Hazır almak yerine kuruyemişçiden yeni kavrulmuş en yumuşak içimli olandan isteyin az kavrulmuş olsun

Populer gorus taze cekim falan der ama iyi cekirdek mi taze cekim mi dersen iyi cekirdek daha onemli. O anlamda da kurukahveci mehmet efendi uzerine yok piyasada.

mehmet efendi acı geliyor artık. çokça kişiden duydum bunu. şekersiz de içiyorum türk kahvesini mehmet efendiyi içemez oldum bu yüzden. kahve dünyası denemiştim gayet güzel içimi, köpüğü de gayet güzel oluyor. tavsiye ederim.

kocatepe

kahve dünyası +1

mandabatmaz

web sitesinden sipariş verebilirsin.

Arkadaşlar size bir gerçeği anlatayım: Türk Kahvesi her yerde sadece bir tek çekirdekten yapılır: Rio Minas. Rio Minas çekirdeği de bu arada olabilecek en leş çekirdektir en ufak bir tadı tuzu aroması olmaz, bunu da işte Türk Kahvesi yapmak için Türkler Yunanlar falan alır başka kimse almaz. Siz şimdi "yok la böyle bir şey olamaz" diyeceksiniz, o zaman şu linki bırakayım,:

*ctrl+f rio minas

www.trendyol.com

Yani Mehmet Efendi zaten Rio Minas kullanıyor ama Kahve Dünyası da Rio Minas kullanıyor, aynı çekirdek yani.

eksisozluk2023.com

Hic gelmedi. Taksiti nerede goremiyorsun?

En fazla bekleyen provizyonda taksit gözükmediği oldu o da bankaya göre değişiyor. Dönemiçine girdikten sonra taksit gözükmediği olmadı.

onay mailinde taksit görülmediği gibi, bankada da taksitli gözükmüyor. özellikle kontrol ettim son siparişimde fakat yine taksitli olarak belirlemedi.

Son verdiğim siparişi kontrol ettim. Mailde taksitli ödeme yazıyor, sipariş özetinde taksit yazıyor, bankada da taksit gözüküyor. Ödeme yaparken taksit yaptığınıza eminseniz banka taksit yapmıyor olabilir belki.

Mobil uygulamadan mı veriyorsunuz ? Webten deneyin. Mobilde taksiti seçip başka bir aksiyon alınca (adres değiştirme vs) taksit yazıyor gözükse dahi nakit geçiyordu diye hatırlıyorum. O yuzden taksiti sectikten sonra sadece satın al butonuna basıyorum.

Mobildi evet. 10 bini maalesef pat diye çekti :) bi dahakine web ten denerim.

yuz 8 vucut 7.5. biraz daha insan icine cikilir sekilde giyinirsem 9, spor yaparsam 10 olabilir
edit: 29bayan

2 (yazıyla iki). 2 puanı da dudağımın hatrına verdim.
32, erkek.

@yazdonumu, senin 10/10 olduğunu biliyorum ;)

Bir puan veremezdim kendime sanırım. Ama yüzüm ve fiziğim uyumlu diye düşünüyorum.

Yüz 10 vücut 11 gözler 12 dişler 13. Burnumu yaptırdım. Öncesi 9,5 sonrası 19,5

@ruhen hastayim ben sağol. o senin 10/10 luğundan ötürüdür

İkisine de 5 veririm. tam orta yolcuyum. 35-e

1
31 -E

34 yaşında er kişisi.

Yüz 7 Vücut 5

0
33-E

yüz: 7/10

dikkat çekici yakışıklılıkta birisi değilim ama yüzümde beğendiğim şeyler var, fena değilim diye düşünüyorum. 6-6.5 da olabilir, o biraz değerlendirme kriterlerine bağlı. 8 olmam ama 6'nın altına da düşmem bence.

fizik: 2/10. proporsiyon ve genetik olarak vücudum düzgün ama ben öküz gibi yiyerek rezil ettim. iki puanı da hala ayakta durabildiğim, dışarıdan bakınca "yapılı" filan sanıldığım için verdim. koca gtlünün tekiyim. fiziğimin "çekici" bulunması bana imkan dahilinde gelmiyor, en fazla "kabul edilebilir" olur, yani "çok kötü değilmiş bu" diyebilir hanımlar. ötesi olmaz şu an.

28 e

Yuz 7
Vucut 6

Erkek 29

Aynada: 8
Normalde: 7
Fotoğrafta: 6

Erkek olarak vücuda nereden puan veriyoruz? Sanki zayıf, normal, kaslı ve şişman ile uzun veya kısa dışında puanlama yok gibi. Bunların kombinasyonuna mı oy veriyoruz? Kaslı uzun 10, kısa şişman 1 gibi.

34E

yüz 9, vücut 9 34,erkek

Yüzüme bi 7 veririm ama fiziğe 9,5tan aşağısı olmaz. Bana kalsa 10. Tabi ki Aslan Burcu torpili de eklendi içine.

30/k

30E
9 Yüz
8 Fizik
Turuncu saç, yeşil göz

yazılanlara baktım kendisini bildiğim bir kişi çıkmış oda doğru puanı vermiş tebrik ederim.

yüz - 50 kuruş var mı tırrek
fizik - su içsem yarıyor
39 e

29e

vücut 3.8/10
yüz 6.4/10

şu sıralar sivilce sorunuyla boğuşmasam surata 7 veririm iyi günümde :D

yüz 5
fizik 4
karizma on yüz milyon :)

38 e

9-33E

Tam tersi cart diye çekince zararlı, birbirine sürten parçaları zorlamış oluyorsunuz. Düğmeye basınca debriyaj gibi ayrılıyorlar böylece aşınmıyorlar. Ama bir ömür düğmeye basmadan çekseniz bozulur mu, zannetmem.

Şöyle bir şey de var;
www.carthrottle.com

Bro normalde düğmeye basıp çekilir ama insanımız o sesi duymayınca huylanıyor, çıkan o ses mandalın sesi ama iki türlü de çekilir yani canın nasıl istiyorsa öyle çek, düğmeye basmadan çekersen en fazla mandalı yıpranır.

cart diye çek. o cart ters yöne dönmeyen dişlilerin dönme sesi. bir şey olmaz.

ama bir gün muhakkak bir yokuşta el freni testi yap. hatta daha güzeli bir ekspere götürüp el freni ve ayak freni testlerini bir yaptır. fren çok önemli. her araba yeri geldi mi hızlı gider. ama asıl mesele durabilmek.

Basmak daha zararlı diye okudum yabancı forumlarda

Basmamak zararli olamaz ama basmak olabilir.

Sen dislileri ayiriyorsun birbirinden, biraktigin yerde disliler ust uste biner sekilde denk gelirse ekstra asindirmaya zarara sebep olabilir.

Tamamen salladim valla.

Taze ehliyet aldim, dugmeye freni indirirken basilir kaldirirken degil seklinde ogretildi. Hatta basarak kaldiranlar hakkinda agir ithamlar duydum hocadan :/

@unidentified floating object, sdfjsg ne dedi şöyle böyle mi dedi i.pinimg.com

abi böyle tuhaf tuhaf şeyleri kim çıkarıyor anlamıyorum.

düğme kaldırmak için değil, indirmek için tasarlanmıştır. el freni de caart diye çekilir. oradaki caaart sesi, debriyaja basmadan vites geçirdiğinde çıkan gaaarç şeklindeki dişli sesi gibi bir ses değildir. olması gerekendir. hani bisikletle giderken de pedal çevirmeyi durdurunca boşta giderken crrrr diye gider ya, onun gibi bir şeydir. ya da duran bisikletin pedalını geri geri çevirince crrr diye boş döner ya, el freni de öyle bir prensiple çalışır.

istersen düğmeye basıp çek, istersen cart diye çek. hiçbir şey fark etmez. ne frenin ömrü uzar, ne fren daha iyi tutar. çok basit mekanik bir düzenek bu. zamanla çeke çeke gevşer, arabanın altından telinin vidasını çevirir sıkarlar bakımda, düzelir. 23 senedir kullandığım arabanın cırcırı daha bozulmadı. 1-2 sefer gevşedi, cart diye ta yukarı çıkmaya başladı, telini gerdiler, arka tekerlekten ayar yaptılar düzeldi. cırcırı hala sağlam. her sefer de abanarak caart diye çekerim.

geçenlerde de karter koruma sacının zararlı olduğunu, kaza anında motorun yerinden çıkıp düşerek katlanacak yer açacağını, sacın buna engel olduğunu yazmıştı biri. lan triger kasnağım dağıldı geçen, serviste motoru yerinden oynatabilmek için baş parmağım kalınlığında en az 15 tane civata söktüler. onca civatanın tuttuğu motor yerinden ayrılıp yere düşmeyi başaracak, buna da incecik sac mı engel olacak?

şehir efsanesi bunlar.

bunun hiçbir önemi yok ya. el freni çekerken tek dikkat etmen gereken yükü vites kutusuna bindirmemek.

Valla en hafifi cahildi oyle diyeyim :) teknik olarak yanlis ve sacmaymis yani aciklamisti da unuttum.

@kibritsuyu çok güzel anlatmış, 1980 lerde üretilen dandik yerli arabaların bile el freni diş mekaniği hala sağlam çalışıyordur. Bozabileceğiniz bir şey değil, çünkü yukarı çekerken tıkır tıkır yapan ses için zaten dişler ona göre pahlı, kolayca yukarı çıksın diye. Yani yalama olacak bir şey değil.

Düğmeye basarak yukarı çektiğinizde, asla olması gereken son seviyede olmaz, hep bir tık altta kalır. Zaten düz yolda abanmaya gerek yok, normal bir güç ile kaldırın yeter. Ama dik yokuşta, normal kaldırdıktan sonra, bir tık sesi kadar daha kaldırın.

Şirketin cirosu karnınızı doyuruyor mu? Bence doyurmuyordur. Ciroya göre iş değiştirmeyi ilk defa duydum. Maaşın artarken işin artmayacaksa değiştir. Araba varsa değiştir.

Kucuk sirketin cirosu; en ufak bi sallantida senin maasinin riske girecegi kadar kucuk bir ciroysa degistirmeyebilirsin.

Ciro dendigi gibi cok dusuk degilse bi kriter degil bence de.

Istifa edip cirosu 10 kat kucuk bir sirkete cok daha yuksek pozisyondan girdim.
Kucuk yerde yukselmek daha kolay. Sektor mektor fark etmez, senin onun acik mi? Cevap eved ise bam bam bam..

Bu soruya cevap değişir.
Şimdi maddi olarak diğeri daha iyi. Ama zaten genelde hep böyle olur başka türlü adam cekemezler, oturaklı firma da uçmaz kolay kolay.

Burada olay cirodan önce şirketin durumu. Yani ben 20 milyar dolarlık sirkette çalışıyorum, bana 2-3 milyar dolarlık şirketten teklif geldi, sonunda kabul etmedim ama yani 10 kati olmasının önemi yok bu noktada. Ama 4 kat da ciroya göre önemsiz olabilir.

Bakmaniz gereken şirketteki yapilanma nasil, gelecek planları neler, sizin geleceğiniz neler vs.

Şöyle örnek vereyim; çalıştığım bir şirket Türkiye'de ilk seneler zarar üstüne zarar haldeydi, tedarikçileri seçerek ödeme yapiyordu hangisi daha kritik diye :) şu an bölgenin ihracat lideri, 2. Fabrika açıldı, 3-4 düşünüyorlar. bu totalde 10 senede oldu.
O yüzden ciro tek başına önemli değil.

cirolardan ziyade firmanın finansının stabil ve güvenli olması önemli. yani senin maaşını ve haklarını sorunsuz karşılıyor ve karşılayabilecek durumda olmalı.

yüksek ciro yapan şirketin cirosu arttıkça sana bir artısı olacak mı bunu değerlendir.

Önemli olan şirketin potansiyeli ve o şirkete neler katabileceğin. Eğer şirketin geleceğine inanıyorsan ve büyüyeceğini görebiliyorsan gidersin. Daha çabuk yükselirsin, daha çok kazanabilirsin, yükselmede emeğin geçeceği için konumun daha iyi olur , ağırlığın daha fazla olur...

Toz torbasi demek ekstra bir komponent demek hava gecisi saglarken tozlari gecirmemesi gereken. Toz torbasiz daha iyidir.

fikrime güvenme ama -hala var mı onu da bilemeyerek- bence toz torbalı. şu an karcher vc3 premium kullanıyoruz ama toz torbası olmadığı için tozları boşaltmak beni çok rahatsız ediyor. daha pratik bi yolu olmalıydı ya da ben bilmiyorum. fakat genel anlamda süpürge iyi.

Toz torbasız Dyson Bigball Animal Pro 2 kullanıyorum çok memnunum.

herhangi bir mobilya malzemesi satan nalbura gidin, 1-2 lira bişeydir. Belki normal nalburda da olur ama mobilya aksesuarcısı nalburu kesin çözüm.

Neredesiniz? İstanbul mu?

Bulunur da bire biri biraz ugrastirabilir.

Yalniz oyle bi dunya yok seve seve o parcayi sana yollamalari lazim.

Ha olmazsa fikir olsun diye: ceyhunlarplastik.com

Bu urun dogru olmayabilir de referans olsun diye attim

Adem Koç Plastik, Ankara, plastik ve bu gibi ufak parça namına ne varsa satıyor. Burayı bulana dek anam ağladı. Kiracı yandan açılır kanatlı masayı kırmış, plastik 30 tane parçası var, iki set aldım, 60 lira, kargoyu da ben ödedim 40 lira. 100 liraya 5000 liralık maşa sandalye takımını kurtardım.

Amazon, trendyol, hepsiburada her şeyde mağazası var, bulursan ne ala bulamazsan wa hattına yaz, cevap veriyorlar.

Çok gezdim ama sadece kalın olanı buldum. Kocaeli'deyim. Trendyol'dan satıcıya mesaj attım. Belki gönderirler.

dijital satışı yok. 2. el cd alabilirsiniz veya korsan.

ben de baktım şimdi EA'nin sitesinde bile yok. Geriye sadece korsan kalıyor.

Gog.com veya oldgoodmages'de olabilir.

Bu tarz satışta olmayan eski oyunları indirmek için siteler var myabandonware mesela. Hala korsan mı sayılır bilmiyorum ama yasal bir engel yok bildiğim kadarıyla. Underground 2 de var orda, ordan bakabilirsiniz. Ya da malum sitelerden de bulabilirsiniz tabii.

Ama orijinal cd bulmak dışında (ki cd bulsanız da artık cd çalıştıran pc kaldı mı soru işareti) oyunu orijinal alma yolunuz yoktur muhtemelen

(bkz: )oldgamesdownload.com

bunlar abandonware olduğu için indir oyna.

diver model saat seviyorsun aralarından invicta güzel 3 numara

invicta rolex submariner cakmasi. ben boyle saatleri sevmiyorum. kendine ait bir tasarim dili yok, meshur bir modelin cakmasi. bunun yerine ozgun bir tasarimi tercih ederim.

o butce icin seiko ve tissot iyidir. seiko 5 serisi diver icin, diver sevmiyorsan tissot prx falan tavsiye ederim. oturakli, guzel ve her gun kullanabilecegin tasarimlari bulabilirsin. bu kadar para veriyorsan bence saat gibi saat markasindan almak lazim. invicta, diesel falan bunlari gec.

madem bir tane alip omurluk kullanacaksin bunlara bak derim. ve evet, gidip yerinde begenmek onemlidir.

7
8
1

siralamam budur. ama ben de fossil'lere bakmamı oneririm.

bi ara saatlere ben de aşırı sardım. sardıkça da otomatik saatler çok çekici geldi ama işin doğrusu otomatik saatler bir fetiş unsuru.

casio, citizen alınır bu listeden. parasını hak eden olarak diyorum tabii tarz olarak değil.

ben bi öneri yapayım quartz olarak:

www.konyalisaat.com.tr

başka renkleri falan da var.
bir de seiko bakabilirsin yine quartz olarak.

Hiç çıkarmayacağım dediğin için Seiko
Her türlü elbiseyle uyar, deri kordon gibi terlemez, ve ayrıca kadranı da hepsinden daha iyi.

"tek bir tane saatim olacak ve çıkarmayacağım" demissin bu yanlis bir dusunce bence. Gunumuzde saatin tek islevi şıkliktir, o yuzden degisik ortamlarda farkli turlerde farkli kiyafetle giyilecek 5-6 saati olmali bir erkegin. Ha bu demek degil ki tum paramizi, rizkimizi saate gomelim. O zaman gideceksin ucuz alacaksin, isimsiz marka, replika takacaksin. Simdi bu lafimdan gidip de rolex cakmasiyla gezelim cikmasin:) Otomatik saat de dede isidir, saat romantiklerinin isidir hic bulasma ayari falan kanser olursun.

7 numara cok iyiymis yalniz ben alirim bunu, en ucuzu da buymus:) Dedigim gibi benim tek kriterim şıklik zaten hepsi ayni isi goruyor.

Hocam pili ne yapacaksın, otomatik saat al geç. Zaten her gün takıyorsan kurma derdin yok. Ben kıyafete göre bi tane takıyorum, kuruyorum, 30 saniyelik iş yani bişey değil.

Attıkların arasından en güzeli 1, ama o da takım elbiseyle çok gitmez.

Bahsettiğin bütçe dahilinde ben şu saati takıyorum mesela, klasik ama çok da değil, ortada olması sürekli takmak için bi avantaj: www.saatvesaat.com.tr

Takım falan giyiyorsam da şunu takıyorum (bi tık daha pahalı ama değer): www.saatvesaat.com.tr

Günlük kıyafet (kot vs) için de şunu kullanıyorum: www.konyalisaat.com.tr

Cerruti, Hugo Boss, Armani falan güzel duruyor ama dandik saatler. O kadar para vermeye niyetliysen Seiko, Orient, Invicta falan bak saatin kalitesi açısından. Ama tasarım olarak @antikadimag +1, Invicta, Diesel falan kötü bence de.

Ayrıca gidip yerinde gör, fotoğraftaki / videodaki gibi durmuyor. Zaten görüntüyü geçtim, sesi ve dokusu da önemli, onu görmeden anlama şansın yok. İnternetten alsan bile mağazada bi tak / dene yani kesin.

30/e

saat, gunes gozlugu gibi bi sey giymeden anlasilmaz.
klasik saat hala takilabilir tarafindayim. 1 taneye tutuk bagliyim ve surekli de takiyorum su ana kadar basima bisi gelmedi xd
tissot 1
swatch 2
3. olarak smart casuala diesel modellerini yakistirabilirim f/p urunleri olmasa da. linktekiler kotu geldi dostum. bi de begendigin model kodunu arat fiyatdegisebiliyor. gozune kestirdigin bi tarzda emin ol 2-3 modeli icin saatci gez ya da iade etmeyi goze alip satin al. 1000liralik dandik markalarla hem kaliteyi dusurup hem de parandan olmamani tavsiye ederim
29k

Gizlenmistir. Genelde gizlerler yani. Sag tikla unhide tikla

ilgili alana tıklayıp yukarıdan veri>veri doğrulama

Muhtemelen Liste seçilidir, alttaki kaynak kısmında da nereden çektiğini gösterir

Pivot tablo. Mobilim detayli anlatma sansim yok.

1- o pattizler ön pişirilmiş. lezzet farkı da kalitesine göre evet var. yani evde yapıp uğraşsan daha iyi yaparsın da, aynı veya benzer eforla donmuş pattiz lezzetine ulaşamazsın.(tabii iyi bi donmuş ürün aldıgını dusunerek)

2- bütün olayı sıcak hava döndürmek olan bir alet için, evet verimsizlik yaratır.

@floydian, yani o patatesler, içinde palm yağı olan, bazı E bilmemkaçlar bulunan ve piyasada kızartma yağı diye satılan bir çeşit yağın içinde cossss diye bir miktar kızartılıyor.

O halde bizim airfryer ile yağsız kızartma yapacağız gayret ve hayalimiz masal olmuyor mu?

1. evet var. o tadı yakalamak patatesin cinsine baglı. mesela agria cinsi patates alırsan airfry ile çok rahat sapsarı patates yaparsın.

2. pişirme kagıdı etkiliyor baya. pişirme kagıdını katlayıp del-geç ile delikler açabilirsin.

yağsız kızartma diye bir şey yok ne yazık ki. airfrey biraz sahte bir "sağlık" algısı ile pazarlanıyor. yağı asıl zararlı yapan 180 derece üstüne çıktığında ortaya kanserojen bir şeyler.

açıkçası, sadece patates kızartması veya başka kızartma için airfryer alınmaz.

yine zararlı ama en az zararlı pattiz kızartması şöyle olur,

pattizleri haşlarsın, sonra sıcağı sıcağına yağla iyice karıştırıp fırına dizer turbo modda pişirirsin. airfrey'a patatesi direkt çiğden attığından bin kat daha iyi patateslerin olur.

Türkiye'de fiyatları çıldırmamış bir şey yok ki, misal peynir fiyatları da çok çıldırdı, yurtdışından ucuza halledebileceğin bir şeyse tabii ki öyle yap.

yurtdışından dönerken almak mantıklı. öyle bir imkanım olsa tel, pedal, enstrüman vs ihtiyaçlarımı o şekilde karşılamayı tercih ederdim. ancak nadir de olsa bazen güzel kampanyalar olabiliyor. 9-10 ay kadar önce schecter markalı bir gitarı thomann fiyatından 750 lira daha ucuza aldım dore müzikteki bir kampanya sayesinde.

tr’de fiyatları çıldırmayan bi şey yok yazıcaktım ki yazılmış :) ben liste yapıyorum, yurtdışına çıktığımda topluca alıp dönüyorum.

trde bazı şeylerin fiyatı dışarıya göre daha uygun, bazı şeyler daha pahalı. imkanın varsa tabii ki dışarıdan al gitsin. ben mutlaka gideceğim yerlere göre araştırma yapıp daha ucuzsa gittiğimde oradan alıyorum.

Türkiye'de şu an Türkiye'de üretilmeyen ürünlerin yüzde 99'u yurtdışına göre daha pahalı.

Kiyafet, peynir, ekmek dışında yurtdışından almak her zaman daha mantıklı artık.

Ben bunu uzun uzun yazacaktim da vaxgectim. Hatta 2. El piyasasi diye soru sordum ben de dun.

Yalan soylemis, elektrik gitarin ustunde yuzde 10 gumruk, yuzde 3,4 de ilave gumruk vergisi var. Otv yok. Kdv 18.

Fena sapliyorlar demek oluyor bu.

Geçtiğimiz sene fena halde vergi gelen şeylerin içinde akustik ve elektronik müzik aletleri de vardı. Bi de kur binince işin içine garip fiyatlar çıkıyor. Bi de bazı markaların (öhhö YAMAHA) akıl almaz türkiye fiyatları var almanya fiyatını euro'dan direkt tl'ye çevirdiğimizde çıkan sonucun 3 4 katı falan fiyatlar söyleniyor burada sebebini kimsenin bilmediği bi şekilde. Sonuç bu.

Thomann'da genellikle vaziyet böyle vat falan olmadan direkt alman biri alıp size getirebiliyorsa türkiyedekinden çok daha ucuza gelmiş oluyor. Çok nadir markaları arturia, behringer vs aşırı fark olmadan mantıklı farklara buradan alabiliyoruz.

En azından keriz gibi hissetmemek için thomann türkiye karşılaştırması yapıp buradaki fiyatının gerçekten makul olduğunu düşündüğünüz bir enstrumanı yalnızca kur çılgınlığı ile alabilirsiniz ya da çare almanya elden getirmek. (o da gitar ufak synth vs gibi taşınabilecek şeylerse)

gül ağacı klavyesi olan gitarlara ek vergi alındığı söylentisi yıllardır var ama gerçekliğini bilemiyoruz. (çevre koruma bilmemnesi varmış diyorlar)

Müzik aletlerine 2020'de bir ek vergi geldiğinden bahsediliyor ama yine nedir iyi araştırmak lazım. Azaltılarak bitecekmiş ama Türkiye'de bunun mümkün olduğunu sanmıyorum.
dar.vin

Bu sektörde adamların tedarikçilere taahhütleri var. Genelde Türkiye'deki lisanslı ithalatçılar, lisanslı dağıtıcılardan alıyor ürünleri. Gidip mesela fender markasından almıyor mesela, onun yerine toptancıdan alıyor. Büyük markalar tek tek her ülkede satıcılarla uğraşmak yerine, tek bir ana dağıtıcıya veriyorlar ürünleri. Onlar dağıtıyor dünyaya.

Bu dağıtıcı firmalar da paket teklifler veriyor. Diyor ki sana 30 tane enstrüman markasının yetkili satışını veriyorum. Ama yıllık atıyorum minimum şu kadar teminat isterim, ya da şu kadarlık ön ödeme alırım.

Türkiye'deki firma da bu satış teminatını tutturmak için 1'e aldığını 10'a satıyor ki o parayı çıkarabilsin.

Enstrüman zaten az satılan bir şey. ABD'de, Almanya'da leblebi gibi enstrüman satarsın. Türkiye'de satamazsın.
Zaten türkiye'de çok müzik meraklısı insan yok.
Olanın da çoğunun böyle bir hobiye ayıracak parası yok.
Yılda kaç kişiye orijinal amerikan fender, Gibson satabilirsin?

Vergi ya da kur falan değil yani mesele sadece.

Kurun şöyle bi etkisi var. 1000 dolarlık bir gitar, önceki sene 8000 TL'ydi, şimdi 19.000 TL.
Haliyle geçen sene alabilen adamların bazıları şimdi 19.000 veremiyor.

Atıyorum geçen sene yılda 30 kişiye 1000 dolarlık bir gitar satan dükkanı. 30000 dolar kazandı.
Bu sene o 30'un 10'u alamayacak 1000 dolar veremeyecek gitar belki.
Adam yine 30.000 doları tutturmak için 20 kişiye 1500 dolardan satmaya başlıyor bu sefer.

evet biraz boyle ve satamiyorlar bence. ya da "ya tutarsa" mantiginda. herkesin elindeki mal degerlendigu icin kar pesindeler. 300e almis 3-5 ay sonra 600e satmaya calisiyo gercekten igrenc bi hayat

kur ve fiyatlardaki dengesizlik yüzünden herkes elindeki malı aşırı değerli görmeye başladı + olarak sırf al sat yapan ciddi bir güruh türedi. bu adamlarla uğraşılmaz, hiç polemiğe girme alabiliyorsan sıfır al tabii.

benim gözlemim (en azından kendi takip ettiğim ürün kalemleri özelinde), satıcı sayısı baya baya azaldı. insanlar ellerindeki ürünleri satmıyorlar artık, böyle olunca da ortalık satıcılara (al satcılara) kaldı. e onların da fiyatları yüksek. eskiden de vardı bu tipler ama ilanların arasında sırıtmıyordu, şimdi sadece bu tarz ilanlar kaldı geriye.

millet de haklı, elindekini satsa bir üst modeli alamayacak. satayım dese eline geçecek para bir halta yaramıyor.

valla bence bunların çoğu al satçı da değil ama bilmiyorum. öyle bile olsa bu işten para kazanıyorlarsa vay bu ülkenin haline.

bak hocam şu entryi yazmıştım geçen mesela aklıma geldi (bkz: dolap.com/@roket adam) yani 40 yıl düşünsen böyle bi para kazanma yöntemi aklına gelmez ama yapılıyor yani.

Turkiyenin neredeyse hepsinin mini cakal olmasi, bencil olmasi. Gitarla amfiyle ilgisi yok. 2. el urunle bile ilgisi yok. Birilerinden bir seyler koparmalari mumkunse yapiyorlar.


Pandeminin baslarinda dunyada ekran karti kitligi varken cok net 4-5 bin lira kar edebilecekken insanligim bende kalsin iyilik olsun diye masrafina sattim ekstra aldigim 2. urunu. Adam gitti baskasina satti sonra :)


Genelde hep 2. el bir seyler bakiyodum, ya ayni fiyata ya cok yakina sifirini aliyordum sonra.

***ama istisna ironik olacak ama gitar. Daha gecen sene sifirinin yari fiyatina guzel bir baslangic gitar + amfi alabildim. Baslayip bi kenara atilan hobi urunlerinde bence hala bulunabiliyor uyguna bir seyler

Geçen gün eski tv bakıyorum sahibinden de, evin girişine duvara gömerim fotoları slayt modunda göstersin diye bir projem vardı. Ekranı kırık TV'ye 5k isteyen insanlar var. Hani malın sıfır olur kullanılmamış olur Bir kaç bin tl alta satarsın da bu kadarı düz aptallık. Arabasının değerini günlük takip eden, oo değeri artmış diye sevinen tipler bunlar. Ekonomi de bilmiyor dayak da yememiş ne yapacaksın.

Eger gonderen amazon ise orada yazandan odeyecegin net tutar.

Eger gonderen amazon degilse zaten sakin satin alma.

Amazon senin adina ithalat yapmiyor, amazon us, amazon tr'ye ihrac yaptigi icin senin bi yukumlulugun yok

@floydian

Şöyle bir şey buldum(aşağıdaki link). Buradaki Estimated tax to be collected satın aldıktan sonra değişebiliyor yazıyor. Yani ben öyle anladım.

www.amazon.com

Bu arada ben Amazon TR'de yurtdışı satışlı bir ürün al-mayacağım. Doğrudan Amazon US'dan alım yapacağım. Yine de şu söylediğin geçerli mi?

"Amazon senin adina ithalat yapmiyor, amazon us, amazon tr'ye ihrac yaptigi icin senin bi yukumlulugun yok"

Hayır 2111 tl ödeyeceğin maksimum tutar. Büyük olasılıkla siparişten 1-2 ay sonra 40-50 lira da iade alacaksın.

olayı amma karmaşıklaştırmışsın yahu. alacağın ürünün linkini koy kapına kadar gelir mi gelmez mi söyleyelim.

Giovanne ni. Dediği gibi. Çok kez aldım. Böyle oldu

Kapıya gelir bu rakama.

Abi sen niye usa sitesine bakiyosun ki.

Senin ticaretin amazon turkiye ile. Sellerin ne oldugunun bi onemi yok. Isterse uzaydan gelsin. Amazon tr bu mali sana 2100 liraya satti parasini aldi ve sozlesme basladi. Orada kalem kirilimini gormen kafani karistiriyor. Orada sadece "bitonzahmetmasraflari" da yazabilirdi.

yani klasiklerden isterseniz primal fear diyebilirim ama izlemişsinizdir.

geçenlerde where the crawdads sing'i izledim, hoşuma gitti.
tavsiye ederim.

Primal fear i izledim. Diğerini ilk defa duydum bakayım teşekkür ederim.

The game. Begenmezsen gel ozelden kufret.

@floydian the game i izlemeyen de ne bileyim )

the best offer
el cuerpo

Şantaj?

ne bileyim abi en iyilerden birini söyleyeyim dedim listede görmeyince :)

gone girl var bi de aklıma gelen izlemediysen

Witness for the prosecution (1957)

hocam identity filmini öneririm.

Akmareul Boatda

kimse de demiyor ki spoiler diye. Filmin Supriz odakli oldugunu bilerek izlemenin anlami nedir?

China Moon
Above Suspicion (1995)
Bound (1996)

www.google.com

Bence tüm zamanların en güzel filmi.

siemens makine sahibi olarak yanıtlayacak olursam bu makinelerde en çok şikayet konusu kahvelerin soğuk olması. aslında makine 60 derece civarı ideal ısıda kahveyi veriyor ama insanımız 90-95 derece ısıda kahve içmeye alışmış olduğundan soğukmuş gibi geliyor.

Bugün Mediamarkt'a uğramıştım, makinenin fiyatını takip ettiğim için fiyat sorayım dedim zira etiketi yoktu. Müşteri temsilcisi baya bokladı bu makineyi, sütü ve kahveyi soğuk veriyor ve su haznesi plastik dedi. Diğerlerinin su haznesi ise mika diye bir malzemeymiş, çıkarıp gösterdi bana düz sert plastik gibi geldi.

Arkadaşımda da var bu makinadan ve gayet memnun.

Bu makineyi alıp beğenmeyenlerin en büyük nedeni starbuckstaki gibi kahve alabileceklerini düşünmeleri.

aslında makine espresso, americano, coffee v.s. gibi kahveleri çok iyi yapıyor sıcaklığı da gayet iyi.

fakat asıl sorun sütlü kahvelerde oluyor, özellikle dolaptan çıkarılan soğuk sütle latte v.s. yapıldığı zaman hem yeterince sıcak olmuyor hem de süt köpürtücüsü ile yapılmış gibi kıvamı olmuyor.

starbucksin bol şerbetli ve bol sütlü kahvelerine alışık olanlar için makine beklentiyi karşılamıyor.

bende 4346 modeli 2 senedir var, homeofis çalıştığım için aldım. en iyi aldığım şeylerden biridir. kötü yanı kahve bağımlısı oldum.
satmayı kesinlikle düşünmezdim.

+ ipeksi süt kıvamı için ayrı bir süt köpürtücüm var, ara sıra sütlü kahve yapacaksam onu kullanıyorum, makineden espresso üzerine ekliyorum. hatta evde farklı aromalı şuruplar var baya güzel içecekler hazırlıyorum misafir v.s. gelirse.

bende de philips 4240 var, gayet memnunum. sütlü kahveleri biraz soğuk oluyor doğru ama americano, espresso vs gayet sıcaklığı iyi. ben de sütlü kahve pek içmediğim için önemsemiyorum.

(git: 1553458) Daha birkaç gün önce Philips 2200 övmüştüm. Az daha anlatayım.

Biz espresso makinesi bakarken Siemens ve Philips arasında kaldık. Philips 2220 serisi max 15 bar basınçla espresso yapıyor, Siemens EQ700 19 bara kadar çıkıyor. Bu Siemens'e artı. (Gerçi EQ600 de 15 bar, orada eşitler.)
Philips'in içinde Gaggia motoru var, bu Philips'e artı.
Evde kahveyi sütsüz şekersiz içiyoruz, Siemens'in yaptığı 8-9 çeşit kahvenin sadece biri sade, diğer hepsi sütlü. O yüzden bizde Philips kazandı, Siemens'e ne gerek var dedik.

Biz Philips'le çok mutluyuz, espresso bazlı sütlü kahve çok nadir yaptığımız için manuel süt köpürtücüsü yetiyor. (LatteGo'lu makineleri nasıl hiç bilmiyorum, kullanmadım.)
Siemens de eşimin kardeşinin evinde var, onlar da makineden çok memnun ve latte, cappucino falan seviyorsanız çok daha pratik.

Edit: İnanmazsınız, bu makinelerde su sıcaklığı artırılabiliyor.

Bu makineler sütü sadece köpürtüyor mu? Yani ısıtmıyor mu? Neyle köpürtüyor bir şey mi dönüyor yoksa buharla mı köpürtüyor? Buharla köpürtüyorsa süt de sıcaktır, yani çok soğutmaması lazım kahveyi. O kısmı anlayamadım. Biz çok sıcak içmiyoruz zaten ama sade kahve ile sütlü arasında neden sıcaklık farkı var ona takıldım şaun.

sütlü kahveye üşendiğim için uğraşmadım 2220 modeli vardı
espressonun tadı gayet güzel geliyordu, tadını beğendiğin çekirdek bulmak mesele zaten

3 serisinde nasıl bilmiyorum ama öğütülmüş kahve haznesinin plastik olmasını eleştiriyorlar
sağlık veya lezzet açısından ne farkeder bilmiyorum, 200C'nin üstündedir çünkü erime sıcaklığı

aqua clean filtresi varmış. biz zaten arıtılmış su koyacağız içine. bunu kullanmadan da makina çalışıyor mu yoksa zorunlu bir şey mi?

Hmm teşekkürler evet filtre kahve yaparken cihaz içinde unutunca her yanı küf sarıyordu. Bu cihazlarda da erişemediğimiz yerler varsa oralarda oluşabilir gayet tabi.

Ama gördüğüm kadarıyla philips 3000 veya 4000 serisinden sonra bolaştım kanallarını kendi temizleyebiliyor.

atık su ve atık kahve kısımları, süt kabı ve su kabı makinada yıkanabiliyor.

en içinde kalan öğütme ve sıkıştırma parçası da komple çıkıyor diye görmüştüm bir videoda. Onun çıktığı marka model azmış güya.

Bunlar düşünüldüğünde şans verilmez mi?

yukarıda yazdığım gibi 4240 kullanıyorum. demleme ünitelerini temizleme tableti ile arada bir temizliyorum. kalan kısımlar komple sökülüyor, makinede yıkanabiliyor. erişemediğim/temizleyemediğim hiçbir noktası yok yani. önyargılı yaklaşımlara çok aldanmayın.
şu ana kadar en ufak bir küf kokusu vs sezmiş değilim. makineyi yaklaşık 2,5 senedir kullanıyorum.

Şöyle biseye mi kayalım yani o zaman

www.hepsiburada.com

Ya da o tam otomatik philips i alip, ogutucusunu kullanmasak? Toz seklinde de ustten ayri bir yerden koyulabiliyormuş. E o asamadan sonraki parcalar da cikarilabiliyor zaten.

teşekkürler valla güzel bilgiler, aslında amcamın yurt dışında coffee shop'u var ondan da tüyo alabilirim ama o daha devasa şeyler kullanıyor allah bilir onun küçüğünü bile önerse aynı markanın, alamayız burada :D bir ara sormuştum çünkü satılmıyordu bile sanki tr de. O yüzden bizim bütçeler ve vaktimiz şimdilik yetecekmiş gibi durmuyor dediklerinize :/ Şimdi onun basıncıydı oranıydı sıcaklığıydı, sırasıydı, süsüydü.. çok meşakkatli bir yol dediniz gibi.

Bir de X bir işin profesyonelleri zaten altta kalan hiç bir şeyi önermez ki. E normal bir vatandaş da her alanın en iyisini alamaz ki mesela clio alıcam, hayır o araba değil mercedes e binmelisiniz, oyun laptobu alıcam, hayır o laptop değil razer almasınız. Yatak alıcam, tempur-pedic almalısın yoksa taşa yat daha iyi!

Liste uzar gider. Yıllarca bize granül kahve içirdiler. İçtik yani. Ben son 5 senedir filtreye geçmiş bir insanım. Onu bile kahve dünyası, jacobs, tchibo falan alıyorum en fazla. Hostes bi arkadaş vardı kopi luwak almış ondan içiyordu. Bunları görünce senin neyine kahve allahın orta doğulusu diyorum kendime sdjfgh

E askerde bu tam otomatik makinaları yalayıp yuttuk içinin tüm pisliği ile. Ben de otomatlara çok ön yargılıydım içmezdim hiç ama öyle bir durumda tapıyorsun :)

O yüzden şimdilik kötünün iyisini seçsek kafi gibi. Yani en olmadı bi süt köpürtücü alıp filtre kahveden devam edicez.

Bu arada tam otomatiklerin hepsini hijyenik bulmuyorsunuz değil mi, yani o saydığınız markalardan birininkini de alsak bakteri yuvası olur? www.sahibinden.com

Mesela şu videoda temizlenmesini izledim. Aslında öğütücüyü kullanmaz isek idare eder gibi duruyor: www.youtube.com

Philips kullananlar için kafama bir şey takıldı onu sorabilirim; yağlı bir şeyi yıkarken yağ her yere bulaşmıyor mu o kısım bana çok saçma geldi. Yani nasıl temizlenmiş oluyor sağı solu yağlanan bir makina?

O yüzden tam içime sinmeyecek sanırım.

Güncelleme: Cihazı alıp önce içini tamamen batırdım.

Sonra tamamen temizledim. Yetmedi öğütme motoruna kadar açtım. Ona da hava üfledim.

İçine erişim tam, her yeri temizlenebiliyor yani içim biraz rahatladı.

Video şurada düşünen veya kullanan varsa göz gezdirebilir. www.youtube.com

ofiste siemens'in 2 farklı modeli var. gayet iyi alet.

önerim şu olacak, asla filtre kahve gibi bol miktarlı kahve yapmayın.

espresso yapıp üstüne su ilave edin. sonra bi teşekkür alırım.

@floydian, hmm teşekkürler ama gördüğüm kadarıyla zaten americano seçince makine de öyle yapmıyor mu? Bazen verdiği su tam berrak olmayabiliyor, o yüzden mi dışarıdan su koyuyorsunuz.

maneul için hangi modeli önerirsiniz
www.amazon.com.tr
şu çin malı özellik olarak güzel geldi

evet, o kalıntılı sudan gelecek bozuk tadı istemiyorum cunku. kesinlikle fark ediyor en azından bizim ofisteki makinelerde.

faiz oranlarına bakmadım ama sanırım kredi kartı faizleri daha düşük kalmıştı son zamanlarda. ek hesap (kmh - kredili mevduat hesabı aslında) faiz hesaplaması da günlük yapılır. verdiğiniz örnekte 10 günlük faiz işler ve borçtan fazla para girdiği için faiz durur, 15k çıktığı gün de 5k eksiye düştüğünüz için yine günlük olarak fakat 5k anapara üstünden faiz işlemeye başlar.

Hem kartta hem ek hesapta 1.36 gorunuyor bende uygulamada.

O zaman ek hesap daha mantikli sanirim? Artida kaldigim zamanlara faiz islemeyecek sonucta.

Porcupine tree, ahmet kaya, bloodhound gang, 90s eurodance

travis scott, young thug

7 yaşında kızım var, sağolsun onun listesi dışında bir şey dinleyemiyoruz.

Liste garip ama...
Fuat Saka da var gogol bordello da
Pink floyd da var Rihanna da
Black Pink de var barış manço da
Fil Necati de var cem karaca da
Metallica da var panjabi MC de

Daha neler neler... Dünya karması gibi liste :)))

Ben yalnız kaldığımda podcast dinliyorum genelde. Gece uyurken de açıyorum metallicanın herhangi bir konser kaydını mis gibi uyuyorum.

Güneş, Sevdaliza, saturn bar

altın gün

tamino

music.youtube.com

labrinth - mount everest

Mem Ararat çalıyor şimdi. Arada Daft Punk'a geçiyorum.

cecilia bartoli

maria callas

Lera Lynn
Godspeed You! Black Emperor
Johnny Marr
Donald Fagen
Alan Parsons Project
Midlake
Mazhar Alanson
Mor ve Ötesi

bu ürünler sadece ülkemizde yok o yüzden genelde araştırmalar global oluyor.

Zararlı değil abi neden zararlı olsun. Bir ürünün içinde "koruyucu" var denilince direkt "kanser yapar bu" şeklinde algı oluşuyor ama alakası yok. Misal sorsan MSG/Monosodyum Glutamat için de herkes zararlı der ama metabolik olarak zararlı olduğunu gösteren bir tane bile bilimsel çalışma yok.

zararın ölçüsü önemli. ayrıca hükümetler, bakanlıklar filan hiçbir yerde vatandaşın sağlığını düşünmez.

tütün ürünleri de sağlığa zararlı ama satılıyor marketlerde.

burada biraz bilim etiğinin yumuşak karnından yararlanılıyor. Eğer kesin kanıt yoksa, güvenlidir denip geçiliyor. Yediğin ürünün sağlığına etki ettiğine dair bu iki değişkeni %100 ilişkilendiren bir araştırma yapmak da hem çok zor hem de çok maliyetli. O yüzden gıdalardaki katkı maddeleri sağlığa zarar verebilir diyen bir araştırma beklemek biraz iyi niyetli.

Çeşitli araştırmalar var. Mesela işlenmiş et ürünlerinin bazı hastalık risklerini arttırdığına dair bir araştırma okumuştum. Ama eleştirisi çok kolay. Mesela genetik yatkınlık da olabilir diyor. Ya da deney grubundaki insanların aktif bir yaşantısı var mı sorusu geliyor. Hareketsizlik kaynaklı da olabilir deniyor. Bitti gitti.

Atıyorum hazır çorba ürün. Şimdi bu ürünün içinde 10 farklı içerik var diyelim. Süt tozu, glikoz şurubu, aroma verici, iyotlu tuz, domates özütü vs...

Senin bu ürünlerin her birini tek tek farklı kontrol gruplarıyla ölçmen gerekiyor. Mesela glikoz şurubuyla ilgili bir tezin var. Hemen şu soru gelebilir. İyi de belki aroma verici yüzünden bu ihtimal oluyor. Belki genetik yatkınlık var. Belki ürüne koyduğun domateslerin tohumunda bir sorun var. Belki domateste kalan tarım ilaçları ürünü etkiliyor. Senin tüm bu içerikle belki de bir ömür sürecek bir araştırma yapman lazım. Buna kimsenin gücü yetmez. Kimse de bu araştırmaya kolay kolay para ödemez.

alıcı çok deneyemeyecek bi kere. araştırmasını önden yapacak. incelemesi 10 dk falan sürecek max fonksiyonlarını kontrol etmek, kozmetiğini kontrol etmek için.

bir taşıma aracı senin ayarlaman lazım onun sığabileceği kutu, koruyucu bir malzeme vs yani neyse. ev bence mantıklı ama içine sinmiyorsa taşıma için kutu vs ayarlayıp bi yere götürebilirsin kalabalık bir kahveciye falan. ben starbucks'a imac kurup çalışan gördüm. sen de kurarsın garip görünür ama en azından kimse karışmaz.

Yakında tanıdık bir esnaf varsa, en güzeli tanıdığım dükkanda denetip teslim etmek ve alışverişi yapmak.

Çare bulamazsanız ve illa evinizde denetip teslim edecekseniz;

Kadınsanız ve gelen erkekse yanınızda mutlaka bir erkek daha bulunsun sizin yakınınız olan.

Erkekseniz ve gelen kadınsa bu sefer mutlaka yanınızda bir kadın daha bulunsun.

Alışverişi ve bilgisayarı denemeyi videoya kayıt altına alın, gizli olmasın ama karşı taraf bilsin.

Hocam gelsin eve aşağıda biraz sohbet edin.

Tipine bak, para hazır mı vs. onu konuşun, anlaşın. Güven duyarsan yukarı çıkıp bilgisayarı gösterirsin. Güven duymazsan ev müsait değil şu an acil bir şey çıktı deyip vazgeçersin. Ya adamın kabul edemeyeceği bir problem uydurursun (bu sabah ekranda bir bozukluk oluştu kardeş kusura bakma böyle satamam vs.) ya da parayı alma yönteminde yokuş yaparsın. (gel bankaya gidelim parayı yatıralım, görmek için x lira kapora ver vs.)

Adam kapiya geldikten sonra monitor bozuldu, kapora ver vs denmez.

Bilgiaayari evin girisine en yakin odaya/mutfaga vs koyarsin, 5 dk girer dener, parani alir hali tipi duzgunse de bi cay ikram eder yollarsin.

bütün linkleri seç.

ctrl+k basınca gelen menüden sol tarafta link to: kısmından 2. sırada olan place in this document seçip ok de.

Suya geri bırakılsa da balık için o kadar zevkli değil, kanca balığın çenesini parçalayabiliyor denize bıraksan da balık beslenememekten ölüyor, insanların karınlarını doyurmak için balık avlamasını anlıyorum da hobi için yenmeyecek küçük balıklar eziyet görüyor

Yani illa yeni bir hobiye başlayacaksan başka bir sürü var, kuş gözlemi bunlardan biri o da doğa içinde

Hayatım boyunca ısınamadığım şeylerden biri balık tutmak. Küçükken denemiştim ama zevkli bulmadım. Her yerde her balık olmaz. Ben hamsi gibi küçük balıklarla uğraşmak istemem. Palamut gibi sevdiğim, büyük balıklar tutmayı tercih edebilirim. Zevkli olan kısmı gördüğüm kadarıyla yazın gece hava serinken, oltayı bırakıp kamp sandalyesinde oturmak, bir şeyler içmek, sessizlikte dinlenmek ya da birileriyle muhabbet etmek. Balık bahane yani.

İnanılmaz keyiflidir.
Ben istediğim kadar yapamadım, amatör bile denemez bana. Yine de 30-40 defa yapmışımdır.

Hiçbir şey tutamadığında bile yine de inanılmaz keyifli oluyor. Mümkünse yalnız olacaksın, veya en fazla 2 tane kafaların uyuştuğu arkadaşla,
Oltayı attıktan sonra her an, her çektiğinde "acaba balık var mı?" diye bir şüphe ve onun keyfi var. 3 dakikada bir sayısal loto çekilişi yapılıyormuş gibi bir heyecan :)

Bekleme açısından birkaç çeşidi var. Birinde atıyor ve neredeyse hemen çekiyorsun, başka bir sistemde atıyorsun ve balık vurana (veya sen o bölgede belli ki balık yok, biraz daha şu tarafa atayım diyene) kadar aynı yerde kalıyor.

Daha yeni başlarken bir anda bir sürü para harcamanı önermem. Etrafında birilerinin alıp da kullanmadığı oltalar kesin vardır, onlara bir sor. Hem bilgi vermeyi de severler.
Yine de denize gitmeden önce bir balık mağazasına uğrarsın veya olta balığı tutanların çok olduğu bir yerse kesinlikle çapari, misina vs. satan bir amca vardır.

Rasgele :)

Denedim ve bana inanılmaz sıkıcı geldi. saatlerce bekliyorsun olta başında.

çok nadir yapılacak bir aktivite. kafa dinleme etkinliği aslında. pek çok ikamesi var. ben severim ama aramam. şartlar uygun olursa yapmak isterim.

Denizde hiç yapmadım ve bence kalabalık ortamda tadı çıkmaz.

İç Anadolu'da vs. göl balıkçılığı olarak bilinen, sabahın köründe gidip solucan, makarna vb. ile balık tuttuğun ve sessizlikte saatlerce oturduğun balıkçılık baya meditasyon gibi. Nuri Bilge filminde gibi hissedersin kendini.

LG tek tercihim.

samsung, sony, lg. bunlardan hangisinden isteklerime uyan bulursam alabilirim.

evde 11 yasinda bir arcelik ve 12 yasinda bir sony var. ikisi de hala calisiyor.

markadan ziyade model önemli. her markanın amiral gemileri var. daha ziyade modele odaklanın.

donanımhaber forum'ları en doyurucu bilgiyi verir ama kafa da karıştırır. fazla derine dalmadan biraz okuyup bütçenize göre karar verin.

işletim sistemi önemsiz diye düşünüyor insan almadan önce ama aslında önemli.
Android işletim sistemli olanlarda çoğu program oluyor, LG Web OS da çok kötü değil sanırım ama diğerlerinde bazı programlar olmayabiliyor, can sıkıyor.

Bundan 5-6 ay önce Televizyon almak için bakmaya başladım. Aklımdaki "adını bildiğim markalardan biri olan, 75 inç en uygun fiyatlı televizyonu alayım" diye yola çıktım.
Parayı ekranın kalitesine değil büyüklüğüne vereyim istedim. Ama sonunda 65 inçlik LG NanoCell 65NANO916PA aldım. Onunla aynı fiyatta, 75 inç olan ve biraz daha düşük kaliteli olan TV ile yanyana duruyorlardı bir mağazada. Kaliteyi çok önemsemem diye düşünmeme rağmen yanyana durduklarında bana önemli göründü ve aldım.

Sony almak da istiyordum ama daha pahalıya daha kötü bir teknolojisi vardı benim baktığımı zamanlarda.

Herkesin Samsung veya LG almasının bir sebebi var herhalde, çok derinlemesine araştıramadım.

burada yazanları da bir kenara not edin derim.
eksisozluk.com

ben philips'ten şaşmam. panel kalitesi, işletim sebebi vs yüzünden değil, ambilight yüzünden. ama kimisi de hiç sevmiyor o olayı. biraz beklentilere bağlı.

markadan ziyade model seçmek çok daha önemli. mesela ben kesinlikle va panel bakmıştım ilk önceliğim buydu. bazı şeyler ilk önce belirlemen ve asla değiştiremeyeceğin şeyler.

panel boyutu: 55-60-65 kaç inch lazım izleme mesafene göre. bu ilk karar vereceğin konu.
panel tipi: va-ips ikinci konu. va daha kaliteli görüntü verir. ips biraz daha kötüdür ama daha geniş açılarda renkler bozulmaz. yani sağdan bakan soldan bakan da keyif alır. kalabalık aile işidir.
sonrası ise artık inceleme kıyaslama. lg, philips, samsung, sony hepsi iyi tv'ler yapıyor. tcl var bi de yeni girdi piyasaya. yurt dışında budget ürün olarak çok tercih edilir.

sony

ust segment:
-paran varsa sony
-yoksa lg

orta segment
-paran varsa samsung
-yoksa grundig

vestel al geç

Ben LG Oled aldım çok memnunum öyle böyle değil.

Ekran yanığı oluşursa oturur ağlarım o ayrı.

12 sene önce evlendiğimde panasonic plazma almıştım. onun görüntü kalitesi gibisini görmedim ben. mevcutta durumları nedir bilmiyorum.

3 senedir samsung kullanıyorum ve çok memnunum, gerek görüntü kalitesi, gerek hızı, gerekse de ara yüz rahatlığı büyük artı.

bütçenin yettiği bir samsung modelini gönül rahatlığı ile önerebilirim.

ama teknolojinin şans işi olduğunu da unutma.

not: vestelden uzak dur. samsung'u alırken bir vestel mühendisi ile konuştuğumda "abi saçmalama ne vesteli" demişti.

Alabileceğin en üst ekran sanırım LG Oled’ler olur, ama düz tv izlersen yanık olacak mı diye korkarsın (sanırım yazılımla çözdüler)

Türk markalarının yazılım sıkıntıları olabilir ama panel olarak onlar da lg, sharp, vs çıkabilir bir yerden alıp üretiyorlar zira. Philips de kendi panelini üretmiyor ki mesela.

Sony içine direkt android tv yerleştirmişti, öyleyse iş görebilir. Fakat aydınlatma teknolojilerine bir bak atıyorum LG veya Samsung parçalı aydınlatma sunuyorsa o tercih sebebidir (oled gibi piksel piksel değil ama lcd/led gibi arkadan komple aydınlatma da değil) sanırım qled falan diyorlar ona bir bakarsın.

TLC'leri de bir araştır derim. LG aldım ben. Ama aklım TLC'de kaldı. F/p ürünleri gibi duruyorlar.

the skin i live in
the lobster
kynodontas

@black holes in the sky "The Lobster"ı ve "Kynodontas"ı izledim. Lanthimos bana çok didaktik geliyor. İlginç mesajları insanı bayarak vermekten zevk alıyormuş gibi bir hali var. Bense sadece izledikten sonra değil, izlerken de zevk alabileceğim bir film istiyorum açıkçası. Diğer filmi ilk kez duyuyorum ve bakacağım. Çok teşekkürler :)

Nightcrawler
Uncut Gems
Good time
Locke
Eastern Promises
In Bruges
The Ligthouse
Knives Out

planet of the apes. 1968 yapımı olan. sararsa devam filmleri de var. ilkinin yanında sönükler ama güzeller.

modern reboot'u da var ama orijinal 68 yapımı olan mutlaka izlenmeli.

@floydian izledim ama teşekkürler. Çok iyi bir seçenek olurmuş gerçekten de.

@su içilen bardak, Knives Out hariç hiçbirini izlemedim. Knives Out sarmamıştı doğrusu ama yazdığın diğer filmlerden umutluyum. Nightcrawler özellikle ilgimi çekti. En kötü ihtimalle Jake Gyllenhaal hatrına izlenir. Teşekkürler.

"Mümkünse görselliği ile ön plana çıkan" şunu okuyunca aklıma ilk gelen film bu oldu

www.imdb.com

imdb’yi bırak letterboxd’a bak.

imbd top kaçta bilmem ama görsellik denince The Secret life of Walter Mitty, ama başlarda sabretmek lazım, bu ne yaa klasik Ben stiller, Adam sandler vb tayfanın romantik komedisi bu be demeden izlenmeli, özellikle filmin ikinci yarısı başka bir şeye evriliyor.

the fountain izlemediysen

Görselliğiyle ön plana çıkmasa da ilginç konusuyla bence harika bir film: strange days

www.imdb.com

gorselligiyle on plana cikan denince benim de aklima ilk the fall gelir. izlemediyseniz kesinlikle tatmin edecektir. bir de istemsizce pleasantville geldi aklima. belki sarabilir sonucta gayet degisik bir film o da :) izlemediyseniz tavsiye ederim ikisini de.

@yazdonumu ve @in vino veritas, ilk izleyeceğim filmi siz seçmiş oldunuz. The Fall artık nasıl bir filmse, görselliğini sahiden yere göğe sığdıramamışlar. Çok meraklandım doğrusu. Sağ olun :)

@veritaslibertas Aronofsky'nin The Fountain hariç bütün meşhur filmlerini izledim galiba. İlginç bir yönetmen ama çok fazla gore (bu nasıl çevrilir bilemedim) element var filmlerinde. Hiç o kafada değilim. Kafaya matkap sokmalı, vücudunun yarısına asit dökülmeli, bağırsağa kadar dildolu sahne izleyesim yok. Yine de bir kenara not ettim. Teşekkür ederim.

@onemoremile ve @pispinti her ikisini de ilk kez duyuyorum. Çok teşekkürler.

eXistenZ
Haute tension
Gothica

Biriyle telefonda konusurken o kisinin cvsini koyarsin onune ve 30 sn sonra o cvden sorular sormasini istersin. Hemen ardindan bu olay komple bitince de excelde bi tablodaki bilgileri belli bi formata getirmesini istersin.

Bence boyle bi sey

iyi de multitasking geyigi kaldi mi ki, cok eskilerdeydi o. Modern isveren multitasking istemez. Isini ufak parcalara bol, onnundeki parcaya odaklan ve bitir, ondan sonra baskasina gec ister. Multitasking demek dikkatini bolup iki isi de yarim yapmak demek.

Mesela ben bir toplantiya katilim gosterip ayni zamanda baska birilerine email yazamam. Insanlari buyuk cogunlugu da yapamaz, yapmaya da ugrasmamali.

Bana göre olay multitaskingten öte multi taski yonetebilme ve stresi kaldirma.

Misal bana acil is geliyor. Deadline soruyorum, ona göre günlük is yüküme bakip söylüyorum. Sıkıntı yok stres yok.

Bir çalışanım var. Normal akış dışında bir is olduğu an dağılıyor. Stres oluyor, yönetemiyor. Oturup ne isi var ne yapabilir neyi yapamaz yardim etmem gerekiyor.

Multitasking yapmanın artık mantıklı gorulmedigine ben de katılıyorum. Bu sebepten böyle bakıyorum olaya artık.

Aslında tam da logisticsmanager ‘ın söylediği gibi bir durum. Yani mesela aşçı alacak olalım. Adama sadece kek yaptırmayacağız, aynı zamanda poğaça ve kurabiye de yapacak. Hepsinin pişme süresi de farklı. Bir yandan kek çırpsın bir yandan hamur yoğursun gibi bir beklenti de yok ama, kek fırındayken başında pişmesini beklemesin de bu arada poğaçayı da fırına sürmeye hazır hale getirmeyi , mayalanma süresini hesap etmeyi, kurabiyeye girecek çikolatayı sipariş etmek için satış departmanıyla görüşmeyi akıl etsin, gibi.

X konusuda konuşup y konusuda mail yazmasını iste, bunu beceren insanda saf multitasking alışkanlığı vardır.

bilimsel olarak aciklandigi uzere multitasking mumkun degildir. birden fazla islemi hizli yapmak vardir.

Vitaminler bile takılıyor. O her türlü takılır.

Amazondan alirsan sorun olmaz. Onlar bir sekilde geciriyor zaten gecmeyecek seyi gondermiyorlar.

Dogal secilim yapiyor. Mama aldigini ogrenmis oyle yaptikca.

Oyun oynamak istiyor. Mi'lerken sırt üstü yatıyorsa da sevilmek istiyor.

Sev beni besle beni simart beni miyavlamasi galiba o.

yetişkin kedilerin hiç miii'ledigini görmedim muhtemelen daha yavru? bizim de arka bahçede var 1.5 aylık sanırım ve aynen bu şekilde mii'liyor beni görunce, her gece mama veriyorum diye alıştı sıpa :) bazen teşekkur, bazen mamam nerde, bazen ellerin boş durmasın kafamı okşa anlamına geliyor bence :D

devaminda baska ozne oldugu icun.

Çünkü george burada cümlenin nesnesi.

"George'a" hayranlık duyuyorsunuz. Özne sizsiniz, george nesne.

soruya cevap vererek de bulabilirsin kafan karışırsa.

kime hayranlık duyuyorum dediğinde ne cevap verirsin? him. o yüzden whom diye düşünebilirsin.

eksisozluk.com

aslında burada yanlış kullanılmış.
"who/whom" burada "person" ile bağlantılı. o yüzden "who" olması gerek.

ama "I like George whom I admire very much" deseydi, olurdu. diğer arkadaşların açıkladığı gibi George'un cümle içindeki konumu ile ilgili.

@lesmiserables
Örnek cambridge university press raymond murphy kitabından. Yanlış olacağını düşünmüyorum.

Aynen oyle daha duzenleyemediler. Isin icinden cikamadilar belli ki.

daha düzenleme yapılmadı.

Avmde flo, deichman falan bulursun.

A city veya nata Vega

Nata Vega

avm'ler yok iken Kızılay'da Ülkealan Pasajı vardı, hala da var ama ne durumda bilmiyorum... avm kadar çeşitlilik olmasa da belli bir marka modelin en uygun fiyatı için bir bakılabilir.

nalburdan boru al kısa olsun, çakmakla eritip çatlak su borusunun etrafına döküp sor, en koalyı bu, son gelen usta böyle yaptı bana para da almadı

Boru demir mi plastik mi?

Floydian
Plastik boru eski bahçe borusu

Google'da çamur bant diye aratırsanız, işine yarayacak ürünleri bulabilirsiniz.

Yapışkan bant değil de plqstik yapıştırıcılar var nalburlarda. Aynı borudan bir parça al dikine kes önce çatlağın üstüne sonra kestiğin parçanın içine sür parçayı boruya geçirip üstünden telle iyice sık kuruyunca tamamdır

Gider borusu mu? PVC olan, yoksa pprc temiz su borusu mu?

Gider borusu ise parça kesip yapıştırıcı ile kuru iken yapıştırıp yama yapabilirsiniz. Yapıştırıcın piyasa adı Tangit'tir ama aslında bir marka o, siz tangit dediğinizde o işi yapan herhangi bir markayı verirler.

PPRC boru ise yapıştırma vs yöntemler basınca dayanamaz, çatlak yerden kesip ek yapılmalı.

iç mimarlık. kız ortamı yaparsın.

Çok yüksek puanın yoksa en azından bölümden bağımsız iş yapabileceğin bir şeyler yaz.

Atıyorum gastronomi, diyetisyenlik, fizyoterapi vb. gibi.

o kadar tuttuysan, tutmaya devam et.

bırak kalsın 5 yıl sonra bak tekrar.

Eder.

Etmez :)

Ayan beyan paylaşılmış bi şey beni rahatsız etmezdi sanırım. Gizli değil saklı değil yanaktan bir öpücük ve sosyal medyada paylaşılmış. Ha öncesinde ne gibi paylaşımları vardı bilemem ama bu kadar bilgiyle tatlı bi dostluk der geçerim.

kadin oldugum icin etmezdi sanirim ama erkek olsam rahatsiz olurdum :)

Sevgilimin genel durumuna bağlı. Böyle aşşşırı samimili, fiziksel temaslı karşı cins arkileri zaten varsa sorun etmem ( öyle biriyle olmam aslında xd). Yok normalde öyle aşırı cana çyskın diilse garipserim hoşuma gitmez

öpmekten kastın yanağa buse kondurmaksa evet ederdi.

Herif gay değilse eder

Eder. @amanustumegeliyorlar +1

etmez.
genel tavrı öyledir ya da arkadaşlarıyla fazla samimidir etmez ama herkesle mesafeliyken gidip onu öptüğünü atmıştır o zaman garipserim herhalde. böyle deyince de ayrıcalıklı sanmayayım diye önüne geleni öpmesi gerekiyor gibi oldu. öyle de yapmasın tabi(:

Eder tabiki. İgrenç bir görüntü. Sevdigim kadın bunu yapsa külahları değişiriz. Ha ciddi düşünmüyorumdur eglencelik takılıyorumdur o zaman umrumda olmaz

üzülürdüm.

yok artık

Kesinlikle eder.

Eder ya etmemesi de anormal

karidesi nasıl yapacaksın?

Kalamar?

Karides rakiyla güzel olur. Biranin yanında kalamar daha iyi olur.
Karidesin yanında sarımsaklı yoğurtlu bişey güzel olur.

torontoyu izledim güzel seçim çıtırlık film

The Lost City diyorum, çerezlik ve çok komikti bence.

hiçbirini izlemediğim için belki izlemediysen diye farklı öneriler yapmaya geldim:

the other guys
this is the end
idiocracy

The Man from Toronto eh popcorn film işte. İzleniyor.

Ama "profesyonelin yanındaki acemi kişi/polis" bilinen bir formül, daha iyi bir çok hollywood filmi vardır böyle. Jackie Chan'in filmleri vs. Aklıma geldi bak Midnight Run izlesene izlemediysen?

su an duvarlar ne renk ve yeni rengin ne olmasini istiyorsun?

Eger cok keskin bir gecis yoksa renkler arasi 20 litre al once bi ya ucu ucuna yeter ya da ucu ucuna yetmez. Yetmezse gidip az biraz daha alirsin veya direkt 25 al 5i ayri kutuda al kapagini acma lazim olmazsa kenarda rotus icin durur.

Boyayi sen alirsan biraz daha ucuza gelir. Boyacilar en kotu boyayi aliyorlar. Bir de piyasa 1500 ise 1000e boyayan adami tutma. Buyuk ihtimalle boyaci degildir isciligi kotu olur pisman olursun.

Tavan hakkinda fikrim yok

flydian +1, tavan için beyaz tavan boyası var standart. Yanlış hatırlamıyorsam 10kg (veya lt) olarak satılıyor.

Usta gelsin baksın alçı filan işleri de çıkabilir. Şu kadar boya lazım şu kadar bu lazım der gider alırsın

Ben etrafınızdakilerden, mahalledekilerden usta tavsiyesi almanızı öneririm.

Sizin dışarıdan alacağınız boyayı usta beğenmeyip kötü işçiliğine onu bahane edebilir.
Fazla para verseniz bile seçtiğini ustanın işçiliği kötü olabilir.

İstanbul'da yaşıyorum. Bundan 3-4 yıl önce armut'tan bir usta bulduk ve çok memnun kaldık. Hem fiyatı, hem işçiliği hem de işini hızlı yapması konusunda.

İlk işinden sonra her seferinde onu aradık, söylediği fiyat üzerinden %10-%15 pazarlık yapıp anlaştık. Şimdiye kadar 5 ev boyattık, bir tane de arkadaşımızın evini boyattık. Hiçbirinde sorun olmadı.
Düzgün bir ustaya rastlamanızı dilerim,

Robot süpürgelerin çalışma sistemi var ya.
Önce çepeçevre kenarları hallediyor. Sonra tarla sürer gibi, bir kenardan başlayıp birbirine paralel yürüteceksin.
Ama hep sakalın çıkış yönünün tersinden gideceksin.

Bu aletlerde hep terse alman lazim dendigi gibi. Bir de cok fazla bastirmadan ve cok hizli olmadan. Calisma prensibi icin bi video izlersen kafanda daha rahatt oturur. Sans da var tabii tek tuk kalabilir kontrol etmen lazim.

güneşe koyularak?

Aflatoksin üremiştir onlarda, markalı olmayan, taze olmayan özellikle rutubet görmüş baharattan uzak durmak gerek.

Yok ya bagdat marka toz sarimsak ve sogan. 1 haftada falan nem yaptilar. Gunese koyayim iyi fikir.

baharat kavanozlarının içine 5-10 pirinç tanesi atın.

Attim ama o kadar nemlenmeden sonra ise yaramadi. Belki daha onleyici olarak ise yarar

Baharatlar buzdolabında muhafaza edilmeli, araştırmalar baharatların küflendiğini ve bunun sağlığa ciddî zararı olduğunu gösteriyor. Küflenmiş baharatın dönüşü yok.

Hurriyet emlak abonelik ve listeleme vs ucreti. Ev gostermeye kullandigi aracin bakii yakiti vs.

Sahibinden.com üyeliği olmazsa olmaz, artı olarak araç yakıt ve giderleri +1

daha çok firmasal ödemeleri kastetmiştim.. :)
(herhangi biri varsa) meslek odasına şu kadar, esnaflar odasına şu kadar, ticaret odasına şu kadar, vergi olarak şu kadar, belediyeye şu kadar gibi..

Oda ücretleri yıllık 300-500 TL, odasına göre, ortalama. Belediye ruhsat giderleri de kayda değer değil, belediyeden belediyeye değişir. Benim belediyem yıllık 280 TL mi ne aldı ruhsat harcı için bu sene.

Vergi ise tamamen göreceli, kestiğin fatura ve yaptığın resmi ciroya göre değişir. Neredeyse piyasanın tamamı kayıt dışı olduğu için pek bir kayda değer vergi çıkmaz.

Bekle hocam yillarca odemeyen bile kazancli cikti sen bir iki hafta odemedin diye bir sey olmaz. Zaten baska caren de yoktur su an odeme yapamazsan sasirmam sistem izin vermeyebilir

Sanıyorum turizm sektörü için daha düşük maliyetli fason üretim yapan bir marka. Piyasaya doğrudan mal vermiyorlar galiba. Direk turizme satış.

edit: direkt olacak tabii ki.

Her sey dahil otellerde bahsi gecen "yerli icki" icin kullanilan daha ucuz ve dusuk kalite icki.

bir hayvan sahibi olarak bazılarına belki kalpsiz gelebilirim ama kedim var çok seviyorum ancak böyle bir durumla karşılaşsam ömrünün biz insanlara göre çok daha kısa olduğunu, ona zaten dışarıdakinden çok daha iyi bir hayat sunduğumu kabul eder ve son günlerinde anlamlandıramadığı bir acıya maruz bırakmamayı tercih ederdim. ne mutlu ediyorsa öyle yaşatmaya çalışırdım. bence biz hayvanlara onların bize olduğundan daha bağlıyız o yüzden o zorluklarla daha uzun yaşatmaya çalışmak biraz bencilce geliyor.

İzmir'dekinde hasta kabul ediyorlarsa veteriner fakültesine götürün. Ankara ve İstanbul'da var.

Bu soruyu ben de düşünmüştüm ve arastirdim;
Köpeklerde kanser tedavisi tedavi yerine ömür uzatma olarak geçiyor.

Bu noktada hayattan alacağı zevki düşünmek lazım. Sizinle 1 sene daha yaşayacak ama kusacak, ishal olacak, normal yasayamayacaksa ne önemi var? Sonuçta köpeklerde hayat bilinci diye bir olay yok yani, orada sizin isteginiz var.

Bu sebepten ben kendi köpeğime yapmam diyorum. Onun yerine hayatini kötü etkilemeyecek yere kadar giderim, bol bol en sevdiği şeyleri yedirir en sevdiği şeyleri yaparim ve zamani gelince de uyuturum.

köpeğimi kanserden kaybettim bir kaç yıl önce. kemoterapisi olmayan bir türdü hatırlamıyorum ismini. iki defa ameliyat oldu, ilkinden sonra 6 ay kadar sıkıntı yoktu, sonra tekrarladı. ikinci ameliyattan iki hafta önce bulunduğu durumda ben olsam ne isterdim diye düşünmüştüm. ötenazi isteyeceğime karar verdim; ama hala ameliyatta umut var idi. bu yüzden ameliyat öncesinde 1 ay kadar sürekli ameliyata hazırlık (24 saat çalışan veteriner bul, sabah 5te kalkıp serum takviye vs yaptır). Kanser dokusu kandaki glikozu sürekli tükettiği için sürekli şekeri düşüp yığılıyordu, baldır saf fruktoz(ya da başka bi şeker hatırlamıyorum) yedir.

Ben o durumda olsam hasta olduğumu ve hastanede tedavi gördüğümü anlayabiliyorum ama onun için sürekli bir korku, gerginlik, zulümdü. Birden yığılıyorsun korkuyorsun anlayamıyorsun vesaire. Tüm bu süreçler için uğraşmamış olsaydım vicdan azabı çekerdim, bunu biliyorum. Nihayetinde masada kaldı. Masada kalacağını bilseydim az ama öz birkaç gün geçirtirdim. Yani tedavinin başarı şansını araştırmak ona göre karar almak lazım.

E sigara cozuyor benim icin bu sorunu

nikotin sakızı işe yarıyor

son denememde ilk hafta çok zorlamıştı. (3,5 sene geçti)
önce kendime söz vermiştim 15 gün her ne olursa olsun içmeyecektim.
her kriz vurduğunda buz gibi suya sarılmıştım. psikolojik mi bilmiyorum ama krizleri hafifletmişti.

kesinlikle nikotin bandı kullanın, sigara ataklarını rahat atlatırsınız.

@lazpalle +1

soğuk su hakikaten çok iyi geliyor.

1 hafta 10 gün eşiğinden sonra, işler daha kolay oluyor.

ama sigaraya hiç başlamamış olmakla - sigarayı bırakmak aynı şey olmuyor ne yazık ki.

beyninizin bir lobunda küçük bir parça halinde o sigara kalıyor. mesele biraz da alışkanlıkları törpülemek, yemekten sonra, neşede, sinirde, otobüsten indiğinizde, parkta, tatilde her yerde için soğuk suyunuzu bir süre.

detayları bilmiyorum ama ikisinden çankaya üniversitesi oldukça dandik duruyor.

Hocam radikal bir öneriyle geleceğim ama şimdi çankaya üniversitesine yılda 110000 TL vermek hadi bursla 60000 oluyor yaklaşık.

Aynı paraya Polonya'da falan neredeyse varşova teknik üniversitesine (ilk 500'de)
falan kaydolabilir. Ya da çekya'da.

En azından AB üyesi bir ülkenin diploması bir de polonya çekya gibi ülkeler bilgisiyar bilimleri ve mühendislik konularında fena değiller.

bu ülkelerin yaşam maliyetleri de düşük, bir de öğrencilere çalışma izinleri sağlıyorlar falan. Yani okul parası ödendiği sürece yaşam maliyetlerini çıkarabilir.

Özellikle çekya'nın oyun endüstrisi falan bizden daha iyi durumda olduğu için bu konuda istihdam ve uluslararası iş tecrübesi anlamında fırsatları daha iyi olabilir.

Türkiye'de bilgisayar mühendisliği okumanın gerekliliği zaten tartışmalı bir konuyken, bir de orta karar okullara bu paraları harcamak mantıklı gelmiyor. Ama bu benim görüşüm tabii.

Akademik kadrolarini karsilastirdiginiz zaman ted universitesi bayagi onde cankaya universitesinden bilgisayar muhendisligi icin.

Araştırma görevlilerini çıkardığın zaman Çankaya'da 9, TED'de 7 tane hoca var.

Bu kadar az kişiyle nasıl tüm dersleri verebileceklerini iddia ediyorlar aklım almıyor. Bir de bunun üstüne bi ton para vereceksiniz falan.

Karşılaştırma açısından, ben okurken bizim bölümde 40'a yakın hoca vardı. Yani zaten 30-40 tane ders var, her derste uzmanlaşmış en az 1 hoca olması için bu kadar adam lazım.

@anten'in yurtdışı önerisi cidden mantıklı görünüyor.

Edit: bari verdikleri dersleri karşılaştırayım dedim. TED'in sitesinde yazmıyor hangi dersleri verdikleri. Çankaya'da da matematik derslerini doldurmuşlar programa, çünkü dediğim gibi bilgisayar derslerini verecek kimse yok. Toplam 15 tane bölüm dersi var, bir senelik eğitimi 4 seneye yaymışlar :/

Özel üniversitelerin neredeyse hepsi aynı. Bilgisayar mühendisliğinde de okul pek önemli olmuyor. Hoca kalitesine bakmak çok yanlış, bizim gibi bir ülke için. Çünkü akademi çok kötü bir halde. Tr'de profesör olmak çok kolay. Öyle "bu hocalar yurtdışında yükseklisans-doktora yapmış" diye gözünüzde boyanmasın.

Bu iki üniversitenin öğrenci topluluklarını ve yatay geçiş,çap olanaklarını ataştırın. Bölüm hocaları öğrencilerin yarışmalara, projelere katılmalarına katkı sağlıyor mu bunu konuşun. Hangi ünide devam zorunluluğunda sorun oluyor, hangisinde olmuyor. Öğrencilerin stajlarını yapmaları için üniveriste ya da bölüm hocaları referans oluyor mu. Aşağıda linkini bıraktığım gibi üniversitelerin öğrenci topluluklarının sayfalarından da bilgi alabilirsiniz.

instagram.com

instagram.com

Eğer okul notlarını yüksek tutup, daha iyi bir üniversiteye geçiş yapma düşünceniz varsa bu geçiş yapmayı düşünebileceği üniversitelerin kurumlararası yatay geçiş sonuçlarına da bir bakın.

monster al geç

harici monitor varsa masaüstü toplamak daha mantıklı olmaz mı?

zaman zaman mobil de olmam gerekiyor o yüzden laptop daha iyi bir çözüm benim için.
monster markası maalesef güven vermiyor bana.

anlıyorum ama 20k'ya 5 sene oyun sorunu yaşatmayacak bir laptop yok ne yazık ki o yüzden demiştim. en fazla rtx 3050'li bir cihaz alınabilir.

www.youtube.com

god of war gibi iyi optimizasyonu olan bir oyunda bile sonuçlar bu şekilde.

Hizmet kalitesi şehre, konuma göre değişiyordur belki, bilmiyorum. Ancak yıllardır kullanıyoruz ve memnunuz. 500 mbit değil.

Superonline fiber 3 sene kullandim 2 farkli konumda cok iyiydi. Su an kablonet kullaniyor ve agliyorum

9 senelik superonline fiberliyim. geçilir diyorum.

Kapatmak istediğimde fax çekmemi istemişlerdi benden, işi yokuşa sürmeleri ve iki günde bir aramaları dışında internetlerinden memnundum

Ben cok uzak kaldim bu konulara ama 18-20 bini bini var derim.

Ben böyle durumlarda sıfır fiyatını hesaplayıp 3'te 2'sinden ilana koyuyorum, genelde aynı gün satılıyor. Yani işte üstüne pazarlık payı falan ekleyip ayarlarsın, ona göre rahat satılır.

Tek sıkıntısı 1080 ekran kartı. Yani performansı biraz daha düşük ama 3060 falan çıktı artık, bundan çok daha ucuz, sıfır alacak olsam 1080 almam. Zaten 1080 satan da kalmamıştır artık piyasada. Buradan biraz fiyat kırarsınız olmadı.

Bir arkadaşım düz 1080’i 7500 liraya satmıştı ama ekran kartı krizi bitti mi fiyatlar düştü mü bilmiyorum.

Bende de benzer intelli bir sistem var takipteyim, üç beş aya ben de satacağım.

Issiz kalir.

4 senesine yazik.

İngilizceyi ve yazılım mantığını hallederim diyorsa çevremdeki çoğu -ybs veya mis diye geçer- mezunları güzel yerdeler. Ama istanbulda okudular. Okul önemli. Yatarak geçerse, dersleri çok takmaz ve kendini geliştirmez ise aydında aldığı eğitim ile tutunabilir mi pek zannetmiyorum.

Ama güzel bir ortalama kasar ise sektörde açık var. Yanlış hatırlamıyorsam işletme, veri tabanı ve yazılımı bir arada görüyorlar. Diğer alternatifler daha kötü ise orayı yazsın.

Okul konusunda yorum yapamam ama bolum mezunu bildigim insanlar genelde bankalarin yazilim departmanlarinda yazilim gelistirici olarak calisiyorlar. Bildiklerimden bir kismi da Google, Intel vb sirketlerin yurtici ya da yurtdisi ofislerindeler.

Yalniz benim bildiklerim Bilkent ve Bogazici mezunular, dolayisiyla Ingilizce bilgisi ve okul kalitesinin onemli oldugunu dusunuyorum ben de.

Kendini geliştirirse hem bilişim hem de buna ilgi duymadı diyelim firmaların muhasebe, insan kaynakları gibi alanlarında da iş bulabilir. İşsiz kalır diyebilmek için bomboş mezun olması lazım. Yanılmıyorsam okurken çift anadal ile mühendislik mezunu da olabilir. Diyorum ya kişinin kendinde bitiyor iş bana göre... Okurken boş durmazsa işsiz falan kalmaz bence.

180 binle girilecek okul aöf'den farksızdır.