Makyaj yapmak veya yapmamak kişiliğin bir parçası aslında. Bol bol yapan kendini öyle görmeyi ve göstermeyi seviyor, az yapan da böyle. Lady Gaga eskiden şöyle bir genç kızmış.
29.media.tumblr.com 
Artık şöyle
imagineeringnow.com
www.popsalata.com 
Artık bu kadın makyajını silse de, içindeki kadın bu. Sadece yüzünün makyajı silinmiş, o kadar. İstediğin kişi de olabilirsin. Üstelik bazen yeni, bazen eski Lady Gaga da olmakta da bir sorun yok.
Ayrıca, makyajda da evrensel bir birleşme yok ki. Bazıları "Ben natürel bir makyaj tercih ediyorum. Doğal tonlarla bir iki kusur kapatıyorum" der, bazısı "Zaten makyaj yapıyorum. Ne doğallığı, doğal olacaksam neden makyaj yapayım. Tabii ki kıpkırmızı rujum olacak" der.
Sutyene gelince, whimsical'ın gösterdiği sutyenleri giyince de ben içimde bir şey yokmuş gibi hissedip rahatsız oluyorum. Desteği olmasın, destekte değilim ama bir cup'a veya tele, sutyenin varlığını ve ağırlığını, dantel bile olsa hissetmeye ihtiyacım var. Ona alıştım, diğer türlü çıplak hissediyorum. Oysho'dakiler "akşama sevişilecek sutyeni" benim için (yalnız güzellermiş de, alayım bunlardan). Ama aynı sutyenle başkasına o ağırlık ile fenalık basması, eve gelince fırlatıp atması normal.
Kendin değişmediğin sürece makyaj veya her türlü giyim zevkini değiştirmene gerek yok. Mahalle baskısı ile uğraşmak zorunda değilsin. İçindeki insan ne istiyorsa onu yaparsın. Başkalarını anlamak zorunda da değilsin. Seni anlamayan bir ton insan var, senin de anlayamadığın bir ton insan var. "Neden" diye sorduğunda alacağın cevap basit: Çünkü şimdi, tam da şu an, bu haldeyken kendimin hoşuna gidiyorum. Başkalarını kandırıyor olabilir, kendini de kandırıyor olabilir; o hali içine siniyor ve o haliyle mutlu.
Biraz "Bu hanım bu şekil geyinir, diğeri şu şekil. Özgürlüğü bidir" der gibi oldu ama öyle de yani.