booking'de tam tarihleri yazarak aynı 7 gün için teklif istemelisiniz. booking spesifik geceye teklif verir. sezon fiyatı olarak değil. araya haftasonu giriyordur pahalıdır vs vs.

öyle yaptım 1630 oldu. 200 lira fark var. booking'den alayım o zaman.

Genellikle otellerin kapıdaki fiyatları internet fiyatlarından yüksek olur. Bu yüzden ben herzaman internet üzerinden rezervasyon yapıyorum. Türkiye için ise önce booking fiyatlarını ve yorumlarını kontrol edip acenta sitelerindeki fiyatlara bakıyorum. Genelde etstur'un sitesindeki fiyatlar booking'den de düşük oluyor. Ayrıca otelz.com ve aerobilet'ten de kontrol edin. Hangisi uygunsa oradan alın.

Bir de Türkiye için booking fiyatları euro cinsinden, giriş günü euro kuru üzerinden tl olarak ödeme yapılıyor. Yani toplamda 1560 tl olarak gördüğünüz fiyat, otele giriş günü kur durumuna göre değişebilir. Booking sadece kendi kuruna göre yaklaşık bir fiyat belirtiyor.

Neticede Booking.com'a komisyon oduyorlar. Arayip orada bu para, indirim yapin doğrudan rezv yapayım dediğinizde kabul ediyorlar.

türkiye'de otellerin booking'e ayırdığı odalar genelde en kötü odalar oluyor, fiyatı uygun tutabilmek adına. seçtiğiniz odanın fotoğrafta gördüğünüz oda olduğundan emin olun, son gün kapıya varmadan önce.

@manuel mandalina; emin misin? booking.com da hangi odayı seçeceğine kendin karar veriyorsun. kafalarına göre oda ayıramazlar. her odanın ayrı ayrı resimleri var. bir de oteller için booking.com artık bir yorum ve beğeni databesi halini almış; booking.com dan gelenlere kötü odaları ayırarak puanlarının düşmesine ve kötü yorumlar almaya göz yummazlar. tam tersine booking.com dan gelenlere yüksek puan versin diye daha başka bir özen gösteriyorlar.

işin özünde booking fiyatı oteli arayıp aldığın fiyattan pahalı olmalı aslında. komisyonu var çünkü. burda neden böyle olmuş anlamadım. genius indiriminiz olabilir mi?. booking'den rezervasyon yapıp gittiğim otellerin birinde otelin sahibi bile demişti bizi arayıp alsaydınız daha uygun olurdu diye.

@manuel mandalina
böyle bişey varsa booking'e direk şikayet edebilirsin fotoğraflar yanıltıcı diye. hatta ekşi'de başlığı bile vardı şömineli oda görseli var bir otelde ama oda şömineli değil booking'in yardımcı oluyordu falan filan. debe'ye girmişti.

@ist, eminim, evet. çünkü bahsettiğim durum birden fazla kez başıma geldi. bunu saklamıyorlar da zaten, gittiğinizde açıkça söylüyorlar. ayrıca booking'de her odanın değil, oda tiplerinin fotoğrafları var. örneğin 300 odalı bir otelde her odanın fotoğrafını koymak nasıl mümkün olabilir? yine örneğin bu otelde iki kişilik bir oda tipinden 50 tane varsa, bir kısmı manzaralı iken bir kısmı arkaya, bir kısmı havalandırma boşluğuna bakabilir. bazıları asansörün yakınında olduğundan insanların ve kapının sesinden uyuyamazsın. hatta en son sultanahmet civarında bir otele bakarken, fiyatını uygun bulduğum bir odayı tutacakken yorumlarda aslında tam da o odanın bodrum katta ve penceresiz -evet, sıfır pencere- olduğunu yönündeki şikayetleri okuduğumdan vazgeçtim mesela. odanın özelliklerinde bunlar yazmadığı gibi fotoğraflarından da anlaşılmıyor, zira tip bir oda fotoğrafı koymuşlar. anlaşılmadıysa başka örnekler de verebilirim. ancak şunu belirteyim, bu türkiye'ye özgü bir durum. avrupa'da ne seçtiysem onu buldum hep.

edit: @hononu, sağol. başıma geldikçe bi şekilde çözdüm zaten. burada söylemeye çalıştığım, sözü edilen fiyat farkının nedenlerinden biri de bu olabilir. oda booking'den ayırtılmadan önce oteli arayarak koşullarından emin olmak akıllıca olacaktır.

@hononu; genius indirimim var. nedeni bu olabilir.

Benim herhangi bir indirimim yok ama yine de farklı fiyatlar olabiliyor. Bazısında oda manzarasına göre değişiyor, bazısında sadece bookinge daha uygun fiyat verilmiş oluyor (sebebini anlayamadığım bir şekilde). Belki reklam falan diycem ama bilmiyorum ki.

Bir de göt oğlu götler var. Geçenlerde birine denk geldim, çocuk tarihi yarımada içinde yatacak yer arıyor ama 20 liradan fazla vermek istemiyor. Gecenin kör saati olduğundan bekar odalarına falan yönlendiremedim ama bir umut bookinge baktım. Tonla 15-20 liraya otel var Aksaray'da, Laleli'de, Çemberlitaş'ta, Sultanahmet'te. Arıyorum ya odalar dolu diyorlar ya "o fiyat bilmem ne fiyatımız, rezv. yapsanız da onaylayamayız" diyorlar.

Şikayet diyen arkadaşlara teşekkür ediyorum bu vesileyle. Çoktandır kimseyi şikayet etmiyordum, o ibneleri şikayet edeyim.

Bence yine de hizindan oturu o sekilde altina alir ki ice treni filan vardir almanyads, burnu bu bahsettiginiz gibi sanirsam.

Hiziyla alakali bence. Kar kureme aracini dusunelim. Saga sola kar itiyor ama hizli sekilde bize gelirse ya da karlara girerse onlara carpmis olur.

bence o daha tehlikeli, önüne çıkan örneğin bir arabayı çarpıp sürüklemek yerine ortadan ikiye bölmez mi?

normalde zaten bir çoğu öyle. ancak yenilerde ağırlıklı sebebi zaten o tasarımın aerodinamik olarak da daha iyi olması.

www.bektobacco.com

www.modeltrenciler.com

www.raileurope.com

www.railteam.eu

www.smh.com.au

s3-media1.fl.yelpcdn.com


bunun dışında;

doğru tasarlanmış bir tren yolunda hızlı trenler zaten kimseye çarpamaz zira kimse giremez yola.

Yeni trenler oyle ki zaten. Nedeni de hava direncini dusurmek.

Hizli giden bir trenin ucu nasil olursa olsun carptigi yeri mahveder.

Eger trenin ucunda raylara yakin metal bir onlemi kastediyorsaniz o da var. Bunlar yavas hizlarda ise yarar.

yeni dizayn trenler zaten o şekil.
aerodinamik açıdan en verimli şekil >
raylara hayvanların, insanların girebildiği yerlerde önlem açısından diğer türlü yapılabilir. insan ve hayvandan daha çok trenin raydan çıkmaması düşünülerek.
www.sozcu.com.tr

Önünü nasıl yaparsan yap, trenin hızından dolayı ortaya çıkan bir enerji var. Bir çarpma anında bu enerjinin zarar vermemesi için onu soğuracak bir düzen olması lazım. Bu da trenin şekliyle şemaliyle değil daha başka şekillerde olabilir ama mevcut teknolojiyle bu mümkün değil sanırım şöyle yolda çıkmış treninin önüne yüksek yoğunlukla bi plazma oluşturulup trenin tüm enerjisi ona aktarılabilir ama zamanla artık.

hayır. tren çarpmasında sorun darbenin aktarıldığı yüzeyin açısı değil; o yüzey mecburen yüksek olduğu için trenin çarptığı şeyi altına alması ve tekerleklere kadar getirerek ezmesi.

bu fikir 1930'larda yapılan bazı trenlerde denendi, ama düz mantıkla böyle bişey koyunca yüksek hızla vurunca çarptığın şey hafifse (ör.araba) havalanıp tekrar düşmeye başladığı için vazgeçildi.

güncel önlem, tren yoluna kimsenin giremeyeceği düzenlemeler yapmak.

Öyle bir parça var ve adı da İngilizce cow catcher. Türkçe davar kovar deniyor. Google'da cow catcher diye aratırsan görebilirsin.

7) Hiçbiri.

Amacın mühendislik yapmak mı diğer mselekler mi önce buna karar ver bence, tercihlerini "mühendislik + ilgili alan yüksek lisansı" şeklinde yapsan daha iyi bence, yasal zorunluluk derdin yoksa, ben çok yanlış bölüme gelmişim, demiyorsan ya da devlette çalışmayı düşünmüyor isen tekrar lisans okumanın anlamı yok.

Ben bu seçenekleri değil de yapabiliyorsan:
mühendislik + boğaziçi, galatasaray; işletme ya da ekonomi yüksek lisans, derim.

Ben muhendisim, eşim avukat. Hem de odtü elektronik ve ankara hukuk.

şimdi bu bilgiyle ve tecrübeyle soruyorum: deli mi silkti? derdin ne lan?

Öncelikle hukuk'u unut. Bin tane sebebi var, biri bile yeter unutman için. Her özel üniversite hukuk fakültesi açarak başladı, piyasada avukat fazlası var. Zaten hakim falan olmazsın, bi de hukuk sistemi çöktü zaten (bildiğin çöktü, mahkemenin verdiği kararları kurumlar uygulamıyor bile).

illa ikinci bir şey okuyacam mühendisliğin üstüne diyorsan, daha çok mühendislik oku. İşletmeci mühendis arayan yok, hukukçu muhendis arayan yok. Odtü elektronik + işletme okuyan arkadaşım var, sadece mühendislik yapıyor.

rahat battıysa yüksek lisans yap. Ya da git mekatronik oku saçları beyazlat.

Daha iyi muhendis arayan yer çok. Yurtdışı imkanın da olur. Buradaki hukuk sadece buraya bağlı kalır.

Insaat muhendisligi deseydin kesin hukuk derdim. Hem hukuk hem muhendislik bilen eleman acigi inanilmaz fazla ve hukuk +muhendislik alanlarinda sozlesmeler konusunda calisirsan yurtdisinda da rahat is bulabilirsin, hatta dilini cok iyi gelistir direk yurtdisina yonel derim, yurt disi santiyelerde sozlesmelerle calismaya baslayip sonra bilirkisi raporlari hazirlayacak yetkinlige gelmek cok onemli. buyuk danismanlik firmalarinda ( hill international, navigant, fti, secretariat) cok rahat is bulabilirsin. Insaat/enerji sirketlerinde on numara avukat/danisman olursun. Bizim sadece hukuki olarak yorum yapabildigimiz delay reports, feed expert reports vs sen teknik olarak da anliyor olacaksin. Muhendislik + hukuk cok guzel kombo. bunun icin illa devlet univ. hukuk gerek yok bence, iyi bir ozel universitesinde hukuk da olur, onemli olan hukuk nosyonunu almak, sen turk hukukuna yonelik calismayacaksin zaten, hakimlik savcilik zaten salla. bir bes sene once olsa, ya da once muhendislik okumus olsam kesin yapacagim istir. cok akillica dusunmussun.
edit: bir de yazmayi unuttum bu kombo ile on numara hakem de olabilirsin ilerde. olur da karar verirsen bilgilendirme konusunda yardimci olurum.

iktisat ya da işletme için ikinci üni okumaya gerek yok, master kafi.

hukuk okusan eğer kapasiten varsa değişik bir kariyer yapabilirsin ama çok da beklediğin gibi olmaz.

amaç önemli.

bana sorarsan bu kişi girişimcilik yapmayı denesin. para kazansın derdi o sanırım.

Galatasaray hukuga dikey gecişle gecebileceginize inanıyor musunuz sahiden? O kadar yılda 1 kişi bile görmedim dgs ile geçiş yapmış. Onun için sağlam çalışmak gerekiyor. Çalışmak da yetmiyor, başka etkenler var. Okula başladıktan sonra bir yandan da mühendislik yapayım diyemezsiniz mesela. Dersler öyle laylaylom şekilde geçilmiyor. Kısacası Galatasaray hayal, İstanbul zor.

Yine galatasaray'da işletme Vs okumak için fransızca bilmeniz gerekiyor, bilmiyorsaniz hazırlık okumanız gerekiyor. (Hukukta derslerin cogu turkce oldugu icin fransizca ile ilgili bir sey demedim) Bogazici işletmeye dgs ile geçiş yapabilir misiniz, bilmiyorum.

Tam bir fikrim yok ama yapabiliyorsaniz gsü ya da boğaziçi'nde işletme alanında yüksek lisans mantıklı olabilir tabii.

mühendislik + hukuk yaparsan sağlam sözleşmeci olursun. istediğin bu mu?

işletme, ekonomi master yaparsan daha mantıklı 4 sene neden okuyasın ki?

Sour, o 1 2 kişiyi de insiyatife bağlı olarak alıyorlar. Sadece sınav yetmiyor sanırım. Mesela galatasaray yabancı öğrenci için de aynı şeyi yapıyor. Her bölüm için 1 kişilik kontenjan aciyor fakat çoğu yıllarda bazı bölümlere öğrenci almıyorlar hatta geçen sene başlayanlarda hiç yabancı öğrenci yoktu. Bunun gibi dgs ile geçen benim dönemimde hiç kimseyi hatırlamıyorum, üst donem de yoktu. Alt dönemleri bilmiyorum ama varsa bile totalde 1 ya da 2 kişidir.

topluca cevap vereyim, yaşım 22.
İkinci bir bölümü okuma isteğim genel olarak hukuk nosyonuna sahip mühendis eksiğinin olması, yalnızca mba yapmış mühendislerin yönetici pozisyonunda yetersiz kalması(bana göre) ve ekonomi-mühendis ikilemesini yapmış mühendis eksikliğinin olduğunu gözlemleme temellerine dayanıyor.

@ktflk bölümümü seviyorum, okulum 6 ay keyfi nedenlerden uzadı(bölüm sıralamam 13-14 civarında). İkinci üniversite istememin sebebi ülkede yapılan argenin oldukça yetersiz olması ve işe giren bir takım arkadaşlarımın satış mühendisi olmasından kaynaklanıyor.

@kaptan maydanoz biraz rahat battı, biraz farklı bir kariyer yolu çizmek istiyorum.

@gezegen olan pluton devlette çalışmayı en azından şu aşamada düşünmüyorum. işletme-ekonomi yüksek lisansını aklımda tutuyorum, teşekkürler değerli fikirlerin için.

@harzem avukat olarak çalışmaktan ziyade hukuk nosyonuna sahip bir mühendis olarak çalışmak bana daha cazip geliyor. Bölümüm zaten mekatroniğe yakın, üsttekileri yapmazsam bi mekatronik veya kontrol yükseği planlıyorum.

@kassiopeia tam aradığım adamsın, bu tip işler bana oldukça çekici geliyor ve enerji alanında çalışma fikri zaten okuduğum bölüme görece yakın olması nedeniyle ilgimi çekiyor. İlerde hukuk yolunu seçersem mesaj yoluyla rahatsız ederim. Teşekkürler tekrardan

@brk37 fikrine saygı duyuyorum fakat herhangi bir olaydan haberdar olduğunu düşünmüyorum.

@kurnaz hukuk içlerinde en ilgi çekici olanı, önümde ulaşabileceğim mühendis+avukat örneği varsa onlara ulaşabilmeyi planlıyorum. Girişimcilik her zaman aklımın bir köşesinde yer alıyor / doğru zamanı bekliyorum.

@fraise evet inanıyorum, çok sağlam çalışmak gerekmiyor kontenjanları yök belirliyor okulun herhangi bir karar mekanizmasında yetkisi yok. Ösym yerleştiriyor, kazanırsan kayıt yaptırıyorsun. Her sene 1 kişi alıyor(hukuk) göremediysen o tarafa bakmadığından dolayıdır diyelim. Boğaziçi işletme dgs ile oldukça kolay görünüyor(dgs oldukça kolay bir sınav, örnek olması açısından ales puanım 92 seviyesinde). Görüşler için teşekkürler.

@antikadimag aklımın bir köşesinde sözleşmeci olmak duruyor, yüksek konusunda haklı olabilirsiniz, araştıracağım. Teşekkürler

@sour boğaziçinin kontenjan konusu inceledim, yapabileceğimi düşünüyorum.

@fraise okulun insiyatif hakkı yok. Yerleştirme üstte de söylediğim gibi merkezden yapılıyor, okulun yapabileceği tek şey eski derslerimi saymayıp bana 0'dan okul okutmak olabilir en fazla.

Resmi olarak bugün atölye stajını bitirmiş bir makine mühendisliği öğrencisi olarak yurt dışına git diyorum. Fabrika ortamları bok gibi. Şu anda fabrikada harcayacağın iki yıl kesinlikle yurt dışında harcayacağın iki yıla denk değil. Ekonomik durumun kötü değilse hiç düşünmeden git.

macaristan'daki master ne üzerine?

ailenin çevresi nasıl? anan baban hangi sektörde ne iş yapıyor?

Anne baba ogretmen oyle aman aman bir cevre yok. Master engineering management fabrikada calisinca sogudum muhendislikten farkli alanlara acilma firsati var diye tercih ettim. Kisaca yeni kariyer firsatlari elde edecegim ama yas sikinti olacak ileride.

Geldiginde belki biraz bocalarsin ama rahat halledersin. Sonucta oyle ya da boyle odtu uzerine yurtdisi.

Bence istedigini yap. Alti ustu 2 yil.
Cok da seyetmemek lazim.

@kuehles blondes; böyle tavsiye olmamalı. dayanaksız, sen yardır ya bir şey olmaz falan. nerede çalışıyorsunuz yahut çalışıyor musunuz merak ettim.

28 yaşında 0 tecrübe sıkıntıdır. hele master teknik bir konu değil. dönünce çok sıkıntı çekebilirsin.

şunun farkına var, 23 yaşında 0 tecrübe adamla aynı pozisyon için aynı mülakata gireceksin. yeni mezuna teklif edilen maaşı alacaksın. arkadaşların belki ufak ufak terfi bile almış olacak o sırada.

iş bulamazsın değil, rahat bulursun. ama istediğin parayı alabilir misin?

bocalamaya fırsatın olmaz. en ufak bir sendelemede oha seneye 30 yaşındayım ama hala elimde avcumda bir şey yok noktasına gelebilirsin. haberin olsun uyarayım.

evet gidersen güzel bir 2 sene yaşarsın. ancak döndüğünde ne ile karşılacağın hakkında kimse garanti veremez. risk alabilecek durumda mısın bunu düşün.

Istedigim tavsiyeyi veririm, herkesin fikrini sormus. Ben de kendi fikrimi soyledim. Yargilamak sizin goreviniz degil @antikadimag.

Hayatini turkiye'de devam ettirmek istedigini nerede biliyorsunuz? Belki orada is bulup kalacak, ya da bambaska bir sektorde calisacak?

Sifir is tecrubesi olan birinin istedigi alani daha ozgurce secebilecegini dusunuyorum. Ki yazlari stajlar yapilabilir vs. ya da orada okul-is bir arada goturulebilir. Hic belli olmaz bunlar.

Ve hayir calismiyorum. Ufak tefek islerde calistim, henuz ciddi bir calisma hayatim olmadi. Bunun uzerine bir daha yargilayin isterseniz, merakinizi giderdigime gore... Herkesin bir hayat tarzi var. ben kendi inandigim, dusundugum degerler uzerinden gittim. Mutlu oldugum hayat yonunde tavsiye verdim. Siz de kendi hayat gorusunuze gore tavsiye vermissiniz. Tartisilacak, yargilayacak bir sey yok. sirf kuehles boyle dedi onu yapacak kimse de yok diye dusunuyorum.

hangi okuldasın, bölümün ne?
Hocaların web sitelerinde konu anlatımlar ve çıkmış sorular oluyor, istersen bulmana yardımcı olabilirim.

web.mst.edu

olay budur mukavemette.

teşekkürler fakat türkçe bir şeyler arıyorum.

bekleme yapma devam et...

ilk 5 bolumunu izledim, biraktim. kendimle gurur duyuyorum.

kimse sorsam 2.3. sozonloro ofsono, diyor. yemisim oyle diziyi.

Ben de 2 kez birakip 3.seferde hepsini izledim. Resmen mahalle baskisindan.

Bazi cok begendigim ayrintilar oldu ama genel olarak "hmmm ok" diyerek izledim :D

Ayrica skyler bence orospu diil.

ben de ilk sezonun ortalarında bırakmayı düşünmüştüm ama totalde 3 kere seyrettim diziyi. bu aralar bida başlamayı düşünüyorum. devam

Ben severek izledim bütün bölümleri ama bitince sıkıcıymış harbiden dedim. Breaking Bad izleyiciyi büyük bir beklentiye sokuyor. İster istemez bu adamın sonu ne olacak diyorsun. Sonunu merak ediyorsan izlemeye devam et. Sonu şimdiden ilgini çekmiyorsa bırakabilirsin. Çünkü bu bir drama dizisi ve her fırsatta bu adamın hayatı merkezde olacak.

ee saracak diye bir şey yok, başka dizilerde şansınızı deneyin..

hem bence skyler tam bir kaşar :)

çünkü bok gibi dizi boşver başka bir şey izle

Ezik bir lise öğretmeninden kartelleri bile öldürebilecek güce sahip olan bir adamın dönüşüm hikayesini anlattığından ilgi çekici geliyor insanlara. Çoğu insan hayatında böyle bir kırılma olmasını bekliyor, biraz da adamı örnek alıyor. Bu yüzden izleniyor dizi, yoksa sıkıcı gerçekten.

amerikanın bücür cadısı. ergenler dizide uyuşturucu var diye popüler yaptı. bi de bunu house'la kıyaslayanlar var. evlerden ırak aman aman.

eğer sevmediyseniz niye zorla izliyorsunuz ki? bırakın abi. ben gayet keyif alarak takip ettim diziyi. her bölümünü de iple çekerek.

benim için top 3'tedir diziler aleminde.

Valla tam o bölümden sonrası sarmıyosa sarmaz.

İlk 4-5 bölüm sıkcı, sonrası iyi.

sarmadıysa izlenmez bu kadar basit. Benim favori dizilerimden biridir ama buna futbol takımı muamelesi yapılması saçma. Eğer merak ediyorsan bikaç bölüm daha şans ver belki ilgini çekmeye başlar sonuçta o kadar tutmuş dizi. "Ağbi birekin bed yaa" diyenlere de kulak asma.

Bayık ve uzun olan her şeyi sevmeme rağmen Breaking Bad beni de sarmadı. Yine de bütün bölümlerini izledim, bitirdim.

Sıkıcı değil ama herkese hitap etmiyor diyebiliriz.

ben resmen birinci sezonu atlayip ikinci sezona gidip sonra birinci sezona geri donmustum zira bence de birinci sezon pek sarmiyor ama ikinci sezonda o kadar kaptiriyorsun ki donup izliyorsun. bence 2. sezona gec, sonra geri donersin.

Bende yayınladığı dönem denk gelsem her hafta takip etmedzim açıkçası. Fakat dizi bittikten sonra izlemeye başlayınca keyfime göre bir sonraki bölüme geçiyorsun, bu rahatlıkla izledim ve şimdi herkese öneriyorum. Sıkılmadım mı, sıkıldım ama sonuna dek izleyince işte bu dedim. Önce ki duyurumda da olduğu gibi özlüyorum şimdilerde.

Sen övgüler sonucu dizi izlemeye başladın ve sarmadı bu yüzden zorlama kendini başka dizi bul.

Aynen diger her izleyene vahiy geldi oyle izlediler cunku baska dizi bul sen

beni de çok sarmadı sonra ite kaka ilerledim biraz. "iyiymiş ya aslında" diyip, 3. sezona kadar geldim sonra ara verince nerde kaldığımı unutup bi daha da aramaya üşendim. düşün bak ancak o kadar sarmış. herkes beğeniyo diye beğenmek zorunda değilsin. sevgilim bb fanı, ben GoT izlerken "hıh" diyo, ben de onun breaking bad'ini beğenmiyorum. herkes her şeyi sevecek diye bi kaide yok.

Bucur cadinin kurgusu daha iyiydi

2-3 sezon beklemek gerek sarmadıysa bırak

Overrated. Bazı konular var böyle. Bir şekilde aşırı popüler oluyor nedendir bilinmez. Sonra eleştiremiyorsun da. Ben baya bir zorladım 4. sezona falan başladım. Kardeşim ile birlikte oturup izlediğimiz diziler var. O fena değil dedi izledi. Ben birlikte aktivite olsun diye devam ettim. Sonra bir yerde koptuk.

Koptuktan sonra 2-3 bölüm falan anca izledim. Bitime az kaldı diye bir ara oturup kalan bölümleri izlerim diye düşünüyorum 2 yıldır falan herhalde.

Neyse 4. sezona kadar izlemiştim. Hala sormamıştı. Sarmıyorsa boşver izleme geç. Büyütecek bir şey değil, dizi sonuçta.

Ekşi sözlük burası. 5000 psikanalisti 5 nesil boyunca doyuracak kadar sıkıntılı kafalarla dolu. NBA finalinde bile taa Türkiyelerden kalkıp s**kmeli sokmalı entry girenler var.

Ayrıca Skyler White çok net orospu

@sour psikanalisti kısmını o yüzden yazdım. Keşke sadece bir tane dizi olsa bu konu. İstisnasız her konu böyle.

sarmıyorsa izleme. Beklentiler farklı olabilir sen lost gibi bir şey bekliyorsan sürekli merak içinde kalacağın bir şey arıyorsan bu o dizi değil. (gerçi breaking bad de öyle ama o şekilde değil) Başta pek hoş gelmediyse sonra "aksiyon" artıyor diye izlenecek dizi değil yani. En baştan karakterlere, karakter gelişimine vs. alışman onu sevmen lazım bence. Bence bu diziyi sevmeyenlerin ortak özellikleri hollywood'un hızlı kurgusuna çok alışmış olmaları. Daha yavaş ve daha farklı şeyler garip geliyor.

bak sana sarıcı dizi tavsiyesi hem de 8 bölüm:
(bkz: stranger things)

not: ben bayılıyorum 2 kere izledim. Better Call Saul'u da çok seviyorum. O yavaşlık güzel bir yavaşlık bence.

şu diziye overrated diyenler var. ulan nefret ediyorum ikiyüzlülüğünüzden, hipsterlığınızdan.

hepiniz oradaydınız be

mantıklı, yılda 1 defa adam akıllı tatil yaptığımızı düşünürsek ben harcarım o kadar parayı.

Abi senin guzel keyfin bilir bunu,ekonomine bakip karar verirsin.yakin arkadasim 40k dolar verdi ,cape townda supersonic ucus yaptilar,banada musade olsa bende yapardim bunu misal.

Cok mantikli.

Bir ay iyi bir tatil koyu gunluk kisi basi 500 lira,bir ayda 30000 yapar.bu tabloda guzel atraksiyonlu keyifli bir tatile bu para verilir.

tamamen mantıksız. bu alsam bu parayı kiynetini bilir yerimde kalirdim. bu tatil, balayı vs. gibi işler de tümüyle dayatma ve israf.

Kesinlikle gidin. Tatilden geziden daha güzel bir yatırım yok bence.

bence çok. en fazla bir aylık maaş olmalı diye düşünüyorum. sonuçta aldığınız para sizin değil aslında. aylık mecburi harcamaları çıkardığınızda kalan para sizin gerçek geliriniz bence.

4 hafta tatil çok uzun değil mi?

zaten 1 ay izinli olacaksınız ve onun parasını çalışmadan alacaksınız 11k. dolayısıyla aslında kafa iznine çıkıp 8-9k harcamış olacaksınız. böyle bakılabilir.

gayet mantıklı. ben olsam yaparım ama harcamayı azaltmak için de her fırsatı kullanırım.

Çok mantıklı. Ve güzel :(

1ayin tamamini harcamak zorunda degilseniz bolerek harcayin. 2hafta baska kita daha guzel olmaz mi? Cok yorucu da olmaz

11.000 maaşla tatile gidiyorsan max 8-9 harcarım ötesi bence fazla olur
ha gezine bu geziyi ne kadar istediğine ne zamandır para biriktirdiğine göre değişir
harcanmaz mı harcanır ama biraz aşırı olur.

yıl içinde başka hiçbir sosyal harcamanız yoksa harcayın. onun dışında mantıksız. en fazla maaş kadar, o da belki.

bi röntgen çektirsen iyi olur bence. bazen duruş bozukluklarından kaynaklı farklılıklar olabiliyormuş. ya da kemiklerinle alakalı bi problemdir belki. umarım önemli bir şey değildir ama yaşlılıkta daha zor böyle şeylerin tedavisi, erken teşhis önemli. git bi baktır.

@nıç umut sarıkayanın "siz yancı mısınız?" diye bir karikatürü vardı. Aklıma o geldi :D
Umarım sorun yoktur.

bende de var, skolyoz kaynaklı. karnımı içeri çektiğimde sol kaburgam dışa çıkık, diğeri düz. röntgen çektir mutlaka. derecesi hafifse endişe edilecek bir şey yoktur.

kul +1
bende de var. skolyoz kaynakli.

Benim de kaburgalar eşit değil ama bir sıkıntı yaratmadığı için doktora gitmedim. Önemli mi bu?

+1 skolyoz

Benzer başka fotoğraflar:


onedio.com

yani diğer siyasetçilerden genel olarak uzun olduğu için öyle deniyor. bide kalıplı adam omuzları falan geniş ondan uzun duruyor.

edit: uzun duruyor değil adam uzun zaten. en az 182 boyu var.

Oha, topuklu ayakkabı giyiyormuş:

www.haber5.com

1,85 tum dunyada uzun boy olarak kabul edilir

1.87

ben bizzat görüp tokalaşıp konuştum. adam uzun adam cidden. bir de benim gördüğümde yorgundu falan. heybetli yani. gerçi karşında cumhurbaşkanı olduğundan boyu 150 de olsa gene uzun gelir.

görece uzun adam olabilir, ülke ortalaması 160 dev adam bile denir yani 175 olsa. :')

boyu 1,85 ise, boyu 1.78 olan Alişan İle nasıl ayni Boyda olabiliyor, sorudaki fotoda olduğu gibi ?

fotoğraflarda farklı çıkıyor olabilir. adam kambur durmuştur, eğik durmuştur. diğeri dik durmuştur falan.

erdoğan günümüz için bile uzun boylu, kaldı ki yaşıtları arasında cidden uzun.

hatta dünyanın en uzun dördüncü lideriymiş:

www.hurriyet.com.tr

Gayet uzun boylu. Alisan la olan fotoda mesage, durus vs bir durum vardir.

Ote yandan, Numan Kurtulmus sanirim RTE'den de uzun. Daha heybetli duruyor. Hvalimaninda gormustum.

He amk he, 1.87 adam. Beşar Esad reyiz 1.89 ve aralarındaki fark na şöyle www.gazetea24.com ve şöyle image.cdn.iha.com.tr

Taş çatlasa 1.81-83 arasındadır. O da uzun falan değil, ortalama üstü olur.

Belki buradan da bir kıyas yapan çıkar, gerçi basketçi için bile fazla uzun gibi bu kimse artık, tanımıyorum. Yaş ilerledikçe belli koşullara bağlı olarak ort. bir insanın 1-3 cm arası kısaldığı da söylenir ama doğruluğunu bilemem.
www.tccb.gov.tr

eskiden atvde miydi neydi bir haberde gördüm bir kapı uzunluğuna göre boyunu ölçmüşlerdi. 1.83tü galiba rtenin boyu. 1.83 çok uzun sayılmasa da Türkiye şartlarında uzun denebilecek bir boy, kısa değil. Bir de yapılı heybetli bir adam gerçekten sadece boy değil yapılı da olduğu için olduğundan uzun ve iri algılanıyor

Yıldız, Marmara, Yeditepe, Bilgi

Yine aynı bölümü tercih edecekse bir yıl kaybetmesine gerek yok. Sadece İTÜ için bir yılımı harcamazdım.

Yildiz'a girebiliyorsa bence de 1 yılını harcamasin hiç.

farkı yok. mümkünse boğaziçi/odtü/itü okusun. o saydığınız üniversitelerde makine okumak şu anda büyük hata. oralardan mezun olup da iyi yerlerde işe girenler ya derece yapanlardır ya da tanıdığı olanlar.

2 senelik savunma sektöründe çalışan makine mühendisi.

ytu +1

onu bilemiyorum da nikah izinleri hala var.

İşte bir sıkıntı da orada var, eş durumu tayini sebebiyle nikahı önceden yaptılar.

kamu izin iptali ohal'den önce geldi. bağımsız ondan. muhtemelen kurban bayramına kadar kaldırırlar. kurumlarda çok hızlı temizlik yapılıyor.

Ben bu işi çok iyi yaparım, burada olmalıyım dedim geldim.

özet: asla sevmediğin, ilgin olmayan, merak etmediğin bir bölüm okuma ve kulaktan dolma bilgiyle bir hevesle hareket etme.

Kulaktan dolma bilgilere göre tercih yapmamak önemli. Bir bölüm okul hakkında her yerde saçma saçma çok şey duyarsın hepsi de yarım yamalak subjektif bilgilerdir dolayısıyla onların gazına gelip hareket etmemek gerekir. Bu çok önemli.

Bu aşamaya gelmeden önce en başta kendini iyi tanıman lazım. Merak ettiğin şeyler ne? İlgilerin, kapasiten ne? Basit gibi gözüküyor ama bir bölüm eğer onu sevmeden merak etmeden ya da anlık bir hevesle dolduruşla yazarsan bitmez. zehir olur. başarı oranı düşer. Şimdi "geleceğin mesleği" , "parası çok iyi", "mezunlar 10k" ile başlıyormuş zırvalarını çok duyarsın. Ama önce merak ve motivasyon istek önemli. Sevmediğin biri işi yapmak çok kötü bir şey ve sevmeyerek sırf bu tarz kriterleri göz önüne alarak hareket ettiğinde başarı gelme olasığı da çok düşük. Kendini en iyi sen bilirsin.

Kendinle ilgili az çok bir aşamaya geldiğinde zaten belli başlı bir elemeden geçmiş olacaksın. Şimdi sıra geldi bu durumda tercihlere. Kendi ilginle merakınla elindeki sıramayla tutan yerler arasında değerlendirme yaparak elemeye gitmen lazım. Bölümü karar verdikten sonra, okullar bazında değerlendirme yapma aşaması geliyor. Burada bir sürü etmen var. Şehir içi şehir dışı ekonomik durum vs. ama sanırım bunu değil daha çok bölüm olarak soruyorsun sen.

Dediğim gibi kendini biraz tartıp biraz elemeler yaptıktan sonra önüne çıkan fazla seçenek kalmaması lazım tabii ki bir kaç farklı seçenek kalıcak. Bu noktada da kaliteli bir araştırma yapman lazım. Gidip bölümden insanlarla bizzat konuşman, bölüm hocalarını ziyaret etmen biraz okuman, derslerine bakman gerek. Her bilgiye her duyduğuna inanma çünkü başta dediğim gibi bunlar subjektif olacak. Sen tüm bunları cebinde biriktirip mantıklı bir yol çizmeye çalışıcaksın.

Lisede puanım boşa gitmesin diye fen lisesine gönderilmiştim, Türkiye'de ilk bindeydim, esasınsa ben Sosyal Bilimler Lisesine gitmek istiyordum. Neyse lisede 4 senem kabus gibi geçti, fen lisesi olması ve okulu sevmemem vs. Üniversite tercihlerinde kimseyi karıştırmayacağıma dair kendime söz verdim. Ailem Ankara Hukuk vs tutuyordu, herkes epey ısrar etti Hukuk diye. Kimseyi dinlemedim, kendim araştırdım, hocalarla görüştüm, çğrencilerle görüştüm, okullara gittim günlerce. Önce bölümüme karar verdim, sonra da bölümüm en iyi neredeyse orayı tercih ettim. Hocalarım, ailem tarafında sağlam trip yedim, sor bana pişman mıyım? Elhamdülillah, pişman değilim. Önce bölüm diyorum; okul da değil, bölüm.

Ben ailemin isteğine göre tercih yaptım. Hiç istemediğim bir bölümdü. Şu an çok pişmanım okulu bırakacağım. Şimdiki aklım olsa kesinlikle karşı çıkardım. Puanım boşa gitmesin diye istemediğin bir bölüme gitme ve hangi bölüm olursa olsun Ingilizce eğitim veren okula git.

puan boşa gitmesin mantığı ile puanım tutan en iyi üni nin en iyi bölümüne yerleştim. En iyi okulu seçerken akademisyenlerin başarılarına, mezunların durumuna ve okulun uluslararası alanda tanınırlığına baktım. Bölümü seçerken etki altında kaldım. Endüstri seçmek isterken abimin zoruyla bilgisayar seçtim. Deli gibi pişmanım.

puanım tutuyor diye yazdım hayvan gibi pişmanım

Bogazici insaat veya makina istiyordum, olmadi. Yonetim bilisim sistemlerine girdim, iyi ki insaati makinaui kazanamamisim diyorum

ben ortaokulda karar vermiştim. rehber öğretmenimi çok severdim onun biraz etkisi oldu. insanlarla konuşmayı, farklı insanları dinlemeyi, fikir edinmeyi filan seviyordum. baya da meraklıyım. bunun tek yolunun rehber öğretmeni olduğunu düşündüğüm için onu olmak istemiştim. sonra baktım ki öğretmen olmak bana göre değil, psikolojiyi araştırdım biraz. onu okumaya karar verdim. puan iyi gelince ailem baya ısrar etti hukuk diye. psikoloji böyle popüler değildi o zaman. çok ısrar ettiler diye yazdım önce ama sonra düşündüm yapamam dedim.sonra pişman olursun filan dediler. başkasının kararından pişman olacağıma kendi kararımdan olurum diye düşünüp yazmadım hukuk filan. iyi ki yazmamışım. yazsaydım marmara hukuğa yerleşiyordum. hukuk okuduğumu düşünemiyorum bile. sadece psikoloji yazdım. iyi ki bizimkileri dinlememişim. hiç bir zaman da pişman olmadım.

hukuk istiyordum, istanbul ve ankara dışında her yer tutuyordu ama önemsemedim açıkçası. bu puanla girebileceğim yer öğretmenlikler dedim ve neredeyse tercih listemin %80'i öğretmenlikti ki öğretmen olmayı acınacak bir durum olarak görüyordum. İlk iki tercihime özellikle istediğim şehirleri koydum ve ikincisi geldi. Pişman olduğum zamanlar da oldu ama genel olarak çok şey öğrendim ve çok mutlu oldum bu meslekte. Okurken de bari akademik kısmına geçeyim bu işin dedim, bir şekilde oldu. İstediğim işi yapıyorum, evet.
Zamanla ilgi ve düşünceler değişebiliyor. Çok birilerine danışmadım, genel teknik konularda bilgi aldım hocalarımdan. O an yapabileceğim en iyi tercih buydu ki çok güzel bir şehirde okuyup çok güzel insanlarla tanıştım ve zamanımın her anını dolu dolu geçirdim.
Ha bu arada benden hukukçu falan da olmazmış. Belki hakimlik ama ülke bu haldeyken yapılacak iş değilmiş.

Derslerinin disinda merak edip biseyler arastirir miyim dedigin bi bolumu sec.

8 yaşına kadar astronot sonrasında da avukat olmak istemiştim. avukatlık dizileri izleyip o avukatlardan biri olduğumu düşünürdüm filan. Üniversite zamanı geldiğinde de bu istediğimi gerçekleştirdim hem de turkiye'nin en iyi üniversitelerinin birinde başladım hukuk fakültesine. Derslerimi, bölümümü hep sevdim ama bu ülkede yapılacak meslek değilmiş maalesef. Başka bir ülkede olsam hem mutlu hem de iyi bir avukat olabilirdim.

Şu anda mezun oldum; başka bir meslek mi yapsam yoksa devam mı etsem kararsizligini yaşıyorum mesela.


Demem o ki iyice ölçüp tartin. İlerde nasıl bir hayat yaşamak istediğinizı düşünüp öyle karar verin. Meslek insanın hayatını direkt etkiliyor. Sevmediğiniz bir işi yaparken mutlu olamazsıniz. Bir de ailenizin söylediklerini de tamamen reddetmeyin. Bazen büyükler bir şey bildikleri için uyarıyor ve kimse bizim kotulugumuzu istemiyor. (Ben bu hatayı yaptım)

Ben hep veterinerlik istiyordum fakat ziyadesiyle boktan bir çocukluk geçirdiğim için (sağlık sebepleri) okulda devamsızlıklarım çok fazla oluyordu o yüzden veteriner olamadım. Evde çok fazla zaman geçirdiğim için de genelde kitap bilgisayar falan takıldım ve neticede görsel iletişim tasarımı okudum. Interdisipliner bi bölüm de olduğu için alanında her boktan anlayan ama bi boku da tam bilmeyen bi adam oldum, bu esnada veterinerlik hayalim olduğu için 2. üniversite olayıyla veteriner sağlık ve laborantlık da okudum. Eğer 4 senelik parayı kenara atabilirsem dikey geçişle lisansını da okumak istiyorum :D En azından hayalimi kovalıyorum, şuan yaptığım işler de beni gayet mutlu ediyor, evimi ailemi geçindiriyorum en azından.

daha kötüsüne gitmemek ve açıkta kalmamak için. :(

Liseye baslarken onumde iki secenek vardi. Ya ogretmen lisesine gidip ogretmen olacaktim ya da super liseye gidip genetik okuyacaktim. Kayitlarin bitmesine 1 saat kala ogretmen lisesi yedeklerinin olmayacagi anlasildi. Gonlum de zaten genetikten yanaydi. Muhtemelen ogretmen lisesi olsaydi da sonradan kararim degisir, genetik okurdum.

Ailem eskrem karsi cikis yapmadi hic ama genetik okumami da istemediler. Simdi "iyi ki karsi cikmamisiz" diyorlar. Ogretmen Lisesi'ne gitseydim, muhtemelen daha buyuk bir direnc gosterirlerdi. Hala verilmis sadakam varmis diyorum.

Sozun ozu, icinden gecen her neyse onu yap. Yukarida biri demis "baskasinin kararlariyla pisman olacagima, kendi kararimla olurum" diye. Kararini kendin verince pisman olsan bile direnme gucu oluyor bence. En zor zamanlarda bile "bunu secerken sonucunu biliyordum" diyor insan.

Kendime sordugum sorulari bilemiyorum su an. Bence hayal kur. Kendini nasil hayal ettiginde mutlu oluyorsun, onu dusun. Ek olarak, onceliklerini belirleyebilirsin. Ornegin, gelecekte cok paran mi olsun istersin? Insanliga deger katmak mi istersin? Merak ettigin bir olguyu mu arastirmak istersin? Insanlara yardim etmek mi istersin? Buralardan dogru cikisi bulursun diye dusunuyorum.

ailem zorla hemşirelik okuttu. mezun oldum 5 sene hemşirelik yaptım, 2 senesi sorumlu hemşirelikle geçti, öylesine değildi yani, ciddiye aldım işimi.

şimdi ne yapıyorum? 3 ay önce tamamen istifa ettim ve yetenek sınavlarına hazırlanıyorum. haftaya da sınavım var, geçersem 4 sene güzel sanatlar okuyacağım.

ciddiye alarak yapıyor olsam da benim istediğim ve beni mutlu eden şey hemşirelik değildi ne yazık ki.

benim küçüklüğümden beri istediğim şey çizim yapmaktı, şu yaşıma gelmişim hayalim değişmemiş. genelde insanların küçükken kafayı taktıkları mesleğe dair hayalleri değişmiyor. küçükken ne istediğini hatırlıyor musun? ve şu an kendini o mesleği yaparken hayal edip, gülümseyebiliyor musun?

mecburiyet, zaten okulu bıraktım

herkes mühendis oluyordu ben de oldum.

benim kafamda mimarlık vardı, bizimkilerde eczacılığa takmışlardı kafayı ama ondan nefret ediyordum sonra babam genetik güzel olabilir falan demeye başladı ben de küçükten beri merak ediyordum yalan yok ama bu bölümü yazmamda asıl neden sınavdan 1 ay önce babamı kaybetmekti, o da bunu istiyordu diye gaza gelip yazdım genetiği ve iyi bok yedim. siz siz olun böyle ölümcül hatalar yapmayın.
çok seviyorum alanımı o ayrı ama bok yediğimi düşünmek için de çok sebebim var.

ben puanıma göre arada nereden baksan 20k fark olan daha düşük bir bölümü tercih ettim. ama memnunum.

başka bölüm okusam ya okulum uzardı ya da sıkıntıdan kafayı yerdim. iyi ki sinema okumuşum.

valla babamın gönlü olsun nasılsa ondan önceki tercihim tutuyor dedim.
tutmadı.

İyi ki tutmamış çok mutluyum.

Ne olacagimi bilmiyordum. Bana mezuniyet sonrasi yuksek sayida secenek sunan bolumu sectim. 2 yil sonra fikirlerim olgunlasti ve calismak istedigim alana yoneldim. Ben isletme okudum.

Oldum olası meraklı olduğum bir alandı, yeteneğim de vardı, ortaokuldayken karar vermiştim zaten bu bölümü okuyacağıma. Puanlar açıklandıktan sonra babam başka bir bölüm yazdıracaktı hatta yanlarında kalayım diye. Son gün gizlice tercihleri değiştirip yine istediğim yeri yazdım. Ceremesini çok çekiyorum açıkçası, iş bulma manasında. Başka başka yeteneklerimi birleştirince gerçi, tadından yenmiyor, gerisini de umursamıyorum zaten.

Sevineceğine içerliyorsun.
16 yaşımdan beri saçlarım beyaz diye "abi" çekiyorlar, tiksindim..

Genç görünmek iyidir. Genclesmek için tonla para harcayan insanlar var :)

24 yaslarinda iken alkollü mekanlarda kimlik gösterdiğim oluyor du .:)

ben de senin gibi genç gösteriyordum. bazı marketler soruyordu, kendimi ezik gibi hissediyordum. ama yaş ilerledikçe tam tersine gidiyor, seviniyorsun. şöyle 30'una falan gelince genç göstermenin değerini anlayacaksın. arkadaşların çökmüş göbekli, kel, beyaz saçlı olunca sen 20 li yaşlarda gösteriyorum diye sevineceksin.

Oluyor, son zamanlarda olmadı hep aynı yerlerden alıyorum ama eğer gözlüğüm varsa tanımayan yer genelde soruyor. Vermedikleri de oldu kimliğim olmadığı için.

bana da bazen alkol alırken soruyorlar. 25 yaşındayım.

bildiğim kadarıyla her sene artan bir cezası var. zorla götürme kalmadı sanırım artık. ama yakaladıklarında karakola götürüp işlem yapıp salabilirler her defasında. emin olan biri daha düzgün cevaplar verir.

1-2 sene idare edenler var bildiğim. Ama sonuçta katlanan para cezasıyla nereye kadar idare edebilirsin. Yüksekten sonra doktoraya devam etme şansın yoksa yol görünmüş

İlk kez eğer yoklama ya da gbt ile yakalanırsanız askere zorla götürme değil. Uyarılıyorsunuz ancak ikinci kez böyle bir şey olursa direk askere gidiyorsunuz. Tabiki de parayla erteleyemezsiniz. Doktora için canla başla çalışmak farz

ya 1 sene idare ederim aslında. ama okul kayıt yapmam, işyeri sigorta yapmam diyorsa kötü. sonra doktoraya başlarım zaten.

Bana soyledikleri yukarida yazdigim gibiydi aynen. Gbt de ayrim var mi bilmiyorum. Ama subede ayni islemleri tekrar yaptilar. Ceza katlandi vs vs. Rahatca yurtdisina da ciktim. Adrese geldiklerini de hic duymadim. Zaten oyle bisey varsa bile bu ara son dertleri asker kacaklaridir eminim ki.

Profesyonel ordu imkan dahilinde ama bedelliye en az 3 sene var daha. Şu ortamda bedellinin gündem olması imkansız.Böyle bir şeyi istemek bile mantıksız. Hadi çıktı diyelim yaş sınırı kaç olacak ? Yaşın 28 üstü olmalı ki işi garantiye alabilesin.Zaten 2014 ün sonunda çıktı. 2 sene bile olmamış.

Ortalık durgun olduğunda bedelli mümkün. Son olayların etkisi 1 - 1,5 sene sürer. Arada başkanlık tartışmaları falan desek 3 seneyi bulur bedelli.

Profesyonel orduya geçtik desek parasıyla da olsa çok fazla talep olmaz. Ancak 15 000 ve üstü bir maaş olacak ve erken emeklilik falan gibi şartlar olursa millet kabul eder.

Bana gore bu memlekette bedelli veya herangi para getirecek bir mevzu gundem mundem tanimaz. Erdoganin bedelki oncesi ve sonrasi aciklamalarini hepimiz biliyoruz. 700bin kusur yoklama kacagi/bakayadan bahsediliyor. Devlete nezaman ki yeni bir gelir kapisi lazim olur, bu is yeniden gundeme gelir oyle kesin konusmamak lazim. Uygun bir ucret olursa da (atiyorum 10bin veya gelire gore kademeli bir tutar) talebe sen de ben de sasirip kaliriz.

@acemi valla evi ilk defa duymus oldum. Adaminki buyuk cenabetlikmis okadar kacagin arasinda. Jandarmanin baktigi ufak bir kasaba olabilir. Ama otele geliyorlar cunku oteller her gece otelde kalanlarin bilgisini sistemden polise gonderiyor sorgu icin. Ha otelde konaklamissin ha sokakta gbtye yakalanmissin bir farki yok o sebeple.

eksisozluk.com

arkadaşımın kaldığı otele polis geldi geçen sene. yani, evet geliyorlar. gecenin köründe adam polisi görünce ne yapacağını şaşırdı.

Önceden durum şöyleydi : Gbt'de askerlik durumu çıkmıyordu. Dolayısıyla otelde kalınca veya çevirince gbt yapınca sıkıntı olmuyordu. Anca birkaç sene önce askerlik durumunu tekrar gbt'ye soktular ve para cezası eklediler.

gbt'de ayrım yok, polis gbt yapınca ismin çıkınca mecbur işlem yapmak zorunda. Yoksa başı belaya girer. O polis muhtemelen "askerlik sorunum" var deyince gbt'ye hiç sokmamayı kastetmiştir.

Eskiden birinci yakalamada bilgi verip, askere gideceğim diye imza alıp bırakıp, senin kendiliğinden askere gitmeni bekliyorlardı. 2. sefer yakalanınca direk askeriyeye teslim ediyorlardı. Şu anki durum nedir bilmiyorum. En güzelini askerlik şubenizden öğrenebilirsiniz. Telefonla ararsanız size yardımcı olurlar.


.

17.35 çok geç. 1 saat önce oralarda olmak iyidir. Online check-in yoksa ve bagajı varsa özellikle.

güvenlikten geçeceksin. bagajın yoksa bile riskli zira 15 dk kala boardingi bitiriyorlar. bagaj yoksa 40 dk, varsa 1 saat önce orada olmakta fayda var.

tüm giden yolcular üst kattaki "giden yolcu" katından giriş yapıyor, oradaki sırada 5-10 dk yanıyor...

alt kattan; "geliş katından" giriş yapın o süre cepte kalsın. geniş değil standart 60 cm.lik bir kapı var, çıkış kapısının hemen yanında, çok dikkat çekmiyor. içerde yine güvenlik var ama kimse ordan girmediğinden en fazla 2 dk.da girersiniz.

check in yapın önceden. bavul yoksa 40 dk kala orda olmak yeter. bavul varsa, 1 saat iyidir zira bavul verme sırası bazen çok uzun oluyor.

pegasusla gidiyorsaniz 18.30da alanda olmaniz yeterli.

saka bir yana online check in yaptiktan sonra bagaj varsa bagajinizi online check in kontuarina birakin. daha sakin oluyor. @507 nin de dedigi gibi gelen yolcudan giris daha hizli. ama bazen arac trafigi cok yogun oluyor gelen katinda.

1 saat oncesi fazla fazla yeterli.

insanların cesareti konusunda destek veriyorum.

şu an sokakta olan kesime bakarak bu değerlendirmeyi yapanları görüyorum, doğru değil bunlar. şu an dışarıya maksat eğlence olsun, birkaç el silah atalım rahat rahat diye çıkan çok insan var. bu salakları tenzih ederek konuşuyorum.

ortada bir ikiyüzlülük olduğuna inanıyorum, bir görmezden gelme keza.

gezi'de kırmızılı kadın vardı, gazların önünde duran. sembolleştirildi uzun süre, dilden düşmedi. övgüler..

erdoğan televizyondan 'sokağa çıkın' çağrısı yapmadan önce de gördüğüm kadarıyla zaten sokağa çıkmaya başlayan insanlar vardı. erdoğan sadece dürttü bu insanları. mahalleyi toplayıp askerin önüne atılan insanlar yine vardı ki bunlar takdir edersiniz ki öyle herkesin cesaret edebileceği işler değil.

gezi'deki kırmızılı kadın gibi bir sembol olmaya aday 'türbanlı bacı' vardı. askerlerin ve tankların önüne ısrarla yürüyor, tanktan havaya makineli tüfek ile ateş açılıyor, sırtını dönüp kollarını bağlayıp duruyor. dipçik darbesi yiyor, sendeliyor, yine duruyor.

birileri gitsin bunları kahraman ilan etsin gibi bir şey değil söylemek istediğim ancak sadece kendi davasından olduğu için bir insanın cesaretini yüceltmekle kendi davasından olmadığı için diğer insanları kat kat fazla cesaretini 'çomarlık' olarak görmek büyük bir ikiyüzlülük, cehalet ve mantık-dışılıktan başka bir şey değildir.

darbe girişiminde halkın cesaretine bakarak gezi'ye fos demek de doğru olmaz zannımca. ama yine de kendi adıma konuşursam, darbe girişiminde tankların, tüfeklerin önüne yürüyen insanların cesaretini sonuna kadar takdir ediyorum.

bazı gerçekler bazı gözler görmeden de var olabiliyor. bu da onlardan biri işte.

Şunu sormak istiyorum, o köprüde karşı duran kitle başarısız olsaydı arkasından gelir miydiniz? Olay gezi kadar basit bir olay değil.

Cahil cesaretini güzel övdünüz. Önemli olanın ölmek olduğunu sanıyorsunuz ama hikaye dediginiz insanlar insanca "yasamak" için o yoldaydı.

Ona bakarsan su an karısını kızını da sorgusuz sualsiz sunabilecek adamlar var o kitlede. Biraz da bunu ovsenize. Yemin ediyorum sağcısı solcusu, muhalifi yandaşı beş para etmez bu ülkenin. Adamlar düşünmüyor diye övgü alıyor yarabbim, "voy amina goyum mermiye gafa attı adamlar".

Hepsi potansiyel canlı bomba işte ölünce şehit olup cennete gideceklerini hurilerle takılacaklarını düşünüyorlar. Motivasyonları bu. Sağlıklı insanlar değiller.

"hayatının değersiz olması"dır o. Biz insanca yaşayabileceğimiz bir hayat için uğraş verdik, adamlar "dinimiz için ölürüz" diyerek cennete gidebileceklerini sanıyorlar.

Dinleri için ölmekten başka da bir şeye kafaları basmıyor. Daha iyi bir yaşam nedir diye bize sorsan, ütopyayı uzun uzun anlatırız, adamlara sorsan herkes müslüman olsun namaz kılsın yeter. Kafa bu kadar.

Bunun gerçekten övgüye değer bir eylem olduğunu düşünmen üzücü açıkçası. Daha doğrusu, tabii ki büyük bir cesaret ve gezi'deki kitleden de çok daha cesaretlidir dindar kesim, bilinen bir gerçektir de bu. Fakat bu cesareti o insanlara yükleyen unsurları es geçemeyiz. En büyük kaynak din, diğeriyse biatçılık. Bu ikisi de gezi direnişinde yoktu diyebiliriz. Şehadet duygusu, bir lidere sahip çıkma refleksi...vs gezi kitlesinin bilemeyeceği, anlayamayacağı, hayal dahi edemeyeceği konular, zira rasyonel düşünen insanların ağırlıkta olduğu bir hareketti gezi direnişi. Gezi'deki kitle, içerisinde en buhranlı dönemlerde dahi amaçları, beklentileri, istekleri, arzuları olan kişileri barındırıyordu. Dolayısıyla bu kişilerin hayatta kalma ve insanca yaşama arzuları epey baskın. Tankın önüne kendisini atan kişiye ise, şehit olma düşüncesi çok daha cazip gelmekte, zira şu an yaşadığı hayattan ziyade ahiret çok daha büyük önem arz ediyor kendisi için. Yani kişi o tankın önüne öleceğini bilerek, hatta ölmek için gidiyor. Ancak gezide kimse ölmek için çıkmadı sokağa. Hatta gezideki ölüm tehlikesi darbe girişimi akşamındaki gibi olsaydı meydanlarda aşırı solcu örgütler dışında kimse kalmazdı diye düşünüyorum.

Bu gözle baktığında dahi ülkenin selameti açısından belki dindar kesimin bu tutumunu daha faydalı görebilirsin, ancak daha genel bakacak olursan ülkenin şu durumlara gelmesindeki asıl nedenin de bu tavır olduğunu rahatlıkla anlayabilirsin.

Adamların motivasyonuyla seninkisi bir değil. Onlar şehit olmayı, ölümü marifet sayiyorlar. Sen insan hayatini, insanca yaşama koşullarini kutsallaştiriyosun.

O adam için Allah hatinda peygamberden sonraki en yuksek mertebe şehitlik. Mermiye kafa atmasi bundandir.

tosiba+1

Birkaç gün önce sorulmuş benzer bir soruya cevaben gerekçelerimi yazmıştım. Aynı gerekçelerle bu cesareti çeşitli sıfatlarla küçümseyenlerin söyledikleri üzerinde çok düşünen kimseler olduğunu sanmıyorum. Bir şarkıdan alıntı yapayım: "cause that's the way you play the game of life, you create the world you want to see outside" bu insanların yaptıkları bu. Kurtuluş savaşı'nda da bu yapıldı.

inanç, başarmanın yarısı derler.

bu inanç dine olan inanç olabilir, vatana olan inanç olabilir yahut ideallerine olan inanç olabilir. orayı doldurun istediğiniz gibi.

bu adamlar ışid'ci değil, birileri öyle görse de.

ancak ışid'ciler ve pkk'lılar, farklı inançlardan olmalarına rağmen bir şekilde öldüklerinde şehit olacaklarına inandırılan tipler. militanların amacı şu; 'şehit olmak için savaşmak.' (her pkk'lı için olmasa da çıkarcı ışid'ciler de hariç, ışid'de durumun bu olduğundan rahatlıkla bahsedebiliriz.)

darbe girişiminde sokağa dökülen insanlardan genel bir profil çıkaracak kadar tanıdıklarım, şahit olduklarım var. bu durumda atıp tutmadan konuşabilirim.

'şehit olmak için sokağa dökülen' kimse görmedim.
kafalardaki şey 'vatan elden gidiyor' duygusuydu ve nitekim doğruydu da.

önceki darbelerin etkilerini artık bilmeyen var mı merak ediyorum? yahut '80 darbesinden sonra yaşananların darbenin bariz bir abd eliyle yapıldığını ve türkiye'nin bir tık daha maşalaştırıldığını.. sanki hiç maşa değilmiş gibi.

oraya çıkan insanların arasında, 'tıpkı çıkmayanlar gibi' değersiz hayatlara sahip olanlar olduğu gibi pekala çok iyi kariyeri, ailesi, yaşamı olan insanlar da vardı.

koltuk rahat mı? 'çünkü değersiz hayatları vardı bla bla..'

bugün burada oturup sallayan insanların hayatları ne kadar değerli soruyorum? değerli hayat dediğin nedir senin? okumak, kariyer yapmak.. başka şeyler de say bana istersen.

bu insanlarla görüşlerim uymayabilir, hareketlerini, konuşmalarını da sevmiyorum olabilirim hatta. ama kuvvetli inançlara ne olursa olsun hep saygım olmuştur. 'davasına' bağlı olan insanlar saygıyı her zaman hak ederler.

benim de bir sorum olsun o zaman;

hani onların kafası sözde çok şeye basmıyor, söyle de bilelim; 'senin kafan nelere basıyor?'

hacıt adamlar lidere ölümüne biat ediyorlar, ahan da canlı ispatı işte.

lider de artık bunu gördü ya, orta vadede başkanlık gelir, daha sonra da türkiye islam devleti olursa kimse de buna hoop! diyemez, böyle bir kitlenin karşısında durmak için senin de söylediğin gibi ölümü göze almak gerekir. ki bunu da gezicilerden kaç tane okumuş, etmiş adam yapar ? ben de dahil, ben yapmam mesela.

Yukardaki düşüncelere katılmakla beraber, gezi zamanı silahlı tarafın daha gözü dönmüş olduğunu düşünüyorum. Bunlar belli bi noktayı geçen insana sıkıyorlar, kadınları uyarıp gönderiyorlar, gezi mantığıyla düşünürsen o tanklar yürür halkı ezerdi böyle bi durum var.

adamlar hakkı savundu , batıl zaten kaçacaktır.
+ 150.000 repini de vereyim bu arada.

tosiba;

Öncelikle sataşma gibi bir derdim yok. Konu güzel bir konu bence, üzerine tartışılabilecek bir konu. Bu yüzden yazıyorum.

"davasına' bağlı olan insanlar saygıyı her zaman hak ederler."

Davasına bağlı olan insanlar aynı zamanda kötülüğün de baş kaynağıdır ona bakarsan. Senin de söylediğin üzere, vatan kurtaranların dışında aynı zamanda tüm terör örgütleri de davalarına bağlı olan insanlardan kuruludur. Bir kişinin kendisini patlatmasının arkasındaki motivasyon tam da bu davaya bağlılık değil mi? Dolayısıyla bu davaya olan kör bağlılık 21. yüzyılda nasıl saygıyı hak edebilir? İnanç ve dava adı altında milyonlarca insan zarar gördü, görüyor. Halkı, meclisi bombalayanlar/bombalatanlar da bir dava adına yapıyor bunları mesela, keyiflerinden değil. Saygıyı hak ediyor mu bu insanlar?

Öte yandan şehit olmak için sokağa dökülen kimse görmediğini söylemişsin fakat bu kuvvetli, baskın şehadet duygusunun kişinin bilinçaltına yerleşmiş olabileceğini de görmek lazım. Konu kişinin iyi bir hayatı olup olmaması değil, inancın kendisi. Tankın önünde duran insan tabii ki ölmek için duruyor. Önündeki kişinin vurulduğunu görmesine rağmen halka ateş açan askerlerin üzerine doğru ilerlemek de bunun göstergesi. Ha ellerinde silahlar olur, mücadeleye girişilir, o ayrıdır. Fakat kişinin silahsız bir şekilde sadece vücuduyla siper olmaya çalışması oraya ölmek için gittiğini gösterir ve şehitlik mertebesine duyulan hayranlığın da bir yansımasıdır. İlk günden bahsediyorum tabii, sonraki günlerde sokağa çıkanların gezi kitlesinden farkı yok.

Mermiye kafa atarak olenlerin hemen hepsi askerin ates acmayacagini dusunerek uzerlerine yuruyenlerdi.

Önemli bir faktör var: günün sonunda bu ülkede bir savaş olsa kimlerin savunma yapacağını da gösteriyor bu. Onlar belki gerçekten biat kafasıyla bunu yaptılar, belki askerin bu kadar ileri gideceğini düşünmeyip bir tür protesto yapmış oldular, belki biat etmeden bunu yapmış oldular. Yalnız beri yandan gezi'de de bunu yapan, kendini protesto amaçlı tehlikenin iyice önüne atan vardı. Yani salt buna bakarak insanların ne düşünerek bunu yaptığını anlayamayız. Ek olarak dininden sabah akşam bahsederken ve feci radikal bir ağızla konuşurken aynı tankı görse topuklayabilecek olanı da çok var. Hepsinden öte anladığım kadarıyla sokağa her türlü insan çıkmış, çoğunluk bu bahsedilen tayfa olsa da. Ayrıca askerin askere saldırdığı durumda sokağa çıkan sanıyorum ki asker nefretiyle çıkmamıştır. Ben bu arada gezide de beyni yıkanmaya hazır çok insan gördüm ve bu insanlar park forumlarının ve gezinin içine ettiler. Yani oradaki bilinç her zaman müthiş bir bilinç değildi.

Yalnız araya şöyle bir bilgi vereyim;
Bu insanların hepsi evinde oturuyordu, cumhurbaşkanı meydanlara inin dedikten sonra çıktılar. Zaten o dedikten sonra ihtiyaçları olan tek şey cahil cesaretiydi ve o da vardı.
Ha bence kötü mü yaptılar? Hayır. İçlerinde gerçekten particilikten öte memleket sevdalıları vardı.

Aynı fikirdeyim. Gezide buraya gaz atıyorlar gelmeyin diye tweet atılırdı, adamlar burada tank var gelin diye tweet atıyor.

O değil de gezide "%50 yi evlerinde zor tutuyorum" dediğinde hepimiz taşak geçmiştik gülmüştük. Şimdiki görüntüleri görünce Ada'm harbiden zor tutmuş.

O gün yaşanılanlara bakıp savaş durumunda ne olabileceğini kestirebilmek güç. Savaş durumunda halkın mücadelesinin dışında ayrıca organize bir savunma durumundan bahsetmemiz gerekiyor değil mi? Savaş sırasında öylece tankın önünde duracak değilizdir diye düşünüyorum. Ha eğer ki bu şekilde bir savunma yapılacaksa tabii ki ben orada bulunmam, zira herkesin savunmasız bir biçimde düşmanı karşıladığı bir savaşın sonucu da bellidir.

Saka maka "% 50'yi zor tutuyorum" dedigin de herkes ayri birsey soyledi, kah makaraya alindi kah sallanmadi, adam elhak hakliymis..

bireyselliğin yüksek olduğu bir örgütlenmeydi gezi. dolayısıyla çıkıp da kimsenin mermiye, onu bırak plastik mermiye kafa atmasını bekleyemezsin.

ancak bu adamlar bir ülkü uğruna, bireyselliklerini eriterek kitle haline gelerek yürüyen insanlardı. ölüm onlar için son değil, bir başlangıç. bu da onlara müthiş bir cesaret veriyor. aptal cesareti, ölenlere yazık ama kitle başarıya ulaşıyor.

bu uğurda öldüğü zaman cennete, sonsuz huzura kavuşacağının sanan ruh hastalarının gözü ölüm görmez. ölmekten korkmayı geçtim, ölmeyi isteyerek giden tipler. bir yakını ölünce gurur duyan tipler.

aradığın kelime: "şehit"

bizim kaybedeceğimiz çok şey vardı. bunlar asıl ölünce kazanacaklarına inandırılmış beyni erimiş kişiler. kıyaslamak yersiz.

Bir sonraki darbede ben de tankların altında kalıp cennette huri memesi emiklemek istiyorum. Maden bu kadar rağbet görüyor bu olay...

pasaportuna bağlı. türk vatandaşı değilsen normaldeki gibi. yeşil pasaportluysan kurumdan izin yazısı alıp 5-6 saat önce gidin "diyorlar". normal pasaport için ekstra bir şey olduğunu "sanmıyorum".

iyi de pasaport kontrolünden yeşil de bordo da aynı yerden geçiyor. dolayısıyla yeşilse 5 saat, bordoysa normal olmaz. tecrübi bilgisi olan yazmalı.

Yeşiller önce vize ihlal ofisine gidip sakınca yok belgesiyle GBT'ye baktırıyor, pasaport kuyruğuna sonra giriyor. Bordolar yanlarında çalışma belgesi, SSK dökümü vs ile pasaport kuyruğuna giriyor.

Yani dün bir bugün iki, yeni bir durum. Çok tecrübeli olan yoktur şimdilik.

Dondurmayı ağzına soktuğun sürece böyle bir problem olmaz bence.

yok.

Türkiye'de olmaz ancak Amerika gibi yerlerde olur böyle şeyler.

dondurmanın üzerinde çubuğu ağzınız dışında başka yerinize sokmayın yazmıyorsa bir şansın olabilir.

ay sonu gelince ben olmuş tam ahaha. o zaman kalemle oynarken burnuma girdi, çatalla oynarken gırtlağıma girdi falan diye de çeşitlendirilir. bi açık vardır mutlaka. adamın ya da kadının biri kendini asmış, ip kopmuş ipi üreten firmaya dava açıp kazanmıştı.

Denemeden bilemezsin panpa.


Ama deneme tabii, simdi bana da dava acarsin falan aman ha

Elbette açabilirsin, yasal hakkın sonuçta. Ama kazanamazsın, üstüne karşı tarafın dava giderlerini karşılarsın. Deneme.

darbe emrine uymayanlar olduğu gibi satışlarda oldu. generallerin albayların yüzüne bakın çoğununun yüzündeki ifade yüz üstü bırakıldıkları ifadesi... normal bir suçtan utanırsın elini yüzünü kapatırsın ya da gururlusun mağrur bir ifadeyle dik yürürsün. bunların hepsinin yüzü ağlamaklı idi...

Üst düzey komutanların verdiği emirler genellikle yazılı olduğu için bunların birliklere ulaşması esnasında gizlilik açısından sorun yaşanırdı ve emri alan komutan emri kanunsuz olduğu için uygulamazdı. Birlikteki bir komutanın askerlere fiziksel olarak emir vermesiyle yazılı emir arasında fark var. Komutan senin yüzüne şunu yap diyorsa karşı gelme şansın çok yok ama görmediğin bir komutan senin makamına emir yolluyorsa bunu düşünme fırsatın var. O yüzden sadece işin içinde olan komutanlar askerlere emir verebildi. Diğer askerler işin içine girseydi, darbecilerle karışırlardı çünkü aynı kıyafetleri giyiyorlar.

o iş öyle yürümüyor.

bir korgeneral kolordu komutanı ise altında binlerce asker olur. gn.p.p başkanı bir korgeneralin altında komuta edebileceği binlerce asker, tank, top ve tüfek olmaz.

istihbarat dairesi başkanı, personel dairesi başkanı gibi isimler çoğunlukta dikkat ederseniz. bunlar birlik komutanı değiller.

olayın gerçekleşmesinin 2 ihitmali var:

1. darbeciler zaten biliniyordu, ancak tamamen tasfiye edilebilmeleri için darbeyi yapmalarına izin verildi. muhtemelen kemalist subaylar tarafındana kumpasa getirildiler bu şekilde. ve meydana çıktıklarında arkalarında tek kişi olmadığını gördüler. haliyle hepsi paket oldu.

2. ve daha vahimi: bu ezikler cidden darbeyi başlattıktan sonra ordunun harekete geçeceğini düşündüler. yani kemalist subayların "fırsat bu fırsat" diyerek tüm kolorduları vs. harekete geçireceğini düşündüler. ki bu ihitmal, 1. ihtimalden daha korkunç, bu kadar embesillerse eğer bu ülkenin ordusu bu hale getirildiyse eğer yanmışız yani.

bu arada şu kanunsuz emir komedisi nerden çıktı amk?

emir senin kendi kafana sıkmansa, sıkarsın arkadaşım bunun tartışılacak bir yanı yok.
kanunsuz emir diyen hiç kimse askere falan gitmemiştir net.

Askere sıkıyönetim var. Rütbeli asker tanıdıklarım var hepsi doğuda ve olay sırasında dağdalarmış. Bir kuzenim şansa sağlık raporuyla izinli olduğu için bırakılmış ama diğer bütün arkadaşları tutuklu şimdi. Çoğu da kuzenimle beraber atatürkcü bu arada. Doğuda asker yok gibi bir şey şu an :))

nerde böcek fotosunu falan koysan? sanmıyorum kene olacağını ya.

Ya susam kadar olmaz, bacakları kısaydı hem filan dedim ama küçüklerinin fotoğraflarına benziyor. Hayvanı attım bir yere, arayayım.

Odanın ücra bir köşesinden almaya çalıştım cımbızla ama fırladı kayboldu bir yerlere. Susam kadar, siyah, kısa çok bacaklı bör becek. Kafasında kenelerin vücuda daldırdığı şeyden yok, bacaklar güçsüz, çıkardığım yerde kan yok.

Nerede oldu bu? Tokat civarında değilsen rahat ol.

Değilim.

Yara yok, bölgede kızarıklık yok. Ben de pek takmadım o yüzden. Teşekkürler.

Zaten kene olsa elini atmakla gelmeZdi hemen, yapisirdi. Baska bi bocektir.

Pire için susam büyüklüğü fazla değil mi? Sıçramadı ben cımbızla alırken fizik kanunlarının bana küçük bir suck it deyişiydi diye düşünüyorum.

Zaten hayvan attığım yerde ters kıvranıyordu hala hiçbir şey yapmaya mecali yoktu.

yetişmesi zor, geç başvurmuşsun. bugün ve cuma çalışıyorlarsa bir ihtimal arayıp durumun aciliyetini anlatarak rica edebilirsin..

Çıkmaz. Ben senden daha önce başvurdum. Bayram sonrası cuma bekliyorum. Minimum 10 iş günü dediler.

İstanbul'da değilsen sadece kargo 2 gün. Yetişmez üzgünüm. Arayıp kişi konuşabileceğin bir yer de yok.

Cok gec basvurmussun +1

6 saat

Haremden de 5, trafik yoksa

Anadolu tarafına gideceğim fark ederse

Molasız gidenler var 4.5 saat.
Efetur gidiyor sanırım

Molasız 5 saat.

İdatayla konuş mümkünse daha erken tarihe alsınlar. Benim randevu perşembeydi cuma pasaportu aldım Ankara'da. İzmir'e yollaması 1 gün daha sürer galiba.

su geçirip geçirmemesi, hacmi (neler sığabiliyor, kaç inch laptop sığıyor mesela, hangi eşyalar birarada sığıyor), bel ağrıtıp ağrıtmaması

renkleri de önemli bence, ben kanken klasik tavsiye ederim

2 çanta arasında kaldım
The north face terra 50
Jack wolfskin highland trail xt 50

Canlı bomba görüntüsü vermemeli. Mümkünse siyah ya da askeri kamuflaj renklerinde olmamalı. Otobüste yer işgal edecek kadar büyük olmamalı. Mümkünse telefon, cüzdan için küçük bir bölmesi olmalı.

ne için kullanacağına bağlı olarak değişiyor. sırtında ağır yükle uzun yürüyüş mü yapacaksın yoksa olabildiğince az doldurup dağcılıkla tırmanışla mı uğraşacaksın?

bu modeller için youtube'da arama yapmanı tavsiye ederim. çantayı kullananlar deneyimlerini paylaştıkları videolar çekiyorlar, içine şunlar sığıyor, şöyle rahat böyle rahat değil gibi gibi...

amazon.com gibi sitelerden aldıkları puanlara, yorumlara da bakabilirsin.

onden de baglanabılır olsun

the north face 3 senedir kullaniyorum tas gibi

Günlük mü, zirve mi, gezi mi, deniz mi?

günlük ve gezide decathlonun çok güzel çantaları var birtanesine sahibim, 90 litre hem tekerlekli çekçekli, hemde sırta asmalı, 230 tl verdim aldım, aynısı fransada 25 euro . yani birazcık kazıklanmayı göze almak lazım tr de olunca

yurt dışı seyahat. trekking değil yani amaç şimdilik.

Seyahatse Thule.

Seyahatte kullanacaksınız kesinlikle Decathlon. Ürünler hem sağlam hem ucuz.

**@killerbee marka zaten Fransız. Vergiler ve nakliye nedeniyle normal fiyatlar.

Benle yaşıt (26) 3 tane çantam var. Biri North Face biri Jack Wolfskin biri Tatonka. Hepsi gerçekten hala taş gibi. Tatonka otuz gün Interrail gördü. Çok yoğun kullanıldı bu çantalar hep. Sadece Jack Wolfskin'i diktirdim bir kere. Tatonka ve North Face'in renkleri bile solmamış annem öyle diyor.

ilk vize mi? italya artık uzun vermiyor. son kale fransa galiba.

3 .kez alıcam antik ..

danimarka 3 aylik verdi daha yeni

Uzun sureli talep ederek hollandadan alin. Ilk giris orasi olacakmis.

Ya da en uzun kalacaginiz ulkeden.

Onemli olan saglam bir dilekceyle uzun vize talep etmek.

İlk giriş yapacağınız bir ülkeden alın başınız ağrımasın.

ben sizin yerinizde olsam riske girmeden ilk gireceğim ülkeye başvurur ve denildiği gibi uzun süreli bir vize için ayrıca dilekçe yazardım.

bu arada ben nisan'da italya'ya korka korka vize başvurusu yaptım çünkü gerçekten çevremde çoğu insan artık çok vermediğinden yakınıyordu. sonuç: 1 senelik vize verdiler :D daha önce de gitmiş olmamın etkisi vardır herhalde bilemiyorum, benim de 3. schengenimdi.

üstte bir soruda açıklamıştım kardeşim uzun süreli vizeler için en rahat alabileceğin ülkeler hollanda ,fransa ,almanya dır

Bende panasonic var, ilk kullanımlarda tahriş yapabilir daha sonra cilt alışıyor yazıyor.Öyle de oldu. Kullanırken yön tercihim olmuyor, hızlı biçimde her yöne, özellikle yukarı aşağı yapıyorum hızlıca. Pratik oluyor.

Makine kısaltmak, şekil vermek için ideal. Sıfır tıraş için jilet çok daha kullanışlı. Makineyle olmuyor benim de.

aynen jiletle 3-4dk oluyorum ben , makıneyle 15-20dk suruyor ve parca parca iyi alamdıgı yerler oluyor (haftada 2 gun oluyorum belki bunun etkisi vardır)

yön olarakta ben yuvarlak ciziyorum.aynı yerden asagı dogruda yukarı dogruda almıs oluyorum

Önyargıları savuşturmak ilk nedenim. İkinci olarak insanın bir olduğu kişi var bir de olması gereken kişi. Anonim olarak olduğum kişi oluyorum sanırım.

Siyasi nedenler. Onun dışında bir sıkıntım olmazdı sanırım.

Yakın çevre ve toplumdan gizlenmek

tamamen bu sebepten. gerçek hayatımı hiç karıştırmadığım sanal ortamlarda gerçekte yansıtamadığım şeyleri özgürce dışavurmaktan büyük zevk alıyordum. yeri geliyor olmak isteyip olamadığım kişi gibi davranıyordum, yeri geliyor etrafımdakilere diyemediklerimi, içimdekileri döküyordum. kimsenin bilmemesi, tanımaması, yargılamaması büyük konfordu. "her şeyden uzaklaşmak istiyorum ühühüh" modu işte, ne eksik ne fazla.

ama çok zor artık anonim kalmak, eskiden bi nebze daha kolaydı, şimdi herhangi bir yerden açtığın bir hesap illa feysle bişeyle bağlanıyor. ayak izi bırakmadan dolaşmak zor internette, biraz arasan bulamayacağın kimse yok. bu gibi sebeplerden anonim olma merakımı bırakmak zorunda kaldım, haliyle çok rahat hissetmiyorum kendimi sağda solda yazarken.

Mahalle baskısı hissetmeden rahatça yazabilmek. Keskin görüşlerim, hoşa gitmeyen sert ve dürüst cevaplarım var. Gercek hayatta çoğu zaman dilimi tutup kendimi bastırıyorum ama anonim kimliğim tamamen özgür. Yasal sıkıntı-sınırlandırmalar var ama o kadarı dokunmuyor.

Rahatça ibnelik yapabilmek için, kadın düşmanı gibi takılmak eğlenceli geliyor, önemsemiyorum gerçi ben anonim kalmayı, önemli biri değilim. Kimliğim kimse için anlam ifade etmez

Anonimken herhangi bir sınıf ayrımcılığına maruz kalınmadığı için. Aslında burada kimin hangi meslekten olduğu, nasıl bir eğitime kültüre, hayata sahip olduğu gibi bilgileri duyurulardan (soru ve cevap olarak) edinebiliyoruz; o yüzden tam bir anonimlik var diyemeyiz bence, ama yine de bir derece anonimlik var ve bu sayede karşımızdakini belirli kriterlerle yargılamadan anlamaya çalışabiliyoruz. Anonimliğin buna imkan vermesini seviyorum. Eşitlik sağlıyor.

- aklıma gelen ilk sebep; yeni çağın bize dayattığı "her an ulaşılabilir olmak" hadisesine karşı bir duruş göstermek. telefondan da her an ulaşılabilir olmak zorunda değilim, internetten de.

mesela; çalışanlarına iş telefonu veren bir patronun, o telefondan aradığı her saniye çalışanlarının o aramayı cevaplamak zorunda olduğu bir sisteme ifrit oluyorum. fakat bu bile daha dürüstçe bir davranış/yaklaşım. en azından, gecenin yarısı bile olsa patronun seni aradığında sen arandığından haberdarsın. gözlerine perde inmiş şekilde internete saçtığımız tüm verilerin kimler tarafından hangi an erişildiğine dair en ufak bir fikrimiz olamayacakken, bu kadar cesur olunabilmesine hayret ediyorum.

- diğer bir sebebim, sırtımdan mark zuckerberg gibilerin zengin olmasını istememem. içerik üretmek hadisesi internet dünyasında bir site (ya da oluşum olabilir, bu örnekte şirket) en değerli işi iken, biz hiçbir ücret talep etmeden "alın tüm hayatıma dair bilgileri içerik olarak sizin kucağınıza bırakıyorum, beni istediğiniz gibi pazarlayabilirsiniz" diyoruz.

facebook'a da reklam vermiş bir kişi olarak söylüyorum, tanıtacağım ürün için reklamın gösterileceği hedef kitleyi seçerken, pazardan armut seçer gibi, örneğin "istanbul'un x bölgesinde yaşayan, üniversite mezunu, 23-29 yaş aralığındaki, mütemadiyen starbucks'a giden kişiler" gibi bir hedef belirleyebiliyor olduğumu gördüğümde, tedbirsiz davranmış olsaydım o 'armut'lardan biri olarak seçilebilir olacağımı gördüğümde bu durum epey sinirlerimi zıplatmıştı.

bireysel olarak benim sırtımdan kazanılacak belki de birkaç cent civarındaki paranın mark zuckerberg için hiçbir şey ifade etmediğinin elbette ki farkında olmakla birlikte, yangına su taşıyan karınca misali, kendimce "ben senin pazarlayabileceğin bir armut değilim" demiş oluyorum.

- başka bir sebebim ise, bu fütursuzca paylaştığımız kişisel verilerimizin nerelerde depolandığına dair hiçbir fikrimiz olamayışı, bundan 30 yıl sonra karşımıza nerede nasıl çıkabileceğini ve bizi hangi konuda zor duruma düşürebileceğini öngörmemizin imkansız oluşu. bugün arkadaşlarımızla çekildiğimiz ve bize o anın büyüsüyle çok tatlı gelen bir selfie, 15 yıl sonra çok komik ya da absürd karşılanıyor hale gelmiş olabilir. şimdi 20 yıl öncenin bazı fotoğraflarına bakıp "ulan ne salaklarmış, hele şu kıyafete bak" diye dalga geçtiğimiz fotoğraflarda bile insanlar en azından azami şekilde düzgün poz veriyorlardı. eh, gün geldiğinde bu fotoğraflar -abartarak örnek veriyorum- cumhurbaşkanı, yahut da önemli bir şirketin kritik bir pozisyonuna geldiğimizde (ya da gelme ihtimalimiz olduğunda) hakkımızda yapılacak background check'te karşımıza çıkabilir. o şirket, kendi PR'ını düşünerek "kusura bakma, seni bu pozisyona getirmek istiyorduk, ama rakiplerimizin eline, halkın önemli bir kısmının alenen dalga geçmesiyle sonuçlanacak bir koz vermek istemiyoruz" diyebilir ve bir bakıma haklı da olur.

aslında daha başka sebepler de sayabilirim. ama bence bunlardan herhangi bir tanesi bile anonimliğe azami ölçüde dikkat etmeyi gerektirmeye yeter sebeptir.

son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim; anonim olmaya çalışan insanlara, böyle bir endişe taşımayan insanların "aman be, sen de kendini fasulyeden nimet sayıyorsun", "ya sen de sanki bana FBI başkanı öfff" gibi şeyler söylemeleri, neresinden bakarsak bakalım tercihlere saygı göstermemektir. o hep eleştirdiğimiz, kendinden farklı herkese ateş püsküren, dışlayan/başkalaştıran anadolu çomarlarının yaptığı da tam olarak budur.

biri şirkette anonim mail atınca ortam bir anda katil kim oyununa döner. insanlar göz ucuyla birbirine bakar, bu cümleyi kim kurardı diye düşünür. bazen içeriği doğru bile olsa, üslubu yüzünden dikkate alınmaz. oysa çoğu zaman anonim değil de açık açık yazılsa, gerçekten değişim başlar. ama gel gör ki, herkes işten atılmaktan korkuyor. cesaretin kimliksiz hali gibi bir şey..

sadece dusunceler ve yorumlarimla var olmak cok cazip. gundelik hayatta bizi kisitlayan cok fazla sosyal paradigmalardan siyrilmak...

bi ara dahavardı böyle birşey. bi adam almıştı kızı da prenses ünvanı almıştı. addaga

ya ilginç hediyelik kategorisinde, bir geçerliliği yok, aydan arsa gibi.

Adam tvde yurt dışı seyahatlerde ülkelere giriş çıkışlarda çok kolaylık sağladı dedi. Öyle bir faydası yok mu acaba?

muhtar değil hayvan herif, lordum diyeceksin.

bu arada benim laphroaig'den gelme toprağım var iskoçya'da. lord falan da demedi kimse.

Benim bi arkadasim aldi boyle kucucuk bir yer 200 tl falan vermisti. Sertifika gibi bir sey gonderdiler lady olduguna dair :D

Lord olmak kolay, sir olmak marifet.

www.highlandtitles.com

buradan toprağınızı alacaksınız. sonra toprağınız olduğu için lord lady ya da iskoçyaya özel laird ünvanını kullanma hakkı kazanıyorsunuz. o hakla, iskoç kurumlarına başvurup lord oluyorsunuz. tabi 50 poundluk olanda bu işlemler için kolaylık sağlıyorlarmış.

bununla uğraşmak istemiyorum diyenler için kolay yolu da var: alırsın ford, olursun lord.

Feel
Peki adamın dediği gibi bir kolaylık sağlıyor mu bu ünvan seyahatte falan?

ne kolaylığı sağlayacak yahu, tamamen eğlence amaçlı. resmi kullanımı yok.

keriz.avı

insanlara bir belge verip, lord diye kandırıyorlar : )

lord diye bir kağıdın olsa ne olmasa ne. tamamen kerizlik. Bir de gökteki yıldızları satanlar var. O daha fantastik. Adam babasının malı gibi gökteki yıldıza ismini verip, para alıyor.

Bagajı ankaradan verip londradan aliyorsun.o bir saatte dış hatlara geçmeye çalisiyorsun. Bir saat oyalanmak icin az bir vakit.pasaport kontroku filan uzun surebilir oyalanma bence.

geçen hafta arkadaşım madride geldi 1aynı saat aktarmayla, passport control check in darken 1 saat anca yetmiş, hiç aksatmayın derim.

oyalanmam direkt geçeceğim hemen. peki diyelim biri rötar yaptı diğeri kaçtı. ne olacak? bağlantılı uçuş değil mi bu?

Hiç başıma gelmediği için fikrim yok.

Kacarsa bi sonraki ucaga bilet verecek thy.
Yine bir sey yapmana gerek yok. Onemli olan baglantili ucus olmasi. Ayri ayri bilet alirsan ustune soguk su icilir :)

bağlantılı uçuş olduğundan, sizi zaten indiğinizde karşılarlar. oralarda yurtdışı aktarma yolcularımız bu taraftan lütfen diyen insanlar göreceksin.

güvenli alandan çıkmadan doğrudan dış hatlara yönlendirirler ve hızlıca yeni uçağa ulaştırırlar sizi.

olur da ilk uçağınız rötar yapar ve ikinciye geç kalırsanız da hiç sorun değil, bir sonraki uçakla uçururlar. bir sonraki uçak ertesi günse, otel masraflarınızı da karşılarlar.

facebookumda ekli bikaç hoca var. direkt oradan mı mesaj atayım yoksa okula gidip yüz yüze mi konuşayım? nedir bu işin adabı?

Sayın Hocam,
X bölümü Y yılı mezunuyum ortalamam A. Siizden de ders alıp, dersinizden Z notuyla geçmiştim. HÜ X bölümünde yüksek lisans başvurum için gereken şartlar arasında referans mektubu da var. Eğer uygun görürseniz sizden referans mektubu almak isterim.
Saygılarımla.

biraz allayıp pullarsın :) e-posta iyidir bence randevu almak için.

Ben okula neredeyse sadece sinavlar icin falan gitmis biri olarak gidip rica ettim, aldim. Sikinti olacagini sanmiyorum veriyor hocalar ya.

mezuniyetimin üzerinden iki sene geçti ve senden daha kötü durumda bile olabilirim tanınma konusunda. ama ben birini bölüm başkanından aldım geçen gün, anlattım kabul etti. ikincisi için yırtınıyorum da hep gak guk ediyorlar. sıradan tüm hocalara mail atıyorum :D

facebookta ekli komunist iki hoca var. çok tatlıdır ikisi de. sorun çıkarmazlar sanırım. allah komunistlerden razı olsun.

git yüz yüze al. facebook neymiş. ikincisi kapalı zarfla veriliyorsa çok farklı hocalardan 2'şer tane al. bu hacettepe şu da gazi için diye. gazi için olanları yırt, bak en iyi referansları ver.

ben lisans bitirme tezimi yazdığım hocanın referansını ışığa tutup görebildiğimi fark ettim, sonra diğer tarafa başvurmama gerek kalmayınca açıp baktım adam gayet ortalama notlar vermiş. efsane de bir proje yapmıştım oysa, gerçi asistanına pasladığı için hep bilmiyor olabilir ne yaptığımı. vermedim onunkini.

dersinden kaldığım ve beni tanımayan başka bir hoca ise şukuları döşemişti mesela.

AA, bilemedin BA aldığın dersler varsa onların hocalarına yönel. Aynı hocadan birden fazla ders alıp hepsinde BA AA civarı aldıysan zaten düşünmeden çok güzel şeyler yazar, istersen derslere hiç gitmemiş ol.

Valla benim transkriptimde öyle aa lar ba lar yok pek. :) Direkt iyi biri olduğunu dusundugum iki hocaya mail attım. Biri hemen olumlu dönüş yaptı, sağolsun

olmuş bence ya. provizyona hemen yanşamamış olabilir mi? sonuçta yeşilse ve gönderme aşamasına geldiyse ödeme olumludur bence.

hala yok provizyonda

benim kartda da bekleyen provizyona dusmesi bile 3-4 gun surdugu olmustu. sadece kullanabilir bakiyemin degismesinden anliyordum

Ben de hiç bir şey bilmeden çıkmıştım.

1) bütün trenlerde geçerli değil. Sadece regional trenlerin 2. Sınıflarında geçerli. (1. Sınıfla arasındaki tek fark bir kaç vagon arkada olması.)

Onun dışında gece treni, hızlı tren vs. Bunlar için ekstra para vermen lazım.

Ama her yerden her yere regional tren var genel olarak.

2) bu feribotlarda bilete ufak bir indirim söz konusu. Ancak patras çok kalabalık oluyor. Dolayısıyla gitmeden önce feribot bileti alın internetten. Biz orada alırız demiştik be gittiğimizde bilet kalmamıştı. Bir gece iskelede uyuduk mecbur. Ertrsi gün bilet alıp bindik feribota.

3) rail planner uygulamasını indirin. Saatleri, durakları ve trenin regional olup olmadığını görebiliyorsunuz. Ve offline kuşlanılabiliyor. Çılgın bir app hayat kurtarır.

1- interrail biletinizde yer alan ülkelerin tren ağları geçerli. ancak hızlı trenlere binecekseniz yer yer fahiş rezervasyon bedelleri ödemeniz gerekecek. yani interrail pass'im var bütün trenler beleş olmuyor. biletleri ayrı ayrı almak daha ucuza gelebilir, seyahat planı belliyse.
2- yaramaz
3- hangi demiryolunu kullanacaksanız oranın sitesinden bulursunuz. örneğin italya için trenitalia

1-Evet geçerlidir ancak regional trenler (bizdeki banliyö) hariç rezervasyon yaptırman gerekiyor. 5-15 Euro tren başına ekstra veriyorsun bileti alırken. İtalya dışında internet üzerinden rezervasyon yapamıyorsun.
2- Minoan Lines için ücretsiz. diğerlerini bilmiyorum.
3. Rail planner diye resmi interrail mobil uygulaması var. Güncel ve tutarlı. onu kullanabilrisin.

yapılmadı haziranda olacak-mış.

e haziran geldi, kontenjanlar falan ne zaman açıklanacak.

haklısınız da işte
kimse bir şey bilmiyor, bekliyor insanlar.

kadrolar yarın dpb'ye gönderiliyor takvime göre. 10 gün sonra falan belli olur. atamalar 22 haziranda.

her çiçeğin canlı olması gerekir.

hatıra kalması açısından suni mi olması daha iyidir yoksa canlı olsun da hatıra kalmasa da olur mu?

bir de farklı şehirlerde, mesafe gidilecek yani.

gittiğin şehirden al.

sahte çiçek alınmaz şimdi yani, bence sahte alma

aksini alsan cok bomba olur he:) fena makara kopar..

Kız istemeye laylon çiçek götürürsen onlar da sana plastik şişme kadın verir.

yoo, benim çevremdeki bi çok kişi yapma çiçek götürdü. plastik diyenlere bakma, tablo gibi çiçekler var. bunun en önemli nedeni, kız tarafının o günün hatırası olarak saklamak istemesi. bizim gelin vazosunun rengine kadar tarif ettiydi :) müstakbel yengeye sor, o tercihini söylesin.

Plastik çiçek alınır mı ya? Tazesini alın. Gittiğiniz şehirde bakınırsınız.

Adana'da ve Hatay'da evlerde dolma gibi yapılabiliyor. Eskiden bir kez yemiştim çünkü yapan kişinin temizliğine güveniyordum. Ama artık yemem sanırım. Yersek ölmeyiz ama yine de risk almak istemem.

yedim. kimyon ve pul biber ile çok güzel oluyor. temiz yerden yemek lazım ama.
hatta bi ara yapıp satıyorduk.

hataylıyım. bizim orada deli gibi yerler ama iğrençtir. yapılışı da iğrençtir. bide şırdan ne ki millet taşak falan pişirip yiyor afedersin lkfdjfgj

yedim ankara sakarya'da köşedeki adana dürümcüsünden. yenebilir, enteresan bir besin.

Yedim ama adana da yedim . Ordaki güzel. Adana dışında güzel yapamıyorlar pek

ya görüntüsünde ne var sanki, her erkekte bulunan ve her gün milyonlarcası sevilerek tüketilen bi şeyden bahsediyoruz ellaaam burda penisi itibarsızlaştırmayalım lütfen.

Bi' kez kafam trilyonken adanali kuzen yedirdi. Bir isirik aldim ve tukurdum. Insan isi degil. Tadi da goruntusu de cok kotu.

O gun anladim ki 1 buyuk raki icsen ayilmak icin ilac.

tam bir önerim yok ama keyword vereyim araştır-oku: sümer mitolojisi, islam, kybele-sünnet, hacer ül esvet ve iştar, ay tanrıçası

İlişkileri biliyorum. Kabe - kibele, hacerül esvet- yere siyah taş olarak inmiş tanrı, ay tanrıçasının kızı - ellah

Ancak zeitgeistteki gibi detaylı araştırma ve çalışma henüz yapılmamış öyleyse çünkü internette bundan daha detaylı kaynak bulamıyorum.

islam'da anlatılanlardan daha önceki medeniyetlerin bahsetmesi islamın bunları onlardan aldığını göstermez bence. çünkü tek bir yaradan var ve yıllardır peygamberler aynı çağrıyı yaptı zaten. doğal olarak mısır'da veya başka bir medeniyette olaylar farklılaşarak kültüre geçmiş olabilir.

senin aradığın kişi muazzez ilmiye çığ ve eserleri.

al konu hakkındaki şu videosunu izle:

www.youtube.com




uzun hali:

www.youtube.com



okumak istiyorsan da buyur:

(bkz: kur'an incil ve tevrat'ın sümer'deki kökeni)

@tute

Maalesef tek bir yaradan yok. İslamda anlatılanlar daha önceki medeniyetlerde sözü geçenler değil, tersine önceki medeniyetler içerisindeki bazı kısımlar islamda anlatılanlar. Yani islamiyet (ve bazı diğer dinler) içerisinden belirli kısımları alıyorlar. Tek tanrı inancı da zaten bu şekilde ortaya çıkıyor, Sümer medeniyetinin çok tanrılı din yapısı içerisinden varoluyorlar.

Çelişkili bir ifade kullanmışsın, önceki medeniyetlerin bahsetmesi islamiyetin onlardan aldığını göstermez demişsin, ayrıca başka medeniyetlerdeki olaylar farklılaşarak kültüre geçmiş olabilir demişsin. Bence dinler de kronolojik olarak birbirlerini etkiledi. Örneğin birinde adı Gılgamış Destanıydı, ötekin bu Nuh Tufanı olarak yeraldı. Sırayla Sümer, Mısır, Roma ve diğer imparatorluklar geldi. Mısır döneminde Yahudilik ortaya çıktı (Musa ve Firavun, malum), Roma döneminde Hristiyanlık yayıldı (İsa'da bir yahudiydi). Ardından islamiyet boy gösterdi. Birbirine benzer ritüellere sahip, tek tanrılı olan bu dinlerin hep aynı coğrafyada ortaya çıkması sence bir rastlantı mıdır ?

Peygamberler yıllardır aynı çağrıyı yapıyorlar çünkü birbirlerini takip ediyorlar. İnsanı doğruya, ahlaki düzgünlüğe çağırdılar ki bu çağrı için dindar bir insan olmaya gerek yoktur. Humanist herhangi bir insan da bunu yapabilir.

@muratia4141

Dinlerin kökeni için şahsi fikrim sırayla geriye doğru giderek hangi medeniyetler, ne tür inanç şekillerine sahipler bunu araştırmalısın. İnsanın kurgu ve hayalgünü yeteneğinin neleri yarattığını görebilirsin.

İslam'ın Hristiyanlık ve Yahudilikle birçok benzer yönü var. Şöyle bir araştırma önerebilirim.

Paganlık kümesi içinde H ve Y'yi al. P alt kümesi içine H kesişim Y. P alt kümesinde H kesişim Y ve İ'nin ortak yönlerini al. Böylece H ve Y'nin P içinde kesiştiği yerler İ'nin P olan yönlerini verebilir.

bu konuda sedat veyis örnek'in ilkellerde din-büyü-sanat-efsane kitabını önerebilirim. Hatırladığım kadarıyla çok fazla bağlantıyla açıklıyordu.

Bir ateistin inanç tarihcesi diye bir kitap var iletişim yayinlarinin yanlis hatirlamiyosam.

Allah zaman içinde pek çok kitap, sayfa ve peygamber göndermiş.

Birinde kendine Allah derken, cennet ve cehennemden bahsederken, atanız ilk insan Adem'dir derken diğerinde cennet yok, cehennem yok, ilk atanız şudur diyecek hali yok. Dinlerde değişenler sadece ibadetler olmuştur.

Dolayısıyla Sümerle, mısırla veya bir başkasıyla benzeşmesi gayet normal. Bu Mısır inancını alıp süsleyip pazarladığını göstermez. İki dinde aynı kaynaktan beslenmiş olabilir.

@kartallar yuksek ucar; evet tanrı hep ortadoğuya çalışmış. çünkü aynı olay örgüsü, kıssa ve din anlayışını vikinglerde, amerikada, asyada göremiyoruz.

bölgesel ve kültürel gelişiyor işte. sümer gelenekleri yahudi dini oluyor, oradan hristiyanlık çıkıyor ancak avrupa'da geliştiği için ortadoğudan kopuyor. akabinde yine yahudi dininden islam çıkıyor.

kuran'da orijinal bir kıssa yoktur mesela zülkarneyn dışında. hepsi incil-tevratta olan şeyler. bazı yerlerde ufak değişiklikler var örneğin islam'da kurban edilen ismail iken diğerlerinde ishaktır vs.

@kartallar yuksekten ucar

Pekala, dediğin gibi sadece ibadetlerin değiştiğini kabul edip, önceki medeniyetleri hiç işin içine katmadan musevilik, hristiyanlık ve islamiyet üzerinden gidelim. Bu dinlerde dini ritüeller farklı ve asıl inanç sistemi aynı olsun, nasıl ibadet ettiğin değil ne amaçla ibadet ettiğini merkeze koyalım ki bu da tanrı inancı, erdemli bir insan olmak, onun emirlerine uymak diyelim. Peki ya bu evrensel(?) dinlerin sürekli birbirleriyle çekişmesine, islamiyet için müslüman olmayan cennete gidemiyorken musevilik için de yahudi halkının ayrıcalıklı olmasına ne diyeceğiz ? Hani nerede kaldı sahiplenmek, kutsal değerler...? Özü aynı kalmış, hepiniz tanrıya (allah, yehova vb.) inanacaksınız ama aynı zamanda da kendi dininiz dışındakilerle rekabet mi edeceksiniz diyor ?

@antikadimag, Allah her kavme peygamber veya uyarıcı gönderdiğini, kimseyi uyarıcısız hesaba çekmeyeceğini bildiriyor. Yani hesap zamanı kimse "ben duymadım, bilmiyordum" diyemeyecek.
Ancak her kavimde de peygamberler başarılı olamamış. Çoğu inanacak kimseyi bulamamış, bir çoğuna da sadece bir kaç kişi inanmış. Hatta çoğunu "bozgunculuk çıkarıyorsun sen" diye öldürmüşler. İnsanların inancını, alışılmışını değiştirmek çok zor.

@burka, nasıl ibadet ettiğin önemlidir, zaten ibadetler hep benzer olmuş. Ancak birinde senede 30 gün oruç varken diğerinde 40 gün olmuş gibi. Önemli olan tabii ki ibadetin amacı ama yapma şekli de önemli. Örneğin ben iyi kalpliyim, insancılım diye namaz ibadetini yapmadan yırtamazsın.

Gelen semavi dinlere insanlar çıkarlarına göre müdahale ederek değiştirmişler. Herkeste tabii ki en güzeli benimki diyor, rekabet ondan geliyor. Şu an bile yazılı kaynaklar son derece sağlam olmasına rağmen 70 çeşit islam yorumu var ortada. Burada en doğruyu seçmek biraz insana kalıyor.

İnsanları en güzel din ile kandırıp birbirini öldürtürsün, elindekileri alırsın. Bu yüzden din diye ortaya konulan şeyi iyi irdelemek lazım...

@sour

Zaten çürütmeye çalışmıyorum bu bir inanç işi, biz herşeyi bilemeyiz der çekilir insanlar. Hristiyan bir kadına "İşte bak, milyonlarca yıllık dinazor fosilleri var. Bilimsel olarak yaşları kanıtlanmış, yani dünya ve insanlık sizin inandığınız gibi birkaç bin yıllık değil" diyorlar, "Tanrı o kemikleri oraya bizim inancımızı sınamak için koydu, bu bir test" diyor.

Öte yandan insanları da anlamaya çalışıyorum, değişim çok zor ve kabullenmesi zor bir süreçtir. Düşünsene, hayatın, evrensel değerlerin ve kutsallığın (ne dersen de) temelinin aslında varolmadığını, ortada bulunan çelişkileri sunuyorsun ve reddediyorlar çünkü çok korkutucu birşey. Tüm hayatının temellerini oturttuğun birşey olmazsa öyle karamsar bir boşluğa düşersin ki.

@kartallar yuksek ucar
İşte gene aynı noktaya geliyoruz; insan tasarısı, toplumları kontrol etme, güç elde etme, yönetim vb. Senin dediğin gibi işin başlangıcında da bir zümre, topluluk tarafından ortaya çıkarılmış olabilirler. Ben kendime şu soruyu sorarım "Şayet ben hiç dinin olmadığı, herhangi bir din ve inanışı öğrenme imkanım olmadığı bir toplumda doğsam. Yetişkinliğe erişsem, fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı gelişmiş bir insan olarak yaşasam. Birgün, durup dururken bana ilahi bir mesaj gelir miydi ?"

Bu sorumun pek çok yanıtı mevcut, "Tüm kavimlere peygamber gönderildi, son din islamiyet gibi gibi". İşin inanç sistemi olduğunu kabul ediyorum, binlerce yıldır süregelen inanışlar elbette insanların hayatlarında yer alacaktır. Bu çok doğal ve aksi düşünülemez. Ancak bilgiye erişilebilen günümüz modern toplumunda, bu inanışlardaki çelişkileri gören insanların da sorgulayıp eleştirmemesi bir o kadar anormal olurdu. İnsan denilen canlı, doğadaki bir memelidir. Dünya da altı üstü bir gezegendir.

Mircea Eliade ve Joseph Campbell öneririm. Doğrudan islamla alakalı değil ama ortadogu dinlerinin etkileşimini göstermesi açıdan önemli.

@kartallar yüksek ucar - yahudilerde oteki dünya ve cennet cehennem inancı isa gelene kadar yoktu.

Hırıstıyanlar kensi arasında tanrının kim olduğu, isanın oğlu olup olmadığı ve isanın dirilip dirilmeyeceği konusunda hemfikir değiller.

Muhammed in mirac gibi mucizelerimin kokeni için mahabbarata yı okumanızı öneririm.

Bu işleri çok tartışmanın manası yok. Neticede hepsi gidip inanca dayanıyor.

Allah herkese doğru ile eğriyi ayırt edecek kadar akıl vermiş, akıl edip bulmak lazım. Bu din işleri bana göre değil diyenin de kendi bileceği iş.

@burka işte tamam tüm bunların benzemesi tek bir yaradandan geldiği içinidir. hayır değişerek islama geçmiş demedim. şimdi tarihte bazı olaylar olmuş. islam da bunlardan bahsediyor. ancak daha önceki medeniyetlerde bunların farklı şekillerde izleri olabilir.

kurtuluş savaşı mesela. yunan tarihi farklı anlatır, ermeni tarihi farklı anlatır, türk tarihi farklı anlatır. bir olaydan farklı medeniyetlerde bahsedilmesi onlardan etkilenip alındığı anlamına gelmez ki. bu yüzden kur'an'da bahsedilenlerden olaylardan daha önceki medeniyerlerin de bahsetmiş olmasında hiçbir sıkıntı yok bence.

kur'an'da bahsedilen bir şeyden başka medeniyetler de bahsetmişse bunun onlardan alındığı iddia ediliyor. ama diğer türlü daha önce hiç kimsenin bahsetmediği bir şeyden bahsedince de başka bir yerde denk gelinmediği için uydurma olduğu iddia ediliyor. yani eleştiri getirmek istenince her türlü getirilir.

arkadaş karşı cins mi?

Evet karşı cins.

abartmamissin, bence de haklisin. hediyeyse icinden gelmis almissin yani, yok parasini vereyim, yok sunu yap yok bunu yap falan hic hos degil. hatta ben acil ihtiyacim oldugunu bile soyleyemezdim, pasa pasa 1 hafta beklerdim sonra da tekrar tesekkur ederdim. ki ben hediye almaktan nefret eden bir insanimdir, ona ragmen adabi bu oldugu icin uyuyorum. cik cik. ben de ayip buldum.

Göndersene hemen. Parasını verme olayını anlamadım.

Gönderemem çünkü yanımda değil. 4 gündür duruyordu bir şey demedi, bugün şehir dışına çıktım öyle söyledi. @shadowcat, bende kalacak olmasına rağmen onu düşünerek aldım diye parasını vermek istiyormuş.

şimdi bu olayı makul karsılayabilecegimiz durum su olabilir bence.
sen erkeksindir, kızla yakın zamanda tanısmıssındır. kız senin ona yurudugunu dusunuyordur, hediyeyi de fazla bulmustur. yuruyus yolunu tıkamak istemiştir. durum buysa ok, degilse arkadasın öküz:/

Sen çok ince düşüncelisin arkadaşın ise çok kaba ve belli ki çoğu şeyi parayla çözmeye çalışan biri.

Çok kaba bi davranış. Sınır olmakta haklısın

Arkadasin baya okuzmus.
Madem cok acildi sonradan mi aklina gelmis zaten:/ sinir olurum boyle davranislara.
Bence sinir olman gayet anlasilabilir.

önce hosuna gidip sonra arkadas es dostun gazıyla bu ekaterina sana yazıyor şimdi alırsan gaza gelir muhabbeti olmuş olabilir. o da tedbir olarak yok ben istemiyorum hatta parasını vereyim diye salakça bir R yapmış olabilir.

benzeri başıma geldi. arkadaşım bana istediğim şeyin istemediğim tarzda olanını aldı. ayıp olmasın diye bir şey demedim kabul ettim, ama kullanmıyorum.

para olarak değersiz bir şeydi ama.

edit: para olarak değerli olsa da yapacağım şu olurdu. alırdım, akabinde benzer değerde bir hediye alırdım kendisine. çok samimi olmadığım sürece parasını vereyim demezdim.

Senin aldığını beğenmemiş olabilir mi? Parasını ödemeyi teklif edip sende kalsın dediğine göre beğenmedi bence.
Kaldı ki sen zaten içinden geldiği için almışsın, para teklif etmek çok yersiz olmuş. Umarım senin severek kullanabileceğin bir şeydir.

Evet cok sacma olmus. Gerekirse kendine yenisini alirsin ama alinmis hediyeyi kabul edersin yine. Bana yapilsa fena bozulurdum. Sinir olman da gayet dogal.

ayıp etmiş. yürüme diye yapmış ya da görgüsüz.

ne aldın?

@pike beğenmemek gibi bir şey söz konusu değil çünkü ilk kendisi bana pinterestten gösterdi, sonra ben baya araştırdım gearbest'te satıldığını görüp aldım vs. Yürümek falan yok.

yürümek kime göre yok? belki o öyle anlıyordur. nasıl eminsiniz? eminim çünkü manitası var diyorsanız, o zaman manitası taş koymuş olabilir. ne alaka hediye almalar filan diye çemkirmiştir bu da geri adım atmıştır.

senin sinirlenmen çok normal ama adama da çok fazla haksızlık edilmiş bence.

acilen ihtiyacı olan bir şeyi, muhtemelen hediye edeceğini falan hiç düşünmeden göstermiş sana. sen hediye etmek isteyince de "KURTARMAZ APLAM" demiş, hediyen boşa gitmesin diye de parasını vermek istemiş. dediğim gibi senin sinirlenmen normal ve ilk bakışta adamın davranışı da gayet öküzce görünüyor ama bence kötü niyetli değil. bu işlerin yolunu yordamını bilmeyen birisi belli ki. "her şeyi parayla çözmeye çalışan bir tip herhalde" yorumuna çok güldüm. adam muhtemelen seni mağdur etmemek için parasını ödemeyi teklif etti, "sen hediye etmişsin ama bu bana acil lazım olan bir şey, dolayısıyla hediye olarak kabul edemeyeceğim için bari parasını ödemiş olayım" diye düşünerek.

aynı durumla karşılaşsam benim de sinirim bozulurdu. bence adamın tek hatası, "bana acil lazım" demesi. acil lazımsa gidip kendin alırsın, arkadaşına da belli etmeden "aaa cnm tşkrler :))" dersin hediyeni alınca. onun dışında bi' öküzlük, hayvanlık, efendime söyleyeyim itlik serserilik göremedim açıkçası. dediğim gibi, bence sadece yol yordam bilmeyen birisi. buna "öküzlük" demek de ağır olur yani.

@der meister ürünü gearbest'ten aldım diye belirtmemin sebebi buydu aslında ürün 25 günde geldi ve 25 gün içerisnde ben sana bir şey aldım demedim.

güzel olur.

sonrasında "oh iyi oldu geç bile kalınmıştı" veya "aa aslında öyle biri değil ki neden öyle yaptılar" tarzında düşünürüz falan.

bence güzel fikir

Aman bize ne,hatta cs.

Teşhir direği diyorsunuz. Olur.

isterim.
insanların kendini toparlayabilmeleri/düzeltebilmeleri için

hayır. umurumda değil açıkçası kimin neden uçtuğu. sadece uçurulan kişiye sebebi bildirilmeli.

bence duyuru şeklinde değil de, o kişinin nicki arandığında karşımıza çıksa daha iyi olur. gereksiz ortalığı bulandıracak ve tartışma alevlendirecektir bence böyle olması.

"Demek ki boyle yapinca ucuyormusuz" diyebilmek adina iyi bir fikir.
Tekrar dusundum, angelus hakli.

kelleyi sergilemek gibi yani.. bence gerek yok.

Soru değil de duyuru şeklinde açarsanız olabilir. Şeffaflık adına doğru bi adim atmış olursunuz.

Çok saçma. Uçurulan kişi neden uçurulduğu konusunda bilgilendiriliyorsa yeter, geri kalanı teşhire girer ki bu da hoş bir şey değil.

İstemem. Rahatsız edici.

gereksiz ötesi

haha belediyelerin cenaze namazı ilanı gibi :D gerek yok ama tek bir sayfa/başlık olup bütün uçurulanlar liste halinde sebepleriyle yazılacaksa olabilir de. Hepsi için anasayfada ayrı duyurular göreceksek ı-ıh gereksiz olur bilgi kirliliği olur.

Atsız atacı Gök yeleli bozkurt gibi bir tarz oturtursanız neden olmasın?

şu en alta bi yere uçurulanlar gibi bi kısım ekleyin. orada kimin niye uçtuğu üç beş kelimeyle yazılsın. ayrı ayrı haberdar edilmeye gerek yok.

kişiyi arattığımızda uçtuğunu ve sebebini bilsek kafi.+1

cembacemba +1

ben isterdim. böylelikle "x nerelerde yahu" gibi duyurular da azalır sanırım. gerçi o kaybolanların çoğu uçurulmuş olmuyor ama olsun, "ne yaparsam uçurulurum" hususunda da örnek teşkil eder bu durum. benim oyum sarıgül'e. onaylıyorum.

ayrıca, kargn +1 demeden geçemeyeceğim. ÇAŞIT OLDUĞU İÇİN ATILMIŞTIR yazısı nesiller boyu altından kalkılamayacak bir utanç bence. herkes ayağını denk alır ona göre.

Çaşıt olduğu için atılmıştır +1

abi oldu olcak sallandıralım.

bence gerek yok.

"aman bana ne"ye çok daha yakınım. hatta ki uçma sebebinin ifşa edilecek olmasını hiç doğru bulmuyorum.

bence de güzel olur. hem ne sebeple uçuruluyoruz öğrenir ona göre ayağımızı denk alırız.

vizenin üstünde yazan tarihte başlar. sen girmesen de başlamış olur.

Basladigi tarih uzerinde yazar, orada neyse o.

o tarihi neye göre belirliyorlar? rastgele mi?

sen şu tarihte orada olacağım diyorsun ona göre veriyorlar.

Vize başvuru formunda sizden hangi aralıkta ülkelerini ziyaret etmeyi planladığınızı soruyorlar. Siz oraya hangi tarihleri yazarsanız o tarihten itibaren başlar, atıyorum 16 haziran gidiş dönüş 10 temmuz dediniz bu aralığı kapsayan bir vize verebilirler, (bazı ülkelere göre min. Vize aralığı farklılaşabilir.) siz ister 20 haziranda o ülkeye gidersiniz ister tam 16 haziranda, daha öncesi olmaz ama sonrasına karışmazlar. Dönüş içinde benzer şey geçerli ister erken dönersiniz, isterseniz tam gününde.

5 haziran'da giriş yapacağım, schengen vizemi 1 haziran'dan itibaren verdiler. daha önce tam uçak biletimin olduğu günden başlatmışlardı. değişiyor, standartı yok.

bazilari orn. ingiltere, ispanya vs. vizeyi pasaporta bastigi tarihten itibaren baslatiyor. bazilari ise ilk girecegini belirttigin tarihte baslatiyor. kurumun keyfine gore kanimca

sorunun cevabını bilmiyorum ama kayıt süresi 6 ay değil, 4 ay.

Ben 2 senedir sim kart takmadigim telefonu turkiye'ye geldigimde kullaniyorum.

Kayit icin onemli olan pasaportun max son 4 ay icinde giris yapmasi.
Mesela ben 2 yildir ara ara trde sim kartsiz kullandigim telefonumu haziranda giris yaptiktan sonra kaydedebilirim.

valla hiç ilginç gelmedi :/

O asamada artik bir SEN olmadigi icin onemi yok. Zaten oluleri gomme olayi da yasayanlar hastalik kapmasin deyu.

çok soğukta değilsen 2-3 gün kokmaya başlamana yeterli diye biliyorum.

Bana ilginç geldi. Yani ellerime, ayaklarima falan bakıyorum. Bunları bi tabutun içinde dusununce bi ürperme geliyor.

asıl ilginç olan; tüm hayatımızı adadığımız şeylerin bir saniye içinde yok olup gitmesi ve bedenimizin anında çürümeye başlaması.

onca plan, program, dert, hayaller...

garip.

Hiç cenazeye katıldın mı bilmiyorum ama kefen bayağı kalın, bu yüzden toprağın içinde bir süre bozulmadan kaldığını düşünüyorum bedenin. Nasıl uykuda sadece zihninden ibaretsin, ölünce de sana ait olan bir vücut kalmıyor.

O degil de olm max 100 yila yaslanmayi durdurmayi basaracagiz. Biz o sirada kemik tabi :(

yons'a artı 10.

100 yıl sonra şu dünya üzerinde şu anda yaşayan kimse olmayacak. bir kaç yaşlı nine, dede hariç.

banada çok saçma ve garip geliyor.

yakılmak daha mantıklı ve güzel sanki. gömülmeyi yine anlıyorum gerçi biraz da, mezar nedir ki? ölüp gitmişsin, daha ne taşı ne şekli...

açıkcası mümkün olursa ben olabilen tüm organları bağışlamak ve bedenimi kadavra olarak kullanın, posası çıkınca da yakın derdim heralde...

bir de aslında devletin ölen insanların organlarını alamaması garip geliyor bana hep. ölen insanın ardından arkada kalanlar nasıl söz sahibi olabilirler, kurtarılabilecek insanlar varken yararlı organları gömmek nedir...

@damdanakan; için rahatlayacaksa tabutla gömülmüyoruz.

bana da ilginç daha çok da korkutucu geliyor. kısa da olsa bununla ilgili bişey yazmıştım, o aklıma geldi. (bkz: #56574265)

@kurnaz; sen konsepti anlamamışsın, mezar senin için değil arkada kalanlar için. senin hatıranı somut olarak dünyaya bağlayan bir mermer parçası.

bir de o organ alma işi o kadar kolay değil.

@anti: ha tamam o zaman sfhkh

youtu.be

Bunu izlemelisin. Neler olduğunu anlarsın

Ortam ısısına ve nerede olduğuna bağlı. Vücut çabuk çürümeye başlıyor. Aslında öldükten sonra yapılabilecek en verimsiz şeylerden birini yapıyoruz. Onu gömüp, 4-6 m^2 arası hiçbir işe yaramayan alan yaratıyoruz. Gübre-kompost olarak kullanmak ya da yakmak çok daha mantıklı bence ama din falan işte.

www.youtube.com

bunun bir nedeni de islam dini ile ilgili..
islam dini, ölen kişinin herhangi bir engel yoksa bekletilmeden en kısa sürede gömülmesini söyler.