bu konuda çok yazıldı çizildi. benim aklımda kalan şöyle:

1 - deprem sonrası yapılanlar sağlam.
2 - düzgün firma / müteahhit tarafından yapılanlar sağlam.

maksimum 10 yasinda binalara bakiyorum zaten ama onlardan da tam olarak emin olamiyorum, muteahhitlere guvenemiyorum. yine de kadikoy'deki evlerin daha kotu bolgelere gore daha saglam olabilecegini dusunuyorum.

Yeni binadan korkmayın, en salak müteahhit de yapsa Allah'ın izni ile bişey olmaz. Konu zaten çok da müteahhitlik değil, statiği hesaplayan mühendis, buna onay veren belediyede ayrı bir mühendis, imalatda gelip görüp onay veren ayrı bir mühendis.

Müteahhit 3 kuruş rüşvet verecek diye kimse kendi hayatını riske atıp eksik işe onay vermez, mühendisi geçtim demirci ve kalıpçı bile eksik iş yapmaz bu zamanda kolay kolay.

Beton dökülmeden önce demirin son kontrolü yapılıp fotoğrafları çekiliyor, betonda zaten sıkıntı kolay kolay olmaz çünkü sorumluluk betonu satan firmada, müteahhitde değil. Betonda bir eksiklik olursa bütün beton dökülen kalıbın sökülüp yıkılıp yeniden yapılmasının masrafı betoncuya ait.

Her seferinde neden uzun uzun yazıyoruz ki aslında, konu uzun ve daha önce de çokca cevapladık, daha detaylı bilgileri geçmiş duyurularda da bulabilirsiniz.

Kat sayısıyla güvenliğin ne alakası var?

kadıköy özelinde; yeni yapılanların saçma sapan şirketlerde hızlıca bence güven vermeyen kontrollerden geçerek yapıldığını biliyorum ve yine de ve yine de kadıöyün eski binalarından (çünkü 50 seneden yaşlı çoğu ev) daha iyidir diyorum.

ayrıca katla ne alakası var? kadıköyün içinde 10 kat üstü ev pek yok üstelik? fikirtepeyi mi diyorsunuz?

kat sayisi riski artirmayan bir sey mi? ayni ufak hatayi (veya cakalligi) alcak bir binada yapmakla yuksek binada yapmak arasinda fark yok mu?

goztepe, erenkoy tarafinda 10 kat uzeri cok apartman var. kadikoy deyince sadece boganin orasi gelmesin akliniza.

statik hesabı yanlış yapıldıysa 4 katlı binanın fazlası da binayı yıkar; 10 katlı binanın 1 kat fazlası da.
doğrudan kat sayısıyla ilgisi yok.
ayrıca cadde'de çoğu yeni bina daha kurumsal inşaat şirketleri tarafından yenilendi. mahalle içi tek başına yapılmış yeni binadan daha fazla güvenli geliyor.

son olarak erenköy göztepe ayrı semtler. kadıköy denilince aklımıza kadıköy gelir:D levent de beşiktaşa bağlı ama beşiktaş denilince aklımıza gelmiyor.

eşdeğer ev daha güvenli ya da değil diyemeyiz tabii tek başına ama bir genelleme olması açısından;

ben zamanında şu an yaşadığım binaya taşınırken (41 katlı) araştırmıştım bunu. yüksek katlı binalar daha çok salınıma izin verdiği için depreme daha dayanıklı, düşük katlı binalar ise daha rijid oldukları için daha riskli olabilir diyor araştırmalar. ayrıca 30 katlı bina yapmak için ciddi bi çalışma ve ekip gerekirken, 3-4 katlı binayı tanıdık ustalarla falan yapabiliyorsun, onun da bir negatif etkisi var. bir de yüksek binalar yapılırken rüzgar ve hava koşulları da baz alınarak daha fazla güçlendirme yapman gerekiyor, bu da pozitif hanesine yazıyor yüksek binanın.

şöyle mesela www.exploratorium.edu business.inquirer.net

Evet. Güvenli.

nedenini söyliyim kısaca: depremde yıkılmayacaklar... ama

hasar alır almaz, ne kadar hasar alır onu bilemeyiz, içinden sağlam olarak çıkarsınız.


yeni yönetmelik bence insanlar içinden çıkabilsin, büyük bi deprem olursa sonrasını sonra düşünürüz mantığında.


artık eskisi gibi deniz kumu nervürsüz demir kirişsiz balkon gibi sıkıntılar yok.
hangi sıkıntılar var peki?

iyi izolasyon yapılmamış temeller
sonradan kesilen kolonlar, perdeler...

müteahhit kötüleme dönemi bitti. ama kaba inşaat düzeyinde tabi

ince işlerde yine kötüleyebiliriz müteahhitleri. iyi yerleşmemiş doğramalar, bir ay sonra oynayan süpürgelikler, kötü işçilik, estetik faciası malzeme seçimleri.. ama başka konu.

yeni yapılara bakıyorsanız. ısı ve ses yalıtım detaylarına bakın,
bodrum kata bakın su almış mı?

daha anlaşılır bir fotoğraf yollayabilir misiniz? bunu yarın veterinerime gönderip cevabını size yazarım.

imgyukle.com

Linkte ekledim

fotosunu ameliyati yapan veterinere gonderin. sorun yok diyecektir muhtemelen. corap gibi bir sey giydirerek oynamasini onleyebilirsiniz.

Aradım kediyi getirmemi söyledi fotoğrafı görmeden. Ben belediyede kısırlaştırma yaptırıyorum çünkü bahçemde çok kedi var 6 tane kısırlaştırdım. Belediye hayvanı görmeden bişey yapmıyor

Dostum kediler orayla oynar. Yakalık takıldı mı hayvana? Takılmadıysa sen oraya merhem de sürsen o yarasını yalar ve dikişini koparır. tavsiyem, yara üzerine gazlı bez koyup sıkıca sarman bir bandajla. Sonra da veterinere ya da belediyeye götürmen. Belediye sıkıntı dersen götür bir veterinere, pansuman yapsın geçsin gitsin. Enfeksiyon kapmadığı müddetçe bir şey olmaz.

Şimdiye kadarki kedilerin hiçbirine bandaj,yakalık, kıyafet giydirmeden iyileştiler. Bir tanesiniçe kıyafet giydirdim o da kıyafeti çıkarmak için çok uğraştı çıkardım bir sorun olmadan iyileşti. Yakalığı da aynı şekilde hayvan huzursuz oluyor. Konuyu açarken bilgisi olanlar diye belirtmiştim aslında.

Birde ben akıl edememiştim veterinere götürmeyi söylediğin iyi oldu

Bak ya :) Ben hiç kedilerimi kısırlaştırmadım sanki. İster internete bak, ister veterinere sor, benim söylediğimi söyleyecektir. Umarım kedi bir biçimde enfeksiyon kapmadan iyileşir.

Şuraya açıklama kopyalayayım da ileride ihtiyacı olanlar olursa arayıp okusun.

"Kedinizin dikişleri doktorun işlem tercihine bağlı olarak içeride ya da dışarıda olabilir. Dışarıda olan dikişlerin dezavantajı, kedinizin onlardan rahatsız olup onları çıkartmaya çalışmasıdır, bu nedenle ameliyat öncesinde bu konu ile ilgili mutlaka veteriner ile konuşun ve dikişlerin nasıl konumlanacağı ile ilgili bilgi alın. Kediniz içgüdüsel olarak yarasını yalamaya ve çiğnemeye çalışacaktır; mümkün olduğunca bunu yapmasını engelleyin."

"Kısırlaştırma operasyonu sonrasında eğer kedinizde dikiş varsa dikişlerin takip edilmesi önemlidir. Yara tamamen iyileşene kadar bir yakalık kullanmak çok iyi bir tercih olacaktır. Kedinin dikiş bölgesini yalamasına ve ısırmasına engel olmak için Elizabeth yakalığı kullanmanız kedinizi sürekli göz önünde tutmaktan çok daha kolay ve işlevsel bir çözümdür. Veteriner hekimin vermiş olduğu öneriler doğrultusunda pansuman yapmanız da dikişlerin hızlı ve sorunsuz bir şekilde iyileşmesi açısından çok önemlidir. Kedi kısırlaştırma ameliyatı sonrasında veteriner hekimin uygun gördüğü zamanlarda kontrole gidilmesi ve herhangi bir sorun olup olmadığının anlaşılması gerekir. Bu süreçte siz de operasyon bölgesinde şişlik, kızarıklık ya da iltihaplanma gibi oluşumlara rastlarsanız mutlaka hekiminizi bilgilendirerek erken aşamada önlem almalısınız."

Yazdıklarınızda haklısınız fakat bu kedileein yakalık takmadan veya tulum giymeden iyüleşmediklerini göstermez. Kediye bugün önce tulum çok huysuzlaşınca tulumu çıkarıp yakalık taktım. Yakalığı takınca epilepsi gibi nefes alış verişi anormalleşti. Bu bahsettiğim kedi dün kısırlaştırdığım kedi. Dikişi açılan kedimi konuyu açarken yazdığım gibi veterinere götürmek istemeyişimin nedeni kedi çok hassas psikolojik olarak çok etkileniyor. Diyeceksiniz bütün kediler sevmez. Evet ama bu kedimin iki ay önce dişi çekildi o günden beri 1 ay boyunca koltuklara işedi şuanda ara ara merdivenlere işiyor. Allah tan koltuktan vazgeçirebildim. Hem hayvanı bu psikolojiye sokmak istemiyorum hemde koltuklara işlemesini istemiyorum. Buradan fikir almak istememin ve bilgisi olanların yazmasınıı söylememdeki amacım gerçekten veterinere gitmeme gerek var mı? Buydu. Bende evinde iki tane yeni kısırlaştırdığım kediyle iyileşene kadar zor bir süreç geçiriyorum ve insanların doğru düzgün okumadan yorum yazmalarından hoşlanmıyorum. Biraz empati lütfen.

@rapisa,

dünden beri başlığınız ve açtığınız yorumlar gözüme ilişiyor. Yani diycem diycem ama aman ananiyimioguz otur, aman tadımız kaçmasın, keyfimiz bozulmasın diye frenlemeye çalışıyorum artık dayanamadım. Yani tartışma yaratmaya veya sosyal zorba olmak da hiç istemem ama artık bunu birinin söylemesi lazım.

Yahu bu ne agresiflik? Son yorumda yazdığınızı biz daha yeni öğreniyoruz, insanlar bunu bilmeden yorum yapıyor diye onlara neden kızıyorsunuz? İnsanlar sizi tanımıyor, size yardımcı olmaya çalışıyor. Kimsenin size veya kedinize karşı bir garezi yok ki neden ters cevap veriyorsunuz?

Herkes kendi tecrübesini söylüyor. Her hastalığın istisnai bir durumu, her tedavinin istisnai bir yolu vardır. Ama olması gerekenler arkadaşların dediği gibidir. Ben de aynılarını yazacaktım dün gece ama tavrınız yüzünden yazamadım.

Ben de kedimi ameliyat ettirdim, bu işin oluru orası güzelce sarılır, kediye de boyunluk takılır. Evet rahatsız olabilir, evet psikolojisi bozulabilir ama YARASININ IYILESMESI daha önceliklidir. Çünkü eğer önlem alınmazsa daha kötü sonuçlar doğurabilir. Önceki kedileriniz bu yöntemler uygulanmadan iyileşti diye bunlara gerek yok diyemezsiniz. Çünkü her karakter farklıdır. Duruma göre farklı yaklaşılır.

Telaşınızı ve endişenizi anlıyorum ama bu neyin öfkesi bu ya.

Yok akıl sır erdiremiyorum ya. Ben de hayanseverim, ben de bakıp ilgileniyorum kedilerimle ama nerde normalden fazla kedi bakan bir arkadaşım varsa ya ailesiyle sorunlu, ya düzenli ilişkileri olmuyor, ya erkek düşmanı, ya da böyle feminist topluluklardan çıkmayan, çirkef, saldırgan insanlar.

Hiç mi şaşmaz arkadaş bi kendinize gelin ya.

Kırdıysam da özür dilerim sinirlendim gece gece dayanamadım.

@anaiyimioguz önce size cevap yazıyordum sonra "nerde normalden fazla kedi bakan arkadaşım varsa ya aikesiyle sorunlu, ya düzenli ilişkisi olmuyor, ya erkek düşmanı, ya saldırgan, yabida....." cümlesini kuran bir insana birşey anlatmaya gerek olmadığına karar verdim.

Zaten niyetim tartışmak değil ama sırf bunu anlamak için hayvan hakları topluluklarında görev aldım, mamalar dağıttım, yuvalar aradık, canları iyileştirdik. Hayvan hakları savunucularının çoğu yukarıdaki dediğim kümeye giriyor gerçekten gözümle gördüm.

Onlar artık, diğer insanların kendilerini kafayı yemiş olarak tanımlamalarıyla alay eder duruma gelmiş, kendilerini çok kutsal ve ilahi bir boyutta görmeye başlamışlar. İnsanların onları anlamadığını düşünüyorlar. Sanki bizim göremediklerimizi görüyorlar. Halbuki hepsiyle uzun uzun sohbet ettim yemin ederim altında hep bir pürüz var ya. Hepimizde var da, bu insanlarda şaşmıyor yani, çok fazla ortak sorunları var. Neyse varsayımımı kendimce onayladıktan sonra akıl sağlığım için çıktım sonra. Kendi ufak çevremde elimden geldiğince yardımcı oluyorum.

Vicdanı olan her insan bir can ile en az onlar kadar iletişim kurar, anlar ve üzülür zaten. Fakat evrende kaos hakimken, hayvanlar birbirini yerken, çocuklar ölürken kimse hepsine yetişemez. Bazı şeylere kayıtsız kalamazsak kafayı yeriz. Buna ne zamanımız ne paramız yeter. Rasyonel bir şey değil yani.

Değişmek pek mümkün değil herkesin kendi doğruları var da en azından biraz daha dikkat eder, yükselmezsiniz olur olmadık diye paylaştım, o kadar.

Bahöemde bir tane evimde de bir tane kedi besliyordum. Evimdeki kedi ve bahçedeki ve sonra onların çocukları doğurunca kedi nüfusu hayli arttı. Bende kedileri seviyorum fakat akıl sağlığımı korumak, kedilerinde sağlığı için kısırlaştırıyorum. Bahçemde bszen3-5 tane bazende 8-10 tane kedi oluyor. Evdede 4 tane var 3 tane çde yavru. Bu durumdan memnun değilim. Bir ev için en fazla 2 kedi olmalı çünkü hem çok vaktimi alıyor hemde maddi manevi etkileniyorum. Hastalandıklarında üzülüyorum. Kedilerimi kısırlaştırmaya götürdüğümde kılık kıyafeti kirli, kendüne bakmayan ve mahallesindeki kedileri 5er 10ar kısırlaştırmaya götğren insanlar gördüm. Biraz garipsedim ama kimbilir onun hayatında neler oluyor ne yaşıyor. Öyle olmayı istemedim. Hayatın insanın hayatına ne getireceği belli olmuyor. Ailesinde problem olan insanlar belki bunu seçnemişlerdir. Belki annesi ve babası ölmüştür? Bu yüzden insanları yadırgamamaya bilmeden wşeştirmemeye çalışıyorum. Çünkü genelde başıma geliyor.

@playing star again, benim de biraz demek istediğim o aslında, kendi duygu düşüncelerimden bağımsız halimi şu an analiz edemiyorum.
ben arkadaş yorumu da hatırlamıyorum işin kötüsü, sanki bunların üzerine hiç konuşmamışız gibi. eminim konuşmuşuzdur, yani bu direkt bir hafızasızlık kaynaklı da olabilir.

soruyu sorma sebebim, acaba ergen olmanın getirdiği bir durum muydu bu özfarkındalık eksikliği, o yüzden sordum. ilkokul zamanlarında nasıl biri olduğumun daha farkındayım mesela.

2012'de mezun oldum. başka insanların beni nasıl gördüğünü bilemem tabii ama benim o zamanlar nasıl birisi olduğuma dair net bir fikir var kafamda. yine çekingen, ürkek biriydim ama enerjim ve potansiyelim daha yüksekti. başarılı bir öğrenciydim. küçük ama çok güzel vakit geçirdiğim, çok güzel anılar biriktirdiğim bir arkadaş grubum vardı. kendimi hiçbir zaman "insanlara ilham veren" birisi olarak görmedim, daha ziyade sessiz ve silik bir tipim ama şunu fark ettim mesela: ben buz hokeyini çok severdim. ne alaka yani türkiye'de lise okuyan adamın buz hokeyiyle ne işi olur, di mi? arkadaşlarımla NHL 09'da turnuva yapmıştık, ilçemizde açılan buz pistine kaydolmuştuk, geceleri oturup birlikte NHL izler hale gelmiştik vs... bu açıdan düşününce diyorum ki belki sandığımdan daha olumlu bile olabilir tablo. yani çocuklar benden görüp, duyup buz hokeyini sevmeye başladı. bir arkadaşın hala takip ettiğini biliyorum mesela yıllar sonra.

lisede neredeyse her şey iyiydi benim için. okulda başarılıydım, hemen herkes çok akıllı olduğumu düşünürdü, sağlıklıydım, fiziksel olarak aktif olduğum için at gibi vücudum vardı vs...

bir insan sekiz senede ne kadar batabilirse o kadar battım. sanırım biraz da o yüzden bu kadar net bir fotoğraf oluştu kafamda liseye dair. o zamanlar hayallerimiz vardı, ümitlerimiz vardı. olmayan her şey için "daha çok vakit var" diyebiliyorduk. şimdi ne oldu? iş yok güç yok, iki adım atsak gtümüz çıkıyor, özgüvenin ö'sü yok, bi ingilizceyi kotardık işte başka yetenek-beceri namına hiçbi şey yok. liseden sonra da güzel şeyler yaşamadım değil ama keşke hep lisede kalabilseydim hehe.

2012 mezunuyum, maldım. Şimdiki kafam olsa kimseyi siklemez hayvan gibi ders çalışırdım.

@jux ilk yanıtına katılıyorum. ortaokulda nası biri olduğumu da başkalarının hakkımda ne düşündüğünü de kesinlikle bildiğimi düşünüyorum ama lise halimi hatırlamıyorum neredeyse özellikle lise1

2006'da mezun oldum. Kadayıf olmuşum onu fark ettim. Neyse konuya girelim. Meslek lisesinde okudum. Çoğu şeyi hatırlıyorum. Naif , kibar , içine kapanık falan yazmayı çok isterdim. Ama itin tekiydim. Hiç pişman değilim. Geçen lise hocamla konuştum. Ona tasdik etti hayvan olduğumu.

Lise arkadaşlarımla eşimi konuşturamıyorum. :D İşin kötüsü nedenlerini dün gibi hatırlıyorum.

Bu ara Liseden kalma resimlerinize baktığınızda da hatırlamıyor musunuz ?

2000 yılında mezun oldun liseden :)

çok içe kapanık ve çömez bir kopildim. kızlarla konuşmaya bile cesaretim yoktu, hatta kitaplarına notlar sıkıştırırdım cesaretim pek yoktu. gerçi bunda evin en küçüğü olmam etkiliydi, abi baskısı. ev-okul hattında takılırım genelde. anca okulun bitmesine 1-2 ay kala açılmaya başladım o da biraz geç oldu, çünkü herkes okula gelmemeye başlamıştı.

allahtan güzel sanatlara gittimde sonra kendime geldim, yoksa kullandığım oy bile boşa gidecekti.

Mezun olalı 30+ sene oldu. Neredeyse dün gibi hatırlıyorum. Bunda lise arkadaşlarıyla ara ara buluşmamızın da etkisi var. Hatırladığım çok daha dışa dönük, sahnelere oynayan bir çocuktum. Zaman geçtikçe törpülendim. Zaman, zalimsin...

7 yıllık anadolu lisesinden 2002'de mezun oldum. lisedeki halim şimdikine benzer. zehir gibi bir kafa. yaşıtlarımın çok üstünde bir vizyon. yazın bir ayda babamın aylık maaşının üç katı para kazanırdım. inanılmaz bir ticari zekam vardı. gerekirse bu geliri kaptırmamak için çok küçük çapta mafyalık, çetelik işine bile girdim. (normal insana değil, benim işimi zorla elimden almak isteyenlere)

insanların nasıl gördüğünden ziyade kendimi nasıl görüyordum diye cevap verirsem,
daha enerjik, neşeli, komik ve vurdumduymazdım.
yaş aldıkça sorumluluklarla beraber tabi hayatın ciddiyeti daha çok çıkmaya başladı bünyede.

son derece kapasitesinin farkında bir lise öğrencisiydim, sürekli sorgulayan, haklarının peşinde koşan biriydim. lise arkadaşlarım ne zaman beni görse gram değişmedin sen diyorlar.

o zamanlar aşırı gevşek ve hiçbir şeyi umursamayan bir yapıdaydım (bunu bir savunma mekanizması gibi kullanıyordum) ve pek farkında değildim ama üzerinden yıllar geçip geriye dönüp baktığında her şeyi daha iyi görebiliyorsun.
hayatın en kazık taraflarından biri de bu olsa gerek.

2006'da liseden mezun oldum. Dışarıdan nasıl gözüküyordum bilmiyorum. Kendi düşüncelerimi yazayım.

- Aklı bir karış havada, toz pembe bir hayat yaşayan malım biriydim.
- Asosyal bir hayatım vardı. Yaz tatilleri bilgisayar başında geçiyordu.
- Utangaçtım.
- Erkek kişisi olarak karşı cinsle iletişimim epey zayıftı.

Baya malmışım özellikle lise döneminde. Kendimi iyi kötü bir şekilde kurtarmışım. Özfarkındalık üniversitede hazırlıktayken oluşmuştu. Utangaçlığımdan hocaya soru soramamıştım. O an dedim, bu iş böyle gitmez. Üniversitede pek süper geçmedi tabii ama en azından değişim için bir özfarkındalık oldu.

Üniversiteye 2007 senesinde girdim. Aradan 13 sene geçti, halen değişiyorum. Geriye dönüp baktığımda ne kadar malmışım diyorum hep.

8 sene oldu gayet iyi hatırlıyorum nasıl olduğumu. Her şeye ve herkese sebepsiz bir öfke duyuyordum. Tabii bunun nedenini daha yeni yeni anlamaya başladım. Kendimi düzeltmeye de öyle. o zamanlar farkında olsaydım yaptığım bir çok hatayı yapmazdım daha mutlu olurdum diye düşünüyorum ama bu şekilde öğrenmem gerekiyormuş.

peheyy 2013 mezunuyum. sessiz sakin gözükürdüm hocalara ama aslında piçin tekiydim ben de :D hiçbir şeyi ciddiye almazdım o dönemlerde yaa aklım olsa çok daha fazla ders çalışırdım.

Ezik.

hatırlıyorum çünkü hiç değişmedim. 2007 lise mezuniyetim.

ama sizin hatırlamıyor olmanız da çok sıkıntı değil bence.

Hatırlıyorum çünkü hiç değişmedim.+1 Gayet aklım başımdaydı, ergen triplerim ya da hezeyanlarım olmadı hiç.
2012 mezuniyetim.

Çok çok az beslenen birisin ve çok sağlıksız besleniyorsun. Tribe girişinden de belli oluyor ki çok stresli çok bunalmış bir haldesin uzun zamandır. Bence bunu bi düzenle ondan sonra daha doğru ve yeterli beslenirsin, dolayısıyla da gıdaların çöpe gitmez. Ama bu gerginlik iyi değil, biraz sinirlensen anında miden deli gibi kasılıp ağrıyordur eminim, çünkü belli ki hırsını iştahından alan bir yapın var, her durumda mideni muhatap alıp tribini midene atıyor. Onun için kraker, onun için müsli... asidi durdurmaya çalışıyorsun.

Lütfen akşam yemeklerini yarım saat tempolu yürüyüş veya koşudan hemen sonra ye. Yoğurdunu mutlaka ye her akşam, meyveli süt yapıp yanına al öğün olsun sana. Lütfen şu gerginliğinin üzerinde çalış. Bunun daha yetişkinliği var, yaşlılığı var...

@1bir1bir1

çok boktan beslendiğimi biliyorum ama bunu hiç umursamıyorum. hep kötü beslendim ben. acıkıp gidip jelibon yerim. yemek yemeyi hiç sevmem. keşke yemek hapı olsa da kurtulsam.

hiç gergin ve sinirli değilim. aksine rahatsız edici düzeyde sakin ve umursamaz biriyim ben aslında. ama dediğin gibi midemde bir sorun var. çok bulanır. üzülürsem de bulanır. yemek görünce de bulanır. başkasının yemek yediğini görünce iyice bulanır. corona olmadığı zamanlarda dışarda da çok bir şey yiyemezdim.

sürekli paketli aburcubur tüketiyorum ki aslında onlardan midem bulanması gerekiyor.

@panzerkampfwagen iv
ambalajlı sütler açılmadan önce uzun dayanıyor ama. açıldıktan sonra değil. 3 kat kilitli poşet ve en sağlıklı cam kapların içine bile koysam ürünleri midem bulanıyor yiyemiyorum.

yoğurtları minicik alıyorum zaten. açarken kendi kendime diyorum ki . hadi bunu bitirebilirsin bir haftada. yok. ilk gün iki kaşık yiyorum. sonra o iki hafta duruyo bozuluyor.

Yoğurt, en az miktarda al
Süt, yarım litre al
Peynir, 250 gram al
Meyve, 250’şer gram al
Kraker bozulmaz
Dondurma ve pizza derin dondurucuda bozulmaz

Sonuçta bitiremeyip çöpe atıyormuşsun. Yani markete seve seve gideceksin. Gitmezsen aç kalırsın. Gidersen çok alırsan çöpe atarsın. Gidersen az miktarda alırsan çöpe atmazsın.

Kuruyemişler iyice ağzını kaparsanız ya da bir kavanozda ağzı kapalı saklarsanız bir şey olmaz uzun süre. Muzları da kararmaya başlayınca halka halka kesip buzlukta saklayabilirsiniz ben smoothie yapıyorum mesela donmuş muzla çok güzel oluyor. Yemeyeceğiniz şeyleri de hemen açmasanız, aslında sizin elinizde madem küçük boy alıyorsunuz 3-4 gün içinde bitirecek şekilde yeme programı yapabilirsiniz kendinize. Sütleri de 250 ml bi seferde fazla miktar alıp saklayabilirsiniz buzdolabına koymanıza gerek yok son kullanım tarihleri uzun açmadığınız sürece.

Yogurtlu makarna yiyin, icine peynir ufalayin, onlari kullanmis olursunuz.

Sutu musli icin kullaniyorsunuz sanirim, ufak, su 200ml lik pipetli olanlardan alin, en azindan actiginizi komple bitirmis olursunuz her seferinde.

Bademden fln zehirlenmezsiniz korkmayin. Ben 1.7kg lik paketler alip 3 ayda filan tuketiyorum, bisey olmuyor. Yiyin rahat rahat cekinmeyin, et/sut/yumurta/sivi olmayan seyler oyle hemen bozulmaz, bozulunca da renginden ve seklinden anlarsiniz. Bademlerin tadi bayat gelirse firina atin 10-15 dk, mis gibi kavrulmus badem oluyor.

Meyve yemiyorsunuz madem, almayin? Zaten duzgun beslenmiyorsunuz, meyve de yemeseniz olur. Gercekten sevdiginiz seyleri gercekten caniniz isteyince alir yersiniz boylece.

Yogurdu da kafaniza gore atmayin, ustu yesermediyse/pembelesmediyse, tadi eksimediyse yenir o. Ev yapimi yogurt bile 10 gun rahat dayanir dolapta. Peynir de oyle, aylarca dayanir, suyun icinde olup kurumasin yeter. Bozuldugunu zaten renginden/kokusundan anlarsiniz, durduk yere bozulmustur bu kesin diyip atmayin.

Yemekle ugrasmayi sevmiyorsaniz konserve hazir yemeklerden alin, mesela tamek barbunya, patlican kizartma vs. Isitip yersiniz, hizli kolay temiz, yillarca bozulmuyorlar da.

sütü actiktan sonra 2 gun icinde tuketiniz yaziyor ama ben 3 4 belki de 5 gün icinde tuketiyorum, hic de bir sey olmuyor. benim buzdolabi baya sogutuyor sanirim.

yogurt 2 hafta bile dayanir. ekşimediyse ye gitsin.

badem vs. aylarca dayanir.

ben de tek yasayan ve yemek yapmaya usenen bir insanim. ama yemek yemeyi severim, tum gun bir seyler tikinabilirim. ama usendim mi de tam usenirim. bu yuzden her seyi az az aliyorum. getir'den veya baska marketlerden eve siparis veriyorum. boylece hem cope atilmiyor hem de surekli markete gidip risk almis olmuyorum.

meyvelerle smoothie yapmak guzel oluyor. süt ve meyvelerimin bozulmamasini buna borcluyum. her sabah yapip iciyorum. icine badem ve ceviz de atiyorum. 3 5 tane atiyorum ve 1 ay belki de daha fazla yetiyor o marketten alinan kuruyemis paketleri. hic de bozulmuyor.


yalniz cok sagliksiz besleniyorsun. canin istemiyor olabilir ama yemen lazim. bagisikligin dusebilir. neden mideni bulandiriyor yemekler ve yemek yiyen insanlar gormek? bunun icin bir doktorla veya psikologla gorusebilirsin.

ac karna jelibon vs yemek benim midemi bulandirir. tuzlu bir sey ararim. kraker de cok yagli bir sey. kuru ekmek ye daha iyi.

ekmek yemem ben, kurur gider cop olur diye. bir ara tost ekmegi alip sorunu cozdum ama sonra onu da bitirememeye basladim. kucuk paketleri de varmis gerci.

peyniri de iyice sarsan buzdolabi posetiyle, bozulmuyor.

tabagina az az koyma. cokca koy ve bitircem de bitir.

sutasin kutuda peynirleri var, dorde bolunmus halde. onun kucuk olanini al. bir karesi 2 catalda bitiyor zaten. 4 gunde yersin.

yemek yerken bir seyler izlesen belki ne oldugunu bile anlamadan bir bakmissin butun tabagi bitirmissin.

bari tavuk ye, al marketten mesela incik kanat. buzluga atmadan once 4e bol onu posetlere. sonra canin ne zaman isterse yap ye. en kolay yemek. yaglamana salcalamana gerek yok. at baharatini ver firina veya tavaya.

makarna yiyorsan da ton baligi ekleyebilirsin.

Benim haftalık yemeğimi yapan bir kadın var. Küçük boyutta sebzeler alıyorum. Kafasına göre harika yemekler çıkarıyor. Sen de bul böyle bir kadın ve yemek yaptır. Onlardan az az yersin 3-4 günde. Kalan günlerde dışarıdan yersin. Abur cubur yeme, az ama düzgün ye. Pizza boş kalori ve gluten.

İkincisi, çiğ meyve ve sebzeyi akşam saatlerinde yeme. Vücut bunları hızlı bir şekilde sindiremez o saatlerde ve bağırsaklarında çürümeye ve gaz yapmaya başlar. Hatta bakteri florasına zarar verir. Bunları sabah veya en geç öğlen tüket.

okb var mı acaba? bozulduğunu düşünüp çöpe atan ve okb tanılı birini tanıyorum da. anası yemek yapıp gönderiyor, 2 gün sonra bozulmuştur deyip atıyor.

yarım kiloluk süt bile fazla bence. ben minik kutulardaki sütlerden alıyorum hep. çocuklar pipetle içiyor ya hani, 200'lük sanırım. Bir su bardağı yapıyor. Onun bile bazen atıyorum yarısını. Kahvaltıda mısır gevreğini ıslatmak için kullanıyorum mesela, yarım bardak yetiyor. Kutu süt açsam gerisi kalır.

Çikolataların bile minik şişesi var. Asla büyük kutu bir şey almıyorum. "Bu sefer bitiririm herhalde" dediklerimi hep attım.

Bir de, mutfakta vakit geçirmek hoşuna gitmiyor sanırım. Bir gününü feda edip, konserve yapabilirsin. minik kavanozlara koyup, acil yemek istediğimde onları açıyorum ben. hazır konservenin tadını beğenmemem bir yana, bana fazla geliyor miktarı, yine yarısını atmak durumunda kalıyorum.
konserve dediysem, bu seni korkutmasın. patlıcan ve biber kızartmıştım mesela, domatesleri de doğrayıp bir tencerede pişirdim. kızartmayı domatesle karıştırıp, kavanozlara koydum. hazır kızartmalarım var kenarda yani. bunun gibi şeyler yapınca hem evini daha çok sahiplendiğini fark edeceksin, hem de tek kullanımlık sağlıklı gıdaların olacak. muhtemelen istemeyeceksin yapmayı, ama yine de dayanamadım, yazdım :)

anladigim kadariyla cok tuketim yapmiyorsun bu durumda ornegin 200 ml sut alip bir seferde bitirebilirsin, yogurdu da ayni sekilde tek porsiyonluk olarak alip bozulmadan bir seferde tuketebilirsin, biraz pahali olur ama en azindan israf olmaz

Ayda 3-5 fatura kesiyorum sizin gibi. Site gayet yeterli acikcasi. Yazilima gerek yok. Oldukca kolay

Logo işbaşı na bakın derim.

Teşekkür ederim.

@disardayim, Gib in sitesi üzerinden kesebiliyoruz yani, doğru anladım değil mi?

işe iki taraflı bakmak lazım. yazılımlar, entegrasyonlarıyla birlikte, sadece fatura kesmek için değil, size gelen faturaların da sisteme otomatik girmesi işine yarıyor. bizim şirkette de aylık toplam 2 fatura kesiyoruz.

efatura mükellefi misiniz öncelikle? arşiv fatura ile karıştırılabiliyor genellikle. ama her iki durumda da portaldan kesmek sizin için mantıklı olanı.

Teşekkürler. Bu bilgiler ışığında başlangıcta portal üzerinden ilerleme rahatlığımız var demektir.
Evet E fatura, arşiv değil.

Kesinlikle ekstra yazılıma gerek yok.
Biz de öyle yapıyoruz.

Bahçemde doğan 5 yavrunun gözleri hep farklı zamanlarda açıldı. Kapalı olan gözlerde çapaklanma, akıntı, enfeksiyon gibi bir görüntü yoksa sıkıntı yoktur bence.

Çok minik oldukları için veteriner yönlendirmesi almakta fayda var gözleri açılmazsa.

Daha büyükler için ılık su/ılık çay ile pansuman yapıp göz pomadı sürdüğümüzde gözleri toparlanan pek çok kedi oldu.

evet çok normal :)

normal öğünlerinde yemediğin için, çok acıkıyorsun ve yemek yediğinde de tahminime göre normal bir öğüne göre fazla yiyorsun. o zaman da kan şekerin tavan yapıyor ve uykun geliyor.

benim tecrübeme göre iki sebebi var. her insan yemekten sonra hafifçe mayışır. özellikle öğle yemeği. uykunu iyi alamıyorsan (uyku apnesi, huzursuz bacak vs) bu mayışma hali kolaylıkla uyuklamaya kayabilir.

bende de vardı çözümünü uyku kalitemi arttırmak ve düzenli sporda buldum. sporu bıraktığım anda 2-3 ay içinde o uyku hali geri geliyor.

hiç uyumuyor ve hiç acıkmıyor olamazsın. babaneler gibi muhtelen takip etmediğin için totalde ne kadar uyuduğunu ve gıda aldığını fark etmiyorsundur. hiç acıkmıyor olsan hızla kilo kaybederdin. ama kalorileri şeker oranı yüksek sağlıksız gıdalardan alıyor olabilirsin bu da enerjini ciddi oranda düşürür.

kahvaltı yapmamak ve tek ögün yemek büyük bir sorun değil. aslına bakarsan doğada günlerce aç kalan primatların torunlarıyız. (bkz: intermittent fasting)

Normal olmayabilir ve sebebi diyabet olabilir. Ortalık yatışınca bir doktora gitmeni öneririm. Ailede var mı?

ailemde hiç yok diyabet.

ben düzenli kan testi yaptırıyorum. hiçbir zaman diyabet şeker gibi alanlarda bir anormallik olmadı. benim için ve çevrem için çok uzak bir hastalık aslında

bilemedim :(

Şekerli şeylerden özellikle kahvaltı da reçel,bal,çikolatadan şeker içerikli şeylerden kısacası yeme uzun bir süre kan şekerin yükselmiş ve vücut uyarıyor.Bende de diyabet yok ama ara sıra kan şekeri uyarı verir vücudun için yemeği de az ve sık yemelisin

daha yeni düşündüm ben de bunu! satan bir yer olsa gidip alırsın da satan yerler açık değil.
ben ilk yasakta benzinciye gitmiştim, ceza yeme riskini göze alıp. dışarı çıkmaktan korkmuyorum ama açık mekan yok.
komşu, arkadaş ya da tanıdık tekel, bar gerekli bu durum için.

6 sene beşiktaşta yaşayan biri olarak eminim ki beşiktaşta bence kesin illegal satış yapan bir tekel vardır. çevre tanıdık önemli.

üzgünüm cevap veremedim sadece aynı dertten müzdaribim ve gelecek cevaplar için rezerve yapmak istedim. haftaya da stok yapmayı unutmayacağız :) ders olsun. 2 karton sigaraya rağmen içkisizim :(

marketler + bakkallar açık. yakalanırsan ekmek almaya gidiyorum diyorsun

Samimi söylüyorum şu aralar içme hocam, bağışıklık sistemini yüksek tutman lazım. Farz edelim virüsü kaptın, ayakta atlatacakken hastanelik olursun. Bir dost tavsiyesi, tecrübeyle sabit..

çok sevimliymiş.

benimkilerden biri yaygaracı, çişi falan geldiğinde miyavlıyor o da.
derdini anlatıyor.

biri özellikle sabahları neşeli olur.
sabahları ve oyun oynadığı sıralarda çok konuşur.

dişi olan tek kedim de konuşuyor.
seslenirseniz cevap veriyor.
konuşursanız karşılıklı sohbet devam ediyor.

Benim küçük oğlan çok konuşur. İsmini söyleyince ovvv gibi bir ses çıkartır. Kız sinirliyken ana avrat sövüyor, bana öyle de gelmiş olabilir. Büyük oğlum da açken gürültü patırtı yapmaz, dibime gelip gözlerini üstüme diker ve ne var oğlum deyince maaaavvv diyerek aç olduğunu belli eder.

Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz, bilmiyorum.

evetttt <3

ne dediğini anlıyorum. canı mı sıkıldı acıktı mı ilgi mi bekliyor. hepsine has ses ve hareketleri var. bu arada her kedinin tarzı farklı olsa da bence güvendikleri kişilerle konuşuyorlar. ve ben kapıdan çıkarken 3ü de oldukları yerde donup kalarak hafif kafa eğik gözlerini belertip bana kitlenip tam anlamıyla lütfen gitme ifadesiyle bakıyorlar. çok acıklı :(

benim dışımda kuşlara küfür ediyor minik kızım. 3 kedim var 3ü yanyana camdan kuş izlerler aynı anda kafaları dönen 3 minik, muhteşem bir manzara.

bir tanesi kuşlarla konuşuyor :D ama görseniz ...mına koyd.. çocu... der gibi gerçekten yüz ifadesi ses tonu küfür gibi :D bazen de kuşlara sitem eder gibi hızlı hızlı bir şey de anlattığı da oluyor onun :D

bonus: bu kuşlara küfür edeni süpürge ile süpürebiliyorum. diğer ikisi evin içinde yokolur kaçıp saklanırlar süpürgeyi çıkardığımda kuşlarla konuşan ise makinaya yapışıyor oynuyor ve süpürülmekten zevk alıp gırlıyor.

Zaman zaman herkesin öneriye desteğe anlaşılmaya ihtiyacı oluyordur. Ara ara bu tarz şeylere kafa yoruyorum. Benim kişisel görüşüm, ben böyleyim diye bir şey yok aslında. İnsan davranışlarını değiştirebilir. Sessiz bir insan konuşkan olabilir. Çalışkan insan tembel olabilir. Sagduyulu bir insan kavgacı birine dönüşebilir. Yenilmiş gibi hissetmek yerine kendi sevmediğin özelliklerini iyi yönde degistirebilirsin. Hedefler koyup gerçekleştirmeye çalışmak iyi olabilir. Bu konularda bilgi sahibi olacağın yayınları okuyabilirsin. Eğitimlere katılabilirsin. İstediğin gibi bir insan olabilirsin. Ama bu demek değil ki insanların begenisini almak için sevdiğin özelliklerini değiştir. Kendinden memnunsan zaten problem belki doğru insanlarla bir arada olmamaktır.

Böyle konuşuyorum da bu konulara çok hakim değilim. Şu an kişisel fikirlerim bunlar. Selametle.

insanları gözlemlemeyi çok seviyorum ben. ilerde zevk için sosyoloji okumayı düşündüğüm oluyor. neredeyse hiç derslere girmedim hayatım boyunca ortaokul-lise-üniversitede ve bu sayede sürekli insanlarla içiçe ve sürekli insanları izleyen biri oldum.

senin bu bahsettiklerinin benzerini yaşayan çok sayıda insan var. öncelikle bunu bil.

yazdıklarına benzer durum içerisinde olan kişilerin toplumdan dışlanmalarının sebebi öncelikle farklı olmaları. bu farklılık iyi ya da kötü olabiliyor ama kilit nokta farklılık. yani ortalamanın çok altında ya da çok üstündesin.

bulunduğun ortamda
herkesten daha az/çok konuşuyorsun
çok uzun ya da çok kısasın
sesin çok incedir.

fiziksel olarak farklılık büyük bir oran.

onun dışında kendin ilk cümlede söylemişsin. "sessiz sakin kendi halinde..."

insanlarda ilgi uyandırmıyorsun. oysa ki esprili bir tip olsan sadece olduğun bütün özelliklere espri eklenmiş olsaydı her şey çok farklı olabilirdi.

dünyada herkes çıkar peşinde maalesef. kimse senden bir çıkar elde edemeyeceğini düşünüyor. ve ilgi çekici değilsin.

yazdıklarımın yanlış anlaşılmasından da çekiniyorum şu an ilgi çekici değilsin demek kötü algılanabilir. ama mevcut durumdan bahsediyorum.

iki yıldan uzun süredir instagram kullanmıyorum ama dinamikleri çok değişmemiştir. doğa fotoğrafı paylaşan tipler için diğer insanların düşündükleri yine sıkıcı. ilgi çekici değil şeklindedir.

bunları yazarken aklıma nedense biri geldi.

hatta şimdi iki kişi.

hatta sana bir öneri geldi :D

bir mekanın müdavimi ol. bunu herkes yapmalı.

benim müdavimi olduğum çoook fazla kahveci ve bar var. zamanla diğer müdavimlerle tanışıyorsun vs.

zaten dikkat ederseniz her mekanın her starbucksın bir kemik kadrosu vardır.
ben çok fazla kişiyle tanışmışımdır bu mekanlarda.

ilginç olan başka bir şey. bu mekanlarda müdavim olup kimseyle tanışmayan ama korkunç gözaşınalığı yaşadığınız ilgi çekici yalnız tipler de çok fazla.

yıllarca gözlem yapıp bir dakika iki dakika yan masadan laf dinleyip yavaş yavaş farkında olmadan tanıdığımız kişiler bile var. neyse

bir mekanın müdavimi ol muhakak. hastalık olayı geçsin. sabah kahveni mi içersin akşam birasını mı içersin bilmiyorum. yavaş yavaş birileriyle tanış.

ve kendi ilgi alanlarını ve hobilerini düşün. bunları birlikte yapacağın birileri elbet vardır. kilit nokta yine sensin.

yapabildiğin spor? çalabildiğin enstrüman? en sevdiğin sanat akımı? en sevdiğin yazar? yapabildiğin dans? sevdiğin içecekler? gittiğin yerler? elinden gelen işler? sahip olunan cihazlar? yaptığın koleksiyonlar? kullabildiğin araçlar? meslek harici çok bilgili olduğun bilim konuları? .....

sende ne var? sende olan insanların oldukları yere git.

kediciğini öpüyorum sevgiler..

Çok teşekkür ederim vaktinizi ayırdığınız için. Yorumlarınız çok değerli benim için.

@sumuklu asilzade sanırım ben yaklaşmadığım için onlar uzak duruyor

İyide daha yeni eklediğim kişi 2 gün sonra takibi bırakır mı bu insan yüzyüze bakacağımız biri iş yerinden.

@disardayim yazdıklarını yanlış anlamadım. İnsanlara ilgi uyandırmıyorum haklısın bence amerikada olsam o filmlerdeki zorbalığa maruz kalırdım.

Beni tanıyan insanların beni eklemesi için bir nedenim yok. Onlara verebileceğim bir şey yok doğa şuan sadece insanlar içindeyse ilgi çekici mesela sahile gidip denize girdiğinde.

Sizin puanlar kac?

1

Psikopatlık yok, entrika yok, aşk idare eder. Diğerlerinde zeka var ama baksana onunla birlikte psikopatlık, entrika her şey var.

1 bas geç, temiz.

2.

Potansiyel var değerlenir gibi.

Sözlükteki en meşhur entryinden dolayı da bir coco vakası gibi geliyorsun ama neyse

benim entrika da 10/10 :(

1 numaranın düşük zekasına tahammül edemiyordum, edemem :(

2. numara resmen mucitti, aşırı yetenekli çok yetenekli ve elinden her şey gelen biri <3 <3 <3

3 numara ile olan ilişki çok masalsı, film olur. 2'den roman olur. 1 den bir bok çıkmaz

Hala mi aynı flört oyunları? On yılda ilişkilere yaklaşımının hiç olgunlaşmamış olması da ne bileyim.

Hepsi birbirinden kötü. Kötünün iyisini seçmem gerekirse düşük zekalı adamı psikopat bir kekoya tercih ederdim. Ama dediğim gibi mecburiyetten. Yoksa tüylerim ürperdi.

puanlama çok iyi.

bence de 2

1 çok sakin sıkıcı bi tip gibi.
3 de sana fazla

Entrikayı seviyormuşsun,3ü bırakma düş peşine.yalan rüzgarı gibi bir hayat yaşayın birlikte

en büyük hasarı 2 vermiş gibi, sanki daha farklı bir payeyi hakediyor...

Psikopatlık herkeste var bi nebze. 3. Güven verniyor, 1. Zekası ilgi çekmeli.
Ben 2. derdim .

2 tabii ki.

ruhen hastayim ben +1.
Psikopatlik cok korkutucu, 2 ve 3'un asla oluru yok. Ucuncu sayfa haberlerine dusmektense yaptigim espriyi birkac kez aciklamayi tercih ederim.

sence bu kişiler sana puan veriyor olsalardı böyle, kaç verirlerdi. Merakımdan soruyorum, oyun gibi :)

1 - Zekasiz ama en azindan kötü bir insan degilmis.

2 ve 3 psikopatmis 1in de zeka dusuk hicbirinden sevgili olmaz bunlarin. Yoklukta illa birini seçeceksen 1 diyorum sex puani istikrarlı ve yuksek.

Bu kriterleri tam puanı alan arkadaşlar nasıl alıyor , psikopatlık 10 demişsiniz ben direk seri katil filan olmasa 10 vermezdim , zekada öyle tanıdığım en zeki insana 9 verirdim galiba 10 çok uçuk.

2 ve 3 seri katil olduğundan 1 numarayı seçerdim

Çok net 3.

1 sıkıcı, 2 yatakta kötü. İkisi de tolere edilebilir şeyler değil. 3ü kafanda doğru konumlandırırsan, 3 gün takılıp salma şeklinde, mis <3

1 aşık değil.

2 seks (eğer bir sağlık sorunu yoksa) ve iyi vakit geçirme zamanla aşılabilir bence.

3 aldatıyor.

yani 1 ve 3'te devamlılık yok gibi. en fazla takılırsın işte. o nedenle 2 diyorum.

çok tanımlayamıyorm neden ama uzun zamandır bu kadar tiksinmemiştim. sonra entrylerini okudum nedenini anladım. Bence vizyonunu geniş tut üçünü de al.

Beyinsiz biri nasıl karizmatik olur ben onu hayal edemediğim için birinci boş küme
İkinci bir tek sekste şey değilmiş. Onu da öğretirdin ne olacak. Tabi afedersin ufaktır ya da kalkmıyordur ona çok şey yapamazsın.
Üçüncü değişken onu daha tam olarak tanıyamadığın için bence. Böyle adamlarla bence sadece seks eylemek yeterli böyle aşk maşk boş işler. Sana aşık olsa ne fayda. Tabi farklı dünyalar...

Daha da eskilere git

Tabi ki 1.

Psikopatla hayat mı geçer allasan

bazıları açık bazıları kapalı.

bir tanesi yarın açılacak ama market satışı olmayacak dedi.

biri açıktı. biraz önce gidip sigara alıp döndüm, ama defalarca polisle karşılaştım.

15 dakikalık yolculuğumu şu an anlatsam roman olur. sürekli polisle muhattap oldum. çok garipti.

abi asansörde bile görmüyorum komşuları :(

Yav eczaneleri hava alsın diye açık tutmuyorlar. Dışarı çıkın "en yakın" eczaneye gidin hızlı bir şekilde. Aynı hızla eve geri dönün. Çevirirlerse 2 seçenek var ya benim dediğimi diyecekler yada geri dön diyecekler.

Böyle "asmalı kesmeli" bi yasak yok. Eczane, ekmek, su gibi gerçekten acil ve hayati konularda esneklik var. Siz yeter ki ivedi şekilde halledin işinizi.

Bu arada sokak hayvanlarını beslemekte serbest şu an.

Yeter ki gerçekten bu işleri yapın ve acilen eve geri dönün.

Cevap biraz sert olabilir ama kişisel algılanmasın lütfen sözüm herkese.

Ben daha once bizim burdaki bi eczaneden maske aliyoken (yasak konmadan once) bana kartlarini vermislerdi, oyle bi sokaga cikma yasagi konarsa bizi arayin biz getirelim diye. Muhtemelen oyle bi durum vardir civarda yakin olan eczaneleri arayin.

@infernalcadre hocam para cezası var diye biliyorum ben? Polis beni yakalayıp hem eve dön diyip, hem de ceza keserse?:)

polisle yüzyüze konuştum. eczaneye gidebilirsiniz.

Eczaneyi aradım şimdi, en yakın eczaneyi. Eczaneye gelenler polisle gelmişler ama benim de bir bilgim yok diyor. İsterseniz akşam çıkışta evinize bırakalım dediler, sağ olsunlar.
Risk almayacağım sanırım. Polisler bazen kafalarına göre davranabiliyorlar.

eczeneye gidemeyecek olsanız eczane niye açık olsun acaba sevgili arkadaşlar? istersen telefonla da arayabilirsin tabi ama yani gidip alıp gelebilirsin ilaç. İtalya'da olayların en şiddetli olduğu zamanlarda bile temel marketlerle eczaneler açıktı ve e devlet gibi bi sistemle çıkardığın izinle buralara gidebiliyordun. Bizde böyle bi sistem yapılsa daha mantıklı olurdu tabi ki ama şu anki sistemde de eczaneye gidebilrsiniz yani merak etmeyin

@damba

Şöyle söyleyeyim, ikametgah adresinden alakasız bir yerde isen evet keserler. Ama evinin alt sokağındaki eczaneye ne bileyim 5 bina yandaki fırına gidersen ve bunu söylersen kesmezler.
Ben sabah ekmek almaya gittim fırında 5 kişi vardı arkamda polisler geçip gittiler.

Yani kural şu "EVE EN YAKIN" olacak. Ama derseniz ben dağ başında yaşıyorum, en yakın eczane 10 km ötede şehre inmem lazım o zaman risk almayın derim.

öncelikle: soru nick uyumu

gerçek cevap: kimsenin radarına girmemişsin.

radar: kişilerin aradıkları kişide istediği özellikler, ortak zevkler vs

bu nickin ile duyuruya çok giriş yapmamışsın, sözlükte az sayıda entry var ve nickaltı yok.

sözlük mobilapp te takipçi sayısı var bir bak kendine oradan seni takip eden var mı diye.

ama işte olay radar meselesi.

kimseyi güldürmemişsin
kimseye vay be dedirtmemişsin
hatun isen, hatun olduğunu belli etmemişsin
erkek isen kaslarını, boy uzunluk para araba vs anlatmamış olabilirsin. sallıyorum yani kadınlarn böyle radarları olabilir. bilemem

ben kimlere mesaj attım diye düşüneyim. bulursam editlerim. genelde mesaj alan tarafım :(

kendini parlatıp cilalayıp satman lazım. pazar tezgahında bir elma gibi düşün.. egzantirik biri ne yazardı? entelektüel biri neden bahsederdi? özgüven nasıl sinyallenir?

bu duyurun çok samimi olmakla kendi kendini cevaplamış oluyor: samimiyet karın doyurmuyor. insanlar samimiyeti çekici bulmuyor. samimiyet hastalığı ortak yanlarımızı vurgulayarak insanların kendi inseküritilerine ayna tutuyor bir nevi. karşı taraftakine benzer olduğunu değil karşı taraftakinden "farklı, egzantirik" olduğunu sinyallemelisin.

profiline bakmadım ama üzerine konuşulmayacak şeyler yazıyorsan atmıyor olabilirler. değersiz manasında söylemiyorum. bir şeyi olumlama veya kötü eleştiri de bulunmak manasında. farklı bir fikir yani.

ne bileyim kısa bir şaka, üzerine tartışılmayacak bir bilgi vs. veriyor olabilirsin ağırlıklı olarak. bir ihtimal de mesaj alımını kapatmışsındır :)


ben de tam tersini düşünüyorum sözlük için açıkçası. yazdığım 10 şeyden 8 inde belki illa ki bir yorum veya bir şey geliyor mesaj kutuma. bazen boş olduğunu düşünerek yazdığım şeye bile mesaj geliyor şaşırıyorum. diyorum ki bu entry için vaktini ayırıp mesaj attın mı hakikaten...

Birilerinin damarına basmaz veya hoşuna gidecek şeyler yazmazsan olmyor. Dertleşecek insan veritabanına yazabilirsin.
Ne bekliyorsun ki. Bir süre sonra yapay bir hale dönüyor zaten.

2004'ten beri sözlükteyim. mesaj alıyorum, ama eskisi gibi değil.

neden?
- bi kere çok kalabalık. yazdığınız şey görülmemiş veya görülse de ilgi çekmemiş olabilir.
- eskisi kadar mesaj atılmıyor. (sanırım)

entryler de eskisi gibi oylanmıyor. 6000den fazla entryim var. son oylananlar listesinin bazen günlerce değişmediğini görüyorum.

ama 2004-2005te çok daha az entryim olmasına rağmen daha çok oylaniyordum. kayitli-kayitsiz okur/caylak gibi bir özellik olmamasına rağmen. mesaj da daha fazlaydı.

futbol başlıklarında tahrik edici, popüler dizi başlıklarında aşağılayıcı entryler girmediğiniz müddetçe mesaj almamanız normal.

en son, isviçre'deki bir üniversitenin belirli bir yaştan yukarısını yoğun bakıma alınmayacağına dair sevmediğim bir insanın tweetini gördüm ben de o üniversiteye ait başlığa baktım şans eseri orada okuyan bir yazara ulaştım o da cevap verdi.


bu da çok dönüş aldığım entrylerden birisi.

(bkz: e-devlette maske siparişinde sorulan soru/#104959140)

siteye ddos atak ile süreklilik arz eden girisleri engellemek için koyulan sorudur. yoksa kimsenin sizin iq'unuzu falan ölçtüğü falan yok.

birisi hariç(bilgi edinmek istiyor) geri kalan hepsi ukala dönüşler yapmış.

birilerinin radarına, tavsiye edildiği üzere girmeye çalışırsan, kokain partisinde kapına ambulans gelir kalp krizi geçirdiğin için. baştan sona yanlış hayatları aman örnek alma, bırak mesajsız kalsın kutun

yürümenin yasak olmadığı yerlerde koşmak da yasak değil.

Sahil şeridi yasak. Ne yaptıgının önemi yok. Orada olmanız yeterli ceza yemek için. Bildiğim kadarıyla halka açık park bahçeler de kapalı. Ben bugun evlerin arasında bi park içinde koşu pistinde koşmaya gittim ama orasını da çevirmişler Güvenlik bandıyla. Evde yapıcaz sporu bisüre.

bugün bağdat caddesinde take away kahve veren bir kahveciden kahve aldım cadde üzerinde bankta iki saate yakın oturup içtim.

bu esnada; koşan, bisiklete binen, yürüyüş yapan ve köpek gezdiren bir çok kişi vardı.

sonra arabayla turladım ne var ne yok diye. sahil oldukça boştu tek tük yürüyen kişi vardı. ama cadde aktifti. iki saatlik bankta oturma esnasında da hiç polis görmedim.

benim istanbulda 15 senede 8 ev tecrübem şu şekilde oldu. oturduğum eski binalarda ses sorunu hiç yaşamadım diyebilirim. bu eski binalarda en fazla mobilya çekme ya da çocuk varsa koşturma sesi vs duyuluyor. ancak yaşadığım yeni yapılmış binaların tamamında ses konusunda sıkıntı yaşadım. iyi bina kötü bina da bende bişey farketmedi. rezidans ya da yeni yapılmış apartman da olsa yan komşuların normal sohbet seslerini dahi duyabiliyordum. bir duyuruda anlatılmıştı yeni yapılan binalarda kullanılan malzemeler sebebiyle vs diye.

merhaba, öncelikle mimar ve sertifikalı bina akustik uzmanıyım

bunu öğrenebilmenin iki yolu var:

birincisi yapı malzemelerinin detaylarını bilmek.
duvar döşeme ve tavanda bulunan malzemelerin listesi ve kalınlıkları ile ses geçiş miktarını hesaplayabiliriz. tabi bitiş noktaları da önemli ses köprüsü vs olabiliyor.

ama bunu siz nasıl yapabilirsiniz bilmiyorum.

ikincisi de bir ev baktığınızda bitişik duvarlara ve alt katlara gidip bir ses kaynağı oluşturmanız ve bunu deneyimleyerek tespit etmeniz.

yani bir kaynak oda ve alıcı odası deneyi yapacaksınız.

her yeni evde oluyor mu bu sorunlar demişssiniz. aksine hiçbir yeni evde olmaması gerekir. kötü işçilik ve yanlış malzeme kalınlıkları.


bir önerim var size

o da kat planı. aşağı ve yukarısı için önlem olmasa bile yatay yön seslerini ekarte edebilirsiniz.

şöyle ki, daireler arası ortak duvar bulunmayan yapılar. örnek: katta iki daire var, aralarında asansör ve merdiven iki daire arasında ortak duvar bulunmayan yapılar gibi.

ülkemizde akustiğe asla önem verilmediği için mimarların çoğunun da bu detayları önemsemeyen copy/paste proje çizen dolandırıcılar olduğu için bu sorun binaların yüzde90nında olacaktır.

daireler arası ortak duvar bulunmayan yapılar + 1

evlendigimizde sifir binaya tasindik. sadece yatak odasi duvarimiz karsi dairenin yatak odasina birlesikti. ettikleri her kavgayi ve birbirlerine hakaretleri duymak inanilmaz rahatsiz edici, yoksa normal sohbetlere falan alismistik artik.

edit: onun disinda ust katimizdan ayak sesleri disinda misafir geldiginde gurultu duyuyorduk, bazen alt katimizdakilerin cocuklarinin sesini de duydugumuz oluyordu gerci.

Bundan kaçamazsınız. Tamamen kaçmak istiyorsanız müstakil eve yönleneceksiniz maalesef.

Ben inş.müh. olarak kaçamadım. Çünkü türkiyede müteahhitlik diye bir şey var:)

Ama etkileşimi azaltabilirsiniz.
Mesela daireler arasında ortak duvar olmamasına dikkat edin.
Özellikle yatak odası duvarlarında. Varsa genel olarak daha kabul edilebilir, mutfak, ufak oda, wc, banyo gibi duvarların ortak olmasını tercih edin.
Ben şu an, katta iki daire, ortak duvarı olmayan bir binada oturuyorum. Ve bulmak için çok çabalamıştım.
Yinede alt üst kat komşu sesi oluyor dediğim gibi.

Ekleme: ben yazana kadar arkadaşlar yazmış zaten:)

ben de yeni taşındım , katta 2 daire var ve ortak duvar yok. Ancak alt kattan sürekli konusma, TV sesi duyuyorum. Ne yapilir gerçekten bilemiyorum

bugüne kadar yaşadışım ve misafir olarak kaldığım bütün evlerde ses problemi vardı maalesef. kaçmak imkânsız gibi. müstakil ev ile bunun üstesinden gelinebilir sadece. zaten imkânı olan müstakil yerlerde yaşıyor bunun önüne geçmek için.

En ust katta yasamak bi nebze cozuyor durumu. En azindan olasiligi dusuruyorsunuz. Zaten ses en cok ust kattan geliyor genelde.

Ben normalde de yemem, karantina döneminde kapıyı açmam.

valla güzel yapmışsa öyle bir yerim ki. komşuya da tatlı alır gönderirim.

yaşı 65+ ise o benden korksun ben niye ondan korkayım.

geçen hafta yedim ve pişman oldum :/
komşular bana bunu hep yapıyor işin kötüsü apartmandaki tek yalnız yaşayan genç ve hepsine yardım eden biri olduğum için.

bundan sonra çöpe dökeceğim.

dışardayım ile aynı durumdayım.
lakin, pişen gıda virüs barındırmıyor. doktorların ortak görüşü bu. sebeple yedim ben afiyetle. tabağa koyup kapıma getirinceye kadar virüs gelmiş midir? sanmam, çünkü üç haftadır evde komşularım, çocukları bile gelmiyor. aksine, ona da iş oluyor, uğraş çıkıyor, vakit geçiriyor diye memnun oldum, kabul ettim.

yemem

Belli ki dolmuşsun. Öncelikle mevduatlara el konması iddiası çok büyük saçmalık objektif olmaya davet ediyorum. 2. Kolonya konusunda büyük yanılıyorsun.
Bu havaalananlarına sahra hastanesi yapma mantığı dümdüz zeminlere sahip olmaları ve prefabrik olarak hemen insaa edilmeleri olabilir çekincelerini gayet doğal karşılıyorum birilerini zengin etmek bu yolla sağlanabilir. Bir baska avantajı düz ayak olması tek katlı olması yani bahsettiğin hastane dönüşüm kapsamında yıkılmak üzere boşaltılmış kimse öyle bir risk alıp oraya bi daha hastane kuralım demek istemez.

Hepsini anladım da kartal ssk hastanesi yss hastanesi olmasıyla atatürk'ün ne alakası var.

ben tüyap gibi bir fuar merkezine de yapmalarını beklerdim.

londra'da excel diye bir fuar merkezi 4000 yataklı hastaneye dönüştürüldü. tam kapasite çalıştığında 16 bin kişi çalışması gerekecek! bunlar bbc rakamları. tr'de farklı mıdır bilmiyorum.

bu mantıkla 1000'er yataklı 2 sahra hastanesi şimdilik 8 bin personel alımı gerektirecek diye düşünebiliriz.

bu kadar doktor, hemşire vs var mı elde bilmiyorum ama 45 gün çok uzun bir süre. biraz geç de kalındı. yine de iyidir yapılsın. personeli de 45 günde çözerler herhalde o yüzden nispeten merkezi yerler seçildi diye düşünüyorum. sancaktepe tartışılabilir tabi merkezi olarak ama tüyap'dan iyidir herhalde.

Mesajda ne yazdığını anlamadım kolonya molonya bi şeyler kolonya konusunda haksızsın diyorum 80 derece üstünde yazmıyor evet adamlar acıklama yaptı güvenmezsen almazsın. Bi de ekleme yapayım eski türk filmlerini izlersen farkedersin atatürk havaalanının eski adı yeşilköy havaslanıdır bir çok filmde öyle geçer 80 darbesi sonrası ismi değişiyor diye biliyorum. Asıl semin kafan güzel olmalı 80 derece kolonyayı dikkatli kullan

soruyu ve cevapları tam okumadım.

ancak

yapılacak hastaneleri prefabrik ve geçici değil kalıcı olarak istiyor isteyen şahıs. elbet bir rant vardır.

çünkü bu yapılan hastaneler kalıcı olmayacak. bu tarz bir salgın hastalıkta kullanılacak. ha seneye bu salgın bitmiş olursa kapatırlar elbette ama eski bi hastaneyi tekrar dayayıp döşemek hem zordur hem de uzun sürer. yeni yapılacak hastaneler bildiğimiz hastanelere benzemeyecektir muhtemelen.

Dün bi profesor çok iyi söyledi tsk eski gücünde olsa sahra hastanesi kurmak tsk için çocuk oyuncağı gibi bir şeyler söylemişti ve baktığımızda haklı çünkü ordu tüm ihriyaclarını karsılayacak güçte olmalı bunu kurması da hem bir talim olurdu hem de merkezi hukumetin üstünden bir yuku alırdı

zavallı yeliz belkide covid 19 la geberip gideceksin
hala akp ye yalamalık yapıyorsun sen ve senin gibi
çomarların kafası her zaman güzel belli sadaka
erzağını akp gönderiyor sadakanı alamadığında
ne hallere düşeceksin bekle gör hadi selametle!

içgüdüsel olarak kuma işiyor, kakasını yapıyor zaten. daha ne istiyorsunuz :)
üstünü örtme eğitimi verilir mi bilmiyorum, küçük zaten gördükçe öğreniyorlar ama, yapıp hiç bulaşmadan çıkan kediler duydum ve özellikle kum kabına poşet seren arkadaşların işine geliyor eşeleyip yırtmadıkları için mesela.

daha çok küçük, öğrenir zamanla.
eğitimini veremezsiniz.
o içgüdüsel olarak kendi halleder.

kedim bu ay 6 yasina girecek. yuzde 99 ustunu ortmuyor, hatta kum kabindan disari at gibi kosarak cikiyor ki kendisi tembelin ve koca popolunun onde gidenidir, mama disinda bir sey icin yerinden kipirdamaya tenezzul etmez.

Evin tek kedisiyse örtme gereği hissetmeyebiliyorlar. Ama çok küçükmüş sizinki. Zamanla örter belki. Yapabileceğiniz bir şey olduğunu düşünmüyorum.

3 kedim var
1'i asla örtmez
diğer ikisi manyak gibi uğraşır örtmek için ciddi çaba sarfederler.

diğer iki kediden biri onun annesi diğeri de kardeşi
ne annesinden öğrendi ne de kardeşini örnek alıyor.

ben açıkçası hiç umursamıyorum. sadece şaşırmıştım bir kaç kere ilk denk geldiğimde

sürekli kucağımdaydı ve uyuyordu. doğuma yakın hareketleri azaldı.

ona 2 tane farklı doğum için yer ayarlamıştım ama çok alakasız bir yerde başladı doğumu.

en önemli olay bence doğum yapacak yeri. doğum başladığında hemen veterineri çağırdım. onu ve ilk çıkan bebeği yaptığımız bir kutuya taşıdık. kutuyu hemen benimsedi.

kutuda dikkat edilmesi gereken detaylar var.

fotoğraf eklerim yarın. fotoğrafla birlikte de açıklama yaparım.

E - Herkes

zeka karakter ya da kendini geliştirmek diyelim;

bir sınır çizelim insanlara. sınırın altındaki kişilerde gözlemliyorum.

dünyadaki amacını bilen karakteri olan kişilerde yok.

Fala inanmayıp falsız kalmamak gibi durum benim için. Anam babam köylü insanlar onları düşününce oedipusmuş, Antigoneymiş pek oturtamıyorum. Ama lacan dersen akan sular durur

tamamen sallama.

bu bir temel, insanı tek bir katman ve sabit olarak düşünemezsin. bence ciddi haklılık payı olmakla birlikte insanı tamamen açıklayan bir teori değil fazla mekanik.

zaten bu yüzden nerdeyse 400'e yakın kabul edilen terapi ekolü-görüş var psikolojide.

insan olarak hareketlerimizin her daim bilinçli kontrolümüz altında olduğu yanılgısındayız. ama karşında limon yiyen bir kişi görünce ağzının sulanmasını ne kadar kontrol edebiliyorsun ? işte aslında bilinçaltının etkisine nerdeyse bu kadar az kontrolün var.

ha hemşreyi eve sokmuşsun ha sağlık ocağına gitmişsin.

Bizim de perşembe aşı var, 8 aylık bebek. Erteleyelim mi diye düşündük ama gitgide kriz arttığı için henüz sakinken gidelim dedik.

Ben götürmeyeceğim galiba ya. Nasılsa dışarı da çıkarmıyoruz. Hastaneler, sağlık ocakları şu an bunun yuvası. Korkuyorum.

Birinin işine yarar diye yazayım; özel hastaneden bir hemşire tam korunaklı olarak geliyor ve kapınızda giyiniyor. Gözlüğünden eldivenine her şey sıfır açılıyor. Hiçbir yere dokunmadan aşıyı yapıyor ve gidiyor. 350 tl gibi bir ödeme yaptık biz bu ev hizmeti için.

geçmiş olsun :)

televizyonda asilari kacirmayin mutlaka yaptirin dedi doktorlar. bence maskenizi takin hicbi yere dokunmadan gidin yaptirin bisey olmaz bence. zaten kapi girislerinde ates olcumu yapilmayan bir yere girmezsiniz ki yapiliyor her hastanede

arkadaşımın yeni doğan bebeğinin aşısı için:

arabayla sağlık ocağına gitmişler hemşire aşağı inip arabada aşıyı yapmış..

İnasnlar sizin gibi düşünür ve aşı yaptırmazsa 6 ay sonra bi de bebekler arasında salgınla uğraşırız.

Bir yolunu bulup yaptırın. @disardayim'ın dediği şeyi yaparlar herhalde.

Yanıtları okumadan cevap yazan arkadaşlar, aşıları yaptırdığımı belirtttim zaten. Elbette geciktirmeden yapılmalı.

Biz niye hapis cezası alalım allah allah? Hastanelerin böyle bir uygulaması var. Hastaneye gittiğimizde de hemşire yapıyor zaten doktor olsun olmasın. Sanki hemşireyle gizlice anlaşıp aşıları yaptırmışım gibi ahahah. Arayın sorun tüm büyük özel hastanelerin bu hizmeti var..

alışveriş merkezlerinde olabilir?

bizim buradakiler şanslı büyük bungalov şeklinde evleri var,evde takılmayanlar apartmanların içinde geziniyorlar.iki de kopek var onlarda apartman girişinde yatıyorlar.fırtınaya rağmen asayiş berkemal.

Komşun doğru söylemiş,bunu koyarsan çalarlar.eski araba lastiklerinden yuvalar hem ağırlığından dolayı savrulmuyor hemde çok korunaklı.üzerlerine her şeye rağmen kedi evi yazmak lazım ki toplayıcıların hedefi olmasınlar.bi tane metal makası,biraz tel yeterli yapmak için.

Iki çamaşır legenini (büyük olanlardan olacak leğen) ağız ağıza verip yuva yapanlar gördüm yoksa öyle bir şey yap. Hem ucuza gelir hem altüst kapalı sadece giriş için ortadan az kesersin. Bide otomobil lastiklerini üst üste koyup üzerini tahta ile kaplayan gördüm içi yuva gibi olmuş.

benim olduğum binanın bir bahçesi yok.. ve ne şanssızlık karşı apartmanın inanılmaz büyük bahçesi var. onlara neredeyse yalvardım orada yuva yapmak için. bütün apartman beslememizden bile nefret ediyor.

bizim apartmanı anlatsam çok seversiniz herkesin evinde kedi ve köpek var. apartmanın içinde de yuva ve yemek su kabı var. ama hiç içeri girmek istemeyen kediler de var.

yuvaları koyacak yer sıkıntısı çekiyorum. koyabilecek yer yok :( o yüzden minik çözümler bulmaya çalışıyorum.

internette bir çok kedi evi yapma projesi var, iki plastik çamaşır leğeninden yapılanı hem ekonomik hem de yağmura karşı dayanıklı, içine eski battaniye kumaş parçaları eski koltuk minderi, sünger koyup soğuktan korunaklı hale getirebilirsin
www.youtube.com

şöyle kedi evleri toplu konut projesi haline getirebilirsin
pbs.twimg.com

Her kīş yaparım. Isı yalıtım levhası panelleri kullanıyorum. Ahşap, sunta, mdf gibi malzemelerin aksine suya karşı dayanıklı, zaten yalıtım malzemesi olduğu için ısıyı koruyor, kesip biçmesi daha kolay ve daha ucuz. Internette pek çok kedi evi çizimine ulaşabilirsiniz. Ayrıtları/duvarları birbirine yapıştırmak için sıvı silikon yapıştırıcı kullanıyorum ben. Levhaları iki tarafından koli bandı ile kaplarsanız hem daha iyi yalıtım sağlar hem ağırlığı arttırır hem de darbelere karşı daha korunaklı hale getirebilirsiniz. Bu aşama biraz uğraştırıcı ama hayvanlar için endişelenmekten iyidir. Kalmasalar bile mama ve su koyuyorum, yiyip gidiyorlar. Kışın bir gün aç kalsalar, ölüyorlarmış :( en azından mama yediklerinden emin olup rahatlıyorum.

cevabı sen vermişsin zaten :)
kolilemeye başla eşyalarını, yanına da bir çöp poşeti al. gereksiz eşyaları postala.
kitaplardan başla, sonra kıyafetlere geç.
bir de müzik aç, motivasyonun artsın hadi :)

Soyle bir handikap var. ben geri donusum manyagiyim. Giymedigi kiyafeti kesip degistiren. Asla bir kartonu bile cope atmayan bi insanim. Kucuklugumden berii hem de :( Annem gelse geriye sadece onda biri kalir esya ve kiyafetlerimi . Ben bunu sonra degistiririm keserim bir sey yaparim dusuncesi var hep. Atmaya niyetleniyorum. Olmuyooo :(
Hic isime yaramayacak 10 yil onceki ders notlarim neden duruyo hala :(

Hepsini zaten yapamazsın bir seferde. Takılarım 2 saat alır demişsin bugün sırf takılarını yap o zaman. Belki sonra gaza gelip kitaplarına geçersin ama onu veya yapılması gereken ne kadar çok şey olduğunu düşünme. Bugün takılarımı yapacağım de. Hiç olmazsa işin bir kısmı hallolmuş olur.

bence şu an bir dönüm noktasındasın. istifçiliğe doğru son sürat ilerliyorsun.

giymediğin şeyleri bir güzel ayıkla. sonra da gerekse internetten gerekse de sokakta vesaire duran kızılay olsun bilmemne olsun bağış konteynerlerine at. giymiyorsun işte.

yeni eşya almıyor olsan geri dönüşüme böyle meraklı olmanı anlar,saygı da duyarım fakat seninki geri dönüşüm değil bir şeyleri biriktirme arzusu.

2 saat düzenleyecek takı nedir? acaba bu takıları ne zaman nerede kullandın? hayatın devam ettikçe bu biriktirme huyun daha da kötüleşecek farkındasın değil mi?

bu biriktirme sorununa çözüm bulamazsan o ev gene bir senede dolacak zaten...

17 çöp poşeti kıyafet bağışlamış ve sadece 2 valize sığacak kadar kıyafet ayırmış biri olarak söyleyeceğim tek şey yüklerinizden kurtulun, müthiş bir rahatlama geliyor.

youtu.be
youtu.be

Me and a gun,

enstrümansız ve arkasında gerçekten bi tecavüz hikayesi olması beni çok etkiliyor.

open.spotify.com

Tori amos u en çok seven kişi olarak sana bells for her oneriyorum

Happy phantom

Otesi yok. Ama dogru live versiyonu olmayabilr.

Toriyi en ck benim sevmem!!!!

youtu.be

a sorta fairytale

@cureforlove, galiba bu şarkıya aşık oldum.

Tat farkı aynı, senin ki psikolojik

@paran olcak

Ben paketin acilma suresini bile anlayabiliyorum.

Kki gundur acik paket - bir aydir acik paket.

Kesinlikleeee farkliiiiii. Deney yapalim eski yeni bana gosterden test edin. Bilirimm.

o degil de kent swtich aldim ama bu switch degil patlamiyor.

@disardayim
O zaman özür dilerim kardeş, peki sigara paketlerinin incelik ve kalınlık farkında baktın mı ? ince ise paket kartonu belki hava almıştır?

şu an sersem gibisin uykunu alıp ertesi gün tekrar deneyince fark olmadığını göreceksin
ya da bandrolünü foto.la buraya at. duruyorsa

fake degil de mentolu kaldirdilar heralde sonunda.

Bende eskilernden 10 karton mevcut

sigara kullanmıyorum ama eğer paket açıldıktan sonra tadının değişmesi gibi bir durum varsa. depodaki satışa hazır paketlerin siyah kutulara aktarılması işleminde dışarıda beklemiş olabilir.

Kesinlikle farkli :/ su an psikolojik mi diye bekliyorum bir sure kesin karar icin.

Everest Everpad DC-1101 almıştım ben. Carrefour fiyatı uygun. Oyun oynamayacağım veya bir şeylere bakmak için bilgisayarı açmaya üşendiğim zamanlarda kullanıyorum. Usb, hafıza kartı gibi girişleri var. Klavye touchpad'i biraz kötü ama aldığımdan beri neredeyse hiç kullanmadım.

Harici diski çevirmek ve okumak için yeterli enerji vereceğini sanmam.

Ama otg desteği olan android tabletlere flash bellek bağlayıp bahsettiğin şekilde kullanabilirsin.

@ganosh

söylediğin ürüne ait yorumlara baktım :( pek hoş şeyler söylenmemiş.

@john bloor usb de kullanabilirim.

hic para harcamayayim, sadece dosya gonderme isini yapayim derseniz soyle bir sey alabilirsiniz:

www.teknostore.com

aradığın cihaz microsoft surface.

Asus t200 ilgini çekerse uygun bir fiyata verebilirim. Fakat 4 aralıktan önce gönderemem.

surface +1

hatta surface go da isini gorur gibi, ancak sarji super degil, idare eder.

alacagin herhangi bir android telefon ile bu istediklerini yapabilirsin. illa iphone kullanacagim diyorsan, android tablet al gec. istersen yanina bir de bluetooth klavye/mouse alirsin, dokunmatik ekrani da kullanmazsin.

Kolon çatlaksa çatlaktır. Sıva çatlağı değildir.

Belediyeden mimar mühendis ücretsiz geliyor ama doğru düzgün bir şey söylemiyorlar. Yapı denetime başvurmanız daha dopru olur. Tüm bşnayı inceler ama pahalı.

@sorusorun dediği gibi yapı denetim firmaları değil. yapı denetim firmalarının işi başka. bina yöneticisiyle irtibata geçerek, kontrol yapan firmalardan biriyle anlaşmanız gerekir.

ciddi bir hasar varsa; belediyenin yapı kontrol müdürlüğü tespit edebilmekte.
şubat ayından beri belediyeler daha hassas, şöyle örnek veriyim. karot alınarak belediye kentsel dönüşüm müdürlüğünde 5 yıl önce riskli yapı tespiti yapılmış 6306 kanuna tabi yapılar için hiçbir işlem yapılmamaktaydı, birçok bina riskli yapı şerhi aldı ancak hala yaşamaya devam ettiler. istanbul kartalda yıkılan bina sonrasında belediyeler bu tespit edilen binaları boşaltmaya başladı.

yani demeye çalıştığım şey, bu işe bulaştığınızda işlem sadece tespitle kalmayabilir. bina boşaltmaya kadar sonu var.ciddi bir mesele hemen hareket edin.

bina riskli yapı ise, binanıza boşaltma kararı çıkabilir. elektrik ve su kesilir ve zabıta binayı boşaltır.

binanın bodrum katı varsa oradan fotoğraf, kendi odanızdaki kolondan fotoğraf, istanbuldaysa adres bilgilerini bana gönderirseniz ön inceleme yapabilirim.

iş yaptığım belediyelerden birinin sınırları içerisindeyseniz detaylı incelerim.

disardayim +1

son zamanlarda gelip özellikle karot aldıkları binalarda çok da detaya girmeyip
"oo baya kötü durumda burası" diyerek dönüşüme zorluyorlar.

öncesinde apartman yönetim olarak toplanıp karar alırsanız daha faydalı olabilir.

Bina kaç yıllık? Yapım yılı nedir?

Yani özetle binanın yaşı 99 depreminden eskiyse kesin riskli yapıdır, bizzat kendim ona yakın binayı yıkıp dönüştürdüm. Yüzlercesini de dönüştüren arkadaşlarım var, eski olup da yıkılırken ekskavatörü zorlayan bir tane bile bina görmedim.

Hepsi kağıt gibi yıkıldı, betonun içindeki hurda demiri çıkarmak için kepçeyi bir iki kere betona vurmak yeterli oluyor, kurabiye gibi dağılıyor betonlar.

Bazen mesela eski bir binanın bahçe duvarı filan hazır betonla yapılmış oluyor, binayı kağıt gibi yıkıyor ekskavatör ama mesela o hazır betondan yapılmış bahçe duvarını parçalarken bazen kovan dişi kırılıyor.

Tekrar özet geçeyim, bina 20 yaşından eskiyse çürüktür, çok keskin konuşuyorum her zaman, belki de korkutuyorum ama gerçekler acı. Alın size ücretsiz test.

Öncelikle bu ücretsiz yapılabilecek bir test değil. 4-5 karlı yerler için en son 4 bin tl civarındaydı fiyatlar.

Eğer belirli bir katın üzerinde apartmansa ve yumuşak katta oturmuyorsanız sadece sizin dairenizden numune alarak olmaz ayrıca. yumuşak kat diye bir kavram var. Genelde giriş katlar en çok bu tanıma uyar. Kavramları bilmeseniz bile resimlerden bu kavramı anlayabilirsiniz.
www.imo.org.tr

Eline saglik. Yalniz bu techno degil, trance da degil. Techno costurur, kipir kipir yapar. 3 yasindaki oglum bile dayanmaz ziplar. 40 derece atesin bile olsa agrini unutursun. Tribal desem, giris gelisme yok. Melodi ve bpm dusuk. En az 140 bpm beklerim: dinle :
youtu.be

gün içinde dinleyeceğim. önceki yorumda bahsedilen şekilde techno değilse ama kızarım :D

@tunaaktunaktun aslında melodic techno/techno tüm parçalar ki senin attiğin örnek parça hiç techno değil direk Trance:)

@disardayim yorumlari bekliyorum:)

şu faraşlı süpürgeler bir süre idare eder sanki.
www.hepsiburada.com

@teritori

çok teşekkür ederim, ancak maalesef tam olarak yeterli değil :(

www.trendyol.com

bu da yoksa eşyalar için koli bandı kullanabilirsin.

sonra bu tip bir fırça
urun.n11.com

üstüne de gırgır

oncelikler hayirli olsun, saglikli buyusunler:)

bence viledayla yerler, gene nemli bir bez ile de hali silinebilir. esyalar uzerindeki toz icin nemli bez, ya da bunun gibi bir sey kullanilabilir. www.hepsiburada.com
koltuklari ben genellikle tuy alma rulolariyla temizliyorum mis gibi oluyor.
bunu denemedim ama iyi diye duydum.
www.hepsiburada.com

tebrikler.

yerde hali kilim falan varsa el girgiri ve hali fircasi guzel tuy topluyor.

www.yildirimnalbur.com

urun.gittigidiyor.com
yalniz bu girgir bayanlar icinmis. erkekseniz baska bir sey bakmak lazim.

65 derecenin verdigi linkteki zamazingo tam bir mucize. her kedili kopekli evde olmali. ozellikle koltuk yuzeyi temizlerken Pratik oluyor. rulodan daha cevreci. kullan at degil.

bir de su tatli sey; www.rossmann.com.tr

Butun sorularinizin cevabi yeni yapilasacak proje ile ilintili.

Zemin kat ve normal kat mevcutta ayni mi? Yapilacak yapida ayni olabilir mi olamaz mi.
Yeni olusacak metre kare ve dagilima gore bunun ayarlamasi yapiliyor.

Yani soyle ornek veriyim: su an bina 3 katli ve katta 2 daireden toplamda 6 daire var
Yeni bina yine 3 katli ve katta 3 daire olan bir sekilde cozumlenirse

Muteahhit ara daire de alabilir en ust benim diyip sizlerde katlarda degisiklik de yapabilir.

Bunun gibi tonlarca farkli ornek ve cozum var

Yapiniz istanbuldaysa eger bana adres ya da tapu bilgisi gonderirseniz nasil bir bina yapilacagini soylerim

@John Bloor çok net olarak açıkladığınız için teşekkür ederim.

John Bloor arkadaşımızın yazdıkları doğru. şimdiye kadar yapılan kentsel dönüşüm işlemlerinin yüzde 90 ı bu şekilde yapıldı. ve yapılmaya devam etmekte.

Ancak 16 şubat 2019 tarihinde riskli yapılar ile ilgili olan

6306 SAYILI KANUNUN UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

yayınlandı.

6306 sayılı kanun riskli yapılar ile alakalı olan kanundur. Bu yönetmelik üzerinden işlem yapılır.

16 şubat 2019 tarihinde ne oldu peki anlatayım:

çevre şehircilik bakanlığı 81 ile tebligat gönderdi. Valilikler de ilçe belediyelerine.

yapılması istenen şu:

her ilçe belediyesi kendisi riskli ALAN / BÖLGE tespiti yapacak diye belirtiliyor.

yani önümüzdeki zamanlarda ilçe belediyeleri tarafından burası riskli alan ilan edildi, kentsel dönüşüm 5 yıl içinde zorunlu kılınacak diyebilirler.

buradaki sorunsallar şunlar:

1. belediyelerde riskli alan tespiti yapacak kalifiye eleman yok.
2. batmış olan inşaat sektörü canlansın diye yapılmakta.
3. daha önce bu şekilde belediye tarafından sapa sağlam olmasına rağmen rant için sağlam yerlere riskli yapı alanları ilanları yapıldı.

.....

bu kanun çok yeni şu an 200 sayfa bu hafta incelemeye başladım. şu an için yaptığım toplantılar sonrasında bunları aktarabiliyorum.

bu konuda uzman ve tarafsız riskli yapı tespiti yapan yetkili firmalarla görüşebilirsiniz üstte belirtildiği gibi.

yazacak çok şey var aslında da

iki büyük sorunu söyleyeyim size

1. bina yeni yapı olsa bile depreme dayanıksız inşa edilebilme tehlikesi içinde 2019 yılında bile olsa.

2. mal sahipleri artık yüksek oranlar istiyor müteahhitten. dertleri sağlam bir yapı değil mütahhitin karına ortak olmak.

sizlere yüksek oranda sözleşme yapan müteahhite gitmek onlarca soruna yol açmakta.

elinizde yapıya ait fotoğraf inşaat ruhsatı adres ve proje varsa ön inceleme yapabilirim.

belediyeler 16 şubat tarihli yönetmelik sonrası bu konu ile ilgili özel birimler kurabilir ya da vatandaşa hizmet verebilir.

ama her şey çok yeni ve imar 7 yapı kontrol müdürlükleri bir kaosun içerisinde.

bizim işimizle alakalı iki yıldır sürekli yapım uygulama denetim yönetmelikleri yenileniyor.

imar yönetmeliği - deprem yönetmeliği - yapı denetim vs vs vs

belediye memurları zaten iş yapmamak üzerine bir anlayışa sahipler. proje müellifi konuya hakim bile olsa, memurun olaylardan çok bilgisi yok.

başka sorunuz olursa elimden geldiğince yardımcı olacağım.

olası bbir depremde istanbul için sadece eski yapılar değil yeni inşa edilmiş ve yüksek yapılar çok daha büyük risklere sahip bunu da belirteyim.

@disardayim hocam çok teşekkür ederim. Benim bahsettiğim ev yalova'da arkadaşımın oturduğu ev. Kendisi balkon duvarında tadilat yapılırken deniz kabuğu görmüş acaba deniz kumu kullanılmış mıdır falan diye korkuya kapılmış.

Ancak ikinci bir Atatürk çıkarsa kurtulur.

Ben bi gün dolar milyarderi olursam şöyle bi projem var. Abi istanbul'u devriye gezmeleri için 50 bin civarı yakın dövüş eğitimli adam işe alıcam, aikido, ju jit su, kung fu, systema, muay thai falan kara kuşaklı adamlar olacak bunlar. dolgun maaşlı. Sonra şehrin yetkili emniyet görevlilerine bol miktarda rüşvet vericem ve polislerin bu ekiplere dokunmamasını sağlıycam.

Akabinde bu adamlar sokaklarda gezip magandalık yapan herkesi şiddetle dövecek. Magandalığı magandalıkla bitirme projesi. Mesela gece 2'de millet uyurken caddede lüzumsuz kornaya bastın, bunu ekip gördü, gelip seni arabadan indirip, ağzını yüzünü kırıp hiçbir açıklama yapmadan olay yerinden ayrılacaklar. sonra da görüntüyü twitter'a koyup gece yarısı korna çalmanın cezası bu diye herkese ilan edecekler. Mesela sokakta yalnız yürüyen bir kıza laf atıp rahatsız ettin, mesela bir adama "ne bakıyon lan" dedin, trafikte magandalık yaptın; sonuç hep aynı olacak. Böyle böyle sokakları temizlemeyi ve şehri medenileştirmeyi planlıyorum. Nasıl?

Bir gemi düşün. Bütün sistemleri bozulmuş. Makineler çalışmıyor. Yakıt bitiyor. Gemi su alıyor, böyle giderse bu gemi yakında batacak ama yolcuların çoğunluğu kaptana taparcasına bağlı. Diğer gemiler bizi kıskanıyor diye böbürleniyorlar, tarihte bu gemi müthiş bir gemiydi yine süper gemi olacak diye övünüyorlar. Sen de bu gemide bir yolcusun. Yolculara makineler çalışmıyor, yakıt bitiyor, gemi su alıyor, gemi batıyor aklınızı başınıza toplayın diyorsun, sana gemi haini diyorlar. Kimse asla seni dinlemiyor.

Ne yaparsın? Gemiyle birlikte batar mısın, bir filika, bir can yeleği bulup suya atlar kendine hayatta kalacak başka bir gemi başka bir kara parçası mı ararsın?

@antrenamnda göz dolduran topçu: beğenmedim, şiddet şiddeti doğurur.

@p133mmx: Burası benim ülkem, gidicek başka bir yerim, başka bi' gemi yok.

yol yapmak. köprü. havalimanı. kek. yine yol yapmak.

liberal bir devlet sistemi kurmak isterdim.

kapatıp gidelim. en temizi. yada yapılan yolların üstüne yeni yollar yapalım.

bu kafayla daha çok ağlar sızlar, kaçacak ülke ararız

çare gerçekten üretmek

Beni tam yetkili ceo yapin ulkeye, hepinizi kurtaririm. Maas senelik 3,5 milyon euro. Ataturk falan gerek yok simdi diriltmeye yazik adama, tam yetki verin salin 5 sene icinde dolar 3 tl.

Yahu, biz kişisel özgürlükler, ifade hürriyeti felan gibi konulara kafa yorup memleketi kurtarmayı felan düşünüyoruz da... çoğunluk böyle şeyleri pek de önemsemiyormuş gibi geliyor bana. çoğunluk memnun gibi sanki hallerinden.

İkinci bir Atatürk çıkmasını beklersek daha çok bekleriz.
Halbuki muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcut değil miydi? Oturup bekleyelim eyvallah, belki bir Atatürk çıkar. Ha, bu değil ki ayaklanalım, şiddete başvuralım.

Ülkeyi kurtarmak ne kurtarıcı beklemekle olur, ne şiddetle sorunlar çözülür. En azından bundan eminim.

Kaynaklarımızı akıllıca kullanmalıyız . Tüketim çılgınlığı deil üretim çılgınlığı olmalı. Eğer kaynaklarımız azsa petrol zengini araplar gibi deil eskiden olduğu gibi kanaat etmeliyiz. Katma degeri yuksek ürünler gelistirmeliyiz. Sadece inşaata değil elektronigede önem vermeliyiz. Kendi arabamız kendi silahımızi ve kendi tohumumuz olmalı mutlaka .

aklıma su geldi (git:instela-static.info )

baştaki kişiye ya da yanlış kişilere neden oy veriliyor?

insanlar kendine yakın hissediyor da o yüzden. üniversite diploması olmayan bir adama da üniversite diploması olmayan insanlar elbette oy verecekler, kendileri gibi biri çünkü.

hırsız bir insana neden oy veriyor insanlar? çünkü kendileri de ona benzer şekillerde ahlaksız.

yıllarca kendime sordum: insanlar görmüyor mu bu ahlaksızlıkları iktidardaki. diye

sonra farkettim ki kendileri de öyle. oy verenler eğitimsiz ve ahlaksızsa elbette kendileri gibi olanlara oy verecek.

bu insanları özellikle eğitimsiz bırakarak eğitimsiz birileri getirildi başımıza.
---
eskiden çok kötü davranıyordum cahil kişilere, artık bireysel de olsa elimden geldiğimce insanları bilgilendirmeye çalışıyorum.

beni tadıdıkça eğitimin aslında onların da içten içe istediği şey olduğunu da farkediyorlar.
cümle kuramayan bir adamı dinlemek onlar için çok kolay ama bilimsel dilde ki konuşmayı bu adamlar anlayamıyor, bu durum onların suçu da değil.

tek yol eğitim. okumak. başka bir çaresi yok.

bu eğitimsizlik durumuna en büyük katkıyı da müslümanlık(!) yapmıştır.

yapısal reformlar yapısal reformlar ? neymiş ya bu yapısal reformlar.

gayrimenkul değerleme uzmanıyla görüşün 200-300 lira verin adam akıllı danışmanlık alın 120 milyar cash sıkıyorsunuz bu işleri bedava halletmek istiyorsunuz garip bir durum.

soruya cevap: bankalardaki veya serbest çalışan gayrimenkul değerleme uzmanına danışın

Uzmana gerek yok.
Tapu mudurlugune gidin ve ada parsel numarasini danismaya soyleyip tapu kaydi sorgulamasi yapin.

Biz bu evi alacagiz uzerinde haciz ipotek var mi diye sorun.

En onemli belge iskan ( yapi kullanim belgesi )

Iskan: belediye tarafindan butun kontrolleri yapilmis, projeye uygun insa edilmis ve butun ucretleri yatirilmis yapilara verilir.

Gunumuzde bir cok bina iskan alinmadan satisa cikarilmistir. Iskan olup olmadigini anlamanin bir yolu elektrik ve sudur.

Iskan almayan binalar santiye icin acilmis olan su ve elektrigi kullanir. Eger binanin suyu ve elektrigi ortaksa almayin.

Bina icindeki asansorun etiketini kontrol edinb yesil etiketli olmasi gerekli.

Saticidan size satacagi tapuyu isteyin. Bana ozel mesaj olarak gonderebilirsiniz ne oldugunu aciklarim.

Kat irtifaki tapusu ya da kat mulkiyeti tapusu olabilir

Kat mulkiyeti iskani alinmis ve kadastro paftasina islenmis binalar icin olusturulur. Kat irtaki da arsa payi hisse oranlarini belirtir daire ve kat numarasi olur.

Ikisi arasinda cok fazla kayda deger bir fark yok simdilik ama ilerleyen yillarda hukumet yaptirimda bulunabilir.

Kat mulkiyeti olmasi cok daha onemli ancak guvenilir bir muteahhit kat irtifakli tapu satip sonradan islemleri devam ettirebilir kat mulkiyeti alabilir.

Bilgisayar basina gectigimde detayli bir sekilde aciklama ekleyecegim. Bu tarz konular cok merak ediliyor ve insanlar da ayni sekilde cok fazla dolandiriliyorlar. Cok dikkatli olunmasi gereken bir konu. Daha sonra sorun ciktiginda satamayabilirsiniz. Muteahhitler tamamini sattigi anda evrak islemlerini tamamlamadan yokolma egilimi icerisindeler. Ofisime gelen telefonlarin azimsanmayacak kismi da magdur ev sahipleri tarafindan oluyor.

Iskansiz evi alabilirsin, cogu ilcenin nerdeyse tamami iskansiz.
Fiyat kirmak icin guzel bir koz.

maalesef gerçek olanları var. evimizde duvarda bu yüzden bir delik var. çok dikkatli olmasına rağmen babam silah temizlerken patlattı geçen sene. kimseye denk gelmedi bizde neyseki.

Çok görülen bir kaza çeşidi.
'şeytan doldurur.', 'boşken bile insana doğrultulmaz.' gibi sözler bunun için söylenmiş.

Temizlerken degil daha ilk cikarttiginda vuruyorlar.

severek giyiyoruz.

uzun süredir giymiyorum ama kışın sıcak tutacağı kesin. hafiften emekli öğretmen vibe'ı vermiyor değil ama.

Kalktı

Ne bulursam yiyorum ama şekeri de abartmadan. Yağı abartıyodum. Tatlı zaten sevmem ama canım çektiyse önüme ne gelirse yerim. 2 aya kadar yiyemiycem çünkü.

Abartmadan ye bence. Kasma. Zaten zamana yayılan bi spor. Önemli olan kas yapmak, kiloyu her zaman verirsin.

@saint, ben biraz dikkat ediyorum açıkçası. beyaz ekmeği bıraktım çaya da şeker katmıyorum ama tatlı canım istiyor arada. kilo alırken yavaş da olsa dengeli alabilmek istiyorum. arada waffle yiyesim geliyor bunun çok bir zararı olur mu ya? mesela o gün yaptığım antrenmanı hiç etmiş mi olurum?

Sutlu tatlilar falan yiyorum.
Waffle gibi cop tatlilar yemedigin surece bisey olmaz.

Ye gitsin bi şey olmaz. Arada ye ama. Haftada bir ye.

Antrenman da hiç olmaz. Ağır bas, sıkı çalış. Arada kaçamak yaptın diye bi şey olmaz. İnsan bu işlerle uğraşınca biraz psikopatlaşıyo, gramı hesaplamaya başlıyo. İyi bi şey ama fazla da takılmamak gerek.

Sek quark gayet ideal

Bazal metabolizman düşük değilse spor sonrasında göm gitsin. Hamurişi tatlılardan uzak dur sadece

şu an dolapta pastamia var. hatırlatma lütfen!!!

@for day to break, şimdi google'dan baktım da o neymiş öyle ya. dolabına hiç girmemesi gerekiyomuş bence. resmen kalori bomb

Spor yapinca canim daha az tatli cekiyor.

Hurma fındık en güzel tatlı.

tatlı yememek aslında çok kolay.

nasıl tatlılar yiyebilirim diye düşünmek yerine nasıl hiç tatlı yemem diye düşünürsen hayat çok daha harika olur.

hiç tatlı yemiyorum. hiç aklıma bile gelmiyor. insan alışınca gerçekten çok kolay.

ve tatlı yemediğin için enerjinin daha yüksek olduğunu vücudunda hissedeceksin.

üzgünüm soruya cevap olmadı. şu şekilde cevap veriyim ya da : meyve ye. orman meyveleri-çilek-kiraz gibi. en güzel tatlı.

bu arada ben meyve de yemiyorum.

Cok farkli gorusler okuyacaksin ama iyi bir vucutcu tatli yemez. Spordan 40 dk once bir parca meyve olabilir sadece. Veya protein tozu hazirla tatli niyetine. Sporcunun baklavasi 1 muzdur. Yaz yaz bitmez...

103 yaşında ölmeyeceği halde yanlışlıkla ölen bir babanem vardı. her gün et balık yiyip sürekli sağlıklı kalmaya kasıyordu. senin babanenin yaşında amcamı dövüyordu kadın. kimse sevmiyordu. sanırım herkes ölmesini istedikçe ölmüyorlar. cenazede bir tek ben ağladım. herkes mutlu mesut miras kavgasına başlamıştı.

o yaşta bir insan neler düşünüyor istiyor bilemeyiz. bırakın kadını ne istiyorsa yapsın.

özlersin , üzülürsün .. şimdi hep gözünün önünde ya anlamazsın .

Dedem akciğer kanseriydi, rahmetli çok çekti bize de çektirdi tabi. öldüğünde 11 yaşındaydım ve ölüm haberi geldiğinde oh demiştim çok net hatırlarım. bazen o bile dert olur içime keşke öyle demeseydim diye. ahlaksızlıktan ziyade ilerde böyle düşündüğün için pişman olabilirsin

Alzheimer olabilir mi acaba? Bizim ailede de bir adet var, nispeten genç yaşında da cok zor bir insandı tripli, kıskanç vs. Ama alzheimer eklenince hayal ve paranoya da eklendi (eşyalarımı çaldınız, beni öldüreceksiniz, evde birileri var, içeride 5-6 kadın gelmiş oturuyorlar vs vs).
Yaşama konusunda birsey diyemem ama insanın aklına ister istemez geliyor. Alzheimer ilerleme gösteren bir hastalık ne yazik ki, su an bakıma mahkum yatakta, yemeğini destekle yiyor ve altı besleniyor. Zor durumlar...

yapacak pek bir şey yok. bir tür bunama.
ölene kadar böyle devam edecek.

@Sulfoxaflor o dediğin imkansız, ilaçlarını dakika dakikasına alan, her şeyi aklında tutan hiçbir şeyi unutmayan bir kadın. yani imkansız

Allah sabır versin, genel karakteri o şekilde demek ki :( belli bir yaştan sonra yaşamamamız gerektiğini düşünmeye başladim ailede yaşlılar arttıkça.

birini doktor kontrolune gitmek istedigi icin suclayamayiz da, belli bir yastan sonra insanlar giderek daha bencil ve memnuniyetsiz oluyor buna katiliyorum en azindan benim etrafimdaki 70+ yasindakiler biraz boyle.

Oooo daha gençmis eşimin annanesi 90 yaşında bel fıtığindan başka hiç bi hastalığı yok, Tüm gün dedikodu fitne fesatlık peşinde. Kaç Kere eşimin annesiyle dedikodumu yaparken yakaladım.

sgk dökümü istiyolarmış. işlemler uzun sürer uçuştan 5-6 saat önce gidin diyolar.

Yonetmelik vs atabilir misiniz haftaya ucusum var benim

yönetmelik yok daha son dakika haberi geçildi.

kıbrısta mı yurtdışı oluyor şimdi ?

siviller ve yeşil pasaportlular sgk belgesi sunacakmış, kamu görevlilerinin ise çıkışları durdurulmuş. yönetmelik ben de arıyorum ama henüz sadece haber sayfalarında yer almış.

kamu görevlisi derken yeşil ve gri pasaportlular kastediliyor.
kıbrıs da yurtdışı.

www.memurlar.net

resmi net bir açıklama göremedim

Kami gorevlisi ama bordo pasaportlar? Ya bi de ben ucretsiz izindeyim yok sgk mgk :/ offfff

@cekilmis qayfe yeşil pasaportu olmayan kamu görevlileri ne olacak onu anlamadım ben ?

devlette öğretmenim ama bordo pasaportum var. bizi de mi kapsıyor yani?

@la noix, ntv'den izledim bordo pasaportlulara bişi denmedi. gri ve yeşil pasaportlular sıkıntılı.

kamu görevlileri değil yeşil ve gri pasaportlular..

kamu görevlileri değil de, yeşil ya da gri sahibi olan kamu görevlilerinin çıkışında, kurumlarından izin olduğu kontrol edilmeksizin çıkartmıyorlar diye anladım ben.

Herkese tesekkurler. Anlasilan olay yesil ve gri pasaportla alakali. Bu arada @nrmnm katilmamak elde degil.

tüm izinler de kaldırılmış devlet personelinde. hay anasını ya..

yıllık izinler de iptal olmuş!

Bilen varsa yer gelmişken sorayım. Emeklilik sonrası yeşil pasaport alanlar ve aile durumundan alanların durumu ne olacak? Çünkü kurum yok bi şey yok.

2. bir emre kadarmış

www.resmigazete.gov.tr

kıbrısa pasaportla değil kimliğinizle gidin?

@ktflk Ben değilim. Üvey annem emekli olduktan sonra bu pasaportu aldı. Özel sektörden emekli babam ve öğrenci olan kardeşimde de aile durumundan var. Yani şu anda hiçbirinin bir şeyle alakası yok.

Bir de diğer kardeşim var, evli. Eşi doktor, yeşil aldı kendisi üniversitede, henüz yeşil düzeyinde değil, o ve yeğenim de aldı. Galiba yengem ve kardeşimin durumu sıkıntılı. Neyse ki onların kısa vadede zaten çıkacağı yok da, annesinden yeşil alan diğer kardeşimle Eylül'de bi yurtdışına çıkma durumumuz var.

Ek olarak başka bir yerden de "x kurumdan emekli olduğundan verilmiştir" ve "ailevi olarak verilmiştir" diye bir belge alması lazım olabilir diye duydum.

ben de @ktflk gibi anladım açıkçası

@la noix, yıllık izinler de kaldırıldı boşanma evraklarını hazırlasın kocana söyle.

Bu arada yeşil pasaportlular da çıkamıyormuş. Bir hocamız bugün konferansa gidiyordu, izin vermediler. Yeşil pasaporta kontrolleri doğrudan sıkıştırmışlar.

aldığımız uçak biletleri ne olacak şimdi o zaman? havayolu şirketleri kabul edecek mi geri ödemeyi?

Ben seviyorum ama saatlerce oynayamam. Bi süre sonra sıkılıyorum.

Çocuklarla oyun oynamayı, onların düşüncelerini dinlemeyi çok seviyorum. Kendilerini sevme kısmı çocuğa göre değişiyor. Şımarıksa, bilerek ve isteyerek canlılara ya da çevresine zarar veriyorsa sevmiyorum. Bebeklerin masumiyetlerini seviyorum.

Sevmiyorum. Belki bazı çocukları. Onları da seviyorum demeyeyim de hmm sevimliymiş falan diyorum, sempati duyuyorum gibi. Ya da şöyle diyeyim; bazı çocuklar diğerlerine göre daha katlanılabilir oluyorlar. Yaşı fark etmiyor. Buna rağmen nedense çocuklarla çok iyi anlaşırım, zır zır ağlayan çocuk kucağıma gelince susar, kimseye gitmeyen çocuk benim yanıma gelir, ben ablanın elini tutucam diye tutturur vs., mecbur kalırsam çok güzel oyalarım çocuğu. Neden böyle bilmiyorum. Çocuklarla aynı ortamda bulunmamaya gayret ediyorum elimden geldiğince.

İnsanlar çocuklara kişiliksiz gibi davranıyorlar o yüzden çok rahat oynayabiliyorlar onlarla. Genelleme gibi oldu ama ben öyle gözlemledim.

Ben o yaşlarda bir çocuk gördüğümde otomatik olarak yaşıtım başka bir insan gibi hissediyorum o yüzden gidip direkt yüzlerini sıkamıyorum mesela arada bir duvar oluyor. Alışmam, anlaşmam gerekiyor. Garip.

Edit: Bende bu hayvanlarda da oluyor. O yüzden hemen ısınamıyorum hepsine. Tabi hayvanlara 10 dakikada alışılıyor.

Ama sevme konusunda bayılıyorum tabi çoğu çocuğa uzaktan bile olsa.

sevmediğimi düşünüyordum hatta dokunmazdım bile ama seviyormuşum. gecenlerde 3 yasındaki kuzenimle sonsuz saatlerce fark etmeden oynamısım.

Çocukları severim.apayri bir dünyaları var.o kadar temizler ki bayiliyorum.

hayır, zerre kadar sevmiyorum; fakat çok ilginçtir ki onlar beni çok seviyorlar. ben yüz surat göstermeyip onlardan kaçtıkça üzerime gelip kendilerini bana sevdirmeye çalışıyorlar türlü muzipliklerle. sonuç olarak yine sevmiyorum.

ben de severim şayet çocuk suratsız değilse, sıcakkanlıysa.
şimdi düşünürken farkettim konuşmaya başlamamış çocuklarla aram daha iyi sanırım; agucuk gugucuk falan bi yere kadar da, diyalog olunca saçma geliyor.

Hayır. 0-12 yaş arası veletlerden köşe bucak kaçarım. Davranış şekline göre bu sayı daha da artabilir.

Tatlı, güzel bi çocuk değilse hiç ilgilenesim gelmiyor. Konuşmadığı zamanlarda daha çok seviyorum, yaş büyüdükçe sevgim de azalıyor benim de senin gibi. Geçen bi ortaokula anket yapmaya gittik, çoğunluğu acaip gıcıktı bi kaç tane de nötr olunacak çocuk vardı.

Birkaç iyi huylu arkadaş çocuğunu seviyorum, özel torpilli çocuklat var da, onun dışında sevmiyorum. İlk anda agu gugu yaptığım ve kucağıma aldığım az çocuk var, onları severim ama bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdalar (saydım, üç tanelermiş) ve benim bir olayım yok, onlar sevgi dolu. O çocuklar dışında çocuk sevgim yok ama şundan bel yıl önce çocuğun varlığına tahammülüm yoktu, şimdi sevmediğim çocuk varken o ortama girebilmeyi öğrendim.

10 yaş civarı, büyümüş de küçülmüş, ukala , dayaklık çocuklarla çok iyi anlaşırım; büyükmüş gibi davranabileceğim, dinlryebileceğim, karşılık verebileceğim çocukları seviyorum. Onlar favorim.

hayır ne bebek seviyorum ne çocuk
imza: 1 hafta sonra anne olacak birisi aşslsl

bebekleri çok seviyorum ama genelde korkuyorlar benden. sakallı makallı esmer bir tipim. haklılar :)

sevmiyorum

Kız çocuğu sevmiyorum bilmiş ve gıcık oluyolar. Erkek çocuklarına bayılırım.

hayır. çoğu zaman aynı ortamda bulunmama seçeneğim varsa onu tercih ediyorum.

Cok degisken. Kimisine hayran kaliyorum gel benim cocugum ol kaciram seni diyorum kimisine keske aldirsalarmis seni gerci hala gec degil diyorum.

artık seviyorum sanırım, daha doğrusu bazı insanlar çocuklar tarafından çok sevilir hani ben onlardan biriyim görür görmez ısınır çocuklar bana öyle olunca da hep bi gülüşelim, konuşalım, oynayalım durumunu sevmiyordum önceden, şimdi bu çok sıkmıyor ama bilmiş çocukları sevmem.

Hayır. -_-

küçük çocukları seviyorum ben (2 yaş altı) ama saatlerce oynayamam büyük ihtimalle. onun dışında çocukların yanında rahat değilim genellikle

nefrete yakınsayacak şekilde sevmiyorum. ama hepsi bana bayılıyo :/

Bazi çocuklar mal oluyo. aile tarafindan terbiye verilmemislere dayanamiyorum. Onun disinda seviyorum. Istisnasiz hepsi de beni seviyo sevmediklerim dahil :p kuzenimi cok severim mesela asiri tatlis bi herif 4 yasina gelcek. Geceleri resmimle yatiyomus :d
Kendi çocuğum olsa cilginlar gibi severim heralde nasil bisey olur merak ediyorum.

0-6 yaş diyelim. BAYILIYORUM.

Hayattaki tek idealim 10 yıl sonra bir kız bir oğlan babası olmak.

çocuğa bağlı. şımarık, çığırtkan, fazla özgüvenli, çirkin çocukları sevemiyorum maalesef.

Sevmiyorum sırf bu yüzden çocuk yapmayı düşünmüyorum ilerde

Bebek olanlarına uzaktan "ay ne cici" deyip eğer annenin izni varsa ayağını elini tutuyorum. Ortalarda koştuğu iki yaştan itibaren bir süre konuşup oynayıp oyalayabilirim - kedilerle benzer mantıkta işliyorlar oyun konusunda.
Genel olarak uzaktan seviyorum, ama ağlama-zırlama, tuvalet eğitimi konularında sıkıntı geliyor bana. (Kedilerin gözünü seveyim nasıl da hemen ogreniyorlar kumlarını falan)

Sevmiyorum. Özellikle de 2-5 yaş arasında sürekli mızmızlananlar. Ben aşırı uslu ve sakin bir çocuktum belki de o yüzden bunlara uyuz oluyorum. Bebekleri filan yardım etme amaçlı olmadıkça kucağıma alıp sevmem, zaten çok da sağlıklı değil sanırım her gelenin öpüp koklaması.

hayır.

seviyorum. keşke evlensem baba olsam diyorum hatta.

çok seviyorum ufaklıklarla vakit geçirmeyi. saatlerce oyun oynayabilirim. daha geçen hafta 2 yaşına girmek üzere olan yeğenimle saatlerce oynadık, yoruldu kucağımda uyudu. o kadar güzel bir duygu ki... baba olma vaktim çoktan gelmiş sanki :) çocukların büyük çoğunluğuyla iyi anlaşırım. direkt gidip mıncırandan korkuyor çocuklar. ilk yarım saat sabredip uzaktan seveceksin, çocuk da sevildiğini anlayıp kendi geliyor zaten :) sonrası şenlik :) ama belirli bir yaşı geçtiklerinde ve huyları kötüyse çekilmez olabiliyorlar...
yetiştirme tarzına bağlı ama bu. olgun olgun sohbet edenleri, ilk aşkını anlatanları da mevcut :)

bebek sevmek basit iş. hele ki başkasının bebeğiyse. agucuk gugucuk edersin tepki ok bir şey yok, darlamaz etmez. biraz sıkılırsan ver anne-babasına gitsin.

çocuk sevmek herkesin harcı değil. büyük sorumluluk da gerektirir. hakkını vermeyeceksiniz hiç bulaşmamanız daha iyi. 4-14 değil, 4 ve civarı çocuklar çok meraklı olabiliyor. senin aklına hayaline gelmeyen, ilgilenmediğin, üzerine düşünmediğin, bazen aslında önemsiz soruları ısrarla soruyorlar. merak ediyorlar. "neden, neden, neden, neden..." hayal güçleri de aşmış gitmiş durumda. alakasız konuları, nesneleri, ortamları birbirine bağlıyorlar. dolayısıyla ezberinizi, algınızı bozuyorlar. o kadar akıl dışı bir dünyadan bahsediyorlar ki üstüne düşünmek bir de mantıklı yanıtlar vermek, o dünyaya dahil olmak çoğu kişi için sıkıcı ve vakit kaybı olarak geliyor. bir de bunu tekrar tekrar yapmanızı istiyorlar. eğer gerçekten gelecekteki insanların iyi olmalarını arzu ediyorsanız bu sabrı göstermeniz gerekiyor. sorularına değer verdiğinizi, "neden" sorusunun her ne için sorulursa sorulsun çok önemli olduğunu hissetirebilmeniz gerekiyor. işte bunu herkes yapamıyor. o yüzden çocuk sevmek herkesin harcı değil. çocukları geçiştiriyorlar ya da görmezden geliyorlar... çünkü böylesi daha kolay.

Seviyorum ya, değişik bir şey çocuk. Komik de geliyorlar çok, salaklar biraz :D.
Geçiririm zaman.

Erkek çocuk sevmem. İstemem. İSTEMEM!

Kız çocuklarını çok seviyorum bıcır bıcır konuşsunlar 62563 saat dinlerim.

Çoğunu sevmiyorum, çok dandik çocuklar var.

Geçen bankta oturuyordum, soldan dört yaşlarında, sarışın bir kız babasının elini tutmuş geliyordu, bana baktı, ben de ona baktım, ilerledikçe de kafamı çevirdim ona doğru, o da çevirdi, sonra gülerek babasının yanına koştu, o çok tatlıydı mesela.

Uzaktan seviyorum. Ama çok uzaktan.

3-4 sene öncesine kadar bebek delisiydim ama şimdi düşündüğümde tahammül edemem gibi geliyor. Bunda empatinin payı büyük tabii; yaş ilerledikçe çocuk sahibi olmaya daha da yaklaşıyorsun ama o sorumluluk seni korkutuyor ya, böyle bir dışavurumu oldu bende.

Bilmiş, her şeye ağlayan, mızmız çocuğa hiç katlanamam. Ama narin, sakin ve tatlı çocuk belki.

Çocukları severim, yetişkinkeri sevmem. Şu ekşi ahalisi insanların Çoğunuzu sevmiyorum zaten.

6-10 yaş çocuklara bayılırım. Saatlerce vakit geçirebilirim

ne yalan söyleyeyim sevmiyorum. daha bu akşam annem yan masadaki bebekle ilgilenmeye başladı. adı hiraymış. yazmaya utansam da çirkin bir bebekti, bayağı tek kaştı. nasıl gülerek sevebiliyorlar böyle diye düşündüm sonra da üzüldüm. aynı şeyi kuzenlerimin çocukları için de düşünüyorum. bebeklerle ilgili iki istisnam var sadece. birisi yiğenim. 3 yaşında ve uğruna canımı verebilirim. sırf özlediğim için hiç gitmeyeceğim mesafeleri gidiyorum, sırf mutlu olsunn eğlensin diye saatlerimi saçma sapan oyunlarla harcayabiliyorum. seni çok seviyorum diyip boynuma atlamasıyla dünyaları unutuyorum. bir diğeri de erkek arkadaşımın kuzeninin kızı. henüz yüz yüze görme şansını yakalamadım ama, erkek arkadaşımın kucağında fotoğraflarını görünce ona karşı da bir şefkat duymaya başladım.

bebekleri ve çocukları sevmesem de, aralarında bağ kurduklarımın 60 yaşındaki halini bile severim.

Bebeler güzel oluyor da oğlan çocukları 2 yaşından sonra itici bir hal almaya başlıyor, evlat olsa sevilmez dediğimiz kıvam. Sanırım bunun sebebi de erkek çocuklarının "aman paşam, erkektir çocuğudur yapar, pısırık mı yetişsin" gibi saçma sapan bahanelerle şımarık yetiştirilmesi sebep oluyor.

Kız çocukları her yaşta naif, al karşına bıdı bıdı konuşsun. (Bunların piremsesleri de biraz itici oluyor ama erkek çocuğu kadar değil)

Çocukları özellikle ortaokul çağına kadar olanları seviyorum. Çünkü çok saf ve temizler. Sevgileri de öyle. Ama saatlerce oynayamam yorucu geliyor. Ortaokul çağındakiler biraz baş etmesi zor tırsıyorum. Gerçi ortak bir nokta bulursak onlarla olan iletişimimden çok zevk alıyorum. İnsanlar iyi bir ebeveyn olacağımdan bahsetseler de kendimi çocuk sahibi olarak hayal edemiyorum. Bu beni korkutuyor.

Duyurunun yarısı çocuk sevmiyormuş ya. Ben de vakit geçirmekten cok hoşlanmıyorum diye kendimi kötü hissetmiştim bir an.

sevmem

çocuk severim. egosuz canlılar sevilmez mi yahu? ben bebek sevmiyorum. tipsiz yaratıklar. :P uyku kaçıran zamazingolar. hele o ağlamaları yok mu...

Çocuk sevilmez mi ya. Ben seviyorum valla :)

en önemlisi çalışma ortamı.

bayram boyunca biriken bütün işlerimi toparlamak için ofise kapanacağım.

istersen kalemini kitabını alıp gel. iki tane boş odam var ofiste. çalışabilirsen burada. 10 gün kafan rahat olur. ben de çözemediğin bir şey olursa biliyorsam yardım ederim.

insanı en çok etkileyen şey ortam

Meditasyonu da yapamiyorum bu ara. Kontrol o denli elden gitti yani.

kardeş bi' sakin olur musun.

20 gün çalışmayla kpss tüm kapılarını açsaydı ohoo, çevremde kim kpss'ye girdiyse bayağı üniversiteye hazırlanır gibi sistemlice hazırlanıp girdi. panik anlarında seni ne sakinleştirebilir bilmiyorum, zaten bunu en iyi sen bilirsin. uzun bir yürüyüş filan önerebilirim, istanbul'daysan bas git bir ormana, yürü babam yürü. ayrıca stres yapıp gerilmeni anlıyorum ama bu sefer olmazsa bir sonraki sefer olur, peşinden kimse koşturmuyor yani. gözünde büyütüp olduğundan daha kötü bir hale dönüştürme mevzuyu.

sınavı kazanamazsan da dediğin gibi gider, tanıdıkta manıdıkta kalırsın bir süre. başarısızlık kime göre neye göre, onu da bir kafamızdan silelim lütfen. teşekkürler.

disarıdayim + 1

cidden ortam çok önemli, özellikle böylesi stresli durumlarda. yapabiliyorsan pencere dahi olmayan bir ortamda çalış bir süre, evet kulağa çok insani gelmesede ciddi anlamda etkili bir yöntem kendini dış dünyadan soyutlamak.

Önce kafanı biraz olsun boşaltman lazım bence. Bir gününü gezmeye ayır. Sabahtan akşama kadar deli gibi gezmen lazım. Daha önce gitmediğin yerlere git ama. Sonrasında ise geniş ve havadar bir yer bul çalışmak için. Etrafta başka çalışan insanlar olursa daha da iyi olur.

@evde liyakat: bi senedir çalışıyorum zaten kpss ye, ilk sınavları da verdim falan. Alan sınavına çalışmak zorluyor. Konu calisicam artık, yirmi günde olabilir de olmayabilir de. Kesin olmaz diye bi şey yok da, çalışmazsam bi senelik emek de copte. En azından çalıştım diyebilmeliyim kendime. Durum bu şekil. Hicbi şeyin sonunda ölüm yok ama benim bu işi basarmaya ihtiyacım vardı epey. Dışarıdan "Pff ne saçma!" gibi görünüyor olabilir ama kendi küçük dünyamızda büyük anlamlar yüklediğimiz (bu da yanlış bi tutum, biliyorum) önemsiz detaylar. Şimdi böyle konuşuyoruz ama kazanamazsam şimdi gordugum baskının mislisini gorucem ailemden, cevremden.

pff ne saçma gibi görmüyorum, yanlış anlamışsın.

kpss'ye gireceksin, alan sınavını vereceksin. kafandaki tek opsiyon bu şu an çünkü yine stres dolu bir sene yaşamak istemiyorsun, artık bir yerden tutunmak, ben bunu yaptım en azından, emek harcadım boşa vakit geçirmedim demek istiyorsun doğru mu?

şu an bir işin olmadığı için baskı gördüğünü varsayıyorum. olmazsa başka bir iş bulamıyor musun? tek seçeneğin kpss olamaz değil mi? konudan uzaklaşmıyorum, aksine her zaman başka bir seçenek vardır demeye çalışıyorum. bunu biraz kabullensen, kafanda felaket senaryoları yazmasan zaten bu kadar geriliyor olmayacaksın. az sakinleş. şu an ya başaramazsama aşırı fikslenmişsin, başka türlüsünü kabul edemiyorsun bence. yaşayamıyorum, nefes alamıyorum ne demek oluyor yahu, sanki ciğerini aldılar :) gel yarın sana bi' kahve ısmarlayayım.

Çok ajite ettim kendimi, değil mi? Haklisin.

İçelim bi kahve, aldım sözü. Yarın olmazsa da pazar :) Teşekkürler.

Bence alan sınavını bir avantaj olarak görmelisin. Benim kpss'ye girdiğim yıl alan sınavı diye bir şey yoktu. Branşım İngilizce ve ben İngilizce'nin i'sini çözmeden yerleştirildim ve kendimi abuk sabuk bir köyde buldum. Eğer bana fırsat verilseydi ve İngilizce sınavına tabii tutulsaydım puanım çok daha yüksek gelirdi ve gençliğimi elektriksiz, susuz, b.klu bir köyde harcamamış olurdum. Hatırladığım kadarıyla senin branşın Matematik. Sen zaten yeterli sayısal beceriye sahipsin ki üniversitede Matematik bölümüne girebilmişsin. Üstüne bu alanda yıllarca eğitim görmüşsün. Mezun olduktan sonra Matematik ile ilgilenmediysen bile canını sıkacak bir şey yok ortada çünkü senin sayısal kabiliyetin var. Stres yapmadan, sakince odaklandığın takdirde çok yüksek bir puan elde edebilirsin.

Bir de sana şunu söyleyeyim, bundan birkaç sene önce yüksek lisans ve okutmanlık başvuruları için yds'ye çalışmaya karar verdim. Ben zaten her sene yds'ye hobi olarak girerim ama bu sefer çok yoğun bir çalışma ile gireyim dedim. Sınav süresince "Hata yapmamalıyım! Hata yapmamalıyım! Sınavdan full çıkarmalıyım!" diye kendimi o kadar strese soktum ki her sene hobi olarak girdiğim sınavlarda a grubuna girerken bu sefer c grubuna düştüm. Geçtiğimiz İlkbahar döneminde de girdim yds'ye ama yine girişimde belli bir amaç yoktu, dolayısıyla çalışmamıştım. Soruları uyuklaya uyuklaya esneye esneye çözdüm ve sonuçlar geldiğinde yine a grubuna yükseldiğimi gördüm.

Burada demeye çalıştığım şey "Aman çalışma yeaaa salla" değil. Sen yine çalış tabii ki ama şu an içinde bulunduğun stresin seni potansiyelinin altına düşürmesine izin verme. Nasılsa sayısal zekan yüksek, rahat olduğun müddetçe yaparsın.

Bir de sana tavsiyem sınava girmeden önce çok güzel bir kahvaltı yap ve iki ölçek passiflora iç. Bol şans diliyorum şimdiden!

He işte o potansiyelin altına düşmek, bildiğini de yapamamak delirtiyor. Zeki ama çalışmıyor dan çalışıyor ama yapamıyor a geçiş yaptım fhjfss çocuk gibiyim ya. Bazen diyorum keşke bilinç sahibi olmasak, kaygı denen lanet beni yiyip bitiriyor çünkü. Hayat güzel de benim antenim kırık gibi, karıncalı çekiyor. Neyse bi duş alayim. Hepiniz çok şekersiniz.

aynı stresi, buhranları yaşamış biri olarak yazıyorum.
alanda çalışmam gereken 40 ders var. ilk sınavlar çok iyi geçmedi. her gün çıkan yeni yeni haberler sözleşmelidir vs kafamı çok meşgul edip beni yıpratıyor. az bir şeycik kalmış umudum varsa da o haberler yüzünden kaybettim.
ailemden baskı görmüyorum hatta ailem üç sene dört sene bile kpssyi denersin diye çok söyledi rahatlamam için çok uğraştı. ben tüm stresi kendi kendime yaptım.
en sonunda gidip bir özel okula başvurdum ve olumlu dönüş aldım. uzun süre çalışmak istediklerini söylediler. bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim.
ama hala içim içimi yiyor daha alan sınavına girmeden böyle bir şey yaptığım için. hiç umudum yokken şimdi "ya sınav sonuçları iyi gelir de gitmem gerekirse ben bu insanları kandırmış gibi olursam" diye düşünmeye başladım.
yüksek lisansa da başvurdum henüz mülakata çağrılıp çağrılmadığım belli değil.

bir belirsizlik denizinde boğuluyor gibiyim. içim hiç rahatlamayacak gibi sınavlar geçip her şey netleşene kadar.
yani demem o ki bu hisleri yaşayan bir tek sen değilsin böyle düşün ve kendini başarısız veya kötü durumda hissetme. bu sınavlar sadece başarıyı değil insanın psikolojisini de sınıyor. güçlü duran sınavda da öne geçiyor.
eğer atanamazsan özelde çalışma imkanın olacaktır kesinlikle bunu düşün. özel istemezsen atanamadığında ölüm yok, insanlar senelerce hazırlanıyor bu sınava.
kendi kendini telkin etmekten başka yol yok sanırım. ben bu konuda da başarılı olamadım ama en azından yalnız hissetme kendini diye yazmak istedim. konuşmak dertleşmek istersen de yazabilirsin eşekten düşenin halini eşekten düşen anlarmış :)

tc'mi verdim. birşey olmadı.

Burada (ya da baska bir dijital mecrada) gercekte olmadigim birisi gibi davranmadigim icin urkutucu degil.

haklisin. oyle oldugunu dusunerek bu hesabimi anonim gibi kullanmiyorum zaten, o yuzden urkmuyorum.

Benim cevremdeki kimse duyuru okumuyor. Ama burada çoğu insan neye benzediğimi biliyordur az çok. Yine de amansız stalkerlarim olduğunu düşünmüyorum. O kadar sansasyonel bir kişilik değilim diye dusunuyorum.