Amaç yağ yakmaksa sabah aç karnına. Yağ asitleri sabah saatlerinde kanda serbest halde bulunduğu için enerjiye dönüşümü daha basit oluyor. Sağlık için yapılıyorsa akşam sekiz dokuz olmadan yapılmalı. Bu saati geçtiğinde uyku düzeni bozulabiliyor.

Kardiyo diye ne yaptığına bağlı. Koşu bandında çıkıp hiit de yapabilirsin(aç karnına yapmak gerizekalılık olur) 3 km/sa ile yürüyebilirsin de. Ben ilkinden yapıp tok olmayı tercih ediyorum(tok demeyelim de aç olmuyorum).

En uygunu kahvaltıdan 1 saat sonra falan derim. Ama büyük ihtimal fırsat yoktur, o yüzden akşam yemeğinden 1-2 saat sonra.

Izninizle soruya kaynak yapayim

@angelus, peki sabah yag yakma amaciyla cardio, aksam agirlik idmani yapmanin (kisinin vucudu kaldirabiliyorsa) herhangi negatif etkisi olur mu?

@noluyo yaa, ac karna hiit yapmayi neden gerizekalilik olarak yorumladiniz?

Elon; Bi sıkıntı olmaz. En güzeli günlere bölmek, günlere bölmeyeceksen bu şekilde günü bölmek iyidir.

hiit yapmış biri olarak diyebilirim ki hiit yapmak için 3-4 saat önce yemek yeyip yapın. Tok karna veya 6-7 saatlik açlıkla mahfolursunuz. Sabah aç karna yapmayı denedim bir kere 2. veya 3. turda pilim bitti, eve gittim direk.

Çünkü aç yapılabilecek bir şey değil hiit. Yani o performansa çıkamazsınız, çıksanız da 20 kere onu tekrar etmek imkansız. O sporu yapmak için enerji gerek.

Ben hiit yaparken 3-4 saat önce öğün yemiş oluyorum, yapmadan bi 10 15 dakka önce de badem, fındık gibi şeyler yiyorum(çok değil biraz).

Kardiyo akşam yemeğinden 2 saat sonra uykudan 2 saat önce, yani mesela 6-7 arası yemek 9-10 arası gönlünüze göre kardiyo istediğin kadar yor kendini nasıl olsa üstüne bir güzei uyuyucan :)
Sabah ise 10 15 ısınma için kardiyo donrası daha çok strength training
Ben kendi adıma en ideal çözümün bu olduğunu buldum. Sabahki strength training öncesi birşey yemiyorum dönünce de protein meyve yeşillik ağırlıklı kahvsltı ediyorum ki ağırlaşmıyayım....
Zor ve ince bir ayar

Çok uzun sürmeyecek kondisyon çalışmalarında boş mide daha iyi. Yüksek yoğunluklu bir ağırlık çalışması yapılacaksa da aç olma ama miden de dolu olmasın.

Kondisyon çalışmaları için yine mümkünse sabah erken. Çok geç saate kalırsan yükselen metabolizma uyutmuyor.

Fruktoz insülin salgılatmaz leptini uyarmaz yani herhangi bir tokluk/açlık duyusunu harekete geçirmez yedikçe yersin. Çok yersen kilo alırsın zira karaciğerde direkt yağa dönüşür.

mandalina yiyerek obez olan ilk insan olursun heralde :p

abartmamak lazım bence yarım kiloya düşür

adamın nesi kalmışki zaten. bi kemik bir de kas.

Birincisi bu adam kaslı değil. Yani yağ oranı düşük sadece. Omuzlarına trapezlerine göğüslerine bakarsan kas kütlesinin düşük olduğunu görebilirsin. Düşük yağ oranıyla abdominal bölgesi belirginleşmiş bir de sağ tarafına doğru eğildiği için oblique kısmı şiş gözüküyor o kadar. Tabii profesyonel bir çekim olduğu için illa ki şoplanmıştır da biraz. Oynanmamış fotoğrafının daha az parçalı görüneceğini tahmin ediyorum.

İkincisi, bitkisel ürünlerle kas inşa edemezsin. Yani evet yağ kütlen düşer belirgin bir vücudun olur ama kuru fasulyeyle mercimekle büyük kas kütlesi inşa edemezsin. Yani nohutta protein olması, bunun çok işe yaradığı anlamına gelmez. Biyoyararlılık diye bir şey var tam aminoasit zinciri diye bir şey var. Kırmızı etteki proteinin %95'i vücut tarafından sindirilip kullanılabilirken bitkisel proteinin %40'ı kullanılabiliyor. O da ancak başka bir bitkisel proteinle kombine edersen ya da yanında hayvansal kaynaklı protein de tüketirsen. Onun dışında bir işe yaramaz. Ha görüyoruz mesela adam ayı gibi vücuda sahip ve çıkıp ben veganım diyor. E sen vegansın da 20 sene günde 1 kilo et yemişsin anabolik kullanmışsın böyle bir vücut inşa etmezsin sonradan vegan olmuşsun. Böyle olursa herkes o kadar kütlelere ulaşabilir. Yoksa mümkün değil.

Ekstrem kas kütlesini veganlar da yapar ama ancak anabolizan desteğiyle. Ya da tükettikleri bitkisel protein kaynakları çok miktarda karbonhidrat da içereceğinden aşırı yağlanarak irileşirler. Bir iki istisna örnek olabilir tabi genetik açıdan şanslı olan. Bir de bu adam kondisyon sporcusu olduğu için vegan olarak performans gösterme şansı da daha yüksek tabi.

normal şartlarda kuru mamayı çiğneyerek yemeleri yeterli temizliği sağlıyor ama yine de diş taşı falan oluşma ihtimali var. düzenli veteriner kontrolü sorunu çözecektir. gerekli durumlarda veterineriniz diştaşı oluşumlarını temizleyip gereken başka bir şey varsa yapacaktır.

kedili madam
küçük bir ilçedeyim de ben öyle dişine falan bakacak bir veterinerimiz yok, ineklere falan bakıyorlar normalde aşılarını zor yaptırıyorum. kısırlaştırmak içinde 3 saat yol gitmiştik.

kuru mama yiyor zaten ama mesela tchiboda diş oyuncağı vardı öyle şeyler faydalı olur mu acaba merak ettim.
www.tchibo.com.tr

Kuru mama büyük oranda temizliyor dişleri ekstra bir şey yapmaya çok gerek yok.

Tartar çözücü yosunlu tozlar var Amazon'da. Ben onlardan almayı düşünüyorum.

+1 angelus

yine de içime sinmiyor derseniz veterinere ulaşımı kolay bir arkadaşınızdan(başka ilçede şehirde falan) rica edin. veterinerin önereceği bir toz oyuncak vs varsa alıp size kargolasın

Bim'den pervin al.

Marketten alacaksan President'a bi bak iyidir.

ataturk orman ciftligi alin imkaniniz varsa

Tereyağı en az %80 süt yağı içeriyor olmalı bir de. Daha altı bir şeye benzemez. Genelde %80/90 arasında süt kaymağı bulunur. kalanı sütten gelen birkaç madde ve su. Su oranı da önemli gerçi ama onun oranı ambalajda olur mu bilmiyorum.

+ bim pervin

Ada organik güzel

en iyilerindendir..

Sağdan soldan alınan zeytinyağları çok riskli oluyor. Sızma zeytinyağı aldığını zannediyorsun halbuki onlar genelde çöp zeytinden yapılmış zeytinyağı oluyor; kaliteli zeytinler zaten fabrikaya satılmış oluyor. Tariş iyidir. Tariş gibi birkaç marka daha var onlar da iyidir ama herhangi bir denetime tabii tutulmamış köylünün yaptığı zeytinyağını almak akıl işi değil pek.

Iyi biliriz.

İyi ama pahalı yalnız. 750 ml.si 25 lira. Ege'den güvenilir olduğundan emin olduğumuz yerden getirttiğimiz yağın 5 litresi 90 lira.

www.vakifzeytinleri.gov.tr bana da ekşiden biri tavsiye etmişti, o gunden beri baska yag aramıyoruz. cok memnunuz.

biz de iyi bilirdik alırdık ama geçenlerde yayınlanan tağşiş listesinde adı çıktı

www.milliyet.com.tr

gerçi açıklama yapmışlar ama insan kıllanıyor bir kere.

Yok lan ne dilenciliği.

At binenin kılıç kuşananın. Zamanla daha iyi öğrenceksin ama en azından doğru yoldasın.

olsun. iş aramanın ayıbı olmaz.eleman ihtiyaclarında çoğu firma tanıdık vasıtasıyla alıyor çalışanı. diğer şekilde beklersen şansın epey düşüyor. o yüzden bence iyi yapmışsın. öyle yaparak benim bir arkadaşım konferansa gelen proje müdürünü yakaladı salini-kolin ortaklığında yapılan projeye önce staj için ardından da iş için girdi.

Ağlamayana meme yok.

ya sen iş sahibi ol da böyle olsun nolcak?

Piyasaya dahil olmak için her yol mübah zaten.

@j r r tolkien hayrani niye ekside başladım

iş bulamamamın nedeni olumsuz almam değil ki firmalar görüşmeye çağırmıyor, daha yeni mezunum ve iş bilgim oldukça yüksek aksine..

Jrr ye katılıyorum, o cümle yerine ikcıyı etkileyici bişey söylesen daha iyiymiş. Ha yöntem gayet iyi ama, Amerika da adamın biri ikya yaklaşabilmek için donut siparişi vardı ayağı çekip içeri girerek görüşmeler yapmış hep vs vs. Bu bir savaş ve her şey mübah.

içimi benim için kolay. seviyorum.

severek içiyorum. içimi kolay.

Zor ben sevmedim

severdim ama düşük evre lösemilerde tedavi olarak kullanıldığını duyduğumdan beri çok içmiyorum.

kök tarçınlı deneyin.
sade içemiyorum ben

Çok çeşitli aromalılarını deneyip en son Chadonun bergamotlu yeşil çayında karar kıldım. Sadesini ben de içemiyorum...

Bence de acı,içerken içmeden önce yanımda ne bulursam içine atıyorum; limon, karanfil, bal vs.

kaynar suda cok bekletirsen acilasiyor. az bi rengini birakinca cikarman lazim sudan. 4-5 dakika fazla geliyor.

Evet, aci geliyor.

Aci gelmiyor. Cunku demlemesi ayri bir sey, kaynamayan suda 85-90derecede, 2 dkyi gecmeyecek sekilde demlemek/bekletmek lazim.

Aktaran alinan tozlu caylar aci geliyor ama iyi markalarinki berrak oluyor ve aci gelmiyor.

stevya (şeker otu) ile karıştırınca çok güzel oluyor

Çaykur organik zümrüt yeşil çay efsanedir. Denemenizi tavsiye ederim.

Bana çok lezzetli geliyor. Çok demlendiriyor olabilirsiniz belki, yaprakları daha az tutabilirsiniz ya da balla tatlandırabilirsiniz.

bal koyacağınıza kadar normal şeker koyun. hiçbir fark yok.

ben de sevmiyorum yeşil çay. ama arada içerim.

İlk başlarda çok kötü geliyordu sonra yaseminli yeşil çaya geçtim ve bağımlılık yaptı! Çok lezzetli geliyor artık sadesi bile. Lipton yaseminli yeşil çay favorim. Demleme isterseniz de Kusmi Tea'nin vanilyalı, zencefilli, naneli vs yeşil çay karışımları var baya iyi.

Yeşil çayı doğru malzemeyle usulüne uygun bir şekilde demlediğinizde acılaşması mümkün değil. Zira biz yeşil çayı demlerken siyah çay muamelesi yapıyoruz yeşil çaya. Yani uzun süre yüksek sıcaklıklarda demliyoruz, o zaman da Tanen (Tannik asit) maddesi açığa çıkıp çayı acılaştırıyor. Bu Tanen maddesi 80 derecede açığa çıkan bir madde. Çayı demlemek için daha düşük sıcaklıkta su kullandığınızda (60 derece) hem bu Tanen maddesi açığa çıkmıyor hem de çayı haşlamamış oluyorsunuz. Ayrıca, çaydaki aminoasitler ve çayın kendine özgü şekerin açığa çıkması için 60 derece oldukça makul bir sıcaklık. Onun dışında, başka bir grup da çaydaki kafein daha çok suya geçsin diye çayı daha uzun süre demliyorlar ama kafein zaten ilk 20/30 saniyede suya geçiyor. Bu anlamda 1 dakika demlemekle 5 dakika demlemenin kafein miktarı açısından bir farkı yok. O nedenle 1/2 dakika boyunca nispeten ılık suyla demlenmiş yeşil çayın acılaşması mümkün değil. Tabii doğru su doğru demlik doğru bardak seçimi falan da önemli bu konuda ama ana neden demleme süreleri ve sıcaklık.

yesil cay siyah cay gibi demlenmiyor. aci olmasinin sebebi uzun sure sicak suda bekletmenizden olabilir! arastirin.

Doğadan Gingkolu Yeşil çay favorim

2500 diyorum.

3/4 diyorum ben. Bin.

çok. 4bin civarı +1

cehennemde 100 yıl + bir miktar para.

2500'e anca merdiven altı yerler yapar, işi bilen birisi de net 4 alır.

sakaIIı

kesinlikle sakallı.
en azından sinekkaydı olmasın, o bile yeterli olabilir.
kadın, 31.

geçen sene sakallıydım. bu sene kestirmek zorunda kaldım. kadınların ekseriyeti böyle (sakalsız) daha iyi olmuş derken erkekler sakallı daha iyiydi diyor. ulan diyorum acaba ibnelik mi yapıyorlar ama bilemedim agalar.

sakallı ama hipster sakalı değil.

24 gadın

Sakalsız. Kirli sakal bile sevmiyorum.

Sakallı ama dozunda.

Sakallı hem de baya ayı gibi.

sakalsız bıyıksız

Kesinlikle sakalsız. Kaymak gibi sinek kaydı seviyorum.

Sakallı erkekler alınmasın ama sakal çok fena midemi bulandırıyor benim. Yani bunu laf olsun diye ya da sizi sinir etmek için falan söylemiyorum, sakalın o karışık görüntüsü beni fiziksel olarak çok rahatsız ediyor. Gerçekten midem bulanıyor baktıkça. Gözlerimi kaçırıyorum. Bende bu fobi gibi bir şey sanırım, sakallı erkeklerden bana bir kötülük gelecek gibi hissediyorum. Ayrıca kirli ve paspal bir görüntü katıyor sahibine.

Bıyık bile sevmem. Iyy... demek isterdim fakat seçme lüksüm olmadığından ne desem havada kalır.

Sakal en azından çirkinlikleri kapaniyor.

K, 25

erkeğim.

sakalsız. kesin, net.

türkler için ayrı bir kesinlikle sakalsız, sakalsız, sakalsız.

bıyık hele bırakmasın kimse mümkünse. babam dahil.

çok çok az insan var dağcı sakalının yakıştığı, o kişiler genelde sakalsızken de taş gibiler.

örnek
sakallı
images-na.ssl-images-amazon.com

sakalsız
images-na.ssl-images-amazon.com

sakallı ama dozunda. öyle sultan süleyman gibi gezenleri sevmiyorum.

24, kadın

bir de çoğu türk kendini sakal bırakınca şöyle oldum sanıyor

i.usatoday.net

asıl dönüşülen genelde şu tipler
www.differenttypes.net

www.sartorialab.co.uk

Erkeğim. Sinekkaydı nın yakıştığı tek bir erkek yoktur. Ayrıca erkeği sinekkaydı isteyen kadın normal değildir, bi baktırsın kendisine:)

150 yıldır sakal bırakıyorum. Yani öyle kirli sakal da değil baya bildiğin öküz modunda sakal uzatıyorum. Ömrüm vefa ettiğince ve aynı işyerinde çalıştığım sürece sakal bırakmaya da devem ederim gibime geliyor. Bir erkeğe sakalın yakışmama ihtimali yok. Sakalın yakışmaması için ya Orrorin Tugenensis olması lazım ya da köse olup da 17 tane kıl köküyle sakal bırakmaya çalışıyor olması lazım. Başka bir ihtimal yok.

Sakalsiz. Erkek 28

Kesinlikle sakalli. 22 kadin

Sakallı <3 ama hafif kirli sakal olcak. 28 K

kesinlikle sakallı. kirli sakal.
25 K

erkekte sac harici kil tuy sevmiyorum. sakalsiz biyiksiz (mumkunse komple kilsiz, saci olsun ama :) )

kirli sakal

Elbette henri fondalı siyah beyazı izleyeceksin. 97 yapımı olanı senden öğrendim açıkcası.

57 ya. 97 izlenmez

57

57.

Orijinal daha iyi ama Rus yapımı olan da güzel.

57

57 yapımı olan kült filmdir, tartışması olmaz.

57

Progressive Overload olmadığı sürece kas gelişimi olmaz. Yani ilk defa yapacaksan 30 kilo seni belki birkaç ay götürür ama o ağırlığa adapte olduktan sonra yaptığın ağırlık çalışması kardiyo gibi olur. Ha ama yağsız bi vücudum olsun fit gözükeyim dersen ona yaklaşırsın.

bodyweight yapar ve yedigine ictigine dikkat edersen olur.

www.amazon.com

su yunan abinin sistemi efsane- ecnebice biliyosan bi oku derim. kapaktaki kendi ve evde kendi sistemiyle yaptigi bi vucut, bi bacagi yok zaten abinin.

bir süre sonra gitmiyor. barıyla birlikte yaklaşık 16 kiloluk dambıla kadar çıktım. daha da çıkasım yok, rahat olmuyor.

üstelik sen zaten spor yaparak bir seviyeye kadar gelmişsin. kendine alan yaratıp ufak bir salon kurabilirsen olur, yoksa yerinde sayarsın gibi geliyor.

ağırlıklarımı 2 katına çıkarmayı düşünüyorum.
hanım evde kesecek beni ama yapacak birşey yok.

değerli yorumlarınız için teşekkür ederim.

Football manager filan o oyunlarda vardi, futbolda da var.

Futbolda oyuncu pozisyonu terimleri yani.

Ben oyle anladim

Championship Manager kısaltmaları işte. Normalde AMC (attacking midfielder center) pozisyonunu seviyorum ama yorulunca DC pozisyonu (defender center) işime geliyor gibi.

Top oynarken iste ilerde oynamayi seviyormus yorulunca defansa geciyormus.

aslında yaşlıysan daha iyi anlaman gerek. kırk yıllık championship manager terimleri.

@sir gawain'in yaşlı olduğunu mesela football manager değil championship manager demesinden anlayabiliriz. :) (bunu farketmem benim hakkımda ne söylüyor lütfen o bahse girmeyelim)

demek ki sorun yaşlı olmam değil, oyun dünyasını tanımamam imiş.

Yağ insülini etkilemediği için bozmaz.

Hayır.

etkilemiyor tamam ama mesela 14-16 saat süren açlık döneminde belli aralıklarla ya da kısa süre içerisinde çok fazla çay-kahve tüketimi ve her tüketimle birlikte tereyağı-hindistan cevizi yağı falan kullanmak ve söz gelimi totalde 100 kalorinin üzerinde yağ tüketmek (1 yemek kaşığı h.cevizi yağının 100 kaloriden fazla olduğu düşünülürse) IF mantığına uygun değil diye düşünüyorum.

IF'in mantığı, kalori kısıtlaması değil fasting döneminde salgılanan hormonları/enzimleri (Leptin lipaz glukagon growth) kullanarak yağ yakımını hızlandırmaktır. Konunun kalori alımıyla pek ilgisi yok yani. Kalori alımını kısıtlamasının nedeni, diğer ürünlerin tüketildiğinde (Protein/karb.) fastingden çıkaracak kadar insülini tetiklemesidir. O zaman da bu hormonların üretimi durup yağ yakımı baskılanıyor. O nedenle yağ tüketimi sıkıntı çıkarmaz.

3/4 saat uyuyup güne dinç başlayan adam öğlen 2 gibi uyuklamaya başlıyor. Eğer 12'ye kadar uyumana engel olan bir şey yoksa (İş okul vs) seninki de normal.

sorunun yok ben de öyleydim. son derece normal

Bununla ilgili bir belgesel vardı ve diyordu ki 'Eğer her şey yolundaysa,hiçbir sağlık sorunu yoksa ve kişi kronik olarak çok uyuyorsa, bu genlerinde vardır'. Aynen karakterin gende işlenmiş olması gibi uyku da gende işleniyormuş. Mesela benim bir arkadaşım günde 6 saat uyur, 8 saat uyuduğunda uyku fazlasından sersemleşir. Ben 8 saat uyusam uyku azlığından sersemleşirim. Ancak genlerden olduğunu söyleyebilmek için her şeyi elemek gerekiyor. Kan normalmiş ama belki ağzın açık uyuyorsun, yeterince nefes alamıyorsun ve bu da dinlenebilmek için daha fazla uyku gerektiriyor. Bunun gibi 1001 neden var. Önce onlardan emin olmamız lazım.

normalde kaç gibilerde yatıp kaç gibilerde kalkıyordun ki onu belirtmemişsin.

bu arada şöyle bir teorim var bununla ilgili. uyku seansları var bence x kadar saati kapsayan. tabi kişiye göre + / - oynama yapıyordur bu. eğer bir seans bitince kalkmazsak, sonraki seansı başlatmış oluyoruz ve onun ortasında bile kalksak sanki uykumuzu almamış gibi hissediyoruz. ne kadar doğru bilemem tabi. mesela ben sabah erken saatlerde kalkmayıp (tabi gözümü açmış oluyorum bi sebeple. alarm, ses, kedi vs. ama sonra uyumaya devam ediyorum) devam edersem bu yeni uyku seansında çok fazla rüya da görüyorum. 3-4 tane böyle. ve tekrar uyandığımda kafam aşırı yorgun oluyor. rüyalara bağlıyorum bunu da. beyin dinlenememiş oluyor sanki.

uyku zaten bilimsel olarak da gizemini koruyan bir alan. bir de buna kişiler arası farklılıklar girince iyice bilmece oluyor. tek bildiğim insanın 12 oldu mu yatağa girmiş ve uyumaya başlamış olması gerektiği.

Ahmet Mithat Efendi-Beşir Fuad

(bkz: tehlikeli oyunlar)

--spoiler--

yazar intihar etmedi de kitabın ana karakteri - yazar da diyebiliriz bence - intihar ediyor diyelim.

aradığınız kitap yaşama uğraşı - cesare pavese
bi de "insanlığımı yitirirken" japon bi herifçi adını unuttum

richard brautigan kitapları çok güzel tavsiye ederim

martin eden - jack london

virginia woolf

stefan zweig - bilinmeyen bir kadının mektubu

"yalnızca seninle konuşmak istiyorum. sana ilk defa her şeyi söylemek istiyorum; bütün hayatımı bilmelisin, o hayat ki, hep senindi ve sen onu asla bilmedin. fakat benim sırrımı ancak öldüğümde, artık bana cevap vermek zorunda kalmadığında, uzuvlarımı şimdi bunca buz gibi ve bunca ateşle sarsmakta olan şey gerçekten son bulduğunda öğrenmelisin. hayata devam etmek zorunda kalırsam eğer, o zaman bu mektubu yırtacağım ve hep sustuğum gibi, bundan sonra da susmayı sürdüreceğim. fakat mektubum ellerinde ise eğer, o zaman bil ki, burada artık ölmüş olan biri sana hayatını, ilk dakikasından son nefesine kadar hep senin olmuş olan hayatını anlatmaktadır. kelimelerim seni korkutmasın; ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez. senden tek istediğim, şu anda sana kaçmakta olan acımın hakkımda ele verdiği her şeye inanmandır."

www.edebiyathaber.net
Kitap değil ama not

www.edebiyathaber.net

yorumokuyorum.blogcu.com

nice tnetennba'ya tezahürat için geldim. kesinlikle yaşama uğraşı +1 diyorum. onu okumasan bile cesare pavese'nin herhangi bir romanını oku, o acı tadı her şekilde alırsın. ben ne zaman okusam kitabı okşayıp "abi niye böyle bi şey yaptın ki sen ne ya koskoca edebiyatçı adamsın sana karı mı yok be :(" diyorum ister istemez.

Yaşamak için motivasyonunu kaybetmiş... "Tutunamayanlar"

Ayrıca Oğuz Atay'ın aslında intihar ettiğine dair birkaç şey okumuştum.

Stefan Zweif esiyle birlikte intihar etmis bir yazardir ve kitaplari tavsiye edilir. Yukaridaki arkadasin cevabinin ustune amok kosucusu diyorum. Aslinda sadece amok kosucusu degil tum kitaplari okunmali zweig'in.

Jack london ub martin eden i yari otobuyografik bi romandir. Ana karakteri intihar eder. Sonrasinda jack london da intihar etmisti. Bi bakabilirsiniz.

en.wikipedia.org

bu da kitap: www.idefix.com

gunluklerinin derlenmis haliydi galiba.

Sergei Yesenin ve Vladimir Mayakovski; ikisi de şair ve hikayeleri çok acıklı.

Sylvia Plath etkisiyle Nilgün Marmara.

Eger senin icin bir degeri varsa benim düsüncem su sekilde:

Bu tatlandiricilar genel olarak kilo aldirmiyor ve tek eksi yani, metabolizmayi yavaslatmasi (genel yargi bu sekilde).

Bir cok diyet ürününde ve önde gelen fitness firmalarida bunlari kullaniyor. Örnek olarak Fitness snackler.

Yani bundan varacagimiz kani genel olarak: insulin seviyesini yükseltmiyor ama fazla aliminda metabolizmayi yavaslatiyor.

Yapılan araştırmalar yapay tatlandırıcıların da insülin seviysesini yükselttiği yönünde.

authoritynutrition.com

kesin bir cevabı yok, özetle, şu an itibariyle kısa süreli bir etkisi olmadığı ama insanlar üzerinde uzun süreli etkilerinin bilinmediği söyleniyor. Nacizane tavsiyem tüketmemen, tatlı ihtiyacını mesela kahvene eser miktarda tarçın atarak karşılayabilirsin.

Bazılarının GI değeri 0. Onlar yükseltmez. Bazıları çok az etkiler.

Yağ dışında kalan her şey insülini şu veya bu şekilde yükseltir. Ha sakkaroz 5 birim yükseltiyorsa sukraloz 1 birim yükseltir ama yükseltir. Yükseltmemesi imkansız bunlar şeker kamışından şeker pancarından üretilen ürünler hepsinin bir glisemik değeri kalorisi var. Kan glukozuna etki etmemesi mümkün değil. Vücutta karbonhidrat olarak algılanmaz denilen Sukraloz bile direkt mideye verilmediği sürece kan şekerini etkiliyor, ki bilinen en düşük GI değerine sahip tatlandırıcı bu.

2 yıllık kedimi daha adam akıllı sevemedim ben, hiç acımaz geçirir pençelerini, direkt ısırır, o yüzden pek anlam yüklememek lazım, karakterleri var, bazısı şerefsiz oluyor bizimki gibi.(pofu tüylü tekir)

tekirlerde var biraz manyaklık, arkadaşın karakteri o, ısırdığında kızın, burnuna hafifçe vurun. belki düzelir.

Kalk yeterince uyudun, birazcık beni sev, benle oyna olma ihtimali çok yüksek. Bir diğer ihtimalde eğer yemeğini saatli veriyorsan sabah akşam olarak, acıkınca uyandırıp mama vermeni istiyor olabilir. Benimki böyle en azından

www.youtube.com

camsil kabına su koyun. her ısırdığında sıkın. bizimkinde pek işe yaramadı da arkadaşın kedisinde yaramıştı.

Kediler yapar böyle oyun ister karnı acıkmıştır canı sıkılmıştır vs. Bu bir şiddet gösterisi değildir onun açısından seninle kurduğu bir iletişim şeklidir.

benimkine su dökmeye kıyamamıştım, suratına üflenince sinir olduğunu fark ettim. sizinkinde de işe yarar belki.

Valla oyun mu bilmiyorum ama eller yara bere içinde :) ısırınca çekersen daha da hırslanıyor:/ durum sıkıntılı. 3.5 4 aylık bu arada..

Kolonya olarak mandalina ve lavanta çok güzel.

Dark Spice güzel ama yapmak istediğin şey çok gereksiz.

bence aqua güzel ama onu parfüm olarak kullanan var mı ya
kolonya yani o. en güzeli bile en fazla traş kolonyası gibi kokuyor

saçma bir hareket +1

100 gramında ortalama 3/4 gram karb. var. Kuruyemişlerin karb. değeri düşük yağ oranları yüksek oluyor. Yüksek kalorili olmaları bu yüzden. Yağ 50 protein 20 gram civarı. Tabii bunlar ortalama değerler. Cevizdeki karbonhidrat daha düşüktür. Belki 1 gram, yağ miktarı da 60 gram civarındadır

Tadımınkileri baz alıyorum ben

Humus normalde zeytinyağı ile yapılır. Zeytinyağı ile yapılmışsa yağ olarak sıkıntı yok ama diğer sıvı yağlar kullanılmışsa yaramaz. Ha ama humus genel olarak çok sağlıklı bir besindir tabii.

Kalorimetre ile. Bu iki şekilde yapılıyor: İlkinde, besin oksidasyona uğratılıp çıkan enerjiden besinin kaç kalori olduğu bulunuyor. İkincisinde de oksidasyona uğrayan besinden arta kalan son ürünler hesaplanarak ne kadar protein ne kadar yağ ne kadar karbonhidrat içerdiği bulunuyor. Daha basit anlatmak gerekirse, yemeğin çöpüne bakarak yemeğin cinsini miktarını anlamaya çalışıyorsun. Neden oksidasyona uğratılıyor dersen, besinler vücudumuzda oksidasyona uğruyor, bu olay simule ediliyor. Artık ürün ne dersen, protein yağ karbonhidrat vücutta kullanıldıktan sonra atıkları açığa çıkar, sistem de onu atar. Misal karbondioksit, su ya da kreatin bu atık maddelerdir son ürünlerdir. Lab. ortamında oksidasyona uğratılan besinlerden kalan bu son ürünlerin miktarı hesaplanarak ne kadar protein yağ karbonhidrat içerdiği bulunuyor. Aslında çok karışık kimyasal olaylar ama basit anlatımı bu şekilde.

Önce bi doktora git neyin var neyin yok bi baktır. Tiroidlerde sorun olma ihtimali yüksek. Öyle bi şey varsa zor tabii. Yoksa da zor gerçi kas inşası baya zor ama yavaş yavaş hepsi olur.

Günlük kalori ihtiyacı kişiye göre değişir kendini başkaları ile kıyaslama.

Fazladan kalori alırsan kilo alırsın bu kadar basit. Bunu sadece kas olarak tabii ki alamazsın, yağ da olacak ama fitness yaparsan daha çok kas olur. Zaten çok zayıfsın biraz yağ alman problem olmayacaktır.

Yiyebildiğin kadar ye ama sağlıklı beslenmeye çalış. 3000 kalori civarı alıyor olmana rağmen kilo alamıyorsan doktora gitmelisin bence, başka bir durum olabilir.

düzenli olarak çok yemelisin bence, bi de 180e 56 çok düşük gibi. bir diyetisyene ya da dahiliyeciye gidip ben kilo alamıyorum acaba bi sorun mu var dersen kan tahlilleri falan yapıp belki senin bilmediğin bir sorun bulabilirler. (guatr gibi)

Yaşınız ve cinsiyetinize göre kalori hesaplaması yapmanız gerekiyor az yemiyorum ama kilo alamıyorum demeniz biraz garip bir cümle olmuş.
Bunda çalıştığınız iş yaşam tarzınız gibi etkenlerde etki eder. Bazal metabolizmanızın hızı etki eder birden fazla etken var aslında bu kilo alamada . Ama Bunların öncesinde bir uzman hekime gidip tahlil yaptırırsanız daha iyi olacaktır.

Günlük ihtiyacınız olan kalorinin 400 -500 üstüne çıktığınızda ufak ufak kilo almaya başlayacaksınız ama hepsini kas olarak almanız o kadar kolay bir iş degil.

sigara içiyorsan bırak 4 ay içinde (üstelik de fazla yemeden) 75+ olmazsan adam değilim, bende böyleydim çünkü hayvan gibi yerdim ama kilo alamazdım, sigarayı bıraktım 80 falan oldum, yine başladım şimdi 64 kiloyum (yine zayıfım aslında)

deli gibi yemeye aban.
takviye vitamin de kullanabilirsin(amino asitler gibi).
bir de tabi, disiplinli bir şekilde aksatmadan fitness yapman lazım.

Atılmalı kesinlikle hastanelik olursun.

mevzu tavuk olunca riske girmemek lazım. boşver.

Buzluktaki tavuğa bir şey olmaz, buzluğun olayı o zaten.

skt tarihinin koşulları at kadar yazar pakette. buzdolabında saklarsan geçerli o. buzluğa atarsan sktsi 1 ay geçmiş tavuktan -sktden önce dondurulduysa ve donduktan sonra hiç çözüdürülmesiyle- hiçbir şey olmaz.

tekrar söyleyeyim, hiiiiçbir şey olmaz.

Buzluğa KONULDUĞU GÜN tarihi geçmediyse afiyet olsun!

Bir şey olmaz. Yedikten yarım saat sonra miden bulanırsa bil ki psikolojik.

Valla ben yememeye karar verdim artık ama annem bir şey olmaz deyip çaktırmadan bir şeylerin içine yedirirse şaşırmam. :)

tahliye olmak =/= beraat etmek

yargılama devam ediyor goygoyu

Taksirli suç olduğu için şikayete bağlı olmasa da şikayetin geri alınması oldukça etkiliyor durumu. Şimdi dava devam ediyor, bitince muhtemelen 5-10 yıl hapis cezası alacak. Sonra bunun yatarı hesaplanacak, yattığı mahsup edilecek. Kalana denetimli serbestlik uygulanacak. Ta tammmmm... Ya hiç yapmayacak ya da üç beş ay daha dinlenip ortamlara dönecek.

Money talks

şimdi diyelim ki taksirle birini öldürdün, ölen kişinin yakınları davadan vazgeçerse tutuksuz mu yargılanıyorsun? ya da 22 yıl hapis istenirken 6,5 yıl verilme sebebi nedir?

Kasten birini öldürmenin cezası bile müebbetten 24 yıla, oradan da iyi haldi infazdı şuydu buydu deyip 8/9 yıla inip serbest kalıyor insanlar. Rüzgar Çetin çok bile kaldı içerde.

+1

+1

+1. nargile dahil.

ben "ulan ne varmış şunda bi de biz görelim, yak bi tane de bana." diye içmiştim bir tane. sonra günde bir paket içmeye başlksdlsdfs

yok ya, dünyanın en saçma şeyi bana kalırsa da. cidden denedim, sonra da insanların buna neden bu kadar para gömdüklerini merak ettim arada bir. içtikten sonra bir de elin ayağın ağzın yüzün leş gibi kokuyor lan, insan kendine bu kötülüğü neden yapar ki?

Ben.

+1.
Kokusunu bildiğimiz bir şey, içerken de çok farklı değildir bence.

Djarum içtim toplasan 7-8 tane olmuştur. Nargile 5-6 kez içmişimdir.

nargile, alkol dahil +

Ben. Nargile de denemedim hiç.

Sadece Amsterdam'da bir şeylerden bir nefes almaya kalmadan öksürükten boğulmuştum ama sigara değildi :)

+1

Ben varım, ha Amsterdam'da ot denemişliğim var öksürükler içinde umarım sayılmaz.

Ben de içmiyorum.

Ben

Ben de

Ben birkaç kez arkadaş iteklemesi ile denedim, onlara eşlik etmek için içer gibi yaptım ama hiç keyif alamadım. Hayatımda sigaraya hiç başlamadım yani, hem de bütün arkadaşlarım tiryaki olduğu halde. Dolayısıyla listeye beni de ekleyebilirsiniz.

ironi :)
i.hizliresim.com

Agustosa kadar bendim ağustos ayinda bir kac defa arkadasin sigarasindan bir kac nefes denedim ama hic tam sigara içmedim.

Nargile alkol dahil +1

hepimiz yeşilaycıymışız:)

beni de yazın. hatta ben dokunmadım bile paketine bile dokunamıyorum tiksiniyorum.

sadece nargile o da 40 yılda bir:D

size inanılmaz özeniyorum

27 yaşına kadar ben. nassı içiyolar la bunu diyenlere kısa açıklama:

ilk başta hemen hiç kimse zaten tadını kokusunu sevmez. ne kadar saçma da olsa ergenlik, ortamda kabul görme, var demek ki bir hikmeti, moral bozukluğu ile içmeye inat etme vs. gibi nedenlerden vücudu nikotine bağımlı hale getirdikten sonra geçmiş olsun. ilk başlarda bu bağımlılıktan kurtulmak kolaydır ama çoğu kişi o safhalarda buna ihtiyaç hissetmez zaten istesem hemen bırakırım diye düşünür.

+1 ile katiliyorum.

İçmem bende

içki ve sigara hiç içmedim. çok şey kaçırdım mı?

Ben de sigara ve turevlerini hiç denemeyenlerdenim.

+1

bikere denedim ben nasıl bir şey diye arkadaşımdan iki fırt çekmiştim sonra bir daha hiç içmedim. nargileyi ise hiç denemedim. merakta etmedim.

Sizinle beraber takılalım biz.. Ama küçücükken abiler içirmişti bana birkaç tane.

İçki konusunda ise barmenlik yaptım ama orda bile içmedim, hala direniyorum.

Nargile desen, bir fırt çekmiştim bir arkadaşın ısrarına istinaden.

+1

+1

içenlerin neyine şaşırıyorsun anlamadım. keyif aldıkları bir gerçek.
bu arada içenlere küllük ağızlı muamelesi yapmayın. o kadar da kötü değil. asıl sorun saça ve tene sinen koku.

aşağı yukarı alırsın evet.

evet.

porsiyon miktarı önemli. ben hiçbir okul yemekhanesinde öyle bol kepçe verildiğini görmedim. standart porsiyonlarla bin kaloriyi geçmezler. ama birim fiyatı yüksek olan okullarda restoran kıvamında koca tabağa doldururlarsa olur.

ne kadar koyduklarına bağlı ama tatlılar pilavlar erişteler makarnalar toplam kaloriyi baya arttıran şeyler, her menüde bunlar var. bana normal geldi

DÜĞÜN ÇORBA
KURU FASULYE
PİRİNÇ PİLAVI
BAKLAVA
Toplam Kalori: 1713

Baklavayı yarım tepsi vermediyse eğer 1000 kaloriyi geçmez bu. Hatta 800/900 kalori ancak yapar.

@507

azar azar veriyorlar aynen doldurmuyorlar oyle cok. o halde neden 1143 1240 diye yaziyorlar yani o sayilar tam gercegi yansitmiyor olabilir mi. kusuratli vermisler bi de klasik

yemeklere bakınca kendi içinde orantılı görünüyor ama bence biraz fazla yazmışlar. tabi porsiyonları belirlerken elibol davranıyorlarsa normal de olabilir. mesela ikinci menü 800 kaloriyi geçmez gibi, 1066 demişler.

küsüratlar o yemek için kullanılan toplam malzemenin pişmiş kalori miktarının çıkması gereken porsiyona bölmeleri sonucunda ortaya çıkıyor.

bu arada bir dilim baklava 200-250 kalori. 2-3 tane koysalar 500-750 eder.

Rakamlar doğrudur.

Menüler saçma çünkü.

aşırı fazla yazılmış gibi. ama söylenildiği gibi porsiyonlara bağlı.

yüksek yazmak işlerine gelir: gençleri protein ve vitaminle beraber enerjiye boğuyoruz, çıksın koşsunlar... demek istiyorlar. ama maliyetler buna izin vermez. sonuçta yüksek yazmanın cezası yok, kimse kontrol de etmiyor.

Macfit'in fiyatı ucuzdur, ucuz olması nedeniyle her türlü müşterisi vardır, mesai saati bitimine doğru aşırı kalabalıklaşır çok sıra olur, kekosu kezbanı boldur, her ay kredi kartından para çekerler, üyeliğin bitse de çekmeye devam ederler. Bu dezavantajları. Bunun yanısıra batmaz, dünya varolduğu sürece varlığını sürdürür. Jatomi'ye para kaptıran kerizler gibi paranı kaptırmazsın. Bu da avantajı. Sen karar ver.

Tavsiye etmem, edeni de görmedim açıkçası. Ben de Fulya'daki macfiti denemiştim. Çok kalabalık, trainer'lar ilgilenmiyor - ücret karşılığı ancak, havlu, şampuan vs verilmiyor, soyunma odaları yetersiz, ve üyelik iptali yaparken çirkefleşiyorlar.
Ben tenha saatlerde giderim, saat sıkıntım yok, birinin ilgilenmesine de ihtiyacım yok, kendi programımı yaparım vs diyorsan uygun olabilir.

Macfit biraz problemli bu aralar ama sizin ne istediğiniz önemli bu noktada.
Anlatayım;
Büyük ve bol imkanlı bir Macfit'e gidiyorum. İlk başta dediler ki 3 tane induction programı var başlayanlara uyguladığımız. Her bir induction 6 haftalık. 6 haftada 1 hocayla görüşme ve yeni program(induction) verilecek ama 3 induction'dan sonra seni öyle bırakıyorlar. Ya pt ile görüşeceksin ya da kendin programını uygulayacaksın.
Şimdi her şey böyleydi ama induction programlarını değiştiripmobil applerine yönlendirdiler. Hocayla görüşmüyorsun artık direkt app'ten amacına göre mevcut programı seçiyorsun. Biraz saçma oldu.
Ama ben pt arkadaşımın bana yazdığı programı uyguluyorum, grup derslerine giriyorum o şekilde memnunum salondan. Yalnıx z akşamları çok kalabalık olabiliyor tekel oldukları için herkes buraya gittiğinden.
Kısacası size kalmış :)

spor yapmak hakkında fikrin varsa iş görür. kalabalık saatlerde gitmeyeceksen de iş görür (akşam 6'dan sonra istiklal caddesi gibi olduğunu aklında tut).

başka seçenekler varsa etrafında ve özellikle ilk kez spor yapacaksan bence bulaşma. çünkü kimse seni bi tarafına takmıyor. trainerlar özel ders verdikleri kişilerle ilgileniyor sadece, onun dışında sohbet edip telefonlarıyla oynuyorlar.

Ha bu arada varsa aylık üyelikle ve evet sanal kartla ödeyerek bi başlayın, devamında severseniz yıllığa geçersiniz.

güvenmediğin için sanalkart kullandığın bir yere üye olma bence.

Kendi kendine spor yapabileceksen, çok da yoğun olmayan bir şubeye yakınsan gayet iyi. Ben baya memnunum kendilerinden. Ödemeyle alakalı bir sorun da yaşamadım. Gidip "iptal ettirmek istiyorum" deyince ediyorlar, öyle haksız yere para çekme durumu falan olmadı hiç.

Benim şube: Küçükköy Vialand

yoğunluğu en az olacak şubelerinden birisine (ataşehir-novada) üye olmuştum. set aralarında alet beklerken terim soğuyordu, öyle manyak bir kalabalık oluyor.

hocaları aşırı ilgisiz. eğer güzel kadın değilseniz, veya hocaların kankası değilseniz en az calimero kadar yalnızsını o salonda.

bunun dışında, ucuz bir yer işte. akşama kalmazsanız gitmek için rahat edersiniz.

Trump subesine gitmeyi dusunuyordum, yeterince kalabalik olur sanirim. Belki Merter'dekine de gidebilirim ama orasi da boyle uygun fiyatli mi bilmiyorum.

Sınıf/Sınıflandırma ve tertibat bekliyor derken, askeri sınıflandırma ve bu sınıflandırmaya göre bi birliğe yerleştirmen yapılacak diyor fakat bu olay ayın otuzuna kadar okula kaydını yaptırmazsan gerçekleşiyor. Yaptırdıysan eğer bi sıkıntı yok demektir.

ben eylülün başında yani bahsettiğim 25/09 tarihinden bile çok önce türkiyedeki bir üniversiteye uzaktan tezsiz yüksek lisans kaydımı gerçekleştirdim(örgün öğretimle aynı şartlara sahip olduğu heryerde yazıyor). dediğine göre benim bu sınıf tertibat olayını dikkate almamam lazım değil mi? muhtemelen üniversite evrakları şubeye gönderdi ama gerek resmi işlemler gerekse edevletteki güncellemelerden ötürü böyle bir durum oluştu diye tahmin ediyorum.

Sen kaydını yaptırdıysan eğer sıkıntı yok. Bende de vardı bu ibare, bahsedilen tarihin üstünden 6 ay geçmişti hala duruyordu orada, senlik bir durum yok şu an.

sıkıntı yok normal. pürüzsüz olması için ekstra bir işlem daha yapıyorlar, bazı firmalar yapmıyor onu.

Normalde döküm yapılmış her malzemede böyle çapaklar olur ama sonra temizlenir bu şekilde bırakılmaz.

benimkide lava böyle pürüzler yok.

Geri gönderiyorum, çıkıntı ok de delik içime sinmemişti zaten. Teşekkürler yanıtlar için.

bende de lava var, cikinti, puruz falan yok. defolu

Update: Tavayı, Lava'nın internet mağazasından değil, hızlı gönderi olduğu için hepsiburada.com bünyesindeki bir mağazadan almıştım.

Bir yandan da düşünüyorum, ben bunu iade göndereceğim ama kesin kabul etmeyecekler iadesini diye. (Daha önce bir benzeri başıma gelmişti.)

Bu arada fotoğrafları Lava'ya da göndermiştim, "Ürünü sizin internet mağazanızdan almadım ama, sadece defolu olup olmadığını teyit eder misiniz?" şeklinde bir açıklama ile.
Hepsiburada.com iadeyi kabul etmezse "Bakın, üretici defolu olduğunu kendi söylüyor, iade almak zorundasınız" diye cevap vermekti amacım.

Şimdi beni Lava'dan aradılar. "İleride sorun çıkarabilir, değişmesi gerekiyor. Siz ürünü aldığınız yere değil, direkt bize gönderin, çünkü aldığınız yer iade kabul etmeyebilir, biz değiştiririz" dediler.

Böylelikle Lava bir kez daha takdirimi ve güvenimi kazanmış oldu:)

vayy lava iyiymiş o zaman. sevindim başın ağrımamış.

turkiye'de boyle uretici bulmak gercekten zor, bilgilendirme icin tesekkurler

Kilo başı 0.8 gram yağ yeter, ketojenik yapmıyorsan yağı ekstrem şekilde fazla almaya gerek yok. Total kalori miktarında eksik varsa 1 gram al kilo başına.

Ton balığı ayçiçek yağıyla muhafaza edilmişse süz, zeytinyağı ise süzmene gerek yok.

Yağ alımı için kuruyemişler de iyi kaynaktır. 100 gramlarında hemen hemen 50 gram yağ oluyor.

Keto hesap makineleri var online. Ama düşük karbda yağ alımı için en güzel yöntem deneme yanılma. Genellikle doyduğun miktar yağ alımı denge noktası oluyor ama bir süre vücudu izleyip, ona göre dengeleme yapabilirsin. Konserve balıklarda da ayçiçek yağı koyuyorlar. Çöp.

Bende if + low carb + ketojen üçlemesi yapıyorum. yağ eksikliği sıkıntı hakikatten. Ben onu çiğ bademle kapatıyorum, 100 gram tadım çiğ bademde 3 gr karb 62 gram yağ var.

My fitness pal tavsiye ederim premiuma geçersen öğün sayısı makro gıda ayarlaması v yapabiliyorsun. Daha sorun olursa mesaj at

Bir sey daha sormak istiyorum, umarim gorursunuz. Dun aksam 7'de yemek yemistim en son. Sabah isim vardi diye ancak 2'de yemek yiyebilecek bosluga kavustum. Baktim acikmamisim, bari aksami bekleyeyim dedim.

Saat 5'te de sunlari yedim:
1 mandalina
Yaklasik 150 gr. Lor (25 gr. Protein)
1 kucuk konserve ton baligi (12 gr. Protein)
100 gr. Cig Badem (18 gr. Protein, 50 gr. Yag)
Biraz dunden kalmis coban salata. Zeytinyagli ama degerini kestiremem.

Bugunluk spor yok. 60 kiloyum, yag yakmaya calisiyorum. İyi midir sizce bu bir gun icin?

Yediklerinde sıkıntı yok ama genel makro toplamı çok düşük tabii. Haftada birkaç gün düşük kalori almak hatta birkaç gün 24 saatlik açlık hali iyi olabilir ama bunu diyetin genel durumu haline getirme burası 800 kalori civarı bir şeydir. Bir de kilon az yağ oranın ne kadar bilmiyorum o da yüksek değildir diye tahmin ediyorum, o nedenle bu kadar düşük kaloriyle beslenmeye gerek yok.

Boy 170, yag oranimi olcturmedim ama tahminim ℅16-18. Bi gunluk denk geldi zaten bu. Normalde 12-1 gibi yemek yiyorum sonra 6-7 civari yiyorum. 1500 kalori aliyorumdur.

E-kitap gerçekten çok kullanışlı ama uzun vadede göze daha çok zarar veriyor. Zor bir karar...

E-Kitap kitap değil.

Ben ikisini de kullanıyorum. Yolculuklarda veya metroda vs Kindle çok kullanışlı

kindle kullandım ama normal kitabı tercih ederim :)

ikisini de kullanabiliriz :) yerine göre basılı kitap yerine göre ekitap daha işlevsel

kindle alalı normal kitap almıyorum

E-kitabın kitap olmadığını söyleyen halt etmiş.

E-kitap olarak bulamadığım ya da bulduğum e-kitabın yazım yanlışlarından okunmayacak halde olduğu durumlar haricinde normal kitap almıyorum artık. Kindle kolaylıktır.

ikisi arasında fiyat farkı hemen hemen yok, onun için basılı kitap almak daha mantıklı tabii fiyat karşılaştırması için meşru olmayan e-kitap içerikleri kast etmiyorum.

ekonomik açıdan daha avantajlı(korsan kullanılırsa)

yanında binlerce kitap taşıyabilirsin

bir kelime ya da cümlenin geçtiği sayfayı normal kitapta bulmak için tek tek sayfalara bakman gerekirken e-book'ta arama fonksiyonunu kullanabilirsin.

ayrıca ebook için de sanal bir kütüphane oluşturabilirsin.

kindle.

hem evet hem hayır. güçlü halka olduğu halde çok basit bir hastalık nedeniyle de bir besin nedeniyle zayıf düşebilir. ya da tam tersinden zayıf halka olsa bile kendine dikkat ettiği için güçlü halkadan daha avantajlı olabilir.

zayıflık ya da güçlülük tam bu değil.

bunun yanında son 200 yıldır survival modumuz biraz daha kapanıyor her geçen gün. güçsüz ama beyni çok çalışan daha çok hayatta kalma şansına sahip. bundan dolayı evrim konusunda bu etkili olmayabilir.

işin kökenine bakmak lazım. kırılma noktalarında mutasyonlar sonucu oluşmuş olabilir bu.

geçen yüzyıla kadar beslenme biçimini bulunduğun coğrafya belirliyordu. eğer bulabildiğin yiyecekleri vücudun kullanamıyor ya da zarar görüyorsa doğal seçilimle gen havuzundan temizleniyordun. şimdi istanbulda istediğim mevsimde istediğim sebze meyveyi bulabiliyorum ama metabolizmamın hangi gıdalarla optimum çalışacağını biraz deneme yanılmayla keşfetmem gerekiyor.
kısaca sorunun cevabı evet.

ha bir de konuyla çok alakalı değil ama evrim sanayi toplumu snat ve felsefenin gelişmesiyle biraz tersine döndü.

önceden en güçlü,zeki ve sağlıklı olanlar üremeye, soyunu sürdürmeye daha yatkın olurken artık insanların varoluş sorguları, dünyanın gitgide kötüye gitmesinden kaynaklı kaygıları nedeniyle üst gelir sınıfından ve eğitimli insanlar diğer insanlara göre daha az üremeye başladı. yani evrim açısından avantajlı gözüken yanları onlara dezavantaj olarak döndü.

4.5 milyar yaşındaki Dünya'da İnsan/insansı ırkı altı üstü 7 milyon yıldır var. Homo Sapiens 200 bin yıldır, Homo Sapiens Sapiens dediğimiz günümüz insanı 50 bin yıldır, insanın henüz sindirmekte çok başarılı olmadığı tarım ürünleri 10 bin, endüstriyel beslenme de 150/200 senedir var. Yani biz 50 bin yıllık bir türüz. Bu evrimin birinci basamağı bile değil henüz. Şöyle birkaç milyon yıl daha geçmeden bunları konuşmamız pek doğru değil. Senin söylediğin konuda ise kimi insanlar biraz daha şanslı oluyor diyebiliriz en fazla.

benzer şeyleri ben de yaşıyorum, sonradan bakabileyim ben de tavsiyelere

Runner's Knee denen bir şey var, muhtemelen sizinki de bu:

kadınlarda erkeklere nazaran görülme sıklığı daha fazladır. patella adı verilen diz kapağının diz eklemi içerisinde ideal konumlanmamasına bağlı kıkırdak deformasyonu ve sonucunda ağrı gelişir. bunun temel nedenlerinde; konjenital olarak patellanın ideal konumda bulunmaması ile birlikte zayıf harmstring ve quadriseps kaslarının patellayı ideal konumunda tutamaması yer almaktadır. sonuç olarak patella ideal konumunda kalamadıkça kıkırdak deformasyona neden olur ve patellofemoral ağrı denen semptomlar ortaya çıkar. kişi dizini rahatça bükemez, uzun süre oturup ayağa kalktıktan sonra ağrı hisseder, alt bacağını yukarı kaldırırken hafif bir ağrı hissedebilir.

özellikle koşuya yeni başlayanlar ve bilhassa kilo fazlası olanlar böyle bir tablo ile karşılaştıklarında ağrıları geçesiye kadar fazla dizlerine yük bindirmemesi ve iyileşmesini beklemesi tavsiye edilir; sıklıkla da erken dönemde iyileşme görülür. eğer kıkırdak deformasyonu ileri boyutlara varırsa; işin ucu cerrahi operasyona kadar gidebilir.

runner's knee denen bu koşucu dizini önlemek için ise;

kuadriseps ve hamstring, abdüktör ve addüktör kasları düzenli çalıştırarak güçlendirme ve kas dengesi oluşturma hedeflenmeli.

düz tabanlık varsa; ayak tabanındaki kavisi arttıracak ayakkabı tabanlıkları kullanılmalı. (düz tabanlık olmasa bile koşu ayakkabılarının önemi burada devreye giriyor)

bu önlemler en azından dizlere gelen stresi bir nebze azaltıp, patellayı ideal konumda tutmaya yardımcı olacaktır.

(kendi entrymden kopyaladım bu arada başka kaynaktan değil o yüzden link vermedim)

Daha herhangi bir eklemin koşmaya hazır değilıen koştuğun için oluyor, birkaç hafta yürü sonra koşarsın. Bir de Nike Air gibi tabanı dengesiz ayakkabılarla koşmak riskli.

Agriyorsa birak, devam etme. Sakin zorlama. Aman diyim.

Nike air tam kosu ayakkabisi degil galiba, belki lunarglide, pegasus gibi kosu ayakkabisi alabilirsiniz.

Önce yürü +1

Ayrıca ayakkabı tabanı sana uygun olmayabilir şekil açısından. Örneğin sen dışa basıyorsundur ama ayakkabı içe basan bir ayağa göre tasarlanmıştır. Bu da başta diz olmak üzere eklemlerde ağrı yapıyordur.

Teknik bir terimi vardı bunun ama şu an hatırlayamadım. Google'layınca çıkacaktır.

Faydasız işlerle uğraşma, bisiklet teknolojisine geç.

Çok teşekkürler herkese.. ağrı azalana kadar dinlenip tekrar yürüyüşle dönüş yapacağım. Eyvallah

Ah işte birkaç yıldır herkese profesyonel sporcuymuşcasına antrenman yapma fikri dayatılıyor.
ÖZellikle koşu konusunda insanlar 30 yaşından sonra maraton koşmaya çalışıyor. Sonra böyle sakatlıklar.

Sadece koşuyor bile olsanız, kaslarınızı güçlendirmeniz lazım. Bunun için de sadece bacakları değil tüm vücuda güç antrenmanları yaptırın. Spor salonuna gidemiyorsanız, freeletics'in hiit egzersizlerini deneyin.

Bu arada bir miktar kilo fazlanız varsa o da dize yük bindirebilir. Bir süre antrenman yapmayın.

"önce yürü" fikrine katılıyorum. "ee çocukluktan beri yürümüyor muyuz" diyebilirsiniz belki ama "hayır, gerçekten yürümüyorsunuz/yürümüyoruz." yürümenin bile doğal hali var ve etraftaki insanları gözlemlediğimde çoğunun bunu doğru şekilde yerine getirmediğini gözlemliyorum. oysa evrim bizi yürümemize doğru geliştirdi. mesela yürürken kırıtmak gerekiyor. :) şaka gibi di mi? ama gerçekten de öyle. beden bir süre gerçek yürüme şekline erişsin. ondan sonra koşmaya doğru gelişecektir o.

Mango

tudors gömlek alacağın son yer olsun.

zaranın gömlekleri enfes.
crispino çok iyi.

Massimo Dutti.

Tudors'tan "abi harika gömlekler var git al" diyen arkadaşın gazıyla 3 gömlek aldım.
Üçünü toplam 3 kere giyemedim.
Kilo vermek için satılan naylon eşofmanlar gibi.

Mavi'nin gömlekleri iyi ama biraz tuzlu.
Zara'da iş görür ama sezon sonu yakalıyorum o da pahalı..

bershka da 50 tl civarı güzel pamuk bazen şanslıysam likralı gömlekler buluyorum. yalnız ciddi oranda defoları var. son gittiğimde askıdaki 10 tane gömleğe tek tek baktım ve bulduğum 3 defolu gömleği götürüp kasaya verdim.

ya kalite kontrol iyi değil ya bunları defodan saymıyorlar, ya da defolu ürün satıyolar

iş ve casual için network yanda fabrika'dan, tasarım gömlekler için cos tan alıyorum

Mavi

Beymen, Ramsey, Sabri Özel, Sarar, Network, Karaca, Vakko.

ben son zamanlarda Jack&Jones'tan güzel gömlekler buldum. Boyner'de görüp aldım.

Mavi'de bazen iyi oluyor bazen hiç düzgün bişey olmuyor. Ha kumaş kalitesi vs. dersen müthiş değiller herhalde. Ben alıp 1-2 yıl falan giyiyorum işte.

Daha şık şeylere markalara pek bulaşmadım. Smart-casual dedikleri şey olsun daha şıka gerek yok :D Zara, Mudo vb. yerlere de bi bakabilirsin tabii.

eşime bir kere tudors'ta gömlek almıştım, rezaletti. ds damat'tan alıyoruz şimdi.

Mudo

koton

Nasi gomlek spor/is/gunluk? Polo ve fred perry den aliyom ben. Ozellikle fred biraz tuzlu ama omurluk gibi. Kesimleri falan da tam benim gibi mediumun mediumu adamlara gore. Tavsiye ederim

gap baş tercihimdir her zaman.

@nohut indirim dönemlerini beklersen uygun fiyata alırsın.

tudors iyi değil.

bütçeye gore değişir ama abbate , d's filan iyidir.

daha uygun bir sey istenirse, %100 pamuklu olanlarindan centone de olabilir.

her koşulda, lütfen polyester veya polyester karisimli olanlardan almayin.

dockers
levis
massimo dutti

başarılı olma ihtimali yok . halk desteği yok arkasında .

iç savaş

feto olduğu yerde kalırdı. istedikleri kişiyi başbakan, cumhurbaşkanı yapardı ama feto aynen abd'de kalmaya devam ederdi.

başarılı olma ihtimali yok ve iç savaş diyenler 60 darbesini okusun.

Darbe yapmak dünyanın en kolay yönetimi ele geçirme yöntemi, bu girişimin başarısız olma nedeni planladıkları bazı detaylarda yaşadıkları şanssızlık, o da hükümetin bilinçli bir hamlesi değil de tesadüfen gelişen olaylar. Yani halk desteği falan hikaye darbe başarılı olsaydı mevcut siyasilerin ve halkın %80 darbenin en büyük destekçisi olurdu. Hatta Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları bile darbenin emir komuta zincirinde gerçekleştiğini söylerdi. Önce bunları kabullenmek lazım. İkincisi; Türkiye'ye gelmezdi, Türkiye'ye gelmek her türlü risk. Dediğim gibi, darbe yapmak çok kolay. 2 ay sonra da onu indirirlerdi, böyle bir olaya gelmez dışarıdan Din Büyüğü olarak yönettirirdi ülkeyi.

sapiens ama son 50 sayfam kaldı ardından grange ın son kitabına başlayacağım. lontano sanırım.

Parfümün dansı

Yaban-Yakup Kadri

Dini dünya işlerine karıştırmanın faydaları az önce bitti.
Aptalı Tanımak - Celal Şengör buna başlıyorum.

iskender pala, efsane.

(bkz: ben buradayım)

Kizim olmadan asla'yi yeni bitirdim. Su anda da james patterson'dan suikast'i okuyorum.

Bir Bilim Adamının Romanı-Oğuz Atay

bülbülü öldürmek

The murder of via belpoggio-italo svevo

Intermezzo, Fikret Adil

dostoyevski ev sahibesi

uğur mumcu - katiller demokrasisi hırsızlar düzeni

kara kitap - orhan pamuk.

dostoyevski - beyaz geceler

din bu - turan dursun
white fang - jack london

jared diamond- guns, germs and steel

Mehmed Uzun - aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık

doğan cüceloğlu - savaşçı

Ölüler Böyle Sever - Charles Bukowski

Haruki murakami- after dark

''Vişnenin Cinsiyeti'' ve ''Gen Bencildir'' dönüşümlü olarak ikisini okuyorum.

Satori.

kuyucaklı yusuf (s. ali)
fear and trembling (kierkegaard)
farther reaches of human nature (maslow)

günün farklı bölümlerinde bu üçü

Ezilenler - dostoyevski

bu arada lesmiserablesi bugün metroda görmüşüm galiba.

Şu çılgın türkler

Jean-Luc Nancy / The Creation of the World or Globalization

Hölderlin / Hyperion

Samuel Beckett / All that fall

(Ben de diyorum neden bu kadar mutsuzum)

devlet-platon
camus bir ahlakçının portresi - stephen eric bronner
usta ile margarita - mihail bulgakov

çankaya- falih rıfkı atay

Filin yolculuğu
Bicycling science
Protein saflaştırma rehberi
Fossils for amateurs
Knitting lingerie style

Hepsi yarıda, bitmeyi bekliyor, kimi bitmiyor kimi bitsin istemiyorum.

Gafillikler Kitabı - Akdoğan Özkan

Kumpanya - Sait Faik
Köpek Kalbi - Bulgakov

budala. aslında 10 yıldır okuyorum bu kitabı, bir türlü bitiremedim. bunun gibi yarım bıraktığım bir de karamazov kardeşler var. budala'yla birlikte bir yandan da koku'yu okumaya çalışıyorum.

Suç ve Ceza
Hayvan Çiftliği.

Tek kitap okuyamıyorum.

Beyaz gömlek.

beyaz gömleği hiç sevmem, yok zaten, uçuk mavi var. başka?

kırmızı ya da mercan rengi bir bluz demeye gelmiştim ben de.

kahverengi tişört üstüne hardal rengi hırka olmaz mı ;_;

kahverengi ile laciverti pek yakıştıramadım kafamda. ikisi de koyu renk, insanı kapatır. ama hardal sarısı güzel olur bak.

shotgunwoman :) bence sen teklifimi tekrar gözeden geçir, bunlar seni maymun yapıcak gibi duruyo benden söylemesi :)O

Bence desensiz bir şey olmalı. Desen üstüne desen çok göz yorar. Düz beyaz tişört diyorum. Kırmızı kazak da olur.

Beyaz sifon, bol bi yakasi olan (boyle hani eski zmaanlardaki gibi, mesela yakasinda sal varmis gibi filan ya da onu drapeli mi deniyor -drape ne demek :/-) oyle bi bluz. Ama bol olmali biraz.

O kadar tarif edemedim ki googleda bile bulamadim. Bi ihtimal anlarsin belki :D

@kuehles blondes: degaje demek mi istedin?

ben de beyaz gömlek/bluz (kuehles'in dediği gibi olabilir) ya da kırmızı/mercandan yanayım.

Tartan zeminde koşmadığın sürece hepsi aynı. Tartan zemin de zemine baskı uyguladığında oluşan basıncı soğurduğu için, dizine daha az stres uyguluyor. Onun dışında koşu bandı asfalt ya da toprak zemin, hepsi aynı.

www.youtube.com
burada doğa koşusu önerilmiş, farklı yönleri ile, rüzgarın sesini duymakla ilgili araştırmalar, doğa yürüyüşünde beynin her şeyi, tüm eklemleri kontrol etmesinin etkisi vs. ingilizcesi daha iyi olan biri daha iyi çevirebilir.

livehealthy.chron.com
burada ise, bu safyan gidilebilecek bir makalede dizler üzerine olan etki kabul edilmiş, bu sayfada ise bu etkiyi azaltmanın 5 yolu anlatılmış.

koşmayın yürüyün, ayakkabınızı güzel seçin, adımlarınızı kısa atın vs diyor.

@güneyli çocuk

Air max tarzı koşu ayakkabısı seçtim, çok rahat ettirdi. Koşu ayakkabısı uygundur değil mi?

@angelus

Tartan zemini nerden bulucam? Var mı öyle bir zemin, dışarıda yürüsem asfaltta yürüyeceğim işte, en kabadayısı toprak olur ama o bile yok yani. O zaman biraz kilo verip öyle mi yürümeliyim?

Koşu bandında aslında sen koşmuyorsun, bant koşuyor. Bir de sen hareketli bir şeyin üstünde farklı ritmle koşmaya başlayınca hem o sana farklı kuvvetler uyguluyor hem de sen ona. Bir süre sonra bu kuvvetlere dayanamaz hale geliyorsun. Diz önemli. Bence etme.

Abi çok kilon varsa koşarak başlarsan o dizi eline alırsın 2 ayda, hayat boyu da çekersin.

Kilo fazlan varsa, normal kiloya inene kadar spor salonunda bisiklete bineceksin. Dize az baskı yapar.

@yaren, hocam ben de okuduklarımı çevirmeye çalıştım çok anlamam :(

Tartan zemin her yerde bulunmuyor tabii, ben dizlere uygulanan basınç açısından o örneği verdim. Kilon fazlaysa koşma zaten uzun uzun yürü. Yüksek kilolarda koşunca haliyle binen stres daha fazla oluyor. Buna alışık olmayan güçsüz eklemler ve tendonlar haliyle zarar görüyor. Biz koşma işini çok fazla anlam yüklüyoruz 30 dakika koşsan da 1 saat yürüsen de aynı kaloriyi yakıyorsun zaten. Sen şimdilik hafif hafif yürü, biraz kilo verince daha düşük seviyelerde koşmaya başlarsın ama senin için en önemli konu diyet. Temiz bir beslenme programın olmadan pozitif etki almak zor.

Diz çok önemli aman sakın devam etme. Ömür boyu çekersin. Ameliyat oldum ben çok dikkat ediyorım artık. Doktorum eliptik bisiklet önerdi dizler için daha güvenli. Aşırı kiloyla normal spor bile iyi değil dizler için kendini koru aman.

kilon fazlaysa yürüme de. yürüyerek kilo verilmez. bir de fazla saat üzerine baskı oluşturacağı için yine zararlı.

dizleri korumak için normal kilolara inene kadar bisiklet. başka çaresi yok.

bisikletle vucuttaki en büyük kas demetini çalıştırıyorsun, hayvan gibi yakıyor işte.

bir de kilo fazlan varsa bacak kasların gelişmiş oluyor zaten genelde. bu durumdakiler az spor yapınca koşarken çok farketmiyorlar kaslar güçlendiği için ama dize çok zarar veriyor işte.

kesinlikle uzun süreler yürüme ve koşma. tek çare bisiklet.

Koşu bandı asfalta göre biraz daha şok absorbe edebilir. Kilon fazlaysa en güzeli bandı yukarı dikip uzun uzun yürü.

asfaltta koşmanın başka zararları:
egzos dumanı
kadınsan laf atmalar
garip bakan insanlar
caddebostan sahil gibi bir yerde koşuyorsan piknikçiler, 0.5 km/sa hızla yürüyen bebekliler, mangal kokuları

kilo fazlan varsa tempolu yürü

Ayrıntılarını bilmiyorum sadece arkadaşımdan duyduğumu yazacağım sana. 1400 tl'ye Ege'de güzel bir ilde kirada yaşayan bekar bayan arkadaşım, daha çok kazanmak için İstanbul'a yerleşti. Şu an haliyle kat be kat fazlasını alıyor fakat geri dönmenin planlarını yapıyor. Artık neye ne kadar harcıyor bilmiyorum ama bahsettiğine göre o ilde ne harcıyorsa 2 katından daha fazla oluyormuş masrafı.

Tabii ki herkes yeterli standartta yasamiyor. Ama vatandas burada yillardir yasiyor, ailesi isi gucu evi barki her seyi burada. Kurulu bir duzeni var ve IStanbul disinda yapacak hicbir sey yok mesela. Kendisi mecbur oldugu icin boyle yasamaya devam ediyor yeterli standartta yasayamiyor olsa bile ama soruyu soran Istanbul'a gelmek icin soruyor, vatandas da bu parayla zor gecinirsin diye soyluyor. Yani isin gercegini soyluyor insanlar cevapta. Istanbulda bilmemkac liranin altinda yasamaz demek "ben bu paranin ustunde kazaniyorum" demek olmuyor ki.

hayır duyurucular çok zenginmiş ya da çok iyi standartlara sahipmiş gibi poz kesmeyi seviyor sadece. öte yandan, istanbul'da iyi standartlara sahip olmayı bırak hayatta kalmak bile çok zor benim için. nefret ediyorum şahsen, okul olmasa bir saniye bile arkama bakmam. gerçi sktimin yerinde HER ŞEY istanbul'da olduğundan, başka yere gitsen iş bile bulamıyorsun.

Ayda 6 bin TL net gelirim var. 3500 civarı borçlara gidiyor 2500 kalıyor. Kira+faturalar+mutfak+anne giderleri+kardeş giderleri (kardeşe harçlık, anneye gezenti) derken bana bi çay içimlik kalmıyor kardeşim. Köpeğim var sabah akşam onla parka çıkıp hava alıyorum çok şükür. Ona da aylık fix 200-250 gidiyor. Güzel hayvan oldu ama, seviyorum kendisini.

Edit: Maaşlı çalışmıyorum kendi işim. Maaş+sigorta+vergi ödüyorum ekstra olarak.

stavro +1
işin gerçeği söyleniyor.

Keşke buradaki herkes on bin lira maaş alsa...
Öyle bir şehir ki bir köşesinde zar zor geçindiğin parayla öteki köşesinde kolaylıkla yaşıyorsun. O duyurulara cevap verirken herkes kendi etrafına göre değerlendiriyor tabii ki. Stavro'nun dediği gibi kendisi o paranın üstünde kazandığından değil de gelecek olana uyarı olsun diye söylüyor.

Gecenlerde bir ilan vardı burada. 1+1 1250 lira da kirası. Ev değil ahir bozması bir yer.
Ev kiraları anladığım kadarıyla 2000 lira civarı. Ben daha o kadar maaş almadim hic :/

Hatta ilanı da bulayım
www.hurriyetemlak.com

Nasıl yasıyorlar orada bilmiyorum.

3.000 lede yaşarsın ama ona yaşamak dersen tabi. 10 bin ile yine şehrin efendisi olamazsın. Ev kiraları gerçekten çok pahalı. Memura göre bir şehir değil kesinlikle. Memur buraya gelirken 10 kere düşünsün.

tamamen sallamasyon. türkiye de o paraları kazanmak için müdür - genel müdür falan olmak lazım. ya da kritik bi görevde kafası çalışan bi adam olman lazım. mesela bi inşaat şirketindeki hakediş mühendisi/şefi gibi.

bi firmada sekreter olsan kazanamazsın banka çalışanı olsan yine o kadar alamazsın. lcw gibi mağazalarda müdür olsan yine 7000-10000 alamazsın. istisna şubeler vardır belki.

ben y.dışında beyaz yaka olarak çalışıyorum sözlükçülerin sıradanmış gibi 7000 10000 civarı yazdıkları paraları ancak burada alanlar var. o da euro kurundan dolayı. kaldı ki herkes de almıyor bu paraları burda da.

yani özetle geneli aç sosyete malesef. ..

o mallara aldirma. ben 4000 lira maas aliyorum. ailemle kalip 3000'ini kenara atiyorum her ay. kirada olsam bile gene 2000 atardim kenara. lukse kacmadan, cimri gorunmeden ucuza yasamayi biliyorum sadece.

@mayeskuel aile yanından ayrılınca masrafı sadece 1000 tl artacak sanıyor. O para kiraya yetmez, faturası mutfağı derken ay sonunda ailesinden borç isterken bulur kendini.

Ben İstanbul'da kendi işimi yaparak 8000 tl kazanıyordum, konsere gece klübüne falan gitmem, evde hanımla otururum. Arabam yok, sigaram yok.

Para yetmedi bir sahil şehrine taşındım (Kuşadası). İstanbuldaki son 8 ayda birikimim hiç artmamış.

Var sen düşün daha az kazananlar nasıl yaşıyor.

Herkes 10 bin kazanmıyor denilmişte , bugün eşyamı taşıyan nakliyeci günde 2-3 iş yapıyorum en az dedi. Adamın arabayı çalıştırması 100 tlden başlıyor. Günde en az 400 lira giriyor cebine. ilkokul mezunu adam 8-9 bin rahat kazanıyordur. Tesisatçı bir tanıdığım 10 bin kazanıyor. Memur arkadaşlar ise bodrum katlarda yaşam mücadelesi içinde

Bizim mahalledeki fırının kirası 17.000 lira, artık ne kadar kazanıyor allah bilir.

Ben de cok dusundum bir aralar bunu. Istanbul ve maaslar hakkinda vardigim kanilar;

- Istanbul'da beyaz yakalarin cogu amerikancilik oynayan insanlar. Kazandiklari para fena degil. Hayatlarindan genel olarak memnun "genc" insanlar. Kimisi 3500-4000 tl kazaniyor kimisi 7-8 bin tl. Ve aradiklari her sey istanbul'da. Sosyal hayat, degisim, mekan, eglence, havaalani, ozgurluk, sex vs. Bu kisilerin cogu doymayan ve doymayacak insanlar. Para yetmiyor demelerindeki sebep de su; Atasehir'de ev kirasi 2250 tl, aidat, fatura vs nasi yetsin. o zaman git ucuz bir yerde otur. O zaman da trafik, muhit vs dert yanmalar. Belki haklilar ama su konuda haksizlar. Hemen kiyaslamayi kucuk sehirde en iyi yerde kira 1000 tl olarak yapiyorlar. Bu yuzden 3-4 bine krallar gibi yasanir diyorlar. Fakat o kucuk sehirlerde sosyal yasam, imkan, eglence, havaalani vs yok. Dogru duzgun kafe bile yok. Bu yuzden evet insanlar harcama yapmiyor. Donere 21 tl yazan mekan olursa da hemen batiyor. Arz talep cunku. Nusr-et bu yuzden Istanbul'da var, aksaray'da yok.

- diver gordugum ise, insanlarin cogu istanbul ve cevresinde buyudugu icin oraya cok bagli ve neredeyse asik olmus. Asgari ucretle calisan birisini taniyordum, "abi aksam su bogazdsn gecince her seyi unutuyorum" diyordu her gun. Ve bunu belki onlarca kisiden daha duydum, hepsi az kazanan insanlar. ailesi orda, arkadaslari orda. Psikolojik ve sosyolojik olarak kendilerini istanbul'a , yani en kalabalik ve en guclu insanlara ait hissediyorlar. Bu yuzden istanbul'un nufusu hic azalmayacak, deprem olsa bile. Devlet bile oraya tasinmak istiyor. Cunku en gucluler orada. Firma, takim, en guzeller, en iyi arabalar, unluler vs vs.

- son grup da farkli arayis halinde olup istanbul'a alisanlar. Para yetmiyor lafini en cok bunlardan duyarsin. Genelde istanbullu degiller, uni'den sonra istanbul'a tasinmislar. Aldiklari para istanbul piyasasina gore az asagida. En ufak bir durumda istanbul'dan tasinma plani yaparlar. Fakat maastan ziyade aliskanliklari onlara izin vermez. Bu yuzden dogru maas kiyaslamasi yapamazlar. Bak sunu da cok gordum mesela; anadolu'da 1500-2000 tl'ye calisip istanbul'a gocenler. Bu arads bu maas anadoludaki maalesef maaslar. Yok oyle en kral ev 500-600 tl oh masraf yok olaylari. Cag degisti. Istanbul'da da telefon ve internet faturasi ayni yozgat'ta da. kredi cekince banka aa tamam sen yozgattasin az faiz verelim demiyor. Arabana sigorta yapilirken tamam yozgatta kaza maza olmaz deyip bedava yapmiyorlar. Iste bu grup, maas olarak hani tuik hep yayinlar ya fakirlik siniri diye, onu azicik yakalamis fakat ileriye tasimamis grup. Istanbul'dan kopmak ister fakat cesaret edemez, alismistir cunku.

Onemli olan hangi gruba ait oldugun.

neden bu kadar abartiliyor? ego durumlari.

neye gore 7000? yazan kisinin idealindeki standartlara gore.

kirada oturuyorsa biraz da hesapsiz biriyse tek basina bir evde 7000'i rahatlikla gecer.

hesapli kitapli biriyse daha ucuza yasayip biraz daha dusuk standartlara da razi olabilir...

arkadaşlar. şaka gibi gelecek ama gerçek. istanbulda karı koca 7000tl'den aşağı para alırsanız düzgün yaşayamazsınız. ben sebeplerini anlatacağım ister beğenin ister beğenmeyin.

1. Düzgün yaşayabileceğiniz bir lokasyondan ev tutmak aşağı yukarı 2000TL'dir. Bakın "Düzgün" diyorum, o yüzden bana 50 yıllık her tarafı rutubet kokan evleri örnek göstermeyin. Onlar "düzgün olmayan" hayatlar içindir. Veya beylikdüzü, avcılar gibi şehre 1 saat mesafeli yerler ide göstermeyin. Çünkü günde 2-3 saat yolda geçirmek de "düzggün bir yaşam" sunmaz insana.

2. "Düzgün" bir hayat için, gününüzün en azından bir öğününde et bulunmalı. Bakın tekrar "düzgün" diyorum, yoksa makarna pilavla da yaşarsınız ama "düzgün" değildir. O yüzden şu "düzgün" kısmını kafamıza güzelce kazıyalım. Etin kilosu 45tl ile 70tl arası değişiyor. Aylık mutfak masrafına rahatlıkla 2 kişilik bir aile için 750TL yazabiliriz başka bir deyişle. Hiç daha az olmaz demeyin.

3. Temizlik eşyalarına da ayda 150TL civarı para kesin gider.

4. Aidat 100TL diyelim.

5. Fiber internetiniz olsun, bir de digiturk d-smart gibi bir şey. İkisine toplam 100TL diyin ayda.

6. Elektrik doğalgaz su 200TL diyin hepsine.

7. "Düzgün bir hayat" dediğimiz için, haftada bir gün dışarıda alkollü veya alkolsüz yemek yiyin eşinizle. 2 hamburger 2 bira 100tl yapıyor mesela. Öyle söyleyeyim. Ayda 400-500TL buna harcayın.

8. Yine "Düzgün" bir h ayatınız olsun diye, ayda 2 kez tiyatroya falan gidin. Aşağı yukaru 50TL'den başlıyor zorlu center'daki vs. tiyatrolar. Buna ekstra yemek masrafı yazmıyorum, yukarıdaki 500TL'nin içine yazıyorum, ama tiyatro/gösteri vs. işine 100-150TL yazın.

9. Giysi, kozmetik, kişisel bakım alışverişleriniz olacak. Ok bunu dödnemsel yaparsınız, aylığa vurdunuz mu da 2 kişi 100TL'den fazla harcar her ay en az.

10. Yol parası.

11. Nefes alan her insanı kredi kartı veya kredi borc vardır biryerlerden. Ev taşırsınız kredi çekersiniz, eve eşya alırsınız kart kullanırsınız, telefonunuz düşer kırılır telefon alırsınız vs. O yüzden aylık en az 200TL kredi borcu da yazıyorum :)) Ki kredi kartlarına en az aylık 500TL ödeyeceksiniz bir şekilde, ama onu yazmıyorum he.

12. Öğrenim krediniz varsa, (4 sene boyunca ödendiği için bunu baya bildiğin kalem olarak yazıyorum çünkü bana giriyor ve koyuyor) 270TL yazıyorum aylık gider. (eşinizde de varsa....)

13. Ayda 1 kez tatile çıkmayın, 2 ayda 1 kez tatile çıkın. Hadi onu da çıkmayın, 3 ayda 1 kez tatile çıkın "düzgün" bir hayat diyoruz. Öğrenci hayatı demiyoruz. 2 kişi git gel yol parası en az 300TL tutacak bir kere, haftasonu tek gün konakladınız 2 gün tatil yaptınız, yaz 200 kağıt. Oralardaki harcamalarla birlikte 700-800tl yi de öyle silin. Aylık ortalamasıan 300TL diyelim bunu da :)

Ben toplamadım siz toplayın işte ya.

bu arada bakın kişisel standart durumları falan değil bu yazdıkalrım.

Düzgün, ortalama bir hayat.
Arabanız yok, kendinize ait eviniz yok. 3 ayda bir haftasonlarınızı günlük tatile harcıyorsunuz. Arada bir dışarıda yemek yiyebiliyorsunuz ve arada bir tiyatro vb. etkinliğe gidebiliyorsunuz.

Btün senaryo bu. Lüks hiçbir şey yok.

Şimdi birazdan birileri gelip et yemeyi tiyatroya gitmeyi tatil yapmayı lüks sayabilir.
O tür hayatlar "düzgün" hayatla değildir. Köle hayatıdır, ona göre konumlandırın yazdıklarımı.

gecenlerde benzer bir duyuruda "hepinizden fazla kazaniyorum" diyen birinin eski duyurularina bakmistim. iclerinde yazdigiyla tamamen alakasiz seyler vardi. mesaj attim hayirdir diye, mesajini sildi, ozur dilerimli filan bir seyler yazdi.

cogu kisi olmak istedigi kisiyi temsil ediyor internette, duyuruya bakma yani sen :) hepimiz 190, kumral, yesil gozlu, altinda bmw'si olan tipleriz.


istanbulda yasamak pahali, ucuz degil. ben hic istanbul disinda yasamadim ancak tatilde bile gordugum kadariyla diger iller daha ucuz. ( pazar urunleri - evler vs..)

O duyuruya ben de en az 7000 tl yazmıştım galiba. Hala da dedigimin arkadasindayim, duyuruda sorulan 2 çocuklu kirada yaşayacak bir ailenin minimum geçimi sorulmuştu.

Utopik para da kazandığım yok am gercekciyim, 6 sene ıstanbulda kaldım. Evlenip çocuklarımın geleceğini kuracaksam ıstanbulda, kusura bakmayin ama 7000 bile yetmez. Bunun gelecek planı var, düğünü var,hastalığı var .var da var. Aksi takdirde sürekli geçimi düşündüğünüz mutsuz bir hayatınız olur. Dışarıda yediginiz yemeğin parasını bile düşünür olursunuz.

Ha madem bu parayi kazanamıyorum ıstanbulda yaşamam. Sirf bogaz manzarası için yaşam standartlarini düşüremem. Zaten ben ıstanbulda barinamadim okul bitince.aileden de destek alamıyorum. Şehir değişikligine gittim hic de pişman degilim.

bi de şeye hastayım

abi adam çiğ köfteci şu kadar satsa şu kalır maliyeti zaten şu filan :) o zaman adamın o semtte işi ne :)

Nakliyeciler şunu alıyo filan sen adamı sadece senin evi taşırken gördün belki kışın işi olmuyo adamın belki de bazen taşıdığı yük ve gittiği yer icabı 3 gün kamyonda yatıyor o adam duş alamıyor. kışın eksi bilmem kaç derecede lastiği patlıyor aracı hasar veriyor.

kaldı ki evine git bak standardı senim benim gibi. ben (büyük nakliye şirketi sahibi hariç)kendi çapında kamyonuyla eşya taşıyan ya da ufak bi taşıma şirketi oşan adamların boğaz manzarı evlerde filan oturduğunu görmedim.

ya da bi taksicinin yazın Bodrum'da yatıyla koy koy gezdiğini görmedim. o yüzden bu hesaplara hiç girmeyin.

ha ticaret yapan adam beyaz yakadan tabi ki çpk kazanacak o adam dükkanını sabah 7 de açıyor gece 12 de kapatıyor sen müdür 30 dk geç bıraksa demediğin kalmıyor. adam haftasonu dahil açıyor dükanı sen haftasonu p dükkandan ekmek gazete vs alıp evde keyif yapıyosun. bırak da adam o günlerin saatlerin farkını kazansın.

al işte... düzgün yerde kira 2 bin lira, iki ayda bir tatil diyen adam var. bunlara tabii ki 7-8 bin lirayı beğendiremezsin. dünyanın neredesinde 2-3 ayda bir tatile çıkmak standart ya? kaç tane insan yapabiliyor bunu? nasıl hayatlar, kafalar, hesaplamalar bunlar?

@der meister,

ne demek ya 2-3 ayda bir tatil çok?

bir haftasonu eşini alıp ağvaya 2 günlüğüne gitmek mi lüks?
2000 lira kira mı lüks? sahibinden.com'a beşiktaş yaz, kadıköy yaz ev arat bakalım kaç para kira çıkacak.

istanbulda 25km uzaklıktaki çekmeköyde bile eli yüzü düzgün binalar 1200tl den başlıyor kim neyden bahsediyor allah aşkına.

2-3 ayda bir tatil illa ki yurtdışı veya otel tatili demek değildir. eylülde kapadokyaya gidersin, yılbaşında ağvaya gidersin, baharda karadenize gidersin, yazın da senelik iznini kullanır 1 hafta tatil yaparsın. naptı? 2-3 ayda bir tatil yapmış oldu. bu mu lüks?

kaç tane insanın yapabiliyor olmasıyla ihçbir ilgisi de yok.

üledeki 10 kişiden 7si yapamıyordur zaten. çünkü ülke dediğiniz yerdeki herkes fakirin dibi. orta gelirli dediğin adamlar fakir. her normal insan sinemaya tiyatroya gidip 2-3 ayda bir haftasonu tatilini yapabiliyor olmalı. o haftasonları evde göt büyütmek için değildir. ama ne yazık ki bu ülkede göt büyütmek dışında bir şey yapamıyorsunuz çünkü kendinizi ortagelirli sanan fakirlersiniz.

ve fakirlik de "düzgün bir yaşam" değildir.

son not: yoksulluk sınırı 4335TL, gidip o yoksulluk sınırındaki giderlere bakın bakalım. İNSAN GİBİ BİR HAYAT yaşamanın yanından bile geçemez o giderler.

15 yıldır fakirliği öyle bir kanıksamışsınız ki, normalde ortagelirli insanın yapması gereken şeyleri lüks görmeye başlamışsınız.

zengin adam her ay yurtdışında tatil yapan adamdır.
ortagelirli adam senede 1 defa 1 haftalık tatil yapan, onun dışında da 3 ayda bir şehir dışında biryerlere kafa dinlemeye gidebilen adamdır.

diğerleri fakirdir.

istanbul artık zenginlerin şehri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor...yaşam çok mu pahalı evet , ama buna rağmen her gün artan bu kalabalık nereden geliyor diye bende uzun uzun kafa yorarım...

şöyle olaylarla kendime kısa kısa cevaplar veririm zaman zaman...

iki bina yapıldı bizim semte(çok yapıldıda bunlar örnek için :)

biri 200 bine sıradan ortalama bi ev...20 daire var mahalle apartmanı diyebiliriz

aynı bölgeye 1. binanın yakınınada site yapıldı...Site bu reklamlarda gösterilen içinde at koşturabileceğin sevgilinle çimenlerde oturup denizi seyredebileceğin bi site değil...normal bi site...ortalamanın üzerinde dairelerin fiyatı 500 bin...saymadım ama 80 dairenin üzerindede daire vardır

bu soruyu soran arkadaşa "hangisi daha zor satılır" diye bir soru sorsak muhtemelen sitenin daha zor satılacağını söyler...yanlış anlaşılmasın arkadaş olayın dışında biri olduğu için onu örnek gösterdim...kaldı ki bende aynısını düşünürdüm...ama gelgelelim istanbulda 100 dairelik site ortalama 500 binden satıldı 1.bina hala daireleri satmaya çalışıyor...

kısacası parası olan kesim ile parası olmayan kesim arasında ciddi bir fark oluşmaya başladı...parası olan gelip direk alabiliyorken olmayan veya az olanda alamıyor...ama burada tuhaf olanda ne biliyomusun...o siteden daireleri alan paralı adamla parasız adamlarında içiçe yaşadığı bi şehir istanbul...değişik bi kaos var...kaos içinde düzen var...

cafeye gittiğinde herkes zengin , ortamlarda herkesin parası var , sosyal medyada herkes güzel bi hayat yaşıyor ama gelgelelim herkesin borcu var bu şehirde...

doğma büyüme istanbulluyum ve ayda ortalama 3000-4000 tl arası kazanıyorum...ailemle yaşamama rağmen henüz bi birikim yapabilmiş değilim...çünkü standart bi harcaması olan biri bile parayı harcıyor çünkü şehir sürekli talep ediyor...arkadaşlarınızla bir gün oturup kahve içip yemek yemeniz ortalama 30tl ile 50 tl arasında değişir...farklı bi aktivite yapalım akşam için dersen iyi bi mekanda kafadan 50 tl ile 250 tl arası minimum harcaman olucaktır...bu rakamları ben yine alt baremden aldım yoksa gecede 1000 tl harcayanlarda mevcut...bunlara faturalar , ev harcamaları , kişisel harcamaları ve diğerlerini eklediğinde inan çok absürt rakamlar çıkıyor ortaya...

ben bi uygulama sayesinde her yaptığım harcamamı not almaya başladım çünkü kazandığım paranın artık nereye gittiğini takip edemez olmuştum...para kazanıyorum ama ay sonu bir türlü param olmuyordu bende böyle bi yöntem seçtim...yaklaşık 4-5 aydır düzenli harcamalarımı yazıyorum ve inan ekstra harcamaları görüp çıkarmama rağmen yine ciddi anlamda giderim oluyor...bunları ayrıntılı yazmamdaki sebep bekar biri bile zor geçiniyorken evli birinin bu şehre gelmesini tavsiye etmiyorum...şehirdeki insan nüfusundaki artış , insan kalitesinin hergeçen gün kalitesini kaybetmesi ve yerine gelen magandaların nüfusunun artması, trafik ve beraberinde getirdiği stresler inanın bu şehri artık yaşanmaz bi yer yaptı...onun için diğer şehirlerde bu kadar harcama yapmadan daha az stresli bi hayat yaşayacağınızı tahmin etmiyorum...

tchuck ve stavro'ya da katılıyorum.

bunun tamamen kişinin/kişilerin hayattan beklentisiyle ve alıştığı yaşam düzeniyle ilgisi olduğunu düşünüyorum.

mesela mutfak masrafı çok göreceli bir şey.
bim'in mantısını yiyerek ayda 200 lira mutfak masrafı da yapabilirsiniz.
ama tchuck'un dediği gibi normal beslenmek istiyorsanız, yani sebzesi, meyvesi, eti, tavuğu vb. o zaman aylık mutfak masrafı iki kişi için bin liraya yaklaşıyor zaten.

ama birine tavsiye verirken, "gel istanbul'a ya, bim falan idare edersin" diye bir şey söyleyemezsiniz, çünkü bu normal bir yaşam düzeni değil.
herkes ömrünü öğrenci evinde yaşar gibi geçirmek zorunda değil ve insanların hayattan beklentileri olmalı.
yani ölçüyü orada tutmak mantıklı olmuyor.

düzgün yerde ev tabii ki 1500-2000 liradan başlıyor.
bağdat caddesi üstündeysen zaten bunun 3-4 katı, yani düzgün yerden kasıt orası değil.
düzgün yer demek, alıştığın, kendini güvende hissettiğin, senin dengin olduğunu düşündüğün kişilerle paylaştığın, acayip kaliteli olmasa bile "nezih" muhit demek.

6-7 yıl önce gecekondu mahallesi olan şerifali denen yer, ataşehir'in üst tarafları, şimdi kartal-kadıköy minibüs yolu hattındaki evlerle yarışıyor kira konusunda.
asıl siz nerede yaşıyorsunuz ben onu anlamadım.

dışarıdayken araba olmasa bile, otobüs, metro kullandığınızda zaten günde 20 lira civarı yol parası veriyorsunuz eğer karşıya geçiyorsanız.
deniz otobüsü falan demiyorum bile.

bunları kalem kalem hesapladığınızda ciddi bir tutar ediyor.

ben çorbayla beslenir, rutubetli evlerde oturur, ayakkabımı pazardan da alırım, plastik sentetik fark etmez derseniz, üç-beş binle mis gibi geçinirsiniz.
ama bu kimseye tavsiye edilecek bir yaşam olmaz.
yaşamakla hayatta kalmak arasındaki fark bu zaten.

yaşamak başka bir şeydir.
tatil, ufak tefek konforlar, acil durumlarda ödenmesi gereken şeyler çıkarsa onları ödeyebilme esnekliği, bir ihtiyacını alırken iş görsün diye değil beğendiğin ve istediğin için alabilmek, hobilere sahip olabilmek, spor yapabilmek, birkaç farklı kalitede olan ihtiyacın için birkaç seçeneğe sahip olabilmek, karın doyurmak için değil keyif alarak yemek, canın bir şey isterse onu yiyebilmek, örtünmek için değil kendini şık ve rahat hissederek giyinmek vb. yaşamak "en azından" budur.

o yüzden tutup, "gel, her şeyin en son kalitesinden faydalanırsın, beslenemezsin, hiçbir sosyal aktiviten olmaz, hep fiyat yelpazesinin en sonundaki ürünlere muhtaç olursun, kuruşu hesap edersin, ama istanbul'da yaşa" denmesi mantıksız.
buradakilerin yüzde 70inden fazlası öyle yaşıyor, o ayrı.
ama stavro'nun dediği gibi, olması gereken şeye göre tavsiye veriliyor.

Hem sozlukte hem de burada cok alakasiz cevaplar veriliyor. Ayda 100 tl digiturk desen, iki kere disarida hamburger bira desen, her ay kyk desen vs vs. Iyi de birader bunlarin istanbul'la ne alakasi var? Ben anadolu'dayim benim de kyk odemem var. Elektrik faturami taksitlendirdim..

Ben gecen sene bir baslik acmistim, istanbul pahaliliginin cok abartilmasini anlatiyordu. Mesaj kutum kufurlerle dolmustu. (?) Halbuki son donemde izmir ve ankara da istanbul'la yarisiyor. Bunun en onemli sebebi kira/gelir indeksi. Gidip kadikoy, besiktas icin ornek vermeyin bir zahmet. Hem dunyanin bin yillardir tarihiyle turist noktasi olan, her seyin (ulasim, okul, restaurant vs) merkezi olan muhitleri ornek vereceksin hem de 7000 tl maas yetmez diyeceksin.

Oncelikle;

1) Istanbul'u yine istanbul gibi olan metropollerle karsilastirman lazim. gidip konya'yla erzurum'la degil.

2) maaslari da buyuk sehirlerle karsilastirman lazim. O da sadece Izmir ya da ankara ile.

3) kesinlikle kisisel giderleri hesaba katmayacaksin. Banane kardesim her ay 200 tl parfum, deodoranta harciyorsan. Ya da bunlar antalya'da cok mu ucuz. Antalya'da 2500 tl maas alan fakat hugo boss parfum kullanan adam ne yapsin peki?

4) bekarsan 4500-5000, evli ve cocuksuzsan 7-8 bin tl istanbul'da gayet iyi paradir. Anadolu'da ne izmirde ne ankarada bu paralari uzun bir sure goremezsin.

Not: turkiye gibi bir ulkede 2-3 ayda bir tatile cikip para harcamak lukstur. Spor salonu zaruri degildir. Kozmetik harcamasi zaruri degildir. Iki hamburgere 100 tl vermek istanbul pahaliligi degil salakliktir. Ayni sosyo ekonomik yerler uzerinden kiyaslamayi yapman lazim. Hobiler uzerinden gider kiyaslamasi yapilmaz.

www.expatistan.com?

Mesela bu izmir/istanbul kiyaslamasi. Izmir istanbul'dan her anlamda sadece yuzde 20 daha ucuz. Yani izmir'de 4000 tl = istanbul'da 5000 tl. Izmirde 4bin kazanma sansin istanbul'da 5bin kazanma sansindan az. Fakat istanbul'da cok sayida kisisel gider yaratma sansin izmir'den fazla.

Ha bir de su lafa bitiyorum; "tabi buna yasamak denirse?" Bak bak, beyefendi her ay 400 tl hamburger + bira yapamayacak, iki uc ayda bir yurtici/yurtdisi tatil yapamayacak. "O zaman tabi yasanir, ama buna yasamak denirse". Avrupa'da sarap 2 euro, hamburger + bira 5 euro. Yeri geliyor ciftler hostellerde kaliyor. Ama bizim beyefendiler illa 100 tl hamburger bira yapacak.

@sana guluyorum sadece,

eee abi o kadar yazmışsın ama işin sonunu bekarsan 4500-5000, evliysen 7500-8000tl ye bağlamışsın?

biz de farklı bir şey söylemedik ki. evliysen 7500-8000tl, bekarsan 4500 civarı paraya iyi standartta yaşam sürersin. ama ötesi değil. mesela ev alamazsın? araba almak içi alternatif konforlarından vazgeçmen gerekir vs.

ama yaşamın kalitesiz mi olur? kesinlikle hayır. tatilini yaparsın, ihtiyaçlarını gidersin, bir sonraki ayı nasıl getiricem diye düşünmezsin.

ama bu paraların altında geçim sıkıntısı olmasa da, "düzgün yaşam sıkıntısı" çekmeye başlarsın.

bu arada, "tatil lükstür, kozmetik zaruri değildir" cümlelerini anlamış değilim?

biz öğrenci evi yaşamını "standart" olarak mı kabul edeceğiz?
"türkiye gibi bir ülke" ne demek? türkiyedeki insan insan değil mi?

normal her insanın standardı tatile gitmek, kozmetik harcaması yapabilmek, kendine düzenli olarak temiz ayakkabı kıyafet alabilmek ve sosyal hayatı sekteye uğramayacak düzeyde yaşayabilmektir.

bunu yapamıyorsan orta gelirli değilsindir. ortagelirli değilsen de fakirsin demektir. formül bu kadar basit.
formülün türkiye hali, avrupa hali yoktur. bunu yapabilecek paran var mı yok mu, buna bağlıdır yalnızca. 2. bir faktör yok yani.

türkiyenin %90'ının fakir olması, fakirliği bir normal standart yapmıyor.
normal standartlar belirlenmiş, yoksulluk sınırı 4300tl iken sen çıkıp 3500tl kazanıyorum ama yoksul değilim diyemezsin. (yoksulluk sınırı 4 kişilik aile için geçerli bunu da not düşelim. ama dediğim gibi, yoksulluk bu sınır. ortagelir sınırı değil)

O tamamen sizin zevkinize kalmis. Ben bir fincan icin hafif tepeleme yemek kasigi koyuyorum mesela.

sımdı dolu bır yemek kasıgı ıle yap bı bak, zevkıne gore daha sonra arttır veya azaltırsın.