tabii ki vergi olur, adamlar akü kullanım parası adı altında vergi alıyor benzinden gelecek gelirden olmamak için.

Kismi bir indirim olur laf yememek icin ama mantikli olmaz zaten sadece vergi yetmez elektrikli araclar icin,
Onlara ait park yerleri isparkta ucretsiz park, atiyorum metrobus yollarini kullanabilme gibi tesvikler olmasi lazim. Zaten daha sarj istasyonu sorunlari var gerci onlara benzinciler el atar ama neyse.
Toyota'nin hibrit araclari bu konuda bir ornek onlara bakabilirsin

Elektrikli araç hükümetin umrunda olur mu ki teşvik versin. Doğa, çevre kirliliği vs umrunda değil ki, daha yenilenebilir enerji projelerine bile destek verilmiyor. Dayarlar vergiyi. Adamlara para lazım.

Tesla ilk elektrikli araba değil öncelikle. Türkiye'de elektrikli araçlara teşvik olsaydı Renault un uygun fiyatlı ve BMW nin biraz daha lüks modelleri alır yürürdü.

Onların vergi oranlarına bakarak olayı anlamak mümkün.

(bkz: BMW i3) 242.500 tl
(bkz: Renault Zoe) 140.000 tl

Elektrik araçlar için şu anda vergi düzenlemeleri var zaten,

Elektrik Motor gücüne göre 3% - 7% - 15% şeklinde ötv oranları ve 18% kdv.
Yani teşvik olmasa da adam seviyorlar dedirtecek seviye de değil gene de.
Tabi yaygınlaşmaya başladığında nasıl olur bilmem.

/Angelofdeath
Tesla Roadster ilk street legal li-ion bataryalı %100 elektrikli araçtır. 2004'te başlanmış, 2008'de ilk satışını yapmış. Öncesinde 1900'lerde bile üretilmiş olanlar var ama li-ion şarj edilebilir batarya taşımıyorlar. 90'larda üretilen japon elektrikli araçları da tam otomobil sınıfında değil, şehirlerarası kullanamıyordun, otoyola giremiyorlardı.

Öte yandan i3 de tam elektrikli sıfır emisyonlu araç değil, plug-in hybrid. Yani bir egzozu ve içten yanmalı motoru var.

Konuya gelirsek; elektrikli araçlara sanırım ilk başta %37 ÖTV konulmuştu yani 1600cc altı sınıfına dahil edilmişti. Aslında bir çok avrupa ülkesinde olan emisyon üzerinden vergilendirme ve sıfır emisyona teşvik olması lazım bizde de ama oy kaybetme kaygısından yemiyor maçaları. Çünkü emisyon üstünden vergilendirme olursa dizelden eski araçlardan vs çok para alman gerekecek, doblocu seçmen dellenir o zaman.

@bos gezenin bos ustasi

Türkiye'de satılan ilk araç değildir manasındaydı o. Konu içeriği elektrikli araçların tarihi değil sonuçta :)

Ayrıca BMW i3 range ext. sizin söylediğiniz model. Yani bu aracın "0" emisyonlu elektrikli modeli mevcut. Detaylarına sitesinden ulaşırsınız.

Yeni BMW i3 (94Ah) modeli için güç tüketimi ve CO2 emisyonu:
Yakıt tüketimi, (l/100 km) (ortalama): 0
CO2 emisyonu, (g/km) (ortalama): 0
Güç tüketimi (kWsa/100 km) (ortalama):: 13,6 –13,1
Elektrikli menzil, (km) (ortalama): 300–290
Müşteri odaklı elektrikli menzil, (km): Yaklaşık 200



Konuya gelirsek; çok vergi alıyorlar.

Profesyonel is hayati
Profesyonellik

uygun koşullar tarafıma sağlanırsa

"Sadece para için iş değiştirmeyi düşünürüm" demeniz yeterli.

"mevcut işimden mutluyum ancak daha iyi bir fırsat çıkarsa neden olmasın"
"işimden memnunum, işimi değiştirmek durumunda kalacaksam buna değecek bir fırsat olmasını beklerim"

Bruce +1





geçtiğimiz hafta hiç hak vermemiştim sanırım, bu hafta telafi etmek için bir süre bruce'a katılacağım.

"Çalıştığım ortam ve kapsamımdan memnunum. Ancak cazip bir fırsat olursa değerlendiririm."

Anahtar kelime bence de "değecek bir fırsat", "cazip bir teklif" :)

1. bana ne naparsa yapsın
2. passat'ı varsa iyi, passat'ı yoksa kötü.

1. Kıskanıyorum.
2. Bilmiyorum.

Dipnot: İşsiz olarak algılayacaklarını sanmam bence onlar da kıskanır.

1-) evden çalışmak bence ofisten zor. freelancer ise zaten işi yaptın, parayı aldın ayrı dert. firma personeli isen konsantre oldun, firmaya iş verdin ayrı dert. bence zoru seçen insanlar.
2-) passat +1

1. Bu benim, ben de kendime iyi gözle bakmıyorum. Yani ofis,şirket ortamı çok farklı. İyi bir ortam olursa gider gelirim, parası bile önemli değil ama işte öyle bir yer yok.

2. Evet işsiz olarak algılıyorlar.

öncelikle üstten bakan sizsiniz, kimse patron kölesi olmak istemez. kendi sorunuz bile önyargı içeriyor, rahatsız edici.

sigortası yatıyor mu diye düşünürüm.

İssizmis gibi is isteyenler olur. Kanka sen hazir evdesin su gun bizim eve bu gelecek sen alsana. Haci surdan bi belge alinacak sen gider misin? Diyen arkadaslar.

1. ekmeğinin peşinde herhangi birisi.
2. dışarıdan kazancı algılanabilecek durumda değilse (araba vb. yoksa) işsiz, güçsüz, aylak. mayışsız, sikortasız oturan, ana/baba parası yiyen gebeş, leş kişi.

Evden çalışıyorum.

Disiplinliyim. Her gün aynı saatte masama oturuyorum. Buna karşın iş saatlerime kendim karar veriyorum. İstersem gecenin üçünde yapıyorum işimi istersem sabahın sekizinde.

Bazı günler dışarı çıkıp bir kafede çalışıyorum.

Toplumun tamamına yakınının kafasının basmadığı ortada. İşsiz sanılıyorum.

1. Ne iş yaptığına bağlı. Örneğin Crossover aracılığı ile uzaktan çalışan arkadaşlara fazlasıyla imreniyorum. Diğer türlü istikrarlı ve sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum ancak başaranlara da helal olsun derim.

2. Evden çalışma yaygın bir çalışma şekli değil. Dolayısıyla sen birine bu durumu söylediğinde muhtemelen "hıııı" tepkisi alırsın ama ne önemi var ki hayatından memnunsan?

Evden çalışıyorum. Toplumu bilmem ama tanıdıklarım işi var gözüyle bakıyor. Neler çektiğimizi kimse bilmiyor ama yine de ofis işine değişmem. İstediğim gibi kalkıp istediğim gibi yatıyorum. Kendime kafa izni bile verdiğim oluyor, bulaşmıyor patron falan ama çalışınca da 30 saat uykusuz, ara vermeden iş yaptığımız da oluyor. O kadar hak ediyoruz yani

oturduğunuz yerden para kazanmak güzel geliyor kulağa ama bu bir süre sonra asosyalizm sarmalına bağlıyor. çıkmak için "lan keşke stüdyoda yapacağım bi iş olsa" diyorsunuz. onun dışında bu tiplerin bana bir zararı yok. bende dönem dönem bu kimliği taşıyorum.

toplumun ne dediği umrumda değil, kimseye de merak edip sormadım.

1. bazen kıskanıyorum.
2. Milletin ne düşündüğünü neden umursasın ki? Gelirinden memnunsa bence gayet de güzel.

1- İşin iç yüzünü bilmediğimden imreniyorum.

2- Muhtemelen “öyle böyle bir şekilde geçinip gidiyor işte. Doğru düzgün çalıştığı yok, evden ufak tefek işler” falan diyorlardır. Maddi durumu iyiyse baba parası gelir akla. Babada da paranın olmadığı biliniyorsa artık yer altı dünyasına kadar yolu var.

1. Ben iyi veya kotu bir gozle bakmam. Normal calisan insan gibi bakarim. Issiz olarak algilamam.
Istedigi saatte uyaniyorsa bir yandan kiskanirim ama bir yandan da is arkadaslarimi gormyeyi, gun icinde muhabbet etmeyi seviyorum, özlüyorum. Genelde gitmek ama aralarda istediginde evden calismak en guzeli. Bir arkadasim isinden istifa ederek kendi danismanlik isini kurdu ve evinden yonetiyor ama gunde 17-18 saat calisiyor. Cocuk dogurduktan iki hafta sonra calismaya basladi yeniden. Dolayisiyla, evde is yapmanin sartlarina da bagli. "Oh ne guzel" de diyebilirim, "Vah vah" da.

2. Bilmiyorum. Hicbir fikrim yok.

Freelance tercüman olarak çalışıyorum ve artıları olduğu kadar eksileri de var. Bazen insanlar onlar çalışırken gezdiğiniz halde onların mesaisi yokken, resmi bayramlar bile olabilir bu anlar, çalışmak zorunda olduğunuzu anlayamayabiliyor.
Bir de ne zaman bilgisayar başına otursam annem-babam ödev yaptığımı düşünüyor. Algıyı boşverin, tadını çıkartabilirseniz çok eğlencelidir.

Kardeş paran varsa, bunu da belli edebiliyorsan hiç bir sıkıntı olmaz.
Paran yoksa, ya da var ama belli etmeme tercihin varsa (passat kullanmamak gibi), o zaman evet işsiz olarak algılarlar.

Eski kız arkadaşım iyi maaş aldığı eski işinden bıkmıştı, freelancer'lık yaptı bir süre.

Freelancer'ların birinci derdi sigorta. Yani hem eline aynı para geçecek bir de üzerine sigortasız çalışacaksa değmez. İkinci derdi yükselme ve kıdemlenme. Ben olaya ekonomik yönüyle bakıyorum. Çok az freelancer bir şirkete girip veya kendi işini kurup kazanabileceğinden daha fazla kazanabilir. Diğer yönleriyle freelancer'lık yapmak bir şirkette çalışmaktan çok da farklı değil. Hâlâ maaşlı bir köle. Hiç yoktan iyidir gibi veya geçici görülmeli, kişi bir yandan ya kendi işini kurmalı veya daha iyi bir iş aramalıdır.

Toplum freelancer'lığı anlayamayabilir.

finance.yahoo.com
finance.yahoo.com

www.investing.com
tr.investing.com

ya onu bende buldum ama teker teker indirmek gerekiyor daha kolay bir yolu var mıdır acaba?

5 yıllık ne verisi?

günlük,saatlik,aylık,haftalık,6 saatlik,4 saatlik??

günlük kapanış verileri
finance.yahoo.com

www.borsaistanbul.com

ayrıca burayı da kurcalayabilirsiniz:
www.borsaistanbul.com

aradığınız şey sanırım tam olarak bu
datastore.borsaistanbul.com
6 saatlik, 12 aylık, 1 senelik vs data veriyor

ücretli olması pek hoş olmadı tabi :)

yahoo ücretsiz verirken bunların ücret koyması garip, yani koyabilirler tabi ama garip

yahoodaki veriler temettü sonrası düzeltilmemiş değil mi?

Bu halimizden memnun değiliz. Ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunuyor falan değiliz çünkü bunca borçlu ve pahalı yaşamakla. Fakat ülkem gezememekten ziyade insanımın doğru düzgün eğitim alamamasına üzülüyorum. Öyle çok şey mahvoldu yıkıldı ki tekrar yapılması için nesiller lazım artık...

Türkiyeyi gezme olayına taktım bende .Boş vaktim varken başladım.İşini bilen rehberle çok farklı. İlk olarak istanbul içi rehberli turlarla başladım.O kadar güzel hikayeler var ki bilinmesi gereken. Daha gideceğim 10-11 şehir var ve hepsinde rehber hizmeti de alıcam. Ben baya üzülüyorum Türkiyeyi tam olarak gezmeden yurtdışı sevdasına kapılmak bana biraz saçma geliyor.O yüzden ilk hedefim karış karış istanbul.Sonra da diğer şehirler. 4 ile çarpma durumu olmayınca burda paramız değerli, rahat rahat gezilebilir az bir bütçeyle.Ucuz uçak kovalamak lazım.

Valla ben zengin degilim ama epey gezdim. Oyle sirt cantasiyla cadirda madirda kalip da degil, adamakilli otelde kalarak. Bazen orta seviye, bazen 5 yildiz. Hayatimda hic otostop falan da cekmedim, bunlari belirtme sebebim guc yetmeyecek seyler olmadigini anlatabilmek. Tekrar ediyorum zengin degilim. Atla deve degil boyle seyler. Bana gore de IphoneX alanlar zengin mesela.

benim mutlaka yapmam gerekenler listemde bu olay belki 6 ay büyük bir araçla her yere gidip gezip ne varsa görüp yiyip arşivlemek

Gezemiyor değilim gezmiyorum. Üzülmüyorum da.

ben de yurtdışına çıkma olayına taktım:) 25 yaşına geldim gittiğim tek yer Kıbrıs. vallahi artık kafayı yiyeceğim. interrail mi yapsam diyorum bu yaz.

herkes gezmek ister. çok az paralarla türkiye ve dünyayı gezen insanlar var, görüyoruz youtube dan. ama daha rahat gezebilmek için biraz para lazım bence. parasız zor.

Her haftasonu elimden geldigince bir yerlere gidiyorum :) her yerde hilton’da kalmayi arzu ermediginiz surece her yere gidilebilir.
Su anda adanadayim, gidis gelis 180 tuttu. Burda harcadigimiz kisi basi 110 tl :) yapilabilecek cogu seyi yaptik :d
Herkesin olup bittigi kars uc gun icin totalde 400e mi ne patladi.
Gunu birlik kamplar filan cok daha az tutuyor.

Kendi kendimize engel cikartiyormusuz gibime geliyor.

Anan tanrım, hayatı kaçırıyorum anksiyetesi bu. Paran, fırsatın varsa, denk getirirsen, içinden de gelirse gezersin. İnstagram dolsun diye kendini oraya buraya atarsan keyif almazsın zaten.

üzülüyorum.

şu aşamada üzülmüştüm ben ilk:
milano'da bi hosteldeyim, üst yataktaki kızla kahvaltıda karşılaştık, hem yiyor hem sohbet ediyoruz. nerelisin şuydu buydu klasik sohbetler. kız türkiye'ye gelmiş, bir sürü yer gezmiş. anlatıyor "ürgüp çok güzel dimi, pamukkale fotoğraflardaki gibi değildi" diye. he hü evet diye geçiştiriyorum, kız sonra sordu "gitmedin mi yoksa buralara" diye. ya işte fırsat olmadı şuydu buydu dedim, "e ama buraya gelmeyi biliyorsun, kaç gündür geziyormuşsun anlatıyorsun sabahtan beri, en az buradakiler kadar ilgi çekici sizin oradakiler de" diye bi azar kaydı bana. haklısın bacım ne diyim dedim.

ilk o zaman dank etti, efes-çanakkale hariç hiçbir önemli yer görmedim ama sorsan italya'yı daha iyi bilirim. sonra ders aldım mı, hayır tabii ki; hala gidemedim. enerjim varken oraları gezeyim, buralar kaçmıyor ya, biraz yaşlanınca da gezeriz diyorum bi yandan, öte yandan da aklımın ucunda. insanın yakınındakine az değer vermesi, nasıl olsa avuç içinde diye üzerinde durmaması durumu sanırım. üzülüyorum ama bu konuda ciddi bir adım atmıyorum kısacası. bakalım...

ülkenin cok kismini gezdim, dogu ve guneydoguda istisnalar haric hic gezemedim.cok istiyorum ama iste.

sirf antalya iline bi ay rahat ayrilir, o kadar cok yer var ki. seviyorum ulkeyi de toplu tasima sikinti. belki daha cok tren-otobus baglantisi olsa daha da cok gezerdim.

ben halimden memnunum, gezmek için de o kadar paraya ihtiyaç yok. biz 3 kişilik bir aile olarak kendi arabamızla ve çadırla geziyoruz. yemeklerimizi falan hep kendimiz yapıyoruz. gayet ekonomik oluyor.

bir de gezerek çalışma durumu var, o o kadar şahane bir durum ki anlatamam.

birlikte gezebileceğim kafa dengi birisi olsa gezerim. tek başına gezmek sıkıcı oluyor.

hatta hayalim var şöyle eski model bir araba alıp anadolu yollarında gezip tozayım.

Üzülüyorum. Sevgilimle yapılacaklar listemiz var, mümkün mertebe biriktirdiğimizden gezilere para ayırmaya çalışıyoruz. Bir iki günlük bile olsa. Ama keşke daha sık gezebilsek çok isterdim para ve zamanımın daha fazla olmasını

Vakit varken para olmuyor, para varken vakit olmuyor, her ikisi olduğunda artık gezecek hal kalmıyor :)

Gezmek sevilince bi yolu bulunuyor aslında. Önceliği gezmeğe veriyorsun çünkü. Sigarayı bırakıp sigara parasıyla gezmediği yer kalmayan tanıdıklarım var. Alışverişlerini dikkatli yapıp epey fark yaratan var, onunla geziyor. Bi oda, az eşya, minimal yaşam bol gezmek yapan var..
İndirimli uçak bileti takip edebilirsin, blabla car gibi uygulamalar var...

Başında çoluk çocuk yok, sırtında tuz torbası yok. İllaki bi yöntem bulursun. Bi süre geçici bi işe gir, o parayla git gez. Gençsin, erkeksin, bu yönlerden de kısıtlanacak bi durumun yok.

mesela bi örnek:
www.facebook.com

@hayat aklini konusacak bir filozof uret: Çok güzel konuşuyorsunuz da maalesef yine de aileden gelen istekler, maddi yetersizlikler ve çalışan bir birey olunca da tatmin etmeyecek derecede kısıtlı zaman dilimleri hep bu zevke engel oluyor ister istemez. Yine dediğiniz duruma geliyor aslında: İş olunca zaman olmuyor, zaman olunca para olmuyor. Bazıları dünyayı uzaktan görmeye gelmiş gibi...

yıllar önce, lisede miydim neydim, yaz tatilinde koltuğa yayılmış tv'deki klişe gezi programlarından birine bakıyordum. programda belden aşağısı felçli bir ingilizle karşılaştılar. bizim kıyı şeridine tatile gelmiş, çok beğenmiş ve yerleşmeye karar vermiş. program arasında hava alayım diye kalkıp bizim balkona çıktım. karşıda teyze apartmanların arasından günde ancak 2 saat güneş alabilen 2-3 metrekarelik balkonunda güneşleniyordu.
kendime karşı biraz acımasızımdır, bu nedenle kendime üzülmem ve zaten şahsen hak ettiğim hayatı yaşadığımı da düşünüyorum, yalnız böylesi durumlarla karşılaştığımda başkası için üzüldüğüm oluyor.

ben çok üzülüyorum, fakat yapacak pek bir şey de göremiyorum. gezmek istediğim onca yer varken 15 günlük yıllık izin pek umut vadedici gelmiyor. gap yıl şartmış, bunu anlıyorum şimdilerde yeni yeni hatta.

Üzülüyorum. Zaman ilerledikçe yapma şansımın da azaldığını düşünüyor ve daha çok üzülüyorum. Bir de Türkiye’nin koca dünya üzerinde kapladığı yere bakıyorum, daha da üzülüyorum.

TÜrkiye'de şartlar maalesef sadece çalışmaya itiyor insanı. bir yer gezeyim, iki yer göreyim işi bitti asgari ücretli için. Gitmeye kalksa işi bırakması lazım. Ben Afyonkarahisar'da gezilecek yerler olduğunu bilsem bile savaş alanlarının olduğu yerleri gezdim. Bilinen yerlerden ziyade araba ile köy yollarından giderek ismi bilinmeyen şehit mezarlarını gördüm. Hala da geziyorum. Afyonkarahisar'da bile çoğu yeri gezemediysem bütün Türkiye benim için çok büyük bir alanmış gibi geliyor. Halbuki dışarıdan bir çok arkadaşımı gezdirdim. Onlar da; Ülkeyi hiç gezmemişiz." diye hayıflandı. Son olarak üzülüyorum gezemediğim için.

kendiniz kurun isterseniz,

www.ticimax.com

zaten gözlük ucuzsa gidip bir optikçiden alınır, değilse n11'den zor alınırı sanırım optik gözlük.

işte sahibinden, gittigidiyor vs var ama onlarında yolun sonunda işleri hep komisyona çıkıyor.

markayı, modeli neye göre seçtin?

ses kartın var mı bunu bağlamak için?

8 inç monitörlerde popüler 2 3 model var, insanlar genelde onu alıyor parasına göre. genelec, presonus,yamaha, maudio gibi

hatta bu 8 inç monitörlerin bir de sub bası oluyor. isteğe bağlı
www.do-re.com.tr


tabi focal falan da var ona girmiyorum

www.dukkanhifi.com

bu monitörlerin asıl amacı referans doğru ses vermesidir. müzik dinleme deneyimi de güzel oluyor ben daha önce 8 inç kullanmıştım, kartım da dspli olduğu için istediğim equalizer ayarını da tık tık yapıyordum.


focal'in stüdyo tipleri de var.

bunlardaki watt gerçek watt, öyle 5+1 lere , müzik setlerine benzemez, rms değil.

monitör müzik dinlemekten ziyade müzik yaparken kullanılıyor. sadece dinleyiciyseniz gerek yok.

peki dinleyici olarak hangi ekipmana geçmek lazım?

ben bu monitörleri genel maksatlı kullanıyordum, hem elektro gitar, bas amfisi olarak, hem tv izlerken, oyun oynarken, gerçekten güçlü aletler.

tabi ses kartım falan vardı.

bunlardan alacaksan önemli olan 8 inç almak, 5 inçler pek bass performansı vermiyor, 8 inç alıp kısık sesle kullanmak daha iyi.

bunun dışında gerçekten güçlü aletler, sana tavsiyem istanbuldaysan compel'e bi git dene, şaşırırsın ilk defa monitör görüyorsan zaten hehehe

abi hi fi sistemler çok pahalı, en uygun çözüm yine bu 8inç referans monitörlerinden almak, m-audio bx8(yeni serisinin adını bilmiyorum) olabilir ben çok memnun kaldım, yamaha hsm80 de olabilir.

çok param var dersen 3 yollu al ya da genelec

www.compel.com.tr

daha da param var dersen focal'e kadar gider mevzu.

monitör müzik ekipmanlarını genelde müzik yapanlar, yaptıkları müziği olduğu gibi duymak için kullanırlar. elbet standart ekipmanlardan daha detaylı, sahne derinliği yüksek şekilde ses verirler ancak müzik dinleme işi biraz da öznel bir keyif olduğu için atıyorum basları birazcık arttırılmış ve/veya midleri toklaştırılmış ve/veya tizleri yumuşatılmış ürünleri tercih eder normal kullanıcılar. ya da kendi tarzına göre, belirli bir müzik tarzı için de ayarlanmış olabilir cihazlar.

flac ya da yüksek kalite dinleyecekseniz temiz ses alırsınız bundan ama monitör ekipmanlar neyse onu duyurduğu için kalitesiz müzik de olduğunca kalitesiz duyulur. sony mesela, bu fiyat civarına sattığı standart kullanıcı ekipmanlarında yazılımsal olarak ses geliştirme yöntemleri kullanıyor ki dosya kalitesiz olsa bile dinlenebilir seviyeye gelsin. etkisi, farkı tartışılır ama sektörde normal kullanım için satılan ekipmanlarda böyle dokunuşlar vardır.

dinleyici olarak üst seviye hoparlörlerde çok seçenek var; bana kalırsa genelde dinlediğiniz müziğe göre arayışa girmek, sonra da gidip bir şekilde sesini duyduktan sonra almak mantıklı. çeşit çok, maksimum bütçeyi dolar-avroya çevirip best hi-fi speakers under xxx avro gibi aratarak farklı listelerdeki ortak ürünleri bulup onlar üzerinden gidebilirsiniz. tabii kur sebepli bir sıkıntı var, 600-700 dolarlara tam bir hi-fi speaker bulmak pek mümkün değil ama giriş seviyesinde olduğunuz için tatmin edici ürünler bulabilirsiniz.

en önemli kısımdan bahsetmeyi unutmuşum, alacağın hoparlörü ne ile besleyeceğin çok önemli. bu tarz monitör ekipmanlar amfi ister hakkını verebilmek için, o da bi hoparlör parası aşağı yukarı. standart kullanıcılar için olanları ortalama bir ses kartı olan bir bilgisayardan güzelce besleyebilirsin, hatta yeni nesil telefonlarla bile güzel bangırdayanlar var.

ya mesela sallıyorum,
adam acayip güzel bar açmak istiyor diyor ki hacılar manyak bir ses sistemi kuralım o zaman gidip hangi ürünleri alıyor?

bir de belki saçma olucak ama ses kalitesini ölçmek için bir alet var mı? hani şu fotoğraf çekenler ışık değerini ölçüyor ya onun gibi?

mesela odanın bir ucuna koydum ama her yerden aynı kaliteyi alamıyorum bu akustiği ayarlamak için tanışabilir bir alet var mı?

izolasyon dışarı ses gitmesin diye değil, odanın içindeki yankıyı ortadan kaldırmak için.

bu tarz monitörler yerine şöyle: www.youtube.com

şeyler alırsan müzik dinleme zevkin artabilir.

mini versiyon edit: www.youtube.com

izolasyon sadece dışarıdan ses girmesini ya da dışarı ses çıkmasını engeller. yaratmanın tek yolu yüzer oda inşa etmektir. gevurlar floating room derler buna. bildiğin oda içine başka bir oda inşa edip üç boyutta da dışarıdaki oda ile bağlantısını kesiyorsun. inşaat işi yani.

senin muhtemelen yaptığın akustik düzenleme (acoustic treatment) ile ilgili bir hareket olmuştur. onun da raconu var. gidip yumurta kartonu, sünger falan korsan olmaz. odanın modlarını ve rezonans noktalarını tespit edip o noktaları susturman(bkz taş yünü) ayrıca sesi sana yansıtan düz yüzeyleri de bozman gerekir (bkz diffuser, dağıtıcı). düşük frekanslar dörtgen yapılı odalarda köşelerde toplanır. uğultu yapar. köşelere de bas tuzağı (bass trap) koyman gerekir ki bu uğultudan kurtulasın. bunun için de yine taş yünü gerekir. bu taş yünü 70-100 kg yoğunlukta falan olmalı ki işe yarasın. daha azı da kurtarır ama raconu böyle.

dolayısıyla daha işin başındasın.

tavsiyelerim: speaker isolation pad denen bir nane var. bunlar hoparlörü koyduğun yüzey ile hoparlörün bağlantısını keserek olası rezonansları azaltıyor. kullandığın masanın değil hoparlörün sesini duyuyorsun.

köşelere bas tuzağı çok lazım. kesin lazım. el becerin varsa kendin de yapabilirsin. (bkz: diy bass trap)

diffuser'ları da yine kendin yapabilirsin. biraz tahta biraz tutkal bir de hassas cetvel. onun hesabıyla ilgili burada yazışırız gerekirse.

hip hop falan seviyorsan bunlara bir de sub ister. ama sub koyacağın oda da en az bi 30-40 metrekare olmalı ki hakkını versin. küçük odada zulüm olur. zaten müzik = büyük oda ve yüksek tavan.

Kimya labı da uzmanlık alanı ne, ne bakıyor? Küçük bir vorteks olabilir, çoğu labda iş görür.

labda ne yapiyolar, analiz mi, sentez mi? Ne cesit analiz?

ya işte çeker ocak etüv falan var dalga boyunu ölçmeye yarayan aletlerden var bir kaç alet daha var analiz ağırlıklı daha herhangi bir şeyin sentezlendiğini görmedim

eppendorf pipeti tarzi bisey alinabilir, biraz pahali olabilir ama. vorteks de kötü fikir degil.

kimya labında tam olarak ne yapılıyor bilmiyorum, lab deyince benim aklıma pipet falan geldi ama eczacı arkadaşım labda benden tamamen farklı aletler kullanıyor, o yüzden sen arkadaşının sitesi falan varsa atsan ya da yapılan çalışmaları öğrenip yazsan da ona göre mi fikir versek.

hocam bütçe ne kadar? lab'da kullanılan gözüne ufak gelen malzemeler bile 150-200 tl'den başlıyor. burada arkadaşların al dediği eppendorf, brand tarzı otomatik pipetler ise 150-200 euro civarında. ama böyle ufak mıknatıs balık takımları oluyor onlardan farklı çeşitlerde alıp verebilirsin.

çok klasik olacak ama, pişmaniye, lokum gibi yerli ürünler olabilir :)

pismaniye lokum falan fransiz pek anlamaz ozellikle pismaniye yollamayin kesinlikle.

bence guzel islemeli falan bir havlu takimi olabilir.

lokumu genelde her yabancı sever zaten biraz türkiye'yi duşmuşlarsa lokumdan duymuşlardır. lokum iyidir güzel bir tane.

Islemeli havlu takimi +1
Lokum +1

Ya da kaliteli ve sik pestemal olabilir, moda bu aralar.
Ya da guzel espresso fincani tadinda turk kahvesi fincani. Kahvelerini oyle icerler.

Ben Türkü'm, bana işlemeli havlu alsan kaldırır dolaba koyarım, kullanmam. Lokum al yesinler.

Islemeli havlu derken ucunda ufak bi figur, cok moden, sade ve guzel olanlari var. gidip kro kro biseyler alin demiyorum :D
Chakra guzel gayet mesela. Hediye ettigim tum yabancilar bayildi.

Bir de pasabahceye Bakmali, trden hediye diyince ilk adresim genelde pasabahce :D

Yabancı misafir ne yer ne içer hiç bilmiyorum. Bir ay Rus uyruklu birini misafir ettim evimde. Et sevdiğini söylemişti. Sucuk, pastırma yedirdim bayıldı. Lokumu da sevdi. Türk kahvesini içmiş daha önce. Sevmemiş. Kendisine, dünyadaki bütün kahveler içerisinde pişirilen tek kahve olduğunu anlattım. Bilmiyormuş. Şaşırdı. Türk kahvesi olabilir bence.

Giderken de yün çorap verdim üşütmesin diye. Biz giyeriz ve üşümezsin dedim. Onu da beğendi. Eğer evin küçük çocukları varsa örme yelek de olabilir. Şahsen ben de balkanlar gezisine gideceğim seneye. Örme yelek, örme kazak düşünüyorum küçük çocuklar için.

benim iş yerimde yeni başlayan yabancılara içinde beyaz sabun, onların Turkish towel dediği ama havlu gibi değil de peştemal gibi olan şeylerden, bir türk kahvesi fincanı, küçük paket türk kahvesi, küçük paket lokum, rehber kitap olan bir kutu verilir hep. Çok beğenir herkes. Buradan yola çıkarak Turkish towel+ lokum diyorum ben. Bir de küçük süs olarak kullanılabilecek nazar boncuğu olabilir.

RENKLİ BADEM DRAJE

online.koska.com

bu siteden diğer ürünlere de bakabilirsin

yurtdışında bolca arkadaşı bulunan bir türk olarak şu ana kadar lokum sevmeyenine rastlamadım. koska'nın turistik lokumları mükemmel olur. hem de cebinizi yakmaz. çeşit çeşit alırsanız iyi olur. ama oğlunuza tembihleyin verirken muhakkak ne'li olduğunu söylesin. neme lazım alerji falan olur.

more!
www.youtube.com

"torosisleri geriden meriden anladın mı?" diyen turist ömer gibi okudum sorunu...

başarılar!

karnın aç değilse, psikolojiden.

Psikoloji +1

psikoloji + kaç zamandır içmemiş olmak

her gün bir bardak gömüyorum ama dünkü etki cidden garipti

kategorilere ayırmıyorum sadece puanlıyorum imdb üzerinde. zaten puanladığım tüm filmleri liste haline getiriyor o otomatik olarak. ama üşenmesem her filmi bitrdikten sonra ne hissettirdiğine dair ufak notlar düşmek isterdim.

imdb'den puanlıyorum ama açıp da bakmadım neleri izlemişim diye. izlediğim filmleri unutmam, birisi "şu filmi izledin mi" dese net hatırlarım. ayrıca bir listeye ihtiyaç duymadım.

Ben yatağımı toplanıyorum. Cevabım hayır.

Evet. Bilgisayarda Notlar uygulamasına yazıyorum, böylece istediğim zaman telefondan da ulaşabiliyorum. Aynı zamanda IMDB Watchlist'e ekliyorum. Puan vermek huyum değildir. Çok çok beğenirsem 10 veririm, nefret edersem 1 veririm ama nadiren.

Kategori de şöyle, yaz dönemleri ve geri kalan dönemlerde izlediklerimi ---- çekerek ayırıyorum.

imdb de "watchlist" özelliği var, oraya ekliyorum.

Filimadami.com u kullanıyorum

IMDb'de watchlist'e ekleyip puan veriyorum. Haziran 2012'den beri 902 tane izlemişim.

Dediklerinin hepsini yapıyorum. Önceden Filimadamı üzerinden de yapardım ancak yıllardır IMDB ve Criticker üzerinden izlediğim filmleri oyluyorum. IMDB bu alanda en geniş kaynak olduğu için en vazgeçilmez site benim için. Elimdeki filmlerin de (ki IMDB Top1000 filmler aslında) listesini TinyMediaManager üzerinden arşivliyorum (mac kullanıyorum), resim konu puan her türlü bilgiyi otomatik alıyor. Katalog arşivcilik konusunda biraz takıntılıyım sanırım.

tutmuyorum.

filimadamı +1

oldukça kullanışlı ve hoş bir görünümü olan bir site bence.

Benzer soru sorulmuştu, belki cevaplar arasında vardır.
www.eksiduyuru.com

turkcealtyazi org kullanıyorum ben de

letterboxd kullanıyorum.

kendi profilin dahilinde puanlama, farklı listeler yapma, başkalarının filmlerini/listelerini takip etme zımbırtıları mevcut. kullanışlı bir site. istersen filmlere yorum da yapabiliyorsun. izlediğin film letterboxd üzerinde bulunmuyorsa kendin ekletebiliyorsun.

twitter'da paylaşıyorum sadece filmler var twitter'da

www.icheckmovies.com

filimadamı hesabım var 6 senedir.

ben de filimadami.com kullaniyorum.

Excel'de şöyle bir liste tutabilirsin. İnternete hiç gerek yok.

blog.contextures.com

Evet, criticker kullanıyorum.

starbucks çekilene kadar bu ülke çoktan ahlaken çökmüş olur zaten.

adam köy kahvesi gibi her yere açıldı ne çekilmesi ya, çorlu'da starbucks'ın ne işi var ya çorlu lan! balıkesirde köyde var bir tane

yok neden geri cekilsinler ki?
amerika'da da avrupa'da da bilinince bu tip promosyonlarin suyu cikiyor, avrupa'da da donanimhaber sicak firsatlar tarzinda siteler cok.

80 milyonluk bu kadar popüler oldukları bir pazardan çekilmezler diye düşünüyorum. 1000 kişinin suistimal etmesi onlara koymaz.

Çekilmez.
Suistimal dediğin olay (suistimal olup olmadığı tartışılır) devede kulak bile değil.

Bu suistimal olayları sadece türkiye'de olmuyor maalesef. Avrupanin göbeğinde, gayet medeni bir ülkede buyudum; benzer şekilde davranan bir sürü insan tanıdım. Dolayısıyla sırf bu sebepten cekilmezler. Kaldı ki adamlar deli gibi kar ediyor, niye cekilsinler? Şirket politikalarını belirlerken bu konuyu da hesaba katmislardir muhakkak.

Amerika'da bir bardak su istesen verirler çünkü musluk suyu içiliyor, İstanbul'da kimse istemez zaten çünkü içilmiyor.

Neyse, Avrupa'daki en büyük Starbucks Türkiye'de (Kadıköy Rıhtım), şubeler ağzına kadar dolu, mümkün değil böyle bir şey.

Medeniyet besigi kanada'da promosyon forumlarina yazilanlari gormeniz lazim :)

Bizim dinanimhaber oluculeri bazen masum kaliyor yanlarinda.

starbucks kesilen fiş sayısına bakar, harcanan bardak sayısına değil. kestiği fiş sayısı düşük olursa şubeyi kapatır. 300 tane şubesi var, niye çekilsin!?

bazı uygulamalardan vaz geçebilir, mesela başlangıçta starbucks kart ile %10 puan veriyordu, şimdi onu kaldırıp başka bir şey yaptı.

Evet piyasadan cekilmez ama yavas yavas verdigi hizmetleri azaltir. Benim de kizdigim bu aslinda. Her seyin suyunu cikarmasak daha fazla promosyonumuz olacak.

gelismis bati ulkelerinde yasayan veya oralari gormus olan yukaridaki arkadaslar dogru demis. buna savvy olmak deniyor, yani alisveris yaparken aklini kullanmak. illegalite veya hirsizlik yoksa etiklik degiskendir. sana etik degildir, bana etiktir. hangimiz dogru? yani olay aslinda karsilikli cikar catismasi.

Bir taraftan bedavacılardan yakınırken diğer taraftan promosyon kaygısı gütmek milletçe kaderimizin bir parçası olsa gerek!

ayrica turkiye gelismis bir ulke olmayabilir refah ulkesi olmayabilir ama rusya ve almanya'dan sonra avrupa'nin en buyuk nufusuna sahip, ayrica dunyanin en cok ziyaret edilen yedinci ulkesi senelik bazda. gerci son 2-3 senede rakamlar epey dusmus olabilir ama boyleydi.

hocam sen çok yanlış anlamışsın, halkın iliğini sömüre bu kapitalistler nerede tüketim toplumu var oraya yçönelir, Starbucks için TC ideal bir yerdir. sonuçta 3ü 1 arada alıp içmek yerine 15 tl ye kahve daha kaliteli sanılıyor havalı oluyorsun bir de.

Hep derim Türk tüketicisi sömürgendir, suiistimalcidir, yeri geldiğinde ciddi hırsızlıklar da yapar, bunu hırsızlık olarak görmez sadece, çünkü satıcı kabul etti ama der, çok pisliğiz gerçekten.
Starbucks maliyeti çok düşük ürünler sattığı için kendilerine dokunmaz ama özellikle teknolojik ürünlerde bahsedeyim biraz;

MediaMarkt Türkiye’ye ilk girdiğinde müşteri memnuniyeti politikası bambaşkaydı, 15 gün içinde koşulsuz iadeler-değişimler, indirimler, hediyeler. Bu biraz tutunma amaçlı olabilir ama değişim iade hakkının öyle suyunu çıkaran bir milletiz ki, alıp ihtiyacını görüp iade edilen ürünler azımsanmayacak miktardaydı, sonuç olarak hiçbir mağaza böyle bir imkân sunmuyor.

Logitech Müşteri Hizmetlerinin sözlükte de başlığı var, bu adamlara eskiden tek bir mail atmanız yetiyormuş, yani benim ultra pahalı ses sistemimin şurası bozuldu diyorsunuz, sizden adres isteyip ertesi gün yenisi gönderiliyor. Bunu çok sömürdüler, bunu yapanların bir ünlüsü de vardı, kanıt yolluyor logiteche de hem de 5 farklı insanmış gibi, 5 farklı fotoğraf ile 5 ses sistemi getiriyor, bunu utanmadan yazıyor, böyle yapan azımsanmayacak sayı da insan vardı, şimdi daha sıkı tutuyor Logitech Türk müşterilere karşı bu işi.

Apple Türkiye; Açıldığı sıralarda 5 ya da 5s'lerde power tuşu ile ilgili bir değişim programı vardı, piyasadan 2. el çalışanları toplayıp, yanlış hatırlamıyorsam telefonun altında bir yerden girip power tuşunun çalışmasını engelleyip yüzlerce cihaz değiştirildi bu cihazlar piyasada 0 diye satıldı.

Amazon; şu sıralar revaçta amazon var, koşulsuz müşteri memnuniyetinin öyle bir suiistimal ettilerki artık Türk müşterilere olan hizmet diğer yerlere olduğu gibi değil, fişlenen yüzlerce müşteri falan da var ama hala dolandıran çok insan var;
Ürün Çalışmıyor dediğiniz zaman geri istemeden direkt yenisini yolluyorlardı eskisi de siz de kalsın diyorlardı, artık eskisini kargolayın kargo ücretini de ödeyin diyorlar, müşteri profilinize göre o kargo ücreti size ödenir veya parçalı ödenir.
Amazon.com kargo ücretini sıfırlıyordu, öyle yüksek sayıda sıfırlattılar ki artık iyi geçmişiniz yok amazonda, kargo ücreti istediği kadar yüksek olsun pek bir şey yapmıyorlar.
Burada bir parantez açmak isterim, sözlükte bir entry vardı, müşteri hizmetlerinden şikâyet ediyordu, işte eskiden hep kargo ücretini sıfırlarlarmış ama artık eskisi gibi değilmiş müşteri hizmetleri, kargo ücretini sıfırlamamışlar diye. Adam buna sebep olanın kendisi olduğunun farkında değil.
Amazonu hala dolandırmaya devam ediyor bazı dolandırıcılar, farklı hesaplar kullanarak, kargo kuryesi ile anlaşarak pahalı ürünler üzerinden çok pis şeyler dönüyor.

Benim aklıma gelen bunlardı ve Türkiye'de müşteri memnuniyeti yüksek tutarak iş yapmanın gerçekten zor olduğunu düşünüyorum, evet Amerika’da Avrupa’da da bizimkiler gibi insanlar vardır, fakat suiistimal etme oranımız oradakilere oranla cidden yüksek ki sonuçlarını da görüyoruz.

Hiç kapitalistler falan demeyin, dolamışsınız dilinize kapitalistler sömürüyor lafını, hak yemeyi dolandırmayı haklı görüyorsunuz. Yok öyle bir şey.

önce gidip deneyin, bazıları tam oturmuyor vücuda bir de oradaki çalışanlara bakımı hakkında sorular sorun derisi bir farklı olup hemen yırtılmalar başlayabiliyor, nasıl temizlemeliyim, hangi havalarda giymemeliyim vs

Denedim az önce mağazada, tam oturuyor.

proletarier, çıkıyor hacı öpsen takmam o kapüşonu yazmayı unutmuşum. Sezon fiyatı 1300 liraydı, harbiden de sattılar o fiyata, şu an 500.

ben geçen baktım deriler en ucuzu 900'dü 500'se iyiymiş

Güzel.al.

Kalteli ve sade görünmesi iyi zaten. her tarafına fermuarlar, metaller doldurulmuş, garip garip şekiller verilmiş bir deri cekettense sade bir ceket her zaman daha iyidir.

gayet güzel, al

Sipariş ettim, içindeki kazağı da geçen ay almıştım, takım oldu.

çok şık. şıklığı sadeliğinden kaynaklı. güle güle kullan. :)

Doğubankın orada gözlükçüler çarşısı var. Çok gözlükçü, çok fazla model var.

Mesele çok modelden ziyade ne istediğini bilmekte. En çok çeşit internette var. Çeşitli modellere bakın. Bir modele karar verdikten sonra marka bakın.

Kare mi? Dikdörtgen mi? Damla modeli mi? Yuvarlak mı? Oval mi?
Büyük mü? Küçük mü?
Metal mi? Asetat mı?
Retro mu? Modern mi?

edit: çerçeveyi internetten getirtmek de bir çözüm

sirkeci o taraflara gittim hep standart modeller çeşit yok maalesef,
www.smartbuyglasses.com.tr
buradan falan baktım aradığım modeli buldum zaten ama o modeli bulamıyorum yok yani kimsede
belki benzerini bulurum

Bir yatirim hesabi acman lazim once benim bildigim.

akbank'ta mı? diğer bankalardaki hesaplarımdan alamıyor muyum?

1-2 şubatta gelen talebe göre fiyat çıkarılacağı söyleniyor. sonrasında bütün aracılara açılacak gibi görünüyor.

Hisse senedi alimi yapabildigin herhangi bir yatirim hesabi ile oluyor olmasi lazim ama emin degilim.

İstediğin bankadan yatırım hesabı açtırarak yapabilirsin sadece Akbank olacak diye bir şey yok. Yatırım hesabınız açılınca hisse senedi alış adımından dilediğiniz senedi alabilir satabilirsiniz.

iş bankasında çıkmıyor da bakalım yarın sabah belki

Bu arada enerjisa'nın üretim kısmı değil dağıtım ve pazarlama kısmı halka açılıyor.

borsayla ilgilenenler ne düşünüyor peki almak lazım mı?

@syabk

bütün paranızı gaza gelip yatırmayın. ytd. :)

hisse.net

Akbank’ta ak yatırım hesabınız olması lazım. Hisse senedi hesabı yani. Sonra Akbank’ın çağrı merkezini arayıp işlem yapabilirsiniz

iş'te varmış yatırım halka arz diye seçenek var orada çıkıyor hemen
ytd

Giderim. 2 katı maaş çok ciddi bir kriter.

Haa, gittim iş tutturamadım, geri dönmek istersem nasıl olsa alırlar diye düşünüyorum. madem o kadar sevilen biri, geri gelmek istiyorum diye üstlerine söylerse alırlar.

12 yıl aynı yerde çalışmış biri olarak gidilir diyorum .
değişim gelişimdir.

@himmet dayi
Geri almaları mümkün değil. Öyle bir politikaları var. Giden geri gelemiyor.

ben giderim şu anki maaşımın 2 katını veren yere anında damlarım.

liberal +1. fiyat önemli kriter. bir de tabi mevcut şirketteki rahatınızı diğer tarafta bulma ihtimaliniz de yüksek bir kriter. bu ikisi benim konfor+gelir baremimi yeterince karşılıyorsa babamın oğlu olsa durmam geçerim.

iyi araştırıp gidin. mümkünse içeriden bilgi alın.

meydan okumak istiyorsan gidilir. ama rahatımı bozamam diyorsan gidilmez. her şey para değil. paradan daha önemli şeyler var bu hayatta.

belki gittiğin yerde daha çok para alacaksın ama kısa süreli çalışacaksın. sonra sil baştan istemediğin ve maaşı seni tatmin etmeyen bir yerde çalışmak zorunda kalacaksın.

fazla maaş alan futbolcu çine gider ama az para aldığı takımdaki kadar mutlu olamaz. o başarıları yakalayamaz. daha güzel yaşantısı olmaz. para için rahat bozulmamalı bence.

bulunduğun yerde ilerleme şansın ne? aynı pozisyonda kalıp senelik en fazla %10-15 zam oranlarına talim olmak bir seçenek de olsa bir yerden sonra potansiyelin kaybı olarak görülebilir. yükselme şansın varsa 1-2 sene içerisinde, 2 katı ücret de senin mevcut sorunlarını çözmüyorsa kalman mantıklı olur. ancak yükselme şansın yoksa ya da 4-5 seneden mümkün değilse, borcun harcın varsa ya da şimdiki kazancın istediğin hayatı yaşayacak kadar yetmiyorsa geçmek daha mantıklı.

comfort zone'dan çıkabilmek lazım yeri gelince, yeni iş demek illa anlaşılmayan arkadaşlar demek değil, o iş olmasa bile başka iş bulunabilir.

Fazladan bir maaşın hayatımda neyi değiştirip değiştirmeyeceğine göre karar veririm.

Çalıştığım şirketle konuşup bu teklifi ve düşüncemi açıkça söyler, karşıdan gelecek teklifi duymayı beklerdim. 2 kat çok cazip bir teklif.

önceden konuşurum ekip nasıl, çalışma ortamı nasıl firma yeni mi yoksa kurulmuş bir düzeni var mı? siz hangi düzende yer alacaksınız ve hareket kabiliyetiniz ne şekilde olacak?
eğer sıfır bir firma ise sizi alıp 4 ay çalıştırıp olmuyor kompisko deme ihitmali var sonra eski firmanıza da dönemezsiniz,
veya en dramatik senaryo o firmadan sizi çekip firmanın gerilemesini istiyor olabilir,
eski veya kurumsal bir firma ise sorun yok tabi de yeni bir firma ise sakıncalar var yine yeni bir firma ise sözleşmede min çalışma zamanı vs koymanız lazım 6ay 1yıl gibi yoksa 3ay sonra battık biz sayanora kompisko diyebilirler

liberal +1

hayatim boyunca hep sabitligi, stabilligi sevdim fakat konfor alanimi terketmeyi prensip haline getirdim. hep faydasini gordum.

bi odadaki en zeki/yetkin/zengin vs. kisiyseniz, yanlis odadasiniz demektir.

şu an çalıştığın şirketle konuşup bu şekilde bir teklifin olduğunu ve maaş artışının kafanı karıştırdığını söyleyebilirsin. böylelikle onlar kadar olmasa da 1.5x yaparlar belki maaşını. böylece hem rahatın bozulmaz hem de %50 maaşın artmış olur.

Gidilmez

şu an çalıştığın şirkete bu tekliften bahsetmek mevcut şartlarını iyileştirebilir.
"bakın bana şu firmadan şu maaşla iş teklifi geldi, ama ben burda mutluyum ve kalmak istiyorum. o yüzden beni mutlu edecek bir maaş teklif edin" dersen orta yolda buluşursunuz bence.

2 kati her zaman yuksektir. 1000den 2000e cikmak da onemlidir, 5 binden 10 bine cikmak da.

Şu an çalıştığın yerde bunu öne sürerek tekrar pazarlık yap. İyileştirme yaparlarsa kal, yapmazlarsa yeni yere geç.

bizim şirkette bir çocuk var. geçen sene "başka iş buldum gidiyorum" dedi, bunu duyunca terfi ettiler ve kaldı. gerçekten çok iyi bir elemandı ama, bunu hak ediyordu. hatta geç bile kalınmıştı bence. bugün ben yapsam yemez yani güle güle derler :D eğer o kadar iyi bir elemansan zaten seni de tutmak için bir şeyler yapacaktır firman.

çok alakalı değil ama dedikodu yapasım geldi. duydum ki, geçenlerde türkiye'nin en iyi şirketlerinden birinde 6 tane baş mühendis aynı anda istifa etmiş ve rakip firmaya geçmiş. iyi para teklif edildiyse gitmişlerdir yani neden kalsınlar ki. ben de işimden acccayip memnun olmama rağmen açıkçası 2 katı maaşa aynı ayarda firmaya giderdim.

İki yıllık tecrübem var, bahsettiğiniz detayların birçoğu kendi ölçeğimde benim için de geçerli ve %50 değil de %40 maaş artışını kabul ettim bugün şu an son saatlerim mevcut iş yerimde.

Ben de epey gel-git yaşadım ama diğer arkadaşların bahsettiği gibi konfor alanını terk etmek gerekiyor ilerleme kaydedebilmek için.

hııımııınaaaaa. gitmeyi bırak çalıştığım yeri bombalarım. uhhh paraya bak...

sorman abes, gidilir

aynı sektörde anı ayarda firmalar arasında aynı pozisyonda iki kat maaş olmaz.İşin yükselme kısmından bahsetmemişsin.Yükseliyorsan git.

Aynı konfor artı iki katı maaşsa gidilir. Ama sadece iki katı maaşsa düzenini bozmaktan korkuyorsan gidilmez herşey para değil günün büyük bir kısmını işte geçiriyoruz orada huzurlu ve severek çalışmak çok önemli.

Ben gitmedim pişmanım sen git

Değişim gelişimdir'e kesinlikle katılıyorum. Şimdiye kadar her türlü challenge'e atladım ve hiç pişman olmadım.

ekmeği keseceksin. kola vs. içiyorsan unut. maden suyu tercihin olablir. ana öğün olarak karnını doyurmak için 4 saat öncesinden bir şey yeme. tabii senin vucuduna göre ayrı bir işleyiş olablir.

2 ayda yaklaşık 10kilo civarı verdim 85ten 75’e düştüm. boy:182 Deneyimleri aktarayım.
Spor : sürekli oturduğunuz bir hayatınız varsa spor bünyenin hızlanmasına yardımcı oluyor ilk bir ay düzenli gittiğimde bünyede bir değişiklik hissetmedim lakin 1,5 ayın sonunda ve 2.ayda hem kilo verdim hem de verilen kilo/zaman oranı arttı. Yani bünyeyi hızlandırmak şart. Ben crossfit yaptım haftada 4-5gün 1saat

Yemek : asayı yere vurup ‘you shall not pass’ demeniz lazım. Birden herşeyi kesmek acı veriyor öyle yapmayın. Şahsen ben gün içerisinde tek öğün ama ne istersem yedim. İşte okul civarı dilim pizza, kebap, biftek türü yiyecekler. Tatlıya tabi sınırlama getirdim. Aralarda ölüyor gibi olduğumda çavdar veya kepek+fıstık ezmesi+bal+reçelli sandwich yedim. Ton balığı+mısır yedim. Meyve iyi alternatif. Fındık fıstık keyfinize göre. Salata ok.

İçecek : alkolde biradan şaraba terfi etmeniz gerekli. Meyve sularını da bırakıp maden suyuna yöneldim. Yine kola zero vs iyi ama zararlı diyolar ben yine içiyorum. bol kahve tüketiyorum.

Düşük kilolarda daha sıkı yüksek kilolarda daha rahat olabilir sanırım bu schedule. Siz yine kendinize göre ayarlarsınız. Deneyimler böyle. fitbutsad out!

Spor değil de göt yayarak kilo verilmez. Veriliyorsa sağlıksız bir durum vardır.

Ben veganım, hominigırtlak tepeleme yemek yerim yine de kilo almam. Kilo almak istediğimde alır, vermek istediğimde de veririm. Çünkü her gün yürürüm, bisiklet sürerim, sağlıklı beslenirim. Kati suretle de aç kalmam kilo vermek için.

Öğünümde ekmeği, patatesi, pirinci, makarnayı azaltır sosu arttırırım kilo vermek istiyorsam. Yediğimi dahi değiştirmem.

kilon çok fazla değil aslında yağ kas oranında sıkıntı var sanırım. spor yaparak çözebilirsin.

9 kiloyu çok zorlanmadan 2.5 ayda verebilirsin.

+ Tematik olmayan dengeli bir diyet
+ bol su
+ akşam yemeği yerine bir bardak çorba
+ gün içinde metbolizma hızlandırıcı kahve ve ananas gibi şeyler

öğlene kadar sadece kahveyle beslenip öğle yemeğini de saat 2-3 gibi yiyip, akşam sadece kefir içerek 10 günde 5 kilo falan vermiştim ama tabii müthiş sağlıksızdı ve ciddi tansiyon düşüklüğü ve sinir yapıyordu bende...
şuan spor yaparak ve kahveyi minimuma indirip yemeklerimi düzgün yiyerek buna devam ediyorum. spor yapmaya vaktiniz mi yok bilemedim ama düzenli 1-1,5 saat tempolu yürüyerek ve en azından beyazları bir süre hayatınızdan çıkararak çok rahat 1-2 ayda istediğiniz kiloya inebilirsiniz.

Beslenme tarzını değiştirmen gerek. Ben eskiden genellikle dışarıdan yerdim. şimdi mümkün olduğunca ev yemekleri yiyorum. dışarıda da yediğimde ev yemeğine yakın şeyler yemeye çalışıyorum.
eskiden büfeden falan yediğimde ulan 4 lira farka patates ve kola da veriyorlar diyordum artık demiyorum, kola yerine de ayran söylüyorum.
ekmeği pazar kahvaltıları haricinde kestim. ekmek yiyesim varsa da yemeğin yanında makarna falan varsa onu yiyorum.

spor yapmadan ve aç hissetmeden yaz ortasından bu yana yaklaşık 10 kilo verdim. Açıkcası kendimi diyette falan hissetmiyorum. sadece mümkün olduğunca doğal beslenmeye çalışıyorum.

herkes yüzün zayıfladı, vücudun şekle girdi falan demeye başladı, sarkma falan da olmadı. bir 10 kilo daha verme hedefim var hiç kasmıyorum bu düzene devam ediyorum.

çünkü zamanında diyetisyen gözetiminde kilo vermiş birisi olarak söylüyorum bir listeye bağlı olarak yaşayınca illa kontrolü kaybediyorsun. sen kendini kontrol edip beslenme tarzını değiştirmelisin diyet diye bir şeye uymamalısın.

beşiktaş'ta iş yapmaz çünkü oranın halkı nispeten eğitimli insanlar, sorgulayacaklardır.
bağcılar, zeytinburnu gibi yerlerde ise güzel yürür.

Dükkan kirası ve diğer giderler olmasa hobi amaçlı yapılacak bir iş olur ancak, kusura bakma pek mantıklı değil.

Onun yerine blog aç bence.

Kar marji yuksek urunleri koymadigini nerden bilicem? Ikna etmen lazim beni.

1 ay okuyup inceleyen tayfadanim.

hacılar biz kadıköy yazıcıoğlu'nda falan terör estiren insanlarız, mecidiyeköy'de falan biz yürürken millet kepenk kapatıyor
bizim lafımızın üzerine mouse, sözümüzün üzerine ekran kartı olmaz, olamaz
ya işte hedef kitle o sorgulayan kitle zaten, gidip zortingen bilgisayardan alayım kafam ağrımasın kafaları genel motto.

Hastayim bu is kurma fikri olanlarin iyimser cehaletine. Ticari gelecegini sempatiklik ustune kurmak ancak bizim zeka kupu fularli sozlukculerimize yakisir. Hic mi sokaga cikip ticareti gercekten nasil insanlar hangi mantikla yapiyor ve para aslinda hangi islerde nasil kazaniliyor diye bakmiyorsunuz? Eger ben de cevremde ticaretle ugrasan diger insanlar da yola boyle gercek hayattan kopuk romantik fikirlerle ciksaydik omrumuz icra dairelerinde gecer burnumuz boktan kurtulmazdi. Yanlis fikir bulabilirsin hadi ona bisey demeyelim de kendinizi kandirmak icin bu kadar ugrasmayin sonra hayalkirikligi cok sert vuruyor adami.

Kesin insaat bilgisayar ya da makine muhendisisindir sen.boyle parlak gorunen ama hayatta hicbir karsiligi olmayan fikirler genelde onlardan cikiyor da. Olmaz kardesim o is. Besiktas gibi oynak bi yerde para basilacak elli is varken boyle spesifik seylere gerek yok.

lol summer lol
hastayım hemen tüm insanları aynı kefeye koyan insan zihniyetine
ilk firmayı 24 yaşında kurdum onunla devam ediyorum. daha yazılmış bir cv'im yok. merak etme ne getirir ne götürür çok iyi biliyorum.
yorum yapacaksan fikre yap insanlara değil.

sizin bu kafaları şurada listeledim ayrıca,
www.eksiduyuru.com

helal olsun sana. girişimcilik demek bazen de batmayı göze almak demektir. fikir çok güzel bence ama ticari anlamda güzel mi bilemedim. aslında bir blog ya da blog mu kaldı youtube kanalı olsan bu tip ürünleri tanıtsan ve daha sonra sponsorlukla yürüsen gideri var gibi. yapılmışı vardır bunun kesin bir araştır istersen.
artısı: iyi gelir imkanı. youtube geliri dışında sponsor gelirleri.
eksisi: güven kazanman lazım. yanlış bir ürün sana sponsor olursa sonun kötü olabilir. o yüzden en iyisi bu yerine abicim burda böyle bişi var ne güzel di mi tadında incelemeler yapmak iş modeli açısından daha doğru duruyor.
potansiyel: potansiyel metrem patladı o derece. düzgün yapılırsa ve tutarsa evin ny'da araban ise minimum lamborghini olur. hadi inşallah.

kulaga cok kotu gelmiyor ama bizim uyanık insanımız sende görüp beğendiği ürünü
internetten neresi ucuz veriyorsa oradan alacaktır.
internetteki devlerle de fiyatta yarışamazsın gibime geliyor.

Bu ne lan derim. Hatta bir daha girmem o dükkana. Alışverişte insanların gözünü doyurmak önemlidir. Bir reyona 100 tane yazıyı koyarsan, müşteri orada çok fazla satış yapıldığını düşünür ve o mağazaya güvenir. Sen bir reyona iki tane ürün koyarsan, o ürün istediği kadar kaliteli olsun, müşteri o ürünlerin yetersiz olduğunu, hatta o mağazanın batmak üzere olduğunu bile düşünebilir. Alışverişte insanların psikolojisini göz ardı etmemek gerek. Çeşitlilik sempatik olmaktan daha önemli bir konu. Çeşitlilik olan bir mağazada hiçbir şeye ihtiyacı olmayan bir insan bile bir anda ilgisini çeken bir ürünü almaya karar verebilir.

güven vermen lazım, güven versen olabilir. yoksa ben bu markadan belki daha çok kazanıyor diye düşünüürm. çünkü bixde ticaret şöyle yürüyor; elinde olmayan mal hep en kötüdür, çalışmadığın marka hep en kötüdür. dükkana gir elindekini satmaya çalışır hep adam

bence int sitesiyle başlamak en mantıklısı, orada videolar çekip incelemeler yapıp önerdiğin üürnü satarsın

benim gibi geekler gelir. yalnız bizim gibi adamlar feci fiyat arastırması yaptıgı icin o dukkan kar etmez, edemez.

Kimse sana is kurma ticaret yapma demiyor ki. Fikrin sacma da demiyorum. Fikrini dayandirdigin noktalar cocukca ve ticari hayatin gercegine aykiri.kendini gaza getirme diyorum. Bu mottolarla yola cikilmaz diyorum.yoksa ben de 20 senedir ticaret yapiyorum. O listeledigin olumsuz tiplerden ben de cektim. Lafim sanaydi ama daha cok pembe ruya goren girisimci adaylarinaydi.

Parca urun olarak tutar gibi geldi bana, mouse, ekran kart, kasa vs. Ama laptop halinde gelip oyle bir dukkan tercih eden az olur

Fiyat performans olayına girersen yelpaze çok genişler, iki seçenek az kalır. Belki benim 1000 tl param var ama bu paraya göre en iyisini almak istiyorum. Ha yelpazeyi genişletirsen olur ama konsepte uygun bir isim ve iyi bir reklam çalışması lazım.

ben gelmem, ama bence tutabilir. mesela teknoloji ile arası olmayıp parası olan bir grup var, onlara hitap etmesi muhtemel.

ama diğer yandan, aynı işi yapan apple store var. 2-3 tablet, 2-3 bilgisayar, 2-3 telefon, az sayıda aksesuar, al sana apple store.

bence böyle bir yer olursa kendini geek/pasaj içinde değil, zengin muhitinde tanımlamalı. O zaman daha efektif olabilir.

Ben o dükkana girsem, "aaa negzel seçmişler, dur aynısını hepsiburada'dan alayım" derim.

gözlerin numaralı değilse para verme.

safilo üretiyormuş bu çerçeveyi belki buradan bulabilirsin tr satıcılarını.

www.safilogroup.com

ya tr'de optik gözlük için online satış yok sanırım, hep güneş gözlüğü

Sirkecide gozlukculerin oldugu bir han var. Baya baya yarı fiyatına satıyormuş, bikaç tanıdıgım aldı, optikçiler var içinde oraya bakabilirsin, olursa orda vardır.

Hediyeye gerek yok bence.

dolma kalem. parker olur kaweco olur...

Çare; Vakko Chocolate

çikolata iyidir

Bloom and fresh adlı çiçekçiden mermer saksıda sukulent
Tam erkek hediyesi

kol düğmesi

Ekibi varsa ve kurumsal bir yerse (bkz: jack daniel's tennessee honey).
Bi tanesine böyle göndermişler, bir hafta falan ekibiyle ufak ufak içmişlerdi. Şık bir hediye bence.

Değişik teknolojik cihazlara ilgisi varsa levitron al bence.

hevesle baktım ama üzgünüm hiç biri /:
hele doğaç hiç olmasın lütfen.
en iyisi yine çınar..

şimdiden güzel bir hayat dilerim.

aren ilginçmiş ne demek acaba ?

ben Mahire bastım oyumu.
Fakat Aren yerine Arden'e baktınız mı hiç?
Arden bana daha güzel ve anlamlı geliyor bir bakın derim.

İlla biri olacaksa Çınar ama diğerlerini sevmedim.
Mahir yine bir nebze normal ama Doğaç ve Aren nedir yahu.

Allahaşkına çınar nedir yav.. Oldu olacak çam, köknar, meşe filan koyun ismini. Benim ismim de bir zamanlar moda olmuştu. Şimdilik duruldu ortalık ama ağaç ismi çok saçma geliyor bana.

doğaç ve mahir zulüm. resmi olarak çocuğa güzel bağırabilmek için seçilmiş isimler
dooooooğğaaçç.
maaaaaaahhiirr.

en hoşlanmadığım şıkka verdim oyumu. gerçi diğer 3 tanesi de pek farklı değil ya.

Ben mahir'e bastım. Abidik gubidik isimlerle cagirilacagina en azından bilinen bir isime sahip olsun.

Yürü be Maho

Bence Mahir kazanacak :) Canım sıkılıyordu iyi oldu grafiği takip ediyorum :)

kötünün iyisi mahir +1

mahir iyidir, kahrolsun emperyalizm

Benim oyum Mahir’e ama Doğaç koymayın da ne koyarsanız koyun. O nedir öyle yav, kimin aklına geldiyse... Uzun süresir daha kötü bir isim duymamıştım.

ilerde zorluk çeksin, umrumuzda değil diyosanız doğaç ve aren koyun.

mahir'e verdim oyumu, sevdiğim bir isim :) zamanın üstünde hiç eskimez

@devilone yemedim içmedim, google'ladım:)
Aren: "Hititlerden geldiği yani Sanskritçe Güneş Tanrısının Oğulları anlamına geldiği düşünülmektedir. Her Hititliye Aren denirmiş.(Işığın Oğulları).Avesta dilinde ise soylu demektir. Farsça ise çöldeki en parlak kum tanesi anlamında kullanılmaktadır."

Anlamı hoşmuş, bence Aren koyun. Çınar da neymiş? Mezarlık ağacı çağrışımı yapıyor.

çınar yapmayın ya

daha çok globalleşen bir dünyaya gidiyoruz. çocuga isim soyisim gir diyince hem ç hem ı girmek zrunda ypamayın bu işi.

mahir mecbur. veya aren.

Ben oyumu arenden kullandım aralarında en oluru oydu.

Ekşiduyuru Çınar timi işe başlamış. Strawpoll açılırken şıklarda kesin çınar var dedim ve çıktı. Anlamıyorum mesela bana pek hoş gelmiyor ama neden bu kadar fazla talibi var?

Çınar out, Aren in diyorum.

Çınar timi deme sebebim bebe ismi önerilerinde istisnasız en az bir tane olması

dostlar, yoldaşlar, ümmeti muhammed;

ne gömmüşsünüz ulan iki dakikada :)

gördüğünüz gibi her isim her bünyede farklı hisler uyandırıyor. doğaç haricinde :) bu da zaten benim önerim olduğundan sıkıntı yok, araya sıkıştırayım dedim, bakalım ne dönecek diyerekten. neyse dersimi aldım :)

bu arada çok gömen, hepsi kötü diyen, kötünün iyisine oy verdiğini belirten arkadaşlar; güzel isim önerin de neşelenelim az :)

@agluna süpermiş

aren olsun bence de anlamı da güzel tınısı kulağa hoş ve asortik geliyor

çınar çok var 10 sene sonra her yer çınar amcalarla dolacak.

çocuklarla iletişim halinde olan bir eğitmen olarak söylüyorum. Çok farklı isimler konduğu zaman öğretmenleri hatta arkadaşları bile zorlanıyor, her yerde karşılaşılan isimler olduğunda da yine aynı şekilde karışıyor diğerleriyle.

o sebeple belki çınar konabilir ama ben hiçbirini beğenmedim açıkcası o yüzden de oy vermedim.

çınar dedim. çünkü oğlumun ismi. çocuğa doğa sevgisi vermede kolaylık oluyor. beraber site bahçesindeki çınar ağacına tırmanmak çok hoşuna gidiyor.

isim verirken "şu isimden çok var" argümanı saçma gelmişti bana. millet hala ahmet, mehmet, ali ismini koyuyor. travma mı geçiriyor bu kişiler?

turkce karakter olmasin fetisini de anlamiyorum. cok sacma.

emin olun yabancilar o isimleri dogru telaffuz edebiliyolar. fransiz birinin abuk subuk ismi sikinti olmuyor, onun ismindeki aksan sikinti olmuyor, bu mu oluyor?

neyse soyadimda turkce karakter var (ismimde de var) su ana kadar hic sikinti yasamadim, tam tersine soyadimi turkiyede ilk seferde dogru soyleyen birine denk gelmemisken burada catir catir soyluyolar ve ustune buranin kimliginde de gayet turkce karakterli hali yazili duruyor.


dogac olmasin, mahir de biraz eskidi gibi. cinar ise cok var.

aren - arden olabilir

Mahir dışında doğru düzgün bi isim göremedim. Diğer isimler bildiğin zenginlerin çocuklarına taktığı sikimsonik isimler başlığındaki isimlerden.

hiçbiri.

uğur koyun çocuğun adını.

Oyumu Mahir den yana kullandım.
Ayrıca üstte bir arkadaş Türkçe karakter kullanmamaya özen gösterin demiş. Kesinlikle çok saçma. Bunu da belirtmek istiyorum.
Allah analı babalı büyütsün.

seyler.eksisozluk.com

mahir çok güzel bir isim demeye geldim.

şahsi kanaatim insanlara taş toprak bitki isimleri ve sarp, yamaç, volkan gibi olumsuzlukları ve zorlukları çağrıştıran isimler verilmemesi.

çocuğunuzu Allah bağışlasın, güzel günlerde büyütün. ismiyle yaşasın.

Aren

en azından farklı. Mahir nedir? Dolmuşçu ismi gibi?

Mahir’e bastım oyumu. Arada çok az fark var. Yavaş yavaş kapanıyo arkadaşlar, sandıkları terk etmeyelim.

aren veya mahir. cinar dogac falan ciddi sikinti yurtdisina giderse.

bunların içinden mahir diyorum

doğaç ne yahu?
Çınar falan aman aman.

mahir ismi bir bana mı siyasi geliyor?
aren ve doğaç olmasın. oy kullanmadım, hiçbirini seçemedim.

Mecburen Mahir dedim. Sonra Aren. Tercihen hiçbiri.

Ben Mahir diyorum. Arenler diye bir hidrokarbon sınıfı var. Çocuğa yanlışlıkla bileşik adı koymayın.

Bugun dusundugum bırseydı, bır oglum olursa adını And koymak

mahir.
ne kadar güzel ve yalin.

ortalık çınardan geçilmiyor. aren de çok zorlama. dogac'a zaten değinmiyorum arkadaşlar gömmüşler yeterince. fena.

orjinal olacak zihniyeti ile komik ya da sıradan olmayın. çalıştığım hastanede (ki kucuk bir ilçedeki 4 hastaneden biri)
kasımın 5 önde doğan 6 tane doğa vardı mesela. yakalayan doğa koymuş çocuğun adını...hepsinin de yaşı yakın.

bilge
egemen
korhan
kutlu
utku
erdem
görkem
gökmen
yalçın

ilk aklima gelenler...

git-gelse metrobüs
git-kal-gelse metrobüs
git-gece gelse araba

vizen multi değilse kapıda sorun çıkartabiliyorlar, ohal'de böyleymiş, onu baştan belirteyim.
yerinde olsam pegasus tercih ederdim ama illa seçeneklerden biriyse metrobüs. zincirlikuyu'da boş denk getirip en azından oturarak ilerlersin, araba ile daha hızlı gidemeyeceksin muhtemelen, pek bi avantajı da kalmıyor. tabii dönüşü de düşünmek lazım, kaç gibi dönersen artık...

tem'den arabayla

Herhalde 9 gibi donerim. Cuma trafigi biraz korkutuyor, trafikte oyle bekler miyim diyorum.

Vizem multi, ordan Yunan'a mi gecsem :)))

Su an durum 2-2 ama metrobus daha baskin gibi

gittiğin yer metrobüs durağına(toplu taşımaya) yakınsa metrobüs. aksi durumda tomofil, oralar daha da soğuk oluyor, bu havada yürünmez.

saat çok riskli, 2 saatte gidersin anca, metrobüse binme becerin varsa onu kullan derim.

edit: herkes tem'den git demiş ama saat 7-8 gibi tem gişeler fecaat oluyor, accaip bir trafik var. eğer gece 11-12 gibi ya da yarın dönmeyi düşünüyorsan tamam araba mantıklı ama diğer türlü mantığı yok 2 saat sürer zaten beylikdüzü

saat 5 te arabayla çıkarsanız hem tem hem e5 beylikdüzü yönü kilit. en iyisi metrobüs. onu da saat 4 veya buçuk gibi binin ki yer bulasınız. beylikdüzüne gelince de taksiye atlayın.

edit: veya scotty. çünkü hava buz gibi buz

levent'ten zincirlikuyu ordan da metrobus.

eger gece doneceksen, 45 dakikada metrobusle gitmektense 1,5 saate arabayla git (tem'den). gece donuste bu sureyi telafi edersin.

türkiye'de net neutrality simdilik yerinde bildigim kadariyla, netflix de istisna degil. ama net neutrality icin yasal regülasyon da yok sanirim.
bazi sosyal medya app'leri vs. icin sinirsiz kota kampanyalari vardi, netflix icin öyle bir kampanya olursa internetinizden yemez. ben bilmiyorum var mi.

Benim netten yemiyor sanırım. Blutv yavaşlıyor fakat netflix hiç yaşlamıyor.

@hophop
sanırım sorun kota değil hız ile alakalı hatta yoğun zamanlardaki hız ile
@fusha
zaten sizden değil, siz netflix izlerken bizden yemesi lazım veya işte sizin izlediğiniz diğer yayınlardan

valla ben de bunu düşünüyordum ama sebebini anlayamıyordum, resmen aydınlandım.
bilgisayarda video izlerken takılıp duran internet netflix'de 4k film izlerken coşuyor.

net neutrality konusunda dünyada da değişen bir şey yok şimdilik. o konuda sadeece tavsiye niteliğinde bir karar verildi.

tankının modelini, kalibresini ve kullanım amacını yazarsan belki yardımcı olan çıkabilir.

eğitim için mi kullanacaksın? alana yönelik mi? noktaya yönelik mi?

leopard 2a4 120 mm mermi mesela. merak

(((merminin ağırlığı*paslanmaz çelik kg fiyatı*1,5)*1,4)*1,3)*0,4
10k'lık siparişte. 3-5 oynar tabi.

Katiliyorum.
Woody Allen in tarzi boyle zaten, gosteristen uzak.
Ziraat bankasinda maas sirasinda gorsen yadirgamazsin, adeta icimizden biri.

Türk gibi çıkmış. Mahallede görsem, "Nasılsın İsmet Amca, bayramda geliyor mu torunlar?" derim. Normalde takip ettiğim, samimi bulduğum biri değil.

bu fotografa baktigimda evlat edindigi kizina defalarca tecavüz etmis birisini görüyorum. şuradan okuyalim.

kristof.blogs.nytimes.com

Pfdsfdf defalarca bir de ha, yalanın bu kadarı. Hiçbir kanıt yok bunu yaptığına dair, aksine kanıtlar var, kızın beyni yıkanmış annesi tarafından.

Attığın linki de okumamışsın galiba, tecavüz iddiası falan yok, kızın iddiası bir keresinde oyuncak trenle oynarken tacize uğradığı, iki gün önce aynı şeyi gene demiş. Evlat edindiği kızı değil ayrıca öz kızı. Olaydan bu kadar habersiz olup fikir belirtmek...

www.cbsnews.com

Edit: İngilizce bilen birisine demiş asdfasfads. Evet ben de o konuda hatalıymışım kabul ediyorum. Peki söylesene defalarca tecavüz nerede yazıyor?

o zaman şuradan alalim.

www.vanityfair.com

ingilizce bilen birisine su cümleyi cevirtsene aslan parcasi, tirnaklar bana ait. senin verdigin linkte yaziyor bu.

Only on "CBS This Morning," Dylan Farrow is speaking candidly for the first time on television about her sexual assault allegations against "her adoptive father", actor and director Woody Allen.

çok tatlı. severim kendisini.

adam iyi foto kıyafet kötü

Bence degil abi. Duz adam. Bayagi duz yani.

değil.

adamı görünce midem bulanıyor, isterse Güneş'ten ceket yapsın yine sıcak olamaz.

"bu kadar şöhreti edinecek ne yaptım" diye boş gözlerle bakan biri intibasını aldım ben.

ya da dur vazgeçtim;
"bu alemde benden daha overrated başka yönetmen var mı ki acaba" bakışı diyorum.

Değil.

bana biraz sert bakıyor gibi geldi woody.
yani gözlere dikkatlice bakınca, vücuduna hasıl olan asabiyeti farketmemek elde değil.

teorik olarak ayni hesaba gelir. ancak, sizin yaptiginiz isi, herhangi bir devlet/KOSGEB desteğinde filan kullanacak ise, faturadaki aciklama önemli olur.
bu durumda yemek/kırtasiye filan kabul edilemeyebilir.

peki o zaman yani hizmet-dnaışmanlık faturası ile karşılaştırdığımızda ortak iş yaptığım kişiye amortisman çıkıyor değil mi eşya aldığı için?

gider pusulası varsa onu deneyin.

hocam amacım 4k'yı almak birinden fatura kestirsem zaten vergiyi ödüyorum, pusula ile vs de ödüyorum

bunu çok yaşıyorum. geçemiyorum, iletişim orada bitiyor. instagram bunu bir nevi engelliyor ama o tür insanlar için de instagramı açık tutamam. bir karar ve tercih durumu oluyor.

şimdi zaten sosyal medya kullanmamanın nedeni bu tür paylaşımları yapmamaktan ve diğer insanları takip etmeyi sevmemekten geliyor. ben zaten bu şekilde bir etkileşime açık değilim ve bu şekilde her hangi bir paylaşım yapmayı benimsemiyorum.
peki nasıl iletişim halinde kalınıyor? ara ara mesaj atıyorum nbr? nasıl işler tarzında konuşmanın devamına göre zaten hadi bir şeyler yapalım veya yapmayalım şeklinde ilerliyor muhabbet.
sosyal medyada bu düzeni nasıl kuruyorsunuz bende onu merak ediyorum. her gördüğünüz fotoğrafa duruma hemen bi yorum bir şeyler mi yazıyorsunuz? böyle mi oluyor etkileşim?

Bu kişisine göre değişiyor.

Bazı insanlarla hiç görüşmüyorum, kimisi ise aklıma düşünce direk arıyorum ya da aramadan önce mesaj atıyorum. Konuşuyoruz, haber alıyoruz birbirimizden. Şöyle bir durum da var tabi.. Ortada bir çıkar varsa karşılıklı olarak; sosyal medyanın olmaması dert değil çünkü tanıdığının tanıdığı vasıtasıyla bir şekilde ulaşılıyor istenilen kişiye.

Arkadaş bağlamında sınırları net olarak çizdiğim için sorun olmuyor açıkçası. Şuan çevremde dost çekirdek kadro 2-3 kişi var mesela. Fekat tanıdık olarak bu sayı rahat 100'leri geçiyor.

Dışarıda tanıştığım insanla da muhabbetin güzelliğine göre değişiyor fekat tutum aynı. Muhabbet iyiyse arada sırada mesaj atılır, hal hatır sorulur konuşulur, bir irtibat olur seyrek olsa da. Ortada safi çıkar varsa iş görülür ve zamanla unutulur.

Ezcümle; çekirdek çevreyle iletişim kesintisizdir, bir durumdan haberdar olmak için sosyal mecraya gerek yok. Genel çevre için ise onların hayatındaki herhangi bir gelişme bende merak uyandırmadığı için bunun yokluğunu önemsemiyorum.

İlişkimin bu seviyede olduğu insanlar zaten iletişim halinde olmak istediğim insanlar değiller. Çok istersem ararım ama o da gelmiyor çoğu zaman içimden.

Zaten sosyal medya kullanmamamın sebeplerinden biri de bu. Yakın olduğum birkaç kişi dışında kimsenin hayatını takip etmek ya da yakın olacak kadar sevemediğim insanlarla sosyal medya üzerinden bir muhabbet halinde olmak istemiyorum.

acemi çok basit yazmış şöyle anlatayım gözler aydamıor beaa

sağ göz 3 miyop 1.50 astigmat

2.50 miyop 1.50 astigmat (ax 25).

Fiyat konusunda emin olamıyorum ama suvla'nın kanyon ve emaar'da yeri var, güzel görünüyor.

Suvla'ya selam vermek 200 kagit

Galata’da sensus vardı epeydir gitmiyorum ama sizin isteklerinize uygun.

galatasaray lisesi'nin orada pano şarap evi var, nizam pide salonu'na giderken. pek sevimli bir yerdir kendi halinde, deneyebilirsiniz.

Pera'da hazzo pulo var şarapları çok güzel.
bütçe olarak da iyi beyaz şarabını tavsiye ediyorum. kırmızı da güzel
www.zomato.comımescit-istanbul/menu#tabtop

Kuruçeşme'de Aşşk vardı ama 100 liraya flaan zor. Zaten şarap dediğinin en ucuzu 60-70 lira, 3-4 saat de vakit geçireceksin, zor değil mi bu?

ya işte kenarda köşede belki daha küçük yerler vardır

paranın bir kısmı euro ve dolar'da diğerleri fonda.euro dolar'da para durduğu sürece sürekli takip edip al-sat yapmak gerekiyor. fonda sabır önemli öyle zart-zurt alıp satamıyorsun. altın almadım. fon için
www.tefas.gov.tr
şuna bakıyorum sürekli genellikle kazandıran bir çizgisi var diğer avrupa, abd teknoloji fonlarına bakıyorum sürekli yine dolar-euro yükselme eğrisinde olacağı için bana kalırsa fonlarda euro-dolar merkezli seçilmeli.
adettendir ytd.

Gerek yok. No poo akimini bilir misin? Arada dene.

Haftada 3 kez dus aliyorsan.
1 kere sirke + karbonat.

4 kez dus aliyosan bi dusunda sampuan falan hicbisi kullanma.

Cok istiyosan sac kremi kullan.

Saçların yıpranmış ise keratin bakımı iyi diyorlar ama burna kadar gelen bir saçın yıpranacağını sanmıyorum ben. Bence boşuna para vermeyin.

virgul kullan sacin mi uzun burnun mu anlayamadim.

pardon tabi virgül koymayınca anlam kayması olmuş düzelteyim burnum uzun

onu yapıyor zaten de internetten satılacak türden şeyler.

Eger cidden is icin dusunuyorsa
Linkedinden profil acsin ve 3000-4000 bagalantiya ulasana kadar insan eklesin sonra belirli araliklarla resim ve kurumsallik, sanat ve is hayati, tablolarin bir ortami guzellestirmesi uzerine 1-2 cumle yazip yine konsept uzeine yaptigi calismalari eklesin.
Millet takir takir resim yaptirmaya baslar bir sure sonra

merak ettim adresini verirseniz bakayım. bu ara tablo alasim var.

Kendisi amerikalı arkadaşlar internet nedir bilmiyor yeni akıllı telefon aldı ilk defa yaşı da 25 falan. İlginç.

aile desteği varsa yurtdışına git.

aile desteği var da öyle bir destek isteyemem utanırım. yurtdışı çok masraflı olur bana harcasınlar istemem o kadar. keşke 18 yaşına tekrar dönebilsem..

+1 icim urperiyor

yurt dışına çık. sandığın kadar pahalıya mal olmuyor. hatta cepken delik git ki başını çaresine bakabil. ''çok masraflı olur'' işin bahanesi. durumu hiç de iyi olmayan bir aileden gelip çıkmış biri olarak diyorum. insan kendi kendine mazlum edebiyatı yapıyor, çok pahalı olur vs. diye. tembellik, bahane, anksiyete, yapmaya çekinme miksi bu.

kendini beğenmiyor ve değiştirmek istiyorsan aileden dışarı çık ve gerekirse başka işler yapıp kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalış. yurt dışı güzel bir bahane bunun için. herkes yabancı, kimse yok. sike sike yapmak zorundasın.

keşke sağlığım yerinde, biraz da maddi ailevi desteğim olsaydı. bir dakika düşünmezdim kalmayı.

yurtdışında napacam ki? 3 ay ingilizce kursu ingiltere’de 50.000 liraya geliyor kalmasıyla yemeğiyle, az para mı bu..

İstediğin bölümü oku. Zor bir şey değil.

Yerinizde olsam sevebileceğim bir yüksek lisans programı bulmaya çalışırdım.

turist vizesiyle git. workaway yap. bulaşıkçılık yap, garsonluk yap.

istesen yapacak bir yığın şey bulursun. amerikaya başvur işte, çıkarsa senindir çıkmazsa hiç senin olmamıştır zaten... şu an sağlığım ve vizem olsa cebimde iki bin dolarla gidip iki ayda tüm düzenimi kurardım.

bunlar hayatı öğrenene kadar geçici yapacağın işler. hiç çalışmamışsın mesela, bunların sana ne öğreteceğini tahmin bile edemezsin. öncelikle ''napıyorum ben burada ya'' hissini tatmak bile bambaşka bir şey. bunları tadınca yolun belirginleşiyor zaten. okumakla bir yere varılmıyor gerçekten. o sadece kendini geliştirme yolunda bir araç. ha çok istiyorsan asıl okumak istediğin bölümün yüksek lisanslarına başvur orada. amerika bölüm dışı başvuru kabul etmede esnektir. ortalaman düşükse bir tık düşük kolejlere gidersin, onların feesini de çalışıp ödersin zaten.. çalışmak bir şey değil orada, çalışma iznini/ssn'i vatandaşı bile takmaz. okul rakamlarını da kafanda büyütme, ödenir.

böyle bir şey düşünürsen, bana yazabilirsin. bildiklerimi anlatıp yardımcı olmaya çalışırım.

Nihilist olmak başka depresyonda olmak başka.
At olmak başka at kafalı olmak başka.

Bahane herkeste bulunur.
Kendi hayatın için başkalarını suçlama.Suçluysalar bile suçlama çünkü bu sadece bugün olduğun kişiye zaman kaybı yaratır.

Umutsuzlanma. Evde oturma. Uykuyla günlerini geçirme.

Kafası çalışan bir iki arkadaşın varsa onlarla buluş. Çözersin.

turkiyede ne okudunuz ?

amerikada community college araştır

31 yaşındayım, hiçbir şey yapmadım. Ben kendimde yeniden başlama gücü buluyorsam sen de bulursun. Şimdi "Keşke 25 yaşıma geri dönsem..." hoş mu? :) zaman geçiyor, zaman izafi. Siktiret yani.

istanbul hukuk mezunuyum.. hukukçuluğu hiç sevemedim, zaten bölüm iğrenç sıkıcı mesleği de görüyoruz etraftan.. diplomam çekmecede duruyor

taşaklı bölümmüş, cv referans biraz şişirirsen bir tık aşağı okulda da değil iyi okullarda da master bulabilirsin.
hukuk zaten zor bir bölüm gpa nın düşük olmasına tolerans gösteren okullar var, zaten öğrenciyken ne yaptığına daha çok bakanlar da var.

ilgilendiğin bölüm ne? ne okumak isterdin, bulalım sana bir master program.

Çaykovski, ilgin için çok sağ teşekkürler..
2.21’le bitirdim, rezalet..
İlgilendiğim alan psikoloji sosyoloji felsefe gibi şeyler.. nasıl master buluruz ki? öyle çat diye bulunur mu?

Edit: Aslında tıp ve mühendislik de ilgi çekici, hukuk dışında hepsini yapabilirmişim gibi geliyor, hukuktan acaip nefret ettim..

rica ederim. işim gücüm yok, yapabilecek birilerine motivasyon sağlayabilirsem ne mutlu bana.

psikoloji sosyoloji felsefe...

şimdi şöyle söyleyeyim. ben vaktinde psikolojide çap yapmak istedim. sonra bir kaç ders aldım, işin hiç de beni ilgilendirmeyen bir kısmı olduğunu gördüm. akademik psikoloji bana hiç verimli gelmedi hatta biraz kahvehane muhabbeti gibi geldi.
master psikoloji bir işe ne yazık ki yaramaz. doktora da yapmak gerek. ancak öyle hem akademide hem klinikte bir şeyler yapabilirsin lisansı başka olan bir kimse olarak. bunu vakit konusuyla eliyorum şimdilik.

felsefe. bir arakdaşım avrupada felsefe okudu berlinde doktroasını yapıyor. ben de felsefeyle ilgiliydim fakat yaptıkları tam olarak x kişinin felsefesi, kuramı üzerinden bokla oynamak. akademik felsefe tam bir yalan, en azından bence amerikada bu okunmaz.

bu durumda bana mantıklı gelen tek şey sosyoloji. kişinin kendini geliştirmesiyle akademide ilerlemeye çok müsait bir alan.
bu alandan baksak uygun olur mu?

bir de amerikada çok farklı özelleştirilmiş alanlara master var. hani uluslararası ilişkiler değil de mülteci ilişkileri gibi. atıyorum kafadan tabi ama tam nokta atışı bir konuyu ve alanı hedef alan veya daha genel bir dalın daha alt başlığı üzerine programlar var.

senin yapmak istediğin iş ne tarz bir iş olur. akademi seçeneklerinin dahilinde mi? düşündüğün ''şöyle yapsam hoş olurdu'' dediğin, yakın bulduğun bir çalışma alanı var mı?

akademi seçeneklerim dahilinde tabii..
soruya net cevap veremem de hoş olurdu diyebileceğim bir sürü iş var..

mesela ağaçların içinde, denizin üstünde belki de altında, havada, daha doğrusu doğanın içinde doğayla ilgili bir iş yapmak çok hoş olurdu. tek bildiğim bu. bir de alet kullanarak(cerrahın neşteri, aşçının bıçağı vs) ,hesap yaparak, çok insanla muhatap olmayarak bu tip işler isterdim...

Ne yaparsan yap bi yerden başla bence. Durdukça daha kötü olacaksın.

stajını da yapmamışsın galiba, mesleğin içine girmeden ne olduğunu anlayamazsın hukuk öyle bir şey. okulda gördüğün dersler seni kusturmuş olabilir ama uygulamada belki kendine göre bir şeyler bulursun. sevdiğin bir alana yoğunlaşırsın, birkaç yıl içinde o alanda aranan avukatlardan biri olursun. sana benzer bir süreçten geçip iühf'yi 3 yıl uzatarak bitiren birinden tavsiye, stajını tamamla ruhsatını al, meslek sana göre mi değil mi anca o zaman anlarsın.

nihilist at

E hocam o zaman naturel tarım diye bir şey var onu yapsanza direkt? Ahım şahım bir para da gerekmiyor onun için. eksisozluk.com ekşi Sözlük’te matematik köyü nickli arkadaş bu işi yapıyor ve nasıl yaptığını anlatıyor. Entryleri nde bir incelersen ve biri aracılığıyla iletişime girersen belki sen de benzer şey yapabilirsin.

25 yaşımda istediğim bölümü okumaya başladım.
senin gibiydim ancak lise versiyonuydu. zorla istemediğim bi liseyi okuttular üstüne de 3-4 sene okuduğum bölümün mesleğini yaptım. sonra 2 sene yatıp bi yandan sınava tekrar hazırlandım.
benim istediğim bölümün üni sınavı puanıyla çok alakası yoktu yetenek sınavı istediği için o yüzden teorik ders yerine resim çizmeye ağırlık vermem gerekti.

valla istediğin bölümü okuman için hiç de öyle geç değil bu depresifliği üstünden atıp artık her şey için çok geç olduğunu düşündüğün kafa yapısından çıkarsan hoş şeyler olacak.

Tek bişi dicem : aynı durumda olup 33 yaşındayım ve 25 olsam hiç durmam 2. Okul okurdum
Hemen yap bunu !
Ben maddi olarak 2. Okula bütçe ayıramazdım imkan varken hemen başla

Hazırlan, çalış, özel ders al ve İlgilendiğin alanlardan birini -psikoloji sosyoloji felsefe gibi- boğaziçi üniversitesinde kazanmaya uğraş. Benim de içimde kaldı. Benim yerime de okursun:)

her şeyden üniversiteye kadar aynıyız bölüm farklı :)

ales puani kasip YLSY'ye basvurabilirsin.

Avukat olma, biraz İspanyolca öğren gir Zara'ya mağaza müdür ol yükselirsin sonra. Tabii bunu örnek olarak verdim birçok şey yapılabilir bölümünle alakasız.

Ben de iki tane adı güzel okul bıraktım, senden biraz daha gencim, Fransa'ya gitmeye çalışıyorum, psikolojiyi okuyacağım gidersem. Asıl istediğim bu mu? Yoo ama maksat hem yurt dışına gitmek hem de az çok ilgim olan bir şeyi okumak. Bu sene gidemezsem seneye kesin giderim, o bir senede de girer bir yere çalışırım herhâlde bilmiyorum. Senin gibi çok insan var yani onun için anlattım.

Ne istediğinizi bilmiyorsunuz, temel sıkıntınız bu.

Ailenize hukuk okumak istemediğinizi söylediğinizde alternatif ne okumak istediğinizi söylüyor muydunuz? Öyleyse o istediğinize yönelebilirsiniz. Değilse ailenizi suçlamayın.

Psikoloji, sosyoloji, felsefe demişsin. Bu bile karambole bir cevap.

Kısacası ne istediğini net bulmaya çalış. Hala bulamazsan en iyisi bir yerden başlamaktır. I was made for you doğru demiş, ben senin yerinde olsam meslek hayatına girerdim zira okuyacağın ikinci bölüme de böyle tepki vermeyeceğinin garantisi yok.

Bence çalış.Boş ver okulu ..

yurtdışı konusunda parayı dert ediyorsan avrupa düşün, hem ilgilendiğin alanlarda iyi okullar var hem de okullar ücretsiz gibi bir şey. üstelik bir sürü burs var, dad yi araştır. kaldı ki misal berlinde hem okuyup hem çalışabilirsin türk şehri gibi. ingilizce programlar da vardır, ama otur bir sene almanca çalış hakkaten hevesliysen.

hukuka olan uzaklığın memlekette hukuka ilişkin mesleklerin ayağa düşmüşlüğünden dolayı ise bi daha düşün yine. fakültedeki ezber sınavlardan tiksinmiş olman hukuku sevmediğin anlamına gelmez. hukuk çok kapsamlı bi alan, felsefesi de var sosyolojisi de. felsefe sosyoloji seven bir insan hukuku da sever. fakültedeki hukuk felsefesi ve sosyolojisi dersini de düşünme bunları okurken :)

almanya konusunda niyetlenirsen mesaj at, programlar hakkında yardımcı olurum. ulaşması çok zor şeyler değil bunlar, ama içine girdikten sonra ne yaparsan yap yine çok çalışman gerekecek.

ayrıca türkiyede istediğin bölümü okuyacaksan da ailene yük olmak zorunda değilsin. hem çalış hem oku. yaşın bitirdiğinde problem olmaz çünkü hukuk diploman da ister istemez işine yarayacak, cvni dolduracak hangi mesleği yaparsan yap.

“hukuka olan uzaklığın memlekette hukuka ilişkin mesleklerin ayağa düşmüşlüğünden dolayı ise bi daha düşün yine”

abi hukukçu olmak şerefsiz olmak demek bu devirde, kimse sevmiyo herkes şerefsiz ahlaksız gözüyle bakıyor, insanların bakışı beni çok soğuttu sözlüğe avukat başlığı altına bakınca bile tanımadan etmeden ne küfürler hakaretler saydırmışlar.. ayıptır abi böyle iş mi olur zaten depresyonla anksiyeteyle boğuşuyorum bir de böyle şeyler bana çok ağır geliyor.. geçen bir ortamdaydım hukukçu olduğumu duyan dört kişi de saldırmaya başladı yok şöyle olurlar yok böyle paragözler yok hukuk olmayan memlekette saçma iş yapıyolar yok antipatikler ahlaksızlar vs vs ne biçim salladılar. ama sen üstüne alınma vs.. alınıyorum abi dedim ben de.. alınıyorum yani, neyin nefreti bu anlamıyorum..

etraftaki insanlarin cahil cahil sacmalamalarini umursamamayi ogrenecek yasa gelmissiniz aslinda.

oyle kariyer yapacam, en mudur olacam, head of ceo olacam gibi bir derdiniz yoksa, girin devlete bir memuriyete. Sabah git, oglen adliyeye gidiyom ddiye cik, macka parkina git. hafasonu bos, gez dolas. 4'te isten cik, kurslara git neyi ogrenmek istiyorsan.

psikoloji-sosyoloji ile ilgilenmene engel değil hukuk geçmişin.Hatta farklı bir disiplinden gelmen avantaj bile oluyor çoğu zaman.Bardağın dolu kısmına bak.Farklı bir bakış açısı getirmiş olursun yapacağın işlere

istediğin bölümün yüksek lisanslarına seri başvuru yap. güzel bir niyet mektubu hazırla, ottan boktan üniversiteler dahil her yere başvur.

25 yaş hiçbir şey için geç değil.

Çalışma hayatıma 27 yaşında başladım. Tavsiye şu an için veremem, durumlar farklı fakat kendini kötü hissetme sadece. Yavaş yavaş da gerçekleşmedi yani birden işe girdim ve arkası geldi.

Ne istedigini bilmiyorsun. Ben de hukuk mezunuyum ve ben de hala ne istedigimi bilmiyorum. Okuli nefret ederek okudum. Ilk gunden burada olmamaliyim dedim ama tekrar sinava hazirlanmaya cesaret edemeyip koyverdim. Nefret ede ede okudum. Kafam hep bulanikti. Sonra staj yaptim yine nefret ettim. Staj bitince sansim yaver gitti ve iyi bir patronum oldu. Isi kitabina gore yapan, meslegi cok seven, heyecanli ve ahlakli biri. Calistikca ve insanlarin sorunlarini cozmeye basladikca isimi sevdigimi fark ettim. Bazen dellenip kafama sicayim dedigim oluyor tabi ama genel olarak mutluyum.

Baskalarinin meslek hakkinda atip tutmasina aldirma. Yozlasma bir tek hukukcularda degil tum toplumda var. Isini duzgun yapan insan sayisi cok az. Ben artik onlara yav he he diyorum. Sen de oyle yap. Baskalarinin dusunceleri senin hayatin icin belirleyici kriter olmamali. Muhtemelen aksini dusundugun icin bu bolumu sectin ama unutma millet olarak baskasini yermeye bayiliyoruz. Fiilen calisiyor olsan sen de muhtemelen adliyedeki memurlarin allah belasini versin falan diye gezerdin. Her yerde her zaman istisnalar vardir bunu unutmamak lazim.

Benim tavsiyem ise girip bir sans daha vermen yonunde olacak. Kendi deneyimimden yola cikarak soyluyorum bunu.

Eger boyle de olmazsa baska seyler denemekte fayda var. Ben fakultenin 5. Yilinda girip bir yerde baristalik yaptim. Yok bu degilmis dedim mesela. Isin icine girmeden ogrenemiyorsun gercegi.

aşçılık kursu vb. ilgi alanına yönel, gencecik adamsın.

benim avukat istanbul hukuk mezunu 12 yıl çalıştı sonra ben marangoz olucam dedi mesleği bıraktı. insan marangoz olucam derken böyle tahta at, aslan, gemi falan yapar değil mi? yok bu eleman ben mutfak dolabı yapıcam dedi. şu an kendisi mutfak dolapları yapıyor lşte masa falan. öyle mutlu ki oturup konuşmaya başla sana 5 saat mutfak dolaplarını anlatsın. sonra soluklanıp masalara geçiyor.

yani try try try and try again you will find your luck.

eyv. ben de izleyince çok gülmüştüm. bi metal solid snake bıdı bıdı esprisini anlamadım hala tam. oyunda kutuya saklanıyormuş galiba. oynamadım onu bilemedim.

başlarda bu ne diyosun ama sonlara doğru ben de gülmeye başladım :D

evet başlarda ben de anlamadım metal solid esprisini ama gerisi güzeldi bence. levent piksel :D :D

benim gibi 30+ iseniz ve pc oyunlarıyla aranız falan yok ise gülemeyeceğiniz espriler içerir ona göre izleyin.

Candanag'a katılıyorum. Galiba yaşlanmışım.

Orjinali icin: youtu.be

ya bence yaşla alakası yok belli bir formatı yapmak istemişler ama espriler olmamış,
beceremedic'te tebessüm ettim,
ör:
bilgisayarı yanına nasıl çağırırsın?
com-puter
gibi esprilerle olmaz yani
adamlar gel pc pc demiş yani pöff

baya kötü ya, gamer olmak oyunlar üzerinden bir mizah kültürü yaratma zorunluluğu mu hissettiriyor

bu tarz karşıdakini güldürmeye dayalı vidyoların sıkı takipçisiyim, yerlerde yuvarlatmıyor ama gülümsetiyor. güzel bence.
commandos'u anlamadım :(

@docrivers hayır hissettirmiyor ne alakası var? kanalın içeriği bu yönde.

ekşi'ye de entry girmiştim ama, solid snake ile bağlıyor daha en başından.

+30 değilim. 5 eksik.

komiklik paylaşacaksak şahsen, genel olarak 30 üstü veya altı farketmeksizin güldürebileceğini-tebessüm ettirebileceğini düşündüğüm amatör videolara Kurcala ve Kamusal Mizah ekibi imza atıyor, tavsiye ederim.

en sevdiğim tür kara mizah. bunun dışında absürt komediyi severim, kelime esprisi de severim.

vidyoda esprileri anladığım halde esprilere değil de kahkahalara biraz güldüm.

biri ortadaki biri sondaki iki karadenizli esprisi dışında espriler beni de pek eğlendirmedi.

bu vesileyle internette daha önce denk gelmeyenlerle şu hikayeyi paylaşmayı bir borç bilirim: www.youtube.com

edit: orjinaline de baktım da genelde 'delivery'(aktarım) çok zayıf. aynı şakaları başkası yapsa sanki çok daha komik olacak. böyle zorlama olmuş. anlatan şakaya kendi gülüyor.

Hareketi 12 kez yapacaksınız, 30-45 saniyelik bir molanın ardından hareketi 10 kez daha yapacaksınız yine 30 saniye ara verip hareketi 8 kez yapacaksınız.

Yukarıda açıklandığı gibi 3 set yapacaksanız yani 3 kere baştan.

özür dilerim üç kez 12, 10 ve 8 tekrar mı yapacağım. setlerin arasında ne kadar mola vermek iyi olur?

12push-up+12push-up+12push-up 2dkdinlen
10push-up+10push-up+10push-up 2dkdinlen
8push-up+8push-up+8push-up 2dkdinlen

3 kez 12-10-8 yapacaksiniz, evet. bir kere yapinca 1 set oluyor. 12-10 ve 8'in aralarinda dinlenmeyi cok uzatmayin. 30sn yeter. Ikinci 12-10-8'e baslarken dinlenmeyi biraz artirabilirsiniz.

ben yanlis biliyorum galiba, odiyus'un dedigine gore 12-12-12 / 10-10-10 / 8-8-8

ben 12-10-8 / 12-10-8 / 12-10-8 saniyordum.

Toplam 3 set hareket yapacaksınız. İlk seti 12, ikinci seti 10, son set 8. Hacim kazanmak ve büyümeye yönelik tekrar yöntemidir. Ağırlık arttırarak yapacaksınız tekrarları dinlenme süresini ilk setten sonra 1 dakika, ikinci setten sonra 1.30 dakika tutabilirsiniz ama dediğim gibi ağırlık arttırarak yapacaksanız. Yoksa yukarıda söylenenler gibi 30-45 saniye arası idealdir.

hocam sana fayda sağlayacak bi kaç temel şeyi de ben söyliyeyim.

set usülü önemlidir, en önemlisi 2 set arasını tutmak, sen 1 set yap, git dolan 15 dakka bi set daha yap, işe yarama oranı yüzde 60-70 düşer.

sor hocaya, hocam 2 set arası ne kadar olmalı diye, sana söyler. ona dikkat et. genelde maks 1 dakka falan diyolar ama ben arkadaşı çalışırken izlediğimde 30 saniyeyi geçmiyordu.

ikincisi hareketleri yavaş ve net yapabilmek. acele etme, ağırlığa abanma, düzgün yapabileceğin hızda yap, ağırlığı da ona göre seç

en önemlisi de düzgün nefes alıp vermek.

Sampanya dedigimiz kopuklu sarap, neden olmuyor ki?

Onun disinda meyveli bi likor shotlamak icin olur.

ya şampanya neden olmaz çünkü proje büyüklüğü adamların cirosunun %10'u kadar. adamlar için öyle aman aman bir şey değil. şampanya getirsem sanki fabrika açıyoruz der eleman.

meyve likörü değilde böyle biraz daha sert oturaklı birşey olur. adamın vayyy diyeceği türden.

baileys i severim. İsteyen sade icer isteyen kahvesine katar. Toplanti pazartesi diyince gunduz gibi dusundum.

Bu hatayı verdikten sonra yukleme yapmiyor mu ?
Gecen ben de hata aldim package yuklerken, ama sonra yuklemisti. Ben de hata verip duzeltiyor ne guzel demistim.

yüklemiyor yüklediği şeyi de geri siliyor

gist.github.com yardımcı olabilir