Hocam bu soruyu donanım haberde sorsak, o tv nin üretildiği fabrikaya mal taşıyan kamyonlar hakkında bile bilgi verecek birileri çıkabilir :)

TV üzerinden güncelleme denediniz mi? Güncelleme varsa yüklenir belki, ya da yeni yazılım bekleniyor olabilir.

2020 model android tv var bende de onda da yok henüz uygulama. bence sonradan gelecektir.

@johbloor: güncelleme mevzusunu hiç açma saçma sapan bir durum var orda :)
televizyonu güncelleyin diyor. güncellemek için 170 mb yer lazım diyo. bütün uygulamaları silsen de yer yok diyo yine :)

Tesisatın herhangi bir yerinde kaçak oluşmuş olabilir mi? Kontro etmeniz gerekir.

Normal değil. faturayla saati karşılaştır. Okumaya gelen eleman saate ulaşamamışsa veya başka bir nedenle saati görmemişse ortalama bir tüketim yazıp geçiyor. Başıma çok geldi.

Baglanti ucreti, onceki kiracidan kalan borc falan yansitilmis olabilir mi incelediniz mi detaylarini? Normal degil cunku

Tüketime ve saate bakın, yanlış yazmış olabilirler +1

Paranız çöpe gitmez ama böyleyse, bir sonraki ayın tüketimi o sayaca gelene kadar kullanmış olacaksınız.

Evde bir kaç yüz kişi kalmıyorsa normal değil biz de bir hafta 10 gün kadar evde değildik 30 küsür bişiy gelmişti.

Faturadaki son tüketim ile saati karşılaştırın. Doğru ise tuvalette falan kaçak olabilir.

Kesinlikle normal değil.

Yanlış okuma devri kapandı. Nereden biliyorum? Evim müstakil. Saatim bahçede. Ayaz, yağmur vs bazen saatin camı buhar oluyor. Bir gün baktım saatin camı full buhar, tek bir rakam dahi gözükmüyordu. O günde tesadüf sucu geldi, faturayı kesti gitti. Kafama takıldı, lan bu nasıl okudu, salladı mı yoksa diye. Bahçeye uzun kablo çektim, saç kurutma makinasıyla saatin camında ki buharı yok ettim, baktımki doğru okumuş. Demek ki bu saat okuma işini ellerindeki cihaz hallediyor artık.

Gelelim sorunun cevabına. Bir önceki faturayi ve yeni faturayı alıp metreküpleri karşılaştır. Sonra sağlamasını yap. Eğer metreküp hesabında sorum yoksa, ya evinizde bir musluk bozulmuş farkında olmadan damlatıyor vs olabilir, ya kaçak vardır, ya da saatiniz bozuktur.

@el conquerador senin olay şöyle olmuştur; eldeki cihazda son okumanın kayıtı duruyor, yeni rakamı girip aradaki farkı fatura ediyor cihaz.

Senin sayaç terli buğulu olduğu için geneli okunmuyordur ama mesela son bir ya da iki rakamı okunuyordur, elde eski okuma rakamı olduğu için sadece son bir ya da iki haneyi değiştirip fatura etmiştir adam. Göremediği fazlalık rakamlara ihtiyacı yoktu çünkü.

Neden dersen, manuel sayaçların neredeyse tamamı içinden geçen suyu değirmen mantığıyla çarkları çevirip sayacı döndüren aşırı basit bir sistem. Şu tipler;

productimages.hepsiburada.net

İçinde öyle veri alıp verecek bir sistem asla yok.

Ha akıllı sayaçlar var elektronik, şu tip bir kaç çeşit var;

www.suhakki.orgıllı-su-sayacı.jpg

Ama onlar da zaten ön ödemeli, kartla vs kontör dolumu yapılıp kullanılıyor, okuma yapılmıyor.

Sayaç okumada hata ise şöyle oluyor, aslında okumada değil de yazmada hata oluyor, okumaya gelen görevli son sayaç rakamını girerken 2. basamakta yanlış bir tuşa basıyor.

Mesela, sayaçta 2563 yazıyor. Bir önceki okuma da 2561 mesela, aslında 2 m3 su harcanmış, ama görevli elindeki cihaza 2563 yazarken 6 yerine 9 basıyor mesela, 2593 giriyor son okumayı. Hop kullanım 32 m3 çıkıyor doğal olarak.

Sadece son basamakta rakam hatası yapsa farkına varacağımız bir fatura tutarı olmayacağı için gözden kaçar.

Ben bu konuyu niye bu kadar uzun anlattım? Canım sıkılıyor herhalde :)

Saygılar.

Biraburadaya bak. Isminin dandikligine bakma youtube 3 kafadar diye bi kanal vardi onlarin isi gayet duzgun.

Ben yine de tavsiye etmem. Cok ugrastirici ve iyi olacaginin garantisi yok hele bu sicaklarda

ekipman (özellikle temizlik) için butik bira. pbw ve starsan başka yerde yok.

kitler için de butik bira, mayaland, vinomarket, bira burada.

şimdi sıcaklar geliyor. butik birada sıcağa dayanıklı yaz kitleri var. veya soğutma çantası alıp buz takviyesi ile normal kitleri de kurabilirsiniz. bir kere denerim, belki bir daha yapmam derseniz yaz kiti alın. hayır, ciddi olarak tekrar tekrar yaparım diyorsanız soğutma çantası alın.

butikbira'da hemen her çeşidi bulabilirsin. ürünleri bugüne kadar hiç utandırmadı.

butik bira+1
çok sıcağa kalmışsınız, soğutma işi sizi çok zorlar, soğutma çantası vs büyük masraf, hiç gerek yok. ya butik biradaki yaz kitlerinden alın ya da ortam sıcaklığının 20-22 derecelere düşeceği zamanı bekleyin.

vinomarket'ten seti alabilirsin. her şey var, başlangıç setinde. epey araştırdım f/p olarak en güvendiğim o oldu.
daha sonra bira kitlerini biraburada, kediköy ya da yine vinomarket'ten deneyebilirsin.

biraburada'da aynı kit daha pahalı.

sete ek olarak hidrometre, daldırmalı termometre alabilirsin. şişe temizlemek için fıskiye de eklemek iyi olur sepete.

ben daha sonra şişeleri dizmek için şişe ağacı da aldım.

bu arada butik bira'dan almama sebebim: m.bianet.org:~:text=Bianet%20%3A%3A%20%22Butik%20Bira%22%20Skandal%C4%B1%3A%20%C5%9Eikayet%C3%A7i%20M%C3%BC%C5%9Fterisinin%20Bilgilerini%20%C4%B0f%C5%9Fa%20Etti&text=Evde%20kendi%20biras%C4%B1n%C4%B1%20%C3%BCretenler%20aras%C4%B1nda,Verilerin%20Korunmas%C4%B1%20Kanunu'na%20ayk%C4%B1r%C4%B1.

Abi en iyi mobilya sorusunu dogru kisiye sorarsan bir koltuga 50bin dolar verebilirsin. Ne aradigina ve daha da onemlisi butcene bagli

Aslında yurdum firmaları merak ettiğim( enza doğtaş Algemo iatikbal falan)

enza home. bir de ikea'nın üst segment ürünleri.

entry yazanlar hep sorun yaşayanlar da ondan. bir insanın mobilyasından memnun olduğu için entry yazma olasılığı düşüktür sorun yaşayana göre. ben bi koltuk aldım çok rahat, zamanında da geldi oley yazmazsın yani. sadece mobilya özelinde değil genel olarak tüm markalarda benzer şeyler vardır. bi iphone falan başlığında farklıdır. onlar da işte hava atma mevzusu işte ergenlik malum zor.

cevaba gelirsek. yatak odasındaki takım doğtaş benim. iyi çıktı.
salondaki takımı bayrampaşa'da kendi üretim yapan bir mobilyacıda görmüştük. evin ölçülerine göre düzenlettirdik rengini değiştirdik falan. onda da sıkıntı yok.
enzanın şık ürünleri vardı. kaliteli de görünüyordu. ama pahalıydı.
7 yıllık ve birer taşınma da gördü bunlar bu arada.

eğer para sorun değilse marka yerine üretim yapanlardan almayı tercih ederdim ben. bayrampaşa'da var mesela mobilyacılar bunu yapan. eskici mi ne vardı avrupa yakası esenyurt tarafında, orada da vardı üreticiler. hem kafanıza göre rengini ölçüsünü falan da ayarlarsınız. üstelik öyle çok pahalı fiyat da çekmiyorlar(mevcut fiyatlara göre tabi ki) mobilyacılar çarşısına falan gidin yani bulunduğunuz yerde.

Yerli olarak Enne veya Casa en kaliteli olanlar ama fiyatlar ucuyor tabi dogtasa enzaya gore

Enne ve casa yı duymamıştım bir bakayım. Teşekkürler

Tek başınıza whatsapp grubu açın. Kilitleyince yazın, kafanıza takılınca açıp bakın. O gün yazmamışsanız kilitlememişsinizdir.

selam psikologum, dusuncel bir surec, zamanla tabii bu surecler güçleniyor, yas ilerledikce daha da fazla farkinda oluyorsunuz.

tavsiyem var, kilitlerken kapiyi anda kalmayi deneyin. kapiya dokunun, anahtara dokunun, cevredeki seslere kulak verin. o an "anda kalın' yaptiginiz seyi fiziksel, bedensel, duyusal olarak hissedin.ne yaptiginizi sonrasinda hatirlamak acisindan yardimci olur bu.

Kapıyı her kilitlediğinizde bir hayvan düşünün. 5-10 dakika sonra o sahneyi hatırlamanız daha kolay olur.
Hayvan burada örnek, siz isim, şehir, hayvan, şarkı vs. ne isterseniz onu yapın.

@damba evet ya dusununce, hep kafam daginim oluyor. Etrafa bakiniyorum apartmani falan inceliyorum.onu fark ettim. Diger oneriler de cok iyi kendime uyarlayacagim

kapıyı kilitlerken telefonunuzla video kaydı yapın. videoda gün ve saat yazacağı için hiçbir tereddüt olmaksızın kapıyı kilitlediğinizden emin olabilirsiniz. geçici çözüm tabii.

bu illet bende de vardı. @michael_knight +1 kapıyı kilitlerken o anın görüntüsünü saçma bir şey yaparak birleştirirsen, misal kapıya 3 kere vurmak, kapıdaki bir desene odaklanıp o deseni hafızada tutmak gibi.. daha sonra hatırlamak zorunda kalacağın şey "kapıyı kilitledim mi?" gibi bütün bir olay değil, o saçma şey olacak. o saçma şey o an üretildiği için bi anlamda kapıyı kilitlediğinin de kanıtı.

Kapıyı kitlerken saçma sapan kelimeler üretin ya da bunu hatırlatacak başka şeyler, denildiği gibi hayvan nesne vs

Yani "lan kapıyı kitledim mi?" diye kendinize sorduğunuzda, "kitledim lan, kirlerken fikibok dedim ya!" dersiniz.

Bende de vardı. özellikle fırını, ocağı açık unuttum mu acabaları.
Sonrasında bir psikolog arkadaşım şunu önerdi;
-Ocağı kapatmışsanız "Ocağı kapattım" diye sesli söyle (ses) "Ocağı kapattım" diyerek ocağa tokat at, tık tık vur. (dokunma)

Bence ikisi de degil. Baslayan ne o da onemli.

Why did it start

başlayan her hangi bir olay, kavga mesela.

O zaman why did it start.

Start transitive (gecisli) fiil. Nesneye ihtiyac duyuyor. O yuzden soru soruyorsani why did it start, eger baslangic sebebi demek istiyorsaniz why it started.

Ikincisine ornek cumle: “I dont know why it started.”

Metne göre "how did it start" daha uygun olabilir.

gramer açısından "why did it start" doğru bir sorudur.

ancak açıklama yapılırken örneğin soru edatına normal cümle gibi devam edilebiliyor. why ile örnek aklıma gelmedi ama he should finish what he started. başladığı işi bitirmeli anlamında söylenebiliyor.

ama tabi neden bahsettiğimiz önemli. start yerine begin de kullanmak uygun olabilir. zamanla oturur.

baslayan kavga ise; how did the fight begin? veya how did it begin?

Ben premium öğrenci kullanıyorum. Sizden mail adresi istemiyor ben şahsi mail adresimle kaydoldum fakat kimlik doğrulaması istiyor. Ama isimlerin uyuşmasına bakıyor mu emin değilim.

Hmm kimlik dogrulamasini nasil yaptiniz? kuzenimle soyadim falan ayni degil.

Abi hic fark etmiyor her seyi kabul ediyor. Adini degistir en kotu google hesabindan kuzeninkine sonra geri degistirrsin

Ben 40 küsur olmama rağmen açıköğretim fakültesi sebebiyle kullanabiliyorum. Yani sadece küçük kuzen yeğen filan değil, AÖF öğrencisini de kabul ediyorlar.

Bu endüstri standartı değil ama. :) Kokteyle hakkı miktarda alkol koyan işletmeler de mevcut. Deneyip görmeden bu şekilde davranınca da her durumda bira içmiş oluyorsunuz.

Yeni bir yere gittiysem ve canım kokteyl istiyorsa bir siparişlik denerim, memnun kalırsam devam ederim. Kalmazsam sek bir içki ya da bira söylerim sonrasında ben de.

Cogu mekan ne yazik ki fazla seyreltiyor veya yeteri kadar icki koymuyor.

Ama daha onemlisi tek olay alkol degil ki. Belki birada daha cok alkol var ama kokteyle konan ek urunler var ve zaman emek faktoru var. Bunlar da fiyati etkiliyor.

Ama yine de bence oranlar gereksiz fazla. Kokteyller genelde biralara kiyasla x2 fiyatlandiriliyor. Kokteyl iceceksen bu parayi vereceksin diyorlar.

Elmalar ve armutlar.


Kokteyl seyreltilmis icki degil ki. Cok agir kokteyller de var. Manhattan gibi mesela... Ya da espresso martini gibi, iyi bir espresso makinesi gerektiren. Bu tip klasikler disinda, iyi kokteyl basli basina yaraticilik isteyen bir konu ve servisi iyi olmali. Bira da umrumda olmaz servis.

Simdi Paris Ritz´e gidip "Bu kadar para verecegime 4 bira icerim." desek bize bir taraflariyla gülmezler mi?

Evde yapacagimdan daha basit ve kotu kokteyl yapilmissa haklisiniz. Düzgün kokteyl yapabilen yerler zaten bir iki tanedir.

2017 yılında ise google 1. sıraya laik görüldük.

:D :D

yapmayın lütfen ya.

Adres yok, sadece cep telefonu var iletişimde. Adamlar zaten çakma ürün satıyor, daha fazla ne kadar güvenebiliriz ki?

Ama bence vizyonları var :) Siteyi filan güzel yapmışlar, çok fazla imla hatası vs yok.

İtalya'da 780 € satılan çantayı 750 tl koymuşlar, açıklamalarda da logonun konumuna kadar birebir "orjinal çakma" olduğunu açıklamışlar.

Ödeme yöntemleri nasıl? Kapıda ödeme var mı?

dolandırılırsınız gibi duruyor. dolandırılmasanızda bir kurumsallığı yok sonuçta pek yasal da olmasa gerek replika ürün satmak. sorun yaşasanız müşteri memnuniyeti falan filan takmazlar resti çekerler.

iletişim kısmında gooogle 1. sıraya laik görüldük demeleri çok komik gerçekten ve adres bilgisi sadece kapalı çarşı'da olduğu güven vermiyor. kimdir necidir bilgisi yok. dolandırılsanız muhattap bulabilir misiniz belli de değil.

eğer istanbuldaysınız gidin kapalı çarşıya görüp alın. replikanın tillahı orada.

kapalı çarşı esnafı işte e-ticaret sitesi kurmuş. telefonla sipariş verip parayı havale yapmak ne kadar güvenilirse bu da o kadar güvenilir gibi. tamamen esnafın ahlakına kalmış dolandırılma durumun

Urunlerin hepsi replika, hem de cok kotu replikalar. Kalitesiz, fotograftan bile belli oluyor. 1000 lira replikaya vermeye karar verdiyseniz yesilkoy pazarinda cok daha iyilerini bulursunuz

yeterince ingilizce içerik tüketmemek en temel sebebi bence. bol bol dizi film müzik youtube izleye izleye hep doğruları öğreniyorsun.

mesela ancient çok yaygın bir kelime bence. enşınt duysaydın anaaa bu ensient böyle mi okunuyormuş ya derdin.

ayrıca güzel ortam valla uyarıp düzeltmeleri bile güzel yani

Bunlarin hepsi fransizca kelimeler oldugu icin patlaman normal, fransizca okunuslari imaj,ansien,rögre

Bu kelimelerin okunus kurallari bozuk oldugu icin ezberleyip gecmen gerekiyor.
Fransizlar bu yuzden ingilizce konusmayi sevmezler.

Yalniz yabanci biriyle konussan bu kadar duzeltmez seni. Bizde hastalik bu.
Highway kelimesine hayvey dedim diye duzelten oldu. Derinden soylemedik diye yanlismis.

Sen dışında herkes tertemiz ingiliz aksanıyla konuşmuyordur. Takma bence.

Çok fazla dinleme yaparsan düzeltebilirsin.

Her zaman boș kaldimi mesela toplu tasima yada evde surekli kulaginda bir podcast olmalı.

bos vaktin olmamali.sıkılırsan hergün Dizi film olarakta bi döngüye girmelisin.ingilizce alt yazi da aç.

Bu tarz videolar izleyip, bilmediklerinizi/ yanlış bildiklerinizi not alırsanız faydalı oluyor. Ben de yapıyorum fırsat buldukça.
youtu.be
youtu.be
Instagram'da da var böyle sayfalar.

Dinleme yap tabi, ama dinledikten sonra o kelimeleri telaffuz da et. Çünkü mesela benim dilim dönmüyo bazı kelimelere, özellikle uğraşıp 3-5 kere söylersem düzgün telaffuz etmeye başlayabiliyorum.

Ayna karşısında pratik yani. Kendini dinle, özellikle üstüne eğilip çaba harcadığında düzelir kısa sürede.

O kadar da takılmamaya çalışın bu konuya.
O kelimeleri bir şekilde başkasından duymadan öğrenme ihtimaliniz yok, onları duymak için de özel olarak dinleyebileceğiniz bir şey yok.

Dizi ve filmleri zaten İngilizce izliyormuşsunuz, öğrenimle ilgili konularda da sadece yazılı değil arada videolar bulursanız onları da izleyiverin. Pek yapacak bir şey yok.

Özel bir çalışma yapmaya kalkmayın bence, fark ettiğiniz bir kelime olursa zaten anlarsınız ve aklınıza yazarsınız.

Sisenin azalmis fotosunu da mi cekmiyor?

Azalma yok hocam, ne gönderdiysem o kadar miktar var. Ama baş aşağı tutunca akıttığını iddia ediyor.

İstediğin kadar sarıp sarmala parfüm şişeleri hareket edince sprey ağzından beş on damla akıyor, o da ondan bahsedip ücret iadesi almanın peşine düşmüş olabilir. Azalma yoksa iade yapmazdım.

Bence de akmistir kapali sarap sisesi bile kargoda akabiliyor. ama bariz bir azalma yoksa adamin kaybi da yok, salla gitsin.

Akabilir normal kirik cikik yoksa bas engeli gec. Sonucta spreye basinca fis fis ediyorsa gerisi onemsiz. Bas asagi da tutmasin parfumu

Boşver. İddia eden ispatla yükümlüdür.
Video yok. Kargo çalışanı ile tutanak tutma yok.yokta yok.

Ürünün paketlemesi için gösterdiğin özene saysın.
Benzer parfüm için başka yerleri de araştırmış olabilir ucuzluk için.

Hocam bunun Nostradamus'la bir ilgisi yok hemen hemen tüm canlıların yok olduğu 5 dönem olmuş dünya tarihinde yine olabilir, oluyor çünkü. Ha bugün olmaz da 1000 yıl sonra olur 1 milyon yıl sonra olur.

@Kaleci Saçlı Forvet

Dunya'nin ya da canlilarin sonu gelir elbet de bir sekilde, ama zombi kiyametine daha mi yakiniz diye sormak istedim. ya da hangi sona daha yakiniz acaba gibi...

Abi ben bu zombilik olayını araştırmıştım bir dönem, yani hatırladığım kadarı ile bu şöyle oluyor: Kuduz mikrobu beynin r kompleksi denilen bir yer var orası hariç tüm beyni etkiliyor, bu r kompleksi de kabaca insanın hayvan özelliklerini açığa çıkaran bir bölge, sen bir şekilde sadece bu r kompleksi aktif bir şekilde hayatta kalıp türlü hayvanlıklar şerefsizlikler yapıyorsun aynı zombiler gibi, bir tür zombi oluyorsun, zombi kıyameti olsa olsa ancak bu şekilde olur ama öte yandan kuduz da modern dönemlerde salgın boyutuna erişebilecek bir alan bulamaz bence, en nihayetinde aşısı var kılı yünü var, bilim bunun ne olduğunu biliyor, o nedenle ben böyle bir şey olabileceğini düşünmüyorum.

Ha bununla birlikte bi asteroidin göktaşının dünyaya denk gelip çarpacağını da düşünmüyorum zira bu asteroitler Mars'la Jüpiter arasında, Jüpiter'in efsanevi çekim alanında takılan uzay varlıkları, bunların bu çekim alanından ayrılması çok olası değil ama hadi ayrıldı diyelim, Dünya'ya denk gelip hayatı yok etmesi de çok mümkün değil. Yani şöyle düşün uzay boşluğu öyle tahayyül edilemez büyüklükte bir boşluk ki göktaşının dünyaya çarpması aynı Kadıköy'den 1 tl'lik bozuk parayı fırlatıp Taksim'deki Beşiktaş dolmuşunu vurmak gibi bir şey olur, o kadar zor. İmkansız değil ama imkansız gibi. Ha ama 1 milyar yıl sonra evren yine aynı evren mi olur bir şeyler değişir mi bu değişiklik Dünya için tehlike yaratır mı onu bilemeyiz tabii, şimdilik bi sıkıntı yok ama.

Yok degiliz. Bu kadar filmi yapilan seyin felaketi olmaz. Filmi hic olmayan veya cok az olan bir temadan gelir felaket

zombicilik asiri sacma, enerjisizlikten yerinden kalkamazsin zombi olsan.
Ot mu yiyeceksin enerji nereden gelecek?

Muhtemelen yine saglam bir grip salgini gelir 100 yil icinde, 50 milyon falan kill alir sonra hayatimiza devam ederiz.

Ogrenemedim. Gercek bir challenge olmadan cidden zor bence. En kotu bi calisma tablosu atip buradan gorev iste mesela.

Aynı şeyi farkı yollarla yaomayiydeneyin
Tek formülle
Belki hücrelere uzun formülün parçalarını yazıp oradaki değerleri alarak
Fark formüllerle aynı işi yaparak

Piyasada veya youtube'da temel konuları anlatan kurslar var. Bir kaç tanesini baştan sona izleyin, çoğu şeyi kavrarsınız.

Bu tarz konularda çalışırken:

* Tüm konuyu ilk başta anlamayı beklemeyin. Anladığınız kadarını cebe koyup, devam edin. Konuyu devam edecek kadar bile anlamamış iseniz, tekrar edin.
* Bol bol pratik yapın. Kurslarda verilen örnekleri sadece izlemeyin, siz kendinizde yapmaya çalışın.

Bir kaç kurs sonra, olayın temelini kavramış olursunuz. Excel bir derya, tüm her şeyi öğrenmek mümkün değil. Olayın temellerini öğrenin yeter.


.

Kimse excel'i tam detayıyla bilmiyor zaten neyi nereden nasıl yapacağınızı biliyorsanız her karşılaştığınız çözüm isteyen durumda yeni bir şey öğrenerek "ha bak bu da böyle yapılabiliyormuş, daha kısa yolu varmış" gibi kazanımlarla gelişiyorsunuz.
Bence temel olarak excel menülerinde yazanların neler olduğu ne işler yaptığı nasıl yapıldığı ile başlayın. her menüyü kullanmaya çalışın videosunu izleyin verilen örnekteki gibi kendiniz bir örnek oluşturup işlemi gerçekleştirin.
orada ürün bazlı fiyat tablosu üzerinde çalışıyorsa siz ilginiz olan bir konuda örneğin meraklıysanız nüfüs bazlı iller tablosu oluşturun, onu grafikleştirin, pivot tablo yapın. tabloya ek sütunlar eklemeye cinsiyet dağılımını vermeye, yaş ortalaması veya dağılımını eklemeye çalışın tablonuzu genişletin.
ilk etapta bunu yapamayacaksınız zaten alın size gerçek bir problem hem de kendi probleminiz sonra bunu nasıl yapabileceğinizi araştırın. göreceksiniz bir şey nasıl yapılıyor öğreneiym derken 4-5 şeyin nasıl olduğunu öğreneceksiniz ki excelin en güzen yanı hiçbir şeyi tek bir tuş ya da bi sihirli değnekle yapamıyor oluşunuz, bir şeyi yapmak için onun öncesindekilerin de doğru olması gerekiyor, onların olması için ondan öncekilerin düzgün ve doğru olması gerekiyor gibi gibi bir çok zincir size kısa zamanda çok şey öğretecektir. vaz geçmeyin, burdan diğer duyuruculara sorun, ben şöyle yapıyorum ama daha kısa yolu var mı diye. size sonucu vermeyecekler veremeyecekler çoğu zaman ama nereye bakacağını göstereceklerdir. yardımcı olur, üzerine düş, vazgeçme, çok keyif alacağın bir öğrenim süreci olacaktır.
kolay gelsin.

excel forumlarına üye olup sorunlarını çözmeye başla. ben bunu excel dışında mesleki bilgi için de yapıyorum kendimi güncel tutmuş oluyorum.

işinizde neye ihtiyacınız olduğunu düşünüp o konuda işinize yarar şeyleri araştırırsanız ilginizi çeker. yoksa excel bible kitabındaki bile çoğu örnek donuk ve bayık.

Bence hayatınızdaki herhangi bir konuyu yönetmek, takip etmek vs için bir excel oluşturun. İhtiyaç duyduğunuz şeyleri kurcalayarak ve araştırarak yapa yapa epey öğrenirsiniz. Ben serbest çalışıyorum. Yaptığım günlük işleri, faturalanıp faturalanmama durumunu, kalan günlerdeki muhtemel faturalanacak işleri, faturaları, tahsilatları vs yaptığım excel'de takip ediyorum. Kendi kendime öğrendim bir şeyler bu şekilde. Bu süreçte Ömer Bağcı'nın youtube kanalındaki videoları izledim 5x'te filan. Orada gördüğüm bazı şeyleri kendi excel'ime nasıl uygularım diye düşünüp bir şeyler ekledim. Tabi ki bu şekilde sadece ihtiyacım olan kısımları öğrenmiş oldum ama siz isterseniz farklı alanlarda küçük projecikler düşünerek diğer alanları da öğrenebilirsiniz birkaç projecikle.

Emlakyorum

Normalde 4dx denemek isterdim ama sonra su uyariyi gordum.

www.cinemaximum.com.tr

imax harika bir teknoloji gitmediysen tavsiye ederim

@floydian:

hava, su vb. deneyimi olmadan daha iyi sanki?
tatilya'da vardı (tatilya'yı benden başka hatırlayan varsa tabii) eskiden böyle hareketli koltuk olan sinema.
dinozorların ayaklarının arasından kaçıyordun falan, ona benzettim ama bilemedim.
çocukluk anılarım aklıma geldi. :)

teşekkür ederim.

@paintov:

sorum 4dx'e yönelik.
imax'e gittim tabii ki daha önce.
teşekkür ederim.

O zaman yapistir 4dx biletini bence. Imax 3d ben cok hareketli filmlerde sevmiyorum bile cok fazla kare kaciyor gozluk teknolojisi yuzunden.

Bi de dudundum de boyle ucak saga yatacak koltuk da mi saga yatacak valla cok iyi :D

Görevimiz tehlikenin son filmini 4dx izlemiştim, bir ara hareketten yorulup kalktım 3-5 dk ayakta izledim. Öyle bir aksiyon olacaksa sağa sola yatmaktan titremekten yorulursun kesin, yerinde durmuyor çünkü koltuk. Hele bunda kesin uçak sahnelerinde sağa sola yatırıp dururlar. G kuvveti yemiş gibi olursun, ki teknik olarak yemiş oluyorsun sanırım.
imax'te güzelce odaklanıp izle bence, 15-20 dk olsa neyse ama sürekli aksiyon yoruyor odağın kaçar.

yapılan ihbar asılsız çıkarsa, maliye ihbarı yapanı paylaşıyor.

bagli oldugu vergi dairesi bellidir zaten fiste falan yazar.
Oraya git kati bul direkt mudur yardimcisina cik. Ben anonim sikayet etmek istiyorum ama guvenemiyorum de yardimci olurlar.

Zaten vergi alacak yer ariyorlar bu ara.

@gabe h coud: e nasi kanitlanit ki. Ben diycem bunu aldim fis istedim vermediler. Pos da bozuk dediler.

tozlu ise fanlar iyi calışmıyor olabilir, işlemci ısındığı için açılmayabilir

Power supply yanmış olabilir.
Kapandığı anda yanık kokusu hissetmiş mi sorun.

Ayrıca kabloları kontrol ederek farklı bir prizde açmayı deneyin

@erva yanık kokusu gelmiyor.
tozları temizledim yine açılmıyor.

@mtgs

Dugmeye bastin hicbir tepki alamiyorsan(ilk calisan fan power supply fani olur) power supply ölmustur.

çok sebebi olabilir. anakart yanar, psu yanar, işlemci yanar...

en basitinden power soketi yerinden çıkar... böyle bir şey demek zor.

2 seneden azsa garantisi vardır.

en iyi ihtimaller : power butonu bozulmus olabilir. fisleri kontrol et pc deki ucunu da.

Power supplyden elektrik fişini çekin, 1 dk kadar bekleyip tekrar takın.

Butona basınca çalışmadıysa anakart üzerinde Reset ve Power tuşu var mı bakın, varsa anakart üzerindeki Power tuşuna basıp çalışıp çalışmadığını deneyin.

Kasa önündeki buton bozulduysa ana kart üzerinden bu tuşla deneyebilirsiniz.

Ama kasa önündeki power butonu bozulması imkansıza yakın, hurdacılardan, hurdalıklardan aldığım toparladığım 20 senelik kasalarda bile bu tuşun bozuk olanına denk gelmedim.

Power supply tetiklenmiyorsa ilk önce ondan şüpheleniriz, anlıyorsanız eğer;

Anakarta takılan grup fişini çekin, tırnaklara dikkat edin. Bu grup üzerindeki yeşil kablo ile siyah kabloyu bir ataç ile birbirine değdirin. Bu sayede power spply tetiklenir ve çalışmaya başlar.

Eğer bu yöntemle power çalışmadıysa bozulmuştur, bu hemen çöp oldu demek değil tabi. Bi açılır bakılır belki basit bir arıza vardır ya da sigorta atmıştır vs.

o zaman en yakın bilgisayarcıya götüriyim.

Hocam bi acele etme, belki basit bişeydir. İyi bir bilgisayarsa herkese emanet edilmez, anlayan bir arkadşaın yok mu?

@john bloor 2 sene önce 35 bin tlye toplmıştım ): açıkcası bilgisayar mühendisiyim her şeyi denedim ama açılmıyor bir türlü.

Hocam dediğim gibi, power supply anakarttan ayır ve yeşil-siyah kabloları ataçla birleştir ve bak bakalım power çalışıyor mu?

Önce bunu bir dene, power bozulduysa tamire çalışırız, yenisi alınacaksa da kendin alır takarsın, 4 tane vidası var.

Orası emniyet şeridi abi oradan ambulans geçer bilmem ne geçer, senin orada beklemen o nedenle mantıksız yolda bekleyeceksin arkadakiler de seni bekleyecek, mantıklı bi kural.

Kirmizi alanda duran bir aracin sola donmesini bekleyip ona gore pozisyon alacak bir sofor tanimiyorum. Sadece seridinizdeki degil karsi seritteki araclar icin de gecerli.

Abi iyi güzel diyorsunuz da görseli daha çeşitli ortamlarda düşünün, arkada bir sürü araba oluyor. Bırakın durmayı yavaşlayınca bile sorun oluyor sol şeritte. Mahalle arası gibi düşünemeyin ilçeler arası bir yol düşünün mesela, 90-100 seyrinde gidiyorlar araçlar, hatta kimisi 120 yapıştırıyor orda dursam beni biçerler.

Abi onun için de işte ışık mışık bi şey koymaları lazım ya da karşı yola bi cep açmaları lazım öyle bi ortamda, hata o olabilir.

i.ibb.co

Şu tarz yapılabilir ama bizde kafa kafaya girerler muhtemelen

Sagda beklemek 120 yapilan bir yolda daha da tehlikeli olmaz mi? Solda beklersen sadece karsi serit bosken gecebiliyosun, sagda iki seridi de kollaman lazim. Ayrica sagda beklersen 120yle gelen aracin seni gormesi ihtimali daha dusuk degil mi?

doğrusu olan o zaten. emniyetin her ay yayınladığı mobese kameralarına yansıyan kaza görüntülerinde sizin yaptığınız gibi en sağdan en sola dönmeye çalışıp kazaya sebep olan bir çok araç görebilirsiniz.

Genelde senin dediğin gibi 120 yapılan yollarda sola dönüş için ekstra şerit açılıyor tali yola yaklaşınca. Ha olmayan hiç mi yok var. O yollarda da böyle şerit değil orta refüj oluyor çimenli ışıklı, kendini onun hizasına atıp öyle bekliyorsun şeritlere taşmadan. Hadi diyelim 5 10 arabanın dönesi tuttu refüj açıklığına sığmıyoruz artık, sol şeridi kapattık... Tehlikeli.

Bunun trafik yönetmenliğindeki kuralını bilmiyorum ama 10 sene önce ehliyet aldığımda senin dediğin gibi yaptırıyorlardı u çekerken. Ama acemi olduğumuzdan trafiği kitlemeyelim diye mi yoksa kuralı bu mudur bilmiyorum.

Ikisi de iki ucu pislikli degnek. Yolun gerisini rahat gorebileceksen sagdan cikarken sag mantikli ama bazi yerler oluyor ki mesela rampanin tam baslangici diyelim mi, adam 120 ile gelirken seni gordugu an ile sana ulasmasi arasinda 3 saniye var. Iste oyle durumda sol daha mantikli olur. Neddn dersen, sagdan sola donerken hic kacma payi olmayan an oluyor tum seridi kapattigin ama solda beklerken arkadan gelen beklemese bile sagindan gecebilir.

Valla trafik cok zor tr'de ya. Araba kullanma tecrubem yok yillardir bazen geriliyorum dusununce bile.

amerika'da senin dedigin gibi yapiyolar sola donusleri, bizde nedense saga cekip bekleniyor. bence senin dedigin mantikli olan ama bizde kimse bilmedigi icin cok dikkatli olmak lazim.

Asıl öyle süratli bir yolda o kırmızı alanda durup sola geçmeye çalışırsan biçerler. Daha tehlikeli orası. Özellikle sürat motorları anında bitiyorlar yanında, görmezsin ışık yanılsaması olur vs alır götürürler seni karşıya geçerken.

Sizin yaptığınız temel olarak sağa dönerken sağ şeride geçmek, sola dönerken sol şeritten dönmek gereklilikleriyle çelişiyor emniyet şeridini hesaba katmasak bile.

Siz kendinizce arkanızdakine kolaylık tanıyorsunuz, ama ben arkadan gelen kişi olarak sizi emniyet şeridinde duraklayan bir araç olarak görüyorum. Eğer benim geldiğimi fark edemezseniz size yandan çarpmam çok olası. Sol sinyalinizi görsem bile bunu kalkış sinyali olarak düşünüp sağ şeritten ilerleyeceğinizi varsayabilirim. Tek sinyalle çift şerit değiştirmek zaten başka bir ihlal biliyorsunuz.

Temel mantık hep aynı, nereye dönecekseniz arkadan gelen aracın önüne kırmamak için döneceğiniz şeritte beklemelisiniz.

Kuralla ilgili bu, insanlar sizin bakış açınızı bilemez, kuralı uygular. Sizin dediğiniz yöntem bir kural haline getirilirse o da uygulanabilir. Ama şu haliyle siz kendiniz kural koymuşsunuz gibi olmuş.

emniyet seridi ihlali trafik kurallarina aykiri.

ama turkiye gibi bir yerde iki durum da tehlikeli olabilir. senin yaptigin daha da tehlikeli olabilir, iki seride birden bakmak zorunda kaldigin icin.

normalde donusler icin ayri donme seridi, cep vs. koyarlar. olmayanlari duzeltiyorlar diye biliyordum. ama turkiye gibi bir yerde boyle tehlikeli donusler vardir.

yapabileceklerin:
- boyle bir donusu es gecmek ve daha guvenli donebilecegin yerde donmek
- illa da ordan donmek gerekiyorsa, oraya varmadan yeterli sure once yavas yavas yavaslamaya baslamak ve sinyalini vermek

bu işin kuralı nedir ben de bilmiyorum. ama ben böyle durumlarda yolun durumuna göre davranırım. ama nasıl davranırsam davranayım bu dönüşte önceden sinyal vermek çok önemli. arkadaki araç için müthiş bir farkındalık oluşturur.

bazı ülkelerde sol şeritin daha solunda dönüş için ayrı bir alan bulunuyor, böyle bir şey lazım bize de.

dogru bilinen yanlışlara güzel bir örnek:

1. bu tip sorunlar genelde ilçeler arasındaki yollarda ortaya çıkıyor. sebebi de malum insanlara ehliyet verilme sekli.

2. kural olarak siz sola dönecekseniz ve sola donüş cebi veya seridi yoksa sizin kendi seridiniz de durmanız ve dönmeniz gerekir (görseldeki gibi). bunun nedeni de kırmızı ile işaretlediğiniz alandan sola dönmeye çalışırken hem kendi şeridinizi hem de bulunduğunuz şeridi kesmeniz gerekmesidir.

3. peki görseldeki gibi yaparsanız sorun nedir? madde 1 bu kuraldan haberi olmayan büyük bir kitle sizi fark etmeyebilir. aslında yapmaları gereken görseldeki sarı araç gibi sizin sağınızdan geçmeleridir. Zaten bu kural, araçların sağdan geçilmesinin yasak olduğunu ifade eden kuralın tek istisnasıdır (karayolları trafik yönetmeliği, madde 103/c).

4. sizin gibi dönüş yapan (kırmızı alanda durup) bir arkadaş bu tip bir yerde yazaya karıştı ve haksız bulundu.

Çok cahilim keşke ölsem demiyorum çok cahilim öğrenecek ne kadar güzel şeyler var diye heyecanlanıyorum :)

Niye ölesin yahu, keyifle, aşkla, şevkle, şaşırarak, daha fazlasını merak edilecek pek çok pek çok şeyler var. Oturur öğrenirsiniz. Okursunuz, araştırırsınız, seyredersiniz, gider ziyaret edersiniz.

Kimse anasının karnında bilerek doğmadı. Siz de öğrenirsiniz.

10 sene önce böyle derdim. Öğrendikce geçti şimdi pratiğe döküyorum.
Öneri demişsiniz de yolu belli ilginiz olan şeylere ufaktan dalacaksiniz.

Bilmen gereken ve her daim lazım olacak bilgileri öğrenememekten dolayı kendine kızabilirsin.

Tavsiyem ise hemen öğrenmeye başlaman.

O kadar gomme kendini. Eger boyle dusunuyorsan tr ortalamasinin hayli hayli ustundesin demektir. Ben de mesela cahil oldugumun bir suru konuda farkindayim ama cahillige goreceli olarak da bakmak lazim bence, iste o zaman da vay be hic de fena degilim ha diyorsun.

Bi kere had to migrate degil de. Forced to migrate olsa cok daha net olur.

Digeri de, what do trans women, who were forced to migrate, expect from their parents derdim ben olsam.

Ama bir diger son konu da, jnsanlar migrate etmrz. Immigrate veya emigrate eder.

ilkinde ebeveyninden göçmüş kadınlar gibi oluyor. beklentileri ebeveyninden olmuyor. ikincisi senin anlatmak istediğin.

ama floydian'ınki daha güzel olmuş çünkü senin ikinci cümlende de ebeveyn göçmüş gibi oluyor.

edit: benden bir alternatif olarak

"what do trans women expect from their parents after having to immigrate" denebilir.

Demek ki fotolar yeterince iyi degil. Zeka akademi gibi konularin ilgisini anlayamadim.

gerçekten ilişki isteyen biri yakın çevresinden ya da günlük hayattan zaten rahat bulabilir.

bumbleda bir iki hafta takilmistim. herkes basketci trekkingci, dalisci vs hobi olarak. asil meslegi de babasinin bilmem ne sirketinde bilmem neci. londrada okumus sonra trde babasinin sirketi icin donmus, luks semtlerde evler ve yalan da degil tanistim cunku. oyle guclu profiller vardi ki, fiziksel olarak da, nitelik olarak da turkiyede miyiz diye dusundum. gorgusuz de degiller.
ps:kadinim

Saçma salak işler. Bumble ve Tinder dan toplasanız 10 kere match almışımdır. Tinder da gold almıştım üstelik elimin altında dursun diye. Andro bot ayarlayıp gün boyu like attırıyordum bir ara.

tabudeviren +1000 diyorum. Sadece 1 kız la sohbet ettim o da beşiktaş ta evim var sen gelsene muhabbetine çevirdi. Unlike edip, sildim.

Hipergaminin de ötesinde olan psikolojisi 2 otobus durağının ötesini kaldırmayacak insanlar kullanıyor bunları. İyiler de vardır elbet ama böyle tekdüze yerlerde zor iş.

Ortamda sözünü ettiğiniz arkadaşınızın işi çok kolay zaten. Buralarda heyecan aramasına gerek yok. Speech özellikli uygulamada kendini daha çok gösterebilir mesela.

Son 12 ayda 12 nin üzerinde güzel kız tanıdım. Face to face de böyleyken oradaki gerçek dışı şişirmeliklerle olacak iş değil anlayacağınız. Herkes model, herkes zengin mercedes sahibi. Aynen piyasada sokakta olanlar da o uygulamarda değil zaten.

+1 de Ala09 a da katılıyorum bu arada. Aralarında iyiler de var ama o kadar. Zaten arkadaşınız iyi birine gelse de direkten dönebilir yada tam tersi. Ama demek istediğim şansını live denesin.

dating app'ler türkiye'de efektif çalışmıyor. gerçek hayata odaklanın.

Sosyal statü ve maddi durum maalesef. Bunlar daha öncelikli.

dating app'lerde kadının seni sağa kaydırabilmesi için hayatını özetleyen fotoğraflar lazım, ne yapmayı seviyorsa onu yaparken ki fotoğraflar.

tabii dating app'lerin algoritması da etkili, herkesi sağa kaydırıp hiç eşleşme durumu olmazsa puanını düşürüyor falan ancak tüm bunlar öz güvenle, bilinçli yapılırsa aşılır. hatta kullanmaya gerek kalmaz.


Zeki insanların en büyük iki sorunu var, kendilerini yeterince değerli görmüyorlar, kadınları ise çok değerli görüyorlar.

Bu iki sorun öz güven eksikliğine ve flört etmeyi unutan birine dönüştürüyor.

flört etmenin birinci kuralı eğlenebilmektir, kendisiyle, karşısındakiyle, kediyle, ne olursa. böyle olduğunda etrafındaki insanları da eğlendirecektir.

komedyenleri düşünün, röportajlarında hep biz sahnede çok eğleniyoruz derler. onlar eğlendiği onlar güldüğü için sende gülüyorsun, eğleniyorsun, sitcom dizilerindeki yapay kahkaha bile gülümsetiyor insanı, iyi bir konserde sahnedekiler eğlenmeli ki izleyiciyi de eğlendirsin. müzikleri ne kadar güzel olursa olsun sahnede sığır gibilerse pek bişi olmuyor o gruptan, kaybolup gidiyorlar.

tip, para, kariyer bunlar kadınları etkilemenin yerine göre ikinci veya birinci nedeni olabiliyor, bu biraz kadının gerçektende "o andaki" haline bağlı, bir an için yakışıklı diye adamın dibine düşerken ertesi gün çok daha yakışıklı biri ilgisini çekmiyor. ancak ilgisini çektikten sonra nasıl konuştuğu, ne ifade ettiği ve nasıl ifade ettiği işte kadınları asıl ilgilendiren bu. diğerleri yok olup gidebilir, zenginlik gider, ev araba para pul, kariyer her şey kaybolur gider, bunlar kaybolursa erkeğin nasıl biri olabileceği (kaba saba birine mi dönüşecek, akıl sağlığını mı yitirecek, yıkılacak mı vs.) flört aşamasında anlaşılır. aynı şeyler elbette kadın içinde geçerlidir. erkekte kadının etkileyiciliğinin dışındaki niteliklerine dikkat eder.

Flört aslında tavla oyununa benzer, şans ve doğru hamleler ile oynanır ve oyun her zaman devam eder.

kısacası, arkadaşınız nasıl flört edileceğini unutmuş. Eğer şu an içinde bulunduğu durumu çözülmesi gereken bir konu olarak görüyor ise nasıl flört edileceğine dair eğitimler veren kişiler var, kitaplar var, filmler var, youtube videoları var, suç değil, utanılacak bir şey değil.

çözülmesi gereken bir mesele değil ise yapılacak bir şey yok. böyle devam. hayat elbet bir gün aynı şeyleri yaşamaktan bıkmadın mı sorusunu sorduracaktır.

dating app'lerinden bir çıkarım yapmak yanlış olur. aşırı yakışıklı bi herif bile olsa fotoğrafları vs yanlışsa zaten match olmaz, çok normal yani.

ama genel olarak istediği halde bir ilişki bulamıyorsa demek ki çok mükemmel özelliklere sahip biri değilmiş, bunu kabul edip hata aramakla başlaması lazım. birinin çok zeki, akademik olarak başarılı olması falan sence yeterli mi?

bumble dinamikleri çok farklı, yıllardır okcupid'de süper insanlarla tanışma ve hikayeler yaşamışken bumble'a üye olduğumda neredeyse hiçkimseden dönüş alamadım. @selam'ın söylediği gibi fotoğrafların çok havalı, dövmeli filan olması lazım. bir de orada hetero ilişkilerden çok diğer alternatifler de çok tercih ediliyor, neredeyse herkes biseksüel.

Benim gördüğüm kadarıyla bir şeyler ısmarlansın, yeyip içeyim arayışı var. Sevgili falan arayışı yok. Yüksek bir zamanına denk gelirsen +seks olabilir. Onun dışında odak noktası cüzdanı sağlam adam arayışı. Böyle böyle günü geçirmeye çalışıyolar. Bizim gibi ülkelerde bundan ötesi olmaz. İstisnalar dışında tabi.

Ben bu olayı sosyalleşmek için kullanmadım. Çok fazla seçenek olduğundan insanları birbirini ciddiye almıyor. Ben maddi durumunu gösterenleri hiç seçmedim. Doğal fotoğraf koysun:))benim gibi avarage bir tip istiyorsa.

cunku sumo gurescisini kickbox turnuvasina yazdirmanin bir mantigi yok.

hatun bulmak icin zekasini ve akademik gecmisini one surebilecegi bir kitap kulubune falan girsin, yanlis yerde ava cikmis.

öncelikle herkesi sağa atan adam mükemmel falan değildir, o kadar mükemmel olsaydı seçici olurdu, önüne geleni beğenmezdi. mükemmel olmamayı geçtim, belki ancak sadece "çok da vasat değil"dir. o kısmı bi geçelim. zaten yine aynı mükemmellikteki biri app'e de ihtiyaç duymaz. gerçek hayatta yalnız bırakmazlar onu. bu hayal dünyasından çıkması gerek. siz de çıkmalısınız, zira belli ki boş hayallerle dolduruyorsunuz arkadaşınızı. akademik başarıyla dating app'te başarı arasında bi neden sonuç ilişkisi olmadığını da görmüşsünüz. vitrin gibi bi yerde kim ne yapsın adamın doktorasını, masterını, 3.7 gpa'ni. saçma. buradan demek ki aslında sandığınız kadar zeki biri olmadığı sonucunu da çıkarabiliriz. konuşup siliyorlarsa da muhtemelen epey bayağı bi sohbeti var. azıcık renklendirebilir konuştuğu şeyleri. nasıl renklendireceğini de akademik yetenekleriyle araştırabilir. vaktiyle bu appleri deneyimlemiş biri olarak önerim bu kadar kasmaması. çünkü bu kadar kasanlar kendilerini çok belli ediyor. ben profili deli gibi dolu olanları direkt sola atıyordum. niye? çünkü kimse o kadar yıkık, muhtaç olmamalı. öyle bi yıkıklık ki dating app'teki profiline acayip özeniyor adam, cv doldurur gibi dolduruyor. binbir çeşit foto koyuyor. dağdan atlarken, at binerken, yelkenliyle açılırken, şarap içerken, arabayla, spor salonunda vs vs. bu kadar dolu bi hayat yaşayan birinin app'te işi yok. illüzyon yaratmaya çalışmayın yani. yıkık ve komik duruyor. sahip olduğu şeyleri göze sokmaya çalışan değil de cool rahat eğlenceli biri gibi olduğu 2 maks 3 tane fotoğraf koysun. esprili orta uzunlukta bi bio yazsın (espri laf sokmak demek değil), birazcık soru cevaplasın. herkesi sağa atmasın. bence en azından şu andan daha iyi sonuçlar elde eder. etmeyebilir de gerçi. bilemeyiz ama her topal satıcının bi kör alıcısı vardır. bu çirkin atasözünün da uyduğu tek yer bu appler. neyse, sonuç olarak, daha az muhtaç davrandığı an işlerin daha iyi gideceğini düşünüyorum.

Benim aklima gelen tek sey muhtemelen sohbetinin cok iyi olmamasi. Benzer bir arkadasim var, cok yakisikli, fit, bayagi komik bir adam. Doktora yapmis, cok kitap okur vs. ama herhangi bir rahatsizligi falan olmamasina ragmen cok yavas konusuyor. Ne kadar ilginc bir sey anlatirsa anlatsin dinleme degil de tahammul etmeye donusuyor durum. Yeni tanisiyor olsaydim kendisiyle ve video chat falan yapsaydik muhtemelen ben de kendisiyle sohbeti ilerletmekten veya vakit gecirmekten cekinirdim.

Yine benzer ozelliklerde bir arkadasim var daha genc. O da yakisikli, iyi kariyeri olan falan bir adam. Ama berbat sohbeti var, anlatamam. Bir olay anlatip fikrini sorsaniz “hmm gercekten hic bilmiyorum” diyor. Her seye “hmm, tabii, olabilir, kötüymüş, değişik” falan gibi yorumlar. Bgun ne yapmak istersin deseniz fark etmez diyor. Coook iyi bir insan ama yine, arkadası değil de flörtü olarak tanısmıs olsaydım muhtemelen hiç sarmazdı.

Tabii en iyi fotoğraflarını koymanız da o fotoğrafların iyi olduğu anlamına gelmiyor. Kendisinin en iyisi olabilir de… kıyafetleri falan gariptir belki. Yani Sydney Opera House onunde motorsikletiyle fotoğraf çekilmiştir de terliğinin içine uzun beyaz çorap giymiştir, gören kişi bunu önemsiyordur falan filan.

Her sey olur bence. onlarin strong, normal falan olanlari var asiri sert yapis yapis olmasindan rahatsizsan cok guclu olanini secme. her gun yikamak zorundasin diyebilirim eger her gun yikamiyorsan sacini. cinsiyet anlamadigim icin kadinlara milshake sac kopugu onerebilirim internet yorumlarindan size hitap edip etmedigine karar verebilirsiniz

Erkegim. Her gun yikiyorum sacimi zaten. Dogal gorunumu koruyacak bir sey ariyorum diyebilirim. Saclar ince olunca cok belli oluyor kalitesiz urun surunce kafaya

alırım çünkü paraya daha sonra ihtiyacım olursa satabilirim ve param cebimde durduğundan daha az değer kaybetmiş olur.

Ne kadar varlığım var toplamda bu önemli. 2 milyonum varsa 500 bine araba alırım bunu da cash almam kaldıracli alırım.

Ama tek varlığım oysa almam. Sonuçta 300binlik araç da seni taşıyor neden tüm varlığımı kapının önünde yatan bi seye bağlıyım ? Akıl kari değil

Bu arada araba likit varlık değil o sahibindeyse yazılan fiyatlar minimum 1 ay bekletebilenlerin fiyatı. Hemen satmak istersen oradakilere %20 iskonto uygulamalısın.

Not: şimdi burada araba kaybettirmez al geç. X sene önce su fiyata aldım şimdi su fiyat. Yazanlar olacaktır. Ama bu arkadaşların 1. Finansal okur yazarlığı yok, 2. Türkiye’nin sadece son 2-3 senesini bilinçli yaşamışlar. Hersey döngülerden ibarettir hayatta döngü terse döndüğünde o araçlar patir patir $ bazında yarı fiyatına satılacak. Hiç unutmuyorum 2018’de yıl sonunda sıfırının yarı fiyatına Polo, golf satıyorlardı aynı yıl ve model.

İhtiyaçsa al, değer kaybetmez konusu saçma gelmekle birlikte parayı daha iyi şekilde değerlendiremediğimiz de aşikâr, bir kısmını kesinlikle kredi çekmeni tavsiye ederim, eğer mesela 50-100 bin lira üstüne çok daha güzel araba sahibi olma şansınız varsa bütçeyi de oraya çekebilirsiniz.

500 bin liram olsa alacağım araç için çekebileceğim maksimum kredi çekerek aracı alır kalan paramı arabaya vermek yerine döviz/altın alırım.

2020 yılında 75 bin tl lik arabayı cebimde 40 bin varken almadım. 1 sene sonra 148 bine aldım. 2021 yılında 450 bin tl lik arabayı almadım 1 sene olmadan 760 bine aldım. 760 bine aldığım araba da 2 hafta önce 740 bin lerdeydi, biraz daha düşer diye bekledim, ben aldıktan sonra 860 bin oldu.
148 bine aldığım arabayı geçen hafta 292 bine sattım, bir hafta sonra 310 bin oldu, 1 ay beklesem 340 lara gelirdi ama dolar borcum olduğu için bir an önce sattım.

Geçen sene 29 bine aldığım sıfır motosiklet şu an 75 bin oldu. Ekimde 11 bine almadığım başka bir motorun sıfır şu an 21 bin oldu.

Bu rakamların hepsi gerçek ve yaşanmış rakamlar. Sana böyle dünya kadar örnek verebilirim. Yatırım olayına herkesin bakışı kendi yaşanmışlığı ile doğru orantılı. Adam arabayı alır sonra zararına satar, arabadan kar edilmez mantıklı değil der. Diğeri borsada parayı 2 ye katlar ev/araba almak mantıklı değil der. Şu anda trde enflasyon denen bir gerçek var. Tl haricinde ne alırsan al para eder. Güzel bir yerde uygun fiyata ev denk getirirsen para eder, piyasası hızlı olan temiz araba alırsın para eder, primlenmemiş hisse senedi alırsan para eder. Ya da tam tersi şekilde bir yatırım yaparsan az kazanabilirsin/zarar edebilirsin.

Araç fiyatlarına global olarak bir zam gelecek/geliyor. Benzin isterse 30-40 tl olsun insanlar ihtiyacı olduğu için arabaya da binecek benzini de alacak.

Bu duyuruyu silme alacağın aracın modelini fiyatını yaz, bir sene sonra tekrar bakalım fiyatı neymiş ne olmuş. Tr de fiyatların düzelmesi için minimum 5 yıl lazım. Bu kolay kolay atlatabileceğimiz türden bir kriz değil bana göre. Çünkü sıfırı çoktan tükettik.

türkiye şartlarında araba lükstür, hatta gereksiz bir lükstür. tamam abd-kanada gibi toplu taşıma ağının yetersiz, mesafelerin kmlerce olduğu bir yerde yaşasaydık zorunluluk olurdu. önce bunu farkına varmak lazım.

günde kmlerce yol gitmiyorsam ,işimin servisi varsa en kötü toplu taşımayla ulaşımı varsa araba almam. imkan varsa evimi işime yakın bir yerde seçerim.
bir diğer neden ise araba yatırım aracı değildir.( şu anki yüksek fiyatların bir nedeni de yatırım olarak görülmesi) eğer o parayı yatırım yapmak istiyorsam borsa-kripto-döviz-kıymetlimetal-bono olarak değerlendiririm.

eğer tek dert benzinse bir zahmet ona da katlanmak lazım. mtv+sigorta+kasko da cabası.

200bin liram bile olsa hemen alırım. çünkü işe git gel 60 km günde en az yol yapıyorum. araba şu an benim için elzem. benziniydi sigortası kaskosu bakımı vergisi bilmem ne evet külfetli ama hayat kolaylaştıcı etkisini göz önünde bulundurunca ben alırdım. kendi şartlarımı düşünerek diyorum tabiki bunu.

Kaç yıllık tc vatandışıyım, hiçbirşeyin fiyatında indirim görmedim. Hep daha çok ödedim.

Araba alir tatile giderdim.

Parayi kenara koyup ev almak icin biriktirirdim. Onu alabiliyorsam guzel bir yazlik.

rakamdan baglantisiz olarak, kenara duzenli para koyabiliyorsam ilk yapacagim sey yok kiradan kurtulmak olur. sonra da cesitli yatirimlar yaparak pasif gelirimi arttirmaya calisirim biran once cunku elime gecen paranin yarin kesilmeyeceginin garantisi yok..

neye yatirim yapmak istedigime karar verene kadar birikim. standartimi yukseltmezdim giderim ayni kalir param dovizde falan korunur. bi sure sonra o yatirima daha hazir olur ve ne istediginizi o donemin sartlarina gore(belki 1-2 sene sonra) karar verirdim.

Gm olsam 50bin ayin 15 gununde biterdi sonra ac kalirdim.
Arkadaslarin da gm oldugu icin iyi gozukmek icin cok acayip para harcaman gerekiyor.
Aksam icmeye ciragan'a falan gidiyorlar.

Yatırım işini yıl sonu bonusundan karşılar maaşı bir güzel ezerdim. Zaten 50binle yatlar katlar almak artık çantada keklik değil. Divit'in söylediğine benzer şekilde önce günlük hayatımı yükseltir sonra duruma, varsa kalana bakardım. Gm seviyesi için 50bin çok fazla bi para olmadığı için kalacağını sanmıyorum. Gm arabası alayım desen 2 milyonu gözden çıkarman lszım. hadi a5'e fit olduk diyelim 1.6 milyon, basit kredi hesabıyla maaşın yarısı gitti bile. Şirket cip mip verdi diyelim, 2 milyona gm evi olmayan bir ev alırsın istanbul'da. Ev almadın, gm evi kiraları yine 20'lerde.

Ya gm gibi yaşamayıp tamamen yatırım odaklı olacaksın ya da gm gibi yaşayıp bir sonraki işte maaşı yükseltmeye bakacaksın, yatırıma ihtiyaç varsa.

Hasılı; ben yatırım işlerinin abartıldığını ve insanların hayattan aldığı zevki baltaladığını düşünüyorum, o yüzden ezerdim.

Evim yoksa ev alırdım. 50 bin TL aşırı büyük bir rakam değil artık.

Ev ya da altin alirim.

Ev almak mantıklı ama 50.000 tl sürekli olacak mı yani bi1 8-10 yıl.

koltuğun ayağı metalse görünmemeli ya da direkt ayaksız, yere yapışık olmalı bence.
metal ayaklı kanepeler bekleme odası hissi oluşturuyor.

yere yapışık kanepeler bana hep çok pismiş gibi geliyor altı silinemediği için. evde ikisinden de var, yere yapışık olanı geçen bi oynattık altından üç yıllık toz çıktı resmen. diğerlerinin altı ise silindiği için tertemiz, toz tutmuyor.

temizlik icin yukselti buyuk kolaylik. ama o igrenc ahsap gorunumlu plastik yamuk ayaklar degil:/

Modele bagli ama ben genelde yere yakin cok kisa ayakli modelleri begeniyorum.
Mesela:
ndesign.com.tr

salona bundan koyacan aga.

www.design-mkt.com

bazalı, yani ayaksız modeller bir zaman sonra aşınmaya başlıyor; ama bazen daha net bir görüntü veriyor.

ayaklı modellerde de benim tercihim küçük bir çerçeve ve ayak bitişi, bunu ahşap ya da paslanmaz yapabilirsin.

odaniz kucuk ve cok aydinlik degil ise ayakli modeller daha ferah bir ortam yaratir. ayakli kanepe, ayakli orta sehpa, ince cizgileri olan tekli koltuk gibi.
odaniz yeterince buyuk ise yere tam oturan, kasasi hic bir sekilde gorunmeyen modelleri bile kaldirir.

Bence bu: youtu.be

www.youtube.com

Kötü bi marka maalesef malzeme olarak

Fiyatlar aşağı yukarı gördüğüm kadarıyla 500 fakat bunu alıp memnun kalmayacaksın, ardından başka markanın başka ayakkabısına da 500 vereceksin fakat elinde yine aynı kalite ayakkabı olacak

Onun yerine bütçeni en az 1000-1200 liraya çıkarıp daha rahat ve kaliteli uzun ömürlü ayakkabı bak, biliyorum ekonomi kötü ama yatırım gibi düşün

Sağlamdır yıllarca kullandım. Eski kalitesi var mıdır bilemem ama.

Kalitesiz bir marka asla yanasmam ki ben flodan 200 liralik markasiz ayakkabi alip giyen insanim.

çocukluğumdan beri kullanıyorum ailemde çoğu kişi lescon giyer. sadece koşu ayakkabılarımı ithal alıyorum. kaliteli diyebilirim.

en uzun süre kullandığım ayakkabı hep lescon oldu.
dayanıklı ve rahat.
bir de, taraklı ayakları düşünüp yapıyorlar sanki, cuk oturuyor.
sadece tasarım olarak biraz daha gelişmeleri gerekir.

Abi ben cok aradim zamaninda. Alicim bile vardi. Ama uretici ihracat islemi yapamiyordu kaldi o yuzden oyle. Bi gumrukcuye vekalet verip ihracat faturasi kesebileceksen ben ayni baglantima sorayim yine hala istiyorsa. Bir de kac ton findik var ve randimani ne?

Hades. Temiz 100 saatten fazla gomdum ben. Ama pcde com ucuz ps storeda cok pahali ona gore.

Uncharted 4, The Last of Us

Sadece bu oyunu al yıllarca oyna. Red dead redemption 2.

Days gone
Witcher 3
Fallout 4

Detroit Became Human.

Uncharted 4, the last of us remastered, the last of us part 2

god of war serisi

19 mayıs'ta atakule açılıyor. çok kalabalık olabilir de olmayabilir de ama düşünülebilir.

Anıtkabir sonrası, minibüsle Ulus, yürüyerek Anadolu Medeniyetleri Müzesi + Rahmi Koç Müzesi + Resim Heykel Müzesi + (belki Ulucanlar Cezaevi) + Yenişehir'den, Bulvardan yürüyerek Kızılay + Tunalı + Kuğulu Park + Kıtır da bira patates filan....

ikisinden de deneyin. kesimleri farklı oluyor, vücut tipinize hangisi daha iyi olursa oradan devam edin. ama ikisi de gayet sağlam oluyor. iki markadan da takım elbisem var, yıllardır giyiyorum.

hayatımda 2 büyük yanlışım oldu. birisi altınyıldızdan takım almak diğerini söylemiyim.

Ds damat ve altinyildiz'dan denedigimde hem altinyildiz'in kalitesini daha cok sevdim. Ds damat'inki plastik gibi geliyordu :(

Modelden modele değişir ama ben Altınyıldız derim.

ikisini de beğendiysen fiyat da aynıysa altınyıldız. ds damat dandik bir marka

İkisinden birini seçemedim açıkçası. Ben olsam Network alırdım.

Network kesssssinlikle+1 ama pahali

altinyildiz kumas kalitesi daha iyidir ama ben ds damat'in da hakkini yemem kalip olarak daha modern buluyorum.

50+ yas altinyildiz al gec, 25+ ds damat iyidir. urunune dokun bak dene oyle tabii. marka tek basina sadece bi stil gosterir kalite ürun materyaliyle ilgilidir

ikisinin de kaliteli ve kalitesiz iki ayrı sürümü var hatta ds damatın 4 sürümü var orka orpa ki bu son ikisi tween'e giriyor ya da levi's için de böyle o satılan 500 600 liralık denimler en dandik olanları kaliteli olanları made serisi. 1500 2000 lira pek de türkiyede olmaz. altınyıldız ve ds damat da böyle.
damat söyle bir güzellik sunuyor aynı beden için 40 farklı kalıp sunuyor. girin deneyin hangisi iyi durursa onu alın. hemen hemen aynı kaliteleri. (tween hariç)

altınyıldız kumaş üreten firma olduğu için daha kaliteliyi daha ucuza alabilirsiniz.
kalıp olayı çok öznel ,giyince beğenir alırsınız

dsdamat markanın en alt segmenti. marka fanatikliği yapmaya gerek yok. beğenirsiniz inşallah

xboxta game pass var. aylık 20-30 lira vererek bayağı bir oyuna sahip oluyorsun.

ps'e de geliyor bu ay sonunda xbox game pass'in aynısı.

Bunları almak zorunda değilsin oynamak istediğin oyunu direk satın alıp oynayabilirsin. Ama oyunu online olarak birisiyle oynayacaksan ya da bu game pass muhabbetlerinden yararlanacaksan aylık abone olman gerekiyor.

playstation'ın exclusive oyunları çok başarılı. Eğer last of us, god of war, uncharted vs gibi hikayeli oyun seviyorsan direk playstation al. Ama sony genelde pahalı bir şirket. Bölgesel fiyatlandırma yok. xbox'a göre daha pahalıya mal oluyor çoğu oyun. Bunu da akılda bulundurmak lazım.

Hic ps sahibi olmadiysan daha once, bence ps5 dijital cok iyi bir alternatif.

Ha tabik ps sahibi olmayi birak pcde bile oyun oynamadiysan o zaman xbox series s daha iyi olabilir bilmiyorum.

Ben ps5 derim.

PS5 Alıp haziranda da yıllık 400 liraya ps plus paketi ile birleştirmek bence şu an en iyi seçenek. İlk kez alan birisi için bu paket ile gelen oyunlar zaten rahat iki yıl oyalar. Xbox gamepass her ne kadar biraz daha avantajlı gibi görünse de playstation kalitesinde oyun katalogundan mahrum.

yazarların olduğu sütunu kopyala başka bir sheete al. o sütunde remove dublicates yap. yazarların listesi oluşmuş olur. sonra eğersay ile yaparsın yanlarına adetlerini yazdırırsın.

mr.goodcat gibi yapardım ben de ama farklı yöntemi de merak ettim şöyleymiş galiba:

www.youtube.com

edit: pivot çok daha iyi ve kolay öneriymiş. hem typo falan varsa da daha rahat görürsün.

az once benzer bir islem yaptim :)

www.youtube.com

a sutununda bu yazarlar olsun.
b sutununa da bu yazarların sag kısmına 1 koy komple

c sutununa a sutunuu kopyala, sonra veri sekmesinden yinelenenleri kaldır de.

d sutununa da =etopla(a1:a3000;c1;b1:b3000)
Bu şekilde alt alta d sutununu komple cdeki veriler bitene akdar alta çek.

Bu klasik bir pivot işi.

Şöyle yapabilirsiniz; A sütununda yazarlar var alt alta yazılı. B sütununa da en alta kadar 1 yazın. Sonra her iki sütunu da seçip pivot alın. (Sırasıyla alt,N,V,T ye basıp enter)

yazar adlarının bulunduğu A stununu Rows yazan alana, her satırda 1 rakamı olan B sütununu Values alanına taşıyıp bırakın.

Ta taam. Her yazar artık tekil oldu ve karşılığında da kaç tane olduğunu gördünüz.

xbox series s ilk çıktığında 2-3 bin arasıyken ps5 6-7 bin küsürdü. şimdi series s 6-7 bin küsür. konsollara gelen ek vergilerle bi vurgun yemişti bikaç yıl önce. belki ona benzer birşey olmaz ama yerinde durmayacağı kesin. yakın zamanda zam konusunda game pass daha sıkıntı. şu an game pass'te kaba bir hesapla ortalama 250 liradan 25 bin liralık 100+ büyük oyunu bir kere 700 lira verip 3 yıl boyunca bedava oynayabiliyorsun. önümüzdeki ay veya aylarda ubisoft+ gibi ek sistemler de ekleneceği söyleniyor. bu olursa 3 yıllık üyelik fiyatı bir anda ikiye katlanıp 1.500 liralara gelebilir çünkü severiz sevmeyiz ayrı konu ama ubisoft'un çoğu oyunu 500-700 liralara çıkış yapan AA oyunlardan.

ben her gün nasıl artmadığına şaşırıyorum.
ürünün kendisi aynı kalsa bile -ki bu imkansız- stok, dükkan, lojistik muhabbetinden düzenli artması olası.

xbox fiyatları kura göre sık sık güncelleniyor. beklenmesine gerek yok yani kur artarsa fiyatı da artıyor.

Nasil etik disi olabilir ki?

Adamın mail adresini iş nedeniyle biliyorum neticede. Kişisel amaçla kullanmış olacağım bu bilgiyi.

Önce kendi iş yerinden bir yönetici ile paylaşsan?
Yöneticilerden birbirlerini illaki tanıyanlar vardır, arada kalma diye söylüyorum.

Adamin emaili mesleki sir degil. Herkes bilebilir. Mail atip boyle bir firsat varmis firmanizda, bir kahve icip sohbet isterim diyeceksin. Ilgilenirse ok der veya mesgulum basvuru yapin istiyorsaniz der.

Elon musk seviyesinde degilse veya en az 1000 kisilik yuksek cirolu sirket degilse gonderilir

adamin mailini is nedeniyle biliyorsan uygun olmaz bence
en iyisi linkedin'den ekle kabul ederse konusursun

şirketlerde alias genelde sabittir.

[email protected]
[email protected]
[email protected]

—gibi. bu yüzden herkesin email adresi aşina kişiler tarafından az çok bilinir.

eğer adamın email adresi, bu kalıbın dışında [email protected] gibi bilinmesin diye kalıp dışı ayrılmışsa; göndermeyin.

yok aynı kalıptaysa, beklemeyin gönderin.

Geliyor ama dusuk seviye hizmet ve perakande dukkanlarinda. Is bilmezlik cunku. Denk gelirsem bir sey yapmam gormezden gelirim hizmet sektorunde calistim ben de zor bir alan.

Kesinlikle katılıyorum sana, öyle yerlere tekrar gitmemeye çalışıyorum.

kurumsal bir marka ise yöneticisine direk tepkimi koyarım.
mahalle işletmesi ise karışmam al takke ver külah durumu var orada.

evimin yakınında yarı kurumsal bir market var. istanbulun yerel zincir marketlerinden bir tanesi. mağaza müdür olduğunu düşündüğüm kişi bir tane personeli herkesin ortasında azarlıyordu ve sonu gelmiyordu azarın. en sonunda dayanamadım herkesin içinde bunu yapmamasını söyledim. ben diyine bir kaç kişi daha "sürekli bunu yapıyorsunuz. ne zaman gelsek mutlaka birini azarlıyosunuz" dedi. sonra adamı bir daha görmeyince sordum bir personele. çok şikayet aldığı için gönderildiğini söyledi.

yani özetle evet haksızın yanında olmaya çalışıyorum ama çok ince bir çizgi bu. siz uyardıktan sonra o iki kişi yine başbaşa kalıyor, daha da büyük sorun yaşayabilir personel.

üstüme vazife olmadığı için karışmam sanırım. ama rezillikten başka bir şey değil.

1- kimseyi azarlayamazsın
2- hadi azarladın, diğer çalışanların yanında azarlayamazsın
3- hadi tüm çalışanları azarlıyorsun, müşterilerin yanında azarlayamazsın, marka değerine zarar veriyorsun.

Şimdiye kadar bu durumla karşılaştığım her yerde o an alışverişi sonlandırıp o yere bir daha hiç gitmedim.

Kurumsal bir yerse kişinin adını öğrenip e-posta ile şikayet ediyorum iletişim kanallarından.

Şikayet edeceğimi de söylüyorum çalışanlardan biri yaptı diye düşünülmesin diye

Magazalarda hic bana denk gelmedi iyi mi. Sadece bir keresinde konsoloslukta tam benim isim gorulurken icerden sanirim daha kidemli biri gelip benim memuru cok fena azarlamisti, buyuk bir hata olmus onemli kisinin dosyasinda sanirim. Memur zaten cok mahcup, ezilmis, rencide olmustu, ben de onlar tartisirken gormemezlikten gelip telefonuma gomulmustum (boyle de ince ruhluyumdur:) 3 maymunu oynamistim o sirada daha fazla mahcup olmasin memur diye.

Cikartirdim. Cikarttim.

jelatin de var istersen çıkarttır, istersen kalsın derim. alacak adam ister çıkarır ister çıkarmaz. senlik bir şey yok bence. çıkarsaydın baksaydın kardeş de arkadaşa.

@roket adam hocam işte ne benim ne onun aklına gelmedi. akşam akşam tribe soktu adamı dolandırmışız gibi.

yoo bence sen çizdin bok atıyorsun derim basarım engeli.

telefonu senden alan o. senin yanında kontrol etmesi gereken de o.

"Yok öyle çizikmiş, bozukmuş bilmem ne. Madem bunu diyeceksin neden kontrol ettin ve parasını vererek satış işlemini gerçekleştirdin." demeniz lazım.

bi şey yapmazdım çizilmediğine eminsem. palavra da sıkıyor olabilir. kendi çizmiş de olabilir.

bi kere sattım böyle arka koruma kırılmaz cam kırıktı. dedim çıkartırsan alırsın bilgin olsun yedeği yok bende. çıkardı baktı bi şey yok aldı zaten.

2. telefonumda da önde de arkada da koruma vardı. çıkarmadan aldı bi sorun olmadı.

bundan 5-6 sene önce ikinci el telefon aldığımda telefonun ses çıkışındaki deliklere kadar kontrol etmiştim. alıcı ben bunu alıyorum bide jelatini çıkarıp bakmak istiyorum diyip kontrol etmeliydi, sizlik bir şey yok.

koruyucu kotu durumda ise cikartip sattim, iyi durumda ise cikartmadim oldugu gibi sattim.

sizin iciniz rahatsa bas engeli gec.

Çıkartmazdım.
Alıcı vazgeçerse cam filmsiz kalacak telefonum, hem de tam satışa çıkardığım sırada.

Alıcının çıkartmayı akıl etmesi gerekiyordu.
Kötü niyetle yapıldıysa elbette kötü niyetli olan suçlu ama burada satıcı profesyonel bir satıcı değil. Diğer gibi kullanıcı. Bir mağaza böyle bir hareket yapmış olsa suçlanabilir belki ama bir kullanıcı suçlanamaz bence.

Telefonun ekranını o çizmiş olabilir mi? Buna da emin olamayız ki.

Hocam filtre kahve zaten acı olur ama kahve su oranını ayarlayamadıysan daha da acı olabilir. Yani ortalama oran 7 gram kahve için 125 ml su diyelim. Makinede süt bıdısı olmaz ama espresso makineleri gibi onu sonradan sen eklersin, şekeri de aynı şekilde.

Süt ve şeker makineye eklenmiyor. Filtre kahvede yumuşak/hafif içim için Tchibo wiener melange tavsiye ederim. Ama en yumuşağı bile acı gelebilir, sütsüz şekersiz kahveler zevk meselesi.

Cehaletle ilgisi yok, ayarı tutturmayla ilgisi var. Deneye yanıla bir fincan için kaç ölçek atman gerektiğini bulacaksın. Süt ve şekeri aynı çay gibi fincanda ekleyeceksin ama.

isteğe göre sonradan şeker süt ekleyebilirsiniz direkt bardağa. acı geldiyse kahvesini daha az koyun. acıdır zaten neticesinde.

kahve ne marka? büyük ihtimalle kahve kötüdür veya su-kahve oranı yanlıştır ama bence ilk ihtimal kötü kahve.

Sütü sonradan (ısıtılmış veya soğuk) ekleyeceksiniz, şekeri de öyle.

Birkaç deneme yapın kahve miktarını ayarlayamamış olabilirsiniz. Kahvesini azaltarak deneyin, yine olmazsa süt eklersiniz.

çok kavrulmuş kahveler acı oluyor.(starbucks vs. kötü)

örneğin tchibo'dan çektirip alacağın kahve daha iyi olacak dene gör. Tabii o tada alışmadıysanız normal filtre kahve tadı da size acı geliyor olabilir bilemedim. İsteyen süt ekler tabii.

Çayı da şekersiz içiyorsanız ve kahveniz çok kötü bir şey değilse eklediğiniz kahve miktarını azaltmanızı öneririm. Muhtemelen bu şekilde leziz olur, bazı kahveler özellikle ince çekim ise çok acı tat verebiliyor. Bunun da çözümü bence şeker değil.

beni seni bırak, bu işlerin teknolojik alt yapısını tasarlayan mühendisler de, yıllardır bu piyasada olan insanlar da hiçbir şey bilmiyor. ona göre tavsiyeleri değerlendir.

bence biraz yükselir 40'ı görür tekrar.

bir yıllık bakacaksan tehlikeli olabilir. 2018-21 arasını görmüş biri olarak 3 yıllık bear markete hazırım ben mesela. Tahminen yeni halving sonrası (coinmarketcap.com) yeni bull görürüz diye düşünüyorum.

Ek olarak, borsalarda vs. de düşüş bekleniyordu dünya birkaç yıllık resesyona girerse her şey bundan payını alabilir. Kişisel görüşümdür.

2023'ün son çeyregi ile 2024 ilk çeyregine kadar böyle gider gelir, sonra gider diye düşünüyorum.

2014'te kripto paraları kullanmayı bıraktım çünkü ödeme aracından bir yatırım aracına döndü, ama yatırımını destekleyen bir şey de yok. şimdilerde sadece bir şey almak için tek seçenekse kullanıyorum.

greater fool theory sadece, bir noktada patlayacak.

terra/luna için aynı şeyleri söylediğimizde "fakir kalırken iyi eğlenceler" diye smug smug konuşan insanlar şimdi çatıdan atlamayı düşünüyorlar.



tümmmm kripto dünyasının bildiği fakat görmezden geldiği bir şey var. tether. likiditenin 80%i tether pair kullanan platformlarda dönüyor. ve tether de terra/luna ile aynı mantıkta. algoritmaya bağlı stablecoin diye bir şey o-la-maz.

bir noktada tether patlayacak, yakın zamanda olursa bitcoin diye bir şey kalmaz. bitcoin biraz topladıktan sonra patlarsa yine çılgın bir düşüş olur ama bitmez.

Bence yıllar içerisinde yaygın tanımı olan değer saklama aracı konseptine iyice bürünecek.
Btc özelinde bana güven veriyor ama diğer coinler özelinde aynısını konuşamayacağım.

Bu kadar olaylardan sonra hiç bir şey olmamış gibi davranan insanları görünce daha da güvenim kalmadı. 1 haftada %99 düşüşe uğramış bir coin var. Dünya sıralamasında 7. Sıradaydı sanırım. Kimse de çıkıp siz ne yapıyorsunuz diyemiyor. Özellikle insan: sırf tepki için bile burayı cezalandırmalı ve bir daha adımını atmamalı

abi eleman beyaz bir ırkçı, üstün ırk olduğunu söylüyor bıraktığı notta. beyazlar hariç herkesi öldürüyor markette.

Sadece zencileri hedeflemis sanirim ama en bastaki kadin da beyaz.

bilallica, dediğine katılırdım da beyazları da vuruyor.

Bence o an kafa gitti. Zaten heyecanlı.

bir kolombiyali bu arkadas icin beyaz degil istedigi kadar teni beyaz olsun, o basta vurdugu da hispanik muhtemelen

ölenler ya siyahi ya da hispanik. yani her siyah olmayan beyaz değil aslında.

Tamamen psikolojik. Yani tamamen demeyelim de cogunlukla. Sen o sekerin seni rahatlattigina sartlamissin kendini

Biraz kısır döngü bir durum olmuş, şekeri bırakmak için stres yapıyorsun, yarattığın stres nikotinli şeker alımını tetikliyor.

Zaten yeni bırakmışsın sigarayı hemen kendine bu şekilde bir stres yükleme yavaş yavaş nikotinli şekeri de bırakırsın. Kendine bir zaman-günlük alım hedefi koy ona göre davran.

Alışkanlık döngüsünü kırdıysan sorun yok. Nikotinli şekerlerin belli bir kullanma yöntemi vardır ona sadık kalın. Nikotin krizi illaki olacak ama atlatması zor değil. Şeker yerine bant tavsiye ederim en azından kriz olmaz sürekli şeker yiyeyim demezsiniz. Azalta azalta bırakırsınız. Nikotin krizini kolay atlatırsınız merak etmeyin. Kısa sürede geçiyor.

Valla ictigin her sigara bir sonraki birakma denememi daha da zorlastiracaktir. Sigarayi biraktim diyebilmek icin tek firt cekmeden 1 yil gecmesi gerekiyor. 1 yil boyunca krizler gelip gider ve sen surekli o dumani icine cekmek icin bahane uretmeye calisirsin. Ilk 1 yil o bahanelere inanman, kendini kandirman cok daha kolay olur.
Sigarayi birakmak mukemmel bisey. Esaretti kirip ozgurluge kavusmak gibi. E bunu basarmak kolay degil. Herkes yapamaz. Ilk once cesaret ister sonra mucadeleye devam edebilme, vazgecmeme gucu ister. Sizinki sadece cesaret piriltisi su an icin. Daha en azindan 11 ay mucadele etmeniz gerekiyor. Insallah 1 gun ben de birakirim. Bir cok defa denedim, her defasinda yenildim. Ama ne olursa olsun basaracagim. Basardigim gun de zaferi Monte Cristo No:1 icerek kutalayacagim.

mevcut saatin daha guzel

Mevcut saat daha guzel ama satsan da zaten ya satamazsin ya da olu fiyatina gider sattigina degmez. Istiyorsa ayrica al diger saati

bu zamanda saat kadar gereksiz bir nesne yok. Takmayin demiyorum takin ama sadece kiyafetinize uydurmak, şiklik icin takin, gomlekle t-shirtle giyilecek deri, metal, farkli renklerde 4-5 cesit saat edinin, yoldaki seyyar saticidan ordan burdan al gec hocam, orjinal saate verilen paraya yazik gunah. Ha kabak gibi Rolex cakmasi da gulunc oluyor ama armani cakmasi al, tak mesela. Hele Otomatik saat soyle boyle mekanizma ovenlere asla prim vermeyin, bunlarin gazina gelmeyin, alt tarafi zamani gosteriyor iste, pillisi, otomatigi, cakmasi, orjinali hepsi ayni

Enstruman ne tam olarak? Musait olunca bakayim. Belki de oyledir tabii ki ama ulkeye bagli rusyadan gelen muzik aleti ne olur bilmiyorum arastirmak lazim

@floydian Enstrüman ravvast.com hangdrum üreten bir rus firma. Vurmalı bir çalgı kısaca. Ödeme ilgili sıkıntı vardı öncesinde swift yüzünden çözmüşler. Hazır çözülmüşken (üretimi gönderimi 1 ayı geçiyormuş) bir an önce almaya niyetlendim ama gümrük biraz gözümü korkuttu. Teşekkürler.

ilave gümrük vergisi 3.2 görünüyor 2022 cetveline göre . yani ürün 300 dolar ise ve ötv de varsa ki kesin vardır müzik aletinde. önce 3.2 gümrük vergisi eklenecek üstüne 309.6 olacak. sonra yüzde 20 ötv varsa 309.6'nın yüzde 20'si 371.52 olacak. sonra da yüzde 18 kdv alınınca sana maliyeti 438 olur. tabii kargo maliyeti de yansılıtır yani ürün 300 kargosu 50 dolar ise bu hesaplar 350 üstünden yapılır. ayrıca bir gümrük müşavirliği hizmeti de alman gerekir. kargo firmasının kendi çalıştığı firma olur onunla çalışmak ister misiniz derler sen ok dediğinde o firma işlemleri senin adına yürütür onlara da bi 500-1000 lira ödersin hizmet bedeli olarak(bundan çok emin değilim yani hizmet bedelinin miktarından)

Yakinlarda geliyor olsam yanimda getirirdim bu ek maliyetlerden kurtulurdunuz. Bu arada son durumlar nedeniyle Rusya'ya uluslararasi kargo firmalari calismiyor, nasil gondereceklermis urunu size merak ettim.

Sizin icin en ekonomigi, Rusya'dan guvenebileceginiz bir Turk bulup onunla getirtmek olur, yolcu beraberi kisi basi 1 muzik aleti sorunsuz getirilebiliyor diye biliyorum. Etrafinizdan iyice arastirirsaniz eminim Rusya'da yasayan bir baglanti bulursunuz.

@kartonpiyer keşke geliyor olsaydınız çok makbule geçerdi.
@floydian'ın yaptığı hesaplama ile 1000$ olan enstrüman 1600$civarına geliyor. Doğrudan uçak biletlerine baktım, biletler de ortalama 600$ kadar tutuyor. Yani gidip aynı gün alıp gelmeyi bile düşündüm.

Bu arada satıcı ile görüştüğümde DHL ile gönderdiklerini söylediler, acaba işin içinde başka bir şey olabilir mi? Ödeme konusunda bile sıkıntı yaşadık ilk başta banka transferi istemişlerdi ama o zamanda muhabir bankaların maliyeti yüzünden ertelemiştim. Şimdi cloudpayments üzerinden kredi kartı ile ödeme yöntemini açınca bir ısınmıştım ama yaklaşan 600$a yakın ek maliyet düşündürmeye başladı.

DHL benim bildiğim kadarıyla yaptırımlar nedeniyle çalışmıyor. Bunu teyit etmek için Türkiye DHL ile bir görüşüp bilgi alabilirsiniz. Dediğim gibi benim tavsiyem Rusya'dan birilerini bulmak. Eğer herhangi birine güvenebilirim derseniz Facebook'ta Rusya'da yaşayan Türklerin grupları vae, oralara yazabilirsiniz ha, güvenip güvenmemek size kalmış. Bir de, ağır bir aletse bagaj ücreti talep edebilirler.

Rusya'ya para transferi işi pek kolay değil şu anda bu arada. O da ayrı bir sorun. Yabancı ülke Visa kartları Rusya 'da çalışmıyor. USD transferleri de biraz alengirli.

Kısacası ben aslında bunu pek de tavsiye etmiyorum.

Tüketici mahkemesi en makul seçenek gibi

tuketici hakem heyetine git ama bir yandan da ana firma ile görüş. ne marka mesela? o markanın ithalatçısı ile direkt iletişime geçip derdini anlat bir de.

bu aldığın firmayı da şikayet et böyle böyle diye. sonuçta bu ithalatçı ürünlerini teknosa'ya da veriyor özhakikikardeşler elektronik'e de. özhakikikardeşler daha düşük kar marjı ile satıp bir sorun çıktığında böyle yapıyorlarsa ithalatçı firma kulaklarını çekebilir. sonuçta mal alamazsa satamaz.

ayrıca ekşi başlığı ve şikayetvar sitesine de katılıyorum oralara da yaz.

ekşisözlük'te de n11 başlığına bir entry yaz derim(+şikayet var sitesi). Ben gittigidiyor başlığına yazdığımda baya gittigidiyor müşteri hizmetleri şirketle görüşüp bişeyleri hızlandırmıştı. N11 yapıyor mu bilmiyorum ama belki araya girerler.

Bu arada kurulum için servisi bekleme sebebimiz bu tür durumlar zaten, servis raporu ile de değişim olmuyorsa ne yapacağız ki? O mağazada sıkıntı var.

Bizde geçende tv aldık vatandan. Koli geldi, ufak bir deliği vardı, horoz lojistik tutanak tutmadı. Tv'yi kurmaya gelen adam deliği geç şurada kat izi var, o bile bize göre hasar ama siz nereden bileceksiniz ki her gün tv mi alıyorsunuz dedi. Neyseki kırık çıkmadı tv ama çıksaydı bizimde elimizde patlardı. Kuran şahıs yarı fiyatına bile verse vatandan almam, bu gibi durumlarda sıkıntı çıkarıyor ama mediamarkt, teknosada vs daha az dedi.

Ama vatan en baştan dedi bakın kargoda en ufak bir şey varsa bile tutanak tutturun. O yüzden vatana da bir şey diyemiyorum, sadece kargo şirketiyle muhatap bırakmaları sıkıntı. Kargo şirketi de işi yokuşa sokuyor bu durumlarda hasarlı bile getirse.

Size önerim eğer yapabiliyorsanız kargo şirketine gidin tutanak tutturun kolide hasar var ama tutturmayı unuttuk diye. Tek kurtuluşunuz bu yöntem ya da mecbur 2.seçenek tüketici heyeti ama aylarca uğraşacaksınız..

edit: tv boyutu 60 inç ve üzeri mi? tv servisi genelde 60 inç ve üzerinin kırık çıktığını söyledi. olur da aramızda başka internetten tv almaya çalışan olursa buraları okusun diye yazıyorum/soruyorum.

hocam bir defa hakem heyeti cepte, ona çoktan başvurmuşsundur umarım. Buna ek olarak n11'i darla, çözerse onlar çözer.

eğer servis incelemesi falan derlerse, göndermeden önce mutlaka fotoğraf çekin. Daha sonra farklı şekilde kırıyorlar ve kullanıcı hatası diyorlar

Benzer durumu hepsiburada yapıyor bana. Hasarlı olduğunu görüp almadığım ürünü teslim almışım gibi gösteriyorlar ve bedel iade etmiyorlar

önce markanın müşteri hizmetlerini ara. hakkımı vermezseniz sosyal medyada yazacağını açık bir dille ifade et. sonra ekşiye yaz uplayalım. gündem yaparız merak etme. aynı anda tüketici hakem bilmem nesi, n11'den yorum, google maps'ten yorum, bulabildiğin ne varsa yorum, yardır. 15 bin az para değil. bu kadar kolay olmadığını anlasınlar.

kredi kartı harcama itirazını da deneyebilirsin. kolisi hasarlı olsa servisin hiç açmaması gerekirdi. tüketici mahkemesi en doğru seçenek.

taze diyoruz biz bunlara.

taze soğan
taze sarımsak
taze fasulye
taze bakla

aklıma ilk gelenler bunlar

edit: spring greens direkt dar bir ürün tanımıymış evde liyakat'in dediği gibi. benim dediğim alakasız.

spring greens şey değil mi yav, işte karnabaharın kara lahananın falan ilk filizlenmeye başladığı zamanki henüz acımamış yaprakları? kale ve çeşitli lahana çeşitleri bunun içine giriyor ama taze soğan taze sarımsak falan fresh herbs kategorisinde spring greens değil benim bildiğim. yanılıyorsam düzeltin.

Olur ama önce başlıktaki işlemi yaparsan güzelce kabarır pofidikliği artar.


Bi de unu koyduktan sonra asla mikser kullanmamalısın sadece normal kaşıkla dışardan içeri doğru 3-5 kez karıştır yeterli. Eğer çok karıştırırsan un gulutenini bırakıyo ekmekleşiyo kek öyle hiç güzel olmuyo. Refika taktikleri.

Sıraynan guzum:) önce şeker ve yumurta, sonra sıvılar, en son katılar.

Düzgün kabarmaz.

şeker yumurtayı ne kadar çırparsan o kadar köpük köpük olur. sonra o köpükümsü karışıma da kuruları ekleyip çok söndürmeden kibar hareketlerle karıştırırsın böylece pofpof kekin olur.

OLSA DA YESEK

Yumurtayi bile sari beyaz ayri cirpman gerekiyor.

Düzgün kabarmasına ve ek olarak pişen hamurun daha sert olmaması için.

ps plus servisinin yeni halini bi bekle derim. bir de dijital ps5 büyük avantaj. disk piyasası bitmiş durumda türkiye'de. xbox gamepass'e 2 sene sonra güzel oyunlar gelmeye başlayabilir ama başlamayabilir de. birkaç hype yapılan xbox exclusive olan oyunlar hiç de cazip gelmeyebilir sana. xbox series'lerin kontrolcüsü çok kötü bi de.

10k'ya dijital ps5 almak bence en mantıklısı.

EDİT: bu arada ham fiyatlara bakma karşılaştırma yaparken. indirimli fiyatlar ve o fiyatlara en son ne zaman gelmiş daha önemli veriler.

xbdeals.net
psdeals.net

buralardan kıyasla bir de. mesela elden ring xbox'ta pre-purchase'a sanırım 400 lira ile açılmıştı. ps5'te ise 600. 400 olsa direkt alırdım ama şu an hala bi indirim bekliyorum almak için.

Benzer soruyu sorarak bi ay önce xbox aldım. Ps5 e o kadar ödemenin mantığını anlayabilmiş değilim. Xbox ve gamepass bu fiyatlarla velinimettir, yürüyen fp dir.

Benzer karşılaştırmada xbox aldım hiç de pişman değilim.

F/P canavarı +1

Hele hele series x alınacaksa salla ps5'i. Bende series s var o bile yetiyor.

Açıkçası gamepass'te oyun kalmadıysa ya da oyun için bir pc varsa xbox bence gereksiz. Sorudan anladığım exclusive oyun deneyimi daha mutlu edecek sizi o nedenle net olarak PS diyorum. Yeni sistem de gelcek ps plus için tadından yenmez.

Game pass kütüphanesi güncelleniyor sürekli. Bir de mesela ubisoft play in game passe entegre olacağı söyleniyor.

Oyun fiyatlarına da indirimli dönemlerde bakmak daha sağlıklı. Bunların loglarını tutan siteler var.

Exclusive oyunlar deniyor ama fm serisi xbox'da oynanabiliyor. Blizzard ve bathesda microsoft tarafından satın alındı. Bunların oyunlarını gekecekte ps alamayabilir.

ikisinde de hissetmezsin ama input lag'a bakman lazım tepki süresi için. bir de ms arttıkça ghosting olma ihtimali de artıyordu diye anımsıyorum ama tamamen sallamış da olabilirim şuan bilemedim

competitive oyun oynamayacaksan bir şey olmaz.

Yan yana 3 monitor kullaniyorum her biri arasinda 5 sene var. ben bile anlamiyorum farki.

sadece ghosting anlasiliyor o da ghosting testi yapinca belli oluyor. 1ms olup en pahalisinda var bu sorun.

3 kez alınabiliyor. bir tanıdığım, yıllık abonelik 160tl olunca 3 kere almıştı, 3 yıllık.

Su an alamiyorsun sistem degisme surecinde oldugu icin

3-3.5 arası

10 yillik cihaz. 3 bin lira fazla gibi.