Ankaradaki merkezi sinavlar genelde merkezdeki okullarda yapiliyor. Kizilaydan rahatca ulasabileceginiz bir okulda gireceksiniz muhtemelen.

o değil . açık uçlu soru ne tam olarak.

@difdiringi boşluk doldurma, klasik tarzinda sorular yani.

Idare hukuku cok problem degil ama yine de guncel kanunla paralel gidin. Idari yargilama hukuku ise guncel kaynak gerekiyor gibi.

zaten epey az madde var iyukta. siz güncel çalışın taklaya gelmeyin

idare hukukuysa çok sorun yok, içtihadi bir alan olduğu için öyle kanundan işlenmiyor ders. anayasa 123-137 arası önemli ama idari işlem kanunumuz vs. yok.

idari yargılama usulü hukuku ise, iyuk'ta 17-25 aralıktan sonra epey değişiklik oldu, aym iptal kararları oldu, güncel kanun önemli o yüzden.

idare hukukunda sadece 2 ay içinde bile pek çok şey değişti. yani aslında güncel takip etmek mümkün değil :)

sıkıntı olmaz kısaca ayrıca signore doğru demiş.

Yakalatıyor derken, nerede yakalatıyor?

cebinde mi gezdiriyormuş bütün mahsülü? nasıl yakalanmış polise?

Bu konuyla bir işim olmustu bir ara. O donem arastirmistim. Evinde yakalatmis sanirim? 1,5 kilo mal cok fazla. Kişisel kullanım sınırı var yargitayin ölçüt olarak aldigi. Gunluk 3 grama falan denk geliyordu yanlis hatirlamiyorsam. 1 yillik kullanim icin evde bulundursa bile 1,5 kiloyu sınırı aşmıs kabul ediyorlar genelde. Evdeki bitkiden ne kadar ürün elde edilir onu falan da hesapliyorlar.Bir de şu paketleme işi çok sakat. yargitay paketleme, evde ekipman bulundurma (hassas terazi gibi) gibi hususlara takmış çünkü.satisa hazirlama seklinde görüyor. Paketleme, kullanim sınırından fazla bulundurma, evde üretme falan bunlar ciddi ölçütler. Hepsini de yapmis sizin arkadas.zor bence durumu. Tabi eldeki verilerle konusuyorum sadece.

evde yetiştirip tek kullanımlık hale getirip sokakta yakalatiysa 1.5 kg esrarı geçmiş olsun. geçmiş dönem gsm ve teknik takiple cezadan yirtamaz.

teraslı evde oturuyor. terastaki bitkileri görmüş polisler güya. bu şekilde yakalanıyor. ölüyoz yetişin desek gelmezler, terastaki saksılardan şüphelenirler.

sokakta falan yakalatmıyor, satma durumu kesinlikle yok. adamın durumu iyi, ihtiyacı yok böyle şeylere. torbacılarla muhattap olmamak için ekim dikim yapıyor.

muhtemelen birisi şikayet etmiştir. polis terasta gördük geldik demez. erdoğan'ın yeğeni 4 yıl falan ceza aldıydı.sizin arkadaş da o kadar alır muhtemelen.

Bu arada, arkadaşın arkadaşının bunu ürettiğini biliyorsanız bu belkide yüzlerce kilinin dilindedir, millet istemiştir, vermeyince şikayet.

yirtamaz... 1.5 kg nedir abicim, baska isler var gibi sanki yazdiginiz disinda: D

sattigina dair delil yoksa iciciyim diyerek yirtabilir.

onemli noktalar var. mesela kucuk paketlenmis halde bulunmussa iciciyim diyemezsin zor ya da evde hassas terazi vs varsa.

yapmasi gereken savunma net kullaniciyim kendim iciyorum alma satma vs yok. iyi bir avukat tutun denetimli serbestlikle kurtulabilir ayrica durumunun iyi oldugunu isi oldugunu calistigini karisiyla ayrildigi icin bunalimda olup ictigini vs de belirtin. hapis cezasi alacagini zannetmiyorum.

cüzdan iyi mont kötü

bu montları hiç sevmiyorum. seviyorsanız ve yakışıyorsa tabii ki giyin ama.

cüzdan da biraz kaba ve anlamsız geldi. o kenarındaki sey falan.

kirmizi montu begendim ben

Cuzdan fena degil, kisinin tarzina gore.

Montu begenmedim.
Parasutcu ceketi mi bomber jacket mi bisiler diyolar. Bunu begenmedim nedense.

cüzdandaki o kemeri beğenmedim çok kaba ama renk olarak gri daha çok hoşuma gitti.
mont lacivert, monta puanım 7/10

Cüzdanın kendisini beğenmedim, nesini beğenmediğimi tarif edemiyorum. Ayrıca arka kısmında öyle at nalı gibi yazı varsa asla almazdım.

Mont fena değil, özellikle kumaşı aşırı parlak değilse. Renk olarak siyah/lacivertten yana oyum. Ancak siz renkli şeyleri tercih ediyorsanız kırmızıyı da düşünebilirsiniz, kişisel tercih tamamen.

Cuzdanlarin ikisi de kötü. Mont lacivert olan olabilir. Kirmizi kotu.

lacivert cüzdan güzel de tokası kafam kadar olmasaydı iyiymiş.
bu tip montu da ben giymem ama güzel kombinleyeceksen tarz olur. bilemedim, göbek açık filan mesela... iki rengi de güzel ama ben olsam koyu renk olanı alırdım.

cüzdanlar kötü, montlar daha kötü. hatta berbat

Cüzdanlar biraz ergen cüzdanı gibi duruyor, liseliysen al. Montun kırmızı olanını beğendim ama ben bunu alsam giyecek uygun kombini yaratamam, tarzım müsaade etmez çok eğreti durur üstümde. Senin tarzına uyuyor ise alabilirsin, kötü değil (ancak o kadar para eder mi tartışılır).

9 kişi tutuklanır mahkemede.

yahu onu demiyorum. olaylar nasıl gelişiyor diyorum. bu davanın akıbetini sormuyorum -ki sonuç o kadar net değil, çok protesto oldu-

tutuklanıyorsun.
eğer şansın varsa karşıt görüşlü başka bir savcı bu kararı bozabiliyor ve serbest bırakılıyorsun.

savcı iddianame hazırlar. üzerlerine isnat edilen suçun gereği tutuklu yargılanmasıdır önce o talep edilir. suçun kitapta karşılığı neyse mesela 3 yıldan 10 yıla kadar hapistir, o istemle yargılanır. hakim de duruma göre alt sınırdan, duruma göre ortalardan ya da üst sınırdan ceza verir.

Tutuklama kararina itiraz ederler. Sonra itiraz reddedilir. Daha sonra savci iddianame duzenler. Iddianame kabul edildigi an ceza davasi asamasi baslamis olur. Asıl yargilama baslar agir ceza mahkemesinde. Su an henüz sorusturma asamasinda olay.

baştan alayım
- bir suçla ilgili kolluk kuvvetleri adamı alır ifadesini alır sonra belli bir zaman diliminde suç unsuru varsa savcılığa sevk eder.
- sonra top savcıda dosyaya delillere bakar ifade falan alır sonra ya bi gidin işinize burada bir şey yok herkes yoluna der veya burada suç var deyip mahkemeye sevk eder talebini falan yazar tutuklu yargılansın gibisinden
-sevk ettiği mahkemeye gider dosya ve şahıs hakim karşısına çıkar burada en son kararı hakim verir tutuklu yargılar veya adli kontrol şartıyla serbest bırakır.
- sonra iddianame hazırlanır mahkememe bu iddianameyi kabul ederse yani yargılama gerekirse mahkeme başlamış olur.

Ustteki arkadasin yazdiklari dogru degil.

Herhangi bir suc vakasi oldugunda polis sorusturma baslattigi anda nobetci savciya bilgi verir. Savci sucun nevine gore, sahsin ifadesini alip serbest birakin, sahis serbest iken sorusturmasini yapacaz diyebilir. Ornegin, hakaret, basit yaralama sucu. Savci sahsin ifadesini alin, aldiktan sonra savciliga getirin, ifadesini savcilikta da alacaz diyebilir. Ornegin, neticesi sebebiyle kemik kirigi olusturacak sekilde yaralama, hirsizlik.

Savci ifadeyi aldiktan sonra eger tutuklanmayi gerektirecek bir durum var ise, yada suc katalog suclardan ise, sahsi tutuklanmasi talebiyle nobetci sulh cezaya sevkeder. Yada savci tutuklanmasi icin degil, adli kontrol altina alinmasi talebiyle mahkemeye sevk eder. Yukarida ki arkadasin yazdigi gibi dosyaya bakip burada bisey yok mahkemeye sevk etmiyorum demez. Sahsin mahkemeye sevkedilmemesi, dosyanin kapandigi anlamina da gelmez. Savci halen dava acabilir. Sadece tutuklanmasina gerek duymamistir.

Daha sonra mahkemeye sevk edilen sahis hakkinda sulh ceza mahkemesi ifadesini aldiktan sonra tutuklammasina gerek gormeyebilir, serbest birakir. Yada tutuklar, yada adli kontrol karariyla serbest birakir, yada belirli bir ucreti yatirmasi karsisinda kefalet bedeliyle serbest birakir, para yatirilina kadar tutuklu kalir. Savciligin talebinin aksi bir yonde karar verirse mahkeme, savci buna itiraz edebilir. Itirazi da baska bir nobetci sulh ceza hakimligi karara baglar. Sorusturma asamasinda iddianame hazirlanir yada kovusturmaya gerek olmadigina dair karar verilir. Eger iddianame hazirlanir da iddianamenin gonderdildigi mahkeme iddianameyi kabul ederse, yargilama baslar. Sorusturma artik Kovusturma olmus olur.

Yaklasmalisin. Cunku iyi biri olmak bunu gerektirir.

yaklaşmamalısın. burası türkiye. kaba olmak, insanları korkutmak daha çok iş yapıyor.

Gerek yok.

hoşgörüyle yaklaşmayacağını bildiğini düşünmek biraz tehlikeli bir ön yargı olabilir. arkadaşımın türbanlı bir arkadaşı var, kız hem ateist hem de eşcinsel olduğumu biliyor ve beni çok seviyor. ne zaman görüşsek sıkı sıkı sarılır öper falan.

sen doğru bildiğini yapmalısın her zaman. ön yargısız, ön kabulsüz. ama o sana hoşgörüsüzlük gösterdiyse, o zaman hak ettiği şekilde davranmak icap eder.

Sana hosgorusuz yaklasan insana sen iki kere hosgorusuz yaklasmalisin. Yok yok bu fazla oldu.

Hoşgörülü bir insansan evet. sadece sana karsi hoşgörü gösterenlere karsi hosgörülü olursan hoşgörü nerede ?

Hoşgörünün olayı zaten sana hoş bakmayan, seni hoş görmeyen ya da senin hoş bakmadigin birilerini bile kabul etmek degil midir ? Tabi abartmadan.

Diger türlüsü hosgoru degil, sana gosterilen davranislarin aynıyla cevap vermektir sadece.

sana taş atana sen meteor olup yağacaksın yoksa seven çok olur...

(bkz: paradox of tolerance)

daha güzeli vardır. kaba duruyor, beğenmedim ben.

aşırı çirkin

önü çok uzun değil mi? fiyatına göre beğenmedim.

bence güzel ama zamanında begenip secenek secenek sunduğum botları kimse begenmedi. o yüzden bana güvenme ^^

Rengindeki o sarımsı parlaklıkları pek beğenmedim ama yine de güzel, önden duruşunu beğendim. Fiyat normal ama performans dendiğinde rahatlığı, su geçirmezliği vs giriyor bence işin içine, o yüzden bilemedim.

Tarziniza bagli. Rengini sevmedim. Gorunusunu de sevmedim. Ben almam cunku buna uygun giyinmem. Ama sizin tarziniza gore uygundur belki.

Beğendiğiniz modelleri atar mısınız

matraş niye leylek ayağına göre yapıyor ayakkabıları anlamadım. topuklular hariç tüm botların önü gereğinden uzun.

Bence güzel.cok benzeri vardı 150 senedir kullandıgım,artık resmen derisi parçalandığı için benzer bir sey arıyordum.ben de alabilirim hatta bundan :)
bir de elle'de güzel modeller var.
www.elleshoes.com

Kendimi bildim bileli bok gibi hissederim. Cocukluk da dahil.

Kendimi özel hissediyorum ama "hâlâ" değil. Küçükken özel hissetmek isterdim, bu ihtiyacım hâlâ geçmedi. Ama kendimle ilgilendikçe, kendimi yetiştirip büyüttükçe daha özel hisseder oldum. Son 2-3 yıldır daha özel hissediyorum diyebilirim. 34 K

ya ben de herkes kendini özel hissediyor derdim ama hissetmeyenler varmış. benim için durum şöyle: özel olduğumu değil de olabileceğimi hissediyorum. bu bir de özel olma anlayışına bağlı biraz. ben mesela bundan 100 sene sonra konuşulacak bir edebi eser çıkarsam ortaya özel sayarım kendimi. başkası için, iyi bir eş ve evlat sahibi olmak, o insanların saygısını ve sevgisini kazanmış olmak en büyük gururdur, "özel"liktir. biraz beklenti meselesi. yaşadığım sürece özel olabileceğime daima inanacağım sanırım çünkü nefes almaya devam ettiğim müddetçe bir şeyler başarabilirim. şu an özel misin dersen tabii ki değilim.

özel olma potansiyelimin var olduğunu ve bu potansiyelin kıyısından bile geçemeyecek kadar da miskin olduğumu, neticede özel olmadığımı hissediyorum.

bence herkesin en azından bir hususta özel olma potansiyeli var zaten.

özel olma potansiyelinden bahsedenler aslında doğrudan özel olduklarını düşünüyor gibi geldi benim tanımıma göre. zeki ama çalışmıyor gibi.

Hissediyorum. Bazen çevremdekilerden daha akıllı olduğumu fark ediyorum. Kendimi övmekle hiç alakası yok. Ben bundan daha akıllıyım lan dediğim zamanlar oluyor.

Ben bir taneyim.

başıma bir iş gelmeyecekse evet, kendimi özel hissediyorum.

çevremdeki insanlara baktığımda onlardan çok farklı olduğumu görüyorum. çoğu kişi çok küçük hayallere sahip. inanılmaz standart hayatlar yaşıyorlar. oku çalış evlen çocuk yetiştir emekli ol öl mentalitesine sahipler. haa ben çok mu marjinalim? hayatta bundan sonraki hedefim astronot olmak falan mı? yoo. alakası yok. ancak görüş açısı itibariyle insanların genelinden ayrıldığımı düşünüyorum.

hayır
hiç kendimi özel hissetmedim. bi özelliğim de yok
normal düz insanım işte

Hissediyorum ve bunu hissetmek icin birilerinden daha iyi daha akilli daha guzel daha basarili daha daha... oldugumu dusunmem gerekmiyor. Iyimle kötümle tek oldugum icin özelim. Farkli olmak=özel olmak diyorsak o kibir oluyor daha cok. Birilerinden bagimsiz olarak ozel hissediyorum evet.

annemin dizlerinden yazıyorum, kendimi çok özel hissediyorum.

Evet, hissediyorum. Narsisizm boyutuna varmadıkça sıkıntı yok bence.

Yok, hiç özel hissetmediğim gibi, asla özel olamayacağımı da adım kadar iyi biliyorum.

Özel olmak için yırtınmadım ama farklı nedenlerle yırtınmama rağmen özel biri olmadım, çevreyle de kendimi kıyaslayınca başıma bir iş gelmezse %99.9 olasılıkla özel olmayacağımı biliyorum. İyi ki yaptığımdan zevk alıyorum da, özel biri olmayacak olmak koymuyor. Hatta biraz rahatlatıyor da. Kendim için yırtınmaya devam edebilirim. Her şeyim ortalama, bu da büyük bir sorumluluk duygusunu üzerimden kaldırdığı için mutluyum.

Tabii ki bu önemsiz olduğum anlamına gelmiyor; kimse önemsiz değil bence. Yoksa 'Ummadık taş baş yarar' diye atasözü olmazdı. Gerçekten herkes bir dünya ve herkesin iç dünyası birbirinden ilginç. O yüzden, ilgilenilmeye değer diyebilirim ama özel olduğumu söyleyemem. Sevgili için özel olunur, anne-baba için özel olunur ama genel olarak insanlık için özel değilim, çok net bu.

Edit: Bundan sonra Quora'da bir şey okudum ve bayıldım. Düzgün bir çevirmen değilim ama anladığım kadarını çevireyim, çünkü kendi düşündüğümü bu kadar güzel anlatamam:

"Özel olmak bir mit. İnsansın sen, herkes de öyle. Hepimiz uyuyoruz, nefes alıyoruz, yemek yiyoruz, s.çıyoruz, gülüp ağlıyoruz, vb. Dış görünüşümüz, kabuğumuz ne kadar şık olursa olsun, içeride dünyaya gelen, bir süre buralarda takılacak olan ve daha sonra bu dünyadan ayrılacak olan biri var. Herkes gibi.

Bu da kötü bir şey değil. Bu, aynı zamanda, diğer insanların da senden özel olmadığı anlamına gelir. Senin hayatında hayranı olduğun diğer insanlar kadar önemli ve değerli.

Herkesin hayatının bir değeri var ve yapılabilecek tek şey o değeri yaşamak. Olabileceğinin en iyisi olmak da isteyebileceğin en uç nokta olabilir, ötesi olamaz. Geri kalanı sadece laf salatası"

özel değil de, eşcinsel olduğum için farklı olduğumu hissediyorum hep. bazı şeyleri eşcinsel olmayanların göremediği bir bakış açısından görebildiğimizi düşünüyorum.

Evet. Hep diğerlerinden farklı olduğumu düşünürüm. Şimdiye kadar da aksini düşündürecek biriyle karşılaşmadım.

özel falan hissetmiyorum. zaten özel insan gibi bir şeye de inanmıyorum.

özel dediğimiz şey farklılık.

sosyoloji, psikoloji, tarih vs vs. bilim veya alanlarla yeterince vakit geçirdiğinizde bize özel, değerli, kendimize has gelen şeylerin aslında basit ve sıradan açıklamaları olduğunu görüyorsunuz, en azından ben öyle görüyorum.

İşin icra dairesi tarafindan konusacak olursam uyap uzerinden harclari yatirmayi, takip acmayi,vekaleti falan yatırmayi bence öğrenin sizin icin kolaylik olur, bi ton dertten kurtarır.
He tabi ekraninizi bilmiyorum, nasil yapilacagini falan.

Adalet bitirdim ben. UYAP 1 ve UYAP 2 diye iki tane dersim vardı. Her şey onun üzerinden yapılıyor. Avukatlar genellikle şifrelerini yardımcılarına veriyor, onlar hallediyor işleri. Daha çok şu kullanılır demek zor. Herkes kendine göre bir şeyleri daha çok kullanır. Suçlunun üzerindeki eşyaların sisteme kaydedilmesinden tut suçlunun ceza infaz kurumunda işlediği disiplin suçlarına kadar birçok şey yer alıyor sistemde. Dava açma ve dava takibi için daha çok kullanılıyor tabi.

Gelenekçi avukatlar bazi islemleri ille adliyeden yapacagim diye tutturuyor ama hemen her işlemi uyapla yapabilirsiniz. Gorundugunden cok daha fazla işe yariyor aslinda. Dava açmak, harcini yatirip tarayip vekalet, yetki belgesi sunmak, butun dilekceleri, beyanlari gondermek, harc yatirmak vs... uyap sertifikaniz olsun mutlaka. Isverenin kendi uyap sertifikasi vardir. Sizin de olmasi tabi ki gerekir. Cunku islerin bir kisminin takibini siz yapacaksiniz ve hem sizin hem de ofisin genel işleyişi icin cok gerekli.

"Her seyi yasadik.bildigin sevgili idik" sıkıntı burada. O kizlarla sevgili olmussunuz evet ama evlilik baska bir sey. Sen olayi biraz yanlis anlamissin. Evlenme teklifi pat diye olmuyor zaten. Altyapisi, birlikte karar verme aşaması falan var yani. Evlenme teklifi yapildiginda o gune kadar dile gelmis olmasa bile yani pat diye yapilmis bile olsa zihnen o yola girmiş oluyor ciftler. Reddedilmeyecegini az cok biliyorlar. Aralarinda sevgilisinin takilmak isteyip evlilik dusunmedigini bilecek kadar bağ oluyordur. Her seyi yasiyoruz takiliyoruz madem yuzuk alayim degil yani.

Evlilik teklif etme aşamasına kadar zaten evet mi hayır mi diyeceği belli olur. Teklifleri reddedilen insanlar ise yanlış zamanda teklif ediyor zaten, karşı tarafın daha ne diyeceğini bile bilmeden buna cesaret edilirse gelen cevaba şaşırmamak lazım.

eksisozluk.com

o "-de"ler hep birleşik yazılacak.

bi de önceden işaret fişeği atılır. Öyle dev süpriz bi iş değildir ki o. Civar dolanmalarından anlaşılır kıvamı.

neynep+1 ahh o bağlaçlar, ağlattı. Kalabalık önünde yapacaksan da yazılı olarak yapmaman lehine olur.

Veriyorlar. Islem tarihine bakip bulurlar ben almistim daha once.

6 7 birleştirince güçleniyor evet
bauhaus da gördüm
hepsi burada da boyut boyut satılıyor.

harddiskten :) bozuk harddisk bul hurdacılardan içinde şahane güçlü mıknatıs var

Neodyum miknatis ? Asiri güçlü. Internette var bir suru yerde. Ama biraz pahali.

Elektronikçilerde olur.

www.aliexpress.com

Küçük güçlü derken 1 kuruş boyutunda buzdolabı süsü gibi şeyler için kullanılan çelik mıknatıs mı

Origami cicek verirdim ben.

Hiç gerek yok.

kitap al. çiçek falan karıştırma. romantik misiniz nesiniz iyrenç

dün sözlükte başlığı vardı, ilk buluşmada kitap almak gibi. güzel bence

Aman diyim alma, ne gerek var, çok yokluk çeker gibi bir görüntü yaratma.

alma ya hu.

Gereği yok.

Kadin gözüyle, alma tabi ki.
Unutma senin de ilk buluşman. Sen de onu tanimak istiyorsun. Senin de hosuna gitmeyecek seyler olabilir. Bu olayi erkegin kizi etkilemek zorunda oldugu bir şeye çevirmeye gerek yok.sonraki bulusmalarda alirsin hoş olur.

erkeksen eğer çiçek al.
artık kimse almıyor olsa da, çiçek mutlaka alınması gereken bir şey aslında bana göre.

kadınsan bir şey almana gerek yok.
çok içinden geliyorsa falan alabilirsin ama.

edit:
çiçek almaya yokluk göstermek diyenler olmuş.
1930'larda falan mı kaldım?
kadına çiçek almak zarifliktir, ne yokluğu?
yani illa sevgili olmaya gerek yok çiçek almak için.
gerçi şimdi kadınlar da tuhaf, bilemiyorum.

Kadın olarak yorum yapıyorum, ilk buluşma ise hediye almayın. Henüz zaten aday imiş, birlikte olmaya başlarsanız alırsınız.

ilk buluşma da hediye alınmaz, niye alıyorsun.

Alma, illa bir şey almak istiyorsan kitap +1 ama alma.

Bence ilk buluşmada almayın. İkinci buluşmada zarif bir çiçek ya da kitap alabilirsiniz.

Bana erkek arkadaşım 3. bulusmamizda şirinler minyaturu ve bir demet papatya almıştı (sirinleri çok sevdigimi soylemistim) hala basucumuzda duruyor. Bence ilk bulusmalardaki bu minik hediyelerin ayrı bir yeri oluyor.

İçinizden gelmiş, bence alın. Neyi seveceğine siz karar verin ama.

Aranızdaki muhabbete ve seviyeye bağlı biraz. Çiçek alabilirsin ama gül çok abartılı olur, papatya al.

Gerek yok bencede ama ille beni animsatacak birşey olsun derseniz bir kitap hoş bir bileklik falan olabilir pahalıya kacmadan

alma, gerenk yok.

almazdım. çok riskli hareketler.

@nekolaytezla, +1

illa bir şey almana gerek yok, oracıkta origami çiçek yapıp versen çok daha cici bir hareket bence ilk buluşma için.

alma

Noooo. Buluşmak istemediğimde apartmanın önüne çiçekle gelen eski erkek arkadaşımı hatırlattın ıyh. Ya da gerçi al ya, çok muybuy bi tip olarak bulucaksa seni ilk buluşmada anlasın kız. Muybuy da neyse artık.

Hiç gerek yok.

İlk görüşmede hediyeye gerek yok

NAsıl geçti?

okurken gozlerim doldu, kaldi mi olm boyle asklar ya..


tebrikler simdiden

Ben olsam çiçek alırdım. Hoşlandığım kızla buluşmuşum, ona bir şekilde değerli olduğunu hissettirmem gerek.

alma. hiç gerek yok. buluşma bittiğinde çok mutlu ayrılıyorsanız teşekkür edersin.

ben sizden duyuyorum ilk defa. hangi kreş, hangi öğretmen olduğunu da belirtseniz insanlar buradan da bilgilenir.

Temmuz olmadan biraz once havalimani patladi, temmuz ortasinda da darbe girisimi oldu.
Bence kaynamasi normal.

eşcinsellerin yürüyüş yapmasına tepki göstermek varken taciz ve tecavüz olaylarına neden tepki gösterelim ki? sonuçta eşcinseller yürüyüş yapıyor :S

ben de dün facebook'ta tesadüfen karşıma çıkınca gördüm ve aynı şeyi düşündüm.

demek ki gündeme çok taşınmamış.
bir şekilde konuyu yeniden gündeme getirmek lazım sosyal medyada.

Fulya park cocuk bakim eviymiş sanirim. Birkac haber sitesinde cikiyor arayinca link atmadim o yuzden. Bence de yeniden gundeme getirmek gerekiyor. Aileler neden susmuş onu anlamadim

Bu saydıkların senden iyi olanlar onlarda beden babam bana bmw almadı da peugeot aldı diye isyan ediyor ve bir üstüne imreniyor. Senin yerinde olmak isteyen işi olmadığı için evlenemeyen bir iş bulsam da evlensem diye bekleyen yani senin durumunda olmak isteyen de binlerce insan var. Ben haline şükret falan demiyorum ama senden daha şanslı insanların hayatını instagram dan takip ederek hayatını kendine zehir etme.

@bonisnocetquimalisparcit,

hayır ailelerimiz yardım edemezdi. o yüzden yük olmak istemedik zatne.

düşündüğümün de fesatlık oldugunun farkındayım bu arada. ama elimde değil işte.

kendi ayaklarının üzerinde durabilmen ve ya durabilme çaban ömrün boyunca onun bunun ya da ailenin yaptıkları altında ezilmenden çok daha iyidir.

başına kakılacak, seni bazı durumlarda "ya o kadar da hatrı var ayıp olur" diye güç durumda bırakmaz.

aksine daha güçlü ve müdanasız kılar.

tavsiyem şudur ki; geçen zaman geri alınmıyor ve en keyif alabilecek yaşlarınızdayken bu kadar işe güce gömülmeyin.

bırakın 2 kuruş faiz işlesin siz zamanı ertelemeyin.

gelir dağılımındaki eşitsizliğe kafayı takarsan hayatı kendine zehir edersin. gittiğin markette, oturduğun kafede bile yanındakilerle aynı ekonomik güce sahip değilsin. senden çok daha altta olanlar da var, üstte olanlar da. kendine benzer seviyede olduğun arkadaşlar edin, ona göre bir çevre kur ve çok takılma. eminim hayatta çok daha önemli konuların, amaçların, önceliklerin vardır, onlara yoğunlaş. bunu sana evlenirken iki aileden de beş kuruş yardım gör(e)memiş ve evlendikten sonra iki sene borç ödemiş biri olarak söylüyorum.

@bonis,

ben onları suçlamıyorum ki, sevdiğim de insanlar. sadece kendime moralim bozuluyor olay bu kadar aslında.

Moralinizin bozulmasi normal. Ama herkesin ne yasadigini bilemezsiniz. Sosyal medyada orada burada mutlu zengin gorunenlerin sadece size gosterdikleri kadarını goruyorsunuz. Gorundukleri kadar mutlu da olabilirler ama bu sizi mutsuz etmemeli. Cunku her konuda her alanda bu adaletsizligi gorebilirsiniz. Siz evlilik konusunda isyan ediyorsunuz. 18 yasindaki bir genc de yasitlarinin calismak zorunda olmadan ozel üniversiteye gitmesinden şikayet ediyor. Kimisi torpille işe giriyor kimisi emek vermesine ragmen işsiz kaliyor. Bu böyle. Ama simdilik boyle. Hayat bu her sey degisiyor. Sizin durumunuz da geçici. Onemli olan bunlardan ve maddiyattan bagimsiz olarak kendi icinizdeki, eşinizle olan mutlulugunuzdur. Birbirinize destek olup her soruna ragmen iyi ki birlikteyiz diyebiliyorsaniz gerisini çok dusunmeyin.

@jrr tolkien,

ya arkadaş nasıl böyle konuşabiliyorsunuz? kimseye neden yardım etmediler falan demiyorum. yardım edemezlerdi durumları yok bir şey yok. ama şunu soruyorum: niye bizim de öyle basit olmadı yaşantımız. bak bu kadar basit aradaki ayrım. öyle bir cümle yazıyorsun ki sanki aileme sitem ediyorum. alakası yok.

her zaman icin senden iyilerde var, kotulerde var; sen hangisini ornek almak istersen onu alirsin hayatinda... ki sen burada senden iyi olanlari almissin kiyaslamak icin

hayatin her alaninda bu var ve olmaya da devam edecek.... bunu kabullenmeniz gerek sadece

yadırgamıyorum bu düşünceni insan psikolojisi işte ama hayat böyle naparsın, kader mi dersin, hayatın adaletsizliği mi? Bazıları birçok şeye daha rahat erişir, sen çok daha çabalamak zorunda kalırsın kazanmak için ve hatta bazen kazanamazsın da? Böyle çok örnek verebilirim ama bunların da sonu yok. Herkesin imkanları ailevi durumları farklı. Herkes yorganını ayağına göre uzatıyor. Adamların bu imkanları varsa, aileleri sağlıyorsa sonuna kadar da kullanabilirler bu da normal ama tabii başkalarıyla kendimizi kıyaslamak bize mutluluk değil mutsuzluk getirir. Siz kendi önünüze bakıp bir an önce borçlarınızı ödemeye çalışıp, belinizi doğrultun siz de yaparsınız. Sosyal medya paylaşımları da bu tarz duyguları körüklüyor anlıyorum, bence çok fazla facebooktu, instagramdı takılmayın.

Düşünce yanlış, çok dert yanarsın böyle eğer kafa değişmezse.

Kimse yapacaklarını sana zorla yaptırmıyor. Yaptırmadı.

İlk defa ailenden ayrı kaldun, ve ilk defa çalılmaya başladın sanırım...

borcsuz olsa elbet daha iyi olurdu ama bahsettigin sekilde ebeveynlerin yardimiyla kurulan evlerde/evliliklerde anne-baba ciftin "veli"si gibi herseye karismaya devam ediyor. sense evcilik oynamis gibi oluyorsun ki etrafimdan gördügüm kadariyla oldukca huzur bozucu bir hale gelebiliyor bu durum.

sizinse (esinle beraber) kimseye minnet etmeye zorunlugunuz yok ve kimsenin beraber kurdugunuz bu hayatta (bir yatak alindi fügün yapildi diye)söz hakki da yok.borc ödemekten daha agir yükler bunlar cogu zaman.
bundan sebep bence üzülmemelisin.

onlar zengin sen fakirsin çünkü. iyi bir işin kariyerin var ise şansın da giderse ilerde rahat bir hayatın olabilir.

Dhaa once de bu tarz duyurularin vardi.
Bir de markette roastbeef yok diye mahallende oturdugun insanlari asagiladigin duyuruyu hatirliyorum bak :/

Borclari bitirecem diye kafayi yemissin, biraz rahat ol. Evliliginize yazik. Uygun degildiyse maddi durumunuz, neden bu kadar borca harca girerek evlendiniz?
Fesatlik yaptigin insanlar durumlarini olcmusler tartmislar, aileler de yardim edebilecegi icin evlenmisler.

Bazen takmamak lazim, biz ailecek hep borcluyuz ama borcu donduruyoruz, istedigimiz hicbir seyden de geri kalmiyoruz acikcasi.
Borc donebilmeli, yoksa borclu olmakta sikinti gormuyorum ben. "Borclarimi bitirmem lazim" diye hayati kacirmaya tercih ederim daha uzun sure borc odemeyi cunku bir kisirdongu, bitmiyor genelde :)

Baskalarinin imkanlarini, ailelerinin destegini kiskanip kendini oldugundan mutsuz etme. Insan gibi calis, gerekirse borclarini yapilandir, eline tum geceni borca harcama.
Yurtdisina gitmek istiyorsan ucuz da gidebilirsin, illa 4-5 yildizli otelde kalip thy ile ucmak zorunda degilsin. Ya da ydisinda illa steak yemen lasim degil, marketten aldigin sandvicle de idare edebilirsiniz ama bunlardan mutlu olabilir misin, hic eminndegilim.

benden önce cevap veren arkadaşlar +1

bu kadar borcunuz varsa veya evlenince bu kadar borç altına gireceğinizi biliyorsanız evlenmeseydiniz keşke. veya illa evlenmek istiyorduysanız da salon takımı, mutfak takımı, sıfır mobilyalar bilmem neler almasaydınız? evlenince illa her şeyin sıfır mı olması gerekiyor?

ben 2. el bile alır otururdum evimde. ne olacak ya? millet mi ayıplayacak?

kendiniz yapmışsınız hepsini.

söyleyecek ekstra bi şeyim yok.
kendi hayatını kendi çabanla idare etmen en güzeli. @eeb tammaen haklı bence o konuda.

bu kadar borçun vs olmasa yine sosyal medyadan insanlara bakıp yine kafayı takarsın. ki bu gayet insancıl bi durum bence. ister istemez kıyaslıyor insan. bırak evcilik oynasınlar. zorluk yaşamadan "yuva" kurmaya çalışsınlar.
sen kendi yuvanı kendin kurmuşsun bi de üstelik tüm bu zorlukları beraber ısrtlanabildiğin bir hayat arkadaşın var. bence bahsettiğin insanlardan çok çok daha fazla şanslısın.
hangisinin evliliği ufak bir zorluğu kaldıracak bir düşün derim.
evlenmedim, bilmiyorum ama sanırım konsept hayatı beraber yaşamak acısıyla tatlısıyla. Tatlısı herkese kolay herkes yapar. Sen zoru seçmişsin ve takım arkadaşın da sana yardım ediyor.
ELindekinin kıymetini bil.
bırak başkaları yalancıktan mutluluklarıyla yaşasın.senin yaşadığın gerçeği herkes başaramaz.
geçen zaman geri gelmez ama borç ödüyoruz diye hayatı ıskalamayın. mutlu olun mutlu edin.
her pazar saçma salak pozlar eşliğinde, saçma sapan paralar verip "koçişkoyla pazar qeyfi" yapmayın.
menemen yapıp yanına çay demleyin.
mutluluğu doğru yerde bulun.
falan filan...
p.s. bende uyuz oluyorum o tiplere çaktırma ajhjkshkj

@dedimmi,

ya ne kadar ilginç birisin. evimize ne eşya aldığımızı, nasıl bir ev tuttuğumuzu söyylemiş miyim ki sıfır mobilya almasaydınız heryeri düzmeseydiniz diyebiliyorsun? şaka mısın arkadaşım sen, gerçekten eleştirilere bir şey demiyorum da, sanki ben burada "koltuk takımı aldık 6bin lira para verdik, yatak odası aldık 20bin lira para saydık, evi baştan tadilat yaptırdık" falan gibi laflar etmişim gibi konuşuyorsun. evi ne şartlarda kurduğumuzu nerden biliyorsun? ne aldığımızı ne yaptığımızı nerden biliyorsun?

şaka mısın sen?

şaka değilim. bir sürü şey yazmışsınız. "x'e bilmem ne takımı alındı, y'ye bilmem kim takımı alındı, biz ise herşeyi kendimiz aldık." demişsiniz. bundan ne anlamak gerekiyor? x'ler, y'lere herşeyi yakınları almış ama siz kendiniz almışsınız. e para verip almışsınız işte? evlendiğiniz için kendinizi bir ton borcun altına soktuğunuz yazmışsınız. e neyin borcu bu o zaman? ev düzmeye para harcamadınız mı şimdi cidden? ne anlamalıyız biz bundan?

evleneceksiniz diye kredi mi çektiniz? onun borcu mu? e dediklerim yine geçerli o zaman.

evlenmeden önceki borçlarsa bunlar, yine geçerli. benim o kadar borcum olsa, dışarıya adımımı atmam.

ne yaptığınızı tabii ki bilmiyorum, nereden bileyim? buraya yazıyorsunuz, biz de yazdığınız şeylerden çıkarım yapıyoruz. net yazın biz de net cevap verelim. o borçların büyük bir kısmı da ev düzmekten gelmiyorsa da bana da dedimmidemedimmi demesinler.

edit: hastalık gibi durumlar varsa onu bilemiyorum, o konu hariç.

bunları düşünmen normal, bence onların kötülüğünü istemediğin sürece fesatlık denemez.
ama "ana babaları ölünce s*ki tutacaklar, ya*amı giderler tatillere" diye düşünüp mutlu oluyorsan fesatsın lan :D

milletin evcilik oynadığı tespitine de katılıyorum, mal bir kuzenim işsiz güçsüz haliyle evlendi, ailesi borca girdi ve çok zorlandılar/zorlanıyorlar, niye? beyefendi evlenip çocuk yapacak diye. p*ç kurusu, bir de çocuk yapıp boşandı... mal oğullarını evermek için hayvan gibi borca girip saçma sapan yardıran ailelerinin karşısına geçip "al size torun, g*tünüze sokarsınız" diyesim geliyor ama demiyorum, efendi adamım.

hem onlar ailelerinin desteklediği kadar gezip tozup eğlenebilecekler. siz ise borçlarınız bittikten sonra kendi imkanlarınızla çok daha güeajhgska tamam lan tamam o kadar da değil belki ama hayat arkadaşınla kendi çabalarınızla kurduğunuz hayatın keyfini çıkarın, bence çok değerli.

ailenden onları yıpratacak kadar büyük bir destek almadan kendi başınıza bir düzen kuruyor olmanız müthiş ya, eminim ki o 10 katı çalışıp yaşadıkları hayatın yarısını yaşayamadığınız insanlar da size bakıp içten içe kıskanıyorlardır.

Öncelikle geçmiş olsun.

Ağrının tek bölgede olması, mide bulantısı, ışığa ve kokuya karşı hassasiyet varsa migren denen illettir o. ( kendimden biliyorum )

Sadece migren olmayabiliyormus.
Sonu kusmayla biten basagrilarim vardı bir dönem. Migren tedavisi oldum, geçmedi. Doktor psikolojik olabilir dedi.
Bu arada alerjik astim oldum.

Bir kaç yıl sonra kbb doktoru muayene ederken burun egriligim oldugunu, burun ici etlerimin çok büyüdüğünü, hatta kemiğe temas ettigini bunun da dayanılmaz baş ağrılarına sebep olabileceğini söyleyince aydınlandım.
Deviasyon ve konka hipertrofisi ameliyatı geçirdim.
Baş ağrılarım bitti.

Doktor migren olmadigini soylemisti. O yuzden anlamiyorum sebebini.

engelleseydi çevrimiçi olduğunu da göremezdin, seni telefon rehberinden silmiş olabilir. whatsapp gizlilik ayarlarında rehberimde olmayanlar şunları bunları göremesinler diye bi seçenek var

Rehberden silmis son gorulmesini de kapatmış

ben etkilendiğimi hiç farketmedim, bissürü dolunay fotoğrafı çektim o vesileyle etkilendiğimi düşünmüyorum.

Şeyi merak ettim ben. O etkilendiginiz günler dolunay oldugunu biliyor musunuz yoksa o gunu kotu gecirince aa dolunay varmis bu gun ondanmis demek gibi bir durum mu oluyor

Edit: pardon duyuruda cevabi varmış

Soruya cevap: etkilenmiyorum.

bence tamamen paikolojik.

etkilenmiyorum.

tam olarak cureforlove +1

deli etkileniyorum, dün gece 3 leş bırakmışım arkamda. hala tüy döküyorum

en.wikipedia.org bu kadar insan yanılıyor olamaz. bana pmse yakın hisler geliyor göğsümde öküz oturuyormuş gibi.

editliyim, pmste olmadığım bir dönemde ise dolunay olduğunu %90 tutturuyorum, genelde "yav bugün dolunay mı ne var yeter artık gök hareketleri" diye saydırmaya başlıyorum gugıla sorup dolunay olduğunu görüyorum. tşk.

@aquarium hayır ben kendi özelimde dolunay takvimini takip etmiyorum, dolayısıyla bilmiyorum. Zaten bu anlattığım durumda da fark etmemiştim, balkonda otururken dolunayı görünce dank etti.

etkilendiğimi düşünmüyorum ama bugünümün başından sonuna kadar tek kelimeyle iğrenç geçmesi dolunaydan mı kaynaklanıyor acaba

benim ruh halim bozukken ulan acaba dolunay mı var demedim hiç, aklıma bile gelmedi. ama aa dolunay var kesin mutsuz olacam diye koşullanırsan mutsuz olursun tabi.

Bazen odam çok aydınlık oluyor. Açıp bakıyorum görebilirsem. Psikolojik olarak bir değişim fark etmedim.

www.dergikaradeniz.com

Şu makale ilginizi çekebilir.

Türklerde aya tapma inancı konusunda güzel şeyler içeriyor.

Belki kalıtsal olarak atalarımızdan bize böyle eğilimler geçmiş olabilir.

Ben dolunayı çok severim, o nedenle olumlu etkileniyorum. Mutlu oluyorum. Işığına bakıp bakıp büyülenirim. Eski çağlarda filan olsam kesin Ay'a tapardım herhalde.

Bi saçmalıklar oluyo, karmaşa. Of diyorum,bi bakıyorum, dolunaymış. Bazen.

kadınlar pms'e dair neler tarif ediyolarsa bana da öyle şeyler oluyor.

yaa var ya... ne zamandır söyleyeceğim bunu ama dalga geçerler diye susuyordum. ben delicesine etkileniyorum dolunaydan. önceleri psikolojik falan sanıyordum ama dolunay olduğunu bilmediğim ya da çok sonradan fark ettiğim zamanlarda bile gözlemledim bu manyaklığı kendimde.

tıpkı senin dediğin gibi o dönem inanılmaz uçlarda yaşıyorum ben de ve bunun nedenini çok merak ediyorum. aslında ben senin o "dolunay ne yeaa" dediğin kişilerden biriyim. böyle olaylarla hiç alakam yok ama bahsettiğin şeyi çok ama çok uzun bir süredir kendimde bizzat gözlemliyorum ve hayret ediyorum.

Evet etkileniyorum, bazen olumlu bazen olumsuz. Şimdi fark ettim 2-3 gündür bunun bir etkisi olabilir üstümde, bu dolunay biraz olumsuz geldi sanki.

epeyce etkileniyorum.

günüm yok yere sıkıntılı geçerken, akşam tesadüfen dolunay görünce bundanmış diyorum. dolunay sırasında yaşadığım huzursuzluk, başka türlü huzursuzluklara benzemiyor. dolunaya has bir şey var ve her seferinde aynı kıvamda yaşıyorum bunu.

aramızdaki kurt adamları fişlemek için güzel oldu bu soru. yardırın arkadaşlar çekinmeyin.

benim mesela 5 gündür kanamam var. pms değilim, erkeğim zaten. ruhsal olarak kanamam var, bunun dolunayla alakası olduğunu sanmıyorum. dolunay yokken de kanıyordum, dolunay olmayınca da kanamam devam edecek. eyyorlamam bu kadar.

Aralıkta doğduğum için dolunayda pipim kalkmıyor. Çünkü evren aralıkta doğanların da böyle bir özelliği olsun yav diye düşünmüş, öyle karar vermiş.

Edit: neferkittynin yorumunu kendim yazdım sandım :O

Etkileniyorum tabii ama astroloji temalı bir etkilenme değil malesef.

Askerde Şafak sayarken dolunay takip ederdim. Beş aylık dönemden başka sıkıntı yaratmadı şükür.

Etkilendiğimi yeni fark ettim. Uykuya dalma konusunda sorun yaşıyorum, bildiğin yok yere keyfim bozuk, depresif oluyorum. Etkilendiğim günlerin dolunay olduğunu sonradan fark ediyorum.

hava açıksa güzelim dolunaya bakıp bir cugara yakıyorum, eskileri düşünüyorum. etkiliyor yani.

bu olar mı?

beni de olumsuz etkiliyor. enerjim çkiliyor, mutsuz hissediyorum kendimi.

Bana hicbir sey olmuyor. Bu dolunayda da hicbir degisiklik olmadi. Goruntusunu severim ama.

2 gün önceki dolunay çok iyiydi, hayran oldum resmen. Hava bulutlu olduğu için çok görünmedi.

Onun dışında etkilemiyor.

Öncelikle belirtmeliyim ki bu gibi doğal ve astronomi ile alakalı olayların insanları etkilediğine inanmayan biriy(d)im.
Genel olarak karamsar biri değilimdir fakat çocukluğumdan beri her ayın belirli dönemlerinde içimde bir sıkıntı olur, içime kapanırım. Bu duruma artık alışmış olarak yaşamaya devam ederken son iki yıldır içimi sıkan dönemlerdeki mutsuzluğum ve keyifsizliğimin beni daha yoğun etkilediğinin farkına vardım. Çok fazla üzerinde durmadan hayatıma devam ederken bu dönemlerin dolunay dönemlerine (bazı aylarda 2 gün öncesi veya sonrası olabiliyor) denk geldiğini farkettim. Kendimi şartlandırmamak için hiçbir zaman dolunay takvimine önceden bakmadım fakat ne zaman içimde o büyük sıkışmayı hissetsem, ay takvimine baktığımda dolunay dönemi olduğunu görüyorum. İçim sıkışıyor, insanların her hareketi batıyor, aşırı karamsar oluyorum hatta bu karamsarlık bana varoluşumu sorgulatarak ölümü düşündürmeye bile gidebiliyor. Bu sürecin sonrasında ise bir rahatlama ile daha mutlu şekilde hayatıma devam ediyorum ve istisnasız her ay bu durumu yaşıyorum. Konuyu araştırdığımda bu dönemde cinnet, intihar, cinayet gibi vakaların diğer günlere göre daha fazla yaşandığı ile ilgili bir çok yazı okudum. Konu daha fazla ilgimi çektikçe dolunay dönemlerindeki gazete haberlerine daha fazla dikkat etmeye başladım. Örneğin 20 Haziran 2016 dolunay gecesi ve aynı gecede, Türkiye'de birbiriyle alakasız üç şehirdeki üç lise öğrencisi intihar etmiş.(git:www.birgun.net) Dolunay tarihlerinde günlük gazeteleri takip ederseniz sıradan günlere göre bu gibi olayların daha fazla yaşandığını görebilirsiniz. Dev okyanuslarda yaşanan gel-git olaylarına yol açan dolunayın, insan vücudundaki su nedeniyle insanları bu denli etkilediği görüşü genel olarak hakim olsa da, bu etkinin nedeni bilimsel olarak tümüyle aydınlatılabilmiş değil maalesef.

Hayır etkilenmiyorum, etkilenenleri de bilime davet ediyorum:
www.livescience.com
www.scientificamerican.com

bazilari tek tas takiyor, nisanda alyans takiyor, evlenince alyansi obur ele aliyor.

Benim bildigim günümüzde evlilik teklifinde tektaş alınıyor. Nişanda taraflar birbirine alyans aliyor. Evlenince o alyansin yeri degisiyor. Sanirim böyle.birinden evlenme teklifi alıp kabul ettigine göre iş ciddiye binmistir aileler de ogrenir zaten bunu.

insanlar doğum günümü bilmez söylemem, sosyal medyada da göstermem bunu. sevmiyorum bu tip olayları. annem bile kutlamaz, hatırlamaz çünkü orası ayrı ama kırılmıyorum yani özetle.

ha kutlayana da niye kutladın demiyorum tabi, ben kutluyorum başka insanlarınkini mümkün olduğunca.

16 senedir annem hatirlatmasa ciddi anlamda kendi dogum gunumu unutuyorum. bu sebeple sahsen hic takilmiyorum, diger gunlerden cok farksiz.

Önemsiyorum, kutlanınca mutlu oluyorum. Kutlamayanlara tavır almam ama yakın arkadaşlarımdan falan unutan olursa bi burulurum yani.

6 şubat doğum günüm, hepiniz kutlayın tamam mı.

kutlamayanlara tavır almıyorum unutulabilir ya da bilmiyor olabilirler ama kutlanınca hoşuma gidiyor. e biraz yakın arkadaşlarım kutlasın diye bekliyorum, kutlamazlarsa üzülüyorum az.

Önemsiyordum ama aynı anda çok da saçma buluyordum. Önemsememek için doğum günümü saklamaya başladım. Bir şekilde bilip kutlayan çıkınca mutlu oldum. Gerisi hikaye bence.

Önemsiyorum. Kutlayanlarınkini kutlamaya özen gösteriyorum. Kutlamayanlar da çok yakınımsa kırılırım ve tepkimi gösteririm; yakınım değilse yine hafiften kırılırım ama doğum gününü kutlamamak dışında tepki göstermem.

Yok, hiç önemsemiyorum ya da tavır almıyorum. Kutlanınca 'Hehe, sağ ol' diyorum, 3-5 saniyelik mutluluk oluyor da, önemli bir olay da değil. Geçen doğum günümde sabah kalktığımda Facebook'ta birtakım kişiler kutlamışlardı, 20 kişi falan sanırım. Ben doğum günümü zaten unutmuşum. Kalktığımda 20 civarı bildirimi görünce 'Eyvah, bir şey mi oldu acaba? Neden böyle olay oldu?' diye yüreğime indi, doğum günüm olduğunu anlayınca rahatladım ama o yarım dakika elim ayağım titredi. Kim kutladı, kim kutlamadı unutuyorum ki zaten :)

önemsemiyorum. çoğu kişi bilmez.

ama yine de uyandığımdan itibaren o gün bütün dünyanın bana bir sürprizi varmis gibi hissediyorum hiçbir şey olmuyor :D

kutlanınca çok mutlu ve mahcup oluyorum, eziliyorum büzülüyorum neden acaba.

Ben herkesin doğum gününü bilirim ve kutlarım. Facebook'tan öğrenme filan değil biri sorsa ilkokul arkadaşın Kadir ve Mustafa'nın doğum günü ne ya da liseden Merve'nin doğum günü ne deseler hemen söylerim. Ama benim doğum günümü hiç kimse hatırlamaz.

Bu yıl bu yüzden arkadaşlarım ile kavga ettim. Konuşmuyoruz. Benden 2 hafta sonra doğum günü olan birine bir hafta önceden plan yapıyorlar ve beni de çağırıyorlar. Tabiki gitmedim ve yüzlerine çemkirdim.

Çok üzülmüştüm.

Kadir 23 Mayıs'ta, Mustafa 6 Haziran'da ve liseden arkadaşım Merve 12 Mayıs'ta doğdu.
Başak burcuyum.

Kutlama derken organizasyon ise gerek yok fakat bir mesaj isterim tabii. Kutlamayana da bir şey demiyorum, tavır almıyorum.

Kutlanınca hoşuma gidiyor . Ama kutlamayanlara tavır almıyorum . Kimse kutlamak zorunda değil .

Ben kendi dogum gunumu kutlamiyorum. İs yerinde pasta vs kestirmiyorum.

Birkac kisinin kutlamasi disinda takmiyorum

Sevgilim ve ailem dışındakileri takmıyorum zira ben de onlarınkini kutlamam. Doğumgününü sosyal medyadan ögrendigim insanı neden önemsiyormuş gibi yapayım? Aynı yapayliktan hoşlanmadığım için sosyal medyada benim de yoktur doğumgünüm falan.

Çok yakınlarım dışında (ki 3-4 kişi falanlar) kişilerin kutlamamasını hiç önemsemem. Zaten pek kimse bilmez benim doğum günümü. Parti vs. olaylarına tümden uzağım zaten, en son ilkokul 4. sınıfta bir topluluk ile kutlamıştım doğum günümü. Pasta kesilmesi, hediye alınması vb. şeyler hoşuma gitmiyor. Yalnızca doğum günü kutlamaları için değil, her türlü kutlama mesarimi için aynı şeyleri hissediyorum. Bana çok yapay ve çocukça geliyor böyle şeyler. Ne bileyim kazık gibi bir insanın (20-30 yaşlarında) bir cafeyi kapatıp çılgınca doğum günü kutlaması falan bana çok komik geliyor. Bence sadece çocuk iken olmalı böyle şeyler, bir yaştan sonra çok eğreti görünüyor.

Öte yandan, yukarıda da dediğim gibi çok çok yakınım olan, değer verdiğim insanlar doğum günün kutlu olsun deyince seviniyorum tabii, mutlu oluyorum. Sonuçta robot değilim, olumlu bir şeyler hissediyorum o anlarda. Ancak geri kalan herkes kutlamasa da olur çünkü ben de onlarınkini kutlamıyorum.

Kutlandığında mutlu olurum ama kutlamayanlara tavır almam çünkü ben de herkesin doğum gününü unuturum ve kutlamam doğal olarak. Facebook kullanmadığım için sadece kendi hatırlayanlar kutluyor mutlu olma sebebim bu sanırım yoksa pek bi olayı yok benim için öyle organize kutlamalardan hoşlanmam zaten.

Ya ben bilmiyorum. Pek kutlayan olmuyor zaten. Yıllardır da zaten kimse benim için böyle bi doğum günü kutlaması işine girmedi. Unutuluyor genelde, ben bile sonradan fark ediyorum gün ilerleyince veya akşam olunca.
Pek tadı yok. :)

tipik ağır vaka başak burcu olduğumdan ortaokuldaki aşkımın doğum gününü bile hatırlayabilirim aahah
ama kutlanmasını beklemem istisnalar dışında kutlamam. ama kutlansa hoşuma gider. zaten herkes de hatırlamıyor. hatırlayanlar zaten benim için özel insanlar. ama hatırlamazlarsa da canları sağolsun çok şeyyapmamak lazım.

Doğum günlerinden nefret ederim.

Önemsiyorum, doğum günü güzel bir şey, benim için önemli biriyse unutmasın doğum günümü ben de onunkini unutmam. Ama normal arkadaşım unutursa sallamam, olabilir ben de onunkini unuturum muhtemelen.

Doğum gunlerini onemserim. Hem kendiminkini hem baskalarinin dogum gunleri. Bir kere ogrenirsem kolay kolay unutmam alakasiz cok kisinin dogum gunu aklimdadir. Sevdigim biriyse de kutlarim. Benim her sene unutmayip kutladigim biriyse ve benim dogum gunumu kutlamamissa bozulurum. Yani onemsedigim birkac kisinin onemsemesini bekliyorum acikcasi. Gerisi mühim degil.

valla cool bi şekilde umursamıyorum demeyi isterdim ama önemsiyorum. tabii kimseye küsmem, hayatın koşuşturması içinde unutulabilir ama en azından daha sonra "ya kusura bakma unutmuşum" demesini beklerim. gene de büyütmem öyle.

önemsemiyorum. hatta tanımadığım bir numaradan doğum günü kutlaması gelince "bu da amma işsizmiş" diye düşünüyorum.

evine gidip babasıyla ve kardeşiyle tanıştım.

arkadaşa rica edip facebook fotoğraflarını indirtip baktım. ben ekli değildim arkadaşın listesinde vardı.

Ankara üniversitesinde okuyordu, okuduğu okuldan çocuk bulup sınıfına çiçek ve çikolata göndermeyi denedim. Bu olaydan sonra amerikaya gitti. Ama ben olayla ilgili olduğunu düşünmek istemiyorum.

Valla bana isim + ufak bir ek bilgi daha verin size dünyayı esir alayım.

Stalkingde sınır tanımam. En son eski sevgilimin yeni sevgilisini buldum mesela. Ama sıfır bilgi ile. Yani ciddi anlamda sıfır bilgi, isim bile yokken. Bu işe yatkınlığım var benim ya, böyle sezgisel bir şekilde. Dedektiflik bürosu mu açsam?

Tam olarak stalk degil de birilerini bulma amaçlı:

Kendim icin,1. Sinifin başında sadece bir kez amfide gordugum adini falan bilmedigim, kimseyle iletisimi olmayan birini 400 kisilik bölümün isim listesini bulup butun erkekleri tek tek facebookta arayarak bulmustum.

Yakin bir arkadasim icin de tek bir fotografindan birinin adini bulmustum. O fotografin bir gruba ait eylemlerden biri oldugunu tahmin edip o gruplara katilmis olan kisilere yine fbook uzerinden tek tek bakarak bulmustum. Onun icin cok onemliydi.

Bir de birkac kişinin ekşi hesabini bulmuslugum vardir çok alakasiz yollardan. Evet ağır işsizdim o zamanlar. Ama kafaya koyarsam az bilgiyle bile iyi stalk yaparim.

bunun için program kullanmaktı.

Karısıyla birlikte olmamı isteyen bir cuckold'un cep telefonu numarasından gerçek adını ve iş adresini bulmuştum ahahaha.

Adama bir şey demedim tutuşmasın diye. Bulduğum bilgileri de yok ettim.

daha insta falan ortada yokken facebook fotosunda kızın taktığı gözlüğün yansımasından o zamanki denyo erkek arkaaşımın fotoyu çekerken yanda durduğunu görüp stalkta bir dünya markası olma yolunda ilk adımı atmıştım.

Okulda ofiste çalıştığım zamanlarda yasak olduğu halde sisteme girip her şeyine bakmıştım, telefon numarasını vs almıştım. Şimdi olsa yapmam, büyük densizlik.

Bu arada; I don't stalk, I investigate :)

beşiktaşta sürekli karşılaştığım durmadan aynı otobüse bindiğim, haliyle ilgimi çekmeyi başaran çocuğu facebooktan bulmuştum. ne adını ne okulunu hiçbir şeyini bilmiyordum. bir arkadaşımın profilindeyken denk gelmiştim, fotoğraftan tanımıştım. yaptığım stalk bile tembel işiymiş.

unlu bir ismin tc kimligini bulup evli olup olmadigini ogrenmistim ama ne bicim stalk yaptigimi bilemezsin.

Eski erkek arkadaşımın TC kimlik numarasından oy verdiği sandıktaki oy oranına bakmıştım. Ne düşünüyordum bilmiyorum eheh

büyükçe bi tadilata kalkışmıştık. adamla sözleşmeyi imzaladık, ödemenin yarısını peşin verdik. 4-5 yıllık mahalle esnafıydı, ters bişeyini duymamıştım. meğer adam kumara başlamış, bizim haberimiz yokmuş.
aletleri getirdi, malzeme gelmiyo bi türlü. şuyum hastalandı ustanın buyu öldü vs bahaneler, 1 ay geçti yıkımlar oldu, demir vs malzeme hââ yok. bu işi yapmayacak belli oldu. başka usta çağırıyorum, yarım işi devralmıyorlar. altleri varmış da olmazmış. kaldık öyle.
adamın karısı, çoluğu çocuğu, köydeki ana babası, takıldığı kahveler, akrabalarının dükkanları... ne var ne yok buldum. 1 haftamı almadı. Adam babasından korkarmış. Güzel bilgi :)
Bi bayram günü babayı aradım. Karadeniz civarında bi köy. Dedim "amıca senin oğlan bize bi iş yaptı, memnun kaldık. Bu taraflara gelmişken bi ziyaretinize gelip elinizi öpelim isteriz".
Aramalara çıkmayan, kahve telefonlarını bulup ulaştığım adam sabahın köründe damladı. gözler fal taşı olmuş "sen babamı mı aradıni nereden buldun?"

Tadilat bitti.

Eniştesine kadar bulmaktı.

tahminlerle ev adresini bulup hediye yollamıştım kargoyla.
daha çok var ve zor işler değil ama okuyunca benimkiler neymiş dedim vallahi bravo herkese.

Yalniz olmadigini dusun. Bu memlekette universite bitirenlerin cok büyük bir kısmı su an sınava hazirlaniyor. Ales yds kpss o bu bir suru sinav. Seninle ayni sinava hazirlanan arkadaslarin varsa onlarla iletisim halinde ol, fbookta falan calisma gruplari vardir oralara takil. Insanlarin calistigini gorunce motive olursun biraz.

bu olmadan da taze makarna yapabilirsin. cok basit.

videoyu izle: www.youtube.com

videoda makineden geciriyorlar fakat istersen hamuru unlayip katlayip serit serit kesebilirsin bicakla. eskiden o makineler yokken elde sekil verilirmis.

edit: videoda ozellikle nasil etrafi una bulamadan mutfak robotuyla pratik makarna hamuru yapilir diye paylastim. ayrica dikkat edin de makineyi gereginden fazla zorlamayin. 1-2dk'dan daha uzun sure calistirmayin. kolay gelsin.

Makarnayı güzel yapan biraz da bu kadar pratik bir seyin cesitli soslarla muhtesem bir yemege dönüşmesi degil mi ,ben olsam zorlaştırmam. Ayrica bu tarz ürünler genelde bir hevesle alınıp sonra bir kenara atilir. Isterseniz anne usulü yaparsiniz yine bir seyler ama bu ürün çok gereksiz.

Biz her yil eristemizi evde yapariz annemle ama buna hic gerek kalmiyor.

Bi hevesle alip sonra rafa kaldirirsin.

Bundan var bizde, annem kışlık erişte, makarna ve çorbayı bununla hazırlar. Ama diyelim az yapacak o zaman çıkarmıyor makineyi elinde kesiyor, ki siz eğer o anda yemelik yapacaksanız makine gereksiz.

"Ya alkışla ya kaybol" kafası işte. Kimse eleştirilmek istemiyor, herkes tanrı olmak istiyor.

Teknik soru dışındaki "yorum"a dayalı cevapların hepsine tik atılmak zorunda değil. Çünkü teknik soruda "doğru" cevap kişiye göre değişmez. Fakat "yorum" gibi cevapların doğruluğu tartışılır.

Tik verirken yorumdaki üslubu da değerlendiren var. Üslup önemli.

Sana katılıyorum. Hiç cevap tiklemeyen insanlara kılım, dediğin profile ise acıyorum.

farklı şeyler duymak istemiyorsan neden açıyorsun o duyuruyu caniminici değil mi.....

tokatlanasi kişiler.

Mandalina kokusu katilmiyorum;
Birincisi teknik soruya dogru cevap verdiginde bile tik atmayan var, tamamen isine gelmediginden ozellikle 100000. Kez ayni soru sorulup dogrudan ilgili siteyi fln gonderince oluyor, adam tembelligini bile sorgulamiyor.
Ikincisi yoruma dayali soruda siz bu konuda ne dusunuyorsunuz demis, sen vakit ayirip ne dusundugunu yazmissin. O zaman benim gibi dusunenler cevap versin yazsin. Uslup cok kotu olmadikca, insanlar vakit ayirip sana yardimci olmaya calisiyorsa tik atmamak sacma.
Ha tik olayini da takmamak lazim ama ergenlik mi (baska sebeplerin yaninda) evet ergenlik.

Yoruma dayaliysa dalga haric tiklerim ama belirli bir konuya alakasiz cevap verene uyuz oldugum icin tiklemiyorum.
Gerilim film onerisi istiyorum dizi oneriyor, komedi oneriyor. Neden tik vereyim dogru cevap degil.

davranış yanlış da bazı insanlar duyuruyu fazla ciddiye alıyor. "sabit fikirli bir insanın bu platformda katkısı nasıl olabilir ki merak ediyorum gerçekten.." demişsin mesela. birleşmiş milletler genel kurulu mu yav burası. ben zahmet edip cevap vermişsem ve tik almamışsam kızıyorum ama fak yu deyip geçiyorum yani bana ne amk egosunun tatmin etsin davar.

Der meister +1

dogrudur degildir ama fazla ciddiye almaya gerek yok. Işine gelene tik atar, isterse hicbir cevaba tik atmaz, ister cevap olarak degerlendirdigine atar.Ha rahatsiz edici olabilir ama sinirlenmeye falan gerek yok. Geçin gidin, sabit fikirle katkısı olmaz dediginiz platform duyuru alt tarafı.

Her kullanıcının bunu yapmaya hakkı var. Bazıları konuyu bulandırmak için saçma sapan cevaplar veriyor bazen. O adama tik atmayacaksın ki s.klenmediğini anlayıp bir daha bulaşmasın. Tik olayına çok anlam yüklememek gerek. Cevap olmadığı sürece tik atmam. Görüşünü önemsemediğim biriyse de tik atmam. No offense!

malca buluyorum ciddi cevap vermişim ve işine gelmediği için tiklememişse siliyorum yada çok dikkatimi çekiyorsa kullanıcı adı artık cevap vermiyorum

@der meister

insanların burada ego tatmini için bulunmasından, kendi fikri dışındakileri iplememesinden rahatsızlığımı belirttim, hoş bir hareket olmadığını söyledim (kendimce). çok ciddiye alıp kahrolmuyorum falan tik göremeyince. katkıları yok atılsınlar siteden de demedim, herkes istediği gibi takılsın. bu hoş değil bence, ya sizce dedim..

ben de aksini iddia etmiyorum ki sevgili jonestown, evet sen öyle demişsin ve hatta haklısın da, bunu zaten söyledim. kahrolmadığının farkındayım. söylemek istediğim, "evet bu insanlar var ama onlar da duyurunun parçası, boşver sktir et"ti daha ziyade. ben kendi adıma böyle yapan insanların duyurularına yazmıyorum. sen de normalde benim cevabıma tik vermezdin düşünmedim sanma, bu duyurunun doğası gereği beni tiklememen garip olurdu, sırf o yüzden tikliyorsun zaten. nomıssız vicdonsız. aynısını tavsiye ederim. böyle birini gördüğün zaman aklının bir köşesine kaydet, bir daha sorularına cevap verme. bu tipler zamanla azalıyor zaten genelde, heyecanları geçince bırakıyorlar soru sormayı.

@der meister

tik atarken nicklere bakmak gibi bir huyum yok, ufak bir anlaşmazlık yaşadık diye cevaplarına tik atmayacak kadar kinci bir insan değilim. bu da bi nevi ergenlik bana göre çünkü :)

yoruma dayalı olsa da işine gelse de gelmese tikleyeceksin. hem yorum soracak hem işine gelmeyeni tiklemeyecek. duymak istediklerini yazdırmak için sormuş demektir böyle yapan kimse... ben siliyorum yazdığım yazıyı..

katılıyorum. gereksiz kibirli bir mükemmelliyetçilik. direkt iticilik belirtisi. aynen dediğin gibi sırf laf sokmak, goygoy yapmak, dalga geçmek gibi troll açamlı cevaplar dışında bana verilen tüm yorumları "en azından vakit ayırmış cevaplamış" diyerekten, cevap işime yaramasa bile onaylıyorum. 3 günlük dünyada böyle yükler taşıyamam :)

ilki güzel ikincisi berbat ötesi

Ikinciyi alma

ben ikincisini daha çok beğendim ama sen bana güvenme :)

Süte alerjiniz olabilir?

Bende de oluyor ama yogun çikolata durumunda genelde. Bitter gibi. Bir kez hapşırıyorum mutlaka yedikten sonra. Kakaoya ya da cikolatanin icindeki diger maddelere karşi bir hassasiyet muhtemelen. Alerji oldugunu sanmiyorum cunku cikolata alerjisinde hapsirma disinda ciltte kizariklik kasinti bas agrisi gibi belirtiler de oldugunu gördüm.

AHAHA bende de var bu. Çikolata için değil ama, şekerli herhangi bir şey için.

Pek bi açıklamam yok ama kendi tespitim şöyle bir şey: Eğer bir süredir bir şey yemediysen, tükürük bezleri salgılamayı bırakıyor. Bir şey yiyince hemen salgılama başlıyor. Sen ve ben gibi bazı kişilerde şekere olan salgılama tepkisi daha farklı demek ki, sinüslere doğru vuruyor. sinüslerdeki ufak karıncalanma hissi de hapşırtıyor.

çikolata dışındaki şekerli şeylerde de tepkini kontrol et bakalım, sonra bana haber ver, merak ettim. benden başka kimsede duymamıştım henüz :)

Silme bu duyuruyu, yarın hanıma gösterecem.

var tabii ki.

Süte alerjim yok. 15 16 yıl aralıksız her gün süt içtim sıkıntı olmuyor. Ama özellikle kaliteli çikolatadan bir yudum alayım anında hapşırıyorum. İkinci yudumda olmuyor. 3 te veya 4 te bir daha hapşırıyorum. Hani sıkta yiyorum, seviyorum. Ama acaba zararı dokunur mu merak ediyorum.

bende kakaolu herhangi bir şey yediğimde oluyor. bitter çikolata, danone çikolatalı puding vs. normal yani, alerjiksin :)

Gustatory rhinit gibi bir şey diyorlar bana. Anlamı da 'Gıdalara karşı aslında alerji olmayan ama alerjiye çok benzeyen, iyisi mi alerji diyelim biz buna' gibi bir anlamı var. Örneğin, ben acı yediğimde ya da çok sıcak yemeği hızlı yediğimde hapşırırım ya da sürekli burnum akar. Aynı şekilde ekmek yerken hapşırma, nane yerken hapşırma gibi türevleri var bunun. Nedenini bilmiyorlar, daha keşfedilmiş değil ama vücudun 'Amanın, bu madde çok yabancı. Bir tepki verip yoklayayım' demesi ile olduğu biliniyor. Vücut biraz şey gibi davranıyor; hani yabancı bir eve girersin ve evin köpeği seni sevmez de sen gidene kadar hırlar durur ama bir şey yapmaz da; bu da onun gibi.

en.wikipedia.org

Ne kadar ilginç bir durum. Öyleyse yemeye devam ediyorum. İki ısırık bir hapşırık.:/

anketçilik okudum.
hiç memnun değilim, bi noktadan sonra ciddi bayıyor :/

sinema ve televizyon mezunuyum. başka bölüm okusam psikoloji, felsefe gibi şeyler okurdum muhtemelen ama onlar için de sayısal lazım, bende olmayan.

okuduğum bölümden çok memnunum, puanım edebiyat öğretmenliği gibi bölümlere de yetiyordu, özellikle sinemayı seçtim. çok sıkılgan biriyim, onları okusam okulu ilk senede bırakırdım ya da şu an 8. senemdeydim.

uluslararası ilişkiler okudum. çok pişmanım. genel kültür dışında artısı sıfır.

Makine mühendisliği okuyorum. Matematik bölümünü bırakıp bu bölümü okumaya karar verdim. O yüzden 20 yaşındaki bir insana göre oldukça olgun bir karardı. Memnunum kararımdan. Doktor olma isteğim çocukluğumdan beri var.

hukuk okudum.Memnun muyum ? Kestiremedim :D İnş memnun olurum :)

makina
memnun değilim matematiğe geçmeyi düşünüyorum. (ciddi)

iibf'den bir bölümde okuyorum. pişmanım çünkü neredeyse her şey formalite için yapılıyor. herhangi bir öğreticiliği yok. ezberler geç.
belirli okullar hariç iibf okunmaz. (belirli okullar derken boun,odtü,tobb vs...)

mimarlık. akademik anlamda memnunum, sektör anlamında değilim. bu yüzden yüksek lisans tezimi bir gün verebilirsem doktora da yapacağım.

özel sektörde de iş çok, kendini kanıtlarsan maaşlar iyi olabiliyor ama inşaat sektörü leş.

Bilgisayar mühendisliği. Memnundum aslında. Mezun olunca memnun olmamaya başladım.

Hukuk. Bazen iyi ki diyorum bazen lanet olsun. Genel olarak seviyorum memnunum ama.

tip. şu an için memnun değilim. memnun olmak gibi bir umudum ve isteğim var. umarım gerçek olur.

mesleğimi sevecekmişim gibi geliyor. sevmek istiyorum. zaten mantalite olarak değer veriyorum ve seviyorum. umudum pratiğe geçince de böyle düşünmem.

endüstri mühendisliği okudum.
bugüne kadar birike birike gelmiş pişmanlıklarımın en büyüğü olduğunu düşünüyorum.

işletme okuyorum. ne memnunum ne de pişmanım. dümdüz okuyorum. ileride ne yapacağımı tam bilmiyorum.

bilgisayar mühendisliği okuyorum. son sınıftayım. ilk 3 sene bize bir şey öğretmediler ve her şeyimi stajda/part time çalıştığım yerde okudum. ilk 3 sene kendim de boş boş takıldım ders anlamında herhangi bir çalışmam olmadı. bu konudan dolayı pişmanım sadece. bölümümden çok memnunum. tek pişman olduğum konu daha iyi bir üniversiteye gidebilirdim ama ben kolay olanı seçtim.

kötü bölümde okuyan yok hıaamına...

marmara elektronik haberleşme bıraktım.
besyoya hazırlanıcam.

makina müh okudum.
makina müh yüksek lisansı yapıyorum, o da askerden sonra anlık iş bulamadım diye zaman geçirmek için.
lise 1'e dönüp tm seçseydim hayatım nasıl olurdu diye merak ediyorum (şak hukuk yazardım).
inşaat mühendisliği ve mimarlık da düşünmüştüm lise 2 civarında o da 2005 izmir deprem fırtınası yüzündendi.

imalat mühendisliği, %50-%50

daha önce de yazmıştım buna benzer bir şeyi:

mühendislik okudum, pişman değilim, beni istediğim yere getirdi ama temel bir bilim okuyarak ve bu kadar zorlanmayarak da bu yere gelebilirdim. fazladan çaba oldu benimki.

tıp okuyorum

4 yaşından beri hayalim bilim adamı olmak, tıp seçerken de bu hayali göz önüne alarak seçtim yani klasik bir hekim olmaktansa araştırmacı olmak istiyorum o yüzden şu ana kadar bölümle ilgili yaşadığım sorunlar yüzünden hiç yanlış tercih yaptım diye küfretmedim ama olur da hayalime ulaşamaz da klasik bir hekim olursam üzülürüm

Ingiliz Edebiyati okudum. 100 kere dunyaya gelsem yine okurum.

uluslararası ilişkiler bitirdim.

hiç memnun değilim. keşke bana rehberlik edecek birisi olsaymış.

Kimya mühendisliği okudum,hakkında fazla bilgi sahibi olmadan geldiğim bölümümü severek ve dereceyle bitirdim,şu anda başka bir dalda yüksek lisans yapıyorum.

siyaset bilimi ve kamu yönetimi okudum. okurken bazen bıktırdığı kısımlar oldu ama başka bir okulda veya başka bir iibf bölümünde okusaydım şu anda olduğum kişi olmazdım.

odtü fizik. başka ne okurdum bilmiyorum. mezun olalı 10 yıla yaklaşıyor. çok memnunum.

Kimya mühendisliği. Bir disiplin kazandırdı tabi ama işimi yapmadığım için işletme de okunabilirmiş diyorum.

siyasal ui okudum. iyi okuldu ama tekrar sansim olsa tum dunyada yapabilecegim bir meslek edindiren bir bolum secerdim. yazilim gibi. ya da end. tasarim.

Çeviribilim. Severek okudum ama iş anlamında çok bir getirisi olmadı bana freelance çeviri yapmam dışında. Önemli olan ne okuduğundan ziyade kendini ne kadar geliştirdiğinmiş.

ingilizce mütercim tercümanlık okudum. ben öğretmenlik istemiştim, hocalarım bu bölüme yönlendirmişti. şimdi iyi ki öğretmenlik okumamışım diyorum, mesleğimden memnunum.

işletme mühendisliği okudum. memnunum.

İşletme okudum. Pişmanım.

İşim iyi, bunun sebebi iyi bir lise ve üniversitede okuduğum ve iki yabancı dil bildiğim ve deli gibi çalıştığım için. Yoksa işletmecinin yaptığı neredeyse her şey (muhasebe hariç) diğer bölüm mezunları tarafından da yapılıyor.

Genel olarak diplomanıza - imzanıza- ihtiyacı oldukları meslek/bölümü seçin derim. Pek çok mühendislik dalı, tıp, eczacılık, hukuk gibi...

genelde 1 - 2 cümleyi çizerim

artık fantastik metotlara geçmiş biri olarak tavsiyem;

1- Asla tek renk fosforlu kalem kullanma;

Fosforlu kalem önceden okuduğun nesneye baktığında hemen bulman ve hatırlatması içindir. En sık yapılan hata tek renk kullanmaktır. Çünkü bir yerden sonra ilgili metinde yüzlerce kritik nokta sen metine baktıkça sinyal gönderecek ve kafan karışacaktır. Nerede bu X ile ilgili bilgi diye sapıtacaksın. Bunun yerine min 2 farklı renkte fosforlu kalem kullan. Bu sayede ilgili metinin akışı değiştiğinde rengi değiştir. Sonradan inan bulması çok daha kolay oluyor. Örneğin fetret devri ile ilgili bir makale okuyorsun. Ekonomik sonuçlarını sarı renk ile okursan, sonra sosyal sonuçlarına geçtiğinde turuncu renge geçersen fosforlu kalemle kodladığın kelime/cümleler kendi içlerinde tasnif olur bu sayede uzun metinde sosyal sonuçları kısmını daha hızlı bulursun, aradığın spesifik bilgiyi o sınırlı alanda bulmak hele daha kolay olur.

2- Tek başına fosforlu kalem asla işe yaramaz, sayfa marjinlerini kullanmayı öğren

Eğer uzun bir metin okuyorsan 1. maddede bahsini ettiğim gibi ana konu altında bir çok alt konu, o bir çok alt konu altında ise daha da alt konular vardır. İlk örneğimize dönersek bir metin fetret devri ile ilgili olabilir, iki üç sayfası özel olarak ekonomik sonuçlarına değinebilir, bu iki sayfanın bir sayfası iç siyasette ekonomik çıktılara değinirken diğeri diğer ülkeler arasında durumumuzu değiştiren ekonomik çıktılara değinebilir, ve iç siyasette ekonomik çıktılara ait sayfada her paragraf bir etnik grubu inceleyebilir. Bu yüzden stratejik okumak gerekir. İlgili sayfaların kenarına, paragrafların kenarına, hatta satırların kenarına konu akışı değiştikçe bir iki anahtar kelime yaz, farzı misal "iç siyaset çıktıları" yazarsan yarın o metinde bişi ararken aradığını bulman çok kolay olur. Unutma fosforlu kalem kullanmak bir "işaretleme" olayıdır. kritik bilgileri işaretlersen ilerde çok kolay tekrar edebilirsin. Bu şekilde işaretlerken bazı şeyler yazacağından dolayıda unutma ihtimalin düşer

3- Her bilgi önemli değildir

Bu motto ile cümleyi nadir çiz. Bir sayfada ennnn fazla 1 cümle önemlidir. O cümle öyle kritiktir ki sen bir daha kurmak istesen kuramazsın derecesinde önemlidir. Bu derecede önemli olmayan cümleyi sakın çizme. Genel olarak cümlelerde kritik kelimeleri çiz. zaten pargarafın/cümlenin önemine göre 1-2 kelime marjine not alacaksın. Bu yüzden abartma. Metinde ne aradığını iyi bil. Metni alırken kafanda metni tart. Başlığına bak, eğer özet kısmı varsa özet kısmını oku, eğer ağır bir şeyse wikiden konu ile ilgili hızlı genel bilgi bak. Akabinde şunu sor: Ben bu metini okuyarak ne öğrenmeyi hedefliyorum? sürekli bu soruyu sor ve işaretlemek üzere olduğun yerden önce otomatik bunu düşünmeyi öğren. Ben bunu öğrenmek istiyorum, bu çizdiğim şey bu öğrenme sürecine ne kadar hizmet edecek? Fetret devri sonucu osmanlının karşılaştıkları ile ilgili bir makale okuyorsan, hedefin fetret devrinin çıktıları ise metinde lale devrine dair geçen bilgileri çok işaretleyip durma. Bir ön bilgidir, o kadar kıymetli değildir. Metinlerin çoğu asıl bilgiyi idrak edilmesini sağlamak için ön bilgi pompalar. Bu ön bilgilerde kaybolma. Unutma asıl hedefin o ön bilgiler değil. Eğer işin düşerse o ön bilgilere dair ayrı metin oku. Hedefinden sapma.

4- Bonus

son 1 senedir fosforlu kalemi bıraktım. yerine 12li kuru boya seti aldım iyi bir markanın. İlgili önemli yerleri farklı kalemlerle çize çize okuyorum, marjin notlarınıda bu aynı renkli kalemlerle alıyorum. Bu sayede fosforlu kalemin o iğrenç göz yorma, kulak tırmalama derdinden kurtuluyorum. Hem de renk fazlalığı ile akılda kalıcılığı artıyor. Ama asıl önemli tarafı fosforlu kalem çok geniş bir alanı taradığından (bknz harfin tamamı) tüm makale taranmış izlenimi yaratıp yanıltabiliyor. Halbuki boya kalemi ile altını çizsen, ilgili kelimeyi yuvarlak içine alsan bu kadar kafa karıştırmıyor.

Başarılı bir hayat dilerim :)

ben kullanamıyorum, kullananlara da bazen garip gaqrip bakıyorum.

çıktı alır üzerine not alırım ben.

herkesin sistemi farklı. illa fosforlu kaleme gerek yok.

Fosforlu kalemleri çok severim de çizdikçe çizerim yeni şekiller çizerim Sayfanın boş bölümlerine kayarım sonra tamamen boş sayfalara geçerim. Kalem bitince yenisini alır onu da bitiririm. En son fosforlu kalemle not almış arkadaşın kitabından çalışır geçerim.

Renkli kalem cok kullanirim calisirken ama hicbir zaman geriye dönüp cizdiklerimi okumadim. Benim renkli fosforlu kalem kullanma amacim okurken dikkatimi açık tutmak, aktif kalabilmek. Dümdüz okurken algilarim bir sure sonra kapanacagi için aktif okuma amaçlı kullaniyorum.

ben uzun bir cümleyi belirtmek istiyorsan genelde kalem ucunuz yan tutup altını çizer gibi yapıyorum. diğer türlü kelime ciziyorum.

Cevap veren ve verecek olan herkese çok teşekkür ederim. ManikD ellerine sağlık çok detaylı yazmışsın :) Bence bu yazdığını bir word dosyasına kaydet ki kaybetme.

@aquarium
Aynı amaçla kullanıyormuşuz. "Önemli olan sözcük hangisi?", "Önemli olan cümle hangisi?" diye düşünürken anlam daha iyi kavranıyor olabilir.

Bitirip 10 bin maas almayı mı bekliyordun, yanlıs gelmissin kardes. Evet stajyer avukat olayı sacma ama bi yerden baslamak lazm.Bi yandan ticarete de devam et. Büro actiginda devamı gelmesi icin müsteri iliskileri gelistirmeye calıs.

iyi bir şekilde hakkını vererek okuduysan aslında iş kaynıyor. hatta daha geçen gün konuştuğum bir şirket iyi avukat bulamadıklarından yakınıyordu. aynen hatta bahsettiğin rakamlara adam yok diyordu.

Ne kadar iyi bir okulda ne kadar hakkini vererek okuduysan oku kimse avukatin okul basarisina bakıp da gel sana 10 bin vereyim demez. Neden desin ki hem ? Avukatin deneyimine, iş bitirme kabiliyetine ve bu konudaki basarilarina, reklamına bakarlar. Kimler senin ismini veriyor hangi islerde yer aldin kimlerle calistin bunlar önemli. Bosuna butun avukatlar o dernek senin bu kulüp benim dolasmiyor. O tarz yerlerde bulunup iş insanlariyla diyalog kurmak lazim.

Bunlar zamanla olur tabi. Ilk birkac yıl cok para kazanmayi beklemezsen sonrasinda aldigin iyi egitimin karsiligini 10 binden daha fazla olacak sekilde mutlaka alirsin diye dusunuyorum.

bunların tipi değil olay, gidene gider, gitmeyene gitmez.

benim kafam mesela yumru yumru gibi, bana 3 numara gitmez yüzüme uysada, ona da uymuyo gerçi, inşallah kel kalmam :(

türk tipinde böyle alengirli şeyler %99 eğreti ya da çirkin oluyor.

direk fotoyla gel.

Benlik bir soru değil. Ben sadece genel görüşleri merak ettim. Millet nasıl kombinasyonları seviyor diye.

ben erkeğim, kendi açımdan söyliyim.

türklerde
bıyık bir tek kenan imirzalıoğluna, sakal kıvanç tatlıtuğa, kısa saçta yine kıvança yakışıyor. bunların ortak özelliği ne? sinekkaydı traşta da yakışıklılar.

kısaca tip kötüyse sakal makal kurtarmıyor.

Uzun saç ve sakalın kurtaramayacağı çok az erkek vardır. Uzun saç ve sakal <3

içlerinde en son sıraya 2'yi koyabiliyorum.
çok az erkek onu yakıştırabiliyor.

mesela 1'deki saçı tepeden toplama olayına bayılıyorum.
ama o fotoğraftaki gibi olabilen adama zaten bu dört maddenin hepsi yakışıyor.

yani sonuç olarak, çok çok çok çok göreceli bir soru bu.
herkesin tipine göre ayrı yorum yapmak lazım.

saç sakal genel olarak severim, ama kel adam da severim mesela.
yani burada kilit nokta kurnaz'ın dediği gibi adamın tipi.

Kısa saç kısa sakal

Alevli şorta benziyor, olmamış.

spor salonunda giyilir dışarda giymem

Fena değil.

Kötü

ben sevmiyorum bunları, bunu alacağına decathlonda satılan ucuz ve kaliteli ayakkabıyı al.

forum.donanimhaber.com

Besyo okuyorum. Hergün 500 küsür spor ayakkabıya maruz kalıyorum böyle şaşalısını görmedim. Basit düz bir şey al. FAKAT, spor yaparken giycem diyorsan güzel olabilir değişik ve gösterişli çünkü biz sipircilir siviriz eheh

sakaIIı

kesinlikle sakallı.
en azından sinekkaydı olmasın, o bile yeterli olabilir.
kadın, 31.

geçen sene sakallıydım. bu sene kestirmek zorunda kaldım. kadınların ekseriyeti böyle (sakalsız) daha iyi olmuş derken erkekler sakallı daha iyiydi diyor. ulan diyorum acaba ibnelik mi yapıyorlar ama bilemedim agalar.

sakallı ama hipster sakalı değil.

24 gadın

Sakalsız. Kirli sakal bile sevmiyorum.

Sakallı ama dozunda.

Sakallı hem de baya ayı gibi.

sakalsız bıyıksız

Kesinlikle sakalsız. Kaymak gibi sinek kaydı seviyorum.

Sakallı erkekler alınmasın ama sakal çok fena midemi bulandırıyor benim. Yani bunu laf olsun diye ya da sizi sinir etmek için falan söylemiyorum, sakalın o karışık görüntüsü beni fiziksel olarak çok rahatsız ediyor. Gerçekten midem bulanıyor baktıkça. Gözlerimi kaçırıyorum. Bende bu fobi gibi bir şey sanırım, sakallı erkeklerden bana bir kötülük gelecek gibi hissediyorum. Ayrıca kirli ve paspal bir görüntü katıyor sahibine.

Bıyık bile sevmem. Iyy... demek isterdim fakat seçme lüksüm olmadığından ne desem havada kalır.

Sakal en azından çirkinlikleri kapaniyor.

K, 25

erkeğim.

sakalsız. kesin, net.

türkler için ayrı bir kesinlikle sakalsız, sakalsız, sakalsız.

bıyık hele bırakmasın kimse mümkünse. babam dahil.

çok çok az insan var dağcı sakalının yakıştığı, o kişiler genelde sakalsızken de taş gibiler.

örnek
sakallı
images-na.ssl-images-amazon.com

sakalsız
images-na.ssl-images-amazon.com

sakallı ama dozunda. öyle sultan süleyman gibi gezenleri sevmiyorum.

24, kadın

bir de çoğu türk kendini sakal bırakınca şöyle oldum sanıyor

i.usatoday.net

asıl dönüşülen genelde şu tipler
www.differenttypes.net

www.sartorialab.co.uk

Erkeğim. Sinekkaydı nın yakıştığı tek bir erkek yoktur. Ayrıca erkeği sinekkaydı isteyen kadın normal değildir, bi baktırsın kendisine:)

150 yıldır sakal bırakıyorum. Yani öyle kirli sakal da değil baya bildiğin öküz modunda sakal uzatıyorum. Ömrüm vefa ettiğince ve aynı işyerinde çalıştığım sürece sakal bırakmaya da devem ederim gibime geliyor. Bir erkeğe sakalın yakışmama ihtimali yok. Sakalın yakışmaması için ya Orrorin Tugenensis olması lazım ya da köse olup da 17 tane kıl köküyle sakal bırakmaya çalışıyor olması lazım. Başka bir ihtimal yok.

Sakalsiz. Erkek 28

Kesinlikle sakalli. 22 kadin

Sakallı <3 ama hafif kirli sakal olcak. 28 K

kesinlikle sakallı. kirli sakal.
25 K

erkekte sac harici kil tuy sevmiyorum. sakalsiz biyiksiz (mumkunse komple kilsiz, saci olsun ama :) )

kirli sakal

Siz bulamazsınız programiniz yoksa ama bende program var, bakacağım. Bulursam atarım size.

emsal.yargitay.gov.tr

Yargitay emsal teşkil eden kararlarinin cogunu yayinlar zaten. Program şart değil.

aquarium'un verdiği linkte varmış evet fakat karar çıkalı 10 ay olmuş, hürriyet yeni haber yapıyor.

Senden yasliyim. Evet, simdiden boyleysen ileride daha tuhaf oluyor. Bana 16 yasimdan beri hic buyumemisim gibi geliyor. Akranimmis gibi gelen kisiler bana amca diyor falan tuhaf durumlar yani.

O yaşlarda kardeşin falan varsa belki ondandir. Ben de 23 yasindayim ve liseliler cocuk gibi geliyor cunku o yastaki kardesimi hala 13 14 falan sanıyorum. O yuzden burada 17lik liseliyle olur mu gibi sorulari aşırı yadirgiyorum. Yani o yaslara karsi kafandaki algıyla alakalı. Yoksa daha ne yaşlanmasi :)

23 yaşındayım ve prensip olarak tek başıma kafeye gitmiyorum. Gideceksen bir arkadaşınla git. Ayrıca liselilerin muhabbeti eğlencelidir, çaktırmadan dinleyebilirsin.

Sanırım sen bir kaç yaşını yaşamadan atlamışsın. Zamanla geçer. Ayrıca 23 yaşındayken 16 yaşındaki birine bu şaşkınlıkla yaklaşırsan on sene sonra vay haline.

gram altın +1

25'den sonrası çok hızlı geçiyor.

25' in öncesinden daha hızlıysa biraz kalbim kırılır.

epey daha hızlı

Bana universite ogrencileri de cocuk gibi geliyor. Ozellikle kiz ogrenciler. 25'ten sonra hizli geciyor +1
Zaten 20'den sonra hizlaniyor, 25'ten sonra bir ivme daha kazanip bir daha hizlaniyor:)

23 ney lan. seksenli bile değilsin. ben olmuşum 30 hiç yaşlı maşlı muhabbeti yapmıyorum. lütfen.
:(

Ben starbucksta falan kutuphanede çalıştığımdan daha iyi calisiyorum. Okulun kütüphanesine uc yıldir 10 kez gitmemişimdir ders çalışmak icin, okul yakinindaki starbucksta daha cok calismisimdir. O tarz yerlere gidip kahve alip ya da almayip çalışabilir. Kahve almadan okuz gibi oturmuslugum da var baya..

İşte halihazırda bu şekilde bi yere gidip cay kahve esliginde calisma durumu var fakat uzun sureli olmuyor. Kalk cafeye git otur calis eve gel derken vakit kaybi. Her gun bir yere gitmek de sıkıntı. Uzun sureli verimli sekilde evde çalışabilmek icin ev ortamina alışmak problem şu an :/

ev ortamındaki çalışma alanı temiz ve sade olabilir. oda mümkün olduğunca boşaltılır, temiz masa duvara dayanır, klasik müzik açılır.

galiba her şeyden önce şartlanmak önemli, çalışmak elzem bir konu olduysa artık dikkati dağıtan şeyler uzaklaştırılabilir internet, bilgisayar, telefon, tv. vs.

Dışarıda çalışmanı sağlayabilen temel faktörü tespit ederek o faktörü ev ortamına uygulamaya çalış. Kendini en iyi kendin tanırsın.

tembelligine "yenik dus". ciddi soyluyorum. simdi kim disari cikacak, para harcayacak vs diye dusun. ustelik disarsi gurultulu odaklanamazsin da. hepsini gectim esyalarini birakip tuvalete bile gidemezsin.

sen kendine ayri bi kosede yataga fln bakmayan, ya da mumkunse ayri bi odada calisma masasi kur calis. illa insan istiyosan etrafinda kutuphaneye kos.

tanıdık falan yok. alınamıyor mu e-randevusuz?

Selamlar , geçtiğimiz hafta Adalar'da randevusuz çıkartabildim ben . Ancak önden bir telefonla arayın kendilerini ve mümkün olup olmadığını sorun .

sabah erkenden gidip biletim var falan dersen randevusuz alıyorlar aralarda ama öncelik randevululara veriliyor. nispeten daha tenha bir şube bulup sabah erkenden gitmen lazım.

Küçük bir yerdeyseniz randevuya gerek olmuyor. Buyuk sehir merkezlerinde sıra oluyor tabi randevusuz sıkıntılı.

diğerlerine göre nispeten yoğunluğu az olabilecek birimlerden birisine açılır açılmaz gidin, biraz abartın aciliyet durumunu. alırlar büyük ihtimalle.

Randevusuz slan yerler var şansınızı deneyin. Sabah gidin. Gelmeyen bitilerş oluyo çünkü randevu alıp.

bölgeden bölgeye değişebilir ama antalya'da şöyleydi: saat 2'ye randevu almış olan kişi 2'de gerekli belgeleri teslim edebiliyordu sıra beklemeksizin. internetten randevu almadan gelen çok sayıda kişi de vardı, ama randevu ile gelenlerin işi 15 dakikada bittiyse randevusuz gelenlerin işi örneğin, sıra bekleme ile birlikte 4-5 saatte bitti.

Evka 3 metro-halkapinardan izban-sirinyer- sirinyerden 490-671-878-104 ile eski hukuk duraginda (dokuzcesmeler) inersiniz. Iibf de ayni kampüs icinde.

Bornovadan 390 var ama tinaztepeye gidiyor direkt. Tinaztepeden bu yukarida saydigim hatlarla asaga yine hukuk duragina inebilirsiniz. Ama 390ın saatleri kisitli.internetten bakin.

Evka 3 metro - konaktan 104 veya üçyoldan 490 ile dokuzçeşmeler durağında inebilirsin. Bornovadan 415e binip doğrudan gidebilirsin. Ama en kısa yolu aquariumun yazdığı gibi 390.

evka-3'ten konak metro, ordan 304'e binip hasanağa bahçesi durağında inin, çok az yürüme mesafesi var. 304 104'e göre çok daha kısa sürüyor.

"Her şeyi olduğu gibi anlatmama, yorum-abartı katmamama razıysan şahitlik yaparım değilse yapmam" deseniz? Ya şahitlik yapmanızdan vaz geçer ya da "tamam en azından olanı anlat" der siz de yalan söylemek durumunda kalmazsınız.

Vicdanının sesini dinle; şahitlik yapmak istemiyorsan da yapma. Bunu annene düzgün ve kesin bir dille anlat. İkinizin değil, onun babandan boşandığını hatırlat.

Tanıklığınız öncesinde yemin edilmeden önce hakim size tanıklıktan çekinme hakkınız olduğunu hatırlatacak(çünkü alt soysunuz) ve tanıklık yapmak isteyip istemediğinizi soracak, o an tanıklık yapmak istemediğinizi soyleyebilirsiniz. Bu durumda sizi hiçbir taraf tanıklığın devamına zorlayamaz.

Anana demen gereken su, eger mantikli bir ana olsa evladi anne ve baba arasinda tercih yapma bir pozisyona dusurmemesi lazim. Bu teklif ettigi sey cok yanlis ve insanlarin neden bu gibi durumlarda gozleri karariyor anlamiyorum. Dostum bir evlat olarak sana esit mesafede durabilmek onlarin sorunu. Annenin sana boyle bir sey teklif etmesi inanilir gibi degil.

bence asla yapma.

benim annem babam boşandı ben ta küçücük çocukken. ben de benzer durumlar yaşadım. annem yıllarca, tüm çocukluğum boyunca baba babamı kötüleyip durdu. önümde tahmin edemeyeceğin şekilde konuşuldu babam hakkında. ama ben büyüyüp de babamı tanıyınca işlerin hiç de öyle olmadığını anladım. ve babamla şu an aram harika. annemle de öyle tabii.

bu bi örnekti. senin böyle bi durumun yok. hatalı baban olabilir. ama o senin baban. aralarında sorun olanlar ise annen ve baban. senin ne annen ne de baban hakkında olumlu ya da olumsuz şahitlik yapman gerekmiyor. ha sana etki eden bir durum varsa, ne bileyim şiddettir vs git konuş. ama anne-baba anlaşamıyor ya da ne bileyim aralarında başka sıkıntılar var diye gidip babamı ya da annemi mahkemede kötülemezdim ben olsam.

aralrında halletsinler +1. annene de böyle anlat. baktın hala ısrar ediyor, işi başka taraflara çekiyor... bilemeyeceğim. orası sana kalmış.

Aile içerisindeki kan bağlı insanların şahitlikleri pek dikkate alınmaz demişti teyzemin avukatı. (yanlışsa biri dğzeltebilir, avukata gıcığım zaten)

Bence yapmayın şahitlik filan, babanızı sildiyseniz yapın ancak.

Şahitlik istenir. Çocukların şahitliği hakim için de çok önemlidir. Sen olaydan şu şekilde çık.

Annene he he de, yani istediğini yapacakmış gibi görün, onu bi sustur. Babana kırgın değilsen, affetme sorunun yoksa asla cephe alma, mesafe koyma, babanla senin hukukuna kimseyi karıştırtma. Mahkemede sen konuşuncaya kadar anneni idare et.

Mahkemede konuşmaya başladığında ise hiç de babanın aleyhinde konuşma. Gayet samimi ve rahat bir şekilde hakime deki, vaziyet şudur budur, babam şöyledir annem böyledir. Her ikisi de güzel insanlardır ama evlilikleri devam edemiyor ve bence de etmemeli, bu insanlar bu şekilde çok huzursuzlar ve ben de evli kalmalarını huzursuz olmalarını istemiyorum.

Bu anneni de babanı da rahatlatır. Baban senin ona cephe almadığını gördüğü için, annen de senin onu terk etmediğini gördüğü için mutlu olurlar.

Rahat, samimi ve sağlam dur. Doğrulukla davrandıktan sonra kimseye hesap vermek zorunda değilsin, annen dahil. Eğer takarsa da ne derse desin, hiiiç umursama. Sen doğruyu yapıyorsun, önemli olan bu.

ben yaptım hakim soruyor istemiyorsan şahitlik yapmayabilirsin diye. soru sordu ben de cevap verdim bizde de suçun büyüğü babadaydı. ne sorduysa ona cevap verdim abartmadım bir şey yapmadım. en son da hakim barışmalarını ister misin ya da yürüyebilir mi gibi bir şey soruyor. hayır diyorsun(sence de hayırsa tabi) öyle deyince olay bitiyor zaten.

Ben olsam kimsenin aleyhine şahitlik yapmayacağımı söyleyip herşeyi tarafsız bir şekilde anlatırdım.

Çıkıp yalan söylemeyecekseniz, abartma dediginiz olaya girmeyecekseniz oldugu gibi anlatın bence. Ama duruma gore degisir. Annenizin gercekten cani yandiysa ve sizin sahitliginiz onu bir nebze manevi yönden tatmin edecek sonuclar doguracaksa taniklik edebilirsiniz. Ama olay cirkinleşmiş iki taraf da birbirine nasil pislik yapsam, ne koparsam kar diye dusunur hale geldiyse hic bulasmayin.

benim var, hatta kendisi ilkokul mezunu.

var. duydugum en saçma saptama.

Var. Ofiste 4 kişi var hatta... Son zamanlardaki en gerizekalı çıkarım bu bence...

Bu kadar sacma tespit gormedim. Etrafinizdaki kadinlarin kapanma oranı evlenmeleriyle lise mezunu olmalariyla degil de yasadiginiz yerin kültürüyle alakali olmasin ? Bizim buralarda (izmir) kapalı yok mesela :P

aquarium, evet yeri de belirtmelerini istemeliydim. ben tuekiye capinda boyle bir degisimin oldugunu dusundugumden ve zaten soeu yeterinxe talepkar oldugundan, yeri soemaktan vazgecmistim.

sagol.

sacma bir cikarim diyenler, hangi ulkede yasadiklarinin farkindalar mi acaba ?

ahaha hayatınızda 3 kişi falan mı tanıyorsunuz bu nasıl sacma bır soru, aklıma 10 kısı geldı daha 5 dakıka dusundum.
lise mezunları 30 dan once evlenıır zaten genelde, yuksek lısans ıs bulma vs gıbı sorunları olmadıgı ıcın hedeflerı o oluyor.

Dolu. Başı kapalı olan yok diyebilirim hatta.

Var. Lise mezunu, 28 yaşında ve başı açık. Problem?

etrafımda başı kapalı kimse yok. bu tanımdakilerin hepsinin başı açık.

genç kadınlar arasında kapalılık oranının arttığı fikrine kesinlikle katılıyorum. otobüse bindiğimde tek başı açık olanın ben olduğunu fark ettiğim zamanlar oluyor. hatta daha birkaç gün önce bunun sohbetini de ettik bir arkadaşımla. yalnız lise mezunu olmakla doğru orantılı olduğunu sanmıyorum bu durumun, üniversitelerde daha yaygın gibi kapanmak.

bence dogru tespit. evlenenlerde ya da evlencek caga gelenlerde ben de gozlemliyorum bunu. ayrıca devilred'in dedigi gibi bence ozellikle genc nufusta inanılmaz bir artıs var 2002 öncesine göre.

simdi tekrar dusundum de, benim de var ama bunlar da hep balkan gocmeni. yine de, bunlar azinlikta.

hakaret etmeden yanit verenlere, sorunun esas sorulma amacini idrak edebilen arkadaslara tesekkurler.

yine de daha fazla yanit gelirse memnun olurum.

Bir tane var, tüm ailesi kapalı (kuzenler hariç, onların mezuniyet durumundan emin değilim) ama kendisi açık. Evli ve çocuğu da var.
Annesi kapanmasını istiyor, kendi de karşı değil gibi ama ileride ne olur bilinmez.

lise mezunu 33 ve 35 yaşlarında başı açık kadınlar var bizim ofiste.

@cabiday, sagol ama ozellikle 30, hatta 27 yasinin altindakileri merak ediyorum.

entryde de bahsettigim gibi, bu yastan yukaridakiler sekuler egitimden gectigi icin, yuksek egitim almasalar da basortusu takmayabiliyorlar (her ne kadar dindar olabilseler de). ama bu eşik yastan onceki kadinlarin hemen hemen hepsi başörtülü oluyor

@scars dont fade bi tane 29 unda evli yüksekokul okumuş biri var. bu da mı gol değil ??

@cabiday :) peki olur, sagol :)

aslinda bu kriterim biraz yetersiz. adetten ziyade oran sorulmaliydi: "orani azaliyor, artiyor" diye. yoksa, senin 20 tane arkadasindan 2 sinin basortulu olmasiyla, 5 arkadasindan 2 sinin basortulu olmasi ayni derecede bir veri degil.


neyse, etrafimda boyle bir degisim gordugum icin burada da merak etmistim

Epey var, kapanmadilar. Kapanani gormedim ben kendi cevremde. Basindan beri kapali olanlar ve acik olanlar var, acik olan acik kaldi kapali olan da kapali.

Kadikoylu bi arkadasim karşıyaka'yi kadikoye benzetmisti ne kadar dogrudur bilemem. Onun disinda balcova narlidere taraflari da istediginiz ozellige uyar daha merkezi olarak da Göztepe taraflari. Aslinda izmirin korfez etrafi yaşanan yerleri hep dediginiz tanıma uyan yerler

Ben de Karşıyaka demeye geldim

Karşıyaka'nın tanımını yapmışsın. Azcık daha iyi olsun dersen bostanlı.

Ben 4 5 yıldır izmirden cıktım bu yuzden ortaya koydugum savlar ne derece tatmin edici tartışılır.

İzmir de carsı diye nitelendirilen belli baslı yerler var konak - Alsancak zaten sehir merkezi fakat Bornova ve karsıyaka nın carsı dediğimiz bir merkezliği mevcut.

Ulasım acısından baktıgım zaman ben Narlıdere de oturuyordum biraz sıkıntı oluyordu tee Alsancak a gitmek bile. Karsıyaka zaten kendi basına bir yer. Bornova konusunda zerre fikrim yok cunku ben Bornova yı oldum olası sevmiyorum takılmıslıgım yok. Balcova Narlıdere kısımda belli yerler orta kesim belli yerler ise zengin kesim var özellikle bu Narlıdere de yolun alt kısmı diye nitelendirilen yer bu sekilde. Metro falan yok bu taraflarda ama alısveriş merkezleri genelde bu taraflarda bu yuzden oldukca canlı.

Göztepe Karataş arası hiç bir fikrim yok evler oldukca eski sadece. Bol bol kafeler var. Aynı sekilde İnönü Caddesi kısmı da o sekilde. Binalar iç içe yanyana beni darlıyor o tarz yerleşim yeri. Buca yı hiç düşünme direk cıkar listeden. Bayraklı konusunda da b fikrim yok.

denize yakın olsun. göztepe/ güzelyalı tarafları olabilir. merkeze daha kolay ulaşırsınız. karşıyaka-bostanlı da yakındır güzeldir ama karşıda neticede. çok da fark etmez aslında, izmirde ulaşım genel olarak rahat zaten. beton yığınından başka bir şey olmayan mavişehiri listeye kesinlikle almayın derim. hayatımda bu kadar sıkıcı bir yer görmedim.