarda.

Kadın olduğum için haliyle yok ama nefret ediyorum bu hareketten.

boynuzlu değilim.

yapan birkaç kişi var çevremde. kafa atasım geliyor totoşlara :)

Ben de uyuzum​ bu duruma ama bizim ünide yaygın baya, en chplisinden solcusuna herkes oyle selamlasiyor niye bilmiyorum. Bence de tokalaşmak en iyisi ya da iste yanak ama maalesef tokusuyo kafa karsindaki o amacla gelince

ben de tuhaf bulur ve kaçınırım. tokalaşmak yeterli becne. ama bazı tipler baya baya toklaşırken tutup kendine doğru çekmeye çalışıyor. tabi bunun ikili iletişimde beden dilinde, otorite kurma v.s gibi bir karşılığı var elbette ama kafa tokuşturacak adamın niyeti bariz şekilde bu deği. senin kafa tokuşturmayacağını sezmiş, kafayı hafif öne doğru eğip, seni kafa tokuşturma mesafesine çekmeye çalışıyor inatla. allahtan öyle bir asılmayla gelecek ufak tefek bir tip değilim. ama o asılıp ben mukavemet gösterince sert bir tokalaşma oluyor haliyle.baya dışarıdan bakan için kurban pazarlığı yapıyormuşuz gibi bir hal alıyor durum.

bir de bunun tokalaşırken parmaklarıyla bileğimden kavrayan versiyonları var. adam elini o kadar ileri götürüyor ki tokalaşırken avuç içlerimiz değilde, ikimizinde elin bitip, bileğin başladığı noktalardan buluşuyor,tabi durumda parmaklar da baya kolumun ortasından bir yerden kavrıyor.

katı bir şekilde karşı değilim, ben tercih etmiyorum sadece o kadar. kültürel bir şey sonuçta, dünyanın her yerinde var böyle şeyler. yeni zellanda yerlileri maoriler de burun tokuşturur mesela. fakat böyle kültürün ötesine geçip siyasi bir gurubun, bir ideolojinin mensuplarının birbirini tanıma ritüeline dönüşmesini tehlikeli buluyorum. toplumdaki kutuplaşmayı daha da derinleştirir, grubu kendi içinde daha muhafazakar tutar. ister istemez biriyle selamlaşırken, farkında olmadan bu bizde-bu bizden değil ayrımı yaşanır bilinçaltınızda. bu selamlaşmalar yerine, daha birleştirici ve evrensel olan daha mantıklı geliyor.

çok açık ve net, sevmediğim ve fakat bir sebeple tokalaşmanın illa öpüşmeyle taçlandırılacağı durumlarda ben kafa tokuşturmayı tercih ediyorum. kadınım. ülkücü değilim.

tokuşturmuyorum.

fakat bir arkadaş temiz olduğu için tokuşturuyorum falan demiş. nasıl temiz yahu? temiz olan neresi? kafa mı temiz? bir kıl yumağı nasıl temiz olabilir? mümkün değil.

Karşı taraf öyle bi hamleyle gelince öpmezsen darılırım modunda yanağımı uzatmıyorum, aynı şekilde gel öpüjem de yapmıyorum. Açıyı kendime göre 45' den 15-20 'lere indirip tolere ediyorum.

sadece tokalaşmak iyidir. ama hamle yapanlara yapacak bir şey kalmıyor, kafaya yanak atmışlığım çok vardır. sonra da uyarırım genelde.

c2 shuffle'ı eskiden güzeldi. şimdilerde c2 sadece bir ortamda link paylaşınca güzel diye bir duyum aldım. ekşi sözlük dertleşme veri tabanına c2 linkini paylaşırsan birkaç kişi gelecektir. yani c2 shuffleından daha üstün kişiler.

ben yapmıyorum bu arada ama biliyorum da :D

yillarin freenode'unda, efnet'inde.

2000li yıllar geride kaldığı için yapmıyorum :(

/ban -k #zurna duru arsnova

Şöyle bir düşündüm de sözlüğe yazınca, sözlükte canı sıkılanlara bakınca buluyorum birilerini illa. 2000'lerde olmadığımız için ben de yapmıyorum öyle şeyler :)

Şu an öyle chat lik bir platform yok herhalde

Chaturbate :)

bir zaman sonra ayakla uyum saglayacak. ayaginiz iyileştikten sonra tekrar giyin.

Youtube kanallarinin birinde bu konu icin tavsiye veriliyordu. Sebibebi'de sanirim. Bir bakin isterseniz. Bir fikri isinize yarar belki.

markali bir ayakkabi alin ya da arkadasin dedigi gibi jel tabanlik kullanabilirsiniz denemek lazim.

Kadın pedi, askerde kantinde satılıyordu.

Yaz sıcağında silikon tabanlık rahatsız ediyor en güzeli günlük ped yapıştır tabanına.