2 haftaya bölüyorlar çünkü. barcelona - milan, arsenal - münih, porto- malaga da haftaya oynanacak.

maçların yarısı bu hafta yarısı diğer hafta. kura öyle çekildi. ManU maçı hala oynanmadı ayrıca, bugün maç.

Galatasaray - FC Schalke 04 20/02/2013
Arsenal - FC Bayern München 19/02/2013
Milan - Barcelona 20/02/2013
Porto - Malaga 19/02/2013

eskiden öyleydi şimdi böyle yapıyolar bölüyolar maçları

daha iyi değil mi? eskiden sadece iki maç izlerdik, böylece dört maç izlicez. uefa gelirini artıracak ki, drogba ve sneijderin paralarını ödeyelim :)

eskiden gecede 4 maç oynanırdı, aradaki 3 maç kaynardı.
şimdi gecede 2 maç oynanacak ve o 2 maç daha çok kişi tarafından izlenecek.
hem uefa ya hem takımlara ekstra gelir olacak.

şampiyonlar liginde kalan takım sayısı 16 olmasına rağmen uefa avrupa liginde hala 32 takım var, üstelik uefa finali cl finalinda önce oynanır. dolayısıyla şampiyonlar ligi için yeterince boş takvim var. e tabi diğer arkadaşların da değindiği üzere yayın geliri ve heyecanı yaymak için yeterince de yeterince zaman kalıyor.

o kadar çok uzak değil. ama yine de çok uzak. olimpiyatta maç seyrettin mi? ona benziyor.

sukru saracoglu, inonu ve abdi ipekci disinda gitmedim bir yere.

saraçoğlunda en tepeden maçı izlediğini düşün, top ortasahada.
öyle bir şey aşağı yukarı göreceğin :)

ya zevk almasına tabi zevk alırsın. salon güzel bir kere. ben 4 den de izledim 1 den de.
tabi arada seyir zevki açısından fark var.

Mösyö fiyat performans zor iş böyle durumlarda. Minimum fiyat maksimum eğlence almaya bakın, scoreboard da maçı takip etmene yardımcı olur. Ayrıca görürsün yani ama uzağı göremiyorsan biraz zor olabilir. Stadın cok enterasanbı yapısı var 1 kategori pota arkaları bile ( kategorisini salladım en alt sıra oldugunu belirtmek için yazdım) gayet Rahat maç izlenebiliyor. Ama ben en rahat 2. Kategori orta trafta ızlemiştim locanın hemen alt tarafı mükemmel bi görüş açısı var aklında olsun

24 diye biliyorum.

hiç birşey yapmam adam akıllı üniverste okurdum baştan ya da sonradan uğraşmazdım.

şimdiden işleri biraz daha yavaşlatıp acil bi şekilde çalışmaya başlardım. ne ingilizcesiz olur ne alan dersleri olmadan olur.

bu arada hiçbirinde sıfır değilim.
ingilizce'de de sıkı bir pratiğe ihtiyacım var yalnızca, kargaların ziyafetini ingilizce okuyorum şimdi, o bitince de dance with dragons'u okuyacağım. sonra da grinin elli tonu gibi birkaç tane erotik roman okurum. en azından boş kalmam.

aynı şekilde, mhasebem iktisatım falan da kötü değildir, hatta iyidir ama pratiğim yok.

yani, şimdiden bir şeye başlayıp ona odaklanmam lazım. yaz aylarında zaten daha çok vaktim olacağı için günleri alan ve ingilizce derslerine bölüştürürüm.

inglizce

arka planda çalışan sinsi uygulamalara bakılabilir. eğer ekran kartı üst seviyede çalışıyorsa laptopun güç ayarlarından performans modu yerine güç tasarrufu modu seçilebilir. ayrıca ekran parlaklığı azaltılabilir. bluetooth falan kullanılmıyorsa kapatılabilir.

bütün bunlar dışında bataryanın ömründen de gitmiş bir şeyler olabilir. hani pek yapılacak bir şey olmayadabilir, onu demek istedim.

bilgisayarı alalı ne kadar oldu?
Bataryaların süresi zamanla ve kullanımla azalır. Hatta gün gelir en fazla 1 dakikalık bir şarjı depolar batarya...

@ready2strike ben ilk aldığımda güç seçeneklerini değiştirmiştim şimdi hatırlıyorum. en makul ayarlar hangisi yazabilir misiniz? ben o ayarları yaptığımda bilgisayarın kendini bekleme moduna almasından hoşlanmıyordum şimdi de öyle bir şey olmasını istemem. aynı şekilde parlak ekranı da severim. fakat bunlar çok fazla şarj yiyorsa gitmesin tabii.

@enkolaykullanıcıadı 2011de almıştım.

güncel driverları kullanın çift ekran kartlı modeller ise anakarta bağlı olanı asıl seçili bırakın.

bir de şarjı çıkartılabiliyor mu bütünleşik mi?
çıkartılabiliyorsa diğer bahsettiğiniz bilgisayarla değiştirin öyle deneyim.

bataryanız yarılanınca fişe takmayın tamamen tüketip sonra tamamen dolana kadar trickle charge denen şekilde sarj edin, batarya ömrünü uzatan hareketler bunlar.

modelin internet reviewlerini araştırın ve standart batarya ömrünü bulun. arkadaşınızınki 9-cell ancak sizinki 6-cell battery taşıyor olabilir. farkedilmemiş olabilir bu detay. çünkü 2 saat kimi bilgisayarların max sunduğu süre.

bayern münih i al. robben i koy forvete. bak bakalım tutabiliyolar mı...

markaja karşı tek çözüm hızlı futbolcu, üstüne bi de hızlı kontraya seç taktiklerden. ara pas attığında markajdakiler mal gibi kalıyor, hızlı forvet yardırıp gidiyor.

lavezzi var mesela, bu adama 4 lü markajda yapsan tutulmuyo arkadaş. ben bunu gördüm.
robben, messi, alexis sanchez, pato ve tabi ki ronaldo. bu tür adamlara markaj işlemiyo.

reklam ajansları ve yayınevleri olabilir.

web tasarım ajansları da olabilir.
işin ucunda seslendirme olan işlere bak hocam. yani seslendirme ile çalışan sektörleri incele derim.

Yani Google'dan yayınevi ya da ajans isimleri bulup iletişime mi geçeyim? Bir redaksiyon örneği gösterip kendimden bahsederek redaktörlük için iş başvurusunda mı bulunmalıyım?

doğu neye göre doğu?

ben samsunluyum, sürekli olmasa da haftada en az iki üç yapardık evde o ciğeri.

daha kahvaltı etmedim lan ben hem, niye böyle sorular soruyorsun?! :(

doguda derken tum doguda degil ama belli sehirlerde yeniyor olabilir.

mesela siirt'te sabahin korunde buryan yeniyormus baya.

ben diyarbakırda kahvaltıda yeniliyor diye duydum ama emin olamadım.

Sadece doguda degil, güney ve güneydoguda da sabahları ciger yenir özellikle urfa hatay mersin de, hatta buralarda sabah saat 11 :30 a kadar ciger şiş yapan dükkanlar mevcuttur.
Antakyada önce corba icilir sonra ciger yenir sonrada bazen humus yenir

kars'ta yiyorlar..ciğerden başka mercimek çorbası ya da kelle paça içende gördüm.

mersin ve adanada yenir evet. diğer yerleri bilmiyorum ama ciğerciler sabah 5te bile açık olur bu şehirlerde.

her sabah kahvaltıda ciğer yemiyorlar. yani en yakın arkadaşım Diyarbakırlı. çok kahvaltılarına oturdum. öyle standart kahvaltı. tuzlu örgü peyniri, zeytin vs. vardı hep.

bir kere istanbul'da hastane randevusundan önce bi yere gidip "ciğer var mı" diye sormuş. adam sonra "abla sen diyarbakırlı mısın, sabah sabah ciğer sorduğuna göre" demiş.

sabah sabah herkes yemiyor sanırım, ondan. (ben yerim)

istanbul da da yeniyor. mis gibi. ama ciğerin taze olması lazım. aman dikkat.

kavurma yiyen de olabilir.

yeniyor. yendiğini de bizzat gördüm-yedim. et sote falan da yeniyor. kavurma da yeniyor.

Gaziantep'te de yenir ama her gün değil tabii arada sırada olur öyle şeyler. Bi de beyran yeniyor mesela o da salçalı sarımsaklı et haşlaması gibi bir şey basitçe açıklarsam. Bunun dışında bi de kurban bayramında kahvaltıda kebap yenir direk, kurban kesilir et hazırlanır anında öyle işte.

antepliyim ve antep'te yeniyor evet. sabah beste kalkip gidersin. zaten erken saatlerde de kapanir. ama her gun yapilan bir aktivite degil.

Elazig ve malatyada yok. Kavurmali kiymali yumurta en fazla.

ortamını bulursa her şeyi yapar.bulamazsa mal mal takılır 4 yıl.

bence mantıksız.
istanbul bırakılmaz.
hem ankaraya eş üniversite puanlarının hepsi ist de de var.

istanbulda üniversiteye uzak bir yerde oturuyorsan ve ailende eve çıkmana izin vermeyecekse öyle bir bırakılır ki.. Türkiye sadece istanbuldan ibaret değil..ortamını bul "muş" ta bile mutlu olursun.

öncelikle söyle söyleyeyim, üniversite sadece meslek egitimi degildir. bence üniversiteyi aileden uzak yerde okumak insana cok cok fazla sey katar.

ayrica da ankara arkadaslik iliskileri ve üniversite hayati acisindan bir numaradir.

Istanbulu cok iyi bilen, ankarada okumus bir izmirli olarak söylüyorum bunlari.

ben istanbuldan kalkıp kırgızistana gittim, 6 sene orada okul okudum. sonuç? psikopat oldum. ama geçiyor zamanla. birşey olmaz. hayatta tek başına durmak gibisi yok.

ailenle ist'te yaşayacağına, tek başına ankara'da yaşa. ankara çok canlı. hele üni'de ortam yaptıysan giderken epey üzülürsün. ankara'da üni okuyan herkes giderken buruk ayrılır.

ve gariptir, çok büyük önyargılarla geçen sene ankaraya gittim, behzat ç.nin etkisinden midir nedir çok sevdim, kanım hemen ısındı. beğendim yani.

çiğ et olayı yıllar evvel yasaklandı.

çiğ et yok artık.
tadı da gayet güzel yani...

Her yerde gördüğümüz çiğ köftede ET yok.

bu akşam yiyeceğim mesela bak canım istedi

etsiz yapıyorlar zaten cogunu

PATTİZ var :D

Hazır olanlar, dükkanlarda satılanlar etsiz. O yüzden dışarda yerken çiğ et nasıl yenir ki diye düşünmeye gerek yok. Evde yapılan da zaten düzgün yapılmışsa içindeki etin çiğ olduğunu söyleyemez kimse. Pişme kısmını acı biber sağlıyor. İçinde zehir gibi isot olduğu için yoğrulurken o çiğ etten eser kalmıyor.

satılan yerler dışında, evde gerçek etten yapılanlar için baharatla pişti demek doğru mu? baharat pişirebilir mi yani o eti?

arkadaş satıştan bahsetmiyor. neticede çiğ köfte çiğ etten yapılıyor. sen evde sıra gecesi düzenleyip etle çiğ köfte yaparsa kimse yasahhh kardeşim demez.
bunu yiyebilme meselesi ise farkındalıkla alakalı birşey bence. ya da tercih,zevk, mide meselesi. 26 yaşındayım 2-3 yıl öncesine kadar ciğ etle yapıldığını bildiğim halde yiyebiliyorken şimdi tiksiniyorum.
çiğ et lan bu!!1

@jacksor, evet. dışarıda satılanlar ayrı bi boyut. içinde et var veya yko. ama nihayetinde ÇİĞ etten yapılan bi köfte var. ben yedim daha önce, evet lezzetliydi. ama şimdi tekrar yiyebilir miyim bilmiyorum.

çiğ etle yapılanı bulmak ticari olarak imkansız olduğu için çok kafaya takmıyorum. evde yapılanı, hasını bulabilsem de yerim zaten iğrenmeden. ;)
baharatla pişmesi falan da yalan elbette bildiğin çiğ çiğ yiyorsun. bu da her türlü bakteri bilmemne için gayet güzel bir ortam oluşturacağından bilmediğin yerden yememen lazım. sonra uğraşırsın kurttu, tenyaydı.

suşi de çiğ olarak yeniliyor, ikisinide çok severim. kendimden şüphe etmeye başladım

Çiğ çiğ yesen de onca yoğuluyor nihai karşım. Babamdan bilirim, 1-1,5 saat boyunca yoğurur. Nasıl ki amerikalılar az pişmiş veya kanlı kanlı et yiyebiliyorsa bu da yenir.

gerçek çiğ kfte olcak da "çiğ et lan buu" diye yemiycem haa. kiloyla götürürm valla. zaten çiğ de olsa etin tadını almıyorsun ki.

üstelik çiğ köfte de bişey mi etli yaprak sarması yaparken saramadıklarımı lüp lüp atarım ben ağzıma. evet evrimimi tamamlayamadım hala.

çiğ köftenin endüstri haline gelmesi yaygınlaşan fast food kültürünün bir parçası. hamburgere göre daha ekonomik ve daha bizden. işin içinde gerçek et olmadığı için de dürüm döner, adana vs gibi pişirme sıkıntısı ve muhafaza problemi, tabak çanak derdi de yok. yani alıcı için olduğu kadar satıcı için de pratik ve ekonomik.

aşırı yemek seçen birisiyim. ve evet bunu da yemiyorum. neden yemiyorsun diyenlere de "ya kardeşim akıl var mantık var, hem para veriyoruz hem pişirmeden gönderiyorlar" diyorum asfsafsadf

babamın evde tek yaptığı yemekti. yağsız kıyma kullanırdı, çiğköfte için özel çekilmiş. baharat ve yeşillik konusunda da çok titizdi, kavga çıkartıp tadımızı bozacak kadar.

şimdi ne kadar harika yapardı diyip öğlen vakti sizleri üzmek istemediğim için bir şey söylemiyorum :)

pek öyle kırocan bir durum olmadı bizim için zira emek isteyen ve her zaman yapılmayan burnu yukarıda artist bir yemekti. kendimi hiç de öyle yamyam gibi de hisstemedim. şimdilerde dışarıda ancak yemek olmayınca ve uğraşmayınca yılda bir kaç kez alıyorum. patates kzıartması neyse o da öyle şimdi.

o kadar da emin olmayın derim:

www.eksisozluk.com

Çiğ et taze ise çok lezzetli bir şeydir. Mesela kaliteli bir yerde biftek istediğiniz zaman, ortasının tamamen çiğ olduğunu görebilirsiniz.
Hatta italyanların "carpaccio" dediği et, kasaptan alınıp üstüne limon suyu sıkılıp direkt mideye atılır ki inanılmaz bir lezzet kesinlikle.

fişten çek, 30a kadar say. sonra yine fişe tak.

kaç kere denedim 2 gündür değişik zamanlarda, tık yok.

Şu resetleme olayını yapmadım bi.

ttnet'i arayıp şunu aynen oku:

"biLader/bacım bak. siz benim bu aramaya harcadığım kontörlerden komisyon mu alıyosunuz? sizi tüketici hakem heyetine şikayet edecem. adam gibi bağlantımı kapatıp açın sonra tüm ayarlarını yeniden en baştan güzelce yapın. 5 dakika içinde düzelmezse hemen gidip sizi şikayet edeceğim. günlerdir kontör bırakmadınız 50 milyonluk kontör harcattınız bana. yeterin ulan."

kablosuz mu bağlanıyorsun?
kablosuzun ekstra ayarları oluyordu.
aynı durum ben de de vardı, nette araya araya çözdüydüm...

yerel ağ bağlantısı kısmından ip/dns kısımlarını bakın, belki yanlışlıkla elle ip fln atanmıştır modemde ayarı olmadığı için saçmalıyordur.

çok iyi ürün. ama 17 inç. bok gibi param olsa anca alırdım. kendimi kasarak alacaksam yanına bile yaklaşmam. zira (bkz: o paraya öküz alırız) yani, o paraya 1 laptop, 1 tablet, bir de akıllı telefon alırım.

o ürüne o kadar para verme sakın

@dokunmakalbime yanında asus nexus7 hediyeli.
@feodal moruk hacı neden böyle dedin? oyun bilgisayarı istiyorum ama masaüstü istemiyorum. bir de aldığım beni 3-4 yıl götürsün istiyorum. karşılamaz mı beklentimi? yurtdışından alma fırsatım yok, monsterlar çok çirkin. msi düşündüm ama bilemedim onu da. alienware zaten yok buralarda.

nexus tablet hediye ediyorlarmış zaten.
al la al içinde kalmasın. ama çok da pahalı 2-3 sene sonra eskimeye başlicak onu da düşün

taksitle almayacaksan al o zaman. zira böyle son sistem ve çok pahalı şeyler taksitle alınmaz. 12 taksitle alırsın aradan 3 ay geçer. bir sürü yeni model, sistem çıkar. yada cihaz bozulur, kırılır vs.. sen hala amele gibi 300-500 lira taksit ödemeye devam edersin ve bu çok pis koyar.

16 gb rami ne yapacaksın aga. verilmez o para muhteşem özellikleri olsa bile.

harika bişey. masaüstüne gerek kalmıyor. ayrıca masaüstünün gürültüsü de yok.

biraz takoz orası doğru öyle her gün sağa sola taşıyamazsın ama.. yok lan gayet taşırsın. bunu bi kullanınca diğer laptoplara, tabletlere ilk çağ tableti diyorsun. daha hafif laptopun varsa götüresin gelmiyor yine bunu götürüyorsun. kendimden biliyorum.

pişman olmazsın.

@baldur uzun vadeli düşünüyorum hacı. elimde macbookpro var zamanında düşünmemişim gt330 ekran kartı ile geziyorun.
@metehan01 içimde kalıyor hakikaten, 3 seneye eskimeye başlasın 5 seneye eskisin daha ne isterim.
@dokunma kalbime peşin almayı düşünüyorum. babamın üstüne alınca kdv de inecek 3500 tl'ye gelecek, 500 tl de tablet hediyesi var. 3000 tl civarı olmuş olacak. elimdeki bilgisayarı da en az 2500 e satma durumum var o zaman güzel şeyler
olacak gibi..
@kta en azından mobil abi. istediğim odaya götürür, istediğimin evine götürürüm. di mi ama? teşekkür ederim.

bayağı pahalı imiş.
çok yakın özelliklerde başka bilgisayarları 2000 bandında alabilirsin.

yanına bi de nexus tablet mi veriyorlarmış?!?! oha!! keşke ben de buradan alsaydım.

offf fena gider varya ASUS bu sonuçta emin ol iyidir, ne yapmak için istiyorsun bu bilgisayarı bir de o var

edit: oyun oynanır, bunlar oyun bilgisayarı oluyor zaten, ama monster marka en iyisi oyun konusunda onlara bak derim

@wayne deli gibi oyuncu değilim ama 400 saat bf3 multi oynadım en azından bu yazdan beri ve düzgün bir şeyde oynamak daha iyi olabilir diye düşünüyorum. özellikle fps oyunlar, gerisi internette gezinmeler,film izlemeler falan yani çok ağır bir şey yok, şu anki tek amaç oyun bu bilgisayarda.

Bilgisayar muhteşem ama o özellikte laptop alır mıydım bilmiyorum. Ben olsam masaüstü alırdım ya da mümkün olan en üst teknolojide 15 inç bir laptop alırdım.

Abi 3-4 yıl götürsün demişsin de, 1500 lira vereceğin bir laptop rahat 5-6 yıl götürür. Yapma gözünü seveyim, o kadar hızlı gelişmiyor oyun endüstrisi. Benim 8 yıllık masaüstüm var şu an yazdığım, onunla bile son çıkan oyunları oynuyorum neredeyse. Yani elbette en yüksek ayarlarda oynamıyorum ama 8 yıl yani, olsun o kadar.

Bunu bir laptop olarak görmeyin. Bu tür aletlere desktop replacement deniyor. yani ne lap ne desk. top ama o biçim.

ustte oyun laptopta oynanmaz diyen arkadasi sikleme. g75vx bu. oyunu oynatmakla kalmaz anasini bile siker.

Çok güzel alet bu. 4000 küsür TL param olsa direk alırım, o kadar para verilir mi diye de düşünmem. Bir ara kafaya koymuştum Amerika'dan getirtecektim de, olmadı o iş. Yalan oldu. Ben alamadım içimde kaldı, sen al kalmasın.

Siteyi bilmiyorum.

Geçen gün arkadaşımın evinde vardı bundan, buna bir de soğutucu alman gerekicek, g75 için özel üretilenlerden, 100€ onların fiyatı da. Çünkü fanlar deli gibi gürültü yapıyor ve çok ısınıyor laptop.

hacı iyi güzel de, monster'da buna benzerini hatta daha kalitelisini 15,6 inçe sığdırabilirsin. belirli standardın üstüne yöneliyorsam günlük markalara bakmam ben.

compumaster öyle bişidi galiba.

mektep caddesi denilen yer. sağlı sollu spotçular var. o kadar meşhur mu yahu?
nereden gelinecek ki? ona göre tarif edebilirim.

kadıköy'den.

minibüs yolundan gelebilirsin. 17 numara geçer. yavuz pastanesinden sonra ineceksin. daha sonra sorarak bulursun.
pazar açıklar galiba. ama emin değilim. hiç dikkat etmedim.

o 3 çocuk höt diye çıkmıyor. eskiden cehalet olduğu için 2,3 yılda 3,4 çocuk oluyordu. 82'li olan biri en fazla 4/5 yıllık evli olsun. kimse o yaşlarda 4/5 çocuk dizip bakmak için kendini heba etmez. ileride yenilerini doğrurlar.

Ben de kardeşi gerekli buluyorum; ancak RTE'nin amacı farklı bir şey ona haklı diyemem. RTE kendine ucuz iş gücü arıyor; bu sırada kadınları çocuk yapma makinesi olarak görüyor. En son 5 çocuk diyordu, 5 çocuk doğuran kadınan nasıl bir hayatı olur düşünen yok... Millet kendi karnını zor doyuruyor, bir de çocuk sahibi olunca her şey daha zor oluyor. Ayrıca tek çocuk olup da sosyal becerileri gayet iyi olan insanların da az olduğunu sanmıyorum, sadece daha bireyci olurlar.

Onlara minimum normal standartlarda bir hayat sunabileceksen 5 çocukda güzel olur, kalabalık aile iyidir ama malesef ülkemizin genel olarak ekonomik durumu gözler önünde, açlık sınırı belli, asgari ücret belli, açlık sınırında bile yaşamayan bu insanlar, ne demeye boktan bir hayat yaşaması için 3 tane çocuk yapsınlar.

başbakan 3 çocuk istemekte haklıdır. bir çift kendi yerine 2 çocuk bırakabilmeli ki nüfus değişimi dengelensin ama her çift de çocuk yapmayacağı için ülke adına kârlı olan 3 çocuk oluyor ama burada asıl soru 3 çocuğu olan bir ailenin kolay şekilde geçinip geçinemeyeceğidir .

3 cocuk isterken oturup bi dusunmesi lazim insanin, ulan ben ne konusuyorum diye.

benim bi tane kizim var, 21 aylik oldu. esimin hamilelik surecinden itibaren, su zamana kadar ekonomik anlamda gercekten ev ekonomisini etkileyen bir yapiya sahip dogan her cocuk. mamasi, yemegi, doktoru, ilaclari, bezi, ustu, basi, onu usutmemek ya da terletmemek icin yapilan elektrik harcamalari vs.. hakkaten zor..

buyudukce masraflari artiyor ayrica.. yakinda krese gitmesi gerekecek, sonra okulu baslayacak, haliyle tutup da devlet okuluna gonderecek halimiz yok (bu igrenc egitim sisteminin kurulmus bir robotu olmasini istemiyorum) kolej, servis, vs derken cocugun aylik masrafi bugunun parasiyla en az 1.500 tl olacak. devletin aylik cocuk icin yaptigi yardim sanirsam 61 tl. alip o parayi gotlerine soksunlar diyorum.

3 cocukmus. he canim. adam calisacak, kadin 3 cocuga bakacak ve gecinmeye calisacaklar.. nasil olacak o is? sonra minnet kat sayisi yuksek, 1 kutu makarnaya biat edecek bir nesil yetisecek. yok oyle yagma, ben cocuklarimi buyutmek degil, yetistirmek istiyorum. kendi yandaslari yapsin 3 tane.

cevabı şurada: www.radikal.com.tr

1-çalışan anneler için ücretli izin en az 6 ay yapılmalı. millet 2-3 aylık bebeğini bakıcıya bırakıyor. 6 aylık yasal ücretsiz izin almak isteyenleri işten atmakla tehdit ediyorlar. işyerlerinde kreş yok.
2-açlık sınırı 1000 tl olmuş memlekette. 1 çocuk zor yetiştiriliyor.
3-eğitim, sağlık sistemi kalabalıktan dolayı zaten bombok. özel sigorta, özel okul lazım. bu da milleti bezdiriyor.

sen sistemi düzelt önce. sonra 3 çocuk de...

2-3 kardeş olanların arkadaş ilişkileri insanlarla iletişimi süpermiş gibi bahsetmişsiniz de, bir çok başka faktör var yeni nesil çocukların iletişim problemleri için(insandan önce televizyonla konuşmaya başlamaları, sapık tecavüzcü kaçırıcı korkusuyla, kreşe kadar ana babasının elinden tutmadan dışarı çıkmamış oluşu, çocukların artık biribirleriyle koşturup oynamayı değil psp oynamayı tercih etmesi gibi.) ve 2 de olsa 3 de olsa çocuk sayısı bu şartlarda yetiştirildiğinde arkadaş edinmeye kapalı, teknolojik oyuncaklarına bağımlı oluyor çocuklar.bir de çevreniz çok belirleyici değil bence, benim tanıdığım çiftler genel olarak 35 ine kadar 2 çocuk yapıyor hala, ilki yanlız kalmasın aksiyon olsun diye, sadece işte hayat şartları nedeniyle bu çocuklarım yapılma yaşı biraz geriye atıldı, yani üniversite bitirip çalışmaya başladığını düşündüğünde, 27-28 yaşlarında ancak düzenleri oturuyor, iyi kötü para kazanmaya başlıyorlar, o yüzden 30 yaş civarı insanların henüz 2. çocuğu yapmamış olması mümkün.

bence tek çocuk hem aile hem de o çocuk açısından sıkıntılı.
Dediğin gibi benim de sağımda solumda öyle tek çocuklu aileler dolu. o çocuk ta el bebek gül bebek büyüyor. bir kafesin içinde sanki. bilemiyorum bence kötü bir şey tek çocuk...

çekirdek aile bence tüketim toplumunun bir yalanı, herkes yeni ev açacak, ev satılacak, buzdolabı beyaz eşya ohooo feci bir piyasa...
en güzel aile herkesin bir arada yaşayabildiği aile, çocukları en iyi yetiştirecek insanlar da bu konuda yeterince deneyimi olan dedeler, nineler aslında....

3 çocuk istemekle bence haklı değildir, bu çocuklara istihdam, eğitim, sağlık gibi hizmetler nasıl sağlanacak merak ediyorum. Şuanda bile İstanbul'un göbeğinde ilköğretimde bir sınıfta 80,90 kişi var, yüzbinlerce öğretmen açığı var, 2 buçuk milyon civarı işsiz var.

ekonomik durum iyi ve yaşya gençse 3 çocuk iyidir, kalabalık aile güzeldir bence. ama artık insanlar geç çocuk sahibi oluyor,ekonomik koşullarda yeterli olmayınca tek çocukta kalıyorlar

Tek çocuk iyidir erkenden kreşe gönderirsiniz yalnızlık sorunu da olmaz ve onu yetiştirme kabiliyetinize göre değişir insanlarla ilişkileri. Yalnız kaldığı zamanlar olacaktır elbet ama bu kötü bir şey değil, insanı daha güçlü yapan bir şey..

biz üç kardeşiz ve hiçbir faydasını görmedim. zararını gördüğümü söyleyebilirim.

üstelik aramızda 18 ay olan bir kardeşim var, yaşlarımız çok yakın olduğu için küçükken hiç başka arkadaş edinmedik. o yüzden şu anda ikimiz de sosyallik adına sıkıntılar yaşıyoruz. işin kötü yanı bir de o psikolog oldu şimdi.

şu ana kadar biri hariç tüm sevgililerim tek çocuktu. ne sosyallikten uzaklardı ne de bencillerdi. biraz nasıl yetiştirildiğiyle ilgili yani. tek çocuk illa da asosyal olacak, bencil, şımarık olacak diye bir kural yok.

"allahın bir hikmeti" diyen de olacak "milyonlarca yıllık evrim" diyen de olacak. hangi fikre yakınsan senin aklına da o yatacak.

www.youtube.com

www.youtube.com

gördüğün gibi düşünebilir ve duyguları da vardır.

nöron her yerde nöron
sende akıl üretiyo da onda neden üretmesin
www.findaspider.org.au beyni pek gelişkin olmasa da geçmiş deneyimlerinden öğrenecek kadar bi kapasitesi varmış. mesela belli bir yerde kurduğu ağı sık sık bozuluyorsa bu sefer başka bir yerde kurmayı akıl edebilir.

repins
biri goril biri örümcek :D

bir de sarmal konusu aslında bütün yaratıklara embedded bi hadise
kediler de evlerini kaybettiğinde sarmal çizerek geri dönebiliyorlar.

geçen okudum mesela bok böceği yolunu samanyoluna bakarak buluyurmuş, alakasız elbet ama ilginç.

değil milyonlarca, trilyonlarca yıl geçse bile böyle sistemin kendiliğinden oluşması imkansız.

Sorunu tam olarak anlamadım.
ama sağ tık format paragraph ı bir kurcala.
Ayrıca paste ederken çıkan kutucuklardan only text i dene.

Evet sorunu tam anlatamadım. Normalde metin seçeneklerine girip karakter aralığı set etme var. Ama orada normal, genişletilmiş ve sıkıştırılmış diye 3 seçenek var.

Ben normal'i seçtiğimde karakter aralığı değeri gözükmüyor. Bu arada olay Powerpoint'te geçerli bir tek. Word ya da Excel'de yok.

Azına edeyim Bill Gates.

penisiline alerjin yoksa augmentin ve türevi bir ab kullan ama yarın doktora git

geniş spektrumlu antibiyotiği daya evde varsa; yoksa eczacıya anlat derdini doktora en yakın ilacı o verecektir zaten.

bence.

antibiyotiğin her türlüsü zarar diye biliyorum.
belki çok klişe olacak ama doktora danışmak lazım. ihtiyatlı davranmak lazım...
apsede doktora gitmek için acele etmek iyi olur.

www.eksisozluk.com

editleyeyim: bir gece diş ağrısından uyuyamayıp okmeydanındaki acile gitmiştim, ağrı kesici fayda etmiyor demiştim, doktor bi antibiyotik olsaydı ağrını hafifletirdi dedi, ama kafaya göre kullanmamak lazım, antibiyotiğin de bin çeşidi var arkadaş.

10lion sinistirer'in de dediği gibi önemli kriter alerji durumu. hekim de sizi büyük ihtimal augmentin bid türü bir antibiyotik reçete edecektir alerji yoksa. sonrası kanal tedavisi zaten.

Ara tabii ki.

ara kesinlikle

Ara bence,kibar bir şekilde durumunu yani şehir dışında olduğunu belirt ve sorunu çözmeye bak.

ara ara.
unutuluyor bazen böyle şeyler.
ayrıca iş takibini, isteğini vs. gösterir ve hoşlarına gider...

son durum: beni arayan numaraya dönüş yaptım ve merkezi numara çıktı, operatöre bağladılar. ona durumu aktardım, ik'ya bağlayayım dedi.
ik'nın nosu 3 kez çaldı ve aradığınız kişiye ulaşılmıyor dedi.

sonra operatör tekrar xx'i aradığınız için teşekkür ederiz dedi ve görüşme sonlandı.

hey gidi hey...

az sonra tekrar ara bence. az önce bağlanamadım ben xx'e de, ne yap et bağlan yani derim. belki de hepsi birer tesadüftür:)

belki yarın çağırılar
ara

bence aramaya devam.
cuma günü biraz rahatlık olur, kurumsal firmalarda...
ara yani.

Şirkete göre değişir. Ben doğrudan bugün çalışmak istemiyorum diyorum.

rüyamda işe mazeretsiz gitmediğimi gördüm, diyecek bir şeyde bulamadım rüyamda

şimdi bu duyuruyu görünce aklıma geldi :)

Eğer hasta değilsem gezmek istiyorsam senelik izin yazıyorum, böylece dışarda görülme ayıbından azade dolaşıyorum.

yalan söylemeye lüzum yok bence.
farkedilirse işten çıkartmaya kadar bile gidebilir.

1.cırcır motoru bozmak kısacası
2. diş doktoru
3. sabah boynum tutuldu (ama bunun için mesai için kalktıgın saatte birisini arayıp bilgi vermek daha inandırıcı oluyor)
4. nezle grip(ama bunun için öncesinden hazırlık yapmak gerek örneğin çarşamba günü işi asıcam diyorsan pazartesinden sahte burun akmalar ayy çok yorgunum bitkinim galiba hasta oluyorumlar ve o acaip bitki çaylarından içmeler tabi birde bugulu ses tonu)
5.evdekilerden birisinin rahatsızzlanması benimkiler bunlar genelde.

pek de parlak gibi diil bence.forma arkası için oldukça da uzun.

Çok kötü hocam. aman deyim...

tişört arkası olsa bir nebze de, forma arkasında o tadı alamazsın.

hiç ama hiç iyi değil, bence sakın deneme.

bazen bana inanılmaz komik gelen şeyler çıkıyor, paylaşıyorum, sağa sola yazıyorum falan, sonra kendimden utanıyorum. kimisi de var ki 5 sene sonra "ulan ne zekiymişim, nasıl yapmışım hehe" diyorum.

bence bu, senin için de ilk gruptan olur.

bunu yazdırmadan önce formayı bir fakire hediye et.

Bekle hocam sneijder gelcek.He olmadı direk Selçuk İnan yazdır,adam hak ediyor.

bence yapma hoca. olmamış.

Keep Ca.. and Sarbi Reyiz yazdır

yahu turkiye de birçok uni birçok bölüm bu şekilde zaten. mühim olan öğrencinin kendini geliştirebilmesi.(Belki klişe ama böyle)
c# güzel bir programlama dilidir. ileride ekmeği yenilebilir. o yüzden ortak bir şeyler yapacak adam bulamıyorsan bile kendi projelerini iyi bir şekilde yap. hem dili iyi öğrenirsin hem de mezun olunca ben bunu bunu yaptım dersin. kimse mezun olan adama üniversiten iyi miydi, arkadaşların iyi miydi demez. ne yaptın der?
e tabi başka üniversite de bir seçenek. ama sonuç olarak büyüklerine danış derim... bu işlerden anlayan kişilere vs. özellikle anne babana sor derim kararını verirken...

erasmus yapmaya bak. yazları da youth in exchange'lere bak. at kendini yurt dışına fırsatını bulduğun her an.

emo'nun tekirdağ şubesine git. mutlaka birlikte bişeyler yapacak birilerini bulursun. iş olanaklarını araştırıp kendini ona göre yetiştirirsin. c ile birlikte plc öğrenmeni tavsiye ederim. çok fazla iş oluyor o konuyla ilgili.

not: elektrik elektronik bitirdim.

belki ayakkabının özelliğini söyleyecektir sen öyle deyince vazgeçmiştir.

ben de giyiyorum, hiçbir alışımda öyle bir soru sormadılar. ekstra bir açıklama da yapmadılar, neymiş acaba ben de merak ettim.

ayakkabıları açılıyor, götürüyosun hallediyorlar onu mı diyeceklerdi acaba?

seni denemiş inanma. ayakkabının içinde bi yerde bug olcak onu ara bul hemen.

söylemeyin sakın... Omertanızı unutmayın.

bi b.k degil efendim.. artistler kulubünden misin diye sormuş.

bazi saticilarda sattiktan sonra bile ovme durumu devam ediyor muhtemelen bir tirat attiracakti ondan sormustur :)

muhtemelen bir aya kadar patlar çatlar siz kutusu ile etiketleri atmayın onlarla beraber iade yapın diyecekti, biz de kolayca ispanyaya kargolarız diye düşünmüştür.

ayakkabı yağmur görmesin göl oluyor biraz günlük kullanıma ağırlık ver gün aşırı giy taban mı patlar derisi mi çatlar sırf problem ve aşmış pahalı.

bir tasarım var ayakta güzel gözüküyor geri kalan bütün saydıkları özellikler lafta kalıyor benim şahsi kanaatimce.

connect to the earth yapacaksam yalın ayak gezerim kardeşim.

yahu övecektir.
bana da satarken öyle bir abarttılar ki, camper i sadece giyen bilir gibisinde...
halbuki hiç de bir numarası yok bence rahatlık vs. açısından.
ha tipleri çogzel...

1 burun farkıyla önde.

1

1 daha okunası

1

bana 2 geldi

1

ikisi de birbirine çok yakın. biraz alışkanlık meselesi. ben times new roman'a alışkın olduğum için 2 de zor gelmedi gözüme. ama 1 de okunaklı. ikisi de eşit diyorum valla.

2

sanılanın aksine serif fontlar sans serif fontlardan daha kolay okunabilir biliniyor.(seriflerin kelimeleri göz için tek parça haline getirdiği düşünülüyormuş) ama sans serif fontlar da serif fontlardan daha sade görünüyor.

(bilmeyen için soldaki sans serif, sağdaki serif)

2 tabi ki... köşeli olduğu için yormaz. ve alışılan tarzda bir font. kitaplar hep bu fonttadır. diğeri çok yuvarlak göz yorucu.

eğer bilgisayar ortamında okunacak ise bu yazı 1. ama bastırılıp yazılı bir materyal haline gelecek ise 2.
çünkü bilgisayar ortamında tırnaklı yazılar okunmayı zorlaştırır, kitaplarda ise kolaylaştırır.
sağdaki tırnaklı font...

1

2 daha okunaklı, nedeni de şu;
kelimeler arasındaki boşluk miktarı, harf boşluğuna oranla daha fazla. dolayısıyla kelimeler gözle daha kolay ayırt edilip seçilebiliyor ve daha kolay okunuyor. 1 de durum tam tersi, yani kelime ve harf boşluğu miktarı birbirine yakın olduğundan (aslında daha büyük punto olmasına rağmen) yazı bir bütün olarak görünüyor ve bu da okumayı zorlaştırıyor.

ikisi de rahat okunuyor bence. o yüzden estetik kaygılarla 2 diyorum. basılı materyalde serif daha iyi diye düşünüyorum, sans serif bana yavan geliyor.

ben tv aldım yazın sıkıntı yaşamadım. çabuk gönderdiler

en yakındaki bimeks şubesinden gönderiyorlar varsa. yoksa da ona da yakın bir yerden gönderiyorlardır. 2-3 güne geliyor. bir sıkıntı yaşamadım ben.

ama şu var ki o sadece internete özel dedikleri fiyat mağazada da aynı oluyor aslında. sen üstüne bir de kargo parası vermiş oluyorsun. bana öyle oldu.

@devilred ya bugün mağazaya gittim 2000 lira herhangi bi indirimim yok sadece world card'a peşin fiyatına 12 taksit var dedi. ama internette aynı cihaz 1800 küsür. şimdi o şubeden bana gönderip 2000 lira fatura kesebilirler mi?

zaten eğer şubeden gönderiyosa niye şubede daha pahalı bu meret ya :)

valla ben aynı şekilde "sadece internete özel indirimli fiyat"tan telefon aldım, telefon elime ulaştıktan bir-iki gün sonra telefonu bana gönderdikleri şubeye gittiğimde fiyat internetteki fiyattı. üstelik dediğim gibi kargo parası da yoktu. belki birkaç gün sonra iner, ama iner o mağazadaki fiyat yani. ha gerçi ben birkaç gün de olsa kullandığıma saydım telefonu, çok dert etmedim.

bimeks ten online alışveriş yapmadım ama bimeks iyidir...

@devilred bakalım zaten en az 1 hafta 10 gün beklemem lazım başka nedenlerden ötürü.

dediğiniz gibi olursa boşa vakit kaybetmemiş olurum :) teşekkürler.

evet şöyle bir katakulli dönüyor. web sitesindeki kampanyalı fiyatı bugün mağazadakiyle eşitlemişler ne yazık ki.

aralarında bir fuarg galmışdı. ofuargınan çogiyi olacaktı ama olmadı. mağazadan almak en mantıklısı olacak :)

evet

eminim vardir ama en cok zarari bobreklerin ve karacigerin goruyor.. yapma, herseyin fazlasi zarar.

su tutar fücudun ağır çeker

fazla tuzla beraber çok su toplar vucudun ayakların bacakların ellerin şişeblir.tabi bünye meselesi. direk göbeğe gitmez.

vardır herhalde. doktorların birçoğu aşırı tuzlu yemekleri yasaklıyor.
tuz ayrıca tansiyonu da artırır diye biliyorum.

alışkanlık ötürü her yemeğe tuz atan er kişiyim,kilom hiç 70'i geçmedi.ha ilerde olursa bilemem.

edit: imla

gelmese bu kadar konuşulur mu ateş olmayan yerden bu kadar duman çıkar mı

yarın öğlen evde kutlama yapabilirim, söylentiler doğruysa. içimde de güzel his var, hayırlısı.

gelirse bana 6 biraya patlayacak ama parçalı ile göreyim de kendisini, yeter.

bülent timurlenk'te tam olarak ne var?

ben de o yazana kadar "bakalım kabul edicek mi, etmez heralde" diyordum
ama bülent timurlenk yazınca resmen bir anda ikna oldum, oha hakkatten geliyor lan diyorum.

ekşi sözlük, gs sözlük, asy.net hepsinde benim gibi insanlar var. bülent timurlenk'in sözüne niye bu kadar güveniyoruz eheh

yalan dolan.

bu lafımı bugün yeme ihtimalim var ama ben geleceğini sanmıyorum. kendimi bir sneijder yerine koyuyorum, sonra tff süper ligi düşünüyorum da, niye geleyim la ben buraya?

ha gelirse, türk spor tarihinin en sansasyonel transferi olur...

galatasaraylıları kandırmayın.

derim ben. :)

sanırım 100. küçük boy olanlardan. sonrasında çok uzun bir süre midye dolma görmek istememiştim.

60 adet kum midyesi.

40 dan sonra kusmuştum.Sabah uyandığımda motorumun bozulduğunu farkettim.sıçarken götüm patlıyordu az kalsın.

www.eksiduyuru.com

55.
Ama sonrası ölümden beterdi, midemi bozdum ağzımda yaralar çıktı.

2.
şaka yapmıyorum, hayatımda ilk defa bu sene midye dolma yedim ve beklentilerimi karşılamadı.

0

orta boy 50-60 tane yiyebiliyorum. Açlık-tokluk durumuna göre daha da artış gösterebilir, hiç saymışlığım yok.

orta boy 55-65

8.

benim için ne çoktu amk şimdi hatırladım.
aauuvv ulan ne yedik be falan diyodum.

hiç yemedim. yemem de.
şunu söyleyeyim. denizin dibinde yaşıyor, kayalarda falan hareket etmeden yaşıyor. denizin tabiri caizse tüm pisliklerini (ağır metallerini) topluyor.
yani 45 denir abi?

rekorum 75. bir daha da o sayıya en yaklaştığım 35 midye ile 3 çeyrek kokoreç oldu.

hep tok karnına yediğimden 15 falan..

Günah. Islatıp pencerenin önüne koy kuşlar yesin. Olmadı denize at balık yesin.

abi günahını bilmiyorum da ıslatıp kuşlara atsan bu soğuk kış günlerinde?

evet günahtır.israftır israf haramdır.çöpün içine atacağına çöpün yanında bi yere azıcık parçalayıp bırakınca köpekler zaten yiyor onu.mesela simit yiyorsun kağıdına susam doluyor o susamı çöpe atacağıma çöpün yanındaki çimenliğe döküyorum.karıncalar yesin diyorum.yiyolarda.ben bu şekilde kurtarmaya çalışıyorum.size de tavsiye ederim.

başka türlü değerlendirebilirsin.
bi öneri de benden, çorbaya atılacak gibi parça parça yap ekmeği, fırına at. üstüne kaşar peyniri rendele muhtelif yerlere. bi de haslanmış patatesle süsle. harika bi yemek oluyor.

tabi çöpe atmamak lazım. ıslatıp bir açık alana bırakabilir. kuşlar götürüyor bayasını...
dini açıdan ise buraya bakabilirsin.:
www.dinimizislam.com

ekmeği buzdolabında tutarsan daha uzun süre dayanır ve küflenmez.
yarısını kesip buzluğa kaldırabilirsin. (dilimlemen iyi olur.) sonra üstü açık şekilde 1-2 saatte normale geliyor.
ama bu klasik beyaz ekmekte de işe yarar mı bilemedim. daha çok yoğun dokulu köy ekmekleri, kepekli çavdarlı vs ekmeklerde etkili.

edit: ek olarak bayat ekmeği de buzluğa koyup sonra köfte yaparken kullanabilirsin.

kuşlara verince günah olmuyor mu?

peki çöpe atınca martılar yer onu, olmadı bakteriler yer.

bakteri can değil mi?

ekmeği yemen daha günah çok zararlı çünkü. atmak sevaptır bence.

Bayat ekmekler duyurunun memleket meselesi oldu :)
Bir veya iki günden sonra sok poşete, koy buzdolabına. Ya da dilimle / küçük küçük doğra, at fırına, hafif kızart, istediğin kadar sakla. Ekmek değil, yediğimiz hiçbir şey atılmaz. İsraf etmeyin.

ben de tek yaşayan biri olduğumdan hep fazla gelir ekmek.
ben de buzdolabında saklıyorum. yine de tüketemeyeceğim kadar çoksa dilimleyip deepfreeze'e atıyorum. sonra ihtiyaç duydukça hemen çıkarıp tost makinesinde ısıtınca ya da üzerine salça, peynir ne varsa koyup fırına atınca pek leziz oluyor.

Evet günahtır ama bayat ekmek yazıktır deyip yemeye kalkma sakın, bir yerlerde bayat ekmekte kanserojen madde olduğunu okumuştum. Aynı dertten ben de muzdaribim, kaç ekmek gider kestiremiyorum her hafta birkaç tane ekmek çöpe gidiyor ne yazık ki. En güzeli az ekmek almak.

bugün öğrendiğim bi şeyi paylaşmak istiyorum;

atmosfere yayılan zararlı gaz salınımının yüzde 10u sadece atık besinlerden oluşuyormuş. bu çok ciddi bi rakam. ve sadece londrada günlük israf ile 5000 insan doyabilirmiş.

doğaya zarar vermek ve gelecek nesillerin yaşayacakları dünyayı kirletmenin değil sadece islamda, her dinde bi günahı var sanıyorum.

bayatlayanları haftasonu yumurtalı ekmek yapıyorum ben. çok güzel oluyor. tabi birazını kuşlara köpeklere ver kalanını yap :)

ben daha erken okudum sanırım. Gayet de anlaşılır bir eser bence.

orta bir olgunlukta 16 diyorum.

değil tabi ki. sadece anladığını sanar o yaşta...
ama maalesef hak etmediği kadar popüler bir kitap. o yüzden herkesin elinde var.

bazıları küçük yaşta klasikleri veya damga vurmuş eserleri okuyorlar. sonra da ben kitap okumayı sevmem diye dolanıyorlar ortalıkta. anlaşışır elbette, ama ne kadar anlaşılır. sabahattin ali.nin ilk okuduğum kitabı ve en az beğendiğim kitabı. oysaki şimdi tekrar okusam kim bilir ne kadar seveceğim.

"kişisine göre değişir" diye politik bi cevap vereyim..
kafası çalışan biriyse bi şekilde anlar, değerli olduğunu hisseder o kitabın ama 5 yıl sonra okuduğunda alacağı tad başka olabilir.
ben de o dönemlerimde çok kitap okudum mesela, sevdim bazılarını bi şekilde ama eksik kafamda o kitap, dönüp yeniden okuyunca bu halimle, bambaşka..

Mesele zaten okuyamamaları değil. Okuduklarını anlamaları. Yani eser dili açısından anlattıkları açısından en az lise öğrencisinin okuyacağı seviyede ki o bile az. bu kitabı okuyan bir 7. sınıf öğrencisi kitaptan okumaktan soğur. eğer edebiyata karşı aşırı bir ilgisi yoksa tabii. bunu okutan öğretmenin çocuk psikolojisinden zerre anlamamsı beni deli ediyor. ya da belki doğrusu bu bilmiyorum. o yüzden soruyorum.

yahu zaten sabahattin ali nin hangi kitabı anlaşılır bir dille yazılmış ki?yetişkinler içinde geçerli bu...
ha okumak isteyen okur ama bir öğretmenin bu kitabı tavsiye etmesinin mantıklı bir yanı yok.

17

tavsiye de değil. okuması zorunlu ve sınavda çıkacak bir eser. hani okunmasında sakınca yok elbette ama genç bir türkçe öğretmeninin öğrencileri zorunlu tuttuğu eserlerde okuma alışkanlıklarını geliştirecek eserler seçmeleri daha doğru olmaz mı? tüm derdim bu. bilinçsizce seçilmiş bir kitap.

'sensiz kof bir ceviz tanesi gibi sürüklenirim bu dünyada'yı anlayabileceğini zannetmiyorum, ama genelleme de yapmak istemem, kimisi için gayet de zamanında okunmuş da olabilir.

20-25 yaşlarımda Proust'un hemen hemen bütün kitaplarını okudum. Ama öyle az şey anlamışım ki, keşke şimdi bir kez daha okuyabilsem diyorum mesela, böyle daha çok örnek de var. Ha o zaman okumakla da bir sürü şey kazanmışımdır, onları da kaybetmek istemem. O yüzden okuduğum için pişman değilim. Ama keşke bu tür kitapları ölmeden bir kaç kez daha okuyabilsem diye düşünürüm. Ama o ilk intibanın olduğu dönem de önemli tabii.

sonuç olarak, soru çok zor; cevap = bilmiyorum.

açıkcası ben çocukların ruhsal durumlarına, kişisel gelişimlerine yönelik doğru heyecanlı ve dinamik kitapların okutulması taraftarıyım. en azından her sayfa anlamadığı en az on kelime bulunan bir kitap okutmazdım. bunların okunacağı çağlarda var. ki asıl edebiyat derslerinde yani lise de okumaları taraftarıyım. fakat 14 yaşındaki bir çocuğun bırakın kitabı, kitabın adını bile anlamayacaklarından eminim. bu tarz sıkıcı kitaplarla çocukların resmen okuma alışkanlıklarına balta vuruluyor. okumak git gide külfetli bir görev haline dönüşüyor. ve bunu yapan hocaların ben en iyisiyim edaları sinirimi bozuyor. buraya yazarakta bir nebze olsun rahatladım. anne-babalara laf söylüyoruz ama asıl bilinçsiz olan öğretmenlerin elinde çocuklar resmen ziyan oluyor.

her yaşta ve her haleti ruhiyede farklı şeyler algılanabilir. küçükken çok severek okuduğum kitapları 10 sene sonra okuduğumda hiç fark etmediğim alt metinler çıkartabiliyorum mesela. benim kardeşim kuyucaklı yusufu okudu, öle hikaye gibi mesela. sürükleyici bir roman kıvamında. ben okuduğumda farklı çıkarımlar yaptım. 10 sene sonra o okusa o da farklı algılar.
okumaktan zarar gelmez:)

www.youtube.com

biter geçende bizim burda bile erken bittiyse bugünde biter :)

sanmam.

saat 2 de falan bu şekilde yağarsa biter.
ama şimdi yarım metre yağsa öğleden sonra güneş açsa bitmez gibime geliyor...

zor dostum zor

ben bir kere eskişehir'de durumum fena iken gidip 4'e vur demiştim, adam beni 4 4'lük abi diye tanımlamıştı. 4 numara kestir iyi oluyor.

3

hayatında saçını 3 veya 2 numaraya hiç vurdurmamış ama her zaman kısa kestirmekten haz alan bir saçlı olarak demek istediğim şudur ki.. ne farkı var yav? 2 numara saç iki günde 3 numara haline gelir zaten. yazı tura at.. yazı gelirse 2, tura gelirse 3 numara kestir.

hocam aslında aralarında bayağı fark var.
yani 2 numarada bildiğin beyaz deri çok pis bir şekilde ortaya çıkıyor. ama 3 numaranın havası daha güzel gibi bence.
2 mi 3 mü dersen eğer, yıllardır kestirmediysen, bu kadar ani değişikliğe 3 ile gir.

2 de kafaderin görünür. 3 tavsiyedir.

2 yap. daha güzel.

ebit: 5 yıldır 2 numero kafalıyım.

2 kel.

4 yap begenmezsen 3 e gidebilirsin 2 den dönüşü yok , 2 de kafa derin gorunur cok kısa olur sacı dokulenler 2 ye vurur..

saçların sıksa 2, değilse 3 numara.

3 iyidir 3.

4 kestir sinmezse 3 olsun dersin 2 dakikasını almaz.

4 fazla uzun değil mi?
ben gittiğimde hep kısaltalım mı dediğinde evet diyorum bildiği gibi yapıyor. orta kısımlarda yanlara nazaran hafif daha fazla saç bırakıyor. sanki subay tıraşı gibi oluyor. bu normal modelden memnunum ama bu 20 günlük arada denemek istiyorum, büyük ihtimalle de 3 olacak yorumlarınıza göre.

word çok karmaşık hocam notepad yada paint tavsiye ederim.

onun için programlar var.

indesign ve photoshop.

word'de olmaz.

photoshop. denemedim ancak powerpointle poster hazırlıyorlar. ona da bakabilirsin. word çok saçma uğraştırır.

calc.exe diye bir program var windowsta. başlat / çalıştır'a yazarsanız çıkar. onunla çok rahat yaparsınız.

word de niye imkansız mış?
word de bu tarz bi kapak yapılabilir?
sadece her bir katman(resim, yazı vs) elimizde bg si transparan olacak şekilde olmalı. daha sonra onları word e atıp hizalaması falan yapılabilir.

word'ü bilmiyorum. photoshop ve illustrator ortak çalışması gerekiyor bence. eldeki resimlere dekupaj yapılacak çünkü. figürler bazı yazıların ütüne çıkmış. ona gerek yok, sadece yazıları dizeyim dersen, photoshop'u aradan çıkarmış olursun.

lakin eğer çıkışı başka bir bilgisayardan alacaksan, kullandığın fontları da birlikte yollaman gerekir. bildiğim kadarıyla, jpeg çıkış alamıyorsun word'ten. haa alabiliyorsan, ya da fontları path haline getirmenin başka bir yöntemi varsa, o da olabilir belki.

@enkolay; o görselleri hazırlamak için photoshop veya ai gerekecek. elinde o programlar olduktan sonra ve o istediğin hale getirecekken worde atıp ordan çalışmak sence de saçma değil mi?

Daha dogrusu wordart kullanilacak (zorunlu)

maalesef, başka çözümü yok.
sırf entrylerimi toplu silmemek için hesabımı kapattırdım. sonra yeniden açtırdım ve 3 ay içinde sildim tüm entrylerimi. buradan ssg ye sevgilerimi yolluyorum.

www.drycenter.com

aseton diyolla.

ekstra bir şey yapmaya çalışma. ara ara kendi tırnağın ile kazı birazcık. tabi ne kadar bulaştı o da önemli?

benim de elime dökülmüştü.panik yapma,bir tasın içine sıcak su koy,tabii çok sıcak olmasın,elinin dayanabileceği şekilde.elini tasa sok bekle.bi müddet sonra çıkmaya başlayacak.çok küçükken bana da olmuştu,çok korkmuştum :)
not:bu arada ellerini suyun içinde ovala arasıra.

valla bir hafta önce bana ayınısı olduğunda, önce vücut peelingiyle fıtı fıtı yaptım soyuldu baya, sonra da bol bol krem sürdüm, deri yumuşayınca attı direk.her halukarda yarına kalmadan elinizden gidder, ölü deriyi de götürür sorun yok.

bir keresinde parmaklarımı avuç içime, diğer elimi de ayakkabımın tabanına yapıştırmayı başarmıştım. ikisini de sıcak suyla yavaş yavaş 5-10 dakikada ovalayarak kurtuldum.

(ev halkından yardım da aldım tabii.)

hikaye kurgusunu gelişmeden baltalayan münasebetsiz olarak cevaplıyorum; o paranın sebepsiz zenginleşme davası ile öyle ya da böyle benden fazlasıyla alınacağını bildiğim için gönderene geri gönderirdim.

hacı abi bu iş bir kumar. ya herşeyi kaybetmeyi göze alıp paranın bir kısmıyla ajan, mafya, hacker vs.. ile anlaşıp sahte evraklarla krallar gibi yaşayıp saklanacaksın. ya da hiç huzurumu bozmuyim diyerekten geri vereceksin.

harbiden dokunmazdım. çünkü o paranın bir hayır getirmeyeceği o kadar aşikar ki...
kim kendisini o parayı harcarken, huzurlu hissedebilir? hadi harcarken huzurlusundur da, bittikten sonra ne olacak?

önce paranın kaynağını araştırırdım. eğer insanların emeklerini sömüren bi orospu çocuğuna aitse gayet de güzel yerdim. tabii uygun bi' plan yaparak.

fakat öyle değilse, dokunmazdım paraya.

abi bi senaryo kurguluyoruz, iki dakikada samanyolu tv dizisine cevirdiniz basligi ya :(

tamam la ağlama. bak kurguluyorum.
tabii bu kurgu için önce pasaportumuzun olması önemli. (vize de olursa iyi olur bak.)


önce isviçre bankalarından herhangi birinde bi' hesap açardım.
sonra bi otobüse atlar edirne'den öteye geçtikten sonra hesaptaki parayı internetten isviçre'de açtığım hesaba yatırırdım. ondan sonra da nah gelirdim bi daha türkiye'ye.

aynen hocam, aklin yolu bir. ben de parayi karayoluyla yurtdisina cikarmayi dusunmustum. akillara daha 'gercekci' baska da bir plan gelmiyor herhalde? tek sorun bankadan gun icinde o kadar yuksek bir meblayi cekebilme\cekememe sorunu geliyor.

Hocam senaryonun gercekci olmasi acisindan yaziyorum bunu. Simdi atmden anca 1000 TL fln cekebilecegin icin bu isi bankaya giderek halledeceksin. Buyuk olasilikla genel mudurlukte alabilirsiniz ancak bir anda bu kadar yuklu bir miktari vermek istemedikleri icin sizi oyalarlar bir kac gun icinde hazir olucak derler. Ayrica normal bir hesaba boyle yuklu bir miktarin gelmesini de arastirip teyit ettirirler. Yani alip almamaktan ote bu asamalari atlatmak daha zor.

öncelikle konvansiyonel olarak o parayı almaktaki zorlukları düşününce internetten o parayı havale edebileceğimi düşünmüştüm. sonra dediğiniz gibi o parayı havale ederken yine teyit için filan arayabilirler beni diye düşündüm. gerçi ararsa da arasın teyiti verdin mi tamamdır da...başka bir yolu var mı diye düşündüm.

atm'den bin tl'den daha fazla çekilebiliyor diye biliyorum. ama diyelim ki bin tl'den fazla çekilemiyor. akşama kadar çekebildiğim kadar fazla atm'den bin tl çekerim. diyelim ki bu paranın yarısını çektim. geriye kaldı 500 bin tl. o çektiğim parayı isviçre'de açtığım hesaba yatırırım. sonra yurt dışına kaçarım. internetten de geriye kalan parayı kısım kısım kendi hesabıma aktarırım. tek seferde aktarmazsam sorun çıkmaz herhalde? bilemedim.

o parayı çekmek imkansız ötesi olacağı için gerekli yerlere bildiririm. çekersen de peşini bırakmazlar, g.tünden kan alırlar adamın.

geçenlerde gelen bir mailde sanırım surinam kralı parasını transfer etmek için benden bişiler istemişti, ona yollarım

bence bunun bir kaç nedeni var ;

1) yaşın getirdiği olgunluk
2) yaşın getirdiği birikim ve bunun sonucunda kavram ve terim bilgisi
3) işlerinin bu olması ve sürekli takipte ve taze kalabilmeleri
4) işlerinin bu olması ve bu yüzden çevresinden duyduklarının da bu konular hakkında güncel bilgiler olması
5) çalıştıkları yerde yardımcılarının olması ve işleri toparlaması
6) o gördüğün adamlardan zaten 10 bin tane olmaması (iletişim yeteneği ve bilgi birikimiyle)

ben birçok spor dalı ile yakından ilgiliyim.
şunu söyleyeyim en az ntvspor spikerleri kadar sportif konulara hakimimdir.
şöyle bağlayacağım; bence olay tamamen merak ve ilgi ile ilgili.
ben ne kadar spora ilgili isem, burçak önder de ekonomiye ilgilidir...
ayrıca bir de kritik nokta, seyircinin neyi istediği ve istediği şeyin nasıl anlatılabileceğidir...

mesai yapıyorlar desem. sabah 9 akşam 6 çalışan insan gibiler. akşamcılarda aynı şekilde. nasıl kendi mesleğinde uzman olursun yavaş yavaş onlarda öyle. yaşlı olanlara dikkat edersen belli alanlarda program yaparlar felan. kendini geliştiremeyenlerde sadece haber sunarlar arkaplan yoktur.

boğadan stad yönüne aşağıya indikten sonra sağdan moda yönüne döner, o köşede satılır ama fiyatını bilmiyorum

Bütçeni söylememişsin ama 50 tl kaliteli alabilirsin. İnternet indirimleri takip et, ben nike 57 tl yerine 23 tl almıştım.

www.ereyon.com.tr

25'e veririm.

bir kere takmadım bile.
poşetinde duruyor.

size=7 yani serçe parmaktan işaret parmağına kadar olan kısım parmaklarını birleştirdiğinde 19,6 cm olmalı.

bütçe 30u geçmeyecek şekilde olsa fena olmaz. maçtan maça takıyorum, pek yoğun kullanım olmuyor o yüzden.

kadıköy de, çetinkaya var. lotto nun uygun fiyatlı eldivenlerini bulabilirsin.

dindarların düşük zekalı olduğunu düşünmüyorum.
böyle düşünenlerin düşük zekaya sahip olduğunu düşünüyorum,

arkadaşım verdiğin link ingilizce.hani belki yanlış linki vermişsindir diye söyleyim dedim.

ayrıca seni şuraya yönlendirmek isterim: tr.wikipedia.org

not:dindar falan değilim.

dindar insan araştırmaz tek kaynagı kutsal kitap tır zeki adam araştırır sorgular

tam olarak cevap olmayacak amma biraz önce başıma geldi. tartışırken al bak kuranda öyle bir şey yazmıyor yanlış yapıyorsun dedim. cevap olarak amma bizim hoca var o öyle söylüyor dedi. şimdi bunu diyen şahıs matematik mühendisi. IQ'sü falan gayet yüksektir amma nasıl bu hale geliyorlar anlamıyorum inandığı dinin kitabına değil hoca ya inanıyor. ayırca içlerinden çok zeki olanlar çıkabiliyor amma akıllı olanı görmedim sonuçta zeki olmak ile akıllı olmak farklı şeyler.

gene not edeyim üstün zekalı bir arkadaşlar için: benim görmemiş olmam olmadığı anlamına gelmez benim karşılaşmadığım anlamına gelir. siz karşılaşmışsınızdır onu bilemem.

Çok saçma bi teori. Bürsürü din adamları var bitirmedikleri okul kalmamış. Sen şimdi o adamlara yobaz diyorsun resmen. Ayrıca bütün bilim adamları da ateist değil her halde. Ben şunu anlamıyorum biz allah deyince yobaz oluyoruz tanrı deyince cool oluyoruz. Sorun burda.

son zamanlarda duyuruda birileri çıkıp dindarlıkla ateizmle ilgili atıp tutmaya başladılar. her iki taraf için provakatif hareketler olduğunu düşünüyorum.
Bari burayı dindar -ateist çatışması ortamına çevirmeyin.

Kesinlikle katılıyorum.

hayatımda bunun kadar sikko bir iddia duymadım, gülen cemaatinin 50 milyar dolarlık şirketlerini aptallar yönetebilir mi sence ?

Bir kiş de soruma cevap vermedi ki cevapları tikleyeyim.

@xsades: Cevabın "Kırmızı" demekle eşdeğer. Neye evet?
@basond: İlk cümleyi okudun, bunu sormuyorum.
@error522: Elbette zeki dindarlar da vardır. Ama ben "zeka vs. dindarlık"ı konu alan bir araştırmayı paylaştım. Zaten özel olarak Müslümanlık'la bir derdim yok.
@bluebey: Sen "dindar" ile "zeki"yi karşılaştırdın, ama bunlar aynı kişi olabilir. Doğru karşılaştırma "dindar vs dinsiz" yahut "zeki vs aptal" olmalı.
@sivil admin: Teori değil, araştırma sonucu sunuyorum.
@gates: Ortalamadan bahsediyoruz. Ayrıca iddia değil, araştırma sonucu. Ona cevabımsa; (bu noktaya gelmesini istemiyordum ama) çoğunlukla aptalları yönettikleri için öyledir.

düşük zekalı değilde cahil olduklarını tahmin ediyorum araştırmadıkları için.

@gates

Bu tarz bir üslupla konuşmak hiç hoşuma gitmez ama dayanamadım.

Ulan beyinsiz sen onların dine inandığına gerçekten inanıyor musun ?

Başlıkta belirtildiği inanan aptalların sırtından topladıkları paralarla o zenginliğe ulaştılar ki bence yaptıkları çokta mantıklı.

dinler belli dogmaları kabul etmek üzerine kuruludur.
dinin zekayı körelttiğini düşünmüyorum, ama bu dogmaları sorgulamadan kabul etme eğilimi diğer şeyleri de sorgulamamayı beraberinde getiriyor bence.
bu yüzden sorgulamayan, eleştirmeyen insanlar ortaya çıkıyor.
bunu dindar insanların hepsine mal etmek saçma.
dindar olup sorgulayan insanlar da vardır. ama ne kadar sorgularsan o kadar dinsel dogmalardan kurtulup dinden uzaklaşır insan.
eğitimsiz insan da sorgulamayı vs öğrenmediği için dogmalara inanmaya daha elverişli oluyor ve bu yüzden hem daha dindar hem de dini yanlış bilen yobazlar ortaya çıkıyor.
bence.
ama bu tür şeyler hiçbir zaman tek nedene bağlı gelişmez. zeka dediğin hem genetik hem de çevresel koşullardan etkilenir. çevresel koşullar sadece eğitim değil.

Zeka, iQ kavramlarının oluşmasında/gelişmesinde çevresel faktörler de etkili. Bu konuda yapılan araştırmaların cogu bu tezi doğruluyor.

Dine inanan insan da gerek icinde bulunduğu cevre, gerek dogmalar sebebiyle araştırmamasi/düşünmemesi sebebiyle daha az zeki olabilir.

öyle bir genelleme yaparsan zaten ortamın ebesini ağlatmış olursun. dindarın zeki olanı da var olmayanı da, zekinin dindarı da var dindar olmayanı da.

dogmatik düşünceden oluyor

zeki biri olup iş dini konulara gelince mantığın şalterini indiren insanlar da var. ben bunu yetiştirildiği ortamdaki korkutulma vb. şeylere maruz kalmalarıyla açıklıyorum. istatistiğe vurduğunuzda belki günümüzde bilim adamları içerisindeki ateist - agnostik oranı yüksektir ama bu zekanın dindarlıği etkileyen tek faktör olduğunu göstermiyor.

yahu böyle bir çıkarım yapabilmek ve bunu ciddiye almak için öncelikle aptal ya da önyargılı olmak lazım.

ayrıca dini inancı çok olup da ateist olan, ateist olup sonradan dindar olan insanlar var.
peki bunlar önceden çok zeki olup, sonradan mı geri zekalı oldular?
ya da önceden geri zekalıydılar bir anda zeki mi oldular?

dindarlıkla dindar görünmeyi de karıştırmamak lazım. "e şu mevkilerde, pozisyonlarda şöyle dindar adamlar var, onlar gayet zeki adamlar" demeden önce, onların dindar değil, dindarlık ayağına tutunup kesesini dolduran üç kağıtçılar olma ihtimallerini de unutmamak gerek...

ezberleri iydir kuran hadis vs. ezbere dayanir ilgi de olunca ezberi gelisir bizim sistem de ezberci bir sistem oldugu icin bu kisiler elekten daha kolay gecmis olup daha sonra vasat gorunebilir.

zeki adam heryerde zekidir cunku fiziksel birsey bu zaman gore egismez agir alkol ve uyusturucu gibi beyni cokerten aliskanligi yoksa ntabii

@errror522, hocam verdiğin link said nursi yi bilim adamı olarak gösteriyor :D
reform sonrası neler yapmış bu dindar bilim adamları bir de buna bakmak gerek.

1) bir ateist olarak ateistler arasinda da en az dindarlar arasindaki kadar beyinsiz oldugunu dusunuyorum. yani ateistlerin de dindarlarin da cogunlugu gerizekalilardan olusuyor.

2) ama butun onyargilarimi bir kenara birakarak tanisdigim veya okudugum insanlar arasinda goruslerinden, dusuncelerinden en cok etkilendiklerim buyuk oranda ayni zamanda ateist oluyorlar.

3) zeka=iq onkabulu anlamli bir sonuca varmayi engelleyecek olcude yuzeysel.

Cok yonlu bi konu. Genelde siyasi tartışmalarda değinildiğinin aksine kısır degil başlı başına bir mevzu.
ben biraz verilen cevaplara gore konusayim.
Din bir dogmadır, dindar adam sorgulamaz diyenler özellikle islamin oku emrini ve ilmin her inanana farz oluşunu bilmiyolar mi cidden?

1.din zekayi geriletmez. aksine yukarda dedigim gibi araştirmayi teşvik eder.
2.buna nereden variyorlar? Müslümanlar cahil diye. Lan bu müslümanlar tembel ve egitimsiz diye din neden bağnaz olsun? Tarihteki Semerkanttan hiç mi haberiniz yok?

@long live rock n roll, xsades IQ seviyenizi ve neler ürettiğinizi hangi zikime katkınız olduğunu çok merak ediyorum

@bluebey neyi sorguladın mesela neyi zekanla düşünerek buldun

muhakeme dene birşey var ya da sentez ve de yorumlama bir olay olurken diğer bir hadise ayete bağlama bunalr sanırım zeka ile olur

kendisini her ne kadar sevmesem de Cübbeli Ahmet hem bilgisi hem de esprileri ile zeki biri oldugunu düşünüyorum sadece

@grimer asıl cevap sana geliyor bu soruya cevap yazmayacaktım ama senin yazdıgını förünce dayanamadım diğerlerine de bir iki laf edeyim dedim. bu üslübu kullanmak istemezdim ama mal mısın yoksa başka bir ihtimal yok kesin malsın. örnek; okullar vasıtası ile yaptıkları ticaret organizasyonunda rahberlik yaptım en son katıldıgım afrika zirvesi 2 milyar dolar idi, tercüman arkadaşımın tek bir iş oalrak bağladığı iş 1 milyon dolardı. rakamalrı algılayabilecek kadar kapasiten var mı bilmiyorum da anlatayım dedim. b bahsettiğim sadece afrika idi. Burada sıradan küçük esnaf iken özellikle Türki cumhuriyetler deli para kazanan insanlar var. onu da geçtim sıradan bir esnaf iken (şahidiyim küçük bir konfeksiyon sahibi tanıdık sırf sadece okul üniformalarıı basarak bir dünya para kazandı) birbirlerini destekleyerek büyüyn insanlar mı ararsın. hani yardım edip ama karşılıgında da iyi para kazanan insanalr mı dersin. sonra eğitimdeki başarıları bankacılıkta başarıları medyadaki başarıları.. birbielerine iş bulurken kollamaları.. bak dini hiç birşey anlatmadım herşey maddi idi. bütün bunları görerek bu yorumu yapman hakikaten mal oldugun düşüncesini oluştrdu bende.

genel:
çevrenizde dini bilmeyen cahil bir dünya insanı görüp de aha din bu, zekalrı bu kadar diye yorumlamak ne kadar zeka oldugunu göstermezmi?

bir de din derken sadece İslam değil diye düşünüyorum. mesela dünyada hakim güç yahudiler vs, hristiyanalr diğerleri bunları da dindar olarak düşünürsek zeka karşılaştırmasını yeniden yapmanız gerekir.

bir de din kelimesi geçtiği yerde içinizdeki pisliği kusma gereği duymanız yorumlarınızda görünüyor. sakin olmak lazım. bahsettiğin zekayı göstermek lazım

Birincisi zekanın iq gibi stanford binet tarzı standardize edilmiş bir kaç testle ölcüldügûne hala inanmıyorsun değil mi? Hayır yani bilimadamları stanford binet tarzı testleri geride bırakalı bir kaç yüzyıl oldu.

ikincisi zeka nedir? Zeki kime denir? İçinde bulunduğumuz yy da zeka genel olarak yeni durumlara hızlıca uyum sağlama kapasitesi olarak ölçülür. Yukarıda bir arkadaşta ezberi itin götüne sokmuş. Ezber çok kötü birşey değildir gençler. Aksine insan beyni bir kerede ne kadar çok parça şeyi ezberleyebiliyorsa yeni durumlara karşı kendisini de o kadar çabuk adapte eder.

üçüncüsü zeki insanlar ateist oluyor teorine. Bunu ciddiye almak bile saçmalık aslında da neyse...ben aldım bak. Dünyanın ve evrenin bir tanrı tarafından yaratıldıgına inanan bir adamın aptal, inanmayan bir adamın da zeki olabileceği yargısını nasıl yapıyorsun onu da anlamadım.

sonuncusu avrupa rönesansına, reformuna bak. Aydınlanma çağına bak. Çoğu dindar adamlardır kayda değer yenilikler getirmiş adamlar. İslam dünyasında da.

seyyar satıcı' ya tik atmalısın.Zeka dediğin şey seninle aynı fikirde olanlara tik atmak mı? :)

soru sorup sadece kendi isteklerinize göre yani "evet öyledir" diyenlerin cevaplarına tik atmışsınız. bu da duyurunun ne kadar tarafsız olmadığına bir işaret.
şahsi görüşüm, bir ilişki yoktur. siz ateist bilim adamlarını gösterip bakın, dindarların zekası düşük derseniz, başka birisi de müslüman bilim adamlarını gösterir ve bakın dindarlar daha zeki der.
dini olanın olmayana, olmayanın olana karşı bir fiziksel ya da zihinsel üstünlüğü yoktur. bunu konuda en çok hassaslığı, insan hakları konusunda ayrımcılığa uğrayan ateistlerden beklerdik ama onlar da bu yanlışın içinde, yalanın tarafı olma peşinde.

Bi' grup keşfettim. İsveçli bir endüstriyel metal grubu. İndirdim albümünü şarkılarını dinliyorum. Albümdeki tüm şarkılar güzel ama sadece 1 tanesinin girişini sevmiyorum. Sonra nerden aklıma geldiyse şarkının adını (Hjarteblod) google translate'den Türkçeye çevirdim. Tak, benim adım (Can) çıktı. Lan dedim ne güzel, kullanırım bunu. Kullandım.

roman yada bir film idi uzun zaman oldu. kadınların rüyalarına girip onlarla sevişen bir cinin adı.

bir rammstein şarkısı benimkisi. ki "alaman endüstriyel metali manyağı" olarak en az dinlediğim şarkıları.

çook eskiden bir yere üye olacaktım. aklıma hiçbir şey gelmiyordu. o an der meister çalıyordu ve telaffuzu güzeldi.

öyle aldım. ARTIK KİME SORSAN BİLİRLER...

soviyet ulusal havayolu idi aeroflot. logosu hoşuma gitmişti. hala da gitmekte.

2006'nın sonlarında ekşi'den okur hesabı alıyordum. nasıl olsa okur hesabı lan, bi şey olmaz bundan diye düşünüp dandik şeyi yazdım. sonra bi baktım hesabı çaylağa çevirmişler. yazar olacağımı bileydim farklı bir şey seçerdim.

benimki çok net memnun kaygısız var o işte.

(bkz: 90'lı yıllar )

cevher kısmının bir anlamı var benim için ama 67 kısmı tamamen bir cinnetin ürünü. internetin ilk yıllarında isim beğenmeye çalışırken o olmaz bu olmaz faslından sonra klavyeye kafa attım 67 oldu, pekala cevherassdsasf gibi birşey de olabilirdi.

adımın ecnebicesi :)

türk olmayan kimle tanışsam ç harfinde sıkıntı yaşıyorlar abuk sabuk şeyler çıkarıyorlardı sonra biz sana sesilya diyelim mi sıkıntı olur mu diyorlardı, sonra sonra ben de adımı sorana sesilya demeye başladım. olaylar olaylar.

çok memnunum.

üşüyorum.

hiçbir anlamı yok maalesef. cok da sacma

ingilizce türkçe sözlüğü açtım gözüme ilk çarpan kelimeyi yazdım.

ekşi nikimin kendimce kısaltılmış hali ile yeni bir hesap açmıştım duyuruda. bu gizem, bu paranoya nedense? aslında, özgür fiyonk makarna.

msn'in yoğunlukla kullanıldığı zamanlarda bir makarna hakkında küçük tanımlar yazıyordum. millet pek bi ilgilendi benim yazdığım püsürlerle. o dönemde de ekşide yazar oldum. öylece kaldı. seviyorum gene de...

kafka ve karanligi.ikisini de severim biri digerini pekistirince daha cok severim

sitenin sol üst köşesinde amerikan bayrağı var. oraya tıklarsan orjinale yönlendiriyor ve bunu hatırlıyor bir daha ki açışında.

edit: chrome'da yapmak zorunda kalmamıştım ama ie'de dediğim şeyi yapabilmek için yine üst köşede yer alan "set...." butonuna tıklaman gerekiyor önce. sonra us yazan seçeneği tıklıyorsun ve en son olarak köşedeki amerikan bayrağının olduğu nba.com butonuna tıklıyorsun.

@kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci
onu denedim ama olmadı yine. hep ajanspor üzerindeki nba.com a yönlendiriyor.

set default edition diye birşey var yukarda onu ayarlayacan US diye.

sol üstteki menüde default'u seçersen nba.com 'a yönlenirsin her seferinde

iş ne üzerine?

nasıl bir firma? pozisyon nedir? kimlerle görüşeceksin? yardımcı olalım.

kablo firması. kablo tekniği bölümünde bi iş için görüşcem.

elektrik elektronik mühendisiyim

insanların gözünün içine bak kendinden bahsederken, kendine güvendiğini ve işini bildiğini onlara ispat etmen lazım. bu işi istediğini de vurgulaman lazım. onun dışında dürüst, samimi ol, çok kasma kendini, inan çok belli oluyor karşıdan. sen de sorular sor onlara işle ilgili. merak ediyor görün.

erkeksen kahverengi, kadınsan sarı giyme
koltuğa oturduğunda dik dur, karşındakilerin gözüne bak konuşurken
heyecanlanmamaya çalış, cümlelerini yarım bırakma
her konuda polemiğe girme. kendini net bir şekilde tanıt
bu işi istediğini belli et ama lütfen beni alın gibi sacma cümleler kurma

firma hakkında öğrenebileceğin ne varsa öğren.

dik otur yaslan gerekirse ama iyicede yayılma ilk iş tecrübense zaten sana çokda teknik bir şey sormazlar temel yaptıkları bikaç bişeyden sorarlar netten araştır tam olarak ne yapıyorlar yaptıkları işin jargonu nedir ilgili olduğunu ve araştırma yaptığını gösterir,

çokda kasma kendini illa düzgün bir cevap vermek zorundaymışsın gibi hissetme kendini düşündüklerini söyle ve söylediklerinin arkasında dur.

En önemlisi rahat olman sıkılma kasılma

gül.

bi de bişi daha sorcam nasıl giyineyim? daha önceki iş görüşmelerine hep kot tşört tarzı bişilerle gitmiştim ama bi arkadaş benle baya maytap geçti :/ hatun kişisiyim

ceket takım giy mümkünse. etek veya pantolon farketmez. ve topuklu ayakkabı.

en önemli şey pozitif izlenim bırakman ! güleyim derken lafı geveleme, güzel bir şey söyleyim derken duvarlara bakma gibi.. son olarak da rahat ve kendin ol. bazı kalıplara girmeye çalışırsan bu alışmadık götte don durmaması durumunu yaratıyor. kendin gibi davranman sana çok büyük avantaj sağlar.

ceket takım mı? elbise falan giysem olmaz mı? hayatımda hiç ceket takım giymedim ve de hiç ceket takımım olmadı :/

1- Kotla falan sakın gitme! Hatun kişisine yakışır bir şekilde giyin.
2- Sabah mutlaka kahvaltı yap ve git.
3- Firma hakkında mutlaka bilgi al, üretimi, varsa ihracatı vs.vs.
Tabi hangi departmana alınacaksan belki on a göre de!
4- Net cevaplar ver, tereddütlü olma, ""ama ve/veya zaten"" li cümleler kurma.
5- Kendini kasma, olduğun gibi ol, tebessüm et.
6-Tokalaşırken belirgin bir kuvvet uygula ve karşıdaki kişinin gözlerine bak.
Gerisi olur, atla deve değil bu! Karşındaki de insan nihayetinde.
Başarılar

- hiç şüpheli konuşma yaparım ederim de. kendinden emin ol. gülümse. (ücret konusuna kadar gelirseniz de) fiyatını düşürme tavizkar olma. en ufak tavizin sonradan işini/işyerini sevmemene sebep olacaktır.

o zaman etek bluz veya pantolon bluz da olur ama günlük bir kıyafetle iş görüşmesine gidilmez.

sıradan gibi gelicek ama ego patlaması yaşa, kendine güvende tavan yap.

sen de kadın mısın?
hatun güzel olabilir belki de kıskanıyorsundur?

kimin ne derdi var bilemezsin. belki çocuğu hasta belki maddi sıkıntıları var. bende kimin ne derdi olduğunu anlamadan bilmeden birilerine gıcık olanlara gıcık oluyorum mesela. tuhaflık sende.

var benimde böyle gıcık olduğum biri :) yolumu değiştiriyorum görmemek için.

enkaykullaniciadi erkeğim. Aslında kız hosca bakımlı filan ama o yuz ifadesiyle hiç kimse konuşmaya cesaret edemez onunla cesaret etmek istemezsin daha dogrusu.
zenigt elbette bilemem. Hadi mutsuzluğunu geçtik sebebleri var geç kalmasına ne demek lazım. Bir kere erken gelip servis beklediğini görmedim. Hep geç kalıyor koşa koşa geliyor. Ben o serviste olsam cok daha gicik olurdum bu konudan dolayı.
mavikalem walla bildigin gicigim kıza :)

bende tam tersi böyle enerjik, sabahın köründe dünyanın en mutlu insanıymış gibi görünen tiplere uyuz oluyorum. :)

"sanki zorla calistiyorlar kızı."

keyfinden çalışmıyor ya. belki servis beklerken kendini dikizleyen yabancılarla olabildiğince az vakit geçirmek için geç kalıyordur.

Dikizlemek doğru bir tabir degil ben dikizlemiyorum kimseyi sen ise giderken at gözlüğü mu takiyorsun etrafında ne oluyor ne bitiyor dikkat etmez mısın ?

özel hayatında, işyerinde veya her ikisinde de sorunlar yaşıyor olabilir. sağlık problemleri olabilir. beklettiği yolculardan biri olsanız da şikayet etseniz neyse. bir iki kere hali dikkatinizi çekse, sonrasında umursamasanız yine sorun değil. normal insanlar öyle yapıyor. siz ise, hakkında duyuru açacak kadar kıza dikkat kesilmişsiniz. varlığınızın farkına varmasının onu mutlu etmeyeceği kesin.

sorunuzun cevabı: var bi tuhaflık.

Onu gormekte beni mutlu etmiyor zaten o yüzden geç çıkıyorum.

bence o kadar da tuhaf degil. bazi insanlarin uyuzlugu genel hal ve hareketlerinden, tavirlarindan anlasilabiliyor. bir insani sadece kisa bir sureligine gorup biraktigi genel intiba ile gicik olmak normal bence. ama o insana karsi onyargili olmak ya da senin durumundaki gibi bu gicikligi biraz da nefrete kacacak sekilde saplantili hale getirmek normal degil derim. eyormlamam bu kadar.

akilli insanlar kendileri ile, aptal insanlar başkalari ile mesgul olur. siz akilli insanlardan olun. kendi kusurlarinizi nasil düzelteceginize yogunlasin.

Birisi dikizlemek der birisi aptal der arkadasım siz hiç birini gördüğünüzde elektrik alamadığınız hoşlanmadığınız biri olmuyor mu tek arizali ben miyim. Hoşlanmadım rahatsız oldum paylaştım bunu ne var bunda. Kendimle de gayet megulum rahat ol ;)

o işler makbuzlu olmuyor mu? bence samimiyeti boşver nazikçe kapılarını çalıp sor. herkesi ilgilendiren bir durum çünkü.

o değil de caps'e baktım direkt, şizofren teyze vermiyor, öğrenciler vermiyor ama ingiliz verince lan ne oluyor dedim...

samimiyete gerek yok evlenmiceksin komşularla, çal kapılarını sor, insanoğlu şerefsiz belli olmaz keriz yerine konmayın

okumadan önce kepse baktım öyle renkli görünce ilgimi çekti, verilmeyen şey paraymış lan ben de ne anladım kalıbıma tüküreyim içim kötü, şizofren teyzeden kim almaya çalıştı diye sorcaktım az kalsın.

teker teker çal kapıları, bi yönetici belirleyin ayrıca o öyle olmaz lan

apartmanınız 12 daireli, bildiğim kadarıyla 8 daireden sonra yönetici zorunluluğu var. öncelikle mülk sahiplerine sorun.

bu ne bicim apartman la?
yöneticisiz apartman mı olur hem?

"cee-eee"lerken fazla bağırmak, birden-çok aniden yapmak, vurgunun yeri ve zamanında bi sıkıntı olabilir mi?

kendinizi kaptırıp heyecan yapıyorsunuzdur. Çocuk o heyecanı ceee değil de bööö olarak algılıyordur.

olabilir. zaten aklımıza ilk o geldi. eşim dedi ellerini çok hızlı açıyorsun. yavaş açtım yine yaptı. ellerimle hiç yüzümü kapamadım, sadece cee-eee dedim, yine yaptı. sesimin tonunu mu sevmiyor acaba, çünkü sesimi inceltiyorum, ince bir tonda söylüyorum, ondan mı korkuyor acaba dedim ama kalın normal sesimle yaptım, yine yaptı. belki aradan fazla vakit geçmeden yaptım. tekrar bi denemem lazım mutluyken. ama denemeye de korkar oldum yine ağlarsa hakikaten babasından korkacak diye.

yakışmıyordur belki sana cee eee yapmak hemen öyle üzülme. ne sebeple sevmediğine yoğunlaşmaktansa, neleri sevdiğine yoğunlaş bence. madem cee eee sevmiyor sen de uçak yap havada hoplat falan. hem akıllı çocukmuş ne o öyle ceee diyince erkek adam güler miymiş hiç. kızlara yapın bunları :) aslanım ege yürü be

la dur daha. çocuk 1-2 yaşında falan cee eee ye güler.
bu yaşta abartılı olarak yapılan her hareket çocuğa ters gelebilir.

"pickabu" de istersen bir de.

www.youtube.com

ahah ce eee diyorum sanarak çe eee diyo olma sakın? ç sesinden korkuyodur belki.

bebekler belli bir yaşa gelene kadar sadece surat ifadelerine dikkat edebilirler. yani ce-ee dediğinizde yüzünüzde kızgın, korkutucu bir ifade varsa bebek onu kötü bir şey olarak algılar. buna seni ısırırım derken kaşlarını çatan bir insan örnek verilebilir. bu nedenle ce-ee deyip ellerinizi çektikten sonra yüzünüzde mutlu, gülümseyen bir ifade olmalı. aksi takdirde çocuk espriyi anlamayacaktır.

yok canım cee-ee yaparken surat asılır mı, tabii ki gülüyorum ama çok şapşal gülüyorsam belki ona sinir oluyor da olabilir. ama yüzümün ifadesinden ziyade sesimden rahatsız olduğunu düşünüyorum. çee-ee diyor olamam çünkü bee-eee mee-eee a-aaa diye değişik harfler de denedim.

şimdi sözlükte de okudum, kitaplarda da aynısı yazıyor. bebeklerde nesne sürekliliği kavramı mevcut değil. yani yüzümü kapatınca benim hala orada olduğumu bilemiyor, ellerimi açıp görünce seviniyor. bunda bir sıkıntı olmamalı. çünkü akşam işten dönünce de beni görünce seviniyor, gülüyor. 8-10 aylıkken bu yeti kazanılıyor. onun için 1-2 yaşında falan bu oyunu yapmak anlamsız, elini de kapatsan senin hala orada olduğunun farkında oluyor. o yüzden zamanı geçmiş oluyor. oyunun tam zamanı. dur bugün bi de hiç ses çıkarmadan elimi kapatıp açayım. çünkü dediğim gibi hiç elimi kapatmadan cee-ee diyince de ağlıyor. muhtemelen sesimde, tonlamamda bi problem var.

aklıma gelen ilk video :)

www.youtube.com

evet bu sabah yine gayet mutluyken yüzümü kapatıp cee-ee demeden, hatta hiç ses çıkarmadan açtım, ağlamadı. birkaç sefer farklı zamanlarda, elimle ve yastıkla kapatarak denedim, ağlamadı. ama gülmedi de. şaşkın şaşkın yüzüme baktı sadece. olsun, hoşuna gitmemiş veya anlam verememiş olabilir, en azından ağlamadı. demek ki problem, çıkardığım sesmiş.

yav kaç yıl önce olmuş bitmiş bırakın bu işleri ya
Not:Beşiktaşlıyım

ilk kez görüyorum. uzaktan bakınca çok fena güldüm ne atlamış bea diye de son pozisyonda gördüm, sabri dizini karnına kadar kaldırmış normal öyle takla atıp düşmesi. penaltı bence de.

bence de penalti

penaltı
not: tümerin amk

maç şu:
4 nisan 2004 galatasaray beşiktaş maçı

(bkz: #9437526)