cpuyu da yazsanız güzel olurdu.

Noctua çift fanlı tower modellere falan bakın. Tek fanlısı bile 8700k'yı 60 üstüne pek çıkarmıyor. (Overclocksuz)


Örnek: (bu amd uyumluymuş ama tipi göstermek için atıyorum)
www.sanalmarketim.com

Noctua iyi de cok para. Cooler Master 212 ortanca bir mal ama is gorur gibi geliyor. Benim asil sormak istedigim marka olmayan ama cidden canavar gibi sogutan modeller bilen var mi? Aliexpress de falan bir dunya ucuz fan ve sogutucu var. Sogutucuya verecegim parayla sistemimi daha da gelistirebilirim zira.

hem ucun olsun hem de soğutması iyi olsun diyorsun. öyle bir şey yok.

noctua'nın kimi modelleri sıvı soğutmalardan bile daha iyi sonuç veriyor.

markası olmayan eşek kadar büyük soğutucu alırsın, yanında termal macun da verirler. noctua'nın termal macunu 2 sene dayanıyor, aliexpress'ten alacağın termal macun 2 aya kupkuru olur çıkar.

madem cpu'nun canını çıkartacaksın, ucuz mal alacak kadar zengin olma.

Termal macun alacam zaten kaliteli bir tane dandik macun surmem.
Piyasada bazi geeky urunler var tonla led var ustunde gaming gear fatal1ty series carbon fiber dildo fan vs diye ben bunlarla ilgilenmiyorum. Bana isini yapacak mal lazim, gurultu cikartsin sorun degil, tasarimi goz kanatsin sorun degil. Verdigim parayi sadece sogutmaya vermis olayim, markaya veya goz boyamaya degil. Anlatabiliyor muyum?

anlatabiliyorsun. noctua boşu boşuna o kadar pahalı değil.

www.sanalmarketim.com

mart 2015'te 230 liraya almışım bunu. overclocklu 7700k ile kullanıyorum. çok çok memnunum.

cm 212 temizdir iyidir. 65 c üzerini göremedim tam yükte bile.

yav bir duyuruya da ben cevap yazmıyayım diyorum ama dayanamıyorum.

madem aşırı soğutma ihtiyacın var. peltier modüllü soğutuculardan al.

peltier modülünü biliyosundur umarım.

www.youtube.com

tec processor cooler diye arat.

tec thermo electric cooler demek. bidiğimiz peltier işte

fan degil sivi sogutma almalisin. Corsair'in Hydro serisi giris seviyesi sivi sogutma kitleri var. cok pahali degil. butcene ve kasanin icine uyacak boyutta bir tanesini al. en iyi fandan daha iyi performans alirsin.

eri de dişisi de her gün değişmiyorsa kendilerinden uzak durulsun :)

6-7 boxer'ım var 5-6 günde bir değiştiriyorum. asıl her gün değiştirenden uzak durmak lazım nasıl kötü kokuyorsa her gün değiştirmesi gerekiyor demek ki.

Her gun.
1 koli dolusu kiloyla alinmis yesil asker donum var. 10 12 tane de marka donum var.

19 tane boxer'ım var. Ben yaz kış çok terlerim. her gün değiştiririm.

proletarier +1

her gün boxer değiştiren adam nasıl bi pis acaba. 10-12 adet boxer var. terlemezsem,çok hareket etmezsem 2-3 günde bir değiştiririm. ama gün yoğunsa ve terlersem her gün

buraya donumu kaç günde bir değiştirdiğimi yazacak değilim ama 20 tane var sanırım.

20 tane var. her gün değiştiriyom.

Sayi bilmiyorum ama cok var. Corap ve boxera iyi yatirim yaptım.
Buraya donumu kac gunde bir degistirdigimi yazabilirim, 2-3 gun. Yazin her gun.

Bi ton var da niyeyse hep aynilarini giyerim.
Degistirme sayisini soylemicem nasil olsa herkes sallayacak, saatte bir degistiririm.

35-40 tane var seyrek çamaşır yıkadığım için.

duş aldıkça değiştiriyorum, haftada 6-7 kez

Her gün değiştiriyorum, 12-13 tane var işte.

Koksa da kokmasa da değiştiriyorum yani hijyendir bu, kokmasıyla alakası yok.

1 hafta kokmuyor diye değiştirmemek masıl bir kafaysa artık. bırak uzvun olsun hiç çıkarma sen. her gün değiştirenler kokuyor diye değiştirmiyor bu arada.

25 ten fazla vardır sürekli duş aldığımdan gün aşırı değiştiriyorum hele yazın günde iki tane değiştiriyorum

15 tane falan var. Her gün değiştiririm duş alıp.

9-10 tane var. Sahi bir boxer kaç para?

paçalı don giyen bi tek benim sanırım, o yüzden ölü taklidi yapıcam.

20 tane falan.
her gun degistiririm.
parfum kullananlar bok koktuklari icin parfum kullaniyor gibi bir yaklasim olmus yukarida.

günde bir tane değiştiriyorum, toplam 10.

iki tane var... ayda bir yıkıyorum diğeri 1 ay idare ediyor. Her yıl eskileri çöpe atıp 2 tane yeni alıyorum. çok terlemediğim için sıkıntı olmuyor.

20-25. değiştirmek için illa kokması veya kirlenmesi gerekmiyor, hijyen diye bir kavram var

altta olmuyor o alan en tepede oluyor ama muhtemelen reklam verecek kadar yaşamayacaksın burada.

her duyuruya abuk sabuk kendi sitenin reklamını verdiğin için, sürekli kod istermisin diye spamladığın için uçacaksın büyük ihtimalle.

ha burasını compumaster kaç senelerden beri desteksiz yürütüyür, ticari bir amaç gütmeden, başka yerlerle karıştırma, 3 kuruş reklam parası alcak diye kimseye boyun eğmez burası.

0 “sıfır”

Cok antin kuntin bir şey çıkarsa, en fazla “bu ne lan” diyip geçmişimdir..

Killerbee en altta mavi alan var arkadaşım ve reklam şuan aktif. dediğin şeyleride yaptığını sanmıyorum hiç alakasız bir sitenin reklamını da yapmadım hep alakalı paylaşımlarda var içeriklerim iyi bakmanı ve sadece tepki olsun diye yazmasaydın keşke;)

www.eksiduyuru.com

ayrıca ne güzel tam yerini bulmuş.

hiç bakmıyorum.

@killerbee: cidden de reklamlar en altta mavi şeritli soru/duyuru olarak çıkıyor. orası da reklama ayrılmış bölüm.


@çiçekgaraj: şu ana dek çıkan reklamlardan sadece bir tanesine tıkladım şu zamana kadar. reklamcısı da farklıydı. ilgi alanıma göre reklam çıkmıyor özetle.

sormaktaki amacım şu elimde firmalar var reklam çıkıyorum farklı yerlerde burada da çıktım. acaba reklam burda olumsuz olur mu onu öğrenmek istedim. ya da insanların ilgisi olunca tıklıyorlar mı ?


masumca bir soru sadece ?

m e b bir çok defa en tepede gözüktüğünü gördüm, sanıyorum ücretlendirmeye göre değişiyor. geçen sene sevgililer gününde mesela foto basımı yapan birisinin reklamı vardı, en tepede kaldı bayağı uzun süre.

Hic reklam gormedim duyuru'da simdiye kadar. Ama vicdanim sizliyor zaman zaman, eger birgun sitenin sahibi bana ulasir da gardas bir sakal at hele derse uzerime duseni yaparim.

buradan asagidaki reklamina trafik yaratiyorsun. oradan da cicek sitene. tebrikler basardin.

ben baktim. ama bence pahalilar. ya da ben fakirim. bilemedim. cicekler hos ama. hayirli isler bol kazanclar..

Hiç

Gözlerim o kısmı otomatik olarak algılamıyor.

hiç+1

Adblock var reklam görmüyorum ama. Bazen indirim kodu vs olduğunda bakıyorum var mı bir şeyler diye. Eskiden n11 kodu falan olurdu orada

Yorumlar İçin Teşekkürler

Gitar çalmak istediğini varsayaraktan...
Hele bir al gitarı eline, Akdeniz Akşamları çal hele bir. Topluluk gelir kendiliğinden. Kurs tabi güzel şey ama internet çağında çok da gerekli bir şey değil. Bir yandan alaylı biçimde geliştir kendini, diğer yandan da nota öğrenirsen kendini ve etrafındakileri eğlendirecek kadar çalarsın.

yazılanlara katılıyorum. Selim Işık'ın elektro gitar metodu 1 kitabını öneririm. ayrıca youtube kanalı var, ordaki eski videoları da fikir verir ama kitabı takip etmek daha kolay. udemy'de kursu da var hocanın. yanılmıyorsam kitapları pdf formatında orda veriyor.

youtube
www.youtube.com

kitap
www.kitapyurdu.com

udemy
www.udemy.com

ben yasadigim yerde belediyenin muzik kursuna gittim. ritm dersi aldim. bendir calmaya calisiyorum. cok eglenceli...

halk evlerinde kurs veren bi arkadaşım vardı, ziyaret ettiğimde yaş ortalamasının çok yüksek olduğunu görmüştüm. Türk sanat müziğiydi ama başka dallar da vardır bence. bi enstrümanı öğrenmek için birinden ders almak şart. youtube’dan izleyip yaparsın elbette ama hocanın görevi sen çalarken kontrol etmek aslında. çalarken kendini dinlemen mümkün değil.

Tipini bilemem ama biz çok daha soğuk bir yerde hafif güneş ve 15 derece gibi bir hava sıcaklığı varsa ekiyoruz çıkıyor. Ama ekim işlemi düzgün yapılması ve sulanması lazım.
Önce iyi bir toprak alıp düzgün bir yüzey elde edilmesi lazım. Sonra tohumlar ekilecek sonra hafif tırmıkla karıştırılacak sonra da tırmıkla toprağın üstüne vurarak sıkı hale getirilecek. Böylece halı gibi olur.
İlk bikaç ay bakımı kesmeden bırakıyorsunuz uzuyor iyice sıklaşıyor, toprağa oturuyor sonra kesmeye başlıyorsunuz 12-15cm olunca.

Gübreye gerek yok eğer toprak kaliteliyse. Ama sulanması lazım her gün.

Hocam geçen sene de aynı muhabbeti yaptık sanki, hala yapmadın mı yoksa başka bir yer mi burası?

Tohum ekim için mart nisan, nisanı geçirmeyin. Mayısda da mevsime ve bölgeye göre ekilebilir ama beklemeyin o kadar.

Az güneş alıyorsa gölge alan çimi ekebilirsiniz, ya da karışım olan tohumların içindeki gölge alan oranı fazla olandan seçin.

Ben olsam hazır çim eker uğraşmazdım, ki daha önce tohum ekmiş ve süreci bilen biriyim.

devletse normal

23 yaşındayım buna rağmen "ablam" dese profesyonelliğinden şüphe duyardım.

Benim 14 yildir gittigim kadin dogumcum arada “ablacim” diyor.
Adam benden 20-30’yas buyuk, hacettepe tip mezunu. Kendisinden de cok cok cok memnunum (ki 14 yildir gitmezdim yoksa)

Bence gelen insanlarin tipine gore. Bazen ablacim/abla filan demeyince, x hnm diyince “gotu kalkik, kibirli, soguk doktor” etiketi yapistirilabilir, hastalar ciddiye almayabilir ama boyle olunca daha ciddiye aliyor olabilirler.

Beni hic rahatsiz etmemisti en bastan beri. Cunku adam cok sirin, cok tatli ve isinde de cok iyi.

Bazen benden yaşça büyük erkekler samimiyet ifadesi olarak abicim diyolar bana ben rahatsız olmuyorum. Ama ablacım diyen olmamıştı ondan da rahatsız olmam sanırım. Bize hastalara teyze amca da demeyin diye öğretmişlerdi okulda ama yurdum teyzesi Ayşe teyzeye Ayşe hanım demektense Ayşe teyze şikayetin ne deyince daha mutlu oluyolar.

(bkz: osuruktan nem kapmak)
Raad olun ya, ne olacak. İşini düzgün yapsın da isterse hafız desin.

Normal. Alınganlık gösterilecek bir durum değil.

Gözümde komik bir görüntü canlandı.

çok hoş değil ama ben pek takılmazdım açıkçası. odadan çıktığım gibi unuturdum muhtemelen.

amk ülkesinde ne olacağı belli olmuyor ki. muhtemelen ne yaparsam tacizci iftirası yeme ihtimalim en az olur diye düşünüp bu yolu bulmuştur adamcağız. analizi yapılacak bir durum değil bence savunma mekanizması sadece.

adam kendini savunmaya almış. hasta rahat etsin art niyet aramssın diye

Faculty of open university diyor Tureng.

aöf sitesine gidiyorsun. ordan dili ingilizce yapıyorsun. bulduğun senindir.

Open (and Distance) Education Faculty
bizdeki AÜ, İngiltere'de Open University mesela.

Open değil ya. Distant education veya correspondence school diye geçiyor. Resmi adına kendi kendine open dediyse aöf bilemem. Ama konsept olarak open demiyorlar onu biliyorum.

www.beymen.com

Öyle bir ayakkabı yok malesef. En yakını için de yds eğitim botu derim ama o da kayar.

Nedem? Buzda kaymayan suda kayar, suda kaymayan buzda kayar. En olmadı parlak zeminde kayarlar. Onda kaymayan da ıslak ve parlak zeminde kayar. Hiçbiri olmazsa karda kayar.

Kışın çetin geçtiği zorlu arazilerde falan artık doktora yaptığım için o kaymayan bot efsanesinin gerçek olmadığına kanaat getirdim.

Not: Bot koleksiyonum var.

spackinq'e istinaden benim harley ısıtıyor ve su geçirmiyor. karda ve buzda da kaymıyor ama fayans diye tabir edeceğim parlak ve ıslak zeminlerde slalom atıyorum. bizim şehirde çoğu pasaj bu malzemelerle kaplı ve "dikkat kaygan zemin" uyarısı var zemin kuru olsa bile.

Ya da tchibo dan bot zinciri alabilirsiniz. Yıllardır kulanıyorum

kaymayan bot diye bir şey yok bence de

Hiç kaymayan bot yok bence de. Ancak en az kayanlardan olsun diyenler için kauçuk tabanlı botlara yönelmelerini öneririm.

Kinetix’in botlari iyi bayagi

4 yıl önce aldığım Greyder botlarımla neredeyse hiç kaymadım. Bundan önce de lise 2- üniversite 3. Sınıf arasında da yine Greyder kullanıyordum onunla da hiç kaydığımı hatırlamıyorum. Ha kaydiysam bile benim sakarlığımdandır. İkisi de su geçirmiyor.

camper'in goretex botlarindan bir tane alabilirsin.

adidas terrex. herkesin dediği gibi hiçbir zeminde kaymama olayı zaten bilimsel olarak mümkün değil fakat su geçirmemezlik konusunda % 99 başarılı

Ben in derdim ama yanlışsa bilemem. At the table başında oturulan masa için geçerli.

on derim ben

Genellikle "in". "As shown in Table 4".

"as the table demonsrates/lists" de diyebilirsiniz.

In the table

Karakulak.

Karakulak+1

Allahin belasi bir kaplan tabii ki. Ultra zengin olsam alirdim bir tane. Cok seviyorum bu namussuzlari.

Kedigillerin en güzeli erkek aslan bence.

Puma. Simsiyah olanlarından bir tane isterdim. Hep çok karizmatik bulmuşumdur bu hayvanları.

karakulak +1

çita.

Beslerdim diyenlere Allah vermesin ne diyelim.

Leopar çok güzel ve özel bir hayvan ama öyle sahip olmak gibi egoist tavırlarım yok saygılar der geçerim görsem öyle.

Karakulağı sayenizde öğrendim ama cevabım aslan. Yelesiyle oynardım.

kaplan seviyorum, turuncu üzerine siyah çizgileri olanından

yavru aslan.

Caguar.

Evcilini değil yabanisini cangıla açılan arka bahçemde görmek isterdim. Cevap: duman leoparı or sumatra kaplanı.

ilk defa gördüm ama kesinlikle karakulak.

vaşak <3

huzur evi/bakım evinde kalıyoruz. istemiyorsak da tercihlerimizin sonuçlarına katlanıyoruz.

bu yüzden bir zaman sonra çoğunlukla evlenmeyi seçiyor insanlar zaten.

aile, arkadaş.

götü kaldırıp iki çorba kaynatmanın zorluğunu koskoca ömrü evli geçirmenin zorluğuyla bir tutmak en baştan saçma zaten.

Arkadaslarin olur. Bircok Batili ulkede ve Japonya'da durum boyle. Turkiye'ye tatile geliyorlar. Mutlular.

geçmişte ve şuanda yalnız yaşayanlar, dediğin durumda olanlar var. çözümleri de var. siz yaşlanıncaya kadar da teknoloji ve imkanların daha da gelişeceğini düşünürsek, pek kafaya takılması gereken bir durum değil bu yazdıklarınız.

kedi beslersin cesedini yer :) ehehehe

Birçok Avrupa ülkesinde yaşadım. Mutlu olduklarını düşünmüyorum. Bazı ülkelerde evlere özel bakım servisleri var; gelip yemeğini, kişisel bakımını, ev temizliğini yapıyorlar, köpeğinin mamasını ve senin ilaçlarını veriyorlar. Zaten hemen hemen herkesin evcil hayvanı var, hem yalnızlıktan hem de sevgi ihtiyacından. Bazen vefat ettiklerinde kimsenin haberi olmuyor, eve bakım ekibi gelene kadar. Hiç de imrenilecek bir hayat değil ama şu an bizim ülkeye, akrabalara, eş dosta bakıyorum da, zaten çocuklar da çok bakmaya niyetli değil, üstüne para versen bile. Herkes "ben hayatımı yaşıcam, yaşlılarla uğraşamam" havasında.

zaten eşlerden biri öldüğünde diğeri için bu durum söz konusu oluyo. günümüz jenerasyonunun büyük bi bölümü emin ol yaşlandığında ve elden ayaktan düştüğünde kalkıp sana hürmet edip evinde çorba yapmayacaklar. yani en azından bu durum gelecekte trend olmazsa yapmazlar. eğer olursa da instagramvari sosyal medya hesaplarında maymun ederler adamı.

benim kendi tercihim 2-3 ev sahibi olup kiralarıyla en azından günaşırı eve gelip gidecek ve rutin işleri yapacak birini bulmaktan yana.

sağlıklı yaşayacağız, tank gibi olacağız. 70'imizden önce kimseye muhtaç kalmayacağız. kaldığımızda da huzurevine falan gideceğiz. çalışacağız, işleyen demir olacağız, kenara para koymaya dikkat edeceğiz, emeklilikte g*t gibi ortada kalmayacağımızdan emin olacağız. ha ülke batar ya da sen ağır bir kaza geçirip felç kalırsın bunu asla bilemezsin, hayatın ne yapacağı belli olmuyor ama biz kendi elimizden gelen en iyisini yapıp olabildiğince sağlıklı, güçlü ve özgür kalmaya gayret edeceğiz. yetmediğimiz yerde de huzurevi var, hastane var vs...

ateşin yükselip hastalanırsın o çok sorun değil de ben en çok şuna üzülüyordum yalnızken: doktor krem veriyor mesela, sırtına süreceksin. ulan süremiyorsun. inanılmaz. yapılacak şey sırta krem sürmek ya. bu kadar basit bir şey. yanında insan olmadığı için yapamıyorsun ahaha.

yalnızkenden kastım yalnız yaşamak bu arada. şu an öyle bi şey olursa ev arkadaşım var, birbirimize ense tıraşı bile yapıyoruz jsfjs acayip eğlenceli. evlenmek zorunda değilsin, etrafında sevdiğin ve seninle ilgilenen insanlar olduğu sürece "hastalandım çorba yap oç" diyebilirsin yani, ilgilenirler. hep hasta kalmıyorsun sonuçta. yaşlanınca baksın diye evlenilmez ki. gönlüne göre birini bulur da evlenmek istersen ne ala, o zaman güzel. yoksa da şeyapmamak lazım, yetişkin insanlarız, hallolur yani bi şey olmaz.

budur evet.

yaslanacagimin garantisi yok. yaslanmadan da olebilirim. boyle seyleri cok dusunmuyorum, hayatin bana ne getireceginiz asla bilemeyecegim. imkansiz cunku. gereksiz strese ve anksiyeteye gerek yok. bu yuzden gelecegi dusunmek de pek mantikli gelmiyor bana. simdiyi dolu dolu yasamak aklima daha iyi yatiyor.

Siri cenaze hizmetlerini ara
-mezar yeriniz hazırlıyor...

Evlensen de bu tip şeylerin garantisi yok ki. İleride boşanabilirsin ya da eşin sen yaşlanmadan vefat edebilir. Belki size bakacak çocuğunuz olmaz ya da evlatlarınız hayırsız çıkar, sizi ne arar ne sorar. Sırf yalnız ölmeyeyim diye evlenilir mi?

60 yaşında yaşayacagın muhtemel problem için bu yaşında endişe duyman hiç sağlıklı değil.
hayat mucızelerle doludur ve ınsan devamlı degısen bır varlık. bugununu yaşamıyorsun şu anda, üstelik bırak 60 yasını 6 gün sonra ölmeyecegının garantısı yok

Muhtemelen elden ayaktan düşene kadar emekli olacaksın. Sonra tek başına bir evde ölü bulunacaksın.

benim bu konularda öngörülerim:
1- muhtemelen şimdiye göre çok fazla yaşlı bakım merkezi, yaşlı komünitelerin bir araya geleceği yerler vb. olacak. citta slow gibi citta senyor'lar filan olacak

ben 83lüyüm ben 89da okula başladığımda 60 kişilik sınıfta 3 kişi yoktu kreşe/anaokuluna gitmiş olan. il kıvamında bir ilçeydik, il oldu sonra. ben yaşadığım hiçbir mahallede kreş görmemiştim. şimdi herkes gidiyor. köylerde bile gitmesi lazımmış diye gönderiyorlar. ihtiyaç oldu, anneler çalıştı, çocuklara park mark kalmadı.

neyse işte bunun gibi git gide her yere yaşlı bakım merkezleri açılacak bunun türlü halleri olacak. yatılı kalanlar için ayrı, yatalak olanlar için ayrı, kendi evinde kalıp gündüz birileri gelsin gitsin çamaşırı temizliği yapsın, krem sürsün :) isteyen için ayrı. bunun ayıbı mayıbı olmayacak.

şu anda zaten bu ihtiyaç fark edildi. sırf bu yüzden 65 yaş aylığını düzelttiler: sırf bu aylığı almak için çocuklar anne babalarının yanına ikamet aldırıyor, görüyorum. evde bakım parası diye bir şey çıkarttılar. ama ailesi, bakacak kimsesi olmayan binlerce insan olacak 20-25 yıl sonra ya da olan ama bakmayan. mecbur ihtiyaçtan olacak böyle hizmetler.

2-muhtemelen şimdiye göre çok daha fazla "emekli aylığı için evlenme" söz konusu olacak
yani 50 yaşından sonra evlenirsin en kötü.
yine ben (83lü kadın halimle) binlerce gün prim ödemiş sigorta yatırmış bir çalışanım, nasıl emekli olacam diye düşünmüyorum, emekli olunca ne yapcam diye düşünüyorum. şimdi bakıyorum git gide artması gerekirken kadınların çalışma oranları azalıyor ! işsizlik de çok fena. şaka gibi ama bizim 70ler 80ler neslinin o kadın okumalı, çalışmalı, üretmeli, aydın uygar kadın...olayları bitme eğiliminde. 90nesli acayip çıktı. 22-23 yaşında kızlar zor bela okul bitirip 1 gün çalışmadan evlenme derdinde, mezuniyette kına yakıyorlar ! evlenmek çok büyük başarı filan oldu. neyse işte bu kızların maaş yok. 1 gün sigorta yok. 15+ sene sonra boşandı yaş 37-38 e ne olacak? [şu anda boşanana kocası bakıyor hala efendim, o hikaye azalarak bitecek, emin olun] 40 yaşından sonra, zaten hayatta çalışmamayı şiar edinmemiş bu arkadaşlardan bir işe girip çalışabilen çok çok az olacak 0 tecrübeyle. kısacası olacak olan şimdiki hikaye gibi işte, emekli maaşı olsun, evi olsun evlenirim. ama bunu diyen azeri kadın ya da kasabalı kadın değil üniversiteli kadın olacak. yazın bunu bir kenara.

3- teknolojik uygulamalara para vereceğiz muhtemelen
yani buzdolabının derecesini, kombinin ayarını düşünen app yazıcılarımız zaten böyle şeyleri de düşünüyor. tansiyonun çok düşerse şekerin çok çıkarsa doktoruna uyarı gönderen app'ler şimdiden var. (sağlık sektöründeyim) ileride hepimizin akıllı telefonunda olacak bunlar. belli saatte bizi çek edecek, bi sorun olursa merkezden biri gelip bakacak filan.

yaslilar icin birlikte yasam merkezleri olacak. ingilterede filan uygulamasi var. oyle yasli evi degil de yaslilar bir arada ayni apartmanda mesela ya da ayni sitede vs. herkes kendi evinde ama birlikte yasiyorlar.

ayrica yaslandiginda bakacak biri olsun diye evlenmek de cocuk yapmak da aptallik, tek kelime ile. buna inanan insan da aptal bence. kimin kimden once olecegi belli olmaz bu bir, ikincisi kocaman bir aileyiz, her bir aile bireyi ayri yerde yasiyor. cocuk dogurdum diye tapusunu alan ruh hastasi ailelerden olmayacaksaniz zaten su cagda cocugunuz muhtemelen sizden binlerce km otede yasiyor olacak. dolayisiyla bir cozum bulunur cok da takmamak lazim.

Teyzem çok güvendiği kocası tarafından aldatıldı, iki çocuğuyla ortada kaldı. Kendi çalışarak çocuklarına baktı 65 yaşında maaşının bir kısmıyla çocuğunun ev kredisinin ödüyor, diğer kısmıyla da torununu okutuyor. Çocuklarının faydası var mı? Yok. Sağlık sorunu olmasına rağmen ilgilenen kimsesi kardeşlerinden başka. O da yatak döşek düştü, tuvalete sürünerek gitmiş, üstelik gelini yan odadayken.

Avrupa ya bakmalsın bence almanya iyi bir örnek sosyal devlet anlayışı meseleyi çözüyor. ev de sağlık hizmeti vb ugulamalr ücretsiz mevcut. tabi tr de ne olur bilemem.

Avrupa'ya bakmak lazim diyen olmus. Avrupa'da nasil madem anlatayim.
Isvec'te yaslilar icin siteler var, apartmanlar var. Ekonomik duzeyine gore bu fasilitelerin kalitesi degiskenlik gosteriyor ama cok luksleri de var paran varsa.
Buralarda sana bakan insanlar var durumuna gore. Yemek getiren, yemek servis edenler var, temizligini yapanlar var, ilacini getiren, igne falan olman gerekiyorsa bunu evinde yapan hemsireler oluyor.
Ote yandan zaman zaman goruyorum bu insanlar eger yuruyemeyecek durumdaysa tekerlekli sandalye ile disari cikartiliyorlar, gezdiriliyorlar. Bunlarin organizasyonlari oluyor konser, yemek, festival vb takiliyorlar kendi komuniteleri oluyor bunlarin.
Cok oyle korkunc bir manzara yok ortada ozellikle de orta ust segmentlerde.

En alt seviye bakim ise bir cok basit otel odasi gibi dusun, orda kaliyorsun, isini goruyorlar. Ancak gazetede okumustum verilen yemek cok yetersizmis, duzelttiler mi bilmiyorum. Ama zaten yemek isini de kendin cozersin cok begenmezsen.

Acikcasi bekar degilim muhtemelen de bu kariyla beraber mezara girecem. Ama cocuk yapmiyoruz, cocugum olsa dahi ben cocuga yuk etmem kendimi, yazik lan. Ben anama bakmak istemiyorum, bana da evladim bakmasin. Herkes kendi gotunun derdine gencken dusmeli.

Cocuk bana ilerde bakar diye cocuk yapanin ben karakterinden, kisiliginden suphe ederim. Boyle bencilce bir davranis olamaz.

O yaşa kadar evli kalacağınızın garantisi yok, eşiniz çok daha önce ölmüş olabilir. Çocuklarınız varsa hayırsız çıkmış ve size bakmıyor olabilir.

Hatta eşinizden yıllar önce boşanmış ve hala nafaka ödüyor olabilirsiniz!

Ne bilelim iste allah kerim.

paran varsa ve oyun oynuyorsan topla. şu gelecek bu gelecek gibi lafların sonu yok 2 senede kanser olursun.

edit: dolar da yerinde durmayacak biliyorsun.

Millet 960 ovv fena kart diyordu 1060 çıktı 2ye katladı. şimdi 2060 çıktı gene 2ye katlıyor. f/p ürünlerinden pc toplayıp 2 senede bir upgrade en mantıklısı. Şuan 1080p oyun için rx580 yetiyor. Ama yeni ryzen işlemcileri bekleyebilirsin belki acelen yoksa. Eğer paran varsa pc al geç 2 sene sonra o witcherlar falan eğlenceli gelmemeye başlayacak gözüne eski gelecek. Başka bir seçenek ps4 pro alıp ps5 çıkarken satmak olabilir.

cok paran varsa topla, orta butceli biriysen hazirani bekle yeni ryzenleri, bu sene toplarsin yine. ama yeni islemci ile topla.

Ekran kartını kaç para ediyorsa sat garantisi devam eden oc görmemiş bir gtx750 ti falan al, cpu fanı stock ise düzgün bir fan al hafiften oc yap işlemciye götürür daha, bütün oyunları da oynatır.

elindeki sistem ölmüş. oyun oynamak gibi bi niyetin varsa sistem toplaman lazım.

Vk.com'un livestream kısmında bir kamyon spor müsabakası yayını var, bazen ordan bakıyorum.

www.reddit.com

bitti gitti. an itibariyle hiçbir şey yok tabii ama maçlar yaklaştıkça ekleniyor yayınlar. buffstreams diye bi' dayı var onun kanalı her zaman kusursuz çalışıyor benim için.

Ben getirmedim ama çok daha büyük eşyaların gelebildiğini gördüm. Kilo ve üstündeki değer olarak ithalat sınırını geçme tamam.

Kendi kullandığım televizyon aslında, üstünde bir değer yazmıyor. Teşekkür ederim

ekran boyutuna göre vergi getirildi "tek seferlik". 80 euro mu ne.
kullanılmış cihazları kapsıyor mu? kapsıyorsa kullanılıp kullanılmadığına nasıl karar veriliyor bilmiyorum.

Ne gerek var kardeşim yapmayın şöyle şeyler.

Eğer 24 aydan uzun süredir yurt dışında yaşıyorsnaız bütün kişisel eşyalarınızı gümrüksüz olarak getirebilirsiniz.

ggm.gtb.gov.tr

voltaj uyacak mi?

The fatter the man is, the more unsuccessful the man is.
The fatter the man is, the more he fails.

olabilir diye düşündüm.

www.hemeningilizce.com

The fatter a man is, the more unsuccessful (the less successful) he is.

"A man is unsuccessful as much as how fat he is" derdim yamuluyorsam duzeltin.

Ben de as much as kullanirdim

The fatter one is the loser one.

00000 gibi çevirirdim ben de

Neden bir yazılımcı akademik olarak yükselmek ister? Ardındaki sebep nedir?

Para olamaz.
Ülke değiştirmek de olamaz.
Bir idealin varsa başka.

24 yasindayim, universiteye gecen yil basladim (rusca hazirlik okudugum icin su an yalnizca birinci sinifin ilk donemini bitirmis durumdayim) ve yurtdisinda yuksek lisans dusunuyorum... egitimin yasi yok bence, maddi imkaniniz varsa ve YL yapmak istiyorsaniz gidin elbette. ben 18'imden beri sigir gibi yasiyorum. is yok para yok vs. buna ragmen 28'e geldigimde de antin kuntin isler yapip harclik cikararak okumaya devam etmek istiyorum. muhtemelen 3-4 sene calisip para biriktirmem gerekecek, yuksek yapma sansim olursa da herhalde doktorayi 40-45 yasimda anca bitirecegim.

velhasil sizin yapma imkaniniz varsa gerisi ne kadar istediginize kaliyor. turkiye'de 23 yasinda baslamak bile tuhaf karsilanmazken (en azindan benim cevremde ve okulumda) avrupa'da yuksek lisans icin 28 hic gec degil hatta gayet uygun.

piyasanızda yüksek lisans mı daha önemli yoksa tecrübe mi eğitimler mi?

bence yurtdışında bir iş bulup gitmeye bakın türkiye'de sizi bağlayan bir şey yoksa.

Tam zamanı. Uluslararası öğrenciler için son başvuru tarihleri genellikle 31 Mart - 1 Temmuz oluyor. %80'i mayıs başında bitiyor ama.

bu konuda yas onemli degil. ama benim onerim en azindan 1 yil bir yerde calistiktan sonra yuksek lisans yapmak cok daha yararli. Senin durumunda ise bu onemli, cunku master egitimi ve yazilim konusunda tecrube birbirinden cok ayri. Master cok teorik, ve kisinin yazilim alt yapisinin gelismesini saglarken pratikte bu egitim kisinin yazilim gelistirmede junior seviyeden senior seviyeye gelmesini saglamiyor. Bu alanda junior seviyesini atlamak calismak ve tecrube ile oluyor. ama senin durumunda 3 ay calisip master egitimin ile bu tecrube gelisimi ertelenir ise 30 yasini gectigine yasin ve tecruben birbirine paralel olmayacaktir. 30 yasindan sonra junior pozisyonlara basvurursan bu problem ile karsilasabilirsin. O nedenle en azindan 1 yil calisip master egitimine baslamani tavsiye ederim.

Diger taraftan master egitimin sirasinda gecimini saglamak icin de hazirlik yapmalisin. Master egitimi icin burs bulmak cok guc, diger taraftanda calismak icin calisma izni almak da zor. Zaten gittigin ulkede dil problemlerini asmak, okulu ve dersleri tanimak, kalacak yer konusunda problemleri cozmek belki de ilk 1 yil cok zamanini alacaktir ve calisma imkanin olmayacaktir (calisma izni alsan veya kacak calisssan bile). O nedenle en azindan 1 yillik masrafini karsilacak rakami cebine koy, ornegin bu almanya icin 6000 euro yapar.

Dondugunde is bulma konuusu ise cok bir problem olmayacaktir, ama mutlaka is tecrubesi acigini kapatmalisin. Yazilim alaninda 2 senelik is tecrubesi olan biri her zaman tecrubesi olmayan birine tercih sebebidir. Yazilim alaninda ise polonya ve italya icin ayni seyi soyleyemesem de ornegin almanyada mezuniyet sonrasi is bulman cok zor olmaz, ama bu da tamamen kendini ne kadar yetistirdigine bagli. senin durumunda ise master egitimi yurt disinda is bulmak icin bir kapi diyebilirim, cunku tecrube olmadan yurt disinda is bulmak ve calisma izni almak guc, ama master tamamladiktan sonra bunlar cok daha kolay diyebilirim.

Yani ozetle master icin gec kalmis degilsin, ama tecrube kazanmak icin biraz geciktigini soyleyebilirim. O yuzden 1 yil calis ve master yapmani tavsiye ederim. Is imkanlarinin daha fazla olmasi, okullarin ucretsiz olmasi nedeniyle italya veya polonya yerine almanyayi tavsiye ederim.

Hassssiyetinden dolayı tebrik ediyorum, internetteki herkese açık olan bi pdf dosyasından ders çalışman, sonradan o kitabı alıp başkasına hediye etmesen dahi kul hakkına girmez. İçin rahat olsun.

Paran yoksa her türlü içeriği internette bedavadan elde edebilirsin. Varsa da zaten uğraşmazsın. Komşusu açken tok yatan madem bizden değil böyle bir ekonomik düzende kul hakkından bahsetmek mümkün değildir. O kitap zaten senin hakkındır artık.

girer.

ben böyle büyük bir günahı riske atmazdım. allahım korusun inşallah bu durumdan.

elbette kul hakkı yemiş olursun. fikri mülkiyet hırsızlığının, mal hırsızlığından ne farkı var?
o kitapları yazan adamlar, basan yayıncılar hayır olsun diye mi yazdı? Hayatlarını kazanmak için yazdılar.

sorularlaislamiyet.com

evvela müslüman değilim. bu konulara kafa yorduğumdan dolayı bu soru çok ilgimi çekti ondan araştırdım. ben net bir cevap bulamayacağın kanaatindeyim ama şunu göz önünde bulundurmak lazım; "fikri mülkiyet hırsızlığı"nın, mal hırsızlığından farkı kişinin elinden bir şeyi gasp etmiyor olman. gasp ettiğin tek şey bir adet fazladan satış potansiyeli. nihayetinde sen onu indirdiğinde kimsenin elinden ya da cebinden birşey eksilmiyor.

biraz kendi insiyatifine kalmış gibi; sonuçta kuran yazılırken dijital çoğaltma gibi bir kavram yoktu ortada.

@redlinetheturk "nihayetinde sen onu indirdiğinde kimsenin elinden ya da cebinden birşey eksilmiyor" nasil eksilmiyor? kitap almasi gerekirken almadan hallediyor, karsi tarafin gelir kaybi var.

valla kardes kitap fiyatlarini uygun yapsalardi alirdik. ogrenci adam gidip 1500-2000 lira donem basi kitaba nasil versin. ben sadece cok cok onemli derslerin kitaplarini aldim, kendime gore gereksiz derslerin kitaplarindan bir yerlerden bulup cogaltiyorduk arkadaslarla. pisman degilim!

girmez. o kitap sahibine bir zararın dokunmuyor. seninki göz hakkına girer.

kul hakkına girip girmeyeceğini net olarak bilmiyorum ancak kitaba vergiyi ekstra koyan hükümet senin hakkına giriyor o ne olacak?

PDF'den işini gör, sonra ara kitapta hakkı olan yayıncıyı derdini anlat helallik iste. Eşek değil ya verir herhalde helallik, vermese de dediğin gibi yaparsın.

Bakma burada dalga geçenlere, helal olsun sana.

Birebir aynı durumdayım alacağım kitapları alsam 3000 tl tutacaktı ve işsizim param yok ben de 1000 tllik olanı orjinal kalanı korsan aldım tekrar işim olunca korsan aldıklarımı orjinal alıp ihtiyacı olan bir meslektaşa hediye edicem :D

Kul hakkı olur bence evet. Yazarların emeği var benim içim rahat değil elimden bu kadarı geliyor.

benim aklıma birkaç durum geldi.

1)almamam halinde benim de yayınevinin de bir kazancı değil bilakis zararı olacak. alırsam iki taraf için de faydalı. çünkü sonunda hiç alma ihtimali olmayan birine alarak onların olası maddi kaybını da telafi edeceğim. onlar için değişen bir şey olmayacak.

2)maksimum 3-4 liraya mal ettiği bir şeyi 70-80 liraya satarak zaten dünya kadar hakka girmiş oluyor. ama serbest piyasa ekonomisi olduğu için ve emeğimin hakkı bu diyebilme inisiyatifi olduğu için ben o çizgiyi aşmayı uygun görmüyorum.

eğer bir başkasına verirsen de kul hakkına girersin. potansiyel bir müşteriyi kaybettiriyorsun firmaya. sınavdan sonra kitabı al ve yak.

monitör değil orası kesin, benim eski laptopta da vardı benzeri bir şey klavyenin bi yerine bastırınca renkler değişiyodu, ekran kartı gidici olabilir.

Monitöre giden kabloda temassızlık da olabilir bızıklasın bakalım değişiyor mu.

kasmamazlik etme can egrisini gecmeye calisma yapacaginin en iyisini yap diye yapiyor olabilir.

hesaplamamıştır.

Kestirme. böyle iyi. uzayınca toparlanır.

(bkz: kâkül)

suratını göremediğim için nasıl görüneceğini canlandıramadım ama kestirmesen daha iyi gibi duruyor.

Kestirme böyle iyi +1

güzel bir kısa model bak kendine.

derli toplu dursun

Kestirme

saçlar uzarken arada kalınan leş dönem işte bu. eğer uzun saç seviyorsan bu haline dayan ve kestirme diyorum ben.

kestirirsen sisko gorunursun gibi geldi bana

bence de iyi böyle.

gülcemalini karalar bağlamasaydı birşeyler yorumlayabilirdim fekat şu anki saçın fena görünmüyor gibi.

Saçlarının üst kısmı çok canlı ve parlak duruyor ama uçları baya yıpranmış gibi sürekli bir işlem uyguluyorsan onu bırakıp uçların canlanması için de 2-3 cm kestirmek mantıklı olabilir. Ama sonuç olarak uzat

uzun saça hasret kaldık. kesme +1

ben kısa sevdiğim için kestir diyorum.

Ben olsam kestirirdim. Bence cok kotu durmuyor sacin ama kahkullerin uzayip oraya geldigi belli oluyor. Kisa cok guzel modeller var. mesela belki soyle bir sey yaptirabilirsin:
goo.gl
Ya da belki biraz da uzunu bunun

öndeki katları hiç sevmedim. biraz daha uzayınca diğer kısımla onları eşitlemeye bak. yani şu anda da arka kısımları kesip öne yaklaştırabilirsin.
cevabım -> kestir

beğenmezsen yine uzatırsın. değişiklik iyidir.

Cevaplara gerçekten şaşırdım. Nedir bu kısa saç merakı ? Zaten dışarı çıkın 5 kadından 4 ü kısa saçlı. Noldu anlamıyorum, bir moda ikonu mu saçları kısa kestirdi de herkes böyle yapıyor. Uzun saç gerçekten çok feminen ve güzel bir görüntü sağlıyor. Hele bir de sağlıklıysa..

@birakahve inanamicak bişey yok ya demek ki daha çok insan kısa seç beğeniyor ve haliyle daha fazla saçını kestirmiş insan oluyor :)

Kestir. Saçların
Nce telli ve hacimsiz gözüküyor. Kısa kestirince hacme kavuşur

Kestir

Hayir ya sakin.
Hacme kavusur falan da hikaye.

Kestirme, yani acele karar verme. İyi bilen biri photoshop yapsın, bak bakalım yakışacak mı surat yapına?

kestirme

Bence kestirmelisiniz. Saçınızdaki katlar dağınık ve bakımsız bir görüntü yaratmış tam omuz hizasında düz bir kesim yaptırırsanız şahane olur bence.

5 yıllık laptopta termal macun kalmamıştır toprak gibi olmuştur o. boş vaktinde temizlemelisin.

Çalışıyorsa elleme.

temizlettir hocam
devamlı sıcaklık nerede diye kontrol etmekten iyidir
en azından fanı bi ufle

toz birikmiştir
fanda en kötü fanı temizle

calisiyorsa hic elleme +1

başlat>çalıştır'a explorer.exe yazıp enterlamayı deneyebilir misiniz?

denedim ama olmadı enteresan şekilde
yapınca sadece dosya gezgini açıyor masaüstü yok

windows tusuna bas
yukarda masaustu 1- 2 diye goreceksin

Masaüstünde sağ tık>kişiselleştir>temalar>sağda related settings kısmında desktop icon settings olması lazım.
Sistem ingilizce türkçesini bilmiyorum ama yaparsın sen.

@kingctrax öyle bişey göremedim.
@bos yok hocam oradan da denedim zaten. bilgisayarı taşı diyorum yine masaüstü boş.

virüs galiba çözemedim. photoshop ve adobe cc yi de kaldırmaıyorum. ama pc takır takır çalışıyor hala

sol alttaki büyüteç imgesinin yanında görev görünümüne tıkla, iki masaüstü kullanıyor olabilirsin, yukarıda gorunecektir

tek masaüstü görünüyor her şeyi denedim çözemedim valla

problem solved
teamviever ile isi cozduk

amd yeni nesil ryzenleri tanıtacak şu sıralar, tahminim mayıs haziran gibi satışa çıkar, o modelleri beklemekte fayda var bence. Ha şimdi lazım diyorsanız b450 tomahawk ve r5 2600/2600x derim. Fakat anakartı ikinci elde bulmak bayağı zor, b450 çipsetlileri yani.

o kadar yukselmeye gerek gormuyorum ben. ryzen 5 1500x ve uyacak en ucuz anakarti alsam alip ekran kartina abansam olma mi?

tabi ki olur fakat ileride güncellemek isterseniz diye b450 tomahawk önermiştim ben. en ucuz anakart + x olmayan düz r5 1500 de tercih edilebilir, o cpu ile çalışacak en verimli gpu da rx580 olur zannımca, vega 56 yahut gtx 1070 falan alırsanız 1080p de o cpu sizi biraz yavaşlatır, gpu tam potansiyelini kullanamaz. Daha detaylı bilgi için : forum.donanimhaber.com > dahili bileşenler

50 liranın neyine pazarlık yapacan usta keyfe keder bir iş sonuçta yapmasan da olur. Araba yıkama olmuş 50 lira zaten.

makul

Yazık yahu kendiniz yapın. 20-30 tlye turtle wax (en ucuzunu söylüyorum, daha iyi daha pahalı ürünler var) far temizleyiciyi alın, 15 dklık iş.

Hatta diş macunu ciddi ciddi hallediyor o işi.

daha ucuzu diş macunu. işe yarıyor kesinlikle. naneli olmasın ama :)

Çok kötü durumda değilse yaptırmayın. Birkaç ay sonra cok daha fazla sararacak, üzerindeki tabakayı inceltiyorsunuz.

far temizliği sizin garajanızda yapabileceğiniz bir şey değil bana göre. en azından elinizde alet edevat yoksa hiç girişmeyin bile. 50 lira güzel rakam. 80 liraya izmir'de bulmuştum.

Bence biraz pazarlıkla bedavaya yaptırabilirsin

diş macunu, kullanılmayan diş fırcası yeterli gözüküyor, youtube da vıdeosunu bulabilirsiniz

Sıcak duş alın derim önce

Önce bir ateşinizi ölçün. Ateş yükselmeye başladığında bu tarz üşümeler geliyor. Eğer ateşiniz varsa ona göre yoksa ona göre bir yöntem tarif etmeye çalışalım. Çok geçmiş olsun.

Sabır ve sebat edip dinlenip düzgün biçimde beslenirsen iyileşirsin maksimum 12 gün.

sicak su torbasina sarilin, yoksa pet sise (duzgunce agzi kapatilmis ve beze sarilmis)

Böyle durumlarda yalnız isem kendimi yatağın içinde terletip sıcağımsı ılık duşa koşuyorum. Mümkün olduğunca çok su tüketiyor, çok tuvalete çıkıyor ve çok sümkürüyorum.

Sicak suyu acik tut. Banyo tamamen isinsin. Gir dus al. Sacini falan da kurut oyle yat.

- atesinizi olcun.
- nurofenin bildigim kadariyla ates dusurucu ozelligi var. uzerinden 4-5 saat gectiyse bir tane daha alin .atesinizin 38 derece civarinda oldugunu varsayiyorum daha yuksek ise bir doktora gorunun.
- kendinizi terletmeye calisin. acili corba yapabilecek biri varsa super olur. iyice terledikten sonra ilik bir dus alin.
- bol sivi alin

atesiniz 38 uzerindeyse lutfen bir doktora gidin.

once dışını sonra icini ısıt,
kaynar bir duş al, sıcak bir sey ic, mumkunse bal nane limon tarcin kekik falan ne bulursan karistir,
uzerine aferin, nurofen ya da antibiyotik çak,
mumkunse iyi bir terle..
sonra yine duş
gecmis olsun

bana ayni model hediye geldi. ise yaramazdir diye dusunuyordum, deneyince oyle olmadigini anladim.

bu soyledeigime katilmayacaklar olabiilir fakat sennheiser hd 4.40 ile karsilastirdim. sennheiser daha kaliteli cikis verse de plattan 2@nin basi daha doyurucu geldi, ses kalitesi daha dusuk olmasina ragmen, ayni zamanda ses seviyesi olarak daha iyi buldum. sasirtti beni.

benim plattan 2 bluetoothlu degil, oyle bir versiyon da varmis aklinizda olsun.

Orta kalite markalar arasında iyidir Urbanears. Tasarımı ve rahatlığı da önemlidir kulaklığın ve bu konuda başarılıdır bu marka. Mesela Marshall kulaklık da var, Urbanears daha rahat geliyor konfor olarak. Ses kalitesi de öyle yerlerde değil.

Arkadaşım kullanıyordu memnundu, ama bence imkanınız varsa kablosuz alın çok daha hoşuna gidecektir alacağınız kişinin. Renk olarak da siyah diyorum.

ben bir süre kullandım. ses seviyesi ve bas seviyesi daha üst sınıfı kulaklıkların bir çoğundan daha doyurucu.
alabiliyorsan kablosuz al. ve kesinlikle mavisi. (:

bende de bluetoothlusu var aynı rengin. bana da hediye geldi ve normalde benim almaya yanaşmadığım bir markaydı. gayet iş görüyor yani üstteki yorumlara katılıyorum :)

Corsair 570X

Çok büyük malesef. Bana daha küp şekilli bişeler lazım.

www.conrad.se

Örnek

urun.n11.com
Ben de yakın zamanda konsola benzeyen bir şey toplamıştım. Bu kasayı aldım. Tabi ben aldığımda Black friday zamanıydı ve Amazon’da 180 liraydı.
Bir de güç kaynağına güvenmediğimden onu da değiştirmiştim.

Corsair yada Lian-Li yada Silverstone cubelere bakacaksınız o vakit, Corsairlar baya plastik ve kalitesiz ama lian-li ve silverstonelar oldukça başarılı

Ayrıca sahibinden’de ikinci elleri kovalayabilirsin.

phanteks evolve matx, lian li'nin de güzel kasaları var.

her ikisi de değil, www.lego.com

speed champions serisini bilmiyorum ama star wars serisinden yoda & jedi starfighter çok güzel bir set bulabilirseniz. bütçenizin de altında fiyat olarak, yanına ufak tefek bir şeyler daha alarak tatlı bir hediye yumağı hazırlayabilirsiniz. diğer güzel star wars setleri fiyat olarak yüksek kaldığı için önermiyorum.

Sahalarda görmek istediğimiz hareketler bunlar.

lego technic bakmanızı öneririm ben de. fiyatlar uçuk ama o bütçeye de bulabilirsiniz gibi.

LEGO Speed Champions 75883 bir de bunun ferrarilisi vardı sanki. Bence ikisinden birini alın.

lego technic normal lego'dan bence daha heyecan verici ve daha meşgul edici.
www.toyzzshop.com!/order/opa

Yetiskin zamanlarda oynamadim ama ben cocukken boyle hazir tek sekillik legolar yerine duz ayni tipte binlerce parcadan olusan kutular vardi. Istedigini insa edebiliyordun, daha ozgurdu. Bu resimdeki lego parcalariyla anca ikea kitaplik yapar gibi belli bir sey yapabilirsin, ben bunu pek sevmiyorum acikcasi. Varsa oyle bir sey al derim, daha yaratici olan.

10698 al

alternatif olarak 42063

başka legoları da varsa valentinov +1

yoksa star wars hayranı olduğunu varsayarak darth vader lego figürü var 30 santimlik ondan alabilirsiniz.

lego technic +1

urun.n11.com

endüstride kullanılan kağıtlar daha pahalı.

iki sorun var,

1 senin 2 dolarlık makina düzgün ölçer mi?

2 benim gösterdiğim bu 4 liralık set düzgün ölçer mi?


endüstride kullanılan ph kağıdının tipleri , fiyatları ve haliyle kalitesi farklı.

@killer be, yorumlarına baktım da kimse önermiyor. renkler birbirine çok yakın çıkıyormuş.

www.hepsiburada.com

bu var bir de, ensdüstride kullanılanlar bu tipte ama yerli görmedim ben hiç bu güne kadar.

gördüm onu da ama aşırı pahalı geldi :/

ben senin yerinde olsam ucuz kağıdı alır ve onu test ederdim.(ilk olan)

arada varsa fark o farkı da az buçuk hesaplardım.

mesela ph'ı belli olan bir sürü ürün var piyasada.

olabilecek şey şu, kağıt ph a göre düzgün renk verir de bu adamlar renk örneklerini kaymış renkle basmışsa anlayamazsın :)

Bu aletin ph ölçtüğüne dair hiçbir emare yok. Su sertliği farklı bir şey ph'tan.

Koltugu tasimak size dert olur. Ben cocugu ucaga koltuksuz bindirdim hep. Devamindaki araba kiralik oldugu icin, koltugu arac kiralama sirketinden kiraladim. (40-50 TL) Bunu cogu araba kiralamaci yapiyor. Ama bineceginiz arac kiralik degilse, sadece koltugu kiralamaniz lazim. Indiginiz havalimanindaki Avis ya da Hertz'i arayip sadece koltugu kiralamak istediginizi soyleyebilirsiniz.

Yapacak bir şey yok malesef. Koltuğu alacaksınız yanına 5-6 kg yük koyacaksınız(içine).

Kalanını da kabin bagajı 8kg hakkınız var o şekilde taşıyacaksınız.

koltugu ucak icin degil devamindaki araba yolculugu icin goturmek zorundayim. cunku yasadigimiz yer orasi, oto koltugunu su an bulundugum yere birakma sansim yok, bana her gun lazim. havaalindaki bizi almaya gelen arac kendimizin kiralama yapmayacagiz yani. haliyle oto koltugu kiralama sansim da yok.

bebek arabalari bile ucretsiz tasinirken yasal olarak kullanmak zorunda oldugum bir urune neden para vermek zorundayim? bunu anlamayamiyorum :/

oto koltugu bebek arabasinin bir parcasi degil mi? o sekilde sokanlar oldugunu biliyorum ama bu sekilde cok sacma olmus, hepsini zaten asagiya koyuyor - bebek arabasi gibi.

maalesef.

bebek arabasinin bir parcasi degil... tek basina bir esya.

seks isteğimi yok ederdim.

tasarruf...
cok kazanmiyorum. az olan kazancimi da tasarruf etmede zorlaniyorum.

İrade yetmez. Ben sınırsız irademle uğraşsam bir şeye vücudum müsade etmez evvela. Öyle hadi iradem çok güçlü 5. bir dil öğreneyim desem migrenden kafayı yerim sonrasında da beyin kanaması geçirir ölür giderim.

Ha çocukluktan itibaren programına sadık kalıp mükemmel bir sporcu olabilir iradesi çok yüksek bir insan. Ama vücut bizim limitimiz. Öğrenmede de öyle çünkü beynimizle öğreniyoruz o da vücudun bir parçası.

limitlerimiz vücut kapasitemiz olsun :)

günde 15 saat ders

Prizlerde toprak bağlantısı yoksa bu şekilde çarpar, eğer toprak bağlı değilse direkt ordan yürüyebilirsiniz.

Edit: Prizlerde dedim ama, tek bir prizde bile toprak bağlı değilse yine çarpar. Hepsini kontrol edin ederken.

statik elektrik bina tesisatı ile alakalı bişey değil. siz çarpılıyorsanız nerede yüklendiğinizi bulmanız gerek. mesela yerler halıflex mi? oturduğunuz sandalye veya kanepe poliester kaplama mı? örtü vs varsa malzemesi ne?

Yalınayak dolaş evde terlik giyme. Özellikle altı lastik terlik giyme.

Apartman eskiyse toprak hattı yoktur veya sizin dairede mutfakta sadece toprakla ilgili sıkıntı vardır. Dediğiniz gibi çarpılırsınız ve bazı elektronik cihazlar (ups falan gibi, üzerinde anakart vb. olan cihazlar) bozulabilir ve garanti dışı kalabilir. Elektrikçiyi çağırın ve apartmanda toprak hattı var mı yok mu ona baksın, ona göre keşif yapıp fiyat versin.

sttc +1

Elektrik kaçağı olsa, Tanrı korusun, sadece çıt ile kalmaz.

Fırın, metal evye, buzdolabı gibi metal yüzeylere dokunduğunuzda çıkan çıt sesi aslında bedeninizde birikmiş statik elektriğin topraklanma sesidir, aslında iyi bir şeydir. Bedende birikmiş enerji miktarına bağlı olarak sesi (ve bazen acıtma oranı) yükselir.

Sadece mutfakta değil, banyo musluğuna dokunduğunuzda da, herhangi bir radyatörün metal kısmına dokunduğunuzda da boşalır.

Yani evinizde bir sıkıntı yok.

Tecrübelerime göre en çok statik elektrik yükleyen şeyler şunlar:
- Plastik sandalye (özellikle bacakları yere sürttüğünde)
- Sentetik giysi, kazaklar, çorap, vs.
- Sentetik halı, yer döşemesi, vs.
- Tüylü dört ayaklı dostlarımız.

İkinci sınıf laminat parke kullanılmış yerlerde çok sık rastlanan bir durum.

topraklama sıkıntısı var gibi.

1.28.14
Haxball grubu haha

İşle ilgili İstanbul çapında bütün meslektaşların olduğu saçma sapan bir grup var. Elimde olsa hiç girmezdim. Ağustos 2013'müş açılma tarihi.

agustos 2014 aile grubu

Ocak 2013 - Mahalleden arkadaşlarla olan grup. En ölü zamanında bile günlük 100-150 mesaj olur.

eylül 2014 üni not paylaşım grubu.

20 Mayıs 1998

23 eylül 2012

26 eylül 2013. Lise sınıf grubumuz. Şu an o grupta nadiren muhabbet dönse de lise arkadaşlarının değişik şekilde dağıldığı 3-4 grup var, erkekler grubu, kızlar grubu, tıpçılar grubu, siyaset tartışmaları grubu vs vs muhabbetler onlarda dönüyor ve hergün baya konuşuyoruz.

21 Eylül 2013

tercüme varsa, apostil için noter onayı gerekli. apostili kaymakamlık/valilik yapiyor. o işlem ücretsiz ancak noter evrak başına en az 100 tl alır sizden. + tercüme masrafı çıkar onu da tercüman alır. bu arada apostil işlemin noterin bağlı olduğu ilçedeki kaymakamlıkta yapilabilir sadece. örn. noter, kadıköy kaymakamlığına bağlı ise apostili de kadiköy kaymakamlığı yapacak.

Resmi kurumdan aldigin belgeyi apostil yaptirt once sonra cevirt. Apostil kaymakamliktan yapilir ve amaci belgeyi uluslararasi resmi hale getirmektir. Ceviri yaptirdigin belgeyi notere goturup onaylatmazsan kaymakamlik apostil yapmaz nitekim ceviri resmiyet kazanmamis sayilir notersiz. Yabanci makamlar buna hic bakmazlar sen apostili al turkce belgeye sonra gotur cevirt belgeyi ilistir yanina sorun olmayacaktir.

Multitouch kapatilabiliyor sadece kaleme duyarli hale getirebiliyorsun avantaji sanirim elle cizimlerde falan zoom in out gibi gesture lar yapmak. Ancak Intuos Art Small var bok gibi geldi bana da yengenede. Ben sanatci falan degilim zaten yengende ressamlik var denedi biraz dijital ortamda paintle cizdi biseler ama tiskindi resmen. Gerci bizimkine piyasadaki en iyi mali da alsan kalem kagit ister. Ama bana da pek hos gelmedi ufak olani. Eglencelik alacaksan al ama pro biseler istersen alma Intuos Art Small deneni, satali oldu bir sure zaten.

yok zaten el kağıda, tuvale, kaleme, fırçaya alışmışsa kolay beğenmez. onu anca wacom un cintiq modeli var, ekranlı, bayağı pahalı modeller onlar paklar.

şu an en merak ettiğim şey small olan küçük gelir mi, 1024 ile 2048 arasındaki hassasiyet farkı.

Bilmiyorum daha once kullandin mi ama o tablet ekranin tamamini temsil ediyor yani touchpad gibi calismiyor. Istersen touchpad gibi de calistirabilirsin ama sanirim cizerler pek boyle kullanmiyor. Isbu nedenle ufak olmasi baya bir dezavantaj.

koca ekranı fare ile kontrol ederken fareyi ne kadar ufak alanda dolaştırdığını düşün. boyut profesyonel değilsen o yüzden çok mühim değil. ben medium olanı kullanıyorum ve gayet memnunum 17 inç ekran ile uyumundan. ha alışması bayağı uzun sürüyor, onu söyleyeyim.

multi touch söylendiği gibi açıp kapatılabiliyor. açtığında kalemle kullanamıyorsun, yani kullanabiliyorsun da elini tabletin üzerine dayadığında algıladığı için mantıksız oluyor. o direkt parmak ile, büyük bir touchpad gibi kullanma amaçlı getirilmiş bir özellik ve bence gereksiz. bir senedir var tabletim, toplamda iki kere açmışımdır maksimum. basınç hassasiyeti güçlü olanı tercih etmeni öneririm.

1 ay yaz kalma süresine. Bankanda paran, düzenli bordron, üstüne gayrimenkulün falan varsa geçmiş vizelerinde yamuk yoksa verirler 90 gün.

schengen'de sure tamamen rastgele basvurdugun ulke ve hatta basvurunu inceleyen gorevliye gore degisiyor. sen bir gunluk yunanistan gezisi icin basvurursan en iyi ihtimal 1 aylik vize verirler. bu gozler haftasonu seyahati icin 3 gunluk vize alan bahtsiz bedeviler gordu.

@bos gezenin bos ustasi

ama otel rezervasyonu vs. 1 gün olacak, üstelik sadece 1 gün kaldığım anlaşıldığında sonraki vizeler için problem olmasın?

Hayali bir seyahat planı yapın Yunanistan'a. Örneğin Şuabt ayında 1 haftalık, daha sonra Nisan ayında 3 günlük, daha sonra Mayıs ayında 8 günlük gibi, farklı farklı seyahatler gösterin. Her biri için kalış süresi kadar konfirme edilmiş otel rezervasyonunuz mutlaka olsun (booking'ten iptal seçenekli olan rezervasyonlar yaptırabilirsiniz). Mesela Nisan'da 23 Nisan'ı, Mayıs'ta 19 Mayıs'ı filan kapsasın tatiller. Randevuda dersiniz ki ben tatillerde geziyorum, bu sene bunları planladım, buyrun kanıtlar, hepsini kapsayan vize vermenizi rica eidyorum. İsterseniz ek yazı da yazabilirsiniz, ben yazıyordum ama etkiliyor mu bilmiyorum. Bordronuz, düzenli geliriniz biraz da paranız varsa vizeyi verirler. Akraba eş dost davet mektubu filan karıştırmayın, kendi paranızla kendi keyfiniz için geziyorsunuz havası yaratın.

eklemeyı unuttum, talep ettiğiniz sürenin tamamını kaspayan sağlık sigortanız da mutlaka olsun.

öncelikle en az 1 haftalık plan yapmış gibi göster. 1 haftalık otel rezervasyonu yap uzun kalacağına dair inandırıcı ol. zaten 3 aylık alırsın. ancak 1 günlük gidip gelecem vs dersen 1 aylık falan verirler.

Otel rezervasyonu, gidiş-dönüş biletleri vs isteniyor vize başvurusunda. Siz kalış süresine 1 gün yazıp istediğiniz süreyi 3 ay diye belirtebilirsiniz ancak verirler mi o bir muamma. Örneğin Çek cum. bana öğrenim için kalacağım 5 aylık sürenin 1 gün fazlasını vermemişti ancak İtalya'dan 10 gün için başvurup 3 ay da alan var.Usulen kalacağınız gün kadar verilir fakat ülkelere/yetkililere göre değişebiliyor yani.

Burada söylenenler gibi yaptım hıyar yunanistan vermedi vize. Seyahatimin sebebini anlayamamış. Bence parça parça yazma hele ilk defa alacaksan tek bir yere örneğin 5 günlük yaz

Edit: Bu arada duyuruda vize alamayanlar işsiz güçsüz meteliksiz insanlar gibi algılanıyor. Bir devlet kurumunda asgari ücretin 3 katı ücret ile çalışıyorum. Onaylı imzalı mühürlü her şeyi verdim. Bankada 60 bin tl civarı para vardı sırf bu iş için ama alamadım

Rezervasyon falan gösterme. Gerek yok dediğim gibi şartları sağlayabiliyorsan. Gariban öğrenci vs için rezervasyon önemli.

Mümkün tabi. Ben ilk vizeme 3 gün yazdım 6 ay verdiler. İkinci 4 gün yazdım 2 yıl verdiler. Verecekleri varsa dilekçeye, süreye bakmıyorlar. Ben dilekçe falan da yazmamıştım. Ülke: italya <3

Bizim muhasebeci 36 yasinda o gidiyor su an. Kursta yas dagilimi karisikmis soyledigine gore.

Kursun gününe, türüne, seviyesine ve ücretine göre değişiklik gösterir. Başlangıç kurlarındaki standart kurslarda karışık.

Boğaziçinde haftaiçi geliyor genellikle çalışanlar, ama hafta sonu sınıfına gelenler de var. Haftasonu öğrencileri de küçük değil ya 20 25 arası

Kari koca adayi aramiyorsan ne farkeder ki? 8 10 yasinda cocuk istemem desen anlarim da.

Haftasonu yds kursuna gidiyorum. 3 tane sıpa var. Gerisi eşşek kadar :)

Mahşer yeri gibi diyolar. Herkes oradaymış

Almanca kursuna gidiyorum 40 yaşında insan da var 18 yaşında da. Genel olarak ortalama yaş 25-30 yaş arası.

Pek bilgim yok ama enflasyon yükselmez mi iyice?

Bir şeyin arzı olursa değeri düşer demi.

olmayan parayi harcamanin ekonomiye hicbir zaman katkisi olmaz. 40milyon kisiye verdi desek o parayi, yaklasik 700 milyar $ yapiyor.
1- devletin bu kadar parasi yok
2- o para ile Apple'in butun hisselerini alsa ulkeye daha cok katkisi olur.

(bkz: neden para basip borc odemiyoruz)

Devletin hazinesi yıllık %25 zarar etmiş olur o tarz bir durumda. Çok ciddi bir rakam.

"Pek bilgim yok ama enflasyon yükselmez mi iyice?" Evet, ilk etkisi enflasyonun artması olur.

"Bir şeyin arzı olursa değeri düşer demi." Bu paranın diğer kurlara karşı değerini düşürür, ama paranın fiyatı esasen faizle ölçülür. Faizleri de düşürür yani.

"olmayan parayi harcamanin ekonomiye hicbir zaman katkisi olmaz. 40milyon kisiye verdi desek o parayi, yaklasik 700 milyar $ yapiyor.
1- devletin bu kadar parasi yok
2- o para ile Apple'in butun hisselerini alsa ulkeye daha cok katkisi olur."

Bu tamamen yanlış bir yorum. Olmayan parayı harcamak diye bir kavram yok. Devlet para yaratırsa para olmuş olur. Devletin o kadar parası yok da saçma, para yaratılabilen bir şey. Devlet istediği kadar para yaratabilir teorik olarak. Apple'ın hisseleri konusu saçma çünkü onlar dolar ile alınıyor, burada sözkonusu olan TL.

"Devletin hazinesi yıllık %25 zarar etmiş olur o tarz bir durumda. Çok ciddi bir rakam." Bu da yanlış. Hazine maliye politikası kuruluşudur, yani vergi toplama-bütçe, harcamalar. Açık piyasa işlemleri para politikası işidir ve MB veya diğer kamu bankalarıyla yapılabilir. Onun için de kenarda para olmasına gerek yok, para yaratılır.


Genişleyici para politikası anlamına gelir bir nevi. Yani para basmak. Kısa vadede büyümeye ve enflasyona artırıcı, işsizliğe düşürücü etki eder. Zaten benzerini yaptı devlet KGF kredileri ile. 250 milyardan fazla kredi dağıtıldı. Aynı zamanda bankaların rezerv oranları düşürülerek de para yaratılıp, o paraların kredi olarak verilmesi sağlanabilir. Benzer kapıya çıkar hepsi.

Para politikası araçları genelde kısa vadeli sonuçlar için kullanılır. örneğin Amerika 2008 krizinden genişleyici para politikası ile çıktı. Yani para bastı. 80 yılda bastıklarından daha fazla para bastılar 2 yılda. Ama pnların bizdeki gibi enflasyon problemi yok, aynı zamanda paraları bizimki kadar kırılgan değil. Bizim bir de üstüne ciddi dış ticaret açığı problemimiz var, bu yüzden tasarrufun azalması da problem oluyor.

Özetle evet yapılabilir, benzerleri yapılıyor. Bunlar kısa vadede enflasyonu artırır, büyümeyi artırır, işsizliği ve faizi düşürür, fakat orta ve uzun vadede paranın değerinin düşmesini sağlar, işsizlik geri tırmanır, faizler yine artar, enflasyon düşmez. Türkiye'nin kaç yıldır yaptığı da aşağı yukarı benzer işler zaten:)

(bkz: kuran)
Kuran'da da yok öyle özel bir kabir azabı kavramı. Sadece ölümden sonra yaşam ve şehitlerin ölü olmadığı üstüne geçen ayetler var.

istediğin kavramları google'da yanına tdv yazarak aratırsan konuyla ilgili akademik yazılara pdf şeklinde ulaşabilirsin.

bos gezenin bos ustasi +1.

kuran'da kabir azabi ile ilgili bir sey yok. hatta kabir azabi kuran'da anlatilanlar ile celisiyor cunku kuran'a gore ahirete kadar kimin cennetlik, kimin cehennemlik oldugu bilinmiyor. hesap o gun gorulecek. anlatilanlara gore ise cennetlik olanlarin kabirleri cennetten bir bahce, cehennemliklerin ise cehennemden bir parca olacagi soylenir. o zaman ahiretten once cehennemlik mi cennetlik mi oldugumuzu bilmis oluyoruz.

Düz mantık kabir azabı olsaydı kabre girmeyenler yırtardı. Cesedini yakan hindular. Denizde ölüp balıklara yem olanlar.

Çin bizim türklerden daha çok önem veriyor çevre ve insan sağlığına bu konuda şüphen olmasın.

ezberden yazıyorum;

aristo, platon, Thales, Hayyam, Öklit, anaximandros, Arşimet, eurafanes (antik Mısır'da dünyanın çapını ölçen adam), harizmi, Avagadro, Ebu heysem, ibni sina, Bernoulli, ptolemy, Galileo, Tyco Brahe, Kopernik, bruno, Newton, Descartes, Planck, Rutherford, Bernoulli, Hilbert, Darwin, Mendel, Curie (x3), deBroglie, Gauss, Lagrange, Fermat, Pasteur, Fleming, Francis Crick, Ampere, Niehls Bohr, Dirac, Schrödinger, Chandrasekkar (imla?), Einstein, Maxwell, Hetrz, Leinbniz, Raman, Volt, Watt, Volta, Feynman, zamanın kısa tarihini yazan tekerlekli sandalyede yaşayan adam, Landau.

Şimdilik bu kadar.

hiç şair bilmiyorum, yazar olarak da bildiklerim eric maria remark, dostyveski ve saz arkadaşları tarzında.

okumayı da sevemem ben zaten. bilim adamı daha çok tabi.

Sayı olarak söylemek zor ama sadece isim olarak bilmek de sayılıyorsa iki taraftan da hatrı sayılır ve birbirine oldukça yakın miktarda kişi bildiğimi düşünüyorum.

Ama illa o kişi hakkında bir eser veya araştırma okumak, belgesel izlemek, hayatı hakkında bazı bilgilere sahip olmak gerekiyorsa sanırım bilim insanı birazcık önde geliyor.

Bunlarin tanimlarini yapmak gerek, ornegin Marie Currie'yi bilimkadini oldugu icin dislayacak miyiz listeden?

@traveller basligi editleyip ilk cumleyi degistirmeyince anlam karmasasi olmus, duzelttim.

92.

Belki 1000 tane bilim insanı biliyorum ama sayamam. Soracan şu kişiyi tanıyor musun diye evet diyecem, sonra ne üstünde çalıştığını hatırlayacam falan.

Kimse 50 100 kişi tanımıyor aslında sayı çok daha büyük olmalı. Akıllarına gelmiyordur.

ben de izledim o tarz videolar baya ve hepsinde açık ara audiler iyiydi hatta bazılarında mercedes de vardı mercedeslerden de iyiydi audiler. hepsinin birden yalan olması pek ihtimal dahilinde değil gibi sanki.

sizin ittiğiniz aracın lastikleri yaz lastiğidir belki de ya da başka bir etmen olabilir. bilemedim.

İyilik kötülük değil ki biri arkadan itişli bir araba, karda zorlanması normal.
Kış lastiğinin olup olmaması da kar performansını etkiler. Audi 4 mevsim, Hyundai kış lastiği kullanıyor olabilir.

gerçek. bmw mercedes grubunun kar performansı iyi değil. Audi, Subaru, Volvo kar performansı efsane markalar.

arazi araçlarını demiyorum, otomobil karşılaştırması.

antipatinaj sistemi (ASR) ve elektronik denge programı (ESP) kapamayı bilmiyordur sürücü. bu ikisi açık olduğunda araç patinajda kaldığında gitmez, ıkınmaz. hemen bırakır kendisini. benim aracım da hyundai, daha hiçbir yokuşta kalmadım. patinaj çeke çeke de olsa çıkıyor bi şekilde. ayrıca hafif ve düşük torklu. benim arabam yokuşu yavaş yavaş çıkan 70 kilo cılız bir adamsa, o audi ise yokuşu koşarak çıkmaya çalışan 90 kiloluk kaslı bir adam. fark burada. umarım anlatabilmişimdir.

valla benim mazda ile geçen sene uludağa çıktım, patinaj için zorluyorum, bir şeyler devreye giriyor, olmuyor, azcık kaydırıyım diyorum, ışıklar yanıyor araba bi şeyler yapıyor topluyor, merso ve bmw pek inandırıcı gelmedi, ya da bu sistemler kapalı.

ps. 2015 - mazda 3

Aradaki fark tamamen kar lastiğinden kaynaklı. Yoksa üç aşağı beş yukarı Quattro, 4matic ve xdrive benzer sistemler.

en onemli faktor lastik. lastigin kac yil kullanildigi, yasi, boyutlari, ve basinc degeri hepsi aracin kar ve buzdaki performansini etkileyen faktorler. Quattro, 4matic ve xdrive gibi sistemler onemli olsa da aractaki lastik en iyi seviyede degilse tirmanmak icin yeterli olmayacaktir.

ama Quattro, 4matic ve xdrive ozellikle bol karda arac kara saplandiginda cok one cikiyor cunku iki teker saplansa da diger tekerler ile arac kendini kurtarabiliyor. buzda 4 tekerde kaygan zemine geldiginde, bu sistemler aracta mevcut da olsa, arac lastikle zemine tutunuyor.

Yalan dolan ya. Kullanan herif audiyi adam gibi kullanırken mersoyla bmwyi kötü kullanıyo.

videodaki bmwlerin cogunda dort mevsim yada yaz lastigi var gibi.

"ama" duzgun kis lastikleriyle audi butun markalari kafalar, tecrube ile sabit.

BMW Mercedes yasadigim yerde(kutup dairesine 300km) pek tutulan arabalar degil. 2 sebebi var.
1. Dedigin gibi kar performansi kotu bunlarin.
2. Paslaniyor dayanmiyor iklim ve tuzlanmadan oturu. Gerci Audi de paslaniyor bu konuda Alman otolari kotu. Hatta acikcasi tek iyi marka Volvo paslanma konusunda.

Her arabanin gidecegi yol farklidir. BMW Mercedes gibi araclarin binek modellerinin olayi o autobahnda hiz yapmak. Reno Toros ile ciktigin yolu bile cikamayabilirler olabilir nitekim o arabanin amaci zorlu kosullar degil.

mudo'ya bakabilirsin.

massimo dutti, gap, network.

*Gap'de smart casual için uygun pantolon ve gömlekleri rahatlıkla bulabilirsin.
Massimo Dutti, Network, Beymen Club'da aradığın tüm parçalar mevcuttur.
Divarese de uygun fiyatlı ayakkabı için tercih edilebilinir.

Şu an indirim dönemi, kalıplarını biliyorsan online alışveriş daha uygun olacaktır.

mağazaları dolaş, bir şey alacak olduğunda da buraya sor, duyurunun geneli zevk sahibi. olur ya da olmaz deriz:)

Dockers keten pantolon geliyor direkt aklıma casual denince.

Boyner, mudo, beymen business buralara bakıp kanvas pantolon ve düz renk yada minik desenli gömlekler alabilirsiniz. Boynerde zaten satış personeli çok yardımcı oluyor.

banana republic, beymen business vs olabilir. gap? belki. mudo cok bozdu diye biliyorum ama yillardir da gitmedim.
dockers falan cok uyduruk para harcadigina degmez zaten az biraz kiyafetin varsa. boyner genelde kotu ama muhitine gore degisebilir.

bundan daha normal bir şey yok, özellikle bizim ülkemizde. kişilik karakterden ziyade dış görünüşe özellikle de erkekler önem verdiği için...

o ne yaw çirkin betty senaryosu gibi. ben şahit olmadım böyle olaylara ama garip yani. gerçi düşününce bu ülkede olabilir.

Isyerinde masaya mercedes anahtarligi koy da bak neler oluyor. Bizim arkadas 40bin liralik mercedesle itibar goruyor :)

şaşırmadım. mantıklı bi şey değil evet ama normal bence de. ya istediğin gibi giyinip bu tavır farklarını umursamayacaksın, ya da böyle devam edeceksin. eğer sıkıntın sadece maddi zorluksa, böyle giyinmek etraftan bağımsız olarak seni de iyi hissettiriyorsa, bence daha uygun fiyatlı şeylerle şık olmaya çabalayabilirsin. veya işte indirim kovalamak, şık ve pahalı ama joker parçalar alarak kombin sayısını artırmak işine yarayabilir.

Bu adam/kadın zengin izlenimi oluşturuyor o yüzden daha saygılı davranıyorlar. Sonuçta paralı ve güçlüsün. Pahalı bir araban olsa da aynı şekilde davranırlar.

Cok bariz bir gerceklik bu malesef. Ama seviye yukseldikce dusen de bir olay. Genellikle orta seviye yerlerde maksimuma ulasiyor kiyafete verilen onem. Kardesler pastanesinde kasiyerlik yapan kisi icin veya Google'da bas muhendis olan birisi icin kiyafetin onemi yok ama ortasinda var lanet olsun.

gayet doğru. genel olarak güzel-yakışıklı erkek kadınlarda da var aynı durum. çirkinlere göre daha rahatlar her konuda.

Rezillik olarak görüyorum

benim işyerimde böyle bi şey yok. ne giyersen git, söylediğin şey mantıklı mı, yaptığın iş düzgün mü diye bakıyoruz. gerçi hemen hemen herkes erkek ama. kadın da olsa fark etmezdi. kofti iş yapmıyoruz, çalışır gibi yapmıyoruz çünkü.

sizin işyerindekiler çalışıyo taklidi yapıyo sanırım. ondan dolayı kıyafete göre falan tepkileri değişebilir. hele bi de büyük kurumsal şirketlerde bi şey bilmene gerek bile yok. şekil şemal düzgünse tamam

İki iki daha dort. Kiyafetiniz ic dunyanizi yansitir. Paspal karaktere sahipsen paspal giyinirsin sana da ona gore davranirlar. Uzerinize ozenerek giyinmiyorsaniz ne ise yariyorsunuz merak ediyorum. Renkleri dengeli kullanmaya calisirim, mumkun oldugunca kaliteli almaya calisirim.(marka takintim yoktur, kalite takintim vardir) evden cikmadnan once aynaa baktigimda kendimi begenmezsen gunum de kotu geciyor. Zaten kendimi kotu hissettigim zaman giyimime ozen gostermiyorum. Burada kiyafet onemli degil diyenlerin mutlu olduklarini dusunmuyorum. Dunyanin onde gelen sirketlerinden birinin sahibi hep ayni tişört giyiyor diye ornek vermeyin. İstisna kaideyi bozmaz. Once kendinizi mutlu etmek icin giyinin ama ye kurkum ye mevzusunu da unutmayin.

"Paspal karaktere sahipsen paspal giyinirsin"

Bu kafalar yuzunden bu davranislara maruz kaliyorsun iste.
Ben gayet daginik gevsek bir adamim ama sirkette hep utulu gomlek ve keten pantolon giyiyorum. 200 liralik suet eldiven takiyorum.
Insanlari manipule etmek bu kadar basit iste.

Neyseki tekstil sektorundeyiz de sizin 400 lira verdiginiz seyleri 15 liraya aliyoruz ahah

erkek olarak katılıyorum. 2 yılda kıyafete harcadığım para 2 yıl öncesine kadar harcadığım paranın toplamını bir hayli geçti. sizin kadar onun takıntılı davranmasam da iyi giyim sonucunda gerek öğrencilerden gerek meslektaşlardan gerek kurum sahibinden aldığım mesajlar hep olumlu yönde.

hoca da durur mu yapıştırmış cevabı: ye kürküm ye!

bu normal bence, karşıdaki kişinin kafasında sınıflar ve her sınıfa ayrı davranış paketleri olur. ben de takım elbise giydiğimde bakkalın, taksicinin davranışları değişmişti, çok şaşırmıştım. yalnız bu davranışlar samimi gelmediğinden ciddiye almıyorum o ayrı konu. bence mesele ne olursa olsun bir tarz sahibi olmakta.

gayet normal, bizimde aldığımız tepkiler

böyle devam ediniz...

bos gezenin bos ustasi gayet net açıklamış. tamamen orta sınıfa has bir durum. yani bizlere. plaza insanlarına vesaire. böyle yüzeyselliklere önem veren insanların hakkımdaki yargılarını pek önemsemiyorum. fikrine, duruşuna genel itibariyle saygı duydugum, ilham aldıgım kişilerin düşüncelerini önemsiyorum. bahsettikleriniz ise sadece komik geliyor. dış görünümü çok sağlam olup boş sözler eden kişileri ciddiye alamıyorum. ama şu var, ikisi de sağlam ise dış görünüşü düzgün olan daha etkili olabiliyor.

bana cok garip gelmedi. normal yani. profesyonel giyinmenin bir zarari yok. ben de normalde kot tshirt ve minimum makyajla gidiyorum ama önemli bir toplanti varsa ya da birisiyle tanisacaksam vs mutlaka daha sik ve dikkatli giyiniyorum. keske her gün bu özeni gösterebilsem ama üseniyorum iste. yarin yeni pozisyonumdaki ilk günüm mesela, hemen ilk günden kot tshirt giyemem falan filan. bu arada,,

her ay yeni kiyafet almaktansa olanlari farkli farkli kombinlemeyi ögrenmelisin bence. bir de aslinda is yerinde koyu renkler ciddiye alinmayi arttiriyor demisti bir vücut dili kocu bana, tam tersini deneyimlemissin :)

açıkçası başlangıçta kendini kabul ettirme ve doğru yaklaşımı-otoriteyi sergileme konusunda yetersiz olduğunu düşündüm. yani seni pek ciddiye almıyorlarmış. bu pekala giyimden bağımsız doğru tavır ve zeka ile de aşılabilir.

Varoş çarpanı arttıkça daha da gerçek olan bir olgu bu. Burada varoş bir lokasyon ya da gelir grubu tanımlaması değil bir zihniyet. Nihat Doğan, İzzet Yıldızhan gibileri sırf parası olduğu içim Nihat Bey, İzzet Bey konumuna getiren anlayış da bu.

Bulunduğunuz ortam bunu gerektiriyorsa bu şekilde davranmalısınız evet ama en azından siz karşınızdakini buna göre değerlendirmeyin.

Kendi düşünceme göre insanı değerli kılan, kılık kıyafetten ziyade adab-ı muaşerettir. İnsanları buna göre seçerim ama buna göre yargılamam.

İnsan yapımı pek çok araçla daha basit bir şekilde de ölünebilir, uçak daha az riskli bu konuda ama benim yüksekle aram yok pek o nedenle geriliyorum.

Allaah allaaaah uçak bence en az korkutucu vesaitlerden biri.

Hıyar gibi araba kullanan şoförlerin taşıtları, denizde bi o yana bi bu yana sallanan vapurlar bence daha korkunç. Trenden bile daha rahat bence uçak. Tabii ben hiçbirinden korkmuyorum. Sadece sıralama yaptım.

Bunların içinde de en rahat uyku uçaktaki. 1 saatlik yolculuklar yaptım şimdiye kadar. Hepsinde uyudum. Yapacak daha iyi bi şey yok çünkü. Sıkıcı. Etrafta araba yok. Tren yollarının etrafındaki doğa yok. Vapurdaki manzara yok. Bilmemkaç feet yükseklikten yuvarlak bi top izliyosun, bulut mulut var. Google earth bile daha heyecanlı.

İçimden de uçak düşse ne güzel olur dedim hep. Kesin ölüm. Kılçıksız. Haberlere falan da çıkarız. Ölümsüz gibi aynı. “Bilmemne uçak kazasında öldü” diye adımız sonsuza kadar yaşar. Mis. Ölmezsen daha da güzel. Lost etkisi. Uçak kazasından kurtulmak herkesin yaşayabileceği bi tecrübe değil. Yaşamak isterdim

Cunku istatistik. Karada olumler daha yuksek olasilik. Bir de 16 saatlik ucuslarim oldu. Bos yere Traveller degilim alistim artik.

Bir sıkıntım yok. Öğrenciyken hep uçağı kullandığım için alıştım epey. Hele bir de yamaç paraşütü ile uçtuktan sonra uçak artık çok da korkutmuyor. Ama garip bir şekilde her uçuşta aklima And dağları uçak kazası geliyor ve camdan dışarı bakarken ister istemez Fransızlarin (bkz: l'appel du vide) dedikleri hissi yaşıyorum. İlginç:/

Uçağın yüksekliği yükseklik gibi gelmiyor bana ya. Şimdi garip gelecek ama ben de yüksekten korkuyorum ama her gün meslek olarak uçak uçuruyorum. Ama uçağın camından bakınca yüksekteymişim gibi gelmiyor. Ama yüksek bir binanın camından aşağı bakamam mesela ahah. Uçakta ölme ihtimalin yok gibi bir şey senin abi, bırak pilot düşünsün sen yaslan arkana uyumana bak :)

Birinde Kibris'tan donerken ucak agir turbulansa girdi ya da ne boka girdi bilmiyorum isiklar sondu, sarsinti resmen Aksaray Konya git gel bozuk satih yollari gibiydi, bavullar dustu falan ortalik feryat figan olunca insan geriliyor tabi. Hepsini gec rahat edemiyorsun. Boyle olunca evet uc bucuk attiriyor.

Ama normal bir 3+ saat ucustan once mutlaka 2 tek atarim, ucakta da cilalarim. Boylece fazla zorlamaz.

Ben de kısa uçuşlarda gerilirim.3 yıl önce okyanus ötesi güney amerikaya gittim.bu tarz uçuşlardan önce ve uçuş sırasında alkol aldığım için fazla takmıyorum.

Kalkistaki o asansor hissi yasandigi sirada icimden "ulan stall mu oluyoruz yoksa" dusuncesi gecip biraz beni gerse de kokrmuyorum, biniyorum gonul rahatligiyla. Ucakta olmayi seviyorum.
Gerilirsem kalkista geriliyorum, duz ucusta rahatim.

çocukluğumdan beri iflah olmaz bir uçak hastasıyım, matematiğe kafam bassaydı lisede sayısal okur ve kesinlikle pilot olmaya çalışırdım. o yüzden uçağı çok seviyorum. benim için tek sorun yolculuğun sıkıcı geçmesi. çünkü kalkış ve iniş dışındaki kısımlarda uğraşacak hiçbir şey olmadığı için acayip bunalıyorum. kulaklar gittiği için doğru dürüst müzik falan da dinlenmiyor zaten, internet yok. kitap okuyayım desem araçta "beyin" gerektiren işlerle uğraşamıyorum ben, odaklanamıyorum hiç.

böyle taş sektirir gibi voink voink bi' inerek bi' yükselerek (hatta bi ismi vardı bu manevranın galiba) gitse uçak çok eğlenirdim. ama genel olarak uçağa binmeyi çok seviyorum diyemem çünkü havalimanındaki prosedürlerden, bekleme sürelerinden vs. nefret ediyorum. otogara veya gara gidip de otobüse/trene atlayıvermek daha hoş geliyor. o yüzden otobüs ve tren alternatifim varsa uçağı tercih etmem. yurtdışında mecbur.

velhasıl uçak güzel, seviyom ben. motorların çalıştığı an olsun, kalkış olsun çocuk gibi mutlu oluyorum ama işte havada geçen saatler çok sıkıcı. hiçbi şey görünmüyo. geceyse yine iyi... bulutlar ve ay varsa muazzam görüntüler çıkıyo.

Zibilyon kere bindim hala biniyorum hic sikintim yok

uçağın tekeri yere deyince uyanıyorum. sıkıntı yok burada. korkunun ecele faydası yok.

bayılıyorum uçağa binmeye. telefona ivmeölçer indirdim, yükseklik falan hesaplıyorum kendimce, hıza bakıyorum, mesafeye falan. tabi ölçümlerin tamamı yanlış, ama çok zevkli lan. yurtdışı uçuşlarda bazen internet satın alıp kendimi takip ediyorum flightradar24 üzerinden.

boş zamanlarda da telefonda airline commander oynuyorum. orada görüyorsun aslına uçak indirip kaldırmanın çok da zor bir şey olmadığını.

en sevdiğim şey uçak kalkmadan kanatları titreyene kadar hızlanması, sonra tekerleri yerden kesmesi. bir de teker koyduktan sonraki fren. hastasıyım.

ortaokul 1. sınıfta bir çocuk iken beni tek başıma uçağa bindirdiler. bişeyler oldu filan, pilotlar sağolsun beni kokpite almıştı o zaman. izlemiştim ben de oturup. o günden beri hastasıyım uçmanın.

niye pilot olmadım lan ben hakikaten?

bu kadar geriliyosan niye ucaga biniyosun ki? Trenle ya da arabayla da seyahat edebilirsin

Ben de öyleyim bu yüzden hep alkollü uçuyorum. En son Kiev uçağına binerken birinin koluma girdiğini hatırlıyorum.

Ben de geriliyorum, fakat her zaman aynı oranda değil. Yani genel olarak psikolojimin daha sağlam olduğu zamanlarda daha rahatım.. İşin ilginci, kalkış ve inişlerde çok korkmuyorum da, havadayken en ufak türbülansta ödüm kopuyor, ellerim terlemeye başlıyor. Hatta türbülansa gireriz diye tuvalete gitmeye korkuyorum, gidince hemen işimi bitirip dönmeye bakıyorum. En uzun yolculuğum 4 saatti, ben de seyahati çok sevdiğim için bununla yaşıyorum bir şekilde, hatta seneye okyanus aşırı uçma planımız var ama bakalım. Daha uzun yolculuklarda alkol yardımcı oluyor gerçekten.

valla benim olsa da binsek şeklinde :)

en son gps loggerım ile binmiştim. uçağın acclerationu'u nu ve gittiğim rotayı kaydetmiştim.

tabi telefonla değil kendi gps modülü olan bir logger ile :)

Türkiye'de evden havalimanına gidene kadar başınıza bir şey gelme ihtimali uçaktayken gelme ihtimalinden çok daha yüksek :)

Kalkarken motorlara tam güç verildiğindeki hız hissine bayılıyorum. Tırmanırken de emekli apartman yöneticisi gibi "teknoloji işte adamlar yapmış" diye içimden geçirmeden edemiyorum.

Sadece bir kere uzun bir uçuştan sonra uçaktan inme süresi uzayınca "laaan nefes almam lazım" diye pirenelir gibi oldum.

youtube/kerem gök/enter.

efendi çocuk, düşük bütçeli, samimi videolar koyuyor. uçaklara olan aşkını görürsen belki rahatlarsın. ha bol bol uçak kazası videosu da var, daha beter de olabilirsin o da ayrı.

ilk uçak deneyimimi kız arkadaşım ile tatilden dönerken yaşadım. kesinlikle 12 saatlik otobüs yolculuğu karşısında çok cazip. fakat çok gerildim uçaktayken. koala gibi kızın kolundan ayrılamadım çok rezil anlardı. şimdi öyle bir durumda olsak yalvarır araba kiralar uykusuz kalır yine giderim diyorum.

umarım yenerim bu stresi. yoksa sarhoş binmek zorunda kalacağım uçaklara.

Zerre umrumda olmuyor bir kere uçak ciddi türbülansa girmişti ben uyuyordum insanların panik sesleriyle ve sarsıntıdan uyandım başka bir şey mi var diye bakındım yok türbülans nedeniyle panik olmuşlar uyumaya devam ettim :D ama yükseklikten korkuyorum aslında mesela bir kere kamikazeye bindim aklım çıktı kalp krizi geçiriyorum sandım. Bir kere de dünyanın en az ekstrem doğa sporu olan zipline yapmıştım son anda vazgeçtim binmiycem ben hayır hayır hayııır derken görevli beni itti o şekilde bindim :D uçak güvenli bir his veriyor bana açıkçası o an zarar göreceğimi düşünmüyorum.

ilk bindiğim zamanlar çok stres yapıyordum
şimdi biner binmez kulak tıkacı + boyunluk + göz bandı takıp uyuyuorum
benim için otobüs yolculuğundan bir farkı kalmadı
aradayalanan türbülanslar diriltiyor tabii insanı

var ama neyde kullanacaksın? ufak parçalar için polisaj kitleri var da kalkıp araba cilalayamazsın haliyle.

polisaj için de yüksek devir gerekli şarjlı matkapla olmaz. taşlama için de yüksek devir lazım.

www.hepsiburada.com

urun.gittigidiyor.com

urun.gittigidiyor.com

taşlama için de böyle aparatlar var, bunları nalburlardan falan çok daha ucuza alabilirsin ya da sadece bu tür şeyleri satan yerlerden burada çok pahalı tabi

urun.gittigidiyor.com