hp olmayan.

ilkindeki dahili gpu oyunlar için çok kötü

ikincideki harici ekran kartı fena sayılmaz.

zalbarath+1
ilki oynatmaz.

Kesinlikle 2. Seçenek.

Geçenlerde bazı insanların her türlü oyunu oynamak için güçlü bir ekran kartına gerek olduğunu sanabileceğini keşfettim.

Eğer biraz da oyun oynayayımdan kastınız bulaşık simulatörü gibi oyunlarsa ilkini alın, biraz da oyun oynayayım istiyorum cümlesini bilinçli olarak kurduysanız ikincisini alın.

ikinciyi alın

@akhenaten teşekkürler. Aslında biraz oyundan kastım çok yeni oyunlar değil. Biraz Skyrim, biraz mount and blade vs.

günlük işleri görmekte ve eski oyunları oynatmakta 2'si de sıkıntı yaşatmaz ama bence biraz da çağın gereksinimlerini karşılamak açısından bakmalı buna. çünkü elinizdeki laptopun 3-5 yıl sonra mı yoksa 8-10 yıl sonra mı çok eski gibi hissetirmeye başlayacağı bence ne için alırsanız alın önemli. yine bence 2023 yılında 0 bilgisayar alan birisi 16 gb ram'den aşağısını düşünmemeli, o açıdan eğer benim yeni nesil aaa+ oyunlara gönlüm kaymaz max skyrim falan oynarım diyosanız 1 daha mantıklı bence. ama yok belli de olmaz ilerde şu oyuna da bakayım diyebilirim derseniz 2. seçeceğin özelliklerine benzer ama ram'i 16 gb olan başka bir model araştırmanızı öneririm. bütçe çok sabitse belki daha düşük fiyatlı markalarda o özellikleri arayabilirsin.

Riskli ilişki sonrası alınan ilaç hamilelik için, bence onu da alın nolur nolmaz.

@lcha kadın değilim ama?

ilişki yaşadığınız kişide hiv var mıydı?

@elorelia bilmiyorum, sorduğumda yok dedi fakat test falan yapmamış. seks işçisi değildi fakat çok sık partner değiştiren biri diyebilirim.

Senin dediğin olayın ismi Prep. Pre-exposure prophylaxis. İlişkiden sonraki 48 saat içinde alınması durumunda Hiv enfeksiyonunu önleyebiliyor bir dereceye kadar.

Türkiye'de var mıdır bilmiyorum? Hangi ildesin? Üniversite hastanelerinin enfeksiyon kliniklerine başvur.

emin olmamakla birlikte bende öyle bir şey duymuştum ama ilaç 1000 dolar filandı sanırım yanlış hatırlamıyorsam.

Bence en kesin sonuç partnerine hastaymış gibi yaklaşmayıp uygun bir dille ikna ederek test yaptırmaya ikna etmek. Hem onun için iyi bir şey eğer hiv + ise onunda bilmesi gerekir hem senin için rahatlar.

@IcedFlames ilacın ismi truvadaymış. fiyatı 1000 lira civarı.

prezervatifin yırtıldığını fark ettiğimizde verdiğim tepki yüzünden acayip bozuldu ve ortamı terk etti. maalesef ulaşabileceğim bir yol yok. yaptığım öküzlüktü bunun farkındayım ama gerçekten korktum.

yapabileceğim tek şey bu ilacı içmek ve 1 ay sonra elisa testi yaptırmak.

%90 bir şey yoktur 1 ay boyunca kendi kendini yeme hiv öyle kolay kolay bulaşan bir hastalık değil. Belki hpv filan kapmış olabilirsin ama.
1 ay sonra yaptıracağın testten 3 ay sonra tekrar bir test yaptırmanı öneririm %100 sonucu o zaman alırsın.
Geçmiş olsun ama fazla takma kafaya o psikolojiyle hiv'in bütün belirtilerini göstermeye başlar vücudun daha çok kafayı yersin.

@IcedFlames bu ilacı bugün alabilirsem çok rahatlarım. şimdi tek korkum eczanelerde bunu bulamamak döviz olayları yüzünden. dediğin zaman aralıklarında testleri kesin yapacağım. cevaplar için çok teşekkürler.

Şimdi 1 ay kafayı yiyeceksin, hele hele bir de grip olursan eyvahlar olsun :D Yüzde 99 bir şey çıkmayacak merak etme. Niye? Çünkü hep ne derler? Karşıdaki kişinin hiv olduğu kesin bile olsa(ki bu bile yüzdeyi çok düşürüyor) tek ilişkide sana kesin bulaşacak diye bir şey yok derler.

Rahat ol

*ayrıca sakın Google a bir şey yazma bak bu çok önemli. Benim serçe parmağım uyuşmuştu diye google da arattım serçe parmak kanseri çıktım, parmağımı kesecekti ibneler :D

vakit kaybetmeden bir üroloji ya da enfeksiyon kliniğine başvur. tercihen üniversite hastanesi ya da tam teşekküllü bir devlet hastanesi olsun. bu şüpheler buradan olacak gibi değil.

ama sakin ol. çok büyük ihtimalle bir şey çıkmayacak. öyle her kondom yırtılan hiv+ olsaydı memlekette insan kalmazdı.

elisa testi 2 aydan önce pozitifleşmeyebilir. 1 ay biraz erken elisa için. bu korkuyu birkaç kez ben de yaşadım. sonunda bir şey çıkmadı. umarım senin de öyle olur. geçmiş olsun.

@eazy 1 ay sonra burayı güncellerim tekrar. bu arada olumlu yorumlarınız için hepinize çok teşekkürler. gerçekten insanın içini rahatlatıyor.

bilgi için bana bu korkuları yaşatan şu lanet ürünü kimse almasın. www.hepsiburada.com

Elisa testinin kesin olarak bir sonuç vermesi için riskli ilişkiden itibaren 3 ay beklemeniz gerekiyor diye biliyorum.

Partnerinizde Hiv olsa bile vajinal düz bir cinsel ilişki sonrasında virüsün bulaşma ihtimali sanıldığından oldukça düşük. (Korunmasız anal sekste risk biraz daha artıyor.) Bu linkten bulaşma istatistiklerine gözatabilirsiniz:

www.aidsmap.com

kaldı ki ilişkiye prezervatifle başlamışsınız, prezervatif daha sonra yırtılmış. bu da riskinizi epeyce düşürür kanaatindeyim.

hiv elbette oldukça önemli bir olgu. yabana atılacak da bir durum değil. güvenli olmayan ilişkiler sonrası 3 ila 6 ay sonra test yaptırmanız ve bu süre içerisinde cinsel hayatınızı durdurmanız doğru olacaktır.

ancak bence asıl korkmanız gereken konu hiv değil. hiv riskinizin oldukça düşük olduğunu düşünmekle birlikte, hpv konusunda oldukça ciddi bir riskiniz olduğunu düşünüyorum. hpv konusunu araştırarak bu konuyla ilgili gerekli önlemleri almanızı ve adımları atmanızı tavsiye ederim.

sağlıklı günler dilerim.

Ella.

son 6 sene gittim ben aracin senin oldugunu dusunerek yaziyorum.

zorunlu:
uluslararasi ehliyet ya da diger adiyla yeni ehliyet
yesil sigorta

opsiyonel:
kaskon varsa yurtdisinda gecerli olmasi icin guncelleme (ben hic yaptirmadim)

tavsiye:
yaninda bozuk euro bulundurman, gidecegin yere gore giselerden geciyorsun en son 3.20'idi. yanina bozuk 10 euro alirsan kolaylik olur.

baska merak ettigin bisey varsa yanitlarim, sigortalarimi yaptirdigim kisinin bilgisini verebilirim

@try again fail again fail better hocam yanıt için teşekkür ederim.

araç eşim (ve babası) üzerine kayıtlı. eşimle beraber gideceğiz.

emin olamadığım nokta, bazı feribot firmalarının bilet alırken araç için (CPD - TRİPTİK) alınması yönünde uyarı konması. Yeşil sigorta ile triptik birbirinden farklı sanırırm. Triptik'te teminat verilmesi gerekiyormuş galiba. Siz hangi adaya hangi firma ile gittiniz?

thasos, kefalonia, planos
dedigim gibi yesil sigortam haric biseyim yoktu, hatta digerlerini hic duymadim. firmanin ne oldunu hatirlamiyorum ama max birbirinin aynisi 2 firma oluyor

@try again fail again fall better hocam

bu adalar vize istiyor mu ?

evet schengen vizesi zaten yolun buyuk kismi kara ulasimi

Aldığınız key MAK(Multiple Activation Key) keydir. Her an patlama riski var. Yani tek bir key ile yüzlerce bilgisayarı etkinleştirmeye yarar. Benim bilgisayarımda mesela OEM key var biosuna entegre, formattan sonra herhangi bir işlem yapmama gerek kalmadan aktif oluyor. Bunun patlama riski yok. Aradaki fark sadece bu; yani risk. :)

Bir işletmeyseniz, denetleme durumunda faturalarını beyan edemeyeceğiniz için sıkıntı yaşarsınız. Ev kullanıcısı için sıkıntılı bir durum yok. Ben senelerdir kullanıyorum her bilgisayarıma n11den alıp kurdum

arkadaşların söylediğine ek olarak, 1 seneden fazladır ben de n11'den 10-15 liraya aldığım key'i kullanıyorum ve benim tavsiyemle 3-4 arkadaşım daha aldı benzer satıcılardan. henüz kimsenin key'i patlamadı. patlasa da gider benzer paralara yenisini alırım. 15 liraya aldığım şeyi nerdeyse 2 senedir kullanıyorum. patlarsa gram üzülmem :)

Cevaplar için teşekkür ederim.

Ben sıkıntı yaşar mıyım diye sormuyorum aslında. Neden bu kadar fark var fiyatlar arasında diye soruyorum.

Öğrencilik varsa öğrenci paketi daha uygun oluyordu ama diğer türlü uyguna bulmak zor, kur çok fazla etkiledi. Bir de fiyatlama politikasına bir olay var, bölgesel olarak fiyatlıyorlar, mesela kur 2 lirayken 1 liradan işlem yaptıklarını düşün, böylece çok fazla kullanıcıya erişebileceklerini biliyorlar ama kur 6 lirayken 3 liradan devam etmiyorlar çünkü kullanıcılar için 3 lira erişilebilir değil, bu durumda erişebilenden çıkartmaları gerekiyor parayı, 4.5 lira yapıyorlar.

Yine de 50 lira da hala cüzi gibi bence. Onedrive'ı ne seviyede kullanıyorsunuz ve office uygulamaları ne seviyede hayatınızın parçası? Yani mesela para kazanırken onlar da bir yerinde kazancınızın? Ben böyle bakıyorum.

Akademiseynim. dolayısıyla word + ppt + excel hayatımda oldukça önemli yer tutuyor. outlook da kullanyorum.

Ayrıca kongre vs. çok geziyorum, başka bilgisayarlardan sık dosyalarıma ulaşmak ihtiyacı duyuyorum. Kısacası onedrive hayatımı ciddi şekilde kurtarıyor. 1 tb'lık kısmın yaklaşık 40 - 50 gb kısmı dosya. ayrıca uygulanma yoluyla cepten çektiğim fotoğrafları doğrudan onedrive'a yükleme imkanı da fotoları arşivlemek açısından bana oldukça kolaylık sağlıyor. (Bu arada eşim de akademisyen dolayısıyla aynı şey onun için de geçerli ve akademisyen bir arkadaşımız daha kullanıyor paylaşım üzerinden)

sanırım haklısınız. sonuçta bu yaştan sonra illegal ofis kullanacak durumum yok. eh aylık 50tl de dediğiniz gibi çok da fazla bir miktar değil. sadece şu sıra n11 gibi yerlerde gördüğüm ucuz ve tek seferlik lisanslı office reklamları kafamı karıştırdı.

bu tip teknolojilerle aram çok iyi olmadığı için sormak istedim. yanıtınız için teşekkür ederim.

açıköğretim okuyorum, aof.edu.tr uzantılı adresim sayesinde bedavaya kullanıyorum full paketi.

Akademisyenlere ücretsiz paketleri var diye hatırlıyorum, bir incele derim: products.office.com

edu.tr uzantılı e-posta adresi ile temel ihtiyaçları ücretsiz, tamamını ise epeyce indirimle kullanabilirsiniz.

O paraya sifirda ofis yazdirirsin. 3600 tl vermissin.

Ki zaten dunya kadar bedava alternatifleri var(depolamanin da). Ama 50 lira koymuyorsa devam.

N11 de 20 tlye ömür boyu yasal lisans satılıyor

n11'de satılanlar office 365 değil ama. 10tl'ye office 2019 aldım diyelim. sadece tek bilgisayarda 2019 word, excel ve powerpoint sağlıyor. outlook, publisher, access yok. tablet ve ios android yok. yarın bi gün office 2020 çıktığında çöp. 1 bilgisayara tekrar lisans gerek. en önemlisi onedrive ve skype yok. ben aktif olarak evde 1 desktop, okulda 1 desktop + 2 dizüstü kullanıyorum. benim haricimde eşim, kardeşim ve bir arkadaşım da benim hesabımdan office kullanıyor. ayrıca 4 kişi 1TB onedrive depolama alanı kullanıyoruz. dolayısıyla n11'deki lisanslar benim işimi sadece %5 görüyor.

office 365 ile 2019 karşılaştırması: products.office.com

bizim okulun microsoft ile anlaşması varmış. burda yazılanları araştırınca buldum. verilen bağlantıdan edu.tr üzerinden de girdim. 5 bilgisayara kadar ücretsiz bedava kullanabiliyorum. one drive depolama boyutumu anlayamadım. ama 1TB ise çok mantıklı. tek sorun paylaşımdaki diğer kişiler. bakalım. onu da zaman içerisinde yavaş yavaş buraya taşıyarak çözerim.

şimdilik yine de en mantıklısı, işlevseli ve basit kullanım 50 tl lik 365'de ha aynı seviyede aynı anda 4 kişiye office ve 1TB depolama alanı sağlayan uygulamalar varsa iddia edildiği gibi, zevkle dinlerim sevgili @acemi

N11’de full office 2016’yı 85 tl’ye aldım. Tavsiye ederim.

google drive 2tb aylık 30 lira. office'i de key ile kullanırsınız arkadaşların dediği gibi.

hatta google'ın kendi ofis programları da var androidde bir şeyler açmak için oldukça işe yarıyor. dediğiniz ek özellikler olmayacaktır ama.

düzeninizi kurunca bozmak zor oluyor. ben de photoshopa ayda o parayı veriyorum sürekli. dolar yükselince baya acıttı.

Netflix bir sirket, diziyi kimse izlemiyorsa bir sonraki sezonu iptal eder. Yonetmeni de isterse bolumleri degistirir tipki diger kanallarda oldugu gibi. Neden bu durum seni rahatsiz etti? Zaten her zamanki isleyis bu Netflix'e ozgu bir durum degil. Insanlar bu diziyi cok seviyorum alin paramizi ve bu diziden bize daha fazla verin dediklerinde Netflix ya da hicbir kanal sezonu kesmez ya da iptal etmez.

sezonu kesmekten bahsetmiyorum. bölümleri kısaltmaktan bahsediyorum.

kendimi anlatamadım galiba.

örneğin ezel dizisinin 10. bölümü 1 saat 30 dakika diyelim. netflix bu bölümü, 2 bölümde verip toplam süresini 40+40 80 dakika yapıp 10 dakikasını kesiyor diye duydum.

Bir dizinin bu kadar uzun oldugu tek ulke sanirim Turkiye. Bu nedenle normalimiz da bu anormal durum olmus.

Zaten bir dizi 1 saat 30 dk ise buna dizi denemez, denmesin!

Gereksiz ve uzatılmış gıy gıy sahneleri önceden kesip daha izlenebilir bir hale getirdilerse gözümde bir kez daha değerlendiler o zaman.

1 saat 30 dk olan dizide eminim ki 30 dk gıygıyla geçiyordur, tv'ye çekildiği süre ve reklam ilişkisi için kabul edilebilir. Ama özgürce izlenilecek bir platformda kesilmiş olması mantıklı bence.

Dizi veya filmin anlam bütünlüğü bozulmadan, önemli repliklerin kesilmediğini varsayıyorum.

gıy gıy bölüm olsa da sonuçta dizinin bir parçasıdır. ayrıntısıdır. ben neden varolandan daha az izlemiş olayım ki?

hani bu filmlerin kesilmiş sahneleri gibi de değil. kesilmiş sahneleri bulup izlersin. ulan bir şey izlemedim mi diye aklında kalmaz. filmdir en nihayetinde. 3 saattir. izlersin biter.

dizi öyle değil ki. onlarca sezonu var. sezonlarda yüzlerce bölümü var. adam yapmış işte. lost'un bölümleri 40 dakikaydı. ezelinki 90 dakika. ben istersem izlerim, istemezsem izlemem. yayıncı bunu kesme hakkına veya kesilecek sahneleri kafasına göre belirleme hakkına nasıl sahip olabilir ki?

belki ben o mal mal bakışmalardan, saçma sapan uzayan sahnelerden hoşlanıyorum.

hem kim belirliyor bu kesilecek sahneleri?

- hamit abi lost'ta sawyer ile kate sahnelerine gıcık oluyorum abi.
+ kes kes onları sktiret. said jarrah'ın 3. sezondaki dövüş sahnesini koy yerine.
- abi bu hurley'in balık tutma sahnesini de kestim. mal gibi.
- tamam. bizim kayınço'nun sünnetinden bi ara geçiş koy. anlamaz kimse.

bu mudur yani?

la casa de papel'e yapmışlığı var.
www.reddit.com

ayrıca bazı bbc dizilerinde de var.
www.reddit.com

saçmalık.

ciddi ciddi netflix üyeliğimi yenilememeyi düşünüyorum bu nedenle.

yeni bir diziye başlamak şevkim kalmadı. ya eksikse diye.

orjinal netflix içerikleri ile ilgili böyle bir şey olacağını sanmıyorum ama la casa de papel'deki olay sansür vb değil de uzun bölümleri kısaltıp bir sezonu iki sezona çıkartma işiydi. yani totalde içerik aynı ama bölüm bitme yerleri falan değişiyordu ister istemez.

Oksijenin olduğu yerde çürüme de olur, sonsuza kadar öyle durmaz yani.

Muhtemelen ahsaplar once yok olur curuyup. Metaller cok daha uzun sure dayanir korozyona ugramis haliyle.
Ortam fazla nemliyse daha hizli curur tabii her sey.

tahmini kaç yıl sonra yok olur?

100 milyon yil mi :)
100 sene zor dayanir, nemi sicakligi sabit tutup iceri canli(tahta kurusu) sokmazsan sureyi uzatirsin.

Milyon yil sonra termodinamigin ikinci yasasi geregi her sey enerjiye donusecek.

sonsuzluk diye bir şey yok, evren bile patlayacak.

Ama daha öncesinde, tüm insanlar ölürse birden nükleer santraller pıtır pıtır patlayacak. şöyle 20 30 yılda sanırım.

@acemi

100 yıl sonra değil tüm eşyaların yok olması, biçok eşya yok olmaz tahminim =)
bunun mutfak eşyası var banyo eşyaları var :) ben tamamen yok olmaktan bahsediyorum, odanın ve evin oldugu yer boşluk olacak, uzay olacak..

müzelerde milattan kalma kullanılan demir paralar bıçaklar vs var.

Yani buna süre vermek zor, eşyanın nasıl muhafaza edildiğine bölgenin iklimine vs bağlı. Şimdi Çatalhöyük'e gitsen 10 bin yıl öncesinin eşyaları var ama toprak altında kuru kalmış bozulmamış yok olmamış ama açıkta kalmış bir tahta birkaç senede çürümeye başlıyor, öyle düşün birçok değişken var.

eğer kapalı bir odaysa eşyaların doğada yok olma süreleri uzayacaktır.

yıllar boyunca aynı kalır. tozlanır. yaklaşık 100 sene sonra odanın camlarını tutan ahşap dağılır. eğer pimapense bu süreç 300 seneyi bulabilir. (deprem veya çarpma etkisiyle cam kırılmazsa)

odanın camlarının kırılmasıyla bozulma hızlanır. artık rüzgar ve su gibi parçalayıcı etmenler odaya girmektedir. oda su aldığı miktarda yavaş yavaş bitki ve mantarlar odadaki kumaş ve ahşap eşyaları hızla dağıtır. metaller oksitlenmeye başlar. sarmaşıklar odanın duvarlarını sarar. hayvanlar girerek odada yuva yapmaya başlar.

böylece yakşalık 400 - 500 yıl içerisinde odadaki tüm ahşap, kumaş ve metal eşyalar yok olur. beton su alarak çözülür ve odanın tavanı ve duvarları yıkılır.

ancak mermer, taş gibi eşyalar çok çok daha uzun yıllar kalabilir.

cam eşyaların ise doğada çözülme süreleri 5000 ile 10000 yıldır.

Baris ozcan in bu saat 10000 yil calisacak videosunu ve dun attigi videolara bi bakin. Ikisine de bi bakin :)

hayatım boyunca oynadığım bilgisayar oyunlarının(ki çok oynadım) %95'inde yön tuşları w a s d idi. witcherlarda da öyle yani(ilk oyunu da oynadım onda da wasd diye hatırlıyorum). ha witcher 1'den 2'ye geçerken ben de zorlanmıştım başta. Kontrollerden ziyade akıcılığı düşük gibi geldiği için ama bence oyna o da çok güzel oyun.

3'te de kontrol wasd bu arada ama ben gamepadle oynadım oyunu.

witcher 1'i de mi ok tuşları ile oynadın? öyleyse helal olsun ama geleceğin için w a s d'ye alış yoksa oyun falan oynayamazsın.

www.youtube.com

bu arada oyunlarda niye wasd kullanıldığına dair güzel bir video.

38 yaşındayım ve hayatımdaki tüm oyunları ok tuşları ile oynadım. oyun geleceğim için de bu alışkanlığımı değiştirmeyi düşünmüyorum :)

ilk yaptığım şey key mappingden oynanışı değiştirmek olur her zaman. lakin ilk defa witcher 2 bana bu imkanı vermedi. witcher 1 de dahil olmak üzere her oyunda key mapping var ama ilginç w2'de yoktu.

sorum w2 oynamadan w3 oynamak anlamlı mı?

steamcommunity.com

şöyle bi başlık buldum. Oyun dosyalarından değiştirilebiliyor sanırım. Her ne kadar yön tuşlarıyla oynamak çok tuhaf gelse de bu şekilde yardımcı olayım :)

bu arada witcher 2 oynamasan da 3 oynayabilirsin. Youtubeda falan genel hikaye özetleyici videolar da oluyo zaten

bana da genel eğilimin aksine wasd ile oynamak çok tuhaf geliyor.

ok tuşları yanda silah seçimlerinde kullanacağım numpad tuşları, 0 ins her zaman zıplama, sağ ctrl eğilme, sol shift hızlı koşma, ok tuşlarının üstündeki delete, pdown, pup menüler, günlük, envanter vs. acaip kullanışlı geliyor bana...

alışamadım wasd'ye....

Key mapper uygulamaları ile ok tuşlarını WASD ile eşleyin, bilgisayar WASD sansın siz oklarla oynayın.

Konut için 10kW gibi bir güç ihtiyacı kabul ediliyor sanıyorum. Güneş panellerinin verimi %60 gibi hesaplanıyor, 10 /.6 = 16 ~ 15kW gibi bir kurulum yapacaksınız diye düşünelim. Panel fiyatları yaklaşık 0.5$/W 15kW için 15000 x 0,5 = 7.500$. Bunu da aküleri, tesisatı, montajı nakliyesi falan için 2 ile çarpın 15.000$ gibi bir maliyetiniz olur.

Bugün kursanız 75.000₺ gibi bir yatırım yaparsınız. Aylık elektrik faturanız da 500₺ geliyorsa, 150 ayda yani yaklaşık 10 senede amorti eder.

iki gün önce arkadaşın arabasında iki güneş paneli görünce sordum bunları napcan diye,
yazlıkta çatıya kuracakmış, 3 adet panel birde online inverter diye bir bir cihazdan bahsetti, sistemi kurup direk direk prize takacağını gün içinde güneş gördükçe evin elektrik ihtiyacının bir kısmının buradan karşılanacağını falan söyledi,

eğer söyledikleri doğru ise akü falan kullanmadan yada evin tüm ihtiyacı kadar panel döşemek yerine belli bir kısmını güneşten sağlayabilirsin.

Peki üretim yapıp satmak ekstra kar sağlamaz mı?

Üretip satman için kriterler farklı, bir trafoya bağlantı yapman lazım. Trafoda kapasite olması lazım. Ödemen gereken dağıtım bedelleri falan var...

Hocam sakat is yapmissin
Partition kurtarma programlarıni dene
Ama zor hocam umarim bir yerde yedeklidir

sistem usb hazırlanırken harici bellekteki tüm datalar silinir ve partition(lar) sistem yüklemeye göre düzenlenir. silnen dataları undelete v.b. gibi komutlarla ya da veri kurtarma programlarıyla geri getirmek çok zor bazende imkansızdır. yapacağınız en mantıklı hareket harici belleği hiç "kullanmadan" bir veri kurtarma şirketine götürmenizdir.
geçmiş olsun.

boku yedim desenize...

gitmiştir çünkü kurulum için önce diski tamamen boşaltıp boot edilebilir bir cd imajı olarak yazıyor o diski.

fazla müdahele etmeden veri kurtarma işi yapan bir yere gösterirseniz büyük kısmının geri gelme olasılığı var.

www.easeus.com şu programı kurup harici diski taratın büyük ihtimal üzerine birşey yazılmadığı için dosyaların büyük kısmını kurtarabilirsiniz. programın ücretsiz versiyonu 2 gb a kadar kurtarmaya izin veriyor.
bir daha da mutlaka programların verdiği uyarıları okuyun. usb kurulum diski hazırlayıcı programların büyük çoğunluğu özelikle windows için hemen hemen hepsi usb diske format atar hazırlama işlemi öncesinde.

geçmiş olsun.
"fazla kurcalamadan profesyonel birine göster." +1

üzerine yazılmamış veriler umarım kurtarılabilir.

bu arada, eğer windows'un kendi usb oluşturma programıyla yapıyorsanız, orada disk formatlanacaktır diye uyarı çıkıyordu lütfen okuyup dikkat ederek geçin şu adımları.

ek olarak, ders olsun, hayati önemli veriler tek hdd'de tutulmamalı. O disk durduk yere bozulabilir de, olan şeyler bunlar. Lütfen veriler geri gelince başka bir yere de yedekleyin.

Google'da aratmak buraya yazmaktan cok daha kolay degil mi? Ustelik yol tarifi falan hepsini soyluyor da bulundugun konuma gore. Gidecegin heryeri boyle soramazsin, aramaya inan bence :)

www.google.com

Yeni gördüm bu cevabınızı. Google'da bulamadığım için buraya yazmıştım. Ayrıca pasaport için gidilecek yer, sizin verdiğiniz yer değil. Sıkıntı burada zaten. Hani giden eden olmuşsa diye. Yine de tavsiyeniz için teşekkür ederim. Kulağıma küpe oldu ;)

Eve bir kum torbası al, yumrukla YouTube da videolar var. Bol bol şınav ve barfiks çek. Boks topu ile ileri seviye antrenman yapabilirsin. Kavgalar maksimum 1-2 dk sürer bu ülkede, yumruk yemeden iki yumruk sallarsan kardasın.

Hocam ben kickboks yaptım epey bir süre.
bence en etkin savunma sporu boks. Sporu bıraksanız bile, kondisyonunuz düşse dahi doğru yumruk atmayı bilen biri her zaman tehlike arz eder.

Boks ve kick boks'un sopa ve bıçağa karşı savunma teknikleri yok. Birisi sopayla girişirse bişey yapamazsın. sana üç tane spor adı yazacağım bunları araştır.

-systema(rusların savunma sporu)
-jiu-jutsu.
-krav maga

amacınız ne? spor yapmak mı, spor yapmışken kendimi koruycak bir şeyler öğreneyim mi? hangisi en faydalıdır derken, gözettiğiniz ve elde etmek istediğiniz fayda ne?

tekvando'yu önermem, yaşınızdan ötürü (spor geçmişiniz varsa bu dediğimiz görmezden gelin ama) kendinizi koruma kısmıyla da ilgiliyseniz şayet, amacınız bunu da içeriyorsa; sporla birlikte antrenörünüz de önemli. kimisi pratiğe yönelik antrenman yaptırır; kimisi daha kitap-teknik adamıdır.

velhasılıkelam, amacınız ve elde etmek istediğiniz fayda(lar) neler ise, spor seçmek kadar nasıl bir antrenörle çalışacağınız da önem kazanıyor.

wing-tsun için 3 ay antrenman yaptım, bizzat önerebilirim. ama "antrenöre bağlı" minvalinde dediklerim bunun için de geçerli. spor kadar, amacınıza yönelik bir antrenör/salon bakın derim ben.

@dafaisss: amacım hem spor yapmak, hem vücudumu düzene sokmak hem de bunları yaparken kendimi bir miktar koruyabilmek.

Erkeksen sambo ve boksa git.

Çok geçmiş olsun. Mutlaka bir göz doktoruna gidin. Tıbbi ismini hatırlamıyorum ama muhtemelen lens kullanımından dolayı göz kapağınızın içinde ufak yara oluştu ve o batıyor. Birkaç kere başıma geldi. Doktor muhtemelen bir süre lens takmamanızı tavsiye edecek ve merhem & damla verecek.

hekim değilim.

muhtemelen gözünüzde değil, göz kapağınızda küçük bir arpacık, sivilce, abse gibi bir şey çıkmıştır.

göz kapağınızı elinizin tersiyle çevirdiğinizde görebilirsiniz. bir pamuğu ılık suyla ıslatıp sıcak kompres yapmak iyi gelir derdi eskiler ama siz yine de bir doktora görünün derim.

hekim değilim

çekici çağırıp çektirin. özel mülke tecavüz sonuç olarak, hak iddia edemez.
özel mülk olduğuna dair bir tabela yaptırmanızda fayda var.

Park etme aracın çekilir tarzı bir tabela yaptırabilirsiniz. Faydası olur.

gereksiz sinir yapiyorsun kendine,degmeyecek bir is.adam isteyerek istemeyerek arabayi koymus,sende pesine durmusun iste.eninde sonunda gelecek,iki dakika yer degistirirsiniz.sen polisi ara,millete sor et.bu kadar efor sarfettigine degmez,

Bedava yasana bedava olunen bir ulke burasi al bak bir ornegi

www.sabah.com.tr

adam bunu düzenli mi yapıyor ? ilk defa bunu yaptıysa sşz bşr doktora görünün. ha farklı farklı arabalar bunu yapıyor ise, şahsi park yeridir pak edilemz yazın, ya da otomatik bariyer koyun çok bir şey tutmaz ya da zincir çekin.

bunun için kendiizi üzmeye değer mi

www.egsalarm.com

şöyle bişey koyun otoparkın girişine en ucuz yollu böyle çözersiniz.
bunun bi üst modeli kumandalı otopark kapısı.

otoparkının sınırlarını ciz.
icine ve giriş çıkışına parkeden çektirilir de.

Çekici çağr çektirir. Burada “boşuna olay yapıyorsun,” diyenlere hiç aldırma. Herkes haddini, sınırını, özgürlüklerini ve özgürlüklerinin nerede bittiğini bilmek zorunda. Sallaya sallaya ülkeyi bitirdiniz be. Aymazlık, boşvermişlik, araızlık tavan yaptı ülkede.

Not: bu dediklerim senin o park alanının sana ait olduğunu belirten bir levha/yazı koyduğun varsayılarak yazıldı. Elalem müneccim değil; bilemez kim nereye sahip diye.

bu şekilde yorum yapan arkadaşlara söyleyeyim, bunun için canımı boşuna sıkmıyorum. doktora görünmeye de ihtiyacım yok. sadece insanların başkalarının hakkına bu derece pervasızca tecavüz edebilme hakkını kendilerinde görüyor olmalarına deliriyorum. olay nedeniyle, benim yerime park edildiği için ben aracımı bir yere sokamadım. aracımı bir yere sokamadığım için (2km yarı çapında hiçbir yerde park yeri mevcut değil) arabanın başında kaldırımda 2,5 - 3 saat beklemek zorunda kaldım. devamlı aynı kişi park etmiyor, ancak çok sık bu durumla karşılaşıyoruz. zincir yaptırdık, zinciri çalmışlar. demir yaptırdık, kilidi söküldü 2 hafta içinde. bariyer yaptıracağım en aşağı 3-4 bin lira istiyorlar.

neyse, arabamı bu aracın önüne kaldırıma çektim. içinde bekledim. 5 kadın bir adam 3 saat sonra taksiden indiler. bulunduğumuz yere 3-4 km mesafedeki bir restorana gitmişler. yani gelip araçlarını benim otoparka koyup taksiyle yemeğe gitmişler :) hepsinin kafası güzel. aramızda geçen diyaloğu yazıyorum: adam=a, ben=b, kadınlar=k1,k2,k3


a:(cama vurarak) izin verirseniz aracı çıkaracağım.
b: üzgünüm, izin vermiyorum. benim şahsi mülküme park ettiniz. 3 saattir aracımı içeri sokmak için sizi bekliyorum. sizi polise şikayet ettim. yarın sabah gelip aracınızı çekecekler, siz de gidip otoparktan alabilirsiniz. isterseniz size bir taksi çağırayım.
a: (alkollü) offff ama siz anlayışlı bir beysiniz!
k1: ama ya hiç boş yer yoktu.
b: hanımefendi, lütfen boş yer olmaması bir bahane mi? ben sizin salonunuza gelip oturuyor muyum?
a: offf çok özür dileriz hanımlar bi hata yapmış. siz anlayışlı bir beysiniz. bi kahve içelim
b: ne münasebet beyefendi, siz nasıl başkasını zora sokmak hususunda bu kadar pervasız olabiliyorsunuz.
a: yer yoktu beyefendi. özür diledik işte. burası boştu.
b: yahu bizim en üst katta boş, o halde boş buldunuz diye hiç sormadan getirin eşyalarınızı koyun. bu nasıl bir mantık rica ederim.
a: siz anlayışlı bir beysiniz. offff. çok özür dileriz
k2: özür diledik ama..
k3: (ağır teyze) boş yer yoktu teyzecim. valla özür dileriz.
k4: nurtencim hadi görüşürüz ben kaçıyorum.
k1: anne bekle geliyorum ben
a: beyefendi özür dileriz siz valla çok anlayışlı bir beysiniz. offf.valla bi kahve içelim.
b: (hasbinallah) (araba çekilir) yani gerçekten lütfen en azından bundan sonra bir not bırakın, telefon bırakın arabanın üstünde. bakın orada yazıyor apt. otolarına aittir diyor. lütfen. bakın bunca saattir burda sizi beklemek zorunda kaldım. eşimle çocuğumla geçireceğim vakitten oldum. lütfen.
k1: ay ben sola gidicem, ay sola sola...ben çıkayım siz girin.
b: hasbinallah....iyi akşamlar.
a: iyi akşamlar çok özür dileriz. çok özür dileriz. hohhh

bizim binada da sadece biz parkediyoruz otoparka. eskiden sokaktakiler sürekli otoparkın önüne parkederdi. bir de aracımız otoparkta iken, gelir dayardı arabayı. babam ters adamdır. bir kaç tanesiyle tartıştı. şükür ki daha park eden yok. he bir de çözüm olarak otoparkın önüne 2 tane zeytin tenekelerinden duba yaptık. içine doldurduk betonu, taşımak için de tutacak şeklinde demir koyduk. aktif bir otopark olduğu belli olsun diye.

@acemi, okuması varsa ki ehliyet almışsa vardır diye tahmin ediyorum. hani ehliyet için sınav yapıyorlar, motor - ilkyardım - trafik vs. en azından duvarda yazan"falanca apt. otolarına aittir, yabancı araçların park etmeleri yasaktır" yazısını okuyabilecek kadar vardır. ha işi daha felsefik düzeyde, "ohooo her yazana inansak işimiz var kardeşim, ne malum adamın şahsi otoparkı olduğunu, önüne gelen her şeyi yazıyor zaten. hem müneccim miyim ben? bana ne ya koyayım arabamı, en uca koyayım ki arkama da kimse gelmesin" şeklinde ele aldıysa bilemiyorum

çekici getir çektir diyen arkadaşlar için; bu arada çekici öyle kolay gelmiyor. özel mülk olduğu için, "falanca apt park etmek yasaktır" vs yazması yetmiyor çektirmek için. polis gelecek, mülk tapularına bakılacak, şikayet olacak. vs vs vs

mahalle ne nezihlikte bilmiyorum ama zincirle demirin kilidinin çalınması değnekçi işi olabilir gibi geldi, siz her halükarda polis çağırıp o külfete katlanıp çektirin derim, zira bu öküzler bariyere de zarar verebilir.

geçmiş olsun :/

3-4 bin lirayı dert etmişsin ama hukuki yola taşırsan belki de daha fazla cebinden çıkacak, uğraşacaksın, konu uzadıkça uzayacak ve sinirlerin daha fazla bozulacak, sonuç alamazsan daha da üzüleceksin. Haklısın ama bu kadar takılıp sinirlerini yıpratma. Otomatik kapı bariyer bir şey yaptır bitsin kafan rahat olsun sürekli.

yatar kalkar park bariyer idiye araştırırsan bir şeyler bulabilirsin hocam. Ben de memleketteki evin önüne bunlardan düşünüyorum. 2 araba yan yana sığabiliyor. Herkes işe gidince, okullar bölgesinin yanında bulunan evin önü otoparktan farksız oluyor. Saat beşe kadar kalan araba yüzünden de park edemiyor babam, amcam ben ve evde oturan herkes. Biz başka yere koyuyoruz araba akşam gidiyor ama sabah sat yedide aynı araba bir daha geliyor. Bunlardan taktıracağım ben de ilk fırsatta.

Bana uzak bir dusunce. Cocuk cok severim. Altini degistirir, uyutur, parka goturur, yemek yedirir, oynarım onunla. Evlilik cocuksuz olmaz bence.

Kadınım ve büyük oranda sizin gibi düşünüyorum.
Bu konu üstüne kitaplar da okudum, yalnız yaşamak (bekar olmak), çocuksuz hayat vs üstüne. Toplumda hala tabu bir mesele olarak bakılsa da ben çok normal bir düşünce olduğuna inanıyorum. Etrafımda çocuğu olmayan kadınlardan çocuk isteyen, bir gün olacak diye bakan tek bir kişi biliyorum hatta.
Evlensem de istemeyeceğimi biliyorum.

Edit: Bir süre önce bir terapiste gitmiştim. O da bana "mantıksızlığa karşı aşırı tahammülsüzlük" sebebiyle zorunlu olmadığım sürece çocuklarla vakit geçirmememi söyledi hatta, o şekilde yaşıyorum.

Çocuklu bir hayat düşünemiyorum. Tamamen aynı fikirdeyim.

10 tane çocuğum olsun istiyorum.

Sukurler olsun yalniz degilim.
Cocuk sevmiyorum, cook yakinim olursa 1-2 saat idare edebiliyorum.
Tahammulum yok, sevgim yok, ilgim yok. Her insan (ozellikle her kadin) cocuk sevecek diye bir sey yok bence.

psikolog değilim. ancak annenizle babanızın boşanmasının sizde ciddi bir travma yarattığını düşünüyorum. çocuğu olmayan birinin "iyi ki çocuğum yok" demesini, yani bunu düşünmesini -hele ki hergün- normal bulmuyorum. çocuğunuz yoksa zaten yoktur. siz örneğin iyi ki bir uçağım yok. olsaydı her ay trilyonlarca borcum olurdu diye hergün oh be! diyor musunuz? demiyorsunuz çünkü çok basit. bir uçağınız yok. olmayan bir şey de doğal olarak aklınızı kurcalamıyor.

öncelikle siz bence bu olayı kendi beyninize şaşmaz bir "çocuk olmadığı için rahatlama, özgür hissetme, bundan mutlu olma ve dolayısıyla çocuk istememe" mantığına yerleştirerek aslında çocuk sahibi olduğunuzda aynı şeyi çocuğa yaşatma korkunuzu gizliyorsunuz.

bu örnekte siz hem annesiniz, hem babasınız, hem çocuksunuz.

annesiniz çünkü annenizin yıllarca sizin için yaptığı fedakarlıkları görüp bütün yorgunluklarının nedenini kendiniz olarak almışsınız. içten içe bir suçlama var belki. o fedakarlıkları yapmak, o yorgunluğu yaşamak istemiyorsunuz. annenizin yerine kendinizi koyarak onun sıkıntılarına ortak olmuşsunuz. bu yüzden bir çocuk sahibi olmak istemiyorsunuz.

babasınız çünkü erkeksiniz. babanızla ilgili bir şey yazmamışsınız. bu da olayın o tarafının daha da travmatik olduğu kanısını uyandırdı bende. belki nefret ediyorsunuz. ancak suçlayıp kızdığınız kesin. çocuğunuz olursa suçlayıp kızdığınız adam olacaksınız. belki nefret ettiğiniz adam olacaksınız. belki size uzak kalan, sizi umursasa bile en önemli anlarınızda yanınızda olmayan adam olacaksınız. o çocuğa belki siz de aynı şeyleri yaşatacaksınız. oldukça mühim bu faktör bence bu istememenizde...

son olarak siz çocuksunuz aynı zamanda. bütün bunları siz yaşadınız. siz babasız kaldınız, arkadaşlarınıza anam babam ayrı derken utandınız, birarada olan çocukları kıskandınız. hep bir şeylerin eksikliğini hissettiniz.

bence siz çocuk sahibi olmak istemiyor değilsiniz. bundan normal olmayan bir şekilde korkuyorsunuz.

bence bir terapiste gidin. hani belki çok önemli bir sorun değil ama mutlaka yaşamınızın bazı alanlarında daha bu yapının etkileri vardır. rahatlarsınız.

Ben de sevmem ama her güne yaşasın çocuğum yok diye uyanmam. Biraz abartıyorsun ve tepkilerinden dolayı normal değilsin. @asethuan gibi düşünüyorum ben de

29 yas erkek.

Cocuk kesinlikle istemiyorum ozellikle bu ulkede. Anne ve baba cocugun karakter gelisiminde bir yere kadar etkili. Eninde sonunda arkadas cevresinde fenerbahce manyakligi ne kadar sigara icerse o kadar asi havali olacagi yanilgisi kadinlari meta olarak gorme gibi etkenlerle sarili buyuyecek. Fanus icine de koyamayacagimdan kesinlikle cocuk istemiyorum. Belki bir gun guzel bir ulkede guzel bir sehre tasinirim. Iyi bir isim olur o zaman evlat edinirim

Su cocuksuz ve bunu istemeyen 30 yas ustu insanlarla bulusup arkadas mi olsak?

+1
Beslenmesi, eğitimi, toplumu....vb düşününce (büyük bir ihtimal) embesil olacak bir bireyi yetiştirmeyi; o bireye hayatımı harcamayı mantıklı bulmuyorum. Çevremde embesil olmayan, umut vadeden bir çocuk göremedim henüz (yeğenlerim dahil). Ortalama bir insan olduğum için benim çocuğum da embesil olacaktır.
Fakat, kadınlarda 30 erkeklerde 45 sonrasında bir üreme çılgınlığı geliyor. Onu nasıl atlatıcaz bilmiyorum.
30+ er
Ana baba ayrı değil.

mantıklı sebeplerle çocuk istemiyor olabilirsiniz, travmanız vardır ya da ne bileyim çocuk sevmiyorsunuzdur bütün bunlar çok normal ama çocuk olmadığı için her gün uyanıp şükretmek pek normal sayılmaz, çocuk yoksa yoktur, siz istemiyorsanız da olmayacaktır. çocuğa kanser muamelesi yapmanız çok acayip.

Bana da saçma geliyor.
Özellikle de, kendince bunu modernlikle bağdaştırıp çocuk olayına karşı olanların evlenir evlenmez çocuk yapıp çocuğun b.kunun bile fotoğrafını paylaşmaya başlaması ve önceden tam tersini söylediklerine bu sefer de siz de evlenin çocuk yapın demeye başlamaları durumunun tanımını şu an yapamadım. Kendi adıma benim asıl anlamadığım şey, hâlâ soyun tükenmesi riski varmışcasına 4-5 çocuk yapanlar. Yahu, 1-2 neyinize yetmiyor? Durumu çok iyi olur, 1-2 çocuk yapılır o da istenirse tabii. Evlenince mutlaka çocuk yapılacak diye bir anlaşma maddesi var da ben bilmiyorum belki de. Özetle, benim anlamadığım nokta şu üreme çılgınlığı biraz da.

Neyse, senin çıkış noktan belki bu bahsettiğin durumunuz olabilir ama neticede yalnız değilsin.

Çocuk istememek normal.
"İyi ki çocuğum yok" diyerek güne başlamak, çocuğu olan arkadaşları eleştirmek, çocuğu olanlara/isteyenlere kafayı bu kadar takmak hiç normal değil.

23 yaşındayım, annemle babam 17'den beri ayrı ama birlikte oldukları dönemde de babamı evde pek göremezdim açıkçası, annemle ve onun ilgisiyle büyüdüm diyebilirim. çocukluğumdan beri çocukları çok seviyorum ve çocuk sahibi olma fikri hoşuma gidiyor ama yaş ilerledikçe "lan sen kim, çocuk büyütmek kim? kendini büyütemiyorsun daha" şeklinde düşünceler daha ağır basıyor. hani hakkıyla altından kalkabileceğimi, sevdiğim insanla birlikte dünyaya mutlu bir bebe getirebileceğimi bilsem böyle bir şey yapmayı gerçekten isterim. hep istedim. açıkçası "benim gibi" olmasından pek çekinmiyorum - ben her şeye rağmen bu işi iyi kotardığımı ve genel anlamda nispeten mutlu, şanslı ve "olmuş" biri olduğumu düşünüyorum. benim gibi büyümüş bir çocuğun hayattan çok da şikayet etmeye hakkı olmazdı sanırım. amma gelgelelim, çocuk büyütmenin benim düşündüğüm gibi bir şey olmadığından da eminim. sosyal hayat sıfır. mental ve duygusal olarak çok daha güçlü olman, sürekli ama sürekli hiçbir bahane olmaksızın bebeyle ilgilenmen, maddi anlamda da gereken imkânları sağlayabilmen lazım. hepsini geçtim işin içinde eş de var. hani ayrılık bir yere kadar sindiriliyor da, ben çocuğumun anasıyla ayrılmak zorunda kalsam kafayı yerim herhalde. birlikte çocuk yapmışız. çocuğa bakıyosun aklına o geliyo falan. öyle bi şey çok ağır gelir bana, bundan korkuyorum çok fazla.

o yüzden böyle düşünmene çok şaşırmadım ben. her ne kadar evlilik ve çocuk yanlısı olsam da, bunu istememenin istemeye kıyasla daha normal ve cazip olduğunu düşünüyorum. manevi olarak süper bi' şeydir tamam da insan niye kendini en az 16-17 sene sürecek bu mental ve duygusal yoğunluğun baskısı altına alır, niye gençliğini başka bir insanın üretim süreciyle uğraşarak harcar ki. düşünsene gece uykundan uyanıp gazı var şusu var busu var diye doktora götürüyosun. 16 yaşında justin bieber'a kim daha çok aşık diye arkadaşıyla kavga ediyo. tövbe biss. bu ne biçim yatırım yav.

aynı şeyleri yaşadım, aynı şekilde düşünüyorum. birkaç yıl peşinden geliyorum.

32/e

Arkadaş ve hobi gruplarımdaki evli erkekleri hep kaybettik bir noktada. Evlilik + çocuk çok fazla vakit ve para yiyor. Olaya tamamen soğumuş durumdayım.

Traveller +1 ayni seyi dusundum ahaha

looney tunes'un yaptığı her şey, bugs bunny, tazmanya canavarı vs
bulabilirseniz vücudumuzu tanıyalım diye çevrilen fransız çizgi filmi
jetgiller

vücudumuzu tanıyalım arşivde var şu anda ilk indirdiğim çizgi filmdi o zaten :)

Laff-a-lmypics ve Gerçek Kötüler :)

laffalympics, road runner, marvin, richie rich, tsubasa.

Louie

aslıdan çok severdim çizgi film izlemeyi.
severek izlediklerim
tom ve jerry
redkid
taş devri
ninja kaplumbağalar
jetgiller
loneytunes+1
gerçek kötüler+1
tsubasa+1

biraz daha büyüyünce
örümcek adam
batman
xmen
hulk

Batman, Tsubasa, He Man

susam sokağı :)

he man

farklı olarak casper'ı eklemek istiyorum
ve scooby doo
şirinler
maske
denver
voltran
beverly hills
transformers
şeker kız candy

www.youtube.com

Yakari :)

Darkwing Duck

-voltran
-laserion
-uçan kaz
-heidi
-güneşin oğlu esteban
-yakari
-clementine
-he-man
-she-ra
-şeker kız candy (wataşiva kendi)
- lady oscar

yukarıda yazdıklarınızın çoğu 90'lar arkadaşlar... ninja kaplumbağalar, dark wing duck, lafalimpics, tiny toon, tsubasa vs... bi de genki vardı. o da 90'lardaydı da ne güzeldi be. boksör bi çocuktu, trenlere bakıp antremanlar yapardı. hey gidi be!

Ben seksenlerde yoktum ama benim için çizgi film demek sirinler demek :)

tonton ailesi ( hop hop hoop değiş tonton )
snoopy

Ben de daha ziyade 80'lerden ilave edeyim;

-hayalet avcıları; Filmi çıkınca da aklımız çıkmıştı.
-pembe panter; Tam bir klasik.
-temel reis; ıspanağı onun sayesinde yiyebiliyorduk.
-varyemez amca: Jeneriğindeki altınların içinde yüzüş sahnesi hala gözümün önünde
-Woody Woodpecker: Ne gülüyorsun lan Woody Woodpecker gibi diye bir söz vardı.
-red kid: Pazar günlerinin açılışı. Güne başlangıç sebebi.

Bir de annesini arayan bi çocuk vardı. Adı Marco'ydu. Ama çizgi dizinin adını hatırlayamadım.

richie rich
red kit

şirinler, red kit, snoopy, heidi, varyemez amca

Aklıma çok geldi burada ismi olmayan. Ama çizgi film diyince adının hakkını veren bu sanırım :

m.youtube.com

Bir yazılmayanı da ben ekleyeyim.
Afacan Dennis

Bizim zamanımızda öyle çok çizgi film yoktu, zaten yayınlar da kısıtlıydı ne gelirse seyrediyordum ama bende iz bırakanlar;

-Esteban
-Varyemez Amca
-Thunder Cats (Bu sanırım 90ların başlarındaydı)
-Clementine (+12)
-Voltran

Yazilacak birsey birakmamissiniz da sunu diyecegim; bana kalirsa sizin cocugunuz bunlari izlemek istemeyecek. Cok olur gormuyorum bu isteginizi.

@allah yazdıysa bozsun neden istemesin ki?

Çok sağlam bir nickelodeon çocuğuydum ben. Hey gidi ya...
- Hey Arnold (Yeni filmi geliyor yakında ve heyecanla bekliyorum. En sevdiğim çizgi filmdir.)
- Rugrats
- Rocko's Modern Life
- Aaahh!!! Real Monsters
- CatDog

Nickelodeon haricinde Fox Kids'i de çok severdim:
- The Kids From Room 402
- X-Men
- Life with Lui
- What's with Andy (bazen Andy'e acayip gıcık olurdum)
- Eek the Cat

Nickeoldeon ve Fox Kids dışındaki sevdiğim çizgi filmler:
- Recess
- Şirinler
- Jetgiller
- Johnny Bravo
- Heathcliff

Bu duyuru bende 20 yıl geriye gitme isteği uyandırdı :(

Zorro

Yillar gecmis yayinlandigi tarihten beri. Kusak degismis dunya degismis. O cocuk da sizinle ayni seylere sasirmayacak ilginc bulmayacak. Jetgiller bizim icin cok garipti utopikti ama bugunun cocugu ayni derecede utopik bulmayacak. Ve bence daha da onemlisi bu tip islerin sosyal yani da var. Jetgilleri izleyen cocuk hicbir arkadasi ile hicbirsey paylasamaz. Cunku ayni cizgi filmi izlemiyorlar. Sizin bebe de ister istemez onlarin izledigini izlemek isteyecek.

gidip de gerizekalı gibi pepe izletemem. zaten evde tv yayını yok istese de o saçmasapan çizgi filmleri izleyemez. çocuğun dünyası ne kadar ki jetgilleri garip bulmasın ya da eğlenceli bulmasın. ben bu yaşımda yine heyecanla izlerim eminim ki o da beğenir.

tenis kilo verdirmez, vücudundaki enerji açığı kilo verdirir. ayağınla hareket ettiğin için muhtemelen daha kötü hale getirir ayağını.

neden yüzmüyorsunuz?

haftada 3 gün yüzme + sauna.. sonrasında bol limon, soda.

sabah 6'da kalkılacak, gece 11'de yatılacak. akşam 7'den sonra su dışında bir şey içilmeyecek, yenmeyecek. haftanın 6 günü akşam yemeği salata, 1 gün yok. sabah, öğlen istediğinizi çılgınca yiyebilirsiniz. (alkol yasak)

2 ayda çılgın kilo vermezseniz beni bulun. veremediğiniz her kilo x 1000tl borcum olsun :)

kilo vermek için if , Intermittent fasting yani. yağlara kwesin çözxüm. bir d e vegan beslenmeyle birleşirse

www.goethe.de

TÖMER'in kursları vardı birkaç sene önce, ancak devam ediyor mu bilmiyorum.

çok net doktora gidin lütfen.

3-4 saat çok fark yok. bence doktora başvur.

Doktora gidin şakaya gelmiyor ertesi gün hapları

kusma sebebim ilaçtan değildi bu arada yediğim yemekle ve kötü Zamanlamayla ilgiliydi.

Doktora sormalısın evet, kustuğun için etkisi kalmayabilir, 4 saatte ne derece karışır sormak lazım. 6 ay içinde tekrar kullanılması bile tehlikeli ama kustuktan sonra nasıl olur bilmiyorum.

bence acile gitseniz yeridir...

internet çuuğuna aka.ms/win10tr yapıştır, gir aracı şimdi indirden windows 10 setup'ını indirebilirsin ama win10 lisansın yok diye aktif edilmezse bilmiyorum tabi

Teşekkür ederim. Şu an indiriyorum %3 oldu. Daha önce aynı bilgisayara win10 kurmuştum. Dolayısıyla bu da bir win10 lisansım var anlamına gelmiyor mu?

mantık olarak gelmesi lazım ama tekrar win7'ye geçmesi enteresan olmuş, emin olamadım nasıl görür sistem senin durumunu

doktor değilim. hastalık hastası olduğum için her türlü belirtiye ilişkin tıp makaleleri okuyorum maalesef.

sol kaburga ağrınız:

akciğer kaynaklı olabilir. eğer öksürdüğünüzde ve derin nefes aldığınızda keskin, batıcı tarzda ağrınız oluyorsa ve (dispne) nefes darlığı şikayetiniz de varsa akciğer kaynaklı olması olası.

mide kaynaklı da olabilir. aşırı sigara midenizde tahribat yapmış olabilir. Bu sebeple gastrit, ülser ve/veya reflü şikayetinize bağlı olarak sol kaburga altınızda ağrı ortaya çıkabilir.

ağrınız eforla artıyor, dinlenince geçiyorsa, geniş bir bölgede hissediliyor, sırta sol kola, çeneye vuruyorsa, soğuk terleme ve nefes darlığı şikayetiniz varsa kalp kaynaklı olabilir.

gaz ağrısı olabilir.

kas ağrısı olabilir. kaburga ve göğüs ağrılarının büyük bir bölümü kas kaynaklıdır.

eğer alkol alıyorsanız karaciğer kaynaklı olabilir ki karaciğer büyümesine bağlı olarak karaciğerin sol lobunun baskısı sonucu sol kaburga civarında ağrı olabilir.

psikolojik olabilir.

bunlardan biri olabilir, hiçbiri olmayabilir...

eğer daha önceden Pnömotoraks gibi bir rahatsızlık geçirmişseniz ve sigara öykünüz devam ediyorsa burda cevap aramak yerine hiç vakit kaybetmeden bir göğüs hastalıkları uzmanına görünmenizi ve bir akciğer grafisi + akciğer bt'si çektirmenizi öneririm.

kas tutulması ve sertleşmesi varsa rahatlatır. elbet ki dayanabilirsen. ben taktıktan en çok 20 dakika sonra gözümden yaş gelerek banyoya koşup kendimi soğuk suyun altına atıyorum.

eğer boyun fıtığı veya başka bir problem varsa işe yarayacağını sanmıyorum.

kitlenen kas açılıyor. ben kullanıyorum valla. abartıp kasları kitlediğim çok oluyor. trapez kası boydan boya tutuluyor genelde, güzel yabıştır. kimisi gidip iğne yaptırıyır kas gevşetici, eminim daha etkilidir ama ben tercih etmedim. 24 saat kalsın. kıllı bölgeye yapıştırırsan çıkartırken ağlatır.

doktor değilim ancak rahatsızlığınız muhtemelen "scrotal angiokeratoma".

kayıp nesil olduk.

hacı siz kayboldunuz ortadan ya. 89 ve 91'liler göz önünde ama siz hiç yoksunuz.

evlendim. askere gitmedim. bir kızım var 1 yaşında. iş güç sahibi olduk. hayat devam ediyor. bedelli bekliyoruz. valla kayıp nesil gibiyiz be...

evlenmedik, askere de gitmedik, ama yaşlandık...

80 doğumlu bir abiniz olarak 3 sene önce evlendim. 2 yaşında bir oğlum var. 37 yaşındayım. İçki ve sigarayı bırakarak hayatıma çeki düzen verme planları yapıyorum. bu yaz işimi değiştirip, başka bir şehre taşınacağım.

yaşlanmışlarmış...durun lan daha size noluyo? takılın lan tavşanlar gibi işte...

harbiden yaşlandılar, en son ortaokulda görmüştüm 90'lı. siz ne yapıyorsunuz be, bende merak ettim.

kendim de bir 90lı olarak çevremde aynı yaştan insan hakikaten az görüyorum. geçenlerde yıllar sonra ilk defa yeni bir 90lı ile tanıştım, şaşırdım vallahi.

Dün markette kasiyer kız bana "aa saçınızda beyazlar var!" dedi. Kızda homo eğilim olmadığını varsayarak kızın yürüme hedef kitlesinde de olamayacağımı düşünüp hiçbir mantığa dayandıramadığım bu cümleyi "eh benim yaşım var, sen kaç yaşındasın ki?" diyerek karşıladım. zaten o da 21 yaşındaymış. Yaşlanma mevzuu göreceli. Hangi yaştaysam o güzel geliyor.

Bir de babama, 35 yaşında biri ile olur muyum? Yaşı çok büyük değil mi :s .S gibi sorular soruyordum. Adam durdu ve dedi ki "sen de küçük değilsin yavrum artık, yaşın var yani"
böyle arada silkelenmek güzel, öğrencilikten neredeyse Yen'i çıktığım için algılayamıyorum.

7 8 senedir 92liler ve daha üstü ile takıldığım için yaşandığımin farkına yeni yeni varıyorum. Okul bitmedi, askerlim yapılmadı, evlenilmedi. Çok şükür bi işin ucundan tutuldu ama bi bok olamadık henüz. Yukarda da birinin yazdığı gibi hayatıma çeki düzeni gerrrçekten vermem gerekiyor. Ve evet 90lılar kuş olup göç etmişler sanki. Hakaten kaybolmuş nesil

o kadar yaşlanmadık ya. daha ne yaşadık ki? sanırım son 10 yılımda ben bendim, öncesinde baya salaktım. o yüzden öncesini saymıyorum.

hem yaşlanmak kötü bir şeymiş gibi gelmiyor. yaşlanmayıp ne yapak, ölek mi? :D hayatı dilediğim gibi yaşayabildiğim ve sevdiklerim yanımda olduğu sürece yaşlandığımda da çok kötü hissetmicem sanırım.

bir 90'lı olarak; üniversite bitti, hemen ardından işe girdim. en son isteyeceğim şeyi oldum: beyaz yakalı plaza çalışanı. ama sonra bunu sevdim, çünkü hayatımdaki her şeye bir şekilde uyum sağlayıp sevmeyi çok iyi biliyorum. bu en sevdiğim özelliğim. sonra sevgilim oldu. sevgilim benim birçok konuya bakış açımı değiştirdi. çok da iyi oldu.

evlenmeyi düşünmüyorum. çocuk ise çok uzak bir gelecekte belki. çocuk olursa evlenirim.

iş hayatında yükselmek gibi bir hedefim yok. çünkü keyfim yerinde, yaptığım işin yoğunluğu bana yetiyor, kazandığım para bana yetiyor çünkü baya sade bir hayatım var. sadeliği seviyorum. bunların daha fazlasını da istemiyorum.

yıllar geçtikçe çok daha bencil ama daha az ukala olduğumu hissediyorum. daha az konuşmaya daha çok yazmaya çalışıyorum ve beni ilgilendirmeyen şeylere burnumu sokmuyorum çünkü beni ilgilendirmiyorlar. herkes kendi seçimlerini yapmalı ve sonuçlarına da katlanmalı. bana ne! eskiden böyle değildim mesela ama böylesi daha iyi.

kendime göre doğrularım ve yanlışlarım var. bence bunlar kişiden kişiye göre değişir. kimseyi yargılamamaya çalışıyorum o yüzden. biri size göre kötüdür ama kim bilir başına neler gelmiştir de size göre "kötü" olmasına yol açacak seçimler yapmak zorunda kalmıştır. bilemezsiniz. bu yüzden biri beni yargılayınca çok sinirleniyorum. ha evet 27 yıldır değişmeyen bi asabiyetim var, kolay sinirleniyorum. önümüzdeki senelerde de bu konuyu halledicem umarım.

öyle.

Arkadaşlar sakin, biz daha ölmedik :)

Ben zaten biraz küçük gösteriyorum, etrafım da ne hikmetse 92'li, 93'lü kaynıyor o yüzden ancak Facebook'ta nişan/düğün fotoğrafı görünce "Ohaaa bir nefer daha aramızdan ayrıldı, yaşımız 30'a dayandı" diyorum sadece.

Okulu iki yıl geç bitirdim, sonrasında askere gittim, biraz iş aradım derken 1.5 yıldır çalışıyormuşum geçen fark ettim. 20'li yaşların başında dış dünyadan kolay etkileniyorken 20'lerimin sonuna doğru hayatımın biraz da olsa düzene oturduğunu ve sağdan soldan, hatta arkadan gelen darbelere karşı daha dirençli olduğumu fark ettim.

Sadece bazen 2000'li yılların başıyla ilgili muhabbet açıldığında sanki birkaç sene öncesiymiş gibi hissediyor, sonra 2001'li kardeşimin yaşını hatırlayıp o tokatla bi kendime geliyorum o kadar.

Bisu programını indir kendin bak bence.

inci 6,5 tl

Nestle 10
Sırma 9
Erikli 11.5
Hamidiye 10

saka su... en yüksek ph değerine sahip.

damacanası 9 tl yanılmıyorsam.

yalnizlik, kötü arkadastan iyidir

hayat kesin ve keskin bir şey değil...

bazen insanlarla güzel bazı şeyler. kafede oturmak, güzel bir şehri gezmek. gördüklerini paylaşmak, konuşmak, gülmek...

bezen de yalnız tadı çıkar bunların. insan kendisi, sadece kendisi için biriktirmek ister. güzel bir kafede yalnız oturmayı, güzel bir şehrin sokaklarında yürürken hayal kurmayı.

dolayısıyla her şey insanlarla da güzel; insansız, yalnızken de güzel.

Niye her şeyi silsin atsın ki? İnsan olmadan da bir manzaranın tadı çıkar ya da bir yemeğin tadı anlaşılır. Yine de bir eğlenceye gittiğimde tanıdık insan yoksa tek başına o kadar zevk almıyorum ama alan da alır. Hepsinin yeri ayrı. İnsanlarla da keyfi daha çok çıkan şeyler var, keyfi çıkması için insansız olunması daha iyi olan şeyler var. İnsansız kalınca neden zevk alınmasın.

into the wild

böyle bir genelleme yapılamaz ki?
bazen dağ başında olma hissiyatı güzel olur, bazen insanlarla bir arada olmak.

tabii ki burda her zamandan her yerden bahsetmiyorum. daha mı tatlı diyorum? umarım anlatabiliyorumdur

Daha tatlı olduğu da oluyor, olmadığı da. Ruh haline bağlı. Uzunca bir süredir yalnızsan böyle düşünmen normal.

Bence bu kişiden kişiye değişiyor. Mesela ben güzel bir şey gördüğümde, tattigimda, yaşadığımda vs paylaşma ihtiyacı hissediyorum. O an yanimda kimse yoksa da en kotu annemi, kardeşimi, sevgilimi ararım. Özellikle gezmeye gittiğimde yanimda biri varsa daha çok keyif alıyorum geziden. Ha olmaması zevk almama engel değil, o ayrı.

Yine de tek başına kulaklık takip yürüyüş yapmak da pek keyiflidir benim için.


Bazı arkadaşlarım tek başına gezmeyi, sinemaya gitmeyi daha çok sever. Kısacası kişiden kişiye, durumdan duruma değişir.

Yerine zamanına göre değişir. İnsan bu ne elde etse elinde olmayan tatlı gelir. Kalabalık ortamın vardır yalnız kalmak istersin, yalnız kalırsın arkadaşım yok dersin öyle geçip gider.

sosyal bilimlerde son yapilan calismalar gosteriyor ki zeka katsayisi yukseldikce, ozellikle icedonuk bireylerde cehennem diger insanlar oluyor. yani kisinin kim olduguna bagli.

Hayır, alakası yok. Ben yalnızlıktan daha çok hoşlanıyorum. Yanımda birileri varken geriliyorum, rahatsız hissediyorum. Çünkü insanlar çok kötü. İnsanlar hep moral bozuyor, hep laf sokuyor, hep negatif, hep hırslı, her daim yarış halinde. Şimdi sana öyleleri denk geliyor, insan kendi gibilerini çevresine çeker diyenler olacaktır şüphesiz ama bu benim için çok da geçerli değil sanırım. Ben yalnızca huzur ve mutluluk istiyorum, kimseye karışmıyorum, kimsenin kalbini kırmamaya çalışıyorum ama diğer insanlar bana öyle davranmıyor. Beni strese sokacak bir harekete imza atıyorlar kesin.

Neyse çok uzattım, iç dökme şeysi gibi oldu bu cevap. Kısacası şunu diyebilirim ki kimsenin arkadaşlığı bana kendi arkadaşlığım kadar tat vermiyor. En iyi dostum benim.

Ornegin Istiklal mimari acidan Kadikoy'den daha guzel ama oraya les gibi insanlar gelmeye basladi, Kadikoy'un cirkin sokaklari ise iyi insanlarla harika oldu.

eskiden yalnızken çok daha mutluydum gerçi şimdi de öyleyim kalabalıktan hoşlanmam. Ama kafa dengi, hoş vakit geçirebileceğim, birbirimize bir şeyler kazandıracağımız insanlarla dost olsam çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum artık.
Hani şebnem ferah diyor ya 'iyi dostlar biriktirdim, hepsi ailem oldu diye' öyle bir arkadaşlık istiyorum. böyle insanlarla hayat daha güzel olurdu.

1-2 ay önceydi sanırım. her şeyden ve herkesten sıkılmış (bilhassa iş ve iş çevresinden) tek arzum evde oturup film izlemek, kitap okumak, yalnız kalıp kafa dinlemekti.

henüz bir hafta oldu olmadı, arzuladığım durumdayım ve inanılmaz sıkıldım, inanılmaz yalnız hissediyorum. telefonuma bakıp mesaj atacak insan arıyorum ergen gibi.

özetle; insanlar olmadan eksik oluyor bir şeyler. öte yandan bir grup insan da var ki enerjini sömürüyor, seni kötü hissettiyor. velhasıl kendini izole etmektense belli bir mesafeyi koruyarak insanlarla birlikte olmak sanki en iyisi.

hayır. böyle diyemeyiz.
bu kafa yapısını pek sağlıklı bulamam.

Her şeyi silip atmaz, sadece alacağımız zevki düşürebilir. Paylaşmak şeylerin değerini artırır, güzel şeyler güzel insanlarla çok daha güzel olur.

cunda mocamp => www.tripadvisor.com.tr

cunda adacamp =>www.adacamping.com

hocam alakasız olacak ama neden varikosel ameliyatı olacaksınız? ne amaçla yani? genişleyen skotral venleri kesip bağlayarak sperm kalitesini mi arttırmak hedefleniyor?

doktor değilim. babamda da varikosel varmış, bende de varikosel çıktı renkli doplerde, valsalva manevrasında şak diye tespit etti doktor. elledi, sıktı sıvazladı. varikosel dedi. stresten 5 tane daha doktora gösterdim. hiçbiri ameliyat demedi. hatta bir tanesi kardeşim sen direk kısırsın, anında tüp bebeğe başlıyoruz, eşinize şu hormonları vericez, şu kerpetenle yumurta toplucaz filan bile dedi. hanım başladı ağlamaya. ben dört gün perhizden sonra, bir tıp merkezinde wc'den bozma bir odada kürek yaraklı bi abinin pornosunu izlemek zorunda bırakılarak semen örneği verdim. ileri hareketlilik %4 çıktı (%4 ün altı sıçışmış)

bu olaylar olana dek eşimle daha hiç çocuk denenemiştik. bu olaydan sonra deneylim ulan dedik.

daha dün bizim oğlanın 2. yaş günüydü. velhasıl varikoselin kısırlığa etkisi ya da varikosel ameliyatının kısırlığa çözüm getirme oranı ile ilgili kesin bir bilimsel veri yok. ameliyat olanın çocuğu olmayabilirken, ameliyat olmayanın da gayet çocuğu olabiliyor.

amacım ameliyattan soğutmak vs değil. sonuçta dr. ameliyat dediyse vardır bir bildiği. ancak bunu size açıkladı mı onu merak ediyorum. yani neden varikosel ameliyatı olacaksınız?

14 yasinda oldum. Cok basit bir ameliyat. Hemen ayaklaniyorsunuz. Agrisi sizisi da cok az. Gecmis olsun.

@2ye istinaden; babam kendi erkekligine bok surdurmedigi icin 5 sene cocuk yapamamis. Varikosel ameliyati olduktan hemen sonra abim olmus.

Abiler, babalar! Ağrıyor ağrıyor :( yani bazen maymun ediyor cidden. Ameliyat sebebi bu.

Star Wars 7 Jedi'ın Dönüşü'nden 30 sene sonrasını anlatıyor. Eğer kronolojik takvime göre izleyeceksen en son izle, çekim tarihine göre izleyeceksen 4. film olarak izle. Diğer film de tüm bu hikayeden bağımsız bir film, onu istediğin zaman izle.

filmlerin kronolojik sırası: 1 - 2 - 3 - ro - 4 - 5 - 6 - 7
filmlerin tavsiye edeceğim izleme sırası: ro - 4 - 5 - 6 - 1 - 2 - 3 - 7
filmlerin bana göre başarı sıralaması: 5 - 4 - 6 - ro - 3 - 2 - 1 - 7 (7'yi bu listeye almak bile bir utanç ama neyse...)

123-ro-4567

çok sağolun arkadaşlar

1-2-3-ro-4-5-6-7 olarak izleyeceğim.

Macbook Pro

oyun yoksa macbook air ya da pro.

(bkz: thinkpad)
(bkz: thinkpad x1 carbon)

dell xps serisine de bakabilirsin. bi de bunlara linux yukleyip min 10 yil kullanabilirsin.

hopeless +1
macbook -1

Macbook Pro

M2 SSD var.

Mcbooklar çok küçük. Büyükler 9-10 bin civarında.

i.hizliresim.com

Selam
Aynısı benim sarman kizimda oldu. Aşıdan ya da merhende dolayı deri reaksiyon gostermis. Telas etmeyin. Yarin veterinere gidin, bi merhem verir duzelir

Star Wars The Empire Strikes Back'te var öyle bir sahne.

şu hatta: www.youtube.com

star wars episode v: empire strikes back'te vardı öyle bir sahne ama at veya deve değil, kurgusal bir hayvan olan tauntaun'un içini deşiyordu han solo.

www.youtube.com

yılmaz güney'in yol filminde de vardı öyle bi sahne.

Star Wars episode V

Han Solo donmamak için Hoth gezegeninde binek hayvanı olan Tauntaun'un karnını Luke'un (aslında babası olan Anakin Skywalker'ın) kılıcıyla keser. Olaylar gelişir.

Han Solodan Indıana Johns'a !
Teşekkür ederim herkese.

"Simyacı" kitabında da devenin içine saklanıyor. Belki kitabı hatırlıyorsundur.

şarap markası olarak şili şarabı casillero del diablo öneririm. içim açısından daha rahat etmek, aroma ve tadı ön plana çıkarmak isterseniz aynı markanının cabernet savingon cins üzümünü tavsiye ederim. biraz daha keskin, genzi yakıcı (mideyi değil) bir tadım arıyorsanız merlot cinsi de olabilir. kupaj tavsiye etmem. 50 - 60 civarı bir fiyatı var yanılmıyorsam.

turasan öküzgözü-boğazkere kupajı bulursanız, çok daha ucuza aynı keyfi yaşayabilirsiniz. 35 tl idi yanılmıyorsam. müthiş bir şarap bence.

sarafin merlot ya da sarafin siraz

ne yazik ki o surume resmi yollarla dil ekleme secenegi yok. resmi olmayan yollarin da guvenli olmadigindan bahsedilmis (acilista boot sorunu vb.). sanirim windows 10'a yukseltme yapmak daha kolay olacaktir.

yine de vaktim var, ugrasirim yaparim diyorsaniz asagidaki linki inceleyebilirsiniz:

superuser.com

sıkıntı şu ki windows 10'a yükselirken de aynı şekilde windows 10 single language english şeklinde yükseliyor.

linkte bahsedilen cmd işlemleri maalesef derman olmadı.

birkaç defa çince ve rusça windowsları türkçeye çevirdim. single lang olmaları gerekiyordu.

charming menu - ayarlar -bilgisayarın ayarlarını değiştir - zaman ve dil - bölge ve dil - orada türkçe klavye ve dil paketi kurun.

denetim masası - saat bölge dil - dil - türkçe yüklemeyi deneyin.

sonra türkçe olursa gene denetim masası dil bölümünde gelişmiş ayarlardan menuleri de ayarlı dile çevir özelliklerine bakın, açılış kapanış vs de türkçe olacaktır.

hiç ama hiç ingilizce bilmiyorsanız google translate'in kamera özellikleri ile bahsettiğim menuleri kestirebilirsiniz. halihazırda sistem türkçe olduğu için ingilizcelerini bulup yazmaya üşendim.

umarım işe yarar

teşekkür ederim. tükrçe sanal sürücülü iso win 10 yükledim. maalesef windows etkinleştirmedi. sonra format atıp bu sefer iso türkçe win 8.1 yükledim. etkinleştirdi. sonra da win 10'a upgrade edince sorun çözüldü.

Mumkun.
support.office.com

Valla benim kullandığım power pointte (2016) otomatik olarak dediğin gibi oluyor.

edit: @asethuan bilmiyorum, otomatik olarak :D

İşte nasıl oluyor onu soruyorum :)

Danışmanınız bu duruma ne diyor? Bence önümüzdeki günlerde yönteme ilişkin bir plan çıkarın. Kaynakçanızı toparlayın. 5 - 10 sayfalık bir kavramsal çerçeve bölümü kaleme alıp danışmanınızla görüşün. Sonradan işinize de yarar. Bugün ayın 6'sı. 10 günde bu dediklerimi yapsanız - ki biraz vakit ayırsanız çok kolay yaparsınız - Aralık ortası eder. Hadi bir hafta da benden, Aralık ayının 21'i olsun! Danışmanınızla görüşün. Yukarıdakileri 21'ine kadar toparlarım diyin. Zaten komite ister istemez yıl başından sonraya kalır. Siz de daha iyi şekilde hazırlanırsınız. Bir iki haftalık gecikmeden hiçbir şey olmaz. Hatta 1 aylık gecikmeden de (TİK olumlu geçtiği sürece) bir şey olmaz.

Ancak ne yapın ne edin danışmanınızla aranıza mesafe koymayın!

Kolay gelsin.

Yönetmeliğe göre değişir ama 2 kere üst üst-üste ya da toplamda 3 kere girmezsen yeniden tez önerisi vermen gerekecek.

gittiğiniz şehirde ölene kadar kalmayacaksanız veya hoşlandığınız kişi bir elf değilse ve gümüş kıyılara doğru sonsuzluğa yol almıyorsa, kendisine teklifini döndükten sonraya ertelemeyi önerebilirsiniz.

2. günden sonra bozulur.

bence bir gece bile kalması risk. daha ufak bir saklama kabına alıp dolaba koyamıyor musunuz?

@regardless iki güne biter zaten, sıkıntı değil o zaman:)

@asethuan öyle yapayım o zaman. Risk olmasın. Teşekkürler.

Balkona koy, hava soğuk zaten.

in treatment'ı izleyin. gerçeğe çok uygun olduğunu belirtiyor uzmanlar. bakış açısı sağlar, fikir verir.

heyecanlanacak bir şey yok. psikolog veya psikiyatrist sadece bir ayna. siz orada kendinizi göreceksiniz sadece. iyi yanlarınızı ve zamanla, karşınızdakine ve kendinize güvendikçe kendinizden gizlediğiniz kötü yanlarınızı da.

bence herkesin psikologa gitmesi gerek. en azından davranışlarınızı daha iyi tahlil edersiniz.

eğer terapiye yeni başlayacaksanız muhtemelen en az 3-4 aylık bir sürece başlayacaksınız. dolayısıyla karşılıklı tanışmanız gerek. en kolayı kendininizden, ailenizden, işinizden yani en temelden başlayın. emin olun insan kendini anlatırken bolca ele veriyor.

benim psikologum konuştuklarımızı başka birine anlatmamamı söylemişti. başkalarıyla seanslar ile ilgili konuşmak hem konuşulanlara farklı bir görüş ekleneceği için benim içselleştirmemi hem de sonrasında kendimi daha fazla açmamı engelleyebliyormuş.

bence rahat olun. kafanızda büyütmeden kendinizi anlatmakla başlayın. gerisi gelecektir.

Hiperaktivite icin durtusellik bastirimi icin terapi almisligim oldu cocukken de konusmami azaltmasi icin gittim. Ilk insana bi gulme geliyo karsindaki de insan neyse o durumu toparliyor guzel oluyor ya.
Sanki frp oynutorum da dm yi dinliyorum gibi.

bana inan 1 saat nasıl geçti anlamicaksın bile. insan ilk başta garipsiyor ama daha sonra eğlenceli gelmişti bana.

menüde sağ üstteki, aşağı ok işaretine basınca "use facebook as: 'asethuan' " yazıyor mu? ona basıp düzeltebilirsin bir ihtimal.

asethuan olarak girdiğimde sağ üstte "şirket hesabı" sayfalarınız kısmında çıkıyor. sağ üstten "şirket hesabı"na geçiş yapabiliyorum ama profil sayfaya döndüğü için arkadaşlarımı göremiyorum. üye olduğum diğer gruplarda paylaşım yapamıyorum.

sayfa tekrar profil olamaz mı?

ayrıca şirket emailiyle "şirket hesabının" facebookuna girmeye çalıştığımda hesap asethuana bağlandı diye bir ibare çıkıyor.

yasak

hayır. ayakkabımızın altına sokuşturup giriyoruz...

:)

Evet ben de aynı taktiği kullanıyorum.

anahtar nasıl yazmıyor yahu...

"bilezik, broş, anahtar, anahtarlık, metal para..." yazyor bende yasaklar listesin.de

Eğer kapıdaki görevlinin elinde dedektör varsa çorabın içindeki tek anahtarı dahi buluyor. Ben epey sıkıntı yaşamıştım geçen sene. Bence riske etmeyin.

hayır alınmaz.

ayakkabı iş gördü her zamanki gibi. sınav da kolaydı bu arada

Bence normal. Herkes hayatının belirli dönemlerinde ciddi ilişkiler sonrası bir dönem bu saydıklarını yaşamıştır. En azından ben yaşadım.

Burda önemli olan şey zaman. 2.5 ay fena bir zaman olmasa da nispeten erken bir zaman. Benim tavsiyem bulduğun meşgaleleri rutinleştir. Spor mu yapıyorsun, devam et. Yeni bir kursa mı kaydoldun, devam et. Zira yeni alışkanlıklar eskilerini silmede etkilidir.

Ben olsaydım psikiyatriste gitmek için 2.5 ay beklemezdim. Hemen olayın ertesinde giderdim.

Bence yine de gitmekte fayda var. Belki kısa süreli hafif bir anti depresan tedavisi işe yarar. Depresif ruh halini çözer, uykunu vs düzenler.

Kendine o kadar yüklenme bence. Spor yapıp meşgale edinebiliyor olman durumunun pek de kötüye gitmediğini gösteriyor.

Kolay gelsin.

NOT: psikiyatriste gitmeden, şunun bunun tavsiyesine uyarak ilaç kullanayım deme sakın!

2.5 ay sevgiliymişsiniz sadece.. Bence 2.5 aylık ilişkinin yası 2.5 gün olmalı en fazla ya. Ama tabii duygularınızı bilemem.

Bunu 1 ay çıktığı çocuktan ayrıldıktan sonra 1 sene ağlayıp, geri dönsün diye dua eden kız yazıyor. Benim de ilk sevgilimdi.. Yani geçiyor, geçecek. Kendine güleceksin. Psikolojik desteğe herkesin ihtiyacı var. Git, yardım al. Konuşmak bile iyi gelir seni tanımayan biriyle. Arkadaşların "boşver be olum" diyordur muhtemelen. Hatta ağlamak istesen de ağlayamıyorsundur onların yanında. Anti depresan hayır kullanma. Ama inan iyi gelecektir konuşmak.

not:2.5 ay çıktığınızı önceki duyurularından okudum.

Kendini antidepresan kullanirsan iyilesirmissin gibi fikre sokma/alistirma. Boyle yaparsan duzelebilitesi olan durumunu daha zora sokarsin.

Baska bi fikrim yok skintinla ilgili. Sadece bunu soylemek istedim

bunlar olagan doktorluk birsey yok. bu etkiler en fazla 1-2 hafta surer sonra ortadan kalkar. iradeni kirip geri baslama.

üzgünüm ama alkoliksiniz. ve yine üzgünüm ama bir psikiyatriste görünmeniz yararınıza olacaktır. önce bunu kabul edelim. çünkü her gün içen insan en az bir kadeh içiyordur ve uzmanlara göre haftada 7 birim (1 birim = 1 kadeh şarap, 33'lük bira, 1 tek rakı) alkolden fazlası sosyal içicilikten çıkıyor. kaldı ki gecede 1 33'lük bira ile durduğunuzu zannetmiyorum. zira anlattığınız belirtiler de bunu doğruluyor.

alkol alma seviyeniz ne bilmiyorum. mesela şu soruya cevabınız çok kritik "alkol almaya başladıktan sonra durabiliyor musunuz?" eğer bu soruya cevabınız evet ise daha sıkıntısız bir seviyedesiniz. eğer hayır ise bence kesinlikle bir psikiyatriste görünmekte fayda var.

kendi tecrübelerimden yola çıkarak size şunu söyleyebilirim. içmeyi bırakın. siz bıraktıkça bu belirtiler azalıp gidecektir. sosyal içici olmaya çalışmayın. çünkü alkolle sıkı fıkı olan kimse maalesef sosyal içici olamıyor. ilk iki üç hafta olsanız bile sonra yine hergüne çıkıyor. dolayısıyla sigara gibi düşünün. nasıl bırakan tamamen bırakıyor. siz de bu şekilde bırakın.

zamanla hem sağlığınızın hem de insan ilişkilerinizin iyileştiğini göreceksiniz.

göbeğe gelince, muhtemelen alkol yeme düzensizlikleri yaratmıştır. alkol alınca sabah geç kalkma ve gece geç yatma dolayısıyla öğünler kaymış ve gece yemeleri sıklaşmıştır muhtemelen. özellikle bira içiliyorsa gece kazıntıları epeyce kilo alımına sebep olmuştur. göbek yeni çıktıysa yaş muhtemelen 25 - 30 (26-27 diye tahmin ediyorum.) arasıdır. göbeği dengeli beslenme, düzenli bir yaşam ve spor ile en erken 3 ayda giderebilirsiniz. ancak planlı olmak, düzenli yaşamak, akşam 7'den sonra yemek yememek, düzenli spor yapmak ve sabretmek şart. insanlar 1 haftada sonuç almak istiyor. mümkün değil maalesef.

eğer spora devam eder, ağzınıza alkol sürmez ve sigara içmezseniz herhangi bir sıkıntınız olmaz. ancak bu tarzda devam ederseniz 40 yaşından sonra karaciğer, mide, akciğer, mesane, kalp, dolaşım sistemi, böbrek vs. ile ilgili ciddi hastalıklara yakalanma riskinizi çok arttırmış olursunuz.

herkes kendi isteğiyle bir şey yapabilir.önemli olan karar verip uygulamak. ancak en büyük düşmanınız yine kendiniz. canım sıkkın içeyim. moralim bozuk içeyim. sevinçliyim içeyim. hüzünlendim içeyim. şeklinde düşüneceksiniz çoğu zaman. bunla mücadele etmek epey zor. 10 kez etseniz 11.'de edemezseniz sil başa döner her şey. dolayısıyla kendi mücadelenize bir uzman desteği eklemek ve bir psikiyatra gitmek iyi olacaktır. hem üzüntülerinizi hem de bunun bağımlılık yaratmadaki etkilerinizi, bilinçaltınızı vs çözümlemede iyi gelebilir.

bence devam...bir karar verdiyseniz uygulayın.

kolay gelsin...

Boğaz ağrısı bir hafta icinde kendiliginden geçer buhar iyi gelir nemlendirir

uyuyabiliyor olmanız bile bir mucize bence.

zira burnunuz tıkalı olduğunda uyurken ister istemez ağzınızı kapıyorsunuz ve 1 - 2 dakika içerisinde nefes alamadığınızdan zıplayarak uyanıyorsunuz.

benim burun ameliyatı sonrasında burnumun içine tepilen pamukları 3 gün sonra çıkardılar. 2 gün gözümü kırpmadım. en sonunda nefes alabilmek için ağzıma içini çıkardığım bir tükenmez kalem tüpü koyuyordum. böylelikle uyuyabiliyordum.

dolayısıyla boğaz ağrısı geçer hocam. sık sık su için, ılık şeyler için...

uyuyabildiğiniz için de halinize şükredin bence.

Vall sadece su iciyorum zaten, baska bisi icilmiyo ki. Hizli gecse bari meret cok kotuymus ya.

öncelikle açtığım duyuruya bakın: eksiduyu.ru

bu illeti 2 ay önce çektim. ve doktorum 1. hafta kontrolünde dahi "geçer yea tüpün tahrişidir" demişti. ancak su dahi içemez duruma gelip iki haftada 10 kg civarı kilo vermeme sebep olan bu illetin boğazıma ayna ve el lambası ile bakmamla beraber "boğaz aftı" olduğunu öğrendim.

gittiğim kulak burun boğaz doktoru karşımda acı bir gülümseme ile dostum yemek yersen bir hafta yemezsen 2 hafta daha sürer. bol bol proteinli beslen demişti. ama karşısında dağ gibi adam ben, ağladım hüngür hüngür.

hayatımda yaşadığım en büyük fiziksel acıdır boğaz aftı. küçük dilim damak ve bademciklere doğru olan kısım tamamen bembeyaz olmuştu ve geçmesi ameliyattan itibaren 2 hafta sürdü. su bile içerken sanki cam kırıkları yutuyormuş hissi oluyordu, yutkunamıyordum. ne denediysem (karadut, pastil, ağrı kesici, damla, sakız, gargara, karbonat, tuz) hepsi işlevsizdi. tavuk sulu çorba bir nebze içebildim, o da hayatta kalmak için.

1. ay kontrolü için plastik cerrahıma bu durumu anlattım gittiğimde ve büyük talihsizlik olduğunu otoimmün sistemle ilgili sebebinin bilinmediğini ve tecrübe ettiği 2. hastası olduğumu ifade etti.

neyse ben tecrübemi anlatayım, belki arayan filan olursa bu boğaz aftı illetini yaşayan bilir. allah kimseye vermesin. umarım sizde böyle belirtiler yoktur. eğer boğaz ağrınız ve yutkunma zorluğunuz 2 günden uzun sürerse siz de benim gibi aynayla şöyle bir kendinizi muayene edin ve kulak burun boğaza gidin. aft ise çaresi yok. onun harici hortum tahrişi ise muhakkak geçer.

geçmiş olsun.

bayılırsın altına işersin

olur.

hiç bişey yiyip içmemen lazım. bi de niye sakız çiğnemek istiyosun ki?

aç karnına sakız çiğnersen, ne verirsen ver; kusarsın

sabah sabah agiz kokusu olmasin diye doktora gidene kadar. biraz takintiliyim da ondan.

dişini fırçala?

oruç tutmayacaksın hacı, kan vereceksin, fırçalamadan bişey olmaz :)

muhtemelen açlık kan şekerinize ve kan yağlarınıza bakılacak. sakız da şekerinizi yükselteceği, insulin oranınızı değiştireceği bu da kan yağlarınızı doğrudan ve dolaylı olarak etkileyeceği için sonuçlarınız olması gerekenden farklı çıkacak. dolayısıyla evet etkisi olur...

bence sabah dişlerinizi bile fırçalamayın. zira diş macunundaki çeşitli maddeler de aynı etkiyi yapar.

bırakın ağzınız koksun ya. bir şey olmaz

feodal moruk doğru yazmış bu çok sık rastlanan bi durum bayılıp altına kaçırmak. aç vereceksen kan verdikten sonra hemen meyve sularına yönel ve en az 20 dk hiç ayağa kalkma, sonra rezil durumlar oluşmasın

Bir şey olmaz. Ağzı açık değilse, ki değilmiş, tadında da değişiklik olmaz.

bir günde bozulmaz.

Oda sıcaklığında güneş görmeyen bir yerde 1 hafta dayanır. Buz dolabında ise 2-3 hafta gider.

yakışıklıysa kadın parası yiyor olabilir tabi. so what?

fake instagram hesabi acip mesaj at. nisantasinda evim var, gelir misin diye olta at.

mayeskuel evet mantıklı ancak ona böyle bir oyun oynamak istemem. son çare olarak değerlendirilebilir bu fikir.

öyle olsa seninle niye beraber olsun ?

"jigolo" denince biraz fazla profesyonelleştirmiş oluyorsun sanki
erkek parası yiyen her hatun eskort/fahişe olmadığı gibi zengin kadınlarla takılan her erkek için de jigolo demek biraz fazla bence.
benim tandığım bir çocuk vardı mesela, biraz ukala, biraz rahat, tipi düzgün, istanbul bebesi işi de var ama orta ayar. en büyük olayı ağzının laf yapması ve macera sevmesiydi bence.
bunun -yetiştiği ve çalıştığı ortamlar dolayısıyla ki seninkinde de olay bu olabilir- takıldığı baya zengin hatunlar vardı. bu magazin haberlerinde bikinileriyle filan gördüğümüz tipler, marinalarda filan tanışmış çoğuyla.günlük hayatlarını biliyor, sohbetleri baya koyu...
o anlatırdı, bi mekana gidiyoruz "ooo x hanım" diyip buyur ediyorlar, herkes tanıyor, sen kendini konu mankeni gibi hissediyorsun, şeklinde. şimdi o kadınlarla takılınca da maddi gücün yoksa n'apacan mecbur hatun ödeyecek :P
yani eleman biraz piçti tamam, ancak olay bazısıyla muhabbetten ibaretti zaten, öyle randevulu bir seks ilişkisi tarzında değil-benim algıma göre meslek olarak yaptığını söyleyemeyiz, kendini çok iyi hissetmiyordu normal kız arkadaşları oluyordu, baya da maço, sahiplenici filan bir tip. bir de tabi yaşı 25lerdeyken filan daha sık yaptığı şeylerdi bunlar. Sonra "uslandı" diyelim :)

çok ahlaklı bulduğumu söyleyemem ama jigolo da demem ben buna.

bence eleman jigolo değil.

sadece işini biliyor...

ve bence aranızdaki ego savaşı değil.sadece eleman öyle hissetmeni istiyor...

bence mevzunun sonu belli. güzel bir akşam sonrası tatminkar bir sevişme. bence senin için de burda kalsın.

üzülürsün.

hiç "o adamı dize getireceğim, onun pusulasını şaşıracağım deme" daha çok üzülürsün.

belki şaşar pusulası sana doğru kim bilir. ama benim bildiğim bir şey var ki bu asla sen çabalayınca olmayacak. hatta çabalarsan hiç olmayacak.

peki bu neden bu kadar açık?

senin iç dünyanı döktüğün satırları okuyup yazıyoruz bunları çünkü. 1 - 0 yeniksin her ne kadar ego çarpıştırdığını iddia etsen de. kafaya takıyorsun çünkü.

"o da çok psikopat bende. müthiş bir ego savaşı var aramızda. bu da ikimizi çekici kılıyor."

ahahah kıyamam ya :)

Tr de jigololuk diye bi meslek mi var ya?

Adam köle

MasterLarın fotoları paylaşmış

Buzdolabı kurtarılamaz mı? Evi ilaçlatıcaz.

Muhtemelen aldığınız bir şeyden geçmiştir ya da içinde bir şey bozulmuş da olabilir. Evdeki böceğin buzdolabına girip çoğalacağını sanmıyorum. Ama buzdolabından çıkan böcekler evde çoğalabilir. Dolayısıyla evi komple ilaçlatın bir kaç gün de eve girmeyin.

Buzdolabını banyoya götürün. İçini iyice bir yıkayın. Elektrik aksamına su gelmemesine özen gösterin. Daha sonra bir kovayı ağzına kadar su doldurun. İçine bir iki kapak çamaşır suyu dökün. Temiz bir bez alın. Sarı mutfak bezi gibi olmasın. Bildiğin eski çarşaf ya da yastık kılıfı parçası olabilir. Temiz olsun ama. Çamaşır sulu kovaya daldırıp, sıkıp dolabın her yanını iyice bir silin. Hatta üç dört kez silin. Sonra tekrar iyice yıkayın. Yine temiz bir bez alın (ilkinden farklı). İyice bir kuruladıktan sonra kullanabilirsiniz.

Buzdolabını kapatın
Hamam böceği raid spray alın
Gerekirse içindeki gıdalar varken dahi sıkın
Gıdaları boşaltın böceklerin yumurtalarını eve dökmemeye dikkat edin
Bunun için büyük bi çöp torbası kullanın
Sprayi boydan boya bir kez daha sıkın
Elinize "amonyak" içeren bir yüzey temizleyici alarak fısfıslayın ve temiz bir bezle buzdolabını silin.


Buzdolabını atmayın veya banyoya götürmeyin.
Ha eğer cidden çoksalar böcekler baş edilemeyecek kadar çoksa,
O zaman götürün.

Atin buzdolabini ya ne ugrasicaksiniz o kadar alin bi ikinci el buzdolabi temi temiz

İkinci el buzdolabının böceklenmiş bir evden atılıp daha sonra başka birileri tarafından temizlenip satışa sunulmadığını nerden biliyoruz?

Güzelce temizleyin, içindeki aparatları da temizleyin. Hazır fişi cikmisken dondurucunun buzunu da çözün. Dolapta ağzı açık bi şey bırakmayın bir daha.

Bi de dolap kapaginin lastikleri gevsiyor bazen, oradan giriyodur muhtemelen. Oyle bi durum varsa lastiği değiştirebilirsiniz.

Televizyon modelin ne bilmiyorum ama conax modül takıp kutudan tamamen kurtulabilirsin.

Kardeşimde NEXT HC-12, bende NETA 8800 var. Görüntü ve hız olarak pek fark göremedim ben. Bendeki kutu daha küçük ve derli toplu ama kumandası berbat. Next'in EPG arabirimi daha iyi gibi. Tv'de modül girişi varsa arkadaşın dediği gibi conax modül kullanılabilir, hem böylece tek kumanda kullanmış olursun.

bu conax modül işi bana çok karışık geliyor. bir de biraz araştırdım. çok sahtecilik oluyormuş.

Technisat marka alacaksın. Kutusunda hologram var zaten. Kutunun içinde özel torbasında çıkıyor. Gidip mağazadan alırsan daha az sıkıntı çıkar. İçine sinmezse kalsın dersin. Başka marka sahte diyebileceğin modülde de sıkıntı olmuyor.

mümkün olsaydı etrafımızda gelecekten gelenler olurdu.

evet yatağımdan göbeğimi kaşıyarak girdiğim cevapla fizikte doktora yapanların eline veriyorum. +rep pls...

etrafımızda gelecekten gelenler olmadığını nereden biliyoruz?

imkansız.
fiziği kimyası yok bu işin.

valla kuran'da yazmıyor

ışık hızına ulaşırsan neden olmasın

ancak geleceğe gidilebiliyor maalesef.

Teknik anlamda imkansız. En azından olaylar filmlerdeki gibi git gel gerçekleşmiyor.
Yok ışık hızını yakalayıp fark atman falan gerekiyor.

Sen ışık hızında giderken dünyadaki insanlar yaşlancak indiğinde falan yüzyıllar geçmiş olcak cart curt. Geçmişe dönüş yok.

ya bana bilindik teoremlerle gelmeyin...

kafayı çalıştırın..

Pamuk..kesin çözüm..

Mümkün tabi ki.

Milletin kafa çalıştırma anlayışı süper ha!

Mümkün değil...veya Mümkün tabi...

Yahu bi kurgu yapın bi teorem ortaya atın. Mantıklı saçmalayın...