8- İstanbul'da yaşıyorum, metro ile 15 dakikada işe gidebiliyorken araba alıp trafik/magandalar/cam silen sevimli dostlarla muhatap olmuyorum. Araba lazım olduğunda kiralama yoluna başvuruyor, her defasında farklı bir aracın keyfini sürüyorum.

Birinci seçeneğin benzinlisi uyar bana. Devlete de 1.5 porsiyon araba ısmarlamak istemiyorum. Bu yüzden işimi görecek, mümkün olduğunca güvenli en ekonomik araba benim için en iyi arabadır. Estetik, konfor, performans düşünecek hal bırakmadılar sağolsunlar.

Bu şartlarda da 301-linea kullanacağıma focus,civic vb. kullanırım tabi.

8-fakirim.arabanın yıllık vergisiyle ben bir yıl geçiniyorum

1-2012'de opel corsa dizel bir araç aldım. 5 yıl doldu. bir 5 yıl daha binip satmayı düşünüyorum. bir çırpıda bwm alacak gücüm var ama sıfır araba almak bundan sonra bana biraz ahmaklık gibi geliyor. sigortam 600 kaskom 800 yıllık vergi 450 aylık yakıt max. 400 tl. 100 binlik bir araç alsam bu fiyatlar fırlayacak biliyorum. arabaya para aktarana kadar dünyayı gezerim diye düşünüyorum ve vazgeçiyorum.

Ehliyetim yok, şoförüm var.
Bunu madde olarak ekler misin?

5'e daha yakınım ama şirket aracı kullanıyorum. Araba lükstür maalesef, para yoksa bulaşmamak lazım zatenç.

hiç ilgim, alakam, heyecanım yok, ehliyetim dahi yok.

7

8 için "motorcuyum, kötü havalar için eski bir 4 çeker almayı düşünüyorum (bkz: lada niva)" ekleyebilir miyiz

2

1

2 - Volvo s60 diyorum. Güvenlik için, başka bir sebebi yok.

benim kafa 4'te ama imkanlar:

8- iett

2-3 arası.

1 ile 5in tam ortasındayım. ikisi birbirine engel değil.

Şu an hepsine tavım

Kısmen 1 derim, dizel veya benzinli farketmez, sorun çıkarmayan ucuz araçlar tercihimdir. Koyacak garajım olsaydı Toyota Hilux alırdım, onu da hurdaya çıkana kadar kullanırdım.

7

Türkiye'de arabalar çok pahalı, o yüzden köklü bir vergi düzenlemesi gelmedikçe kimse bana 0 km araba aldıramaz.

Orta sınıf sıfır arabaya binmektense daha eski lüks marka arabaya binmeyi tercih ederim.

Trafikte çok görülmeyen arabaları satın almaktan çekinmem (coupe, 2 kapı, vb). Alman takıntım yok. Daha arabaya binmeden satarken ne oluru düşünmekten yana değilim.

Tam olarak 1. 2011 model 1.3 mjet dizel punto aracımı bildiğin eşşek niyetine kullanıyorum, tüm bakımlarını zamanında yapmaya özen gösteriyorum, şu an 160 binde, 300 bine kadar yolu var

"TC. Vatandaşı olarak ABD,Kanada, İngiltere, Avustralya vb. Ülkelerde şirket kurmak fakat bu şirketin faaliyetlerinin Türkiye'de olması mümkün müdür?"

Böyle bir şeye izin verilseydi normal bir vatandaş olarak haberimiz olurdu diye düşünüyorum, o yüzden bana mantıklı gelmedi bu iş. Emin olmamakla beraber muhtemel sebebini aşağıya yazıyorum.

Şirketi ABD'de kurdun, buradaki ve dünyanın diğer ülkelerindeki şirket/kişilerle ticaret yaptın diyelim, bence bunda sorun olmaz AMA kazancını buraya getirdiğin zaman vergi ödemek zorundasın. Bu arada işi buradan yönetirsen vergiyi "para getirdikçe" değil de normal bir şirket sahibi gibi periyodik olarak ödemek zorunda olabilirsin, o ayrıntıları bilmiyorum.

Özellikle büyük teknoloji şirketleri bunu "Double Irish Arrangement" ile çözüyordu, artık olmuyor. en.wikipedia.org

------

Bu soruyu dövizle askerlik yapmak için soruyorsan o iş olmuyor bu arada, senin de yurtdışında bulunman gerekiyor. Bundan eminim bak, belki işine yarar.

www.msb.gov.tr

13.maddenin 5. bölümünde var.

** Avukat ya da mali müşavir değilim.

Amacım dövizle askerlik değil zira askerliğimi yaptım. Şirket kurmak istiyorum fakat tr deki maliyetler yüksek. Ayrıca global olarak çalışabileceğim bir iş kolu olduğu için yurtdışını araştırıyorum.

Dediğini yapabilirsin ancak burada faaliyet gösterdiğin zaman burada da vergilendirilisin yani vergiden kaçamazsın. Düşünmüş bunu devlet baba :D

bizim şirket bunu yapmak istemişti alt şirket için. merkez katar'da olsun, vergi avantajından faydalanalım vs. ama araştırınca o işin içinden çıkamadık ve vazgeçtiler. çifte vergilendirme diye araştırırsanız türkiye'nin hangi ülkelerle anlaşmaları olduğunu görebilirsiniz.

Gürcistan'da bürokrasi düşük, belli bir miktara kadar vergi de almıyorlar. Bir araştırın derim. Ama miktar 5 haneli bir Lari miktarını geçince vergilendiriliyorsunuz

youtu.be
youtu.be

Bu:

youtu.be

Ve bu:

youtu.be

www.youtube.com

kosan adam mirkelam :)

link veremiyorum ama demet sağıroğlu arnavut kaldirimi zirveye oynar.

tarkan - şıkıdım (the walking dead'e esin kaynağı olmuştur aynı zamanda)

levent yüksel - zalim

kıraç - senden başka

mirkelam - asuman

flört - dün trt'de izledim

relikas - kaleden kaleye şahin uçurdum (basit-hoş)

mor ve ötesi - uyan (glass harmonica'dan alınan görüntülerle yapıldığını biliyorum ama yine de güzel)

bir de ben "peyk - yıkama kot" gibi saçma klipleri çok seviyorum, yine peyk'in don kafa'sı buna örnek.

son yıllarda dandik şeyler çıkıyor, mavi sakal-naklen vardı bi hoşuma giden.

emel müftüoğlu nun hovarda klibi 90 lar versiyonu mtv den ödül almıştı

Yukarıdakilerin hemen hemen hepsine + 1 (Özellikle Ünlü - Rüya ve Hovarda) verdikten sonra Sibel Alaş - Adam'ı eklemek isterim ve ilginçtir ki Youtube'da yok.
www.dailymotion.com

Güzeller söylenmiş, mansiyon dağıtmak istedim izninizle.
Mirkelam'ın Hatıralar klibinde Mirkelam'ın eski filmlere girebildiği teknoloji Türkiye'de ilk kez kullanıldığı için haberlere çıkmıştı.
www.youtube.com

İzel'in Yakışıklım klibi de hem yaşıtlarıma belki 'klipte hareket çeken amca'yı hatırlatır, hatırlatmasa da klibinin hikayesi güzeldi bence.
www.youtube.com

Tam 14 saat oldu'nun da klibi güzeldi.
www.youtube.com

tarkan sikidim. gecen izledim de unutmustum, harbiden efsane klipmis.

@aychovsky
www.youtube.com

sibel alas adam var youtubeda.

Hayko Cepkin - Melekler

www.youtube.com

Daha iyisini görmedim.
www.youtube.com

hayko cepkinin klipleri.

adam komple değişik, eserleri de kendi gibi.

gemiler
rüya
iki yol
düşmedim daha

şu athena'nın lgbt klibi de iyiydi ama diğerlerini izleyince çocukluğum, ilk gençliğim aklıma geldi hüzünlendim ya.

mor ve ötesi- bisiklet
www.youtube.com

oldukça yeni ama
"sıla - yan benimle" klibinde 1:20 den itibaren tek plan ilerliyor ve çok başarılı.
www.youtube.com

millet tek plan film çekince oscar alıyor (birdman) öyle düşün.
adam 3 dakikalık versiyonunu çekmiş.

"Örneğin Coca-Cola Co. %100'ü halka açık bir şirket."

tam olarak hiçbir zaman böyle değildir çünkü her zaman büyük payları elinde tutan birileri mutlaka vardır.

Diğer ülkedekilerini bilmiyorum ama Türkiye'dekinin %25.96'sı halka açık gözüküyor. bigpara.hurriyet.com.tr

"Şirket kar ediyor ancak bu kar kimsenin cebine gitmiyor"

yanlış. şirket temettü verebiliyor. tr.wikipedia.org

ayrıca şirket (bu coca cola'ya özel değil, her şirket için böyle) "bu yıl %x büyürsek A sınıfı yöneticilere (3-4 kişidir onlar mesela) 50'şer milyon dolar bonus verilebilir" diye karar alabiliyorlar.

"İkinci bir soru bu şirketin yüzde 100 hisesini tek elde topladık diyelim"

ABD için konuşuyorum.

büyük ihtimalle hiçbir şirketin çoğunluk hissesini öyle pat diye alamazsın. birçok borsada belirli bir yüzdeyi geçince (mesela %5 diyelim) borsaya bildirim yapman gerekiyor. bu bildirim tüm dünyaya açık. sen coca cola'nın %5'ini borsadan almaya kalkarsan ve bu bildirimi yaparsan fiyatı yukarı çekersin çünkü şirketin milyarlarca dolar değerinde hissesi vardır, millet de elindekini satmayıp tutacağı için bu durumda kazıklanırsın. buna ek olarak emeklilik hesaplarında, yatırım fonlarında vb tutulan da toplama vurursak milyarlarca dolarlık hisse vardır, bunları da o insanların elinden alamazsın çünkü çok uzun vadeli yatırım yapanlar var. hadi bunları yaptın diyelim, herkesi ikna edip alsan bile, sonuçta ödeyeceğin miktar şirketin gerçek değerinden çok daha yukarıda olabilir. (bkz: hostile takeover) diye bir şey var ama burada yemez o.

"yani şu fabrikayı satıyorum parası benim diyebilir miyiz, karının tamamını isteyebilir miyiz?"

bu durumda hisseler tek elde toplanacağı için şirketi halka açıktan özele çevirmen gerekecek, ancak o zaman istediğini yapabilirsin. yalnız bu sefer de başka problemler yaşanabilir , onlara ayrıntılı girmiyorum.

birincisi, şirket kimsenin değil diye birşey yok. sahipleri sonuçta belli. binlerce de olsa, onbinlerce de olsa belli.

ikincisi, ortaklar her yıl toplanıp yönetimden hesap sorarlar. gerekirse yönetim kurulu içinde değişiklik yaparlar. toplanan karın ne olacağına da şirket genel kurulu karar verir, ister dağıtır ister şirkette tutar.

%100 hissesini toplarsan şirket senin olur ve artık halka açık bir şirket olmaz.

Bir de birçok yeni IPO yapan şirkette sahibi olmakla şirketi yönetmek bir değil. Mesela Zuckerberg'in Facebook hisseleri %20 civarında ama oy hakkın %50'nin üzerinde. Teoride olmasa da pratikte patron Zuckerberg.

bu hisse oranlarıyla ilgili karamehmet'in turkcell'i yönetmesi de ilginç bir detay. aslında turkcell'de yüzde 13 gibi bir hissesi var karamehmet'in. buna rağmen karmaşık hisse sahipliği ve ortaklıklarla turkcell yönetiminde söz sahibi (idi yakın zamana kadar). artık devlet (tc) bu olaya müdahil olmuş durumda, yani akp!

adam varını yoğunu kaybetti turkcell uğruna. yine de tam sahibi olamadı.

Python bilmiyorum ama yol göstermeye çalışayım.

1-) Bir paket bulup (mesela excel dosya okuma paketi diye aratabilirsin) onun aracılığı ile dosyayı çağır, içindeki satır sayısını hesapla.
2-) Bir for döngüsü yazıp 1. satırdan sonuncu satıra kadar isimleri çektir, döngünün içinde cinsiyet belirleme ve ikinci dosyaya yazma işlemlerini yaptırırsın.

Google aramalarını İngilizce yaparsan daha çok sonuç gelir.

Örnek : stackoverflow.com

* Üstte excelden okuyup metin belgesine yazma anlatılmış ama yine de yardımcı olur, işin ilk kısmını yaparsın.

Ben python biliyordum ama unuttum syntax'i:)

En kolay nasıl yapılır yazayım ama (kolaydan kastım minimum kod bilgisi ile)

Önce excelden text dosyası yap isimleri, text ile çalışmak daha kolay. Sonra satır sayısını hesapla. For döngüsü çevir (i satır numarası olacak, 1 den toplam satır sayısına) ve sonuçları başka bir txt dosyasına satır satır yazdır. Sonra iki dosyayı excelde birleştir.

1,2,0 olayı için if kullanabilirsin. Eğer bu paket cinsiyeti bilemeyince hata veriyorsa error handling yapman lazım ki kolay.

try:
//gender fonksiyonu
except
//error gelince ne olacağı yani senin durumunda gender_code=0

Oncelikle cevaplar icin cok tesekkurler!

Sonunda calisir bir script yazabildim. Asagiya kopyaliyorum ki belki birilerinin ileride isine yarayabilir. Ben gender_guesser package'ini kullanarak bircok ismin cinsiyetini kodlayabildim. En buyuk sikinti python'a her bir satirin yeni bir input oldugunu anlatmak oldu (asagida nasil hallettigimi gorebilirsiniz). Sublime Text'ten kopyaladigim script'i asagida bulabilirsiniz. Ayrica yardim teklifinde bulunan sevgili compumaster'a binlerce tesekkurler!


import gender_guesser.detector as gender
d = gender.Detector()
d = gender.Detector(case_sensitive=False)

text_file=open("names3.txt", "r")

output_file=open("output2.csv", "w")

lines=text_file.readlines()
text_file.close()

for line in lines:
if line.endswith('\n'):
line=line[:-1]
print(line)
output_file.write(d.get_gender(line))
output_file.write('\n')

output_file.close()

mail atan adresten belli olur spam olduğu. muhtemelen @paypal.com ile bitmiyordur ve spam'dir

Ekteki dosya görülmüyor mu? [email protected] adresi

spam onlar.

gerçek adres paypal değil, paypal'mış gibi gözükecek şekilde gönderiyorlar onları. bu arada paypal veya benzeri şirketler senden kesinlikle mail aracılığı ile kişisel bilgi istemez. maillerdeki linklere tıklayıp açılan sayfalara bilgilerini girme.

(bkz: phishing) deniyor buna.

Yalnız mail adresi paypal'a ait. muhtemelen kayıtlı kartınız son kullanma tarihi yaklaştığı için otomatik olarak gönderilmiştir.

Kendi düşüncesi. Etik dışı bir durum yok ortada ama biraz saplantı gibi.

Sağlıklı düşünen bir insan bu kadar gereksiz ayrıntıya girmez diye düşünüyorum ben, arkadaşın çok normal değil gibi.

oha. ya araba çarparsa diye evden çıkmamak gibi bir şey bu.

anksiyete alert!

Yargılamam ama yadırgarım.

Boyle bir ihtimali bu sekilde dusunmek pek saglikli gelmedi bana. Normal degil yani. Kafaya yildirim duser diye evden cikmamak gibi.
Basa gelebilir ve kimse istemez zaten ama sirf bu ihtimal yuzunden de isteyecegi halde evlenmemeyi kafam almadi.

otonomo + 1

"Boşanmaların tek nedeni evli olmak" diye evlenmemek gibi vir şey bu ya da "Uçağa göktaşı çarparsa" diye düşünmek gibi. Olasılık var da, kaç kişinin eşi sakat kalmış bu kadar da genelleme yoluna gitmiş. Bence o arkadaş aşık olamamış, o kadar yoğun şeyler hissedememiş ya da bunun yakın bir örneğini görmüş ve travma yaratmış.

Bence de bu bencillikle kimseyle evlenmesin

Garip ama mantıken tutarlı. Benzer sebeplerden, çocuğumun benden aptal çıkma ihtimaline tahammül edemeyeceğim için üremeyi göze alamıyorum.

buz gibi soğurum ve hızla hayatımdan çıkarırım böyle bir insanı.

seveceğim, evleneceğim (evliliği boşver seveceğim!) ve bir kaza/hastalık geçirip engelli olursa onu bırakacağım! yazık böylelerine, yazık böyleleri var...

Bakış açısını akli yönden çok sağlıklı bulmadım açıkçası.

arkadaş gerizekalıymış.

çok saçma.

sağlıklı bir düşünce değil bence, yukarıdaki arkadaşın dediği gibi çok gereksiz bir ayrıntı bu.

Biraz hasta olduğunu düşünürüm.

eğer şartları yerine getiriyorsanız zor olmaması lazım yalnız ülkeye girişte aşağıdaki adamın başına gelen sizin başınıza da gelebilir :)

www.recode.net

bu arada muhtemelen biliyorsunuzdur ama 10 yıllık vize size ABD'de 10 yıl kalma hakkı vermiyor, o vizenin geçerlilik süresi.

sadece maçı izleyip gelecekseniz sorun olmaz ama ben bu bahaneyle oraya gider bir şekilde yerleşirim diye düşünüyorsanız o iş olmaz diye düşünüyorum.

aşina oldum ben bayadır.

birikimli bence kümülatif kelimesinin anlamını tam olarak karşılamaya yetmiyor. kümülatifi severim ve tercih ederim, tuhaf gelmiyor.

gelmiyor. kullanıyorum da.

eksisozluk.com

Kümülatifi tam anlamıyla karşılayan tek bir kelime bence de yok, bana da garip gelmiyor.

bence çok kullanışlı kelime "kümülatif" hunharca kullanıyorum ben ingilizce/türkçe.
"kümüle"yi daha kullanmadım hiç onu fark ettim.

kümülatif kelimesini hep kullanırım ben. hiç tuhaf gelmiyor. kümüle kelimesini ilk defa duydum.

ibrahim tatlıses - gel gel kümüle gel

nefis şarkıdır.

nesi tuhaf geliyor ki, bence tuhaf olan sizsiniz.

toplam anlamına gelir.

kökeni yabancı bir kelime olduğu için tuhaf gelmesi normal.
bana da külot tuhaf geliyor, küüloot. :)

lokomotif geliyor aklıma.

Geliyor ama alternatifi olmadığı için mecburen kullanıyorum.

değişemeyeceğinizi düşünüyorsanız ne kendinize ne hayvana eziyet edin boşu boşuna.

titizseniz beslememeniz daha iyi. cantanizin sapi dislenir, ustune isenir, yirtilabilir. hepsini yasadim. boyle seyleri umursuyorsaniz en guzeli uzaktan sevmek.

eğer yanınıza alacağınız hayvanı bebekken alırsanız bir süre sonra ne tüyü takarsınız ne çizilmesini eşyaların. çünkü gerçekten başka bir kafaya sahip oluyorsunuz ona bakınca. bebek gibi, çocuğunuz gibi oluyor ve yaptığı şeyler için suçlayamayacağınız bildiğiniz için de bir şey yapmıyorsunuz onun yaptıkları karşısında.

aldıktan sonra bir iki ay içinde kurtulmaya çalışacaksanız ve hiç iradeniz yoksa almayın ama yine de.

Anlaşamazsın sakın sahiplenme

Cok titizsen sorun yasarsin..tuy basli basina sorun.gerci cinsine gore degisiyor.biz ayaklarini islak bezle siliyoruz..genelde cimenlerin uzerinde gezdigi icin islak bezle silmek yeterli oluyor..arada sirada hastalandiginda kusabiliyor.yani bi bakmissin halinin ortasina kusmus, coraplarini terliklerini kemirebilir..dalginlikla ortada corap biraktigimizda aninda parcaliyor..yani kopek bakmak zor ve ozveri isteyen birsey..bunlari iyi dusunmen lazim

bizim evdeki mobilyalar 5 senede ayvayı yedi, bu yaz komple yenileyeceğiz.

"montum çizilir" filan demişsin, ben mobilyalar gitti diyorum :)) aşağıda @peggy yazmış, okuyunca aklıma geldi. sırf düşüşünü izlemek için masanın üzerindeki şeyleri yere ittiriyor bizim kedi.

hayvan bu, bir sorunu olduğunda halıya da işeyebiliyor, tırnaklarını bilemek için kanepeyi de tırmalayabilir. bunlar oluyor.

bu durumda hayvan sahiplenmeni önermiyorum.

''çocuk yapsam götüne tıpa takarım gece vakti sıçıp beni uyandırmasın'' diyen birine çocuk yapmayı önerir misiniz?

onun gibi bi şey bu. kanlı canlı bir çocuk yani o. ağzına sıçsa sevmekten vazgeçemeyecekler için.

16 yıl evde köpek baktım. Son birkaç aydır da kedi besliyorum.

Köpek çantanı, montunu bırak, koltukları bile dişleyip yırtabilir, terlikleri, ayakkabıları parçalar, çöpü dağıtır. Salonun ortasına çiş,kaka yapabilir.
Kedi her yeri tırmalar, koltukları perdeleri tırmık içinde bırakır, vazoları, şişeleri devirir.

Bunlara üzüleceksen kesinlikle hayvan sahiplenme.

Bu yazdıklarını düşününce en iyisi hiç sahiplenmemen bence. Evet çok mutlu ediyor bir canlı, çok da seviyorsun ama gerçekten dışardan göründüğünden çok çok daha zor bir hayvanın sorumluluğunu almak. Hiç kedi beslemedim aslında, o konuda net konuşmayayım ama köpek bakmak gerçekten hiçbir zaman büyümeyecek küçük bir çocuğa bakmak gibi. Hatta bazı yönlerden daha da zor bence.

Yalnız yaşıyorsun sanırım. Çantanın, montunun çizilmesinden önce çok daha büyük zorlukları var aslında köpek sahiplenmenin. Yağmur kar demeden her gün en az 2 kez dışarı çıkaracaksın, bir yere gitmek istediğin zaman her şeyini ona göre planlayacaksın hatta bazen gitmek istediğin zaman gidemeyeceksin. Senin hayatında başka şeyler de olacak ama onun bütün hayatı sen olacaksın, ona göre hareket etmek zorunda kalacaksın her zaman. Bütün bunlara hazır değilsen hiç sahiplenme derim ben.

işyerim rahat tek çalışıyorum, işe götürebilirim etrafında da gezdirebilirim o gezdirme işi sıkıntı olmaz.

2-3 yıl şehir denemeyecek bir ilde yaşamayı planlıyorum şuanda da orda yaşıyorum. zorunluluktan değil planlarım o yönde. o yüzden biryere gitmediğim için o planlama olayı da sıkıntı olmaz. birkaç yıl sonra da alışmış olduğum için seve seve ona göre planlarımı ayarlarım sanıyorum.

benim sıkıntım temizlik, çizilme, işenme vs. herşeyi geçtim titizim lan ben. hastalık derecesine yakın. sanırım evet ben bundan ötürü sahiplenemeyeceğim. sağolun cevaplarınız için.

bu arada makina centos 7

innodb buffer size i kac?

/etc/my.cnf

dosyasının değerleri şunlar:

[mysqld]
datadir=/var/lib/mysql
socket=/var/lib/mysql/mysql.sock
# Disabling symbolic-links is recommended to prevent assorted security risks
symbolic-links=0
# Settings user and group are ignored when systemd is used.
# If you need to run mysqld under a different user or group,
# customize your systemd unit file for mariadb according to the
# instructions in fedoraproject.org

[mysqld_safe]
log-error=/var/log/mariadb/mariadb.log
pid-file=/var/run/mariadb/mariadb.pid

#
# include all files from the config directory
#
!includedir /etc/my.cnf.d
innodb_buffer_pool_size = 1M
innodb=OFF
ignore-builtin-innodb
skip-innodb
default-storage-engine=myisam
default-tmp-storage-engine=myisam

"170302 9:00:03 [ERROR] Unknown/unsupported storage engine: InnoDB"

innodb desteklenmiyor demiş, ondan önce de buffer pool için hafıza ataması başarısız olmuş.

innodb off olan yeri on yapıp, alttaki myisam olanları da innodb ile değiştirir misin? bence sorun buradan kaynaklanıyor, bu arada MySQL değil MariaDB kullanıyorsun sanırım, epey benzer bir veritabanı olması (MySQL üzerine geliştiriliyor diye aklımda kalmış) lazım.

veritabanında yapı myisam ise (bunu phpmyadmin ya da konsoldan düzenleyebilirsin) innodb'ye çevir, bir de böyle dene derim. wordpress hangisini kullanıyor bilmiyorum ama senin sorun innodb-myisam ile ilgili diye düşünüyorum.

pool size icin kullanilabilir ramin <%60-%80 yazilabilir.

innodb_buffer_pool_size = 16M
mysql e binen yuku azaltacaktir.

yapip mysql i yeniden baslatarak deneyebilir misin?

çözüm olmadı hiçbirisi ya. çıldırmak üzereyim.

profesyonel destek alabilriim arkadaşlar özel mesajla ulaşabilirsiniz.

Değil bence. benim için ters orantılı. Durum vahim kısacası.

yaş değil de tecrübeyle, deneyimle doğru orantılı herhalde. bilemedim.

orantı kurulamaz yaptığın meslekle ilgili.
memur mühendis vs şeklinde çalışıp maaşlı çalışıyorsan yaş ile/tecrübe ile zamanla maaşın yükselmesi beklenir haliyle.

Yaş 22. Gelir 4000. Doğru orantılı falan değil. Babam 47 yaşında babamın 2 katı maaş alıyorum.

(bkz: bugün neyimle hava atsam)

25 / işsizim

değildir bence.

Yaş 22,gelir annemin gönderdiği 2250 tl.
İşe başladığımda daha az kazanırsam intihar ederim.

Yaş 28, gelir ortalama 3.800 falan (brüt olduğu için yıllık net ortalamasını aldım)

Yaşla değil ancak sektör, deneyim, iş verenin kurumsallığı/vizyonu, mezun olunan okul vs. etmenlerle bağlantılı. 2.5-3 yıl önce 1.500 liraya çalışıyordum.

28 - birkaç gün önce 3000'di, şu an sıfır. devletimiz sağolsun bir günde işsiz kaldık fx tebliğinden ötürü.

Doğru orantılı değil tabi ki. Müdürümüz 30 değildi daha, alıyordur 5-6 rahat.

29 yaşındayım

13000-15000 / ay

yaşım 31 gelirim 50 bin dolar yıllık.

bir 25-0 daha geldi

norhing in my way +1

asdfsaaf

yaş 27. gelir 0.

swiegesparch +1

aynen katılıyorum. yaş 28 ücret 3600, ama 3 yıl önce 1500 alıyordum.

bilinç nedir bu önemli. definition olarak ne verildiğine bağlı.

bence aktaramayız. ama yeni bireyler oluşturulabilir.

bu birey oluşmuş olabilir. bir yapay zeka şimdiden bir birey gibi düşünüyor ve öğreniyor olabilir. kontrolden çıkmış ama biz ona zarar veririz diye kendini belli etmeyen, gelişimini saklayan bir yapay zeka gelişmiş olabilir.

zaten su, besin ve oksijene ihtiyaç duyan bilinç değil biz hayvanlarız. bilinci kapalı olup, yıllarca komada olan insanlar da bunları alıyorlar.

öte yandan aslında yapay zeka denen şey yavaş yavaş bilinç oluyor.
bir insanın bilincini aktarmalı Transcendence filmi var izlemediyseniz tavsiye ederim. ben bunun mümkün olabileceğini düşünmüyorum.

yapay zeka sohbeti
eksisozluk.com

bu arada ölüm ultimate bir şey. ötesi yok. bundan dolayı ölüm kavramı olmayan bir durumda tüm etik kuralları değişiyor. bu insanlık için ciddi bir tehlike.

insanlık ve medeniyet teknoloji ile etik/kanun gibi değerleri aynı hızda götüremiyor. bu zaten sonumuzu getirecek bir durum.

bir bilgisayar bilinci oluşursa büyük ihtimalle bizi öldürecek, onun için tehdit oluşturduğumuz için. köle olarak bile kullanmayacak.

(bkz: teknolojik tekillik)

aynı sorun ışınlanma konusunda da var. hemen çok uçmayalım, dünya'dan mars'a ışınlanacağım diyelim. kendimi dünyada yok edip mars'ta oluşturmam lazım, ışınlanmanın temelinde bu var. ama mars'ta oluşan kişi ben mi olacağım yoksa benim gerçekçi bir kopyam mı?

ben bu "bilgisayara aktarıcam kendimi, ölümsüz olucam lan" olayını anlamıyorum malesef, bana çok saçma geliyor. ben öldükten sonra kafamı bilgisayara aktarsan ne olur, nobel ödülü versen ne olur, resmimi duvara assan ne olur :)

Yapay zeka uzerine yapilan arastirmala bunu hedefliyor. Bircok konuda da basarili olmus durumdalar. Geleneksel yontemde programcilar kendi karar alma adimlarini programlama dili yardimiyla bilgisayara aktariyorlar, yani kisaca diyorlar ki "eger bu olursa bunu yap, bu olmazsa bunu yapma". Tabi bu geleneksel yontemde programcini tum olasi durumlari onceden ongormesi ve programa aktarmasi gerekiyor. Bu durum iki buyuk probleme yol aciyor, birincisi programlama asamasi cok uzun suruyor. ikincisi programci bir durumu atlayabiliyor, buna "bug" diyoruz. Yapay zeka arastirmalari ile birlikte amac programcinin kendi bilincini yani karar alma aklini bilgisayara aktarmaMAsi, sadece bilgisayara algilama adimlarini programlamasi amaclaniyor. Yani bilgisayara duyu organlari, sinir sistemi ve beynin ici bos hali programlanip yeni dogmus cocuk gibi kendi halinde ogrenmeye birakilmasi hedefleniyor. Bu konuda buyuk asama kaydedildi, henuz cok basindayiz ama artik bilgisayarlar ogrenebiliyor. Bunu test etmek icin "Turing Test" denilen bir method uygulaniyor ve artik yavas yavas yapay zeka robotlari kendi bilinclerini olusturmaya basladi diyebiliriz. Ornegin kendi halinde birakilan yapay zeka sahibi iki robot hicbir dis etki olmadan kendi aralarinda bir dil gelistirebiliyorlar. Bununla ilgili calismanin linkini bulursam buraya eklerim.

bu konu ilgini çekiyorsa black mirror'ın san junipero bölümünü izle. tam olarak dediğin şeyi yapıyorlardı.

"brainiac man testosterone" yazdım, 3. sonuca girdim. birisi link verip "doğru mu bu" diye sormuş.

www.youtube.com

12. dk

S02E03

bu videoyu ben de açmıştım, biraz izlemiştim ama istediğim sahneleri göremeyince yanlış bölüm sanıp kapatmıştım, çok teşekkür ederim evet aradığım kısım tam da dediğiniz gibi 12. dk'da başlıyor.

başka aileler de olacaksa olur. sevişmek de lazım ve enseste karşıyım.

hayır. çünkü neden gideyim?
insanoğlu için hiçbir şey değmez. dünya'ya bakınca insanın içi gidiyor, bok ettik doğayı, içindekileri, her şeyi...

gitmek istemezdim sanirim, o kiyafet cok agir gozukuyor, surekli onu giymek lazim, denize girmeyi seviyorum, yaz mevsimini seviyorum, saclarimin ruzgarda dalgalanmasini seviyorum, kis mevsimini bile arada seviyorum, daha dunyada gormedigim binbir guzellik var. bunlardan mahrum kalmak istemezdim sanirim cunku olum gibi bir sey olurdu ama kimse olmezdi...
gidip gelmeli olursa olur.

tek giderdim belki de aileyle hayatta gitmem ya düşünemiyorum anne baba fikan uzayda süzülüyoruz ajahshdhjs ay pardon

Gidip gelmeyi unutun, dünyada ne yapıyoruz ki, işe git eve gel avm'ye git. Bunlar olmadan da yaşanamaz mı.
Sürekli uzay elbisesinde olmayacaksınız.
Aile yaşama umudu için iyi olur. Çoluk çocuğa karışırsın, evlatlar devam eder.

Uçağa bile binmekten korkuyorum ben yükseklik fobim yüzünden, mümkün değil kimse uzaya çıkaramaz beni.

uzaya derken, nereye mesela? hangi gezegene vs.

uzayda gezegen gezegen galaksi galaksi dolaşabileceksek bi ihtimal. diğer türlü gitmem.

passengersdaki gibi gidiliyosa evet gitmek isterdim.

giderim.

tarihe geçiyorum, niye gitmeyeyim?

"Bir de böyle bir düşünceyle neden bu zamana kadar gidilmedi."

çünkü çok pahalı ve sürdürülebilirlik açısından mümkün değil, teknoloji henüz o kadar gelişmedi.

Kesinlikle gitmem.
Gökyüzünü seviyorum ama burdan bakarken seviyorum gitmek istemiyorum.
Hava olmadığını sadece tüple nefes alabileceğimi düşünmek şimdiden boğuyor beni.

ailemle gitmezdim.

ne işim var gitmem. uzaya gidecek imkanım varsa dünyayı gezecek bol tatil yapacak imkanımda vardır öyle şeyler yaparım.

düşünmüyorum.

çevremdeki evli tiplere bakınca evlenmeyi düşünmüyorum.

halihazırda sevgilim var (3 senedir). şu an 27 yaşımdayım. 1-2 sene içinde işler ciddileşir. 30'uma gelmeden bu işi hallederiz herhalde.

x yaşına kadar kesinlikle evlenilmez ya da mutlaka evlenilmelidir gibi bir fikrim yok.

30-32 de evlenirim diyordum ama artık imkansız gibi. 35 den önce diye umuyorum artık.

erkek kişisi

30'da evlendim.

25 yaşında evlendim. 29 yaşında çocuk sahibi oldum.

okulu 27'de bitirecegim. iyi bir is firsati yakalarsam yuksek lisans falan ugrasmayip direkt baslarim. askerligi de ekle. kendi duzenini kurmus calisan bir adam olmam 30-31 desen. o zaman iste. 30-31 iyi benim icin.

bana kalsa ben 25-26 gibi evlenmek isterim. cocugumla aramda 75 yas olmasini istemiyorum. evlenmeyip hayatimi yasiyor da degilim zaten evcimen adamim, evlilik yuzunden herhangi bir sey kaciracagimi sanmiyorum. ama 25 yasinda hala burs kovalayip final muhabbeti yapan faydasiz essolessegin teki olurum muhtemelen, nereye evleniyosun amk, cocuga hanima fotokopi mi yedircez aksam.

25-30 Yas arasi ideal bence.

ben de evlenmeyi düşünmüyorum ama buradan düşünen arkadaşlara bir çağrım var.
maksimum 30 yaşında yapın çocuğu eğer istiyorsanız. çocuğunuzla aranızda 30 yıldan fazla zaman koymayın. örnekleri var pek hoş değil. en azından çocuğunuz 20 yaşına geldiğinde hala baba/ana-oğul gezecek takılacak mecaliniz olur, inşallah.

25'imde evlendim, altı yıldır da evliyim.

x yaşına kadar kesinlikle evlenilmez ya da mutlaka evlenilmelidir gibi bir fikrim yok(tu) +1

28de evlendim, 29 da boşandım. O kadar mükemmel bir eziyet ki... herkese tavsiye ederim.

Kesinlikle olacak diyemiyorum fakat 33-35 arası düşünüyorum. 1-2 yaş erken ya da geç olabilir, hiç olmayabilir.

25 yaşındayım.

her şey yolunda giderse 3-4 yıla evlenmiş olurum diye düşünüyorum.

29 yaşında evlendim. Kadınım. Bence ideal.

İşten ayrılma durumuma göre, işten ayrılırken evlenip tazminatımı alacağım. Sonra da iş yeri değiştireceğim. Gayet romantizmden uzak bakıyorum olaya.

çocuk istemeyen birini bulursam derhal.

Hali hazırda bir ilişkim var ama plan yapmadık. 30umdan önce evlensem ne güzel olur çünkü yumurtalar kaliteliyken çocuk istiyorum.

Sevgilimi ikna edebilirsem 28-29 çok iyi olacak.

Yüksek lisanstan sonra evlenirim. Doktorayı beklemem. Deli gibi aşık olmam lazım evlenebilmem için. 30 falan diyelim işte.

Evlenmeyeceğim. Hayat bana evliliğin yanlış olduğunu öğretti. Fikrimin, tabii ki, 20 sene sonra değişme ihtimali var.

gecen seneye kadar ciddi iliskim vardi, 25-26 gibi evlenmeyi dusunuyordum. ayrildik, bu saatten sonra isimi hayatimi duzenimi oturttuktan sonra evlenirim. 30 civari olur herhalde. bana kalirsa gec, cunku babamla aramda 34 yas var ve bazi seyler icimde kaldi. ben kucukken hali saha maci yaparlardi abimle cok ozenirdim, ben buyuyunce de babam yaslandi. bu duruma dusmek istemiyorum. ama hayat bagzen cok kahrolasica.

25 yaşındayım. bu gidişle 30u bulur. ama 30 'a kadar anne olmak isterdim.

Hiçbir zaman.

Fakat evlenme meraklısı olsaydım şu yaştan önce mutlakaa evleneceem, şu yaştan önce mutlakaa çocuk yapacaaam diye büyük konuşmazdım. Bu işlerin zamanı kişinin kendi tercihinde olmuyor. Bkz. evlenmek istediği halde evlenemeyenler, çocuk sahibi olmak istediği halde olamayanlar.. vs.

38. Erkeğim.

20 Mayıs Nişan, 17 Eylül Nikah...
Yaş 35...
korkuyorum.

28, kadın.
gelecek ilk evlenme teklifinde.

27 yaşındayım, 30 yaştan sonra evlenirim heralde. burada önemli olan yaş değil bence. karşıdaki kişiden eminsem yarın da evlenebilirim .

Nişanlıyım, evlendiğimde 27 olacağım.
Yaş konusunda büyük konuşulmaması gerektiği konusunda mandalina haklı, ben 30'dan önce hayatta evlenmem diyordum :)

28, erkek.

Evliliği hiçbir zaman düşünmeyenlerdenim ben de.

evlenmeyi dusunmuyorum

Yaş 24 bana kalsa evlenirim hatun istemiyor erken diyor. İş aş askerlik hepsi var. 6 ekmek yiyiom 2.5 luk kola içiyorum katık matık.

18 de evlendim 20 de boşandım

Bu sene evlenmeyi istiyorum aday buluncaya

bu düşünülecek bir şey değildir. düşünenler hastadır kimse kusura bakmasın. aşın artık şunu. evlilik amaç mıdır da düşünülebilsin? araçtır o araç. gerektiğinde kullanacağın zaman varlığı aktifleşir. o kadar. eğer düşünüyorsanız ve bu da yetmiyormuş gibi onu gerçekleştirebilmek için birini arıyorsanız gerçekten hastasınız. bunu anca zaten bir ilişkisi olan kişiler düşünebilir ufak ufak. konuşuyorlardır yani bunu da zaman zaman. özetle bu sene içinde de evlenebilirim, ömür boyu evlenmeye de bilirim. neden? çünkü o bir araç.

21 yaşımdayım. Evlenmeyi düşünmüyorum. Erkeğim

evlenmeyi dusunmuyorum. belki 30a dogru. hic de belli olmaz. belki bir anda da evlenirim. belli olmaz bu isler dedigim gibi.

Yakın gelecekte evlenmeyi düşünüyorum ama tek başına düşünmekle olmuyo sanırım bu işler :)

yeni mezun software le alakalı işlerde 10k ya başlayanı duydum.
mümkündür bence :)

Silikon vadisinde ortalama yıllık 70 bin ile işe başlanıyor, 3-4 yılda 150 bin dolara çıkabiliyor. Diğer sayılar özel durumlardır, çok özel bir dilde ya da alanda uzmansındır o şekilde olur ama 27 yaşında adamın eğer üniversiteye gitmiş ise bir alanda uzman olması çok zor, uzmanlık kuralı belirlidir 10 bin saat o işe gönül vermek gerekir bu da en az 3-4 yıl sürer. Aylık 30 k çok yüksek geldi bana bu yıllık olmasın?

hayır.

sektörün ortalaması yukarıda arkadaşın dediği gibi $70k civarı. Ortalama mühendisler 50 60 da alıyor olabilir, yalnız bu rakamlar YILLIK.

finans alanında çalışmıyorsan (çoğu quant da $100k'yı geçemez gerçi) ya da yönetici konumunda değilsen yılda $350K hayal.

alabilirsin, genius isen ve 3-5 muhendisin yapacagi katkidan fazlasini yapabilirsen bir ihtimal...sayiyla 1000 yazilimcidan birinde olur heralde.

bunun disinda, silikon vadisi icin konusursak, stanford-mit-caltech vs'den doktoran varsa startup salary olarak 200k dolar yillik mumkun. diger bolgelerdeki mayisslar 100k civarinda.

zekanla, yaptiklarinla one cikan bir adam degilsen, istedigin kadar doktoran olsun, en iyi okullara gitmis ol, 30kli maaslari goremezsin.

Hikaye kısmından sonra soru ekmek yemeden yaşamın nasıl olacağı dimi doğru anladım?

Öyleyse, bahsettiğiniz bildiğimiz basit beyaz ekmekse onsuz yaşamanın tabii ki sağlık açısından bir zararı olmaz. Hatta onu çok tüketerek yaşamanın zararı olur.
Tam tahıllı denen, beyaz olmayan ekmeklerden günde birkaç dilim yenebilir. Besin değerleri yüksek.

Ekmek de şeker de yemeden yaşıyorum. Soru ne?

bu bizim ailenin aynısı. tespitler de aynı. "ben ekmek yemeden doymuyorum", "ekmek yemeyen adam olur mu, "bu ne, küçük bu, bütünü ver bütünü" ve "ekmek yemezsen karnın doymaz" sözlerini işite işite yemek yiyorum ben. :)

ekmek yemeden yaşıyorum ben, yaşanabiliyor. çok ekmek yemek sağlıklı değil zaten.

Ekşi maya Ekmek ise haklı adam.

pied piper sıkıştırma algoritması değil mi? zaten önümüz arkamız sıkıştırma algoritması ile dolu. var yani.

@kurnaz; mesela neler var? reddit'te okumuştum, böyle bir şey yok deniyordu. piped piper 120gb'ı 35gb'a düşürüyordu. hatta böyle bir şeyin şu an mümkün olmadığına dair de birçok yorum vardı.

öyle bir uygulama yok, çıkamaz da zaten. burada temel sorun olaya yaklaşımımız, yani mevcut depolama yöntemleri değişmediği sürece hayal malesef. tamam, çok zekisindir, çok da çalışırsın ve mevcut sıkıştırma yazılımlarından **biraz** daha iyi sıkıştırma yapabilecek bir şey geliştirirsin ama videoyu KAYIPSIZ olarak, dizideki kadar yüksek oranda sıkıştırmayı başarmak mümkün gözükmüyor.

www.reddit.com

kb.winzip.com

matt.might.net

ben de hiç takamıyorum

ben de öbür türlü kulaklıkları hiç sevmiyorum, hafiftir gerçi ama görünüşü ağır geliyor. kullandığım kulaklığı boynuma dolayıp gezebiliyorum, olmadı cebime koyarım. gürültüyü %100 kesiyor, kendi düşüncelerimle baş başa kalabiliyorum.

öbürü mecbur boynumda duracak. terlerim hem, o yüzden pratik bulmuyorum.

eskiden razer morray kullanıyordum, bozuldukça yenisini aldım.
www.geek.com

sonra onu üretmeyi bıraktılar, bozulunca razer hammerhead aldım.
www.amazon.com

bunlar gerçi üst seviye ürünler değil ama memnunum.

bana kaba geldiğinden sevmiyorum.

ben de sevmiyorum. kulak deliğim çok küçük olduğu için düşüyor devamlı takamıyorum.

Düşüyor bide

philips'in sporcu kulaklıklarını kullanıyorum kulakiçi o da çok güzel geliyor müziğin sesi. başka kulaklık takamam aşırı rahat. bi de tam oturuyor kulağıma. hayat onlarla çok daha güzel. mutluyum.

insanlar ikiye ayrılıyor sanırım, bir bunu çok sevenler bir de bunu kullanamayanlar.

2-3 defa denedim hepsinde de rahatsız etti. büyük konuşmim ama hiç kullanmam heralde.

buna karşın seven de çok seviyor.

ancak kanal içi olmayan kulakiçileri kullanıyorum tabii ki. toplu taşıma ve sporda kafaüstü olmuyor. (o tıpa gibi olmayan küçük kulaklıkar da kulakiçi bu arada, tıpa gibi olanlar için en düzgün tanım kanal içi olsa gerek. -kulak kanalı içi-)

makarna

Pisa kulesi

Yozgat

pinokyo

Portofino

floransa vatikan ve aşıklar çeşmesi

tasarım, moda, otomotiv

"vaffanculo"

ps: köylüyüm

Romantizm
Gürültü
Godfather
Venedik
Roma
Pisa

pizza
sarap
dondurma
floransa
fiat 500

nesta

Vespa

joey tribbiani
pizza
ferrari

Domates <3

domates
fesleğen
zeytin
makarna
pizza
dondurma
roma
fiat
vespa
totti
pirlo

da vinci ve roma

juventus
del piero

Salvatore Schillaci

Erkekleri.

bologna

Benim aklıma elinde cep telefonuyla pronto pronto diye dolaşan kupkuru bir adam ve la şatemi kantaaaaaaare geliyor.

Galileo

Roma imparatorlugu
Medici ailesi
Floransa
Napoli
Peynir
Erkekleri

Sesli sesli konusmalari

Bisiklet, Campagnolo, Fausto Coppi, Passo del Mortirolo, Passo di Giau, Stelvio... Paso bisiklet yani.

campo de fiori :(
florence duomo
dan brown

Kahve. Espresso.

moda
mafya
hamurişi
sanat
rönesans

soğuk su olmaması. ulan nasıl soğuk su olmaz bi memlekette, hala hayret ederim.
bi de che cazzo dici. hem söylemesi hem o hareket süper asfasfasf

nasıl giderim

The sopranos
mafya
makarna
pizza

avrupa görmüş yozgatlılar.

çizme :))
gürültülü konuşan tipik akdeniz insanı

roma

hamur işi yemekler, özellikle makarna
şarap
pizza
Alp dağları

son olarak Satriani'nin The Souls of Distortion parçası. Neredeyse her gün en az beş defa dinliyordum.

roma
portofino
alessandro :/

Öğrenciyim o yüzden iş kısmını okul/ders yapmakta beis görmüyorum. Film/dizi kısmını çıkart müziği ekle, 8-9 ay falan yapabildim sadece.

spor, kitap, dizi, kişisel bakım. iş ile dizi yer değiştiriyor.

bunların kaçı ihtiyaç ki? modern insan saçmalığı çoğu. hadi spor, kitap, kişisel bakım ve ev bakımını anladım da dizi, film falan ne alaka yani, ihtiyaç veya zaman ayırılması gereken bi şey mi bu? vaktin varsa izlersin, yoksa izlemezsin. hayatım dolu görünsün diye yırtınıyosunuz resmen.

spor dizi ev bakımına ayıramıyorum

Hepsini yaptığım oluyor. Daha fazlası da oluyor. Bir de çok parçaya bölünmek inan hiç de iyi değil. Mental olarak yoruluyorsun.

Gorustugum hic arkadasim yok, dizi de izlemiyorum. Film de cok nadir. Onun disindakilerin hepsine zaman ayiriyorum. Evin buyuk temizligini pazar gunu yapiyorum 2 saate bitiyor. Carsamba ya da persembe gunu yani hafta ortasi yine yerleri supurup silerim en fazla 30 dakika( haftada 2 kez yer temizleyince daha kolay oluyor) Digerleri de her gune yayiliyor. Bos vaktimim cogunlugu birseyler okumakla geciyor.

Not: is- ev arasi 5 dakika.

yapacağım işleri küçük parçalara bölüyorum, sonra o parçaları gerekirse daha küçük parçalara bölüyorum. bunları bir deftere yazıyorum. bittikçe üzerini çiziyorum. aynı zamanda bunları oyunlaştırarak arada kendimi ödüllendiriyorum, böylece hem eziyet olmuyor hem dinlene dinlene yapıyorum.

tavsiye ederim.

cok zor hep birseyler eksik kaliyor.programi haftalik degil de aylik yapmak belki kurtarabilir.

hayır.

çocuk olunca bir tanesine bile adam gibi zaman ayıramadığını göreceksin :)
şu anda sadec kişisel bakıma zaman ayırıyorum diyebilirim. kişisel bakım dediğim de duş alma, traş olma, diş fırçalama filan ha yanlış anlaşılmasın :)

benim iş yerim ve evim arası 10dk civarı . Ankarada yaşıyorum. Bu nedenle zaman kalıyor

5:30da işden çıksam 5:40da evde oluyorum , hazırlanıp çıksam 6 gibi spora başlamış oluyorum. 7-7 buçuk gibi spor bitmiş oluyor. diğer şeyler içinde zaman kalıyor.

Elimden geldiği kadar hepsine ayırıyorum.

Hafta sonu çalışmıyorum. Dizi ve film, ofiste işimi bitirip de boş kaldığım vakitler izliyorum. Veya öğle arasında izliyorum. Evdeyken tv önünde boş vakit geçirmiyorum. Yatmadan önce bir yarım saat kitap okuyorum. Eskiden işe git-gel yolda okurdum ama artık işime yakın bir yere taşındım, yolda okuyamıyorum.
Sporumu iş çıkışında 6.30-8.30 arası yapıyorum (pzt, çarş, cuma). Ve hafta sonları yapıyorum.
Kişisel bakım ve ev bakımı, hafta sonu. Arkadaşlara zaman ayırma da hafta sonu. Çok fazla arkadaşım yok zaten, 3 tane görüştüğüm arkım vardı, biri yurt dışına taşındı, kaldı 2:)

Üstüne bir de dansa gidiyorum salı akşamları.

Arada düzen sapıtıyor tabii ama genelde böyle. Kilit nokta, ev-ofis-spor üçlüsünün birbirine yakın olması.

pardon

nirvanası; kabadayı'dır.

aksini iddia edenle her türlü tartış(a)mam çünkü 2000 öncesi ben de pek yok.

eşkıya'yı da sıralamaya ikinci olarak dahil ederim.

ah güzel istanbul

sevmek zamanı

kabadayı+1

her şey çok güzel olacak

kozmos

tokatçı

izleyip de çok etkilendiğim iki film var:
-vavien
-9.

şu sıralar arzu film, sistem film, murat film filmleri diyebilirim...

kaldı ki, tv'de videolarına dadanmış durumdayım. açıyorum youtube'u, her akşam bir tane. hepsi güzel :)

Neredesin firuze.

istasyon ve şekerpare

(bkz: üşütük)

Vizontele
Kader- masumiyet
Duvara karşı
Mutluluk
Beynelmilel
Baska dilde aşk

bendeki top 3

organize işler
herşey çok güzel olacak
vizontele

limonata da iyi

(bkz: tabutta rövaşata)
(bkz: ağır roman)
(bkz: gemide)

Kırık bir aşk hikayesi

şekerpare
agir riman
arabesk
amerikali

benim gözümde top class olan filmler:

susuz yaz
sevmek zamanı
kosmos
beş vakit

Hababam sınıfı
Vizontele
Züğürt ağa
Pardon
Tokatçı

pardon
sınav

all about mustafa

farkli bir kurgusu vardi. sevmistim

Dusundum, sevdigim turk filmi yok.

Vesikalı Yarim ve Arabesk geldi ilk olarak aklıma. Belki de film müziklerinin en az film kadar ön plana çıkmasından kaynaklıdır, bilemedim.

tabii ki var:

www.youtube.com

burada solistin arada soyledigi kelimelerin ne oldugunu cozmeye calisiyorlar. sanki bir seyleri tersten soyluyor gibi.

www.youtube.com

www.youtube.com

woodkid - run boy run

edit: bu arada istisnasız tüm massive attack klipleri güzeldir.

Rammstein - Pussy

www.youtube.com

sırayla izliyorum kliplerinizi;

@safepassage:

1.si eh işte. tabi güzel bölümleri var. fakat 2.ye bayıldım. "işte bu" dedim. tam da kafama göreymiş. 3. de güzel. direkt hayatın metaforu var. hayat da budur. bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkana kadar geçmiş olan süreçtir. teşekkürler :)

david lynch filmlerini izleyenler yönetmenin kullandığı anlatım öğelerini, kurguları vs. tanır. kliplerinde de çok güzel bir şekilde kullanmış.

www.youtube.com
www.youtube.com

sebepsiz seviyorum bu klibi. çocuklar oynayınca insanın yüzünde bir tebessüm oluyor.

www.youtube.com

doğu rusya güzelliği <3 :

www.youtube.com

www.youtube.com tame impala - mind mischief

3:17 den sonra ucuyor

çok klasik ama ne yapam, klip filan izlediğim yok bayağıdır. michel gondry'den.

www.youtube.com

dio - holy diver

www.youtube.com

bu klipte anlatamadığım bir çekicilik var. artiz artiz konuşmam gerekirse sinematografi olarak çok başarılı geliyor.

www.youtube.com

The weeknd - false alarm
youtu.be

The weeknd'i cok severim, bu sarki spotify'a ilk düştüğünde cok begenmemistim ama klibi geldiğinde mükemmel oldu çünkü klibi harika. Biraz şiddet içerikli (biraz değil çok) ama mükemmel aksiyonlu bir klip

beyoncé - flaws and all: www.youtube.com
buradaki şirinliği ve sadeliği çok güzel geliyor bana.

björk - all is full of love: www.youtube.com
nedense hem ürkütücü hem de çok güzel geliyor.

naughty boy & sam smith - la la la: www.youtube.com
klipte işlenenler oz büyücüsü'nde olduğu gibi. duygulanıyor insan.

naughty boy & beyoncé & arrow benjamin - runnin: www.youtube.com

m.i.a. - go off: www.youtube.com
o patlamalar, iş makinaları... anlatabiliyor muyum?

neiked - sexual, son aylarimin her gun izleyerek enerji aldigim videosu.

www.youtube.com

disclosure - you & me, bana cok estetik geliyor.

www.youtube.com

Kesinlikle 30 Second to Mars - Hurricane: www.youtube.com

klip konusunda coldplay'in yeri ayridir bende: www.youtube.com
klipten sayiliyorsa bu benim zayif noktam: www.youtube.com

The neighbourhood little death

g.co

depeche mode - wrong vimeo.com

massive attack - angel www.youtube.com

röyksopp - sayit www.youtube.com

Linklere bakmadım ancak;

A-ha / Take on me

yazılmadıysa ayıp ederiz! :)

www.youtube.com

Massive Attack - Karmacoma www.youtube.com

Ohne dich eklenmemis sanirim

www.youtube.com

çok acıklı. ben izleyemiyorum ama bir yandan çok da güzel, naif :)

beni bırakma feridun düzağaç
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

evet, bu müzik türlerinden bazıları birbiriyle hiç alakalı değil ama napayım, bunları seviyorum.

depeche mode - wrong.
hem şarkısı hep de klibi bir harika.

storm corrosion - drag ropes

Şarkıyı çok sevmiyorum ama klibi çok güzel. Oren Lavie - Her Morning Elegance
www.youtube.com

Jamiroquia - Virtual Insanity
www.youtube.com

Guns n' Roses - November Rain
www.youtube.com

Massive Attack - Teardrop
www.youtube.com

Weezer - Island in the Sun
www.youtube.com

Take on Me + 1

Bir de Jonas Akerlund'un çektiği çoğu klip.

www.youtube.com

vakit buldukça izlemeye devam ediyorum sırayla. epey öneri gelmiş, çok saolun. şimdi izledikçe bir yandan yorumlamaya da devam edeyim;

@Apocalypse

woodkid - run boy run

Bu harikaymış. Keşke filmi olsaymış da izleseymişim dedirtti. Hatta üstüne o gazla, önerilenler içinden Woodkid - Iron (Official Video) klibini de seçip izledim. Onun tamamı değil belki ama içinde yine çok güzel anları var görselliğe dair.

@razvan rat

Rammstein - Pussy

Teşekkürler ama kafamdaki şeye uygun değildi. Meme mi yani burada ayılıp bayılacağımız kısım dedirtti. İlginç bulamadım. Hatta bence konu Rammstein ve Pussy ise şu daha ilginç diyebiliriz. :) Tam uygun yerini mimleyerek linkliyorum: youtu.be


@dirtysecretsofduyuru

The Weeknd - False Alarm

İşte bu harikaymış. Bayıldım. Zaten eğer ki bir de "tek plan" sahneler diye bir listemiz olsaymış, bu kesinlikle o listeye girermiş. Bayılırım tek plan işlere ayrıca da.

@lesmiserables

David Lynch - I know

hmm. Davidgillerden daha çok cronenberg'i sevdiğimden ben biraz mesafeliyim lynch abiye. filmlerini falan izledim elbette ama fazla mı abartılıyor ne biraz? :) yine de yiğidi öldürüp hakkını vermek için ben de sana "David Lynch & Lykke Li - I'm Waiting Here" önerecektim ki zaten 2. parçada onu yazmışsın. :) bak o klip daha güzel işte bence. zaten kendi filmi Kayıp Otoban'ı hatırlatıyor direkt. :)


Heartless Bastards - Only For You (Official Music Video)

haklısın. benzer his bende de oluyor. :) burada güzel olan ayrıntı, tüm dünyanın çocuk olmaması olmuş. sadece başroldekilerin öyle olması hoşuma gitti. bir tür "içimizdeki çocuk" mesajı var onun içinde. çok hoş :)

Ноггано - Облака (OST "Газгольдер")

bunda da "aha geliyor galiba memeli bacaklı bir klip" diyordum ama öyle olmamasına sevindim. :) çok da kafamdaki klip arayışına uymasa da güzel manzaları lüplettim o da ayrı tabi. :)

Hep yabancı klipler verilmiş sanki ama benim aklıma ilk bu geldi:

Nil Karaibrahimgil - Bu Mudur www.youtube.com

Bir de The Avalanches - Frontier Psychiatrist var klibini sevdiğim www.youtube.com

A tabi bir de Bomfunk MC's - Freestyler www.youtube.com

@safepassage

tame impala - mind mischief

sevdim. "seksi" imiş. :) dediğin gibi o noktadan sonrası daha uçuk, daha seksi. zaten genelde uzay muzay kafası içeren şeyler güzel oluyor. tenks.



@filteria

:) daha ne yapacaksın. "michel gondry" candır. tam da aradığım kafayı zaten 7/24 yaşayan bir amca kendisi bence. "rüya bilmecesi" gibi filmleri o kadar çok sevme sebebim hem bu kafa, hem de o amca zaten. :) ben de bir björk klibi bırakayım, yine yönetmenliğini michel amcanın yaptığı > www.youtube.com



@proletarier aller lander vereinigt euch

dio - holy diver

ımmm. teşekkürler ama ben o hissi alamadım. belki kızacaksın bana ama kara murat, tarkan filmlerinden halliceydi malesef. zaten kafasında maske olan abiyi de cüneyt arkın'a benzettim. :)



@fragile lady

Thirty Seconds To Mars - Hurricane (Uncensored Director's Cut)

ımm "yaramaz" bir klipmiş. şarkı ayrıca güzelmiş zaten. klip uzunluğu ve sinematografisi ile kenara ayrılıyor. sevenleri için J. Leto barındırıyor epey bir albenili şekilde. :) biraz grinin 50 tonu kurnazlığı da sezdim gerçi ama yine de suçlayacak kadar değil. çünkü bu tarz mevzular genelde bu şekilde işlenir. izleyen de "acaba ben ne kadar taşıyorum böyle şeyler" diyerek kendini sorgulayabilir, izlerken, içinin ne kadar gıcıklandığından yola çıkaraktan. teşekkürler. şu kısım da dip not olabilir > "do you really want me dead, or alive to torture for my sins"

@nundu

bunu yukarıda @dirtysecretsofduyuru da önermişti. tabi direkt link vermişti o. "İşte bu harikaymış. Bayıldım. Zaten eğer ki bir de "tek plan" sahneler diye bir listemiz olsaymış, bu kesinlikle o listeye girermiş. Bayılırım tek plan işlere ayrıca da." sana da teşekkürler. :)


@m e b

beyoncé - flaws and all

evet beyonce şirin zaten. fakat klip kafamdaki mevzuya göre değildi. :) normal yani bence sadece.

björk - all is full of love

zaten björk bambaşka bir kategori olsa gerek şu hayatta ya da müzik söz konusu olduğunda. ve evet, bu klip güzel. izletiyor kendini. insana dair olan şeyleri (aşk, sevişmek gibi) yapay zekada falan görmek güzel bir tezat oluşturuyor ve insanı düşünmeye itiyor. teşekkürler.


naughty boy & sam smith - la la la

renk filtresi ve anlatım tarzıyla listeye girdi bu klip. :) çocuğun da karşısındakini duymamak iplememek adına kulaklarını tıkayıp "la la la" yapması sevimliymiş. :)


naughty boy & beyoncé & arrow benjamin - runnin

işte bu ya. ba-yıl-dım. harika anlatım. süper kareler. "suyun içinde koşmak" gibi anlamlı tasvirler. normalde bu şarkıyı sever miydim (sözlerine bakmadım çünkü) bilmem ama şu klip bunu sağlatabilir işte. attım heybeye seve seve^^


m.i.a. - go off

ahahaha. kesinlikle türk insanına orgazm yaşatacak bir klip çekmiş adamlar. :D



@lamira

neiked - sexual

ilginç bir işmiş bu. :) basit, sade ama güzel. şarkının da evet böyle istemsizce eşlik edilesi kısımları var. :)

disclosure - you & me

şimdi izleyince bana da öyle geldi. doğru kelimeyi bulamıyorum bu tarz şeyler adına ama buğulu geliyor. ve asla bir porno gibi değiller. aradaki o ince çizgiyi geçmemeleri çok iyi. porno izlemiş gibi hissetmiyorum yani bunlarda. birine dokunmak ve onun sana dokunması anının nadir olarak yaratabileceği o teslimiyet arzusunu hissettiriyor. transa girmiş bir modda yani. ki normalde de öyle olması gerekiyor bu anların. Aklıma geldi de Sense8 dizisini izlerken de yaşıyorum bunu derinlemesine. Tabi o diziyi izlerken hissettiğim şey sadece bu değil. Bu da var. Ne de olsa insana dair her şeyi gösteriyor o dizi. Böyle bir şeyin olmaması da düşünülemezdi. Haliyle izlediğim en iyi dizi olması boşa değil. Bu da bir iç döküş oldu durduk yere. :) teşekkürler.


@BuddyGuy:

bunu yukarıda @fragile lady de önermişti. :) tenks.

m.youtube.com

"tikleri" görmeyince izlemeyi bıraktığımı falan sandınız değil mi önerilerinizi? :) beni hiç tanıyamamışsınız eğer öyleyse eyy duyurudaşlar. sırayla izlemeye ve yorumlamaya devam...


@tiredpanda

Coldplay - Hymn For The Weekend

eveeet. bu direkt bana The Fall filminin cici atmosferini ve bir de maykıl ceksın abimizin brezilya'da geçen klibini hatırlattı. güzelmiş. :)

TARKAN - Sevgililer Günü - Valentine's Day

klipten sayılır belki ama tarkan'ı seviyor olsam da düz bir anlatım var bunda.



@buzbebek

The Neighbourhood - A Little Death

başlarda güzel ve kendince "seksi" gelse de bir noktadan sonra baydı. :) istediğim listeye girmez ama kötü değil. şarkı da güzelmiş ama.




@cikmaz sokaktan cikagelen cocuk

depeche mode - wrong

bak bu epey yeni ve ilginçti işte. :) o kadar uzun bir yolu da nasıl bulmuşlar acaba.


massive attack - angel

ilginçtir ki bunca zaman epey sevdiğim bu şarkının "klibine bir bakayım ne anlatıyor acaba" dememiş olmama şaşırdım. çok da tutmadım ama. son sahnedeki değişiklik birazcık bir fark yaratsa da şarkının muhteşemliğinin üstüne çıkması imkansızdır. hatta bence şarkı bu kadar güzel olduğu için klip de güzel geliyordur.

röyksopp - sayit

hiç beğenmedim. göze eziyetten başka bir şey değil. klip yapabildik diye kandırmışlar kendilerini. şarkı da zaten 5 para etmiyor.




@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine

Muse - panic station

hmm. eğlenceli ve farklı dursa da bir süre sonra sıktı malesef beni, kapattım.

@neferkitty

a-ha - Take On Me

yazılmamıştı sana kadar. ve evet yazılmadıysa kesinlikle ayıp edermişiz. eyvallah :)


@pike

Massive Attack - Karmacoma

şarkı güzel. ama klibin çok bir numarası yok. her odasında farklı bir "kafanın" gösterildiği klip anlayışı bir süre "kafa" hissettirse de sonradan bayıyor.



@acediac


Ohne dich

bunu da çok tutmadım. bir filmin kesiti olabilir en fazla.

Günün anlam ve önemine binaen :)
www.youtube.com

velvet revolver - she builds quick machines;

www.youtube.com

-----

r.i.p scott weiland

@dene

Feridun Duzagac - Beni Birakma

ben izledim. sevdim de epey. listeme girdi. teşekkür ederim.

--------------------


@hayirsiz

Öncelikle en büyük teşekkürü sana etmek istiyorum. Bana ne kadar da çok klip tatma şansı vermişsin böyle. :)

Pentagram - Gecmisin Yuku

üzgünüm. içinde bir adet nejat işler barındırıyor olsa da klasik türk klibi işte. bir "farklı" durum göremedim.


Sum 41 - The Hell Song

:D bu güzelmiş. çok yaratıcı anları var. merakla izledim sonuna kadar.


Pascal Pinon - When i can't sleep

bu çoook güzelmiş ama ya. ismi nedir bilmem ama bu tarzın hastasıyım. hiç bitmesin diye izledim. :) bir gün bir klip ya da kısa film çekmek istersem böyle olacaktır. ek olarak şarkıyı da tuttum. kadının sesi björk'ü anımsattı. teşekkürler.


Lissie - In Sleep

bu kadının sesi de cranberries'i anımsattı. ama klip düz idi. renk filtresi hoş. canlı yayın kliplerinden işte. tabi şarkıyı uzun süre dinleyen ve seven biri olsaymışım belki klip de güzel gelebilirmiş.


Miss Conduct - Sinner Vs Sinned

çok düz bir konser ortamı klibiydi malesef.


Regina Spektor - "Laughing With"

güzel şarkı. güzel klip. kafamdaki formüllere çok uygundu.


SERENITY - The Chevalier (Official) feat. Ailyn (Sirenia)

groteks dedikleri şey sanırım bu. ama beni pek açmadı. yer yer güzel kareler ve renkler olsa da toplamda sınıfı geçemedi. :) parça da, animelerin açılış müziklerinden halliceymiş.


TRISTANIA - Year of the Rat

bunda da anlık güzel kareler var sadece.


NIGHTWISH - The Islander

genel olarak güzeldi. epic bir film tadındaymış.


PONY PONY RUN RUN - WALKING ON A LINE www.youtube.com

eveet. bu da girdi listeme. adamlar yapıyor işte :)


Ezra Furman - Restless Year

offff. çok iyiydi. stop-motion candır, can. :)


Paramore: Brick By Boring Brick

kuşlar, kelebekler, rengarenk, cıvıl cıvılmış ama sanki bir şey eksikmiş gibi. ne olduğunu bulamadım. :)


Flyleaf - Again

eh işte :)


In Flames - Crawl Through Knives

yok abi, bu da bize uzak olsun :)

geri zekalılar çünkü.

adamlar gece avlanmaya programlanmış ondandır.

Çünkü gerçekten gerizekalılar

www.google.com

kediler gece yaşar +1
avcı işte normal.

can sıkıntısındandır

Kediler gece avlanan hayvanlar. Ne alakası var zekayla.

Kediyi süs eşyası gibi bildiğiniz için gerizekali demeniz normal. Kediler insan zekasına en yakın hayvandır. Üstte de belirtilmiş. Doğası gereği gece avlanmaya çok enerjisini boşaltması gerekiyor. Sen nasıl gecenin bir vakti canın sevişmek istediyse onun da canı öyle istiyor. Siz kedi bakmayın en iyisi.

@kedilerinefendisi, tamam, bakmıyorum artık kedi. siz de öfkenizi başka yollara boşaltın artık:)

ben bunu atıp yeni bi kedi alıyım ya, koltuğuma uymuyo bunun rengi.

enerji birikmiştir. biz günde yarım saat saklambaç oynuyoruz, öyle yoruyorum ben :D

gece uyanık olursam geceleyin de oynuyoruz. masanın, komidinin üzerindeki kağıtları yere atıp düşüşünü izliyoruz bazen.

www.petplace.com

bu konuda iki görüş var, birisi geceleri avlanmayla ilgili olan, onu zaten yazmışlar, diğeri de birilerinin eve akşam saatlerinde gelmesinden dolayı aktif olduğu saatlerin gündüzden geceye kaymasıymış.

Nijerya şirketi bu değil mi?

yok öyle bir şey değil.

bana mantıklı gelmedi, terimlere de aşina değilim ama biraz araştırma yapınca size bankanızdan kredi açtırıp bu krediyi onlara göndermenizi istiyorlar şeklinde anladım ben. çok saçma geldi, size yatırım yapmak için neden paranızın olduğu ya da kredi alabileceğiniz bilgisine erişmek istesinler ki? bunun için farklı yöntemler var diye biliyorum, bankadan alınan referans bilgileri vb bu şekilde olmaz diye düşünüyorum.

yanılıyor olabilirim ama burada bir şeyler yerine oturmuyor bence. metinde bir sürü yazım hatası var, bir milyar euro gibi bir rakamdan söz edilmiş (korkunç bir rakam) ve bu soru ekşiduyuru'da soruluyor.

Buna benzer sadece yurtdışında ihaleye katılırken, banka referans mektubu gibi belgeler aldık. Ama ekteki 1 milyar euro saçma ve abartı bir rakam. Bir de madem bu ciddi, avukatınız ve finans müdürünüz falan yok mu, gidin bankayla görüşün direkt.

Arkadaşlar rakamda saçmalık yok. İş hacmi yaklaşık 10 yılda muhtemel rakamlar. Böyle devasa işlerin avulatı yok mu var. Ama o da maalesef benim. Fakat bu avukatlık bir iş değil. Banka müdürü ve uluslararı uzman arkadaşlarla örüştüm sizden sonra. Hiç bir bağlayıcılığı olmayan sadece bankanın kişi hakkında görüşüymüş.

1 milyar euro...

ben de geçen benzer bi soru sormuştum. (git: 1162991)şöyle tavsiyeler aldım. belki sana da faydası olur.

www.codecademy.com
www.computerscienceforeveryone.com
htmldog.com
www.w3schools.com
www.codingame.com

uğraştırıcı derim ama zor diyemem.

ben yazılım mühendisliği okuyorum. okumuyor olsaydım da çok fazla şey değişmezdi diye düşünüyorum.

yorgunluktan ölmek üzere olduğum için şu an açıklayıcı bir cevap yazamıyorum, yarın sabah önceki cevaplarımdan bir liste yapıp bu cevabı düzenleyeceğim.

"bu insanlar nasıl öğreniyor? "

yeterince ısrar edersen öğreniyorsun. tek bir kaynak yok, parça parça topluyorsun. dökümantasyon okumak çok önemli bu arada.

zaten bilgi çok hızlı değiştiği için devamlı olarak öğrenmek zorundasın, belirli bir ritim tutturabilirsen üzerine koya koya ilerliyorsun. epey uğraştırıcı bir iş tabi, ben çok yoruluyorum.

teşekkürler hepinize.

aslında dün bu yazılım kursunu bir yakınım için sormuştum ama iş biraz bana döndü sonra. ben de hep ilgiliydim bu konuya ve üniversite sınavına gireceğim yıla denk gelmesi böyle bir sorunun güzel oldu.

daha önce biraz python'a merak salmıştım. istihza vardı, en temelden her şeyi güzelce anlatıyordu. o aralar ilk kez ısınmıştım ama daha sonra okul vs derken bıraktım ve unuttum gitti.

ama şimdi bir sorunun varlığının farkında oldum.

daha önce fikri benden çıkan, birkaç yazılımcı ile ilerleyen, oradan itü çekirdek'e kadar götürdüğümüz bir proje vardı. benim çok bi iş yaptığım söylenemez ama en azından fikirde etkili olmuştum. o zamanlar onlara da sorduğumda bu yolu çok net cevaplar alamamıştım. o günlerden beri çok ilgili oldum bu konuya. ben de python ile başlamak istemiştim işte, tavsiye üzerine.

ilerlememiz gereken yolu bilmiyoruz. gitmek istediğimiz bir ada var ama hangi gemiyle, hangi sulardan, nasıl geçeceğiz bunu bilmiyoruz. elimizde bir harita olsa adaya çoğumuz varacak belki.

yani demem o ki; yazılım öğrenme sürecinin nasıl olacağını bilmiyorum.

şöyle anlatsam belki daha iyi olur;

mesela diyorsunuz ki, ben yazılıma bir giriş yapmak istiyorum. hemen ilk sorular; 'hangi dili öğrenmek istiyorsun, yazılımla ne yapacaksın, blabla..' bunlar soruyu soran kişinin kafasını daha da karıştırıyor.

yahu bir yerden girecek işte adam. zaten sen ona balığı nasıl tutması gerektiğini öğret, di mi? işte balığın nasıl tutulması gerektiğini bilmiyorum kendi adıma.

ilk adımı nasıl atmalı bir insan bu konuda? nereden başlamalı?

anlatabildim mi kendimi bilmiyorum ama, yani kitaplar var mesela. yeterli mi? bu işe başlamak isteyen bir kişi oralardan mı başlamalı? yoksa ecnebi youtube kanalları var, milyon aboneli falan.

umarım anlatabilmişimdir derdimi...

(git: 1147997) daha önce benzer bir duyuruya verdiğim cevabı buraya da yapıştırayım:

eğer programlama zaten yapıyorsanız o zaman bu tarz kurslardan verim alırsınız da programlama işine uzaksanız bence en iyisi oturup kendi kendinize öğrenin.

bütün her şeyi kendi kendine öğrenmiş biri olarak kurslara da gitmişliğim var youtube'dan videolar izlemişliğim de var, kitapların her türlüsüne belki 3-5 bin tl (toplamda) para vermişliğim de var.

bütün bu emek ve para harcamalarım dışında bir tek kitaplara verdiğim paraya üzülmüyorum çünkü hayvan gibi bir kütüphanem de oldu.


şimdi kendi kişisel hikayeme dayalı tavsiyelerimi vereyim. ben işin akademik boyutunu bilmiyorum. bilgisayar bilimleri ya da programlama alanında hiçbir akademik eğitimim yok. dolayısıyla yazacağım şeylerin bir kısmı saçma olabilir. onu da zaten bu alanda akademik eğitim almış insanlar düzeltirler. ben kendi kendine öğrenmiş biri olarak yazayım (damdan düşeni en iyi damdan anlar :) )

birincisi programlamanın temeli algoritma. eğer daha önce algoritmalar ile uğraştıysanız işiniz kolay. daha önce algoritmalar ile uğraşmadıysanız öncelikle algoritma geliştirmeyi, yani aslında problem çözmeyi öğrenmeniz lazım. ve bu da dilden bağımsız bir şey aslına bakarsanız. algoritmayı siz hiç programlama bilmeden de geliştirebilirsiniz.

misal: rastgele verdiğiniz sayıları hazır kütüphaneleri kullanmadan sıralayacak bir algoritma yazın. önce kendiniz düşünün. 1 ,19, 6, 44, 8 gibi 5 tane sayı olsun. bunları bilgisayara nasıl sıralatırsınız bunu düşünün. sonra gidip google'da number sorting algorithms yazın. bakın bakalım bu algoritmalar neler yapıyor. nasıl işliyor.

sonrasında programlama öğrenmek için bir dil seçin. sanırım c# seçmişsiniz bence güzel. güzel çünkü kaynağı, forumları falan bol. muhtemelen sizin takılıp lan bu ne ya diyeceğiniz şey şu ana kadar 54546 farklı forumda 876868 defa sorulmuş ve cevaplanmıştır. seçtiğiniz dilde kaynak önemli.


algoritma kurgulamayı öğrendikten sonra veri yapılarını tanımanız gerekir bence. çünkü yapacağınız işte sürekli integer, char falan kullanmayacaksınız. o kadar güzel veri yapıları var ki ben kitaptan bunları okudukça bazen hassiktir ya ulan bunların ikisi aynı şey neden iki farklı şey gibi anlatmış bu mallar uzun uzun dedikten en fazla 1 hafta sonra mutlaka " ohaaaaa demek bu ufak fark için böyle önemli bir şeymiş ondan iki farklı veri yapısı var lan burada" demişliğim çok oldu. bunları bilmek güzel.


sonra design pattern öğrenmeniz lazım ki google bu konuda inanılmaz güzel siteleri size sunacaktır. ben kitap alıp kitaptan öğrendim ama çok geç öğrendim. bu programlama öğrenme serüvenimde geriye dönüp bir şeyleri değiştirebilecek olsam design pattern'i önceden çalışırdım bu da bana min. 5-6 ay kazandırırdı. bu design pattern dediğim nane de işte program kullanırken yapacağın bazı kod tasaraımlarının daha önceleri binlerce defa birbirinden farklı belki milyonlarca işte karşılaşılıp artık bir pattern haline getirilmesi. ben mesela design pattern'i sallamadığım zaman atıyorum 60 satır kod yazıyordum. sonra bir gün bilgisayar bilimlerinde doktora yapan bir arkadaşım nazikçe beni uyardı (ahahahah mal gibi ne kadar çok kot yazmışsın ya davar mısın 10 satırlık bir iş lan bu ahahahahah ). o anda bir aydınlanma oldu bende. çünkü zaten çok kişinin bildiği yıllar yıllar önce oturup kafa patlattığı ve basit bir çözüm bulduğu bir şeymiş o iş. sonra bütün kod yazma serüvenime ara verip design pattern kitabı alıp bir müddet onunla takılmıştım.

en son olarak da işin en zevkli kısmı olan nesne yönelimli programlamayı öğrenmen gerekiyor. en zevkli kısmı dedim ama bu tabii çok kişisel bir şey. benim için öyleydi. inanılmaz güzel bir şey, sürekli sınıflar tanımlamak, bu sınıflara ait metotlar tanımlamak, bunları organize etmek kod yazmaktan daha zevkli hale geldi bana. bilmiyorum belki de benim mallığım.

en sonunda da dilin kullanılışını öğrenmen gerekiyor. yani üç aşağı beş yukarı diller benzer geliyor bana aslında. c# ile başlamıştım ben mesela. sonra oturup biraz java öğreneyim derken baştan sonra bütün öğrenme aşamalarını yeniden tekrarlamıyorsun. sadece şu son aşamayı yani dili öğrenmeyi tekrarlıyorsun oluyor bitiyor.


tabii bütün bunlar için bir proje kurarsanız kafanızda sizin için iyi olur. çünkü öyle merak edip, bir şeyleri gerçekleştirmeye çalışmadan öğrenme motivasyonunuz çok çabuk gidecektir emin olun. çok çok büyük ve karmaşık bir proje olmasın bu. misal veritabanı programlama da öğrenecekseniz, bilgisayarınızda çalışacak bir kişi veritabanı oluşturmaya çalışın bütün bu programlama öğrenme sürecinizde. bir anda bütün fonksiyonları ve arayüz tasarımını halledemeyeceksiniz elbette ama parça parça birleşecek. programın özellikleri sizin hayal gücünüze bağlı. tamamen sallama isimler haydedin programa. tc kimlik numaraları, maaşları, ne bileyim boyları, kiloları, doğduğu şehirleri filan olsun. ya da ne isterseniz. fotoğraflarını kaydedin. sonra bu programı kullanarak belirli özellliklerde insanları bulan, bütün kayıtları belirli özelliklere göre artan ya da azalan sırada sıralayan bir program yazmaya çalışın. ya da buna benzer bir hedef kurgulayın kafanızda.


benim öğrenme tecrübelerim üç aşağı beş yukarı bu oldu. kurslara verdiğim para kesinlikle boşa gitti. yani kurstaki eğitmenler kötü falan değildi yanlış anlaşılmasın. ama bir yaratıclığı yok kursun. bütün kurs boyunca adamın biri sana bir şey diyor onu yapıyorsun. sen kukla gibisin. öğrenme bence böyle olmamalı. öğrenmede yaratıcılık sonsuz olmalı. herkes aynı şeyi yaparak öğrenemez. o yüzden yüzlerce site var size en çok uyanı seçip öğrenin. size en güzel gelen programlama videolarını öğrenin. bir de bu iş inanılmaz derecede zevkli bir iş. saçma sapan kasıntı heriflerin gelip sizden bu zevki almasına izin vermeyin. 1 şey öğrendikçe öğrenecek 100 şey daha açılıyor önünüzde ve böyle böyle sonsuza kadar gidiyor.

Ben de senin gibi merakli ve alakasiz bir bolumden mezun biriyim. Hep icimde ukte kaldi yazilim okuyamamak. Dusuncesi bile guzel benim icin. Ben de cok kereler sordum, arastirdim, nasil ogrenirim diye vs. En sonunda basladim. Python ogreniyorum suan. En iyisi bu diye dusunuyorum. Ogrenmesi kolay deniliyor diger dillere gore. Acayip de bir kaynak buldum www.istihza.com bilale anlatir gibi. Dilersen basla. Benimki hobi, kendimce biseyler yapabilecek duzeye geleyim, bir seyler ortaya cikarabileyim yeter :)

Şu durumda (kurusıkı silah da dahil) hep aklıma gelen en büyük risk, kendinizi savunacağınız kişinin gerçek silah taşıması ve sizdekini de gerçek varsayıp bir şey yapacağı yokken panikle/korkuyla silahını kullanması.

Edit: "Gerçek silah alacak durumum şimdilik yok"u yeni fark ettim. Gerçek silahta da bu risk var. Üstelik bu sefer siz de panikle/korkuyla o silahı kullanıp çok pişman olabilirsiniz. Bireysel silahlanma kötü bir şey -_-

AVUKAT DEĞİLİM.

teorik olarak bakarsak birini su tabancasıyla tehdit etmeyle gerçek silahla tehdit etmek arasında fark yok bence, ikisinde de karşı tarafın iradesini sıfırlıyorsun.

silahlıysa problem büyük zaten.

bu işin farklı bir boyutu da var, aşağıya yazıyorum.

silahım var diyelim, yolda yürüyorum. kamera şakası yapmak isteyen iki manyak bana oyuncak silah çekti, ben de paniğe kapılıp elemanları vurursam hapse girerim büyük ihtimalle. gerçeğinden ayırt etmek imkansız gibi, acaba şaka mı yapıyorlar yoksa gerçekten beni öldürmek mi istiyorlar diye ayırt edemem ben o anda. maketi geçtim, normal vatandaşlara silah taşıma ruhsatı veriliyor olsa bile silah almam.

Avukat değilim. Gerçek silahla arasında fark vardır gibi. Karşı tarafın silahlı olması sıkıntı. Havalı tabanca bakabilirsin.

bireysel silahlanmaya karşıyım.

@hayirsiz, nişan alacak durumda olmadan rastgele ateş edip öldürürsen ceza almazsın meşru müdafaadan dolayı. o andaki korku, can havli olduğu için sınır aşılabilir. ha ama kafaya nişan alıp ateş edersen ve karşı taraf ölürse ceza yersin.

aynı şey kardeşimde de var, birileri yanında yemek yerken çok sinirleniyor ama kendisi de aynı şekilde yiyor. mesela ben bir şey yerken bilerek abartılı sesler çıkarmıyorum ama benden bile rahatsız oluyor, "abi cipsleri o kadar sesli yemek zorunda mısın" diye bağırıyor :))

tr.wikipedia.org

"Tırnak kesme, diş fırçalama, yemek yeme, nefes alma, koklama, konuşma, hapşırma, esneme, yürüme, sakız çiğneme, gülme, horlama, ıslık, televizyon sesi veya öksürük gibi sıradan sesler Misophonia sahibi insanların en çok rahatsız olduğu, hatta öfkelendiği seslerdir. "

@hayirsiz: çok teşekkürler. bu durumun misophonia olduğunu biliyordum da ama nasıl baş edilir, onu bilmiyorum. ayrıca benimki bu kategoriye giriyor mu, onu bile bilmiyorum.
beni rahatsız etmesin diye sakız çiğneyen biri varsa ben de çiğniyorum, cipsi ben de yiyorum vs. normalde uykum çok ağırdır ama sakız çiğneyen olursa hemen uyanıyorum.

valla ben de bilmiyorum, görünce yazayım dedim. bunun yüzünden kardeşimle aynı odada cips vb yemiyorum ben artık, başka yere gidiyorum. öfkeleniyor hemen, tutamıyoruz valla. parlıyor :))

bunu bir problem olarak görmemeye çalış. mesela geçende çalışıyordum, annem de yan odada evlenme programı izliyordu. ortamda ne sessizlik var ne de televizyonda ne oluyor belli değil, uğultu duyuyorum resmen. bir yandan zor bir problemle uğraşıyordum, epey sinirlendim. odaya gittim, televizyonun sesini açıp geri geldim. yalan söylemiyorum, 20 dakikada çözdüm problemi, hatta belki de normalde yapamayacağım şekilde farklı bir yaklaşım geliştirdim.

bazen gürültü iyi bile gelebiliyor, o yüzden bununla yaşamaya çalış.

bu kardeşimde işe yaramadı gerçi ama belki sende olur. birisini öyle yerken duyduğun zaman sen de öyle yeyip olayı içselleştir, aslında o zaman o kadar da saçma olmadığını farkedersin belki.

(bkz: kafaya çok takmayacaksın diyen psikolog) gibi oldu ama benden bu kadar, kusura bakma :)

Benim de hayatta en tahammül edemediğim şeylerdendir bu sesler. Genellikle yapan insana bir şey de söyleyemiyorum, oturduğum yerde kafayı yiyorum kendi kendime sese takılmaktan.

Otobüste böyle sakız çiğneyen bir adam oturmuştu bir kez yanıma. O gün içimde birikenleri, kendimi strese sokup sinirlenişimi çok net hatırlıyorum. O Üsküdar-Kadıköy otobüsünde dünyanın en uzun yolculuğunu yapmışım gibi hissetmiştim.

İyi duymuyorum, sapirdatmamaya calissam da duymadigimdan sapirdatabiliyorum. Gel öldür beni.

asla tahammül edemem aynı masaya oturmam

bende de var aynı şey. annem ve babamla özellikle cinnet getirecekmiş gibi hissediyorum. çoğu zaman napıyosunuz?! diye soruyorum patlıyorum ama üzülüyorum sonra onlar üzüldüğü için. ama elimde değil.

Bende de var aynı durum ama abartılı yapılmadığı sürece çok farkında olmuyorum. Ama özellikle takma dişli olanlardan çıkan o şapurdatma sesi (tabi görgüsüzlükten yapnlarda dahil) beni çok rahatsız ediyor. Ortamda tv vs. Varsa sesini şapurdatma duyulmayacak seviyeye çıkartıyorum. Ya da uyarabileceğim biri varsa onu uyarıyorum kızım sana diyorum gelinim sen anla hesabı.

yılların mizofonilisi olarak, bi çözümü yok.
banyoda tırnaklarını kesti diye sevgilimi boğuyordum az kalsın, ama uykumdan tüylerim diken diken olarak böyle başımdan aşağı kaynar sular dökülerek uyanıyorum tırnak kesme, diş fırçalama, şapırdatma ve fısıltı seslerini duyduğumda. bir de ablamda tirkotilomani var, çıt çıt çıt çıt saçlarını kopardıkça, ayy yazarken bile kötü oldum.
insanlar aile bireyleri, sevdiği insanlar vs tarafından yapıldığında daha da tahammülsüz oluyormuş daha da aşırı tepkiler vermiyormuş, bana çok ilginç gelmişti.

@denizgonen: benim de bir kulağım sağır, diyaloglarda kaçırdığım şeyler bile oluyor konuşmada. şapırdatmanın duymakla ilgisi yok zannedersem. zira kulağımda kulaklık varken bir şey yediğim hariç hiç uyarılmadım çevremden "şapırdatıyorsun, lıkırdatıyorsun" minvalinde.
@çakıstes: işte, bir de o var. annem veya babamı uyaramıyorum. sadece anneme "babam çok şapırdatıyor anne, bu yüzden sofradan erken kalkıyorum." dediğimde annem dikkat etmeye başlamıştı ama yine aynısı oluyor işte.
@bir nick var benden iceri: içecek reklamlarında filan da o lıkırtı sesi var ya, adamın boğazına bıçak saplayasım geliyor.

@j r r tolkien hayrani: en azından artık sakız çiğnemiyor annem evde :)

bu bende de var. ve çok rahatsız edici bir şey. inanılmaz sevdiğim, çok saygı duyduğum birinin yüzüne tükürüp boğazına sarılacam bir gün diye çok korkuyordum.


neler yaptım neler bu durumu değiştirmek için. telkinler, başka şeye konsantre olmaya çalışmalar, kendim de şapırdatmaya çalışmalar falan ama olmadı.

bir de bir iş arkadaşım vardı eskiden. katı yiyecekleri bile ağzına götürerek değil, çorba gibi vakumlayarak yerdi hüüüüp diye. ulan pirinç pilavından her kaşık alışında hüüüpppp diye ses çıkarıyor. bir gün dayanamadım abi şu pilavı içme adam gibi ye dedim, ağzımın ayarını sikeyim herif pardan dedi ama inanılmaz şapırdatarak yemeye başladı. neyse sonra işten ayrıldı herif de rahatladım.


evde sevdiğim biriyleysem ben de yemek yerken bazen farketmiyorum. ama misal ben televizyon seyrediyorum evde biri çekirdek yiyorsa aha o zaman sıçtım. bütün dikkatim çekirdekten gelen çıtı çıtı çıt çıt çıtı sesine kayıyor.


bir gün birine fiziksel bir şiddet uygularsam (hayatımda ilk olacak) sebebi bu olacaktır. muhtemelen de toplu taşımada kulağımın dibinde sakız çiğneyip, şap şap şap diye ses çıkaran birine olacaktır.

@m e b: farkli farkli isitme kayiplari var. Sensonöral benim kaybim. Evet yan odada sehpada duran telefon titrediginde duyarken sapirdatmayi duymuyorum.

Türkiye'de adrenalin için özel bir şeye gerek duymuyorum ben trafiğe çıkmak yetiyor.

istanbul yollarında bisiklet kullan.

birkaç kilometrede bir ölümün kokusunu alacaksın, emin ol. bundan daha fazla adrenalini ancak işid topraklarında papaz kıyafetiyle gezerek salgılayabilirsin.

ben kadın olarak sokağa çıkıyorum, yetiyor. Yetmedi, hani tam olarak canına kastetsinler istiyorsun, kadın olarak bisiklet kullan.

işim adrenalin dolu o yüzden ihtiyaç duymuyorum.

Kalabalık yerlerde yürüyorum

Bisiklet +1

Bisiklet yolunda bile türlü türlü belayla karşılaşabiliyorsun, canım ülkem <3

Bunların dışında sürekli olamasa da roller coaster, paraşütle atlama, bu yaz mümkün olursa bungee jumping gibi aktivitelerle de yıllık birikimi karşılamaya çalışıyorum.

Şahsen adrenaline ihtiyaç duyuyorum ve o ihtiyacı gidermekten, hatta planlamaktan zevk alıyorum.

borsadayım ben.

sabah 10 akşam 6, bitmeyen bir heyecan :P tavsiye konusunda bir şey diyemem tabi.

bisiklet sürebilirsin, epey heyecanlı bir aktivite.

yamaçparaşütü yapıyordum götü kırınca bıraktım. adrenalin bence de bir ihtiyaç. tabii heyecan vereni. trafikteki gibi çıldırtanı değil. alında o da adrenalin değil zaten.

Özellikle "ay adrenalin krizine girdim" gibi bir ihtiyacım yok ama hobi olarak yaptığım sporlar genelde adrenalin içeriyor.

Kaya tırmanışı yapıyorum. Ya da indoor tırmanış duvarına gidiyorum, indoor da heyecanlı oluyor eğer yükselmişsem.

Scuda dalış yapıyorum bir de. Bu bir noktadan sonra heyecan vermiyor, alıştıktan sonra normal takılıyorsun su altında. Ama gece dalışı her zaman heyecanlı.

Bunlar dışında roller coaster'lar çok heyecanlı benim için, rüyamda bile görüyorum:p

şimdi bisikletle dışarı çıkacağım, çıldırmış olmalıyım.

böyle bi ihtiyacım gençken vardı, lisede sorsan sürekli ordan burdan atlayıp, o zamanlar türkiye'de olmayan parkur sanatı ile yıkacaktım ortalığı. Büyüyünce geçti. Büyüyünce çekmem gerekenler yetti.

(Türkiye'de yapılabilecekler konusunda yazıcam sonra.)

Böyle bir ihtiyacım olmadı hiç, hatta adrenalinli şeylerden genelde kaçarım. İyi hissettirmiyor bana.

Metrobüs itişme sırasını hatırladım ilk. Güçlülerin hayatta kaldığı yerlerden biri.

Türkiye için konuşursak Fethiye'deki şu uçurumdan moroelu paraşütle atlanan şey olabilir. Soroz'da dalış yapılabilir. En kötü Anadolu otostopla gezilebilir.

Veri güvenliği bakımından PCI-DSS sertifikası gerekiyor.
Bu tür hizmetler veren kurumlar var Token Service Provider sıfatıyla.
Onlarla entegrasyon yapabilirsin belki.

patron riski göze alıyorum diyor? ısrar edeyim mi saklayamayız diye? napayım ben?

Kesinlikle yasal değil, fakat bundan sizi sorumlu tutamaz, sonuçta şirketin yazılımı, şirket sorumlu olur.

Bence yurtiçiyse iyzico, yurtdışı ise ki sanmıyorum stripe, braintree gibi alternatifleri sunun.

Eğer illa kart saklayacagız diyorsanız bu servislerin kart saklama özellikleri de var. Geçtiğimiz hafta yazdığımız platforma entegre ettik gayet sağlıklı çalışıyor.

Kart bilgilerini veriyorsunuz, size bir kart token veriyor o tokenı saklıyorsunuz. Sonraki işlemlerinizde token ve client id ile istediğiniz zaman çekim yapabiliyorsunuz.

veritabanında öyle dümdüz kart bilgisi saklamaya (şifrelesen de olmaz, onların istediği yöntem olmadıktan sonra yine yasak) kart kuruluşları izin vermiyor, dolayısıyla bankalar da izin vermiyor. eğer anlaşılırsa sizin patronun pos hesabı ile banka hesapları iptal edilir (pos hesabı iptal edilince geri dönüşü yok, kuralları kredi kartı şirketleri koyduğu için hangi banka olursa olsun ömür boyu bir daha pos alamaz, bunu anlatın ona) ve büyük ihtimalle iki şirket tarafından da mahkemeye verilir. hayatı kayar.

kart saklayabilen şirketler var, yukarıda da yazılmış. onların bu konuda sertifikaları ve izinleri var, onlarla çalışın.

Bu arada kara liste hakkında bilgi vereyim. Her kart kuruluşu bu tür listeler tutuyor. Dolayısıyla bir bankaya gidip sanal pos başvurusu yaptığınız zaman bu başvurudaki bilgileriniz (bankanın Barbados, Zambiya veya Türkiye'de olması önemli değil) bu veritabanında aranıyor. Eğer listedeyseniz sanal pos alamıyorsunuz çünkü dünyadaki tüm bankalar üç dört büyük kart şirketiyle çalışıyor zaten. Örneğin Visa'nın karalistesine giren adam diğerlerininkine de gireceği için haliyle eticaret hayatı sona ermiş oluyor. İyi de olur bence, bu kadar sorumsuz biri ürün satmasın zaten.

Türkçesi yok ne yazık ki, genelde "Terminated Merchant List" veya "Match List" diye geçiyor.

en.wikipedia.org

Bu listeye girmiş olan ve yıllardır çıkamayan insanlar var. Sizin patron da bunlardan biri olabilir, bunu anlatın.

Bu listede kimler var?

- Arkadaşlık sitesi işletiyormuş gibi yapıp insanları dolandıranlar
- Sahte çay / zayıflama hapı vb satanlar
- Kara para aklamaya çalışıp yakalananlar
- Cinsel içerikli ürün satanlar ve sattığı bir ürün için her ay karttan para çekip 2-3 ay sonra pos hesabı kapatılanlar
- Yasadışı ilaç satanlar
- Chargeback oranı yüksek olanlar (Yukarıdakilerin hepsi %100'e yakın chargeback oranına sahip şeyler ama o işleri yapmayıp doğru düzgün bir iş yürütüp yine bu listeye girmeyi başaran insanlar var, onu da söyleyeyim)

vb.

Hoş bir liste değil.

PCI-DSI edinilmesi çok meşakkatli bir standart.
Bankalar bu standartta sahip kurumlara daha kolay pos verir. Bir nevi kredi kartı güvenliğini sağladığınızı gösteren bir serifikadir bu.
1milyon transaction'i geçtiğiniz an PCI'ya dahil olursunuz.
Kredi kartı bilgisi geçen uygulamalar dışarı çıkamaz, kredi kartı bilgisi ayrı bir networkte hashli bir şekilde tutulur. Buraya sadece kilit kişilerin erişim yetkisi vardır. Kredi kartı bilgileri kimse göremez.
Yani içerideki tüm uygulamalarını A-Z'ye tekrar ayar çekmek gerekir.

Eger PCI varsa kredi kartı bilgilerini, CVV hariç muhafaza edebilirsiniz. Tabi aylık batch işlemlerde cvv bilgisi gerekir. PCI da tutma der, salaklik. Bu da banka-kurum güven iliskisiyle aşılır.
Yakında bu standart kucuk işletmelere de geleceği konuşuluyor.

Soruna gelirsek; benim bugüne kadarki tecrübem, bu işlerin sözle yapılmayacağı ve cok kolay göte kaçabileceği yönünde.
Yani sözle is yapma. Bu seni korkutmasın. Yarın öbür gün sıkıntı çıksa sorumlu ve muhatap doğrudan şirketin yoneticileri. Bunu developer yaptı diye savunma yapamazlar.

Gene de kendini sağlama almak icin, yazılı olarak ısı detaylı geçmelerini iste.
Yapmak zorunda kalırsan asla müşteri onayı alınmadan bilgileri saklama. Sakladığın bilgiler hash'li, her önüne gelenin göremeyeceği şekilde güvenli olsun.

Kolay gelsin.