Ben öyleydim. Daha doğrusu ergenliğimde ve genç yetişkinliğimde öyleydim, sonrasında o kadar katı değildim (bu katılığı açacağım) ama evlilik hedefim de olmadı. Sonra evlendim çünkü hayata aynı baktığım, evlilik konusundaki çekincelerimi (ortalama Türk erkeği toksik cinsiyetçiliği) bünyesinde neredeyse hiç barındırmayan bir adama aşık oldum. 30'ların ortasında/ikinci yarısında evlendik.

O kadar katı olmak orta yaşlara gelmiş insanlar için biraz saçma geliyor bana, ergen inadı gibi geliyor. (Ha evlenmeden de çocuk yapabileceğiniz, devletin sizi çift olarak kabul ettiği, partnerinizle birbirinizin sağlığı, resmi işleri vs konusunda aile saydığı bir ülkede yaşıyorsanız o ayrı.) Evliliği ulaşılması gereken bir hedef sayıp önünüze çıkan ilk kadınla evlenin, sizi evlendirmek isteyen akrabalar temiz aile kızlarıyla tanıştırsınlar demiyorum. Fakat "olsa da olur olmasa da olur, bir gün bir sevgilimle evlenmek istersem bakarız" yaklaşımı daha sağlıklı sanki.

Ha bir de, evlenince yaşlılığınızın eşinizle huzur içinde geçeceğinin garantisi yok. Gayet huzurla evliyken eşi erken ölünce 40'larında, 50'lerinde yalnız kalan çok insan var. Ne yapmak lazım o zaman, yalnız kalmamak için hemen yeni birini bulup evlenecekler mi?

30 yaşındayım. Hayatımı birlikte geçirme niyetimin olduğu kadınla ilişkim geçen sene sonlandı. Uzun bir ilişkiydi. Bu da bana uzun vadeli plan yapmamın pek de anlamı olmadığını öğretti. Etrafımda evlenen çoğu insan da zaten bunu hedef edindiğinden değil öyle süregeldiği için evlendiler. O yüzden en fazla 8-9 gün sonrasını düşünüyorum galiba artık :)
Yalnızca kendi kontrolümüzde olmayan planların hayalkırıklığı hoş olmuyor.

bu baskının varlığı yalnızlığınızdan/düzenli bir ilişkinizin olmayışından mı yoksa bekar oluşunuzdan mı kaynaklanıyor?

@kobuzchu kiz+1

yakınlarınız hayat tek başına tatsız, birini sevince daha güzel demek istiyor da olabilir. yoksa tabiiki evlenmek bir hedef olmamalı, öyle olması saçma zaten.
çok küçük yaşlardan beri kendi kendine yetebilen biriyim, birey olmayı erken öğrenmiş biriyim. dolayısıyla "aile" ye aşırı anlam yükleyip ihtiyaç duymadığım gibi, aile olmak için evliliğe gerek olduğunu da düşünmüyorum. insanın tüm sosyal çevresi geleceğini şekillendiriyor aslında. sırf partneriz değil. motivasyonum bu konularda attığım, atacağım doğru adımlar. ancak yine de @kobuzchu kiz+1111

20li yaşlarımda evlilik için aile ve toplumun da etkisiyle belki diyordum, okul biter evlenir çocuk sahibi olur aile kurarım klasik düşüncesi vardı.

30 lu yaşlarıma gelince evlenmeyi gerçekten istemediğimi fark ettim, bunda 18 yaşımdan itibaren aileden ayrı, kendi başıma yaşamaya başlayıp kendi istediklerimi yapma özgürlüğünün ve kendimi tanımanın da etkisi oldu. aklımda tek soru biyolojik saatim işlemeye başladığında çocuk istersem ne olur acabaydı. yine şanslıydım ki bu da bende olmadı. çocuklara aşık bir insanım, birlikte vakit geçirmeye bayılıyorum ama kendi çocuğumun olması düşüncesi beni çok rahatsız etti. bu arada ablam da evlenip çocuk yapınca ailenin evlen baskısı da yok oldu, ben de çocuk sevgimi bu şekilde giderebilir hale geldim.

40a yeni girmiş bir insan olarak evlenme ve çocuk yapma konusunda almış olduğum kararlardan asla pişman olmadım. hatta tersi bir durumda olsam ülkenin de malum durumu yüzünden anksiyete krizleri geçirirdim, şu an kararlarımı tek başıma alıyorum, hayatımı nasıl sürdüreceğime, ne yapmak istediğime tek başıma karar veriyorum.

yaşlanınca ne olacağını açıkçası pek umursamıyorum, son 2-3 yıldır yaşanılanlardan sonra anladım ki önümüzdeki ay bile ne olacağı belli değil. bu konudaki mottom "tanrı'yı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset" sanırım.

evlenip aile kurup çok mutlu olan insanlar da var, yalnız yaşayıp ileriki yaşlarda bu durumdan pişman olmayanlar var, çocuklarının bakmadığı yaşlılar var. emekli maaşını verip huzurevinde yaşamak, ya da elden ayaktan düşene kadar kendi başının çaresine bakıp, gerekirse bakıcı ile son zamanları yaşamak bana rahatsız edici gelmiyor. yaşayıp göreceğiz modundayım.

Kritere bağlı olarak benim kriterlerime uyan biri olmadığında öyleyim.

kobuzchu kiz +1

Hayatımın hiçbir döneminde evlenmeyi düşünmedim. Evlenmek, çocuk sahibi olmak hiç istemediğim şeylerdi. Ergenlik zamanında bu konuda çok keskin söylemlerim vardı ama insanların "aa öyle mi, peki" demek yerine sürekli seni ikna etmeye çalışmaları bi noktada o kadar bunaltıyor ki pes ediyorsun.

Son yıllarda "yoo düşünmüyorum" demekle yetiniyorum uzarsa da "bakalım hayat bu belli olmaz" diyorum.
33 oldum hala aynı fikirdeyim.

Yalnız kalma konusunda yine kobuzchu kiz +1 diyeceğim.

Evlenmek ya da evlenmemek konusunda katı olmak gerektiğini düşünmüyorum. Bu kadar anlam yüklenecek bir şey değil evlilik. 34 yaşında bekarım, olursa evlenirim olmazsa meh dedim.. Hala da öyle diyorum. Evlenmem diye ciddi ciddi konuşanlar çocuk yapıyor şu an.

Evlenmeyeceğim değil ama çocuk doğurmayacağım netliğindeyim şahsen. Hoş, hayat bana "evlenemicen sen" netliği göstermeye başladı ama... bakalım.

hypathia +1

34 yasında, kadınım ne evlilik ne de cocuk isteğim var. buna katılık değil de soru baslıgındaki gibi "netlik" demek daha doğru. istemiyorsan istemiyorsundur, biri fikrimi değiştirirse evlenirim diyorsan ılımlısındır, istiyorsan da istiyorsundur. hiçbir zaman evlenmeyi dusunmedim ve istemedim.

34 yaşındayım, son ilişkimi “benimle gelecek yok” cümlesi yüzünden bitirmek durumunda kaldım. evlenme niyetinde değildim, ama birlikte yaşamak da dahil hiçbir gelecek düşünememek de geri kalan kısımları yolunda giden bir ilişkiyi bitirmeme yetti. evlenmek istememeye sonuna kadar saygı duyuyor ve hak veriyorum. ama 30+ yaşında olan birinin en basit ilişkiye başlarken bile bunu karşısındakine söylemesi gerektiğini düşünüyorum. zira mevzu sadece imza atmak değil. şu yaşımda hayatımda biri varsa hafta sonumu kimle geçireceğim, tatile kimle gideceğim vs. düşünmeme gerek kalmamalı. “birlikte” olmak karşılıklı sorumluluk alabilmek istiyorum. imza olması ya da olmaması bu durumu değiştirmiyor. belli bir yaşta insanların bunu önceden konuşup üstünde anlaştıkları takdirde ilişkiye başlamaları gerektiğini düşünüyorum. + yaşlanınca yalnız kalma durumundan korkuyorum ama korkunun da ecele faydası yok. yalnız kalmayacağım diye de evlenilmez ya da birlikte kalınmaz olmadım biriyle.
özetle: kısmet.

hypathia +1

25 yaşındayım, biraz daha gençken "aman ya ne evlenicem" kafasındaydım ama şu an oturup düşününce çevrenizde her ne kadar arkadaş, aile, sevgili vs. olsa da bir yaştan sonra yalnız kalmak ve bu durumun üzmesi kaçınılmaz. o yüzden şu an daha sıcağım, asla evlenmem demiyorum illa da evleneyim de demiyorum. kısacası uygun birisi olursa neden olmasın kafasındayım.

ama çocuk konusunda kendimi bildim bileli istemiyorum. hamile kalmak, doğurmak, bir çocuğun sorumluluğunu üstlenmek bana aşırı korkutucu ve zor geliyor.

Asla evlenmiş olmak için evlenilmemeli düşüncesinde biriyim. İnsanlar gerçekten birlikte yaşamayı ve aile kurmayı çok istediklerinde evlenmeliler bence. Yalnız kalmamak için yapılan evlilikler hep boşanmayla ve yalnız kalmayla sonuçlanıyor zaten.

Ek olarak 30 yaşına merdiven dayamış bir kadın olarak her zaman evliliği saçma bulmuştum. Şimdi sevdiğim insanla birlikte yaşamayı çok isteyen bir ruh haline büründüm.

Yani zaman ne gösterir bilinmez. Büyük büyük konuşmamak lazım hayatta.

%99: evlenmeyeceğim + %1: belki = kısmet ve olasılıklar.

Kesin ve net olarak evlenmeyeceğim(büyük çaplı bir felaket olmazsa), biriyle birlikte yaşayabilirim ama evlenmeyi düşünmüyorum. Yaşlanınca evli ve çocuklu olduğu halde eşi ve çocuklarının bakmadığı bir çok kişi biliyorum, üstelik bu kişiler çalışma hayatlarının tamamını eşi ve çocukları istediği gibi yaşayabilsin diye uğraşarak geçirdiler. Yaşlanınca eşiniz veya çocuğunuzun size bakacağının garantisi yok ama onlara harcayacağınız paraları kendinize ayırırsanız çok sağlam bir birikiminiz olabilir.

ben varım. 28 yaşında adamım. yaşıtlarımın çoğu evlendi, çocuğu oldu. hiçbirine özenmedim, aklımdan bile geçmedi evlilik. bana çok sıkıcı ve sıradan geliyor evlilik. en sevdiğim insanla bile evlenmeyi kırk kere düşünürüm. belki ilerde evlenirim ama büyük ihtimalle boşanacağımı biliyorum:) yaşlılıkta yalnızlıktan ise hiç korkmuyorum.

Yas ilerdeikce bir cok konuda kafa yapımının degistigini gordukce artik hemen hemen hicbir konuda o kadar kesin konusmuyorum kendimle ilgili. Yarın ne olacagi belli olmaz. Dolasiyla hiçbir zaman evlenme heveslisi biri olmamakla birlikte kesinlikle asla evlennem diye bir iddaam yok.

33 erkek kişisi.

Zaman zaman sevdiğim biriyle evlensem, kendi halimizde tatlı bir aile olsak, kızım olsa diye düşündüğüm oluyor ve zaman zaman gerçekten de istediğim olur ama işin içinde çocuğun sorumluluklarını da düşününce bir ürpeme geliyor. Evlilik zaten başlı başına bir zor süreç, çocuk apayrı bir süreç. İlla evleneyim diye tabii ki bir düşüncem yok. Bazen iyiyim ya böyle dediğim de oluyor.

Öbür taraftan sanki hiç evlenecekmişim gibi geliyor. Ben seviyorum sevmesine ama tek taraflı kalıyor. Bir karşılık alamıyorum. Dediğim gibi illa evleneyim diye bir düşüncem yok.

Kısaca bilmiyorum.

Benim evlenmem ülkemizde yasal değil. Açıkçası hayatım boyunca da bu durumun değişeceğini düşünmüyorum. Biraz da bu yüzden evlilik hiç gündemimde olmadı. Yanlızlığımı seviyorum, ama belki de tersini hiç yaşamadığım içindir onu bilemem. Yukarıdakilerin de dediği gibi hayatın ne getireceği bilinmez. Göreceğiz. Çocuk kesinlikle istemiyorum ama. Bu konuda kararımı asla değiştirmeyeceğimden adım gibi eminim.

Erkek bakis acisindan bu evlilige direnme mevzusu da solculuk gibi, birisi parayi bulana kadar suruyor, oburu de dogru zamanda dogru hatunu.

Evlenmeyecegim kafasinda olan birsuru arkadas evlendi. Hemen evlenmeliyim diyenler evlenemedi hala bekliyor. Kimisi evlendi coktan bosandi, ikinciye evlendi. Hayat zaten cogunlukla sizin istediginiz kulvardan ilerlemiyor.

Ortada korkulacak birsey yok, uzerinde asiri dusunulup kafa yorulacak birsey degil. Herkes evlenmek zorunda da degil. Hayatin akisina birakin kendinizi, olursa olur, olmazsa olmaz.

İzinsiz ses kaydı delil olmaz, bi şey çıkmaz yani.

Şimdi, hakaret suç, o konuda şüphe yok. Cezası da TCK da yazıyor. En kötü alt sınırdan ceza alır, o da HAGB ile ertelenir. (Daha önce sabıkası yoksa)

AMA

Bu delili nasıl elde ettin ve bu delil hukuka uygun mu?

"Sistematik ve planlı bir şekilde delil üretmek amacıyla gizlice/habersizce kaydedilen, bu nedenle hukuka aykırı bir şekilde elde edildiği kabul edilen ses, görüntü veya video kayıtları bir vakıanın ispatı için hukuk veya ceza mahkemelerinde delil olarak kullanılamaz."

Ayrıca;
TCK 133 der ki; "Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

@infernalcadre

iyi de ben başkasının konuşmasını kaydetmiyorum ki, iki kişinin telefon konuşması. kaydı almadan nasıl kanıtlayacağım?

O ses kaydını delil olarak kullanamazsın.

Ben zaten yazdıklarımda başkasının konuşmasını kaydediyorsun demedim ki.

Daha anlaşılır yazalım hemen;

"Tabudeviren ile hakaret eden arasındaki aleni olmayan konuşmaları, hakaret edenin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden tabudeviren, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Bruce dediği gibi yap o zaman.

Bak aklıma ne geldi. Madem ki sen bu yola baş koydun, görüşme olurken hoparlörü açtığını ve yanında bulunan iki kişinin de bu hakaretleri duyduğunu söyle. İki kişiyide bulursun sanırım. Ama dikkat et yanında olmadıkları anlaşılırsa yalan tanıklık ile suçlanabilirler

Bu yuzden cagri merkezleri gorusmemiz kalite standartlari geregi kaydediliyor diyor.

Radar cezasinda bile radar uyarisi ariyor devlet, diger turlu adama tuzak kurmus oluyorsun.

üstüne ses kaydını izinsiz yaptığın için başın ağrıyabilir.

ses kaydını tanıdığınız bir iki kişiye dinletin, onlar da konuşma anında hoparlörden dinlediklerini söyleyerek şahitlik yapsınlar. Ses kaydı aldım deme ve asla ses kaydını delil olarak gösterme.

Kayıtların geçerli sayılabilmesi için kanıt yerine geçecek cümleden önce görüşmeyi kaydediyor olduğuna dair açık bilgilendirme yaptığını da kanıtlaman gerekiyor.

Ancak bu şu durumda geçerli değil, örneğin sen hoparlörde telefonla konuşuyorsundur o sırada da ev arkadaşın ailesiyle görüntülü görüşüyordur, ev arkadaşının ailesiyle görüntülü görüşmesini kaydediyordur ve senin uğradığın hakaret de bu kayda yansımıştır. Bu durumda farklı işliyor süreç.

Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama Yargıtay böyle bir durumdaki ses kaydını “suçun ispatlanmasının başka bir yolu olmaması” GİBİ bir sebeple delil olarak kabul etmişti. Araştırıp öyle bir örnek karar bulursan işine yarar.

Öte yandan, ne yazık ki alıp hapse atmıyorlar sinirimizi bozanı.

@lazor

şöyle bir sayfa buldum.

avukatcerenyanik.com

mesele hapis cezası alması değil. uğraştırmak. bu sırada küçük bir ceza alsa, herhangi bir şekilde siciline işlense bile yeterli.

Aux girişi varsa: www.gittigidiyor.com

daha ucuzları da var ama onlar uzun ömürlü olmuyor. Özellikle bataryası kısa sürede patlıyor.

usb dongle denen bir şey var araştırabilirsiniz.

@dora
usb dongle diye arattım ama usb girişine takılan bir şey çıkıyor, bizde usb girişi olmaması sorun

@himmet dayi
sanırım sizin attığınızda da usb girişi yok. İkisini birden halletmek biraz daha zor sanırım

bir de bu tarz ürünler var. direkt çakmaklıktan güç alan. bunların tesisata bağlanan versiyonları da var.

www.merterelektronik.com

Dandik semtlerde oto elektrikciler halleder, o teybin cercevesi vardir illaki

@himmet dayı'nın link attığı üründe USB girişi var görünüyor fotoda.

Aux girişi varsa bu tür bir çözüm işe yarar.

sadece bluetooth yeterli olacaksa ve aux girişi varsa bunu alın: www.amazon.com.tr

çakmak şarj adaptörü ile çalıştırsınız.

USB girişi var ama o sadece şarj etmek içindir muhtemelen. Şahsen bu cihazı denemedim. Ama daha ucuz olan muadil ürünler sadece şarj oluyor o USB girişinden. USB'den veri okuyan cihaz var mı onu bilmiyorum açıkçası.

Önce imkan varsa borç isteyen kişiyi tanıyanlara sorarım.

Ama bir kaç kişi borcunu ödemedi diye tümüyle de vazgeçmem borç vermekten.
Veren kişi açısından ödenmediği zaman çok can yakmayacak derecede olmalı bu borç.

Yakınlarıma güvenilir iseler veririm. Yani parayı saçma sapan yerlere harcamadıklarını bildiğim, belki daha önce borç verdiğim ve geri aldığım, gerçekten ihtiyaçları olduğunu bildiğim aile üyeleri ve yakın arkadaşlarıma elimde var ise seve seve borç veririm. Ama mesela harcamalarından ve gerçekten ihtiyacı olup olmadığına emin olamadıklarıma, hele hele yüksek meblalar vermem.

Hibe etmeyecegim kisiye borc vermem. Gerci cok nadir, genel olarak kimse borc istemiyor etrafimda.

Sadece en yakınlarım borç isterse veriyorum. Bir kere borcunu ödemeyene bir daha borç vermem tabii. Şimdiye kadar geri vermeyen olmadı çok şükür.

kenarda naktim varsa ufak miktarlarda duzenli geliri olan ve gercekten odeyecegini bildigim insanlara veriyorum sadece onlar da max 2-3 kisi zaten onun disinda asla vermem.

o konu ile ilgili bir kere canım yandı. hani derler ya "bir musibet bin nasihattan iyidir" diye. ne alıyorum, ne veriyorum. isteyenlere de prensip olarak kimseye vermiyorum, kardeşime bile diyorum. yine de siz borç verecekseniz canınızın yanmayacağı gibi ve o para dönmeyecek gibi hesabınızı yapın.

maalsef borçluı olan insna çok var bana . 3 kişi. ve almam zorlaşıyor her geçen gün.

Benden borç almak durumuna düşen biri oldukça yıkıktır, sırf bu yüzden vermem.

yakınlarım dışında borç vermem. gerçi yakınlarıma da borç vermem. dışardan borç gibi görünerek verdiğim parayı gözden çıkarmışımdır, geri gelmesini beklemem, verdiğim an unuturum.

istendiğinde genellikle veririm. vermediklerim de oluyor ama.

adamına göre bazen geri de isterim bazen istemem.

istemediklerimden kimisinin geri ödememesini sorun etmiyorum, kimisi ile de iletişimimi kesiyorum.

bi kaç sene evvel borcunu geçiştiren, hatırlamazdan gelen, iletişimden kaçan arkadaş için ortak arkadaşımızın bol olduğu bi sosyal medya platformunda isim vermeden durumu açıkladım. "x tarihinde x meblağında geri ödeme taahhütüyle benden borç alan arkadaşım. şu tarihte aradım, şunları şunları yaptım. beni görmezden geldin. 2 gün içinde konuyla ilgili bana ulaşmazsan buradan ismini afişe edeceğim" gibi bir yöntem denemiştim. aradı, 1 hafta süre istedi, 1 hafta içinde de geri ödedi.

borç vermem

hayır.

sanırım 2 sene önce benzer bir soruya duyuruda "hayatta sadece 2 kişiye borç veririm." demiştim. 2 kişiden biri de kazık attı. kimseye borç yok. sadece ana baba kardeş...

hayır vermiyorum. isteyen olursa kibarca reddediyorum. bizde niyeyse verilen borcu istemek ayıp görülüyor, borç alan da para istenince tripten tribe girip nalet olsun sana moduna geçiyor. bu durum çok canımı sıktığı için kendimi o duruma düşürmek istemiyorum. anneme veya kardeşlerime verdiklerimi de borç saymıyorum.

Hayır. Geçmişte kazık yedim. O gün bugündür vermem. Belki benden borç isteyecek adam çok iyi bir insandır, borcuna sadıktır ama insanlara güvenimi kaybettim.

anama kardeşime lazım olduğunda verdiklerimi saymıyorum, onlar hibe görür geri zaten isteyemem. bunların dışında 1-2 kişi haricinde kimseye asla borç vermem, verilen borcu geri istemek zorunda kalmak her iki taraf için de çok alçaltıcı bir şey çünkü bence. herkes borç aldığı parayı mümkün olan en kısa zamanda geri vermeyi önceliklendirmeli diye düşünürüm.

veriyorum.
ben sormadan geri veriyorlar, sorun yaşamıyorum.

aile hariç birkaç çok ama çok samimi olduğum insan dışında vermiyorum. istenildiğinde kredim var, borcum var, kenarda param yok diyip geçiştiriyorum.

Valla dusundum de uzun zamandir borc da almamisim borc da vermemisim. Daha onceden de sadece yakin arkadaslara falan borc vermistim, pek olumsuz tecrubem de olmadi.

çok verdim ve büyük oranda sıkıntısız geri aldım ama şerefsizin biri var ki 3 yılımı zehir etti haysiyetsiz herif. bu soru bahanesiyle kendisine tekrar nefretlerimi iletiyorum. hesap günü görüşmek üzere !

vereceğiniz kişiyi iyi seçmek lazım maalesef :/

Kutu oyununun adını markalaştırıp site yapmak ve sonrasında o markaya sosyal medya hesabı açarak tanıtıma devam etmek en mantıklısı bence. Blogla pek ilgisi olduğunu düşünmüyorum

her ikisinde de aynı anda ilerlemenizin bir götürüsü yok bence. bloga yazdığınız metni ve paylaştığınız görseli instagram üzerine de aktarmak çok vaktinizi almayacaktır.

hepsi birbirine baglanabiliyor bu platformlarin

tr-tr.facebook.com

wordpress.com

ifttt.com

Oyum Golf’e hatta paylaşmak riskli bence zira du bakalım temizmiş alabilir miyiz acaba diye düşündüm. Araba arıyoruz bir süredir(3 ay oldu) sıfır mı ikinci el mi bagajı yeter mi derken alacak para eridi. Sedan sevmiyorum kesinlikle ama Opel de iç mekan konusunda değişiklik yapmayı sevmiyor tüm arabalarının konsolları birbirine benziyor.

Golfü alırdım ben olsam.

Arabalar neredeyse 200 bin km'de. Bir tanesi 140 binde, o da Polo. Biri de 87 binde. Benim oyum 87 binlik olanda ama bu kadar çok dizel araç seçtiğinize göre az yaksın diye düşünüyorsunuz. Bu kadar para verip 200 binde araç alınmaz. Çok masraf çıkarmaya aday araçlar hepsi.

Passat tabiki ama dsg vitesine iyi baktırın çok sorunlular.

100 bin üstü araç alma, bu araçların hepsi masraf çıkarma adayı şu anda. paranın yettiği daha alt model bir araç al, 180 bin civarına manuel egea var o bile bunların hepsinden daha rahattır.

insignia kronik sıkıntılı bir araç. dizellerde baktığınız araçlar ise dizel için yüksek kmli araçlar. ustanı bulup almanız gereken araçlar.

200bin üstü dizeller çok sıkıntılı. Ömürleri 200-250 denebilir. İyi bakımlı benzinli de bu oran 300-350 bile olabilir.

Passatın şanzımanı iyi bir ustaya gösterip düşünürdüm. Maalesef 200binlere gelmiş dizel düşünmezdim. Ha 6-8 ay kullanır yine değiştiririm diyorsan o ayrı

200bini geçmiş dizel almazdım. Birde dsg de çok km yapanı almam. 45binde golf var bende ama üsttekilerden astra secerim.

Evet 200 bin km yapmis arac, bununla daha ne kadar konforlu gidebilirsiniz? Bu kadar yuksek km de arac almayi cok riskli buluyorum acikcasi
En dusuk km li 1 numara, polo da kotunun iyisi 140 binde. Diger soylediklerinin de dogru oldugunu varsayiyoruz tabi

cevaplarınız ve araştırmalarım sonucu dizel 200000 kmlik araçlardan, opellerin hantal olduğu yorumları, passatların da yüksek bakım onarım maliyeti çıkarabileceği nedenleri ile vazgeçtim, park sorunu yaşamamak için sedanları da eliyorum

fiyat aralığı 150-190k lira arasında
doğru düzgün golf ya da leon olmayacak sanırım bu aralıkta
dolayısıyla temiz bir polo ya da ibiza'ya kalacağım gibi görünüyor-100000 km ve altı
otomatik olması lazım

gerçekçi mi düşünüyorum? öneri ve düşüncelerinizi alabilir miyim ? :)

clio 1.3 tce 130 beygrlik edc versiyonunu al. roket gibi.

Clio hic bakmadim, bu modele bakacagim, peki elden çıkarmak volkswagen kadar kolay olur mu

Clio çok mantıklı bence de, ve istediğin zaman aynı gün satarsın. Çok yaygın bir araç, yedek parçası ucuz, servisi ucuz, az yakıyor, her türlü mantıklı.

pandeminin başında kaygıya bağlı olarak yaşamıştım. 6 ay beta bloker ilaç kullandım. aşıdan sonra tekrar başladı. 3 ay daha kullandım. ilaçla beraber düzene giriyordu.

bunu nasıl anladınız? yani benim de mesela gece yatınca bi kere trrt bi çarpıntı gibi oluyor onun dışında gün içinde bi şey hissetmiyorum, nasıl anlaşılıyor bu? akıllı saat alırsam anlaşılır mı?

@sipsiyah ben anlamadım aslında, alakasız bir kontrol sırasında fark edildi. Kayda değer bir rahatsızlık vermiyor bana çünkü,

edit: sadece 160 ve üzerine çıktığında göğsümde sıkışma hissediyorum ama bu anlar çok istisna oluyor

anladım geçmiş olsun, ben bu tip panik bozukluk yaşadığım bi dönemde aklımdan 1 2 dakika önce geçen düşüncelerin bile ne kadar etkili olduğunu farketmiştim bu ritimler üzerine. bu tip bi çalışma da yapabilirsiniz belki düşündüğünüz stressli bir düşünce tetikliyor olabilir.

annemde var, önümüzdeki ay ablasyon tedavisi olacak. kısaca kalbin içine girip o sorunlu elektrik sinyalleri yaratan bölgeyi yakıyorlar. fakat bu olay garip şekilde biontech aşı sonrası başladı. gene ispat edemem ama bende de 2ci dozdan sonra sürekli fark ettiğim bir çarpıntı var.

türkiye'de kullanacak anladığım kadarıyla.
kayınvalidenin pasaportuna kayıtlı olmak zorunda. kayınvalidenin kendine ait hatla çalışacak. 2bin küsür lira kayıt ücreti de var... aklında bulunsun.

xiaomilere kolayca imei atılıyor kaydettirmene gerek yok

Bahsettiğiniz telefon Türkiyede tek hat kayıtlı olarak (garantisiz) orjinal 2500tl seviyelerinde.

@sivrisinek
Yine telefon 3 ay daha kullanılır.

ben olsam xiaomi mi 11 lite alırım.
Redmi serileri ile mi serileri arasında kalite farkı oluyor. Bu telefon estetik olarak da özellik olarak da çok güzel.

Hayir almanyada kulanacak ve ordan alacak

Nasıl bir balık restorantı anlayışınız var? Bir de bütçe de önemli. Zahmetsiz balık evi var mesela, temiz güzel ve salaş bir yer, alkol yok. İyidir. Deniz balık pisiricisi var mesela yine salaş ve alkol de var. Ama Kordon'da da yengeç restorant var mesela bir de, bütçe ve tarz olarak inanılmaz farklı.

hisar balık pişiricisini deneyebilirsiniz

@veritaslibertas
Uygun fiyatlı deme sebebim o aslında, mekanın fiyakası çok önemli değil daha çok uygun fiyata düzgün balık yiyebilmek amacım. Zahmetsiz balık evi uygun gibi sanki bu amacıma.

@gizemli dede
Google yorumlarında hep çok kazık demişler ama, iyi mi fiyat/performans olarak?

Tedarik zincirinde operasyonel satin alma müdürüyum.
Seviyorum ama aynı pozisyondan 3-4 sene daha devam etmem, ayni seyi uzun süre yapamam. Daha 1 senelik müdürüm.
Is yerimi değiştirmem çünkü zaten büyük firma, bir sürü pozisyon var ve cok canım sıkılırsa farkli bir ülke/sehir düşünebilirim ama içimden bir ses 15-20 sene bu firmadayim diyor.

işimi seviyorum, ama iş yerimi yeni değiştirdim ihbar süresindeyim 15 gün sonra yeni iş yerime geçeceğim

Öğretmenim, çok seviyorum.

Tercüme ofisinde calisiyorum. Cok seviyorum ama daha kurumsal ve rahat, daha yuksek bi maas hayalim var cunku hak ettigim paranin yarisini aliyorum. Ayni yerde calisip benden 4 sene once ayrilan kisiden 500 tl daha az maas aliyorum oyle soyleyeyim

Psikologum. Bu bölüm için hukuk fakültesini bitirdigim halde ikinci üniversite okudum; dolayısıyla seviyorum ama şu an çalıştığım konumu sevmiyorum. Yüksek lisansin tamamlanmasını bekliyorum.

Sirket kurtaricisi yazilimciyim, isimi seviyorum insan sevmiyorum.
Sirketi kurtarinca ya kovuyorlar ya da istifaya zorluyorlar.

Tam keyfini surecekken kaciriyorlar.
Keske manav olsam.

Mesleğimi seviyorum ama piyasada dayatılan şartları, mobbingi, işçi haklarını gasp edenleri ve şark kurnazlarını sevmiyorum.

Dsi kurumlarından birinde müdür olsaydım benden mutlusu yoktu.

Ben meslegimi seviyorum ama işimi pek sevmiyorum. İlaç sektöründe ar ge de çalışıyorum. Aslinda işimi de seviyorum da bu işi turkiye de yapmayi sevmiyorum.
Ve evet sektor degistirme ulke degistirme fikirlerim var.

mühendisim, işimi seviyorum ama yakın zamanda sadece işimi değil kariyerimi değiştirmeyi planlıyorum

tıp bitirdim geçen yaz ama doktorluğu sevmediğim için bir sene atanmayıp evde kaldım, tus çalışıp laboratuvar ağırlıklı, hasta ile işi minimum olan daha çok bilimsel araştırma yapılabilecek bir bölüme girdim. Bir aya başıyorum. Çocukluktan beri hayalim bu aslında bilim insanı olmak vs ama son yıllarda bundan da soğudum, şimdi elimde olsa uluslararası ilişkiler okumuş olmayı isterdim ki aöf'te okuyorum onu :d

Psikiyatri hekimiyim. Bu is icin tip fakultesine girdim ve cok severek basladim. Tus'ta psikiyatri tek tercihimdi. Pek cok yayin yaptim-halen yapiyorum, isin daha ziyade akademik tarafiyla ilgileniyorum. Ulkenin, insanlarin ve yonetimlerim durumu nedeniyle su an yaptigim seyden nefret ediyorum. Aylardir bekledigimiz istifa yasaginin 1 temmuzda kaldirilacagi bugun duyuruldu ve cok sevincliyim. esimle birlikte istifa ederek daha insani sartlarda İngiltere'de calismak icin calisacagiz buyuk ihtimalle.

Hekimim.
Son derece idealist duygu ve düşüncelerle, akademisyen olma yoluna girdim. Oldum da. Ama bitmeyen mobbing, çifte standart, liyakatsizlik, cahil kişilere hizmet vermenin zorluğu (tehdit, şiddet, uygunsuz rapor ve ilaç istekleri), haksız soruşturmalar ve mahkemeler ile yıldım.
Ayaklarım her sabah geri gidiyor. Ama zorunluyum, okutacak bir evladım var. Emeklilikte bir sürü maddi kayıp olduğu için katlanıyorum.

yurtdisindayim, muhendisim, isimi seviyorum ama parasal olarak tatmin etmiyor.
emlakcilardan nefret ediyorum ama sanirim sirf para icin istifayi basip emlakci olacam. iki tane sikindirik kursu var, onlara yazilmayi dusunuyorum.

simdiki aklim olsa kesinlikle tip okurdum. Eger olmuyorsa duz isletme falan cakip biran once ticarete atilirdim.

Bircok sektör degistirdim is sevmenin bir yolunu bulamadim ama mobbing yoksa, maasi ve sartlari iyiyse bir sekilde bir sure idare ediliyor.

Patron şirketlerinde çalıştığımdan hiç bir işi sevmedim. Mobbingin allahı yapılıyor ve bu insanlarla sürekli kavga ediyorum. Bir kere ücretsiz izne bile yollandım. Birinin ahı mı tuttu anlamıyorum.

akademideyim, çok entrika dönüyor, bunaldım.

Özel bir bankada kobi portföy yöneticisiyim. İşimi çok seviyorum. Tempo her zaman yüksek. Durağan bir işte ömür geçiremem.

çalışmıyorum, seviyorum.

mali müşavirim. işimi seviyorum. bir yerde 3 max. 4 yıl çalışınca sıkılmaya başlıyorum. rahat da batıyor bi yerden sonra bana. :)

seviyorum da iş yükü çok fazla oluyor zaman zaman "overwhelm" olmaktan iş yapamaz hale geldiğim oluyor o zamanlar sevmiyorum.

Herkes işini ya da mesleğini seviyormuş ne güzel :D

Yazılımcıyım, memnunum ben de. Yakın zamanda iş değiştirmem çünkü yeni değiştirdim, ama zaten 2 yıl kaldığım bir şirket olmadı henüz. Seneye bakınmaya başlarım.

Uzun vadede başka bir şey düşünebilirim ama, çünkü tüm gün bilgisayar başında oturmak çok sağlıksız bir şey. Yani haftada 2-3 gün spora giderek telafi edilemiyor gibi hissediyorum.

reklam sektöründe metin yazarlığı, dijital pazarlama, marka yöneticiliği falan fisman yapıyorum. full uzaktan çalıştığımız ve maaşımın da 7x civarı olması
sebebiyle seviyorum. maaşım 4x civarı iken hic sevmiyordum mesela. yani durum biraz maaş ile de ilgili.

mobing faktörü yok, mesai benim departman özelinde pek yok. nerden çalıştığımıza karışan da yok. mühim olan isler doğru olsun, falan disman.

bence: isini sevmek diye bir şey yok. yaptığın şeyden keyif almayı öğrenmek var.

muhasebe/finans

işimi sevmiyorum ama parası iyi. halihazırda çalıştığım pozisyon ise çok boş beleş, sıfır sorumluluk, sıfır yaratıcılık ve iş tatmini hiç yok ama parası çok iyi. şirkete pandemi başlamadan kısa süre önce girdim o zamandan beri evden çalışıyoruz. muhtemelen kalıcı olarak evden çalışmaya geçeceğiz, o durumda iş falan aramam. Ama ofislere geri döneceğiz derlerse direkt iş aramaya başlarım çünkü parası dışında beni mutlu eden hiç bir şey yok.

Araştırma görevlisiyim, hiç sevmiyorum (çok hevesli ve idealist başlamıştım ama öyle devam etmedi).
İş değiştirmeyi düşünüyorum, doktoramın bitmesini bekliyorum. Bir yandan da ne yapabilirim/ne öğrenebilirim diye düşünüyorum. Evli olmasaydım çoktan istifa ederdim ama eşime karşı da sorumluluğum olduğunu düşündüğüm için kendimi zorluyorum.

Yazılım - seviyorum - değiştirmeyi düşünmüyorum

iphone kullanıyorsa hiç düşünmeden apple watch se al derim şeklinden bağımsız olarak.

Ben yuvarlak seviyorum, cevremde de kare seven kimse yok. 30k.

Gözlemlerim kadın bireylerin yuvarlak saatler sevdiğini kaydetti. Kadın birey kişisine yuvarlak saat almanızı öneriyorum. Kadın bireyler bunu sever.

Saatten saate beğenim değişiyor ama şu an aşağıdaki modeli kullanıyorum.

www.samsung.com

Estetik olarak kullandığım en iyi akıllı saat. Gövdesi aluminyum kordonları deri.

genelleme yapamayacağıma ama yuvarlak olanı beğendim.

Dikdortgen akilli saat kullanim acisindan fark yaratiyor. Ekranin her tarafina rahatca dokunulabiliyor. Yuvarlak kadranda hele bir de bezel varsa kullanim dertli.

(Samsung'dan apple watch'a gecenler anlar bunu)

yuvarlak sevmiyorum kaba geliyor elektronik saatlerde. dörtgenler daha iyi bence. 25k

Amazfit hoşuna gidecektir.Turkuaz rengi de var hem...

www.amazon.com.tr

Ben de kare sevenlerdenim. İphone kullaniyosa apple watch alip gec en temizi ama android kullaniyo is biraz alengirli, cok secenek var. Xiaomi watch lite begeniyorum ben ama gps yok ust modelde onu eklerlerse yapistiricam hemen. Mikrofon konusma falan cok onemli degil benim icin mesela. Bildirimler zaten akilli bilekliklerde bile var. Diger ozellikleri de bence yeterli seviyede, bakilabilir bir model kendisi.

Akıllı saatte yuvarlak sevmeyenlerdenim. Apple watch 5 kullanıyorum, 38 mi 40 mm mi neydi, incr bilekler için olanı. Aşırı yakıştırıyorum bileğime. Apple kullanıcısıysa zaten diğer saatlerle uyumda muhakkak yüzde yüz verim alınamıyor, se alın direkt.

bende 4. gün başladı 5. gün tam olarak belli hale geldi

Bende pazartesi temas pazar semptom

Bende Pazar temas, Çarşamba ilk semptom, Perşembe tüm semptomlar.

lenova işini görür. monster için kalite tatmin etmeyebilir.
lenova amazonda daha uygun;
www.amazon.com.tr

Modellerin özelliklerini direkt karşılaştırmadım ama Lenovo kalite olarak monsterdan üsttedir.

En iyi oyun laptopu bile bir masaüstü pc nin rahatlığını veremez, ısınmayan ve ses çıkartmayan bir laptop modeli yok bilginiz olsun.

o fiyatlaracikiyorsan ryzen7/ryzen 9 islemcili modellere bakmani tavsiye ederim. mesela bu
www.hepsiburada.com

yada daha uygun fiyata

www.hepsiburada.com

sadece 5dklik hepsiburada aramasindan bunlari buldum. daha detayli arama ile daha uygun guzel bilgisayarlar bulunabilinir. eger illa paylastigin ikisinden birisi olacaksa kesinlikle Lenovo. monster, casper gibi markalardan uzak durmak onemli

Eğer tutarlar dediğin gibi limitin altındaysa hiç bir şey yapmayacaksın.

6600 lira yıllık kira yalnız sanırım aylık değil.

@mg3929 evet dostum yıllık benim kiracı yıl sonuna doğru girdi ondan yıllık toplam az böyle

6600 alti ise beyanname verilmez

Peki 3 ortaklı bir ev söz konusuysa durum aynı mı?

@condom kurşunu;

her ortak kendi geliri için beyan vermeli, her biri ayrı ayrı limitin altındaysa onlar da muhaf diye hatırlıyorum, yıllar önce 2 ortaklı bir ev için böyle bir şey olmuştu.

Evin bağlı olduğu belediyenin online işlemler sayfası varsa ve vergi borcu ödeme hizmeti sunuyorsa oradan kontrol edebilirsin. Bildiğime göre ödemen gerekiyor. Ayrıca kira gelirini de beyan etmelisin. İlk yıl kira vergiden muaf. Sonraki yıllarda beyan usulü ile vergi ödenmeli. Kiranın da banka üzerinden tahsil edilmesi gerekli.

‘Tek evi olması’ tek başına yeterli bir muafiyet değil .
Tek ev + Gazi
Tek ev + 18 + işsiz gibi kombinasyonlar var. Bu şartları sağlıyor olmalısınız.

@Evocati
Bağlı olduğu belediyenin sitesinde 54,45 x 2 taksitli bina vergisi görünüyor. Bu emlak vergisi mi oluyor? Daha büyük bir tutar bekliyordum :)

Kira geliri beyanını da yapmadım evet onun için de belediyeye gidilecek sanırım

Emlak vergisi belediyeye ödenir, yazdığınız gibi düşük ücrettir genelde.

Kira gelir vergisi ise maliyeye ödenir, mart ayında beyan edilir ve ödenir. İnternet vergi dairesi kolay ve kullanışlı bir şekilde kira gelir verginizi ödemenize yardımcı oluyor.

@evocati,

Ilk sene muaf olsa bile beyannamede bulunmak zorunda miyiz?

@baldur2

evet, evi ilk aldığınız zaman vergisini müteahhit ödüyor. o sene muaf oluyorsunuz ancak belediyeye beyanda bulunmak zorundasınız. sonraki sene vergi size yazıyor. iki taksit olarak ödeniyor.

(emlak vergisinden bahsediyorum, kira konusu gelir vergisine giriyor, belediyelik bir olay değil.)

Kira beyanını maliyeye yapmak zorundasınız. 31 mart 2021'e kadar 2020 yılı içinde elde ettiğiniz gelirleri bağlı olduğunuz maliyeye ya da internet vergi dairesi üzerinden beyan etmek zorundasınız.

intvrg.gib.gov.tr

Yukarıdan e-devlet ile giriş yaptıktan sonra hazır beyan sayfasından formu doldurarak beyanda bulunabilirsiniz. İnternette beyanın nasıl doldurulacağına ilişkin bolca video var. İzlemenizi tavsiye ederim. Takıldığınız yerde özel mesaj atabilirsiniz. İş yerinizden aldığınız maaş ve kira geliri dahil yıllık gelir 180 bin TL üzerinde ise yıllık 6600 TL istisnadan yararlanamazsınız mesela. Beyan verirken dikkat etmek gerekir. Bu yüzden rehber videolar önemli.

Bunun dışında bir de gayrimenkulün kendi vergisi var. Bunlar genelde cüzi rakamlar olur ve ilgili belediyeye yatırılır. Bahsettiğiniz rakamlar doğru olabilir. İlk sene bu vergi alınmaz, takip eden yıllarda alınır. Borç çıktıysa ödemeniz gerekir.

evet halkımızda var maalesef böyle bir şey.

gurcistanin parasi bizden degerli neden gelsin ki?

Yav insanı sinirlendirmeyin. İnsanlar üniversitesini okuyup yüksek lisansını yapıp işsiz kalıyor siz karadenizde neden fındık toplamıyorlar diyorsunuz. Oldu ya okuyup okuyup amelelik yapalım iş beğenmiyor olmamak için. İşsizlik var hemde aşırı derecede işsizlik var. İşveren çalıştıracak işçi bulamıyor çünkü rezalet şartlar sağlıyor. Karadenizde fındık toplamaya iyi para verilse karadenizliler salak mı onlar kendisi toplar zaten.

harbi beğenmiyorum ben. ama kabul de ediyorum işi sonra öf pöf yaparak yapıyorum. herkes de beni bundan dolayı suratsız bilir.

Evet iş beğenmiyorum. Ben 10 yıldır otomotiv sektöründen mühendis olacak çalışıyorum. Ekip yönetmişliğim var. Bana bu saatten sonra 2-3 yıl tecrübe istenen pozisyonlar için gelen teklifleri düşünmüyorum bile. Her önüme gelen işi beğenme gibi biz zorunluluğum mu var?

Bir de fındık toplama işi denmiş. Oldu, çıkıp fabrikanın tuvaletlerini de ben temizleyeyim iş yok piyasada diye.

Asiri bir universite ve hatta yuksek lisans mezunlugu enflasyonu soz konusu. Herkes beyaz yaka olmak istiyor ve issizlikten kastimiz buysa evet herkese yetecek kadar beyaz yaka is yok.

Bir de egitim kalitesi cok tirt ve cogu okunan universitenin, alinan yuksek lisans diplomasinin bir degeri yok. Dolayisiyla birisi "benim yuksek lisansim var findik toplamam" dediginde (herkes icin gecerli degil ama azinsanamaz sayisi) aslinda layigi findik toplamaya daha yakin cunku daha komplike bir is icin kalifiye degil.

genellemek yanlış ama ne yazık ki bence de doğru bir durum.
bir mühendislik firmasında yöneticiyim. mülakata gelenlerin %90'ında müthiş bir özgüven var (bu kötü birşey değil) ama CV'ler bomboş. hadi diyorum CV boştur da belki kendisini sözlü ifade ediyordur, konuşuyorum adayın içi de boş. konuşmadan çok net algılıyorum ki adam işi de beğenmiyor ki çok net söyleyebilirim: piyasanın üstünde maaş ve çalışma şartlarına sahibiz. "yok ben seyahat etmem, yok ben ofiste oturmayı sevmem, halamın bıyıkları var ona amca derim"... iş beğenmiyorlar. kimsede kariyerime bir noktadan başlayayım da yükseleyim düşüncesi yok. herkes CEO'dan başlamak istiyor halbuki tecrübe etmek için önce CEYO'dan başlamak gerekir.

Yalan dolan.
Üç kuruş paraya köle olmayi kabul etmeyince is begenmiyor oluyoruz.
Zamaninda daha 1 ay olmuş olmamis, is bulamayinca daha alt kademe bir ise bakmistim, bir forwarderda calismak.
Ise gomlek kravat geliyorsun, asgari ücret, her gün mesai var ama mesai parasi yok, haftasonu cumartesileri calisiliyor. O an belki dedim sirf is olsun, sonra benim mentor gibi olan birini aradim, piyasanın sağlam adamlarindan, güldü telefonda, bir de s.kslermis bu ne saçma sey dedi, kabul etme sen bulursun dedi. Sonrasinda iki hafta sonra normal calisma, haftasonu yok iki is buldum 2500liradan o donem asgari 1200 falandi, birine girdim.
Kısacası ben köle gibi çalıştırilmadim diye is begenmedim oluyor.

Türkiye'de is hayati kalitesi cok düşük. Ben Avrupa'dayim ornek veriyorum (hep de bunu diyorum) carrefourda çalışan adamin sartlari;
Asgari ucret
Alisverisinde %10 indirim
Bir maas ek para
Kar payi
35 saat calisma
35 gun tatil ki daha yükseğe çıkıyor bazı eklerle
Zorunlu ek sağlık sigortasi

Bu sebepten carrefourda calisan adam mutlu, bimde çalışan kişi malesef mutsuz haliyle yüzüne gülemiyor bile.

O yüzden hayatimda duyduğum en boş şeyler bunlar. Herkesi üniversite mezunu yapip, bunla övünen ülkelerde anca olur.

dogru. is yaptiracak adam bulamiyorum, dijital sektordeyiz. herkesin beklentisi milyon dolarlar. ceplerinde 5 tl yok, babalari bakiyor, ama calismiyorlar. is yapmak istemiyorlar, surekli ulkeye lanet ediyorlar. 5 dakika calisayim 500 bin dolar kazanayim kafasinda gorustugumuz herkes. dizilerdeki hayati istiyorlar.

Boşa çalışıyoruz hissi, iş beğenmemeye yol açıyor. Verilen 3,5-4 bin tl maaşlar da bi nebzeye kadar tamam ama ( başlangıç için ) istenen şartlar insanlık dışı. Bazı yerlerde ayak işlerini yaptırıyorlar, bazı yerlerde fazla fazla çalıştırıp sızlanmamalısın diye mobbing uyguluyorlar, üniversite mezunu adam bu durumda tabii ki iş beğenmez. Aldığın 4 bin tl’nin de değeri olmayınca haliyle absürt bi durum oluşuyor. Alım gücü olan bi ülkede gayet alınabilen standart bir maaş olan 1800-2000 kazansa millet mesela başlangıçta şikayet edecek bir allahın kulu var mı ? Paranla dünyaları alabiliyorsun çünkü çalışmaya şevkin oluyor, ay sonunda belki paran birikiyor ya da hobilerine harcıyorsun. 2000 euronun getirdiği motivasyonu ve hayat standardını tr’de 13-14 bin anca getirir. Bunu verebilecek kaç işveren var ? 2000 euro gelişmiş bir ülke için halkın %80 inin alabileceği bir ücretken trde 13-14 bini halkın %5-10 u anca alıyordur ( belki almıyordur ). Ya gayet iyi olan 8 bin tl maaş alsan gram yemesen içmeden 1 yilda 96 bin tl yapar, bak hiç yemedin içmedin diyorum, 2007 model peugeot falan alabiliyorsun böyle ülke mi olur allahını seversen ?

O yüzden insanlar, yeni mezunlar türkiyede beyaz yaka olmak yerine almanya’da kasiyer olayım abi diyor. Taksicilik yaparım diyor, tr’de asla yapmayacağı mesleği yapıyor. Çünkü motivasyon var, alım gücü var. Tr’de yok, boşa çalışıyoruz hissi var.

Ben beğenmiyorum açıkçası. TR "kurumsal" yazılım sektörü leş gibi.

Devlet ihaleleri, kişisel bağlantılar vs. sayesinde patronculuk oynayan 5-10 tane aptal boomer güzel iş yaptıklarını zannedip boş zamanlarında kendilerini elliyorlar. Başka bir şey yaptıkları yok.

Altlarında gerçekten iş yapan (ama onu da kötü yapan) ölücüler var bi de. Onlar da karaktersiz oldukları için "fazla para almayalım ama kimse bizi ellemesin, aman başımız ağrımasın" diye hem piyasayı düşürüyorlar, hem de güzel iş yapılmasını engelliyorlar.

Sonuçta daha az paraya daha güzel iş yapabilmek mümkünken hem hayvan gibi paralar harcanıyor, hem de eldeki ürün çöp.

Kaçtım kurtuldum. Kalanları da allah kurtarsın.

İşler beğenilecek gibi değil. O işverenler Türkiye'nin en iyi üniversiteleri olan İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi gibi yerlerden mezun, tecrübeli mühendis alıp haftada 45+ saate, mesai ödemesiz 4000₺'ye çalıştırmaya çalışıyorlar. bu kölelik şartlarını kabul eden olmayınca da "iş var, beğenmiyor kimse" diyorlar.

bir de "her diploma sahibi, iş bulacak, mezun olduğu alanda çalışacak değil ya" diye saçma bir bakış var. üniversite diplomasını duvara asılacak tablo sanıyorlar. aynı şekilde bunlar için iş bulamadığı için taksicilik yapan ya da tezgahtar olarak çalışan makine mühendisi "işsiz" değil mesela. aksine gidip giresun'da fındık toplamazsa "iş çok yiğenim, iş beğenmiyonuz siz" oluyor.

iş beğenmeme olayı var, şöyle var: mesela burada da arkadaşlar yazmışlar ben 5 sene ekip yönettim, şimdi jr işe girecek halim yok. adam aslında haklı, doğru söylüyor yani. ama türkiyede kalifiye insan gerektirecek yeterince iş açığı yok. yani kalifiye işçi fazlamız var, iş az adam çok. dolayısıyla kalifiye bir çok insan, aslında olmasından daha jr pozisyonlarda çalışmak zorunda kalıyor, dolayısıyla işi beğenmiyor, mutsuz oluyor. bu tamamen o diplomaları bol keseden dağıtmamızdan kaynaklanıyor maalesef. ben o yüzden bu arkadaşlara aslında olmamaları gereken bir pozisyonda olduklarını belirtmeye çalışıyorum ama bu onların suçu değil, devlet bir sürü vasıfsız gence o kadar diploma ve başarı pompaladı ki adamlar acayip bir şey olduklarını düşünüyorlar. hasbelkader 2 sene bi işte çalışınca birden ben acayipim abi ya triplerine giriliyor. yani ciddi birkaç üniversite ve bölüm dışında "ben ayak işi yapmam abi üniversite mezunuyum" denecek bi durum yok çünkü ayak işi yapmak için sırada bekleyen milyonlar bekliyor arkada. şu anda üniversite mezunu "çoğunluk" gerçekten o kadar hiç bir şey bilmiyor hiç bir şey öğrenmiyor ki, hakikaten bu adamlar fındık toplamayı öğrense memlekete daha faydalı bir iş yapmış oluruz.

mavi yaka perspektifinden bakınca da başka bir sosyolojik durum var. vasıfsız işçiler, özellikle gençler iş beğenmiyorlar, umursamıyorlar, zaten o işe girseler de, işi kaybetseler de hayatlarında çok bir şey değişmeyecek. çoğu kredi kartı borçlusu, yükselme yırtma umutları yok yani. öyle olunca sallayabildiği kadar sallıyor herkes. nolucak zengin mi olucam kafasında çoğu kişi.

sonuç olarak ben gençleri suçlamıyorum yanlış anlaşılmasın. ama herkesin ne olduğunu nerede olduğunu da net bilmesi lazım. aksi takdirde beklentiler gerçeklerle uyuşmuyor, üstüne sosyal medya etkisini de ekleyince mutsuz oluyorsunuz. burası avrupa değil yani bunu bilmek lazım, aldığınız üniversite avrupa üniversitesi eğitimi değil, iş olanakları da avrupadaki uluslararası şirketler gibi değil. burada karabük üniversitesi var, kardeşler holding var. onların sunduğu olanaklar da belli.

iş beğenmiyorum evet, konu para da değil bu arada. bak @garavel 13-14 iyi para halkın
%5-10 u alır demiş. ben o parayı hatta fazlasını alıyorum ama gene de mutsuzum. Çalışma motivasyonum sıfır çünkü insan gibi davranmıyolar, gecenin bir yarısı whatsappdan mesaj atıp maile cevap yaz demeler, pazar günü sabahın köründe arayıp hesap sormalar insanın bütün motivasyonunu yok ediyor. Üstüne de giderek fakirleşiyorum alım gücüm her geçen gün düşüyor. 2017 de aldığım para 3 bin euro ya denk geliyordu, şimdi onun yarısı bile etmiyor. Gayri resmi min %40-50 enflasyon var, devlet dalga geçer gibi %14,6 açıklıyor, patron %5 zam yapıyor. Nesini beğeneyim ben bu işin?

bütün ülkeyi üniversite mezunu yaparsan kimse iş beğenmez.
iş beğenilmeyen ortamda da kimse güvenip yein iş kolları açmaz.

bayburt üniversitesinde mühendislik okuyan adam kendini mühendis görüp, iş bğeenmiyor.
normal bir ülkede bu arkadaş meslek yüksekokulu okuyup sanayide iyi bir usta başı falan olacak halbuki.

haliyle noluyor? usta başına çırak arayan adam çırak bulamıyor, dükkan açmıyor.
kendini mühendis gören adam da, iş bulamıyor. çünk üaslında mühendis değil.

adam normalde 17 yaşında sanayide çırak olarak çalışmalıyken,
25 yaşında bayburt üniversitesinden mezun oluyor.

17 yaşında 1500 liraya çalışmak koymazken,
25 yaşında kendini mühendis sandığı için 2500 lirayı bğeenmiyor. halbuki dünyaya bundan fazlasını da katmıyor.

ülkedeki üniveersitelerin %90'ı kapatılıp çalışma yaşı düşürülmeli artık.

Beğenmem ve seçerim tabii. Kendimi iyi hissetmediğim bir alanda çalışıyordum, başka bir alana geçtim. Yine şartlardan rahatsız olsam, yine değiştiririm. Bu değişim sürecinde de bir süre işsiz kalmayı göze alabilirim.


Eğitim ve donanınımına güvenen ve minimum finansal standartı zaten olan insanlar (birikmiş paranız olur, devlet desteği olur, aileden gelir vs...) niye nefret edecekleri işlerde çalışsınlar?

bu işverenler o kadar boş konuşuyor ki. 4 yıllık mühendislik programını bitiren her genç senin işini en fazla 2 ayda öğrenir çatır çatır yapar. hangi okul olduğu da çok önemli değil. ben avrupa'da yüksek lisans yapıyorum kimse uçup kaçmıyor. herkes işi işte öğreniyor.

bunlarınki kezban tribi. aday çok diye sömürülmeye en yatkın olanı seçmeye çalışıyorlar hepsi bu. üniversite mezunu çok diye üniversite mezununun kalitesiz olması gerekmiyor. hayır yaptığın iş ne ki? ülkede kaç tane şirket kaç tane gerçek anlamda ar-ge yapacak mühendis arıyor? gerisi boş boş işler. mühendislik pozisyonundaki işlerin çok büyük kısmını 2 yıllık makine teknikerleri bile yapabilir. mühendise kendini gösterecek bir alan yaratılmamış. mühendis adam okulda termodinamik, mukavemet dersleri alıyor senin bu adamdan en büyük beklentin excel bilmesi.

bu avam insanlar patron oluyor sonra otorite gibi çıkıp iş beğenmiyorlar diyorlar. la bi gidin allah rızası için.

mesleki anlamda iş bulmak zorlaştı bence , bulunsa bile işveren asgari ödeyince insanın çalışası gelmiyor

@bohr atom modeli +1 demeye geldim. kalbur üstü ortalama bir üniversite olduğu sürece iş kesinlikle işte öğrenilir. 5 yıl deneyimli gerçekten işini seven herkesin mezun olduğu üniden bağımsız yakın seviyelerde olacağını düşünüyorum. en azından belli bir tatmin edici standarda kadar bu böyle. müdürlük, şeflik, hatta belki ceolukta falan ise maalesef okul bir tık etiket olduğu için orada iş değişebilir ama normal çalışan için bir fark yok.

Evet insanların asgari ücretle günde 10 saat eşek gibi çalıştırılıp üstüne mobinge uğradığı ve asla saygı görmediği, kendini mutlu hissedemedigi, kendine ayıracak enerjisinin kalmadığı, hobiler edinemediği, ayda bir kitap almak için bir kez tiyatroya sinemaya gitmek için bile bütçe ayıramadığı işleri beğenmiyorum.

İnsan en alt kademede başladığı en dandik işte bile bu kadar sömürülmeyi haketmez. İnsanlar hemen cebim dolsun aman da hemen ceo olayım derdinde değil, gencecik yaşlardayız bir işe girdiğimizde bu gençliğimizde enerjimiz varken biraz hayatın tadına bakabilecek imkan istiyoruz. Kırk yılda bir tiyatroya gidince bile insan ne kadar iyi hissediyor. Bunlar ihtiyaçtır. Kitap alışverisi ihtiyaçtır.

Ama bunlara gelene kadar yeni işe girmiş asgari ücret alan bir insan bir ayda alması gereken protein miktarını bile karşılayamıyor. Haftada bir et yemek balık yemek, düzenli bir şekilde kandaki besin denğerlerini koruyabilecek kadar kuru yemiş tuketebilmek lüks değildir. Kimse bunları konuşmuyor. Bunlara lüks değil demek bile abes geliyor kulağa artık. Bu ülkede lüks anlayışı değişti insanların. İnsanlar iş beğenmiyor diyen biri o parayla ve o eforla kendisi nasıl yaşardı biraz empati yapsın.

Arkadaşın bayağı cahilmiş. Gebze'de, Tuzla'da ortalama bir fabrikada işçilere sigortasından tatiline, servisinden yemeğine kadar hak veriliyor. Adam fındık için Karadeniz'e mi gitsin yol, yemek, tatil, belki sigorta bile olmadan? Ülkede işsizlik yüksek. Çevrenizde insanlar iş beğenmiyor diyen biri varsa hayatınızdan çıkarın.

yazılanları görünce insanın içi sıkılıyor hakkaten. biz şu an teknikere 7 8k TL maaş veriyoruz ona rağmen gelip tehdit ediyor gidicem diye. biz de yolun açık olsun diyoruz. insanoğlu hep ister de serde biraz arsızlık var malum..

mavi yakadaki haklar beyaz yakada yok. bu ülkeyi sırtlanan okumuş beyaz yaka kesimdir. kimden bu kadar vergi alabiliyorlar başka? mavi yaka işi bırakırım diyince fabrikaların götü atıyor, beyaz yaka sigara molasını 2 dakika uzatsa kapının önünde.
tamamiyle sömürü üzerine konulmuş yalan titlelar varken kim neyi beğensin allah aşkına?

bu kavram çok yanlış anlaşılıyor bence.

beğenilmeyecek işi beğenyemeyeceğiz elbette. o zaman hiç iş görüşmesi olmasın vs. iş verenler artık karşı tarafın seçme şansı hiç yokmuş gibi düşünmeye başladı. siz iyi misiniz ya?
biri beğenmez öteki beğenir. nasıl ki siz kötü (?) çalışanı beğenmiyorsunuz, çalışanlar da bazı işleri beğenmiyor bazılarını beğeniyor bundan doğal ne var?

tabiiki beğenmeme hakkı var herkesin.
beğenen insanı bulup çalıştırsınlar o zaman.

iyiymiş 3070li laptop yurt dışında da bu kadara denk gelmiyor mu zaten?

Amerikadan düzgün bir marka getirmeyi tercih ederim ben olsam. Şahsi kullanım olarak monsterdan memnun kalmayıp msi laptopa geçmiş biriyim. Ha ama hizmet olarak memnun kalmıştım koşulsuz iade hakkın falan var.

Not: memnun kalmadığım model bu değil.

Ürün tükenmiş fiyatı da artırmışlar yetişemedik

Oyun çok genel bir kavram. Hangisinden bahsediyorsun? Onu netleştir bence ilk olarak.

Candy crush tarzı mobil oyun diyorsan ben açıkçası belli bir zorluk seviyesinin üzerinde olan oyunları sevmiyorum. Bu aralar Royal Match diye bir oyun oynuyorum. Son güncellemeden önceki bölümler aşırı zordu. Bir bölümü geçmek için 3 gün 50+ can harcaman gerekiyor. Oyunu siliyordum az daha. Çünkü sadece para harcatmaya yönelik bir yaklaşım. En sevmediğim tarz budur. Bölümleri geçmek için seni satın alım yapmaya zorluyorlar.

Kafa Topu 2 oyununda da vardı bu. Bazen ne yaparsan yap rakibini yenemiyorsun. 4-5 maç üst üste yeniliyorsun ve hemen üstüne güçlü karakterdeki indirim teklifi geliyor. O kadar belli ki yani kasıtlı yapıldığı...

PC ya da PS oyunlarında çoğu kişi grafiklerin ne kadar gelişmiş olduğuna bakar. Mesela arkadaşlarla bir oyunun kritiğini yaparken genelde şunu duyarım "müthiş oyun, grafikleri harika...". Beni nedense grafiklerin müthiş olması cezbetmiyor. Oynanabilirlik benim için ilk sırada. Grafikler müthiş olmasa da olur. O yüzden ben mesela grafik işlemcinin güçsüz kaldığı oyunlarda maksimum fps alabilmek için görüntüyü en düşük ayarlara çekerim direkt.

Oyun kurgusuna gelecek olursak, birbirini tekrar etmeyen görevler/bölümler olmalı. Örneğin death stranding için sürekli bir kurye modunda olmaktan bahsediyordu oynayanlar. Bir yerden sonra rutinleşiyor oyun. Öyle olmamalı. Ben genelde hikayesi güçlü oyunları seviyorum. The Last of Us'ı çok severek oynamıştım. Detroit: Become Human bence bir başyapıt. Mobil oyunlarda da LIMBO'yu çok sevmiştim.

Oyun kurgulamadım ama uzun yıllardır oyun oynarım. Önem verdiğim şeyler sırayla;

Oyunun hikayesi,(sebepsiz yere git şunu yap gel tarzı görev veren oyunları saçma bulurum)
Grafik kalitesi,
Optimizasyon

Sonuca kolay yoldan ulaştıran görevlere sahip olan oyunları oldum olası sevmem. Ha bu demek değildir ki deli gibi zor olsun cuphead gibi. yapılan görevler ne kısa ve kolay olsun, ne de uzun ve zor olsun. mesela ori and the blind forest oynarken bi yerden sonra tıkanınca sinir olup sildim oyunu, halbuki mükemmel bir platform oyunu. hollow knight o kadar sıkmadı mesela. normalde sabırlıyımdır, bilemiyorum. :)

Grafik görecelidir, ben platform ve pixel tabanlı oyunları çok severim mesela. (stardew valley, to the moon veya messenger gibi). illa grafiğinin mükemmel olmasına gerek yok. mesela long dark oyununda süper bi grafik yok, tüm terrain vektörel çizim gibi ama çok güzel yapmışlar. o yüzden grafik konusu karışık.

achievement olsun mutlaka hocam. bazı görevlerde sırf achievement açmak için zorladığım oluyor. ödül sistemi bu şekilde çözülebilir.

hiç oyun kurgusu yapmadım, yıllardır oyun oynarım ama takıldığım noktalar bunlardır.

benim için fizik her şey.
sadece simülasyonda değil hem de bütün oyunlarda.
ne kadar arcade'ten uzak o kadar iyi.
karakter yürürken, etkileşimde bulunurken gerçeğe ne kadar yakın hareket ederse aldığım keyif o kadar artıyor. ne kadar odunlaşırsa keyfim de bir o kadar kaçıyor. hatta o kadar ki midem bulanıp başım dönmeye başlıyor. fps oyunlarında bu had safhada yaşanıyor. karakter koşarken yoldaki beklenmedik minik bir şeye takılıp ekran pat diye durunca beynimden vurulmuşa dönüyorum, tüylerim diken diken olup, ellerim hissizleşiyor, kanım çekiliyor.

Eger bakmadiysaniz su Youtube kanallarini onerebilirim.

Extra Credits
Ars Technica
GDC

Benim oyun tasarimi ile ilgili en sevdigim videolardan biri sudur:

www.youtube.com

------------------

Oyun tasarlamadim ama arkadaslarim icin bol bol playtesterlik ve kural optimizasyonu yaptim. Oyun yapmak icin gerekli motivasyona sahip degilim ne yazik ki.

sorunuzun tam cevabı değil ama mavinin internet sitesinde de kullanabilirsiniz

mağaza eğer müsaitse yetkili birine söyleyin, kart sahibini arayarak ondan kart numarasını teyit ederek yardımcı olabilirler. mavi'de mağaza yöneticiliği yaptım uzun süre. sistemi çok iyi biliyorum. ama yetkilinin insafında biraz, sistem izin verse de prosedür kartla birlikte gidilmesi.

mavi kartuş uygulamasını indirip kart numarasını tanımlayarak mobil uygulamadan oluşturacağınız barkod ile kart olmadan alışveriş yapabilirsiniz.

Puan kullanırken uygulamayı indirmek gerekiyordu ben en son kullandığımda.

Çok mu lüks demişsiniz ama kask için o bütçeyi en az 5’le çarpın bence. Ben olsam o kaskla motora binmezdim.

kask olarak yamaha istanbul'dan ( Moto34Shop ) Ls2 Ff390 Split, eldiven olarak Five Gloves RS3 Street Urban satın almıştım ama sonra keşke biraz daha iyisini alsaydım dedim.. bir sitede motosiklet kasklarını karşılaştırıyorlar.. kaskın güvenlik puanı yerlerdeydi.. kaskın imal edildiği malzeme önemli.. siteyi hatırlarsam eklerim..

daha iyi tavsiye verenler çıkar elbet.. en azından o güvenlik puanlarına bakarak satın almanı tavsiye ederim.. ha şöyle bir şey var kullandığım kask bir kere bile "kötü" dedirtmedi.. ama bir kazaya karışırsam ne kadar koruyacak emin değilim.. kaskta böyle ufak bir bütçe olmamalı normal şartlarda..

ne kadar çok para harcarsan o kadar güvenli olursun. bu işin temeli böyle. motorda kaporta sensin sonuçta. eldivenden daha ziyade mont da almalısın.
ben 2 sene önce ls2 ff325 strobe almıştım ama keşke daha çok para verseydim diyorum şimdi.

yorumlar için teşekkürler, aslında motora başlamıyorum, martı veya bisiklet yerine güçsüz motoru olan bir motorsiklet ile 3 km'lik "commute" yapacağım zaten motorun bana gelişi 6-7 bin tl, bu mantıkla bir bu kadar daha masraf yapmam lazım. neticede kendimizi bir kafese alamayacağımıza göre en verimli olanı bulmak durumundayım.

ayrıca 50 cc scooter üstünde ben 15 bin liralık full ekipman bir adam görsem net gülerim. evet ölmezi belki imkansıza yaklaşır ama zaten gideceği yol 10 dakika bir 15 dakika da ekipmanı giy çıkar ile uğraşmak insanı bu işten vazgeçirir gibime geliyor.

omuz destekli bir mont olmadan asla binmeyin özellikle 50cc motorların tekerlekleri korkunç dandik oluyor ve kayma yapıyor.

50 cc bir motor yüzünden omuz parçalamış birinden tavsiyedir :)

Sym orbit 50
Pejo kisbee
Diğerleri cin mali çöpler.

Japonlar.

en kalitelisi django 50cc bence.
Ben kuba trendy kullanıyorum memnunum ama f/p olarak

Honda today de olabilir f/p olarak trendy ve blueberry diyorum

mondial revival değil bundan eminim. japonlara katılıyorum.

hicbiri.

min pcx 125 yada 155. param var diyorsaniz yamaha nmax serisi.

japonlar yani.

Eşim scooter tarzı istemiyor :)
Super cup c125 fena değil diyor :))

Msx 125 falan istiyor daha ziyade.

Başka hangi markanın cup modelleri var acaba bu arada

ek bilgi vereyim. 50 cc motorlarda hız kesici var onu kaldırabilirsin.

@luluki teşekkürler şimdilik bu hıza bi alışayım düşünebilirim onu :)

Hocam hangi şehir?

@Icha izmirdeyim

merhaba. kız arkadaşım montunu satıyor. bikaç kez giydi sadece sıfır ayarında.

www.motoruma.com

İzmir'deki arkadaşlar Ergür Moto'dan ekipman bakmışlardı. İstersen git bi orda dene gör. Bedenlerini vs. netleştir onların tavsiyelerine de bak. Sonra netten uygun fiyatlısını alırsın.

Marka olarak dediğin gibi çok çeşitler var. Ben bu işin ustası değilim tabi ama eldiven ve montta Revit aldım. (modellerine bakmak lazım modelden modele bile beden değişebiliyor denemeden sakın hiçbir modeli ürünü alma)
Kask için de bende scorpion exo390 var, ama LS2 kullanan arkadaşlar da var (hep orta kalite işte). AGV Arai filan iyi markalar. Ama kaskları da mutlaka denemen gerekeceğinden git mağazasında iyice incele, sonra sharp.dft.gov.uk şurdan da modelini kontrol ederek puanına bakarsın.

Marka modeli netleştirdiğinde o zaman internetten söylersin. Ama bu araştırmaları yapmadan sakın dalma boşa para harcadığınla kalırsın.

www.motoruma.com
Bende şu kaskın mat siyahı var, çok seviyorum. Aynı kaskı eşim de daha önce kullanmış, motor durduğu yerde devrilip kask motorun altında kalınca değiştirmiş. (Kask bu devrilmeyi çiziksiz atlatmış.) Fiyatına göre iyi ürün.

Eldiven için aliexpress'e de bakın, vergiye rağmen daha ucuza gelebiliyor. Mağazada beden denedikten sonra alın tabii.

@rup'un paylaştığı mont güzelmiş, ben de bir tanıdığımızın çocuğuna aldığı (çocuk büyüyünce sığamamaya başladığı) kadın montunu kullanıyorum, koruma pedleri eskiyip parçalanmaya başlayınca değiştirip yine aynı montla devam ettim.

Yazlık hâli fileli, üstüne fermuarla katman geçirince sonbaharlık olan, bir de ayrıca üstüne ya da içine geçirilen kendi yağmurluğu olan montlardan alsanız yılın büyük kısmında kullanabilirsiniz.
www.joerocket.com şuna benziyor benimki, aynı marka farklı renk/model.

Durt markası da fena değil.

pantolon ve koruma aksesuarları için tech90 markasını bir değerlendirin.. bende aea aracılığı ile haberdar oldum zamanında.. yerli olup her konuda bu denli ar-ge yapan bir firma yok ve ürünleri kaliteli..

Kaskta shoei veya arai alabilirsin. Yeterince iyidir ikisi de. Çenesi açık veya çenesi açılabilir almanı önermem. Kaza durumunda önemli bir noktadır çene. Ayrıca kasktan taviz vermemeni öneririm. Canından taviz vermek gibi bir şey. Kaskta üretim tarihine dikkat et. Çünkü kask ömrü 5 yıl gibi bir süredir. Yakın tarihte üretilmiş bir şeyler almaya bak.

Mont veya eldiven konusunda marka-model önermeyeceğim. Bunları da kaliteli alman yararına olur. Eldiven ve montlar yazlık ve kışlık olarak ayrılıyor. 4 mevsim giyebileceğin şeyler var ama yazın terlersin, kışın üşürsün. Bu yüzden bunları yazlık-kışlık ayrı almak daha mantıklı. Kışlık dediğim illa kar ayazda kullanmalık değil tabi. Ekim kasımda bile soğuktan korunmak gerekiyor. Toplamda 4K kask+500lira eldiven+1500mont=6Kya bu işi halledersin.

Ekonomik ve sağlam birkaç ekipman önereyim ben de;

mont/pantolon için rider denim (izmir'de merkezi hem).
motomax'tan 4riders mont ve eldiven de bakabilirsiniz, fiyat performans açısından başarılı. ben rider denim ve 4riders kullanıyorum, iki markadan da memnunum.

bunlar dışında rev'it, dainese gibi daha kaliteli (ve pahalı) ürünler de var elbette, ucu açık.

kask konusu da bütçeyle alakalı, geçenlerde ben de sormuştum duyuruya. belli başlı markalar var, arai, shoei, agv, nolan gibi. bir de sharp testlerine göre gayet başarılı olup da bu markaların yarı fiyatına satılanlar da var. benim içime sinmedi ucuz olanlar. güvenlik açısından olmasa da konfor anlamında eksikleri olabilir düşüncesiyle agv k5s aldım eşimle kendime, daha 3-5 gün oldu, şimdilik memnunuz.

kask için agv k3, k5 veya bell qualifier
Mont ve eldivende revit şehir içi kullanım için güzel şeyler yapıyor.
satın almak için ben bedeninden emin olduğum şeyleri fc-moto.de üzerinden alıyorum genelde. Türkiye'ye gönderirken VAT almıyor ama kapıda gümrük ödüyorsunuz. Sonuç olarak daha uygun fiyata geliyor çoğu zaman.

Motosiklet Ekipmanları: Sürüş Deneyiminizi Zirveye Taşıyan Güçlü Müttefikler

Motosiklet tutkunlarının vazgeçilmezi olan "motosiklet ekipmanları", sürüş güvenliği ve konforunu artırmak adına önemli bir rol oynar. İki temel unsuru kapsayan bu ekipmanlar, sürücülerin kendilerini korumalarını ve keyifli bir sürüş deneyimi yaşamalarını sağlar. Daha fazla bilgi için motosiklet ekipmanları sayfamıza göz atabilirsiniz.

Motosiklet Ekipman: Güvenlik ve Tarzın Buluştuğu Nokta

Motosiklet ekipmanları, sadece güvenlik açısından değil, aynı zamanda tarz ve kişisel ifade açısından da önemlidir. Bu ekipmanlar, kasklardan eldivenlere, montlardan sırt çantalarına kadar geniş bir yelpazede sunulur. Her bir parça, sürücülerin ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanır ve özgün bir sürüş tarzını destekler. Daha fazla seçenek için motosiklet ekipman seçeneklerimize göz atabilirsiniz.

Motosiklet Ekipmanları ile Güvenli Sürüş: Kask ve Eldiven Önemli Detaylar

Motosiklet ekipmanlarının başında gelen kasklar, sürücülerin başlarını koruyarak ciddi yaralanmaların önüne geçer. Ayrıca, eldivenler de sürücülerin ellerini dış etkenlerden korur ve sürüş kontrolünü artırır. Bu temel ekipmanlar, güvenli sürüş için olmazsa olmazlardandır. Daha fazla seçenek için motosiklet ekipmanları seçeneklerimize göz atabilirsiniz.

Sürüş Konforu ve Stil: Motosiklet Montları ve Sırt Çantaları

Motosiklet montları, sürücülerin değişen hava koşullarına karşı korunmasını sağlarken, aynı zamanda tarzlarını yansıtmalarına olanak tanır. Sırt çantaları ise sürücülerin yolculukları sırasında gerekli eşyalarını güvenli bir şekilde taşımalarına yardımcı olur. Bu ekipmanlar, sürüş konforunu ve pratikliğini artırır. Daha fazla seçenek için motosiklet montları ve sırt çantaları kategorilerimize göz atabilirsiniz.
motosikletekipman.com

İyi bilmeyiz. Son 10 yıldır gelişecek değerlenecek denip asla değerlenmeyen, merkeze çok uzak olmamasına rağmen bir türlü gelişmeyen bir yerdir. Binalar hep yeni daireler süper ama semt rezalet. Onun yerine menderes ya da torbalı merkez daha iyi bir seçenek olacaktır.

Ayrancılar; yüksek kat irtifakı sayesinde uygun fiyatlı apartman dairesi bulunabilen izmir merkez'e en yakın çevre illerden torbalı'nın güzel bir mahallesidir ve de oldukça kozmopolittir. Ayrancılar'ı gider gelirim o da medifama hastanesi için. müstakil bahçeli evi artık unutun. kimse satmaz. kat karşılığı verir en az 4-5 dairesini alır çünkü kat irtifakı yüksek o bölgede. ha 4-5 km. mesafede köy evi vardır o olur araştırmak lazım.

menderes merkez'de arsa başlangıç m2 olmuş 2bin. o da üç kat irtifakı bulunan arsalar. cadde üstü ticari seçenekli 5 kat imarlı arsa m2 olmuş 7 - 8bin. menderes'te müstakil bahçeli evvel 40-50 senelik kerpiç evler. o da sahipleri yaşlı ve de çocukları ölsün de kat karşılığı verelim diye bekliyorlar.

istediğiniz gibi bir yer bulmanız zor. bulsanız da meblağ yüksek olur.

Herhangi bir kuyumcuya gidip külçe olarak alabilirsiniz

izmirdeyseniz yardımcı olurum

bulunduğun ilin kuyumcular odası fiyatlarını öğreniyorsun. örneğin izmir için www.ikd.sadearge.com linkinden anlık görebilirsin.

alacağın altın sertifikalı 995/1000 has altın olmalı. nadir gold veya iar marka olanlardan ambalajı ve sertifikası açılmamış olanlardan alacaksın. altın gramajları 0,5,1,2,5,10,20,50,100gr olarak satılır. eğer amacın yatırımsa, 1 adet 100gram altında, 100 adet 1 gram altına göre pazarlık ihtimalin daha çoktur (kuyumcular genelde gram bazında oda fiyatlarının üstüne 3-5tl eklerler, pazarlıkla bunu geri alma imkanın olur) bundan dolayı altını olabildiğince büyük külçelerle almaya çalış.

bir kağıt bir defter alıyorsun etrafındaki 8-10 kuyumcuyu dolaşıyorsun. bu has altınlar için alış ve satış fiyatını soruyorsun, deftere o anlık kuyumcular odası fiyatlarını yazıyorsun ve kuyumcunun verdiği fiyatları yazıyorsun. diğer kuyumculara hızlıca gidip aynı işlemleri tekrarlıyorsun. 8-10 kuyumcu gezince defterde kuyumcular odasına göre en düşük fiyatı kim verdiyse gidip pazarlığa oturuyorsun.

kuyumculara ne zaman sorsam fiyatı yüksek söylüyorlar. döviz bürosundan da sormanızı tavsiye ederim.

Kuyumcuya gidip
Teneke altın olarak altın almak istediğinizi belirtirseniz, makas farkından en az etkilenirsiniz.

buradan bi bilgi al.
www.iar.com.tr

başında açıklayıcı bir özet var hatırlamanız için.

spoiler

______

* 2. sezon profesörün tokyo'nun yakalanma ihtimalini de düşünüp darphaneye geri dönüşünü planladığını gördük. motorla ordan burdan hoplaya zıplaya kapılar açık olduğu an darphanenin içine sürdü bir şekilde.

* darphanenin müdürüyle gizli aşk yaşayan kıvırcık kadın baba oğuldan oğulla aşk yaşamaya başlar. bu baba oğuldan baba ölür bi ara.

* prof plana uymadıkları için çok kızınca Berlin'i işlemediği suçları üstüne atarak polise verir. ama berlin darphanede kalır ve sonlara doğru herkesin kaçabilmesi için kendini feda eder.

* polis profun aslında prof olduğunu öğrenir.

* soygun planlanan şekilde biter, prof kaçamaz sadece, yakalanır. ama mapustan çıkınca polisle buluşacakları yeri bile planlamıştır. prof aşık olma ihtimali dışında herşeyi planlamıştır. aslında bi dakka, onu bile planlamıştır bu ruh hastası.

* ve 2. sezon finalinde mutlu mesut kavuşurlaaar.

* 3. sezon başlarında tokyo ile ergen arkadaş adada gayet güzel yaşarlarken tokyo bi ara sıkılır ben kaçtım hacı der. sonra kaçtığı yerden de yok yok vazgeçtim, seni özledim hadi telefonda konuşalım der ve yer tespiti ile adanın yeri bulunur. ergen yakalanır.

* prof da bütün ekibi ergeni geri almak için toplar. yani bütün o balonla halka para dağıtıp şehirde kaos yaratmalar, merkez bankasına girmeler, insan öldürüp ölmeler bir ergen ve tokyo çifti için. bak yine midem bulandı bunlardan yaa anlatamıycam.

3. sezonda böyle gider işte bir şekilde ve 4. sezon soygunun ikinci yarısıdır herhalde izlemedim daha.

spoiler

_____

evet biraz teenage dizisi. 13 reasons why tarzında ama o kadar depresif değil.

çok teenage evet ama öyle izlencek bişey bulunamazsa çerezlik gidiyor

hocam buna nazaran daha basit kurgulanmış bir siteydi

Coronovirus yazınca çıkan ilk site

covid19info.live

cevaplar icin tesekkurler fakat bahsettigim site degil bunlar da

Google Maps'e gomulu olani soruyorsunuz sanirim: www.google.com

BNO news

www.google.com

cok teşekkür ederim cevaplar icin, twitterda bir cevapta gormustum bu yuzden tekrar bulamıyorum gecmisten. maalesef yukardakilerin hic birisi degil.

buyrun www.worldometers.info

Uzun süre bir okul karşısında kırtasiyecilik yaptım. Önce marketlerin kırtasiye işine girmesi, devletin kitapları vermesi ve sonrasında da internet işleri baltalamıştı tabi. Ama güzel ve işlek bir yerde ki dükkan avantajlıdır. Fotokopi ve yazıcıdan çıktı güzel para bırakır. Hobicilere yönelik yan ürünler iyi gidiyor. Çok sayıda puzzle yapıştırıcısı satmışlığım var. Bunlar dışında her türlü hobi malzemesi gidiyor. Öğrencilerin iş teknik derslerinde kullancağı malzemeler de bulundurulabilir. Bir de oyuncak da güzel kar bırakıyor. Kırtasiye işinde kar %100 dür. Kırtasiyedeki 2 liralık ürün aslında 1 liraya geliyordur. Lokasyonu iyi seçerseniz her türlü döndürür.

babam bu işi yapıyor, önermiyorum.
3 Büyük şehirden birinde. Caddede ve az iş yapıyor.
Derseniz ki ben e-ticaretini de yapacağım o zaman iş değişebilir fakat tümünü zaten 100k sermaye ile yapamıyorsunuz.

Ankara, düz beyaz ekmek, 2 liraya aldım az önce

Tekirdağ, fırından yeni çıkmış sıcak ekmek 1.25 TL

Normal ekmek,1,25 ATA 2,50 Halk ekmek 90kr Ankara

İstanbul, 1,5 lira

@hey corc versene borc

Neresinde yaşıyorsun? Araştırdığımda 500gr beyaz ekmek için 2.85C$ çıkıyor.

1,75 tl

kartal, istanbul

Istanbul 1,5

1.75

İstanbul

istanbul halk ekmek düz beyaz 75 kuruş
çavdarlı 3,40tl
altın bahar 1,5tl

Çanakkale 1,5 tl

İstanbul, fırınlar 1.50. Ekmekler çok yeftin. Bir kişi bir ekmekle doymuyor.

ankara. fırın, market, bakkal 1.25
belediyenin halk ekmeği 80 kuruştu yanlış hatırlamıyorsam

izmir 1.25

todd ayısının daha kilolu olması dışında iyiydi

6/10

Benim de beklentimi karşılamadı nedense daha süper bir şey bekliyordum

5

beklentim büyük olduğu için çok tatmin olmadım
ama yine de eskilerin hatırına 8/10

Büyük hüsran, ama bu hüsranın nedeni dizinin kendisinin aşırı derecede başarılı olması, film dizinin gölgesinin ağırlığında ezilmiş.

6/10'dan fazlası değil, dizide bile filmden daha iyi olan bir sürü bölüm var.

Beklenti ile izlemedim, 6/10 dizi kadar duragandi

samsung ya da hp nin en küçük wifi li lazer yazıcılarını tavsiye ederim.
bir toner 1000 sayfa falan basıyor ve toneri her yerde(anlaşıldı umarım) mevcut.
samsung xpress m2026w benim kullandığım.

Brother HL-1211W canavar gibi cihaz. Kesinlikle tavsiye

Üç tane alternatif var bence saat konusunda;
iOS için en iyisi Apple watch
Her platform için fiyat performans Xiaomi amazfit bip
Profesyonel Spor için garmin ve türevleri

Bunlar dışında zilyon tane Çin malı saat var, hepsi temelde aynı işi yapıyor ama Xiaomi içlerinde en kalitelisi. Samsung iyi hoş fakat o paraya Apple watch alınır (iPhone var ise elbette).

Sizin için tavsiyem 300-400 liraya amazfit almanız. Bunun altı kalitesiz, üstü de Apple watch'a kadar gereksiz pahalı olur.

@orient blue yanıtınız için teşekkürler. Modele baktım şimdi fakat çok estetik gelmedi bana neden bilmiyorum çok plastik değil mi :/

Fitbit modellerine de bakabilirisiniz. Ben uzun zamandır fitbit charge hr ve sonra charge 2 hr kullanıyorum. Hr nin anlamı nabız ölçer özelliği olması.

apple watch kullanıyorum. çok memnunum

12 gun transfer merkezinde bekledi. dagitima ciktigi gun (dun) geldi. sirayla gonderiyorlar heralde.

hocam 28 kasımda aldığım ürün hala kargoda bekliyor görünüyor. arayınca bigün gelir diyor adamlar... bekleyeceksin muhtemelen sen de..

hepsiburada'daki teslimat tarihi neydi? onun üzerine 3-4 gün ekleyin derim. sırayla yolluyorlar anladığım kadarıyla.

İstanbul Ataşehir'deyim, 27 kasımdaki kargo hala gelmedi. Bekleyeceğiz.

13 gündür bekliyorum /izmir

Hicbisi olmaz merak etme, it kısmısı rahattır. Zaten ilk günden cihazlara yetki vermezler, network tarafındaysan topolojiye hakim olman birkaç ayı bulur. Rahat ol yeterli, iyi şanslar.

ilk gün heyecanı ile her şeye yaparım ederim deyip atlamamanızı öneririm.

Bazı kurumlarda bilgi teknolojileri konusundaki şeyler zincirleme olarak birbirine bağlıdır. Yani size şunu yap dediklerinde 5 dakikada hallederim deyip rezil olabilirsiniz. En ufak şeyde bile bir bakayım kontrol edeyim net bir şey söylemeden önce diye düşünün.

Teknik anlamda ekstra farklı bir önerim yok yeni işiniz hayırlı uğurlu olsun :)

bilmediğin şeylere biliyorum deme hocam. öğrenmek için burdayım öğrenirim de.

ilk gün boş geçer muhtemelen yarın başla dedilerse pc'n vs bile hazır değildir. bi süre adam akıllı yetki vermezler boş gezebilirsin. işi kapmaya bak sıkıntı olmaz bilmiyorum etmiyorum diye kasma kendini.

hiç tasalanma, tecrübeli biri vardır zaten orada. yalakalık seviyesinde değil tabii ama aranı iyi tut, bilmediklerini sormaktan çekinme. söylenilenleri yapmaya çalış. yapıp yapamamana değil uğraşıyor musun, çabalıyor musun ona bakarlar zaten.

hayırlı olsun.

ek olarak kucuk bi not defterin olsun. teknik seyleri not et ki tekrar tekrar sorma. hem de 1-2 hafta sonra donup bakma ihtiyaci hissedebilirsin.

Ptt ardından sürat kargo

ptt çok da ucuz değil a4 boyutundaki hafif dosyayı 16 buçuğa yolladım.

ik dan ya da muhasebeden bordro isteyin. orda yazar brüt ücretiniz.

net ücretten çalışıyorsanız, yani ocak ve aralık ayında 2200 alıyorsanız, yıl sonuna doğru brüt ücretiniz biraz daha yüksek olur. nasıl çalıştığınızı bilip muhasebeden bordro isterseniz doğru rakamlara ulaşabilirsiniz.

asgari ücretin brütü 2558 tl. bundan daha düşük ücretlendirme yapılamaz ayrıca.

1820tl civarı göstermişler sanırım, part time değilseniz bu ücret yasal değil bi sorun var

asgari ücretle çalışıyor olabilir misiniz? aradaki fark yol parası olabilir, fazla mesai olabilir vs.. bordroda yazar ne olduğu.

maaşı asgariden göstermişlerdir tahminim. O zaman 2550 oluyordu çünkü brüt

Asgari ücretle 4 yıl net kıdem 10155.93 TL alırsın. Bedelli için kıdem verilmez bilginiz olsun

no.

nö

nöööö, hele sektöründe öncü ya da liderse koşarak kaçıyorum

bi arkadaşım o ilandaki firmaların genelde gerçekten büyük firmalar olduğunu, ilanda yığılma olmaması için o tarz ilan verdiğini söylemişti. ama ben yine de genelde başvurmam.

başvurmuyorum güven vermiyor

bizim şirket büyük bir şirket. ismi gizli olarak ilan veriyorlar. çünkü isimli ilan verirlerse şirketteki özellikle üst düzey yöneticiler "aa bizde böyle bir pozisyon açıksa bizim yeğeni o pozisyona aldıralım" diyormuş. kimse de üst düzey yöneticiye bişey diyemiyormuş. bu torpilin önüne geçmek içinmiş.

prensip geregi hayir.

diger turlu dusun, her turlu bilgin gizli olarak onlar seni alir miydi? niye kendini gizliyorsun.

eger torpili vb onlemek icinse bu dolayli yoldan demektir ki bizde torpil donuyor. yarin obur gun patronun yegeni gelip senin terfini alabilir.

gec.

@eindaclub

yani şimdi öyle bir benzetme olmuş ki bu...

ilana başvurduktan ve görüşmeye uygun bulunduktan sonra firma adını söylüyorlar tabii ki. "işe alındınız, buyrun firma adı buydu" demiyorlar.

bazı 'head hunter' firmaları da önmce kısa bir görüşme yapıp uygun ise firma adını deklare ederler.

Basvurun ne kaybedeceksiniz ki?

Gorusmelerde, ileri asamaya gelince sirket adi soylemeyecekler mi? Sansa baslamayacaksiniz sonucta. Hic bir sey kaybetmezsiniz basvurun.

Ammy

10dk önce ammy indirmiştim ama firefox ve chrome ile indirilememesi bile kıllandırdı beni, virustotal deki antivirüslerin %90'ı trojan olarak görüyor :) remote admin olduğu için normal aslında ama..

any desk kullanıyorum ben, iyi iş görüyor. mobilden falan da bağlanabiliyorum sıkıntısız.

chrome.google.com

alpemix de bir alternatiftir. gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.

skypetan desktop paylaşmak da çözüm

Chrome Remote Desktop, yeni guncellemeler ile beraber artik teamviewer'i neredeyse hic kullanmiyorum.

alpemix görüntü kalitesi çok kötü, chrome remote desktop da olmaz çünkü bağlantı şifresi oluşturduktan sonra 5dk geçerli oluyor.

Bizdeki durumda misal arkadaş gece 5 te whatsaptan şifreyi yazıyor ben saat 9 da bağlanıyorum. Bazen internet gidiyor vs bağlantı kopuyor, tekrar arkadaşa ulaşmadan bağlanabilmem lazım.

skype'ı denemedim ama karşı tarafın onay vermesine veya işlem yapmasına gerek kalmadan benim bağlanabilmem lazım.

anydesk kullanıyorum

memnunum, gerçekten fark ediyor.

Ben de çok memnunum. Almadan önce mekanik temizlik konusunda sıkıntı yaşayabileceğimi ifade etmişlerdi fakat sonuçta bu da bir fırça ve iyi kullanırsan kendinden dönen bir başlığı var.Usüle uygun fırçalarsan diğerinden daha iyi bile.

Performans olarak çok memnunum ancak 4. yılda bozuldu ve yenisini aldım.
Ucuz modellerinden almanızı öneririm. Hepsi aynı şeyi yapıyor sonuçta.
Dişçiye gittiğimde de dişlerimin durumunu gayet iyi buldu.

2006-2007 gibi denedim. aldiktan sonra cop oldu.

Hiç sorun yaşamadım. Çok memnunum

Ben de çok memnunum.

4 yıldır kullandığım model bozuldu, manuel fırçaya geçeyim dedim yapamadım. çok farklıymış. yani oldukça memnunum.

15 gün önce şunu aldım
www.hepsiburada.com
çok memnunum

10 yılı aşkındır kullanıyorum. Birkaç model değiştirdim. Bütçenize uygunsa piyasadaki en üst modeli almanızı öneririm. Teknolojisi değişyor çünkü. Son modeller sadece dönmüyor, tık tık vurma hareketi de yapıyor dişe. Manuel fırçadan çok daha başarılıdır. Ancak... Fark etmeden dişetlerine bastırırsanız dişeti çekilmesi yapma riski var. Siz hareket ettirmeyeceksiniz elinizi, o kendi kendine dönecek.
Qxy-jet de kullanıyorum ben, bunu sevip düzenli kullanırsanız onu da öneririm. Ağızlarda bahar ferahlığı... ^_^

memnunum. bunla fircalamak daha keyifli oldugu icin duzenli dis fircalama aliskanligi olustu. ama dis hekimi ablam dis etlerinde zamanla cekilme yaratacagi icin tavsiye etmiyor.

Memnunum. Pahalı olanların gerekli olduğunu düşünmüyorum.

çok iyi ben kullanıyorum 5-6 aydır

sonra.

Kahvaltı yapmadığım için önce.

önce. sabah ilk iş diş fırçalarım.

Kalkar kalma yuzumu yıkadiktan hemen sonra

Temiz agizla gune baslamak gibisi yok

Gece boyunca agizda bakteri biriktigi icin once fircalamak daha mantikli

Ek

Yumurta gibi kokan bir sey yesiysem kahvaltidan aonra da bir kez daha fircalarim

evden çıkmadan önce yani kahvaltıdan önce.

yüzümü yıkadıktan sonra

Sonra.

kahvaltıdan sonra

kahvaltıdan önce neden fırçalayayım ki hemen yemek yiyeceksem

ben ikisini de yapıyorum. sabah nefesi denen şey çok rahatsız ediyor öncelikle ondan dolayı nefes temizlemek amacıyla diş fırçalayıp gargara yapıyorum daha sonra da kahvaltı sonrası dişlerim üstünde tabaka var hissinden kurtulamıyorum eğer fırçalamazsam.

kalkar kalkmaz fırçalıyorum, kahvaltıdan sonra rahatsız hissediyorsam yine fırçalıyorum

İş günü hem öncesinde hem sonrasında fırçalıyorum çünkü evde kahvaltı yapmıyorum. Hafta sonu öncesinde fırçalama gereği duymuyorum genelde.

Sabah uyandığım gibi elimi yüzümü yıkar dişimi fırçalarım, kahvaltıdan sonra ağzımı çalkalarım

önce fırçalamak size kalmış fakat sonrasında muhakkak fırçalayın ki diş sağlığınız için bir şey yapmış olun.

genelde sonra fırçalıyorum, bazen kahvaltı yapmıyorum.

Sonra. Önce fırçalamanın hata olduğunu düşünüyorum. Çünkü sonra da fırçalamak gerekecek. Diş fırçalamanın amacı dişin arasına giren yemek kalıntılarını ve diş yüzeyinde kalan bakterileri çıkarmak. Zaten diş macunlarının üzerinde de günde 3 kereden fazla fırçalamamanız önerilir gibi ibareler bulunur. Ek olarak yatmadan hemen önce diş fırçalanırsa, sabah kalktığında diş fırçalamaya da gerek kalmaz. Macun zaten dişi ferah aromasından dolayı temizleyen bir şey değil. Hatta çoğu oldukça zararlı.

hem önce hem sonra

uyandıktan sonra da, kahvaltıdan sonra da fırçalıyorum.

önce suyla çalkalar kahvaltıdan sonra fırçalarım.

konunun uzmanı değilim ama benim kahvaltıdan önce fırçalamamın nedeni konu hakkında internette okuduklarımdı. tabii ki onların da güvenilirliğini ölçemem ama farklı kaynaklarda okudum aynı şeyi.

özetle şunu diyor: uyurken daha az tükürük salgıladığımız için plaklar daha hızlı oluşacak ortamı bulur. biz uyurken de ağzımızdaki bakteriler, efendime söyleyeyim itler serseriler ağzımızın içine etmeye devam ediyor. bu yüzden uyanır uyanmaz fırçalayınca ağza tekrar reset atmış, ağzımızı temizlemiş oluyoruz. ha sonra kahvaltı yapıyor, 1-2 öğün daha yiyor ve geceye kadar öyle devam ediyoruz ama gün içinde salgılar da daha aktif olduğu için sanırım nispeten etkili bir şekilde mücadele edebiliyorlar dıj güçlere karşı.

yatmadan önce bi' kere daha vuruyoruz fırçayı, hooop yine temiz. kendi adıma ben "yatmadan önce son iş, uyandıktan sonra ilk iş" yöntemini etkili buluyorum. faydasını gördüm. çok daha temiz, güzel, kokusuz, misler gibi hissettiriyor.

dediğim gibi hangisi doğrudur bilemem, sadece mantığını paylaşıyorum. "yedikten sonra fırçalayın" diyenlerin de kendince argümanları var elbette ama "yemeden önce fırçalamanın anlamı ne ki" de denmesin yani. gece boyunca lağıma dönüyor ağız, ben o pis haliyle ağzıma yemek sokma fikrinden tiksiniyorum mesela.

Hazır ofisse kira için fatura düzenleyecekler diye düşünüyorum yani kiranın stopajı olmayabilir ama muhasebe ücretinin stopajı olacak. Onun dışında 3 ayda bir geçici vergi var. Vergi çıkmaz muhtemelen ama damga vergisi ödersin. Bir de ne iş yapacağını yazsaydın özel bir beyanın olur mu onu söylerdik.

eticaret yapacağım al sat şeklinde

aylık muhasebeci ödeyeceksin,
aylık stopaj ödeyeceksin (muhasebecinin stopajını).

onun dışında kdv zaten senin sattığın ürünlerde var. yani bunu ek ödeme olarak düşünme.

başka gider de; aylık fatura masrafın olacak.

izmirde ortam her yerde izmir tamamen bir ortam. bornova sana uyar.

sokakcorbacilari.org
instagram.com
böyle bir topluluk var, belirli günler desteğe gidebilirsin, farklı insanlarla tanışmış olursun

izmirde bisiklet süren topluluklardan, karşıyakada toplu spor yapanlara kadar bir sürü topluluk var
www.kskoneteam.com
instagram.com

sen nasıl birşey yapmak istiyorsun

Aynen bornova küçükpark özellikle. Tek başıma oturup kahve içip kitabımı okuyorum ama böyle bile bir sürü kişiyle tanıştım buralarda ^^

nickten kız olduğunu tahmin ediyorum. hiçbir şey yapmana gerek yok, öyle düz dur ortam seni bulur zaten.

sosyal ortam dediğiniz nedir tam olarak? hobi, zevk, faaliyet, hiç bir şey yok mu? düz insan mı lazım? onlarca etkinlik düzenliyor insanlar. dün bi grup enteresan kişilik geldi gündoğdu meydanında esnetme hareketleri yaptılar müzik eşliğinde. koşudan mı geldiler amaçları neydi anlamadım ama keyifli görünüyorlardı. facebooktan etkinlik bakınabilirsin. bisikletin varsa yarın inciraltına sürüp geleceğim bornovadan. engelliler parkında gölet kenarında, iki ağaç arasına hamak atıp kitap okuyacağım hatta. gelmek istersen ikinci hamağım da var.

Ben de 23 yıldı bu şehirde yaşıyorum ama okul dışında kimseyle tanışamıyorum herhalde. Bilsem kendim bulurdum yeni insanlar :)

İzmirde kadınsan ortam seni bulur diyenler kesinlikle ağır yanılıyorlar. Onların dedikleri ortam size iş atan çok olur anlamında. Gönüllü dernekler iyi fikirmiş belki ben de denerim.

huawei p20 pro,
Huawei Mate 20 pro

2. El Lumia 1020 arıyor gibi bir halin var

Çoğunluk hakettiğinden çok daha iyi hayatı yaşıyor bence..

İnsanlık hak ettiği hayatı yaşasaydı dünya yok olup giderdi.

primetime +1

ketum olsun beterler

Hakedilen kesinlikle yaşanmıyor.

Şahsen benim bakan olmam gerekirdi, seçmiyorsunuz işte hıh
Şaka bi yana, açlıkla sefil insanlar var.

Neredeyse kimse hak ettiği hayatı yaşamıyor.
İyi anlamda da kötü anlamda da

Bence de hak ettiklerinden daha iyi hayatı yaşıyorlar.

Yabancı dili çok iyi olan arkadaşım çocuk bakıyor olmayan da elçilikte çalışıyor.

nikola tesla mesela hakettiği hayatı mı yaşadı?

Çoğunluk hakettiğinden daha kötüsünü yaşıyor. Benim çevrem öyle. Malum kötü hastalığa yakalananlar var minicik bebek. Hak ediyor mu? Yemen'de çocuklar açlıktan ölüyor. Nerde hakları? Ama yine de ayakta durmamız lazım. En zorda annem var yaşlı. Ona pijama aldım. 2 tane daha çok sevdiğim yaşlı var onlara da aldım. Yaşlılığı kimse hak etmiyor.

Iyi ya da kotu, bu hayattan ogrenmemiz gereken ne ise ona gore yasiyoruz.

yıllardır bu tartıyı kullanıyorum gayet memnunum. her zaman aynı yerde, dümdüz zeminde tartılıyorsan sıkıntı olmaması lazım. mağazadan aldıysan iade almazlar. servis son çare gibi.

@yazar yazmaz yazan yazar

Hiç kıpırdatmadan denedim üst üste yine de 1-1.5 kg fark çıktı. İnternete yazınca da şikayetvar'ın bununla dolu olduğunu gördüm. Sizin şansınıza iyi çıkmış :)

bende de aynı tartıdan var dediğiniz gibi her çıktığımda başka kilo yazıyor çöp dedim geçtim valla

ben de uzun zamandır bu tartıyı kullanıyorum, yukarıda denildiği gibi düz szemin üzerinde aynı yerde kullandığım zaman hiçbir zaman farklı sonuç almadım, üst üste tekrar tekrar denediğimde de hep aynı sonucu aldım. sizin ürününüz belki hasarlıdır bilemiyorum.

Ben birkaç ay önce adı sanı duyulmamış bi markanın tartısını almıştım hırdavatçıda denk gelip. 40 liraydı. Hiç böyle farklı ölçüm yapmadı. Cihazda sıkıntı olabilir.

zizek okuyabilir ve felsefesi hakkında fikir üretebilirsiniz
jung ya da freud hakkında karşılaştırmalı araştırma yapabilirsiniz.
workaway; tarlada bağda bahçede çalışmak olabillir. yani toprakta bişiler yetiştirmek üzerine okuyup, uygulamalar yapabilirsiniz.
or restorasyon diyorum; yine bir yerlerde çalışarak.

Programlama öğren. 3. Diploma etkisi yapar

workaway'e bakın.

jrr +1. 6 haftada programlama ogrenilseydik 4 yillik muhendislik bolumu olmazdi. bu surede anca "hello world" yazmayi ogrenirsin. 6 haftada sifirdan birseyler ogrenmek kolay degil. alaninla ilgili belli bir konuda uzmanlasmak daha kolay ve mantikli bir yaklasim olur. ekonomi/isletme konularinda ilgini ceken seyler ne bilmiyorum ama ekonomi alaninda brexit'in etkileri ve sonrasinda olacak degisiklikler ile ilgili arastirmalar yapip kendini gelecege hazirlayabilirsin belki. uzmanlik alanim olmadigi icin bu kadar soyleyebiliyorum maalesef.

Excel'e bakabilirsiniz. İşinizde yararı olabilir.

Excel artı 1000

Ben olsam yemek yapmayı öğrenirdim. Böyle değişik şeyler bilmiyorum. Erkek de olsan hep dışarıdan hep dışarıdan olmuyor. Ayrıca hatunla güzel bi aktivite olur. zaten kadınsan bilmiyorum. spor falan yap. Karın kası çok güzel bişey. danstayken sporcu bi kadınla dans etmiştim. figür gereği elimizi kadının karın bölgesinden sürüyerek arkasına geçmemiz gerekiyodu. ben kadınlarda karın kasının bu kadar güzel bir hissiyat yarattığını bilmezdim. şimdiye kadar hep yumuşak zemine değdi elim :)

vücuduna yatırım yap yani. görsellik çok şeydir.

hakim değilseniz ben de excel öneririm meslek ne olursa olsun bir yerde excel illaki lazım oluyor. Bahsettiğim makro seviyesinde excel tabii