Matematiksel işlem işte. İlk adam 10. İkincisi 5 falan

doğru cevabı 25 mi?

pardon 15. bir kaşık varmış soruda.

3 tane eli silahlı adam 30 ettiğine göre, bir eli silahlı adam 10 eder.

Bir eli silahlı adam ve iki şişman adam 20 ettiğine göre, şişman adam 5 eder.

Bir şişman adam iki kaşık seti 9 ettiğine göre, bir kaşık seti 2 eder. Bir tane kaşık da 1 eer.

Bir şişman adam, bir kaşık ve bir eli silahlı adam da 5+1+10=16 eder.

Aradaki çarpıyı görmemişim, daha doğrusu onu da + almışım. 5+1x10=15 eder.

Sanırım cevap 16.
Aslında basit bir denklem sorusu bu.

Edit: haha çapıymış o ayçov :)

5 + 1 x 10 o yalniz. Ben 15 diyorum

(bkz: islem onceligi)

He ne anladigimi da soyleyeyim de cevabim silinmesin. Cocuklara matematik ogretmeyi kolaylastirmaya calisan bir seyler oldugunu anliyorum

Cevap 60. Sondaki çarpma işareti.

Düzeltme: Ha ha, sahiden cevap 15. Sondaki çarpma işaretini sonradan fark edince devreler yanmış.

zayıf adam 10

şişman adam 5

diğer sembol 1

5+1x10

5+10

15


o değil de ne mühendisler harcandı soruda ;_;

bence cevap 7 olabilir. yedi güzel sayı. dokuz olsa da olur.

Eli silahlı adam Zagor, şişman adam da Çiko bu arada.


cevap : facebook'da çok kullanılan matematik işlemi sorusu.

cevap veriyorumm. 15.

son basamakta ki işlem önceliğine dikkat edilmeli. çarpma işlemi toplama göre önceliklidir.

60 diyip tik atmış bi de sdajgfksadkashjgkadhsj

çözemediğiniz çok açık.

cevap 15.

olm ben de mi var bişey? cevap 25 laa.

retarded taklidi mi yapıyonuz hepiniz?

edit: vurun daha ölmedim.

60

oneplus 3 için çok olumlu konuşuluyor. 400 dolar. bi de bunun yeni modeli çıktı oneplus 3t şeklinde, o da 440 dolar. fakat aralarında çok minik farklar var. o fark 40 dolar eder mi bilmem. ikisi de son derece yeni telefonlar.

linklediğim sözlükteki yorumlarını da okuyup bi gözden geçirebilirsin. benim de mevcut telefonumun değiştirme zamanı yaklaşıyor, tamamen çalışmaz hale gelince bunu almayı planlıyorum şimdilik.

sony xperia m5

Telefonu temel amaçları için kullanıyorsanız ve yurtdışında iseniz iphone veya çinli üreticilerin (xiaomi, oneplus) telefonları olabilir.Ben olsam iphone alırım geçerim.

Asus kullaniyorum. Zenfone 2 sanırım. İyi hoş, fiyat performans olarak baya iyi hatta. Lakin iste kamera konusunda ara ara ben de iphone alicam ulan diye haykırasım geliyor. Ama belki zenfone 3ünki iyidir.

Zenfone 3 max kullanıyorum. Şarjı min 2gun gidiyor. Kamerası da fena değil.

Lenovo Vibe p1 şarjı efsane.

Bulundugun ulkede satiliyorsa oneplus 3t kesinlikle.

ilk iki sonuçtan birini hatırlamaya çalışıyorsun muhtemelen:
www.google.com.tr

play.google.com

pardon site demişsiniz bu popüler uygulama da

www.isketch.net

Bir zamanların efsanevi oyunuydu benim için cizbakalim.com

quickdraw.withgoogle.com

Bunu da oynayabilirsiniz. Yapay zeka tahmin ediyor.

android reklam vermez. zira kendisi bir işletim sistemi.

yüklediğin uygulamalardan biri yapıyor. notification ile geliyorsa bu reklamlar, üzerine gelen notification'ın üzerine basılı tutarak hangi uygulamadan kaynaklandığını anlayabilirsin. örneğin, ben klavye olarak touchpal'ı kullanıyorum, nefis bi şey ama arada uyuz uyuz reklamlar çıkartıyor. bi de clean master tarzında programlar kullanıyorsan, o da bol bol reklam getiriyor.

hangi uygulamadan olduğunu tespit ettikten sonra yapılacak işlem ise şu; ya parasını verip full versiyonu alman gerekecek -zira o versiyonda reklam olmayacak-, ya da adamın emeğinin karşılığında parasını kazanması için reklamlarına maruz kalacaksın öyle parasını kazanacak.

Notification olarak gelmiyor sorun orada. Onun için hangi app'tan kaynaklanıyor bulamiyorum

Emoji eklentisi kullanıyorsan onlar arada reklam içerikli bildirim yolluyor. Android sebebiyle olmaz.

Hangi appten kaynaklandığını bulmanın tek yolu sırayla force stop yaptırıp reklam geliyor mu diye bakmak gibi geldi bana.

bana da en meşhur kahve falı uygulaması yapıyordu dediğini. silmek zorunda kaldım. falcı bacıydı sanırım. derya abla da olabilir.

Ben böyle programlar yazmıyorum sadece yaklaşımım nasıl olurdu onu yazayım...

Her tip için dinamik olarak tablo oluşturup "tipler" database'ine atardım. Arayüzde verileri gösterirken devamlı veri formatlaman gerekecek, kayıt yaparken devamlı veri formatlamak ve hatalı veri girişini engellemen gerekecek.

@acemi, 2000 yılında takılı kalmışsın istersen biraz araştır o dediğin teknoloji tarihe karıştı. Ben böyle bir şey var mı diye sormuyorum bunu yapanlar nasıl yapıyor diye soruyorum zilyon tane proje var böyle esnek yapıyla çalışan.

stok tutmak açısından doğru bir kurgu değil elbette bu. yapılamaz demiyorum, sadece doğru değil diyorum. SAP dahil bir sürü ERP ile entegre uygulama yazdım, hepsinde belli bir şablon oluyordu, olmalıdır.

yapılamaz demiyorum kısmına gelince, nosql ile rahatlıkla yaparsın. şema yok zira, key-value mantığında çalışır. value'nun içeriği senin keyfince olur. bi tablo yaparsın, o tablonun bi row'u başka tipte field'lara sahipken bi altındaki row'un ortak alanlar dışındakileri bambaşka sayıda ve tipte olabilir. şema olmadığından kısıtlaman da olmaz.

nosql ile kritik dataları tutmak konusunda bir takım endişeler okuyorum, production seviyesinde bir ürün çıkartmadan evvel nosql ile geliştirilecek db'nin backup'ını nasıl almalısın kısmını iyice araştır. ben nosql'de asla kritik data tutmuyorum, o yüzden pek sallamıyorum data-loss olsa bile.

amma piroblem yapmissiniz
al sana cozum :

uruntipi ve tipDetay diye 2 tablo olusturacaksin.

uruntipi (Id, tipIsmi)
tipDetay (DetayId, tipId(foreign key), DetayIsmi, DetayTipi (int), DetayDegeri(string 120))

* böylece bir uruntipine atadığında sınırsız detay girebilirsin girebilirsin.
* detay degerini kaydederken string e çevirip kaydedersin.
* detayTipine gore stringden cevirip kullanırsın.
Detaytip 0 = int
DetayTip 1 = date
DetayTip 2 = binary, gibi

oldu bitti gitti

** string yerine base64 e falan cevrilir aslinda ama karistirmak istemedim.

@supermatik, sanırım bir tablo daha lazım yanlış anlamadıysam, tip isimlerinin tutulduğu 1. tablo, ürün tiplerinin fieldlarının tutulduğu 2. tablo, ve bu field'lara bağlı ürün detaylarının tutulduğu 3. bir tablo olmalı.

@acemi, hem SAP hem de AS400 geliştiricisi olarak hala seninle ilgili düşüncem aynı yine de teşekkür ederim cevap verdiğin için.

her işlerini beraber yapıyorlardı, kopya skandalında cemaatin arkasını akp kurtarmıştı, burada aktroll arkadaşlar bilmez, "ben tatmin oldum" diyen bizzat erdoğan'dı.

pastayı paylaşamadılar, feto çok güçlendim sandı, erdoğan tayfası ile hesaplaşıp tasfiye etmek istedi, erdoğan da örgütünden gelen gücünü kullandı ve fetoyu tasfiye etti.

zamanında akp'nin kuruluşundan ihale çarklarının kurulmasına kadar fetocuların çok emeği geçti. ama sonra paylaşamadılar sanıyorum pastayı, birbirlerini yemeye başladılar.

yoksa zamanında aralarından su sızmazdı; bizzat feto'ya erdoğan'ın "emirleri var mı sorun" demişliği var 2013 yılında.

Elele verip Tayyip'le beraber yıllarca yapmadıkları hukuksuzluk kalmadı. Ordusundan Milli Eğitimi'ne hak edenler değil bunların adamları yerleşti. Gezi'de bunları polisleriydi bize saldıran. Sonra bir şekilde çıkarlar çatıştı, ayrıldılar. Bugün güçlü kalan Feto tarafı olsaydı muhtemelen aynı soruyu Tayyip için soruyor olabilirdin.

Rus arkadaslarımla konuşuyordum. Feto'yu dinlemişler son olaylardan sonra. Bir tanesi "pek masum bir adam, bunun üzerine mi yıkmaya çalışıyorlar?" dedi. Diğeri "biraz deli sanırım, akli dengesi yerinde mi?" dedi asdfdsa. "İçi seni, dışı beni yakar"ı İngilizce'ye çeviremedim :)

Dinle insanları manipüle ediyorlar. Bunlara bağlı yurtlarda, okullarda zorla videoları seyrettiriliyor sonra dua ediliyor. Acayip din sömürüsü yapan bir abi konuşmaya geliyor. İşte kızı ölmüş trafik kazasında, cenazesine Peygamber gelmiş. Şimdi anlatırken de ortamı gül kokusu sarmış bilmem ne. Sizin de cenazenize gelsin istemez misiniz? Bize katılın temalı şeyler. Hiç sevmem böyle insanları.

bir sürü sebebi var aslında. tayyip kadar, hatta belki ondan daha çok.

bi kere her şeyden önce tayyip her ne olursa olsun göz önünde, daha doğrusu gözümüzün önünde. öyle ya da böyle seçimle alaşağı edebiliriz. ki bir gün edeceğiz de, hiçbir iktidar sonsuza dek sürmez. sandıkla geldi sandıkla gidebilir/gidecek. ama bu böyle değil. yetiştirdiği militanları akp ile ittifak halinde olduğu dönemde devletin her kademesine yerleştirme imkanı buldu. zaten ufak ufak yapıyordu ama bu denli önleri hiçbi zaman açılmamıştı. ve bu adamlar kamufle. ışid'in uyuyan hücreleri gibi, dışarıdan baktığında cemaatten olduğunu bilmiyorsun, bilemezsin de zira alnında yazmıyor. işte yeni gördük, tayyip'in cumbaba olduktan sonra kendi seçtiği yaveri bile darbeci çıktı diye haberler var. diğer bi örnek, normal şartlarda geçen yıl emekli olması gereken hava kuvvetleri komutanı akp'nin isteğiyle görevine devam etmiş, yani akp kalsın diye direttiği adam tarafından darbeye uğruyordu (bu darbe bir tiyatrodur ya da hayır değildir tartışmasından bağımsız konuşuyorum).

özetle; tayyip'in izlerini devletten silmek bir seçime bakar, ama cemaatin izlerini silmek için devleti komple formatlamak ve sıfır kurulum yapmak gerekecek. bu da bir devlet için hiç kolay bir şey değil.

halk tarafından neden sevilmiyor sorusuna cevaben de, "dokunan yanar" diyorum. neredeyse toplumun her kesimine sahte deliller üreterek operasyonlar düzenledi ve özel yetkili mahkemelerde süründürdüler o "süper yetkili savcı"ları ile. bu savcılara bu özel yetkileri veren akp idi tabii. bu davalardan bazıları:

- kemalist kesime ergenekon, balyoz, askeri casusluk gibi davalarla,
- kemalist olmadığı halde sırf muhalif olduğundan sevmedikleri bazı kesimler yine ergenekon davasıyla,
- orduyu seven, devletçi, belki biraz milliyetçi kişileri de rahatsız ettiği oldu, ülkenin genelkurmay başkanı ergenekon kapsamında terör örgütü lideri olarak suçlandığında ve hapse girdiğinde,
- kürtlere kck davasıyla,
- fenerbahçe ve beşiktaş'a şike davasıyla.

hatrıma şu an gelmeyen başka bir sürü böyle paket dava vardır.

yukarıda saydığım davaların hiçbiri temiz değil. yalnız bunu söylerken, bu davalarda suçlanan ve cezalandırılanların hepsi pür-i pak insanlardır, hiç suç işlememişlerdir falan demiyorum. hukuk işletilmedi diyorum. sahte delil üretilmiştir diyorum. misal, balyoz davasında darbeci askerlerin bir word dosyası ile darbe planı yaptıkları açıklandı, delil olarak bu kabul edildi. fakat o word dosyasına bakıldığında, yazılar şu an ismini hatırlamadığım bir font ile yazılmış (diyelim ki Arial fontu olsun), fakat o font darbe planının hazırlandığı iddia edilen tarihte (2003-2004 diye hatırlıyorum) henüz üretilmemiş. microsoft office'in 2006-2007 falan o tarihlerde yayınladığı office'de varmış. dolayısıyla o dosyanın 2003'te darbeciler tarafından hazırlanmış olması imkansız. ama bu özel yetkili mahkemeler bilirkişi raporlarına rağmen bu delili kabul etti.

toplum tarafından "evet lan böyle işler dönüyordu hakkaten, iyi oldu" denen bir case bulundu; misal derin devlet, alakalı/alakasız suçlu/suçsuz herkes bu şekilde paketlenip torbalara dolduruldu ve suçlandı, insani olmayan şartlarda savunma haklarını düzgün kullanamayarak yargılandılar. davalar bittiğinde cezalandırılanların çoğu gerçekten suçsuz gibi görünen insanlardı. fakat toplumun ekseriyeti nezdinde bu suçların işlendiği hissiyatı olduğu için, adamlar suçsuz olsa da kendilerine inanan bulamadılar. sadece canı yananlar isyan ettiler, ettikleriyle kaldılar.

bu davalar görülürken, cemaatin yayın organları da bu insanları sürekli yalan haberlerle itibarsızlaştırdı. daha mahkeme kararını mahkeme salonunda zanlılara okumadan, samanyolu tv son dakika haberi geçiyordu, tutuklanmasına karar verildi falan diye. yarım saat sonra da mahkeme açıkladı. ama bu kişiler tutuklandıklarını hakimden öğrenmediler komik bir şekilde. yani dolayısıyla top-yekün bir saldırıya uğradı cemaatin hedefindekiler; hükümetiyle medyasıyla mahkemeleriyle.

uf ne uzun yazmışım ya. özetle, bu yukarıda saydığım davaların hepsinde akp ile cemaat ortak çalıştı. hatta tayyip ergenekon davası için "ben bu davanın savcısıyım" diye açıklama yaptı. bülent arınç çıkıp "ülke bağırsaklarını temizliyor" gibi şeyler söyledi, bu insanları bağırsaktaki pislik olarak niteleyerek. 17-25 aralık tarihlerine kadar akp tayfası dışında cemaati herkes düşman bellemişti zaten. ne zaman ki akp'ye de dokundu bu davalar, "vay sen benim tayyip'ime nasıl dokunursun" deyip o tayfa da düşman oldu. ittifaklarının bozulduğu tarih de bu oldu, 17 aralık 2013. o tarihten sonra zaten bu özel yetkili savcılar ya da adalet bakanlığı bünyesindeki cemaatçi olduğu tahmin edilenlerin çoğu görevden alındı, bazıları yurtdışına kaçtı falan, dolayısıyla cemaat başka bir operasyon düzenleyemedi. zaten o tarihten sonra da başka böyle büyük bir operasyon olmadı.

böyleyken böyle.

merhaba, windows 10'un bug'ı olduğunu düşündüğünüzden ötürü soruyorum:

gerçekten, şu an dünyada laptop'ına windows 10 kurmuş olan hiç kimsenin hdmi bağlayamadığını düşünebiliyor musunuz?

üreticinizin sizin laptop modeliniz için windows 10 uyumlu driver yayınlaması gerekiyor. en güncel driverlar ile olmuyorsa, üretici forumlarında durumu dile getirmeyi düşünebilirsiniz.

Hayir bu bug tum win10 kullanicilari icin degil de belki benim kullandigim markanin veya modelin kullanicilari icin gerekli olabilir diye dusunuyorum.

ekran kartı eskiyse onun sürücüleriyle ilgili bir durum olabilir. hp'nin değil de doğrudan kart üreticisinin (ati, nvidia veya intel hangisiyse veya hangi ikisiyse) sitesinden en son sürücüyü indirmeyi deneyebilrisin

baska kablo ile bir deneyin hocam

Önyargıları savuşturmak ilk nedenim. İkinci olarak insanın bir olduğu kişi var bir de olması gereken kişi. Anonim olarak olduğum kişi oluyorum sanırım.

Siyasi nedenler. Onun dışında bir sıkıntım olmazdı sanırım.

Yakın çevre ve toplumdan gizlenmek

tamamen bu sebepten. gerçek hayatımı hiç karıştırmadığım sanal ortamlarda gerçekte yansıtamadığım şeyleri özgürce dışavurmaktan büyük zevk alıyordum. yeri geliyor olmak isteyip olamadığım kişi gibi davranıyordum, yeri geliyor etrafımdakilere diyemediklerimi, içimdekileri döküyordum. kimsenin bilmemesi, tanımaması, yargılamaması büyük konfordu. "her şeyden uzaklaşmak istiyorum ühühüh" modu işte, ne eksik ne fazla.

ama çok zor artık anonim kalmak, eskiden bi nebze daha kolaydı, şimdi herhangi bir yerden açtığın bir hesap illa feysle bişeyle bağlanıyor. ayak izi bırakmadan dolaşmak zor internette, biraz arasan bulamayacağın kimse yok. bu gibi sebeplerden anonim olma merakımı bırakmak zorunda kaldım, haliyle çok rahat hissetmiyorum kendimi sağda solda yazarken.

Mahalle baskısı hissetmeden rahatça yazabilmek. Keskin görüşlerim, hoşa gitmeyen sert ve dürüst cevaplarım var. Gercek hayatta çoğu zaman dilimi tutup kendimi bastırıyorum ama anonim kimliğim tamamen özgür. Yasal sıkıntı-sınırlandırmalar var ama o kadarı dokunmuyor.

Rahatça ibnelik yapabilmek için, kadın düşmanı gibi takılmak eğlenceli geliyor, önemsemiyorum gerçi ben anonim kalmayı, önemli biri değilim. Kimliğim kimse için anlam ifade etmez

Anonimken herhangi bir sınıf ayrımcılığına maruz kalınmadığı için. Aslında burada kimin hangi meslekten olduğu, nasıl bir eğitime kültüre, hayata sahip olduğu gibi bilgileri duyurulardan (soru ve cevap olarak) edinebiliyoruz; o yüzden tam bir anonimlik var diyemeyiz bence, ama yine de bir derece anonimlik var ve bu sayede karşımızdakini belirli kriterlerle yargılamadan anlamaya çalışabiliyoruz. Anonimliğin buna imkan vermesini seviyorum. Eşitlik sağlıyor.

- aklıma gelen ilk sebep; yeni çağın bize dayattığı "her an ulaşılabilir olmak" hadisesine karşı bir duruş göstermek. telefondan da her an ulaşılabilir olmak zorunda değilim, internetten de.

mesela; çalışanlarına iş telefonu veren bir patronun, o telefondan aradığı her saniye çalışanlarının o aramayı cevaplamak zorunda olduğu bir sisteme ifrit oluyorum. fakat bu bile daha dürüstçe bir davranış/yaklaşım. en azından, gecenin yarısı bile olsa patronun seni aradığında sen arandığından haberdarsın. gözlerine perde inmiş şekilde internete saçtığımız tüm verilerin kimler tarafından hangi an erişildiğine dair en ufak bir fikrimiz olamayacakken, bu kadar cesur olunabilmesine hayret ediyorum.

- diğer bir sebebim, sırtımdan mark zuckerberg gibilerin zengin olmasını istememem. içerik üretmek hadisesi internet dünyasında bir site (ya da oluşum olabilir, bu örnekte şirket) en değerli işi iken, biz hiçbir ücret talep etmeden "alın tüm hayatıma dair bilgileri içerik olarak sizin kucağınıza bırakıyorum, beni istediğiniz gibi pazarlayabilirsiniz" diyoruz.

facebook'a da reklam vermiş bir kişi olarak söylüyorum, tanıtacağım ürün için reklamın gösterileceği hedef kitleyi seçerken, pazardan armut seçer gibi, örneğin "istanbul'un x bölgesinde yaşayan, üniversite mezunu, 23-29 yaş aralığındaki, mütemadiyen starbucks'a giden kişiler" gibi bir hedef belirleyebiliyor olduğumu gördüğümde, tedbirsiz davranmış olsaydım o 'armut'lardan biri olarak seçilebilir olacağımı gördüğümde bu durum epey sinirlerimi zıplatmıştı.

bireysel olarak benim sırtımdan kazanılacak belki de birkaç cent civarındaki paranın mark zuckerberg için hiçbir şey ifade etmediğinin elbette ki farkında olmakla birlikte, yangına su taşıyan karınca misali, kendimce "ben senin pazarlayabileceğin bir armut değilim" demiş oluyorum.

- başka bir sebebim ise, bu fütursuzca paylaştığımız kişisel verilerimizin nerelerde depolandığına dair hiçbir fikrimiz olamayışı, bundan 30 yıl sonra karşımıza nerede nasıl çıkabileceğini ve bizi hangi konuda zor duruma düşürebileceğini öngörmemizin imkansız oluşu. bugün arkadaşlarımızla çekildiğimiz ve bize o anın büyüsüyle çok tatlı gelen bir selfie, 15 yıl sonra çok komik ya da absürd karşılanıyor hale gelmiş olabilir. şimdi 20 yıl öncenin bazı fotoğraflarına bakıp "ulan ne salaklarmış, hele şu kıyafete bak" diye dalga geçtiğimiz fotoğraflarda bile insanlar en azından azami şekilde düzgün poz veriyorlardı. eh, gün geldiğinde bu fotoğraflar -abartarak örnek veriyorum- cumhurbaşkanı, yahut da önemli bir şirketin kritik bir pozisyonuna geldiğimizde (ya da gelme ihtimalimiz olduğunda) hakkımızda yapılacak background check'te karşımıza çıkabilir. o şirket, kendi PR'ını düşünerek "kusura bakma, seni bu pozisyona getirmek istiyorduk, ama rakiplerimizin eline, halkın önemli bir kısmının alenen dalga geçmesiyle sonuçlanacak bir koz vermek istemiyoruz" diyebilir ve bir bakıma haklı da olur.

aslında daha başka sebepler de sayabilirim. ama bence bunlardan herhangi bir tanesi bile anonimliğe azami ölçüde dikkat etmeyi gerektirmeye yeter sebeptir.

son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim; anonim olmaya çalışan insanlara, böyle bir endişe taşımayan insanların "aman be, sen de kendini fasulyeden nimet sayıyorsun", "ya sen de sanki bana FBI başkanı öfff" gibi şeyler söylemeleri, neresinden bakarsak bakalım tercihlere saygı göstermemektir. o hep eleştirdiğimiz, kendinden farklı herkese ateş püsküren, dışlayan/başkalaştıran anadolu çomarlarının yaptığı da tam olarak budur.

biri şirkette anonim mail atınca ortam bir anda katil kim oyununa döner. insanlar göz ucuyla birbirine bakar, bu cümleyi kim kurardı diye düşünür. bazen içeriği doğru bile olsa, üslubu yüzünden dikkate alınmaz. oysa çoğu zaman anonim değil de açık açık yazılsa, gerçekten değişim başlar. ama gel gör ki, herkes işten atılmaktan korkuyor. cesaretin kimliksiz hali gibi bir şey..

sadece dusunceler ve yorumlarimla var olmak cok cazip. gundelik hayatta bizi kisitlayan cok fazla sosyal paradigmalardan siyrilmak...

1- turkcell*
2- kontör*
3- 180+90=270 gün.

kaynak: www.turkcell.com.tr

merhaba.

her iki eklenti tipi için de betik yazmadım hiç. ama yapmak istediğin şey aslında javascript gerekmeden de çözülebilecek bir şey olduğu için alternatif çözüm olarak söylüyorum:

stylish ismindeki eklentiyi kullanıp, css ile bu iş rahatlıkla yapılabilir sanki. sadece bu iki site için birer alternatif tema oluşturursan, bu temada da ismini bildiğin bu iki div'in visible'ını collapsed yaparsan, bikaç satırda yapmak istediğin işi yapabilir olursun gibime geldi.

firefox da chrome eklentileri gibi eklentileri destekliyordu sanırsam (troll dedected için firefox'dada vardı aynı kod sonuçta), github.com/selam/ adresinde troll dedected'tin kodlarından istediğinizi yapabilirsiniz, hatta daha güzeli ekşi kayan başlık da işinizi görür çok daha basit kodları, github'dan kendinize clonlayın daha sonra kodları alıp temiz bir yerde değiştirin, falan.

Yayınlamayı düşünüyorsanız baya bir ikon vs. istiyor hepsi onu da belirteyim, youtube eklentisini de kabul etmeyebilirler, user aggrement'a bakmak lazım youtube'un

Hayır. Hata var.

internet özel isim, İnternet olarak yazımı doğrudur.

Hata yok, Internet ozel isimdir ve buyuk harfle yazilir.

Cok bilenler TDK sozlugune bakabilirler.

TDK'ya göre doğru, bana göre yanlış.

Baktım Tdk'ya.
"international network" sözcüklerinden gelen birleşik isim.
Büyük harfle yazılmasını gerektirecek bi durum yok bana göre.

tdk'nın güncel kelimeler hakkındaki yorumlarının çoğu bana göre yanlış. hatta öyle bir noktaya geldi ki, tdk ne diyorsa tam tersini doğru kabul etsek yeridir. o kadar başarısız bir kurum haline geldi son yıllarda. kimleri oralara yerleştiriyorlarsa artık... neyse.

soruyu cevaplamak gerekirse; internet türkçe bir kelime değil, hadi diyelim ki özel isim olarak aldık, öyleyse bile "İnternet" olarak değil, "Internet" olarak yazmak lazım gelir. dolayısıyla evet, -bence- iki adet yazım yanlışı var.

@cevap botu

dostum kelime turkceye gecmis artik ve turkcede buyuk i var, malum. tdk'ye bok atacagim diye zirvalamissin.

@baldur2 kelime türkçeye geçtiyse özel isim özelliğini kaybetmesi gerekmez mi?bence ınternet yazılmalı eger özel isimse.tıpkı fbı'da olduğu gibi.

Türkçeleşmiş olduğu için küçük harfle yazılması gerekir bence.

not: Nişanyanspor.

Bitin özel simler büyük harf ile başlar böylece bunların birer kelime olmadığını altında anlam olmadığını fark ederiz, internet kelimesi uzun süre önce dilimize girdiğinde gerek akademi, gerek topluluklar bu kelime için farklı önerilerde bulundular ancak hiç biri günlük dilimizde bir yer bulamadı ve internet olarak kaldı, kelimenin kökeni ingilizce olmasına rağmen türkçeye olduğu gibi geçti zira sesli sessiz harf kullanımına uygundu, eğer ingilizce bir metin içerisinde kullanılmıyor ise türkçe olarak İnternet yazılması gayet doğru aksi halde Internet yazıp "internet" okursak ı yazıp i okumaya başlamış oluruz ve harflerin okunuşları değişmeye başlamış olur.

Aklıma gelen internet kelimesine önerilerden biri "ağ örüntüsü" aslında güzel kelime ama neyse.

(bkz: Metal slug)?

metal slug?

lh3.googleusercontent.com

Yok yok metal slug değil gençler.
Bildiğin mecha'ya binip gidiyorduk. Mission başlarında bi gözü robotumsu bir adamın kafası ekranın altında belirip bize questi veriyordu.


Edit: "Metal Bluster"mış millet. Bulduk. Rahat rahat uyuyabilirim artık. Çok teşekkürler.

ekran kartının neden geforce olması gerekiyor dediğini anlamadım.

autocad photoshop ne kadar kullanacağın önemli, render mender işlerine gireceksen elbette yetmeyebilir.
ama zaten laptop alıcam diyorsun, ne kadar verimli "profesyonel" çalışabilirsin ki o tarz bir specle.

Ykaynak yapacahim ama 64 bit olmasinin sorunu nedir?

tasarım yaptığım başka bir program diğer ekran kartlarıyla sorun çıkardığı/çalışmadığı için özellikle geforce istiyorum. never underestimate the power of the laptop.

mediamarkt'taki eleman çizim bilgisayarları buradan başlıyor, onlar işinizi görmez dedi.ve evet, render mender da almayı planlıyorum.

eğer yorucu/boğucu işlemler yapılacaksa, 64 bit olması veriyolunun darlığı bakımından sıkıntı yaratabilir gerçekten de. desktop tarafında 256 bit'ten düşük ekran kartı alınması önerilmiyor artık. bu cihazı alırsanız yukarıda saydığınız işlemleri yapamazsınız, çalışmaz demiyorum, desktop ile yapacağınızdan çok daha uzun sürede yaparsınız demeye çalışıyorum esasen.

bu bit meselesini otoyol ve trafik gibi düşünebilirsiniz en basit örneğiyle. 64 bit veriyolu olan bir ekran kartını 32'şer metrelik 2 şeritli düşünelim (bir şeridi 32 metre olarak betimlemem çok takdire şayan oldu bence). bir de, aynı iş yükünü 256 bit ekran kartı ile gerçekleştirdiğinizi hayal edersek, 256/32=8 hesabından yola çıkarak, elbette ki 8 şeritli yoldan çok daha fazla araç geçecektir. hikaye bundan ibaret. sizin ekran kartınızda örnekteki gibi trafik oluşacağından ötürü, yine tüm arabalar varmak istedikleri noktaya varacaklardır, fakat boğularak. teknik açıklama yapmaktan kaçınarak ancak böyle betimleyebildim, anlatabilmişimdir umarım.

son olarak, ekran kartınızın özelliklerine bakmak istiyorsanız ilk olarak Win+R kısayoluyla "Run" penceresine "dxdiag" (tırnaklar olmadan) yazıp bi bakın. display sekmesinde görebiliyor olmalısınız. olur da orada göremezseniz, AIDA64 ya da HWMonitor tarzı cihazdaki tüm donanımları inceleyip listeleyen yazılımlara başvurabilirsiniz.

render da alacaksanız sağlam makine lazım. sağlam makine için de en ekonomik çözüm masaüstüdür. illa laptop alacaksanız 5000 lirayı gözden çıkarın. linkteki makine tırt işlemcisi ultra düşük voltajlı, ekran kartı giriş seviyenin giriş seviyesi. illa laptop olacaksa işlemci kodu hq ekran kartı gtx serisi olsun, masaüstü toplamak isterseniz pm atın yardımcı olurum

doğru demiş, verdiğin linkteki ekran kartı bu==> www.notebookcheck.net yani 2. sınıfın sonunda 3. sınıfın sınırında performansı var. Sana ekran kartı GTX serisinden olan bir makine lazım. Benzerini kendim için araştırıyorum f/p için en iyisi bunlar:

i7 işlemcili www.novabilgisayar.com

i5 işlemcili www.novabilgisayar.com

ben de böyle biliyorum evet. transeksüel olmak, tam anlamıyla cinsel kimliğini değiştirmek gerekiyor pembe nüfus cüzdanı için (gerçi pembe de değil, turuncumsu bi şey ya, neyse). travesti tabiri, bu radikal dönüşümü tamamen geçirmemiş kişiler için kullanıyor ve kimlikleri de sabit kalıyor dolayısıyla.

diğer yandan, zaten bu yıl yeni kimliklere geçiliyor. yeni kimliklerde renk ayrımı yok, hepsi ehliyet boyutunda ve beyaz renk olacak. hatta ilginçtir, din hanesi de bulunmayacak. hayır, akp çok özgürlükçü olduğu için yapmadı elbet, bugüne kadar avrupa insan hakları mahkemesine dava açıp kazanan tonla insan yüzünden daha fazla tazminat ödememek için yapmak -zorunda- kaldılar. neyse bu alakasız bilgi.

velhasıl, evet transeksüellerin pembe nüfus cüzdanı edinme hakkı var. operasyon sonrası hemen gidip bunu yaptırmak zorunlu mu ondan emin değilim ama. kimliğini değiştirmeyip, yani bu durumu devlete bildirmeyip operasyon geçirenler de vardır diye tahmin ediyorum.

Değişiyor evet.

Gidip marketten hat alıp telefona takıp kullanıyorsunuz. Türkiye'deki gibi prosedürler yok çoğu ülkede, öyle uğraşılacak bir şey değil yani.

sosyal medya hesaplarını sadece telefona gelen notificationlar üzerinden kontrol edersen ve yer-yön bulmak için hiç maps uygulamasını açmazsan, evet. instagram tipi medya odaklı sosyal ağlar zaten yok ediyor kotayı. onları hele hiç açmaman lazım.

zannedersem vodafone'un global bir marka olmasının avantajıyla sunduğu bir kampanyası vardı, türkiye'deki tarifende diyelim 1 gb internet var, onu aynen yurtdışındayken de kullanabiliyorsun, fakat bi fark ödüyorsun daha gitmeden, sonra normal tarifendeki kotadan devam ediyorsun falan. onu bi sorman faydalı olabilir, çok daha ucuza gelebilir. hatta bu vesileyle avea'dan kurtulmuş da olursun belki :p

not: turkcell kullanıyorum. kazık yemezse ölecek hastalığından muzdaribim.

50 mb kurtarmaz. Sadece whatsapp olursa belki.

arada çok büyük fark var. 50 mb hiçbir şeye yaramaz.
20 euroya tr ile konuşma paketli 2 gb internetli hat almıştım.

www.vodafone.com.tr

Kesinlikle gittigin ulkeden hat al. 2011'de ilk yurtdisina ciktigimda avea yi yurtdisina actirmistim. 1500 tl fatura gelmisti.

liv tyler'a benzettim

acayip şekilde zooey deschanel'e benziyor. gençliğinden falan bi foto olabilir belki?

zoey degil. liv de degil.

ama kim bilmiyorum.

zooey'e sadece saçı benziyor. liv de değil. ünlü birisi olmayabilir.

ama nasıl herkese birilerini çağrıştırdıysa bana da anna karina'yı çağrıştırdı (fakat o değil) saçı, duruşu, sigarası sebebiyle. hastasıyım.

www.google.com.tr

edit: kendall da değil.

edit 2: anna değil diye özellikle belirtmişken burnuna niye bakayım ki? :)

kendall bu.

www.google.com.tr

anna ve kendall diyenler burunlarına bir daha baksın rica ederim.

tineye yaptım ama yine bir şey çıkmadı. "grunge girl smoking" falan diye taglenmiş hep. ünlü biri değil.

bu arada zoey neyse de liv tyler diyen göz doktoruna gitsin oeh :)

lilah parsons diye bir vacıymış:
www.instagram.com

"iyisi mi saul'u çağır" denebilir.

saulu çağırsan iyi edersin

"Saul'a alo demekte hayir vardir"

TV ve billboard reklamlarinda kullandigi slogandi Breaking Bad'de.

breaking bad'teki saul goodman'ın tv reklamlarından geliyor işte başın belaya girerse saulu ara gibisinden.

www.youtube.com

en iyi çağır saul.

breaking bad'deki karanlık işler çeviren tiplerin başı sıkıştığında yasal boşluklar bularak onları kurtaran bir avukattı saul goodman. o yüzden de bu şekilde reklam veriyordu televizyonlara ve billboard'lara. "başın mı sıkıştı? saul'u arasan iyi edersin" anlamındaki bu mottoyu kullanıp altına numarasını yazıyordu.

Benim ingilizce yerlerde. Gramer olarak nasıl ulaşıyorsunuz bu çevirilere. Better daha iyi demek. Call çağır demek. Better call daha iyi çağrı demek. O çevirilere nasıl ulaşıyorsunuz?

gramer kullanamyacaksın bunda. senin yaptığın çeviri işte chicken translation a benziyor biraz. better ın hem daha iyi anlamı var, hem de "iyisi mi" gibi bir anlamı da var. kalıp olarak kullanıldığın genelde kelime kelime çevrilmiyor bu tarz kalıplar.

kalıp bu. better get your ass here deyince de "bir an götünü kaldırıp buraya gelsen iyi olur" gibisinden bi anlam çıkar mesela.

had better

hadi gene iyisin

gramer'de yeri var. had better diye google'larsan bir sürü açıklama bulabilirsin grameri ile ilgili.

buradaki better aslında "you'd better" yani "you had better". zaman içinde konuşma dilinde baştaki "you'd" kısmı yutularak bu şekilde de kullanılabilen bir kalıp haline gelmiş.

En iyisi soulu aramak.

Yazmış olma ihtimali mevcut. Kadınlar hassastır kendi telefon numarasını verme konusunda.

bi mesaj at, muhabbeti uzatmaya calis bakalim. o da muhabbete dahil olursa anlarsin yazip yazmadigini.

1. bluteooth varken neden telefon numarası versin ki? çok özel bir bilgi çünkü.
demek ki yazıyor.
2. "şimdi blueetooth'u aç da, fotoğrafları seç de, sonra karşı telefonun da bluetooth'unu aç, sonra görünürlüğü aç, üffff. en iyisi whatsapp'tan pratik şekilde atayım." diye anlık düşünmüş de olabilir. demek ki kız kolay yolu tercih etmiş, hepsi bu.

dilediğiniz olasılığı seçin.


ekleme: teknolojik imkan(sızlık)lar dahilinde gerçekleşmiş olay.

ben yazma sezemedim bu olayda

sanmıyorum.

@meb, iphone'u vardı bluetooth işi olmadı o yüzden. kuzen de aynısını demişti ama ben de niye uğraşsın, neticede it kopuk değilim telefonunu verse sapıklık yapacağımı düşünmemiştir dedim. o yüzden de mesaj atmayacağım zaten, ilgim de yok, sadece kuzenimin göt olması için desteğe ihtiyacım var heheh.

yazmamış.

kız nezaketen çektiği fotoğrafları senin akıllı telefonun ve whatsappın olduğu için atmış.

her boka yazıyor demeyin artık ya

Nope. Erkek ya da kiz, cok daha fazlasinin anlamsiz oldugu zamanlar gördüm. Sahsen, ben de ayni seyi yapardim.

Bu arada biri android biri ios ise bluetoothtan aktarmak imkansiza yakin. Is icin kullandigim numarayi da acimam verirken. Erkegim ama, nazik olmak veya görevli oldugu müsterisiyle ilgilenmekten baska bir sey degil bence.

"Bence"

kitap fuarına gittim jose dayıyı görmek için gittim ama konferansa geç kaldım imzayı bekliyorum. bir bayana sordum bir bilgisi var mı yok mu diye? bana vip odada dinlendiğini söyledi orayı sana göstereyim dedi yolda yürürken konferansında onu yakından gördüğünün ve resim ile videosunu çektiği söyledi. istersem bana yollayabileceğini söyledi kabul ettim. numarayı verdim sonra yanından ayrıldım. bana yolladı. inan bana asılıyor mu diye hiç düşünmedim.
kısacası; ben de diyorum ki ne alaka amuğagoyim!

geçmiş olsun.

hayır.

bence yazmamış. sağlık sektöründeyim. çeşitli sebeplerle bende hastalarıma telefon numaramı veriyorum.

Hastanın kalbini alayım da hastaneden çıkınca kontrole yine bana gelsin diye düşünmüş ama hasta yakını salça olabilir diyecek kadar ince düşünmemiş. Onu pişman etmeyin.

hayır.

baban tatlı bir insansa eğer onun hatrına oğluna güvenmiş işte.

yazdığına karar verirseniz dahi bi şey yazmayın. insanlar böyle böyle pişman oluyor numarasını birine vermerye.

kelime oyunu yapıcam. yazdıysa gene yazar!

yazmamış. ya ben de bir şey sandım.

yazmamış olm. nereden atacak bloetooth ile mi atacaktı fotoğrafları?

senin kuzene acilen bi baktırın. kar yağarken güneş falan çarpmış aklına bişi olmuş.

Yani sanmıyorum kuzeniniz özellikle bi göz süzmedir, ne bileyim bakış atmadır falan yakalamışsa peşine bu olay geldiyse belki dicem ama yani ortada foto var gönderecek mecbur bastırıp posta yoluyla atacak hali yok mecbur numaranız istenecek eskisi gibi çekinmiyor zaten numara vermeye. Bide bi kız bilgisayar mühendisi falan değilse bluetoothu aç atayım demez pek.

yazmaca yok. eğer daha sonra mesaj atarsa iş değişir ama sadece foto attıysa yazma denemez.

Gece gece iyi guldurdun, ne yazmasi Allahaskina, kiz fotolari atmis iste. Ama sen kizi begendiysen yuru iste whatsapp tan :)

babanın akıllı telefonu varsa yazmış.

Çok düşük ihtimal.

yazmamış. özel hastanelerde müşteri memnun olsun diye her türlü ilgileniyorlar.

yazma ihtimali yok. bence rahatsiz etme kizcagizi pisman edersin numarasii verdiginie

yazmamış. fotoğrafları bir şekilde göndermesi gerekiyordu, o an aklına whatsapp gelmiş doğal olarak.

arkadaş ülkemizdeki bu açlık nedir valla ya. selam verse yazmış, gülümser ise yazmış.

bence çok çok düşük ihtimal, aşırı kezban olması lazım. Normalde bu tür ortamlarda bu şekilde ilgilenmeleri oldukça normal. durumu suistimal etmeye hiç gerek yok.

yazma ihtimali bence düşük ama sıfır değil.

kuzen hikaye yazmış :)

(git: 1034820)

bu duyuru'daki arkadaşın önerdiği 3 bilgisayar da makul.

spesifik olarak imgur'u https'e çevirecek bi eklenti olduğunu pek zannetmiyorum. fakat mümkün olan her adresi https ile açmaya zorlayan eklenti var: https everywhere

edit:
yazdıktan sonra aklıma geldi, belki eklenti ayarlarında "sadece şu sitelerde https'e geçmeye zorla" falan gibi seçenek vardır bak. o da işini görür.

patlayan sitelerle karşılaşana kadar (o zaman da ayarlardan kapatılabiliyor), https everywhere ilaç.

www.changedetection.com gibi siteler de var.

www.google.com.tr

ifttt üzerinden recipe hazırlayarak direkt telefonuna notification dahi gönderebilirsin. nefis bir icat.

o bütçeye "kamerası iyi olsun" kapsamında bir telefon pek alınamıyor. 2.5k ve üstü bütçe lazım. ama hesap makinesiyle çekilmiş gibi olmaması sağlanabilir tabii.

kasmasın da dendiğine göre, bu bütçeye alınabilecek en iyi telefon android one olur gibime geldi. 670 tl. çevremde birkaç kişiye önerdim, hepsi de fiyat performans bakımından gayet memnunlar.

nexus 5 canavar gibi telefon. o civara bulursun diye tahmin ediyorum.

bilgi amaçlı not: nexus 5 kullanıyorum hali hazırda. canavar gibi telefon kısmı doğru, ama kamerası pek başarılı değil. hele ön kamerası fecaat. cihaz multimedya cihazı değil. android one'ın her iki kamerası da daha iyi diyebilirim. bi teknomarkete gidip bizzat inceleyerek karar vermekte fayda var.

nexus 5, sakat bir telefon. gecen yilki android updatelerinden sonra cope cikti o telefon. bende vardi o yuzden biliyorum, internette milyon tane sikayet var.

bence asus zenfone 2 iyidir.

asus zenfone 2.

host açabilirsin. wordpress kur, bi domaini bağla, blog yaz mesela.

yahut mail server olarak kullanırsın, isimsoyisim.com şeklinde domain alıp [email protected] şeklinde bi mail alıp cv'ne o maili koyarsın. yine istiyosan gmail'e bağla sonra, o posta kutuna düşen maillerin bi kopyası gmail'ine de düşsün. smtp'yi de ayarlarsın, sadece gmail arayüzünden yönetebilir halde olursun.

eskiden winamp radio yayını yaparlardı, öyle bi seçenek var.

online oyun oynuyorsan teamspeak server kurabilirsin, arkadaşlarına dağıtırsın güzel olur.

bağlantısı iyiyse ve bandwidth sıkıntısı yoksa torrent kurup seedbox gibi kullanabilirsin.

velhasıl, seçenek bol.

edit dipnot: yahu bana da lazım bu arada öyle bi şey. bi promosyon falan varsa benle de paylaşırsan çok sevinirim hatta.

Vpn veya Proxy kurabilirsin, Türkiye'de baya lazım oluyor malum.

Nasil nereden aldin? Biz de alsak ya.

cloudrino diye bi siteden aldım.
referans toplayarak sıraya giriyorsun.
ben 600 - 700 tıklamayla (kaçı ref oldu bilmiyorum) 42.000 içinde 14. sıraya indim ve durdum. 1 hafta sonra da mail geldi işte.
ömür boyu olduğunu iddia ediyorlar ama pek inandırıcı gelmedi. neyse sonuçta bedava.

En sağlıklısı VPN kurmak. Ömür boyu demişler ama bana pek sağlıklı gelmedi. O nedenle risk olmadan VPN iyi olur orada.

(bkz: openvpn)

şimdi felaket tellallığı yapmak istemem, fakat çin'den türkiye'ye ürün getiren firmaların çok ciddi bir kısmı iflas etti. zamanında işini kurup, akabinde de epeyce büyütüp, hatta o derece büyütüp ki çin'e şube açıp, akabinde kur dalgalanması, lojistik ve dahi bürokratik tonla sorun sebebiyle önce şubeyi sonra da buradaki firmasını kapatan firmalar var, hatta 2 tanesini bizzat tanıyorum.

velhasıl, çin'den ürün getirip türkiye'de satma meselesi 10 yıl öncenin popüler ve kârlı iş girişimi idi. artık, elektronik ürünlerde bile bestbuy.com çin'den daha ucuz hemen hemen her ürün gamında. bak daha bugün gold bilgisayar iflas erteleme başvurusu mu ne yapmış, iflas ediyor yani. 20-25 yıllık firma nerden baksan. bu kadar döviz kuruna bağımlı bir iş modeli aşırı riskli. hele ki cepte üç kuruş para varsa ve sermaye olarak onu kullanacaksan.

zor iş. öncelikle çinden nasıl alacaksınız? ürünleri inceleme imkanınız olacak mı? daha önceden internetten bir şeyler satmayı denediniz mi? çok insanın yapıyor olması size kolay bir iş olduğu izlenimi vermesin. "direkt alıcı bulup ona mı satmak" derken ürünün siparişini aldıktan sonra ürünü sipariş etmek ise kastettiğiniz

1) alıcı kendinin de alabileceği bir ürünü neden sizin aracılığınızla sipariş etsin?
2) alıcı 30 gün sonra gelecek ürün için sipariş verdiği gün ödemeye yapmayı kabul etmez. ürün gelene kadar alıcının fikri değişebilir ki bu sandığınızdan da çok olacaktır. bunu hesaba kattınız mı?

satış sitesi kurup bunu hitap kitleye duyurmak zor ve masraflı olabilir ki getireceğiniz ürüne talep var mı bunu bile tam olarak bilmiyorken en azından ilk etapta site işlerine girmeyin derim.

bu tür işlerde şöyle düşünün,

Türkiye'de bile binlerce insan hergün bu tür işler düşünüyor,uyguluyor, batıyor veya çıkıyor..

siz ne yapacaksınız da fark yaratıp kazançlı çıkacaksınız..

yani bir özel bir malı bulup satıp para kazansan bile 3 ay sonra para babası bir adam gelir senin aldığının 10 katını yarı fiyatına alır pazar dışı bırakır seni..

ayrıca bu tür al-sat'larda kar max %10'dur.. amaç eldeki birikmiş parayı işleyebilmek, çevirebilmektir. yani 3'e alırım 30'a satarım gibi düşünmeyin hiçbir zaman..

Türkiye'de iş yapmanın birinci kuralını söyleyip gideceğim, kimse bana kızmasın.

Bir iş yapacağını söylediğin zaman birçok kişi önce o işi neden yapamayacağını söyler.

Zamanında Çin'den ithalat yapmış biri olarak şunları söyleyebilirim.

İlk kural yanında güvenilir bir çevirmenle atlayıp üreticinin Çin'deki fabrikasına gitmen lazım. Adamlarda 1 üretici varsa o fabrikadan çıkan ürünleri satan ve kendine üretici diyen 50 tane firma oluyor. En ucuza almak için mutlaka işin gerçek üreticisini bulmanız gerekir. Aslında üretici olmayan ama size kendilerini üreticiyim diye lanse eden adamlar sizi fabrikaya götürüp burası benim fabrikam falan diyebiliyor. Güvenilir çevirmen burada devreye girecek.

Sonrasında getireceğiniz malın detaylı teknik özelliklerini eksiksiz bir biçimde sipariş esnasında üreticinin proformada belirtmesini sağlayın. Marka veya detayını belirtmediğiniz her parçanın en ucuz ve en düşük kalite olarak size geleceğinden emin olabilirsiniz.

İyi bir nakliyeci ve gümrükçü bulun. Nakliyeyi adamlara bırakırsanız kazıklayabilirler.

Ürünleri pazarlaması işin bambaşka bir boyutu. İnternet üzerinden satışın pazarlama maliyetleri çok yüksek. Ayrıca bazı ürünler internet üzerinden satışa uygun olmuyor. Örneğin siz çok pahalı bir ürün ya da yedek parça getiriyorsanız onu satın alacak kitle o malı internet üzerinden satın almayan bir kitle olabiliyor. Pazarlama konusunda ürüne göre hareket etmek lazım.

yeni yıl ile gümrük mevzuatı yenilendi her ne getireceksen tekrar bir araştır evvela derim.

ben o elemana kapıldım ciddi ciddi liseli gibiyim fotoğraflarını tlf a atacağım gören duyan elemanı bilmediği için sevgilim sanacak:D
sırf bu yüzden tokyo yapacağım
allahım noluyor bana :(

yalnız değilim holey

howl :(

terry :(

ay savaşçıları'ndaki maskeli adam :(

bunlar yedi hep benim hayallerimi sdfgdfg.

anime olması neyi değiştirir ki abi, zaten fikren hoşlanıyorsun ya da hoşlanmıyorsun ekseriyetle. salt çok güzel çizmişler diye yakışıklılık/güzellik ekseninde hoşlanıyorsan esas orada liselilik aranır.

bunun temeli var aslında. neden bu kadar insan lord of the rings manyağı lan? ben mesela son derece modern dünyanın köpeği olmuş, mesleğini dahi buna göre seçmiş biriyim, ama morpheus gelip iki hapı önüme koysa, haplardan bi tanesi beni alıp orta dünyaya götürecek olsa, kılıç kalkan büyüler falan savaşacaksın deseler bi dakka düşünmem giderim lan. niye peki böyle düşünüyoruz? reel dünyadaki hayal kırıklıklarını, fantastik bi evrende replace edebilme ihtimalimize aşığız çünkü. "burada olmadı ama orada mutlu olurum belki lan" diyoruz işte.

tamam konuyu çok dağıtık anlattım toparlayayım. hemen şimdi bi deney yapalım mesela. anime'deki o karaktere aşık oldun, bi kalem kağıt çıkar en sevdiğin 3-5 özelliği yaz desem, bitir. bitirene kadar devamını okuma ama.

---
---
---
---
---

saysana şimdi, kaç tanesi fiziksel özellik, kaç tanesi fikren ilgi çekici özellik? fikren derken, adam karizmatik bi tiptir mesela, o da adamın karakteristik özelliği olduğundan fikri kapsama girer. karizmanın görüntüyle direkt ilgisi olmadığının bi sürü ispatı var. neyse. o 3-5 özelliğin en fazla 1 tanesi fiziksel özelliklerini kapsar. kapsamıyorsa liselisin derim ama, dalga geçerim. öyleyse lütfen beni bundan mahrum etme, özel mesaj atıp durumu bildir, dalga geçeyim. eheh. neyse. çok parça pinçik anlattım ama meramımı ifade edebilmişimdir diye umuyorum. edemediysem de napalım artık ya. gecenin bu saati bu kadar şeyoldu.

Bence gayet normal. Aşkı, etkilenmeyi, hoşlanmayı kendimiz indirgiyoruz. Bir insan anime karakterinden de etkilenebilir, bir dizi karakterinden de, bir arabadan da... Köpekle, kendisiyle evlenenler bile var. Bazı insanlar bunu garip karşılasa da bence normal. Ben mesela Sailor Moon'daki Mars Savaşçısı'na bayılıyorum.

yoo gayet normal. kitap karakterine, hatta belli bi aktöre/aktrise falan kapılmak da aynı şey bence.

hangi karaktermiş bu bir de caps at :D

kitap karakteri gibi değil, sanki yüzyıllardır aradığım oymuş gibi geldi ya.
salak salak izliyorum yine filmi :(

s-media-cache-ak0.pinimg.com

ruroni kenshin mi bu?
Bu bildiğin kanlı canlı adam ayrıca anime karakteri değil ki :p
Ayrıca kensin'e ben de boş değilim, ororo :D

www.manga-tr.com

başlangıçta anime karakteriydi.
evet bizzat kendisi ağzını burnunu yediğim!


filmi izlyince
ay benim turuncu saçlım kılıç ustası iyilik meleğim seni yerim diye salyalarım aktı resmen :(
sanki herif karşımda, aşkımdan ölüyorum bitiyorum :( öyle bi hal.

daha tam sıkılmamışsın. burda sana "hadi şunu yap" "hadi bunu yap" diyenler ve diyecekler senden beter. eeeeeh eyter beaa! dediğin zman yolunu bulacaksın.

abi öyle ısmarlama motivasyon diye bir şey icad edilmedi henüz. gel deyince de gelmiyor namussuz, ben çok denedim. fiskobirlik iyi bu arada ya, canım çekti, boğazında kalır işalla afiyetle boğulursun fsdjkhfdsjkhfsd. neyse, senin ya dibe vurup motive olman lazım, ya da random birinin hayatına girip seni motive etmesi lazım. gerçi insanoğlu tuhaf yaratık, bi gün uyanıp yeni güne başladığında işe gitmek için otobüs beklerken bişi görüp tüm hayatını değiştirecek kararlar da alabiliyor. böyle düşününce garantisi de yok. du bakalım ya. alternatif bi motivasyon yöntemi bulursan bana da söyle ama, lazım çünkü ondan bi yarım kilo.

donanımı epey zayıf bi cihaz. ben en fazla 200-250 lira verirdim, o da monitörü falan da veriyor diye. zaten 19 inch temiz bi ikinci el monitör nerden baksan 100 lira.

bencede pahalı bizim ofisde bundan daha iyisi var gel veriyim aynı fiyata.
(kadıköy)

teşekkür ederim kardeşlerim.
O zaman bana şunu al diyebileceğiniz bir pc var mı?
GET olsun mümkünse.

sıfır alıyor olsan, burada piyasayı deli gibi takip edip bütçeye göre 5 tane öneri veren cengaver arkadaşlar var, onlara sorarsın diyebiliridm.

ama ikinci el sorduğun için, bunun önerisi pek olmaz. sahibinden, gittigidiyor ve sanalpazar, buraları tek tek gezip bu bütçe ile uygun pc'leri araman gerek. aşağı yukarı piyasayı anlamış oldun. yukarıda sayılan özelliklere o fiyat fazla. yine bu özelliklerde daha aşağı fiyatlı bi ilan görürsen yapış.

o fiyat fazla mı bilmem, sonuç olarak bilgisayar bu alet 50 liraya alacak halin yok da alınacak bir bilgisayar değil yani onu söyleyeyim. baya kötü, temel bilgisayar işlemlerini yapacaksan iş görür ancak, bir adım ötesini göremezsin.

2. el alacaksan tavsiye bulmak zor, sen yine böyle pc bul getir biz bakalım anca öyle oluyor.

potansiyel tartışmalara istinaden bir not:
olayın felsefi/ahlaki tarafında değilim. "torrent kullanmıyorum" demiyorum. yahut "torrent kullananlar hıncaldır ve uluçtur, umarım 23 dakika içinde derhal ölürler" falan da demiyorum. sadece tanımını söylüyorum. üzerinde emek sarf edilmiş ve karşılığında gelir beklenen bir üründen, illegal yollardan istifade etme eylemi tanım olarak suç mudur sorusuna cevaben söyledim. yoksa ben de torrent kullanıyorum, hatta dizileri direkt olarak öyle indiriyorum, çünkü izlediğim dizilerin bazıları çoktan yayından kalkmış izleme şansım yok, bazılarını da türkiye'de istesem de izleme imkanım yok. keşke netflix de spotify gibi türkiye'ye giriş yapsa. ne tatlı olur.

---

elbette suç. aldığın bir hizmetin karşılığını ödemediğin (mutlaka para ödemek zorunda değilsin, spotify kullanırsın, adam sana reklam dinletir ve bu şekilde para kazanır, sen yine ürünün lisans sahibine ödeme yapılmasını sağlamış olursun) müddetçe suç işliyorsun. işliyoruz. crack'li windows, office ya da başka bir şey, hepsi bu kapsamdadır, hırsızlık suçudur. yakalanır mısın, ne kadar üzerine düşülür meselesi ayrı. ben tanım olarak söylüyorum sadece.

tüm o ekibin emek vererek, devasa yatırımlar yaparak hazırladığı ürünü bedavaya izleyerek emek hırsızlığı yapmış oluyorsun. yapımcılar da bu işin peşine son dönemde iyice düşmeye başladı. son örneği popcorn time isimli uygulamanın başına gelenler.

fakat türkiye'de siber suçlarla mücadele meselesi çok havada. bildiğim kadarıyla türkiye'de korsan yayıncılık ile ilgili başına ciddi iş açılmış sadece bir kişi var, dizimag'in sahibi. o da torrent değil. başka örnekler de olmuştur belki benim duymadığım.

tabi ki evet. hemide doğrudan amerikan yasalarını çiğniyorsunuz(indirdiğiniz şeyin amerikan menşeili olduğunu varsayarak).

o zaman üzerinde emek sarf edilmiş ve karşılığında gelir beklenen bir ürünü allahsal boyutlarda fiyatlara satmasınlar. biz de gidip satın alalım.

freetakilir +1

kimse kusura bakmasın da aga, serdar ortaç gibi bir adam "zaten toplam 8 nota var, şarkılar nasıl birbirine benzemesin", "ben bu şarkıyı 30 dakikada yazdım." deyip milyonları götürecek, sonra çıkıp "ühüü, emeğe saygısızlık, korsan indirmeyin" diye ağlayacak.

sikerim öyle düzeni. sinema sanatçıları da milyon dolarlar kazanacak, hala benim cebimdeki üç kuruşun peşindeler. amına korum hepsinin.

Evet diyenler hangi kanun hukmu oldugunu soyleyebilirler mi? 5846 sayili fikir ve sanat eserleri kanununun suclar baslikli 71-72-73. Maddelerinde suclar sayilmis, burada tuketici olarak kullanmak suc olarak sayilmiyor. Kazanc elde etmek, ticari amaclarla kullanmak suc sayiliyor. Baska kanunlarda veya kanun hukmunde kararnamelerde suc sayilmis olabilir de, merak ediyorum ben de suc diyen arkadaslar dayanaklarini soylesinler lutfen.

bu ve benzer sebeplerden tutuklananlar hep dağıtımını ve üretimi yapanlar. kullandığı yada indirdiği için insanlar suçlu sayılmıyor.

bu arada serdar ortaç konusuna da sonuna kadar katılıyorum. sinemaya gidip yerinde izleyelim diyoruz. 12-15 TL para veriyoruz üstüne yarım saat reklam izletiyorlar. sikerim onların emeğini.

direkt kod vermek yerine, balık tutmayı öğretmek babında birkaç kısa anlatım ve keyword vereceğim, bunlar üzerinden araştırarak gidersen daha faydalı olur.

- muhtemelen txt dosyasına yazma işini File.WriteAllText(); ile yapıyorsun. oradaki "path" parametresinin ne gibi değerler alabildiğine bi bak msdn'den ve örnek kullanımlarından.

- bu cevap da ilkiyle bağlantılı. WriteAllText'in çalışma mantığı bu şekilde. "StreamReader" ve "StreamWriter" nesnelerini ve kullanımlarını araştırabilirsin.

- dinamik isim için alternatifin çok. "generate random file name" diye google'layabilirsin. "Guid" oluşturabilirsin. "DateTime.Now" ve alt parametreleri aracılığyla tam işlemin yapıldığı anın spesifik bazı bilgileri üzerinden yürüyebilirsin. "Ticks" olur, gün ay yıl saat gibi değerleri alıp uçuca birleştirme olur.

dipnot: tırnak içinde belirttiğim kısımlar google'lanmalık.

teşekkür ederim. duyuruda özlediğim türdeki cevaplardan.

msdn'deki ikinci örnek ile yapıyorum. WriteAllText metodu ile

string text = richTextBox1.Text;
System.IO.File.WriteAllText(@"C:\Users\WriteText.txt", text);

rica ederim :)

WriteAllText kullanımı en kolay şey evet, fakat amaçladığın şey için uygun değil. mesela bir log tutuyorsundur, bir daha programatik olarak okuyup da üzerinde işlem yapma endişen yoktur, basıp geçeceksindir, WriteAllText dersin hayatına devam edersin. ama sen txt ile db oluşturmak gibi bir amaçla bu işi yapıyorsun. doğru adres StreamReader ve StreamWriter. kullanımı daha zor, biraz karışık ve uğraştırıcı, fakat hedefinin getirdiği iş yükü bu.

path kısmına gelince: bilhassa path'in alabildiği değerleri incelemeni söylemiştim aslında. sen direkt "absolute path" veriyorsun "c:\bıdıbıdı\bıdıbıdıbıdı.txt" diyerek. yapmak istediğin şeyi "relative path" vererek yapabilirsin.

yeşil kart meselesini bilmiyorum, onu ayrıca araştırmak gerekecek. sigorta işleri ile ilgili birine, yahut bi muhasebeciye falan da sorulabilir. hatta bulunduğun bölgedeki il sigorta müdürlüğüne gidip danışabilirsin de.

ama eğer bu tip bir ara formül bulunamıyorsa, default koşullarda "ücretsiz" şekilde sağlık hizmeti almanın yolu yok 25'ten sonra. tanıdık şirket sahibi birisi varsa, orada çalışmıyor bile olsan seni işe girmiş göstersin, aylık primlerini sen cebinden ödersin. hem sigortalanmış ve primlerin ödenmeye başlamış olur (emeklilik için ne kadar erken başlasa o kadar iyi mantığından hareketle), hem de ilaçları sigortasız almaktan daha ucuza gelir (muhtemelen).

ayrıca doğum günün de kutlu olsun.

cinsiyet belirtmemişsin ama erkek olduğunu varsayıyorum çünkü kadınsan, baban üzerinden ücretsiz bir şekilde sağlık hizmeti alıyorsun.
yeşil kart kalktı, gelir testi yaptırıyorsun, en alt limitte çıkarsan pirim ödemiyorsun, ailenin gelirine göre bir pirim belirliyorlar onu ödeyerek sağlık hizmeti alıyorsun.

senin artık gss ile devam etmen yeterli diye biliyorum. kaymakamlığa falan gidip gelir testi yaptırmıştım ben, sigortayı devam ettirmiştim ama tabi parayı ödediğin sürece. parayı ödemezsen kesiliyor sigorta.

öncelikle tekrar teşekkürler hepinize fakat şöyle bir durum var halen örgün öğretimde öğrenciyim mezun olup işsizlik durumu safhasına gelmedim henüz. yine de gss ödemem gerekiyor mu?

evet 25 ve üzeriysen ödemen gerekiyor tabi önce bir gelir testi yaptırman lazım.

öğrenci olmak bir şeyi değiştirmiyor ne yazık ki. devletin gözünden cevaplamak gerekirse; 25 yaşına kadar zaten çoktan okulu bitirmiş ve işe başlayalı da birkaç sene olmuş olmalıydı. diğer türlü, açıköğretimde kaydını aktif tutup ömür boyu çalışmadan/sigorta primi ödemeden ücretsiz sağlık hizmeti alabilir durumda olurdun, sistemin bug'ı olurdu öylesi de. dolayısıyla evet, ödemen gerekiyor. ücretsiz sağlık hizmeti yolculuğunun ne yazık ki sonuna geldin.

gss yerine istege bagli sigortali olabilirsin. hem de emekliligine sayilir. gss uyduruk bir sistem hicbir faydasi getirisi yok.

sanirim ucretsiz bir sekilde sigortali olamazsin artik.

istege bagli sigortali olmak istiyorsan tek yapman ikametinin oldugu yerdeki sgk'ya basvurman. kiz arkadasimin issiz kaldigi bir donemde onun icin yaptirmistik. 5dk'da bir dilekce yazip veriyorsun, hemen isleme aliyorlar. tekrar ise girdiginde isveren sigorta yapinca kaldigin yerden devam ediyorsun. emeklilik icin gun gecirmemis oluyorsun.

Cok fazla haftada bir. En azindan iki haftada bir olmasi lazim. Daha fazlasi sacmalik.
Nasil ikna edilir bilmiyorum ama birakin kendisi gitsin bence. İki haftada bir eslik edin.

borc iste..yüzünü görmek değil adını anmazlar..

sırf birilerinin gönlünü hoş tutmak için yaşanmaz. elbette ki bir insan ailesiyle her hafta görüşmek isteyebilir. hatta isterse 2 günde 1 gider görüşür. kendi ailesi. buyursun gitsin görüşsün. ama çanta gibi seni de taşımasının bir anlamı yok.

eğer makul bir konuşma ortamı sağlayıp çözemiyorsanız, her seferinde tartışma çıkıyorsa, bir de kısas yolu denenebilir. "ben de 2 günde bir kendi ailemi görmek istiyorum" deyip onu da sürükleyebilirsiniz. bir ihtimal anlayabilir durumun abukluğunu.

diğer bir yol olarak; ailesine gidileceğinde sen de kendine alternatif bir vakit geçirgeci yaratıp dışarı çıkarsan, "gelmek istemiyor" demek yerine "işi var gelemedi" diyebilir. zaman içinde "neden gelmedi" diye sormayı bırakırlar, konu çözülebilir.

ama sorun daha temel gibi geldi bana. eşin pek de "anlayışlı" biri değil gibi. daha gelenekselci. bunun ciddi ciddi konuşulup çözülmesi lazım. ilerleyen sürelerde çok daha ciddi sorunlara yol açıyor. evin anahtarının bi kopyasını ailesine vermek gibi çılgınlıklar yapan eşler bile var, bizzat şahit oldum. pazar günü boxer'la salonda otururken, küt diye kapının açıldığını ve karşında eşinin babasını görebilirsin. oluyor bunlar hep.

iletişim mühim.

Haftada bir gidiyoruz. Bazen iki haftada bir. Ama işin garip tarafı gitmeyi çoğunlukla ben istiyorum. (erkekim)

mesafe uzak olduğundan, en fazla yılda iki, üç kere. bunların biri bayram ziyareti oluyor genelde.

Benim eşim beni hergün götürüyordu ilk baslarda . Ayaklarım geri gide gide giderdim . Artık ailesiyle görüşmüyorum 1 yıldır .ailesi yüzünden boşanıyorduk nerdeyse.
Haftada bir ya da 2 haftada bir iyidirbence

haftada bir ya da iki kez gidiyoruz. bu ziyaretler disinda ayrica esim haftada birkac gun ailesiyle (anne ve kiz kardes) vakit gecirmemi istiyor.

kendi ailemle (baba, anne ve kardes) dort/bes ayda bir gorusuyoruz. annemle bazen ucumuz pazar kahvaltilarina gidiyoruz.

yukarida da yazilmis, bi yerden sonra cok sik gorusunce biktirmaya baslayabiliyor. @cevap botu guzel yazmis ama oyle de kolay olmuyo iste.

kadin tarafiyim.

bıçak sırtı?

bıçak sırtı

arkadaşların dediği gibi "bıçak sırtı" uygundur. bi de "istim üstünde olmak" var bu duruma uyan.

Demokles'in kılıcı türkçede kullanılmıyor mu?

ateşten gömlek olabilir mi?

diken üstü?

ya herro, ya merro...

diken üstü ve ateşten gömlek olmaz ancak bıçak sırtı uygun duruyor. fakat ''demokles'in kılıc''nı da olduğu gibi kullanabilirsin.

çok sağolun cevaplar için. bıçak sırtı ve ateşten gömlek de çok yakın geldi bana. artık geri kalanını sinyorun hayal gücüne bırakıyorum.

ya herrü ya merrü
ya devlet başa, ya kuzgun leşe

hangi alan? web mi mobil mi vs ?

web

web, mobil, masaüstü, bunları bi kenara bırakın. önce temel. "programming for dummies" keyword'üyle sayısız kaynak bulacaksınız. veri yapıları, algoritmalar falan bunları anlatıyor olacak. "dil" (c#, java, vs.) konusundan da, hedef platform (web, mobil, vs.) konusunda da bağımsız olarak bunları öğrenmek gerek.

bu temeli aldıktan sonra, yani herhangi bir platformda ne yaptığını bilerek yazılım geliştirebildikten sonra, örneğin web için ayrıca bir yatırım (kendinize yatırım) yapmanız gerekecek zaten. yahut ihtiyaç oldu da mobil uygulama geliştirmek gerekti, o platformunda kendine has kurallarını öğrenmek için yatırım gerekecek.

uzun, epey zor, uykusuz, kahve dolu bir serüven bu. hoş geldiniz.

khanacademy videoları fena değil diyorlar.

once bir introduction to computing, programlama, compiler, interpreter mantigi.
ardindan bir adet object oriented programming. ilgi alaka artan seviyede olursa fundamentals of programming languages, logic/functional/declarative programming filan.
ustune data structures and algorithms-kesin.
ilgi olusursa system programming - bu da begenilirse derinlemesine operating systems.
sonra bir database egitimi.
sonra web ise web architectures, service oriented programming, web serverlar http geyikleri, protokoller, ilgi alaka dogrultusunda front-end, cesitli web frameworkleri(spring, django etc), soap/rest, belki, sadece belki, network/socket programming, tcp/ip vs
bu esnada bu bilgisayarlar nasil calisiyor bu hardware nasil oluyor dersen computer architecture, bu baya baya hosuna giderse assembly(benim hosuma gidiyor, para kazanmak icin degil)
baktin low level diller hosuna gidiyor, belki embedded, iot geyikleri, yurursen raspberry/arduino vs.
aralarda ogrenebilecegin paralel programlama, compiler design, graph algorithms, automata theory gibi konulari yazmadim bile.

programlama sadece kod yazmak degil. web demissin ama ben genel bir yol cizdim. bu ortamda(bence) web'den cok daha zevkli seyler var. arastirmak isteyebilirsin diye keywordlerle yazdim. hadi kolay gelsin, hosgeldin.

codeacademy.com

şurası da elinizin altında olsun, birçok kilit noktada soru cevap bulabilirsiniz.
stackoverflow.com

lynda.com c#essential training izlemeni tavsiye ederim.

her zaman her yerde en büyük erikli.

saka kullanıyoruz biz.

erikli+1

Birazdan o damacanalara kim bilir neler yapiyorcudurlar gelecek. Erikli ve hayat ama onceligim hayat. Ciktigi kaynaktan suyunu cok ictigim icin belki de sempati duyuyorum ama memnun da kaldim.

AOÇ kullanıyorum ben.

AOÇ Elmacık suyu:

aoç elmacık + abant cam damacana kullaniyorum

ilk bi iki duruşmada çok bi şey olmaz, belki dava düşer gitmene gerek kalmaz. ama hakim heyeti savunmanı almak isterse hakkında zorla getirilme kararı çıkar, gitmek zorunda kalırsın. yine gitmedin, polis gbt'sine yakalandığında bi kulağını çekerler. öyle ya da böyle dava sonuçlandı ve mahkum oldun diyelim, o zaman zaten mahkumiyetin türüne göre hapis çıkarsa polise enselendiğin gibi içeridesin. yok yakalanmazsan da hapis kaçağı olarak takılmaya devam. bu gibi hakaret davalarından hapisten ziyade ekseriyetle para cezası çıkıyor diye biliyorum.

gitmeni ve bir avukata danışmadan ifade vermemeni tavsiye ederim.

zorla getirme kararı çıkar, o karar çıkana kadar gitme. karar çıkınca da seni götürürler zaten.

arkadaşlar Adnan Oktar'ın akıl sağlığının yerinde olmadığına ilişkin karar var. Bu sebeple avukatlarının vekaletnameleri geçersizdi en son. Size benden büyük bir kıyak :)

valla, daha "zekice" mi bilmiyorum ama, daha "mantıklıca" olan bir önerim var:

irade sahibi olmak için uğraşmaya ne dersin?

çünkü gerçekten en çok ihtiyacın olan şey buymuş gibime geldi.

1:Moderatörlere söyleyip kalıcı olarak hesabı kapatma şansın yok.

2:Sözlükte güvendiği birine şifresini söyleyip sonradan şifresini alamayıp mail atan birçok kullanıcı var.

3: Bkz. 2

4: Olabilir.

5: İrade.

Host dosyasından ekşi sözlüğü engelli sitelere ekle.

(bkz: kafa izni geri gelsin kampanyası)

syd+1

kediler yalnız kalma işini köpekler kadar takmıyor. hatta bazıları mutlu bile oluyor. eğer evde oyalanacağı yeter sayıda oyuncak/eşya yoksa onu sağlarsınız, kafanıza göre takılırsınız. olabildiğince dikkatini celbedecek sayıda eşyayı evin ortasına yığıp öyle gidin işe sabahları. oyalanır o.

kurs konusunda da, madem bi plan yapıldı, bir takım kararlar alındı, kariyer gibi hayatı birincil derecede etkileyen bir konuda en azından, aldığınız kararın arkasında durmaya bakın. belirttiğiniz sürede yazılım öğrenilir mi öğrenilmez ayrı bir soru. gider bi dener bakarsınız, ondan sonra karar verirsiniz doğru bir şey mi yapıyorum ben diye. ama daha tanışma toplantısına bile gitmeden "bu olmayacak gibi yea" demek çok doğru değil gibi.

bence lollipop'la ilgili olabilir. gördüğüm kadarıyla lollipop yüklü, yeni mi yüklediniz?

yavaşlama sorunu ayrı bir şey ama aşağı doğru scroll edilen tek sayfa meselesi, google now launcher'ın güncellenmesi sebebiyle. bende de aynı durum var, ki böylesini daha çok seviyordum zaten iyi oldu.

diğer konu da, belki bi backup alıp fabrika ayarlarına dönmek faydalı olur. 1-2 saat uğraştırır ama genelde çözüm oluyor donanımsal bir durum söz konusu değilse.

yerinde olsam 4.4.4 e geri dönerdim. lollipop ilk günkü gibi rezalet çünkü.

ya ben lollipop'u çok seviyorum, 4.4.4'te tek sevdiğim şey ekranın kapanış animasyonuydu. :( telefonu her seferinde kapatıp açıyorum artık, düzeliyor.

5 şuan önerilmeyen bir sistem. 4.4.4e geri dönün. sürekli öyle kapatıp açmak da sağlıklı değil.

Microsoft storea bak

Başlat tuşuna tıklayıp "Solitaire" yaz, microsoft solitaire collection'a tıkla.

Çıkan tüm uyarıları kapat, sign-in olmana gerek yok.

Sonunda oyun listesi gelecek, "Klondike" seç.

o dedikleriniz yok bende galiba, anlaşılır olması için;

snap.ashampoo.com

?

başlata basıp tüm uygulamalar dediğinde "M" harfine gelirsen orda da var.

şayet yoksa enterprise'ta yoktur kanımca.

orda da yok, yok galiba :\

yeniden kurdum, ı-ıh, yok.

enterprise, malum özel bir sürüm. oyunların çıkartmasını istemiş olabilir firmalar microsoft'tan. fakat store'dan indirmeye bir engel yoktur diye tahmin ediyorum. ben 8.1'e store'dan yüklemiştim collection halinde. bi denemekte fayda var.

firefox'u yeni kurunca bi içe aktarma sihirbazı çıkıyor. oradan olabilir sanırım. ama ben olsam chrome'dan lastpass'a aktarırdım, akabinde firefox'a lastpass kurar öyle devam ederdim.

direkt olarak aktarma yok maalesef. lastpass kolay bir alternatif olabilir. şahsen güvenlik açısından önermiyorum.

bu kadar kafa karıştıracak bir şey yok bence. bunlar artık birbirlerinin alternatifi diyemeyiz. win 7 ve 8 eskidi, en günceli 10. en yeteneklisi de 10. ki benim şu ana kadar kullandığım en hızlı işletim sistemi de 10. bilgisayarın buna uygunsa (microsoft'un bunu test etmek için bir tool'u var) 10'a geçmemek için bir sebep yok.

edit:
birbirinin alternatifi değiller derken kast etmek istediğimi yeterince iyi ifade edememişim bu arada. kısaca açayım. ubuntu 14 mü kurayım, windows 10 mu diye sorarsan bu makul bir alternatif kıyaslama sorusu olur. ama 7 zaten bitti, kullananlarda gereksiz bir inat/direnç kaldı sadece. win 8 bence iyiydi ama çoğunluk beğenmedi. 7'nin ve 8'in iyi ve sevilen yanlarını alıp 10'u çıkarttılar. tamam işte. windows dediğinde artık cevap 10.

Win 8.1 64 bit pro gayet stabil çalışıyor. Aynı şekilde Win 7 64 bit ent. da gayet stabil. Kısacası iki ayrı bilgisayarımda gözle görülür bir fark yaşamıyorum. Kişisel bilgi olayı da tam muhittin topalak muhabbetine uygun bir olay. Win 10 için şimdilik biraz beklenebilir yine de.

7>10>xp>vista>2000>98>95>dos>8.1>8
10 kullanıyorum, kişisel bilgin her yerde herkes tarafından zaten izleniyor internette, facebook da izliyor google da izliyor kullandığın isp de izliyor... neyin derdi bu? adam reklam vs. amaçlarla kullanıyor bilgilerinden para kazanıyor vs. özel biri değilsen tek tek seni inceleyip mercek altına mı alacak... bu kadar ego olmasın yani, ben biliyorum mesela adamların umrunda bile olmadığımı rahatım...

8.1 10'a göre daha stabil olsa bile (7 de aynı şekilde) bence windows 10 daha iyi durumda. 10 sürekli güncellemelerle daha da stabil hale getiriliyor ve 7,8 ve 10'u da denemiş olarak diyebilirim ki en hızlısı windows 10 (aynı bilgisayarda yani aynı donanımda denendi).

Her bilgisayar için 10 daha hızlı diyemeyiz muhakkak.

wine ile hemen hemen her win uygulamasini ubuntuda acarsin.
olmadi dual bios mu ne, ondan yaparsin.
ben oyle yaptim windowsu acmiyorum bile bir kac sey disinda.

soruna geleyim, redditte gordum o win10 bilgi alma muhabnetini, onu windows surekli yapiyor zaten ama win10 ile iyice ucmus gibi geldi bana.
fakat kullanmama nedenim bu degil, biraz daha buglarindan arinsin vs o zaman denemeyi dusunurum.
win 7yi cok seviyorum, bana win 8den daha sorunsuz geliyor.

yine de gonullerin birincisi ubuntu <3

Windows 10'dan 8.1'e göre daha iyi bir verim aldığımı söyleyebilirim.Hız konusunda gözle görülür bir artış oldu.dizüstü bilgisayarım bir yıllık.

@ucanspagetti: benim derdim bu şekilde izlenmek değil, bankacılık işlemlerimi netten yaptığım için şüphe yaşıyorum, egoyla falan alakası yok. lütfen sorulara cevap verirken biraz daha düzgün bir üslup kullanır mısın? insanlara saldırmanın alemi yok.

@chaotic: evet wine ile ben de kullandım bir süre de, ben sürekli olarak analiz programları kullanıyorum ve bunların linux üzerinde çalışan versiyonları yok, haliyle ubuntu ya da benzeri linux dağıtımlarını deneme amaçlı, elim alışsın diye vs kullanıyorum -bir de bazı analiz programlarımız var ki, sadece linux üzerinde çalışıyor, o da var mesela-

dediğim gibi, derdim kişisel bilgilerimi alması değil, derdim bankacılık işlemleri. yoksa adam beni naapsın ki zaten her bilgisayarı açıp da google'a girdiğimde, adamlar konum belirleme ile bana özel hava durumu bilgisi veriyorlar misal, en basitinden bu bilgi alma bile yeterince korkutucu, kim bilir daha nelerimizi bulmuşlardır da biz bilmiyoruzdur. piyuuu..

bankacılık işlerinde de tek kullanımlık şifreler falan güvenliği sağlıyor diye umuyoruz. Ki microsoft o tür bilgileri göndermiyordur zaten, ha hackerın biri gönderme yöntemini keşfedip kullanırsa bilemeyiz tabii..

Bu arada uçanspagetti win8.1'i dos'un bile altına koymuş, o kadar kötü ne yaşamış merak ettim. Tamam metro(modern ui) arayüzünü kimse kullanmadı sevmedi ama win7'den çok daha hızlı ve yine aynen stabil bir işletim sistemi 8.1. Ben de bu hafta içinde 10'a geçeceğim, birkaç bitirmem gereken şey vardı sıkıntı çıkarsa uğraştırmasın diye önce onları bitirdim :)

ev kullanıcısı için stabilite için edişe etme olayı windows 7 geldiğinde kalktı zaten. dizi, facebook, twitter, instagram, youtube pcsi için xp de yeter. geri kalanlar için kullanıcı hangisini seçmesi gerektiğini bilir zaten pcden anlıyorsa. ve donanımı leş olanların "windows 8 daha hızlı açiliyür en iyisi o" muhabbeti bitsin artık. atsız patr "önce donanım sonra yazılım" der.

8.1 pro

W10 +1. Vram konusundaki kısıtlamaları da aşan bir teknolocisi varmış tam çözemedim. Temiz kurulum yapıldığı taktirde 7 ve 8.1'den daha hızlı.

ucan spagetticanavari+1

7>10>xp>vista

windows 10 > 8.1 > 7
görünüşü en güzel olanı windows 7 ama onun dışında pek bir artısı yok.

Ekleme yapayım. "Biz izlenüyürüz." muhabbeti windows 98den beri olan şey. 95te yapmadılar çünkü internete bağlanmak sıkıntıydı. :) Adam akıllı bunu ispatlayan birileri çıktı geçenlerde. Her şeyi kapatmalarına rağmen bir veri paketinin gittiğini yakalamışlar. Çoğu da anonim. Seni bireysel olarak izleyeceği şeyler değil yani, seni ve çevrendeki birkaç bin kişiyi izleyince anlamlı hale gelebilecek veriler. Ama Google'ı, Facebook'u vs ne kadar takip ediyor bilsen, Windows'un kapısına kapanıp gmail şifreni falan verirsin nolur beni izleyin diye.

arstechnica.co.uk

Benim bulduğum ve faydalı olabilecek kaynak, 47:44'ten itibaren yaklaşık 6 dakika:

www.youtube.com

bilgiler için teşekkürler. benim için stabilite önemli kullandığım programlardan dolayı, yani youtube pc'cisi değilim, ondan soruyorum zaten. ben 7 kullanıyorum, memnunum, ama 8 ve 10 hakkında bilgim olmadığı için -kullanmadığımdan dolayı- sizlere soruyorum haliyle, bu bir.

ikincisi, izlenme muhabbeti dediğim gibi, bankacılık işlemlerim ile ilgili. geri kalanları önemli değil. tabi her cevabı okuyup da yazmamışsınızdır, uğraşmanızı da bekleyemem o kadar, ama dediğim gibi, derdim bankacılık işlemleri idi. yanısıra yaptığım projelerden bazıları gizlilik içeren projeler olabiliyor, aslında nete bağlanmayan bilgisayar kullanılması gerek ama çoğu bilgiye de internet aracılığı ile ulaşabiliyorum. o yüzden ne kadar güvenilirdir işletim sistemleri, bunu öğrenmek istiyordum.

bu cevabımı ana duyuruya da yazacağım ki, ona göre güncel bilgi verebilirsiniz. zira aynı şeyi on ayrı kişi deyince anlıyorum artık ;)

not: net kullanımı hakkında bilgim var çok şükür, o yüzden "yaa netten de şöyle oluyor browser'dan da böyle oluyor." diye açıklamanıza gerek yok, işletim sistemleri ile ilgili bilgiler yetiyor yani bana. teşekkür ederim :)

dostum ben diğer cevapları okumadım peşin söyleyeyim (gerçi vadeli oldu)

ben de 7den memnundum 8.1 pro kurana kadar. yani 8.1 diye bir sistem olmasa 7den devam ederdim. 8.1'de ui bazında daha sadeleşmeye gitmişler benim için 8.1deki artı bu. öbür türlü 7 ile 8.1 sidik yarıştırsa ikisi de galip çıkar. ikisi de xp ve vistaya göre kat kat ötede çünkü. 10 daha ham onu boşver şimdilik. önceki cevapta dediğim gibi 7 çıktığından beri aralarında fark yok.

kısaca memnunsan 7den devam et format vs uğraşma. (g)ui yani arayüzden sıkıldıysan 8.1 geçebilirsin.

bankacılık için hiç kafanı takma. asıl mesele bilgisayarında virüs, keylogger vs bulunmaması. atıyorum pcde keylogger var, sen amazon'dan alışveriş yapmışın kart no ccv exp girip. eh haliyle amazon onay da istemiyor (encardda böyle), sen de farkında değilsen (mail, sms vs) hırsız da yürek yemişse para yanar sanarsın. ama yanmaz rahat ol. çünkü bu senaryo kusursuz değil illaki bir yerde aksar. bu sadece bir örnek yani o kadar tırsmanı gerektirecek bir durum yok. rahat olamam diyorsan alırsın bir ipad mini, sadece ***kendi*** ev ağından veya operatör internetinden bağlanarak bankacılık işlemlerini halledersin. veya herhangi bir linux dağıtımının live versiyonunu usbye yazarsın, bankacılık cart curt yapacağın zaman o sistemden başlatırsın. tertemiz virüssüz sistemin olur. sen yeter ki atsız'dan çözüm iste baboli

Hostinginizi değiştirmek yerine e-postalarınızı Yandex Kurum hizmetine yönlendirin, TXT ve SVR doğrulamalarını da yaparsanız hiçbir e-postanız spama düşmez.

gerçekten spam göndermediğinizden emin olmanız lazım. yoğun şekilde mail gönderiyorsanız ne yaparsanız yapın, hangi hosta giderseniz gidin yine blacklist'e atılacaksınız. ki sadecehosting bu gibi işlerde başarılıdır genelde. günde ne kadar mail gönderiyorsunuz otomatik mesajların tamamı dahil?

eğer mail hizmeti sağlayan firmaların spam diye algılayacağı sayılarda ise, "spammer" kapsamına gerçekten dahilsiniz demektir ve bu durumda "mail hosting" meselesine bakmak lazım. mass-mail gönderen hizmetler de var.

dolayısıyla hedefiniz "hosting"den ziyade, mail hosting olabilir. araştırdığınızda bu sonuca varırsanız, doruk.net'in mail hosting hizmeti iyi diye duymuştum.

E postaları internet sitesinden programatik olarak gönderiyoruz. Şöyle ki, yeni üye geldiğinde hoş geldin maili. Sipariş olduğunda siparişle ilgili bilgiler vs. Trafik olarak şu aşamada günde ortalama en fazla 1-2 dir. Bu anlamda yandex hizmetinin sorunu çözeceğini sanmam.

Ben sadecehosting in bu konuda iyi olduğuna da inanmıyorum çünkü geçtiğimiz aylarda ilk bu sorun yaşadığında bize noreply isimli adresten gönderdiğimiz için böyle olabileceğini söylemişlerdi. ne alaka. kaldı ki kendileri de aynı adresten bize programatik mesajları gönderiyorlar.

en son bu gün yine değiştirip bakalım diye başka bişey yaptık. telefonla aradığımız arkadaş da bize neden ısrarla o adresten göndermek istiyorsunuz diye soruyo. halbuki az önce ilk defa kullandık o mail adresini. mal işte.

doruk net i yıllarca kullandık. son dönemde sıçtılar onlar da. hizmet kalitesi oldukça düştü. teknik anlamda çok sorun yaşamaya başlamıştık. iis de felan sorunu çözmek adına ne yapmaları gerektiğini bizim söylediğimiz halde yapmıyorlardı falan. bi değişik.

doruk.net'in hosting hizmeti pek başarılı değil onu kabul ediyorum. mail hosting hizmeti için iyi diye duydum, bi müşterimizi de o sebeple doruk.net'e yönlendirdik. en son konuştuğumda memnunlardı.

diğer yandan, programatik olarak gönderilen mail'lerde bi yere counter koysanız süper olabilir. farkında olmadan bir bug ile binlerce mail gönderiliyor olabilir?

son olarak da, iis üzerinden mail queue'ya bakın. bekleyen mail var mı, ne kadar vs. hangi amaçla hangi yazılımı kullandığınızı bilmiyorum ama, bir açığı bulunmuş olabilir, yahut mail server'ın yapılandırmasında bir sorun vardır ve mail gönderilebiliyordur. bu sayede sizin mail server üzerinden günde sayısız mail gönderip spam amacını yerine getiren dingiller vardır. bir kez bi müşterimin başına gelmişti bu, epey uğraşmıştık bulana kadar, oradan biliyorum.

edit:
yanlış anlaşılmaya mani olmak için altını çiziyorum, normal ftp hosting hizmetini aldıkları yerden almaya devam ediyorlar. sadece mail hosting hizmetini doruk.net'ten alıyorlar. siz de buna benzer şekilde, kaliteli bir mail hosting hizmeti (ve desteği) veren yer bulup, sadece mail kısmınızı taşıyabilirsiniz.

şirket kurmana da gerek yok ki :/ kazandığının vergisini vermelisin her türlü. yıllarca yasadışı çalışmışsın bence. büyük ihtimalle açmaz ama açtığında da tam açar. sağlam ceza ödersin.

vergi vermediğin için devlet nezdinde vergi kaçakçıcısın evet. şikayet olursa kapını çalabilir, bulabileceği tüm gelirlerini vergileyip ceza kesebilir.

dediğin doğru, ha evdesin ha dükkandasın, yaptığın iş aynı neticede. ama evine maliye bakanlığından denetime gelmezler. dükkan ise dikkat çeker. bulunduğun yerdeki herhangi birisi "ya bu adam ne iş fatura kesmiyo sanki, biz enayi miyiz vergi veriyoruz" diyebilir, şikayet edebilir. ki dediği doğru. hatta bi ara bu gibi şikayetlerde şikayetçi ödül alıyordu diye bi şey duymuştum, doğruluğu var mı bilmiyorum.

bu işi bir muhasebeci ile konuşman doğru olur. fakat şirket kurmak zorunda değilsin. maliye bakanlığından alacağın fatura koçanını kullanarak şahıs olarak da hizmet faturası kesebilir, vergini ödeyebilirsin.

imza: yıllarca freelance olarak iş yapmış bir yazılım geliştirici.

iyi de ülkede/dünyada hatırı sayılır miktarda freelance çalışan insan var. bu insanların hepsi suçlu mu şimdi?

Belli bir limitin altında kazanıyorsan vergiden muaf olursun ama o limitin üstünde kazanıp da vergi vermiyorsan vergi kaçırıyorsun demektir hukuki anlamda. O limit nedir ben bilmiyorum ama.

Belli bir limitin altında kazanıyorsan vergiden muaf olursun diye bişey yok
o SGK lı olarak çalışıp da ek iş yaparak gelir elde edenler için. sınır da 20 binlerde bişey. freelance çalışan her türlü fatura kesmek zorunda bu arada. sene sonunda zarar da etsen, şirketsen en kötü muhasebe vs. yine ödüyorsun.
@woe
1- türkiyedeki vergi/iş kanununa göre freelance çalışmak diye bişey yok. siz bir işi ticari amaçlı/ düzenli olarak yapıp gelir elde eden bir kimsesiniz. ister şirket olarak ister "serbest meslek erbabı" olarak kendi adınıza maliyede bir kayıt yaptırmak ve vergi numarası almak zorundasınız. bunun tek istisnası evde tarhana filan yapıp satan teyzeler onlar zorunlu değil. onun dışında home office çalışan herkes vergi kaçakçısı, yasal değil.
2- yukarıda denilmiş evde yaparken hadi belki kimse uyanmaz da şu anda bi uyanan olursa başınız derde girebilir. illa şikayet olması da gerekmez zabıta gelse vergi levhası sorar.

bu ara dediğin bu işlerle başım dertte gibi. bir şikayet sonucu maliye takibe aldı beni.
detayına inmeyeyim ama, genel olarak maliye kapına dayanırsa ve banka ile aldıysan paranı hep, çok fena sıçabilirsin. öyle böyle değil hem de.
bir de ofis işine girmişsin, daha tehlikeli hale gelmiş.
tavsiyem, git mükellefliğini başlat ve ufaktan da olsa vergini ver. hiç vergi vermemen bu durumda çok tehlikeli.

*belli bir limiti altı muhabbetine inanma, yok öyle şeyler. bizzat yaşadığım olay çünkü

için rahat olsun. stopaj vergisi diye bir şey var. sana iş yaptıran kurum sen fatura kesmediğinden senin yerine ödüyor. piyasada senin gibi bir sürü adam var. mesela terziler. devlet parasını alır yani her türlü.

www.stopajvergisi.com

www.parasut.com

@ kocakum o stopajın ödenebilmesi için serbest meslek makbuzunun kesilmesi gerekiyor işte, şıkıntı orada müşterisi fatura almazsa stopajı neye binaen ödeyecek?
fatura kesmeyen her serbest meslek erbabı vergi kaçırıyor, terzi ya da web tasarımcı olması fatura bakımından fark etmez. (dükkan açılışı, meslek odası, vergilendirme usul farkları filan var onları ben de bilmiyorum)

@niye ama ikinci link'i ekledim. serbest meslek makbuzu(SMM) kesecek. şirket kurmasına gerek yok anlamında dedim.

SMM nasıl düzenlenir?

Vergi Dairesinden serbest meslek mükellefiyeti açtırdınız, anlaşmalı matbaada serbest meslek makbuzları (SMM) bastırdınız. Hizmetinizi verdikten sonra bu SMM’leri doldurup müşterinize vermeli ve karşılığında hizmet bedelinizi tahsil etmelisiniz.

@kocakum
aynısını ben de dedim
ister şirket olarak ister "serbest meslek erbabı" olarak kendi adınıza maliyede bir kayıt yaptırmak...

ancak "şirket" kurmak daha teferruatlı gibi gelse de şirket faturasında, serbest meslek erbabının kestiği makbuzda olan stopaj yok. faturada sadece KDV oluyor.

yani 100 liralık makbuz kesse müşteri toplamda 100+20 (stopaj, devlete)= 120 lira öder --ki bu nedenle pek sevmezler bu düzeni, firmalar fatura ya da gider pusulası ister genelde-- kendisine 100 -18 (KDV, devlete) 82 lira kalır. 100 liralık fatura kesse müşteri 100 lira öder. kazancına göre kendisi ayrıca vergi öder kendine kalacak miktarı bilemiyorum.--burayı yanlış biliyorsam biri beni düzeltsin.

öte yandan şirketin giderleri var tabi.
ayrıca vergi daireleri farklı uygulamalar yapabiliyor. bazı mesleklere X vergi dairesi başka şey derken Y başka şey diyebiliyor (özellikle serbest mesleğe mi giriyor ticari bir faaliyete mi giriyor kısmında yorum muhtelif şirket olsa tek kişi olarak şahıs şirketi olabilir ltd olabilir gibi gibi). üstüne bir de senede ne kadar kazandığınız da neyin daha mantıklı olduğu konusunda belirleyici olabilir.

anlaşılacağı üzere konuyu epey araştırmıştım ve cidden çetrefilli bir konu.

bir de vuk'da arızi kazanç diye bir durum var sanırım 2015 yılı için 23.000 TL altında gelir elde edilmesi durumunda vergiden muaf olunabiliyor. hizmeti alan gider pusulası düzenleyip stopajını ödüyor. ama bunun yılda bir kaç kez yapılması lazım. sürekli gider pusulası düzenlersen yine serbest meslek kazancı olarak vergilendiriliyor.

yani vergiden kaçmak mümkün değil orası kesin. yapılması gereken yıllık gelir/gidere göre ne tür mükellef olmak gerektiğini saptamak.

www.parasut.com

İşte sorun şu ki düzenli bir gelirim yok. Bazen iki iş birden geliyor, bazen ise üç-dört ay gelmediği oluyor. Freelance böyle malesef aynı deniz gibi, bazen dalgalı, bazen durgun. Tahminen yıllık gelirim bu başlangıç aşamasında en iyi ihtimalle 25.000TL civarında olabilir. Ama bunu bilemeyiz, az da olabilir çok da. Her halukarda vergi ödeyeceğim gibi görünüyor eyvallah ama benim için en doğru olan mükellefiyeti seçmek durumundayım.

Müşteriye gider pusulası düzenletmek sanırım bu durumda bana uygun değil. Çünkü yılda iki-üç kezden fazla gider pusulası yapıldığında dediğiniz gibi başım ağrıyabilir diye düşünüyorum.

Şahıs şirketi kurmak ve devamını sağlamak için muhasebeci başta olmak üzere bir sürü masraf yapmak gerekiyor. Bu durumda benim için en iyi ve en masrafsız seçeneğin serbest meslek erbabı olarak makbuz kesmek olduğunu söyleyebilir miyiz? Sanırım tek dezavantajı stopaj. Şahıs şirketinde de stopaj yok sadece kdv ödüyoruz ama diğer masrafları çok. (gerçekten çok mu?)

Serbest meslek erbabı olmanın başlangıç ve aylık masrafını biliyor musunuz? Yine mecburen bir muhasebeci ile çalışmak zorunda mı kalıyoruz yoksa parasut.com bu ihtiyacı tamamen karşılıyor mu? Biraz şahıs şirketi kurmak ve devam ettirmek ile serbest meslek erbabı olarak başlayıp devam etmeyi giderler bakımından karşılaştırabilir miyiz?

Soru soruyu doğuruyor. Benim gibi bu konularda bilgisiz biri için arap saçı resmen.

parasut.com sanırım web tabanlı bir finansal yönetim aracı. vergi beyanı gibi konularda verdikleri bir hizmet göremedim.

bence size her halükarda mali müşavir gerekiyor. çünkü serbest meslek erbabı olunca da işiniz makbuz kesmekle bitmeyecek. kazanç defteri tutmanız gerekiyor. üçer aylık dönemlerde geçici beyan vermeniz gerekiyor vs. çevrenizden güvenilir bir mali müşavir bulup danışırsanız zaten size yapılması gerekeni izah edecektir.

ön bilgi olarak:

www.gib.gov.tr

ben de senelerdir freelance olarak evden işler yaptım. yapmaya da devam ediyorum.
fatura kesemediğim için kaybettiğim işler oldu. sen evden freelance olarak çalışırsın fatura istemedikleri sürece de sıkıntı olmaz. fatura isteyenlerden iş alamazsın kaybın bu olur.

ama dükkan açarsan dikkat çekeceksin. çat kapı gelirler bir gün, iş yapmıyorum hobi olsun diye burayı açtım da diyemezsin.

kötü.

renkli dövme seviyorsan olabilir. aksi halde pek estetik değiller. çok daha iyi çalışmalar var. bunlar sanki "biraz bilen" elinden çıkmış gibi. kanat figürü fena değil, kabaca bi google'larsan çok daha estetik figürler var, onları baz alarak yaptırsan daha iyi olur sanki.

dovme-meister degilim tabi ama ise yeni baslamis bi dovmecinin isleri gibi

gayet basit. bir numaraları yok

haksızlık etmek istemem ama hepsi çok başarısız görünüyor.
işçilik kötü, estetik yok, renk eh

cezaevi dövmesi direkt.

kim yapmışsa 4 - 5 yıl sonra güzel dövmeler yapmaya başlayabilir. şu an için vasat.

model olarak kötü
işçilik olarak renkliler bir nebze daha iyi ama ben renkli dövme tercih etmem. 4-5 sene sonra boka dönüyor o renkler.
son fotodaki yazılar çok kötü parkinsonlu biri yazmış gibi.

anlamam ama estetik olarak hoş değil.

insanlar bunları bedenlerine işletiyor... zevksiz. hepsi.

insanlar bunları bedenlerine işletiyor... zevksiz. hepsi.

basit

kötü

pozitif çok az özelliği var. nadiren de olsa iyi orta kesebiliyor. koşuyor, mücadele ediyor. söylenene göre, antrenmanlarda iyi çalışıyormuş. böyle koşan, yedek bekleyince zırlamayıp çalışmaya devam edip görev bekleyen, selçuk şahin sabri sarıoğlu gibi görev adamlarını hocalar sever. hiç olmasa yedek olarak tutar.

ama bence sabri'ye bu kadar uzun süre sabredilmesinin esas sebebi altyapıdan çıkma olması. "galatasaray'ın çocuğu" title'ının iyi ekmeğini yedi.

tek tek input girme zahmetiyle uğraşmamaktan ziyade, onları kullandığın platforma göre generate eden scaffolding tool'ları araştırmanı öneririm.

örneğin, asp.net için:
www.asp.net

bunun benzer örnekleri vardır mutlaka.

edit:
burada daha iyi anlatmış. tüm crud işlemlerini bikaç dakkada yapabilmeyi sağlıyor:
www.codeproject.com

senin form objelerini json data olarak serialize eden bir library/plugin ihtiyacin var. Elde ettigin data Json oldugu icinde ister front-end de kontrollerini yaparsin, istersen back-end e gönderip orada da kontrol yaparsin.

Örnegin kücük bir library github.com

ben varım. bi kulağım 20% duyuyor. dünyayı stereo dinlemeyi unuttum adeta, her daim mono. buyrunuz?

bir kulakta %50 diğerinde %70 kayıpla soruları alabilirim

özele geliom:)

eşim var görme kaybı. sorunuz varsa alabilirim.

parmak ucum koptu sonra yerine yapıştırıldı o bölge hissiz, sayılır mı bu?

her insan evladi yas ilerledikce ust frekanslarda isitme kaybi yasar. 30 yasindayken 16-17kHz'den sonrasi gidiyor. 60 yasinda 12kHz, 70'te 10'a kadar gider.

@alperz

benim sormak istediğim biraz daha farklı.

Evet senin dediğini anladım. Benim demek istediğim, herkesin bir şekilde duyu kaybı yaşadığı idi. Gereksiz bilgim çok olduğu için saçıyorum arada böyle hehe

ellerim hissizleşti eskiye nazaran

%42 her ikisinde de. Çift zar var.

6 yasinda konservatuar piyano yuva bölümüne baslamisken atesli hastalik sonucu %30 duyma kaybi yasamisligim var. Doktor teshisi buydu. Sonra bi cesit tedaviyle daha iyi olduğumu söylüyor annem. Suan yeni teshis edilmiş bir durumum yok

bundan beş yıl önce yanlışlıkla cam parçası kesmişti sağ el işaret parmağımın başlangıç yerini. çok derin bir kesikti (kemiği gördüm öyle diyeyim) ve sinir de tamamen koptu dolayısıyla. sonra deri ve siniri diktiler vs. ama yıllarca o parmağım hissiz kaldı. şimdi yavaş yavaş his gelmeye başlasa da hala bazı yerlerine dokununca keçe gibi hissediyorum ama alıştım.

bu zaten ispatlanmış bir şey. bi sürü araştırma ve anket sonucu yayınlandı seçim sonrasında. en fazla 2.5 puan olabiliyor emanet oylar.

edit:

ispatlanmış bir şey yok diyen arkadaşların cevaplarına istinaden, bir önceki seçimde akp'ye giden doğu oylarını alıp hdp'ye aktarıp, akabinde de bu seçimde ilk kez oy kullanmışları ekleyince, ortaya çıkan sonuç adeta ispat oluyor. yoksa gidip kapı kapı gezip her bir seçmene sorulmadı elbette. kavram tartışmasına giriyorsak; tırnak içinde "ispat" diyelim, herkes rahat etsin o halde.

yüzde 1-2 diye hatırlıyorum ben de sonradan açıklanan

Yuzde 1.5 civari oldugunu iddia eden yari-bilimsel (okuyunuz: bilimsel olmayan) bir arastirmayla karsilasmis olmakla birlikte ben yuzde 3 civari oldugunu dusunuyorum. Ispatlanmis bir sey yok.

max 3% diyebiliriz, daha çok akp'den geçme olma oldu doğu bölgesinde ve bazı illerde. Yani emanet oylar olmadan barajı geçebilecek güçleri var neredeyse.

chp demissin ama mhp ye 1 emanet bendendi, elimi seveyim.

(bkz: 400 vekil verin ve bu iş huzur içinde çözülsün)

+ 1 cevap botu adli kullanici

yok be vegas adamlar hic birisine tik atmiyor.

Tik bence de önemli. bazı cevaplar için arastiriyorum. bakıyorum ki bir hareketlilik yok, o zaman soruyu soran sahilde bir daha dönmemek üzere uzun bir yürüyüşe cikmistir diyip siliyorum. yoksa maksadım reyting almak değil.

abi napcaksınız tik koysa, işine yarasın karşındakinin yeter işte.

rep + ünvan sistemi koyardık yoksa buraya. terazinin tozunu alırdık güzel paylaşımlarda.

tam da bu soruda olduğu gibi çok fazla yazım hatası görünce benim de içten içe tick atmayasım geliyor. eheh şaka.

tick önemli bir şey arkadaşlar. benzer konseptli olan stack overflow'da tick atmayınca epey ayar veriyor insanlar.

Ben beğenmeyince atmıyorum. Okuyorum en beğendiğim 1 2 tanesine atıyorum ya da hiç atmıyorum. Sonuçta soran kişinin inisiyatifine bırakılmış. Tik almak için mi cevap veriyosun yani.

Hiç kimseye tik atmamışsa bu tik olayından komple bihaber olabilir. Herkes benim kadar alık değildir tabii ama ben o yandaki kutuların tik atmak için olduğunu çok geç fark etmiştim, hala tam neye hizmet ettiğini de bilmiyorum nezaketen atıyorum. Tik atmaynca "ne boktan cevap" mesajı mı verilmiş oluyor?

suçlu muçlu ama 1999 depreminde sakarya'da her gün yemek dağıtıyordu.

milliyetçi kafası böyle bir şeydir. ogün samast katilini dahi bayraklarla, alkışlarla, "türkiye seninle gurur duyuyor" sloganlarıyla karşıladılar bu ülkede. milliyetçiysen, suç da işlesen, adam da öldürsen, mafyatik karanlık işlere de girsen seviliyorsun.

bunun aynısının pkk ayağı da var, zorunlu askerlik gibi bir garabet olan ülkede, askere gitmiş 20 yaşındaki dünyadan bihaber çocuğu öldürüp katil oldu diye onore ediyorlar, alkışlıyorlar, kutluyorlar.

bunun 'malum şahıs' örneği de var. "çaldıysa da o çalsın bari" deniyor. hırsızlık yaptığını biliyorlar ama hırsız demeye dilleri varmıyor.

özetle, bazılarına göre mesele "ne yaptığın" değil, "neye inandığın".

milliyetçi kafası +1

milliyetçi olunca ne suçun, ne insani duyguların anlamı kalmıyor. istediği kadar azılı katil olsun, kendi ideolojilerine ters düşmediği sürece sorun yok. ki oradaki ünlülerin pek çoğu, eminim, bir zamanlar aynı yolun yolcusu olmuştur. izlediğim kadarıyla çoğu milliyetçi ve ayrıca "sanatçı" olarak adlandırılabilecek kişiler değiller. her şarkıcı türkücüye sanatçı deseydik, ohooo.

havelock ellis "milliyetçilik ve savaş insani olaylar değildir" der. çünkü ikisi de tehlikeli kapılara çıkıyor. milliyetçi kafası bu. sedat peker de kafatasçı bir milliyetçi zaten.

bak hala saygı duyanlar var. yemek değil isterse havyar dağıtsın. o yemeği eminim günah olarak gördüğü şeylerin telafi edilmesi için dağıtıyordur.

bu arada onun davetlerine giden ünlüler ya basit insanlar oluyor (meslek itibariyle) ya da mecbur kalıyor. adam davet edilmiş gitmezse ciddi ciddi sebebi sorulur o sanatçıya. belki bir daha iş alamaz vs vs