Sen kendi maddi durumunun hesabıni daha iyi bilirsin. Bu işe çok ihtiyacin varsa adama he he deyip çok dikkate almayacaksan kal. Ama bence kalk git gerek yok böylelerinin derdini çekmeye. Kendine başka iş bak.

Kozlar onun elinde oldugu icin laubali davranmis. Gorgusuzluk ve pislik yapmis. Fazla samimiyet kurma. Paraya ihtiyaci olan sensin o degil. Ayiya dayi de bu sirada baska is ara.

Şimdilik sadece etkinlik olduğunda çalışıyorum, daha sonra öğlen büfesine de gelebilirim falan diye konuştuk. Ya saatlerim artarsa iyi olacak da şu an öyle çok çok iyi değil. Bir de websitesi işini alabilsem iyi para alıcam. Ona da yokuş sürüyor gibi de...

Tipik ortadoğu kurnazlıkları, o adamdan da işinden de hayır gelmez.

Türk patron tiplemesi, klasik. Ne kadar iyi de olsa bu kadar oluyor işte. Kötü ayrılma "abi bana uygun değilmiş bu iş, benim giriş çıkış saati belli olan işe ihtiyacım var, günlük ders çalışacam", filan de.
kendine bunu yapma git ne okuyorsan o alanda iş ara. tembellik etme staj yap, dilini geliştir. ne lazımsa onu yap.

Hemsehri hemsehriyi gurbette s....mis.

Evet. Tabi ki diger yerlere gore az para verir, kacak olarak daha cok saat calistirir. Kafasina gore kurallar koyar.
Baska bi yerde parttime is bul.

Yurtdisinda kendi vatandasindan uzak dur diye uyarmadilar mi seni?

Kaldigim sure boyunca yedigim en kotu yemegi boyle bir restoranda yedim. Yabancinin gozunu seveyim.

Herkes hayatında bir dönem ayıya dayı demek zorunda kalıyo. Bence biraz daha idare et. Bu arada daha iyi iş araştır

İlticacı pkklılardan değilse adam değilim. Zamanında gelmişler, bildikleri tek şey döner, kebap, restoran, marketçilik. Çoğu akraba evliliğidir, göçtükten sonra köyünden kabilesini amca, dayıoğlullarını da getirir, haftada 50-60 saat çalışıp, kağıt üstünde 16-24 saat gösterir, üstüne devlet yardımı alırlar. Belediyenin verdiği evde beleşe yaşarlar. Öyle öyle yıllar içinde sermaye biriktirip dükkan, restoran açmışlar. Belli bir yaş, eğitim, mesleğiniz varsa hiç çekmezdim şahsen. Trde kendi işimi yapardm olmuyorsa. Devam ederseniz de saygı duyarım, yurt dışında tutunabilmek kolay değil,

ne büyütüyorsun böyle şeyleri.

adam ne güzel sevmiş seni, rahatına bak demiş. 1 saat oturtmuş. sonra da şaka yapmış kendince.

şaka da mı yapmasın adam. işçi adamsın. patronun yaptığı şakaya gülüp geçeceksin.

Ayıya dayı deme
Yurtdışında Türklerden uzak dur.
Kendi başının çaresine bak.

Kardeş sana bir gurbetçi önerisi. Hemşeri hemşeriyi gurbette bafilermiş. Türklerle gez toz dostluk arkadaşlık et ama iş yapma üzülürsün.

Benim senin gibi elimde yazılım, websitesi falan yapacak kabiliyetim olsa garsonluk falan hayatta uğraşmam. Neydi bir platform vardı freelance çalışanlar için, aç bir hesap, iş yaptırma ilanları var sana uyan bişeler bul yap paypaldan al ödemeni, vergi de vermezsin aq.

Uğraşma ağzı kokan pis tiplerle yaw. Çok canın sıkılırsa özele gel laflarız.

bilgisayarınızın spec'lerine bakın sata 3 destekliyorsa bağlarsınız. son 10 yıl içinde aldıysanız %99 sıkıntı çıkmaz bağlanır. En kötü ihtimal sata2'dir o şartta bile performans artışı olur eskiye göre.

win kurulumu da aynı olacak microsofttan bootable usb hazırlama tool'u indirip devam edeceksiniz.

@hedep
Peki o kabloyla hdd'ye tıpkı flash bellek gibi bağlanabilir miyim? Sonuçta hdd içinde win10 kurulu bu kısım kafamı karıştırıyor.

1- bu ssd kesin calisir performansin artar.
2- o converter'i alma lutfen, duzgunce hdd kutusu al, boyle cok emanet duruyor, uzun omurlu degil. ayrica 2 usb destekli olanina ihtiyac yok, 2.5"lik oldugu icin tek usb'den enerji beslemesi yetecektir.
aliexpress'ten orico marka almistim guzel sorunsuz calisiyor, sikta bir kutuydu.
3- evet harici disk olarak cikacaktir, icinde windows olmasi farkettirmez, boot sirasinda takili olmayacagindan (veya zaten ssd 1. boot cihazi olacagindan) sorun olmaz. daha sonra icini formatlayabilirsin istedigin gibi

@jedilance
Hdd kutusunu ilk kez duydum. Ssd almaya karar vermem de ani oldu, bu yüzden pek araştırmadım böyle şeyleri.
Teşekkürler.

Hdd kutusu da olur bu kablo da olur ama kutu daha sağlıklı olur. Aynı soketin kutulu versiyonu. Hdd yi söküp takmıyorsun sürekli böylece. Hem kapalı kalıyor kutuda.

SSD ile hdd aynı şey aslında kurulumda bir farklılık yok hdd değiştirir gibi aynı

www.amazon.com.tr
amazon varken başka siteye mi bakılır ! 50 tl kardasın

Bütçe sıkıntısı yoksa EVO 860 öneririm.

sata-usb adaptör ben de kullanıyorum. Elimin altında içlerinde veri olan irili ufaklı birsürü hdd var, ara ara bakmak gerekiyor. Benim için kutuyu sök çıkar uğraşmaktansa bu daha pratik. Ama sürekli yanınızda taşıyıp her daim kullanacaksanız kutu daha kullanışlı olur.

edit: benim kullandığım bu. 12V güç girişi de var böylelikle 3,5 inch diskleri de çalıştırabiliyor.
tr.gearbest.com

Bi hype bu.

Yazılımcılar iyi kazanıyor, özeniyorlar.

Ama şu da var ---- wordpressle web sitesi yapan bi ton adam var ve kendilerine bu titri uygun görüyorlar. Bakkal hasan abinin web sitesini yapıp 50 lira alınca aowww ben neyim oluyorlar.

Yazılımın özü mantık'tır ve baya bir matematiktir. Bu sularda ne gezer.

Programlama sadece uygulama yazmak icin ogrenilmiyor. Bircok alanda veri onemli hale geldi. Ceviribilimci degilim ama metin analizi yaparken programlama gayet ise yarayabilir. Programlama bilen bir sosyal bilimci calistirmak, bir yazilimci bir sosyal bilimci calistirmaktan daha cok ise yariyor. Fen bilimlerinin bir suru dalinda da durum boyle.

@evrim halkasi peki bu programlama bilen sosyal bilimci tam olarak ne yapıyor?

Alanina gore degisir. Ornegin, gazetecilik: www.youtube.com

Surada sosyal bilimlere dair daha fazla ornek var: nealcaren.github.io

Merhaba. Ben, ilgimi çektiği için öğrenmek istiyorum. Zaten bilimin/bilişimin içinde ne varsa ilgimi çekiyor :) Onun dışında, ben de iyi kazandıkları için, bu insanların yazılımcılara özendiklerini söyleyebilirim.

Gelecekte bir çok meslek ortadan kalkacak bunun korkusu var. Şoförsün mesela hobi olarak 1-2 prg dili öğrenip mantığını kavramaya çalışıyorsun. Yarın bigün self driving araçlar ortaya çıktığında işsiz kalacaksın ama belki bu hobi ve temeli sana başka bir iş imkanı yaratacak. Bunun paniği var insanlarda haklı olarak.

Bugün Avrupa'da berberlerin, restoranların, tamircilerin bile web sayfası var randevu sistemleri var, işe giriş çıkış yazılımları var çalışan için. Bütün bunlar için ayrı ayrı şirketlere para vermen lazım. Ama bilen biri olarak kendin yapsan bu kadar bütçeni sarsmaz mesela. Veya bilen bir çalışanın olsa.

Her şeyin içinde yazılım var artık. Biyologlar bile öğreniyor data analizi falan gerekli hale geldi.

Bu iyi bir soru. İyi ki sordunuz.

Kimisi meslek değiştirmek istediği için ilgileniyor olabilir, kimisi sırf hobi için olabilir, kimisi de bir-iki uygulama yazıp uygulama marketlere koyup ek gelir kazanmayı umuyor olabilir. Kimisi de memleketi terketmek istediği için yurt dışında geçerli bir beceri edinmek istiyor olabilir.

Bu saydıklarımın az bir orana sahip olmadığını tahmin etmekteyim.

Daha once de cok soruldu bu.
90larda dil ogrenin ortaligi dagitin adamlari vardi, onlar evrildi yazilim ogrenin piyasayi mahvedin dunya vatandasi olun adamlari turedi.

Nasil 3 dil bilen adama para yagmiyorsa, dunya vatandasi olamiyorsa. Yazilim bilince de bisey olmuyorsun.

Ben bilgisayar muhendisiyim nerdeyse 1 yil issiz dolastim. Kimse de dil biliyorsun gel start up acalim cosalim demedi.
Sofor ornegi verilmis, o donemde sofor isi daha cok geldi bana.
Doblom olsa ayda en az 5 tane tasima isini sirf duyurudan alirdim.

türkiye'de kimse şoförsüz araç gelince işsiz kalacam filan diye öğrenmiyor, halihazırda zaten işsiz veya beyaz yakalı işinden bir kaçış arıyor...bence daha çok, yabancı dil öğrenme/öğretme konusunda sıkıntılı olan (tamam bir kısmı sıkıntılı değil mesele ben de değilim tamamen dilimle iş yapıyorum...) sayısalcı. ama bu ana gövde hardcore yazılımcılar olmakla birlikte hardcore olmayan ama "eline gitar alınca tıngırdatabilen" düzeyde takılan da kendini yazılımcı sanıyor. yoksa aslında hobi bu. ama bedava sayılır, para bile kazandırma ihtimali var. adamlar akvaryumculuk yapacağına bunu yapıyor işte.
mühendis/matematikçi/istatikçi/vs. tayfası öğreniyor. ekonometri mezunları matematik mezunları zaten çok yatkın, öğreniyor adamlar. zibil gibi mezun var, iş yok.
evet biyologlar öğreniyor: (genetikçiyim) kodlama öğrendiğim insanlarda ODTÜ mezunu ABD doktoralı insanlar ama onların bile dediği şey: biz sizin gibi biyoloji bilmiyoruz, sizin alan bilginiz olayın çok farklı bir yerinde olmanızı sağlıyor. yani ben de olsam, bilim için çalıştıracaksam IT kökenli biyoinformatikçi çalıştırmam çünkü adam olaya data olarak bakıyor sadece öyle görmüş öyle alışmış. bizde böyle farklı bir durum var.
çeviribilimcilere bakma sen ya onların ne yaptığından haberi yok. öyle NLP filan uğraşan çok çok az insan var. (genetikçiyim demiştim ama çeviri sektörünün birebir içindeyim, onlarca kişiye eğitim verdim) Dilcilerin %95'inin bilgisayar okul yazarlığı ilkokul düzeyinde benim x veya y programlama diliyle uğraşıyor olmam beni yazılımcı yapmadığı gibi onlar içinse acaip ütopik bir şey bu da hacettepe filan gibi okullar yani hakkari üniversitesinden bahsetmiyorum. tabi istisnası vardır da felsefe okuyan gazetecilik okuyan her şey okuyan uğraşabilir, sonuç olarak hepsi işsiz hepsinin de okulda inanılmaz boş vakti var...çeviride JAVA iş için lazım olmuyor ama makro filan yazmayı bilse yarar mesela, yok bilen :)

Elektrik ile çalışan.

Atmosferik benzinli.

Dizeli masraflı kılan 2 parça var biri turbo diğeri enjektör.

Parça masrafının yanında işçiliği de es geçme. 5-6 sene önce bile Dsg şanzıman değişimi 17 bin tl tutuyordu.

Elbette benzinli, dizel aracın mazot filtre derdi var en basidinden. Yok enjektör kirlendi yok enjektör bobini arızalandı, yok kızdırmalar bozuldu vs.

Benzin öyle değil, yağını filtresini ara sıra da bujisini değiş devam.

Benzin mazot fiyati da eşitlendi zaten, benzinden yürü.

Benzin.

dizel daha fazla Üzer hem ömrü kısa hem nazlıdır. parçaları pahalıdır. benzinli daha uygun ve rahattır. en masrafsızı atmosferik veya kompresördür. turbo sistemler arzq yaparsa üzer.

Maalesef kalmadı

Kutsalından vazgeçince o andan itibaren o şey artık kutsalın olmuyor. E herhalde herkesin doğduğu günden itibaren inandığı kutsadığı değerler zamanla değişiyor bir şekilde. O halde herkes için geçerli bu durum.

Kısmen öyle bir süreç yaşadım. 2010-2013 civarlarında, ergenliğin deli dolu zamanlarında tutkulu ve çoşkulu bir şeriatçıydım. Laikliğin düşmanı, Türkiye islam devleti savunucusu bir Osmanlıcıydım resmen. Elbette internette takıldığım ortamlardan kaynaklanma beyin yıkanma durumu yok değildi. Fakat eğer bana adaletsizlik yapıldığını düşünmeseydim böyle bir dönüşüm gerçekleştirme sebebim olmaz ve 2012’de olduğum yerde olurdum sanırım. İlk başlarda Tanrı’nın bir planı olduğunu düşünürdüm filmlerdeki gibi. Sonra zaman geçtikçe ve bir şey değişmedikçe hayal kırıklığım sinsi sinsi arttı. Tüm o katı muhafazakar görüşlerinden, şeriatçılıktan ve koyu dindarlıktan birden ayrılmak elbette mümkün değil. Hissedilen o “ adaletsizliğe uğramış olma” hissi iman duvarını sıkıca koruyan o “korku” şeyini yerle bir etti. Korku yavaş yavaş dağıldıkça yerini sorgulamalara bıraktı. Bir şüpheyi sorgulayınca o şüphe yerini beşe bıraktı ve cevaplanmayan sorular yığını oluştu. Okuduğum birkaç klasiğin ve izlediğim filmlerin bile zihnin özgürleşmesinde faydaları dokundu. Fakat asıl olarak ülkenin siyasi ve toplumsal sahnesi sayesinde bazı şeyleri tarih kitaplarından ziyade direkt yaşayarak ibret almak imandaki o korkuyu yenen son süreçlerden biri oldu diyebilirim.

Sonrası bir bir geldi ve yarısı kendi iç sebeplerimden yarısı dışsal sebeplerden dolayı Tanrı’yı kendi mahkememde yargıladım uzun bir süre. Bir hastalığım veya sakatlık olmadığı için elbette şükrettim fakat Tanrı’nın bana açıkça haksızlık yaptığını ve doğuştan lanetlediğini de sadece duygusal olarak değil mantıksal olarak düşününce de kabul ettim.

Her neyse sonuç olarak yaşananlar ve adaletsizlikler yüzünden Tanrı yoktur din yalandır gibi bir söylem mantıksızdır. Ancak yaşananlar ve adaletsizlikler kişiyi sorgulama korkusunu yenerek başka yerlere sürükleyebilir. Hali hazırda Tanrı çıkıp da varlığını kanıtlasa bile iman etmek istemezdim, etseydim de gücünden dolayı olurdu sevgiden dolayı değil. Dahası şeytanı tamamen haklı buluyorum ve şeytanın şeytanlaştırılmasını Tanrı’nın ve insanların kötülüğüne bağlıyorum. Tanrı varsa kötüdür. Şeytan sembolik olarak dahi olsa haklıdır ve iftiraya uğrayan, vicdanları rahatlatmak için üzerine günah yüklenendir.

Siyah giyen adam ne kadar benzer şeyleri düşünüyoruz.
Şeriatçı hiç olmadım ama dini eğitim ile büyütüldüm. Ailemde kapalı da yok. İlahiyat fakultesi hocalarından haftasonları hep ders alırdık 2-3 sene böyle devam etti ilkokuldayken, sonra sonra ergenlikle sorgulamaya başladım.
Üniversiteye geldiğimde kuran okumaya başladım ama yine içkimi içip zinamı eksik etmedim ;)
Yavaş yavaş saçmalıkları görmeye başladım, okudukça...
Ben de şeytanı haklı buluyorum ve allah tanrı her neyse varsa kötü biri. Her şeye kudreti yeten ama 1,5 yaşındaki bebeğe tecavüz edildiğinde izleyen biri neden bir meyve yenildi diye. Bir yasağı çiğnendi diye ona tapmam mümkün değil.

var. ama kutsallar o kutsallar değil. prensip diyelim.

Hayatımı kurtarmam için bir kısmını satmam gerekti.

Rabbimden hastalanınca vazgeçecek değilim. Ama gözümle görmediğime de hep şüpheyle yaklaşırım. Havari Tomas'ı örnek alırım bu konuda :D

Tomas, 10 havari birden isa'nın dirilişini tasdik etmesine rağmen "görmeden inanmam" dedi. gördü, "ya bir benzeriyse?" dedi ve ellerindeki çivi izlerini görmek istedi. yetmedi, göğüsteki mızrak yarasına elini soktu ve ancak öyle inandı. bu anlamda en sevdiğim azizdir. birgün öldüğümde rabb bana "neden imanın eksikti" derse "tomas'tan neyim eksikti?" diyeceğim.

Vazgeçmek değil ama ciddi anlamda zayıflayan inançlarım söz konusu oldu, eğer istediğinizi karşılarsa.

Öğrencilik zamanlarımda iş hayatım, okul hayatım, duygusal ilişkilerim gibi hayatın içerisinde olan ve hemen hepsi uzun vadede çok etkili olan birçok konuda elimden gelenin en iyisini her zaman yapıp bir destek istedim. Yanlış bilmiyorum sanırsam, eğer hatam varsa uyarır umarım diğer kullanıcılar ama kişi elinden geleni yapmadan yaratıcıya sığınmamalı zaten. Elimden geleni yaptım, sığındım, olmadı. Hatta, benden başkalarını da çok güzel şekilde etkileyecek onlarca eylem planlamıştım; kendi hayatım düzene girdiğinde, dokunacağım çok fazla hayat olacaktı. Benim için olmadığı gibi, mutlu edeceğim kimse için de çabalayamadım.

Daha sonra karanlık tarafa geçmedim ama bir şeyler koptu gitti işte. Huzursuz ya da kötü hissediyor muyum? Sanırım hayır. Kaybedişlerimden sonra gelen hissiyat, zayıflayan inanışlarımdan dolayı değil de elimden kayıp giden her şeye üzülmemden dolayıydı anladığım kadarıyla.

Henüz değil

Aksam 10 dan sonra yapilmaz oyle isler. Isim gucum var uyuyamiyorum lutfen gece yapmayin dersen bir sey olmaz. Not birak kapisina en temizi. Saygisizlik etmedigin surece sorun yok. Bizim insanimizin sorunu incitmeden derdini anlatamamak. Kavgalar bu yuzden cikiyor genelde.

Kibar bir dille gittiğim için taşın o zaman dendi. Asıl direkt odunla gitmek gerek. Ses yapanlar sesten rahatsız olmazlar ve de ses yapmaktan vazgeçmezler. Yine de şansınızı deneyip başarılı olmanızı dilerim.

bence kapıya imzasız bir NOT bırakın..
eğer bu uyarıyı umursamaz ve gürültü yapmaya devam ederse

buyrun -> emlakkulisi.com

ben kıbrısta konsolusluktan halletmiştim avukatlık vekaletiyle beraber lakin kıbrısa özel bi kolaylık mı bilemiyorum altan. hangi ülke?

konsolosluktan noterlik işlemlerinizi halledebilirsiniz.

konsolosluk.gov.tr adresinde detaylı bilgi var.

Buraya yazana kadar konsolosluga telefon edip sorsan veya mail atsan zaten yardimci olurlardi. Cekinecek bir durum yok konsolosluk senin o ulkedeki en onemli temsilcin. Sana hizmet icin oradalar.

Konsolosluk.
Ayrıca, sirküler*

Soğuk eve duvardan çekiliyorsa çok da yapacak bir şey yok. Biraz daha fazla doğal gaz her derde deva :D

Iceriyi hamam gibi yapmanin amaci ne? Anksiyet nobeti mi yoksa disari cikinca hasta olmak icin mi? Ic mekan isisi oyle 25 30 derece olmamali zaten. Muhtemelen o ev yeterince sicak ama bizim insanimiz aliskin degil o sicakliga. Inan bana alisinca cok daha saglikli o sekilde 20 21 dereceyse icerisi.

Bir kadın bir erkek.

iceriyi hamam gibi yapacak sey daha fazla dogalgaz daha fazla yalitimla olur yalniz yalitim saglayan boyalar var, onlardan alip boya badana yaparsaniz bir nevi iyilesme olur, bir de plazma, zevksiz mobilya alacaginiza daha iyi bir eve cikmasina yardim edin bence.

Nereye sıçrayacak ki Almanya'ya mı İngiltere'ye mi İtalya'ya mı, bu ülkelerinde böyle bi kültür yok çıkmaz yani; Doğu Avrupa ülkeleri zaten genetik olarak ezikler yıllarca baskı altında tutulmaktan otomatik olarak isyan etmezler; Kuzey Avrupa'da zaten isyan edecek bir olay yok, bir şey çıkmaz.

Fransız Baharı, oradan sıçrayıp Belçika Baharı olur mu diyorsun sanırım? :-)

Çevresindeki büyük ülkelerde büyük bir sosyal sıkışma yok gibi görünüyor, olacağını sanmam. Italya'nın durumlar biraz karışık ama Akdeniz ülkesi, geniş adamlar.

Ispanya'da son durumu bilmemekle birlikte, işsizlik %25'lere çıktığında dahi kimse ses etmedi.

Fransızlar da bir şekilde çözerler. Yayılacağını sanmadım.

Brexit b.ka sardı, May'in AB ile yaptığı anlaşmayı parlamentodan geçemezse, May'i inderecekler. sonrasında eken seçim, Hard Brexitçi, no dealci g.tü kalkık adamlar gelecek yerine, bunun sonucunda AB ile hiç anlaşamayacaklar, al sana anlaşmasız çıkış. Sonrasında kaos, tüm faturanın halka kesilmesi, halkın da yeter lan başlayacam Brexitinize hepsi bize giriyor diye zıvanadan çıkması, hiç de mantıksız tarafı yok süreç iyi yönetilmezse

Aynı kesimden insanların çoğunluk olduğu bir yer yok Avrupa'da. Ya da aynı kesime ait insanların zorda olduğu protesto edeceği bir şey yok çoğu Avrupa ülkesinde.

Bu insanlar orta yaşlı, asgari ücretli, düzenli işi olan, bizim memleketin Akp'lileri veya merkez sağcıları.

Solcu değiller öyle, solculara da karşılar. Yani bu insanlar aslında göçmen standartlarının bir tık üstünde yaşayan zengin olmak isteyen varlıksız ve vasıfsız beyazlar. Tek dertleri biz fakiriz daha da fakirleşiyoruz derdi.

Bunlara solculardan destek çıkmaz, zengin/averaj sağcılardan da destek çıkmaz.

Aynı kesim Almanya'da, İngiltere'de o kadar sürünmüyor.

''Bir sürü kazanım elde ettiler.'' derken?

Bildiğim kadarıyla ortada şimdilik bir kazanım filan yok. En son akaryakıt zamlarının 6 ay sonraya ertelenmesi açıklamaları vardı ki bu zamların iptali söz konusu değil sadece ertelenme var. Bu açıklama da göstericileri tatmin etmemiş olacak ki yarın yine sokaklarda olacaklar.

Kaldı ki Macron göstericilerle doğrudan muhatap bile olmuyor. Yanılmıyorsam göstericilerin taleplerini yardımcılarına iletmelerini istemişti. Açıkçası ben bu taboda hükümetin geri adım attığını filan görmüyorum aksine gösterilerin giderek artabileceğini düşünüyorum çünkü mevzu sadece akaryakıt zamları değil.

Haliyle burdan bakınca soru biraz taraflı sorulmuş oluyor. Yine de soruya cevap vermek gerekirse domino etkisi olacağını pek sanmıyorum. Her ülkenin kendi içindeki dinamikleri farklı. Mevzu ekonomi ve kriz olursa sürprizin olmayacağını düşünmekle beraber büyük bir kitlesel hareket olmaz(önüne geçilir) diye düşünüyorum.

Savaşmadıkları zaman askerlerin yaptıklarına benzer şeyler

Yangin dışında kazalardan kedi kurtarmaya kadar bir cok operasyona itfaiyeciler gidiyor sanirim.
Acil personeli gibi düşün, beklerken dinleniyor ama dinlenmesi dinlenme degil..

voleybol oynuyorlar ciddiyim en azından kendi gözlemim :) şimdiye kadar hep itfaiyeye yakın yerlerde oturdum, nöbette olanlar çardakta bekliyor oturuyor sohbet ediyor yazın her gün voleybol maçı yapıyorlar, fiziksel efor yatkınlık isteyen bir meslek, kendilerini hazır tutuyorlar bir bakıma, o gün nöbeti mesaisi olmayan da evindedir izindedir

yine günlük yaptıkları rutin kontroller vardır yangına gitmeseler de

abd'de spor falan yapıyorlar. salonları var. kaslı hepsi abilerin. bizdekiler zaten kahvedeki dayılar gibi. muhtemelen çay poğaça. arada bir tatbikat vs. ayrıca okullara ve kamu kurumlarına yangın eğitimlerine gidip acil durum önlemlerini anlatıyorlar

maç izliyorlar :)
www.youtube.com

bir iş yaptıklarını sanmıyorum. arkadaş arff memuru oldu kocaeli'nde havaalanında. kocaeli'ne sırf maaş almak için gidiyor istanbul'dan. adam rahatlıktan 90 kilo olmuş:)

boş duruyorlar. çoğu ya voleybol-masatenisi oynar ya tv izler. yaklaşık 40-45 farklı itfaiye ziyaret ettim, farklı birşey görmedim. çayları lezzetlidir, yemek saatinde gidersen yemek yemeden bırakmazlar.

semtimdeki itfaiyenin önünden her geçişimde aklıma gelen şey. kedi falan da kurtarıyorlar. kafası tencereye sıkışan çocuk vb. enteresan vakaları oluyor. iş olmadığı zaman yatış olsa gerek. formda kalmaları da zor yani.

vukaat yoksa maaş da yok olayı itfaiyeci gibi yüksek risk grubunda olan insanlar için geçerli değil.

bir kaç yangın gördüm ben orada itfayecilerin halini gödüm gözlerime inanamadım.

iş yoksa periyodik bakımlar yapılır, ufak tefek teorik talimler yapılır ve sürekli hazır halde nöbet tutulur bu nöbetlerde de bişey yapılmaz.

öteki türlü 3 kuruş maaşa kimse kalkıp da canını riske atmaz.

kaldı ki itfaiyeci olmak için de kpss ye girip bir de bedensel yeterlilik sınavından geçiyorsun spor akademisi gibi.


ha iş olarak sorarsan eğer, yeri gelir afiş asmaya giderler, yeri gelir tabela kesmeye giderler(evet bunları bizzat biz yaptırmıştık) belediyenin araçlarını kiralayabildiğin gibi itfaiye araçlarını da para karşılığında kiralayabiliyorsun.

mesela eski bir tabela vardı bir apartmanın yanında 10. kattan 5. kata kadar. bizim gözümüz kesmedi, itfaiye çağırdık, geldi adamlar kesti gitti.

onun dışında bir sürü afiş asmamız gerekiyordu, belediyeden izin alınmıştı, itfaiye kiraladık, adamlar gitti tüm afişleri astı.

bizim o afişleri asmamızın trafiği kesmek etmek vesilesiyle imkanı yoktu.

tabi bu kiralama olayı falan tamamen resmi.

afiş tabela ne iş dersen dayım tabelacı.

Anahtarı unutan olunca kapı açıyorlar (ilçe itfaiyesi, küçük yer) trafik kazası, kedi kurtarma vs

Sırtı kaşınıp oraya uzanamayanların imdadına yetişiyorlar.

Sigorta primi ödüyorsun ama kaza yapmıyorsun mesela. Para ne oluyor? Buhar olup uçuyor değil mi? Ama sırf bu yüzden sigorta yaptırmayı ihmal etmiyorsun. İtfaiye de aynı şey, sigorta onlar.

her an ihbar gelebilme ihtimaline karşı HAZIR KITA beklemek de kolay değildir diye düşünüyorum..

Bozulmuştur. O sıcaklıklarda dönmüyorsa ve fan ayarı falan yapmadıysan bozulmuş olması muhtemel. Söküp değiştirmelisin.

İnce bi kağıtla fanı biraz iteledim çalışmaya başladı ve sıcaklık 63-63-59 oldu. Normal mi bu sıcaklık, neden durdu acaba bu fan kafasına göre?

Benim 4 yıllık bilgisayarımın fanı pislikten durmuştu. Açıp temizle.

bozulması yakındır o fanın. üstünde yazıların yer aldığı bir yer olması lazım, tam ortasında. oradaki kodunu aratıp aynı fanı alabilir ve takabilirsin.
benzer sorunu ben yaşamıştım sebep olarak eğimli kullandığımdandır diye düşündüm. kısa süre sonra da sürtmeye başlamıştı zaten fan.

Tozdan kirden çalışamıyordur, temizlemek için açtığında şaşıracaksın. Bir parmak kalınlığında sünger gibi kir birikintisi göreceksin.

Aç temizle.

Vermiyor.

Bilakis huzur veriyor.

ölsek de kurtulsak diye bekliyoruz

merakla bekliyorum.

ilk başlarda veriyordu. çok savaş verdim içimde. şimdi rahatım.

Yalnız korkuyla kalsa iyi, müthiş bir hüzün de veriyor.

Vermiyor.

ölsek de kurtulsak +1

her insan ölmekten korkar..
ama ben bu dünyanın hakkını vererek yaşayamadan ölürsem işte o zaman gözüm açık gitmiş olurum..

Kendi ölümümden değil ama annemin ölmesinden çok korkuyorum.

ölümden tek korku sebebim, aileme ve özellikle kızıma doyamadan erken ölmek.
onun dışında pek de korktuğumu söyleyemem. herkes ölecek.

Veriyor.

ölümden neden korkayım ki ben varken o yok o varken ben yokum

korku değil de hüzün biraz.

Hayata beni sıkı sıkıya bağlayan birşey yok o sebeple korku verdiği yok ama zaman ne gösterir bilemem.

AB vatandaşları için bir farkı yok. Zaten çoğu AB vatandaşı Schengen diye bir şey duymamış bile, onları ilgilendiren bir konu değil.

Şengen ile AB aynı şey değil. Şengen ülkesi olup AB ülkesi olmayan ülkeler de var. AB üyesi olup Şengen olmayan ülkeler de var. AB vatandaşı isen tüm AB ülkelerine vizesiz gidip yerleşme hakkın var. Sen TC vatandaşı olarak Şengen aldığın zaman Şengen ülkelerinde dolaşabiliyorsun multi giriş varsa.

Yani Bulgaristan vizesi ile Şengen bölgesini gezemezsin demek bu. Ya da İngiltere için şengen vizesi değil direkt UK vizesi gerekir.

Yurtdışında genelde yılbaşı sonu indirim falan olur da Türkiye'de olur mu bilemem.

Ayrıca yazın da indirime girebilir sezon dışı olduğu için.

Alternatif:
Ecco Xpedition III olabilir yarı fiyatına bulursun. Diğer Ecco Goretex modelleri de düşünebilirsin. İyi markadır.

O ayakkabıya 1000 lira ne ya o.O

www.thenorthface.com.tr(eu)_123342

Bende bunlar var, su geçirmiyor, saçma sapan yerlerde kaymıyor, tipi de bence fena değil. He öyle cayır cayır sıcak tutmuyor ama benim beklentim o değildi zaten, gerektiğinde dört mevsim de giyebilmek istedim ve giyiyorum da. Kalın bir çorapla da İstanbul şartlarında üşütmüyor ayaklarımı.

Bir diğer öneri Salomon XA Pro 3D GTX:
www.salomon.com

Her ikisini de 500-600 civarına getirebilirsin, bazı sitelerde çek vs. kullanarak belki daha ucuza bile alabilirsin.

İyi forumlar.

geçen sene yılbaşından hemen önce adidas güzel indirimler yapmıştı. 500 liraya ultraboost, 375 liraya nmd vardı. bir iki hafta daha beklenebilir

yaz sonu bir Adidas dukkanina girdim Ankara'da, adamlar artik ne kadar zorda ise 1000tl'lik ayakkabiyi ben pazarlik yapmadan 750'ye dusurdu, daha da indirirdi zorlasam. dukkana git 600 veririm de belki birakirlar :)

urun.gittigidiyor.com

bu değil mi?

27/2017/1700?? (Kaça mal oldu tam bilmiyorum.

Sınavı 2015’te vermiştim bu arada

19/2014/1300

18/2007/600-700 liraydı herhalde hatırlamıyorum

18/2009/1000

2001'de aldım tam 180 lira vermiştim.

18/2005/180 lira+80 lira da ehliyet bedeli vardı(ytl de olabilir). Kurs parasını hatırlamıyorum 200 falan da o'dur heralde.

tr - 18/2008/1000(kusur) tl
us - 28/2018/25 usd

2004de aldim 600 tl mi oyle biseydi tam hatirlamiyorum.
Gecensene de a2/a hepsini aldim 1500 verdim.

B Sınıfı 2011 yaş 23 1200 olması lazım

E Sınıfı 2014 26 1500-1700 arası de ona vermiştim. 2 kere kaldım direksiyondan.

18/2004/Ücretsiz ( 1 ay Sürücü kursunda çalıştım maaş yerine ehliyetimi bedava istedim )

18-2007-500 civarı birşeydi sanırım hatırlayamadım.

19/2006/500 tl gibi bir şeydi sanırım

18/1999/ o zaman para milyonla sayılıyordu. :)

19/2010/600 kusur

19/2014/500

sadece ehliyetin kendisine para vermiştik, kurs tanıdıktı.

19/1997/11 milyon gibi birşeydi diye aklımda kalmış.

Stajdan aldığım hayatımın ilk maaşıydı.

ilk ehliyetimi 2003 yılında almıştım (19 yaşına girince) fakat ne kadara aldım hatırlamıyorum. geçen ay C (kamyon) ehliyetini 1800 tl kurs, 960 lira civarında harç ile, akabinde CE 'yi (tır, kamyondan sonra alınıyor, evet 2. kez para) 1000 tl kurs, yine 960 lira civarında harç ile aldım.

23/2017/2000(harçlar ve sınav paraları dahil)

Filmlerin yerini dizi aldi. Bununla ilgili bircok hipotez var: modern yasamda kimsenim 2 saat film icin zaman ayiramamasi, odaklanma suresinin dusmesi... gibi oneriler var.

Yalnız değilsin. Görsellik uçuyor oyunculuk ve senaryo yerlerde her daim. Çarpıcılık da yok.

Çok uzun zamandır izlediğim iki iyi film var.

Biri Bohemian Rhapsody. Quenn hayranı olduğum için çok beğendim. Diğeri Arrival. Vasatın üstünde bir film.

Fazla da film izleyen biri değilim ama şu Superman v Batman, Avengers 1255, Spiderman Ultrasuper 12, Galaksinin koruyucuları bilmem kaç gibi başı sonu belli olan filmlerden acayip gına geldi. Orijinal senaryo neredeyse hiç yok uzun zamandır.

@traveller

o hipotezi kim ortaya atmışsa ağır saçmalamış.

Marvel denen çöp firma sektoru rahat birakana kadar boyle gidecek bu.

son zamanlar degil son 4-5 yildir iyi film yok (Arrival haric), zaten iyi film formulu buldular herkes onun benzerlerini uyguluyor, odullu iyi film denen seyler magdur gay, azinlik, gocmen uzerine; ozgunluk diye bir sey kalmadi

the lobster'ı beğendim. 2015 yılında vizyona girmiş.

tastedive.com buradan beğendiğin filmleri yazıp, ona benzeyen filmleri bulabilirsin. tabi the guilty gibi çok yeni olmayacak.

ben de aksiyon fantastik marvel benzeri çöp filmlerden sıkılarak araya araya kuzey avrupa filmlerini keşfettim. tavsiye ediyorum.

anaakım sinema işin "sanat" boyutundan uzaklaşıp gişe boyutuna odaklandığından beri iyi filmler bağımsız ya da alternatif yönetmenlerden çıkıyor. koskoca amerikan film endüstrisi bile kendi bağımsız film endüstrisini oluşturmaya başladı. evet bu da bir ironi ama boku çıkana kadar faydalanabiliriz bu durumdan.

yorgos lanthimos son yılların en önemli yönetmenlerinden bir tanesi. kynodontas gibi bir başyapıttan sonra amerikan bağımsız film endüstrisine "kapak atmak" için tarzını değiştirdi. yukarıda da bahsi geçen lobster filmi bu yönetmenin sinemaya temel bakışını yunan yeni dalgasından çıkartıp bağımsız amerikana dönüştürmesinin en net örneklerinden biri. film güzel, anlatmak istedikleri var ve bunu ünlü oyuncularla anlatmayı başarıyor. ama aynı yönetmenin amerika'ya açılmadan önce çektiği kynodontas ile yan yana koyunca işin "endüstri" boyutunu daha iyi anlıyorsun. yine de, dediğim gibi, lobster blockbuster filmlerin yanında bir "sanat eseri" kalıyor.

son zamanlardan iyi filmler izlemek istiyorsan filmekimi ve istanbul uluslararası bağımsız filmler festivalinin 5-6 yıllık seçkilerinden en çok beğenilen filmleri izleyebilirsin. nerede ve nasıl arayacağını bildikten sonra zorlanmazsın zira -ve bilakis- bağımsız filmler daha yaygınlaşmaya ve daha çeşitlenmeye başladı.

artık piyasa filmleri çekildiği için iyi film yapan pek kalmadı. iyiler de karınlarını doyurmak zorunda. bayağıdır iyi film izlemedim.

bir iki diziye sardım. güzel şeyler çıkıyor. deneyin.

www.imdb.com

izlemediyseniz tavsiye ederim.

nasıl film sevdiğinize bağlı.
gaspar noe, nuri bilge ceylan, micheal haneke, jean-luc godard, andrei zvyagintsev, asghar farhadi gibi yönetmenler yakın zamanda gayet sağlam filmler yaptılar.

Benim hala izlemediğim onlarca film olduğu içn ben zorlanmıyorum film bulmakta.

En güncel the ballad of buster scruggs öneririm

Videoyu izleyemedim. Fiziğin muhtemelen daha maddi cevapları vardır ve olacaktır. Ancak felsefe üstünden düşünürsek (ki bu şekilde fiziğin de belli başlı periyodlarda bazı ön kabulleri olduğu ve teorik fiziğin atılımları sayesinde bunların yıkıldığını da görebiliriz), bir hareket varsa bu hareketin bir faili olduğunu kabul etmemiz günlük hayatımızın her noktasında, farkında olmasak da, Varlık-merkezli bir kavramsal çerçeve içinden düşündüğümüzü gösterir. Çünkü bu kavramsal çerçeve, özne-yüklem birliği çerçevesinde kurulan bir dilsel arkaplan tarafından yaratılır. Bu şekilde yaratılmış bir dilin içinde yaşarken, eğer dilin, Varlığın ve failin kendisini sorgulamazsan; bütün düşünsel haznen bu minvalde kurulur.

Bu nedenle, bir şeyi sorgulayıp anlamaya çalışırken, kullanılan metodolojiyi ve bunun önkabullerini tartışmak yani tartışmada soyutlama seviyesini yukarıya çekmek çok daha değerli. Elbette bu tartışılan konu için çok büyük bir bilgi birikimini gerektiriyor ama eninde sonunda söylenmeye değer bir şey ancak bu şekilde ortaya çıkıyor. O halde sorduğun sorunun, fail dışında hareket eden saf akış (elbette fizikte hangi kavramları kullanıyorlar bilmiyorum. Ancak tanrısız evren tasavvurunun izinden gittiklerine göre, bu çerçevede bir kavramsal hazneleri kesin vardır) üstüne ontolojik ve epistemolojik bir anlamda kurulması ve cevaplanması gerek gibi geliyor.

İlk hareketin gerekliliği fikri, bizim zaman boyutundan bağımsız düşünemememizin bir sebebi. Uzay-zaman düzleminde yaşıyoruz ve bunun içine -düşünce olarak bile- sıkışmış durumdayız. Bu sebeple her şeyi sebep-sonuç ilişkisi ile açıklama eğilimindeyiz. Son domino taşı, bir önceki domino taşı sayesinde devrildi. Ondan önceki de aynı şekilde, ondan önceki de... Hayatımız boyunca hep bu zinciri tecrübe ediyoruz ve ilk domino taşına geldiğimizde de bunun öncesi olması gerek diye düşünüyoruz.

Ancak uzay - zaman düzleminin bigbang ile oluştuğunu göz önünde bulundurursak ki günümüz bilimi de bunu söylüyor, bu zinciri ancak bigbang sonrası için kurmanın mantıklı olduğu sonucuna varırız. Yani, bigbang öncesinde zaman diye bir boyut yoktu ki sebep-sonuç ilişkisi kuralım.

Tanrı kavramı da aynı şekilde açıklanabilir. Zamandan bağımsız bir varlığın ilki, öncesi neydi sorusu mantık açısından doğru bir soru değil. Çünkü öncesi ve sonrası diye bahsedilebilecek bir boyut yok ortada.

eksisozluk.com
Geşmişte yazmıştım bunu

Dava açarsın. Ama zorla getirme gibi bir durumda gelmeme durumu var pek tabi.

normal kişiye nasıl açıyorsan öyle açıyorsun davanı. ceza ise savcılık hallediyor zaten. hukuk davası ise tebligat fln yine mahkeme hallediyor ama pek masraflı oluyor.

Gelir, gelmezse alırsın paranı zaten. Fakat buyer protection zamanının son 10-15 gününe doğru gelir ancak. O buyer protection dolmaya yakın gelmezse dispute edersin zaten.

Hiçbir sorun çıkmayacak merak etme. 2 haftası var.

aynı ürünü aynı şekilde ben de aldım. 7 kasım’da sipariş verdim hala gelmedi. en son gelen mailde turkiye’ye ulaştığı söylendi fakat takip no ile baktığımda sadece 2 hareket var ikisi de yurtdışına ait. yani şimdilik ses seda yok. yalan olacak herhalde. 27 kasım’da turkiye’ye gelmiş güya

Çaptan ziyade debisine göre değişir. İçinde akacak olan suyun hızı belirleyici faktör.

Ohoo, bir sürü değişken var. Nasıl bir pompayla basılacak? Derinden mi çekip basacak, pompa hizası mı yoksa yüksektan mi emiş yapacak?

200 metre ileriye gidince yükseklik farklı olacak mı?

Muhtelif Çaplardaki Boruların Saatteki Su Taşıma Kapasiteleri; (1 Bar)

www.cmr.com.tr

askerde (acemilikte) koğuş olarak ilk 7-8 gün sıçamamıştık. olayı farkedip birbirimizle paylaşmamız üzerine ben "dayanamıyorum, denicem" diyerek ıkına ıkına sıçmıştım.
bağırsaklar filan duygusal organ derler ya, o muhabbetler geçmişti.

sizin duruma yorum yapamam ama askerlik sonrasında/esnasında bu tarz şeyler duyduğum olmuştu, paylaşayım dedim.

Askerde herkes hemeroid olur taşa oturmaktan, soğuk tuvalette buz gibi suyla taharet almaktan falan.

Cırcır olacağın şeyler ye iç her halükarda sucuk yerine fudge üretmen gerek. Hemeroidin bir numaralı düşmanı zaten kabızlık ve aşırı ıkınmak.

Yedikten 8-10 saat sonra motor başlar çalışmaya en geç 24 saat sonra explosive diarrhea.

Şalgam iç, elma, kuru kayısı, kuru erik ye, koladan ve etten uzak dur. Lahana, brokoli, Brüksel lahanası falan yardır.

değişim yapılır.

Rengine göre fiyatı değişen bir ürün ise olmaz.

Fiyat şu an benim aldığım fiyatın üstünde zaten.

Indirimdeyken de o rengi daha pahaliysa yani sadece o aldiginiz renk indirimdeydiyse degistirmezler

Çoğu mağaza, değişim alırken, önce iade alıp, sonra, ikinci ürünü, yeni alınmış gibi geçiriyorlar. Mesela Zara böyle yapıyor. Benetton ne yapar bilmem ama, onların açısından düşünürsek, Black Friday'de diyelim ki, medium'unu bulamadığınız bir ürünün, x-large'ını alıp, sonra da indirim bitince, değiştirebilirsiniz. Bu durum da onların zararına olur. Ama belli olmaz, şansınızı bir deneyin bence. Sonucu da buradan yazarsanız çok sevinirim.

Böyle mi?
www.desa.com.tr

Samsonite marka onlar.

Ben pierre cardin marka almıştım. 3 senedir sapasağlam. Senede 50 uçuşum var rahat. Samsonite pahalı diyorsan düşünebilirsin.

bu aolabilri mi: www.samsonite.com.tr

tchibo’da var şu aralar.

www.tchibo.com.tr

madem samsung olmuyor

www.hepsiburada.com

bas geç daha fazla düşünmeye gerek yok.

samsung 960 evo 500 gb ve sandisk plus 480gb kullanıyorum. sandisk'i yoğun kullanmıyorum ama sorunsuz çalışıyor

Kingston v300'den uzak dur. Yukarıdaki öneri ideal bas geç fazla düşünecek bir şey yok.

samsung'un kaliteli olduğunu görüyorum/okuyorum fakat bana göre pahalı :(

james donkey diye bir markayı da övüyorlar samsung'un disklerindeki teknolojiyi mi kullanıyormuş ne? bir bilginiz var mı? o da kafamı karıştırıyor şu an ve fiyatı da iyi. teknik özelliklerinden anlamıyorum diye kıyaslama yapamıyorum.
şu: www.incehesap.com

önceki ssd'im corsair'di sonradan samsunga geçtim. corsairi 5 6 sene kullandım. bir sıkıntı çıkarmadı. corsairi tavsiye edebilirim.

not: değiştirme nedenim daha fazla hafıza kapasitesi istemem.

Suyla

Tiner de işe yarar

Suyla kabasını alıp tinerin içine daldır beklet 1 saat kadar sonra çıkar yıka musluk altında tamamdır.

Fırça ile boyama yapma ayrıca. Rulo al, pahalı bir şey değil

Boyanın cinsi ne ise, neyle incelttiyseniz onunla.

Su bazlı boya ise (ki duvar boyası su bazlıdır) önce bir su dolu kaba daldırıp kabasını alıp sonra da suyla musluk altında yıkayın yeter.

Fırçayla o iş bitmez +1

Rulo alın, ruloyu da aynı yıkarsınız. Büyük bir alan değilse boyanacak alan fırça da olur tabi ki.

Domates kızarmaz ve tatlanmaz bence. Bana sorarsan oraya mantar ek çeşit çeşit :)))

1.Engel
2.Baharda
3.Google'a kışın yetişen sebzeleri sor. Onlarda bir ihtimal başarılı olabilirsin.

Domates olmaz.
Biber olabilir. Maydanoz vs olabilir.

Lahana ve türevleri soğuk severler daha rahat yetişir.

nane ve maydanoz şimdi de ekilir. pazardan aldığınız taze nanenin alt yapraklarını koparıp yapraksız kısmını suya koyarak veya direkt toprağa (ama nemli kalmalı toprak) dikerek nane yetiştirebilirsiniz. maydanoz için tohum lazım.

güneş görmüyorsa domates, biber falan olmaz. lahana, marul, soğan, belki patates olabilir ama.

roka da olabiliyor

4-5 gün yenir. ideali 3 gün olsa gerek.

Azami 5 gün.

Açtıktan sonra Max 5 gün.

bir hafta sonra küflenir

Çıkartmak hiç aklına gelmedi değil mi?

alyans serbest. tabi çıkartmak da bir çözüm :)

Sakatlık olabilir yani

alyans hariç yasak

hocam yanlış anlamayın da alyansı çıkarınca nişan düşüyor mu? paranoyak olacağınıza sınava giderken çıkarın olsun bitsin.

Bir şey denicem.

Alyans serbest ama kuralı bilmeyen gözetmene denk gelirsiniz uğraşırsınız boşu boşuna motivasyonunuz düşer falan hiç gerek yok çıkartıverin bence de

Alinir, benimki oyle mesela.

Metal yorgunlugu olmaz lastik kisimlari sertlesip sikinti cikartmaya baslar. Bakimi iyi yapildiysa silikon yag falan suruluyorsa o da olmaz.

km'sinin düşürülme ihtimali aklıma gelir, çekinirim.

işleyen demir ışıldar diye düşünürüm. yıllık 8-15 bin arası km yapmış araçlar daha mantıklı geliyor.

Pas ve korozyon önemli. Metal yorgunluğu stres altında olur. Yattığı yerde olmaz çok fazla.

Kendi az kullanıp çok yatırdığım arabamdan biliyorum sık sık benzin filtresi tıkanırdı, tortu dolardı. Sunroofun su gideri tıkanırdı, ön cam dibindeki su gideri falan hep tıkanırdı tozdan, bunları temizlemek ciddi zordur herkes tek başına yapamaz üstelik.

Garaj arabası kavramı da biraz bu nedenle var. Dış etmenlere kapatıyorsun aracı az km yaparsan bir de yepyeni kalıyor.

Vakti zamanında anneme bir araba almıştık. Araç 2014 model ve sıfır olarak alındı. Tam 3 yıl biz de kaldı. Inanmayacaksiniz ama satarken 3.750 km de idi. Valide hanım korktu sürmedi, götürdük otoparka koyduk. Arada aklıma gelince ben gidip çalıştırdım, yıkattım vs. Biz de kaldığı süre boyunca yetkili servisine götürüp yıllık bakımını yaptırdım. Servistekiler inanamıyordu. Cidden tertemiz bir arabaydı. En sonunda arabaya acıdım ve ilana koyup sattım. Satın alan kişi 2 farklı yere expertize götürdü, inanamadı bu kadar temiz olmasına. Sıfır kokusu hala duruyordu. Bir gün de satıldı zaten araç.

Yani işin özü, böyle araçlar var. Kimi alıyor bir heves ama kullanmıyor. Dikkatlice incelenip almak gerekir.

Alınmaz. Ben 2006 tata aldım. Aldığımda sadece 130.000 deydi araba. Şuan sürekli onun arızaları ile uğraşıyorum.

km düşük olunca fiyatı köklüyorlar, o yüzden bir anlamı kalmıyor. yaş ve teknoloji de önemli, varsın o kadar düşük km olmasın.

km düşürülmüş diye düşünürüm.

hocam belanı mı arıyorsun? rahat batmış :D
lise, üni zamanlarında bana da ara ara böyle geliyorlardı. bir kaç gün berduş arkadaşlarla takılıp " bu ne lan, bokum gibi yaşam " diyip eski halime sevinirdim.
kendine bir uğraş bul. hobi edin.

kadın arkadaş bul. gerisi gelir.

Özenme. Dağa tırman, kamp yap falan geçer. Kendine uygun aktivite bul.

sevgili yap. harala gürele derken bir bakmışsın 3 sene geçmiş, "ben en son napıyodum lan?" dersin.

hayatina bir kadin al ve omrun 5 sene kisalsin.

"Yeni doğanlar için beklenen yaşam süresi 2014-2016 verileri baz alınarak hesaplandığında Türkiye geneli için toplamda 78 olarak belirlendi. Beklenen yaşam süresi erkeklerde 75,3 ve kadınlarda 80,7 yıl. Doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,4 yıl."

oncelikle (git: eksiup.com).

bence mutlu isen, boyle devam et. heyecan istiyorsan, bir turkiye turu ve ardindan da dunya turu at.

hayat arkadasi edinme.

Sevgili yap +1. O hayatının güzelce ırzına geçer, hiç böyle dertlerin kalmaz.

Sevgili yap diyenleri görüyor ve artırıyorum. Evlen, görürsün gününü.

Sevgili yapıp sonra nasıl aldatırım nasıl yakalanmadan yalan söylerim gibi aksiyonlara gireceksen evet ben de önceki cevaplara katılıyorum, en güzel itlik yöntemlerinden biri olabilir. Aksi halde kendine uygun, sevdiğin ve seni seven, saygı duyan, ortak ilgi alanlarınızın ve ortak beklentilerinizin olduğu birisiyle sevgili olursan huzuruna huzur, mutluluğuna mutluluk katılır.
Benzer şekilde hırsızlığa da başlayabilirsin, o da sevgili yapıp onu aldatmakla eş değer bir heyecan ve aksiyon katacaktır hayatına.

Manyaklıkta nasıl bir seviyedesiniz allahaşkına ya?!?

Kendine seni heyecanlandıracak hedefler koy. Aktif ve enerjik arkadaşlar edin. Bol bol seyahat et, maceranın da tecrübenin de en güzeli seyahat ile gelir.
Kısacası; yola çık, yok açık!

aynen sevgili yap ama evlenme.. evlilik aklı başında adamın yapacağı birşey değil bana göre..

ikili ilişkilerde hayatına güzel bi atraksiyon geliyor.. bir kadının bitmez tükenmez kaprisleriyle boğuşup triplerine katlanıp onu mutlu etmeye çalışırken haftalar aylar su gibi akıyor :)

ağzına sıçacak kalbini sökecek bir kız arkadaş bulmalısın. ciddiyim.

Miss Copernicus +1

Öncelikle kusura bakma söylemeden edemiyecem
hizliresim.com
Herkesin de dediği gibi sevgili hayatına aksiyon katar. Sevgili yap sen

Insanlara çok değer veriyorsan çok verme, kendine ver.

Biri yanlış yapıyorsa ve sen doğrusunu biliyorsan o kişiyi bir kez uyar ama hata yapmaya devam ediyorsa sen işine bak.

Etrafında pasif, kırılgan, duygusal insanlar varsa sktiri çekebil yoksa onlar sana bunu yapacaklar.

Bir şeyler yap. Yanlış da olsa bir sey yapmak hiç bir şey yapmamaktan çok daha iyi.

Bence confort zone.da olduğunu bilip buradan çıkmaya çalışmak iyi bir şey. Devam et.

Atladığın yerde anahtar nokta vardır belki, bana mantıklı gelmedi pek.

Tarihin falan belki de teknik bir kitabın asla.

çorba içmek de yemek yemek olur o zaman.

kitabını değil kitap özetini okudum dersiniz, ben de mesela kapital'ın mangasını okudum ama Kapital okudum demiyorum, Kapital'ın mangasını okudum diyorum.

Anayasa hukukunda doktora yapan insan ile anayasa kitapçığı okuyan insan kadar bir fark olur. Sonuçta aynı Anayasa.

youtu.be

1:35’ten sonrasını izle. Böyle olur.

Bircok yayının yönetici özeti var onlar sadece konudan haberdar olur. Benim de aklımda özetini okumak aynı etkiyi yapmaz ama okuyacak çok şey olduğundan mecbur

Kişisel husumeti olmadan sessiz sedasız yaşayan milyonlar var. Zor bir şey değil.

benim yok.

ek: sozler subjektiftir.

bence benim yoktur.

''düşmanım yoktur diyenin düşmanı kendi egosu ve saflığıdır''

Bindera Dandetta


(yazın bunu yazın)

Eğer herhangi birine en ufak yardım ettiyseniz geçmiş olsun
Artık yeni bir düşman edindiniz demektir.
Bu kişi ya yardım ettiğiniz kişi veya onu sevmeyen kişidir

Eski bir yunan hikayesinden

columbia'nın içi parlak olanlarından var bende. Öyle çok ahım şahım bir sıcaklık sağlamıyor açıkçası. Bence 800 dolum kaz tüylü bir mont bakın.

Bende ikisinden de var. Aslinda her bir model birbirinden farkli. Insulated ve uc katli iclikli bir model alacaksan istediginden al.

Bence kaz tuyu alma. Zaten kat kat giyiniyoruz kisin. Kaz tuyu de zaten siskin. Bence cirkin gorunuyor.

Markadan ziyade ürünün membrani, içindeki dolgu, dolgunun metrekareye düşen dolum orani vs önemli. Kaz tüyü alacaksaniz da dolgu dağılım orani ve dolgu yoğunluğu(fill power) nedir? Bunlara gore karar verirsin. Iki marka da is görür, hatta jack wolfskin, helly hansen, mammut filan da bakabilirsiniz. Hatta decathlon da bütçeye göre iyidir.

Ikisi de aynı bokun laciverti afedersin. Bunlar fashion markaları artık. Soğuktan koruma konusu ayrı bir şey ve dağa taşa tırmanmayan, kamp yapmayan kimsenin bunlara en ufak bir gereksinimi yok. Zaten profesyoneller de bu fashiona dönmüş markaları tercih etmiyor.

-3 gibi bir havada içine düzgün polar hırka giyersen lcw mont bile üşütmez.

Dagcilarin hepsi North Face giyiyor. Ayrica bir kez giymistim acayip isitici bir ozelligi var gercekten.

Columbia da giydim bence Columbia nin olayi mont asiri ince olmasina ragmen kalin bir mont gibi sicak tutabiliyor olmasi. Kismen estetik kaygi yani.

North Face derim.

kiev'de yaşıyorum kış aylarında -25'e kadar ikisini de denedim, kesinlikle the north face.

Marmot modellerine de bir bakın derim.

Iptv satanlarin neredeyse tamami bayilik sistemi uzerinden satis yapiyor. Bu isi tepede yapan birkac kisi var onlar bayilik veriyor. Bayilik verdikleri kisiler de baskalarina bayilik veriyor.

mantık olarak otel sistemleri gibi bir sistem kurup yapıyorlar. her satıcı aslında kendi sistemine sahip değil goodman'in dediği gibi. hatta kimi yayınları sadece tek bir kişi yapıyor onda sorun çıkınca bütün "abi valla kendi sistemimiz/kaynağımız" satıcıları da patlıyor doğal olarak. sağlıklı yayın yapabilmenin upload harici bir ton değişkeni var.

Tamam her kim o yayini yapiyorsa onlar ne kullaniyor nasil bir sistem kullaniyor da bu kadar kisiye ayni anda 5000 10000 kanali yayinlayabiliyor?

var tabi ortalam sd yayın 1-2mbit hd 3-4 mbit yiyor. sıkıştırma oranına göre değişiyor.
ayrıca her kullanıcının surekli online olmayacağını da biliyorlar ortalama %20-30 gibi bir hesap var.

nasıl bir sistem dersen. polonya-romanya gibi yerlerde gigabit seviyesi sunucuları var. yüzbinlerce liralık yatırım var bu işlerin arkasında.

Sözlü izin aldığına dair şahitlik edecek birileri olması lazım. Mecbur mahkemeye gideceksiniz. Büyük şerefsizlik yapmışlar umarım hakkınızı alırsınız.

Merhaba,

Size konuyla ilgili daha önce yazılı ihtar verdiler mi?

İşyerinde olmadığınızı en az iki kişi ile zabıt altına aldılar mı?

İkisinden biri yoksa haklı sebeple fesih olmaz. Dava açın alın paralarını.

Kazanma ihtimaliniz %100.

bildiğim kadarıyla bir şirket bir gün işe gitmedin diye seni haklı sebeple işten çıkartamaz. Hatta bildiğim kadarıyla işten devamsızlık ile işten çıkartmak için 3 gün haber vermeden işe gitmemen lazım. yani haklarını bir araştır.

Sanki sizi tazminatsiz çıkarmak icin tuzak kurmuşlar gibi duruyor.
cumartesi icin mesai ucreti vs aliyor muydunuz?

"İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi."

Senin durumun buna uyuyor mu, göründüğü kadarı ile uymuyor, o nedenle problem yok. Ha ama sen önceden de bu şekilde izin alıp gitmemişsen ve buradaki herhangi bir noktaya uygun hale geldiysen o zaman sıkıntı olabilir.

asıl sorun şu.

sana biz seni işten çıkarttık deyip senin işe gelmeni engelleyip ondan sonra seni devamsızlıktan işten atmaları.

bunu bikaç kişiden duymuştum.

bence ilk yapman gereken şey hemen rapor alman 3 gün 5 gün neyse artık.

bu süreçte de bir iş avukatı bulman.

Killerbee'nin yazdığı şekilde işten çıkarılan bir arkadaşım var. Mutlaka rapor alınması gerekiyor bu süreçte.

Sağlık ocaklarındaki doktorlara durumu anlatırsanız (yalan söylemeden) 15 günden az olmak üzre istediğiniz sürede rapor alabilirsiniz.

sağlık ocağındaki doktordan ancak 1 gün alırsın, 2 bile çok ender.

direkt olarak benim yetkim yok bu raporu seni hasteneye sevk etmek için veriyorum diyecek.

dünya bu kadar kötü bir yer olamaz diyordum ki killerbee'nin cevabını okudum.
abi nasıl felsefeler bunlar ya inanamıyorum. umarım sorun çözülür. :/

Kasım ayı boyunca cumartesileri izin aldım diyerek ayrıntı vermeyi unutmuşum. Kasım ayında 4 cumartesi izinliydim ve gitmedim. Benden herhangi bir savunma talep etmediler ama muhtemelen şirkette izinsiz işe gelmeme tutanağı tutup 2 kişiye imza attırırlar.

Ama ben de onlardan izin aldığıma dair şahit de bulabilirim.

He bir de bana dün söyledikleri "yarın işe gelme patron p.tesi gelecek o zaman gelirsin". O zaman ben gidip 2 gün rapor alayım en azından bu sorun olmasın.

2 gün rapor tamam :) p.tesi her şey netleşir.

@güneyli, özellikle firmada günlerce mesailere kaldım tatillerde çalıştım ve ücret almadım. Gelinen nokta bu :)

avukat bulup öyle git.

sana böyle bir açıklama yapıldıysa tek başına gitme

tek gidersen hiç bişey imzalama. sana resmi evrak vermezlerse işe gitmeye devam et.

resmi evrak vermeden seni iş yerine almak istemezlerse noter çağırman gerekir, noterin senin oraya alınmadığını onaylaması gerekir.

Kazanman garanti. Hangi ildesin ?

@dosto istanbuldayım
P.tesi aynı şeyi yaparlarsa noterden ihtar çekeceğim.

Seni işten çıkardıklari yazili belge ile sana bildirilmeden işe gitmemezlik etme.
Isverenler cok vicdansizca davranabiliyor. İşini şansa ve onların vicdanina birakma.zamaninda benzer bir durum bana da yapilmaya calisildi. Ama kötü niyetlerini fark edip ona gore önlem aldim.

Mesai ücreti almadan tatillerde çalıştığını bir şekilde ispat edebilir misin? Veya is sozlesmede haftalik calisma saatlerin ve buna karsilik aldigin ucret belirtilmis mi? Cumartesileri resmi olarak mi çalışıyorsun?

Haftalık çalışma saatimiz mesaileri düşünce 1.5 saat fazla.
Mesailer için ben kanıtlayamam ama parmak okutma sistemi ve kameralar var. Sanırım böyle bir durumda onların aksini kanıtlaması gerekli.

sahte imza atanlar mahkeyeme çağrılınca nası vazgeçiyorlar şaşarsın. merak etme o işler öyle kolya değil. eğer tanııdğın var ise ya da durumun iyi ise iş yerine avukatla git.

vnc ile baska bir bilgisayardan uzaktan baglanti kurabilirsin.

modeme direkt bagladiysan ip numarasini ogren raspberry'nin. daha sonra putty kur bilgisayarina. putty'den ssh ile baglanti kur. giris yaptiktan sonra vncserver yaz. daha sonra vncviewer yukle bilgisayarina. sonra da vncviewer'dan gene raspberry'nin ip'siyle baglan. pc'nin mouse ve klavyesiyle kullanabilirsin.

tabii pc'nin de ayni local network'te olmasi lazim.

Modem uzakta, alet biraz sıkıntılı bir konumda. O nedenle zaten:)
Direkt sd kart üstüne dosya atmanın bir yolu yok mudur? O dosyadan kurulum yapayım raspberry ye?

direkt lan ile pc'ne de baglayip ayni dedigim seyleri yapabilirsin. modeme bagliysa isin daha olay oluyor ondan dedim. pcýe direkt taktiginda cihazin ip'sine bulmak biraz sikintili. muhtemelen 169. la baslayan ip verecek ip.

surekli erismen gerekecekse statik ip de verebilirsin rp'ye. tabii ilk erisimden sonra.

bu arada uzakta derken farkli modemler falansa port yonlendirerek internet uzerinden de baglati saglayabilirsin bundan once port forward'i bir arastir. ayarlarken dikkatli olmak lazim linux tabanli bir cihaz baglayacagindan guvenlik sebebiyle.

google cloud photos app ücretsiz

Mail.ru vardı sanırım

Ücretsiz 200 gb yüklenebilen bir servis harddiskten daha güvenli olamaz. SSD değil düz harddisk hepsine bin basar. Alet elinde, şifreyi unuttum, mail hacklendi derdi yok.

lupelius'un dedigi gibi fotograflari Google Photos'a atarsan ve sikistirmayi aktiflestirirsen Drive kotasindan yemiyor. yani fotograf ve videolar icin sinirsiz depolama alani veriyor. sikistirma algoritmasi gayet iyi. eger profesyonel fotografci degilsen cogu fotoda farki anlamazsin. 16MB'dan kucuk fotolari orjinal halleriyle sakliyor zaten.

bundan ayri olarak 100GB ustunde ucretsiz depolama alani veren bir yere porno videolarini saklamak icin bile guvenmem. eger bu islerden biraz anliyorsan tek seferlik paraya kiyip kendi cloud'unu olusturabilirsin. 2 slot'lu bir NAS aliver, icine ihtiyacina gore WD RED 2/3/4/6/8TB disk al. ustune de NextCloud(open source cloud uygulamasi) kur. boylece hem datalarini hic bir yere vermemis olursun hem de cloudun nimetlerinden faydalanirsin.

bu durumdan kendi ulkesinin haberi oluyor mu?
tabi oluyor. çünkü deport evrağıyla gönderiyorlar. havaalanında direkt askere alıyorlardı eskiden..şimdi de emniyette misafir (!) ediyorlar. yalnız hiç ilticası reddedilen kadına denk gelmediğimi fark ettim şimdi. kadınları ne yapıyorlar bilmiyorum.
2- bilmiyorum. çünkü zaten epeyce bir süredir AB türkiyeden kimseyi kolay kolay almadığı için ilticacılar iltica işlemleri bitene kadar çoluğa çocuğa karışıyor...sonra evlilik/çocuk oturumu alıyor onu alınca işi gücü legal olarak hallediyor. yoksa onlar da biliyor reddedileceklerini. yani ben ilticaya başvurup oturup kuzu kuzu mahkeme sonucu bekleyen daha görmedim.

AB dışında bilmiyorum.

Her ülkeyi bilmem de bazı ülkelerde o iltica başvurusu hemen sonuçlanmıyor 3-5 ay sürüyor hatta. Misafirhanelere alıyorlar seni ekmek elden su gölden yatıp kalkıyorsun. Olur da reddedilirsen sana süre veriyorlar. Efendi efendi kendi iradenle ülkeyi bilet alarak terk edince deport yemiyorsun. Deport başka, başvurunun reddi başka.

2- iltica basvurusu yaptigin ulkeden, avrupa ise Schengen, tekrar vize alman zorlasir tabi. cunku senin oraya yerlesme gibi bir niyetin oldugunu biliyorlar artik. vize vermekteki birincil amac da "bu kisi isi bitince ulkesine geri donecek mi" sorusuna cevap vermek oldugundan kolay kolay ol ulkeden tekrar vize alamazsin. diger ulke basvurularini cok etkileyecegini zannetmiyorum.

Bahsettiğin yöntemi bir avrupa ülkesinde deneyen bir arkadaş var, incelemeni öneririm: forum.paticik.com

biraz ucu açık bir soru olmuş. hangi model? hangi paket?

Var var, hem de en bosunu kiralamistim vardi.

var.

1.2 touch yada joy paketti vardı. güzel de çalışıyordu.

2016 1.0 olanda vardı.

kayınçonun 2012 model joy (en boş model) clio'sunda olduğuna göre, touch'ta da vardır.

IPTV hizmetini de satın almanız gerekiyor. Bedava olan linkler var ama uzun ömürlü olmaz.

Asıl alınması gereken şey iptv kanalları. Iptv aplikasyonu çok da elzem değil, ss iptv gibi ücretsiz olanları da gayet düzgün çalışıyor.

6 ay 120 lira. İçinde yerli yabancı 5000 kanal var

İptv satıcısı bulup paket satın alman gerekiyor. Sonra onlar senden tv’ndeki smart iptv uygulamasının içinde olan bir kodu istiyor, o kodu verdikten sonra birkaç dakikaya tüm kanallar yüklenmiş olur

Marginz Software yapımı "Snap Camera"

put out doğru. extinguish de olabilir. (bkz: fire extinguisher)

Extinguish

Üstteki yazarın yanıtını görmemiştim pardon

Fiil olarak kimse öyle extinguish falan kullanmaz. Adwokat kill the fire, we are leaving der geçerler.

quench de olabilir:

The targeted use of extinguishing agents locally forms part of comprehensive fire protection, in order to quench fires in the development phase and to prevent further spreading

yangindan soz edildiginde yaygin bir kullanim "extinguish"tir. sozlu kullanimda "kill the fire" da denir.
kontrol altina almak icin ise "contain" kullanilir.

"Douse" Bu kelimeyi ben de yakın zamanda BBC Learning English youtube kanalında öğrenmiştim. BBC haberlerinde kullanıyor, yangını söndürme için

köklü Bursaspor ile dünkü Başakşehirin alakası yok

Ertuğrul madem fetöcü neden içerde değil?

Hastasıyım şu bir şeyleri baştan doğru kabul edip buna binaen çıkarımlar yapmaya.

Bunu anlamak zor olmasa gerek, insanların hoşuna gitmeyen şu Başakşehir belediye takımı ve halkın vergileri ile halka hizmet yerine bu işlerle uğraşılması, benim ödediğim vergi ile adeboyer alınıcağına 3 km daha uzun metro yapılsın, benim beklentim bu belediyeden, herkes kendine düşen işi yapsın önce, Bursaspor ile Başakşehir aynı değil bu bağlamda.

@boş gezenin çok iyi dönmüş demek ki. Senin mantığından gidersek fetönün tüm siyasi ayağı dışarda, demekkki hiç bir fetöcü yokmuş siyasilerde. Beyin bedava gerçekten.

Yıllar öncesinde adamın futbolculuğundan eski görüntü bulurum diye youtube'a ertuğrul sağlam yazardım, 20 sayfa cemaat yurdu açılışı, cemaat etkinliği çıkardı. Ertuğrul'un cemaatçiliğini bilmeyen adamın 2010lu falan olması lazım.

olaya sportif olarak bakarsak, haklısın. başakşehir sistematik bir şekilde ve uzun vadeli bir planlama ile üst sıralara oynayan bir takım oldu. bursaspor ise biraz yazıcı'nın(başkan) biraz da anlık yakalanan havanın da etkisiyle 2 sezonluk bir başarı gösterdi. fakat belediye ve bir takım yeşil sermaye ile finanse edilmiş akp dönemi takımla, şehir ile özdeşlemiş ve mazisi olan bir takımı kıyaslayıp niye sempati duyulmuyor demek de anlamsız. iki takım arasında dağlar kadar fark var bu yüzden.

Eski stadyumda maç olduğu günler tüm altıparmak yeşil beyaz formalı gençlerle dolar, tüm bursa kapalı çarşı, ipek han, koza han, bakırcılar çarşısı esnafı radyoları açıp maçı canlı dinlerdi. Çok eskiden beri gelen bir kültür ve atmosferdir bu. Bursaspor ikinci lige düştüğünde bile şehir takımını bırakmadı o yüzden kıyaslanması mümkün müdür emin değilim.

Bursaspor'dan ve Sağlam'dan nefret eden biri olarak Başakşehir ile karşılaştırılmasının Bursaspor'a haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bursa'nın bütçesi çok daha küçüktü, altyapıdan ve Bursa çevresinden çıkma en az 3-4 oyuncuları vardı. Yani Adebayorlara falan filan para dökülmedi. O sezon bence hiç de fena top oynamadılar.

Başakşehir'in arkasında AKP desteği olmasa da nefret edilirdi. Suni takımlar her yerde pek hoş karşılanmaz. Leipzig ve Hoffenheim da benzer sebeplerle pek sevilmez.

birinin arkasında türkiyenin köklü taraftar grubu varken diğerinin arkasında zorla maça götürülen belediye işçileri var. taraftar sayısı bin kişiyi geçmeyen takıma 20binlik stad yapılıyor ve dünyaca ünlü transferler yapılıyor neden acaba?
para aklanıyor, başakşehir şampiyon yapılıp arap milyarderlere satılmak isteniyor. bunun net görülmesinden dolayı bir rahatsızlık var.

başakşehir daha sistemli bi şekilde buraya geldi. başakşehir, evet leş bi kulüp ama ben vergimi peşin ödemek zorundayken gs ile bjk yıllarca vergi aflarını bekleyip yararlandılar. fener de dahildir buna muhtemelen. son 20 seneye baksan bu takımlar başakşehirden daha fazla yardım/destek almışlardır. hele örtülü ödeneki babasının cizdanı gibi kullanan trabzon daha da fena..

bursa ise biraz iteklemeyle, biraz anadolunun yatışlarıyla şampiyon oldu. pek bi planlama yoktu ama altyapıdan gelen oyuncuları iyi performans vermişti.
sonra o ozan ipekler, volkan şenler, sercanlar noldu onu da gördük..

ben valla rakibimin olmasındansa başakşehirin olmasında beis görmüyorum. başakşehiri sevmesem de benim gözümde trabzon da gs de bjk de onlardan temiz değil zaten. normal bi rakip taraftar da bence fenerbahçe yahut diğerleri yerine başakşehiri tercih etmeli.

ki 33. haftaya girildiğinde zirveden 20 puan uzaksan ve zirvede başakşehir ile rakibin kaldıysa; çoğu kişi içinden başakşehiri destekler bence.

HBO da Netflix gibi kanal falan varsa bilmiyorum direkt platformdan izlenebiliyor.

Urgup de donarsin Ocak ayinda. Karli olur zaten.

Buz gibi olur.

Araban varsa olur ama.

ısıl işlem görmüş olanlar değil fermante olanlar daha sağlıklı.

ısıl işlem görmüş demek pastörize sütün pastorize edilmesine benzer şekilde hızlı ısı değişimleri ile üretilmiş olması anlamına geliyor. fermante sucuk ise kasap sucuğu gibi kendi kendine zamanla fermante olması anlamına geliyor.

yani ısıl işlem görmüş olanı değil, fermante olanı tercih etmelisiniz.

evet mümkün mertebe fermente tercih ediyoruz sucukta ancak salam, sosis? ya da jambon ve pastırma da üretim sürecinde ısıl işlem görüyor mu? ya da insan sağlığına zararlı başka bir işlem?

işlenmiş her tür et ürününden uzak duruyorum. kendim yapabilirsem yapmaya çalışıyorum.
kendi fabrikasındaki sucuğu yemeyen üretici olduktan kelli...

"The World Health Organization has classified processed meats including ham, bacon, salami and frankfurts as a Group 1 carcinogen (known to cause cancer) which means that there's strong evidence that processed meats cause cancer. Eating processed meat increases your risk of bowel and stomach cancer."

goo.gl
Group 1 nedir dersen.

Cüneyt Çakır'ın dandik bir hakem olması.

Fiat doblo

www.birgun.net

Tüm toplumu kapsamasa da en üst düzeyde bu birliktelik dini hassasiyetlere karşı bir saldırı durumunda olabilir.

Baris manco mu :)
cdn.gecmisgazete.com

taksiciler ve emlakcilar ortak kanaat sahibi oldugumuz yegane konu basliklari bence.

Kültür, adetler ve mizah.

Cem Yılmaz gibi bir komedyeni istediğin kadar Amerikalı ol anlayamazsın mesela. O mizahı da anlayamazsın.

Bir Türk'ün herhangi bir su kıyısında çay içerek aldığı keyif bir ortak paydadır. Bunu bir başkası anlayamaz ama Türkiye'de doğup büyüdüysen bir şeyler ifade eder. Kültür bir nevi.

Bizdeki aile kavramı, arkadaş sadakati mesela. Bunlar adet, kültür vs ile açıklanabilir. Sen bir Alman'ın arkadaşının kız meselesi nedeniyle kavgasına gittiğini düşünebiliyor musun? Hepimiz birilerinin kavgasına gidip dayak yemiş insanlarız şurda.

Askerlik anıları mesela.

Örnekler çoğaltılabilir.

Vergiler

Soruyu ilk okuyuşta nesneler, somut veriler bağlamında müzik, Kemal Sunal, futbol filan insanın aklina geliyor ama bunlar tek başına herkese hitap etmiyor. Dolayısıyla olgular üzerinden gitmek gerek. Bu çerçevede de sevinç ve acı geliyor aklıma ama öte yandan ülkede son 20 yıldır o kadar uc bir kutuplaşma var ki ne yazık ki ortak bir acıdan ya da sevincten de söz edemiyoruz. Kiminin cehennemi başkasının mutluluğu oluyor. Kısacası Türkiye'nin toplum olduğunu sanmıyorum ve bunun salt Turkiye' ye has bir durum olduğunu da düşünmüyorum. Dünyada son yillarda yükselen bireycilik, izolasyon, yabancı korkusu, çıkar vs birçok sebep sayılabilir.

Dans

Bu ay komple telefon araştırmakla geçti. Benim almaya karar verdiğim telefon Xiaomi redmi note 5. 1 ay içinde alacağım hatta

İstersen 64 GB versiyonunu da alabilirsin.

Xiaomi Red mı 5 plus.Cok memnunum.Hızı,kalitesi ve şarj süresi mukemmel.

Ben sana özellik yazayım sen bütçene göre seç.

-Sürekli güncel Android(Android one, stock Android, oxygen OS)
-En az Snapdragon 660 bundan daha alt düzey soc kullanmanı önermem(hızlı şarja kadar her şey işlemciyle alakalı).
-Parmak izi okuyucu.

Bunun haricindeki her şey bütçene göredir. En iyisi Google Pixel 3 ve XL. En kötüsü de Xiaomi Mi A1.

Samsung kullanıcısı olarak geçen ay Xiaomi redmi 5+ a geçtim.öneririm

Xiaomi mia1 64 gb.1500 civarı

Xiaomi mia2 128 gb.2000 civarı

cm browser. reklam da engelliyor.

Samsung internet browser. Adblock var, youtube'da sayfayı alta alma var, var oğlu var. Öneririm.

bilgisayarda ne kullaniyorsan o. bilgisayarda chrome kullaniyorsan mobilde de chrome, ilkinde firefox ise mobilde de firefox.

Minimallikten ölmek üzere olan, biraz daha minimal olsa hiç olmayacak olan ghostery önerebilirim. Kendinden reklam ve tracker engelleyicisi var.

opera.

Mobilde gorunen birsey yok. Link verin. Eksiup falan.

Dik bırakmıyorsun sanırım yıkadıktan sonra. Üstünde kuruyor su damlaları.

Sanırım biraz kalite biraz teknik.
Sirkeli ılık suda yarım saat bekletip bir iki dakika sürülmesine izin verip tüy bırakmayan pamuklu bir bezle kurulayın. Lekeler çıkacaktır.

Bunlar su lekesi. Yıkamaktan ziyade kurumasıyla alakalı

Su lekesi gibi duruyor. Elinle temizlemeye calistiginda ne gibi bir doku varsa ona gore cozum bulabilirsin. Ornegin halen yemek artigi gibi yagimsi birsey varsa iyi temizlenmemis de olabilir.

Tavsiyem temiz bir catali atip yikamadan sonra bakman. Halen oluyorsa su lekesidir. Hicbirsey olmuyorsa temizlikle ilgilidir.

parlatıcı oranı veya tuz oranı az olabilir. özellikle parlatıcı. eğer sirke kullanmıyorsanız bir de sirke ile deneyin. Ayrıca bulaşık makinesinin işi biter bitmez kapağını açıp bulaşık makinesi içindeki sepetleri dışarı çıkarırsanız belki su lekeleri kaybolur bulaşıklar hızlı kuruyacağı için.

Maasin %1'i falan

über kullanışlı, kaliteli bir şeyse 100'e kadar çıkabilirim.

cüzdan önemlidir.
yıllarca kullanırım.
gerçek deri olup olmadığına ve kullanışlılığına bağlı olarak birkaç yüz lira verebilirim.

2007 yılında 13 liraya aldiğim adidas cüzdanı hala kullanıyorum ama yeni bi şey alayim desem 50 lira falan veririm herhalde, belki çok guzelse 100'e çikarim

100 tl max.

300 400