O filmin ikincisi.

çünkü çoluk çocuk izliyor onu.

Giydiği pantolon görünümlü tayt aslında, büyüdükçe esniyor haliyle.

Çok esnek bir kumaştan yapılıyor sanırım. Ben hulk olsam esneyen bir şey giyerdim içime.

31.media.tumblr.com

stan lee'ye sormuşlar şöyle açıklamış:

VF: Did you ever try to make sense of the Hulk’s magical purple pants? Why did they always conveniently remain intact while the rest of his clothes were ripped to shreds?

Stan Lee: I just figured that Bruce Banner had probably been a friend of Reed Richards [Mr. Fantastic from the Fantastic Four], and Reed had given him some elastic trousers. There’s an explanation for everything, but you may not be technically advanced enough to follow me on all of this.

hoca da durur mu yapıştırmış cevabı: kazanın doğurduğuna inandın da, öldüğüne neden inanmıyorsun?

kocaman yemyeşil bir şey mi görmek istiyorsun dostum?

dünya ONA hazır değil.

@rygard
çoluk çocuk değil bildiğin koca koca adamlar kapısında kendilerini kaybetmiş bir şekilde bekliyorlar.

Cape town - penguenler

tamam baydım herkes 1 tl verse giderim bence böylece siz de kurtulursunuz afsdagds

Ben veririm:)

Farklı bir kıta görme merakı, iklimi, okyanusu, doğası, insanları, gündelik hayatı hepsini yakından görmek istemek. Ben neredeyse Afrika'nın tamamını gördüm. En beğendiğim yer Tanzanya - Darüsselam oldu.

Gorilleri yaşam alanlarında görmek isterdim fakat ondan ötesi yok.

Afrika dünyanın Bağcılar'ı gibi bir yer. Bağcılar'ı merak edip gitmek nasıl bir şeyse Afrika'yı merak edip gitmek de öyle bir şey sanırım. Tabii bir de Afrika'dan ne anladığımıza bağlı bir durum bu. Kuzey/Güney Afrika o kadar da Afrika sayılmaz, biraz daha içeriye girmek lazım.

Exchangede tanistigim arkadasim var Zimbabwe'de. Ayrica sizi file bindiricem dedi.

Ben de Cape Town'da olmak ağaçların arasına kurulmuş köprüde yürümek istiyorumm.

Yoo, gitmek istemiyorum. G.tümü çeçe sineği ısıracak, kaplanlar kemiklerimi sıyıracak, açlıktan ağaç kurdu yiyeceğim, deli miyim ben?

En fazla Mısır'a giderdim sanırım.

Sadece Afrika değil de dünyanın her bir yanını merak ediyorum. Merak etme sebebim ne yiyorlar, ne içiyorlar, nasıl kokuyorlar, nasıl gülüyorlar. Nelere üzülüp nelere gülüyorlar.

Ben insanı ve sokakları için gidiyorum bir yerlere sanırım.

film olarak "delicatessen" ve "la cite des enfants perdus". bir de sormamışsınız ama edebiyat olarak karin tidbeck'in zeplin kitabı güzeldir.

Tabii ki Wild Wild West.

bioshock infinite, syberia, dishonored, machinarium

Borderlands?

Shadowrun serisi şahanedir.

arcanum olabilir ama yapımcıları steampunk yakıştırmasını kabul etmiyorlardı galiba.

Dishonored var oyun olarak.

bioshock serisi, order 1884, rise of nations ın ikinci oyunu.

mutant chronicles vardı film olarak bi şey anlamamıştım ama ilginçti.

oyun olarak thief 1-2-3 akar ama dördüncüyü henüz oynayamadım.

Thief serisi

kral kokoreç
eksisozluk.com

eminonunde balik yeme de ne yersen ye. ayni baligin daha guzeli ve ucuzu karsida karakoy' de var. en iyileri esnaf lokantalarinin oldugu sokaktakilerdir. kasap osman, namli rumeli koftecisi, balkan lokantasi vs..

Eminönü'nden Sirkeci'ye girişteki köşede kuru fasulyeci var, orayı da deneyebilirsin.

(bkz: kasap osman)
(bkz: sutis) az yukarda
(bkz: hamdi)

Ketojenik diyet. Hiit.

Dün araştırdım keto olayını da bana uygun değil gibi.Çok detay var, yapamam yani. Ama hiit olabilir.

Düşük karbonhidrat diyeti. Hiit.

Geçen kırmızı şarap da hızlandırıyor diye okudum. İncelemedim ama.

spordan yarım saat önce (veya sonra) sade kahve iç + yürüyüş egzersizini interval a çevirerek yap + bir gün sırf protein ağırlıklı beslenip ertesi gün normal beslenme programına dön.

sonra bana bi çukulata ısmarlarsın. xoxo

kahve içip bolca acı ye. şeker çikolata hiç yok, ekmek de beyaz ekmek dışında azcık azcık.

Ezik olmamiz.

çünkü kendisi de soykırım yaptığı için başkalarına bir şey diyemiyor.
(bkz: ermeni soykırımı)
(bkz: pontus soykırımı)
(bkz: asuri soykırımı)

Sorum da bu zaten gayfe. Almanya nasil diyebiliyo peki?, fransa nasil diyo?

Almanya zaten kabul ediyor soykirim yaptigini. Daha ne diyeceksin adama ?

"herkes eşittir ama bazıları daha eşittir"

Fransa'da elitler ve hatta devlet yaptigi bircok soykirimi kabul ediyor(vendee, cezayir aklima gelen ornekler).

Avrupa'nin turkiye'den farki, akademik kitlenin bu soykirimlarin oldugunu butun gucuyle savunmasi. Devletlerin hepsi katildir, onlara isledikleri cinayetleri kabul ettirmek zordur. Sosyal bilimcilerin, kendi ulkelerindeki soykirimlar hakkindaki tavirlaridir asil onemli olan.

Mesela abd'de son donemde hafif hafif gelismeye basladi, akademide bu bilinc.

Sacmalik? Turkiye'ye, Osmanli'nin soykirim yaptigindan dolayi degil, Osmanli'nin yaptigi soykirimi cocuk gibi kelime oyunlariyla gormezden geldigi icin yukleniliyor. Devlet duygusal dusunmez, ne zaman ki bu durumun, kendisine soykirimi kabul etmekten daha fazla zarar verdigini farkeder, o zaman kabul eder.

Insanlar sunu anlayamiyor, siz 100 sene once bir grup elit Osmanli subayinin yaptigi isten direkt olarak sorumlu degilsiniz. Kimse size gelip "Oo ermenileri kesmissin?" demeyecek. Ama yapilanlari yok sayip, kulak tikamak sizi suca ortak ediyor. Bunlar arsiv uyusmazliklarinin farkinda olmama ragmen, dogrular.

Almanlar konusunda ise, sen zaten istesen de onlarin "biz soykirim yaptik, cok uzgunuz, nie wieder!" demeleri kadar yuksek sesle bagiramazsin. "Oo yahudileri, cingeneleri, hererolari kesmissin?" desen "Evet biliyoruz, ilkokuldan beri ogretiliyor, hic yalanlamadik, sen?" der ve susarsin. Ermeni soykirimini kabul etmeyen ulkeler, ticari kaygilardan dolayi etmiyor (ironik bir sekilde, ISRAIL!). Son olarak, bu olaylarin politik araclar olarak gorulmesinden vazgecilmeli.

Türkiyede sırf ideoloji uğruna, vatanseverlik saçmalığı uğruna, bir kaç milyon verilecek ya da toprak parçası verilecek (keşke verilse de sanmıyorum) diye soykırım yapıldığını bile bile dogmalara sıkı sıkı sarılıp reddetme olayı var çünkü.

Biliyor var, yapılmış ama reddediyor. Sanatçısı, yazarı, akademisyeni, politikacısı.

Tayyip Dersim için özür dilemişti sanırım yanlış hatırlamıyorsam. Zor olmasa gerek özür.

Dedelerinin ninelerinin doğduğu tpraklara gelememek filan. Çok büyük acılar var.

çünkü almanya ve fransa "hayır biz yapmadık. soykırım değil tehcir yok tehcir de değil büyük felaket..." gibi kelimeler üzerinden politika yapmıyorlar.
akademik anlamda kabul etme ve bunun dünyada yankılanması aşaması geçilmiş durumda onlar şu an toplumsal anlamda ikinci üçüncü nesillerin integrasyonu üzerine yoğunlaşmış durumdalar. ha bunun uygulanışında yanlışlar vardır eşitsizlikler sürüyordur evet eleştiriye açık. fakat kabul etmeme gibi bir şey söz konusu değil en azından.

hayal meyal aklımda şöyle birşey kalmış. türkiye'den bir yetkili ermeni soykırımını ısıtıp ısıtıp gündeme getiren fransa'ya cezayir'de yaşananları hatırlatmıştı, hemen ardından cezayir'den bir yetkili türkiye bizim ilişkimize karışmamalı diye bir açıklama yapmıştı. olay aşağı yukarı böyleydi tarih de son 10 yıl içinde olması lazım.

yani fransa soykırımı zamanında iyi yapmış, devletin başında da kendi adamlarını bırakmış. bizim beceriksizler hem soykırım yapmamış, hem de yapmış gibi bir izlenim uyandırmış. avrupalı akıllı vesselam.

protector+1

Almanlar Yahudi soykırımını kabul etmişlerdir, tarihlerinde bir utanç simgesi olarak yer almıştır. Bugün Almanya'da Nazilerin simgesi olan herhangi bir simgeyi üzerinde bulundurmak, propagandasını yapmak şaka amaçlı bile olsa suçtur. Fatih Akın'a zamanında giydiği tişört üzerindeki Bush yazısının s'sinde gamalı haç amblemi var diye dava açılması gündeme gelmişti, ne oldu bilmiyorum.

Yani şunu Almanya'da yapmaya kalksalardı büyük ihtimalle çelengin demir uçları bağırsaklarını ufak ufak dürtüyor olurdu Türk ırkçılarının: news.am bunun arkasında duran zihniyet Türkiye'de çok güçlü.

Ayrıca Cezayir soykırımı sonrasında Türkiye herhangi bir tepki göstermedi, üç maymunu oynadı. Yazarını pek sevmem ama şu yazı yardımcı olacaktır konu hakkında bilgilenmek adına: arsiv.taraf.com.tr

Kimse de gelip "dönemin şartları gereği" demesin. Devlet apaçık "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demiş, sonra kendi pisliği ortaya çıkınca "onlar niye özür dilemiyorlar, dilesinler!!!111"e bağlamış.

Almanların Fransızların yaptığı soykırımlar inkar edilebilecek düzeyde değil, inkar edilebilecek gibi bir şey olsa zaten ederlerdi. Ki Fransa zaten çok uzun bir süre soykırım yaptığını kabul etmedi zaten; yeni yeni kabul etmeye yeni yeni özür dilemeye başladı. Hatta savaşlarda kendileri için savaşıp ölen Cezayirlilerin ailelerine son 5 sene içinde tazminat ödemeye başladı. Onun öncesinde sadece Fransızlara tazminat ödemişlerdi. Şimdi de "Madem biz bu kadar taviz verdik, diğerleri de aynı şeyi yapsınlar" deyip Türkiye'ye yüklenebiliyorlar. Bu noktada Türkiye'nin "Siz de zaten Cezayirlilere Yahudilere şöyle şöyle şeyler yaptınız" demesi saçma olur, zira adamlar zaten kabul etmişler bu durumu ve ona göre hareket ediyorlar. Kaldı ki bu noktada Yahudilerin ya da Cezayirlilerin de bir beklentileri yok. Yahudiler kendi işlerini kendileri görüyorlar, Arjantin'e Brezilya'ya gidip orada yaşayan savaş suçlularını falan buluyordu bir dönem. Cezayirliler de Fransızlardan tazminat alıyorlar durmadan. O nedenle Türkiye'nin "Siz de soykırım yaptınız ama" diye bağırması anlamsız olur gibime geliyor. Zaten böyle bir şey yapılsa soykırım yapmış olduğumuzu da kabul etmiş gibi oluruz. Ota boka bulaşmadan "Biz soykırım yapmadık" demek daha kolay oluyor.

yani buradan cikaracagimiz sonuc ne arkadaslar?

sorry diyince tamam mi her sey?

Hayir baldur2, her sey tamam degil ama onu demeden kimse sana -hakli olarak- yanasmayacak. Ne zaman bu surdurulen yalanin sorumlulugu (bak soykirimin sorumlulugu demiyorum!) kabul edilir, "Cok ayip ettik" denir, o zaman iliskiler normallesmeye baslar, ulkenin imaji duzelir + pragmatik bakarsak o "herkesin bize dusman oldugu bati dunyasi"nin elindeki onemli bir "koz" veya "kart" gitmis olur.

Turkiye once Almanlar soykirimla nasil yuzlesmis ve bu toplum bilincine nasil isletilmis baksin ondan sonra bir daha dusunursun "Neden biz onlara soykirim yaptiniz diye bagirmiyoruz?" diye.

e almanya zaten bunu inkar etmiyor ki, hukuki sonucuna da katlandı, ikinci dünya savaşından sonra, deve yüküyle tazminat ödedi, ödemeye devam ediyor.

bence bu iş buradakilerin dediği gibi kolay değil. eğer sizin dediğiniz gibi türkiye soykırımı kabul etse ailelere tazminat verse de kapanmaz. madem bu kadar basit kaç yıllık mevzuyu niye kapatmıyor devletin başındakiler. sizin düşündüğünüzü düşünemiyorlar mı?

Soykirim soykirimdir. Baskalarinin soykirim yapmis olmasi Turkiye'de olanlari degistirmez. X sebebiyle de olsa Y sebebiyle de olsa o insanlarin telef oldugu bir gercek. Evet o donem Turkler de katledildi. Ama bu Ermeniler'in suruldugu gercegini degistirmiyor.
Sahsi dusuncem bunun kabul edilmemesinin tek sebebinin odenilecek tazminat oldugu yonunde.

Tazminat dediğimiz şey para değil, o en basiti zaten. Asıl tazminat toprak vermek. Ben özür dileyip toprak verecek birini göremiyorum şu an. Almanlarla Fransızların toprak verme gibi bir durumu yoktu Türkiye'den farklı olarak.

buradaki asıl mevzu ''tehcir'' kavramı.

türk tezi, ''tehcir'' yasal bir uygulamadır, bu yasal uygulama yapılırken, ermenilerin kusursuz bir şekilde nakli elde olmayan sebeplerle mümkün olmamıştır, kasıt olmasa da insanlar maalesef ölmüştür.

ermeniler ise tehcir'i başlı başına soykırım kastı olarak görüyor.

ya 100 yıl önce ölenler kimsenin umurunda falan değil. ermeniler, özellikle yahudi soykırı sonunda almanyadan alınan tazminatları gördüğü için bu işin peşini bırakmaz, türkiye'de özür dileriz dersek, ermeni gayrımenkülleri ve tazminatından başımızı alamayız diye asla kabul etmez.

olay tamamen politik bir mevzuya dönmüş.

E mallarina el koyulup olume gonderilen kisilerin torunlarinin tazminat istemesi normal degil mi?

normal olup olmamasının bir önemi yok ki sonuç açısından.

tazminat için uluslararası mahkemelerin ''soykırım'' kararı gerekir, şu an öyle bir yargılama filan yok, türkiye aleyhine.

muhtemelen önümüzdeki onlarca yıl boyunca, ne o tip bir karar çıkacak ne de bu konu her nisan ayında gündeme gelmekten çıkmayacak. böyle devam eder artık.

arkadaslar kendimizi kandirmayalim, komando kani var arti 1. turkiye ozur dileyince her sey bitecek mi sanki. ermenistana van, bitlis, kars, agri, mus gibi sehirleri vermeden bu is kapanmaz.

Bence 'devlet her şeyin en iyisini bilir', 'rasyonel biçimde her şeyi hesaplar' mantığını bırakmak gerekiyor önce.

Bunun yanı sıra, kabul etmenin o kadar kolay olmadığını söyleyebilirsin. Ancak reddetmenin sonuçları da vahim. İnsanlar bir makine değillerdir, bilinçdışı denen yapıya sahipler ve kararları ile etkileşimleri çerçevesinde bilinçdışını şekillendirirler. Bu bilinçdışı da gelecekte, bilinci şekillendirir. İnsanların olduğu kadar toplumların da bilinçdışları vardır.

Peki bilinçdışında bastırılan toplumsal olayların(mesela soykırımın inatçı bir reddi) tehlikesi neler? Basit örnek; 70-85 arası dönemde ağır bir işkence ve şiddetin varlığı; günümüzde zaman zaman bizi şok eden ancak alıştığımız şiddetin sıradanlaşmasına yol açmakta. Benzer biçimde soykırımın reddi, bilinçdışına sürekli 'düşman' kategorisini yollamakta. Osmanlı'nın son dönemleri ve Türkiye'nin ilk dönemlerinde gerçekleştirilen etnisite mühendislikleri; günümüz Türkiyesindeki paranoyakça korkunun, 'ontolojik ötekine' yönelik nefret nöbetlerinin, eleştirel düşünemeden devlete boyun eğmenin, hatta birey olamayıp kendini topluluğun akışına bırakmanın en önemli sebepleridir. Yani ret ve görmezden gelme; toplumun kendisini ve diğer toplumları algılamasını çarpıklaştırıyor. Etrafındaki(sokak, televizyon vb.) paranoyak ve nevrotik davranışları görmemen imkansız.

Felsefe ve edebiyat arasındaki çizgi çok incedir. Türkiye'de bu paranoyaklığı ilk görebilen oğuz atay olmuş gibi. "Korkuyu beklerken" öyküsü çok isabetli bir örnek.

Genelde olaylar psikolojik sonuçlarından bağımsız düşünülüyor. Çok büyük bir hata, çünkü olaya verilen tepki bir bastırmayı ve bir unutmayı içeriyorsa; bilinçdışından olağanca gücüyle geri dönecektir. Bu geri dönmeyi aşmak, toplumun sağlıklı bir biçimde kurulması için aşırı önem teşkil etmektedir. Yani olay ve Batı'nın yaptığı 'kuru bir özür' değil. Toplumun şeffaflaşması, nevrotikliğin iyileştirilmesi.

Aynı ağırlıkla çalıştığın zaman vücut o ağırlığa adapte oluyor, kas uyarımı olmuyor. O noktadan sonra değil 50 defa, sabaha kadar da aynı ağırlığı indirip kaldırsan verim alamazsın. Hatta daha fenası, bu uzun süreli bir eylem olduğu için vücut bir zaman sonra "Bu ne yapıyor amk" deyip strese girerek kortizol salgılamaya başlıyor, o da mevcut kaslarından yiyor. Vücudun belli bir çalışma disiplini var, ona uymak gerekiyor.

amacın
spor ortamın
spor geçmişin

önemli.

putperestlik diyorum...

bizde beyinsizlik diyoruz çok sorun etme mayk

Yerdeki ekmeği öpüp yüksek bir yere koymak kadar saçma bir hareket.

Tipik bir 3. Dunya sekilciligi.

bu ön yargıları hep böyle büyütelim arkadaşlar..kocaman yapalım..pilates topu gibi olsunlar..belki oynar kilo falan veririz..

turkiyeyi ve turk insanini milliyetci sanan insanlarin elestirisine ugramis cocuk. hani o taptiginiz, super medeni buldugunuz ulkeler var ya, onlarin hepsi turkiyeden daha milliyetci. keske biz de gercek anlamda milliyetci olabilsek.

Yerdeki ekmeği öpüp yüksek bir yere koymak kadar saçma bir hareket.+1

cocuk sonucta ne sıkıme abartıldıki bu kadar anlamadım.

Çocuğun bir kabahati yok, o yaşlarda biz de öyleydik sonuçta. İstiklal Marşı'nda arkadaşı arkadan güldürdü diye kulağı bükülen, hakaret edilen çocuklar olduk sonra, mevzunun derin olduğunu anladık.

Sonuç olarak: ben ortada sevinilecek bir durum göremiyorum.

ulan ne çok entel dantel, fularlı, dirseği yamalı ceketli adam varmış burada. özgürlük böyle bir şey herhalde, çok avrupaisiniz amk...

ne yapmış anasını satayım, öpmüş işte bağrağı çocuk. sana ne zararı var? zararsız bir sevgi eylemi. ben ne güzel deyip geçiyorum.

@mermize +1

mermize +1.

ben duygulandım. milliyetçi ve ırkçı birisi olduğumu söyleyemem. avrupa'da yaşamak en büyük hayalim. türkiye'yi genel olarak sevmiyorum. ahlaki yapımız, toplumumuz vs. pek hoşuma gitmiyor. ama ne olursa olsun türküm lan, memleketim burası. bu minik biraderim de bayrağı öpmüş, benim hoşuma gider. duygulanırım. yok gereksizmiş, saçmaymış bilmem ne... yahu ne zararı var? vatanını, milletini sevmekten kime zarar gelir?

militarizmle, ırkçılıkla, aşırı milliyetçilikle vatan sevgisini karıştırıyor insanlar. bir de şimdi yeni cihangir solculuğu modası yüzünden "ülkemi seviyorum" demek faşistlik oldu.

kardeşim ben türk ırkı ileri gitsin istiyorum. türk sporcuları, türk siyasetçileri, türk çocukları daha iyi işler başarsın istiyorum. bilim adamlarımız bir şeyler keşfetsin, türk çiftçisi yardırsın istiyorum. türkiye dedikleri zaman insanlar "ooo güzel ülke" falan desin istiyorum. bunun nesi kötü lan? ben türkü isveçliden üstün görmüyorum. ya da "yaşasın türk milleti, geri kalanını skeyim" demiyorum. sorun nedir yani? doğduğum toprağın dünyanın güzel köşelerinden biri olmasını istiyorum. benim çocuğum iskandinavya hayali kurmasın, norveçli çocuk türkiye hayali kursun istiyorum. nesi kötü la bunun? milleti ezmedikten, "türk ırkı üstündür" diye gaza gelip kafatasçılık/ırkçılık yapmadıktan sonra ülkemi sevmem, bayrağımı öpmem kimi niye rahatsız ediyor?

ben 2-3 sene öncesine kadar nefret bile ediyordum türkiye'den. imkanım olsa ben yok ederdim ülkeyi. ama başta bu osmanlıcı ruh hastaları ve cihangir solcuları yüzünden faşo olup çıktım aq. bu memleketi size bırakmayacağız diyen atatürkçü teyzelere döndüm.

cidden mide bulandırıcı bu "pfff saçma" düşüncesi. korkmayın bu kadar. vatan, millet güzel şeyler. bunu gurur meselesi yapmadığınız, bunun için insan hayatını hiçe saymadığınız sürece.

Zararsız bi eylemi de putperestliğe bagladiniz helal olsun. Kendi ülkesinin bayrağını öpmüş alt tarafı. Cok da guzel yapmis. Cnm yhaa^^ de geç yani ne kadar iğrenç insanlarsiniz.

ulan çocuk öpmüş işte amma büyütüldü haa.
putperest diyen mi ararsın 3. dünya ülkesine bağlayan mı.

komiksiniz la :)

kutsal olan 'ben' ve 'öteki' arasında hep bir ontolojik farklılık yaratır. 'Ben'in 'öteki' üzerindeki haklılığını bir adım ileri taşır. Ulaşılamayacak, dokunulamayacak bir alan yaratır. En sonunda da ritüellerle kendini iyice 'ben' yapar, 'öteki'ni siler.

Sığ bir düzlemden; ırkçılık-milliyetçilik ayrıdır, avrupa da miliyetçi, zararsız bir eylem gibi söylemler geliştirmeniz bir şeyi değiştirmez. Kutsallığın arkasında yatan ontolojik zemini ve bunun sosyo-psikolojik(ben ve öteki arasında savaş) etkenlerini görmüyor olmanız söyleminize meşruluk kazandırmıyor.

Tabii bu söylemler arasında en sığı 'avrupa da miliyetçi' söylemi. İnsanlar gazetede okudukları, günlük hayatta(aile, okul) öğrendikleri üzerinden dünyayı anlamaya girişince çok komik oluyor. Evet evet, Avrupa çok milliyetçi... Sömürge sonrası ülkelerdeki miliyetçilik tanımı üzerinden Avrupa'daki 'ben' tanımını kavrayamazsın, boşuna uğraşma.

Elbette buradaki Avrupa'yı genelliyoruz. Bir toplumun tamamını kapsamak imkansız.

ulan çocuk yanındaki kıza şekil yapmış işte şapşik ya :)))
artis artis yürümesinden belli.

İzlerken çok duygulandım.

Ayrıca, ikinci defa ciğeri beş para etmezler yüzünden hesabımdan olmak istemiyorum, o nedenle sessiz kalmak en iyisi...

der meister +1

marjinaller basmış gene burayı.

çocuğun ne putperestliği kalmış ne beyinsizliği.

bayrak manevi anlam taşır. bir semboldür. tıpkı ekmek gibi.

ikisini de öpene saygı duyarım.

çocuk yabancı olsa yalakalık yapardınız, Türk olunca zorunuza gidiyor.

ya sanki bunu yapan kisi politikaci, din adami, siyasi parti mensubu mk. cocuk lan cocuk o. ne sekilciligi ne putperestligi ne ne ekmegi olm manyak misiniz lan?? cocuk lan cocuk en saf duygularin, ic gudulerin hakimiyetinde bir melek lan o. sanki oo kesin kamera vardir bi opeyim de sekil olsun tv ye cikayim diyip optu. yok ama yabanci yapsa denir ki helal olsun velete iste yabancilar boyle vatan sevgisi dolu evlatlar yetistiriyor dersiniz. cocuk lan o. orda burda cikip sehit verdik ama olsun hedef hede hodo diyen insanlardan cok daha fazla hissediyor belki icinde o bayragin degerini. helal olsun lan onu dogurana da yetistirene de.

E canın az propaganda yapayım, 24 Nisan'da biraz ortalığı karıştırayım istemiş dayı, amacına da ulaştın. Orta-alt seviyede politika bilgisi olan her Türk gencinin yaptığı şeyler bunlar, çok normal. Ben de lise yıllarımda "evrimi tamamen kanıtlayamayız, soykırım yapıldı diyorlar Ermenilerin nüfusu o kadar değildi ki" filan diye geziyordum bir gram bilgim olmadan. Hep sonradan geliyor aklımız başımıza hep sonradan, bazımıza da hiç gelmiyor.

Çocuğun yaptığına duygulanıp "hll spr dvm" demediğimiz için ayaküstü vatan haini de ilan edildiğimize göre olaysız dağılabiliriz.

Zırvalık.

@sevgikusunkanadinda yav he he, propaganda yaptım. amerikan ajanı de bide tam olsun.

woaaah bayrak ne güzel lan

Bah hele bah beh yorumlara bah: replygif.net

Milletçe alkışlayalım bari ne yapalım :D

iki günde bir yapsan daha faydalı olur
mesela
1. gün 5 5 5 5 4 setler arası 60-90 saniye arası dinlenme
2. gün 6 5 5 5 5 ''
3. gün 6 6 5 5 5 ''
4. gün 6 6 6 5 6 ''
5. gün 6 6 6 6 6 ''
6. gün 7 6 6 6 6 ''
8. gün 7 7 6 6 6 ''
böle böle gider en sonunda bir bakmışsın yani yaklaşık 2 ay sonra tabi bu senin beslenmene ve dinlenmene bağlı olarak değişebilir 5*12 yapıyorsun zorlanmadan.
eve barfiks barı alıp çok rahat ulaşabilirsin bu sayılara.
ayrıyetten app store pull-ups trainer diye bi application var ona ulaşabilirsen müthiş olur.

Her gün yapmanda bir problem yok.

Kadınların prime time'ı bana göre 25-28 arasıdır. Ondan sonra biyolojik olarak eskisi gibi olmaz. Hele hele spor yapmayan, iyi beslenmeyen, bol bol abur cubur yiyen ve de stresli bir yaşam stiline sahipse, çökmeleri gayet normal.

33, 34

Bu biraz genetik ve beslenme, spor, sigara kullanımı ile alakalı.

27 yaşında 16 yaşında gibi gösteren de var, dediğin gibi 37 gibi gösteren de.

Yapacağın tek şey sigara içmemek, sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve spor.

En önemli yaşlanma faktörü de stres, sigara ve bozuk uyku düzeni bence, sonrasında dengesiz kilo alıp verme de varsa vücut daha çabuk yaşlanıyor.

@minik donut canavari'nin dedikleri oldugunda 10 yil birden yaslaniyorlar ama onlar yoksa daha fazla dayanabiliyorlar. Ama bu isin buyuk kismi genetik gibi, erken yaslanani da var, genc yaslanani da.

Belli olmuyor, bu sene 40 yasina basmis fakat 24-25'lik universite caginda kiz gorunumunde olani taniyorum mesela. Ustelik hic makyassiz ve 30cm oteden baktiginizdaki haliyle. Cok degisken bir sey bu kadinlarda, genel birkaniya varmak olanaksiz.

Nacizane gozlemim, bekar olan kadinlarin ciddi farkla cok daha genc kaldigi yonunde.

moral bozmayın rica ederim.

genetiğe, hayat şartlarına ve bakıma göre değişir. 28 yaşındayım. bir yıldır spor yapıyorum. cilt bakımımı aksatmıyorum. stresim çok az. zaten küçük gösterirken, etrafımdakiler daha da küçük göstermeye başladığımı söylüyor. ama 26 yaşındaki arkadaşım 30larında gösteriyor. Çalışma hayatı çok ağır ve cildi çok yıprandı.

Yaşamın boyunca kilo almamışsan sigara içmemişsen biraz da genetiğin iyiyse 40'a kadar yolu var.

Yaslandim mi diye dusundugu an yaslanir
cunku zaten o dusunce bosubosuna gelmez

17 zirve yaş, sonra yaşlanmaya başlıyorlar.

Insanlar (kadinlar ve erkekler) yirmili yaslarin basindan sonra yaslanmaya baslar.

33 yasındayım , üniversite öğrencisi sanıyorlar hala . Üstelik ufak tefek de değilim . Yani tamamen genetik bu işler..

elbette 25.

anti-aging kremleri bile 25'ten basliyor.

angelus + 1. Çoğunlukla 30'dan sonra bayır aşağı gidiyorlar.

Önce genetik ama bence bir kadını en çok yaşlandıran şey üzüntü.

30dan sonra teyze oluyorlar. :)

30lu yaşlardayım, evet eskisi gibi dinç değilim ama çökmedim yahu :D
hala enerjiğim vs.
random da gülüyorum sjghsfg.

kişiye göre değişken bence, 21 aşında çökmüş insanlar var.

yorgun / yaşı büyük gösteren şeyler:

aşırı makyaj, saç ve kaş boyamak
uykusuzluk
az su içmek, kötü beslenmek
abartılı giyim
sigara içmek (cilde ve saçlara etkisi kötü)
bronzlaşmak
hareketsizlik

bunun dışında kalanlarsa genetik.

Her gün 10 km. yürüyorsan yağ yakarsın, haftada birkaç defa ağırlık antrenmanı yapmak sana Jason Statham gibi bir vücut vermez. Haftanın 7 günü çalışsan da o tip bir vücudunun olacağının garantisi yok. Fakat dambılı salonun bir köşesinden diğer köşesine taşımak bile vücudun için faydalıdır. Tüm bunlarla birlikte önemli olan beslenme. Beslenme dandikse her şey boş.

Vücut yapmak istiyosan bu işin %70 i beslenmeden geçer.

Her gün 10 km yürümek başlarda yağ yakmana yardımcı olurken zamanla eski etkisini yitirir. Ağırlık antrenmanı yağ yakımı için çok daha faydalıdır.

Ama genel olarak yürümek sağlıklıdır tabi, kötü bir şey değil. 1-2 günlük ağırlık antrenmanı yine hiç yoktan iyiken üst seviye bir çalışma için yeterli değil. 1-2 günde en fazla 4-5 bölge çalıştırabilirsin, bir bölgenin bir daha çalışması da 1.5-2 haftayı bulur. İmkan varsa haftada 3-4 kere ağırlık antrenmanı daha faydalı olur.

Ağırlık antrenmanlarını arttır.

Kas kütlesi artırmanın veya yağ yakmanın yaptığın antrenmanla bir ilgisi yok, tamamen aldığın kaloriyle alakalı bir durum. Kalori miktarını düşürürsen hiç kardiyo yapmadan da salt ağırlık antrenmanı yaparak mükemmel yağ yakabilirsin. Fakat kardiyovasküler sistemin gelişimi ve daha sağlam antrenmanlar için kardiyo şart.

Antrenmanın katabolik olması vücudunu ne kadar strese soktuğunla ilgili bir durum. 1 saat yoğun ağırlık çalışması yapıp üstüne de 40 dakika kardiyo yaparsan kortizol salınımı yaşar kas kaybedebilirsin. Buna dikkat etmek gerekir.

Ben sabah boş mide ile kardiyo, akşam da ağırlık çalışması yapıyorum. En iyi verimi bu şekilde aldım, sana da öneririm.

1 bardak sütü yarım bardak süt ve yarım bardak yoğurt ile değiştirebilirsin.

Zamanla olacak, kötü olsa bile ileride denemeye devam et; şimdilik tarifte bir yamuk yok :)

Not: kek çok yumurta koksun istemiyorsan 1-2 yumurtanın sarısını ayırıp koymayabilirsin

Ben de 3-4 yumurtayla yapıyorum ve yumurta fln kokmuyor rahat ol ama 30 dk az duruma göre ayarlarsın

ocakta yemeğim var o yüzden acele hemen bir şey yazıp gideceğim yoksa en mükemmel keki anlatırdım
ama sana püf nokta: limon kabuğu rendele hoş koku verir:)

Kek kalıbını yağlayıp unlamayı unutma.

Klasik kekler 1'e 1.5 ölçü ile yapılır. Dolayısıyla
3 yumurta
1.5 ölçü şeker
1 ölçü yağ
1 ölçü yoğurt veya sut
Kabartma tozu
Şekerin yumurta ile beraber tamamen erimesi çok onemli

Ben kek kalıbı yağlamasıyla unlamayla uğraşmam direkt silikon kek kalıbıyla ya da borcama yağlı kağıt koyarak yaparım

gec kaldim galiba ama kuru malzemeleri kendi icinde karistirip ele. ve kuru malzemeleri yumurta-seker-sut karisimina ekleyince asla cirpma. bir silikon apatula yardimiyla alt ust alt ust karistir.

(bkz: folding)

2 seri ansiklopedi'yi evdeki kitaplığa sığmayınca annemler okuduğum liseye bağışlamışlardı. bir sürü kitabı da seviyelerine göre ayırıp okullara vermiştik.

Kütüphanemde durur, kimseye vermem. Çok sevdiklerimi ara ara tekrar okuyorum zira. Kimseye kitap vermem ama birinde okumak istediğim bir kitap gördüğümde alıp geri vermediğim de çok oluyor. Ödünç kitap verilecek bir insan değilim yani. Kitaplarınızı ödünç vermeyin kimseye.

Dagitiyorum. Bazen okumadan dağıtiyorum. Kitap hediye etmeyi seviyorum.

Kitaplığımda duruyor, sevdiğim kitapların elimin altında olmasını seviyorum, ödünç alıp beğendiğim bir kitabın bile kitaplığımda bulunmasını isterim..
Kitap atılır mıymış hiç ne fena, sevmediğim kitapları bile sahaflara bırakır ya da seveceğini düşündüğüm kişilere veririm..

Atan ya da ne yapacağını bilemeyenler varsa bana yollayabilirler :)

kitaplarımın çoğunu, kütüphanemden kolay kolay çıkarmam ama bir kez daha okumayacağıma emin olduğum, tırt kitaplar gözüme batacak sayıya ulaştığında, evin yakınında sahaf var, oraya veriyorum 3 kuruş paraya.

Ben başkalarına veriyorum.
Eğer çoksa kitap arayan köy okulları oluyor, çocukları sevindir.

10 TL'nin altına bir şey yemek imkansız. Normal bir yemek yiyeyim desem 20 TL civarlarında. Gerçekten bana da pahalı geliyor.

restorandan restorana degisiyor. mesela, tanidigim birine ait restoran dana etlerini 2-3 gunde bir taze olarak marketten, kuzu vs yoresel olarak yetistiren kasaptan siparis eder. hal boyle olunca fiyatlarin 15-20 tl araliginda olmasi normal.

tabi ne yediginizi bilmeniz gerekiyor. belki de ucreti fazla ama kalitesi dusuk et ve urunlerini tuketiyor da olabilirsiniz.

10 liraya et yiyorsan dışarıda, o et değildir zaten.

tamam porsiyonu 20 liranın üstünde olan mekanlar kazıklıyor. ancak ülkedeki vergileri ve sebze fiyatına varıncaya kadar gıda fiyatlarını incelediğinizde hak vermemek mümkün değil.

tarım yok. yahu çiftçinin traktörüne aldığı benzin için özel tüketim vergisi isteyen bir devletten bahsediyoruz. aklıma geldikçe başıma sıkasım geliyor sinirden.

Et pahalı en başta.
Pirinç pahalı, yağ, fasulye, marul pahalı yahu.
15tl yine iyiymiş, tavuk kıymasıyla karışık kese kağıdı yemek istemiyorsanız fiyat iyi.

Bir de kocaman çay tepsisi gibi tabağın içine minik bir parça yemek koyup kalan boşlukları da yemek sosuyla süsleyip getirmiyorlar mı, asıl ibnelik o bence.

Genel olarak gida urunleri pahali. Evde yemek yapmak da pahali artik yani.
3'e bolersek.
Bazi "marka"lar gereksiz yere asiri pahaliya kaktiriyor. Yani mekan guzeldir, yemek guzeldir/ozeldir para verilir. Buna itirazim yok. Ama su zincir yerlere bilhassa midpoint ve kitchenette e inanilmaz uyuz oluyorum. Biri silah zoruyla oturtmadigi surece oturmam. Uyduruk kaydirik, bastan savma yaptiklari yemekleri fahis fiyatlara satiyorlar. Fiyat/performans olarak bakiyorum tabii.

Onun disinda normal restoranlarda da pahali denebilir evet. Cunku 1. Gida pahali 2. Cok fazla musterileri olmadigi icin ve kira vb masraflari cok oldugu icin o fiyatlari tabaklara yansitiyorlar. Yansitmak zorundalar.
Beyoglu'ndaki veya benzer lokasyonlardaki mekanlarin cogu ise kalitesiz urune normalden cok fazla para istiyor. Sebebi de "ne verirsek verelim musteri kaybimiz olmayacak. Elbet gelen kerizler olur." Dusuncesi.
Hele hele ic yuzlerini bildikten sonra kaziklandigini hissetmeden yemek yiyebilmek imkansiz.

eh evet pahalı denilebilir seviyede bence de, mesela 7.cadde üzerinde wok n wolk yerine acılan dubledönerin basit dürümleri 16 tl üzerinden satılıyor; ama arz talep meselesi bunlar, o fiyatlardan çatır çatır satıyor mu? satıyor. demek ki can yakmıyor o kadar.

ankuva, next level'da bir mekanda kişi başı 50 tl'den aşşağı kalkmıyorsun masadan, ama her daim full, her daim hınca hınc dolu.

adana kebabı 12-15 lira olduğu mekanlar nerede? gidip biz de yiyelim diyecek oldum ama korkarım onlar martı etinden filan yapılmıştır.

türkiye çok hızlı pahalılaşıyor malesef

6-7 ay önce 120 liraya çıktığım yerden geçen hafta 170 liraya çıkınca şöyle bir geçmiş ekstreleri kontrol edeyim dedim...
geçen sene 1 liraya aldığım ürünler ortalama olarak bu sene en düşük 1.2 liraya alınıyor.
20% lik bir artış söz konusu ortalama benim gözlemlerimde.
maaş zammını ise ortalama olarak 10% koysak geriye net 10% gibi bir alım gücü düşüklüğü çıkıyor.

4 sene öncesine göre herhalde ikiye filan katladı fiyatlar. ben 4.5 sene önce türkiyeye geri dönmüştüm, o zaman herşey ne kadar uygun diyordum, şimdi avrupayı aratmıyoruz maşallah.

gıdada ve ev fiyatlarında korkunç bir pahalılık var. başka sektörlerde de illa ki vardır da gıda hergün içinde olmak zorunda olduğumuz bir sektör, elbette daha fazla fark ediyoruz.

yapılacak en iyi şey gitmemek. hele ki istanbul'da -istanbullu arkadaşlar alınmasın ama- çoğu yerde doğru düzgün bir yemek yemek de mümkün değil ki. Anadoluda çok daha düzgün yemek yersiniz tamam, tepsi kadar tabakta gelmez belki ama...

bence genel olarak pahalılaşma var bazı yerlerde ise bu genel pahalılığın filan ötesinde resmen kazığı geçirme var etin kilosu 10 liraya da düşse bu adamlar steak'i 90 liradan satar.Plaza çalışanı ablalar abiler (bu tanım tüketim delisi beyaz yakalıları tarifleyen bir tanımdır) iki gün de o saçma sapan fiyatları ödemeseler mekanlar da azcık uslanır belki...

her şey genel olarak çok pahalı.

sevgiliyle dışarı çıkınca 500 harcamak da abartı yalnız. midpointe her gittiğimde max 30-40 harcıyorum, ne yaptınız 500 ya.

geçen gün bir arkadaşım nişanlısı ile yemeğe gittiğini anlattı. lounge gibi bir yer sanırım gittiği iki kişi "ucuza" kalktık dedi. 270 ödemişler ;_;
biz de bir keresinde bir KAHVALTI mekanına gitmiştik 140 verip çıkmıştık ki ekstra bir şey yenmedi. Halihazırda serpme menü neyse o.

İnsanın yüreği acıyor lan.

livorno

Keyif almak istiyorsan napoli ya da fiorentina.

Roma ve juventus kanser eder.

Roma ya da Sampdoria

fiorentina

livorno tabiki de

forza livorno

ligi takip etmeni öneririm genel olarak, zamanla sempati duyduğun takımlar çıkacaktır. ben empoli'yi tutuyorum italya'da, yani en sevdiklerimden biridir. kanım mavi beyaz akıyor.

her hafta maçlarını izlemek isterim dersen üçüncü lig takımlarının maçları sportube.tv üzerinden yayınlanıyor, yasal. dertsiz tasasız her hafta izleyebilirsin.

Ben de Livorno diyorum.

pro vercelli

milan'ı tut. küllerinde doğacak bi kaç sene içinde..
şimdi billur geçiliyor ama bi kaç sene sonra "biz daha o zamanlardan milanlı olduk" deme şansın olacak.

Roma

Benim İtalya'da desteklediğim takım Sassuolo ve Napoli.
Napoli'yi geçmişten gelen alışkanlıklar ile, Sassuolo'yu ise son 3 yılda yaptıkları ile destekliyorum. İtalyan futbolu değil de; daha bi batı Avrupa futbolu oynuyor bu iki ekip bana kalırsa.

kullanıyorum. oldukça faydalı bir alet dediğin gibi.

bu sehpa ile çoğu hareketi yaparsın tabikide işin püf noktası ağırlıklarda. kas yapmak istiyorsan sürekli ağırlık arttırman gerekli. bir sürü dubmle, bar, bar ağırlıkları v.s de alman lazım bir çift dumble ile hiç bir yere varamazsın.

tüm bunlara aktaracağın kaynakta senin 1 yıllık salon parana denk gelir. bence hiç gerek yok salona yazıl. dediğin gibi tembel bir insan isen yakın bir arkadaşın ile yazıl. kabul ediyorum salonda tek gidip çalışmak bi süre sonra inanılmaz sıkıcı geliyor insana. eğer bir arkadaş ile gidersen sıkıcı değil eğlenceli olur, birbirinizi gitme konusunda teşvikte edersiniz hem.

son olarak ekleme yapıyım salona gitmeye üşenen bir insansan emin ol evde bi hevesle başlar 2 günde bırakırsın. salonda diğer insanlar hiç değilse birbirlerini teşvikte ediyorlar görsel olarak. evde sıkıntıdan patlayabilirsin.

özet: evde vücut geliştirilmez.

Spor salonda sihirli bir değnek yok. Yani sana dokunca vücudun gelişmiyor büyümüyor. Oradaki ağırlıkları kullanıyorsun, sonra onlar yetmemeye başlıyor o ağırlıkları artırıyorsun. Bu kadar basit bir döngü var. Tabii bunun dışında en önemli etken beslenme+dinlenme+süreklilik. unun da salonla bir ilgisi yok. Eğer sağlam motivasyonun ve yeterli ekipman desteğin varsa evde de pekala yapabilirsin bu işi fakat tek dezavantajın bir süre sonra yeterli ekipman desteği alamayacak olman. Zira gelişmek için yeri gelecek kendi vücut ağırlığının 1.5 katıyla squat yapman gerekecek, evde zor bu. O zaman salon şart. Gerçi kendi vücut ağırlığıyla çalışıp belli bir miktar gelişen insanlar da var, bu bana yeter diyorsan o şekilde de devam edebilirsin. Beslenmende problem yoksa gözün çok da yüksekte değilse evde çalışmak da bir noktaya kadar faydalı olur.

üniversite son sınıfta resimdeki ağırlık sehpasının aynısını aldım. kapıya takılabilir bir bar 10 kg'lık iki adet dumbell ve totalda 59 kiloya çıkabileceğim bar ve ağırlık setini odaya istifledim. tabi part part aldım bunları. evde spor pekala yapılır. ancak kanaatim sizi düzende tutacak bir programın olmasıdır.

ben evde spor yaparken p90 programını takip ettim. 5 ay fln projelerden vakit buldukça yapmaya gayret ettim. istikrarlı gittim. beni gören üşengeç arkadaşlarımdan biri de mekik sehpası aldı 4 sefer yaptı bıraktı. demem o ki sizi düzende tutacak bir program olması lazım. ya paket program ya da sizin hazırladığınız biri. ve en önemlisi istikrar istikrar istikrar. salonda da olsan evde de olsan yapmadıktan sonra hiçbiri bir işe yaramıyor.

uc asagi bes yukari hepinizin dedikleri ayni kapiya cikiyor. Agirlik zamanla arttirilmali yoksa gelisim saglanmaz bunun farkindayim. O yuzden alacagim dumbell da set halinde yani agirliklari arttirilabilen takilip cikarilabilenlerden. Zaten belli bir ilerleme sagladim. Zamanla dumbellara biraz daha ek yaparak arttiririm agirliklari misal su an 30 kg bench yapiyorum. bu 40'a falan cikar zamanla. Boyle bir imkanim var bu tarz dumbellarla. Mevcut programim var. Omuz-bacak/gogus-ön kol/ sirt-arka kol seklinde ayrilmis. Bu programi devam ettirir ve agirliklari surekli arttirirsam evde de gayet devam edebilirim diye dusunuyorum. Beni kararsiz birakan bu delta marka sehpalarin saglamligi kullanisliligi gibi konular aslinda.

Bugün seni kiraladım Orospu de

erkek adamın ağzı değil s*ki çalışır

Adamı sikerler balım

attila ilhan'ın dersaadet'te sabah ezanları romanında geçiyordu, sevişirken dirty talking olayında fransızca konuşuyorlardı. güzel bir anekdot.

yine de bunu yaparken, kalkıp da 'gulaağynın deliyne de sokayın' tarzı şeyler deme tabi. daha steril şeyler bul bir zahmet...

bacını sikeyim.

O kadar uzun cumleler olursa, bir noktadan sonra "Bidir bidir konusma" derim ben. Soyle bir matematik formulu kurabiliriz:
-Yapilmak istenen sey
-Yapilmak istenen seyin uygulanacagi yeri iceren uygun bir sifat tamlamasi
-Yapilmak istenilenin cok sevildigi ile ilgili bir ifade (ama kendinden emin bir ifade) veya yansima sesleri
-Hayat kadinligi belirten bir kelime (opsiyonel)

Resmen utandim, soyleyemiyorum.

Soru cumlesi olmasin, bana biri "misin?" ile biten bir cumle kursa o kafayla "Ha, baga mi didin, kim, ne, cevap mi veriyorduk buna" derim, konsantrasyonum kacar.

Hal hatır sorulur, napıyorsun iyi misin denir. Seks yapıyorsunuz diye efendiliği elden bırakacak değilsiniz.

Flörtleşmek en güzeli.Küfürlü konuşma falan yapmacık oluyor bence

Haha, güldürdünüz ibneler :)
Dirty talking ısmarlama olmaz güzel kardeşim. Bizi 'Sen benim orospumsun' dediğinde hoşuna gider, diğeri sana siktiri çeker.
Küfür değil, tahrik edici olması lazım. Onu da sen tanıyorsun.
Partnerin ile ilişkini bilemeyiz.
Aç türkçe porno, dinle.
Orada geldiği gibi gelecek kulağına. Komik yani.
Ha ben ingilizce konuşma taraftarıyım. Sen de öyle yap.

Yala bee

yine de moddan çıkaran fix cümle:

'ama yalnızca senin orospun di mi?'

:/

yok babamın...

-neden o ? sorusunun ona özel bol sıfatlı kısa net cevapları
-bunu onunla yaparken ne hissettiğini kelimelere dökmen etkili olabiliyor diye düşünmekteyim.
etkilenmek kadar etkilemek de önemsenir.

Karşı tarafın biraz götü kaldırılabilir.
Biri bana orospumsun dese üstümden atarım. Burada orospuluğu aşağılamıyorum kesinlikle.

dirty talk illa sen benim orospumsun nasıl sikiyorum seni obaa şeklinde olmak zorunda değil.

bu kadar hardcore başlamak zorunda değilsin. eğer yeniysen ve tecrübesizsen(dirty talk konusunda) zaten bu kadar iddialı cümlelerin altını doldurmakta zorlanırsın ve ters teper.

onun yerine daha soft, iltifatla karışık başlayabilirsin. misal partnerinden soyunmasını iste ve "seni soyunurken izlemeye bayılıyorum" de. ya da işte ıslaklığından, sıcaklığından, darlığından yola çıkarak hoşnutluğunu dile getirirsin. veya o an yapıyor olduğun şeyin hoşuna gittiğinin teyidini alırsın(hoşuna gidiyor mu? evet) şeklinde. asdasds böyle tane tane yazınca çok mal durdu da doğru context'te uyguladığın zaman iki taraf için de oldukça tahrik edici bir şeye dönüşebilir.

uzun lafın kısası dirty talk, dirty olmak zorunda değil. en azından bu sanata muvafık olana kadar. kendine güvenin geldikçe dilin sertliğini de azar azar yukarı çekebilirsin. (her anlamda)

"Ağzını burnunu kırarım senin, akıllı ol" de.

şu geldi direk aklıma: geikoo.s3.amazonaws.com

şimdi partneriniz ne seviyor onu bilmek lazım önce romantik yumuşak seks mi? sert seks mi? dirty talking mi? submissive mi? herhangi bir fetişi/fantazisi var mı? bunlara göre bir yol çizilir elbet

Ayakların yerdeyken başladığında ilk anda daha az kuvvet harcıyorsun haliyle. Ondandır belki. Sıçrayarak tuttuğunda dengeni sağlamak, düzgün kavrayıp harekete başlayabilmek için bile çaba harcaman gerekiyor. Evdekini ayaklarını kendine çekerek yapıyorsan 1.den sonra bir fark olmaması gerekiyor mantıken.

Yerçekimi.

etki-tepki prensibi yüzünden. ayağın yere değdiğinde denge halindesin, kütlen aşağı doğru bir etki kuvveti oluşturuyor, zemin ise yukarı doğru bir tepki kuvveti uyguluyor. ama havada asılıyken zemin sana yukarı doğru bir kuvvet uygulamıyor. yani yere beasarken senin kuvvetin+zeminin tepki kuvveti var ama havada asılıyken sadece senin kuvvetin var kendini kaldırmak için. dolayısıyla havada asılıyken daha falza kuvvet harcıyorsun.

tamamen psikolojik herhalde nasıl yapacam olm bunu fln diye düşünüyor olsa gerek insan. ki arkadaşında dediği gibi hadi ilk atlamayı anladım bi ivme aldın fln da diğerlerinde aynı olması gerekiyor... neyse ben yerdeymiş gibi düşünüyüm bari. kancık kelleni ödlek bedeninden ayırmaya geliyorum antuan..

Kolay cekiyorum dediginiz barfiks cubugu, tutarken ayakleriniz yere degecek yukseklikteyse etki-tepki +1 Hepsi ayakalriniz yere degmeyecek yukseklikteyse tamamen psikolojik.

Fasulye.

gemide
kader

yazı tura

zenne,
ağır roman,
eşkıya,
gemide,

Deli Deli Olma,

Mustafa Hakkında Her Şey.

ağır roman +10 demek için geldim.
bitirmek çok zor olmuştu ama izlediğim en kendine has filmdi.

masumiyet
kader
yol
sevmek zamanı
bal
duvara karşı
kış uykusu
teyzem
mommo
silsile

benim en sevdiklerim (yeşilçam hariç):
vavien
aaahh belinda
sarı mercedes
muhsin bey

tunç başaran külliyatı
gölge oyunu

İlk aklıma gelenler:

Yazgı
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak
Güneşe yolculuk
Büyük adam küçük aşk
Aaah Belinda
Kader
Yazı Tura
Takva
Pardon
Gelin
İnşaat
Yol
Adı Vasfiye
Uçurtmayı Vurmasınlar
Yusuf ile Kenan
Masumiyet
Gemide
Üç Maymun
Uzak
Anayurt Oteli
Filler ve Çimen
Uzak İhtimal
Asiye nasıl kurtulur

zübük

arabesk
açık ara en sevdiğim türk filmleri listesinin başında gelir.

susuz yaz - metin erksan

dağ

göbek yoksa çok hoş ve çekici,varsa ı ıh.

crop top denilen şey çok tatlı bişi bence

edit: mutevazi + 1 Ankara'da giyemezsin :D

"En son 95-96'da modaydi, vay be, ne giyerdik. Moda gercekten kendini tekrarliyor." diye dusunuyorum.

Göbek deliği pamukcuğu yoksa güzel.

ben de severi crop top ama ankara'da pek giyemiyorum insanlar garip garip bakıyor. gerçi burda şorta bile garip bakıyolar. tatillerde bir mini elbise iki crop top artı şort <3

güzel,seksi. her türlü hoş ama şehir farkı ve ortam farkı bazen aşırı dikkat çekici olduğu için itici gelebiliyor.

neyle birlikte giydigine bagli bence genel goruntu hos olmali yani, sadece ust giysi olarak degerlendiremeyiz. hem tum acik gobekli ustler ayni degil mesela ben gomlek gibi olanlari begeniyom ozellikle. neyse sonuc olarak ozel bi gicigim ya da hayranligim yok.

Çok sağlıksız buluyorum. Düşük bel pantolonlar yüzünden bir nesil sonra tüm kadınlar böbrek rahatsızlığı çekecek.

Yüksek bel pantolon + kısa üst grup hakkında olumsuz fikrim yok, güzelse güzeldir.

Gobek güzelse güzel duruyor, destekçisiyim.

head and shoulders intensive treatment. dogru mu yazdım bilmiyorum kitap gibi adı var.

head and shoulders okaliptus

marka bilmiyorum banyoda hanım hangisini aldıysa onu kullanıyorum

evde bebek yok ama dalin bebek şampuanı kullanıyoruz memnunuz.

bir önceki dove (onarıcı bakım) idi, şimdiki elseve (kuru ve sert saçlar için olanı galiba). erkekim, saçlarım yımışacık oluyor, gayet memnnum.

clear men

john frieda - go blonder

Sta, benim saçlara da go blonder cok hos olur cidden :pp

Toni and Guy Fine Hair.

head and shoulders mentollüsü çok şugar

Organix

Pantene / Aqua Light.

hs ocaliptus

toni&guy fine hair.

@fraise sordun söyledim aşalslsk.
evet o sarışınlar için ama aynı serinin brunettesi de var :)

head and shoulders mentol veya normal, bulamazsam clear

Stok yapmış olduğum için hala Lush-Cynthia Sylvia Stout. Son şişe, bitince napıcam bilmiyorum.

h&s ipeksi yumuşaklık

Organicum

ducray kullanıyor evde herkes.

Banyo sabunu kullanan bir tek ben miyim la.
Çok yumuşak falan olmasını sevmiyorum, erkek adamın saçı da sert olur.. Neyse, bazen sabundan sonra gözüme kestirdiğim bi şampuanla yıkıyorum, hepsi aynı geliyor bana.

Frida'dan tigi bed head'e geçtim, çok çok memnunum tavsiye ederim denemenizi.

Ben de kerastase'tan davines'e geçtim ama memnun değilim, sülfat yokmuş içinde o yüzden köpürmüyormuş kimse bana anlatamaz bunu :D Bi de köpürmemesinin yanında hiç parlatmadı bile, head&shoulders la bile ışıl ışık olur saçlarım halbuse. Bu aralar bi davines balonu var ama alma, kerastase ise güzel tavsiye ederim, hele maskeleri daha güzel.

Clear

vay arkadas hayvan testleri ve eziyetler kimsenin umrunda degil. Üzüldüm acikcasi. Bizim eve Peta boykotlu üürnler girmiyor.

Medikal sampuan kullaniyorum (squa-med), renksiz ve kokusuz, daha da önemlisi medikal olmasina ragmen hayvanlar üzerinde test edilmemis bir marka.

www.youtube.com

Otacı

Johnsons baby shampoooo

John Frieda - Go Blonder
Biraz kurutuyor tek başına.

organix bazen doa sülfatsız şampuan

prozinc

toni&guy fine hair.(saçlarım ince telli)

Clear men ve Head and shoulders.

head and shoulders elma ferahlığı

Yo değil.

az seksi, ama giyen kadının kendini seksi sanmasıyla o az seksilik de kayboluyor. kaybolmayan seksilik istiyoruz.

seksi degil

seksi ama cok seksi degil.

mus corap cok seksi.

cunku icinde et var.

kadına göre değişir. çorabın kendisi seksi değil.

bir ara öyleydi de
şimdi desenli, dantelli falan çoraplar çıkınca modası geçti gibi.
sebebini bana değil freud'a soracan

hayir. ucuz gosteriyor.

çok fena parmak arasına kaçıyor o, çok rahatsız edici bir çorap.

giyeni seksi değil yollu gösteriyor, erkeklerin ilgisi bundan dolayı, yani belki bana ekmek çıkar burdan diye.

Bahsettiğim şu manzara;

galeri7.uludagsozluk.com

yani sokakta giyilen değil :) Şu tip bir an.

bacağa göre değişir.
olay bacakta yani

giyene göre değişir

hayır değil. inanılmaz ucuz ve basit duruyor. ince siyah kilotlu çorabı tek geçerim.

Paylaştığın fotoğrafta file çorap göremedim.

Bi diz üstü çorap değil.

çok yer kaplar gibi geliyor. bende elektronik olanlardan var, daha az yer kaplıyor, hem de dara ayarını yapmak daha kolay.

gereksiz
mutfak tartısı gerekli, ama bu gereksiz. tchibo'dan hem tartılı hem hacim ölçerli bi tartı almıştım zamanında. baya sık kullanıyorum onu

Dijital tartılar her zaman daha iyidir, hassas ölçümlerde bu tartılar işe yaramıyor.

çok retro bir ürün görüntüsü vs çok hoş ama kesinlikle güvenilir değil bu yaylı sistemler. hava sıcaklığından, nemden vs etkilenip yanlış ölçmene sebep oluyorlar. yani %10 %20 arası bir +- payı olması mümkün bana kalırsa. ben geçen tchibo denilen kahve dükkanından aldım 50 liraya dijital bir tartı, gayet işimi görüyor, piano black renkli bir ürün.

bence de çok kaba. bakkal tartısı gibi.

şöyle birşey işini görür www.hepsiburada.com

bi de şunlar var :) www.topragizbiz.com

tartıyı (hem de hassas) napıyosunuz arkadaşlar gerçekten çok merak ediyorum.. bardak, kaşık ya da göz kararıyla ölçüm yapamıyo musunuz?

gereksiz

Bence hiç pratik değil. Ticari işletmen varsa alınır. Ama ev için gereksiz.

reso aga, anlayamazsınız.

Gelen yorumlardan sonra almaktan vazgeçtim, çok teşekkürler <3

belki anlayamadım ama seni ikna edebildim? alsdkfs

ayrıca mutfakta eline ...öhm su dökerim *_*

@reso

kahve yapıyorum, ml ve gr ölçülerinin çok net olması lazım.

afiyet olsun o zaman, ne diyim :)

şundan var bende www.kliksa.com
memnunum. ne işe yarıyor diyenler için likör yaparken kullanıyorum ben,bardakla kaşıkla olmuyor.

peygamberi kamyonete bindiren kafayla aynı tarzda işliyor... yakında rte fırçasıyla kaldırırlar merak etme.

yalnız biri ihrama bürünüp ziyaret etmek istemiş ama gözaltına almışlar. o adamın müridi olucam ben.

Müslüman şuursuzluğu.

normal kabe'den ne farki var ki?

o da bina, en az onun kadar anlamsiz.

Dıbımde olmasına rağmen, görmemek ıcın bilhassa yolumu uzatıyorum.inan o meydandaki şeye bakıp da belediye negzel düşünmüş diyen insanlar oldukça bizim fikrimiz ne yazık ki önemsiz.

Tavaf etmeye giden fakat tavaf edemeden gözaltına alınan bir avukat vardı. Süper bir trolleme örneği bence. Çok gülmüştüm.

Ayrıca evet. Millet iyice kafayı yemiş durumda. ALlah, kitap, peygamber de, ağlasınlar gözleri yaşlı yaşlı, sen de sessiz sedasız ceplerini boşalt.

Müstahak bunlara kobrayı sokmak.

Valla benim bildiğim Hac mevsiminden önce camilere maket kabe getirilir, camilerde hacı adaylarına hac eğitimi verilirdi. Eğer buysa boşuna sallayıp durmayın olaya. Yok o değil de, başka bir amaçla getirildiyse yuh artık diyeceğim. Ki mevsimi de değil.

Kafayi niye yiyorsun,kim naparsa yapsin sizene...

insanda beyin organi faaliyetini yitirince işte kim naparsa yapsın size ne moduna giriyorsun. yapmasın arkadaş, beyin verilmiş kullan diye.

@evrenos kutlu doğum haftası nedeniyle getirmişlerdir. 23 nisanda orada kutlama yapacaklar hatta bence.

kusura bakma da şu soruyu soran bi zekayla tartışmaya gerek yok.

"Agzim gokhan tore olayindan sonra sinirlendigim ya da kufur etmem gerektigi zaman fuck you lafina alisti.turkce bildigimiz kufurleri etmiyorum artik.peki yine gunaha giriyor muyuz???"

troll müsün nesin.

en zeki,beyni olan,akıllı sensin oldu mu,herkes yanlış sen doğrusun.
hayır madem cevabımızı beğenmicen sadece benim gibi düşünenler cevaplasın diye belirtseydin,yandaş mı arıyon kendine burda...

Hiçbir eldiven o nasırlara engel olamıyor ne yazık ki.

Eldiven kullanmak yerine nasırlara alışman uzun vadede daha hayırlı olur.

genelde sırt bölgesi yhapıyor nasırı. dambıll ile çalışırken sünger tercih et, sırt çalışmalarında da kancalı eldivenimsiler yardımcı olabilir. olmadı eldiven altına sünger. ama bu kadar narin olmaya gerek yok yav nasırın da ayrı bi güzelliği var :D

nadya komanaci, beken bauer ve
norveçli balıkçıların kullandığı
nöytrocena krem kullan, bebek poposu gibi olsun ellerin.

Eldiven bir işe yaramıyor nasır konusunda. En azından nike eldiven.

1. Siktiktan sonra ilk kokusunu aldığın üst notalar. Aradan biraz zaman geçince aldıkların orta notalar. Saatler geçince tenine yakın kalanlar alt notalar. Koku hep aynı kalmıyor. Saatler içinde değişiyor.

2. Yazın baharatlı agir kokular sikarsan bogarsin.

3. Teninin kendi kokusuyla birlestiginde bir nota daha baskın çıkıyor veya yapısı değişiyor. Bende çok güzel kokan bir şey başkasında ekşi kokabilir.

Parfümden çok anlamam fakat başlangıçtan sonuna doğru kokunun değişik evrelerini anlatıyor o nota tabirleri. Üst nota ilk sıkıldığı anı, orta nota 20 dakika içindeki halini, alt nota da 20 dakikadan sonra geçirdiği değişimi anlatıyor.

Kışın daha kalıcı olan baharatlı şekerli kokular tercih ediliyor, bunları yazın kullanamazsın zira bayar. Yazın daha fresh taze kokular tercih ediliyor, baharatlı kokuların yaz sıcağıyla birleşip ölümcül olma riski var.


Sıkılan parfümün alacağı şekil ten rengine beslenmeye yaşanılan coğrafyaya cilt yapısına göre değişkenlikler gösterebiliyor. Vücut sıcaklığının bile sıkılan parfümün kokusu üstünde büyük etkisi var. Ten rengi meselesi bu nedenden dolayı önemli sanırım.

(bkz: olasılıksız)
olabilitesi için; (bkz: laplace'ın şeytanı)

(bkz: contact)

(bkz: discipline)

(bkz: stars my destination)

cesur yeni dünya - aldous huxley

beni asla bırakma - kazuo ishigura

Bence bu alanın en iyisi: phillip dick'ın romanlarıdır.
Eğlenceli olsun diyorsan da: otostopçunun galaksi rehberi, çok güzeldir.

Galaksi rehberi +1

Ama kesınlıkle ve kesınlıkle alfred bester-kaplan kaplan. Coook sıddetle tavsıye olunur.

arthur c. clarke ve h.g. wells'in kitaplarına bakabilirsin.

Dune serisi bence.

Mülksüzler, Ursula K.Le Guin
Tüm PKD romanları
Tüm Stanislaw Lem romanları
Vakıf Serisi, Asimov
Zor Şey Tanrı Olmak, Ştrugatski kardeşler

Sen Amasya'nın merkezine doğru ilerle, ırmak kenarında kafeler falan var oralarda takılırsın.

üstteki arkadaş ballandıra ballandıra anlatmış ama bir caddesi vardır yarım saatte iner çıkarsın. başka da bir şey yok açıkçası. amasya'ya samsun'a gidilebilir.

meşhuuur mecburiyet! caddesinde volta atarsın bol bol.

sen en güzeli Amasya'ya(~45dk) ya da Samsun'a(~1saat) git. Çorum da yakın ama oranın pek bir esprisi yok. Ya da amcama söyliyim seni dağ bayıra çıkarıp keklik avına götürsün :P

www.bedestenosmanli.com
Burda topuz kebabı yemeden dönmeyin ilgiç bir sunum şekli var.
Başka yerde görüp yiyemezsiniz.

1.90 boyundasın 88 kilo civarısın hayatın boyunca spor yapmışsın ve aylardır 8 kiloluk dambılla çalışıyorsun. Peki. Öncelikle o 8 kiloluk dambılı kaldır bir köşeye, işine yaramaz senin. Ağırlığı ayarlanabilir bir dambıl seti al, sehpa al, barbell için bar ve plaka al, barfiks çubuğu al. Bunlar ilk etapta senin işini görür ama bunlar da belirli bir süre götürür seni. Ondan sonra ağırlıkları tekrar artırman gerekir. Ayrıca kendi vücut ağırlığınla da yapabileceğin birçok antrenman videosu var, "Bodyweight Workout" diye aratırsan ulaşırsın. Evde olmaz diye bir şey yok. Evde çalışan ve başarılı olan pek çok insan var. Önemli olan süreklilik önemli olan irade. Bunlar ve orta düzey ekipmanın varsa vücudunun izin verdiği ölçüde bi gelişim sağlarsın. Başarılar.

istedikten sonra yapılır. önemli olan azmetmen.
Ben vücut çalışmıyorum ama evde aletsiz falan 10 kilodan fazla vermiştim spor yaparak.
Gün aşırı egzersiz yaptım, ama hiç bırakmadan üşenmeden 1 sene falan yaptım.

İnternette, youtube da binlerce video ve bilgi var. vakit ayır, onları bir incele.
Spor salonuna gitmeden evde de yapabileceğin programları bulabilirsin.

Evde o iş zor. Devamlılık için sana salon atmosferi lazım.

selam, öncelikle ben de spor salonuna gidemeyenlerdenim. ev çok daha rahat ve konforlu geliyor bana. spor salonuna iş çıkışı git, o yolu sonra dön vb sıkıntı işler. evde yapınca en az yarım saat cepte oluyor bu sayede.

evde yapabileceğin birçok hareket var aslında. bunun yanı sıra evde çalışmak için cuzi bir miktara alabileceğin aletler de var. senin 8 kg dumbbelller iyiymiş. onları bir barbell ve barfix bar alarak destekleyebilirsin. bu sana en fazla 60-80 liraya mal olacaktır toplam. bunlarla beraber de birçok yeni hareket yapabilirsin.

şuanki duruma gelirsek, haftada en az 3 defa çalış bence. izole egzersiz yanında compound hareketler de yap mutlaka. şınav mekik vb de faydalı, illa tüm hareketler dumbbell ile olacak diye birşey yok. plank, squat, bicycle crunch gibi hareketlerle de zenginleştir programını. 1-2 defa da çık kardiyo yap çevre müsaitse.

beslenme de bu işin diğer yarısı, proteinini karbohidratını kilona göre yeterli şekilde almaya bak. merak etme turabi, fight club taki brad pitt vb gibi istesen de olamazsın, bunlar yıllar gerektiren emek veya kısa yoldan stereoid işi. gelişim yavaş olur, geliştikçe de gelişme hızın yavaşlar. aynı hareketleri devamlı yapmak yerine arada hareketleri değiştirmek, programa çeşitlilik katmak çok önemli. aylarca dumbbell curl yaparsan alacağın verim çok azalır, hareketler arasında da rotasyona gitmek gerekir.

dökülmez. ama saç şekillendirici ürün kullanırken saç diplerine, kafa derine kesinlikle sürmemelisin o zaman saçların hava almasını engeller. kırılarak dökülmeye etkisi olabilir mi aşırı kullanımda ? olabilir belki ama zamanla kel kalmanızı mümkün kılacak bir şey olmaz. o sadece genetik dökülme varsa olur.

Bir hastalık falan yoksa eğer, saç dökülmesi tamamen genetik bir durumdur. Yani saç şekillendiriciler falan saçını dökmez ama sağlıksız bir görüntüye neden olur.

1.5/2 yaşından sonra vücut laktoz emilimi yapmıyor, o yüzden oluyor bunlar. Süt, yetişkinler için uygun bir içecek değil.

Doğu toplumlarında laktoz intoleransı daha yüksek. Yani kademeli bir artış var, evet.

kısmi laktoz intoleransını mı kastediyorsun? evet var öyle bişey. bir bardak sütü tolere edip 3 bardağı tolere edemeyenler oluyor. başka bir şeyden de olmuş olabilir her şeye hastalık dememek lazım yani 1 litre içmişsin sen de naapmışsın asıl senfoni çalmamasına şaşarım ben.

bench press
shoulder press
squat
deadlift
barfiks

youtube'da var videoları. yalnız bu hareketler çok ciddi hareketler ısınmadan/dikkatsizce yaparsan mesela deadliftte ömürlük sakatlıklar söz konusu. çok dikkatli ol.

Kalınlaştırmak için @reavelyn'in saydığı bu hareketleri çok ağırlık az tekrarla yapmanız lazım, az ağırlık sık tekrarla yaparsanız inceltiyor (daha doğrusu sıkılaşıp toparlanınca ince görünüyor).

Edit: Evet aynen, az dediğim @oddyseus'un dediği gibi, mesela 6x3. Sık dediğim mesela 30x3.

Lunges
Bent Over Row

Çok ağırlık az tekrar dediği de min. 6 tekrar yoksa hipertrofi olmaz. Ayrıca normal beslenmenize 2 öğün(ya da daha mevcut öğünlerde daha fazla protein) falan eklemeniz lazım ki gelişim olsun.

Bu az ağırlık çok tekrar, çok ağırlık az tekrar konusu biraz karışık konular. Çok ağırlık dediğimiz şey sana göre çok ağırlık olmalı. Standart bir durum yok burada. Sen bir hareketi 30 kiloyla yapabiliyorsan senin için çok ağırlık odur. Bir başkası da aynı hareketi 90 kiloyla yapıyordur onun için de çok ağırlık odur. Sen kondisyonun ve kas gücün olmadan "Büyümek için çok ağırlık kaldırmalıyım" deyip 130 kiloyla squat yapmaya kalkarsan omuriliklerini dizlerini eline alırsın. Bunu hatırlatmakta da fayda var.

Bununla birlikte, vücuttaki kas grupları standart değildir. Yani kırmızı kas grupları vardır beyaz kas grupları vardır. Kırmızı kas grupları biceps triceps omuz gibi küçük kas gruplardır. Misal bunları yüksek ağırlıklarla çalıştıramazsın. Bu bölgeler yavaş uyarılır fakat aynı zamanda yüksek mitokondri içerdiği için yorulmaya karşı dirençlidir, kortizol salınımı yaşatmaz. O nedenle düşük ağırlıklarla ve çok tekrarlarla çalıştırırsın, gelişimi bu şekilde olur. Buralara yüksek ağırlıklarla girersen sakatlık yaşarsın.

Bir de bacak gibi sırt gibi göğüs gibi boyun gibi büyük kas grupları vardır. Bunlar beyaz renkli kas gruplarıdır ve oldukça hızlı uyarılırlar. O nedenle yüksek ağırlıklarla ve düşük tekrarlarla çalıştırılması uygundur. Aksi halde vücudu strese sokup kortizol salınımına, haliyle kas kaybı yaşanmasına neden olur. Bu kas grupları için büyüme ve güç artışı yüksek ağırlıklarla ve düşük tekrarlarla çalışarak olur. Yani tüm vücut için aynı prosedür uygulanmaz; kas gruplarının kendine özgü çalıştırılma şekli vardır. Arkadaşlara ek olarak bunu da belirtmek isterim.

Temel egzersizler, özellikle squat ve deadlift. Kalori alımını da arttıracaksın. Kalın bel için oblik çalışması da hızlı sonuç verir. Side plank, side crunch gibi.

çırpı bacak detected. ye biraz aç kalma :)

Yogurdu evde kendim yapiyorum, evet...
Bazi supermarketlerde organik urunlerin satildigi reyonlar var, kafama eserse ordan bir seyler aliyorum. kasaplarin "el yapimi sucuk" diye sattigi seyi alirdim eskiden de su an tuketmiyorum.

yumurtayı organik kategorisinden alıyorum nomal market yumurtası ile gerçekten çok farklı hem tat hem de sarısı/beyazının görüntüsü olarak. Belki gerçekten organik değildir ama tatları daha bi gerçek yumurta en azından.

Evde kullanmaya gayret ediyoruz. Annem yoğurdu kendi yapmaya başladı 1 senedir, bir de mevsim sebzesi meyvesi almaya gayret ediyoruz. Üreticisinden organik biber bulduk muydu kaçırmıyoruz.

Bir de bizimkileri yaylalı bostanlı bahçeli mahçeli bir yerlere taşınmalarına ikna edersem daha da güzel olacak :)

Hayır, umursamıyorum.

Bütçemiz belli, son zamanlada organi diye her şey gerçek fiyatının 4-5 katına satılıyor. Yine büyük üreticile kazanıyor, hem de organik tüketimin sera tüketiminden pe farkı olduğunu düşünmüyorum. Abartılmış bir bolon olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca tane yumurtaya 10 lira mı verilir? el insaf yahu.

evet, evde bunları yapıyorum ama organik sayılabilmesi için üretimin diğer aşamalarında da belli prosedürlerin uygulanması gerekiyor, organik olmuyor evde yapılan her şey.

Daha yeni kendi sarımsak tozumu yaptım. Çok severim baharat niyetine.

Biraz temele inelim. Bir ürünün organik olabilmesi için, misal bir domatesin organik olabilmesi için ekildiği tarlaya traktörün bile girmemesi gerekir. Ki traktörün egzozundan çıkan dumanın kimyasal etkileri yetiştirilen ürüne geçip doğallığına zarar vermesin. Temelde organik tarımcılık budur. Hayvancılık için de benzer örnekler bolca mevcut. Serbest dolaşımla beslenmiş herhangi bir kimyasal yemle beslenmemiş büyümesi için antibiyotik verilmemiş tavukların yumurtası organiktir. Hatta serbest dolaşmış tavukların yediği ota boka püsüre de herhangi bir kimyasalın bulaşmaması gerekir. Evde yoğurt yapmak için kullanılan süt için sağılan ineğin de tamamen organik yemlerle beslenmesi gerekir, Türkiye'de böyle bir şey yok ne yazık ki. En organik beslendiği söylenen hayvanlar bile belli bir oranda katkılı yemlerle beslenebiliyor kanun gereği. O nedenle organik beslenmemiz mümkün değil. Bizdeki organik beslenme garantisi, yumurtanın üstündeki tavuk boku. Onu görünce "Evet bu organiktir" diyoruz. Onun dışında %100 organik beslenmek için çok ciddi bütçeler ayırmak gerekir, ortalama bir kazançla organik beslenmek günümüz şartlarında imkansızdır.

türkiye'de organik tarım diye bişey yok, pazardan organik ürün almıyorum. birazcık daha organiğe yakın üretim yapan, tohum filan değiştiren, gübreye, ilaca dikkat eden üreticiler var, biliyorum ama onları alacak ne param ne araştırıp bulacak zamanım var. onun yerine memleketten akraba üretimi alıyorum, fabrikaya ürettiklerine ilacı basıyorlar kendi bostanlarında organiğe yakın bir üretim yapıyorlar :)
evde yoğurt yapmaktır, sebze meyveyi mevsiminde almaktır, salçadır, turşudur, tarhana, reçeldir bunları yapıyoruz annem sağ olsun

Organik kelimesinde karmasa var. Organik denilen sey angelus'un tarif ettigi gibi. Hakikatinde yuzde yuz organik olmasa da bu tarz sertifikali ve denetimli urunlere organik diyelim. Dogrudan ureticiden alinan ya da kendimiz yetistirdigimiz seyler organik degil. Onlara da dogal diyelim (aslinda dogal oldugu supheli oldugu icin ne kadar dogru bir terminoloji olur bilmem).

Organik urun kullaniyorum. En sik kullandigim organik urunler ekmek ve yumurta. Onun disinda cok kullanmadigim un ve makarnayi da organik aliyorum son zamanlarda. Nadiren de tavuk ya da sutu organik alabiliyorum. Genelde sutu normal kullaniyorum nedense.

Dogal urun soruyorsaniz, tavuk, yumurta, birtakim otlar, domates, yogurt, tereyagi, zeytin, sucuk gibi urunlere erisimim var ve bu tarz ev yapimi urunler kullaniyorum.

www.youtube.com

bakalım bu çocuktan ne çıkacak

Waardenburg Sendromu.

kendi kendini doğrulayan kehanet gibi bir şey bahsettiğin. yalıtık bir popülasyonun gen havuzunda alışılmıştan farklı fenotipleri mutasyonlardan başka bir şey üretemez zaten.

selamlar. kürdüm ve tanıdığım 4-5 sarışın ve mavi gözlü kürt var. bunlardan biri de küçük yeğenim. evet oran çok düşük, ancak imkansız değil. yani en azından kürtlerde. gerçi tanıdığım mavi gözlü bir arap da var, okul arkadaşım.

sıfır bilimsellik ile, çevremden gördüklerime dayanarak bunları söyleyebilirim. zencileri bilmiyorum.

masmavi gozlu 3-4 arap taniyorum

The Guard

yok maaş 7000 tl civarı düşünüyorum, zaten maaşım az olduğu için iş değiştirmek istiyorum.

büyük konuşmak gibi olmasın ama ben 10 bin lira maaşa bile yaşamazdım kıbrıs'ta. küçücük, saçmasapan bir yer. ankara'da yaşamış adam sıkılır orada, birinci ayın sonunda kafayı yemeye başlarsın hafiften.

Kıbrıs pahalı ve boktan bir yer.

bir süre sonra sıkıntıdan kendini kumara ve/veya striptiz klüplerine kaptırma riski var.

yandan kaynak yapayım. Kıbrıs'a ancak maaşınızda ve kariyerinizde yükselme olursa gidin. elbette ki bu durumda amacınız da para biriktirmek olmalı. amaç para biriktirmekse niye lojmanı beğenmiyorsunuz?

Kıbrıs'ı bilen arkadaşlar yazmışlar cevap olarak. onlara ekleyeceğim yok ama genellikle sakin bir yer. sahil kasabası stayla. yazın hareketli olur elbette. gidilecek çok az yer var. otel casinolarında da vakit geçmez.

ayrıca hayatınız için böyle önemli bir karar vermeden önce çalışacağınız yeri ve lojmanı gidip görün. öyle köylü memed ağa gibi bavulla şehre inmeyin.

büyük rakı 17-18 tl
gece hayatı ve karı kız ortamı süper ise
benzin ve sigara tr'den ucuz ise nasıl pahalı olur bi yer aklım almıyor. hemen cesur arkadaşlar çıkıp "ama yemek çok pahalı yeeaa" diyebilirler onlara da "ulan sen istanbul'da papermoon'da mı yiyorsun yoksa bambi de mi?" diye sorarım. "kiralar isterlin (kktc de öyle derler) üzerinden yeeaa" geyiği çevireceklere de arkadaşa lojman verileceğini hatırlatırım.

kardeşim git. dakika durma git. ankara aka melihland ile kktc gibi bir yeri mukayese etmeni bile abes buluyorum. delikanlı gibi de söyleyeyim gidersen ilk 1-2 hafta bana ana avrat söveceksin kabul ediyorum ama alışma süren geçip oraya adepte olduktan sonra atacağın teşekkür mesajını şimdiden bekliyorum. 100 tl haftalık ile kıbrıs'ta öğrencilik yapıp "çok pahalı yaa" demelerine bakma (ki ben de onlardan biriydim 15 sene önce) ve trenin makasını değiştir artık. kurtul ankara'dan.

Papillon

1: Le trou
2: Papillon
3: Escape from Alcatraz
4: Das Experiment
5: Hunger

Bonus: OZ

shawshank redemption
papillion
green mile
law abiding citizen
the rock

konusu dövüş olsa da hapishane de geçiyor film.
undisputed 2 ve 3'ü tavsiye ederim. 2'den sonra 3ü izlemek çok ayrı keyif

Ben de das experiment tavsiye ederim

Türk olarak f tipi film

duvar
uçurtmayı vurmasınlar

city of god ve das experiment ilk aklıma gelenler.

1- Cool Hand Luke
2- The Great Escape
3- The Shawshank Redemption
4- The Green Mile
5- Filmim yok daha, o yüzden OZ diyeyim.

Dediğin şekilde kütle kazanman için ağırlık çalışman lazım, aksi halde ne yersen ye sadece göbek yaparsın. Spor salona gidemiyorsan ve vaktin varsa Calisthenics Workout Bodyweight Workout gibi başlıkları incele. Basit birkaç aletle ve kendi vücut ağırlığınla gayet başarılı sonuçlar alabilirsin.

ne kadar uyarım bilmiyorum ama düzenli egzersizler beni idare etmez mi kas dağılımı açısından acaba? şınav mekik barfiks gibisinden

Onu söylüyorum zaten; bahsettiğim egzersizleri kendi vücut ağırlığınla ve parklarda bahçelerde bulunan barfiks paralel dips aletleriyle yapabilirsin. Dışarı çıkasım yok dersen evde de yapabilirsin. Sınırlı bir gelişim olur fakat motivasyonunu kaybetmezsen iyi sonuçlar alırsın.

Hiç sevmem ama salatayı cidden övüyorlar. Yanında taşınabilirlik olarak da harika bence.

Sporu sabah yapıyorsan bir şey yemek zorunda değilsin, akşam yapıyorsan gün içerisinde yediğin şeyler yeter sana. Ekstra bir şey almana gerek yok. Spor sonrası da et ve sebze. Gün içerisinde basit karbonhidrat alımını kesersen istediğin sonucu alırsın.

eger spor salonuna gidiyorsan bence ilk onceligin orta vadede kilo vermek olmali. bunun icin ilk once antreman programini duzenlemelisin. kardiyo agirlikli bir egzersiz programi ile -bundan kastim icinde 40+ dk bisiklet kosu vb. yaninda az agirliklarla cok tekrarlar vucudun yag yakmasini saglamalisin. eger egzersizlerden once bir bardak kahve icersen bir miktar faydasini gorebilirsin. ikinci olarak yeme duzenini sebze , kompleks karbonhidratlar(esmer unlardan yapilmis ekmekler makarnalar ve yulaf gibi bunlarin sindirimleri gorece zor oldugundan midede daha uzun zaman geciriyor bu da tokluk hissinin uzamasina yardimci oluyor) ve yararli yaglardan (badem ceviz zeytinyagi balik yagi vb) olusacak sekilde duzenlemelisin bunun yaninda ogunlerine bir miktar protein koyabilirsin (kuru fasulye, tavuk, hindi vs). fast food sekerleme cikolata ve asiri tuz kullanimindan kacin. iki haftada mucize bekleme. kalori saymaktansa duzenli beslenmeyi oturtabilirsen ilerde sporu biraktiginda kilo da almazsin.

Antrenmanını aksatacak kadar kalabalık değil.

erkek soyunma odasında "erkek" yok. gökkuşağı kulübünde mal beyanında bulunan çok sayıda kişiye tahammülün varsa kaydol.

@histercumanı asdfghjk. abi bana ne (ve tabii ki SANA NE) insanların cinsel yöneliminden? iyice kafayı yediniz ya.
errrkek değillermişmiş, te allahım.

birada kilo yapan şey %100 alkol değil içerisindeki yan unsurlar kaldı ki bunun içerisine şekerde eklenirse var gerisini siz düşünün. bira içerken yanında birşeyler atıştırmadığınız ve süresini iyi ayarladığınız sürece öyle extreme bir kalori olayı yoktur.

Tahıl ürünleri her şekilde kilo aldırır.

alkolsüz biradan ne kadar içeceksin ki? günde 4 tane falan içeceksen (ki alkolsüz bira neden içilir onu da hiç anlamış değilim) kilo yapar.

Alkolsüz biraya elestiri gelmesini bekliyordum. Ictigim alman birası clausthaler 'world beer awards' etiketiyle satiliyor ki, inanmayanlar cikacak olsa da tadi alkollu birayi aratmiyor. İçinde şeker yok. Sadece yazdigim 2 madde var. Gunde en fazla 2 tane iciyorum. Alkolun zararlarini yok etmek icin buldugum benim adima lezzetli bir yontem oldu bu.

abi nolur birakin bu alkolsuz bira icilir mi yahu sacmaligini. Bal gibi de icilir. Ben de Erdinger iciyorum mesela ki tadi muazzam.

ne kadar içtiğine bağlı olarak kilo aldırır veya aldırmaz. tüm olay enerji giriş çıkışına bağlı.

kilo aldıran şey arpa şekeri yani karbonhidrat evet bi farkı olmaz aldırır.

zenciyle yaşıyorum. yahudi arkadaşlarım vardı israilli takıldığım.(erdoğana iyi sövüyorlardı bizim türklerle sıkıntımız yok diyerek) ermenilerin fanatiklerini sevmem. yunanlıları severim.

islamcıları bir kaşık suda boğarım.

imza: erasmuslu genç

önce insan diyorum da siyah insanların yüzlerindeki ayrıntıları seçemediğim için yüzlerine bakmaktan hoşlanmıyorum :(

bir de şu var ki terörist ile ermeni ya da yahudiyi bir tutmam, tutamam. eline silah alanı sevmem.

Terörist bir ırk değil öncelikle , siyasi bir yönelim diyelim ve teröristi dışlamak ırkçılık değildir, teröriste insan demek de humanizmin konusuna giriyor daha çok.

Radikal islamcılara karşı tutum da ırkçılık değil, radikal islamcıları ben de sevmiyorum.

Onun dışında esas sorunun cevabı Suriyelilere, Araplara karşı tutumun ne dersen tanımadıklarıma karşı temkinli yaklaşırım,kadın olduğum için ve kadınlara yönelik davranışlarından ötürü negatif bir ön yargım vardır, ama yardıma ihtiyacı varsa misal yolda ölüyorsa vs. yardım ederim. İnsani yardım anlamında ırkçı değilim. Günlük hayatta ise eğer radikal islamcılıkla birleşen düşünceleri de varsa ırklarından ötürü değil esas olarak düşüncelerinden ötürü iletişimi keserim.
Bu anlamda tatlı su ırkçısıyım denebilir.

ırk-din-dil değil iyi/kötü ayrımcılığım var. misal terörist kötü o yüzden direkt nefret ederim. ermeni, yahudi, zenci ile aynı kulvarda yarıştırılmasına da anlam veremem.

teröriste tahammülüm yok.
önce insan derim, ancak kendi etnik kökenimi bir ayrı sevdiğim doğrudur.

ırkçı değilim. ayrımcılık yapmam.

ama bazı kültürlerin beni rahatsız eden kısımları vardır. örneğin çinli arkadaşlarımın çoğunluğunun evine gitmekten imtina ederim, evlerine ağır bir artık baharat mıdır nedir bir koku hakim.

ermenilerle zaten türkler olarak diyalog kuramıyoruz. siz bizi kestiniz diye sohbete başlıyorlar.

arapların evine çift olarak gidince kapıda sizi kadın/erkek ayırıp haremlik selamlık oturtmalarına hoş gözle bakmıyorum. o yüzden eşli görüşme, eve davet durumlarına girmiyorum.

düşünsem daha çıkar ama ilk aklıma gelenler bunlar.

Müslüman toplumları sevmiyorum.

Ne kadar asimile olsam da üç etnik kökenin kırmasıyım. Irkçı olsam biraz komik olur, kendime ayıp ederim.

Sadece Çin ve baharat konusunda eindaclub'a kqtılıyorum. Tutar da içimden kötü bir düşünce geçerse çok utanır, kendime kızarım.

İyi-kötüyü bile birkaç kişi özeli dışında çok net ayıramıyorum.