2000+ ile başlıyorlar tecrübesine göre ucu bucağı yok.

sektör: yazılım

makine mühendisliği ankara

başlangıç 1500-2000

5 yıllık tecrübe ile 4-5-6 k

Bizde yüksek yapmadan anca memur olursun 3500 civarı maaşları var.
Ya da dandik danışmanlık merkezlerinde 2bine çalışırsın.
Bir de şanslı kesim var, mezun arkadaşlarımın bazıları 4700 civarı işe başladı şirketlerde. (bu ingilizce psikoloji mezunu ama)

Bölüm: psikoloji

Kahve epeyce nem çekmediği sürece küflenmez. Kahvenin bozulması/bayatlaması genellikle aroma ile alakalıdır, onu da içerken anlarsınız zaten. Kahveden zehirlenmezsiniz özetle, kullanmaya devam edebilirsiniz.

bayatlamıştır ama ölmezsiniz.

belki bayatlamistir icince anlarsin denerken de olmezsin. sevdiysen icersin.

gercek kahve acildiktan sonra birkac ay icinde gayet bayatliyor, aromasinin cogunlugu ucuyor, kalani da aciyor. yani kavanozu koklamanizla anlamamaniz imkansiz. herhalde en az 10 yildir nescafe icmedigimden granul kahve icin nasildir bilemiyecegim, snoucta kola benzeri bir urun, o da kolay kolay bozulmayan birsey, bence tat degisimini o kadar farketmezsiniz ama bayatlamistir.

o linkteki ekipmanlarla espresso yapamazsınız. kahve demleme ekipmanlarıdır onlar. çay demler gibi kahve demlersiniz. filtre kahve yaparsınız yani.

kahvenin acılığı bayatlığındandır. taze kahve acı değildir, rengi de çay gibi olur.

isterseniz içine süt, şeker katabilirsiniz ama tavsiye sade içilmesidir.

o linkteki ekipmanlardan moka pot olanı alıp espresso yapabilirsiniz.

bulabilirsen şu kahveden al harika bir şey. hatta nereden bulduğunu da söyle ben de alayım.

www.barcaffe.com

yoksa da tchibo mağazası varsa gidip direkt taze çektirebilirsin. internet sitesi üzerinden de satıyorlar ama taze çekilmiş olmuyor sanırım. bilmiyorum hiç internetten kahve almadım.

Bir araştırayım bulursam haber veririm sağol

ben demin aynı niyet ile duyuru geçmişini aradım, cevaplar var.

www.kahvefabrikasi.com

tchibo'dan falan taze kahve alamazsın pek ne yazık ki. çoğu aylar öncesinden kavrulmuş oluyor. ama taze olsun gibi bir takıntın yoksa dene hepsini işte, starbucks, tchibo ya da çeşitli market ürünleri...vs. mesela julius meinl kahveleri lezzetli bence. ama titiz biriysen yeni kavrulmuş çekirdek almak için genelde internetten sipariş vermek zorunda kalıyorsun türkiye'de. tercih meselesi işte, sana kalmış. taze kahve için kahve fabrikası'nı tavsiye ederim. ha öğütülmüş alacaksan her türlü bayatlayacak zaten, bu yüzden pek farkı da olmayacaktır esasında. çok çabuk bayatlıyor bu kahve denen şey.

@neynep Ben de araştırdım ama yeni fikirler arıyorum mesela araştırdıklarımda www.barcaffe.com ve julius meinl kahvelerini göremedim.

@philus teşekkür ederim bilgilendirici bir yazı olmuş.

julius meinl'ı karaköy'de bir kahvecide görmüştüm, öğütülmüş halde satılıyordu da unuttum ismini yerin. baya da popüler bir yerdi aslında, bilen çıkar şimdi.

www.kronotrop.com
www.petracoffee.com
www.probadorcolectiva.com
www.kafeingo.com
www.baristocrat.com

kahvenizi bunlar gibi kahvecilerden alırsanız hem taze kavrulmuş alırsınız hem de memnun kalırsınız bence.

sanalbaharat.com ben buradan Etiyopya Yirgacheffe alıyorum.

probador colectiva
kronotrop

urbancoffee
e-gurme

andrei rublev

prisoners. şimdi izledim sürükleyici.

Suicide Squad

hunt for the wilderpeople. bırak bütün önerileri aç bunu izle.

goodfellas izliyorum şu an. hep aklımdaydı tavsiye ederim. 2.30 saat sürüyor yalnız :P

assassination of jesse james by the coward robert ford

@burya

robert de niro nun hemen hemen bütün filmlerini izledim...goodfellas güzel filmdir :)

hunt for the wilderpeople filmini listeye ekledim arkadaşlar teşekkürler

açıkçası batılı'nın bu cahil cesaretiyle ahkam kesmesi sinirlerime dokunuyor. aynısından reddit'te de var. türkler şunu yaptı bunu yaptı. abi özellikle ihtisas, ilgi alanı olmayan adam bu konuları bu derecede bilemez. çok net. ama aynı bizim çomar kesimin rte'den duyduğunu sorgulamadan doğru bellemesi gibi, onların da medya organları kafalarına bazı fikirleri işliyor.

yahu ankara'daki askeri servis patlamasından sonra hava kuvvetleri kandil'i bombaladı misilleme olarak. o zamana kadar severek takip ettiğim guardian'ın başlığı "turkish jets bomb kurds" şimdi bu başlığa tıklamasa bile bu tarz haberleri göz kenarıyla okuyan averaj takipçinin kafasında şu oluşuyor. "ulan bu türkler kürtlere ne zulmediyor arkadaş" sonuçta bilinç bir çalışıyorsa bilinçaltı 5 çalışıyor, alt planda kaydı o şekilde tutuyor. bizim agresif dış politikamız da duruma hiç yardım etmiyor.

aynısı ermeni soykırımı'nda da var. bunu holocaust'a benzeterek anlatmaya bayılırlar. biri de demez ki abicim neden yaşanmış bunlar. sakin sakin oturan ermenilerin üstüne devlet onları çöle sürdü. hem de cihan harbinin ortasında. hem de imparatorluk kendi götünü kurtarmaya çalışırken. hem de silah alamayacak bir fakirlik ile kırılırken. akıl var izan var, sistemli bir soykırım yürümüş olabilir mi?

neyse. durum bu. medya algısı sayesinde ciddi bir anti-türk kamuoyu oluşturuldu. bunun sebebi bu.

şu konuda da ecehan dibine kadar haklı. osmanlı hiçbir şekilde zulüm, baskı ve asimilasyon odaklı bir politika izlememiştir. izlese 6 asır iskan ettiği balkanlarda bir allahın kulu kendi dilini, dinini konuşabilir miydi? 6 asır başka bir milletin altında yaşamış bir diğer millet nasıl değerlerini kaybetmez. hintlilerin 1 asırda dillerini saçmasapan ingilizce-hintçe karışımına dönüştürmesini düşünün. afrika'da frankofon haritayı gözünüzün önüne getirin. bunların hepsi 1 asırdan az sürede oldu.

bugün 2 asır türk hakimiyetinde yaşamış macaristan'da bunun zerresini görüyor musunuz?

yazılacak çok şey var da, sussan gönül razı değil, söylesen tesiri yok.

@antikadimag

o kadar güzel özetlemişsiniz ki.. ben okurken gerçekten midem bulandı. meğer biz ne pislikmişiz de haberimiz yokmuş.. rumları, ermenileri, yahudileri katletmişiz..

bir Allah kulu da çıkıp demiyor ki senin afrika'da katlettiklerin insan değil de hayvan mıydı? yazık..

ben uzerime almiyorum. "biz" kim? "turkiye" ne?

antikadimag'in demek istedigini anliyorum da... osmanli'nin "hukum surdugu" yerlerde izinin olmamasi acinasi. adamlarin haracini almis, birsey verememis gibi duruyor. birkac cami mi? ne kalmis geride? bilen bana da anlatsin; soz, okurum.

@ardacan minberin kuzeyi 33 derece 63 dakika 777 saniye.

arkadaşlarım darlamadığı sürece geleceğimi sanmıyorum.

50 kiloluk beton yorganları da yığ bir köşeye. :)

o değil de şöyle bir kafe olsa gerçekten sık sık gelirim ben. kuru fasulyeli rozbifli sandviç, tulum peynirli cheesecake ve hünnaplı cookie...

1-2 gelirim konspet için sonrasında ise hizmet ve fiyat diğer mekanlardan daha iyi değilse gelmem.

bayılırım böyle ortamlara.
mutlaka gelirim, açtığında yaz adresi :)

tatlıların ve kahven lezzetli olur hizmetin ve fiyatın da uygunsa daimi müşterin hazır kafadan bak iki tane bir ben bir arkadaşım.

geçen gün balatta bir kafede oturdum, tavukgöğsü yedim, hayatımda yediğim en iyi tatlılardandı, o hazır tatlı tadı yoktu.
sordum çalışana, anne tatlısı dedi.
içeri bi girdim bildiğin bizim borcam gibi bir tabağın içinde tatlı yeni yapılmış belli. çok hoşuma gitti. ben artık ne zaman yolum oraya düşse mutlaka uğrarım.
al sana fikir :)

alttaki cevaba istinaden; evet, genç değilim, sürekli kafelerde vakit geçirmiyorum oturduğum semtte değilse ayda bir kere giderim herhalde.

bu konseptle gençlere hitap edeceksen batarsın sana söyleyeyim. max ömür 2 ay :(

duyduğum en gereksiz konsept.

Bi köşesine eski masaüstü bilgisayar koyup fifa vs. oynatabilirsin:)

Bi cafeye konsepti güzel diye anca 1 kere gidersin, gelenleri tutmak için lezzet ve hizmet kalitesini iyi tutman lazım. O konularda kendine başarılı olursan güzel bir reklam olur, yoksa pek bir işe yaramaz.

Konsept benim ilgimi ayrıca çekmedi, sırf konsepti için gelmem.

gelenlere limon kolonyası ikramı olmazsa olmaz.

ben gelmem ama.

burası örneklem almak için çok saçma bir yer. bir mekan için sadece konsept değil parametre.

eğer düzgün hizmet verir, bir de üstüne konseptin olursa elbette tutulur. dümdüz cafe açmaktan iyidir.

ben gelirim ama şu kanepeden isterim.

www.karikaturbul.com

edit:orjinali ne diye aratılır bilemedim,karikatürden idare edin.

buldum.

img-s1.onedio.com

muzikleri nasil ondan bahsetmemissin

huzunlu olur anneanne - babaanne evleri. ben sahsen gelmezdim.

ya bir cafede gördüm, büyük boy bir danteli ama böyle hafiften sararmış, cafedeki iki bölümü ayırırken kullanmışlar. iki cam arasına koyup cam paravan gibi yapmışlar. hem tablo gibi durmuş, hem paravan olarak ışığı kesmemiş, hemde müthiş yumuşak bir etki yaratmmış. aklınızda olabilir fikir olarak.

konsept sebebiyle bir yere gittiğim olmadı. menüdeki seylerin lezzet ve fiyatına bağlı.

Asla gitmem, üzgünüm. Eski görünümlü nostaljik şeyleri sevmem. Hüzünlü, depresif ortam, paramla rezil olacağım.

fikir almak icin en uygun ortamlardan birindesin bence.

mudavim mekani olabilecek bir konsept bence. muzik secimi ve sunumu da bu konsepti tamamlayacak sekilde olmali. tas plak ile turk sanat/halk muzigi calinabilir. veya eski tip radyolardan (dekor olacak mecburen) eski trt kayitlari calinabilir.

tum servisler (80ler gibi canlandiriyorum) doneme ait olmali. keza menu de oyle olmali.
ecnebice tatlilar kahveler degil de lezzet odakli bildigimiz tatlar olmali.

ve kesinlikle eli lezzetli bir anne/annane ozeli olan seyler olmali menude.

konsept iyi ama allah aşkına o ismi değiştirin.

gelmeye gelirim ben de -hatta çok severim böyle yerleri- ama tanıdığım çoğu insan gelmez bence, o bir. ikincisi, sen buraya bu antika hedeleri alıyorum diye fiyatları uçuk yaparsan sorun olur :( yani "duvarında bisiklet asılı, içerde kesin garson olarak meriç var ve fiyat olarak da kazık" konseptli olmasın.

granny biraz porno kategorisi gibi olmuş. onu değiştirirseniz iyi olur. anane evi deyin daha iyi :d

bence fikir iyi, her ne kadar zibil gibi yeni açılan konseptli kafelerden nefret etsem de, bence müdavimi baya olur buranın. hayırlı işler umarım iyi gider.

'Nene' güzel bir isim bence

granny büyükanne demek arkadaşlar, porno falan gelmiyor benim kulağıma. İngilizceyi porno sitelerinden öğrenmediğimden olsa gerek. Yani kendinizi geliştirin demiyim ama az mantık yürütün. Anneanneme seslensem 'yuh sapık' mı dersiniz. Hayat size porno olmuş ama bu kafayla pornoda kalırsınız ben diyiim. (kusura kalma kardeş senin duyuruyu da nene gibi azar-tembih malzemesi yaptım)

@sadegazoz niye duyar kastın gereksiz yere? Dünyanın her yerinde granny akla porno kategorisini getirir, çünkü şaşırma ama insanlar çok porno izliyor. Amerika'da cougar de bakalım puma mı anlayacaklar yoksa orta yaşlı sevişgen kadın mı? Veya cafe mature aç türkiye'de acaba insanlar olgun anlamında mı alacak bu sözü? Bu tarz kelimelerin insanın aklına cinsellik çağrıştıran şekli ile gelmesi doğaldır, git çocuğunu azarla lütfen.

gelmem.

@jangbogo he ayar yaptım ben biliyorum. Ama bu 'öyle anlaşılıyor' durumunu basıyor şu ara. Ben de kendi sesimi düşüncemi görünür kılmak istedim. Porno izlemek ayrı, hayatı porno gözden algılamak ayrı. Barbarlaşıyoruz gibi geliyor son zaman. Ben durduğum bu yerden öyle algılıyorum.

Cevaba gore besiktastan ben de yola cikabilirim miniaturke doğru o yuzden takip

Bence gereksiz. Onun yerine balatin sokaklarinda bos bos gezin. Ben hic sevmedim miniaturku.

Soguk havada anlamsiz. Bahar havasnda belki. İkinci kez gorulecek bir yer degil

gidilir. hava soğuk ama o da var.

Bence görmeseniz de çok bir şey kaybedeceginiz bir yer değil. Başka alternatifiniz yoksa belki tercih edilebilir.

evet uygun sartlarda evlenirim. her seyden once sunnet.

www.youtube.com

Hayatımı birleştireceğim kadın olduğundan emin olursam dul olması evlenmeme engel olmaz.

@confession ve @borçlar neden saçma saçma sorular olsun. Burda ciddi bir şey soruyorum ve boşanmış (bekar) birinin insandan farklı bir tür olduğundan bahsetmiyorum gereksiz duyar kasmaya gerek yok, ben burdaki bu konularda en duyarlı insanlardan biriyim zaten. Sanki sözlüğünüzde 'boşanmış kadınla evlenmek' başlığı ve onun içinde saçma sapan yüzlerce entry yok ki ben kadın-erkek diye ayırmadım. Bunu hiç düşünmeyecek insanlar olduğu gibi, bütün telaşları ilk birlikte yaşayalım ya da çocuğu varsa o sorumluluğu alamam diyecek insanlar olabilir. Ya da ben oğluma boşanmış kız almam diyen ve böyle diyen anasının ağzına bakanlar yok mu? Hayatın içinden şeyler bunlar. Herhangi bir kesime yönelik aşağılayıcı, ayrımcı bir tutum yok. Hakaret, yok küfür yok.
Soruyu beğenmediyseniz cevap vermek zorunda değilsiniz, linç edilecek bir durum değil. Ya da sorarken izin alacak değiliz. Haa siz boşanmayı aşağılık bir durum görüyorsanız bilemem.

soru bu haliyle anlamli degil.

birisine onunla evlenebilecegini dusunecek kadar yakinsan daha once evlenip bosandigini bilirsin. su halde "hersey pek ala, ama evlenemeyiz; daha once evlenip bosanmis." mi diyecegiz?

Evet @limoncello nun niye üstüne gelinmiş normal bi soru bence de. Bazı insanlar kendi cocukları yok ise cocuklu bir eş tercih etmeyebiliyor.
Benim cevabımsa duruma baglı. Net bir cevap vermek zor.

Büyük konuşmayayım ama hiç zannetmiyorum.

Edit: Hayırsa neden diye sormuşsun cevap vereyim, arkasından atlı kovalıyormuş gibi erkenden evlenip aynı hızda boşanan bir adam ile benim aramda çok büyük bir zihniyet farkı vardır.

Çocuğu varsa kesinlikle olmaz zaten o iş.

ilk tercihim olmaz biraz önyargılı yaklaşabilirim. ama tanıdıkça birlikte vakit geçirdikçe uyumluysak ve ortak önümüz çoksa tolere edebilirim galiba.

şu yaşta evlenmem. 32-35 gibi umursanmamaya başlar. sorun da saçma filan değil.

seviyorsam evlenirim.

Benim için bakire olmayan kadınla evlenmekten farkı yok. Sonuçta eski sevgilisiyle imza atıp atmaması, eski bir sevgilisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Evlenirim yani, bekaret takıntım olmadığı için, hatta bakire kadınla evlenmem.

Ancak şu çok önemli, bir önceki evliliği neden bitmiş, evliliğe olan inancı sarsılmış mı, aldatmayla bittiyse paranoyak birine dönüşmüş mü, falan filan...

Sevgiliden ayrılmak kolaydır, boşanmak çok daha kapsamlıdır, işin içine akrabalar girer, maddiyat girer, insanın amına koyar boşanma süreci. Bu süreci psikolojisi bozulmadan atlatan kişi sayısı azdır. Ben de psikolojisi bozuk biriyle evlenmem.

Demem o ki, nasıl boşandığı önemli.

Not: evliyim.

şahsım için problem değil, tek sorun aile maalesef.

@otibis ailelere noluyor sence? Onlara ne? Ve sorun ne?

evlenirim ama cevremi degistirmek sartiyla.

kindle.

kindle demeye gelmiştim

Fitbit tarzı bir akıllı bileklik olabilir.

kindle'ı var :(

onu anlatan bir objeyle birlikte www.bobblehead.com.tr

bluetooth kulaklıklar çok kullanışlı. öyle bir şey olabilir.
www.amazon.de

www.amazon.de

starbucks termosu olabilir.

kapsülsüz espresso makinesi olabilir.
www.amazon.de

Eğer kitap seviyorsa exlibris (kitap) mührü. yudumis var Facebook'ta güzel unutulmaz bir hediye olur.

ne tarz bir arkadaş? kız mı erkek mi? yaşı kaç?

Instax kamera veya güzel bir bluetooth speaker' a kimse hayır demez :) yanına da erkek-kız durumuna göre güzel bi kokulu mum, çikolata veya 1 şişe gin-çikolata :))

temel merakları neler? cinsiyet yaş iş?

yaş 30. iş arkadaşı.

Alakası yok ama kişisel bir cevap. Denemeden bilemezsiniz.

cinsellik girdiğinde değil de, sevgili bayağı etki yapar.

Cinsellik konusunu belki 25ime geldim hala olmadı diye dert ediyorsan sevişmek biraz sıkıntını alabilir. Sevgilin olsa bir yere kadar düzelebilir depresifliğin ama sonra sevgiliyle de işler boka sarıyor, daha beter oluyorsun.

Evet, pesimistim bu konuda. Mutlu sonlu filmleri bile bak kavuştular ama allah bilir bundan 5 yıl sonra ne halde olacaklar diye izliyorum.

hayır, alakası yok. sevmeden sevişmek denilen kavram çok itici ve daha bile depresif yapabilir.

sevgili ile cinsellik yaşamak ise farklı. zira arada sevgi denen mefhum var.

evlen direk.
sevgili strese sokuyor adamı.

alakası yok. dahinotraya katılıyorum.

sevmek/sevilmek ile cinsellik farklı şeyler. illa cinsellik yaşamak istiyorsan parasını verip de yaptırabilirsin ona bakarsan.

sevgilin olan kişi ile aranda sevgi/aşk olacak. cinsellik bunun sonucu olarak ortaya çıkacak. sevgilinle cinsellik dışında da milyorlarca şey yapacaksın.

boşluk tatminsizlik gibi hisler sevgili bulunca şıp diye dolmayacak. evet sevgilinin olması da boşluğunu bir nebze giderir. hayatına bir meşgale bir renk katar. ama bir yere kadar.

senin yerinde olsam "sevgili edinme ve cinsellik" fikrini kafamdan çıkarır, sağlığıma işime ve bana keyif veren diğer şeylere (müzik,basket,fuybol,dizi,film) odaklanırdım. sevgili zaten beklenmedik bir anda karşına çıkar.

not: ben de cisell deneyimi geç yaşlarda yaşadım. sıkıntı yapacak bir şey değil.

normal şartlarda cinsellik güzeldir ama senin, depresyonunun nedenini bulup onu çözmen lazım, seks depresifliğini almaz.

Sevgili ve cinsellik yaşayacak partner birbirinden çok farklı şeyler. Sadece cinsellik yaşamak hayatını kolaylaştırır mı diye soruyorsan bunun cevabı hayırdır.

Fakat sevgili, duygusal partner, eş ya da adına her ne dersen elbette ki zorlukların üstesinden gelmen konusunda yardımcı olacak ve hayatını güzelleştirecektir. Cinsellik de bonusu olur.

Tabii, bunların oldukça göreceli mevzular olduğunu da belirtmek gerek.

fragile lady +1

Sadece cinsellik yaşayacak bir partnerin olursa yalnızca cinsel açığını giderir. Aşkı deneyimleyeceğin bir sevgilin olursa onunla cinselliğin ötesinde tutkulu bir şehvet paylaşımı da gerçekleşir, işte bunu bulabilirsen bence güzelleşir her şey :)

siz kendinizi dengede tutmayi ogrenirseniz, arkasi gelir... care disarida degil.

Evet

antikadimag ve dahinnotha güzel yerden girmişler. Açtıkları yolda, gösterdikleri hedefte ilerliyorum.

Cinsellik tek başına mucize yaratmaz. Kötü giden bir günü birden parlak hake getirebilir, o günkü huysuzluğu ve siniri alabilir ama günü kurtarır. Yine de sevişmeyen ve onun alternatifini bulamayan bir insan daha huysuz olabilir genel olarak. Sevgili ise daha uzun bir süreyi kurtarabilir. Sevgili ile cinsellik, işte bu 'Allah Allah' etkisi yapabilir.

Yalnız, insanoğlu sevgilinin varlığına da alışıyor ve özünde kimse ona dönüyor. İlk heyecan sürekli yüz güldürüyor; 'Anan ölmüş' deseler 'Dünya yansın' havasında olabiliyorsun ama zamanla onun etkisi de azalıyor ve uzun vadede, cicim ayı kısmı geçince yine eski kendine dönüyor insan. Sevgiliye 'moral düzeltici' yükünü yüklememek gerek; o yükün altında bir süre sonra ezilebilir o kişi. Sizi neşelendireyim derken kendi gözünün feri sönebilir. Hangi tarafın baskın karakterde olduğuna ve ilişkinin dinamiğine göre değişir.

Harbiye marşı

Marche de la Légion / Le Boudin
Oh du schöner westerwald
Blood on the risers
TSK İleri marşı

mehter marşı

sakarya marşı, piyade marşı

Mülkiye marşı

www.youtube.com

mehter marşlarını geçiyoruz zaten kafadan.

yabancılardan when johnny comes marching home akla geliyor.

hho marşı

www.youtube.com

Şırıl şırıl suyun akışı,
belinede bağlamış al nakışı,
mehmetçiğin(komandonun) bir bakışı
yetmez mi(yetmesin) sana blabla güzeli.

edit: bir de '' aylardan kasım günlerden cuma'' bu var.

(bkz: gündoğdu/@genji)

plevne marşı.

kaweco?

Yine Lamy?

lamy niye bizlere ömür oldu? nasıl oldu?

pelikan aquamarine aldım ben. pelikan'ın çok güzel serileri var ama bütçeyi biraz yükseltmen gerekir. 300-400'lere.

ıvır zıvır markalardan rahat bulursun ama spor modeller.

@denlar plastik olandan vardı bende 5 yıllık. Çantadan almak istedik bu tam kapağın oradan gövdeye bağlanan vidalı kısım ayrıldı. üst taraf elimde kaldı. Diğer parça da kapağın içinde sıkıştı kaldı ki çıkarsam da bir işe yaramaz:( çok üzgünüm

pilot mr urun.gittigidiyor.com

Eğer İstanbul'daysanız Sirkeci'de Murat ustaya gidin. 200 lira civarına güzel bir pelikan M150 alabilirsiniz. Bir de Facebookta Kalemlik isimli bir kapalı grubumuz var. Orada da o fiyata güzel pelikanlar bulabilirsiniz. www.facebook.com

yatıracak çok paran varsa, yani her ay 200-300 lira bu işe ayıracaksan plakçılık zevkli ve elegan bir hobi.

dandik pikap, toz toprak içinde plak ya da dijital kaydedilmiş yeni albümlerin plaklarını falan dinleyeceksen, çok rica ediyorum bu işe bulaşma. bulaşsan da "bunun zevki başka" diye gezme ortalıkta. döküntü vosvosu zor bela yürütüp "bundan aldığım zevki başka arabadan almadım" diyen tipler gibi oluyor.

neyse, huysuz ihtiyarlığı bir kenara bırakacak olursak, iyi pikap al(direct drive mümkünse), iyi hoparlörlerin olsun. analog kaydedilmiş albümlerin temiz plaklarını al dinle. ebay'de sebil gibi plak var. memlekette ise iyi plak bulmak zor. bir kaç plakçı dükkanı var o kadar. flört'ün demli albümü de plak olarak basıldı. kayıt-miks ve mastering tamamen analog olarak yapıldığı için onu plaktan dinlemek mantıklı.

ben bu olaya sandığımdan da yabancıyım galiba. pikap aldıktan sonra bir de hoparlör mü almak lazım. tamamen mekanik iğne ile çalmıyor mu bunlar?

www.amazon.com

şu nasıldır mesela?

tamamen mekanik dediğiniz gramafon oluyor

hoparlör alman gerekiyor tabii. sesi nereden duymayı planlıyorsun? iğne plaktaki sesi elektriğe çeviriyor sadece. senin dediğin alet gramofon. orada iğneye bağlı bir koni var. ama yani 2016 yılındayız o kadar dandik bir ses duymak ister misin bilmiyorum. kaldı ki gramofonlar 78 devir çalar sadece. 78 devir plak bulmak ayrı dert. çok eski teknoloji kısacası uzak dur.

1000 liranın altına alacağın her pikap aşağı yukarı aynı kalitede olacaktır. parayı göster, ses gelsin.

Sadece hoparlör değil, bir de PHONO çıkışlı amfi alman lazım. Analog pikaplardan çıkan sesin duyulabilir seviyeye gelmesi için yükseltici gerekir, onu da PHONO çıkışı karşılar. AUX çıkışları karşılamaz, zira AUX'ta yükseltici yoktur.

Eğer giriş seviyesi alayım, deneyeyim diyorsan işin mekaniğini anlamak için yeni nesil dijital pikaplardan alıp -daha ucuz olurlar- direkt speaker'a bağlayadabilirsin (D&R'daki aletlerin bir çoğu oluyor bu).

Direct Drive aletler markadan markaya değişir fiyat olarak, ama ben pikap alınır mı diye soran herkese D&R'dan 400TL'ye bir alet alıp en az 3 ay kullanmasını ve eğer hobinin devamını getirecekse onu satıp yatırım yapmasını öneririm.

Bu arada D&R'daki CD'den çekme plaklar doğrudur. The Beatles'ın 120 TL'ye satılan Remastered'larının 90%'ı CD kalitesinde plaklardır. Onları almak yerine plakçılardan ikinci el albümler alınabilir 60-70 TL'ye. Hepsi de analog kayıttır.

bu konu daha önce de farklı başlıkta tartışıldı, yine birisi çıkıp "cd plaktan daha iyi ses verir" dedi. orada da yazmıştım, burada da yazacağım; sıkıştırılmış sesin, sıkıştırılmamış sesten daha iyi olduğunu iddia eden hiçkimse müzik üzerine tavsiye vermemeli. alınan her ses analog değildir. hele konu plaksa hiç değildir. plak için özel mastering yapılması gerekir. bu yüzden de d&r'daki "o" plaklar alınmaz.

plağı turntable'da döndürüyorsun diye alacaksan sakın alma. pink floyd'un abbey road'da yaptığı remastered olmayan albümleri dinleyip "bak lan davulun yeri nasıl da belli, gitar nasıl soldan soldan vuruyor" diyeceksen, rolling stones'un gimme sherlter'ını dinlerken merry clayton'ın vokali sırasında gaza gelip stüdyodaki koltuktan çığlık atan mick jagger'ı duymaktan zevk alacaksan al.

plak, eğer doğrusunu alırsan duyup duyabileceğin en kaliteli sesi verir. ihtiyacım yok o kadar kaliteye diyorsan ayda spotify al, f/p olarak daha verimli...

bir de "zihni iyidir" denmiş. değildir. zihni çakar geçer. dinlemek istediğin tarza göre istanbul'daysan farklı bir çok plakçı var. indie için plakhane, prog/saykodelik için rainbow45... vb. o aşamaya geldiğinde bana mesaj atarsan yardımcı olurum.

mermize +1

kalite için alacaksan adam gibi amfi ve kulaklık al bence. bir fiiO e10k bir de sennheiser hd 650 ile Flac formatında müzik dinle, her türlü tatmin olursun. bakım gibi dertlerle uğraşmazsın.

dijitali savunan arkadaşların dediğine ek olarak;

evet cd plaktan daha kaliteli değil. A/D çevirim pek doğru değil. 16 bit çözünürlüğünde çalışıyor CD. Bir nevi düşük çözünürlüklü JPEG yani. Ancak günümüzde 24bit A/D çevirim yapılıyor. 24bit çözünürlüğünde basılan albümler var. Bunlar ile tamamen analog olarak kaydedilip mikslenmiş versiyonları ayırt etmek pratikte imkansız.

Bir hobi olarak plak biriktirmek, onları dinlemek falan elbette çok zevkli. Şimdi kimse kusura bakmasın, machine head'in 1972 ingiltere baskısı temiz plağını dinlemekle 24bit SACD versiyonunu dinlemek arasında "psikolojik" olarak çok fark var.

orgute gidip orada islere kosmaya baslayin. tanindikca naminiz yurur.

evde kendi kendinize, "değerli kardeşlerim, eyyy avrupa" gibi şeyler söyleyin. pazarda mal satın, "3 tanesi 10 liraya büyrün" diye. bunları hakkıyla yapamıyorsanız başarılı bir politikacı olamazsınız. şaka yapmıyorum.

politikaya atılma kısmı da şöyle. gidip bir partiye üye oluyorsunuz. aynı zamanda işsiz de oluyorsunuz ki, parti içinde ıvır zıvırla ilgilenebilesiniz. sosyal zekanız ve hitabet yeteneğiniz yüksekse birileri sizi gençlik kolları başkanlığı'na falan getirir. burada buak diye bir kardeşimiz var, çok istekli tam bir dava adamı diye.

ardından yavaş yavaş yukarı çıkarsınız. bu yöntemle yetişenler kurt olurlar. (bkz. erdoğan, bahçeli, ecevit. standart usuller ile bu adamların önüne geçemezsiniz. bahçeli mesela o kadar olay oldu hala partinin başında, bütün rakiplerini eledi ve sindirdi bir şekilde)

bir diğeri de sonradan politikaya atılmaktır. bunun için önce devlette bürokrat olunur. akademisyen, genel müdür, müsteşar hiç fark etmez. akabinde halihazırda kurulmuş bağlantılarla bir siyasi partiye girilir. bu yöntem en yaygın olandır. burada kilit nokta bir kamu kurumudur. (özal, demirel, kılıçdaroğlu, çiller, erbakan) özel sektörden siyasete geçmek için çok çok çok taşaklı olmanız gerekir. (cem uzan, mehmet şimşek)

parti il ilçe örgütlerine üye oluyorsun. seçim çalışmalarına katılıyorsun, zaten bedava gezdiriyorlar.
ağzın laf yapıyorsa, biraz da gayret edersen birilerinin gözüne girersin.

diğer türlü parayı basıp bağış yapıyorsun. bu da bir yöntem ama düzenli olarak soyulursun.

sadık kalmamış olmazsın. aksine sadakat odur. çeviri kelimelerin birebir türkçeye çevrilmesinden daha büyük ve kapsamlı bir şeydir.

+1
dümdüz sözcükleri çevirmek gerekmiyor, teknik çeviri değil edebiyat çevirisinde tabii.. (bkz: chicken translate)

dizilerde falan ornek veremem sanirim aklima gelmedi ama ikinci cevirin gibi ceviriler oluyor genelde ve bence daha samimi. zaten sen cevirmesen de okuyunca gidisattan oyle anlasilir o cumle.
hikayeye bakinca daha dogru geldi ikinci ceviri.

Benden önce gerekli cevaplar verilmiş zaten. İlk çeviri çok kötü. Teknik çeviride bile olmaz. Bununla beraber, ben ikinci cümleyi de sevmedim. Biz aslında günlük konuşmalarımızda "Ah bu ates su an tam da ihtiyacim olan sey!" de demeyiz. Bu cümle de "That is what i need" türü bir cümlenin birebir çevirisi olarak kalıplaşmış.
Biz aslında:
-Bu ateş de şimdi çok iyi geldi.
veya
-Bana da aynen böyle bir ateş lazımdı.
veya
-Ateş de tam istediğim gibiymiş
filan deriz.
Not: İki satır yazıda yedi tane dahi anlamında "de" kullanmışım. Benim verdiğim tavsiyeden kime ne fayda gelir ki.

istediğiniz motor ve donanım nedir ki? her markanın en az 10 aracı var 10bin tl'ye

o paraya dolar al bence :)

Tüm firmalar fiyat güncelliyor. Az bekle fiyatlar netleşsin millete ne girecek ÖTV yüzünden anlayalım, ona göre tekrar sor bu soruyu.
Egea full 84 bindi en son ama verilmez o para bence. Bence VW bak.

o paraya golf veya cmax falan da olur ya. hatta skoda veya seat'a da bakardım ben olsam. dediğiniz gibi fiat'a 100k verene kadar yani.

Focus 1.5 TDCi otomatik Titanium paket hatchback ya da sedan. Üstüne de az biraz para kalıyor. onunla da metalik boya ve navigasyon paketi ya da bi-xenon far.:D

ya da belki skoda da çok hoş. superb'i yeni tanıdım harika gerçekten ama pahalı. belki octavia olabilir o fiyata.

not: arabalardan, fiyatlarından çok anlamam. dediğim focus'un trend x paketi var bizde.

Git WV tiguan al. İkinci eli de hiç kaybettirmez. Dolardan çok kazandırır.

Yeni zamlar geldi kardeşim. Artık 100K araç için min. 105K ödemen gerekiyor. yada daha düşük bir donanım, model, yıl vs. bakacaksın.

Mercedes al.

opel insignia da çok indirim var. bakabilirsin

ford focus 1.5 tdci titanium powershift
alternatifi: hyundai elantra elite plus dct

hyundai için fakir hondası derler ama bu cihaz iyi. %54'i çelik, 136 beygir, 7 ileri dct çift kavramalı şanzıman, 4-5 yıl yeni versiyonu çıkmayacak deniyor. elite donanım paketlisi ile test sürüşü yaptım. fiyatı sürekli artıyor. 1 ay önce 91 di, 93 oldu, şimdi 96.300

opel astra hb yeni kasa. çok iyi araç. cebinize para da kalır.

çekirdek fazla ince öğütülmüş olabilir veya kullanılan suyun sıcaklığı da çok fazla olabilir.

ama sadece evde yaptığım değil, 3. dalga kahvecilerde de böyle oluyor.

Kahve cekirdeklerinin türüne (asidik olup olmamasi) ve de nasil kavrulduklarina da bagli. Evde iki cesit kahve cekirdegi var, kendim ayni ayarda cekip, ayni su sicakliginda filtre kahve yapiyorum. Biri, belirgin sekilde "eksi/aci".

Ama genel sorun, sudaymis. Suyun kahveye cok hizli temas ettirilmesiymis ya da suyun kahve yapacak "kalite"de olmamasi. Klorlu olmasi ya da cok yüksek PHli olmasi gibi... Kaynak internet.

Ben de çekirdek ve yöreden diyorum, ben de alıyorum bazen o ekşiliği. Narenciye notaları diyor bazı yerler :) Guatemala denemenizi tavsiye ederim, pek olmuyor.

aynı şey neşet ertaş için geçerli. dinlemiyorum/sevmiyorum yazınca küfreden tipler oluyordu bir ara. bunların çoğu ölmeden adını bilmiyordu moda olunca en büyük "fanı" kesildi.

can atilla ?

www.youtube.com
bi kıpırdanma oldu mu?

kafasina varmamissinizdir. zamani gelir...

Ben de ayniyim. Zorunda degiliz. Sevmiyorum arkadas, olmuyor yani. Turkum diye seviyormus gibi mi yapayim? Hele de turku ve turk sanat muzigi hepten iskence geliyor.
Yani cok kritik bilgiler bilen bir ajan olsam, yakalandigimda bir odaya kapatip turk sanat muzigi ve turku dinletme iskencesi yapsalar butun bildiklerimi teker teker dokulurdum. Yeter ki muzigi kessinler.

@stavro

aynen işkence. hele sürekli öneri üstüne öneri geliyor böyle diyince.

@güneyli
yok bir kıpırdanma yok, hatta cidden irite oluyorum.

@e haliyle
hangi kafa o?

müzik zevkinin oluşmasında çocuklukta dinlenilen şarkıların çok etkisi varmış. belki senkisi de o yüzdendir.

türk müziği diyip bir neşet ertaştan, bir serdar ortaçtan, bir klasik türk müziğinden, bir rocktan bahsetmeyi anlamlandırmak mümkün değil.

senin bildirimin türk kimliği adı altında dayatılan ürünleri beğenmiyorumdur. zira onlarca farklı müzik türündeki tek ortak payda türk(çe) olmaları. halbuki müziğin dili olmaz. yoksa rock da, klasik türk müziği de birbirinden çok farklı ve başka kültürlerle yoğrularak oluşmuş şeyler. hepsini gruplayıp bunları beğenmiyorum ya demek, ait hissetmediği halde kendisine zorla dayatılan, üstüne layık görülen kimlikten sıyrılmaya çalışan bir beşerin sayıklaması olabilir.

yani dostum, sorununuz bir müzik sorunu değil. bir kimlik sorunu.

ben de görüyorum aura

mesela: i.hizliresim.com ya da i.hizliresim.com

Göz aldanmasıdır o, mesela yüksek kontrastlı bir çizime uzun süre bakıp sonra beyaz duvara bakınca da hayali görüntüler oluşur, onun gibi bir şey.

abi sen de bi çeşit astiğmat falan vardır
ya da plütonyum mu içtin? radyasyon falan mı kemirdin?

görme değil de aynı frekanstaki kişiyle hayatımda ilk defa karşılaştım. kafanız tatlı bir kaşındığındaki gibi bir his oluyor. çakralarla alakalı bir durum sanırım ve hayattaki en güzel olaylardan birisi.

Ben de istiyorim keske gorsem:( aslinda dogal yetenegim var gibi de nasil gelistirebilirim kendimo onu bilmiyorum

heheh ekşisözlükte sormayaydım her sorunun yeri farklı nede olsa değilmi dürüst olalım şimdi materyalistlerin anlayamayacağı şeyler var. neyse sevgili ateist dostlarımın bunu izlemesini istiyorum www.youtube.com budistim ben.

valla ben aura görüyorum. ama benim gördüğüm auralar, migrenden kaynaklı zigzag şeklinde auralar.

ilacınız bende.

www.thiaoouba.com

cansız bir kayıttan yani videodan aurayı nasıl gördüğünüzü sorgulamaktasınız, işte bu tür sorular sizi doğru yanıta götürür. occam'ın usturası kuralına göre sizin durumunuzda en yalın açıklama: öğretmen, konuşmacı, genellikle arkaplan ile kontrast içeren, arka plan ile farklı açılardan aydınlanmalara (pencere, tavan ışığı vb) maruz kalan sınırlı hareketli cisimlere bir süre baktığınızda oluşan ışık yanılsamaları. yoksa 3. dk ile 1. dk arasında bir fark yok, olay videoyu / şahsı izledikçe gözünüzdeki reseptörlerden kişinin renk bandına polarize olmaları, obje ufak ufak hareketlendikçe de reseptörler hemen sıfırlanamadıklarından arkaplana denk gelen alanlarda negatif izler algılamaları. bu videoda koyu renkte olan abimiz hareket ettikçe etrafında açık pırıl pırıl bir iz bırakıyor o nedenle.

videoda aura dedigin sey color correctiondan sonra videodaki hareketten dolayi ortaya cikan birsey. yuksek kontrast gecislerinde hareket halindeki cisimlerin kenarlarinda olusabilir. aura falan degil.

Aura vidyoda görünmez.

sdfsdgsdfsd

P.s. Aura normalde de görünmez ama gerçek olduğunu varsayarsak bile durum yanlış yani.

videoyu izledim de, adamın üzerindeki giysi aura geçirmez zaten. o nasıl bir şeydir arkadaş, biraz ezio'dan almış, biraz rihanna'dan almış...

auranın gerçekte görünüp görünmediğini bilmiyorum ama enerjiye inanan bir insanım. bazı insanların görebileceğini düşünüyorum. fakat videoda görünmez, evet.

Kaichiye tesekkurlerimi sunarim aranan kan bulundu

İyinin ötesinde çok iyi durumdadır. Şu anda 23 yaşında ve 3. sınıftayım. 3 yıl sonra 7000 TL alacağımı hayal edemiyorum. 30 yaşındaysa en az 3500 almalı.

Edit: ben makineyi örnek verdim.

ne mühendisi?
gıda var bilgisayar var...
ama 7000tl 26 yaşındaki bir mühendis için iyi bir para

branş makine, elektronik, bilgisayar gibi temel ve iş imkanı yüksek olanları.

izmir piyasasında o yaşa o paraya çüş dersin. bence çok iyi durumda.

branş yine makina.

30 yaşımdayım. mühendisim. şu an 7000 lira almıyorum ama iş değiştirecek olsam 8000 net isterim. 26 yaşında kaç senelik tecribesi olduğuna da bağlı ama taş çatlasa 2-3 senedir diye tahmin edip gayet iyi alıyor diyebiliriz.

Mezun olur olmaz Dubai'ye giden inşaatçı arkadaşım var. 7000 dolar alıyor. 3 sene sonrasını ben de merak ediyorum

ODTÜ-Bilkent-Boğaziçi mezunu makina elektronik bilgisayar ise normal. Diğerleri ise iyi.

Nerede ne kadar çalıştığı, hangi şartlarda o parayı aldığı önemli. Haftada 5 gün teknokentte çalışıyorsa iyi, Afganistan'da santiyede ise kötü.

Firmasına ve sektörüne göre değişir.Biz İstanbulda teknisyen grubu yöneten bakım mühendislerine kapıyı minimum 7 bin brütten açıyoruz.

gladyatör'de russell crowe dövüş evveli sevişmiyordu.

yatakta aşırı aktif takılmadıysam bende dinginlik oluyor, enerji ile ilgili bir sıkıntı yaşamıyorum. gerçek ronaldo da maçtan 1-2 saat evvel cima ediyormuş.

Evrimsel olarak belki bir açıklaması vardır. Birey türünü devam ettirmeyi sağlayacak (dogum kontrolünü konu dışı tutuyoruz, o bizim sonradan geliştirdiğimiz bir önlem)eşleşmeyi gerçekleştirdikten sonra ortamdaki diğer bireylerle rekabet edecek, kendini korumayı saglayacak diğer faaliyetleri yapacak motivasyonu da kaybediyordur belki.

Bazı doğu felsefesi kaynaklarında benzer şeylerden söz ediliyor. Hayat enerjisi gibi bi kavramı bilim ölçemiyor o yüzden bilimsel bir kaynak bulmak zor.

Testosteron hiç boşalmayan bir insanda ortalama 7 günde en üst seviyeye ulaşır, daha sonra normale döner. Döngüsü bu şekildedir. En üst seviyeye ulaştığında bir miktar hırçınlık/gerginlik oluşabilir ama boşalma sonrası oluşan rehavet testosteron kaybından değil, boşalma sonrası salgılanan diğer hormonlarla alakalı bir durumdur. Bu da tabii kısa bir süre etkilidir, yani birkaç gün boyunca isteksizlik yaratan bir hormon değildir. Kaldı ki boşalınca testosteron yok oldu diye bir şey yok; testosteron kanda her zaman bulunur. Etkileri de ona göre kendini gösterir. Hatta şöyle söyleyeyim; boşalmanın testosteron bakımından herhangi bir spor aktivitesine olumsuz hiçbir etkisi yoktur. Hatta vücut geliştirme gibi testosteronun en önemli olduğu dallarda bile, antrenman öncesi yapılan seksin, antrenman performansına olumsuz bir etkisi gözlemlenmemiştir. Hatta yüksek testosteron daha negatif bir duygu durum hali yaşattığı için performansı daha olumsuz etkilemektedir.

yarın bana biraz chi enerjisi lazımdı o yüzden bir sorayım dedim arkadaşlar teşekkürler tabiiki en net açıklamayı yapan angelusa ayrı teşekkürler ^_^

Bizde sorulmuyor. Zaten izin alma diye bir kavram da yok, hangi tarihte ofiste olmayacaksan sisteme giriyorsun o kadar.

Tabi belli kriterler var, mesela aynı tarihte izinde olabilecek maksimum kişi sayısı gibi ama bunları görüp zaten ona göre giriyorsun izinlerini.

yıllık izin ise sormuyor,
mazeret izni ise hayırdır sıkıntılı bir durum mu var diye soruyor(sağlık vs) söylemek istemezsen peki diyor.

vay arkadaş. bir tek bizimkiler mi soruyor yani.

Devlet'te çalışıyorsanız sorulur, var mı öyle.
@basond+1.

olur da iş görüşmesine gider belki ümidi taşıyan müdürler sormuyorlar, bizzat deneyimledim

tomris :)
kız hayatına artı 1 karizma ile baslar.

Defne ismini pek severim, bence Masal ile kotu olmuyor. Her kız ismi sorana aynı cevabı veriyorum ama benim favori ismim de Asya.


Tebrikler bu arada :)

maya. bence masalla çok da güzel uydu.

janset :)

Defne de masal da guzelmis. Bence iki isim koymayin. Hos olmuyor. Allah anali babali buyutsun oncelikle :) benim onerim arden.

Alin
baler
dalya
mira
vera

Not: Sağlıkla ve neşeyle büyütürsünüz umarım :)

masal kendi başına fena değil. defne de öyle. tek isim koyun. herkes böyle yapıyor diye illa yanına zorlama bir isim daha iliştirmek zorunda değilsiniz.

masal diye bi isim olsa nasıl olur diye düşündüm. ı ıh fonetiği güzel değil. defne'den şaşmayın, iki isim çok gereksiz bir şey o işe de girmeyin diyorum. hayırlı olsun. bu arada benim 11 aylık yeğenle beşik kertmesi yapalım :))

masal ve defne süper isim. ayrıca baler dalya malya diyenleri umursama bile.

kutsal da koyabilirsin, tanıdığım birisi koymuştu çokta güzel oluyor.

arapca kokenli olmasin deyip masal koymak, lol. insan cocuguna masal diye isim koyar mi ya, bu orta-ust sinifin garipliklerine hic aklim ermiyor. ben olsam sadece defne koyardim. tomris de guzel.

öncelikle tebrikler.
masal ismini sevmedim ben. (no offence)
tek isim koyun bence de. iki ismim var, ikisini de severim ama bana sordalar tek ismim olmasini isterdim.

inci çok güzel isim ayrıca.

Tebrikler. Allah analı babalı büyütsün.

Ben maya diyorum.

Almila. Abimin kızına koyduk 4 sene önce. Orta Asya'nın en güzel kızı demek aynı zamanda kökü eski Türkçe ye dayanır orjinal hali Almula, kızıl elma anlamına da geliyor. Maşallah yeğenim diye demiyorum ilerde çok can yakar. :)

tek isim koyun çift isim hep sorun.
defne koyun sadece

sakın koymayın demeye geldiğim isimler;
arya
azra
su
alya
mira

bu aralar o kadar çok var ki 15 yıl sonra küfreder eminim çocuklar analarına babalarına.

bence iki isim koyun ben memnunum iki isimli olmaktan okunuşunda bir karizma oluyor siz de iki isimli olsun istiyorsanız iki isim koyun yani çok sıkıntı olmuyor merak etmeyin.

çocuk sahibi olmak istemiyorum ama bi kızım olsa adının eftelya olmasını isterdim, yunanca denizkızı demek ve çok güzel bi şarkısı da var grup yorumdan. masalla da uyumlu bence

tomris tom a evrilecek.

masal nedir ?

ayşe zeynep fatma emel
kıran mı girdi bu isimlere

öykü

masal tek başına star bi isim zaten. bence yanına bişey koymaya gerek yok. defne de çok güzel ama zeynep, zümrüt, yasemin, gülce daha güzel isimler.

Duru.

masal'ı bir daha düşünün bence. fonetik olarak kız ismine uygun değil pek. kaba bir tınısı var. kelime olarak da masal anlatma falan hem kötü çağrışımları hem de dalga geçilmeye müsait.

defne güzel.

defne,duru, arya, mira gibi isimler zaten şu dönem bütün kız çocuklarına verilen bir isim. Okul yıllarında çocuğunuzun sınıfında kendisiyle birlikte en az 5 tane defne, duru filan olmasını istiyorsanız koyun. Yani ben de defne ismini severim mesela ama kızım olsa sırf bu yüzden istemezdim. Sonra kızcağızı soyadıyla çağıracaklar filan kendini özel hissedemeyecek gerek yok bence. Bir zamanların merve, gizem ismi gibi oldu bu isimler.
Masal, öykü gibi isimler de özellikle masal fazla zorlama bir isim. Yani hamileyken, bebekken kulağa hoş gelir de bunun genç kızlığı, kadınlığı, orta yaşı, yaşlılığı filan var. Masal hanım kulağa pek hoş gelmiyor, masal nine hiç olmadı. Nasıl ki küçücük çocuğa abdülrezzak ismi olmuyorsa. Bir de bu masal, kumsal gibi isimler affedersiniz ankara pavyonlarında çalışan konsomatristlerin takma ismi gibi.

Arapça olmasın demişsiniz ama dini bir isim olmayan ve her yaşa her döneme gidecek klasik bir isim olarak elif ismini önerebilirim. Bebeğe de gider, 70 yaşında kadına da. En sosyetiğin de adı elif olur, köylü kızının da. En moderninin de, en dindarının da. Dini çağrıştıran bir isim değil. O da olmazsa a ile başlayan bir isim olsun.
Tomris koymayın bence de çok maskülen bir isim gibi geliyor kulağa ve okulda tom diye çağrılmak pek hoş olmasa gerek. Çift isim olarak ilerde çift soyadı da kullanırsa latin futbolcular gibi ismi olur gerek yok.

naz.

olunca ben de bu ismi vereceğim inşallah.
(tabi müstakbel hanım da isterse (evlenmeden hanım köylü olduk amk))

Eylül

sonuç ne?

Ben babasi olarak kizimin adini Gülce koydum.

defne ve masal güzel ama defne masal sanki kulak tırmalıyor biraz. benim hoşuma gitmedi açıkçası. açıkçası masal ismi tek başına daha iyi durur bence.

Rossmann varsa civarda 48 liraya ideenwelt marka mükemmel bir grinder satıyorlar. Onu öneriyorum. Çok memnunum kendilerinden.

kahve çekildikten sonra çok çabuk bayatlar aromasını kaybeder . bunun için günlük içeceğiniz kahveyi kendiniz çekmenizi öneririm.
A101 de satılan ürün Sinbo SCM-2934 idi gayet kullanışlı bir ürün fazla para harcamanıza gerek yok. aynı işi buda yapıyor. fiyat olarak piyasadaki en uygun makine diyebilirim. Gönül rahatlıgıyla alabilirsiniz. 3 aydır her sabah kullanıyorum tık demedi.
ufak bir bilgi vereyim ilk aldığınızda bir iki çalıştırmadan sonra bıçağı yerine oturuyor ve alt taraftaki demir hazneye sürtüyor sürten bıçagı elinizle biraz kaldırdığınızda bu sorunda ortadan kalkmış oluyor.

İş görüyor demişti bir arkadaş. İçeceği kadar öğütüp taze taze içiyormuş.bulursam alıcam ben de.

Simbo'nun o ürünü öğütücü değil, bıçaklı sistem bir parçalayıcı. Yani iş görmez. Almanız gereken değirmen tipi bir öğütücü olmalı.

ya şu sinbo'yu soyleyince ben de yazacaktim da ki yaziyorum :) o parcalayici hakikatten. Ögütucu farkli, el degirmeni gibi. Degirmen tipi uygun fiyatli bir sey soyleyebilir misiniz ?

@evimin paspasi, espresso dışında kullanılacak ise Delonghi KG79. Alternatif olarak el değirmeni, sözen.

Kahhve.com da satilan sozen degirmeni alayim mi o zaman? Farkli tipleri var mi onun da? Ya da onerebileceginiz alabilecegim bir site? @son barkod okuyucu

@meteorzede, Sözen'in İstanbul Eminönü'nde fabrika satış mağazası var. Telefonla arayıp havale yapsan gönderirler. Farklı boyutları var ama Kahhve.com da satılan kahve için olanı(diğerleri baharat için). Sözen ve benzeri el değirmenlerinin tek olumsuz yönü kahveye metal kokusunun sinmesi. Kahhve.com da ki Hario MillSkerton dikkat çekici. Aynı tipte Tchibo'nun da öğütücüsü var.(böylece iyicene kafanı karıştırmış oldum)

ben uzun araştırmalar sonucunda hario skerton mill aldım. seramik dişlilerle öğütüyor, dişlilerin arasındaki mesafeyi kolayca ayarlayıp istediğiniz boyutta kahve çekebiliyorsunuz.

bıçaklı sistemler kahveyi parçalıyorlar. öğütme biraz daha ezmeye dayalı bir eylem. zaten elektronik makinelerde fiyatı yukarıya çektiğinizde dişli sistemler yaygınlaşıyor.

dişlilerin seramik olması da fazla ısınmalarını engelliyor, aksi takdirde kahveyi çekerken yakma ihtimaliniz var. zira seramik dişlilerde bile ısınıyor.

Hario bana daha uygun gibi geldi metal kokusu deyince isik hiziyla uzaklastim sozenden. Kahhvedeki black friday indirimine koymuslardi sozen yok diye almamistim yazik oldu keske daha onceden gorseydim. Tchibonun da internet sitesinde bulamadim ogutucuyu. Artik elimdeki cekilmis kahve bitene kadar butcemi ayarlayip bir dahaki sefere hario mill skerton ve cekirdek kahve alirim diye dusunuyorum.

seramikte ısınma olmuyor evet, okumuştum ama delonghi'de de ısınma engelleniyormuş yani metal o kadar kolayca ısınmıyor. Artık ne kullanmışlarsa. Zaten çekimi yaptıktan sonra su sıcaklığı bile önemli. Kısacası kahve bir kültürdür.

granül kahve gibi yapınca ortaya hiçbişeye yakın bişey çıkıyor.

yaptığına değmez.

Canın kahve istiyorsa yaparsın her türlü. Mesela çaydanlık üstünde tel filtre gibi bir şey varsa onda denle süzülmüş olarak iç, normal suyun içine at, süzgeçle ya da tülbentle süz.

Granül gibi yapmakla olmaz.

french press'in neresi kırıldı?

french press'in filtresini bardağın üstüne koy. filtrenin üstüne de çektiğin kahveyi koy. sıcak suyu yavaş yavaş akıtarak gezdir üstünde. bardağa kahve aksın.

poşet çay kağıdıyla süzülebilir bence, çay demliğinde hazırladıktan sonra, demliğin ağzına poşeti geçirip yavaşça dökün, işe yarayabilir belki.
ya da ortalığı rezil etmenize sebep olurum, risk sizin.

ölçüne göre kaynamış suya kahveni koyup demlenmesini bekle, sonra süz ve iç. french press in bir olayı yok ki kahve demlemede.

bence film yener. tamam kitabı okurken hayal ederiz falan da film izlerken görsel olarak da bize hitap ediyor işitsel olarak da. Yani aynı olayın film izlenirkenki etkisi daha büyük olur diye düşünüyorum.

ha kitap kötü demiyorum tabii.

açıklama yapamayacağım ama kitap okurken daha çok keyif alıyorum.

filmin yönetmeni başkasıdır. kitabınki sensindir. :p

Kitabın film karşısında herhangi bir üstünlüğü olduğunu düşünmüyorum. @tolkien hayrani'nin dediği gibi karşılaştırmak pek mümkün değil. Güzel sanatların dallarını birbiriyle karşılaştırmak manasız bir çaba olur.

Kitaptan uyarlama filmler konusunda da kitap daha iyidir, film daha iyidir gibi bir şey söyleyemeyeceğim. Eskiden her türlü kitap diyordum ancak izlediğim bazı uyarlama filmler kitaplarından on kat daha iyi olmalarıyla fikrimi değiştirdi (misal Kadının Adı Yok).

Kitaptaki birçok olay sinemaya aktarılamıyor. İç konuşmalar zaten verilmiyor filmde ve kitaptaki olay akışını sinemaya aktarırken mahvediyor bu durum. En basitinden açlık oyunları gibi bir kitap serisinde çok fazla iç konuşma var. Filmi severek izleseniz de o kadar çok eksiğini görüyorsunuz ki. Aynı şekilde game of thrones'ta kitap ile dizi arasında milyon fark var.
Kitapta bir okyanussa film okyanustaki bir damladır.

kitabı ve filmi olan bir eserden bahsediyorsak kitap daha üstündür zira sayfalarca anlatılan, örneğin bir iç çatışmayı sinemada gösteremeyebilirsiniz. kitapta anlatabileceklerinizin sınırı yoktur. her ne kadar sinemaya tapsam da.

fakat sinema-edebiyat kıyaslaması yapmak saçma olur çünkü çok farklı şeyler.

queskey.com

Harry Potter için konuşmak gerekirse filmlerin hakkı yenemez. Filmler bir süre sonra unutulsa da kitaplar her okuyuşta farklı bir şey sunar.

@bohr

iç çatışma anlatılamayabilir belki ama çok iyi de anlatılabilir.

Spoiler olmasın diye koymayayım buraya da Revolver filminin son sahnelerini izlerseniz bunu görebilirsiniz.

kitabı okuduktan sonra izlenen filmler genellikle çok sevilemiyor. kaliteli kitap ve kaliteli film için konuşalım, sanki internette tanışılan ve hiç görmeden sevilen bir kişiyle gerçek hayatta karşılaşınca duyulan hafif buruk hayal kırıklığımsı his gibi, yani beğenmemekten değil de o kadar duygu düşünce patlamalarını %75'i su olan etli kemikli olağan bir insan vücudunun içine bir anda sığdıramamak gibi bir olay.

misal frodo deyince ağlak bakışlarıyla elijah wood akla gelmezden önce, daha farklı bir karakterdi sanki benim için.. şimdi ise o zamanlar nasıl hayal ettiğimi dahi hatırlayamıyorum. ama sonuçta kitabın yazarı da kanlı canlı bir insanı (hobbiti) hayal ederek yazmıştı onu, filme de haksızlık etmemek gerek napsın yani adamlar.

kitapta kendi filminin yönetmeni oluyosun.

film duyguları, kitap düşünceleri ve fikirleri daha iyi yansıtır.

her türlü ayrıntı bolluğundan kitap tabi.

ben film, klip ve benzeri görüntülerin hayal dünyasını kısıtladığını düşünüyorum. bir kitap yalnızca kitap olarak kaldığında çok fazla insan tarafından çok farklı şekillerde tahayyül edilebilir ama filme dönüştüğünde bu hayal dairesine net sınırlar çizilir. haliyle kitap daha ufuk açıcı oluyor. ama bu, çok güzel kitap uyarlamaları olduğu gerçeğini de değiştirmez tabii.

bambaşka sistemler.

kapsüller filtre kahve değil espresso.

filtre kahve makineleri damıtma ya da french pressler.

bende bu french pressin ikeadan alınması var, evde ekstra olarak bir de damıtma filtre kahve makinesi var. %90 french presste yapıyorum. daha lezzetli.

ama yakın zamanda bir de kapsülsüz espresso makinesi almayı düşünüyorum.
şunu hatta.
www.amazon.de

benim tavsiyem kapsüle bulaşmayın, hem çok pahalı hem de bana saçma geliyor. kapsül bulundurman gerek evde.

bu linkini attığım makinelerde espresso toz kahveden yapılıyor, istediğinizide alırsınız tür olarak. kapsüllere göre 3 kat daha ucuza geliyor bir fincan kahve.

www.amazon.com

peki sunu alsak, kahveyi cekirdegini kendimiz ceksek fark ne? daha mi ucuz? daha mi lezzetli? french press alinca kahve cekirdegi mi aliyoruz yoksa kahve tozu mu?

@baldur2

anlamadım ki neyi soruyorsunuz, zaten genelde espresso ya da filtre kahve çekirden öğütülüp satılırr. vakumlu pakette olur markette. eğer dilerseniz tchibodan filan çekirdek kahve alıp uygun şekilde siz de öğütebilirsiniz elbette filtre ya da espresso için.

öğütmesi sıkıntı değil. french presste öğütülmüş kahve kullanılır, hepsinde de öyledir zaten. ama farklı öğütme büyüklükleri vardır. espresso ile french press farklıdır yani büyüklük bakımından. espressonun farkı 15 bar basınçtan geçer kahve.

tamam haci anlamissin ne sordugumu.

@baldur2

bu arada tekrar vurgulayayım, tchibodaki tipler sizi kapsül de kapsül diye ikna etmeye çalışırlar, klasik türk insanıda "kapsül gibisi yok yeaaa" der. ama bu kollu espresso makineleri alabiliyorsanız ondan alın derim. doğal işlenmemiş kahve içersiniz hemde ucuza.

filtre kahve makineleri zaten ucuz. 10€ bile var damlatma makineler.

ozele baksana kanka sana bir mesaj attim.

@supermatik

her birinin tadı farklı. filtrede french press daha lezzetli bence, ama espressoda bir ek durum daha var, yaklaşık filtre kahveye göre aynı kahve miktarında 4 kat fazla kafein var, basınç ile kafein çözünürlüğü artıyor.

french press amatörü eğlendirir. hario v60 şeklinde bir huni vasıtasıyla kendiniz damıtın, eğer uğraşamam diyorsanız makine alın. zaten prensip aynı.

kapsüllü almayın. çekirdek kahve alın, evde kendiniz çekin. çektiğiniz kadarını için. mutlu olun.

Kapsulu salla, aeropress al kahve tadina bak. French presse sakin bu kadar para verme.

bunlar türkiyede garip garip öğrencilerin dandik ünilerde bölümlere yerleşip sidik yarışları sonucunda çıkan laflar.

en.wikipedia.org

şurada genel bir sıralama yapmışlar. ben bunlarıda çok çok doğru bulmuyorum aslında.

makina da temel. hatlar karışmış.

(bkz: dört temel mühendislik)

ne salak bir laf oyle? mühendislik , hendese, hesaplamaktan gelir ve olsa olsa uygulamalı matematik olabilir.

birde işin ortaçağ savaş makinaları olayı var ki ouww.

Kimya mühendisiyim,makina kimyanın alt dalı değildir, o da temel mühendislik dallarındandır. Kimya mühendisliği de temeldir, gıda müh ve petrol müh kimyanın alt dalıdır.

Dört temel mühendislik makine, inşaat, kimya ve elektik mühendisliğidir. Makine kimyanın alt dalı değildir, makine de temel mühendisliktir ve hatta en eskisidir. Kimya mühendisliği bana göre temelin de ötesinde bir mühendisliktir. Kimya demek maddeyi tanımak demektir. Makine mühendisliği okumasam kimya ile ilgili bir şey yapmak isterdim. Malzeme üretemeden hiçbir şey imal edemeyiz.

en temeli makinedir sanayi devriminden sonra endüstriyel ihtiyaç olarak çıkmıştır.
en eskisi inşaat olabilir onun hakkında net konuşamıyorum.
kimya mühendisliği neden temel mühendisliklerden? çünkü doğal, yapay ,sentetik her şey bir reaksiyon sonucu oluşmuştur.

makina mühendisliği makina mühendisliği değildir aslında, mekanik mühendisliğidir. ingilizcesi mechanical engineering, italyancası L'ingegneria meccanica olmasından çıkartabiliriz bu durumu. ders planlarına baktığımızda da makinayı değil mekaniği üretir zaten, hareketsiz ve hareketli hallerde sıvı - katı - gaz fazlarında inceleyerek.

yanlış olmasın engineer genie'den gelmiyor. latincedeki ingeniare'den geliyor.

engineering kelimesi latinceden gelir;

ingenium, gignere, gigno.. yani oluşturmak anlamına geliyor kökü. biz oluşturucuyuz yani mühendisler olarak :)

en.wiktionary.org

50-100 arası olması lazım.

5-10 tane anca. okuduğum kitapları insanlara dağıtırım. rafta mal mal duran kitabın bana bir hayrı yok.

evde cok kitap tutmuyorum, okuyup veriyorum birilerine.... o yuzden 200 civari

4 bin civarında.

200'den fazla.

2000 küsur...

en fazla 20'dir. kütüphaneden okuyorum kitap. hem koyacak yer yok hem de kitaplar pahalı :(

dijital kitapları da sayıyor muyuz?
eğer öyleyse, 60-70 arası birşey.

1600 civarı (kayıtlı 1556'ymış). bir ara bibliomani geliştirmiştim. çoğu o dönemden. şimdi pişmanım ama.

15 falan

Dijitaller sayilmaz))

Sanırım 300 civarı. Mesleki referans kitaplar + başucu romanlar. Bu kadarı bile üstüme üstüme geliyor odamda. Sürekli söz veriyorum kendime, çok elzem olanlar dışında almıcam diye ama, uygulamada sıkıntılar var :/

200 kadar var

700 diyen, 2000 diyen arkadaşlar sayıyorlar mı tek tek? benim bir duvar boyunca kitaplıkta kitabım var ama oturup da saymadım açıkçası. amaç ne ola ki?

pdf olarak yaklaşık 30.000

50 civarı.

@antikadimag
benim hemen hepsi kayıtlı bilgisayarda. elimde bulunan bir kitabı bir daha aldığım olabiliyordu. onun önüne geçmiştim. daha iyi bir baskısını bulduğumda oradan kontrol edebiliyordum. ayrıca ulaşmak istediğimde yerini bulmak kolay oluyordu. bir de takıntılarım oluyor, kronolojik olarak okuyordum bir ara. kayıt altına almam şart olmuştu o dönem.

60-70 civarında.

Hiç saymadım ama en az 1000 civarıdır. Bir oda dolusu ve şehir değişikliğinden sonra hala taşıttıramadım, sırf bir posta nakliyatla taşınması gerekecek kadar çoklar. Kitaplarım en değerli hazinem asla sevdiğim bir kitaptan vazgeçemem.

e-kitap sayılıyorsa 3000'den fazla. sayılmıyorsa 300 falan.

bence yanıtlarda yaş da belirtilmeli. hattâ hatırlanıyorsa ilk kitap biriktirip okunmaya başlanan yaş. istatistik o zaman yorumlanabilir oluyor.
200 (22)

inanıyorum.hatta bir olay anlatayım.

bizim evde dış kapı geceleri kilitlenmez. neyse bir gün evde herkes uyuyor, annem de uyurken bir rüya görüyor. rüyasında bizim evin kapısı açık, eve hırsız giriyor ve evdekilere zarar veriyor. annem tabi rüyanın etkisiyle korkuyla yerinde sıçrayıp babamı dürtüyor x git kapıya bak diye. babam da aldırmıyor tabi ne alaka gece gece kapı deyince, " git kapıya bak, kapı açık " diyor. babam söylene söylene kapıya gidiyor ve kapı yarıya kadar açık.

bu en basiti, bizim valide biraz efsunlu daha ne hikayeler var.

inanıyorum. ama ben çok şeye inanıyorum ciddiye almayabilirsiniz. uzaylıların projesi olduğumuza falan da inanıyorum. matrixvari şeylere de inanıyorum.

hayır. hiç.

inanan insanlara da inanAmıyorum.

@coyote noldu aplam ne cini yav?

ya benim sorum öyle cindi melekti değil.. mesela özel güçleri olan insanlar gibi

hayır.

Televizyonda çıkıyorsa kesin inanırım.

@evimin paspası noldu??

Ne kadar özel olduğuna bağlı.

İnanıyorum ama abartılı olanlara değil. Kendim yaşadığım bazı şeyler ve fazlaca güvendiğim insanların yaşadığı normal olmayan şeyler var. Sonuç itibariyle yalnız olmadığımız kesin.

ya gençler siz soruyu bu evrende yalnız mıyız gibi anladınız da soru o değil. mesela aramızda dolaşan supermanler falan var mı insan kılığında. böyle şeyler :D

İnaniyorum diyenler Faydal site bakirkoyruhsinir.gov.tr

ufak tefek tesadüfi şeyler vardı sadece ama ben onları saymıyorum. paranormal şeylere ve özel gücü olduğunu iddia eden varlıklara da inanmıyorum. başıma gelirse ancak.


dini varlıkları bunların dışında tutuyorum tabii.

Inanmiyorum

inanıyorum ama inananlara inanmıyorum.

İnanmıyorum, yalnızca bazı insanların bedenlerinin elektrik yükünün farklı olduğunu düşünüyorum. Mesela bazısının vücuduna, kaşık çatal vb yapışıyor, mıktanıs gibi adamın vücüdu. Bir diğerini 220 volt elektrik çarpmıyor örneğin. Var böyle insanlar. Ama bunların paranormal olaylar olduğunu ya da özel güçler olduğunu düşünmüyorum.

Bu arada @evimin paspası anlatsana biraz, heyecanlı gibi, gece gece iyi gider. kıpps.

bana anlat :D

gece gece alta sçırtmalı gruplar <3

inanmıyorum. inananları ciddiye almıyorum.

hayir.

ustalara saygi kusagi yinede:
cCc sirlar dunyasi cCc kalp gozu cCc

başıma gelmeden inanmam.

nedense hiç başıma da gelmez. burdan yeri gelmişken tüm cin kardeşlerimize tekrar meydan okuyayım.

denklemci ve old possum +1

daha bilimin kanıtlamadığı, bilemediği bir çok şey var fakat cinlermiş şeytanlarmış musallatmış inanmıyorum.

Hayır. Asla ve kat'a

paspas olmadı senin hikaye etkilenmedim ben. bi de borderline şizofreni hep bunlardan demişsin. sjhdjs. olur mu ablacım ya bunlardan. tıp çaresiz ağlıyor şu an resmen djdjs.

neyse benim sorum zaten cinli perili şeyler değildi. mesela zamanda yolculuk yapan insanlar, güç kuvvet olayı aşmış gitmiş insanlar gibiydi. insanlardan saklanan kendilerini ifşa etmeyen vs. bi kişi de doğru anlamadı mk soruyu

Benim çoraplar kayboluyor evde, bu da sayılır mı?

hiç başıma gelmedi. başına geleni de görmedim. evrende madde ve onun oluşturduğu bilinçten başkasını bilmiyorum.

Nö.
Kucukken eger boyle bir sey varsa goreyim diye gece yarisi karanlikta dolasip yuksek sesle "Haydi cikin ortaya " derdim, hicbir sey cikmazdi:) Ben isteyince cikmadilar, simdi ciksalar da saymam zaten.

İnanmıyorum ama gençlik çağlarımda kardeşim, teyze oğlu ve ben ruh çağırma seansı yapmıştık. Kimse bir dümen çevirmemişti ama o fincan oynamıştı. Sorularımıza cevap almıştık.

Hala çözebilmiş değilim nasıl oldu nasıl bitti.

İnanmıyorum ama korku filmi izlediğim gece popomu tuta tuta koridorda yürüdüğüm doğrudur. O saatte koridordan annem çıksa korkar, çığlığı basar, kafasına bir şeyler geçiririm zaten. Hani, birisi köşeden çıkıp Bö yapsa korkarsın ya, o köşede birinin beni beklediğini ve şaka yapacağını bilsem, yine Bö dediğinde korkarım. Adrenalin hassası bir yapım var, kendi halime bıraksam korkarım hemen. Bana biri gelip 'Seni korkutacağım' dese ve korkutsa, korkarım.

Küçükken çok inanıyordum. yine de şahlanıyor'un yaptığından biz de yapmıştık. Lisedeyken bir kağıda Evet-Hayır ve harfleri yuvarlak içine yazıp, sonra da tam ortaya bir yuvarlak yapılıyordu. Tam ortaya bir bozuk para konuyordu. Ruh çağırmak isteyen kişiler parmağını o paranın üstüne koyuyordu ve birtakım dualar okunuyordu. En sonda da 3 kere ‘Kalpler aleminden X’in kalbini çağırıyorum’ denince para hareket ediyordu. ‘Kim hareket ettiriyor parayı’ diyordum, sonra bir benim parmağımı bıraktılar ve para hareket etti. Tek başıma hareket ettirince inanmıştım ama sonradan bunun ‘ideomotor refleksi’ olduğunu bir belgeselden öğrendim, ayrıntılarını falan da karşılaştırınca gerçekten de ideomotor refleksi imiş yaşadığım.

O dönemde bizim eve ruh çağırdıydık. Sonra o ruha "Gider misin" demiştik, gitmemişti. Çok inatçı çıkmıştı. "Ey ruh, gider misin" demiştik, Hayır deyip durmuştu. Ben en son "Annemler 10 dakikaya gelecek, gitsen iyi olur ruh" demiştim. Gitmeyince, "E kal bari evde, ne yapayım. Sen bilirsin ruh" demiştim. Bir süre ruh bir şey yapacak mı diye bekledim, yapmayınca ruhu da sallamamıştım, ‘Evde kendi halinde takılıyor’ diye karışmamıştım.

8 yaşındayken Chucky’yi izlemiştim ve çok korkmuştum. O yaz, kuzenim bana kızıl saçlı, mavi gözlü bir bebek hediye etmişti. Bildiğin Chucky’nin dişisiydi. Geceleri bebek canlanıp cinayet işleyecek diye uyuyamıyordum, gündüz uyumaktan yorgunluk gelmişti. En son durumu ele aldım ve bebeğin gözlerini yerinden çıkarmadım ama sinirleri olduğunu düşündüğüm bir yerden kör ettim. Bir de bebeğin sağ kolunu kullandığını düşünerek sağ omzunu çıkardım. Bir de sağ kasığından bacağını çıkarak ailemi korudum, olası bir bebek cinayetini engelledim. Sonuçta, kör, topal ve kolsuzken ben daha güçlüydüm; aileme bir şey yapmadan engelleyebilirdim.

Ayrıca, yatağımın altında bir canavar yaşadığına ve yataktan taşan vücut parçalarımı keseceğine inanırdım. O yüzden gece yataktan el-ayak-bacak çıkarmamaya çok özen gösterirdim.

Onun dışında ne kadar Sadettin Teksoy varsa izler korkardım, ne kadar şehir efsanesi varsa hepsini birbirimize anlatırdık. 15 yaşından sonra bana bir skeptisizm geldi. Ondan beri de adım adım inanmamaya başladım, sonra zaten hiçbir paranormale inanmaz hale geldim.

inanmam. inanana da ya salak olması ya da psikolojisinin bozuk olması varsayımıyla yaklaşırım. ikisi de değilse çok ciddi bozarım.

öyle özel güçmüş falan inanmam saçma bence. inananlar hakkında da bir şey düşünmüyorum herkesin inanışı kendine bi yerde.

askldjlkj çoğu dadananın/bunlara takanın işsiz olduğunu düşünüyorum. paranormal bir şeylere inanmıyorum.

Abercrombie - fierce
Ama çıplak kaslı abimiz yok şişenin üstünde

parfüm midemi bulandırıyor genelde, nivea'nın deodorantlarını kullanıyorum.

turşusunu kurduğum parfüm için (bkz: only the brave)

valla axe çok klasik oluyo diye geçen bim'den power mıdır nedir öyle salak bi şey aldım onu kullanıyorum jsfakfl. ondan her kız arkadaş olarak görüyo herhalde. tarz deyılım.

Bleu chanel

iş yerinde gucci pour homme ii

yazları chanel allure homme sport

hemen herkes eczane açıyor. büyük şehirlerde hastane karşısı olmadığı sürece çok büyük bir maliyet değil. ilaçları da devlet bir süre avans olarak veriyor, harcamanız olmuyor.

Akademisyen olan var.

hiç iş arayan eczacı oluyor mu mesela? yoksa garanti meslek mi?

Kuzenim akademisyen oldu. Eczane açmakta çok zor mesela degil

ilac firmalarinda uretimde, kalite kontrolde, argede, veya urun muduru gibi pozisyonlarda calisanlar var, hastanelerde calisanlar var. turkiyede eczacilik (cogu ulkede oldugu gibi) onemli ve populer bir meslek. yalniz eger okulu bitirdikten sonra avrupa, amerika gibi yerlere gidip calismak istiyorsaniz direk gidip oralarda okuyun derim cunku diplomanizi denklestirmek yillar surebilir.

Bir tanıdıgım dünya saglık örgütünde çalısıyor,eskisi gibi degilmis eczacılık para vs bakımından şimdi olsa direk dis hekimligi yazardım diyor puanları da artık dis hekimliginin gerisine düstü

doğuda bazı bölgeler hariç artık eczane açmanın bölge bölge kotaları var. ve batıda artık kotalar dolu. sıfırdan eczane açmak artık hadi yapalım deyince olmuyor. ama dediğim gibi, doğuda eczane açığı var.

yani eczane sahibi olmak istiyorsanız eczane devralmanız gerekiyor veya doğuya gideceksiniz. eczane devralmak da bu koşullar içinde cep yakar gibi duruyor.

bakkal işletiyorlar. çünkü yaptıkları mesleği bakkallıktan farkı yok.

Dükkanın önünde tavla oynuyorlar. Bi süreden sonra küçük esnafa dönüşüyorlar.

Ispanya, bi isvec norvec degil tabi ama guzel gelirle guzel yasanan yerler. Refah seviyesi yuksek demek zor olsa da.
Bir de fransa'nin guney kiyilari, nice, cannes...

Italya'nin kuzeyi..

italya nin kuzeyinde yasiyorum. avrupanin ekonomik olarak en zengin bolgesi. (intte bulabilirsin bu bilgiyi) iklimi, akdeniz iklimi olmasa da gayet guzel hos uzun sicak yazlar, heryerin yemyesil oldugu bahar ve sapsari oldugu sonbahar aylari ve alp daglarinda gecen hos soguk guzel kis sezonlari mevcut.

Uzak olsa da Avustralya

italya'nin refah seviyesi yuksek olmadigindan bu siniflandirmanin disinda kaliyor. popomuzdan element uydurmayalim, carpiliriz. milanosporluyum

ispanya'da da barcelona haric bir cacik olmaz. orasi italyadan da fakir.

avrupa'da ne yazik ki havasi guzel olsun, ekonomisi de guzel olsun seklinde bir yer yok. iklimi guzel olan ulkeler akdeniz ulkeleri, hepsi birbirinden beter. ekonomi kuzeyde iyi, orada da malum hava berbat.

amerika birleşik devletleri. iklim olarak midwest, great plains ve belki kuzeydoğusunu çıkar. geri kalan yerler.

avrupa'da italya, ispanya. italya'ya refah seviyesi yüksek değil diyeni allah çarpar.

6s

6s+

6s+ Banko

se al daha ergonomik.
perofrmans olarak daha iyi.
en hizli acilan iphone.

se +1

6s plus cok buyuk yahu se de kucuk. 6s cak yoksa se al gitsin.

hiç gelmeyecek telefonu al.

diğeri(SE) bana ufak geliyor.

SE kullanıyorum, aşırı memnunum.

se kullanıyorum aşırı memnunum +1

se hacım kesinlikle

babil, kitapyurdu, idefix vs

kitapyurdu'ndan alıyorum ben şu ana kadar bir sorun yaşamadım.

d&r

Kitapyurdu. Ancak tedarik süresine bakın tabi ki.

ben de var o ve hiç okumadım. keşke yanımda olsaydı paslardım sana. ama kobuzchu kiz'ın önerisiyle eganba'dan almanı tavsiye ederim. piyasadaki kitapların en ucuzunu ordan bulursun.

idefix'te hiç sorun yaşamadım şu ana kadar. toplamda 2000 liraya yakın alış veriş yapmışımdır. zamanında paketliyorlar, kitap sayısı çoksa ilk partiyi hemen çıkarıyorlar ikinci parti sonradan geliyor. (son siparişimde 15 kitabın 13'ü ilk, 2'si ikinci partide geldi.) müşteri hizmetleri de çözüm odaklı, sorun yaşamadım ben.

kitapyurdu
babil
idefix

ama ben kitapyurdu'nu tercih ediyorum çünkü yurtiçi kargo dışında seçenek sunuyor

izin bir sonraki yila devrediyor. ama izin haketmek icin bir yili tamamlamak gerekiyor. yani 2014un son gunu ise baslamaniz size yillik izin hakki tanimiyor olmali. aklimda kalanlar bunlar en dogrusunu is kanununda bulabilirsiniz

Bir yilin dolmadan yillik izin hakkin olmuyor. Yani bende olmamisti. Ise giris gunumden itibaren bir yili doldurduktan sonra 20 gun izin hakkini kazandin dediler.

Bu arada gecen babamla konusurken devretme olayinin kalktigini soyledi ama o memura olmayabilir, kanuna bakmakta fayda var.

Sozlesmelide devretmiyor galiba ama kadrolida 1 yil devrediyo, 2. Yil yaniyor.

20+20 gün.

ben de 2015 yılında aralıgın son haftası göreve başladım kasten atandıktan sonra. sırf bu yüzden. adaylıgım 2016 aralıkta bitecek. böylece 2016 yılı için 20 günlük izin olcak. 2017'den de otomatikman 20 gün gelecek. 2017'de 40 günlük hakkım olacak yani benim.

şöyle açıklayayım senin durumu da amirin yanlış biliyor.

sen 2014'ün son günü iş başı yaptın diye 2014 iznin yok zaten. sen 30 aralık 2015 yılında 1 yıllık çalışmayı doldurdun. 2015 yılından 20 günün var. müdürün kafası 2014'e gitmiş büyük ihtimal onun için de "e 2 yılı geçti yanmış o" diye düşünmüş. halbuki senin 2015'ten 20, 2016'dan 20 iznin oluyor.

ben de 2014 sonunda başladım.

2014'te hak ettiğin izin diye bir şey yok. seneyi doldurunca 20 verildi 31 aralık 2015'te. 1 ocak 2016'da 20 daha geldi.

hiç izin kullanmadığını varsayarsak 40 gün iznin var. 20'sini bu sene bitirmezsen yanar gider, çünkü onlar 2015'ten kalma. ama 2017 ocak'ta 20 daha geleceği için 40 olarak devam edersin.

Yeterince açıklayıcı oldu çok teşekkürler herkeşe :)

vatan hainliği yapıyor, bu durumda vardır diye düşünüyorum. ama yalnızca savaş ortamında. idam gibi değil. ki bu savaş sayılır sanırım.

askeriyede işleyiş şöyledir.

komutanın verdiği emir ciddi bir suç içeriyorsa (adam öldürme, hırsızlık vb.) komutana bu durum hatırlatılır. komutan emri tekrar ederse asker emri yerine getirir ve hemen akabinde bu durumu rapor eder.

o gece kanun yoktu. ancak amiri vatan haini ve önlenmezse memlekete ciddi zarar verecek birinin öldürülmesini emrettiği için ömer halisdemir yapması gerekeni yapmıştır askerlik yasaları gereği. otoritenin kanaati meşru kılıyor yani.

Yorumlara katılıyorum. Sadece savaş ortamı sözü kanuni açıdan uygun değil. Savaş iki ülkenin ordusu arasında olur. PKK ve IŞİD ile olan mücadele bile savaş değil. Terörle mücadele / operasyon olarak söyleniyor hep dikkat ederseniz.

-kedim var
+hayvanseverim

-kitapligim var
+kitap okumayi severim (kitaplarin isimleri okunmuyor, tahlil yapamiyorum ( )

-raflardaki oyuncaklar
+cocuk ruhluyum

-sol alttaki tatil fotografi
+deniz kum gunes severim

fotograf olmus. yurur bu.

@fakyoras, neden öyle dedin ki? biblo gibi duruyordu kedim çok güzel hoşuma gitti paylaştım.

daha çok kitaplık ifşası olmuş gibi hocam. kedi de güzel.

guzel bir sey dedim ya :) hos olmus fotograf =) kedi de guzel.

kotu bir sey demisim gibi mi algilandi? editleyeyim oyleyse.

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

benimkiler de bunlar

kedi çok tatlıymış.

benim paşa da bu

i.hizliresim.com

bence de çok hoş olmuş biblo gibi aynen:)

i.hizliresim.com :(

Merhaba, bu da bizim yelloz ; i.hizliresim.com

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

kızımız ellerinizden öper, biraz utangaç ama...

i.hizliresim.com

senin kedi "yapma canım, yapma arkadaşım" bakışı atmış resmen..