dilleri yanmıştır. eskiden sevmezdim. artık yavaş yavaş böyle olmaya başladım.

Fark etmez, sanki dövüyorlar mı gelip? Bence insanlar kendilerini oluşturan özellikler yerine kötü yanlarını törpülemeye çalışsa her şey daha güzel olacak.

Kesinlikle değil. Ben de böyle olsam hayat ne kadar rahat olurdu, işim gücüm ne güzel yürürdü diye düşünüp dururum. Toplumumuzda, özellikle de sokakta sert ve aksi görünmek iyidir.

Ben de böyleyim, ta ki konuşuncaya kadar. Konuşunca ne kadar ürkek, ne kadar nazik ve yumuşak olduğum anında ortaya çıkar. Önemli olan da bu galiba.

doğuştan öyleyim. sürekli duyduğum sözdür "biz seni sert biri sanmıştık falan falan". ergenlik zamanında kafaya taktıysam da farkında olmadan yararını gördüğümü farkettim. sadece dış görünüşe önem veren tipleri kafadan eliyoruz istemsizce. herkes hayata ne ile geldiyse onunla yaşamayı öğreniyor, değişmeye çalışırsan sakil durur.

bu çok kişisel bir şey.
bende de beş kedi var, benimkini de kimse doğru karşılamıyor, ama ben mutlu muyum?
evet.

doğru karşılamayan insanlara baktığımda herkesten daha yüksek bir hayat standardına ve huzura sahibim.

bu bir tercih meselesi.
aynı zamanda da bir sorumluluk.
çocuk bakmaktan neredeyse daha zor, çünkü 10 yaşına da gelse konuşamıyorlar.

ileri yaşlarında hasta olacaklar, veterinerler pahalı.
evlenip barklanacağın, sevgili olacağın insanlar bunu kabullenmek zorunda olacak.
ve evde temizlik konusunda gestapo gibi disipline sahip olmalısın.

hiç sevip de kedilerim yüzünden birlikte olamadığım, ilişki yaşayamadığım biri olmadı.
son birkaç aydan önce de büyük veteriner masraflarım olmadı.
ama iki ay önce tek bir ameliyat için 3-4 bin lira ödedim.
yani yıllara bölersen az, ama bir anda karşılaşılınca fazla bir masraf.
temizlik konusu da evde düzen olunca ve biraz ev işinden anlıyorsan çok problem olmuyor.

ama her zaman bir "iş" tabii.
bunları göze alabiliyorsan, 2-3 kedi beslemek kediyle yaşamak anlamında tek kedi beslemekten her zaman daha kolay.

sevgiyle birlikte iyi mama-kum ve veteriner hizmeti sunabilecekseniz bence sakıncası yok. hasta olabilirler, tüy dökebilirler, her ihtimali düşünmelisiniz. (2 kediyle yaşıyorum pişman değilim)

Selam disardayim, hala yaşıyormuşsun demek.

Bende iki aydır iki kedi var, anne ve yavrusu, ortalığı talan ediyorlar. Ben de bundan çok mutsuzum. İyi bakacak insan bulsam hiç düşünmeden sahiplendireceğim yavruyu.

senin için toksoplazma ve kist hidatik sorun olur. bunu izle:

www.youtube.com

disardayim'in yasiyor olmasi beni sasirtti. hem de cok.
sorunluluk ve sabir sinirlarinizi iyice dusunun.

hangi sahne?

görmeden tahmin ediyorum, bir demet tiyatro

edit: nasıl bildim ama. eh eh.

aslı ile kerem?

@bonanza videoyu görmeden tahmin ettiği için buradan da tebrik ediyorum. evet bir demet tiyatro 155. bölüm konuk oyuncu olarak oynamış

bir demet tiyatronun 150 li bölümleri, geçen gün izlemiştim (151 yada 155 olabilir)

İspanya'nın bazı şehirlerinde, köpeği olmayan aile yok gibiydi. Özellikle Bilbao.

İngiltere’de çok evcil hayvan. Bence en az Romanya ve Bulgaristan olmalı. Sokak köpekleri nerede çoksa orada az evde hayvan besleme olayı.

@buf-e: romanya'da köpekler 2 kişiyi öldürünce referandumla toplatıldı diye biliyorum.

Hayir, sokak kopegi var hala Romanya´da, hatta les halde barinaklari. Bati Avrupa ulkeleri NGOlar araciligi ile Romanya kopeklerini sahiplendiriyorlar hala. www.theguardian.com

Bence Balkan ülkeleri, sosyo-ekonomik nedenlerden dolayi. Ingiltere ve Almanya´da pet endüstrisi cok buyuk. Bunun Bulgaristan´da ayni olcude olmasi mesela ekonomik nedenlerle imkansiz. Boyle sayisal verilere bakarsaniz, ekonomisi daha iyi olan ulkelerde daha cok ev hayvanlari: www.zoomark.it

belki denetlemeye girmiştir. bazı kanal sahipleri tüm yorumları önce ben göreyim, güzelse onaylayayım diyebilir. böyle bir sistem var yani. bir de dediğin gibi küfür varsa kanal sahibinin onayını bekliyor olabilir yine.

+1 onayla yayınla seçeneği var video sahibi için

@kuyruklu: trend 1 susamam videosundaydı hocam. acayip yorum var. hangi birini denetleyecek? bir de bazı mesajlar direkt yayınlanıyor.

belirli kelimeleri içeren mesajları flitrelemiş olabilir.

kotu haberi veren kisi oldugum icin uzgunum ama, maalesef.

agartti adi ustunde, boya dokulmesi degil sunu dok ciksin diyelim. renk gitti artik. koltugu kaplatabilirsin.

geri dönüşü yok, saf çamaşır suyu olduğu için ağartmış, azcık su olsaydı içinde bişey olmazdı.

en fazla batik yapabilir veya komple kaplatabilirsiniz koltuğu, belki ters yüz edilecek minderli bişeyse ters yüz edip kullanırsınız.

çamaşır suyu dökersen her yeri aynı olmaz alacalı bulacalı saçma sapan bişey olur.

Üzücü bi durum. Çıkmaz artık Ona göre bi
Çözüm düşünmelisin. Koltuk kollarına örtü örterek kullanabilirsin

aynı ya da yakın renk kumaş boyası.

Kediler, köpekler gibi sokak hayvanları ile ilgili çok şey bilmem ama @kahveictim'in dediği hastalanıp ölme ihtimallerinin dışında, mekanı terkedip başka yerlere gitme olasılıkları da çok yüksek. Bazı kediler alıştığı yeri terkedip, birkaç ay dolandıktan sonra tekrardan dönüyor. Size öyle olur mu bilmem ama bu da(başka yere gitme olasılıkları) gayet yüksek. Yani içinizi hemen kötü düşünceler kaplamasın.

sokak kedisi olduğu için gitmiş olabilir.

Yavru kedi sahiplendirme terör örgütü mensubu kızlar tarafından alıkonulmuş olabilirler

Kedilerin taşınması çok olağan bir şey, benzer durum bizim sitede de var. Şu an geçen sene yemek verdiğim kedinin torunu gebe ve sanırım şu aralar doğurmuş da olabilir dün fena hâldeydi çünkü. Ve muhtemelen doğumdan sonra arazi olacak kendisi en geç bir aya.

Bizim sitede doğuran her kedi yerini yavrularına bırakıyor, onlar çoğalınca da bu sefer aynısını onlar yapıyor. Garip bir döngü söz konusu.

Sekiz senedir bahçemizde yaşayan kedi birden kayboldu. Hatta yeni yavrulamıştı, epey aradım ama bulamadım hala üzülüyorum, hayatta kalma yeteneği epey gelişmiş bir kedi idi, birinin zarar verdiğinden emin hale geldim. geçen gün 3 aylık kedim birden kayboldu, birinin aldığını düşünüyorum. Biraz iç dökme gibi oldu ama seni çok iyi anlıyorum :(

genel olarak uyumlu ve basarililar. turklerle kiyaslanmaz. model minority diye gecer.

amerikada 50 den fazla chinatown adıyla bilinen çin mahallesi var. abd halkının bakış açısı genel olarak müspet. çinliler diğer toplumlarla iletişimde çok fazla temkinli bu sadece abd değil diğer ülkelerde de aynı. çinliler yapısal olarak itaatkar bir toplum bu açıdan otoriteye karşı çok korkaklar. sosyal açıdan kendi kültürlerini yaşıyorlar pek uyum sağladıkları söylenemez.

bati yakasını bilmiyorum ama doğu yakasindaki 3 büyük göçmen grup içinde en uyumlu olanlar.
sosyal açıdan kapalılar evet, İngilizce bilmeyeni de az degil ama suç anlamında sorunsuzlar ki Amerika için en önemli olan bu.

sosyal anlamda da rahatsız edici değiller, mesela güney asyalılar aşırı ozguvenleri ile bazen rahatsız edebiliyor, ama Çinliler de bu çok yok.

çinliler hangi ülkeye gitseler, kendi bölgelerini oluşturup içe kapanık yaşarlar. abd gibi fransada da varlar. şinova derler, kendi sokakları vs vardır. bir zenci veya türk grupla karşılaştırılamazlar.

@cedex: nasıl bir özgüven hocam? güney asyanın hangi ülkeleriĞ

Bu yeni duzenlenme resmi gazetede yayinlanmis mi ? Yururluge girmis mi ? Linkte goremedim ben.

madde 20/a

www.resmigazete.gov.tr

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

samimiden kasıt nedir bilemedim. güzel şarkı önereyim:

www.youtube.com

şuraya yazayım da sazanın biri karagümrük yanıyor esprisi yapmasın.

Stad yıkılıyor. Toz kalkmasın diye itfaiye su sıkıyordur

intihar için biri stadın direğine cikmis

alışık olmadığı şeyler yemiş olabilir, çok yiyip hareketsiz kalmış olabilir. eski eviyle biraz konuşup beslenmesiyle ilgili bilgi ve öneri alınıp oynatılmalı bence çocuk. benimkiler hiç osurmaz.

Mamadan kaynaklanma olasılığı yüksek. Hangi markayı kullanıyor?

bir kedici olarak evet kediler kokar her canlının özgün bir kokusu vardır ve kapalı alan hayvanı olmadığı için yaşadığı alanı kokusuyla şenlendirir, kedi sahipleri küçük dozlarla alıştıkları için onlara pek kokmaz ama dışarıdan gelen biri için bu tahammül edilmez küflü eski ahşap ev kokusu gibi gelebilir. not: bunu reddetmek kokuyu yok etmez.

Kedi kokmuyor demek ne demek? Bir canlı nasıl kokmaz? Kedim var. Kedi kokmuyor diyen kedi kokusunu alamayanlar bence. İnsan da kokuyor. Hatta çoğunlukla çok daha kötü kokuyor. 100 kediyle metrobüse binsek tıkanmayız. Ama 100 insanla binince... Eyvah eyvah. Bir organ üzerinden hayatı sorguluyor insan, ağız, ter, apiş kokuları arasında.

Kedinin karakterine göre bazısı çok temiz oluyor. Kendini sürekli temizliyor. Bazısı olmuyor. Onlar daha çok kokuyor. Kedinin tuvaleti sık sık temizlenirse tuvaleti falan kokmaz ama. Sık temizleme arttıkça koku ortadan kalkar.

Kedi osurur da. Memeli sonuçta. Stresten de osurur. Yediğinden de osurur. İnsan gibi düşünmek lazım.

Kedinin yaşına ve cinsiyetine bağlı olarak, erkek kediyse ve kısır değilse, belki koku atmıştır bir yere. O çok ağır kokar mesela. Dişiyse de işte regl döneminde ağır kokuyorlar.

şu cevabımı "iki kişi arasında diyalog" nedeniyle silmek de iyi işgüzarlıkmış doğrusu. halbuki burada bir cevabın ertesinde soruya cevap olacağını düşündüğüm iki ihtimal daha var. bu görülemiyor mu?

"kedi beslenen ev kokmaz. kızgınlık döneminde bir erkek kediyse etrafa koku bırakma ve idrar püskürtme olasılığı yüksek. onun haricinde özellikle 1 yaşına kadar kediler normalden fazla gaz çıkarırlar."

ayrıca kedi kokmuyor demek, pekala kokmuyor demek. muayyen zamanlar (yukarıdaki gibi) harici benim kedilerim (özellikle enseleri) sanki sabahları parfüm sıkıp tüm gün öyle dolanıyormuşlar gibi kokarlardı/kokarlar. birçok kedide de (sokak kedileri dahil) gördüğüm budur. köpek yanına yaklaşınca duyulan ağır koku şöyle dursun kendi hoş ıtırları insanı şaşırtacak derecede yoğun ve sabittir.

o kokuyla baş edemezsin. tamamen açık alana göre dizayn edilmiş bir canlı kapalı yerde elbette kokar. hem de ne kokmak. o eve ultraviyole ışıkla baksan kedi her yere işemiş, izini bırakmıştır. ya kediyi sık sık yıka diyeceğim ama o da hayvana eziyet.

www.memurlar.net

bu denli büyük bir şey yaşamadım ama can sıkan şeyler oluyor. genel olarak saygısız bir toplum olduğumuz için bunları yaşıyoruz diye düşünüyorum. trafikte, sokakta vs. her yerde aynı şey geçerli...

Çoğunlukla saygısız toplumuz maalesef:

Çocuklar (bebek değil) çığlık atıyor, nolacakmış o çocukmuş.
Gecenin bilmem kaçına kadar müzik + okey taşı sesler, neymiş tatile gelmişlermiş.

Sessiz sakin tatil yapmak diye bir kavram yokmuşcasına yaşıyor çoğu. Uyarıyorsun yukardaki gibi cevaplar veriyorlar. Sonuçta da bu oluyor. Sonradan görme tiplerin olduğu yerler böyle genelde bu arada. Birbirleriyle sidik yarışına girip en iyi masa sandalye şezlong alma yarışına falan giriyorlar ilginç bir şekilde, o ağacı ekemezsin bu çiçeği ekemezsin vs vs. Garipler, taşının kurtulun, düzelmez orası.

bizdeki orta sınıfın egosu, bencilliği, üste çıkma çabası... orta sınıfın olduğu her yer böyle. belki sadece doktor, öğretmen, subay olan yerler böyle değildir. atıyorum öğretmenler sitesi gibi.

Susanoğlunda araplar kizlarin fotosunu çekerken yakalanip dayak yemislerdi onun disinda denk gelmedim.

tiyatrocu ve meslektaşı deniz uğur'un eşi ismail hakkı sunat, yazlıkta komşusu tarafından öldürülmüştü. Türkiye'de var böyle olaylar maalesef.

ben balıkesir'de yazlık bir sitede 1 ay kadar kalmıştım 5-6 sene önce. öğretmenler ve emekli tsk personellerinin ağırlıkta olduğu bir siteydi. birbirlerinin arkasından 3-5 dedikodu ettiklerine kulak misafiri oldum ama kavga gürültü hiç olmamıştı.

Değil.

dedemin bayramoğlunda yazlığı vardı, orda hiç böyle şeyler yaşamadık.

ama bu sene geldiğimiz yerde mor inekin dediği gibi gürültüden durulmuyor ve uyunmuyor. gece 5e kadar kadınlar balkonda carcar konuşup kahkaha atıyorlar bağıra bağıra. kimsenin sus dediği de yok. burada herkes yazlıkçı değil aslında, normal evi gibi kullanan da var. bu insanlar ertesi gün işe gidecek nasıl uyuyorlar bilmiyorum. ayrıca bir ara kavga da olmuştu, kadının biri diğerinin üstüne çıkmış bağırıyordu. norldu sonra bilmem.

bizim kendi evimizde de üst kattaki davarlardan şikayetçiyiz, buraya geldik bunlar var. anlamadım hangi ara hepimiz davar olmuşuz.

Bu ülkeden çıkmadıkça bunlardan kurtulmanın imkanı yok. Birisini uyarıyorsun, o da sana git dağ başında müstakil evde otur diyor. Oraya yerleşiyorsun, herkes "ay ben buraya istediğimi yapayım" diye geldim, diyor ve yapıyor. İnsanlarda birbirine saygı anlayışı yok.

Bu sitelerin ismini ya da yerini de soyleseniz keske, biz de hic oralara gitmesek

Düzgün ve 200m2 falan bir villa yaptıracaksan, ucu açık bir şekilde pahalı olur. İnsanlar beton ve demire kolay ulaşamıyorlarken, pahalıyken ve işçilik ucuzken yığma yapılıyormuş. Fakat şimdi tam tersine döndü: Beton ve demir ucuz, bahsettiğin gibi ebatlı taş çok pahalı, iyi işçilik de pahalı. İmar, yapı, proje kısmına hiç girmiyorum.

Artık betonarme üzerine taş kaplama yapıyorlar. Bodrum'da falan özellikle. Dışını taş kaplat, istemediğin tarafını kaplatma, içini istersen duvar kağıdı yap, ister kısım kısım taş yap vs. Mimari alternatifler de artıyor o şekilde...

tam olarak bundan mı bahsediyorsun?

www.arkhestone.comültür-Taşı-3-1200x480.jpg

tarif ettiğine uygun bir görsel bulur musun acaba?

kesinlikle daha ucuz.

@hem şişko hem deli: şu sayfadaki fotoğrafı tıkladığımda garip şekilde indiriyor. ama en uygunu da bu:

dogaltasev.com

valla bana sorarsan eğer, ben taş ev istiyorum ama bunu barındırdığı özellikler için istiyorum.

taş evler yazın serin olur, kışın sıcak olur, ısı yalıtımı oldukça iyidir, sağlıklıdır nefes alır.

öte yandan böyle modern şekilde olması bana cazip gelmiyor, italyada falan 150 senelik taş evler mevcut koca koca taşları üst üste koyarak yaptıkları türkiye'de de örnekleri bol, ben şahsen taş ev yaptırsam şu şekilde olsun isterdim.

bahçeli olacak, yüksek tavan tek kat ve çok geniş olacak, evin yarısına asma kat yapılacak.

yoksa böyle 2 3 katlı ev bana pek sağlıklı gelmiyor kaldı ki, dedim ya duvarları 30 40 50 cm olan evler gördüm ben.

@hem şişko hem deli: hocam 300 bini 130 metrekare daireye vereceğime şehrin 10 km dışında bir arsa alıp 200 metrekare, bahçeli bir müstakil taş ev yaptırsak maliyeti en azından 300 bin olur mu ki? geçer mi yoksa?

evde nasıl olur bilmiyorum ama köydeki evimizin bahçesine taş yapalım dedik.

1x1.5 m taş duvar ( malzemesiz ) = 100 lira
1x1.5 m taş duvar ( tüm malzemeler dahil, çimento, kum, taş, taşıma,) = 200 lira

az değil sanki.

taş ev ustalığı giderek yok olan bir meslek, bu nedenle işçiliği daha pahalı oluyor.

belki denemişsindir. yine diş ipi ile uğraşmak faydalı olur belki.

Ben ne yaptımsa çıkaramamış ve dişçiye gitmiştim. Metal kocaman bir şey sokup çıkarmıştı. Bir daha da kalın olan diş iplerinden kullanmamıştım. Kendiniz yaparsanız lütfen yazın

Off gecenlerde basima gelmisti. :/ arka dislerse zorlayacak ama yine dis ipiyle cikarmistim. (Az biraz kanayacak ama...)

1- diş ipine 1 kez düğüm atıp iyice sıkın
2- ardından diş köküne yakın bir yerden -hatta diş etine bastırarak- düğümlü noktayı içeri alın
3- düğümlü noktayı kullanarak içeride kalan diş ipini diş etine doğru çekin.
4- düğümlü ipi çıkarırken tek noktadan yatay eksende dışarı çıarın (yukarı doğru değil)

@zaoaratu, çok mantıklı ama diş ipi çok güçsüz, geçmeden bükülüyo..

Ben baktim girmiyo, genelde zorlamadan cikariyorum bu gibi durumlardan korktugum icin :D Sey mi yapsan acaba ugrasirken muhtemelen disinin icinde dondu topaklandi, ipi geri dondurup bi ileri bi geri hafifce inceltsen, ipi acsan?

uğraştıkça dişetini rahatsız edeceksin ve şişecek, işin zorlaşacak. bence çok kurcalama, dişçiye git veya yarın bi daha bakarsın.

Aynı soruyu sormak için gelmiştim, iyi oldu. Ben de merak ediyorum.

(bkz: forex)
kimse gece üçte iş bankası hesabından dolar alıp satarak kuru etkilemiyor.

Böyle dalgalanmalarda deli paralar kazanıp kaybedebilirsiniz, takip ettiğim Forex yatırımcısı dün akşam işlem yaptığı Forex kurumunun TRY'yi işleme kapattığını ve çok önceden verilmiş USDTRY 6,00 üzeri emirlerin hiçbirinin gerçekleşmediğini yazmış. Küçük yatırımcıya hiçbir türlü yedirmiyorlar yani, forex pişmanlıktır.

Sorumluluk kabul etmeyerek sosyal medyada gordugum birkac mesaja dayanarak bilgi gireyim

-GCM forex'de onceden verilmis otomatik emrinin gerceklestigini yazan gordum
-tfx targettan otomatik emrin calismadigini yazan da var calistigini yazan da var.

ulan 1 aydır çarşıya çıkmaya üşeniyorum, dolar alamadım. eridi paralar.

Forex +1
Dünya üzerinde herhangi bir piyasa acik oldugu surece forex'te al sat yapabilirsin.

Ek olarak; daha once tıpkı bu geceki gibi cok sert bir harekette gece yarisi verdigim emirler catir catir gerceklesti
ve emirsiz olan pozisyonları da sorunsuz sekilde kendim kapattim. Saniyeler icinde parayi kaldirdim sorunsuz sekilde.
Ama Forex kumardir fikrim sabittir.

Küçük yatırımcıya yedirmiyorlar efsanesine inanmaya gerek yok. Gayet de en dalgalı zamanda bile çok rahat al sat yapabildim. Eğer bir Forex şirketi dalgalı zamanda işlem almayıp sizi mağdur ediyorsa bilin ki emirlerin çoğunu girmeyip size karşı oynuyordur. Bu da yakın zamanda tüm paranızın güme gideceği anlamına gelir.

dün gece daha önce emir girenler satmış hep dolarları. altin.in'de yorumlar hep bu yönde. doğru yalan bilemeyiz tabii.

mobil bankacılık uygulamalarından 24 saat döviz alım/satım işlemi yapılabiliniyor. mesai saatleri dışında alım-satım fark aralığını banka yüksek tutuyor yalnız ani dalgalanmalarda kayıp yaşamamak için.

Teb fx

ahahah şu forumlar bir nesli böyle zehirledi, ben de aynı güruhtanım :) :)

ama seninki gibi bir sıkıntım yok, sadece çocukken forumlarda dolaşan birine rastlayınca sevindim :)

aklıma gelince değil de, balığın kafasını görünce balık yiyemiyorum. yani önüme bütün halde, tabakta kafasıyla fln balık gelirse yiyemiyorum. dışardan söylediğimde veya dışarda yerken özellikle söylerim kafasını koymayın diye.

yumurtanin akini hayatta yiyemem mesela. bir de şalgam icemem.

ablam kucukken dondurmacilarin dondurma kulahinin sapiyla kulaklarini karistirdigini dusundugu icin hala kulahin sapini yemiyor.

Olmuyor valla yemeğe devam ediyorum. Ama bende anlatilan şeyi hayal etme/ gözünde canlandırma olayı var. Bu sebeple iğrenç şeyleri pek dinlememeye çalışıyorum.

evet. duyuruda iğrenmem geçer belki diye bunla ilgili soru sormuştum, oç nin biri iyice iğrendirdi beni. ne geçtiyse eline, bilerek yaptı yani. 5 yıldır aklıma geliyor.

Yemek yerken varsayımlar midemi bulandırmaz öyle; kıl çıksa da yerim, bozuntuya vermem, devam ederim. Ama bir defasında liveleak'te bir video izlemiştim bağırsak kurtlarlarıyla ilgili. Tel şehriyeye benzer bir parazitti ve doktor, hastanın bağırsağından epey bir parazit çıkarmıştı. Zaten tel şehriye çorbasını pek sevmem ama o videodan sonra hep aklıma o video geliyor. Sanki o parazitten çorba yapmışlar gibi geliyor. Dutu çok severim ama o da kurtçuk gibi geliyor, pirinç çorbası da kurtçuk kaynatmışlar da çorba yapmışlar gibi geliyor ve isteksiz yiyorum. İncir içi de öyle.

Ama yine de devam edersem ediyorum yemeye.

@meb

incir ici icin ayni seyi dusunuyorum. Halbuki cocukken yerdim. :D

dün piza yerken bişi geldi aklıma. yanımdaki kişiye anlatcaktım ama kesin tiksinir dedim anlatmadım. burda da anlatmam tiksinmeyin.

Oluyor :(

Sakızdan nefret ederim ve ıslak naylon gibi şeylerden. Onlar benim midemi bulandırdığı için sakız çiğneyen biriyle selamlaştığım veya gördüğüm zaman iştahım kaçıyor.

Bana da olmuştu. Ama mezun olduktan sonra bir cacık olmadığını henüz bilmiyordum. Az ders ile geçecek o dönemini dil geliştirmek veya bölümün ile alakalı bir işe girmek ile geçirebilirsin.

kendine üzülmekle vakit kaybetmeye ve psikolojini bozmaya gerek yok. aksi halde o 6 sene 7 de olur 8 de. yapılması gereken neyse onu yapacaksın. bundan sonra vereceğin derslerin notunu yüksek getirmeye bak. farklı okuldan da olsa yaz okulu vs. kovala. dönem içinde az ders ve çok boş vakit olacaksa okuduğun bölümle alakalı bir yere girip çalış.

Ne oldu da dünya yıkılıyor başına anlamadım ki. Alt tarafı düşündüğünden bir dönem daha uzamış. Duyulmamış şeyler değil bunlar bu kadar abartma ya

O dönemde yapmak istediğin şeyler varsa onları yap. Git staj yap, ne bileyim dil falan öğren. Ya da gezmek istiyorsan gez. Öğrenci statüsünde olmayı değerlendirmeye bak. Bir dönem erken mezun olsan hayatında değişen pek bir şey olmayacaktı emin ol.

Fazladan ders alabiliyorsan alıp erkene çekmeye çalış. mezuniyetten sonra bir de işsizlik depresyonu var. o yüzden şimdiden kendini yeyip bitirme.

dönem dediğin 3 ay bişey ya. o ara iş ararsın işte, sıkıntı yapma o kadar.

İşe başvurursun anca dönerler zaten.

benim de her dönem bir dönem daha uzadı. seneye 6. senem olacak (son olacak umarım). insan alışıyor.

4/5 nedir la? sende taktığın şeye bak, sanki o 4 ayda dünya barışı/huzur/ sağlayacaktın, hem okullu olmak getirdiği haklar neticesinde daha eğlenceli.

tabii ekonomik problemler çoksa o zaman sıkıntı olabilir ancak

Bu kadar uzadığının aslında ne kadar önemsiz olduğunu gereksiz yere gerildiğini vs okul bittikten 1-2 yıl sonra farkedeceksin.

hayat güzel devam ediyor

bir şey olmaz. ben de yaşadım neredeyse aynısını. şimdi 7 yıldır işimde gücümdeyim. gülerek anlatıyorum geçmişi. birkaç ay daha öğrenciliğini yaşa olan olmuş.

Tünelin ucu boka çıkıyor. Uzat bişey olmaz. Gençliğine ve bol zamana bir yıl daha ekledin

Pek beyaz ayakkabı sevmem, bakımlı kalması zor.
Ama zarif ve şık bir ayakkabı.

Güzel

markayı sök, pazarda 30 liraya satamazsın. kötü değil ama 180 lira verilecek kadar da güzel değil. yanlış anlama daha pahalıya ayakkabı alman gerekir ki daha güzel olsun demiyorum. flo'dan yazın başında 40 liraya marka yazmayan kumaş bi ayakkabı aldım ve halen giyiyorum. şimdiye kadar camper, lacoste, adidas, nike, reebook ve bunlara benzer çok fazla markalı ayakkabıya para döktüm ve şimdiye kadarkilerin arasında en rahatı buydu. marka tuzaktır.

Siz beyaz ayakkabı. Benzerleri bime gelio

güzel ama aynı kalitede daha ucuza bulunur. markaya göre fiyatı iyi.

Güzel. Rahatsa alırdım.

5,5/10
Çok pahalı.
Markayı sök satılmaz +1

baya eski model gibi. retro tarzı için alınabilir ama rahat mıdır emin değilim

Beyaz spor ayakkabi cok seviyorum. Bence bu model de guzelmis rahatsa alın fiyati cok uygun bence.

illa beyaz ayakkabı alıcam diyorsan bu fiyata iyi bence de ama bi özelliği yok. ne şık ne de zarif, hatta dikişleri falan, pazar-marka ilişkisine +1 diyorum.

Dandik.

Ne ayaklanması olm yan yana 3 kişi görünce yol kesiyo aynasızlar. Gss için ayaklansak perişan oluruz. Sigorta da yok, oooh mis.

gss prim borcu dediğiniz şey işsiz olanlara ve ailesinin durumu ortalamanın bir tık üzerinde olanlara koyuyor. çok az bir kitle. zaten bunların yarısı da hastaneye filan gitmediği için borcu sallamıyor, ödemiyor.

şahsen ben işsiz olduğum dönemde ödemedim, ne olur ne olmaz diye kendine görev addedip ödeyen arkadaşlarım oldu, sonra silindi o borçlar.

o yüzden pek isyan edebilecek bir kitle olmadığını düşünüyorum bu konuda.

Banada 2013'ten beri 5.500 kusur lira borç cikarmislar devlete gitmedigim icin bir sikinti olmuyor

üstte bir arkadaş işsizlerin çok az bir kitle olduğundan bahsetmiş. norveçte öyle olabilir, türkiyede şu an işsizlik oranı %14'lerde. hiç az bir oran değil aslında.

halk neye tepki veriyor ki. gss'ye gelene kadar...

Çünkü borçluların büyük kısmı bu borcu ödemiyor. Benim de var, yok kabul edip hayatıma devam ediyorum. Ne zaman banka hesaplarına haciz gelip insanlardan bu parayı zorla alırlar, o zaman insanlar harekete geçer.

çok soru var böyle. halkımız nafaka alıyormuş diye eski karısını kesiyor ama ota yoka kesinti yapan, kıdem tazminatının üstüne yatan patrona parmak kaldırmıyor.

Kültürümüzde yok. Olanları da hapse atıyorlar.

Gss primi borclandirma hadisesinin aslında maddi gelirden ziyade sgk'da alacak kalemi gösterilip borçtan düşülmesi ve büyük batık görünmemesi için olduğu yorumunu okumuştum bir yerde.

sivrisinek neden avrupa ile karşılaştırıyorsun avrupa ile türkiyenin gelir düzeyi aynı mı avrupadaki üniversite ve iş imkanları ile buranın işsizi üniversitesi aynı kefedemi bir kere sen en başta elmayla armutu bir karıştırma devlet bize aynı imkanları versinde ondan sonra karşılaştırırsın bunu isteye bağlı yapın olsun bitsin sen gelir testi yaparken neden aileninde toplam gelirini işin içine katıyorsun (anne babanın maaşı mal varılığı vs) belki 35 yaşındaki adam işsiz kaldı ve ailesinden ayrı yaşıyor ailesinin parasıyla ne alakası var gelir testinin ? gelir testinin kriterlerini okudunmu sen hiç ? baştan aşağı hukuksuz baştan aşağı başarısız bir sistemdir bu kadar net bütün milleti boş yere borçlandırıyorlar helal olsun kimseninde sesi çıkmıyor

devletin ve bu kanunun çıkaranın asıl amacı şu ssk gideri çok bu işsiz bundan zaten para koparamayız annesinin babasının maaşına göz koyalim 3-5 de ordan kırpalim meclis lokantasında porsiyonu 5 liradan pirzola yemezlerse skk gideri karşılanabilir mesela yada ne bilim sarayda oturmassa ulu haşmetlimiz gene karşılanabilir hiç aklina gelmişmiydi bu

sivrisinek anlattıkların çok güzel peki, benim anlamadığım bu ekşideki başlıkta niye kimsenin 5 binden aşağı borcunun olmadığı. 5 bini 75e bölsen 66 ay çıkıyor. bu elemanlar yeni mezun olduğunu iddia ediyor. e peki bu 66 aylık işsizlik karşılığı borç nasıl çıkıyor? bu ülkede kimse 5 yıl işsiz gezme lüksüne sahip değil. bu nasıl oluyor peki? eleştirmiyorum bilmediğimden soruyorum.

20 bin çok düşük bi bütçe maalesef :/

hurda araç indirimi bile 15bin olduğu için en dandik arabaların fiyatları 15 bin oldu. diğer güzel arabalar da arttı haliyle. otomatik, sorunsuz araba bu bütçeyle sanki biraz zor.

20 binlik arabaya kreslik çocuğumu bindirmezdim

yine de 95-96 model toyota corollalar olabilir

Toros

rover 214 i alabilirsiniz temiz. hondanin motorunu ve parcalarini kullaniyor. biraz zordur ama temiz ve ucuzdur. 25.000'i zorlarsaniz saglam bi opel vectra 1998 kasa alabilirsiniz isinizi de gorur.

edit: saydiklarimin duz vitesini alacaksiniz, opelin ise 1.6'sindan baska almayin.

Bütçeniz çok düşük. Bu bütçeyle alacağınız araç sanayi abonesi olmaya mahkum. Ya da araçtan çok iyi anlarsınız, çoğu problemini kendiniz çözersiniz. Hiç anlamam dediğiniz için pek mümkün görünmüyor kısacası. Otomatik kriterini çıkartarak Toyota, Mazda, Honda gibi Japon arabalarına yönelin, daha az sorun yaşarsınız.

sanayi abonesi olmak istemiyorsanız japon alacaksınız, ancak bu fiyata otomatik japon zor. benim için en önemli kriter çocuk, bu fiyata alınacak araçlar 90'lardan kalma (o zaman için nispeten güvenli olan araçlar bile şu an yetersiz sayılıyor.) muhtemelen kaza geçirmiş araçlar olacak ve eskimiş yapılarıyla kaza geçirmemiş olsalar bile artık yeterli güvenliği sağlayamayacaklarından endişe ediyorum.
aklıma toyota starlet geldi, 98 model falan o civarda belki bulunabilir.

20 binin üzerine bi yirmi daha bulursanız manuel güzel araba bulursunuz.

Eğer zengin değilseniz bu paraya sakın araba almayın. Her türlü dert sahibi olursunuz bir de üzerine çakal sanayi esnafları tarafından çok güzel yolunursunuz. Sonrasında üzerine 20k daha koyup neden iyi bi araba almadım diye pişman olursunuz.

20k yı atın faize taksiye binin. Her türlü daha karda olursunuz.

bende 2001 fiat bravo var. camı çerçevesi kliması benzeri aksamlarında sıkıntılar var ama yürüyeninde bir şey yok. cayır cayır gidiyorum. satar mıyım bilmiyorum. belki satarım.

manuel ve lpgli

bu arada bana da o fiyatlara araba alma sanayiden çıkamazsın fln demişlerdi ama öyle olmadı. mesele temizini bulmakta. hiç keyfini bozma

@ehti: şu reel faiz işini bir öğrenemediniz.

Palio benzinli alırsanız en mantıklısı olur. Yine sanayi abonesi olabilirsiniz ama bir ihtimal can yakmadan tamir ettirebilirsiniz.

1990 model mazda 626 al. klimalı hidrolik direksiyonlu, kolay kolay arıza yapmaz.

hyundai accent 1997-1999 arasi denk getirirsen al. ama temizini bulman lazim. 20 bine bulunur. essege biner gibi bindim daglara ciktim bana misin demedi.

hidrolik direksiyonlu brodway 15 bine falan. kucuk yerlerde idare eder. düz vitese mecbur alışacaksınız.

Butceti yükseltmen gerekecek zaten.
Yukselttikten sonra accent admira.

20lik arabaya binmeyin, akı bokunu ödemez
elinizde kalır satamazsınız da.

Az kullanım + şehir dışına yılda bir kez + yayla + 20.000 = Toros

@bonanza ne yapsin bahis mi oynasin? 'roool faooozuu ogronomodonoz'

din mi emrediyormuş böyle yapmasını?

ortadoğulu sapıklığı diye bir şey yok. kimse coğrafi genlere sahip değil. yapılan hareket belli bir coğrafyaya, kesime, dine, ırka, milliyete mal edilemez. bunun tek bir sebebi vardır: eğitimsizlik. ne zaman ki bu coğrafyada taassup ortadan kalkar ve eğitim iyi bir seviyeye ulaşır, işte o zaman düzelir. mesela sizin bu saçma ön yargınızın size gayet normal gelmesine de eğitimsizlik diyoruz.

adam zaten gen dememis kultur demis. ortadogu/islam kulturu diye bi sey de yok o zaman. her suc bireysel.
bastirilmis cinsellik de yok bu topraklarda zaten.

Ortadoğulu sapıklığı vardır, çünkü açlar. Bir şeyi ne kadar baskılarsanız o kadar şiddetli patlak verir.

Babam "Kitap bozuk milletlere iner" derdi. Bunlar zaten tarih boyunca ne kadar düzgün olmuşlar ki şimdi düzgün olsunlar. Biz de ortadoğuya dahiliz bana göre bu arada, çok kalır yanımız yok. Irkçı değilim, herkesten nefret ediyorum.

demek istediğim, hiç kimse ortadoğuda doğduğu için default olarak bu medeniyetsiz hareketleri yapmaya müsait genlere sahip değil. bu sonradan kazanılan (!) bir şey ve yine temel sebebi eğitimsizlik. ortadoğu/islam kültürü'nün var olması ya da olmaması neyi değiştirir? ister kültüre ister dine bakın, bu davranışları haklı çıkaracak bir sonuca ulaşabilecek misiniz? hayır. ama neden bu haldeyiz/haldeler?

siz bir erkeği her şeyi yapmakta özgür ve şiddete meyilli bir ortamda, bir kızı da baskı içerisinde yetiştirirseniz, sağlıklı yetişen toplumlara nazaran bahsedilen medeniyetsizliğin ortaya çıkması çok daha müsait olmaz mı? ama bir de ortadoğu/islam kültürüne sahip olup da bilinçli ve eğitimli ebeveynler tarafından yetiştirildiklerini düşünün. sizce problem kültür/din'de mi yoksa eğitimde mi?

Ortadoğu kendi rönesansını yaşayacak ve medeni dünyanın düzeyine yaklaşacak. Kadın ile erkeğin eşit olduğunu, kadının kendini kapatması ve saklaması için bir sebep olmadığını öğrenecek. Ahlaki kararları Ortaçağ kuralları ile değil, modern ahlak ile vermeyi öğrenecek.

Zamanla. Ama ne kadar zamanla bilmiyorum.

Özellikle Müslüman toplumlar bu konuda çok geriler. Neredeyse dünyada en geri toplumlardan biri. Daha geçen ay başörtüsünü çıkardı diye iki kadına 10 sene hapis gezesi vermiş bir ekolden bahsediyoruz.

Zamanla, mücadele ede ede olacak. Beş yüz yıldır yıkılmakta olan kaleleri er geç yerle bir edecek...

Bu coğrafyadaki devleti ve İslam dinini olumlama fetişine bayılıyorum. Bir sorunun kaynağı her şey olabilir ama kesinlikle devlet veya din olamaz.

Kadının ikinci sınıf olarak görüldüğü, hele kendilerinden olmayan ve "gavur" kadınların ancak ganimet olabileceği, hatta insanın birey olarak hiçbir değerinin olmadığı bir dinin hakim olduğu toplumları istediğiniz kadar eğitin. Temel çürük. Hristiyanlar "din bu değil" dediğinde reform hareketi ortaya çıkıyor, müslümanlar dediğinde IŞİD (hatta selefilik demek daha doğru olur)

Ben de her seferinde islam dinini kötüleme çabasına girenlere hayranım. Burada sapkınlık ne? Başkasının üstsüz fotoğrafını çekmesi mi? Eğer oysa bunu Avrupalı Amerika lı da ypmıyor mu? Avrupalı Amerikalı taciz etmiyor mu? Ortadoğulu olmak ile ne alakası var? Milyonlarca Ortadoğulu var bir olaya denk gelmişsiniz hemen Ortadoğulu Ya da müslüman şöyle diyorsunuz? Yok eşini Kapatmış da bilmem ne. O adam islam dinine uymaya çalışsaydı başka kadınlara bakmanın da yasak olduğunu bilirdi. Demek ki sözde mğslüman.

hıristiyanlar din bu değil dediğinde reformun, müslümanlar din bu değil dediğinde IŞİD'in ortaya çıktığı argümanı duyurunun en komik argümanı olabilir ahahah. iki dünya savaşını da dindarlar ve ortadoğulular başlattı zaten.

arkadaşlar, alevilik gibi bir düşünce yapısının doğduğu topraklarda yaşıyoruz, hey, alo? müzik haram diyen mollaların, şeyhlerin karşısında saz çalarak baş kaldıran bir toplumuz. 13. yüzyılda "kadınlarınızı okutunuz" diyen bir anlayış doğdu bu coğrafyadan.

aynı zamanda hala karısına kızına üçüncü sınıf insan muamelesi yapıp şeyhlerin tükürüğüne tapanlarımız da var.

bu kadar farklılığa rağmen temel çürüklüğü argümanına ancak acırım.

Bu kadar kiskirtici spekulatif bir baslikla nasil bir olayda gorduklerini butun cografyaya mal ediyorsun? Sahile gidiyorsun ve gelince bir yerlere ortadogu sapikligindan bahsedesin mi geliyor yoksa oyle bi dusmanligin var da sadece buna mal edebilecegin bi konu mu bulmaya calisiyorsun? Ortadoguluyu bir asagilama kelimesi olarak kullanip burdan argüman bulmaya calisip ustune ortadogulu kulturu veya dini gerekleri gibi nitelendirmek burda sadece senin sigligini gosterir. Hangi cografyada dogdun, buyudun, yetistin de bunlardan etkilenmeden kalabildin? Ruslarin kulturunde sapiklik yok ve ortadogulularin kulturu sapiklik, Ruslar kimseyi taciz etmez, cunku kültürlerinde yok hayatimda duydugum en sacma mantik. Sen kendi irkinin veya milletinin kulturu hakkinda herhangi bir bilgiye sahip misin ki ortadogu kulturu hakkinda ahkam kesiyorsun sacma bir basligin altinda? Ayni zamanda ruslar hakkinda duydugun bikac seye dayanarak kulturleri uzerinden bugun ulkedeki taciz durumlari hakkinda cikarsama yapman mumkun degil. Taciz bir kultur veya genetik miras falan degildir, sandığının aksine de tacizin yasanmadigi cografyalar yoktur.

Bir cografyaya veya dine mensup insanlari hedef alip bunun irkcilik olmadigini savunman da temel kavram bilgisi acisindan bile yetersiz olduğunu gosteriyor. Bu coğrafyada dogdugu icin bir insanin kulturunu dolayli yoldan kendisini asagilamis olmuyor musun bu soylemlerinle? Fasist edebiyati yapalim oyleyse. Elitizmle ve temel insani degeeler uzerinden manipule ederek golgelenmeye calisan bir cehalet iceriyor fasist kanılarıniz yalnizca.

Söylediğin dogru ama yandas oldu diye bir durusu yok diye sevilmiyor.

muhalifölçerimize göre yeterince muhalif bulunmadığı için.

adam başlı başına omurgasızlığın kelime anlamı olduğu için olabilir. alo fatih sadece yakın tarihli görünen kısmı.

Yalaka çünkü, yalakasın Fatih. Yaş kaç bu arada 2010lu falan mısın?

bence fatih altaylı şöyle düşünüyor: "ben gitsem yerime gelecek adam benden daha mı iyi olacak? hayır. o zaman eğilip bükülmem gerekse de bu işi elimden geldiğince yapmaya devam etmeliyim."

Gecmisin en kalitesiz medyacilari su an sana ortalama ustu gelebilir ama eskiyi bilenlerin kendisini sevmemesi dogal. Ayrica soyledigin dogru degil, haci hoca da cok cikarirdi programina.

Konudan bağımsız bir ekleme yapayım. Fatih Altaylı’ya yıllar önce maaşını soruyorlar bir röportajda. 30-40 bin civarı deyip ekliyor:

“Bunun yarısını gazetecilik yaptığımız için alıyoruz, diğer yarısı da sürekli yediğimiz hakaret, küfür ve toplumsal baskı için.”

Bir dönem, bir haberi yaparken gerçekler üzerinde oynama yaptığı ortaya çıkmış, gerekçe olarak da 'Herkes yapıyor.' demişti. O gün bugündür günahım kadar sevmem kendisini.

popülist olduğu ve rüzgar nereye eserse oraya gittiği için. adam en az 20 yıldır gözümüzün önünde. hangi görüşte olduğunu hala kimse çözemedi. doğu perinçek gibi bir şey.

"hacı hoca da çıkarabilirdi yani istese" dediğin adam cüppeli ahmet denen tiple de programlar yaptı bu arada.

teke tek programında levent kırca ile olan polemiğini izlemek yeterlidir bunu anlamak için.

@5648'in dediği gibi tamamen yeteri kadar muhalif görünmediği için yandaş görülüyor. bu sebeple sevilmiyor. adama hala "alo fatih" diyorlar ya, bunu diyen sevse ne olur sevmese ne olur?
köşe yazılarını da herkese tavsiye ederim. üç kelimeden fazlasını yan yana getiremeyen, her cümleyi üç nokta ile bitiren "muhalif" kepazeleri okumaktan yüz bin kat daha iyidir. yeri gelir chp'yi eleştirir, yeri gelir akp'yi.

vay babayın kemiğine ya. muhalifmiş ama o kadar değilmiş hep ondamış.
sizin için tarih dünden hafıza 3 dakikadan ibaret olabilir ama gelene ağam gidene paşam çeken ve bundan gurur duyan birisi hiçbir şeye muhalif değildir. adamın surat kösele olmuş ama bir muhalif ki sorma üff.
hadi adamın geçmişinden bi habersiniz okey de bari bu adamın geçmişini bilenlerin aklıyla alay etmeyin.

ben kişiliğini sevmiyorum. gereksiz agresif. monşere bak hele. bitirim sandı kendini.

"Alo Fatih"teki Fatih, Altaylı değil bu arada onu belirteyim de...

Ben nötrüm. Ne severim, ne nefret ederim.

@himmet dayi +1,

"Alo fatih" deki kişi fatih saraç, altaylı değil.

Ben seviyorum acikcasi.Sevmeyen kisiler Halk TV tipi bir muhalefet yapmasini istiyorlar ama adam merkez medyada ust duzey yonetici olarak calisti hep.Halk TV'dekiler gibi muhalefeti merkez medyada yapmasina imkan yok cunku gerek eski patronu olsun gerek su anki patronu olsun surekli basin disi islerde hukumet ile iyi gecinmesi gereken tiplerdi.

himmet dayı+1

boş bir adam değildir.
televizyonda gördüğümüz birçok insandan daha kaliteli ve dolu.
hem eğitim, hem yaşam tarzı olarak.

çok koyu muhalefet ettiğini görmedim, ama herhangi bir konuğunun karşısında eğilip büküldüğüne de şahit olmadım.
bazı konulardaki fikirlerine ya da söylediklerine hak veririm.

ama çok yakından takip edip "şöyledir" diyebileceğim biri de değil.

levent kırca tartışması konusunda da...
fikir olarak levent kırca'ya yakın olsam da, anlamsızca ve durup dururken kışkırtıldığını ve levent kırca'nın bunu bilinçli olarak yaptığını düşünüyorum.
ucuz bir tartışma olmuştu.
bu yüzden o tartışma benim için belirleyici bir faktör değil.

Akp doneminin yarattigi cokuntuyu burada dogrudan goruyoruz. Mesela @turkuaz, bir yandan altaylinin gecmis seneler boyu patronunun hukumetle cikar geregi yakin olmasi sebebiyle haberciligi carpitmasini gorurken bir yandan altayliyi sevdigini soyleyebiliyor ve sevmeyenleri halk tvci muhalefet beklentisinde goruyor. Bu tarz ahlaksizligi umursamamak, vasatligi ile gururlanip digerlerini yaftalamak hep akp doneminde normallesti gencler unutmayin.

evlenmem. mutlu evlilik olabilir hayat bu her şey olası. çevre olayı insanları yanıltır. kimse eşimle tinder da ya da nette tanıştım demiyor. gözlemlediğim kadarıyla arkadaş ortamı diyorlar.

yok

Geçen duyuruda birisi eşimle tinderda tanıştık demişti

şimdiki sevgilimle tinderda tanıştık
evlilik gündemimizde yok ama olsaydı evlenirdik
gayet mutluyuz

tinder değil, ama ona benzer bir yerden tanıştığım biriyle aşık olduk, ilişki yaşadık.
evlenebilirdik de.
ilişki olduktan sonra evlilik neden olmasın?
ben o platformdaysam, orada bulunmak için (sırf meraktan bile olsa) bir sebebim varsa, başkasının da böyle bir sebebi olabilir.
yani ben burada olduğuma göre, benim gibi başka biri de burada olabilir.
kimlerle nerelerde tanışıldığının çok önemi yok, karşınızdakini iyi tanıyın yeter.

evlenirim, evlilik karmaşık bir şey, mutlu olabiliriz de olmayabiliriz de tanıştığımız şeklin şemalin önemi yok. çevremizdeki örnekler, bize yansıttıkları kadar biliriz evlerinde neler oluyor bilemeyiz.

Neden olmasın?
Çevtemde yok, olsaydı yadırgamazdım.

Kurduğunuz iletişim, oluşturduğunuz sevgi, ilgi ve güven bağı, ten uyumu, birlikte eğlenebilmek gibi şeyler değil mi evliliğe karar vermenize sebep olan? Bunlar yoksa nerede tanışmış olursanız olun evlenilmez, bunlar varsa da nereden tanıştığınızın hiçbir önemi kalmaz. Tinder kullanan insan ahlaksız falan mı ki evliliğin önünde duracak bir etken olsun bu? O zaman siz niye Tinder'dasınız? (Siz derken duyuru sahibinden ya da hayır diyen kişilerden bahsetmiyorum ama tanışmış olmanız için kullanıyor olmanız gerekiyor ya sonuçta...)

Arkadaşım tinderdan tanıştığı çocukla evlendi. 2 yıldır evliler mutlu görünüyorlar.

ona bağlı ama muhtemelen evlenmem yine de hayır kesinlikle evlenmem diyemem

tinder'daki herkesi kasar olarak gormezseniz tinder'da daha basarili olabilirsiniz.

Evlenmeyi düşünebileceğim biriyle nerede tanıştığıma bakmam. İlişki süpermarket'te kafa kafaya çarpışıp tanışınca Tinder'dan tanıştığına göre çok mu farklı oluyo nedir?

Tinderdaki kız = evlenilmez = çünkü kim bilir tinderdan bulduğu kaç kişiyle birlikte oldu = olmadım diyorsa yalan olmadığını asla bilemezsin.

Sanmiyorum. Tindera "evlenecdgim birini bulayim" niyetiyle girmem zaten. Dolayisiyla tinderdan tanışıp evlenmem dusuk ihtimal.

Tinder’dan biriyle tanışmak ile kafede tanışmanın farkı tam olarak ne ki?

Misal tinder kullanan bir kız var. Yıllarca kullanmış. Sonra bir gün seninle kafede tanışıyor.

Bu durumda tinderdan tanımşmadığınız için farklı bir durum mu var?

her ortamdan tanışıp evlenecek ve evlenilmeyecek insanlar olduğu gibi tinder'da da böylesi vardır.

bahsi geçen kişiyi tanımak lazım. ancak o zaman karar verilir.

ben de tinder kullanıyorsam, neden olmasın? mutlu ya da mutsuz evlilik olacağı hakkında bir ön bilgi vermez.

Sağlık raporu isterim. Hiv, hpv, hsv2 negatifse olabilir, onun da ihtimali milyonda bir.

Yakın bir arkadaşım 4 senelik sevgililikten sonra bu yaz evlendi. Aile, hısım, akraba arkadaş ortamında tanıştılar diye biliyor.
Gayet de olur, neden olmasın.

Kaldı ki şu zamanda kafede nasıl birileriyle tanışıyorsunuz anlamıyorum. Ben kafeye, bara gitmişsem zaten kendi arkadaş grubumla gitmişimdir, ya da gidip bir kafede sessizce kitap okuyup çay içiyorumdur. O durumda da benimle konuşan insana "Niye beni rahatsız ediyor!" gözüyle bakarım.

Facebook ilk çıktığında da hesabı olan kıza 'orospu' gözüyle bakıyorlardı, çiftler birbirinin hesap açmasına izin vermiyordu falan. Sen Tinder'ı karşı cinsle tanışmak için kullanıyorsan kadın da o niyetle orada. Bunu istemiyorsan zaten git eşcinsel app.lerini kullan.

Yurtta bir gece sadece dalgasına on kız birlikte tinder açmıştık. Oda arkadaşım oradan tanıştığı biriyle üç yıllık sevgililik sonunda evlendi. Oluyor yani

elbette doları tl'ye çevirmediğin sürece zararda değilsin, ama yurt içinde tl ile alışveriş yapacaksan o doları bozdurman gerekecek.

dolar 6 lira iken 6000 tl ile türkiye'de kaç tane at alabiliyorsun.
dolar 2 lira iken 2000 tl paran var artık, türkiye'de kaç tane at alabiliyorsun.

"6 tl'den alınan dolar şimdi 7.20 tl olmalı ki denk olsun." sözü de muhtemelen "dolara değil de vadeliye yatırsalardı bu sürede %20 faiz kazanmış olacaklardı" anlamı taşıyor.

Doların faiz üzerinden getirisini de hesaba katarak 1000 dolarınız türk lirası olsaydı faiziyle beraber sallama değer olarak diyelim ki Türk lirası olarak 1100 dolar olsun. Bunu kastetmiş olabilir.

millet dolar kullanmıyor çünkü. doları tl'ye çevirip harcadıkları için zararda oluyorlar.

Haksizsin.
Dolarin 7yi gecmesiyle gelen zamlar dolarin 5.50 ye dusmesiyle geri alindi mi, hayir.
Enflasyon dustu mu, hayir.

Sen dolar alırken tl'de faizde tutanlar kar etti mi, evet.

Bu surecte birim tl nin alim gücü enflasyon etkisiyle dustu mu, evet.

Zararda misin, evet.net

@aziz: dolar 6 lira iken 6000 tl ile 1 at alıyorsam
dolar 2 lira iken 2000 tl ile yine 1 at alabilmem lazım çünkü tl değerlenmiş oluyor?

@stavro: tldekiler benden çok faiz getirisi aldıysa ben neden zararda olayım? sadece onlardan az kar etmiş oluyorum bu durumda.

@bonanza

enflasyonun 0 olduğu bir ülkede yaşıyor olsak bu dediğin doğru olabilir ama @stavro'nun bahsettiği şey ortaya çıkıyor, tl bazında paran azalırken aynı zamanda enflasyon'dan dolayı da alım gücü düşüyor.

@candide: hocam dolar/tl 6'dan 2'ye düştüğünde yine zarar etmiş olmamam lazım çünkü bu defa elimde satın alma gücü artmış bir tl olacak. psikolojik etkileri hariç tutuyorum. stavronun dediği gibi dolar artınca gelen zamlar aksi durum olduğunda geri alınmıyor.

1 yıllık enflasyon %16 ise referans değer budur. Yani geçen sene bugün 100 liraya alabildiğin sepeti bu sene 116 liraya alabiliyorsun. Demek ki TL güçlenmemiş, aksine değer kaybetmiş.

Bu referansa göre 1 yıllık ortalamada TL faizlerin %16 nın birkaç puan üzerinde olduğunu düşünürsek, TL faize yatırmak az da olsa kazandırdı diyebiliriz.

Geçen sene bu zamanlarda dolar 7 lira iken 100 liranla 14.28 dolar aldığını düşünelim. Şimdi elinde hala 14.28 doların var (dolar faize yatırmadığını varsayıyorum, hoş yatırsan da çok az artardı). Geçen senenin 100 lirasına alınan sepeti bugün almak istesen 116 liraya ihtiyacın var, ama senin 14.28 dolarını bozarsan (1$ = 5.5TL dersek) 78.54TL ediyor. O sepeti alamıyorsun. Demek ki enflasyon oranı referansına göre bayağı zarar ettin.

Aylık maaşın 6000 tl olsun. Dolar 6 tl ilken gittin 1000 dolar aldın.

O ara telefonun bozuldu gittin 1000 dolara iphone aldın. Annen baban da dedi ki bize de iPhone al. Ama sen dedin ki bende para bitti:((( alamadın.


Paralel Evrende doları almadın. Bekledin. Dolar 2 tl oldu gittin yine maaşını dolara gömdün. 3000 dolar aldın. O ara telefonun bozuldu gittin 1000 dolara iPhone aldın. Annen baban bize de al dedi gittin onlara da aldın.

Bence yanlis bir dusunce degil. Zaten bu yuzden endiseli zamanlarda dolar guvenli liman olarak goruluyor. Tek sorunu etrafinda dolar degil tl kullanilmasi. Bu durum, seni etrafina gore gorece fakirlestirebilir. Soyle ki dolar/tl o kadar duserken dxy artiyorsa bu tl'nin ozel olarak arttigini gosterir. Tl'deki insanlar ozel bir sekilde zenginlesirken sen o kadar da zenginlesmeyeceksin. Fakat nihayetinde dolar ekonomisi ile tl ekonomisinin ozgul agirliklarinin karsilastirmasina bagli bu. Dolayisiyla yanlis bir dusunce olarak gormuyorum.

Hakikaten beğenmediniz diye bir ürünü satıştan kaldırabileceğinizi mi soruyorsunuz?

mağazadan alınan bir ürünü iade edebilmek için üretim hatası olması gerekir yasaya göre. bununla birlikte bilinen markalar kendi inisiyatifleriyle iade/değişim yapabiliyor müşteri memnuniyetini dikkate alarak. fakat dediğim gibi yasal bir zorunlulukları yok. mesela annem bim’den aldığı yoğurt ve karpuzu iade etmişti farklı zamanlarda. hadi yoğurt bozuktu tarihi geçmemiş olmasına rağmen de karpuzu sırf kelek diye götürmüş adamlar da hiç bir şey demeden almış.

yalnız ürünün satıştan kaldırılmasını istemek neden onu anlamadım? ortada insan sağlığını tehdit eden bir durum vs. yoksa isteyen istediği ürünü satar. isteyen alır istemeyen de almaz.

açılmışsa iade almazlar. ancak ayıplı ürün olması lazım.

Bebekken yapılan 3 doz hepatit aşısı

biz bebekken hepatit b aşısı yokmuş.

çapraz reaksiyonlar falan olur, onlar normaldir.

Olmadı şansıma. Bazen tınlamadıkları oluyor. Kamuda çalışıyorum. Beni baya seviyorlar benim muhatap olduklarım XD

türkiye de doktor ya da hemşire tarafından azarlanmamış insan yoktur.

Bir arkadaşımı devlet hastanesindeki dişçi epey azarlamış sebepsiz yere. Sonra Cimer'e şikayet yazdı. Sağlık Bakanlığı'ndan cevap gelmişti, dikkate aldık vs diye. ne oldu bilmiyorum ama içi rahat etti en azından

özelde çalışan biri olarak, ilk çalıştığım iş yerinde birçok ağır söz işittim. bahsettiğiniz azarlanma nasıl oldu açarsanız belki mesele ettiğiniz kadar birşey olup olmadığını görebiliriz.

azarlama girişimi oldu, "ben senle düzgün konuşuyorum, sen de benle düzgün konuşacaksın" gibi sözlerle bastırdım. azarlanan çok gördüm ama adliyelerde fln. büyütmeyin olur böyle şeyler.

Ankara adliyesinde başıma geldi. Bir şikayetim vardı. dosyaya bakan savcı ile görüşmek için gittim. 4. Katta idi sanırım yeri. Ben de merdivenleri kullanarak çıktım 4 kat sekiz kat yüksekliğe denk geliyormuş sanırım. Neyse uzattım kış günüydü ve üstümde ağır olduğu için çıkana kadar zaten yoruldum. Odasını bulup girebilir miyim dedim. El etti gel diye. Ben de gayri ihtiyari derdimi anlatmak için katları çıkmanın yorgunluğu ile koltuğa oturdum. Kim izin verdi de oturuyorsun diye azarladı. Çok gücüme gitti ama bişey diyemedim.

Cerrahi müdahale için tam 2 saat bekledim. Sıra numaram yandığında hemşire olacak denyo, sıra almayan bir hastayı içeri almak istedi. Sıranın bende olduğunu ve 2 saattir beklediğimi söyledim, “siz de kanser olursanız görürsünüz” gibi aptalca bir cümle kurdu. Cimere şikayet ettim. Özür dilendi benden. Devlet hastanesiydi.

Bir de PTT şubesinde görevli kadını şikayet ettim, öğle yemeğinden hep geç dönüyordu, sürekli sen diye hitap ediyordu, işlemler sırasında kendi işiyle uğraşıyordu filan en son kibarca siz diye hitap etmesini söyledim, nasıl öğreneceğimi sizden öğrenecek değilim dedi sertçe, onu da cimere şikayet ettim. Hem o personelin hem de şubedeki tüm personelin müşteri ilişkileri konusunda uyarıldığına dair bir yanıt geldi ne kadar doğru bilemem

askerlik şubesindeki memur azarlamıştı, bir şey yapmadım.

garanti belgesinde tarih olmuyor, çünkü fatura ile götürüyorsun ve fatura tarihinden itibaren başlamış olarak sayıyolar.

aldığın yere gidebiliyorsan ve eğer sen aldıysan, oradan fatura talep edebilirsin.

@fodera: hocam, eskiden garanti belgelerinde garanti başlangıç tarihi yazardı. ben tarih ekletemez miyim?

her halukarda bu durumdaki en net biligiyi ekran kartını aldığın yer verecek. bence oraya git.

ekran kartının garantisi ile hangi firma ilgileniyor. örnek veriyorum yurtiçinden alındı ise penta ilgileniyordur mesela, penta fatura fotokopisi ister. Alındığı yeri biliyorsan faturayı tekrar çıkartma gibi bir durum olabilir. Yurtdışı amazon vs. gibi bi yerden alındıysa onların da garanti işleyişi farklı olabiliyor.

Normalde kaşeleyip vermiş olmaları gerekirdi. Bence şimdi sıkıntı için fatura istediğinde vermiyoruz ayağı yapabilirler.

internetten bak hocam seri no yu girerek

3. Biri akilli saat.

23,5
Hatun kisisi

Sıfır kol saati takmayı sevmiyorum. 25\ Erkek

11, devami icin: eksiduyu.ru

4.

ikisi hediye birini kendim aldım biri de smartwatch. (e)

0 / 30 Erkek

4 tane normal var bır tane Rolex toplam 5 yaş 30,5 erkek

1

kadın, 24

0
Saat sevmiyorum
Sikinti geliyo bana :)
Kadin

0, 33 erkek

aslında saati çıkardıktan sonra altında kalan kısmındaki o terli alanı sevmiyor değilim

2 casio
1 seiko
1 tommy hilfiger
1 swiss military

Total: 5

4. Biri akıllı.

16 adet dandigi iyisi dahil
28 e

3 ama kol saati kullanmiyorum

Aktif kullandığım 7.severim saat kullanmayı o yüzden verdiğim paraya pek acımam.
32/E

1
23 e

0/31/e

1
29k
Kol saati ve aksesuarları sevmediğim için o da kutuda duruyor öyle

2 orijinal, 1 replica, 1 tane de babamın külüstürü var. temizletip vintage niyetine kullanacağım.

e 33

3

K/26

3 saat

40+ Kadın

3 E/39

Toplam 3.
Birisi klasik, biri spor, biri de akilli saat.

29, k

2

E/28

3. 2 tanesi omega, takımla giymek için, diğeri applewatch. 38 e

yok tane e yarın 25 olcam kısmetse

yoğurt ye

Kuflu kazandibinden bir sey olmaz da denedigin seylerden dolayi olme riskin daha fazla.

Uzman değilim ama çok bisi olacağını sanmıyorum

Öncelikle uzman değilim, sadece pinpirikli bi insanım. Bazı süt zehirlenmeleri kendini 30dk içinde gösterirken bazıları 12 saat hatta daha sonra bile gösteriyor diye biliyorum. Bi gözlemleyin kendinizi mesela midenizde bi ağrı falan var mı, kusma hissi geliyo mu, ishal oldunuz mu vs. Bunların etkileri saat geçtikçe artmıyosa sanırım yoğurt falan yiyip su içince vücut kendini toparlıyor ama artarsa bunlar acile falan gidin mutlaka.

Muhtemelen tatlıyı buzdolabına koymayıp kutuda oda sıcaklığında bekletti salaklar. Şok ve A101de çok yapıyolar bunu.

çoğu küf seni zehirlemez ama buna emin olamayacağın için asla küflü bir gıdayı tüketmemelisin.

en kötü durumda miden bozulacaktır.

Mevlana gibi dönsen belki başarabilirdin. Sonunu yanlış yapmışsın. Neyse mide bulantısı falan olursa acile git yıkasınlar.

sadece tahmin: bir şey olmaz.

allah rahmet eylesin

Evde kaç kişi yaşıyor çalışma saatleri neler bu soruların cevabı önemli

@tabasco, tek başınayım abi. Çalışma saatlerim en az 8 saat, ama projeme göre 10-14 saat arası da çalışabiliyorum (2 sene içerisinde ne olur bilmiyorum tabi).

O iki senelik süre içinde her gün (hafta içi, hafta sonu, hastalıkta, sağlıkta, yağmurda, çamurda) ama her gün aynı saatte, dışarı çıkıp 1 saat dolaş.
Yapamıyorsan vazgeç.

Yok abi tek kişi esnek çalışma saatlerine olmadığı sürece o iş sana ve hayvana işkence. Bir hatun olacak evde mutlaka bu iş için

öncesinde anlayabilmen adına net bir parametre bulunduğunu söylemek zor bence. her halükarda olması gereken şeyler var ama; öncelikle sabır, çokça sevgi, gerektiğinde fedakarlık yapabilme iradesi. özel olarak ise bir köpekle yaşayan insanın köpeğine karşı davranışlarında tutarlı olması, onu iyi gözlemleyebilmesi ve böylelikle ihtiyacını karşılayabilmesi. ya da gerektiğinde hem davranışlarını geliştirebilmek hem sağlık sorunlarını anlayabilmek vb. sebepler için bol bol okuma yapabilmesi vs. bunlar teferruat ama. ilk sayılanlar varsa diğerleri de oluyor zaten. muhteşem bir bağlılık bu. o duyguya sahipseniz elinizden geldiğinin en iyi şekliyle bakmaya çalışacaksınızdır zaten.

tek yaşayanların köpek sahibi olmasına olumsuz bakanlar olabilir; ben buna katılmıyorum. köpek dediğin canlıya sürekli insan gerekir, birileri her an ona şebeklik yapmalı, eğlendirmeli gibi bir kaide yok. eğer evdeki zamanını verimli geçirirsen zaten köpek hayatından çok memnun şekilde yaşar. ben de tek yaşıyorum ve bir adet danam var. gündüzleri köpekler bolca uyumayı tercih eder zaten; evde olsan dahi keyfini bozamazsın hehe.

ancak, teksen yavru sahiplenmemeni önerebilirim. çünkü yavruluk sürecinde çokça evde bulunman gerekecek, temel eğitimleri verene kadar zamanının büyük bir bölümünü ona ayırman şart olacak. ha diyorsan ki en az 1 ay evde takılabilirim vs., tamam, denenebilir. onun haricinde en azından 1 yaşının üstünde bir köpek ile daha rahat bir şekilde ilişki kurabilir ve birbirinize adapte olabilirsiniz.

bari sokaktan al da azalsın 1 tane.

@tabasco, abi bir ilişkim yok, olmasını da istemiyorum. Köpek bana dostluk yapsın ben de ona yapayım istiyorum. Küçüklüğümden beri de istediğim birşey zaten.

@brena, çok sağol yorumun için. Ben de zaten bi tane tembel bi cins istiyorum ki ben yokken daha az sıkılsın.

@bonanza, o işin teferuatı artık. Ben bi kendimi tam köpek bakabileceğime ikna edeyim, ondan sonra hangi cins/nereden alacağımı düşünmeye başlarım.

Ben ayni saatte ve yalnizca bir saat cikmiyorum kopegimle. Günde 2 saati sadece ona ayırırım. Birlikte yüzeriz, dışarı çıkarız, hafta sonları oyun grubuna ya da eğitime götürürüm ya da kendim yeni şeyler öğretirim, eski bildiklerini pekiştirmesini sağlarım vs...

Her gün 4 saatten cok tek kalacaksa ya köpekle ilgilenebilecek bir bakıcı ya bir gezdirici ya da tanıdık olması şart. Hatta yedeğin de yedeği olmalı, benim bıraktığım tanıdığım hastalandı mesela ve mahallemdeki gezdirici tatile çıktı aynı tarihte. Erteledim planlarımı. Köpege uygun bir yerde yasıyor musunuz, disaridaki sosyal hayatınızın ne derece parçası olabilir?

Uygunluk bence eşittir sorumluluk sahibi olabilmek. Bu sorumluluğu alıyorsanız, kendinize uygun bir köpek bulursunuz elbette.

brena’nin yazdiklarina katilmiyorum. Her kopek oglen uyumaz, her kopek tek bir insanla sosyallesmekten memnun yasamaz.

İlk kopeginizi bir yas ve üstünde sahiplenin derim. Ergenligidir, bebekliğidir zor dönemler.

Bu süreçte kopek bakımı hakkinda da okuma yapabilirsiniz. Okudugunuzda tutarsız isteklerden arinirsiniz. Örnegin 30m2 evde messy yasayan ve hareketsizligi seven bir insansaniz gidip çoban kopegi sahiplenmenin yanlis oldugunu anlarsınız.

Düzeltme: Imla.

Yalnız ve meşgul insana köpekten ziyade kedi uyar.

ben de büf-e kür'ün yorumuna katılamıyorum.

öncelikle kişinin tek yaşaması, köpeğin yalnızca tek bir kişiyle sosyalleşeceği anlamına gelmiyor. tüm hayatı boyunca tek bir insanı görecek demiyoruz elbette; sadece asli olarak bir kişinin sorumluluğunu üstlendiği durumlarda da, çok rahat şekilde köpeğinizi mutlu tutmak mümkün olacaktır.

burada kilit nokta zaten önceki cevabımda belirttiğim kriter: sahip olduğunuz zamanı verimli ve kaliteli geçirmek. bu yalnızca sevgi vermekten geçmez; onu yoracaksınız, yüzmeyi seviyorsa ve imkanınız varsa yüzdüreceksiniz, köpek parklarına götüreceksiniz, at-getir oynayacaksınız, diğer köpeklerle sosyalleştireceksiniz vb. ayrıca eğitim vereceksiniz, böylece aranızdaki ilişkiyi de daha sıkı hale getireceksiniz.

bu arada, her köpek öğlenleri uyumuyor dense dahi, çok büyük bir kısmı uyuyor evet. elbette cins de önemli; gidip aşırı hareketli, küçük/orta ırk avcı bir köpek alırsanız onun enerjisini atmanız daha da zorlaşacaktır. ancak genelde evlerimizi açtığımız, bekçi köpeği niteliğinde olmayan özellikle orta/iri ırk köpekler diğer saatlerini daha sakin geçirmeye yatkın oluyorlar. bu uyku depresif bir uyku da değil; zaten diğer saatleri dolu dolu geçtiyse "yaşasın evim, yaşasın koltuğum, oh biraz da şurada yatayım" uykusu. hatta bu yüzden siz evdeyseniz dahi rahatını bozmak istemeyebiliyor. keyif alıyor nitekim.

hatta evde olduğu için uyuduğunu iddia edenlere özellikle hep bahçede bakılan köpekleri gözlemlettiriyorum. zannediliyor ki bahçede bakılan köpek full-time koşup oynuyor. yok öyle bir şey. onlar da gayet köşeye çekilip siesta modunda takılıyorlar.

ha son olarak, çok seyahate çıkan biriysen, tekrar düşünebilirsin kararını. güvenilir biri bulamadıktan sonra sürekli köpeğini başkalarına bırakmak mümkün olmayacaktır. ki ben o konuda çok şanslı olmama rağmen, seyahatlerimi planlarken olabilecek en asgari düzeyde ondan ayrı kalacak şekilde hareket ediyorum. hatta bazı planlarımdan dahi vazgeçiyorum.

Ton balıklı salata da iyi bir seçenek.
Veya soğuk makarna.

zeytinyağlı barbunya. ılık soğuk her türlü gidiyor.

Hava sıcaklığı yediğim şeyleri etkilemez. Yaz kış aynı yiyorum.

ben de hava sıcaklığının yemek üzerinde ne kadar etkisi var anlamayanlardanım. çölde adana kebap yemem ama ortalama sıcaklıkları olan bir ülkede bir akşam saati yiyeceğim hangi çeşit yiyecek beni ne şekilde etkilesin, hiç yaşamadım ve anlam veremedim.

soğuk gıdalar tüketebilirsin, mesela soğuk sandviç tarifleri.

bu akşam tarhana çorbası içtim sıcak sıcak

sindirimi zor olmayan şeyler yemek lazım bence hava sıcakken. yoksa yemeğin sıcak ya da soğuk olması fark etmiyor.

soğuk yenebildiği için zeytinyağlı sebzeleri tüketiyorum yapmaya fırsat buldukça. onun dışında yazın alkol almıyor olsam da meze stili takılmayı çok seviyorum. yoğurtlu semizotu, közlenmiş patlıcan vb. gibi.

etin bile soğuğunu istiyorum resmen, geçen gün dil haşladım mesela, soğuk soğuk kesip yiyorum, oh. ton balığı da güzel bir alternatif tabii. mesela bu akşam ton balığı, sarımsaklı-limonlu deniz börülcesi ve kendi yaptığım mor lahana turşumdan yedim akşam yemeği olarak.

bazı akşamları da kahvaltı yapmayı tercih ediyorum. genel itibariyle bu şekilde.

yaz kış aynı.

ayran aşı

Zeytinyağlılar, salatalar, mezeler ve balık.

El mahkum Abendbrot denen seyi yapiyorum. Siyah ekmek, ekmege surmelikler (humus, avacodo, zeytin ezmesi vs.), hardal, tursu... Gece cok gec yattigim icin sadece meyve yemek yeterli gelmiyor, bu ogunu de aksam altida yiyorum.

bizim de talebimiz o yönde.. :/

Üzgünüm.

birkaç sene sonra umrunda bile olmuyor, iyiki bu şekilde gelişmiş olaylar diyorsun hatta. kaç kere başıma geldi...

Zaman zaman zaman. Geçiyor.

doğanın kanunu bu. geçiyor.

Geçiyo tabi baba. Ne yapmışsın kendini böyle. Gel bir bira ısmarlayalım kötü kötü olmuşsun.

Geçmeyecek de ne olacak? Geçiyor tabi.

geçiyor yav kesin bilgi. duygusal olarak çok sağlam biri değilim. genel olarak ilişkilerim kötü sayılmaz ama sevgililik konusunda berbatım. aşık olunca 6 sene falan takılıp kalabiliyorum. ona rağmen ben bile atlatıp hiçbir şeyim eksik değilmiş gibi yaşamayı öğrendim. oluyor. canını sıkma. bence önümüzdeki 20-30 yıl içinde su için savaş çıkması ihtimali, güneydoğu asya'da yaşayan yüz milyonlarca insanın iklim yüzünden göç etmek zorunda kalacak olması vs. çok çok daha korkutucu hehe.

geçiyor, şeyapma. şu an üzül. kendine o fırsatı tanı. her şey zamanında güzel. acın tazeyse üzül. yanlış bir şey yok bunda. zamanla azalacak. kendini yıpratmamaya, acın bittiğinde "tamam lan geçti gitti işte, bi şey kaybetmedim, ben hala benim" diyebilmek üzere çabalamaya odaklan.

geçiyor arkadaşım/kardeşim. merak etme. sonra bundan belki daha hafif şeyler de gelebilir hayat bu hiçbir zaman dümdüz olmayacak, ama bu bahsettiğin herneyse* o istemesen bile geçecek ve ferahlık elbette gelecek.

bu süreci karlı bitirmeye bak sadece.

hayatta kalabilmek için beynin bu mutsuzluğunu normal seviyeye çıkartacak. biraz dayan.

Bazen, hatta çoğu zaman, 1-2 sene kadar kısa sürmüyor ama emin ol geçiyor :) Ve geçikten sonra kendini zayıf hissetiğin her anlamda daha dirençli hissediyorsun. Zaten amaç bu :)

Netfkix after life izleyin

Geçiyor tabi. Her durum geçicidir hiç merak etme. Yaz bana anlatmak istersen

geçecek. başka şansı yok. öyle bir geçecek ki nasır tutacak bıraktığı iz. bi daha da ne olursa olsun o kadar acımayacak.

Mutluluk da mutsuzluk da daimi değil. Merak etme geçecek.

Bir iyi iki kötü şeklinde de olsa geçiyor

eksiduyu.ru

Bu duyuruyu başından sonuna kadar oku.

tam olarak 1-1.5 senedir çok ciddi mutsuz ve umutsuzdum. fakat 2 gün önce hayatın gerçekten çok şaşırtıcı olduğunu fark ettim. hiç merak etme vakti gelince hayat sana ödülünü veriyor.

ne oldu?

Gün gelecek, bu olanlar için "ne boktan şeyler için kahrolmuşum be" diyeceksin inan.

Hayat böyle.

Yapabileceğin bir şey yok. Evire çevire dövemeyeceğin için sabredeceksin veya mümkünse ortam değiştireceksin.

Ben böylelerini susana kadar dövmek istiyorum. Zırladıkça ağzının ortasına yapıştırmak istiyorum. Sonra da anne babalarını bir güzel dövmek istiyorum. Elimden gelmiyor, daha da sinirleniyorum. Ben dışarıda köşe yastığı gibi sesini çıkarmadan duran çocuktum hiç şımarıklıktan ağlamazdım. Evde ortalığı yıkardım o ayrı.

Sana tavsiye vermeyi o kadar çok isterdim ki lakin aynı kafadayım seninle. Kulak tıkacı ya da kulaklık en yakın dostum oldu bu sebeple. Yoksa hakkaten önce küçücük çocuğa sonra da bunu böyle yetiştirdi diye ailesine kafa göz dalasım geliyor.

aglayan cocugu dovmek cozum degil, daha da arsizlasir.

kisilik ve yetistirme meselesi.

çocuk ağladığında her istediğini yaparsan ağlama davranışı pekişir.

çocuk ağladığında her istediğini bir yapıp bir yapmazsan ağlama davranışı ilk seçeneğe göre daha güçlü pekişir.

tutarlı ve kararlı olmak önemli. yeni nesilde çocuk odak, aile çocuğu adeta tavaf ediyor. bu çocuk her boka ağlar tabi. güzel güzel "yemekte çikolata istiyorum alfred" diyecek hali yok. belki siz de öyleydiniz.

cocugunuz olursa gorurum ben sizi demeye geldim :)
her cocuk yalandan aglar, yalandan aglayarak istedigini yaptirmayi dener. pedagog arkadaslar varsa bu konuda daha detayli yazabilir.

ancak bu eylemi kabullenen ve boyun egen ebeveyn noktasi biraz karisik. cocuk yetistirmek icin ciddi sabir ve tahammul siniri gerekiyor. eger bu yoksa ya cocugun aglamasina boyun egip istedigini yaparsin ya da tahammul edemeyip senin istedigin gibi cocugu "tokatlarsin".

201x tarihte dogmakla alakasi yok. cocuk gelisimi icerisinde bazi durumlar yasaniyor, siddeti cocugun karakterine ve ailelerin izledigi yola gore degisiyor.

bir kere çocuk benim değil onu bir netleştirelim.

kaldı ki çocuk düşünmüyorum; daha da kaldı ki evlenmeyi de düşünmüyorum.düşünmekten ziyade buna eminim. neden emin olmayayım ki: yaş 25, daha kendi hayatını düzene sokmak şöyle dursun şu yaşa gelip herhangibir vasfı olmadan nefes almaya devam eden biri olarak bir de başka bi insanın hayatını da mı karartayım? kendi düştüğüm çukura başka birini daha mı çekeyim? kalsın, hiçbir şey değilse bile kul hakkına girer ki büyük günahtır.

evet evliliğe olan bakışım da bu, ne yaparsın işte...

çocuk senin değilse sabretmekten başka yapacak bir şey yok maalesef. başkasının çocuğuna terbiye vermen mümkün değil.

fakat lütfen o çocuğun da gerzek bir anne-babaın kurbanı olduğunu unutma. o da başka türlü iletişim kurabiliyor olsa, inan kurar. ama başka türlü iletişim kuramadığı için böyle davranıyor.

dolayısıyla nefretinde haklısın, muhatabın yanlış.

tokatlamak falan saçma çabalar. daha aklıbaşında olmaya gayret et.

Vadeli hesaptan yana kullanıyorum oyumu

vadeli hesap +1

ben ekonomiden anlamam ama sağlamcıyım. altın.

dolar tabiki.

Gümüş daha çok kazandırıyor.

en riskliden en risksize doğru bir sepet oluştur. tl riskli, o yüzden sepette az olsun.

1- eğitim
2- tarım-hayvancılık
3- çevre politikası
4- göçmen politikası
5- ar-ge politikası

bu beşinin olmaması

1 temmuz 2004 karnımın acıkması

bence en büyük sorun insan yetiştirememek. ahlaklı bir birey yetiştiremiyoruz.

günü kurtaran planlar yapıyoruz. eğitimde, ekonomide vs hemen sonuç almak istiyoruz. haliyle bir şey olmuyor. falan filan ya.

eğitim
ekonomi
hukuk

1- eğitim
2- liyakatsizlik
3- dış politika
4- iç politika
5- dinin devlet işlerine karışması

işsizlik - girişimciliğin bu kadar sıkıntılı olduğu bu ülkede çok ciddi sorunlara yol açıyor ve açacak uzun vadede.

ekonomi - rantı destekleme harici pek bir şey yok. katma değeri yüksek işler yapmalıyız. bunun için yetenekli insan havuzumuzu öğütmekten - kaybetmekten başka kimsenin yaptığı bir girişimi olmadı.

eğitim - yeni nesil hayal kurmuyor. garantiyi seçiyorlar. görece iyi bir liseden mezunum, başarı ölçütü "bu sene x öğrencimiz tıp kazandı" olmuş. tıp doktorluğuna laf etmiyorum ama yüksek maaşlı devlet memurluğuna çevirdi doktorluğu iktidar. eskisi gibi para basan doktorlar olmayacaklar yani. imam hatip falan demedim daha.

suriyeliler konusu da ucuz işçi oldular ekonomiyi canlandırdılar bi nebze vb. ama ilerde sosyolojik problemlerini görürüz. çoğu geri gitmez, ilerleyen süreçte milliyetçilik artar.

iktidarı suçlanacak noktası ise bu sorunların çoğuna geldiğinden beri çözüm üretememesi. geçici iyileşmeler yakalandı, fakat sonrasında bunun geçici olduğu anlaşıldı. geçmişteki kazanımlardan, yol yabtık köprü yabtık vb. ile günü kurtarmaya çalışıyorlar.

ülkeyi ekonomik açıdan geleceğe taşıyacak bir siyasi alternatifimiz de yok bana sorarsanız. alternatifler de iktidardan çok farklı şeyler vaadetmiyor gerçekte.

ülkede ortalama IQ 87 yani zaten baya düşük.
eskiden düşük ortalama IQ'ya sahip halkın istekleri ortalama IQ'su nispeten yüksek olan hakim-savcılar, ordu, bürokrasi vb. ile dengeleniyordu. yani günlük vatandaşla en çok muhatap olan yöneticilerimiz ortalama IQ'su 100-120 olan bir gruptan gelip istediklerini yapabiliyorlardı.

şimdi bunlar da yüzde yüz demokratikleşerek halkla bütünleştiler ve bir oldular, halka kul köle oldular. yine hakim-savcı, ordu, bürokrasi, polis vb aynı yüksek IQ klasmanından gelse de IQ'su ortalama 87 olan halka uymak zorundalar. 70, 65'ten küçük mü büyük mü bilmeyen halk bir doktoru, öğretmeni, askeri vb. şikayet edince savunma isteniyor, meydanlarda doktor öğretmen asker yuhalatılıyor. ne olursa bundan oluyor.

1. Milliyetçilik
2. Devlete ve benzeri her türlü güce tapınma
3. Birey/vatandaş olamama
4. Kendinden olmayana yapılan haksızlıklara ses çıkarmama
5. Çoğunluğun kendi "değerlerini" azınlığa dayatma hastalığı

Bana göre tek bi tane var hepsinin temeli "cehalet".

herseyin temelinde ahlak cokuntusu yatiyor. ben memurum isini bilir, birakiniz yapsinlar birakiniz gecsinler mentalitesinden buralara gelindi.

turkiyenin tek problem harici su anda hicbir problemi yok.

problem su ki su an turkiye'de 82 milyon siyasetci var.

erdemsizlik

erkeğin cimri olduğunu düşünmek? pardon, bu senaryoda eşyaların parasını erkek mi ödüyor tek başına?
eşyalar temizse, güzelse, eve de uyuyorsa neden olmasın? kalan parayla araba alınır, tatile gidilir vs. tabi para kadın ve erkek tarafından birlikte ödenir.

not: evimdeki eşyaların yarısına yakını ikinci el.

Çirkinse kalan detaylar önemli değil.

Beğendiğim şeylerse ucuzu varken direkt alırım. Sadece ucuz diye almam.

Yıpranmışlıkları da önemli.

Cimrilik düşünmem.

Kalan parayla ne yapılacağı yine diğerlerini düşünürken çok etkilemez.

Mantık açısından sorunsuz ama manevi açıdan sorunlu.

Kendi adıma böyle bir öneride bulunmazdım. Evlenip boşanmış bir çiftin eşyalarına baktıkça aklıma gelir rahatsız olurdum. Ayrıca icradan eşya almak gibi. Bir başkasının sıkıntısını kendine avantaj olarak kullanıyorsun. Öyle hissederdim. Hak yemişim gibi. Adamların ahı var gibi. Ev eşyası özel bir şey. Adamların zevki uymayabilir ayrıca. Hadi uydu diyelim, elektronik dışındakiler çok özel eşyalar. Biraz mantıkla koltuktan kanepeye yataktan halıya her yerde çiftin anılarını görürüm. Rahatsız edici.

Erkeğin sadece cimri değil, sinekten yağ çıkaran, empati yoksunu biri olduğunu da düşünürdüm.

Baştan kabul etse bile sonradan bir ömür baş eti yeme gerekçesi olarak kullanacak onlarca kadın tanıyorum.
Kesinlikle hiç böyle bir şeye girme derim.

Sorun 2. El esya degil. Bosanmis ciftin esyalarini satin almak huzursuz eder beni.
2. El esyada sorun yok. Adam cimri degil.
Kalan parayla araba almam, tatile cikariz.

benim cekincem uzerindeki enerji olurdu. kullanılmıs esyalari kullananlarin enerjisi esyaya gecer, onlar hayir gormedigi icin hayır getirmez derler.

Dogma olabilir ama ben daha ucuz birinci el tercih ederdim. Bunun disinda bir sorunu yok, cimri vs diye dusunmezdim.

Boşanmış bi çiftin olduklarını bilmezsem sıkıntı yok.

Mutsuzluğu eşyalara geçmiştir o çiftin. Ben almam ama mantıklı bence. Alanı yadırgamam. Başka 2. El eşya bakmayı daha mantıklı bulurum.

Bi de yeni evlenmiş çiftin eşyaları yapış yapış olur.

Sıfır iyidir

asla cimrilik diye düşünmem. teşhir mallarından alıp kullanmak da bence akıllılık. üstelik, erkeği de sorumlu tutmam, evi beraber kuruyoruz. o eşyaları alacak, ben de ona börek mi açacağım? böyle bir iş bölümü olmaz erkek arkadaşımla aram da. ama bu başka konu.

sadece, kişisel olarak eşyaların enerjisine inanırım. antika eşya kullanıyorum ve çok seviyorum ancak her eşyayı alamam mesela. enerjisi beni iten bazı parçalarla karşılaştım. kullanılan eşyalara o kişinin enerjisinin sindiğini düşünürüm.

boşanacak olan çiftin enerjisi var mı, ona karar vermem gerek sanırım. eşyaları görmem gerek. yine de bu durumda itiraz etsem ve ortak karar olarak almamaya karar versek bile, bu "sıfırını alsın, eski şeyi mi kullancam ben" mantığıyla değil, o eşyayı beğenmediğim ya da bende uyandırdığı hissi sevmediğin için olur.
altın taraklı eşya falansa zaten bedava sıfırı verilse almam, o da var.

yok enerjisi iyiyse, model fena değilse, zaten sıfırını da görsem beğeneceksem, param cebimde kalacaksa, eşyaları alır ve o konuyu anında kapatırım. bir de, ne olursa olsun, alsak da almasak da asla, ama asla, bak en önemli kısım, bu tekliften kimseye bahsetmem. almasanız bile bir dangalak çıkar "zaten o boşanmış insanların eşyasını bile teklif etmişti" der.

bakın püf nokta bu: asla kimseye bu konudan bahsetmeyin.

Alırdım.

Eğer erkek olansan ve kamuoyu yoklaması yapıyorsan tehlikeli iş derim. Anca kızın nabzını yoklayabilirsin, ya da başka biri bunu yanınızda sorabilir, satan birileri var alsanıza diye tavsiyede bulunabilir. Kız da a neden olmasın fln derse güya sen de niyetsizmişsin gibi böyle Bi işe girebilirsin. Aksi taktirdr ilişki bile sakata gelebilir.

kedi köpek beslemiyorsa alırım.

Erkek olarak alirim diyorum. Esim alinmaz diyo. Neden diye sormak istemedim cunku haklisin hayatim dedim.

Alırım ya. Enerji fizik bilimine ait bir kavram, nukler, ısı, ışık gibi çeşitleri var. Maanvi alana ait kullanmak terminolojide hata oluyor. Masada da olsa olsa potansiyel enerji vardır, itince düşer. Masanın madde olarsk is yapabilme potsnsiyeli beni ancsk madde olarak etkiler. O yuzden direkt alırım. Ama sorun şu estetik beğeni ve eşyalardan pratik beklenti karşlanmazsa o iş yatar. Erkegin cimri oldugunu düşünmem (*-*)/

Eşyaya bu kadar anlam yüklemek son derece anlamsız. Zevkinize ve ihtiyacınıza uyuyorsa, daha ekonomik bir şekilde karşılayabiliyorsanız almamak için nasıl bir gerekçe olabilir ki?

Esyanin enerjisi ile yasamimizi degistirebilecek kudrette olduguna inanmadigim icin alirdim, ayrica esyaya bu kadar mana yuklemek neden derdim +1

ben direk alırım.

evliliği ayakta tutan ev eşyası ise, olmaz olsun öyle evlilik.

Çok mantıklı, şahane bir fikir aslında. Gönül ister ki ucuza alalım, artan parayı da bir güzel tatile falan gidip harcayalım ama büyük ihtimalle yapmazdım.

Ben teklifimi etsem, kız da kabul etse bile saçma sapan bir manzara olur. "Bu dingil bizim kızımıza spotçudan mu eşya aldı getirdi, ne yaptı" tarzı geyiklerin dönmemesi mümkün değil. Olmaz demeyin, gerçekten olmaması mümkün değil.
Kız yapmaz, kızın ailesi yapmaz, amcası teyzesi yapar. O da yapmasa uzaktan akrabası yapar, komşusu yapar. Zaten akraba tayfasını iki elinle birer ayı yakalasan memnun edemezsin, bir de böyle bir koz vermek piranhaların önüne kendini atmaktır. Kendinden önemlisi birileri kalkıp kıza, ailesine falan "sizin damat da heralde biraz şeymiş ehehehe" falan der. Tadımız kaçmasın.

Sanmıyorum ya, biz de 7-8 senelik aracı 70 binlerde falan satmıştık, 2-3 kişi baktı biri de düşürdünüz mü falan demedi, zaten az çok belli ediyor araç kendini.
Bir de bakıma giriyorsa serviste zaten girdiği çıktığı km belli o da bir etken de böyle sorduğunuza göre gitmediğinizi varsayıyorum.

işte bu yüzden tüvtürk sizden aracın km'sini alıyor. bir sıkıntı olmaz. kaldı ki bu km'ler km düşürülecek km'ler değil. genelde 150-300 bin arasında yapılıyor.

İlanda özellikle belirt km'de oynanmadığını. Fiyatını da bu yüzden en az 5 bin fazla yaz. Az yazarsan inanmazlar.

Yilda 10bin km cok da olaganustu dusuk degil.
Aracin genel olarak temiz ise zsten ikna olacaktir alici.

geçen yıl arkadaşın 7 yıllık fiestası 76 bin km de aynı gün satıldı.

marka önemli o işlerde km çekmeyi anlamak çok zor. anlayanda çok az yer var. zaten fiyatını yüksek koyarsan alıcılar arar.

www.imdb.com

bu film aklıma geldi ama yeni sayılmaz

The day after tomorrow.

The Core'da böyle bir sahne vardı sanki.

Dünyanın çekirdeği durmaya başladıkça soğuyor. Kütüphaneye sığınan çocuklar kitapları yakarak ısınmaya çalışıyorlardı.

@zunkatsar
hangisi doğru şimdi her şeye tik atmışsın da :)

yahu ben bu tip sorulara cevap veremiyorum cahilliğimden. soruyu görünce heyecan yaptım ama cevap çoktan yazılmış. hevesim kursağımda kalmasın: The Day After Tomorrow

Hocam bunların hiçbirinde ekran kartı yok fark ettin mi?

Detay yazmıyor ama çok büyük ihtimalle ekran kartı onboard ve intel hd graphics falan. Bunlarla CS GO oynanmaz.

zaten n11'de olana oyun bilgisayarı değildir yazmış adam.

Son zamanlarda duyduğum en komik fıkra.

linkleri açmadım bile, site ismini görmem yetti,uzaklaşın.
forum.donanimhaber de donanım bölümüne bi göz atın ya da itopya vb. sitelerde hazır toplanmış sistemlere bakın bütçenize göre.

800 liraya bulduğun pcden bi bok olmaz kardeş. dost acı söyler. sadece sana lazım olan gpu min 1000tl

1- pc ile masaüstü farklı kategoriler. pc wintel(intel ya da amd işlemcili windows çalıştıran bilgisayarlar) makinelerin genel adı. masaüstü ise adı üstünde taşınamayan sabit bilgisayarların tanımı.
masaüstüler her zaman için taşınabilirlerden (laptop ya da notebook) daha fazla performans verirler. zaten oyun oyanancak bilgisayarın masaüstü olması da profesyonellerin tercihidir.
2-bu 5 bilgisayarın tamamı da ne ekran kartı ne monitor içermeyen sadece kasadan ibaret seçenekler. iyi bir oyun oynayacak bilgisayar için ekran kartı olmazsa olmaz.sağlam bir monitor, iyi bir klavye ve mouse da gerekir. bunlardan birinde hard disk bile yok.bu bilgisayarlarla klavye, mouse ve monitor aldığın zaman youtube a girersin ama cs ya da gta için bütçeyi en az 5 katına çıkartman lazım.

2 günlük ayakkabı
1 bot
1 terlik

1 spor ayakkabı
1 market için eski spor ayakkabı
1 bot
1 kışın market için eski bot
1 çizme
1 mülakat babeti
2 düğün vs için topuklu ayakkabı
k

1 eskimiş 2 normal spor ayakkabı
1 bot
1 klasik
2-3 tane de çok eskimiş var, öyle duruyorlar.

21 tane olması lazım.
3 bot, 2 çizme, 3 terlik, 2 spor ayakkabı, 1 sandalet dışında hepsi topuklu ayakkabı. (Topuklu ayakkabı sayısından emin değilim)
Kadın.

2 günlük
1 klasik
1 bot

e

1 kış botu
3 iş botu
3 süet
1 rugan
1 indoor spor
3 günlük spor
1 terlik
erkek

çok yürümediğim için eskimiyorlar, atmadığım için sayı hep arttı.