36 yasindayim zen parfüm alsalar cok mutlu olurdum.

m.yvesrocher.com.tr

Ben bu parfümü çok seviyorum, çok uzun zaman kullandım ve çevremdeki insanlar da beğeniyordu.

parfüm kadar kişisel bir şey için tavsiyede bulunmak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama benim tavsiyem aşağıda paylaştığım bağlantıdadır.

www.parfumforum.com

çakma ekran takarsın garanti dışına çıkar, yarın bir gün bozulur kesin garantiden yaptıramazsın. bekle artık napalım.

goo.gl

çok geçmiş olsun. güvenilir bir yer, görece uygun fiyata da ekran yeniliyorlar. yeni ekrana da ayrıca ekran camı taktırın ama.

edit: 3 aylık çok yeniymiş. garanti kapsamına çıkar, evet. bu durumda nihai karar size kalmış.

kesinlikle yetkili servis harici müdahale ettirmeyin. 1200 tl büyük bir rakam ancak canınız sağolsun, telefon henüz çok yeni, garantiden çıkarmayın.

Tesekkur ederim cevaplar icin. Orijinalligini bozmayayim bence de.

sakın yetkili servis dışında bir yere verme. bugüne kadar defalarca kez şahit oldum. her nasıl oluyorsa yetkili servis dışında müdahale edilen apple ürünü bir daha hayır etmiyor. gözden çıkardığın bir ürünse şansını dene ama ben önermem...

İşe iade davasıyla ilgisi yok bunun. İşten çıkarırken verilen tazminattan gelir vergisi kesintisi yapılmamalı ama yaptıkları için insanlar vergi dairelerine başvuruyordu. Vergi daireleri reddedince vergi mahkemelerinde dava açıyorlardı, bu maddede bahsedilen o davalar. Danıştay iade edilmesi görüşündeydi zaten, bu madde sayesinde dava açmadan hallolacak.

Vergi dairesine başvurup bu maddeyi dilekçeye ekleyin, işten çıkarken verilen kıdem tazminatından yapılan gelir vergisi kesintisinin iadesini talep ediyorum vs. yazın, ödeme yapacaklardır.

Kıdem tazminatında zaten gelir vergisi kesintisi yok. Damga vergisi oluyor sadece. İhbar tazminatından gelir ve damga vergisi kesintisi oluyor.

@murty, @signore teşekkür ederim. ihbar tazminatı da aldı. ama sanırım bu kanun ihbar tazminatını kapsamıyor. Şu an kafam daha da karıştı. madem kidem tazminatından böyle bir vergi kesmiyorlar. neyi iade edecekler, neden böyle bir kanun değişikliği yaptılar?

Kanuna göre kesilmemesi gerekiyor ama işyerleri kıdem tazminatını verirken gelir vergisi kesip vergi dairesine yatırıyordu. Bunun geri verilmesi için yapılan bir düzenleme.

nemli bezle şakır şukur siliyorum

Islak mendil + pecete.

peçetenin üzerine kolonya döküp siliyorum.

ekran temizleme fısfısını mikrofiber beze sıkıp öyle siliyorum.

kolonya ve kağıt havlu ile siliyorum.

Sırf toz içinse, kadınların kullandığı makyaj fırçaları güzel. Bir milyoncu tarzı yerlerden büyük ve ucuz bir tanesi iş görür.

Önce elektrikli süpürge sonra da gözlük camları için ıslak bezlerle.

Öncelikle parmak izi okuyucuyu düşündüm demişsin ama sonra ne oldu vaz mı geçtin? Eğer çalışanlarının zamanında gidip geldiğini öğrenmek istiyorsan mecburen bu sistemlerden birini kullanacaksın zaten, ya parmak izi olacak ya retina okuyucu ya da yüz tanıma sistemi kuracaksın başka yolu yok.

Eğer sorun tamam bu sistemi kurdum ödüllendirme ne olacak dersen belli aralıklarla hediye verirsin en disiplinli personele telefon olur, saat olur.

Bunu kartlı veya parmak izli sistem olmadan yaparsanız her şekilde delinir bu.

Bazı işyerleri bunu kağıt ile hallediyor. Gün gün imza attırıyor ve birim yetkilisi de karşısına imza atıyor.
Bazı işyerleri bilgisayarda basit bir program ile hallediyor bunu, çalışan kullanıcı adı ve parola girerek işe başladım tiki koyuyor.
Bazı işyerleri ise bir barkod hazırlıyor telefonda barkodu taratıyorsunuz ana bilgisayara veri gidiyor.

Ama bunların hiçbiri sağlam bir yöntem değil en iyisi kart ya da parmak izi.

parmak izi, retina vb uygulamalar gayri hukuki olduğu danıştayın kararlarıyla sabit, bu yüzden bence hiç kullanmayın (kişisel verilerin gizliliği sebebiyle). Kartlı sistem kullanılabilir bunun için veya bilgisayar ekranlarını ne zaman açtıklarına dair bir programı takibi kurarsanız işe geliş zamanlarıyla ilgili bir fikriniz olur.

Bende pek insani bulmuyorum retina, parmak izi gibi uygulamaları. Kartlı sistem + bunu yedekleyecek mobil bir sistem barkod tarzı telefonlarından okutmaları ya da kartlarıyla gir çık yapmaları olabilir. Böyle firmalar vardır ve cihazlarıyla otomasyonlarıyla umarım çok başımı ağrıtmazlar. Bilgisayar ekranlarını ne zaman açtıkları konusunda herkesin macbook'u var ve evlerine götürebiliyorlar iş saatinde işte gözükmeleri manipüle edilebilir gibi geliyor bana.

Bunu hiç yapmayarak herkesi motive edebilirsiniz.

21.yüzyıldayız

EVEEEET bende hiç yapmak istemiyorum ama nasıl?

Zamaninda ise geleni, yani sekilciligi, degil de performansi odullendirmeniz daha iyi olabilir.

Benim calistigim sirkette isteyen istedigi zaman geip gidiyor isini aksatmadigi surece, kacta girip ciktigi degil isini ne kadar basarili yaptigi ya da yapmadigi takip ediliyor.

hocam
girişe bir tane adam koyacaksınız
kamerayla kayıt da olacak
giren imza atacak girdiği saati
geç gelenler size bildirilecek
maaştan keseceksiniz
çıkış da aynı şekilde

öncelikle kesinlikle destekliyorum. aylık maaşlı bir çalışanın giriş çıkış saatlerinin kontrol edilmesinden daha doğal bir şey yok. zira bir çalışan eğer geç gelip erken çıkmaya alıştıysa, siz ona iş de vermiş olsanız bir şekilde o işi o saatlere uyduracaktır. düzeni öyle çünkü.

madem şu an hiç kontrol sisteminiz yok, kart okutma mantıklı gözüküyor. parmak izi biraz fazla detaycı olabilir. sonuçta sabahın köründe bir başkasına kartını verecek hali yok, bir de verdiyse bile bu birkaç kere yapılabilir ancak. çünkü turnikeden girmesi için o çalışanı turnikeye çağıracak, bu da dikkat çekecek vs vs.

kartlı turnike sistemi diyorum yani ben.

Değerli fikirleriyle katkıda bulunan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Farklı bir öneri olursa sürekli takip edeceğim başlığı. Nihai hedefim gel git loglamaktan ziyade başarılı iş yapanı ve performansı ödüllendirmek.

üstad merhaba,

öncelikle Biometrik Yöntemlerle Mesai Takibi Hukuka Aykırıdır. diye düşünüyorum. hukukçu değilim fakat ileride sorun yaratabilir. riskli bir yöntem gibi düşünüyorum. bence o topa girme. kart olayında şöyle bir durum olabilir. adam kartını masasında bırakır. kankası yerine basar.

elbette işe saatinde gelip saatinde gitmek disiplindir ve olması gerekendir ama bu performansı ya da iş disiplini arttırır diye düşünüyorsanı yanılıyorsunuz diyebilirim.

basit bir uygulama yazdırabilirsiniz ve her çalışan bu uygulamayı akıllı telefonuna kurabilir. her çalışan mesai başladığı anda kiosk gibi birşeye akıllı telefonunda tek seferlik ürettiği QR kodu okutarak işe başlayabilir. sanki en temiz yöntem bu gibi geliyor.

belli ki duzgun bir ortam olusturmak istiyorsun. zaman loglamak gercekten mantikli degil. onun yerine calisanlarin ciktilarini nasil olcebileceginizi arastirirsaniz daha iyi bir sonuc alabilirsiniz. konuyla alakali olarak "it doesn't have to be crazy at work" kitabini oneririm. kitabin yazarlari sirket sahibi.

Neden babayla küs çocuğun araya annesini sokması gibi sürekli kapıcı ile iletişim kuruyorlar sizle? Tek bir komşu mu bu? Yoksa tüm apartman size kinli mi böyle ?

Bir şey yapmayın kapıcı gelirse sen değil şikayet eden gelsin de. Haklısınız.

@kablelvuku apartmanın geri kalanıyla aramız gayet iyi. Zaten günün 18 saatinde evde değiliz. Ben de asıl kapımıza sürekli kapıcının gelmesinden aşırı rahatsız oldum.

bir daha kapıcı veya yönetici ile iletişime geçerse kapıyı çalıp normal bir şekilde "buyrun derdiinizi bana anlatın" derim ve burada yazdıklarınızı örneklerle anlatırım. yok halen mal mal konuşmaya devam ederse bütün haftasonu duvara oturduğum yerden çekiç vururum.

bu iş inatlaşmayla çözülmez. ya siz barışmaya çalışın ya da yöneticiye söyleyin ikinizi barıştırsın.

@hocam biz zaten küs değiliz ki.

Hocam bu konunun en net çözümü sorun yaşadığınız kişi ile direkt olarak karşılıklı medeni bir şekilde konuşmak. inatlaşarak hiçbir sonuca ulaşmanız mümkün değil. siz inat yaparsanız o da yapar, o yaparsa siz de yaparsınız. karşınızdaki kişi bu konuda nasıl biridir, laftan sözden anlayan biri midir? bilemiyorum ya da siz kendinizi (öfkenizi) kontrol edebiliyor musunuz? eğer bu konuda bir şüpheniz varsa hiç görüşme olayına girmeyin. olay bir şekilde kavgaya bağlanır.

karşınıza alıp nedir üstad sorun, neyi yanlış yapıyorum da bana böyle davranıyorsun diye sorabilirsin. karşılıklı şikayetlerinizi konuşur çözersiniz.

bu kimsu denen sahislar basinizdaki hastalik olayini biliyor ve boyle davraniyorsalar onlarin isi Allahlik. bagirmayla da cozulmez. apartman toplantisi falan olursa milletin onunde bi guzel paylayin. sonra da kendi pisliklerinde bogulsunlar.

Sinirlenerek, ve sinirli kalarak, ayni baskasina atarak zarar vermek icin eline kor halinde komur alan kisi gibi oluyor birey. Attigin ates o kisiye isabet eder mi etmez mi bilinmez, ancak tutanin elini yakacagi kesin.

Dunyada travma gecirmis, akli basinda olmayan, her turlu mantikli mantiksiz davranista bulunan kisilerin siniri yok, bu sizing durumunuzdaki gibi kimselerin davranis ve tepkilerini control edemeyiz. Bu sebeple size onerim, ne yapmaya karar veridiginizden bagimsiz olarak sinirlenmeyin. Dunyada hic bir olay sinirlenmenizi hak edecek kadar onemli degil.

Kayinpederiniz icin basiniz sagolsun.

uçan tekme atarak kapılarını çalmadan bir çözüme ulaşamazsınız korkutmanız lazım.

ne yazık ki böyle hadsiz insanlar var.

Aynisina benzer bisey benim de basima geliyor. En son “bir daha kapima gelip sikayet iletmeyin, cok sikayetcilerse kendileri gelsinler yeter”’dedim.

Duzelmiyolar. Lanet insanlar. Isleri gucleri yok. Delirtici.

ben bu problemlerin bu ülkede böyle minnoş minnoş çözüleceğine inanmıyorum. kapıcıyla konuşmak yerine komşunun kapısını çalın ne oluyo diye. okudum ben sakin kalamadım, ne anlayışsız, kıt insanlarmış. tavırları devam ederse inadım inat der pazar günü tüm gün evde gürültü yapardım ben de. dinsizin hakkından imansız gelir demişler.

bu işi öyle kapıcıyla, yöneticiyle çözemezsin.
ya bir toplantıda alın konuşun herkesin içinde
ya da
bir daha böyle dalyaraklıklar sergilediğinde al yanına yöneticiyi, kapıcıyı artık kimi aracı yaptıysa.
aç telefonun ses kaydecisini, kamerasını -memlekette ruh hastası çok, gider efendi efendi konuşursun tehdit etti der, kendini döver o dövdü der. emlakçıda çalışırken çok daha fantastik hikayeler yaşadım, duydum.- anlat senin derdin ne birader de.
burada asla ve asla abi çekme, alttan alma.
söyleyeceklerini gitmeden önce kafanda kur.
gürültü yönetmeliği var aç, bir oku bak onu refere et.
geri vites yapma, alttan alma ama hakaret ya da tehdit de etme.
böyle yapmazsan iki gün sonra kapıma kadar geldi ama götüne vurdum tekmeyi gitti mk süt çocuğu diye düşünür daha da çoşar.

ömrüm bu tip komşularla geçtim. artık durumu düzeltince sikseler apartmanda en üst kat olmadıkça yaşamam, çadırda yaşarım daha iyi. o sana 2 gürültü yapıyorsa sen ona 10 yapacaksın. az insan olsa olay buraya gelmezdi zaten.

yeni başlayanlarda bu normal durum. biraz şeye benziyor bu, ilk kez bisiklete binen birinin toto ağrısı gibi, sonra geçiyor.

Parmak uçları nasır tutana kadar acıyacak. Sonra acı hissetmeyeceksin.

Yabancılarda gördüğüm parmağa geçirilen yüksük gibi bir şey var ama burda hiç görmedim. Nette gitar parmak falan diye artınca çıkar belki. Bizde illa acı illa acı :(

SONRADAN EK: Pcye geçince kendim araştırayım dedim buldum, www.gittigidiyor.com

Bahsettiğin konunun bir çok sebebi olabilir. Yani bu gitarın sap ayarı, tel yüksekliği, tel kalınlığı vs. olabileceği gibi tamamen senden kaynaklı bir konu da olabilir. Yani yanlış oturuş, yanlış tutuş, yanlış tuşe vs. teknik bir konu olabileceği gibi parmaklarında nazik olabilir ya da canın tatlı olabilir. Gitar çalmaya yeni başladıysan teknik olarak çok iyi bir tutuşa, tuşeye falan sahip değilsindir. Gereğinden fazla baskı yapıyor olabilir. Perdenin neresine bastığın bile etki edebilir. Bunun için egzersiz sürelerini uzat. Doğru tuşeyle basmaya özen göster. Hızlanmaya çalışma. Yavaş yavaş. Çok tekrar. Artık her sesi, her akoru doğru bastıktan sonra daha hızlı bir metronomda yine çok tekrar ile sürekli hızlanarak çalışmalısın. Bu çok tekrardan kastım ciddi anlamda sürekli aynı şeyi sıkılmadan, bıkmadan saatlerce (günde 6 saat, 8 saat gibi) günlerce çalışmaktan söz ediyorum.

her gün en az 1 saat gitar çalıyoruz sonra parmaklar alışıyor.

Çok gerginsin dostum. Evet adamın yaptığı çok doğru bir şey değil ama o araç park halindeyken emin ol ne kadar sokak hayvanı varsa üzerine işiyor, sen bunların farkında bile olmuyorsun. Alt tarafı arabanın lastiğine bir köpek az bir çiş bıraktığı için belki katil olacak ya da yok yere ölüp gidecek hareketler yapmışsın. Bu kadar gergin olmamanı tavsiye ederim. Canına kasteden bir durum söz konusu olmadıkça insanlarla fiziksel temasta bulunmazsan başın ağrımaz. Neyse yine de senin hayatın. Ben sadece söylemek, uyarmak istedim. Belki biraz düşünür fikrini değiştirirsin.

Darp raporu konuna gelecek olursak, iş yerinde nasıl bir sıkıntı yaratabileceğini tam olarak hayal edemedim. Bence farkına bile varılmaz bir durum ama ileride adamla davalık durumum olabilir diye düşünüyorsan al elinin altında dursun. Davalık bir durum olursa sen de çıkarır koyarsın.

Simdi parmakta kirik catlak olursa, sikayetci olmasanda kamu davası aciliyor diye okudum.

Benim ona yaptigim basit tibbi mudahele ile gecen diye geciyor daha hafif bir durum. ancak benim parmagimda kirik catlak vs varsa daha agir bir hukmu varmış o adam icin ve dava acilirmis otomatik. Davalik olursakta kamu kurumu calisiyor olacagim icin is yeri icin sikinti olabilir diye dusundum. Memurluk gibi dusunelim.

darp raporunu al elinde dursun. rapordan kaynaklı bir şey çıkmaz. kimse sen darp edilmişsin, mağdursun diye işe almamazlık etmez.

Bence uzak dur , kesinlikle uzman önemli bu işlerde.
Diş hekimi arkadaşım , ''Abi bu iş beni aşar ; sen uzmana git kafamız rahat olsun.'' demişti.

direkt olarak o ortamdan uzaklaş. uzak dur. eşimin 20'lik dişi için sürekli gittiğimiz dişçi bu beni aşar çene cerrahına gitmen gerek demişti ve ayrıca uyarıda bulundu. o bölgede o kadar çok sinir var ki bu dişi çekerken ufacık bir hatada bir daha o bölgeyi hissedemeyebilirsin demişti ve hiç düşünmeden çene cerrahına gittik. bu işler şakaya gelecek işler değil. Ben çekerim diyen adam oldu ki çekemedi ve sonucunda bahsettiğim gibi bir etki oluştu. sonra ne yapacaksın. keşke mi diyeceksin?

kesinlikle uzak dur, ben çok pişmanım. zamanına da parana da yazık.

Ortodontistlerin bile buyuk bir cogunlugu kasap seviyesinde.

Onlari bile deli gibi arastirmadan gitmemen gerekiyor.
Egitim sistemi belli, yeterli dersi veren herkes diplona alabiliyor.

arkadaşım ufak yerde ortodonti tedavisi yapan ama aslında ortodontist olmayan bir dişçiye yaptırdı bence hiç güzel olmadı. kendi de beğenmiyor ağzının tipi kaymış gibi. aman aman uzak dur.

eğer uzmanlığı yok ama ortodontiden doktora yapmışsa sıkıntı yok, yaptırabilirsiniz.
yok eğer hiç alakası yoksa uzak durunuz.

diş hekimliği ülkemizde tırt açıkcası. Onbinlerce hasta binlerce hekim gördüm, üniversitelerdeki eğitim içler acısı. Belki 3 üniversite ortalama hekim yetiştiriyor gerisi boş beleş. Normal hekim nerede kaç yıl eğitim almış, kaç literatürden haberdar, kaç olguyla ilgilenmiş? Doktora yapan (dus öncesi) mezun dr sıfatlı ortodontistlerden bile sadece bazıları iyi şartlarda (kesinlikle yurtdışı eğitim ve tecrübesidir bahsim) deneyim kazanıp bunu uygulayabiliyorlar. Ortodonti birçok tıp dalından dahi karmaşık ve emek gerektiren bir daldır. Belki diş hekimliğinin her dalı için bu sözleri söyleyebilirim ama ortodontide edinilmesi gereken bilgi miktarı diğer herhsngi bir alt daldaki x 100 dür. Hepsini geçtim bir iki hekim hariç ortodonti malzemelerini; sarf ve kalıcı olmak üzere hakkıyla muayenesinde bulunduran normal hekim olması imkansızdır. Bura forum olsaydı hekimler beni taşlardı ama ortodontik tedavilerin %70 den fazla geri dönüşlüdür. Paranızın gitmesi belki telafi edilir ama sıradan bir diş hekimine giderseniz tipiniz sonsuza kadar kayabilir, zamanınız da cabası.

Bu arada ortodontiden doktora yapmissa da guvenmeyin. Benim disci oyle mesela, kendisi birak ortodontiyi tornavida versen vida sikamaz.

Çaptan ziyade debisine göre değişir. İçinde akacak olan suyun hızı belirleyici faktör.

Ohoo, bir sürü değişken var. Nasıl bir pompayla basılacak? Derinden mi çekip basacak, pompa hizası mı yoksa yüksektan mi emiş yapacak?

200 metre ileriye gidince yükseklik farklı olacak mı?

Muhtelif Çaplardaki Boruların Saatteki Su Taşıma Kapasiteleri; (1 Bar)

www.cmr.com.tr

Akücüye git. O kontrollerini yapar. Akünde sorun yoksa elektrik sistemini bi kontrol ettir.

Marka olarak da inci falan takıl kafana göre hangisi ucuzsa

Aküde sorun yoksa bile son demlerini yaşıyor olması muhtemel, benimde aynı şekildeydi bu yaz değiştim.

Mutlu akü iyidir, hemen fark ediyorsun zaten gücü, şrrak diye calısıyor. 350 gayme saydım 60 ampoerine.

bende şansını daha fazla zorlamadan yeni bir akü al. olmayacak bir yerde kalırsın. kaldım biliyorum. arabayı sağa çekiyorsun, kontağı kapatıyorsun, araçtan inip 5 dakika sonra geliyorsun ve araç çalışmıyor. bu kadar ani oluyor yani. ona göre...
yetkili servisi falan salla, sanayide hallet işini.

varta.

3-4 haftada akunun bitmemesi lazim, ya aku patlamis ya da aracta elektrik kacagi var. oncelikle kacak olmadigindan emin olsunlar, kacak yok ise yeni aku lazim.

start/stop araca her aku takilamiyor, gordugum kadariyla varta'nin EFM yada AGM tipi akulerinden birini takman lazim. yerli ve milli pesinde isen mutlu iyi diyorlar.

Start-stop akülerde varta agm silver serisi iyidir. Daha uzun ömürlü olur.

60 amper ise 4 hafta gibi bi sürede bitmesi bence gayet normal. örneğin bi alarm sistemi mevcutsa araçta bu akünün 4 haftada bitmesine rahatça sebep olabilir. bide havalar soğudu tabi. soğuk hava akünün daha hızlı bitmesini sağlar.

Araca biniciyseniz, kısa sürede elinizden çıkarmayacaksanız akü seçiminde iyi/marka tercih ediniz ki uzun süre gitsin. Ucuz aküler 1-2 yıl içinde yine sorun çıkartacaktır.

Varta ve Mutlu akü öneririm. İnci önermiyorum.

Genç bir aküye 3-4 haftada bir şey olmaz, akü son demlerini yaşıyor. 3-4 sene ömür akü için normal, kaldı ki araba start stoplu.

Lan bu start stopun faydasından çok zararı var. Akünün, marş motorunun ve rölesinin vs ömrünü azaltması bilimsel kesin.

Ne marka alacağınıza gelince, yerli olan her markayı alabilirsiniz. Mutlu ve inci pahalı ve kalitelidir.

Yine aslında inci ve mutlunun ürettiği, piyasadaki ucuz akülerle rekabet edebilmek için farklı markalar bastığı aküler var. Çelik, povver, halk vs bunlar da alınabilir bütçe dar ise.

Her dairenin bir yeri olacak şekilde, çizerek yer belirlemek. Apartman toplantısında bu öneriyi sunabilirsiniz.

Yönetim karar alarak her daireye yer tahsis etsin. Kopyalayarak çoğaltmayı engellemek zor.

sitenin projesinde otoparka her dairenin en fazla kaç otomobil park edeceği yazar. yönetim proje planını inceleyerek buna yönelik bir düzenleme getirebilir. nereden biliyorum, bizimkiler öyle yaptı. proje planında her daire sadece bir otomobil park edebilir diye bir ibare yer alıyormuş. otoparka çekilecek olan otomobillere hgs sensörü gibi bişe koydular. o otomobili görünce otoparkın kapısı otomatik olarak açılıyor. diğerleri giremiyor.

edit: planda yazıyor diyince kimse itiraz edemedi. sonra da gereksiz bir boşluk oluştu otoparkta.

yönetim planında yazıyorsa o ikinci arabayı zor sokar ki yazmalıdır.
kumanda çözüm değilse hgs gibi metodlar ile zorlanabilir. ama aynı zihniyetteki adam gider hgs'yi de taşınabilir yapar. :)
açıkçası yönetimin sorumluluğudur eğer yeterli yer yoksa ikinci arabaları içeri almayacak.
kan çıkar valla.
medeni bir site değilse işiniz zor. yönetim öne çıkacak ve düzeltecek.

eski sitemiz o şekildeydi bizde de aynı muhabbetler yüzünden anahtarları iptal ettik,sadece güvenlik plakaları kontrol ettikden sonra kapıyı açıyor..bizde rahata erdik.

Olayın hukuksal boyutunu geçiyorum. Yönetmelikler vs. bu konu illa bir yerlerde yazıyordur. Yazmıyorsa da yapılacak bir toplantıda alınacak salt çoğunluk şle gerekli düzenleme yapılabilir. İşin teknik kısmına gelecek olursak. Benim aklıma gelen yöntem şu şekilde fakat işin maliyeti ne olur çok bir fikrim yok.

Site otoparkına kuracağınız kameralı ve özel bir sistem ile otoparkı kullanma hakkına sahip her araca takılacak özel cihazlar ile olayı sınırlandırabilirsiniz.
Kabaca şu şekilde düşünüyorum. Her plakaya özel bir barkod gibi kimlik tanımlanacak. Bu kimlik bir cihaz olacak elbette ve aracın görünür bir yerine monte edilecek ya da bir kart bile olabilir. Otoparka giren kişi bu kartı okutarak ya da bu kimliği kumanda cihazina gömeceksiniz ama her kumanda bir plakaya tanımlı olacak, yani her aracın kumandası ile plakası otopark girişinde eşleştirilecek, eşleşmeme durumunda otopark açılmayacak.

Sayı sınırlaması da bu araçları kontrol eden otopark sistemi (yazılımı) her neyse orada devreye girecek. Hangi plakaların aynı anda otoparkta olamayacağı bu sisteme tanımlanacak. İçeride bulunan araç otoparktan çıkmadan. ( -ki bu da çıkışları da kontrol etmek demek) dışarıda bekleyen araç otoparka giremeyecek.

Bu yazdıklarım karışık ve maliyetli bir iş gibi görünebilir ama bir site için çok büyük bir maliyet olacağını düşünmüyorum. Küçük bir PLC panosu, biraz otomasyon ile çözülebilecek orta zorlukta bir iş gibi duruyor. Önemli olan çoğunluğu buna razı edebilmek.

sundan bi tane alip surekli parkettigin yere koy gitsin.

www.hepsiburada.com

@brkylmz, o nane çok kolay kırılıyor :)

sticker ve plaka tanımalı sistem kurdurtup, daire başına gerekli stickeri verirseniz olur biter. masraflı evet ama en garantisi

şimdi bi dakika. tek dairenin birden fazla araç sokmasını anladım da, dışarıdan anahtar yaptırıp girmenin yanlışlığını anlayamadım. o otopark sitenin ortak alanı. herkese yetecek kadar yer yoksa bile, herkesin bir diğeri kadar oraya araba park etmeye hakkı var, yönetimin de yer sayısı kadar anahtar yaptırıp parasını verenlere dağıtması, sitenin ortak alanlarını sadece belli kişilere tahsis edip diğerlerini dışlaması gibi bir hakkı yok. o yüzden dışarıda anahtar yaptıranların bir kabahati de yok.

20 dairelik sitenin 5 dairelik otoparkı varsa, yönetim 20 daireye 20 anahtar verir, bu 20 kişiden yer bulabilen 5 kişi de içeri girer. herkesin eşit olarak kullanmaya hakkı vardır.

eşit olarak... burada sorun, eşitliği bozan, 1 kişilik hakkı varken biden fazla araba sokan. bunu da yine yönetim adam olup, "bu sitede oturuyorum, istediğim kadar araba sokarım" diyene "nahh sokarsın" diyip sorunu çözecek. bir uyaracak, iki uyaracak, üçüncüde çektirecek o arabaları, bak bir daha sokabiliyor mu.

Bazı sitelerde plaka tanıma sistemi var ondan yaptırın. Güvenlikçiye de gerek kalmaz.

sahtesini bırak gerçek alarm takılıyken evime hırsız girdi hocam. hem de ben evdeyken girdi. yani o açıdan düşündüğün zaman adamlara engel yok. sen tedbirini al yine. bu anlattığım olaydan sonra alarm olmasına rağmen bir de demir parmaklık yaptırdım.

bize 2017 Şubatta demirlikli giriş katta katta otururken girdi maalesef. hatta demirliği yerinden sökmeye çalışmışlar ilkin. o olmayınca demir kapının kapkalın asma kilidini patlatmışlardı. gerçekten pek engel tanımıyorlar. pimapenlere güvenlik mandalları taktırın; bizim balkon pasından girmişlerdi kapıya 4, pencerelere 2şer tane taktırmıştık. kale alarm taktırdık, kapının kilidini güçlendirdik, demirliğine de biri şundan (bkz: )www.tekzen.com.tr biri de şundan olmak üzer (bkz: )www.google.com iki adet asma kilit takıyorduk.

tv Ünitesinde duran tvyi de götürdükleri için sonrasında tv yi duvara monte edip www.google.com şunun gibi bişiyle tvyi ayrıca montelenen yere kilitlemiştik. artı olarak geceleri ve evde yokken tv simülatörü kullandık. ama 6 ay sonra bile içimiz rahat etmediğinden taşındık.

pronet.

Alarm hırsızı caydırmıyor. Benzer bir yerde oturuyorum ve ben de pencerelere demir yaptırmak istemiyordum. Hırsız girdi. Alarm taktırdım. Yine hırsız girdi.

İlk giren hırsız apartmanın telefon kablolarını da kesmişti. İkincisi de alarmı durdurmaya çalıştı ama işe yaramadı. Yani risk alıp bir şekilde belki kapatırım diye girişiyorlar.

Gerçek kamera + demir yaptıracaksınız. Başka yolu yok.

Kamera alarm vs hırsızın girmesine engel değil, hırsızlığın cezası az olduğu için umursamıyor pezevenkler.

Amacınız hırsızın girmesini engellemek olmalı, adam girip malı çaldıktan sonra elinizde görüntü kaydı olmasının bir önemi yok.

Demir korkuluk tek çare, onu da sağlam bir kilit sistemi ile kullanın.

bunu mu diyorsun?
www.youtube.com

Yok hocam halka hitap ediyordu. Bu değil. Böyle meydanda bir kürsüde

Selam, is geregi kimseye e devlet sifrenizi vermek zorunda degilsiniz.

borclarinizi, cezalarinizi, aileninizin soy agacini, askerlik durumunuzu, uzerinize kayitli cep telefonlarini ve numaralarini vb. e devlet sitesine girerseniz sundugu tum hizmetlerin listesi mevcut

Röntgeninizi çekerler adeta.

O iş yerine bir adet orta parmak gösteriniz.

mesela çocuğunuz varsa, onun adına başka okula nakil başvurusu yapabilir.

Iş geregi e devlet şifresini baskalarina vermek zorunda olmak diye bir sey var evet. Iş tanımı geregi olmasa da iş baska türlü yurumeyebiliyor. Bircok kişisel bilginize ulasabilirler ama e devlet uzerinden cok mühim işler cevirmeleri mumkun degil bence. Emin degilim yine de.

hiç kimseye e devlet şifreni verme. öyle bir zorunluluk yok. ne yapmak istiyormuş senin edevlet şifrenle. nereye başvurulacaksa bana söyleyin ben yaparım de. hiç kimseye verme o şifreyi.

banka bilgilerine ulaşabilir. Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve askeriye gibi kurumlarla direkt yazışma yapılabilir. bunlar ciddi konular.

en basitinden ulkeyi yonetenlere kufur edebilir ve seni yillarca hapse tikabilir

bir sürü başvuralacak yerler var devletle ilgili. onlara başvursa al başına belayı.

örneğin; cimer'e girip sağa sola sizin adınıza hakaret edebilir ki, bu bence maddi kayıplardan daha büyük bir kayıp olur.

ailenize ait kişisel bilgleri ve dökümleri alabilir. hatta bunu 1900'lerin başına kadar öğrenebilir.

sağlık bilgilerinizi öğrenebilir. bu da genelde maddi kayıptan büyük bir kayıptır.

çalışma geçmişinizi sorgulayabilir.

çalıştığım tüm işlerde bütün patronlarımın ve eşlerinin e-devlet şifrelerini bilirdim. bilirdim derken bir yerde yazılı olur lazım olduğunda kullanırım. ama hiç birini ezbere bilmem. hiçbirini de yapmam gereken şey dışında kullanmadım. güvenmediğiniz kişiye mail adresinizi bile vermeyin. mail falan gönderir maazallah.

nasil kaniksanmis ya is geregi sifrenin verilmesi gerektigi. oyle birsey olabilir mi? e-devlet zaten bireysel isler icin. is ile nasil bi alakasi olabilir ki. sirket icin gerekliyse ilgili kisiye yetki verirsiniz, kendi e-devlet'inden girer yapar isi.

patronumun elektronik imzasını birkaç çalışan kullanıyoruz. artık Kosgeb destekleri için bile e-devlet şifresi ile giriş yapılıyor. bu işlemleri patron yapmakla uğraşamaz. ekonomi bakanlığının teşviklerinde de (dahilde işleme gibi) elektronik imza gerekiyor.

hergün patronun e-devlet hesabına giriyorum, ancak yapmam gereken iş dışında hiçbir sayfaya girmedim. işlerin yürümesi için çalışanlara şifresini vermek ve güvenmek durumunda.

kötü niyetli biri ne yapabilir kestiremiyorum ama ben üzerine kayıtlı büyükbaş hayvan var mı acaba geyiğinden öteye gitmiyorum. kimse kötü birşey yapmaz umuyorum. güvenmeyi tercih edin.

Tahlil sonuçlarını öğrenir e nabızdan tc ni biliyorsa. Yukardaki arkadaş gibi seni geyik malzemesi yapabilir.

e-devlet çoğunlukla pasif bir platform. yani çoğunlukla sadece ilgili bilgileri almaya yarıyor. bir işlem yaptırmak için yine çoğunlukla ilgili dairenin yolunu tutuyoruz.

Gruptan grupa degisir, neticede grup denilen sey eger para kazaniyorsa ozunde bir sirkete donusuyor.

"Some Kind of Monster" isimli belgeseli izlemenizi oneririm, sordugunuz sorularin pek cogunun cevabi en azindan Metallica icin veriliyor.

1 evet
2 gruptan gruba degisiyor, birinde daha baskin olan uye karar verirken birinde oylama filan yapilabiliyor.

Bu söylediklerine net bir cevabım yok ama sorunu okuyunca benim de aklıma bir soru geldi. Müsaadenle bu başlık açılmışken bende sorayım. Daha toplu olur. Çek git başlığımdan beni rahat bırak dersen silebilirim. Yazman yeterli.

Diyelim grubun kurucu üyelerinden biri ayrıldı ve yerine başka biri katıldı. Bu yeninin payı ve ayrılanın payı nedir?

hocam bu kadar takmayın
bir şey olmaz merak etme

İyi günleri yakınlarıma demem ya hoşçakal ve görüşürüz derim de iyi günler bana da uzak insanlar için uygun geliyor. Yine de bozulur muydum sanırım hayır alışkanlıktan ileri geliyor olabilir.

benim hanim sabah beni gonderirken hadi hayirli isler diyor, hosuma gidiyor. iyi gunlerde gayet guzel. iyi bi dilek niye kotu olsun ki?

bu adam katil olur

Hayır, çünkü hayattan zevk almak istiyorum.

niye zoruna gidiyor? ne demesini isterdin? kufur mu etsinler :) ?

şuralarda bir buton olacağıdı.

Mis gibi söz ya iyi günler. Bunun yerine ne söylenmesini istersiniz ki?

neden zorumuza gitsin? benim gitmiyor. gayet normal bir iyi dilek bu. nasıl gün içinde ilk defa görüştüğümüz zaman (eşim, annem, babam vs. ile) hal hatır soruyorsam, ayrılırken de bu tarz vedalaşmalar oluyor. çok gerginsin hocam. biraz rahatla. bu şekilde ömür çekilmez.

%28 yağ oranın varsa 1,5 kilodan fazla bir kilo sıkıntın var demektir. Onun dışında, spor olayına çok fazla anlam yüklemeyin; spor yaparken harcanan kalori taş çatlasa 200-250 kalori olur, onun da ne kadarı yağ ne kadarı şeker allah bilir. Muhtemelen dandik bir diyet programın var, dandik bir diyet problemin yoksa hormonlarda bir sıkıntı vardır. Yani bunların ikisi de düzgünse kilo vermemek için hiçbir neden yok. Liposuction geçici bir çözüm, liposuction'la boşalan yağ hücreleri kısa bir sürede tekrar eski haline gelir.

Angelus,duyurucunun kas oranı gereğinden az olabilir. Bu sebeple yağ %28'dir belki.

Kas kütlesinin yüksekliği harcanan enerjiye direkt etki ettiği kas kütlesi yüksekse yağ oranı daha düşük olabilir fakat kas kütlesi düşükse, yağ oranının yüksekliği bununla bağlantılı olmaz. Yani yağ oranı %28'se, kas kütlesi yüksek de olsa düşük de olsa bu fazla bir yağ oranıdır, nedeni de muhtemelen kötü beslenmedir. Ha diyetisyen yağ oranına bakmaz tabii tartıya bakar, tartı ağırlığına göre şu kadar fazlan var bu kadar eksiğin var der fakat %28 yağ kadın için de erkek için de (Erkek için çok daha fazla) fazla bir yağ oranı, yani 1,5 kilodan daha fazla bir yağ oranı, toplam kiloyu bilmediğimden şu kadar fazla diyemiyorum ama yine de fazla.

yeterince ağırlık kaldırmak ve protein ağırlıklı besin ile mevcut yağlarını kas yapabiliyor olman gerek. ya antremanında bir yanlışlık var ya da diyetinde. bir endokrin uzmanına göründüysen ve herhangi bir sağlık sorunun yoksa işini bilen bir diyetisyen ve spor hocasıyla çok güzel kas yapabilirsin diye düşünüyorum.

neye göre %28. neyle ölçüyor mesela. piyasada yağ ölçüyorum diyen cihazların çoğu beş para etmez. Tanita bir cihaz bulun onunla ölçtürün bir de.

%28 yağ oranın varsa 1,5kg'den daha fazla problemin vardır.
Spor salonunda spor yapıyorum diye takılan çok insan var. Ya hareketleri yanlış yapıyorlar ya da aşırı düşük ağırlıklarla kendilerini kandırıyorlar. Eksik hareket yapıyorlar vs.
Düzgün yapmıyorsan işe yaramaz.
Yeteri kadar spor yapıp beslenmene de dikkat edersen yanların da gider. Ama belki en son gider, onu biz bilemeyiz.

hoşlanmama demeyelim de hiç ilgimi çekmedi.
"lan bu neymiş acaba" diye bir sahnesini dahi izlemedim.
kitaplarının bir yaprağını bile okumadım.

yüzüklerin efendisi çocuğuyuz biz :)

Harry Potter karakteri dışında kimseyi bilmem. izlemedim, kitaplarını okumadım. hiç ilgimi çekmedi cidden.

teritori +1

bana hep çocukça gelmişti hala da öyle gelir. harry potter ve voldemort dışında hiçbir karakterini bilmem.

Seriye bayılıyorum. Nedense Yüzüklerin Efendisi'ni çok seven biri Harry Potter'a burun kıvırabiliyor. Yakın bir arkadaşım da pek sevmez Harry Potter'ı. O da Yüzüklerin Efendisi hastası çünkü :(

ben de "harry potter" dendiği vakit "yüzüklerin efendisi"nden bahsedilmesini anlayamıyorum hala. sürekli bir lotr serisiyle kıyaslama var. ikisinin birbirinden farklı ve biricik olduklarını ne zaman algılayabileceğiz acaba? neden bir seri, başka bir seriyle kıyaslanmak zorunda? yüzüklerin efendisi ile harry potter'ın ne alakası var?

harry potter'ı neden sevmiyorsun'un cevabı, yüzüklerin efendisi'ni seviyorum olmamalı. edebi dilinden-üslubundan, karakter gelişiminden, kurgusundan bahsedebilirsin anca.

Fantastik, gerçeküstü ve hayata dair bir şeyler söylemeyen hiçbir tür ilgimi çekmiyor.

çocukça geliyor. fantastik dünyası da bence yeterince geniş değil.

Aslında "ikisi de birbiriyle alakasız" demek edebi açıdan çok da gerçekçi değil zira "monomyth/ hero's journey" şemasını takip ettikleri için temelde aynı kavramları ele alıyor ikisi de (keza Star Wars da veya Matrix de öyle). Ben de Harry Potter'ı 25-26 yaşından sonra okudum ilk defa, daha önce çok burun kıvırırdım. İnsanın fikri değişebiliyor.

Ama ablam veya en yakın arkadaşımı hiç sarmadı mesela. (LOTR da, Star Wars da, Harry Potter da sarmadı onları yani)

Aradaki fark LOTR'in üst seviye bir entelektüel anlayış gerektiriyormuş gibi, Harry Potter'ın ise basit sihirli mihirli çocuk romanı olduğu şeklinde sunulması yatıyor olabilir diye düşünüyorum.

ben lotr daha çok seviyorum ama harry potter da çok seviyorum. harry potter'ı sevenler genelde 10-20 yaşları arasında kitapları okumuş ya da filmleri izlemiş ve tüm çocukluğu-ergenliği bu seriyle geçmiş insanlar. benim şansıma lotr de o zamanıma denk geldi filmin çıkışıyla beraber, ikisini birlikte çok sever oldum. büyüdükçe lotr evrenine diğer kitaplarla dahil oldum evrenin derinliğini ve altmetinleri hakkında daha çok fikir sahibi oldum; haliyle biraz daha oraya kaydım ama harry potter da tüm çocukluğumu hatırlatıyor bana, o an okurken aldığım zevkin tadı hala damağımda, hala da açıp okurum.

genel kanı açısından ise sopiro +1, lotr sevince fularlı entel harry potter sevince ergen fanboy/fangirl olacağını düşünenler kendini harry potter'dan sıyırmaya çalışıyor.

En sevdiğim tür fantastik kurgu diyebilirim. fantastik kitapları severim, oyunları, filmleri bu türe ait neredeyse her şeyi...

Fakat Harry Potter sevmiyorum. Bana nedense çok çocuksu geliyor. Belki bu seri çocuk olduğum dönemlere denk gelseydi sevebilirdim. içinde özdeşleşebileceğim bir karakter barındırmıyor. o yüzden sevmiyorum sanırım.

sırf izlemiş olmak için izledik ama çok da ilgimizi çekmedi açıkçası vakit geçirdik oldu bitti bizim için sorsan hatırlamam sahnelerini bir LOTR değil kesinlikle.

fantastik filmleri, kitapları ilk anda sevdim sevdim sev(e)mediysem bir daha asla seyredemiyor/okuyamıyorum. sıkılıyorum. harry potter serisi de sıkıldıklarımdan.

Fantastik filmleri bile çok sevmzken ve okunacak o kadar kitap varken sanırım yedi ciltlik bir seriye vakit ayırmayı çok istemedim.
Hem bana hep şöyle gelir, HP'yi insanlar hep küçükken okumuş etmiş, filmlerini izlemiş hatta aynı evrendeki filmleri kazık kadar insanlar hala heyecanla bekliyor içinde hepimizin tanıdığı karakterler olmamasına rağmen.

Teknik olarak su anda 5.20 alamayan para faiz getirisyle onumuzdeki yaza bir bmw 5.20 alamamasi lazim. Otomobil fiyat artisi enflasyon oraninin altinda kalmasi lazim. Ya da banka kar etmiyor ve ahmak olmasi lazim.

mevcut durum içerisinde tl'nin faizi dediğin şey paranın artmasını sağlamıyor, azalmasını değer kaybetmesini engelliyor. ülkeye sihirli bir değnek değmezse eğer 1 sene sonra değil bmw almak sattığın arabayı bile zor alıyor olabilirsin. zira almak istediğin ve şu an elindeki araçların değeri de en az elindeki paranın oranında artacak. ayrıca o kadar paranın faizi toplam 3 bin yoktur, bir de arada 2-3bin tırtıklayacaksan eldeki de gider.

enpara aylık %24'ten 2600 veriyormuş mesela. bankaların sitelerinden hesaplayabilirsin.

130 binin %24ü nasıl 2600 oluyor ben orayı anlamadım

Yıllık faiz o, 2600 x 12 = 130binin yüzde 24ü.

5.20 alabilir misin kısmını geçiyorum. 130 bin tl aylık faize yatırısan %24 faiz oranı ile 35 gün sonra(vade sonu hafta sonuna geliyor. o yüzden bir sonraki iş gününe sarkıyor) eline geçecek net para 132.842,19 Türk lirası olacaktır. 1 sene boyunca bu şekilde hiç paraya dokunmasan 30-40 bin lira arası para alırsın 130 bin lira paran 1 sene sonra 160-170 bin lira falan olur. ince hesabı yaparsın artık. ha bu parayı farklı şekilde değerlendiririm daha çok kazanırım dersen orasını bilemem ama sanırım 170 bin lira ile 5.20 alamazsın. hele hele gelecek olan faizden kafana göre para çekmeyi düşünüyorsan, hiç alamazsın.

akıllıca bir yatırım değil

2006 model 520 alırsın

130 bini bankaya tl olarak koyarsan o para ne kadar faiz alsa da değer kaybeder.
döviz hesapları ise çok düşük faiz veriyor.
ama mesela yüksek bi meblağınız varsa misal 500 bin
aylık net 11 bin faiz veriyor
2 senede 260 bin lira gbi bir faiz veriyor
Hazır inşaat sektörü krizdeyken o 260 bine ufak da olsa 1+1 ev alınır
m.qnbfinansbank.enpara.com
faizleri üstteki linkten kendiniz de hesaplayabilirsiniz

saçma bir yatırım şekli kusura bakma

icbc turkey 2923 tl faiz veriyor ayda :)
www.icbc.com.tr

mantar?

sadee traş ettiğin bölge mi kaşınıyor, yoksa traş etmediğin yerler de kaşınıyor mu?

Mantar nasil bir sey bilmiyorum ama görünürde bir degisiklik yok, bir anormallik görünmüyor ama kasiniyor.

@killerbee
Tras ettigim bolgeyle birlikte belli bir alan kasiniyor, basindan beri ayni alan. Buyuk bir alana yayilmis degil kasinti.

mantar olsa kötü koku olabilir diye tahmin ediyorum.

eğer bu aralar çok terlediysen ve orası terden dolayı tahriş olduysa bu şekilde de olabilir.

Yok epey oldu kasinmaya baslayali. Tahris falan yok, deride her sey normal gorunuyor.
Hafiften korkmuyor da degilim.

git doktora, bin tane sebebi olabilir
çamaşırların iyi durulanmaz, fazla deterjan koyarsın alerji yapar.

umumi tuvaletten mantar gibi bişey bulaşmıştır, git gide kötüye gider.

rahat da vermiyor sana baksana.

stilex krem dene. sonra da doktora gözükmekte fayda var.

Kasık biti falan olmasın?

çamaşırlarını kontrol et. (özellikle çamaşırlarının dikiş yerlerini) ufak ufak canlılarla karşılaşırsan sorunu buldun demektir. kasık biti.

yıllar önce bende de aynı problem olmuştu. allahım kaşınıyor ama ne güzel kaşınmak öyle. nedeni mantarmış. acilen cildiyeye git.

Durmayan bir kaşıntı ve şişme varsa mantardır. Kremleri var zamanla çözülür.

Kasik biti olsa simdiye farkederdim, surekli inceliyorum.
Sadece kasinti var, sisme yok. mantara benzer bir goruntu yok.

Çok haklı bir endişeniz var bence.Pedagogların cevaplarını bekliyorum :)

Youtube milyon kat daha tehlikeli bi platform. Sinema filmi izlemeyle müptela olmaz kimse.

hocam buna gelene kadar çocuk neler neler görüyordur.
bence sakınılacak bir durum yok. gayet aklı başında bir insan olduğun her halinden belli, çocuğa da filmdeki sakıncalı durumları anlatıp anlamasına rahatça destek olursun. queen dinleyen çocuk zaten akılldır :)

tabi yine de uzman birisinden tavsiye dinlemek lazım :)

Sinemasına götürme dvd si çıkınca izlersiniz beraber. Beğenmediğin kısımları ileri sararsın:)

filmi birlikte izleyin. daha sonra brilikte filmi konuşursunuz. filmde nelerden etkilenip etkilenmediği hakkında biraz fikriniz olur. karşılıklı filmi tartışır, yanlış bulduğunuz davranışları çok dikkat çekmeden doğrusunun nasıl olması gerektiğini falan laf arasında söylersiniz. ne bileyim. mercury uyuşturucu olayına hiç bulaşmasa şu anda çok daha iyi olabilirdi gibi.

ben onun yaşındayken liveleak tartı yerlere girmiştim. şuan kimseyi kesmiyorum. yani şimdilik :D . gereksiz endişe çocuğun ne düşündüğü sizin yanınızda olmadığı zaman ne yaptığını asla bilemezsin. 16 yaşını bekle derseniz o malum ortamlardan bulup indirecektir. asıl sizi dinleyip 16 yaşına kadar izlemezse endişe duyun. izletin gitsin. fatmagün suçu neyi izleyip tecavüzcü oldu çocuk demekle benzer.

bazı kısımlarını zaten anlamayacaktır. Belki bir 10 sene sonra filan aklına gelip aydınlanma yaşayabilir, heee bu aslında uyuşturucuymuş vs. gibi.

Bir de Youtube'da 8 yaşındaki çocukların izlediği videolar inanın çok daha kötüdür.

Yeni nesilden Queen hayranı çıkması ne güzelmiş:)

Bence tek başına gizli saklı izlemektense (o kadar hayranıysa kesin bir şekilde izler) sizin eşliğinizde izlesin daha iyi.

Bir psikologtan tavsiye alın derim.

o yaşlarda rotten.com'da geziyordum sjdjdjfjd 12 yaş, idrakın çok az olduğu bir yaş değil, eminim o da biliyordur uyuşturucunun ne olduğunu. bence öncesinde çocuğunuzu karşınıza alıp neleri bilip bilmediğini ölçüp biçin, zira uyuşturucuyu geçtim freddie mercury eşcinseldi ve aids'ten öldü. yani, açıklamanız gereken tek şey uyuşturucu olmayacak. :)

Ben götürürüm, çocuğumun da yanında otururum.

ne guzel bir sey. benim ailede cikmadi oyle cocuk torun. alin goturun. yasi gayet musait bence. bunlarin sizin kontrolunuzde olmasi en dogrusu tabii. yukardaki beraber izleyip uzerine konusma onerisi gayet yerinde. yalniz konusurken korkutucu bak bunu yapma falan seklinde degil de daha onun seviyesine inerek daha aralara sikistirarak efendime soyleyeyim karari ona birakacak sekilde yaparsaniz ise yariyor.

uzman degilim elbette ama yeteri kadar cocuk buyuttuk sukur.

bu kadar steril şekilde büyütülen "proje çocuklar" ileride hayata daha zor adapte oluyor. bırakın biraz kirlensin kafası. zaten youtube, liveleak, porno siteleri vs sağ olsun sizin tahmin ettiğinizden çok daha fazla kirlenmiştir.

ben onun yaşında jimi hendrix'i keşfettim. Üzerinden 13 sene geçti hala uyuşturucu kullanmadım.

bence çok detay ve gereksiz düşünmüş o anneler. götürün. beraber gidelim tanıştır beni o delikanlıyla.

Queen demek benim hayatım demek. Ben burda ergenliğimi, gençliğimi Queen'e adamışım, çocuğumdan mı saklayacağım asds.

Şimdi biraz daha ciddi cevap vermem gerekirse de kesinlikle izletirim diyorum.

birlikte izleyin. Çocuğunuzun internet kullanmasına ve yaşıtı arkadaşları olmasına izin veriyorsanız, o filmden öğrenerek özeneceği her şeyi görüyordur zaten. Üstüne de bir tartıma, açıklama vs ile gayet de güzel olur.

izlet, bişicik olmaz.

Kardeşime Jackal izlettik 6 yaşında filandı, seri katil olmadı.

Biraz karakterle de alakalı tabi ama bu kadar istediği bir şeye engel olmak daha kötü bence.. Ailem bana hep olduğumdan olgunmuşum gibi iletişim kurdu, bazen yaşıtlarıma göre daha fazla özgürlüğüm oldu. Hiç kötü olduğunu düşünmedim, çocuğum olsa aynı şekilde davranırım. Bence şans verin.

Ek olarak: Bu nesilde, Queen hayranı bir çocuğunuzun olması nedeniyle hem sizi hem çocuğu takdir ediyorum.

Ben izletmezdim.
Izletirsin izletmezsin ayri konu da, kaynim cocukken izledi uyusturu bagilmisi olmadi diye bir arguman olmaz.
Ote yandan her halukarda izleyecek +1

Buraya değil de bir pedagog ya da çocuk psikoloğuna danışırsanız daha sağlıklı bir yönlendirme alabilirsiniz. Freddie Mercury hayranı biriyim ama konuya duygusal yaklaşıp "Mutlaka izletin, hiçbir şey olmaz." diyemiyorum.

Çekilin psikoloğum :)

Birlikte izleyin, sonra da üstüne mutlaka konuşun. Bu tür bilgilerin ilk başta sizin kontrolünüz dışındaki arkadaş ortamlarından önce güvenli aile ortamlarında edinilmesi önemli. Gizlemek, üstünü kapamak, görmezden gelmek her zaman doğru bilgiden daha tehlikeli.

siz izletmeseniz bile kendi kendine illa ki izleyecektir. birlikte izlemeniz daha iyi olur bence.psikolog da yorum yapmış :) biz bir şey demeyelim artık.

Benim 12 yaşında queen bilen, dinleyen YouTube'un dandik tipleri yerine heyecanla bohemian rhapsody'i bekleyen bir çocuğum olacak, valla gururla elinden tutar, birlikte gider neşe ile izler, film çıkışı bir güzel yemek yerken filmi konuşurdum.

Çevrenizdeki anneler dar görüşlü bence. Ayrıca uyuşturucu meselesini anlamadım, filmin fragmanında herhangi bir uyuşturucu sahnesi var da ben mi kaçırdım acaba?

Dis ortam sicakligi? Oda sicakligi mi?

Su deniz seviyesinde ve saf suys 100 derecede kaynar.

Kaynamak üzere olan sütü yoğurt yapmak için 35 dk boyunca çırparak 45 dereceye düşürüyorum.

Buradan çıkarımla 15-20 dakika diyorum.

üstad çok fazla şey sonucu değiştirebilir. içine koyduğun kabın cinsi, kalınlığı, ısı geçirgenliği, yüzey alanı, ortam sıcaklığı, atmosfer basıncı vs... kabın ağzının açıklığı yani içine koyduğun kap şarap kadehi gibi de olabilir.

kabaca uğraşmak istersen şu formüller işini görecektir, diye düşünüyorum.
m: Cismin kütlesi (g, kg vs...)
c: Özgül Isı (cal/goC,J/kgoC)
Q: Cisme verilen ısı (cal, joule)
Δt: Sıcaklıktaki değişim (°C)
1 cal=4,18 joule

Q=m⋅c⋅ΔT

ΔT=Q/mc

Bence evde dereceyle bir deneyin. Yeterli bilgi verecektir :) sonuçta çay demlemek ten bahsediyirsunuz

2. ay bayrağı çekme ihtimali olan işe girip kurulu düzenini niye bozuyorsun ki?

bi arkadaşıma çok benzer birşey oldu. sektörünüzü bilmiyorum ama eğer en az 3 yıllık emeğiniz olan bir şirkette çalışıyorsanız şu ortamda risk almayın derim.şimdi yönetici değilsiniz galiba yönetici pozisyonu olması aklınızı çeliyor olabilir ama risk almak için doğru bir zaman değil bence.

ya açıkcası kendi firmam varda tahsilat yapamamaktan anam ağladı. bunlarda danışmanlık verdiğim bir firma idi. önden bi 6 ay danışmanlık sözleşmesi mi imzalatsam acaba teminat mektubu isteyip? danışmanlığa teminat mektubu da garip tabi.

hocam bir aylık maaşı veremeyen ya da vermeyen adam 6 aylık maaşı hiç vermez. siz yine yapabiliyorsanız yapın sözleşme falan ama olay mahkeme salonlarına taşındığı zaman konu çok uzun zamanlarda çözüme kavuşuyor. aklınızda bulunsun.

Olmaz.

Olacağını sanmıyorum. 10 gün ile bedelliyi kaçıran akrabalarim var. 21 gün de olsa büyük fırsat. 6 ay askerlik yapan arkadaşlarım bile şu an beni arayıp "oğlum ne yap et, bedelli yap bu işi, burada geçen zamana yazık" diyor. Senin yerinde olsam 21 gün de olsa yapardım, ki gelecek ay parayı ödeyeceğim zaten.

olmaz.

o 21 gün zaten yol izni ile beraber 19 güne düşecek. kafanı çok duvara vurursun ilerleyen dönemde.

369. kd askerliğini bitirmiş birisi olarak söylüyorum bunu. imkanın varsa yap.

Sıkıntı yok bir dahaki bedelliye gidersin

En az 4-5 sene bedelli cikmaz.

2007 yilina dönüp 6 ay yerine 21 gun yapacaksin deseler nereye domaliyorum diye sorarim.

Sistem falan değişmez, bir sonraki bedelli ne zaman çıkar, çıkar mı, çıkmaz mı? Bundan sonrası hep soru işareti. Çok geçerli bir nedenin yoksa (elini kolunu bağlayan hayati bir mesele) ve bu para seni zorlamayacaksa yap kurtul. Rant mant, bu işler bizim boyumuzu gücümüzü aşıyor. Sen de kendi kişisel çıkarına bak. Eğer bu parayı verip askerlik görevinden kurtulmak işine geliyorsa yap gitsin. Ha gelmiyorsa biraz daha düşün bir yol bulursun.

Kafanı çok duvara vuracaksın.

2 gün yol izni 2 gün de pazar günü tatillerinden zaten 17 güne düşüyor. Bence bedelli yap. 6 ay yapsan bile en az 6-7 bin tl para yersin.

Ayrıca askerlik işe girmeni de etkiliyor. 5 sene tecilin olsa da işveren bunu dikkate almıyor.

çok muhtemel sürekli bedelli olayı olacak ama 2020'de mi olur 2025 mi bilinmez.

fazla zaman gibi düşünme oraya gidip ne oldu ne bitti demeden askerlik bitecek senin için kafa tatili gibi olur yapman en mantıklısı ne olursa olsun. askerliğide ilerde 9 ay yapıcaz diyorlardı 6 ay yine paralı olacak şimdiki kadar para girecek, bedelli vurmayanlara yazık olcak sana vurmuş kesinlikle gitmemezlik yapma.

3ay/9ay olayindan bahsediliyordu ne oldu o is? O olursa koklu degisiklik olmus olur iste.

Bence bedelli yap 21 gun yap kurtul.

paranla rezil olcağına git rezil ol.

olacağı söylentileri var. yeni gelecek sistemde de askerlik olacak söylentileri var ama. her halükarda askere gideceksiniz yani. ben olsam bu 21günlük bedelli fırsatını kaçırmazdım.


not: askerlik şubesi başkanıyım.

biz gittik geldik bir şey olmadı 19 gün

quora'lık bir cevap mı bilmiyorum ama kesinlikle dinler arası falan değil. dini savaşlar falan çok eskide kaldı. hem amerika'da, hem rusya'da, hem türkiye'de muhtemelen devlet başkanları ve kurmayları dine falan inanmıyor. din şu an halk düzeyinde. o bile yavaş yavaş kayboluyor. bütün savaşlar ve anlaşmazsızlıklar para üstüne gelişiyor. para, güç, hakimiyet. hepsi bu. din artık sadece alt tabandan bir şeyler kopartmak için kullanılıyor.

Günümüzde dinler arası savaşlar sanırım sadece kabile seviyesinde yaşanıyordur.

En geçerli örneğim şu olacak. Rusya. Rusya bildiğin gibi hıristiyan ama ne Avrupa ülkeleri ne de Amerika sevmiyor. Fırsat bulsalar bir kaşık su da Canına okumak istiyorlar. Dinler sadece bir kılıf olabilir. Yani kimse bize (Türkiyeye) müslüman olduğumuz için düşmanlık yapmıyor. Nedenlerine girmeyeceğim...

dinler arası savaş halen var. bilhassa israil'in yürüttüğü savaş din odaklı. el kadar kudüs'ü ele geçirmek elinde neredeyse sınırsız güç olan israil için din dışında çok bişey ifade etmez. aynı şekilde filistin'in kudüs'ü, mescid-i aksayı bu kadar canla başla savunması para veya siyasetle açıklanamaz bence. savaşların çoğu dinle ilgisiz olabilir ama yahudilerin arz-ı mevud'a ulaşmak için halen ciddi bir savaş içinde oldukları çok açık.

evet günümüzde çoğu ekonomik kaynaklı ancak israil devletinin kurulma nedeni, amerika'nın ona destek olması vs bunları da unutmamak gerekir. evanjelizmi de bir araştırın.

İsrail'in nedeni de din odaklı değil. Her seçim öncesi Filistin'le ilgili bir sorun çıkar ve oy kazanılır. Yalnızca saf insanlar bunun nedeninin din olduğuna inanır. Hiçbir politikacı bir din adamı değil. Hepsinde amac koltuk ve para.

@traveller neden dünyanın dört bir yanına dağılmış yahudiler 1900'lerin başından itibaren örgütlenip filistinin bulunduğu bölgede 1948 yılında devlet kurdular acaba? neden başka bir yer değil de orası? ve neden 1948'den günümüze dek genişleme amacındalar? tam da tevrat'ta yazılan sınırlar çerçevesinde. amerika neden kurulduğu günden beri her türlü desteği veriyor? sadece ekonomi kaynaklı değil tüm bunlar.

Dinler arasi savas onceden bile dinlerle ilgili degildi ki. Hacli savaslarinin adi hacli sadece; katilanlarin cok onemli bir kismi ganimet pesinde, din isin maskesi, hikayesi, efsanesi... Belki istisnalari vardir ama insanlik tarihinin butun savaslari; ister kabileler arasinda ister milletler arasinda olsun sonucta kaynak paylasimiyla alakali.

Senin topragin daha verimli, senin akarsuyun var, senin fabrikalarin benim fabrikalarima tehdit, siz bizden faha iyi yasiyorsunuz... Bunun ustune insanlari mobilize etmek icin bir "cunku" eklersen de elinde gerekce oluyor. O da irk olur, din olur, kabilecilik olur, "Varliginiz bize tehdit" olur, "Sizin halkiniz mutsuz biz onlarin iyiligi icin seyediyoruz" olur, "Buralari once benim atalarim gormustu" bile olur.

dünyada dinler arası bir savaş yok, dinlerin kullanıldığı bir savaş var. toplumları bir gaye etrafında toplamanın en kısa ve verimli yolu din ve milliyetçiliğin kullanılmasıdır. ardından kendi manevi değerlerini yok etmeye niyetli bir "öteki" yaratırsın, tamamdır.

israil konusu çok daha farklı. yahudileri diğer toplumlardan ayıran bir özellik var o da ulus-din anlayışına sahip olmaları. musevilik tamamen devlet yönetimine dair kuralları bulunan, indirildiği ulusu diğer uluslara hakim kılan, vaad edilmiş topraklar fikriyle hareket eden bir inanç. aslında her hangi bir milliyetçi ideolojiden farkı yok. atsız ın fikirlerini incele, devlet ynetimi için türk töresi, türklerin diğer milletleri yönetmek için dünya üzerinde olduğu sanrısı, turan / vaad edilmiş topraklar...

ulus - din anlayışını anlayabilmek için bizde neredeyse ona paralel olan ordu - millet anlayışına bakabilirsin. türk halkında hep "ordu güçlüyse halk güçlüdür, ordu güçsüzse halk da devlet de silinir" fikri mevcuttur. buna çok benzer bir şey zira musevileri bir toplum haline getiren şey tarih boyunca dinler olmuştur. israili ve politikalarını musevilikten ayrı değerlendiremezsiniz. bu gelecek de değişebilir o apayrı bir konu. kudüsü vs yi bu kadar savunmalarının sebebi vaad edilmiş topraklar ideali. bununla türkiyenin güney doğusunu terör örgütüne bırakmaması arasında hemen hemen hiç bir fark yok. iki devlet de bahsi geçen bölgeleri kendi toprağı kabul ediyor, bunun için mücadele ediyor.

abd nin israili savunmasının ise din savaşları ile zerre alakası yok. israil abd nin dünya üzerindeki en büyük müttefiki, bölgede abd çıkarları için vazgeçilmez konumda. neden böyle? çünkü abd de yahudi lobisi çok güçlü, ekonomide yahudilerin büyük sözü geçiyor.

parayı yöneten her şeyi yönetir.

Su an Turkiye'de olanlarin halifelikle ilgisi olmadigi hakkinda biri beni temin ederse ancak o zaman bu soruya dinler arasi catisma yok diyebilirim. Din hep bir arac ya da maske olarak kullanilmistir, dogrudur. Fakat yoneticileri sadece padisahtan olusuyor sanmayi birakip burokratlar ve klikler dusunuldugunde cikar ile degil ancak din, milliyet gibi ideolojilerle ciddi bir mobilizasyon saglanabilir.

Hocam yıldırım çakar gibi ışıklar ya da flaş patlaması gibi ışıklar yoksa çok panik yapma ama kısa zamanda bi doktora görün. Not: Göz Doktoru değilim. Şikayetlerin şu anda dayanılmaz noktaya geldiyse de vakit kaybetme...

Yıldırım Çakar gibi olunca ne oluyor. Bir kez olmuştu

O tarz Işıkları çok sık görüyorsan ( gözün açık ya da kapalı farketmez) retina ile ilgili ciddi bir sıkıntı olabilir.

Sen bir bak retina dekolmanı diye ara, belirtilerin çoğu varsa ki sanmıyorum. Bir göz doktoruna görün.

yıldırım çakar yada flaş patlar gibi belirtiler sadece gözle ilgili olmayabiliyor, beyin damarlarında tıkanıklık da buna sebep olabiliyormuş.

göz doktoru değilim, bende de oluyordu bu, göz doktorum göz tansiyonundak kaynaklandığını söyledi. ilerleyen süreçlerde görme yetisinin büyük oranda kaybına sebep olabiliyor. yine de bir göz doktoruna danışın mutlaka.

sizin yerinizde olsam geceden yola çıkarım. sabah 9-10 gibi orada olacak şekilde ayarlarım kendimi

Geceden yola çıkmak+1

Bodrum yolu zaten uzun, git git bitmiyor. Trafikte eklenirse yol çilesi kaçınılmaz olur.

ehliyeti dahi olmayan biri olarak belki önerim saçma olacak ama aracı siz kullanacaksanız nispeten geç bir saatte oraya varmanız daha mantıklı değil mi? otobüs ya da tren olsa gece çıkın diyeceğim de 9-10 saat yol gittikten sonra öğle vakti uykusuzluktan gözünüzü zor açacaksınız. ben olsam günü yolda geçirir, gidince birkaç saat çay çorbanın ardından yatar, gece güzelce uyurdum. ertesi gün de zımba gibi uyanır, arkadaşlarımla vakit geçirirdim.

sabah 6 da çıkmanızı tavsiye ederim 7 gibi feribotla yalovaya oradan biraz ilerleyince oksijen dinlenme tesislerinde starbucks'tan kahvenizi alın. her 2 saatte bir 20 dk mola verin. güle eğlene gidin. yollar tertemiz güzel, korkunuz olmasın.

yola çıkmadan önce herkes tedirgin olur çok normal. çıktıktan sonrası çok kolay....

Herkese teşekkürler.
Bu ilk uzun yolum değil, daha önce çok sefer 2000 km üzeri araç yolculuklarım oldu :)
Asıl sormak istediğim trafiğe çıkacak çok insan olur mu, benim gibi yarın tatil yapıp yollara dökülür mü insanlar diyodum.
Ama anladığım kadarıyla klasik "gece çık temiz git" mottosu olacak. Sabah 5 gibi çıksak bile iş görür gibi.

Söylediklerinin tek kelimesi doğru değil. Baştan sona yalan. Umarım anlamışsınızdır.
Ses ve görüntü sistemlerinde kullanılan çok özel ve pahalı kablolar var evet ama bahsettiği şeyler o ürünler değil ve 200-300₺ değil. Binler belki 10 binler tutarında kablolar ve donanımlar. İnanmayın ve kapı dışarı edin.

ahah bulaşık makinesi alırken bana öyle bir şey itelediler, uyandım.

digiturk bana da aynı şeyi yapmaya çalıştı. diyorum bendeki kablo hdmi 2.0, illa getirdiği süper, elektronik mühendisi adam bunu aldı falan diyor. dedim hee.

Kazık ki ne kazık, ama ancak 60 yaş üstü teyzelerin yiyebileceği bir kazık. yapmayınız.

Digiturk Türkiye'nin en rezil markasi.

5-10$lik kabloyu 200'e kitliyor. kosar adim uzaklas. butun hdmi kablolar ayni degildir ama cok profesyonel bir is yapmiyorsan cok pahalisina da gerek yok. hele hele digiturk'un dandirik 1080i yayini icin en dandigi bile yeterli. ama bluray oynaticin vs varsa 4k yada 1080p@60/120 yayinlari bir sekilde tv'ye aktarmak istiyorsan dandikler veri hizini kaldiramayabilir. aliexpress'i ac "hdmi 2.0 golden plated" diye arattir, rengini, tipini begendigin yuksek ratingli birini al. bak su 5m'si 5$(goo.gl). voltaj duzenleyici adaptor de eger apartman 50-60 yillik degilse muhtemelen gerek yok. eger dalgalanma varsa zaten tv, buzdolabi, camasir, bulasik makinesi, bilgisayar hepsi risk altinda. priz ile sadece digiturk kutusunu korusan ne fayda. mahallenin elektrikcisini cagir, evin sebekesini kontrol etsin, sorun varsa direk evin girisinden cozer o.

cevaplar için teşekkürler. söylediği şeyleri tabii ki almadım. ucuz olsalar da almazdım zaten. adam cihazı kurmakla uğraşırken internetten baktım fiyatlara. ikisi maks. 100 liraya hallolacak şeyler. onlar da kalitelilerinden.

daha önce de iş arkadaşımın evinde adam digiturk kurulumu yaparken bir şeyler satmaya çalışmıştı. acaba herkese satmaya çalışıyorlar mı diye buraya da sorayım istedim.

hatta iş arkadaşımın evindeki kurulumda şöyle saçma bir şey oldu. iki farklı odada uydu kablosu için priz var. adam ikisinden birine ayarlayacağını söyledi. odayı gösterdik, ayarlarken arkadaş fikrini değiştirdi. adam da kabloyu duvardaki prizden sökmüştü. kabloyu içeri doğru ittirip prizin kapağını kapattı sonra diğer odaya bağladı. ben durumu fark ettiğim için adama "diğer odadakini de bağlar mısın, oraya da uydu bağlamak istersek kullanalım" dedim. adam "oraya uydu bağlayamazsınız, ben buraya digiturk bağladığım için diğer taraf kullanılamayacak. kullanmak istersenz digiturk yan oda almanız lazım o da ayda bilmem kaç lira" dedi :) bi de "şimdi bağlatmak isterseniz bu fiyat, sonradan başvurursanız fiyat artıyor, şu kadar oluyor" falan dedi. Arkadaş da neredeyse bağlatacaktı. abi dedim bağlatma şimdilik, gerek yok. izlemek istersen alıcıyı direkt oraya taşırsın orda izlersin dedim. digiturkçü adam diyor ki "uyduyu taşımayın bence, hdmi girişleri bozulur" falan diyor (illa kitleyecek yani :)) neyse ikna ettim arkadaşı. Sonra adam gitti. söktüm prizi kabloyu yerine taktım. Sonra merkezi sistem çoklayıcısından da ayarı çektim. Şimdi diğer odadan uydu da izleyebiliyor. Ama uzman arkadaşa göre olması imkansızmış :)

Sıkıntı yok. Doktor olmaya gerek yok karşılarında referans araliklari yaziyor. Sadece kirmizi ile gösterilen deger aralikta degil o da sinirda sayilir. Turp gibisin.

O düşük olan değer can sıkıyor zaten. Trombosit düşük çıkmış. Nasıl takmayım kafaya? Diğer düşük olan değer de insülin. Tek başına düşük olmaları da bir anlama geliyordur, diye düşünüyorum.

İnsülin düşük değil referans alt aralığı yüksek

Ödemeden önce acilden girdiğiniz için itiraz edip pazarlık yapabilirdiniz. Acilden girdiğiniz için ödemeyebilir ya da bir kısmını ödeyebilirdiniz. Hastane ile yeniden görüşün derim.

başımdan geçen bir olayı kısaca anlatayım üstad. özel bir hastanede muayene oldum. saha önce defalarca gittiğim bir hastane ama bu sefer çıkan fatura bildiğin kol gibiydi. hiç itiraz etmeden tüm faturayı ödedim. fiş fatura ne var ne yoksa hepsini bir güzel toparladım. eve geldim ve internetten sgk bunların ne kadarını karşılıyor, o ücretlere özel hastanelerin ne kadar daha ek ücret talep etme hakkı var hepsini araştırdım, buldum ve hastaneye çok güzel bir e-posta attım. hemen beni aradılar ve ücretin tamamını geri iade ettiler. hatta o kadar beceriksizler ki bana fazla para iade ettiler. yanlış hesaplamışlar. dedim ben bu parayı istemiyorum. yasal olarak ne ödemem gerekiyorsa alın, fazladan kestiğiniz parayı iade edin. gittiler bir daha hesap yaptılar. yine yanlış hesapladılar, bana fazladan iade yaptıkları anlattım. hesapladılar hata yok dediler. o zaman siz bilirsiniz dedim aldım parayı gittim. elinde tahlil istekleri, faturalar vs ne varsa topla, sgk sitesinde hangi muayeneye, hangi tahlile ne kadar ücret alındığına dair bilgiler olması lazım, özel hastanelerin bu ücretlerin % kaçı kadar ek ücret isteyebileceği de yazıyor. yap hesabını iste paranı geri.

gss.sgk.gov.tr

112 ambulansı ile girdiyseniz hiçbir şekilde ücret ödemesiniz. Bu konu ile ilgili 184'ten bilgi alabilirsiniz.

Dışarı çıkıp bi 10 dakika koş sonra tekrar dene.

Göbek deliğinin üst bölgesine doğru biraz bastırırsan hareketlendirir.

bir türk kahvesi iç hocam. sonra çık dışarıda yürü.

Karın kaslarını çalıştırmak bağırsak hareketine olumlu etki edebilir. Bir dene istersen.

Bir de kahve iç, o da laksatif etki eder.

En kötü vermeyeceğim. Çünkü doktor, gaita şart değil demişti. Gaita yani dışkı demekmş. Terledim ya sıçacağım diye. :D Vazgeçeyim mi?

İdrar ve kan iş görmez mi?

sonradan disarda yaparsaniz yarim saat icinde getirmenizi istiyolar. numune kabini yaniniza alin, evde rahat rahat sicin.

Klimalı soğuk ortamda yalınayak durun,mümkünse soğuk yere basın ya da soğuk suya ayaklarınızı sokun

Hocam şunu söyleyeyim, leblebi tanesi kadar bile yetiyor. Öyle kabı full doldurmana gerek yok :)

Önce kahve, üstüne sigara.

otur lavaboya eline de okuyacak bir şeyler al bekle. gelir o.

Klimalı ortam+1

Hızlı yürüyüş ya da koşu +1

sağolun arkadaşlar, 3 sigara, 1 tost, 2 çay, üstüne 1 sigara daha dışkılattırdı. Karnımı sıkmak işe yaradı bence.

buzlu kahve iç

sıcak kan diye bir olay var. acil arananlar sıcak kan büyük ihtimalle. ayrıca kızılay kan veriyor ama kızılaydan aldığın her ünite kan için kızılaya kan bağışı yapman gerekiyor. bazı durumlarda farklı kan gruplarını kabul edebiliyorlar sanırım, bazı durumlarda da illa aynı kan grubunu istiyorlar. neye göre değiştiğini bilmiyorum.

sahne ışıkları sürekli renk değiştirecek, patlayacak, flaş yapacak bu nedenle sahnedeki ışıklarla başınız baya bir dertte olacak. aynı pozu birden fazla çekin. hafıza kartlarınız bol ve boş olsun. benim önerim, fotoğrafları raw format çekmeniz. bu hamle hatalarınızı sonradan da bir noktaya kadar iyileştirme imkanı sağlayabilir. ben flaş kullanmayı çok sevmiyorum. yani flaş kullanırken bulunduğunuz nokta önemli. yoksa daha kötü oluyor. tepe flaşına bir derece tamam diyebilirim ama makine üzerinde bulunan ve direk olarak karşıya patlayan o flaşa ben hayır diyorum. ben flaş kullanmanızı önermem ama duruma göre bakın.

şimdiden iyi eğlenceler.

tuşları sök temizle.

normal klavye gibi değil, komple klavyeyi söktüm. sonra n harfini söktüm. değişenn bişey olmadı. tşları sökmek takmakta çok zor. masaüstü klavyeler gibi değil.

biliyorum tuşları sökmek zor ama söküp temizlemelisiniz, siz yapamıyorsanız servise götürün onlar söküp temizlesin. daha fazla sıvı dökmeyin

Yeni klavye al çıkma ucuz fiyata falan bulunuyor

Bp'den alıyorum çünkü doğuş grubu araçlarına (vw,seat,skoda,audi) %5 puan veriyor. Daha fazla puan veren başka kampanya olmadığı için buradan alıyorum. 20 depoda 1 depo bedavaya geliyor ki bu da epey bir miktar yapıyor yıllık olarak bakınca.

Türkiye petrolleri.

evimin birkaç km yakınında shell var oradan alıyorum.

opet

Her ay bankalar hangisine puan veriyorda ondan.

Kampanyaları takip ediyorum. Kredi kartlarıma sık sık puan veren kampanyalar oluyor. Kampanya olmazsa zubizu ile shellden 300 tle ye 30 tl veriyor ya onu ya da hopi bp de yüzde 3 veriyor. Onu tercih ediyorum.

öncelikle opet. tarihe saygı projesi falan. yeni yeni reklamını yapmaya başladı ama yıllardır bu projeyi yürütüyordu karşılıksız olarak

bir de bp eve en yakın o.

bir de işe arabayla geldiysek güvenal. 2,74 gaz fiyatı.

opet

bp

Opet hicbir yerde yok ki.

Bp iyidir.

Shell gibi somurgecilere para kazandirmam.

mumkun oldugunca shell. somurge konusuna gelince, olmayan var mi?

Opet

Opet. Çünkü bir Tüpraş yatırımcısı olmak bunu gerektirir.

shell'den alıyorum scotty'nin tts'si var indirimli

Önemli bişey. Tekrar doktora gitmen gerekir. Bir süre Demir tedavisi göreceksin.

ferritin önemli.demir hapı veriyorlar.kutu bitince tekrar test istiyor doktor.genelde toparlanıyor birkaç aya.

Bende de 9 çıkmıştı ne kadar çok ortak yönümüz var ehe ^.^ bana doktor ilaç verdi ya baya düşük dedi hatta, ilacın adı ferrum fort ama doktorunuza görünmeden almayınız..

normali 10muş 9 çıkmış. doktor bile çok üzerine düşmeyebilir.

@sutlu nescafe, ben de öyle düşünmüştüm ama üstteki cevaplardan sonra fikrim değişti.

diğer kan tahlillerine bakar. bir uyumsuzluk sezerse ileri tetkik veya ilaç verir. kırmızı et, ciğer, bakliyat ye sonra kontrol ederim diyebilir.

Doktorlar gelene kadar ön bilgi olarak yazayım.
1.Durum netleşene kadar arkadaşınla fiziksel temastan kaçın, kıyafetlerini giyme, yattığı yatakta yatma.
2. Sakin ol.
Şu anki durumda devam edersen psikolojik etkilenmen başlayacak, ufak ufak karnını kaşımaya başlayacaksın. Çok kaşıdığın yerler kızaracak. Kızarıklığı görünce panikleyeceksin falan. Sakin ol yani.

bildiğim kadarıyla uyuzun kaşıntısı geceleri artar, ciltte çizgi şeklinde kızarıklıklara sebep olur. ancak uyuz bulaşsa bile tedavisi kolay. kwellada losyon sürüyorsun tüm vücuda. 12 saat kadar bekledikten sonra duş alıyorsun. tüm kıyafetleri, çarşafları vs yıkamak işin en can sıkıcı kısmı..

Önce ellerde parmak aralarında kaşıntıyla başlıyor. Bir arkadaşım ekolü:) Salaş bir rock barda, montunu askıya asmış, bir başkası da onun üstüne montunu asmış. O şekil bulaşmıştı dediğine göre.

Tedavisi çok basit ama.

korktuğum nokta bana bulaşıp, bebeğe de bulaşması. yoksa sadece bana bulaşacak olsa hiç bu kadar endişe etmem. giderim doktora neyse ilacı alırım. derdim önlemi var mıdır? yani henüz ortaya çıkmadan önüne geçmek mümkün müdür? ya da o tedbir ne derece etkilidir?

bahsettiğim ilacı kullanmak dışında bir tedbir yok bildiğim kadarıyla..

continental al derim.

pirelli aldım 195/55/16 pazarlıkla 315tl*4. yağmur performansı güzel.

continental c2 4 mevsim var aynı ölçülerde ve amortisörleri arızalı arabayla impala konforunda seyahat ediyorum, kullanıcı yorumlarında eksi olarak tek belirtmem gereken yanakları çok yumuşak olması. sağa sola sürtmemek lazım, aksi durumda kolay deforme olabilir.

Conti / michelin.

iş yerinden indiremiyorum hocam. daha geçen gün biri bilgisayarlara virüs bulaştırdı. şimdi birşey olsa direkt bana kayarlar. cep telefonundan da beceremedim youtube'tan video indirmeyi. yani youtube linki olmaması lazım. ya da iphone için bildiğin bir uygulama varsa söyle cep telefonundan indireyim. ben baktım uygulamaların yorumlarına hepsinde inmiyor, yalan falan yazıyor.

freesound.org

üyelik beleştir direkt olarak wave aiff indirtir.

Yine halledemezseniz mesaj atın yollarım.

Ayni sey bizim de basimiza geldi, gaz pedalina bastikca viuuuvvvv gibi aptalca, olmamasi gereken bi ses cikiyodu ve araba calismiyodu kesinlikle.
bizim usta da sizin ustanin dediginin aynisini demisti valla, tanidik ustadir kendisi. Oralari bi suru seyler tikiyormus bi sure sonra filan.
Yani kisaca ayni seyi demisti bize de evet.

1) Akü ile alakalı olamaz. Akü zayıflarsa zaten farlardan falan anlarsınız. Marş motoru da çalışmakta zorluk çeker. O marş sesi ağır oynatım gibi ses verir.

2) Motor yağı azalmoş ya da bitmiş olursa ilk olarak yağ ışığı sönmez zaten. Onu geçtim söndü diyelim. Motorun çalışmasını etkilemez. Motor çalışır ama bir süre sonra fazla aşınmadan ve fazla ısınmadan motor sarar.

Aracın marka ve modeli nedir? Eğer yeni tip bir araç ise gazlamanızla alakası yoktur. Çünkü gaz pedalı elektroniktir ve gaz verince yakıt pompalamış olamazsınız. Onla alkası yoktur.

Bunun dışında maalesef motorun çalışmaması birçok parametreye bağlı olabilir. Bu aşamada biraz ustanın söylediklerine güvenmek gerekiyor. Usta ile anlaşın. Eğer problemi çözemezsen benden yaptıklarının parasını isteme vs. gibisinden. Yani adam egzostaki problemi hallettikten sonra problem devam ederse para falan istemesin hiç.

@himmwt dayı zaten bende kontrol amaçlı baktım. normalde akü bittiğinde tık diye bir ses geliyor. hiç marş sesi gelmiyor. araç chevrolet cruze
yani çok tuhaftı çalışması sanki dizel motor gibi tırtır ses geliyordu rolantideyken. bir de gaza basınca çok değişik çok derinden bir ıslık gibi zar sor seçilen bir ses geliyordu.
çalışmayınca ben ateşleme ve yakıt sistemi geldi aklıma. bilmiyorum valla böyle sanayi esnafına da güvenim sıfır ama artık araç gitmiş oraya yapacak bir şey yok.

Motorla egzoz arasında kurum dolabilecek yer katalizör denen katalitik konvertör benim bildiğim. Kurum temizlenerek halledilecekse sorun yok. Sorun katalizörde ise ve arızalı ise masraflı bir parça ne yazık ki

araçda turbo var mı ?

Adam haklı olabilir. O parça büyük ihtimalle dizel partikül filtresi. Marka model km yaş bilgisi verebilir misin?

@shenergy araç dizel değil hocam, benzinli. chevrolet cruze 36 bin km.

Katalizörü değiltirmeye kalkmasın sakın. O km de katalizör tıkanmaz. Ya benzinin yok, ya da benzin pompanda problem var. Araç lpgli mi ?

@insomnia araç benzinli. hiçbir parçayı değiştirmemiş. temizlemiş. 100tl almış. bu parça ile ilgili problem olursa 3 yıl içinde beni bulabilirsin demiş. bakalım inşallah saçma sapan bir yerde kalmam.

nufüskayıt örneği alınıyorsa orada yer alabilir

yok dostum. nüfus müdürlüğüne gitmeden vukuatlı nüfus belgesi denilen naneyi alamıyorsun. Sen vukuatlı nüfus belgesi almak istediğinde de senin nüfusuna kayıtlı olan çocuklar listelenir ve anne baban görünür. bu dediğin detayları sanırım babanın vukuatlı nüfus kayıt örneğinden görebilirsin.

160'ı ararsan daha detaylı ve doğru bilgiye ulaşabilirsin.

acilen kırmızı et yemelisin

Crp cok az yuksek , evet parmaginizdaki bi iltihap bile enfeksiyonu arttirabilir. Kanser hastalarinda bu degeri 180 bile gormustum. Gecmis olsun.

dostum senin ferritin değerinde çok düşük. bence bu sonuçları bir iç hastalıkları uzmanı ile konuş. Kafana göre demir takviyesi alma. İnternet'te şunu yap bunu iç diyenlere bakma, doktora git. Benim tahminim düzenli bir beslenme ve doktor kontrolünde demir takviyesi ile 6 ay gibi bir sürede normal değerlere yaklaşırsın. Büyük ihtimalle kanser falan değilsin. Panik yapmana gerek yok. sakin sakin doktora git.

Arkadaşlar çok tatlısınız :)) zaten doktor yaptırdı testleri. İlk testim de değil, kontrole gittim değerler ne şekilde değişmiş ona bakmak için yapıldı bu test. Çok uzun zamandır kansızlık tedavisi görüyorum yaklaşık 11 yıl oldu. Hayatımda ilk defa b12 değerim yüksek çıktı ve nasıl oldu bilmiyorum bu arada. Acile gidip sordum olmaz pazartesi gel yazdır ilaçlarını dediler. Böyleyken böyle, sağ olasınız.

İzlanda da çürümüş köpek balığı yüzgeci (bkz: Hakarl )olarak satılıyor.

(bkz: surströmming)?

(bkz: surströmming) olabilir mi?

Çok teşekkür ederim arkadaşlar.

işletmecilik hiç yapmadım ama kamp yapan bir insan olarak görüşlerimi söyleyeyim. donanımhaberci gibi davranırsanız bir gelen bir daha gelmez, ününüz kısa sürede tüm kampçı camiasına yayılır. tam tersi müşteri memnuniyeti odaklı olduğunuzda bu da anında yayılıyor. çünkü insanlar kendi aralarında bunları çok anlatıyor, şurası iyiydi, buranın tuvaleti temizdi, burda çadırımıza kadar uzatma kablosu getirdiler, buranın fiyatları çok uçuktu vs. diye.

Üstad merhaba, benim ya da yakınım olan birisinin kamp alanı işletmeciliği ile ilgili bir tecrübesi yok ama çok kısa ve öz bir tavsiyede bulunmak isterim. Bu kamp denilen iş var ya bir tutku, yaşam biçimi gibi bir şey. Yani oraya kamp yapmaya gelen adam 5 yıldızlı otelde kalacak parası olmadığı için kamp yapmıyor. O insanların yaşam tarzı, tatil keyfi falan o yani. O kamp alanlarında kalan adamların arasında bildiğin milyonluk iş adamları falanda var, öğrenci olan adam da var. bu işe girişmeden önce kampçıların takıldığı forumlarda kampçıların kamp alanlarından beklentileri neler? Hangi konularda şikayetçiler, hangi konulardan memnunlar vs. bu konuları derinlemesine araştırın. Gerekirse forumları araştır. Tavsiye edilen ve tavsiye edilmeyen kamp alanlarında birkaç hafta kamp yap. Sahada keşif yap. Olayı bizzat gözünle gör, yaşa. Kampçılarla diyalog kur. Mesela iyi diyebileceğim kamp alanı olarak tavsiye edebileceğim datça’da aktur kamping var. geliştirilebilir mi? Elbette geliştirilebilir ama adamlar baya bir düzen kurmuş, sistem oturtmuş. Gayet düzenli ve oldukça temiz bir ortam.

bu aslında hayata bakışta çoğu konuda anlaşamaycağımız anlamına gelir. Direk soğuma sebebi.

sevgili ol(a)mam, dinin hayatımda hiç önemi yok.

Evet, büyük ihtimal müslüman olduğundan evlenirim bile.

olurum. niye olmayayım? bir düzeyde konuşup fikirleri çarpıştırıp eğlenmek varken, neden olmayayım.

bu; düşüncenin tutmadığı insanı ötekileştirme yeni mi acaba? çok mu yaygın ya da? hayır ortada bir hipotez varsa, oturur tartışır; eğleniriz. sonuçta kimsenin kimseye bir şey dayatacak hali yok. iletişim kuramamak temel sorun galiba. biraz tartışabilince, iki tarafta düşüncelerinde bir çok eksik nokta olduğunu mutlaka fark eder. içsel olarak düşünmeye iter bu onu.

ama bu soruyu soran biri olmamalı bence.

ekleme: dinin hayatımda pek bir önemi yok.

bir de neumann +1

vallaha zerre sikimde olmaz.
eğer kafamız uyuşuyorsa, beraber iyi vakit geçiriyorsak evlenirim.
evrim teorisine inanıp inanmamak bu işin uç noktalarından birisi değil gözümde.

edit: kağıt üzerinde islam inancım var.

Kadın - Dinin hayatımda bir önemi yok.
Dindar biriyle birlikte olamam.

evrim uzerine yapilan tartismalar sadece bazi kaliplardan ibaret. son derece kisir ve yetersiz. evrimi kabul edenler de reddedenler de bu konu uzerine derinlemesine bilgi sahibi degiller. sevgili kisisi beylik cumleler kurmuyorsa evrim hakkinda ne dusundugu sorun teskil etmez.

evrimi kabul edip etmemesiyle dinin çok da bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.

olay sadece evrimi kabul etmemesiyse ama açık fikirli biriyse, örneğin benim evrimi kabul ediyor olmamı eleştirmiyorsa hiç sallamam. bana herhangi bir dayatmada bulunmadığı sürece canı ne isiyorsa onu düşünebilir, ona inanabilir.

zaten bence evrim vardır/yoktur tartışmasına gereğinden fazla takılıyor insanlık. neyse ne yani, varmış yokmuş ne fark eder ki. sonuçta şu an buradayız, iki ayağımız üzerinde yürüyoruz, problemler çözüyoruz, okullar kazanıyor işlere giriyoruz, çok süperiz, sözde bizden akıllısı yok falan ama hiç de matah canlılar değiliz. gittiğimiz her yeri kurutuyoruz, ufacık şeylerden birbirimize kin doluyoruz. o yüzden ister balıktan gelmiş olalım, ister maymundan, istersek topraktan yaratılmış olalım ne fark eder ki.

ha biyoloji vs bilimlerle ilgilenenler için çok önemli bir konu elbette ama ben ve sevgilim gibi sıradan insanlar için hiçbir önemi olduğunu düşünmüyorum.

sonuç olarak; sevgili olurum, kadınım, dinin hayatımda hiç önemi yok.

bilimsel bir olguyu kabul etmek/etmemek nedir bir anlasam.

Bu bir din veya inanç değil, bu neden kabul etmek gibi bir durum da yok. Bilim bu, öğrenirsin, uygularsın.

Adnan Oktar ile ayni sekilde bilime bakan bir insan ile olunmaz. Papa bile kabul etti, papadan daha dogmatik bir insanla birlikte olmak ürkütücü.

Kadinim, dagda tek basima yasamadigim icin dinin hayatimda önemi tabii ki var.

@buf e kur, dinsizler dagda mi yasamali yani, cevabi anlayamadim.

cursor+1
Yerçekimini de kabul etmeyin o zaman.
Bilim bir inanç alanı değildir. Var olanı ortaya koyar ve bu konu hakkında araştırmalara devam eder. Bilimde kesin doğru ve yanlışlar yoktur. Yeni bir şey ile hipotez geçerliliğini yitirebilir veya değişir. Daha geçen gün modern insanın 100 bin yıl daha önce ortaya çıktığını yeni bir fosil sayesinde öğrendik.

Bu konular hakkında konuşmak bana saçma ve anlamsız geliyor. Dindar veya inançlı değilseniz, böyle biri ile ilişki yürümez. Şu an sorun olmayabilir ancak ileride hayata bakışınızın bambaşka olduğunu anlayabilirsiniz.

Dinin, bütün kutsalların, dogmatik unsurların, ideolojilerin hayatımda yeri yok. Seveceğim, ilişkiye başlayacağım insanın da böyle olması benim için önemli.

Erkeğim

biraz salak olduğunu düşünürüm ama her insanın bazı konularda cahil veya eksik bilgili olabileceğini kabul etmek gerekir. ben de birçok konuda cahilim. dolayısıyla birbirimizi dengeleriz. zaten oturup okusa, konuşsak evrimin ne olduğunu anlayıp doğru olduğunu kabul eder. muhtemelen yanlış şeyler biliyor sadece.

erkeğim (eşcinselim). 27 yaşındayım. dinin hayatımda yeri yok, ateistim.

Tam evrime inanmak da neyin nesi demeye geliyordum ki @cursor ve @tahin pekmez yoğurt neyse ki benden önce davranmış da ortalamayı biraz yükseltmiş.

Aynı şeyleri tekrar etmeyeyim ama bilimsel olgular, sizin onlara inanıp inanmamanızla ilgilenmezler. Bunlar bir inanç meselesi değildir. Örneğin bir peygamberin uçan bir ata binerek gökyüzüne yükseldiğine inanabilirsiniz. Bir diğerinin çekicinden yıldırımlar çıkardığına da inanabilirsiniz. Neye inanmak istiyorsanız ona inanabilirsiniz. Ama bilimin vardığı sonuçlara, inanç üzerinden varılmaz.

Cinsiyetim erkek. Uçan bir atla gözkyüzüne uçulabildiğine, birinin ayı ikiye bölebildiğine ya da öldüğünde valhalada ata bineceğine ciddi ciddi inanan biriyle birlikte olmam pek mümkün değil.

kabul etmeyebilir. önemli olan bu tarz konuları insanca tartışabiliyor olmanız. yani fanatik bir şekilde tartışmadan söz etmiyorum. mantıklı argümanlarla. sen evrim vardır, şudur budur dersin. o da anti-tez olarak ne sunuyorsa artık...

cinsiyet; erkek, din; yok

"evrime inanilir mi yahu, evrim bir bilimsel sonuctur, sen inansan da inanmasan da vardir eheheh" diyen arkadaslar, zaten soruda "evrime inanmayan" denmemis, "evrimi kabul etmeyen" denilmis. yercekimini ya da dunyanin duz oldugunu kabul etmeyen insanlar nasil olabiliyorsa, ayni durum burada da gecerli; duyar kasip alakasiz yanit vermeyiniz lutfen.

Sevgili olmam, kadınım, dinin hayatımda pek önemi yok

@scars " "evrimi kabul etmeyen" denilmis. yercekimini ya da dunyanin duz oldugunu kabul etmeyen insanlar nasil olabiliyorsa, ayni durum burada da gecerli; duyar kasip alakasiz yanit vermeyiniz lutfen. "

Sizin de belirttiğiniz gibi, kendisini yerçekimini kabul etmeyen bir insan ile aynı şekilde değerlendiririm. Çünkü bir farkları yok ve gönül rahatlığı ile yerçekiminin olmadığına dair inançları ile birlikte bir yerden atlamalarını izlerim, hordi meydan buyursunlar. Bilimsel gerçekler seçimlik veya inanca dayalı değildirler. Ve insanların onları kabulü ile ilgili hiç bir alakaları yoktur.

Ayrıca, Dünya'nın düz olduğunu "kabul etmeyen" bir insan olduğunu sanmıyorum. Zira, Dünya'nın düz olmadığını bilen insanlar bu bilgiye kabul ederek değil, öğrenerek ulaşmışlardır. Tekrar söylüyorum, lütfen inançlara dair düşünsel yapıları bilimsel ifadeler için kullanmayalım, çünkü bir karşılığı yok.

"Evrimi kabul edip/etmemek gibi birşey olmaz" deyişini duyar kasmak olarak görüyorsanız, zaten size daha ayrıntılı bilgi vermenin de bir mantığı yok, özür dilerim.

evet

Kizdan hoslandiysam olurum.
Evrimi kabul ediyor musun, Dunya sence yuvarlak mi, kuresel isinma var mi gibi seyler sormam ona.

@scars dont fade

Ben sen inansan da inanmasan da evrim vardır ehehehe diyen kişiyim tam olarak. İnanmamak ve kabul etmemek arasındaki farkı da açıklar mısın zahmet olmazsa?

Örneğin; ben yerçekimine inanmıyorum diyenle, ben yer çekimini kabul etmiyorum arasında ne gibi bir nüans var bizim kaçırdığımız?

Kısaca inanmamak ve kabul etmemek arasındaki fark bu örnekte tam olarak nasıl oluyor?

Belki yanıtlar alakalıdır da siz aradaki alakayı kuramıyor olabilir misiniz? (tam olarak alakayı senin kuramadığını biliyoruz da işte kibarlık yapıyorum)

Önemli tabi ki. Kabul etmiyorsa sevgili olmam.
Kadınım, dinin hayatımda hiç bir önemi yok.

@cursor ve açtığı yolda devam eden diğer arkadaşlar + 1
Bunun tartışma konusu olabilmesi bile gülünç geliyor. Çok gözü kör aşıksam "İnceldiği yerden kopsun" diye olurum ama onun dışında "Merhaba, ben X. Evrim saçmalıktır" diyen biri ile yüryeceğini çok sanmıyorum. O konu evrimle kalmaz zaten .

emin olmamakla birlikte trafik ilgilenir mi acaba? hatta fotoğrafla şikayet alıyorlar hızlı dönüş alırsınız. park yerini işgal ediyorlarsa belki trafik olabilir.

zabıta ilgilenir bence. trafik de ilgilenir.

@veritaslibertas trafik web sitesi üzerinden mi fotoğraflı şikayet alıyor.

Eminyete ihbar yapmak isterseniz şu linki kullanabilirsiniz. Fotoğrafları da yükleyebiliyorsunuz.
www.egm.gov.tr

türkiye'deki trafikten tiksinme sebeplerinden biri daha. mümkün olan her yeri ara dostum. olmaz böyle bir sistem ya.

Örnek teşkil edebilir:

www.posta.com.tr

Bu habere göre siz haklısınız dükkan sahibi de suç işliyor. Ayrıca bildiğim kadarıyla pankart, tabela, bayrak vs hepsi özel izne tabi kafanıza göre asamaz ya da dikemezsiniz :D

Zabitaya sikayet ediosun. Yolu ve kaldirimi isgal ediyor diye soyle. Kamyonetle gelip o bayraklari adamın.. Bayraklari kamyonete yükleyip gidiyorlar.

bağlı oldugunuz belediyeye sikayet açıyorsunuz zabıtalar gelip kaldırtıyor. Aynı sorunu ben de yaşadım. 1 kişi koyduktan sonra sokağın yarısındaki işletmeler aynısını yapmaya başladı. Şikayetten sonra zabıta gelmiş sanırım sadece 1 2 işletme kaldırdı onlar da sonra tekrar koydular. devamlı bir çözüm için sanırım defalarca şikayet etmek gerekiyor.

genelde hepsi ağız birliği yapmış gibiler hocam. ama konum olarak kordon apart'ı önerebilirim. bir de orman kampında villa gibi evler bak. manzarası falan güzel.

akyakalı bir arkadaşımın önerisi ottoman otellerden birinde kalmam yönündeydi.

Dönüşte yavaşlama dönüşe başlamadan kavşağa girmeden önce yavaşla, dönüş anında hızın sabit olsun çıkarken de hızlı çık sıkıntı kalmaz. Sen dönüşte çok yavaşladığın için devir düşüyor stop ediyor araç. Bir de yavaşlarken neden ayağını gazdan çekip debriyaja basıyorsun ben anlamadım orayı, yavaşlamak için ayağını sadece gazdan çekebilirsin ya da frenleme yapabilirsin, bunlar için debriyaja basmana gerek yok tamamen durmayacaksan ya da vites değişikliği yapmayacaksan, vites küçülteceksen de bu işi çok seri yapman lazım ama onu da dönüş esnasında değil, az önce de dediğim gibi dönüşten önce yapman gerekir. Sen bu şekilde debriyaja bastığında yakıt gitmiyor devir düşüyor, o nedenle de stop ediyor olabilirsin. Debriyaja basmak demek motorla vitesin irtibatını kesmek demektir, güç aktarımı olmuyor o zaman, güç yoksa araba stop eder.

@angelus şimdi dönmeden önce frene bastım yavasladım. Dönüşe gelince debriyaja basıcakmıyım peki basıcaksam ayagımı nezaman çekicem debriyajdan? Gaza da direksiyonu topladıktan sonra mı basıcam? Ya biliyorum çok saçma geliyor size sorduklarım hocayıda 1 haftada delirttim zaten ama anlamıyorum. Her yerde olmuyor bu arada 2 tane yer var hep o ikisinde stop ediyor.

@angelus debriyaj olayını hoca söyledi stop etmesin diyeymiş.

dönüşe başlamadan önce yavaşla, uygun hıza ve devire geldiğinde 2'nci vitese al dönüşe başla. dönerken ayağını debriyajdan tam olarak kaldırma. "yani yarım debriyaj olarak düşün." ne sonuna kadar bas, ne de tamamen kaldır. dönerken hızına ve kavşak içindeki pozisyonuna göre gaz ver ya da frene bas. benim tavsiyem sürekli yarım debriyaj halinde kal. baktın araba titremeye başladı sonuna kadar bas motor durmasın. vites küçült. tekrar gaz ver.

rampa içinde kavrama noktasına kadar bekleme. araba titreyene kadar bekleme yani. debriyajdan ayağını tam kaldırmadan gaz vermeye başla. gaz ver derken çok az. gazı kökle demiyorum. araba bağırmasın. ilerlemeye başladıkça yavaş yavaş debriyajdan ayağını kaldır.

aracın dizel olması aslında senin avantajına.

Debriyaja sadece vites degistiriken veya duracagin zaman basman gerekiyor. Kavsaklarda donuse cok dusuk hizda giriyorsan (yurume hizinda) arabanin devri cok duser. Eger o dusuk devirde 2. vitesde isen arabanin stop etme ihtimali var, normalde iki ile de doner ama cok cok dusuk devirlerde kimi arabada titreyebiliyor. Bu durumda kavsaga girmeden iyice yavaslayip arabayi 1.vitese atarsan yurume hizinda da olsan araba stop etmez, hatta hic gaza basmasan bile stop etmez.

Bu isin sirri viraja girmeden arabayi uygun hiza dusurmek, uygun vitese atmak, sonra donuse baslamak, viraji dondukten sonra veya donus bitmek uzere iken gaza basmak. Viraja girdikten sonra vites degistirmen, dolayisi ile debriyaja basman iyi birsey degil. Her turlu hazirlik girmeden once yapilmis olmali, hem bu seyede donerken sadece donmeye konsantre olursun.

#draconas teşekkür ederim baya detaylı oldu. Zaten 2. viteste gittiğim için 1 e almama gerek yok di mi? Ben sanırım geç kalıyorum bunları yaparken dönüşün ortasında vitesi 1 e alıyorum ayagımda debriyaja tam basılı kalıyor öyle ya da hiç birşeye basmıyorum sonrada stop ediyor. Ekstra özel ders alıcam zaten bu söylediklerinize de dikkat edersem halledicem galiba :)

Dönüşte debriyaja basarsan arabayı boşa almış olursun, boşa alırsan araç savrulur, o nedenle dönüşte boşa alınmaz bilakis yolu daha iyi kavraması için ufak ufak gaz verilir, dönüş biterken de, yani kavşaktan çıkarken de yolun durumuna göre hızını yükseltir çıkarsın. Kavşaklar için en geçerli teknik şudur: Yavaş gir hızlı çık.

Onun dışında; dönmeden önce yavaşladın vitesi düşürdün 30 km/s ile dönüyorsun. Bu noktada yarım debriyaj da yapabilirsin, ki aracın dizel olduğu için hiç gaza basmadan yarım debriyajla da dönebilirsin torkun yüksek olduğu için, hiç yarım debriyaj yapmadan sabit hızla da dönebilirsin ama debriyaja tamamen basılmaz. Yarım debriyaj yapmak gücü kontrol etmek için işine yarar. Yani ne yüksek hıza çıkarsın ne de devrin düşer ama yarım debriyajı ayarlamak da acemiler için zor olabiliyor. Yani ayağını kavramadan yukarı kaldırırsan yine stop edebilir araç o riskin var.

motor dersinde anlatmışlardır da, debriyajın olayı motorun ürettiği gücü tekerleklerin dönmesini sağlamak üzere aktarmak ya da kesmek. sen debriyaja bastığında, aradaki dişli bağlantısı açılır ve motorun tekerlekleri döndürme olayı ortadan kalkar. bu durumda tekerlekler güç almış dönüyor oldukları için bi süre dönmeye devam edebilir ama viraj dönmek demek düz yolda gitmekten fazla bir güç gerektirdiğinden, viraj içinde debriyaja basacak olursan normalden daha hızlı yavaşlarsın (ne demekse :). yani düz giderkenden az biraz fazla bir güce ihtiyacın varken, sen gücü kesiyorsun debriyaja basarak.

diğer herşey için @emrahday +1

Debriyaja sadece vites değiştireceğin zaman bas. Onun dışında basman gerekecek kadar araç yavaşladıysa zaten araba titreyerek sana vitesi düşürmen gerektiğini söylüyor aslında.

ben şöyle kullanıyorum.
1.dönüş boyunca ayağım full debriyaja basılı (dönüşe yaklaşınca+dönüş yaparken dönüş bitmeye yakınken = dahil)
2.dönüşe yaklaşırken frene basar yavaşlarım (diğer ayağım debriyaja basılı)
3.vites küçültmem gerekiyorsa vites küçültürüm (muhtemelen senin hızında iken 3 ten 2 ye çekerim)
4.dönüş bitince debriyajdan ayağı yavaşça çeker, gaza yavaşça basarım.

not: yukardaki arkadaşlar bu sürüşün bi nebze yanlış olduğunu söylemiş. ben böyle kullanıyorum. tşk.savol.öd

merhabalar,

herkes uzun uzun cevaplar yazmış. hepsini okumaya üşendim :) ben de birkaç tavsiye vereyim.

araba artık neredeyse durma pozisyonuna gelmediği sürece 1. vitese düşmenize gerek olmaz. zaten durur pozisyonda olsanız bile 2. viteste kalkabiliyor araç (ama kesinlikle tavsiye etmiyorum böyle bir şeyi tabii ki) o yüzden viraj girişinden önce iyice yavaşlayarak vitesi 2'ye alın. o hızla döndükten sonra, direksiyonu da toplayınca hafiften gaz verirsiniz. bu esnada ne olur ne olmaz ayak debriyajın üstünde olabilir.

bir de içinizi rahatlatmak için şunu söyleyeyim: en fazla 2 haftalık pratikten sonra çocuk oyuncağı gelecek dönüşler falan.

normal şartlarda arkadaşların dedikleri gibi dönüş yapmak için dönüş boyunca debriyaja basmana gerek yok. araba zaten arkadaşlarında söylediği gibi uygun hızda ve devirde doğru viteste ise durmaz. doğrusu arkadaşların söylediğidir.

sürekli debriyajı kullanmanı ben de önermiyorum. sınavda motoru durdurmaman için bir çakallık gibi düşünebilirsin anlattıklarımı. yoksa arkadaşların dedikleri işin doğrusudur.

kavşak içinde de vites değiştirmen gereken zamanlar olacak illa. yani işin doğrusunu bil. öğren. sınava kadar hala beceremiyorsan bu tarz bir çakallıkla (kavşak içinde yarım debriyaj ile giderek) yolda kalmadan parkuru tamamlayabilirsin ama arabanı o şekilde kullanmanı önermem.

Belki su sekilde sana bir antreman onerebilirim.
- Araba duz ve bos bir alanda olduguna emin ol.

Gaz pedali antremani:
- Arabayi calistir ve vitesi bosa at.
- vites bosta iken debriyaji, gazi, ve freni birak (cok onemli, araba duz bir yerde olduguna emin ol !).
- bu durumda arab calisir, stop etmez, bir yere de gitmez.
- sonra sag ayagin ile gaz pedalina cok az yavas yavas bas (1 milimetre gibi), motorun sesini dinle, devir gostergesinin hareketini izle. birkac dakika gaz pedali antremani yap. boylece gaz pedalina ne kadar basman gerektigini, pedalin tepkilerini, arabanin tepkisine alismis olursun. sag ayagin gaz pedalini hissetmis olur.

Debriyaj pedali antremani:
-yine araba vitesi bosta, gaza basmadigin bir anda sol ayak ile debriyaja "sonuna kadar" bas, sonra yavas yavas cek. sonra farkli hizlarda cekme antremani yap. Cunku araba kullanirken en onemli yeteneklerden biri de sol ayakla debriyajdan ayagini istedigin hizda cekebilmektir. cok yavas cek, sonra biraz hizlandir, farkli hizlarda bol bol tekrar yap.

Kavrama noktasi ve hareket andremani:
- Simdi bir sonraki antreman kavrama noktasi. Bu antreman icin hem sag ayagini gaz pedalinda, hem sol ayagini debriyajda calismis olursun. bos bir arazi ve guvenli bir alanin olsun ki sadece kavrama noktasina konsantre ol.
- Kavrama noktasi calisirken once ayagini debriyaca ikinci antremandaki gibi sonuna kadar bas. Arabayi 1. vitese at. Duz bir alanda olduguna emin ise frene basmana gerek yok.(normalde gercek trafikte basman cok onemli, sadece antreman icin basmasan da olur). Simdi sol ayagin sonuna kadar debriyajda, araba 1. viteste. Ayagin da debriyajda oldugu icin araba viteste olsa da stop etmiyor. sonra sag ayak ile ilk antramandaki gibi gaza hafif bas, arabanin sesi degisir, devir gostergesi cok az oynar, yaklasik 10-15 bin devirleri arasinda. Sag ayagini gazda sabit tutarken, sol ayagin yani debriyaji yavas yavas birak. bu yavas birakma sirasinda debriyaj belli bir noktaya geldiginde araba ileri dogru hafif hafif atilacaktir. (eger ileri atilmak yerine titriyorsa gaza az basmissin demektir. eger aniden hoplayip stop ediyorsa debriyajdan hizli cekiyorsun demektir.) Iste bu arabanin atildigi debriyajdaki nokta kavrama noktasi.
- Bu hafif atilmalar sirasinda debriyaja sonuna kadar yine bas, araba atilma ve hareketini kesecektir. Yine bol tekrarli bu kavrama noktasina kadar debriyaji yavas yavas cek (sag ayak hafifte gazda oldugunu unutma), kavrama noktasina gelince tekrar bas debriyaja. Iyice arabanin kavrama noktasi nerede ogrenirsin.
- Debriyajda cekerken kavrama noktasini bulma antremaninda arabanin tepkilerini gormek icin farkli hizlarda debriyajdan cekmeyi de dene. boylece kavrama noktasini farkli hizlarda da bulmayi pekistirmis olursun.
- Kavrama noktasi genelde debriyaj baskarken ortalarina yakin olur. Ama bu nokta arabadan arabaya degisir. Ayrica benzinlilerde daha kucuk aralikta, dizel arabalarda daha genis aralikta olur. o nedenle dizel arabalarin kavrama noktasini bulmak daha kolaydir. Araba surerken en onemli pratik budur.

Hafif yokusta kavrama noktasi antremani:
- Yokusta kavrama noktasinin yeri degismez, bir onceki antremanda buldugun nokta ayni yerdedir. Ama bu durumda frenden ayagini cekip gaza basmak, yani sag ayak da sol ayagin yetenegine eslik etmeli.
- Cok hafif bir yokus olan guvenli bir arsa bul. Araba calisir vaziyette ve hafif yokusta. sag ayak frene basili, sol ayak sonuna kadar debriyaja basili olsun.
- Yapman gereken sag ayak frenden cekip hemen gaza ilk antremandaki gibi, hatta bir milimtre daha fazla basmak (yokusta oldguun icin arabain biraz daha fazla gaza ihtiyaci var). Gaza bastigin anda sol ayak da debriyajda kavraman noktasini bulmali. Boylece araba mumkun oldugu kadar geriye kaymadan ileri hareketlenmeli. Hareketlenme patinajsiz ve hoplamasiz olmali. Iste bu noktada onceki antremanlarin yararini gorursun ve yokusta kavrama noktasini bulursun. Bol bol pratik yap, cok yararini gorursun.

Araba kavrama noktasinda yani yarim debriyaj ilerleme antremani:
- Ozellikle istanbulda yogun trafikte bircok surucu yarim debriyaj gider. Yani ayak gazda iken (hatta araba bakimli ve problemi yok ise gazda olmasa bile) sol ayagi debriyajdan ceker, araba hafif hizlanir, cok hizlandi ise debriyaja biraz basar. cok yavas ise ve ondeki araba ile mesafe var ise debriyajdan biraz daha ceker. kavrama nokatasinin ustunde ne kadar cekerse araba hizlanir, kavrama noktasinin altinda ne kadar basarsa araba bosa duser duz yolda yavaslar. Yani gazdan elde edilen enerji tekerleklere aktarilmasini kesmis olursun debriyaja bastikca.
- Bu antremani yani yarim debriyaj, cok haif gaza basma antremanini bol bol yap. Bu yarim debriyaj yani kavrama noktasinda gitmeyi yavas hizlarda, ozellikle kavsak donuslerinde, yogun trafikte kullanabilirsin. Bu pratige sahip olursan iste bu donsteki stop etme problemin ortadan kalkar. Ideal olan donuse baslamadan uygun hizi bulup, uygun debriyajla donmen, ama bu her zaman mumkun olmayabiliyor. Olmadiginda yukarida bircok kisiinin onerdigi yarim debriyaj yani kavrama noktasinda ilerleme yontemini kullanabilirsin.

Birkac uyari:
- Bu debriyac, yarim debriyaj olayi yaparken, elbette arabanin omrunden yemis oluyorsun. bu antreman arabayi yogun trafikte kullaniyormuscasina yorar. Her arabanin debriyaja basma sayisi bellidir, bastikca arabanin cesitli aksamlarinin omrunden yemis olursun. Ama bu antremni yapar isen aslinda daha karli cikarsin, cunku iyi pratik yaparsan ileriki asamalarda dogru gaz secimi, debriyaj secimi, vites secimi ile arabanin omrunu uzatmis olursun. Yani pratik yapincayaka kadar araba biraz hirpalansin, takma, sonra yeterli pratikten sonra daha dikkatli kullanirsin. Zaten istanbul trafiginde herkesin arabasi hirpalaniyor, cunku bu antreman hareketlerini yogun trafikte tekrar tekrar istesen de istemesen de yapiyorsun.
- Dikkat edersen fren atremanini yazmadim. bu yukaridaki antremanlar arabayi hareket ettirmek icin. Aklinda olsun harket ettirmek hic bir sey, asil onemli olan durmak. Araba ile giderken bos ve guvenli yolda aniden frene basma antremani da yap. farkli sertliklerde frenler yap. sert frende pedalin yani ABS sistemini catirdamasini hisset. Bu antreman gecekte lazim olmaz ama hayat kurtarir. ABS frenin catirdamasini, yani pedalin tak tak diye vurmasini bircok sofor hayatinda yasamamistir ama panik aninda bunu daha onceden deneyimlemis olman paniginin hafiflemesine neden olur. Hayat kurtarir unutma, herkes mutlaka belli periyotlarla guvenli bir alanda fren antremani yapmali, Arac degistiridiginde yeni aracin tepkilerini bilmek icin de mutlaka yapmali.
- Ayaklarin iyi pratik yapmissa direksiyona da konsantre olabilirsin. Bol bol direksiyon antremani da yap.
- Trafikte en onemli sey saygili olmak, temkinli olmak, kendine asiri guvenmemek. Hayattaki ezikliklerimizi (belki cinsel yetersizliklerimizi) kapatmak icin trafikte canavar kesilmemek. Araba surebilmek bir super guc degil, mimimum zeka seviyesinde insanlar bile yapiyor eminim yeterli pratikte maymunlar bile yapar. O nedenle simdilik yapamamak yetenek yetersizliginden degil yeterli pratik yapamamaktan gelir, bol pratikle de hekes yapar, rahat olmak gerekli.

@emrahday çok teşekkür ederim, önerdiğiniz antremanları en kısa zamanda yapıcam. okadar güzel anlatmışsınız ki eminim birçok kişi de faydalanacaktır.