ankaraya bin dikimevinde in ordan yürü..

Üç kişiyiz zaten taksiyle gitsek ne kadar tutar?

dikimevi'nden yürümek en az 20-25 dakika.

dikimevi'nde inip dolmuş sorabilirsiniz. hiç olmadı plevne caddesine kadar yürüyün(mamak belediyesi kültür merkezi var, 5-6 dk) oradan geçen dolmuş, otobüslere binin.

taksi kızılaydan ~20 lira, dikimevinden ~10 lira tutar.

Tamamdır sağolun arkadaşlar

ben uzakta olduğum için telefondan kutladım sadece. bence bir yemeğe çıkartsan yeterli.

evde sarıldım kutladım da akşamüstü dışarı çıkacağım dönüşte bir şey alabilirim. fikir, öneri var mı?

Ben de almadim, durumumuz yoktu. Aslında başka sürprizler yapabilirdim ama içimden gelmedi. Onun dışında, teyzemi, anneannemi, babaannemi telefonla arayıp kutladim.

Saksı çiçeği alabilirsin.

Ben de çok uzaktayım, aradım kutladım sabah. Fırsattan istifade ne zaman evleneceğimi sordu yine. Ben de bugün senin günün senden konuşalım dedim.

aldım ama internetten aldığım için henüz gelmemiş.

geçen sene tefalden tava almıştım, evin gözbebeği oldu o tava bu sene bi tane daha aldım

Saksıda cicek aldim :)

Yeşili seviyoruz :)

Kirilandan hayir gelmez,ver onu takasa al yeni bi tane.arada kalmisin sen ay alsam mi ama cok guzelll ama cok da paraa.sen burdan 6s plus alacak gibi duruyorsun.

tamamen sahsi fikrim su sekilde:

1. plus modeller gercekten cok buyuk ama buyuk ekran severim diyen uygun. tek el ile kullanilabilir. ios menuleri asagi kaydirma yapma gibi kolaylıkları var. bununla birlikte kendisi ile birlikte hareket etmek digerlerine gore biraz daha zor. netice buyuk bir cihaz ve her cebe olmuyor.

2. 6s ebat olarak daha uygun ve daha hafif dogal olarak 5'e gore daha hizli. plusa gore tasimasi kolay. 5se olmasa tercihim olacakti.

3. 5 (ki 4 senedir kullaniyorum) bence temelde gayet yeterli bir cihaz ama yeni teknolojilerden bir tik geride kalmis durumda. ozellikle 5s ve sonrasinda standart olan bazi cipler bunlarda yok.

maddi durumunuza gore 5 tamir ettirebilir 6s'ye gecebilirsiniz. ben kendim alacak olsam ebatlari icin 5se'yi tercih ederim. nedeni de buyuk ekran ihtiyacim yok. 5 serisinin ekran boyutu benim icin yeterli.

iphone 6 bataryası dışında tam olarak olması gerektiği gibi bir telefon. ama o batarya yüzünden düşünmüyorum. evet 5 serisine göre daha iyi ama yine de yeterli değil benim için.

plus'larda da batarya sorunu yok ancak boyutları çok büyük. 5,5" ve üstü kullanımı kolay değil. cebe koymak dert.

4s'ten 6s plus'a gectim. evet cok buyuk (bence bu bir pozitif ozellik, en buyukler arasindan bunu sectim zaten), tek elle zor (cok umurumda degil), verdigin paraya deger, memnunum.

xxx should be efficient so the group does.

@devilred: ben bunu düşünmüştüm ama çok yavan geldi sanki.

devilred'e ufak bir düzeltme.

xxx should be efficient so does the group

@antikadimag

orada so'yu böylece anlamında kullandım ama senin dediğin gibi de olur.

Yukaridaki yanitta sanki does yerine is olmali.

Benim yanitim:


xxx should be efficient for group to be so also. Yukaridaki kadar akici olmayabilir ama bence daha acik.

Guncelleme: yukaridaki ceviride is de degil, will be olmali. ..., so the group will be.

is konusunda katılıyorum, is olsa daha doğru olacak. gecenin bu saatinde bu kadar oldu, kusura bakmayın.

siz tam çevirisi deyince hafif yavanlık yapmış tabii, alternatif bulunsun diye

the efficiency of xxx is needed/expected to be able to ensure an efficient group.

x should be efficient in order for the group to be efficient.

xxx should be efficient so also the group will be.

@maleficent - net bir tarih yok mu hocam ?

Aynı başlık altında sorayım dedim, eğer ben 2016 ekimde greencarda başvurursam sonucum ne zaman açıklanacak ? 2016 mayısta mı?

@utkumon; hocam sizi kabul etseler bile siz gidemezsiniz muhtemelen.

@utkumon

ekim 2016'da başvurursan mayıs 2016'da açıklanmaz. Mayıs 2017'de açıklanır.

@himmet dayi Çok özür dilerim tarihlerde hata yapmışım, 2017 mayıs diyecektim bende, şimdi fark ettim :)

2016 ekim- 2018 mayıs

lufthansa'ya mail at.

muhtemelen problem olmaz, ama olursa da gözünün yaşına bakmayacakları için önlemini al.

normal, benzer bir durumda problem yaşamadım yaşamazsınız. benzer tartışmalar:

www.tripadvisor.com

ek olarak;

faq.ebookers.com

diyor ki;

Airline computer reservation systems are not able to process spaces between names, so they will always appear joint and you will not have any problems when boarding your flight. The same happens with double-barrelled last names, or first names that are hyphenated - our systems can't show the hyphen that separates the two names.

For example, it's easy for them to identify that "smithjohnmr" is the same as "Mr John Smith" in a passport.

Türkçe'si;

havayolu firmalarının sistemleri boşluk algılamıyormuş. başa koyunca da karışıklık olabiliyor diye Mr ortaya konuyormuş. problem yokmuş, çok normalmiş.

lufthansa grubuna ait swiss air'in kendi sitesi üzerinden bilet aldık isim bahsettiğin şekilde görünüyor. sorun olacağını sanmam.

ekin

ikisi de kötü isim. gülce daha kötü.

ekin

ekin

gülce kötü. gülcan gibi.

İlla ikisinden biriyse Gülce. Ekin erkek ismi diye tanıdım çünkü.

Gülce koymayın, ben koyacağım onu :(

dönence

gülin?

Soyisimle kombinasyonunu da deneyin mutlaka.

Gülce Cemre
Ekin Neki gibi söylemesi zor hale gelmesin :)

Ben Ekin'i daha çok seviyorum. Gülce daha kezban geliyor :(

Ekin unisex bi isim. Seviyorum ben unisex isimleri.

Gülin okuyunca çok güzel geldi ama dıştan söyleyince üi üi zor gibi söylemesi.

Ayşe koyun.

Ben ayşe koydum.

Ayşe güzel isim bence.

Soyismi hiçbir şeyle kombine olmayacak alakasız bir şey. Her şeye uyar ya da hiçbi şeye uymaz :))

bizim ekin cerrahpaşa tıp ingilizceye
gülce de marmara hukuka gitti.

bence sen ada koy. o türkiye 3.sü olmuştu. :S

ayça, tuğçe, ela

ekin hep ekim olarak anlasilacak ilk duyan kisiler tarafindan. tabi Bunda ekin'in erkek ismi olarak yaygin olmasinin da katkisi var.
gülce de maalesef kötü bi isim.

Gökçe daha güzel değil mi ?

gülce hiç güzel değil ya gülce deyince aklıma köylü kızı geldi.
ikisinden biriyse ekin. o da ekin? ekim? hı ney? sorularıyla karşılaştıracak çocuğu.

Ekin ne abi ya, bu isimleri nerden buluyorsunuz, hasat falan koysaydınız bari. Saçmalığını geçtim çocuğun ismini kimse asla doğru yazamayacak, telefonda falan yüz kere tekrar ettirekecekler. Gülce de kötü ama ekin ne lan, anaa.

ikisini de seçmezdim ama biri olacaksa ekin. ileride cinsiyet değiştirme kararı alırsa da kullanabilir adını. unisex isimler daha iyidir...

gülce kötü.
ekin'i severim ama adı ekin olan bir arkadaşım sürekli erkek sanılmaktan şikayetçi.

Cidden, zevklere saygısızlık yapmak istemem, ebeveyn olarak en güzelini istediğinize düşündüğünüze de eminim. Ama cidden ikisi de hem hoş değil henm sıkıntılı isimler.
İsim hem anlamlı hem de tınısı güzel olmalı bana göre.

ekin

gülce cok kötü yaa :(


ekin diyorum

ekin.
gerçi bana sorarsan defne veya ipek. çok güzeller ya, kızım olsun nolur.

Ekin unisex ama cocuk ilerde maillesirken falan herkes tereddute dusecek, erkek sananlar olacak ayse vs gibi bir ikinci ismi olmadigi surece. O yuzden ben gulce derdim.

Ekin
olsun.

Ekin ismi direkt tarla filan canlandiriuo aklimda.
Hatta ekinler dize kadar isimli marsi:///

Gulce ismi de cok klasik, gokce, ozge, cansu, canan... Bunlar guzel bence :)

ikisi arasından ekin derim

Ekin

Gülce çok kötü ya nasıl oldu da güzel geldi size?

Ekin böyle düz uzun saçlı, ince bir kız gibi canlanıyor gözümde.

Gülce ise paçoz. Haha.

Ekin

gülce , güllü gibi bir isim. kulağa hoş geliyor mu?

Gül Cemre nasıl olur acaba. İsterseniz gülce de dersiniz. Ayrıca sanki çok fonetik oldu.

Allah analı babalı büyütsün.

Tanıdığım çok güzel bir ekin var, ona rağmen ekin kötü. Insanlar nickimi ekin diye okuyup bana hep ekin diyor, düzeltmiyorum kimseyi ama hiç hoşlanmıyorum da.

Gülce ekin'den daha kötü bence. Bu ikisi arasından seç demişsiniz o yüzden ekin diyorum.

@ananiyimioguz; parantez içinde bana kültür demeyin diyecektim, sonra hangi kıl der ki zaten diye sildim. keşke silmeseymişim.

tdk isimler sözlüğünden haberim var efendim.

ancak günümüzde ekin'in kültür anlamına gelmediği çok açık. ölen anlamlara tutunmak nafile. bitti o, yok oldu. 70'lerdeki muhabbet. hars da diyor tdk. siz de çocuğunuzun ismini hars koyun soranlara kültür anlamına geliyor diyip göz kırparsınız :)

ekin

gülce -1

bu kadar ekin'e rağmen gülce kesinlikle

gülce güzel hiç de kezbansı, paçoz değil.

gülce'ye kötü diyen çarpılır yahu, ne yaptınız arkadaşlar :/

Çok teşekkürler, şu güzel, bu değil, ikisi de kötü, ikisi de güzel diye fikir belirttiğiniz yorumlar için.

Ama şu "böyle saçmasapan isim mi olur tahıl diye isim mi olur hasat koysaydın, gülce ne abi kafayı mı yediniz nası insanlarsınız bu isimleri çocuğunuza koymaya nası cüret edesiniz?" yazan kafalar, söyleyin de isminiz neyse ondan koymayalım, bu hadsizliğe huy çekmesin.

Sanki çocuğu doğunca karanlık odaya kapatıp kuru ekmekle besleyeceğim demişim gibi, tepkilere bak.

osmanlı imparatorluğu tarihi - johann wilhelm zinkeisen (7 cilt, 600 lira)

sapiens-hayvanlardan tanrılara

nebel şatosu ve diğer öyküler

Son dönemde okuduklarımdan,
Beyin ve kadın-erkek düşünme farklılıkları üzerine;

Dr. Louann Brizendine, Kadın Beyni
Dr. Louann Brizendine, Erkek Beyni
Desmond Morris, Çıplak Adam
Desmond Morris, Çıplak Kadın
Cordelia Fine, Başına Buyruk Beyin
Sinan Canan, Değişen Beynim

Seksin kimyası üzerine;
Mary Roach, Bonk
Robin Baker, Sperm Savaşları

Psikoloji üzerine;
Ben Ambridge, PSY-Q
Lucy Vincent, Neden Aşık Oluyoruz?

önerebilirim.
Ayrıca şu duyuruma da bakabilirsiniz: eksiduyu.ru

istersen damıtılır damıtılmaz iç. en az 10 yıllık diyen de halt etmiş. 3 yıldır bir içkinin viski olarak adlandırılması için gereken süre.

Fıçıda en az iki yıl bekliyor zaten şişelenmeden önce. Viski de her durumda sek içilmesi gerekir. Tadı böyle anlaşılır. Yanında tatlı değil de tuzlu şeyler (antep fıstığı gibi) tüketmek zaten tatlı olan viskinin lezzetini almayı önlemez

Mühendislik mezunu adam 2500-3000 tl asteğmen maaşına göz dikmemeli bence çok kötü bir üniversitenin dandik bir bölümünü bitirmemişse. Dışarıda 2000 tl'ye altı ay çalışsa kısa dönem olarak askerlik yaptıktan sonra askeriyede altı ay fazladan kalarak elde ettiği maddi kazançtan maddi olarak değilse de fazlasını kazanır ve psikolojisini bozmamış olur altı ay fazladan.

Uzun dönem istersin, kısa çıkar; kısa istersin, uzun çıkar ihtimallerini GKB bile bilmez.

iş bulamıyorsan, bulamayacaksan uzun dönem git. 3k asteğmen maaşına göz dikmemeli diyen arkadaş iş bulunamaması durumunda karşılaşılacak gerilim/gerginlik durumunu hesaba katıyor mu?

asteğmen olduğunda para harcamadan 30k ile dönebilirsin(30k olmaz 20k olur, askerliğimi yapmadım. olursa bedelli olmazsa kısa dönem isterim) evet hayatının bir dönemi yok olacak ama ihtiyacın varsa kesinlikle yapılabilir.

Bu arada ek bilgi, uzun dönemde maaşı 9 ay alırsın sadece. 3 ay eğitim var.

ilk olarak, tercihi askere gidenler değil devlet yapıyor asteğmenlik konusunda.
ikinci olarak, meslekçi veya takım komutanı-bölük komutanı (tam adı ne bilmiyorum, jandarma karakol komutanlığı veya komando olup dağlarda takım komutanlığı yapmak da var olasılıklar dahilinde bildiğim kadarıyla) olma durumları tamamen farklı birbirinden
üçüncü olarak, asteğmen olsan da er olsan da gideceğin yerdeki komutanlarının nasıl insanlar olacağı ve etrafındaki insanların karakterleri de tamamen şans işi ve askerliğin sıkıntılı geçip geçmemesindeki en önemli faktör bence

son olarak, illa askerlik yapılacaksa bence uzun dönem - asteğmen olarak yapmak hem maddi hem manevi olarak daha mantıklı. askerliği Türk evladına bir işkence olarak görsem de insana değişik hayat tecrübeleri katarak gelişimine, hayata, insanlara bakışına katkıda bulunacağını düşünüyorum. şahsen yeni tanıştığım bir insan askerlik yapmışsa gözümde biraz daha değer kazanıyor.

bazı teknik bilgi gerektiren bölümlerde (hukuk, eczacılık, makine, inşaat mühendisliği vb.) meslekçi olmak yüksek ihtimalken takım komutanı olacaklarda tamamen boy-kilo orantısına bağlı diye biliyorum.

+1'imle ve terliklerimle geliyorum sana.

Evde çalışamayacağım zamanlarda hep kütüphane tercih ettim. Amaç sessiz sakin odaklanabileceğim bir yer. Hep de Atatürk kütüphanesini seçtim çünkü 7/24 açık, kışın sıcak yazın serin oh mis :) Kafe vs ortamlarda dikkat dağıtacak onlarca unsur sayabilirim.

Evde dikkatini ceken cok erken olabilir. Porno, uyku, televizyon, buzdolabi... kafeye tek basina gidersen yapabilecegin tek sey ders calismak olacak.

bazı insanlar kafedeki yüksek yoğunluklu olmayan gürültüden rahatsız olmuyor çünkü (starbucks gibi yerler çok gürültülü mesela, orada çalışmayı ben de anlamıyorum). çıt çıkmayan yerde kafası daha çok dağılan bir arkadaşım vardı mesela, kütüphaneye gelmezdi ders çalışmaya.

bir amaç için, yani ders çalışmak için evden bir yere gittiğinizde kendinizi daha çok motive ediyorsunuz. yani "evden çıkıp buraya geldim çalışmaya, o yüzden çalışmalıyım" fikri. bu da etkili olabilir.

ben de aynı şeyi merak ediyorum ama shirtstorm'la uğraşamayacağım için duyuru açmaya cesaret edemedim hiç. bunların "sessiz, kitap okunabilecek kafe" arayanları var bi de. konsept olsa bile bir kafe ne kadar sessiz olabilir yani hiç anlamıyorum.

traveller +1

evde procrastination'ın dibine vurabiliyorum (şimdi olduğu gibi), kalkıp kafeye gidince iyi çalışıyorum.

en son benim duyurumu görünce sorma isteği duydun sanırım.
öyle olmasa bile kendi adıma açıklayayım,
iş yerinde kalıp çalışmamanın birinci alternatifi ev. ancak çok yoğun tempoda çalışıyorum 3 haftadır ve ya eve saat 12 de gelip direk uyuyup sabah işe gidiyorum ya da eve normal saatte gelip evden çalışıyorum. bu bir süre sonra bunaltıcı olmaya başlıyor. yani evimde de kahvemi çayımı biramı vs içebiliyorum ancak az da olsa dış dünyaya temas etmek için varsa eğer dışarda çalışmak için sordum (soruyu yanlış sormasam belki bir cafe pub bulup gidip orda çalışacaktım mesela, olmadı. burda biraz goygoy yapıp evimden çalışacağım.)

Sana nee:/// ya tamam pis cevap bir yana Ses varken daha rahat odaklandigim dersler oluyor. Koltuklari genelde kutuphaneden daha rahat. Kutuphaneye gelen tipleri sevmiyorum. Evimde kahve makinasi yok, istedigim gibi kahve yapamiyorum. (Nescafeye kahve demiyoruz bu arada:/) Kutuphanede sessizlikte uykum geliyor. Kutuphane dekorasyonu icimi daraltiyor. Kutuphanede cok fazla insan var. Evimde ders calismak yerine temizlige ya da yemek yapmaya girisebiliyorum. Kafede sabahtan aksama oturup para harcayacagim 1-2 kahveye, verdigim para bosuna gitmesin, o kadar geldim bir ise yarasin diye daha verimli calisacagim. Kafenin bir kapanis saati oldugu icin kutuphane ya da evde calismaktan daha siki calisacagim, yapacaklarimi kapanisa kadar bitirmem lazim ama evde olursam ohoo sabaha kadar oyalan. Evde ev arkadaslarim rahatsiz edecek, yemek yiyelim mi vb.

Daha sebep sayiyim mi?

Cunku evde istedigin gibi yataga vs yayilabilirsin. Dikkat dagitabilecek cok sey var.

Bir de mesela benim evde calismak icin uygun ortamim olamiyor bir turlu. Masa ve sandalyem de cok rahatsiz. Bir de disarida ya da kutuphanede vs calisan diger insanlari gorunce motive oluyorum sanirim.

Herhangi bir cafe yerine Starbucks'in tercih edilme sebebi de (ornegin benim sebebim) bir kahve bir tatli ile saatlerce oturabilmek. Seni rahatsiz eden birinin olmamasi.

He bir de ek olarak, calistigim yerin dekorasyonu, isigi vs bunlar da beni motive eden seyler. Kutuphanelerin beyaz isigindan nefret ediyorum mesela. Daha los, sari isikli yerlerde calismayi seviyorum. Bu da onemli benim icin.

evde dikkat dağıtan çok şey var +1

kafedeki sesmiş bilmemneymiş hiç umrumda değil, ben çok daha iyi odaklanabiliyorum. O yüzden işlerimi evden çıkıp dışarıda daha iyi odaklanarak konsantre bir şekilde halledip dönüyorum. Bence tam olarak amaca uygun.

Ben her kafede rahat çalışamasam da sevdiğim belirli bir starbucks ve nero var. Dışarıda çalışırken hem dışarı çıkmış hem de dersimi, işimi gücümü halletmiş oluyorum. Sıkıldıkça etrafımı izliyorum. Daha verimli geçiyor zaman. Tam olarak sosyalleşmek sayılmasa da iyi hissettiriyor dışarıda olmak. Daha ciddi ve konsantre olmam gereken bir şeyler çalışacak ya da yazacaksam da kütüphanede çalışıyorum ama asla evde bir şey yapamıyorum.

ders çalışıyorum ama inek değilim sosyalim ben mesajı vermek istiyor olabilirler, bilemedim.
kimisi gürültü ister kimisi istemez onu anlarım da göt kadar masada nasıl rahat olup da ders çalışılır onu pek anlamıyorum. ben bi çalışmaya kalksam notlar, defter, kitap, bilgisayar, kahve, su, çikolata falan derken 1x1,5 metrekarelik masa dar geliyor.

ben evde daha rahat çalışıyordum hiç cafe de çalışmadım,
Ama şu sıralar ortalama bir starbaks da elmalı gençlerin oturup çalıştığını görüyorum bence 1. olay popilarite 2. olay oradaki kalabalık çalışan kesimin motive etmesi.

evde 15 dakika içinde dersi bırakıyorum canım sıkılıyor. kafede 15 dakika içinde yine canım sıkılıyor ama "yeni oturdum şimdi sağdan soldan birisi görse hemen dersi bıraktı artizlik yapmağa gelmiş kafede ders mi yapılır derse" diye düşünüp derse devam edebiliyorum biraz daha.

www.google.com.tr

Buna ben de çok şaşırıyorum. Birkaç ay evvel kadıköy rihtimdaki Starbucks'ta arkadaşımı bekleyecektim; üst kata bir çıktım en azından 20 öğrenci. Laptoplar, kitaplar, kahveler ders çalışıyorlar. Buraya kadar iyi hoş ama ortamda öyle bir gürültü vardı ki (kendi cikarttiklari sesler bunlar) hiçbir şey yapmadığım halde 10 dakika zor oturabildim. Kalkıp başka yere geçtim. Sesten dikkati dağılmayan bir insan bile rahatsız olurdu bence.

Benim icin ders çalışma ortamı demek sessizlik demek. Dediğin gibi yapıyorum evde kahvemi, alıyorum atistirmaliklarimi mis gibi çalışıyorum. Bunalınca salona geçip müzik dinliyorum.


İş yetiştirmek için cafeleri tercih etmelerini yadirgamiyorum ama. Onun için ekstra sessiz bir ortama lüzum yok sanki.

Amacı neymiş ki kafenin uygun olmasın?
Devlet yurdunda kaldığım dönem tuscuların parsellediği masalar yüzünden hep çay bahçesi ve kafelerde çalıştım. Zamanla arkadaş çevresi edinince zihnim kaymaya başladı. O yüzden samimi olmadan değiştirmek en iyisi.

Ayrıca İstanbul gibi yerde belli olmuyor ne zaman nerde olacağın. Trafiğe kalmamak için geç çıkarsın ya da işin vardır erken gelirsin. O arayı da değerlendirmek istersin.

Bazı dersler için ders çalışmakla kitap okumak aynı dikkati ister. O zaman metroda-kafede kitap okuyan insanlar da uygunsuz hareket ediyor demek?

Ek olarak ders çalışıyorum diye üst katını ayıran çay kahve ikram eden kafe sahipleri ve garsonlarının üzerimdeki emeğini unutmam. Benim de bir kafem olsaydı öğrencilerin rahat rahat ders çalışabileceği bölüm açardım.

Cunku kafede porno izlemek ayip karsilaniyor.

kendi adıma, özellikle sayısal ders çalışacaksam ya da bilgisayardan işte, arka fonda insan gürültüsünün olması hoşuma gidiyor. ev çok sessiz, okul kütüphanesinde de poponu konduracak yer bulamıyorsun. sıkıldığında şöyle bi kafayı kaldırıp insanları izlemek de dinlendirici etki yaratıyor bence.

evde sessizken dikkat daha rahat dağılıyor, kedi medi bir sürü dikkat dağıtıcı unsur var. Etrafta insanlar varken, yaşam sürerken beyaz gürültü gibi oluyor, odaklanabiliyor insan.

odamda durdugum zaman max 10 dk odaklanabiliyorum. mutfaga gidiyorum, bi temizlik yapma gudusu geliyor. kutuphaneye gidiyorum, kafayi vurup uyuyorum. bir cafede oturmak her ne kadar ses vs olsa da bazen daha cok motivasyon veriyor. gecen yil kaldigim istatistik sinavindan bu sene bir barda calisarak gectim. baya bangir bangir muzik falan.

ankarada okurken de ilk 1-2 sene selanik 2'deki nedjima'ya giderdimher aksam ders calismaya. o zamanlar yasim kucuk, calisanlar benim o motivasyonumu gordukce bedavadan besliyorlardi beni patates ve sosisle. alkolu bana yasaklamislardi mesela bazi gunler.

Yettim.
Odanızda durup www.youtube.com dinleyerek de odaklanabileceksiniz artık.

Dışarıda çalışmak isteyenler o karar sesteki uğultuda kendilerini kapatabiliyorlar bu yüzden tercih ediyorlar.

Evde ya da dışarıda, çalışana saygım var.

ben sessiz mekanlarda çok konsantre olamıyorum. belki öyle bir etkisi vardır. ses yoksa kendim konuşurum boşluğu doldurmak için.

bu nedenle kütüphaneler bana göre değil. kafeler ise hem kafa dağıtmak, hem ders çalışmak isteğine aynı anda cevap verebiliyor. ha çok fazla kafede çalıştım mı hayır.

not: mühendislik.

Ben de kafe ortamını bireysel çalışma için uygun bulmuyorum, başkasıyla çalışmam gereken bir şey varsa tercih ediyorum. İnsan trafiği ve gürültü olduğu için dikkatimi dağıtıyor normalde. Ev ortamında da zamanı verimli kullanamadığım için hep kütüphaneye gidiyorum.

güzel ama güzel dediğim için alacak mısın :d

Ayakkabın gucci ise yakışır tabi

O paraya öküz alırız.

aylık kazancın 10k üstüyse düşünülebilir. yoksa çok pahalı.

Çok güzel.

çok beğendim. hem ingilizcene de katkı sağlar.

tırt.

Umarım ben ve buradaki iyi insanlar da bu saati alabilecek kadar zengin oluruz.

Çok pahalı hacıt.

pahalı değil bu saate göre. fiyat normal. ben beğendim zaten bu markanın hastasıyım. paran varsa al

kurban gelio deve aliriz. al karsim saate, yemege ve kariya verilen paranin gunahi olmaz. kirmizisi varsa onu da al. ciddiyim.

İlk defa buraya sorulan bi saati beğendim, bütçe elverişliyse al +1 .

arkadaşlar aletin hayvan gibi pahalı olduğunu yazdım zaten:) o yüzden alma gibi bi planım yok yakın gelecekte
sadece sizin de hoşunuza gitti mi diye sordum:)
@andoreii ne demek istedin bişi anlamadım?
@hasmetizm çok şekilci bakmışsın
@buff öküz alcağımıza inek alsak, kar marjı daha yüksek bence:)
@alt4y alternatifini söyleseydin bari
@himmet dayı merak etme ben de sizden biriyim henüz bi saati o parayı gömcek durumda değilim
@sta markanın saatlerinin geneli güzel gerçekten
@ekaterina nerdeee :/

mavi antetli kağıdı al git italya verir.
çakma plan falan yap booking vs. Sıkıntı çıkan insan olmadı hiç

veriyor da amacim 15 gunluk vize almamak 300 liraya

o yuzden diger gidilecek ulkeleri yazsam mi? en fazla nerede kalacaksaniz oradan alin diyor.

1-gideceğin hepsini yaz, ne kadar çok ülke o kadar süre.
2-yaptır

seyahat planı yap, tek tek hangi gün nerede olacağını belirt, ülkeler arası seyahati hangi araçlarla yapacağını göster. uçaksa o belirttiğin günlere dair uçak rezervasyonu yap, göster(tren otobüs için de geçerli). aynı şekilde; günlere paralel olarak kalacak yer rezervasyonlarını da detaylı belirt ve mümkünse hepsini konaklama hizmeti veren yerler olarak göster. ne kadar tutarlıysa bu bilgiler şansın o kadar artar.

belirteyim; ben yukarıda bahsettiğim şekilde öğrenci halimle ilk yurt dışı çıkışımdı, 6 ay multi aldım 30 gün istememe rağmen. verirler yani, raadol.

Uzun süreli bir seyahat sağlık sigortası da yaptırmanda fayda var

ilk schengense 1 sene vermezler.

zaten ilk başvurunda 6 ay veriyorlar. kasmaya gerek yok.

İlk başvurumda İtalya 20 gün verdi, hatırlattın, ağlıcaö

1 aydan 1 yıla çıkmaz. ticari olsa bile çok düşük ihtimal.

1 yil sanmiyorum ama 6 ay alabirsin. Italya'dan ilk basvurumda 6 ay almistim.

Gece 12 de otobuse binsin gelsin istanbul'a

zaten 6 bucuk gibi havaalaninda olmasi lazim bu kisinin en gec. isten ciksin bir seyler atistirsin gitsin eve yatsin. sabah 3bucuk 4 gibi evden cikip 5te esenbogadan ucaga bindi mi 6bucukta rahat rahat sabihadaki ucagina yetisir. ha ucak opsiyonu iptalse gece 10 gibi binsin astiden otobuse, (istanbulda sabihaya servisi olan bi otobus firmasiyla tabi), yine rahat rahat yetisir ucagina.

otobüsle gittiğinde nerede inip neye bineceğini de bilmiyor ama. sabahın köründe istanbul'da olacağı için ulaşım imkanları nasıl olur kestiremiyor.

s.gökçene servisi olan bir otobüs firması baksın belki işine yarar

Ayakkabı konusunda ispatın yok, emin olmadığın bir şeyden yola çıkarak karar veremezsin. Ancak, koltuk mevzusunda para vermen gerekir diye düşünüyorum

onun birkaç ayakkabısını kısa süreliğine yok edip tepkisini gözlemlerdim, ulan yine mi çalındı diyecek yoksa sizlere mi tepki verecek hafif pasif agresif şekilde.

ayakkabı konusu bence deşilecek bir konu değil. ispatın yok ve bence hüsnükuruntu yapıyorsun.

koltuk konusunda da bence kaplat gitsin. adamın dırdırı ile uğraşma. ama öyle 250 TL'ye flan kaplamazlar haberin olsun.

Sen telafi et. Neticede bulandıran sen olmuşsun . İcin rahat etsin . Bosver

ayakkabıyla uğraşma bence.
Koltuk için öyle bir talebi varsa, uygun bir ödeme yaparsınız. cüzi bir şey olsun ama çok abartmayın ikinci el koltuk sonuçta, bir ütü izi alt tarafı. Kullanılmaz hale gelmedi yani.

yenisini almam 2000 tl diyen igrenc bir insanla ayni evde yasadiginiz icin size uzuldum. ben olsam koltugu tamir ettirirdim. ayakkabi konusunda suphelerinizde haklisiniz ama o bir tahmin. tahmin uzerine is yapmazdim. koltugu yaptirip keyfime bakardim. bunun uzerine bile cingenelige devam ediyorsa, ki burada butun roman kardeslerimizi tenzih ederim, onu once kibarca siktireder, ardindan kabaca siktir ederdim. sktir edemiyosam kendim ceker giderdim.

Verme parasını filan. Ortak alanda duran koltuk sonuçta, ev orası, her şey eskir hasarlanır, ki çok küçük bi olay utu izi. Boşver, unut gitsin.

Haziran ayında evden çıkıyorum zaten.

Ayakkabı konusunda bir kesinyargıya varmam mümkün değil evet. Yine de onu tanıdığım kadarı ile ve de olayın böyle gelişmesi aklımı kurcalıyor işte.

aranızın iyi olduğu bi zaman eşref saatine denk getir 250'ye anlaşabiliyosanız anlaşın. koltuk falan kaplatma olayına girme çünkü sana 250den çok daha fazlaya mal olur. zaten birden fazla koltuk varsa biri başka kaplı diğerleri başka desen olmaz. gereksiz yere diğerlerini niye kaplatasın sonra?

"Açıkçası onu tanıdığım kadarı ile iyi olduğuna oldukça iyi kötü olduğuna oldukça sinsi olduğuna kanaat getirdim." burada beynim yandı, devam edemedim.

Busabaha kadar ev arkaşımın koltuk minderlerini kaplatmayı ya da 250 tl para teklif etmeyi düşünüyordum. Ama sonra busabah odamı temizlerken odama ilk taşınmam aklıma geldi. Bütün bir evden tek bir odaya taşınıyordum ve çok fazla eşyam vardı. Erkek arkadaşım bedelli askerlikte olduğu için yardım edememişti. Tek başımaydım inanılmaz yorucu idi.

1 hafta boyunca odamı temizledim. Bir huyum vardır bir iş yapırsam çok kaptırırsam yemeği içmeyi fln 2.plana atarım. Suan samimi olduğum ev arkdşm sonradan taşınacaktı.

Konuşmadığım ev arkadaşım hersabah kendine kahvaltı hazırlar, odasına geçer müziğini açar takılırdı. Bir kere olsun bile bana bir şeyler getirmedi. Heralde ben olsam kızım çalışmaktan aç kalıyorsun, ay sana da bir tabak yaptım diyip getirirdim en az birkere olsun. Aç susuz akşam 6 ya kadar eşya yerleştirir sona birşeyler yerdim. Akşam yemeklerini yine yanlız yerdi. Sonra buzluktaki şeylere dadanır kız senin etleri buakşam yapalım mı fln derdi. Düşünüyorum da 3. ev arkadaşım olmasa herkesin birbiriyle konuştuğu güzel 5 ayımız bile olmazdı.

Evin başında kahvaltılıkları konusunda çok hassas olduğunu kullanılmamasını istediğini söyledi, sadece onları var gibi birşeydi çünkü. evde birtek ben öğrenciyim diğer ikisi çalışıyor belki onla alakadır bilemiyorum. Belki ondan şey etmiştir. Ama sonra baktı ki benim eski tek yaşadığım evden deli gibi açılmamış konserveler, 6lik doze paket paket icetealer vs vs geliyor, ben baya sağlam mutfak malzemesi alıyorum rahat rahat açıp onlarla yemek yapmaya vs başladı. Bana ikram etmek yok tabi. Uzun süre kendimi bayağı kullanılıyor gibi hissettim. Diğer ev arkadaşım farketmedi sanırım o çok yoğun çalışıyor. Sonra 1-2 ay sonra bir şekilde biz bütün mutfak malzemelerini ayırdık. Biraz kendine çeki düzen verdi. Rahata erdim. Buzluktaki etlere dadanmasa, iki üç konservenin lafını edecek değilim. Ama o kadarı da niyetini açıkça ortaya koyuyor bana kalırsa. Elbette küçük şeylerin hesabını yapmak hoş değil. Ama hep bana bana durumu varsa o da biraz enayi yerine konmak oluyor.

Düşündüm de, para fln vermeyeceğim. Beni defalarca enayi yerine koymaya çalıştı. Gerçekten. Umrumda değilmiş gibi davranacağım. Belki umrumda, ki istemesem bile umrumda olur üzülürüm, yapım böyle. Ama cidden vermeyeceğim.

Haziranda çıkarken evdeki bütün eşyalarımı(içinde onların yeniden almasını gerektiren eşyalar olduğu halde) ücretsiz verip, tek bir iğne dahi bırakmadan gitmeyi düşünüyorum. Okadar doldum. Düşünün.

Herkese yorumu için tekrardan teşekkür ediyorum. Biraz düşüneyim yine de, buradan yardım alacam düşünürken.

verme be kanka verme. Eşyalarını da git. Sen tek kelime etmeden gidince onun utanacağını mı sanıyorsun? utanmaz. Bir güle güle bile demedi diyecek. her halükarda çirkefliğe devam edecek. Al eşyalarını öyle git gittiğinde.

nerden geliyorsun? illa otogar'da inmene gerek yok, firmayı soylersen inmen gereken dagıtım merkezi konusunda daha net bişiy soyleyebiliriz.

1) Genelde 2 saat yeter. 12 gibi ol, kafan rahat olsun.
2) Harem veya Dudullu'da inip Yenisahra veya Kadıköy gibi yerlere ulaşırsan Sabiha Gökçen'e rahat gidersin.

online check-in yapmadan gideceksen, 1 saat öncesine kadar check-in yaptırsan yeterli.

yurt dışı uçuşlarda 2 saat öncesinde havaalanında oluyoruz, saat 12de havaalanında olmanız yeterli.

sabiha gökçen ile otogar arasında benim bildiğim direkt toplu taşıma yok. anadolu yakasındaki otobüs garlarından birinde inerseniz bostancı'ya gidip otobüse binebilirsiniz. ya da esenler otogar - taksim - havataş alternatifini kullanabilirsiniz ama neden kullanasınız. anadolu cengaverleri sorunun bu kısmına yardımcı olacaklardır.

valla sabihadan kadikoye gelinip oradaki otobus sirketlerinin servisine binmek de bir secenek. istanbullular daha iyi bilir geric

@galandar; firma belli değil, ankaradan geliyorum.

@jedilance; soru biraz eksik olmuş düzelteyim. 1 ve 2 bağımsız. ankaradan istanbula otobüsle gidip sabiha'dan uçağa(yurtdışı) binmem gerekiyor ve uçak saat 8:40'da sabah. 7'de falan havalimanında olmam lazım en geç. dönüşü hallederim kolaylıkla da giderken uçağı kaçırmayayım.

tc'si lazım. bir ara internete sızdığında tc'ler alsaydın keşke bakardım.

memleketinde gömülme ihtimalini düşünüp edirne mezarlığından sorabilirsiniz. ankara karşıyaka'ya yıllar önce bilgisayarlı teknoloji girmişti. isimden ada ve parsel no buluyordu. benzer bir sistem olabilir. halka açık olmasa da görevliler kullanıyor olabilir.

o arkadaşın facebook arkadaşlarına ulaşın . aynı soyadlı bir akrabası vardır belki arkadaşlarının arasında .

gratis'te bu marka var sanırım

Carruforda olmasi lazim

Gratiste gördüm diye hatırlıyorum.

trasmarketim gibi bir siteden almıştım ben. eti kolay kesiyor, kullanımı zor. o pahalı makineler gibi değil yani, açıyı iyi ayarlaman lazım.

napıcan onu? ben kullandım öyle çok şahsiyetli bir ürün değil. gillette'den şaşma(popüler ürün karşıtı insanıyım ama gillette gillettedir aga)

Çok sıkışık burası tıkış tıkış; yer yok.

istanbul güzel. ama çok kalabalık. özellikle o kültür sanat etkinliklerinin olduğu yerler.
trafiği çok. levent'te 1 otobüs durağını 1 saatte gidiyorsunuz akşamları mesela.

metrobüse bineyim diyosunuz, insanlar birbirini yumrukluyor.

ben doğma büyüme buralıyım. eskiden burdan uzaklaşma fikri beni korkuturdu. şimdi fırsatım olsa direkt sessiz sakin bi yerlere giderim.

Istanbulun nimetlerinden faydalanacak vakti ve imkani olanlar tasinsin tabi. Onun disindakiler icin o kosusturmaca o kaos iskenceden baska bir sey degil bence.

Disaridan görünen o ama bir vesile ile 1-2 sene dahi istanbul'da yerleşik yaşasan, saydigin şeylerin ya göründügü gibi olmadigina ya da eksi yönlerine degmeyecegine kanaat getrirsin.

15 sene önce 20 sene içerisinde deprem beklendiği söylenmişti.
Zırt pırt bomba haberleri geliyor.
Ulaşım dert. Ev kiraları dert.

Bi de bi yerden sonra bir bok yok. Yani en son ne zaman İstanbul'a özel bir şey yaptım hatırlamıyorum.

istanbul'a arada bir gelebiliyor olmak çok daha şahane bi şey olsa gerek. ben bilemiyorum hep burdaydım :/

Güvenli bir şehir değil. Terörden bağımsız konuşuyorum.

Trafik sorunu var, toplu taşıma yeterli değil.

Aşırı kalabalık. Her şeyin bir sınırı vardır, biz o sınırı aştık. Şehir artık insan kaldırmıyor, bitti.

Kirli bir şehir. Devasa bir çöplük haline geldi.

Tüm bunlara rağmen bir de pahalı. Konaklaması pahalı, yemesi içmesi pahalı.

Insanı da artık leş. Görgüsüzlük, kavga, gürültü, asık suratlar, saygısızlık, sevgisizlik had safhada.

Paran varsa, boğaz semtlerinin birinde güzel bir evin varsa, önünde de teknen varsa bu şehirden daha güzel şehir bulamazsın, o ayrı.

Ben Istanbul'da yasamaktan - tum olumsuzluklara ragmen- memnunum, bence tasinma demem bana sorarsan. Bence tasin, sebeplerini kendin yazmissin zaten IStanbul'u digerlerinden ayiran arti yonleriyle, ben de aynilarini soyleyecektim. Biraz sosyal hayatin varsa her seye ragmen yasaman gereken yer yine Istanbul. Ama Beylikduzu'de falan oturursan bir anlami yok burada yasamanin.
Edit: Bana sorsan Beylikduzu de olsa yine burada yasarim, baska sehire gitmem ama.
Kisacasi artilari eksilerinden fazla +1
Sana bir dost tavsiyesi, Istanbul'a gelme diyenleri hic takma.

"tıp yazan kafamı siksinler" sendromu diye geçer literatürde. tatlı sert yakınmak. hiçbir değeri yoktur. mesela sorun @acemi'ye. bu kadar şikayete rağmen iple mi bağlamışlar da orada duruyor? hayır, artıları eksilerinden fazla olduğu için.

bakın demek ki iş imkanları yüzünden duruyorsunuz siz de. sonuçta avantajları dezavantajlarını aşıyor. aşmadığı an, eyleme geçer gidersiniz çünkü.

şimdi bu arkadaş iş için istanbul'a gelmek istese söylediklerinizin ne kadar tesiri olur?

Istanbul'da durumun iyiyse degil cok iyiyse yasanir. Onun harici bildigin cile cekiyorsun hergun. Buyuk konusmuyum ama hayatta istanbul'da yasayamam. O sehir 3-5 tiyatro, 3-5 konser vb. etkinlikler icin cekilmez. Arada bir gidip 2-3 gun kalmak cok daha faydali insana.

Sıhhiye metroya kadar yürüyüp oradan Kızılay, ardından diğer metroya aktarma yaparak Milli Kütüphane durağında inebilirsiniz. Onun dışında Sıhhiye köprüsü üzerinden Bahçelievler Emek dolmuşları kalkar. Onlar da tam önünde indiriyor neredeyse.

Yemek konusunu maalesef ben de bilmiyorum. Takipteyim.

Hacettepenin arka kapisindan cikip kurtulus metrosuna yada sihhiyeden metroya binebilirsiniz. Aktarmayla ugrasmayayim diyorsan kurtulus itfaiye onunden ya da sihhiye kopru altindan bahceli emek dolmuslarina binebilirsin. Milli kutuphane etrafinda yemek yeri bilmiyorum ama hacettepe kampus isinde veya hamamonunde uygun fiyatli yemek yiyebilecegin yerler var. Tabldot usulu yemek yapan kurtulusta altinokta korler derneginin kafesi var baska ogrenci mekanlari da vardir. Yemegini hacettepe kurtulus cebeci tarafinda yiyip cadde uzerinden dolmusa atmayip milli kutuphaneye gidersin.

metroyla falan uğraşmaya gerek yok. sıhhiye köprüsünden bahçeli dolmuşları geçer, 7. caddenin girişinde inersiniz. bilmiyorsanız şoföre söyleyin gelince indirsin.

sağolun arkadaşlar, çok iyi oldu tavsiyeleriniz.

Bahçeli 7. caddenin girişinde Bahçe ev yemekleri var, tavsiye ederim. Milli kütüphaneye çok yakın.

özllikle en karizmatiği fatih. adam çağ kapatıp açmış ve gemileri karadan yürütmüş daha nolsun. bundan fazla karizma ne olabilir ki? söylemek bile insana karizma katıyo adam bi de yapmış bunları :D

genel olarak ise en güçlüsü 2.abdülhamit bence. çünkü o bütün padişahların yaptığını yapabilirdi. ama onun yaptığını hiçbiri yapamazdı.

favorim ikinci(sarhoş) selim. adam içinden geldiği gibi yaşamış.

Fatih. Nedeni; yobaz olmaması, sanata ve bilime önem vermesi.

Fatih elbette. Bilime sanada kıymet vermesinin öncesinde, zamanının ötesinde bir adam. Damak zevki bile başka.
II. Mahmud ve Abdulmecid'i de severim ayrıca.

abdülmecid çünki istemeden de olsa azınlıklara ve gayrimüslimlere haklar sağladı

fatih
iv murat
yavuz

en sevmediğim, ilk çatlakların başladığı imparatorluğun zayıflamasını öngörememiş, overrated, kendinden öncekilerin devleti getirdiği ivmelenmenin üstüne oturarak hak etmediği muhteşem ünvanını almış: kanuni

2. mahmut çok marjinal bence.
adam öyle bi dönemde resimlerini resmi dairelere astırmış. arkasından gavur padişah bile demişler. o zamanda kolay olmasa gerek.

Fatih'in bir dönemi kapatmasının nedeni öyle pek gurur duyulacak bir şey değil yalnız.
Bildiğim kadarıyla İstanbul'un fethinden sonra Istanbul'dan Avrupa'ya kaçan sanatçı,düşünür takımının AVrupa'da bir nevi küçük rönensans oluşturması yüzünden yeni bir çağ açılmış deniyor.İyi kovmuşuz yani

istanbul'un fethi rönesansı doğurmadı. sadece hızlandırdı.

IV. murat ve II. abdülhamit

@sour, aynı fikirdeyim ama sonuca bakmak lazım.İstanbul'dan kaçanlar sayesinde küçük rönesansın başlaması bizim bir çağı açtığımız için gurur duymamızı gerektirir mi.

70
2 günde 1

86kg
genelde günde 1
bazen 2 günde 1

Güldüm ya ama hemen geldim ankete :)

Kilo 48
Günde 1. Bazen 2.

dikkati dışkıya çekip kilodan kız tespiti yapmaca. çok akıllıca.

92
günde 1-2

ben bu duyuruya neden cevap verdim lan?

kilo 52.

günde bir bazen iki.

66 kg
Günde 1.5

hamile kalmadan önce 55 kg'dum o zamanlar 3-4 günde 1 falandı. bazen 5 günü de bulduğu oluyordu. şimdi 6.5 aylık hamileyim kilomu söylemiyim alsksk bazen her gün çoğu zaman da 2-3 günde 1 oluyor yine.

76, genelde günde 1 bazen 2

70
günde 2-3

54

Günde 2-3.

Formumu bu şekilde koruyorum.

Hipotiroidizm hastasıyım, tiroid hormonuna başlamadan önce 3-4 günde birdi, ilaçtan sonra günde 1-2, 58 kg.

"yetisin komsularr..."

ortalik b.k icinde kaldi :)

galiba gunde bir normal olan. ama bunyeye ve yediklerine bagli kisinin.

jalapeno'nun saglam aci olanini yerseniz, ayiptir soylemesi bir gunde 5 de olur.

hahaha damdanakan diyeti :) "her istedigimi yedim, zicarak zayipladim."

maşallah aramızda hiç yiyip yiyip sıçmayan yok.. e o zaman bu activiaları kim yiyor gençler?

82 kg günde 2 posta sıçarım.

sabah yemek yedikten yarım saat falan sonra garanti 1 bombalama faaliyetinden sonra akşama doğru yine yemek yedikten bir müddet sonra atışa geçiyorum. 72 idi en son.

66, 2 günde 1

86, günde 3 Bazen 4.

58 kg
3-4 günde bir, bazen 5. "Yemiş yemiş ..." bana çok uygun. Bu yüzden doktora da gittim, testler yaptırdım ama pozitif bilimler "Allah da seni böyle yaratmış" noktasında tıkandı.

KİLO: 133

Günde 4 kere

kilo 95
günde 1 kez. saat 20:00-21:00 arası, akşam yemeğini yedikten sonra, ortalama 15 dakika.

1-2 sene önce falan iş yeri telefonunu arayıp, ben ege üniversitesi bilmem ne bölümünden arıyorum ne sıklıkla büyük tuvaletinizi yapıyorsunuz, şekli nasıl, falan diye soru soran bi manyak vardı. sonradan öğrenmiştik ki sapıkmış. Aklıma o geldi sebepsizce güldüm :)

88
çok değişken bazı dönem her gün, bazı dönem 3-4 gün gelmediği olur. nadiren günde 2 kere olduğu da olur. kafası karışık bizim müdürün.

kilo 71
günde 1, bazen günde 2.

Kilo 70

3–4 günde 1

hafta içi her sabah 10'da, hafta sonu da 14-15 sularında tek posta sıçarım.

kg 77

55kg
%70 günde 1
%30 günde 2

seyahate çıktıysam 3-4 günde 1. evet değişik yerlerde yapamıyorum :/

gidilir. git hatta bence. uefa'nın sitesinde vardır maç biletleri bi bakıver. 3 maçlık paket alırsın.

Ya garda marda kalirsin geceleri mis gibi takilirsin bisuru tip olur herhalde bu tarz takilan oh mis.

Ona gidemeyecek olup da tarih olarak 23-31 mayis arasinda bir zamanda benzer bi' sey yapmak istersen bana ulas.

üç sene önce, bunun planını yaptığım günü çok net hatırlıyorum. ben iradesiz bir aptal olduğum için gidemedim, sen benim yerime de git. yalnız 900 euro civarında parayla fransa'da 2-3 hafta geçirirsin ama statta maç izleyebilir misin onu bilmiyorum. en ucuz biletler aslında gayet ucuzdu, 20€ muydu neydi ama onlardan kalmış mıdır işte? gerçi uefa'nın bilet satış & takas kanalı vardı, yani gitmeyecek birinin biletini de alabilirsin diye tahmin ediyorum. bakmak lazım o kısmına.

benim planım marsilya ve nice'e gidip maçları barlarda kafelerde izlemek, maç saatleri dışında da öyle sahilde dolaşıp dondurma yemekti jhasfjak. dediğin gibi yakalayabilirsem bi tane ucuz bilet bulup dandik de olsa bi maçı stattan izlemek falan. bence 1000 euro bütçe bunun için fazlasıyla yeterli olur, maç biletini dahil etmezsek.

GO GO GO

***

2018 dünya kupası denmiş ama orada şehirler arası mesafe çok uzun. ha ben st. petersburg ve moskova'da bir hafta takılırım dersen o yapılır mesela ama ben gezecek olsam açıkçası yekaterinburg'u, kazan'ı falan da görmek isterdim. petersburg'dan yekaterinburg'a git gidebilirsen. adamlarda avrupa'daki gibi öyle gezgin kültürü de yok yani pek, dünya kupası nedeniyle hareketlilik olsa da fransa'da sırt çantasıyla gezmeye benzemez gibi.

o yüzden bence sen yine fransa'ya git, zaten konfor aramıyorum diyosun, her şekilde halledersin. yalnız ben terör saldırılarından bayağı tırsardım gidecek olsam. neyse ki fakirim böyle dertlerim yok.

yurt dışı tecrübesi dediğin şey overrated. türkiyede yolunu yordamını bulan adam paris'te mi açıkta kalacak allah aşkına. buralar tourist-oriented yerler.

maça gitmek biraz zor ama. biz şubat'ta bakıyorduk arkadaşla. ucuz biletler vardı kale arkası ama bu saatten sonra işin karaborsaya düşmüş durumda. ne kadar isterler bilemem.

atla git maçlara girmesen bile fan zone'larda eğlenirsin dev ekranlarda stadın hemen yanında oluyor olay.

illa maçlara gitmek istiyorum dersen türkiye'nin 3 grup maçı için karaborsa bilet fiyatı 1700 euro ve kale arkası. iki hafta kadar önce paris'te bu işlerle uğraşan biriyle görüşmüştük.

oha lan yozgat diye bir yer mi var?

abi tüm yozgat viyana' ya gitmiş, sen yozgat' a mı gidiyorsun?

sözlükte yozgatlı barındırmıyoruz. bu duyurunun capsini kanzuk'a atıcam.

İş dolayısı ile burdayım ya vurmayın arkadaş.

@vincentvega, yozgat nasıl bir yer? kurumlar yozgat için alım yaparlarsa -puanım da tutarsa- başvurmayı düşünüyorum.

gerçi, 81 il için aynı şeyi düşünüyorum da, hazır konusu açılmış burada konuşalım.

ayrıca brükselli ekşicileri de boşver.

Ciddi ah almışsın arkadaşım. Allah kurtarsın.

iş derken? antropolog falan mısın?

ciddi soru demiş.

milana 2 gün çok bence, onun yerine 1 gününü de como gölü tarafına ayırabilirsin. floransaya da 3 gün çok. bologna ve parma'yı aradan çıkarman daha mantıklı olur sanki.

milan'ı komple salla yada 1 güne düşür, cenova-portofino-cinque terre' ye ağır diğer zamanı.

1 gun cinque terre icin cok az yetmez

cinque terre'de daha uzun kalmak isterdim ama konaklama çok pahalı. milan'ın 1 günü cenova, diğeri de como olacak aslında. yani milan'a sadece dönüş günü akşam 6 uçağına binene kadar vakit var.

cinque terre'de kabaca riomaggiore'den başlayıp yürüyeceğim monterosso'ya kadar. en beğendiğim köye dönüp orada vakit geçireceğim sonra.

aa cevabımı yazarken aklımdaydı ama unutmuşum. venedik'te 1 günü (hatta hızlı bir turla yarım gün sayılır) murano ve burano adalarına ayırmanı tavsiye ederim, çok şirin yerler.

*dp den.

*deodorant 'da'

ben az kokulu deodarantlar kullanıyorum roll on. bazı deodarantlar fazla ağır oluyor nivea öyle değil bence fısfıslısını da kullanıyordum parfüme karışmıyordu. ama kokusuz bişeyler deneyin derim ben o ne be öyle diyordum fakat çok memnun kaldım.

koku karışır. bunu engellemek için 2 yöntem var.

1) parfümün deodorantını kullanacaksınız.
2) kokusuz deodorantlara yöneleceksiniz.

Deotak kullanabilirsin mesela. Kokusuz ve etkili.

deodorantı koltuk altıma sıkıyorum ki sözde 24 saat ter kokusuna etkili falan oluyorlar. Deodorant kokusu parfüm kadar kalıcı ve yoğun değil takdir edersin ki.
Sonra bileklerime, boynuma ve bir fıs kadar da üzerime parfüm sıkıyorum. yüzünüze sakın ne deodarant ne parfüm sıkın bu arada.

ne sertifikası?

ne sertifikası? ismin ahmet yılmaz falan değilse bir şey olmaz.

sorunuz hakkinda bi fikrim yok ama hic calismadan girdim ve 52 aldim.

@goodpunch & @acemi: ingilizce seviyeniz veya ingilizce ile alakanız nasıldı yds sınavı öncesi?

hiç çalışmadan 50 üstü aldıysalar ingilizce biliyorlarmış ki zaten. ben çalışıp(yaklaşık 2 ay) 40 aldım.

bu bildiğimiz 100 üzerinden puan alınan ösym'nin yabancı dil sınavı di mi? ben 96 mı ne almıştım ondan. çalışmadım öncesinde.

Hazırlık okuduysan çalısmadan 55 üstü rahat alırsın . Bölümün Türkçeyse hazırlık yoksa, sende çalışmadıysan 27-30 falan alırsın

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu: bayağı iyiymiş. daha önce ingilizce ile ilişkiniz nasıldı?

96 alan biri ya bir süre yurtdışında yaşamıştır ya da Sözel bir bölümde ingilizce eğitim almıştır.

@meb ingilizcem küçük yaşlarımdan beri hep iyiydi. yurtdışında da yaşadım bir süre @cruyff'ın dediği gibi, ama sözel bölümde ingilizce eğitim almadım.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu: benim de ingilizce bilgimin hep iyi olduğunu söylemişlerdir lisede ve üniversite hazırlıkta da 85'ten aşağı not almadım hiç. bölümüm de %100 ingilizce. acaba nasıl bir puan yaparım tahmini olarak?

@meb en az 80 alırsın. sözel becerin nasıl? mesela öss'de türkçe'de iyi yapar mıydın? bunu sormamın sebebi sınavın sadece ingilizce bilgisini ölçen bir sınav olmaması. ben girdiğim zaman "aşağıdakilerden hangisi paragraftan çıkarılabilir" tipi sorular vardı ve şıklar iki şık arasında bırakacak şekildeydi, texti ve şıkları kelimesi kelimesine anlasan bile soruyu doğru cevaplayamayabiliyordun, ki ingilizce bilgisini ölçen bir sınav için çok aptalca bir şey bu. sınav hala o şekildeyse o zorlar biraz belki, o konuda becerikliysen daha yüksek de alırsın.

yarın göreceğiz.

İki almıştım.

27.5

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu: iki kere girdim ygs'ye filan ve her iki senede de sadece 2 yanlışım vardı. üniversiteden, bir sınıf arkadaşım hiç çalışmadan 60'larda bir şey almıştı ve ona göre ben 80'leri rahat görürmüşüm çalışmadan. ama emin değilim.

hiç çalışmadan 61 almıştım. bir donem aktif konustum, teknik çeviri de yapıyorum ama lisedeki teorik eskimiş yıllar içinde. almam gereken 50 idi bu arada

76 almıştım, bu biraz da gündelik hayatta ne kadar ingilizceyle haşır neşir olduğuna bağlı.

yarın göreceğiz :)

95 aldım ingilizceli puanlarda ilk 5teydim. diğerlerini etkilemiyor.

68

Benim en kötü ihtimalle bir tane soru işaretlemem yetiyor mu KPSS pıanlarımın hesaplanması için? Yani benim ilgili KPSS puanlarımı çok etkiliyor mu?

37.5 aldım ben.

@m e b, www.osym.gov.tr

her puan türünde farklı ağırlıklarla etki ediyor. ne kadar etki ettiğini yukarıdaki linkten öğrenebilirsin.

@Dead and Broken : Çok teşekkür ederim tekrar.

Ben de 95 almıştım. Hiç çalışmadan ama zaten her gün İngilizce kullanıyorum.
Eğer daha önceden belli bir birikimin varsa, hazırlık falan varsa ve paslanmadıysan 70-75 garanti olur. Bugünkü'ye katılıyorum. İngilizce bilgisi dışında "Okuduğumuzu anladık mı" spruları ağırlıkta. Şimdi bir tane teste şöyle göz gezdirsen, belki yarına göz aşinaşığı olur.

80 sorulu ilk sınavdan 96.25 aldım sınavda arada uyuyarak ama benim ingilizcem iyi, hangi sınava girsem bu notu alırım.
epey etkiliyor denebilir, şöyle etkiliyor mezunların genelde ingilizce bilmediği, bilenlerin de sınava girmediği :) bir bölümden geliyorsanız ingilizceli puanlarınızda birden ilk 5te ilk 10da filan olabiliyorsunuz -en azından bu uygulamaya ilk geçildiği yıl olduğu için sanırım, herkesin ingilizce puanı yoktu benim için böyle olmuştu.
benim düz KPSS puanım 85lerde filan ingilizceli olanlar 90'ı geçip sıralamayı çok oynatıyordu.
sanırım artık herkes duruma uyandı ve sınava giriyor belki o kadar etkilemez.

82 aldım bikaç ay önce.

gömülü diş mi? birazı çıkmış mı nasıl?

tamamen gömülü ortada hiçbi şey yok. o yüzden dişinol falan da etki etmiyor sanırım.

Enfeksiyon var demek antibiyotik verdigine gore.bugun sıkıntılı gecebilir yatin hafifler agrisi.dis alindiktan sonra yuzune bisey olmayacak.sadece disin alindigi yerde tuhaf bir cukur olusacak.

sözlükteki entrylerde dikiş aldırmaktan falan bahsetmişler sanırım kısa bir süreç olmayacak ve bir süre konuşamama gibi sorunlar olacak değil mi? ameliyattan sonraki ağrı şuankine kıyasla çok daha azdır eminim çünkü ben şu an kafamı duvarlara vuruyorum

geçmiş olsun.iyi bir çene cerrahının ellerinde hiçbir ağrı sızı olmadan, bir iki gün sıvı tüketerek, 1 haftada atlatırsın. dişinin pozisyonu da önemli, kolay bir çekim olup olmayacağı konusunda.

ya dostum hiç sorun etme çok rahat oluyor.
basıyorlar uyuşturucuyu hiçbir şey hissetmiyorsun.
ameliyat oluyorsun, yarım saat bile sürmez. sonra dikiliyor.
bu sürede (iki üç gün) sıvı gıdalar almaya ve çeneyi zorlamamaya çalışıyorsun.
konuşmakta sorun olmuyor. sadece çeneyi çok açamıyorsun dikişlerden dolayı.
yüzünde ameliyat olan bölgede hafif bir şişlik oluyor. sonra geçiyor.
dikişleri aldırıyorsun olay bitiyor. ben bir haftada aldırmıştım.
korkacak bir şey yok. dayanamıyorsan bir an önce aldır.
anlattıklarını ilaç kısmı hariç birebir yaşadım.
operasyon ağrısı yirmi yaş dişinin ağrısının yanında çerez kalır.

ankara'da bu işi çok düzgün şekilde yapacak bir doktor önerir misiniz? sabah gittiğim doktor da fazlaca tuzluydu ama pahalı = iyi demek değil. öneri istiyorum mümkünse, çok korkuyorum gerçekten

evet eskisini iptal ediyorlar.

Evet, var. Ben goturdum, sagini solunu kesti, deldi, uzerine yazi basti falan filan, geri verdi sonra bana.

götürüyosun. eskisine iptal diye damga basıp, delgeçle deliyolar.

tek pasaport yani, hepsi değil. bu olabilir mantıklı.

Ekleme yapıyorum ama eskisini kaybettiysek sorun olur mu ki?

huşu alçak gönüllülük demek değil. kendinden geçmek, tevazu, teslim olmak gibi bir anlamı var.

www.tdk.gov.tr
burada öyle yazıyor sevgili kardeşim

ben "vecd" derdim.

Vecd olabilir.sanguine mcqaer hakli. Tdk yerine kubbe alti lugatina bakabilirsiniz.

1- adanmışlık
2- ihlas
olabilir.
üstte de belirtildiği gibi kelimenin tek bir karşılığı yok. içinde bi çok duygu ve durum bulunduran dini bir kabullenişi ifade etmek için kullanılıyor.
....
ben yazarken doğru kelime de gelmiş zaten, vecd +1

vecd kelimesinin anlaşılması da zor olabilir. huşu kelimesini de o yüzden tercih etmemek istiyorum.
@g7mor, ihlas çok müslümanca bir kelime değil mi? :)

@cekilmis öyle bir anlamı da olabilir fakat senin cümlelerde kesinlikle o anlamda değil sevgili kardeşim.

ben olsam adanmışlığı kullanırdım.

huşu alçak gönüllülük demek değil hakikaten. madem metinde oynama yapabiliyorsun böyle değiştir. huşu kalsın, sıkıntılı bir kelime değil. vecd daha zor ve yabancı.

1- Biz İlahiyat Fakültesinin genç öğrencileri, Büyük Havari Aziz Pavlos'un, o çağlarda Atinalıların tanımadığı gerçek Tanrı'yı ifşa ettiği ve O'nun hakkında vaaz verdiği, Aeropagus diye bilinen uçurumun tepesine götüren merdivenleri derin bir huşu içinde ilk kez çıkıyorduk.

bu arada metin amatör bir çeviri çalışması gibi. uzun cümlelerde zorlanılmış. yanılıyor muyum?

huzur ya da dinginlik diyebilirsin....

tam olarak o anlamı verebilecek başka bi kelime zor.

sözcük g7mor'un da söylediği gibi içinde bi çok duyguyu bulunduran bi hale ilişkin, mesela ürperti de bunlardan birisi.. başka bi sözcükle anlamı büyük oranda kısıtlamış olursun.

huşû iyidir ya kullan bence.

@antikadimag, evet çeviri çok amatör. neredeyse baştan sona yazmak gerekecek metni adam edebilmek için, ama buna vaktim yok.

Çok kötü bir metin ama bu ya? yani bi yanda bu metnin içinde huşunun ses uyumuna bakacak kadar titiz olan siz, bir yanda böyle bir metin.

1. huşu için vecd
2. Binlerce imanlı, büyük bir huşu ile.

sadece cüzdan bedeli ödüyorsun o kadar.

ben de şunu sorayım. kaç yıllık alabiliyoruz? 10 yıllık vermezler bence.

Direkt 2 yillik diye bir sey yok. 25 yasini doldurmana kac sene varsa, o zamana kadar alabiliyorsun.

Çıkaran var mı? Yenileme için bu yasayı bekliyordum. izlenecek yolları yazabilecek biri var mı acaba?

dün hallettim merak edenler için, öğrenci belgenizi götürün yanınızda sadece cüzdan bedeli ödüyorsunuz. 25 yaşınıza kaç yıl varsa o kadar yapıyorlar pasaportun süresini de.

evet.

Arkadaşı pistten alalım

Patentinizi kim verdi?

bu buluşunu amerika başkanına anlatmalısın.

@acediac :oha ki ne oha, benim bu olayların bir fact olduğundan haberim yoktu, öylesine bir teoriydi sadece... yuh, gerçekmiş...

popo olan yukardaki laf atıcı arkadaşlara gelsin : www.youtube.com

Acele interstellar yazıyorum sana

(bkz: predestination)

iki öneriyi de izledim :)

los cronocrimenes

Arog

primer.

(bkz: hot tub time machine)

stargate

Frekans
2000 yapımı

los cronocrimenes (kurgusuna hasta olmuştum) - triangle (los cronocrimenes benzeri)

butterfly effect - the frequency - ditto - source code - lola rennt - sliding doors - deja vu - looper - mr nobody ( ana konusu zaman yolculuğu olmayıp kısmen zaman yolculuğu ve paralel evren vb konular içeren filmler )

sırf filme saygımdan geleceğe dönüş'ü de ekleyeyim.

the time traveler's wife

Asıl meselesi zaman yolculuğu degil ama yine de yazayım: about time

Project Almanac (2015)
Detention (2011)

Iskeletin hangi parcasi? Kafatasi ve/veya kalca (ozellikle symphibis pubis) ise yasa ulasilabilir ama bu da amator olarak zor. Bir uzmanin incelemesi gerekiyor. Ne zaman oldugu ise yukarida soylendigi gibi izotop analizi ki o da olum zamanina gore degisir. Kisaca amator olmaz o is.

bu arada kaç yıl yaşadığı bilgisine işin ehli birisi yardımcı olabilir. orayı atlamışım ben. adli antropologlar, adli tabipler falan yorum yapabilir o konuda. bazen oluyor çünkü boğulmuş insan bütün etlerini balıklar yemiş, veya öleli çok uzun zaman olmuş etleri çürümüş. bu tarz vakalarla karşılaşan adli personel yorum yapabilir. ancak küçük bir kemik parçasıyla yine olmaz o iş.

ne demek resmi belge? zaten o çıktının altında doğrulama kodu var. o kod ile doğrulayabilirler ösym sisteminden. iş başvurusunda isteyen yer bile böyle yapıyor. çıldırtmasınlar insanı.

antikadimag +1

doğrulama koduyla OSYM'nin sitesinden sorgulayabileceklerini söyle bence de.

Çevirtip yurtdışına göndereceğim için öyle olması daha uygun olur heralde diye düşünmüştüm. Lakin emin olamadım şu an.

çıktıyı al ösym bürosuna götür imzalat kaşelet vb

shiroube olabilir mi?

haberi izlemedim.

Bende find A local diye gördüm

merhaba. öncelikle duyarlılığınız için sizi takdir ettim.. herkesin umrunda olmaz böyle şeyler.
aklıma ilk önce koruyucu ailelik olayı geldi, oranı çok düşük olsa da bu tarz aileler çocuk esirgeme kurumu'na şikayet edildikten sonra, çocuklar koruyucu aileye verilebilir, veya bir aile tarafından evlatlık alınabilirler. bu süre zarfında çocuk esirgeme kurumu'nda kalırlar..
ülkemizde başka bir senaryo yok ne yazık ki..
aradan yaklaşık 4 saat geçmiş, hala aynı ortamda mısınız? ne yaptınız, merak ettim.

duyuruyu açtıktan 1 saat sonra yol bitti. sürekli refresh ettim biri yol gösterir diye. genelde bu tarz konularda duyarlı insanlar oluyor çünkü. ama maalesef kimse çıkmadı.

polisi arasam mı dedim, ilgilenmezler diye düşündüm. abd'de olduğu gibi sen bu çocuğu yetiştiremezsin diye gelip elinden alabilecek sosyal güvenlik kurumu arıyordum daha çok. çocuk esirgeme kurumları akla geliyor, evet. eve gelip bilgisayarı açınca araştırıp öğrenebildim. aile bakanlığının çocuk hizmetleri genel müdürlüğü varmış alo 183 ve 144.

ancak bir şey yapamadan gitti adam.

çocukların ismini hatırlıyorum. ceren ve akın. yol boyunca arkamdaki dörtlü koltuğun ikisine ıslak pantolonunla uzanıp uyudun ya ceren, keşke farklı bir hayatın olsaydı diye düşündüm. şans işte. hayat şans. başka bir şey değil. robert de niro'ya başarınızın sırrı nedir diye sorduklarında tamamen şans demesi tevazu değil aydınlanmışlık göstergesi. birisi new york'ta ressam ana babaya doğar, bütün dünyanın tanıdığı bir aktör olur. diğeri anadolu'nun bir köşesinde ruh hastası bir babayla cebelleşir, saçmasapan zorluklarla geçer hayatı.

bugün de üzüldük elhamdülillah.

rulman testi ne? hangi durumu simüle edeceksin?

Ben hala dinliyorum. Ayrıca müzikle yaşın tam olarak bir bağlantısı olduğunu düşünmüyorum. 5 yaşındayken de Barış Manço dinliyordum hala dinliyorum.

Bu arada geçen Helloween konserinde yanımdakilerden biri ben bunları lisedeyken dinlerdim demişti sanki müzik aşamalı oyun aq.

kill 'em all'dan sonra çok bozdular.

36 yaşındayım. Yirmili yaşlarımın başındayken sadece metal müzik dinlerdim. Artık her türden müzik dinliyorum. Aradaki tek fark bu. Yoksa Metallica candır ve her yaşta dinlenir tabi ki. Belki arkadaşın "sadece" Metallica dinlemene istinaden böyle bir yorum yapmıştır. Çok da umursanacak bir şey yok.

o değilde metal müzik öldü ya..

15'imde gece gündüz dinliyordu. 30 oldum arada dinliyorum. yaşla alakası var bence. yani 15 yıl boyunca gece gündüz metallica dinleseydim bir sıkıntı var demekti.

artık metal de dinlemiyorum zaten. arada tek tük.

@don, sadece metallica dinlemiyorum tabi, arkadaş denk geldi ve böyle bir cümle kurdu.

Bunun yaşla bir ilgisi yok tabii; adam 50 yaşında metal müzik yapıyorsa sen de dinlersin o ayrı bir konu ama metal müzik genel olarak miadını doldurmuş gibi. Belki o yüzden terk edilebilir ama şu yaşa geldim/geldin metal müzik dinlenir mi amk tavrı çok sığ bir hareket.

En gıcık olduğum tipler o arkadaşin gibi düşünen tipler işte. Sanane lan metallica da dinlerim cob da dinlerim ceza da. Eğer böyle yaftalamaya kalkacaksak asıl komik olan koca koca adamların club pop dinlemesi aslında

metallica; kim ne derse desin, ne kadar saçma sapan kişilerin geyiklerine malzeme olmuş olursa olsun kaliteli işler yapmış bir grup. metallica'dan bağımsız olarak ise hiçbir şeyden alınan zevki yaşla koşut görmemek gerekir, aksi büyük dalyaraklıktır.

29 yaşımdayım ben de burdayım. mezarıma fade to black ten sözler yazdırma planım var.

iyakşamlar.

Yaşla alakası yok.

şu entry de şurda dursun; o arkadaşına bunu okut lütfen.

eksisozluk.com

ben de 29 yaşındayım, artık kafam kaldırmıyor doğrusu. arada dinliyorum o kadar.

20-25 yaşları arasında ben de dinlerdim. şimdi aklıma getirdin bir master of puppets açıp dinleyeyim bari :) oradan da iron maiden bilemedin black sabbath geçişi yaparım, pink floyd veya led zeppelin'le kapanışı yaparım.

üniversitede dinlenir de, belli bir yaştan sonra kafa kaldırmaz.

@burya, yanına da bir bira açtın mı tamamdır :)

öncelikle metal müzik öldü evet. rob halford da geçen değindi bu konuya.

ancak dinlenilen müzik türü/yaş gibi aptalca bir kıyaslama olamaz. o anki ruh haline bağlı olarak dinleyebilirsin ki metallica'nın her ruh hali için şarkısı var denilebilir. atıyorum unforgiven , aç 40 yaşında dinle, dinlenir.

benzer bir duyuruya yazdığım şeyi buraya aynen yapıştırıyorum:

''yahu neden böyle şeylere takıyorsun ki hocam? seviyorsan bitmiştir. birileri bir şey diyecek diye hiç bir şeyi yapmaktan çekinme. bu her şey için geçerli. şeyli şeyleri de ne çok kullandım. hadi kal sağlıcakla!''

demek istiyorum ki sen mutlu musun? o zaman sorun yok.

@umut, bu duyuru açmamın nedeni söylenileni taktığımdan değil, yetişkin olarak dinleyen var mı merak etmemden dolayıdır. yoksa o arkadaşımın da ne dediği çok umrumda olan bir durum değil :)

37 yaşıma giriyorum bu sene, ilk onlarla başladım metal müziğe, hala da ara ara dinlerim. Son İstanbul konserlerinde sahnede yer alan şanslı kişilerdendim bu arada, hayatımın en güzel günlerinden biriydi.

arkadaşın ne dinliyor çok merak ettim.

çok çok nadiren hâlâ Guns N' Roses, Metallica falan dinliyorum.

@sour; metal dinleyici kitlesinin yaşla beraber azaldığını görmemek ve yaşla alakası yok demek için çok farklı bir kafaya ihtiyaç var. herkesin zevki kendine ama 100 kişilik örneklem içinde 40 yaşında kaç kişi dinliyor metali, ya 65? peki 25? anladın değil mi ters orantıyı? kesinlikle yaşla alakalı.

otuz yaşındayım, metallica nadir olsa da metal müzik hala dinlerim.

en nihayetinde havadada karadada öleceksin. her yolun sonu mabada iliştilecek olan pamuğa çıktığı gerçeğini kabul et. Ayrıca tüm ulaşım seçenekleri arasında en güvenli yolun havayolu olduğu klişesinide kendine kabul ettir.
ha şu var, kalkışta bi bokluk olursa kurtulma şansın sıfır. Dolu yakıtla olan uçak düşerse çarpma anında sağ bile olsan o yakıt seni cayır cayır yakar. ama inişte bi ibnelik olursa kurtulma şansın var. Schipol'de düşen Thy uçağından sağ çıkan biriyle askerdeyken tesadüfen telefonda konuşmuşluğum var. garibim düşen uçaktan sağ çıkmış hala daha askerlik yapacammı abi ben diye soruyordu =/

baştan sona muazzam bir işçilik ve mühendislikle tamamen uçmak için tasarlanmış ve bilinen en güvenli ulaşım yollarından biri. uçaklar uçmak ister.

boğaz köprüsündeki kazayı düşün, görmediysen bi bak. öleceğin varsa her yerde ölürsün.

PlaneCrashinfo.com sitesinin 1993-2012 arasındaki tüm kaza datalarını girerek yaptığı araştırmaya göre, eğer güvenilir ve büyük bir havayolu şirketiyle uçuyorsan, her uçuş için kazada ölme ihtimali 4.7 milyonda 1.

Güvenlik açısından sicili kötü bir havayoluyla uçuyorsan bile ölme ihtimalin 2 milyonda 1

Buna karşılık sıcak çarpmasından ölüm ihtimali 8 bin 328'de 1. Yaya olarak kazada ölme ihtimali 723'te 1, düşerek ölme ihtimali 152'de 1, zehirlenerek ölme ihtimali 119'da 1. Tabii ki kanser, kalp krizi, içinde bulunduğun aracın trafik kazası yapması sonucu ölme ihtimalin çok daha yüksek.

uçak kazaları ortalama olarak yılda 3 ya da 4. Buna karşılık, her 25 saniyede bir insan, trafik kazalarında can veriyor. Evet uçmak dünyanın en emniyetli yolculuğu ama hava alanına giderken daha çok risk altındasınız.

havayolu güvenliği uzmanı Carl Rochelle "Uçakla yapacağınız seyahatin en tehlikeli bölümü havaalanına gidişinizdir" der.

Bernoulli diye bir adam var, ben şahsen kendisine itimat ediyorum. O bana şefaat ediyor.

Üzgünüm ama 20 kere uçağa binmene ragmen hala her binisinde korkuyorsan bununla yaşamaya alışmaktan baska çaren yok gibi görünüyor

hala değil hacı. sonuncuda başladı korku.

o bahsettiğin inişte yaşadıklarını anlat, açıklık getirelim. Yolcuları çok korkutan birçok şey bizim için çok sıradan şeyler olabiliyor. Yaprak gibi dediğin noldu mesela? Belki yan rüzgar falan vardır.

böyle hocam aniden boşluğa düşer gibi. düzenli olarak. 2 dakkada bir 10 saniye uçak asansör gibi düşüşe geçiyor, sonra düzeliyor, 2 dakka sonra 1 daha 1 daha... insanın içi kalkıyor. herkes bağrışıyor, çocuklar ağlama, teyzeler dua etmeye başlıyor...

bi ara emdr terapisi alıyordum o sırada hep anlatılagelen bişi vardı uçak korkusunu kökten ve çabucak çözüyormuş yöntem. seni çok yıpratan bi olaysa bir psikologla görüşüp halledebilirsin.

lan türbilansa girmişsiniz :D ahahahaha pilotla bir ilgisi yok. muhtemelen irtifa ile çözmüştür pilot bir süre sonra. takma kafana bir şey olmaz.

daha fenasını yaşadım ben 3. binişimde. öyle bir iniş yaptıki pilot, kabin bagajı kapakları açıldı, yukardan çanta çaprazımda oturan adamın kafasına düştü. ambulans falan geldi. daha ne...

pilota sövmüşsün de adamın suçu yok o olayda. :) sağlam rüzgarın olduğu havalarda, hele hele rüzgarın hızı sık sık değişiyorsa (bkz: gust) bu tip şeyler yaşanır. karşıdan gelen rüzgar uçağın kanadında oluşan tutunma gücüne (bkz: lift) etki ettiği için rüzgar değiştikçe uçak öyle düşüyor gibi hissettirebilir sana. zaten bu durum aşırı yüksek seviyelere geldiğinde kokpitte bas bas "wind shear, wind shear" diye bir uyarı duyulur, kaldı ki ona gelmeden kule de uyarır. bu durum tehlike oluşturuyorsa pas geçilir, inişi denemez pilotlar. inişi yapmaya karar vermişlerse bir sıkıntı yoktur. sakin havaya göre biraz zorlu bir iniş olur tabii ama endişelenecek bir hadise yok :)

hocam o anlattığım olay uçak inişe geçtiği sırada oldu. alçalmaya başladığı andan beri.

ya pilot uçağı yükseltirken stall olursa uçak?

pilot uçağı yükseltirken niye stall olsun hacı uçak. öyle olsa her tırmanışta uçakların stall'a girip patır patır düşmesi lazımdı. hiçbir pilot burnunu 20 derece dikip durduk yere stall'a sokmaz uçağı. kaldı ki öyle bir şeye yaklaşsan bile kokpitte stall uyarıları öyle bir çalmaya başlar ki uyarır seni adam ol diye :) zaten modern tayyarelerde tırmanışların hepsi otopilotla yapılıyor, otopilota şu varyoyla şu irtifaya tırman diyorsun, o tırmandırıyor seni.

her şey bir kenara, eğitim uçuşlarında uçağı kasıtlı olarak stall'a sokup sokup çıkarıyoruz, olur da girersek nasıl girer uçak, sonra nasıl çıkılır bilelim diye. uçak stalla gireceği zaman anlarsın yani, öyle durduk yere stall'a sokamazsın uçağı.

senin iniş türbülanslı ve sert rüzgarlı bir havaya denk gelmiş. özellikle bu mevsimde sık sık karşılaştığımız bir şey. tecrübeli pilotların deyimiyle "pilotun piknik havası" :)

1. uçağı kaldırmak çok basit bir şey. tamamen otomatik, standart bir şey, stall falan da olmaz. benim bildiğim birkaç vaka tam irtifa almadan keskin dönüş yapmaya çalışıp stalla giriyor. bunlar da askeri uçaklar falan. uçuşun en riskli noktası iniştir.

2. uçak en güvenli ulaşım falan değildir. tam tersine en risklilerinden biridir. havayolu şirketlerinin pr'ı bu. km bazında olaya bakıp en güvenli diyorlar. sefer başına bakarsan tehlikede motosikletten sonra geliyor.

@antikadimag, o zaman hergün uçak kazası oluyor bizden habersiz öyle mi? yoksa motorla kıyaslamış olamazsın bence

@antikadimag @cekilmis gayfe bu "km başına hesap yapıyorlar, uçak aslında güvenli değil" goygoyu son yıllarda moda oldu :) doğru bir kıyslama değil. "sefer başına ölüm" çok yanıltıcı bir istatistik, çünkü "sefer" dediğin şeyin bir ölçüsü yok. bir araba seferi nedir mesela? ben arabaya binip 1km ötedeki markete de gidebilirim, 1000km yol tepip memlekete de gidebilirim. bir sefer hangisidir? uçakla da hakeza, ankara uçuşu da bir sefer, new york uçuşu da bir sefer. bunu standardize etmek için "ortalama bir sefer" dersen eğer, arabayla yapılan bir "sefer" ortalama yarım saatten uzun sürmez, bu da sana 30-40 km gibi bir yol katettirir.

yani sen atıyorum istanbul'dan berlin'e gideceksin. bu ortalama bir araba seferi değil. belki ortalama 100 araba seferine denk geliyor. öte yandan istanbul-berlin bir uçak için 1 ya da 2 sefere denk geliyor diyebiliriz ortalama uçuş süresi için bakınca. o yüzden sen a noktasından b noktasına gideceğinde riskleri "sefer başına ölüm" cinsinden kıyaslıyorsan, aslında o mesafeyi uçakla gitme şansın varsa eğer, onlarca araba seferine denk bir mesafe katettiğini de hesaba katman gerekir. bu durumda da "sefer başına" olan riski 100'le çarpman gerekir. uçak yine daha güvenli olur yani.

böyle abuk sabuk hesaplamaların içine girmemek için en basitinden km hesabı kullanılıyor işte. sen istanbul'dan ankara'ya gideceğin zaman "sefer" olayı biraz muallak kalıyor, oysa ki iki nokta arasındaki mesafe km cinsinden aynı. bu mesafeyi de uçakla katetmek, arabayla katetmekten daha güvenli.

@bagdf;
şimdi istatistik toplamada farklı bir yöntem kullanmayı saçmalıkmış gibi yansıtmaya çalışmışsın ama o iş öyle olmaz.

sefer sayısı a-b arasındaki mesafeyi hesaba katmadan a ve b arasında yer değiştirme olgusunu dikkate alır. bu da goygoy diyerek geçiştiremeyeceğin bir metodolojik farklılıktır.

bugün uçak kazalarını incelediğinde seyir halindeyken başına bir şey gelen uçak duyuyor musun?

2015'i inceleyelim.
ticari havayollarının karıştığı kazaların listesini paylaşıyorum.
en.wikipedia.org

2015 yılında gerçekleşen 13(aslında 11) kazadan tamamı iniş ve kalkış sırasında. aradaki 2 farklılık da a)pilotun uçağı yere çarparak intihar etmesi b)mısır'daki bombalı saldırı. bu 2 olay da "kaza" değil cinayettir, kaza olarak değerlendirilmesi doğru değil aslında. ama istatistiklere giriyor mu giriyor.

neymiş, kalkışta veya inişte olurmuş kazalar. diğer türlü sıkıntı inanılmaz düşüktür ve evet sadece seyiri alırsak binlerce kilometreyi en problemsiz gidebileceğiniz seyahat türü uçaktır. ancak uçak kazalarının yoğunlaştığı iniş ve kalkış (daha çok iniş) asıl sıkıntıların görüldüğü noktadır ve km bazında tutulan istatistikler burada ibreyi inanılmaz uçak lehine kaydırıyor ve bir yanılgı yaratıyor. bu nedenle uçakların güvenilirliğini değerlendirirken passenger miles bazında yapılan istatistikler adil değil.

bunu farklı bir şekilde değerlendirmek isteyen insanlar da sefer sayısını (yani doğrudan uçağın iniş ve kalkışının dikkate alındığı) metotla da istatistik topluyorlar ve bu istatistikte uçak listenin en sonunda yer alan toplu taşıma aracı oluyor. sonuçta uçağa bindiğinizde bir iniş ve bir kalkış yapıyorsunuz, aradaki km'ler değişken olsa da burada bir anlam ifade etmiyor.

bu 2 farklı istatistiği birlikte yorumlarsak da gidilecek mesafenin artmasıyla hava yolunu tercih etmenin daha da güvenilirleştiği bilgisi ortaya çıkıyor.

ya ben mi tam şey yapamadım. şimdi km başına olduğunda uçağın avantajı çıkıyor diyoruz da uçak da bir kerede arabanın 20 katı yolcu taşıyor mesela. o onu dengelemez mi?

biri açıklasın yahu matematik yok bende.

böyle devam

afferin karşim, les go. doğrusunu yapmışsın.

geçtiğimiz sene çok seyahat ediyordum iş dolayısıyla, yeni de girdiğim için taviz üstüne taviz veriyordum, en sonunda gecenin bi yarısına uçak bileti almalar, sabah 4te arabayla yola çıkmalar başladı. en güzelini yapmışsınız.