küçüktüm. bir anda uyandırdı koşmaya başladık. 6. kattayız. Her yerdenbaırıyorlar inin aşağı diye. elektrik de kesildi galiba ilk 30 saniyede, tam hatırlamıyorum.

BUnda uykuluydum o kadar hafızalarımda değil ama eylüldeki fenaydı ya da ekimdi galiba. Ya da her ikisinde de oldu. DOlaptan şangır şangır sesler geliyordu. Gittik dedim. Bİr şey olmadı.

evin vitrininde bardakların kırıldığını hatırlıyorum. apartmanca aşağı inmiştik. bir süre sokakta yatmıştık, ananemlere gitmiştik sonra. ertesi sabah odama girmeye korkmuştum, sanki tekrar deprem olacakmış gibi gelmişti bana. 6 yaşındaydım o zamanlar.

Ben unutmuştum.hatta dun gece 12 de instagramdan biri paylaşmış ilk anlamadım sonra jeton düştü

depremi böyle bi felaketle öğrenmek büyük bi travmaydı. deprem sırasında kabus mu gerçek mi gerçekse ne diye düşünüp durmuştum. hareket etmek bile gelmedi aklıma.

Asla unutmadım, konusu geçince anlatırken halâ ürperirim. 8. Katta asla tarif edemeyeceğim bir sallantıyla annem babam ben birbirimize sarıldık ve sadece dua ettik. Deprem durduğunda hissettiğim korktuğum tek şuydu, "galiba sadece bizim binamız yıkılmadı." Öyle bir şiddetli ve yönsüz, her yönlü bir sallantıydı. Allahım bir daha yaşatmasın.

depremi yaşamadım tee Konyada bozkırın ortasında köydeydim
ama uyanıktım
elektrik gitti.
gitmeyen bir şey değil, hep gider bizim oralarda, koca trafoyu bile çalıp götürmüşlüğü olduğu için insanların gitti mi gelmez.
yattık uyuduk zaten serili olan yün yer yataklarımıza, hiçbir şeyden haberimiz yok.
sabah annem uyandırdı, "istanbulda deprem olmuş"
bi kalktım. bütün köyün ağzı yüzü uçuklamıştı. herkes iptal, herkes ruh.
herkesin istanbulda ya hastası var, ya çocuğu okulda, ya memur, ya asker. kimsen olmasa bile ülke ölmüş zaten ruha dönüyorsun.
cep telefonu köyde 1 tane var, dayımda. çalışmıyor çünkü baz istasyonu bilmem kaç km ötede. zaten ilçenin bile elektirği gitmiş gelememiş. normal telefon yok veya çalışmıyor. interneti henüz bilmiyoruz. zaten internetle çalışan bir şeyimiz yok.
sadece 55 ekran TV'ler var, çalışan. akşama kadar yıkıntı gösteriyor, ölü sayıyor, herkes ağlıyor. ağlaya ağlaya tulumba basıp su çekiyoruz ağlaya ağlaya hayvan sağıyoruz, dua ediyoruz. birileri yola çıkıyor kocaeline gidiyor çünkü başka türlü haber alınamıyor. ameliyat olmuş kuzenim cerrahpaşadan başka kentteki bir diğer kardeşini arıyor o bize haber getiriyor hayatta diye, bayram ediyoruz. bu insanlar 9ar 10ar kardeş, herkes birbirine ulaşana kadar gün bitiyor, gece bitiyor, ama saatler geçmiyor.
adapazarında, kocaelinde yahut istanbulda kimseye bir şey olmadı- bizim tanıdığımız. ama öyle gün Allah bir daha göstermesin.

@Cursed Chico
kasımdı.12 kasım 99 düzce depremi
iyi hatırlıyorum 13 kasım doğumgünüm benim
yurttan evci izniyle eve gelmiştim.
yazık yurttaki kızlar mahvolmuşlar. çok arkdaş vardı bolulu, sakaryalı filan. o deprem de başka bir trajediydi.

Hiç unutmadım. 11 yaşındaydım. Yıllarca her 17 Ağustos 03:02'yi bekleyip o dakikada mum yaktım.

Orada değildim. Orada olan hiçbir tanıdığım, yakınım da yoktu. Yaklaşık 500 km mesafe bir yerdeydik ama bulunduğumuz yer mesafeye rağmen deli gibi sallanmıştı. Yakınımızda bir park vardı, oraya inmiştik. Salıncaklar dakikalarca durmadı.

Yaz tatiliydi. Evdeydim. Günlerce televizyonda o manzaraları izledim. Sanırım ilk kez o zaman "Çok acı var" demiştim. çocuk aklımla. Jeneratörleri susturup "Sesimi duyan var mı?" diye bir umut bağıran akut, birbirini bulamayan aile fertleri, organ mafyası, toplu mezarlar, birkaç günden sonra açılmadan kireçlenen enkazlar...

İstanbul'da benzer şiddette bir deprem olursa bu ülkede çok uzun yıllar bir daha hiçbir sey eskisi gibi olamayacak.

merkezinde yaşadım. sorun varsa sor

anne tarafı adapazarı'nda yaşıyor, annemle oradaydık depremde. hatırladığım şeylerden birisi anneannemin beş yaşındaki beni bile almadan direkt kendini dışarı atması eheh, bir de çevredeki apartmanların nerdeyse hepsinin yerle bir olması.

travmatik bir etkisi olmadı bende. anma günlerinde falan aklıma geliyor bir tek. deprem olduğunda evden çıkma gereği bile duymuyorum hatta.

@bana her yer cehennem, o geceyi yaşayanların, o geceyle ilgili hatıralarını öğrenmek istedim. ve 18. yıl dönümünde o günü hatırladılar mı, neler düşünüyorlar...

üniversitedeydim. 3 arkadaş evdeydik. istanbul, mecidiyeköy'deyiz. uyanıktım. mutfakta atıştırmalık bir şeyler hazırlamaya çalışırken yakalandım. salona koştum. bir anda "ne yapıyorduk böyle bir durumda" diye afalladım. kapı pervazının altında hafif eğilmiş beklerken, kaç kaç yıkılıyor" diye gelen arkadaşın peşine takıldım, yalın ayak dışarı attık kendimizi. üst katta oturan arkadaşı, sarsıntı bitince eve girip uyandırdık falan.

sonraki bir hafta boyunca mum yakarak uyudum. saçma aslında, devrilse yangın çıkar falan.

sürekli bir sallantı hissi. aklıma geldiğinde de sallanıyormuş gibi hissediyorum halâ.

demirel'in (cumhurbaşkanı mıydı o zaman?) hafızalarıma kazınan sözü: "Allah beterinden ve tekrarından saklasın.

6 yaşındaydım. İzmitliyim. Merkez üssünün tam karşısı. 18 yıl oldu. Biz unutmadık ama devlet çoktan unuttu.

muhtemelen bi 15-20 saniye daha yatağımdan kalkmasam ölecektim, deprem sabahında odaya girdiklerinde benim yatağımın üzerinde büyük bir duvar parçası varmış.

deprem benim ve etrafımdakilerin hayatını tamamen değiştirdi; göçük altında kalanlar, psikolojik açıdan etkilenenler ayrı; çadırkentlerde, derme çatma evlerde, prefabrik yapılarda sürünenler ayrı. kişiliğimin oluştuğu tüm o yılları, yaşadığım çevreyi etkileyen, sürekli okul ve arkadaş çevresi değiştirmek zorunda olmamın, belki de kendini herhangi bir yere ait hissetmiyor olmamın yegane sebebi.

yine de duygusal yaklaşmıyorum deprem mevzusuna, çok doğal ve beklenen bir şey. unutmamak tekrardan aynı sıkıntılar yaşanmasın diye önemli ama ders çıkarılmış değil ne yazık ki.

Pendik'te yaşıyorduk o sıralar, pendikte mi çok hissedilmedi benim mi uykum ağırdı bilmiyorum ama ben uyanmasını depreme. Annemler uyandırdı aşağı indik. Araba dobloya benzer bir arabaydı reno express miydi neydi onda uyudulk birkaç gece.

Ben zihinsel olarak kolay atlattım o günleri fakat kuzenim Gölcük'teydi sağ çıktı depremden ama baya bir süre psikiyatra gitti. Genel olarak zor günlerdi bizim için fakat daha zorlarını yaşadı o bölgeye yakın olanlar. Hala da yaşıyorlardır tahminimce. Allah yardımcıları olsun

ankara'ya yeni taşınmıştık. elektrikler kesilmişti. istanbul'da büyük deprem olduğu haber falan duyulunca, sabah kıyametin geleceğini düşünmüştüm.

o geceyi aklı erecek yaşta olduğu halde yaşayıp unutabilecek biri olduğunu sanmıyorum. 15 yaşındaydım. ne o kimseden haber alamadan korku içinde dışarda oturup çaresizce beklenen dakikalar, ne o gökyüzündeki yıldızların bolluğu, ne de sabaha karşı açılan televizyondaki enkaz görüntüleri. hiçbirini unutamam.

Adapazarındaydım deprem sırasında. Hava aydınlandığında gördüğüm manzarayı, ceset kokusunu, arkadaşlık yaptığım çocukların binalarının yıkıldığını falan hiç unutmuyorum. Ölene kadar unutmayacağım. Bizim bina sapasağlam duruyordu ama keşke herkesin sapasağlam dursaydı.

Ben bina sallanırken rüya görüyorum sanıp, kafamı yastığın altına sokup geçmesini beklemiştim. Sonra sirenler çaldı, üst komşu sabiha teyze indi ve ''savaş çıktı'' dedi. Deprem olduğunu sonradan öğrendim. Çok ses duymuştum abartmıyorum 1-2 sene kamyon seslerinden, yüksek ses çıkartan motorlardan falan korkar olmuştum.

şu hayatta sadece depremden çok korkuyorum. Bazen ekşi'de bilmemne tarihli istanbul depremi başlıkları açılınca o gece uyuyamıyorum. Kafama çok takıyorum depremi.

Show tvde man with a gun diye bi film henüz bitmişti. Başroldeki aktris Jennifer tilly ve onun geniş balkonlarını düşünerek mutlu mesut uyumayı planlıyordum. Yaş 16, tabiatıyla.. Zıplatmaya başladığında hemen elektrik gitmedi. Kapı eşiğine kadar ilerleyebildim yarım dakikada, dört adım. Evdekiler uyanıp allahla pazarlığa girişmişti o sırada. Yakarışlar, besmeleler falan. Deprem durdu, millet sokağa iniyor, apartman yine sallanıyor, korku ve dehşet o biçim. Gözlüğümü bulamadım karanlıkta. İndim neyse. Millet göğe bakıyor. Yıldızlar parlak, anlam veremiyorlar. Deprem göğü nasıl parlattı diyen ilkel ve cahil mahalle halkına ışık kirliliğini anlatamıyorum. Gözlüğümü ertesi gün de bulamadığımdan o mükemmel gözlem koşullarını kaçırıyorum. Bilim her şeyi izah edemez, inanç ihtiyaçtır, insan yüce bir yaradana sığınmak ister bik bik diyen tiplerle arama mesafe koyup mantığa, deneye, hakemli bilimsel dergilere sarmamla sonuçlanıyor. Bugünkü benliğimi yaratan doğa olayı. Belki hayatımın en değerli 45 saniyesi.
O ana zina yaparken denk gelsem şimdi hacca gitmiş dönmüş de olabilirdim lakin.

Var. Sevmeyen denmez de görüşlerini benimsememiş demek daha doğru olur. Bir kısmı BBP'ye kaydılar. Bu ülkede sağ çok basit. Sağ eşittir Atatürkçülüğü benimsememiş muhafazakar kesim. Bunun dışındaki sağ marjinal kalır. Tengriciler, hüdapar vesaire. Fakat ülkücüler benimsemeseler de asla laf ettirmezler vatansever oldukları için. Bak Sakarya'ya falan Atatürk heykeline saldıranları anında haşat ederler.

cok var. ulkuculerin arasinda merkeze muslumanligi da koymus olan kitle mevcut, ataturku sevmezler.

@Batuhanolabilir, e madem asıl ülkü vatanseverlik, laf ettirmeyip savunduğuna göre bu adamın da vatansever olduğunu düşünüyorlar. sorun nerede o zaman? tamam, uygulama farkları olabilir ama bu demek değil ki akp gibi tam zıt kutba yaklaşasın? kafası karışık kesim mi demek lazım o zaman bunlara?

mhp tabanında islamcılığa daha yakın/türkçülüğe daha yakın olanlar var. ağırlığını da islamcılığa yakın olanlar oluşturur ve bunlar kentli/eğitimli olanlardır. mhp seçmeninin kentlerde (yozgat, erzurum demek istemiyoruz elbette) ne oranda olduğu da malum.

akp ve yaklaşık 16 yıllık iktidarı ülkede; toplumun hayatında, toplumun bilincinde, değerlerinde, kurumlarda... her alanda ne kadar büyük kırılmalara, savrulmalara yol açtığı malum.

mhp seçmeni özelinde, islamcı tarafı ağır basan/tek adamı, otoriteyi seven bir kısım seçmen akp'ye gitti. bir kısım milliyetçi/laik/atatürkçü ise chp'ye. bunların tamamı gitti demek değil. yine değişik hassasiyetlere sahip seçmeni var mhp'nin ama ağırlıklı olarak, akp'nin darmadağın ettiği bir taban. bahçeli'nin katkılarıyla...

misal ben, ortaokulda mhp/ülkü ocakları ile tanışmış, çevresindeki hemen herkes mhp'li, en azından milliyetçi olan birisi olarak artık sadece o partiyle değil, o düşünce ve yaşam tarzıyla da ilgim yok.

chp'ye daha yakın duran, yaşam tarzı olarak da muhafazakar ortamdan fersah fersah uzak birisiyim artık. milliyetçi yönüm halâ ağırdır ama arkadaşlar artık bana komünist diyor :)

Bruce

ae01.alicdn.com


Çok uzun ve sıkıcı bir hikaye ya star wars gibi boşver

mhp akp'nin stepnesi olduğu için tabi ki de vardır.

MHP lilerin %99 u potansiyel ak partili ve ideoloji karmaşası içindeki 15-30 yaş arası kesimdir. Kendilerine müslüman ve Osmanlı torunu deyip cuma namazından çıkıp twitter da atsız sözleri paylaşan, yeşil hayranı bir kitle.

O kitlenin herhangi bir konu veya kişi hakkındaki düşüncesini ciddiye alma. Kulaktan dolma konuşurlar. Başlıca yakıtları ise gaz.

sakarya ile ilgili yanlış bilgi var. onu düzelteyim dedim.

www.cumhuriyet.com.tr

Sakarya ile ilgili yanlış bilgi yok. Okuduğunu anlamazdan gelenler var.
Düzeltmesek de olur ama neyse
m.cagdasses.com

MHP'nin içinde her tipten adam var, o nedenle mümkün ama milliyetçi görüşü benimsemiş insanlar arasında pek yok.

Hem Atatürk'ü sevmeyen hem de dindar olmayanları da var. Çeşit çeşit mhpli var.

mhp biraz atanamayan islamcı gibi bişey.

twitterdan esekherif'i takip edin, butun bilgileri veriyor.

anlamadım ki, tekrar torrent programını indiremiyor musunuz? aynı şekilde torrent sitelerinden indirirsiniz. site linki verebilirim lazımsa.

Gomplayer.

@dedimmidemedimmi torrent programı indirdim. Kickass ten sonra kulandığım bir kaç torrent sitesi vardı, adlarını hatırlıyamıyorum bir türlü. Bir tanesi mayıs ayında kapandı hatta. En seri ve seederı yüksek torrent siteleri neler var?

@tchuck hayranlık duyulacak tarafım yok teyzeyim ben. Nerden indiriyosunuz siz hızlı bir şekilde onu öğrenmek istiyorum sadece. aklımda yalnızca TorrentProject. kalmış o da kapalı.

Neyse ben bir düzenleme yapayım yanlış anlaşıldım.

www.reddit.com

buradaki link yazılı linke tıkla, key'i gir ve indir. ben normalde dizileri rarbg.to'dan indiriyorum ama dün gece buraya düşmemişti, araya çok sahte torrent karışmıştır o yüzden torrent daha hızlı gelse de uğraşmana değmez. verdiğim link zaten sızıntının kaynağının güncel hali, onu izledim ben de.

edit: rarbg sonradan paylaşmış sanırım, o zaman okay.

rarbg.to
hatta rarbg.to
bu da son sızan bölüm : rarbg.to

eztv

zamunda

hiçbişey üflemez. nefes almıyor, yemek yemiyor. nereye üfleyecekler? lojistik amaçla kullanırlar hayvanı anca. bakın diyorum bu sezon artık görmiycez viserion'u. çatlatacaklar ya bizi...

Mavi alev üfleyecek diyolar

olması gereken; hiçbir şey üfleyememesi.

ama dizinin geldiği hali göz önüne alırsak, kulağından bile ateş üfleyebilir. hatta ben oyumu mavi alev(?) ya da buz gibi bir şey üfleyeceği yönünde kullanıyorum.

mavi alev üfler yoksa taşımacı niyetine kullanılır yavrucak..

www.google.com.tr

soğuk nefesi olacak diyolla :)

bir de night king dokunarak diriltti, normal wighth'lardan farklı olarak, onlar ölünce diriliyorlar.

SPOILER!!!



yahu ben de seye takildim. 3 ejder geldiler, biri oldu digeri zaten ekibi goturdu, ucuncu nerde? hic gostermediler onu. ben mi bisey kacirdim?

O da geri donmustur onla. Illa gostermeleri mi gerek

@safepassage, gösterdiler, viserion düştükten sonraydı sanırım, uçarak kaçtı.

hiç bişey üflememesi lazım diyenler neye dayanıyor, daha önce asoiaf evreninde white walker(flyer) ejderha mı varmış da "şöyle olması/olmaması lazım" diyorlar?

mavi ateş çıkardığını gösteren poster feyk ama muhtemelen öyle olur.
www.refinery29.com

white walker kavramı senarirtletin g.tünden uydurduğu bir şeyken dizi izleyicilerin teori sıçması komik oluyor. white flayer ne oluyor :)

Viserion ejderha camı ile ölmedi, ki en son baktığımızda nk göğsüne camı yediğinde anında dönüşmüştü. bu yüzden diziye göre viserion da hemen dönmeliydi. Ama ne oldu? NK geldi iki okudu üfledi öyle açtı gözlerini. Bu da wight dragon olması gerektiği anlamına geliyor.

He dizide muhtemelen white flayer filan olur o ayrı asdg ne olacağı ile ilgili yazmıyorum, yorum yapıyorum.

Uzun uzadıya ejderhalar ve fantezi dünyası hakkında konuşmayacağım ancak fantezi dünyası olsa da yapılan her şeyin bir temeli, mantığı olması gerekir. Yani nasıl jon snow'un g.tünden ateş üfleyemezse viserion'ın da ateş üflememesi gerekiyor.

17 ağustos depreminde osmangazi köprüsünün ayaklarından bir bölümünün üzerinde bulunduğu hersek burnundan, düzceye kadar bir hattın kırıldığını düşündüğümüz vakit, yine uzun bir hatta kırılma olacak. otokar ve toyota arifiye, sakarya'da. ford'un, honda'nın, mercedes'in, hyundai'nin, bunların tedarikçilerinin fabrikaları da kuzey anadolu fay hattı üzerinde fabrikaları var. bu sadece otomotiv için. diğer sektörlerin de çoğunun merkezi istanbul'da.

yani yıkıcı bir deprem olduğunda türkiye'de ekonomi'nin e'si bile kalmayacaktır.

yetişmiş nüfus, beyaz yaka, tecrübeli insanların kaybına hiç değinmiyorum bile.

celal şengör bağımsızlığı kaybederiz demiş bugün sanırım bu konuda. su an da ne kadar bağımsız olduğumu tartışılır ama katılıyorum kendisine.

şahsi olarak yaşamımızda açıklık, hastalık, yağma, tecavüz olur eğer istanbul'dan kaçamazsak. o noktada güçlü olan hayatta kalır. aslında modernliği çok da fazla takmayan karakterimin nedeni bu gibi olasılıkların çok olmaması.

istanbul o kadar geri dönülemez bir şekilde boktan bir hale geldi ki yaşanacak büyük bir yıkım şehrin yeniden planlanması için tek yol olarak kaldı. TABİİ Kİ YIKILSIN HER YER DEMİYORUM ama ne yaparız diyor soruyorsun ya, önümüzde bu şehri daha düzgün planlamak açısından bir şans olacak.

bu ülke çok büyük bir depremi yaşayalı daha 20 sene olmadı, buna rağmen yeterince akıllanmadı. deprem bölgesinde yaşamanın nasıl bir şey olduğuna dair belki bu sefer yeterli bilinç hem toplumda hem de devlette oluşur. hepimize müstahak.

burda önemli olan istanbulun düzelmesi vs. değil. zaten o iş geçti.

ben sadece 10 sene içinde bu deprem olacak ve deprem olduğunda ülkenin; finans, sanayi, lojistik, bankacılık sektörünün merkezi olan şehri yerlebir olacak diyorum.

biz sağ kalırsak ertes günü ne yapacağız?
ne çalışacak iş kalacak, ne harcanacak para. bankalardaki paramızı bile muhtemelen aylarca çekemeyeceğiz o durumda.

bahsettiğin kadar büyük bir krizin oluşması için 10-11, belki de daha şiddetli bir deprem gerekir. istanbul'un her bölgesi sakat değil, bankalar büyük holding plazalar bu tip beklenen depremlere dayanıklı yapılıyor zaten. post apokaliptik film senaryosu o senin dediklerin.

büyük sektörlerin hiçbiri ertesi gün batmaz. hatta inşaat sektörü bayram bile eder uzun vadede. fakirler ölür, zenginler daha zengin olur, 7.5 şiddetinde bir depremin sonucunda. hiçbir banka binası yıkılmaz, taş gibi yerinde durur. kendi boyu artmaz ama halk üzerindeki gölgeleri büyür. daha derine işler etkileri.

ilk etapta bir kriz olur, piyasalar çakılır falan tabii. ama o da atlatılmayacak şekilde olmaz. yine fakire olur olan. orta sınıf dibe vurur bir de. 2 sene sonrada hepsi unutulur. en çok eleştirilenler de tekrar yapılmaya başlanır.

sizin dediğinizin olması için çok daha büyük bir afet olması lazım.

ben bankaların binasının yıkılıp bankacılık sisteminin çökmesinden bahsetmiyorum ki?

istanbul duracak diyorum. istanbulun durması demek sanayinin, bankacılığın, finansın ve lojistiğin durması demek.
nüfusun en az %3 ü ölecek. binalar yıkılacak. bir yerden bir yere gidemiyor olacaksın.

600bin cesedi binalardan çıkarmak bile aylar sürer. yıkılan ve zarar görülen binaların yerine yensinin konamsı yıllar sürer.
istanbulda aylarca hayat rutine falan dönemez arkadaşlar kendinizi kandırmayın yani.

o bankalarda çalışan adamlar ölecek,
o bankalarda çalışacak adamların evi yıkılmış olacak. o bankalara giden yollar çalışmıyor olacak. basit bir selde bile duran metroların bir çoğu iptal olacak.

hayatın durması demek bu.
istanbulun 1 ay durması, ekonominin bitmesi demek.

ki sanayi tamamen fay hattı üstüne kurulu, ona değinmiyorum bile.

@tchuck

ben sizin dediğinizi anladım, neden anlamamış gibi bir muamele gördüm onu anlamadım gerçi. sizinki bir öngörü, ben de buna katılmadım. bence hayat durmaz öyle dediğiniz gibi. ceset çıkarmak dediğiniz de 1 hafta sürer. tabii normalde dediğiniz gibi olur. ama bu topraklarda çıkmayanın üzerine dökerler betonu, dert mi bazıları için?

istanbul'un rutini zaten kaos üzerine kurulu olduğu için, "bu normale" çabuk döner gibi geliyor.

kimse 600 bin insanı çıkarmaya çalışmaz.
ölen ölür
kalanı yazsa en fazla 10 güne buldozerlerle denize kürerler, kışsa yangınlar olur. ne de güzel duble şehit oldu önce depremde skatlandı sonra yangında öldü derler.

yolları birkaç güne açarlar sokak aralarını değil otoyolları kast ediyorum. neden bir yerden bir yere gidemeyesin ayakların olacak (inşallah) yürüyeceksin. ne iş umrunda olacak, ne banka kartı,ne birikim, ne de IT'lik bir işin olacak ayakların da kodlanmadı ya?.. ne tuhafsınız ha. eşya meşya kalacak sen sadece kendini varsa eşini aileni alacak, yürüyeceksin ya ne olacaktı? istanbulla anadolu arasında amerikan şehirleri gibi ıssız binlerce km yok ki. bir yere kadar yürürsün oradan da nakliye edilirsin. deprem kuzeyi vurursa pendikten sonraki demiryolu hattı bile çalışıyor olabilir.

ki zaten istanbulun her tarafı deniz en olmadı deniz yoluyla kurtarma gemisi yollar başka ülkeler (7.5 depremde tsunami olmaz sanırsam) bizimkiler de olur, alır bursaya yalovaya hatta izmire, zonguldağa neresi sağlamsa oraya getirir insanları oradan da insanlar memleketine gider, insanlara gitme emri filan çıkartırlar. istanbulda sadece izni/görevi olan kalır.

ülkede ne kadar asker polis AFAD sağlıkçı varsa (ki milyon tane var) istanbula yığılır zorunlu görevle-bu insanlar savaştan kaçan 3 milyon suriyeliyi kaydetmiş insanlar. depremden sonra da kalan diyelim 13 milyon istanbulluyu havada karada denizde kaydeder .zaten hepimizin TCsi var, sonra da memlekete yollar veya konyaya yollar muhtemelen gidecek yeri olmayanları bizim orda arsa bol. hasta, yaralı olanlara kızılay kamp açar herhalde edirnede, düzcede filan ...

borsa filan kapatılır, OHAlin OHALi filan ilan edilir (o ne demekse)
önce bir göçeriz tabi ama öyle kıyamet bir şey olmaz, fakirleşiriz, ömrünü bir ev almaya harcamış işçi kesim, balataları sıyırır. ki o kesimin zaten istanbulda kalması hata.

sanayinin sigortası vardır, ve umarım 7.5 depremde yıkılacak binaları yoktur (bizimkiler bunu düşünemediyse bile toyata filan düşünmüştür herhalde) evet üretim durur işçiler kısmen ölür. koca fabrikalardan çok -bence- sigortası filan ona göre olan ufak atölyeler, imalathaneler filan biter ki zaten bitsin ne işi var deri atölyesinin istanbulda? kimya tesisiyse muhtemelen yanar, gıda tesisiyse kullanılamaz hale gelir vs. bunların bedeli ağır olur ama toplarlanır. toparlanır derken istanbuldaki tesis yerine yenisini belki 10 sene açamaz ama anadoludaki yerler ekstra çalışır. izmirde sebze meyvece işletmeleri 3 vardiya yapar, ereğlide süt üreticileri seferberlik ilan eder, OSTİMde prefabrikeciler, iş makinecileri sokaktan işçi toplar bir şekilde yetiştirir. İstanbullu operacının, makyaj sanatçısının, keman tamircisinin filan yerine koyamazlar ama kimsenin de umrunda olmaz.

elbette depremden daha fakir bir ülke olarak çıkacağımız kesin, toparlamak yıllar sürer, siyaseten de diktatörlük resmen gelir ama "taş" neden yiyelim ? gıdayı zaten istanbul üretmiyor ki. işliyor ve tüketiyor. çorbayı kızılay dağıtır. yani mantık yanlış işine, evine tekrar kavuşmayı düşünmeyeceksin, karnın da her türlü doyar. kamplarda yaşayacaksın memlekette kimsen yoksa vs.

finans lojistik filan dediğin kaç kişi istihdam ediyor 100 bin mi? memlekette 130 bin kişi sırf FETÖcü diye işten atıldı taş mı yiyorlar sence? bankalar şubelerini 2 hafta açmadı diye batmaz %40 kar eden sektör. inşaat zil takıp oynuyor olur deprem sabahı.

sultanbeyli toptan ölse memleket ne kaybeder Allasen? -üzgünüm ama ekonomik anlamda böyle, insani olarak sormuyorum.
yahut İstanbul toptan beyaz yaka herkes profesör filan da ben mi bilmiyorum?

99 depreminin merkez ussunun istanbul oldugunu dusunelim.
100 binlerce olu, on binlerce yikilmis bina, sehir tamamen kaos halinde olacagi icin disaridan yardim ulasmayacaktir. bu esnada kurtarilabilecek 10 binlerce insan daha olecektir. olayin uzerinden bir kac gun gectikten sonra hijyenle ilgili sorunlar cikacak oluler kokacak, ve salgin hastaliklar basgosterecek, yine binlerce insan olecektir.

korfez depreminde yasananlarin bir kac misli caresizlk olacaktir. cok kotu olur. su an burada yazan bir cogumuz (istanbulda olanlar) muhtemelen yeniden yazamayiz.

yasiyor olursak tas da yeriz kum da, ama hayyata olacagimiz muamma...

eksisozluk.com

Eksisozluk linkini dahil ederek soyluyorum senaryolar cok abartilmis. Insaat sektoru batacak bile denmis. Abartip kendinizi uzeceginize bagli oldugunuz belediyeye bir telefon acip deprem sonrasi senaryolarini ve planlarini sorun bence. Belki vardir belki yoktur ya da yetersizdir ama en azindan bu konuyu ciddiye almalarina yardimci olursunuz.

1 hafta cinque terre için çok uzun bir süre o yüzden yakın çevreden kuzeyde Sestri Levante-Rapallo-St. Margherita Ligure-Portofino gezisi(2 gün sürer tahmin ediyorum, 1 günlük isterseniz Rapallo-Portofino görün yeter) güneyde günübirlik Portovenere gezisi yapmanızı öneririm.


edit: özelden yazdım buraya da yazayım, o bölgenin pesto sosu meşhurdur bu yüzden pestolu bir şey yemeden dönmeyin :)

deniz tatiline gidiyorsan 1 hafta çok değil aslında, deniz-kum-güneş yaparken günde 1 köy gezerek sakin bir tatil yapabilirsin.

köyler çok büyük değil zaten, yapacak ekstra çok bir şey yok sokaklarda gezmekten başka. her köşeye gir ama gezerken, nereden nasıl güzel manzara çıkacağı belli olmuyor.

deniz tatil yapmıyorsan 2 gün bile yeter ki ben tek günde gezdim hepsini. floransa'ya bile gidilir o sırada.

Tam1Hi0n3 +1 kesinlikle.
Ayakkabı al +1 kesinlikle.
Portofino'da yemek yeme +1 kesinlikle.

SantaMargarita'da Ristorante pizzeria Da Alfredo'da deniz ürünlü makarna ye
Lerici'de La Gerla'da pizza ye.

Vize başvurusu için istediğinizi söyleyebilirsiniz.

@auroraaurora başka evraklarla beraber istemiştim, tek başına istemek anlamsız olacak.

Kredi başvuru deyin madem. :) Çalıştığınız firma dışında bir yerden alabileceğinizi sanmıyorum.

sgk?

Ben olsam bordromu vermem. Niye aldigim maasi kurusu kurusuna gostereyim? İsterseniz kredi karti basvurusu yapicam diyip muhasebeden isteyin.

İnsan Kaynakları ya da Muhasebe, kim varsa artık gidip isteyin. Şirketlerin bordro vermesi zorunlu. Neden istiyorsunuz diye soracaklarını sanmıyorum. Sorarlarsa banka deyip geçin.

Ayrıca kafama takılan bir soru var. Diğer şirket sizin bordronuzu aldığında maaşınızı öğrenip ona göre teklifle gelecek. Bana bu hiç adil gelmedi.

Sizin oralarda işleyiş bu şekilde mi acaba?

kredi başvurusu +1.. ayrıca ne zaman istersen vermek zorundalar. öyle kıllık yapma şansları yok

kredi başvurusu +1, şüphelenmelerinin imkanı yok, herkesten istiyorlar.

tekliften sonra pazarlık tabii ki olur. "hayat şartlarım ve kendi kariyerimi ve potansiyelimi göz önünde bulundurduğumda x tl'nin altında bir maaşla çalışmaktan hoşnutsuz olacağım" gibi bir şey söyleyebilirsin. direkt eli güçlü taraf gibi ben x tl'nin altında çalışmam dersen paşa gönlüm bilir diyip yükseltmeyebilirler, insan yönetme işi biraz.

yalnız, arkadaşlara katılıyorum, yeni şirketin bordro istemesi hiç hoş bir davranış değil. muhtemelen sadece maaşı ona göre ayarlamayacaklar, aynı zamanda hangi gelir vergisi dilimine girdiğinize göre maaşınızı kırpacaklar. hadi ilki etik bir durum, tercih meselesi ama ikincisini yasal dayanağı yok; bunu sor o yüzden. çünkü yıl içi iş değişikliğinde kümülatif vergi matrahı sıfırlanır, bunun aksini uygulayamazlar.

E-DEVLET

her ay vermek zorundalar zaten bordroyu. arşivliyorum dersiniz

özel sektör e-devletten bordro alamaz sadece sgk dökümü alır

pazarlık zaten teklif yapıldıktan sonra yapılır.

teklifiniz için teşekkür ederim, ama mevcut şartlarımı değiştirmek benim için de bir risk olacak, biraz daha yüksek bir beklentim vardı, teklifinizi yeniden değerlendirebilir misiniz vs.. diyebilirsiniz.

teklifi telefonda yaptı zaten. bende olumlu düşünüyorum dedim. sonra bordroyu isteyecem maille dedi. ben bordroyu ilettikten sonra maille tekrar teklifi yazılı olacak iletecek galiba.

ik ile görüşmeye gitmeden son aya ait brüt maaşımı sormuşlardı. bende e-devletteki tutarı yazdım. ben maaşı net olarak aldığım için her ay brüt tutar değişiyo. şimdi baktığımda geçen aya ait brüt tutar onlara yazdığımdan daha fazla. onu söyleyip teklifi bi tık daha arttırmalarını istemeyi düşünüyorum. ama arttırmasalar da kabul edeceğim. istediğim bi işti çünkü hem evime daha yakın, hem kurumsal, hem maaşımda yaklaşık %20 kadar artmış olacak.

www.youtube.com

Facebook'tan bircok sayfayi takib alarak. Evrim agaci falan hikaye.

stavro +1

Bilimfili var. Bişey daha vardı unuttum onu çok görmüyorum çünkü.

Evrim agaci denmis zaten, geri kalanlari da yazayim da arsiv olsun.

Bilimsol: haber.sol.org.tr/bilim
Evrimsel Antropoloji: www.evrimselantropoloji.org
Bilimfili: bilimfili.com
Arkeofili: arkeofili.com

Bununla birlikte Evrim Agaci Youtube kanali bayagi gelisti. www.youtube.com
Evrimsel Antropoloji de Youtube'da yavas yavas basladi, umarim guzel gider. Kisa videolari bilgi verici gorunuyor. www.youtube.com

psikolog bir arkadaşım var, sağolsun arada makale atıyor ama bu aralar boşladı, cahil hissediyorum kendimi.

i fucking love science

Haftalık yayınlanan bir dergimsi var herkese bilim teknoloji diye fiyatıda 3.5 tl.

(bkz: teknoloji ve bilim notları)
www.youtube.com

türkçe harici; çoğu zaman yoğun teknik terimli yoğun makaleleri anlamaya yetecek rahatlıkta olamadığım için daha basit ve özet bilgi geçen facebook sayfalarını takip ediyorum, aralarında en sık paylaşım yapan i fucking love science. biraz magazinsel haberlere kaydılar bir zamandır ama zaten amacım önce gelişmelere göz atmak, sonrasında ilgimi çekerse direkt kaynaktan ve daha sağlam temelli yerlerden araştırmak olduğu için işimi görüyor.

sosisi güzel hamburgeri çok kötü. standart pub tarzı, küçük ama önü açık olduğu için çok kapalı hissettirmiyor. fiyat olarak yüksek değil, ortalama diyelim.

bence monza iyidir. olmadı milano, floransa, roma'nın sokak isimlerine bakan haritadan, oradan güzel bişeyler yakalarsınız.

rest

Bruce arti arti. Floransa mis

Mola

Fika
Bilmeyene çağrıştırmaz, İsveç'te kahve ve tatlı molası demek.

pik

País

Fika +1

Racoon

ne zaman gtüme tekme yesem bunu dinlerim, yine dinliyom. güç veriyür. ben de kanatlı hussar olacam, ben de tide'ı çevirecem, ben de güçlü olacam. pes etmeyecem :((

www.youtube.com

a perfect circle - annihilation (crucifix cover) - (live stone and echo)

www.youtube.com

I'm only joking, and I don't believe a thing I've said!

youtu.be

www.youtube.com

Kırmızı balık gölde kıvrıla kıvrıla yüzüyor

www.youtube.com

eski bir radyo programı dinliyorum. orada da edvard grieg'e ait opus 16 la minör piyano konçertosu'nun berlin filarmoni orkestrası tarafından 1964 yılında icra edilmiş bir kaydı çalınıyor. piyanoda da geza anda var. youtube'da bulamadım, o yüzden ayrıntılayarak anlattım.

Mahallede kavga var onu dinliyorum :):)

tek şarkı söylemeyeyim, şu spotify listesini dinliyorum:

open.spotify.com

sakın reddetme-cem karaca

www.youtube.com

groove akıyor yine, atmıyım buraya sarmaz sizi.

level 42

İşten dönünce albümü başlattım, şu an bu çalıyor.

www.youtube.com

kendim söylüyorum.

www.youtube.com )

Pazara gitmeli çilek almalı bir çocuk şarkısı var ya hani onu dinliyorum, ühühüh.

dayanamadım, bir tane daha:

a perfect circle - counting bodies like sheep to the rythm of the war drums (hey maşşallah)

yıldızlar da kayar - tan versiyonunu söylüyorum içimden aynı tan gibi ama hayatta açıp dinlemem

sertab erener - aaa:
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

( be'lakor - countless skies )

çok severdim, ama kaç zamandır dinlemiyordum.
bu aralar sardım yine, günde 1-2 kere dinliyorum.

www.youtube.com

Radyodan türkçe rap dinliyorum.
turkrapfm

kimse bilmez, keşif olsun bizden
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Hiçbir şey dinlemiyordum duyuru kanıma girdi. Herkesin attığı linkleri açıp dinlemeye çalıştım ama %80i bana çok uzak şeyler çıktı. Vay anam millet neler dinliyor dedirtti.

Lily'nin paylaştığı Spotify listesini dinliyorum. Sarı çizmeli Mehmet ağa ile geçinip gidiyoruz şu an.

www.youtube.com Recondite - Capable

@proletarier aller lander vereinigt euch ben baktım herkeş metalçi

ben de tarayarak gittim. sırayla bilmeyip merak ettiklerimi dinledim.

ben müzikli şeyleri fave'liyorum genelde. ya anında dönüyorum, ya sonra.

sanıyorum parça ismi ve grubu-kişiyi yazarsak o dediğin biraz daha az olur. dönüp edit yapıcam şimdi ben. ya eskiden öyle yapıyordum ama üşenmeye başladıydım.

Bu minik ve yamuk parmağımı çok seviyorum ifşası olsun benimki de
hizliresim.com

el değil de ayak yapın ama sadece kadınlar yapsın <3 <3

Kaskımla birlikte:

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

@playing star again'e alkışlarımı gönderiyorum. gph.is

bence dağılabilirsiniz.

@playing kadar olmasa da

i.hizliresim.com

4 yıldır bu anı bekliyordum.

i.hizliresim.com

not: tırnakları kesin gençler. kötü görünüyor.

kameram kötü

(git:<i.hizliresim.com )

@psa bayağı iyiymiş yalnız. ben de paylaşacaktım, onun elini görünce utandım.

@pastorizesut
iyiymis ona istinaden ben de paylastim

duyuru'nun en güzel elli kadını, şüphesiz ki henüz caps atmamış olandır. emin olabilirsiniz.

bu ojelerin hepsi neden flormar full color flormar virali mi

@psa ben koyarsam "oha, benimki bundan daha çirkin olamaz" deyip herkes koyar. ben de gider elimi keserim.........

selamlar!

i.hizliresim.com

el ifşası diye açtık kürek ve flormar virali çıktı. sadece renkli ojeli tırnak koymakla olmuyor genşler, boyasam benimkiler de güzel çıkar...

@hobareyy'e nazire :)

i.hizliresim.com

Meydanı Sanrı'ya bırakamazdım.
hizliresim.com

beni buna siz zorladınız.
www.izlesene.com

çaldığım eser liszt etude dikkatinizi çekerim :)

görüyor ve arttırıyorum ;_;

sendvid.com

piyano forumuna dönmüş haberimiz yok asdfasdfsaf
günahkar eller favorimdir.

bayilirim el ifsasina +1

prnt.sc
prnt.sc

Edit: Simdi piyano calan elleri gorunce kiskandim, biz de anca oyle cikolata fln tutalim iste :(

@der meister, ahahaahah :(

YUZIR FINGERED A GIRL ONCE. SHE DIED.

yuzır elm sokağında kabus'un yeni başrolü arkadaşlar buradan açıklamış olalım, imdb'ye cast olarak girilsin...

arkadaşlar ifşaya gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler. eller kadar önem verdiğim bir şey daha varsa o da kesinlikle piyanodur ki hem el hem piyano paylaşımı yaparak adeta combo hissi yaşattınız. var olun^^

2 senedir samsung s6 kullanıyorum. Sadece android 7'ye yükseltmedim, cihaz rootlu tekrar uğraşmak istemiyorum. Herhangi bir şişme vs yok, ilk aldığımda nasılsa hala öyle. Hatta telefonu dışarıda aktif kullanırken sürekli tasarruf modunda tutuyorum. Gücünü kısıtlamasına rağmen takılmıyor. Bir tek pili eskidi.

5.0 marşmelovdan veri android stabilliğini üst seviyeye çıkardı, ortalama bi işlemci ve 2gb ram ile arayüzü çok ağır olmayan telefonları sağlam çalıştırıyor. bi ios olamaz çalışma prensibinden ötürü ama 1500--2000 arasına alınabilecek 1-2 nesil önceki amiral gemileri çatır çatır çalışır.

Yüksek ihtimal 3-4 sene önce aldığınız tırt telefon o zamanki iphone'un yarı fiyatı falandı, bu açıdan bakmayı unutmayın.
Eğer paranız varsa android'in özgür ortamına ihtiyacınız yoksa iphone alın gitsin, ben bugün bir telefon alacak olsam iphone'a 3300 lira vermezdim, gider samsung a7 2017 veya benzer fiyatlı bir ürün alırdım. En iyisi de olmasın arada bir telefon fiyatı kadar fark var.

Uzun suredir android kullanicisiyim. Ozellikle yalin android olan google nexus serisi. Yakin zamanda iphone (7) da kullanmaya basladim. İkisine bakacak olursam iphone'un batarya olayi disinda bi artisini goremedim acikcasi. Geri kalan her sey icin yalin android. Nexus serisi olsun, pixel serisi olsun, motorolanin yenileri olsun yalin androide ne kadar yakinsa o kadar iyi. Nexuslarda bataryadan yana sansim hic gulmedi.

Android'de neredeyse kullanmadığım marka ve model kalmadı (Ikinci el alıp rom falan atmak eğlenceli geliyordu)

En son gidip samsung a8 2016 aldım. Satan adam bayagı övdü. Note 5 ile aynı islemciye sahip olduğunu söyledi. Android 6 var içinde ve 7 gelecekmiş internette yazıyor. Donma kasma falan yok kesinlikle bir kere bile yaşamadım. Pili deli gibi oyun oynayan benim gibi birinde bile 17 saati görüyor. Oyun oynamayıp internet açık halde kullanırsam (chrome, sözlük uygulamaları vs) %80 ekran parlaklığında 30 saati görüyorum. Hatta bir kere faturamı ödemeyi unutmuşum sonra da param olmadığı için bir gün hattım kesik kaldı o zaman wifi de kullanmadım denemek için sabah 5ten akşam 8e kadar %10 şarj gitti.
Bu arada kasası metal telefonun. Fiyatı 2500 falandi aldığımda. Bir araştır istersen.

Xiaomi 5S , Xioami 6 hepsini yener.
Bir de OnePlus5
bunlardan birini alırsan pişman olmazsın.

Xiaomi'yi kesinlikle tavsiye ederim. miui ara yüzü cidden android'i kaymağa çevirmiş.

android one serisi al. hem paran cebinde kalsın, hem telefon aksın gitsin.

ben de aynısnı düşünüyorum, bunların yaptığı mobbingi şirket sahibi bile yapmıyor, öyle bir çirkeflik, oyunbazlık, dedikodu, fitne fesat. nefret ederim bütün çaycılardan.

meryem! en çok senden!

Restini çek abi. bizim insanımız güç mesafesini ayarlayamaz. bir kere yüz verince böyle oluyor işte. yine bu tip laflar ettiğinde soğuk kanlı şekilde tersleyin. düzgün konuşun, laubali olmayın vs gibi şeyler söyleyin. bir kere yapmanız lazım. bundan sonra muhatap olmayın. yan odayı da arayıp "bana sade kahve" deyin, demediğiniz için bu durumdasınız maalesef. keşke olmasa tabi ama yapacak bir şey yok.

şimdi hocam bu tarz olaylarda baştan bi çizgiyi korumak lazım ama olmuş artık ona yapacak bi şey yok, yapacağın tek şey bi daha öyle sigara ver layyn falan derse haddinizi ve sınırlarınızı bilin. ben sizin gün arkadaşınız değilim. siz de benim öyle. lütfen bi daha bu şekilde bi üslupla benimle konuşmayın. kolay gelsin. diye sertçe bi çıkış sonra da otur odanda telefonu aç çayı ayağına getirsin. evet ben de senin gibiyim yan odada çay ocağı varken almam ama bunu yap. bunu yapman gerekli. o kadının işi o. onun için maaş alıyor.

sana hemoroidini anlatırken de daha önemli işlerim var lütfen işinize döner misiniz x hanım? dersin. bi daha o yüzü bulamaz zaten. sert çıkmadıkça yavşamaya devam edecektir.

aklshdljas bizdeki de böyle. işe gireli çok olmamış yeni evlenen kadın birimdaşıma "gerdek nasıldı kız ahahaytt" diye sormuş, söve söve gelmişti kadıncağız yanından. özellikle kadınlarla hiç anlaşamıyor, alttan alttan bi laf sokmalar bi bişeyler. üslubu da hoş değil seninki gibi ki bu da 42 yaşında filan yani, öyle teyze değil. benim müdürüm şakayla karışık geçiriyor buna, ona cevap veremiyor tabii, öyle baş ediyor.

senin durum baş etmeyi geçmiş anladığım kadarıyla, direkt kenara çekip bu tavırlarından rahatsız olduğunu söyle. bi işe yaramaz muhtemelen, geçiştirir ve devam eder. sonra gidersin onun müdürü amiri kim varsa ona şikayet edersin. ona şikayetini dile getirmeden direkt amirine söylersen hepten gıcık olabilir sana, ki yine olacaktır muhtemelen ama böylesi daha şık olur senin açından.

bizim şirketteki çaycı abi 10 numara adam dedikodu yapmaz, efendi insandır, sen istemeden çayını getirir tazeler, selamını alır selam verir hal hatır sorar, maşallah diyeyim.

Gel gelelim onun amiri olan kişiye çıtlatın durumu isminizi vermeden genel şekilde insanlarla mesafe koy falan desin, gerçi işe yaramaz ertesi gün daha beter olur tavırları ama elden gelen de pek bir şey yok.

ya işte ben diyemiyorum öyle ilk başta. ama zamanla dolup dolup bi anda gerçekten haddini bildirecekkmişim gibi geliyor ama bu sefer kalp kırıcı olacak işte.


ayıp ya.

"abla ayıp oluyor ama"

bizdekiler de böyle. herkesi azarlıyorlar. birisi yere su döksün, hemen kızar bağırırlar. bir kez malzeme getiren herifi fırçalamıştı hatta. insanlar cahilliğine veriyor genelde. ik'ya şikayet etmek lazım, onlar söylesin insanlarla nasıl konuşması gerektiğini. ben öyle yaptım, şu an gıkı çıkmıyor en azından bana karşı.

Çok sert çıkmayın bu tipler anlamaz tatlı sert olarak mesafeyi koyun. Ufak bir çıkışla çözersiniz bu işi. Malesef bu tarz kişiler iyi niyetli insanları suistimal ederler ve yine malesef kötü davranmak zorundasınız. Odama girerken tavırlarına dikkat et'le başlayabilirsiniz.

ya şirkette ik yok. ufak bi patron şirketi. işte iş başa düştü yani. bugün bir saçmalığını görürsem sizin de desteğinizle bu işi çözerim gibi eheh <3

ha bir de sabah kahve alıyorum kendime.

"bana da yap da içeqkk" dedi resmen. işte en son o yüzden sinirlendim lsdjdf.

sen kimsin ulan, kimsin sen!!! p

Tadını çıkar. Bak eğleniyorsun şu an.

Eski oda arkadaşım çok kibar, fakat bu gibi konularda çok sertti. Bizim iş yerinde çok sayıda temizlik, güvenlik vd personel var ve iş sırasında azıcık muhabbet etsen hemen hepsi bu moda bağlama potansiyeline sahip. Bey yerine abi diyeni (onun özel takıntılarındandı), samimiyeti görünce işini savsaklayanı güzelce hizaya sokardı. Taktiği şuydu; istemediğin sözü ya da muameleyi gördüğün anda birden ciddileşip uyaracaksın, sonra kibarlığa devam edeceksin. Saygı duymayanını görmedim.

Senin durumunda, öncelikle bi daha çay ocağına girme, siparişini telefonla ver. Diyelim ki gel al yea falan dedi, abla o çayı getiriyorsun, hadi bakiim de. Yine mesela bana da yap içek dedi, abla kahvemi yap, uzatma diyosun. Ama diyelim poponu karıştırdı, ağzından çıkana dikkat et, benimle böyle konuşma, kalbini kırarım de. Sonra surat asacaktır, sen kibara bağla, yavşadığında yine ver azarı. Özetle sınırlarını öğret. Hadi bakiyim.

Benim öğrendiğim şeylerden biri bir iş yerinde çaycıya, şöfore her zaman mesafeli olacaksın.

Ben çalıştığım iş yerlerinde hiç ayrım yapmadım senin gibiyim, karşılığını da hep böyle laubaliliklerle aldım.

Benimle aynı seviyede olan bir çalışan onu azarlıyorsa, çayını, siparişini ayağına götürürdü. Ben de hep kendim alır, yıkar kenara koyardım. Diğerleri de onlarla aynı masaya bile oturmazdı, ben üzülür onlarla yerdim. Sonra yemek siparişlerini bana vermeye başladılar:) Çıkmasaydım çay servisini ben yapıyor olacaktım muhtemelen.

Bizim şirkette patrona bile kafa tutuyorlar...

Tek bir kişiye hizmette kusur etmiyorlar. O da biraz deli dolu biri, çayını götürmedikleri zaman fırçalayıp küfrediyormuş. Arayınca istediği gibi götürüyorlar çayını, kahvesini...

Biraz kötü olmayı göze alıp, fırçalayacaksınız...


.

çok haklısınız ya. yazılanları okuduktan sonra ülkede gerçekten bir çaycı lobisi olduğuna kanaat getirdim. birleşip yenelim bunları. bu nedir ya !

Hocam Milano dediğin büyükşehir.. Ben Eco-Hotel La Residenza'da kalmıştım. Zaten 1 gece kalacaktım ve tek kriterim metroya ulaşımının kolay olmasıydı.

metroya yakın olmasına dikkat etsin. ben burada kaldım, o an için en uygun merkezi yer burasıydı, şimdi bilemiyorum.
www.turkish.hostelworld.com

ronaldo bu pozisyonda kasılarak geliyordu, öyle sorunlu bir postürü yok normalde.

adamın sırtı ve kanatları o kadar şişik ki bozukluk varmış gibi duruyor. tabii bu fotoğraf maç içinden anlık bi kısım, golden sonra horoz gibi kabardı bişeyler yaptı, sonrasında yaptığı mafyöz bi harekete benziyor bu kısmı. hareket halinde öyle görünmüş olabilir ama şuna bakınca zaten arka ve yanlarının ne kadar kabarık durduğu belli oluyor.
s-media-cache-ak0.pinimg.com

Kanatlardan kaynaklı. Kollar ince ama kocaman kanatları var Ronaldo'nun. Sürati arttırmak için olduğunu düşünüyorum.

Burdan aklınızdaki ürünleri kıyaslayabilirsiniz: www.gsmarena.com Normal ışıkta ve farklı birkaç modda çekilmiş görüntüler var.

iphone 4s çıktığında obama başkandı, o dünya hayli eskide kaldı yani.

en iyisi diye bir şey yok aslında, tepede 4-5 model var hepsi iyi çekiyor. kiminin renk doygunluğu daha iyi, kimi daha keskin çekiyor kimi yumuşak. videosu olsun, arayüzü olsun, kullanım kolaylığı olsun; overall performansta s8 ve htc u11 diyebiliriz galiplere.

gsmarena linki doğru bir rehberdir ayrıca, oraya kesin bak.
hatta www.gsmarena.com

s8 çok çok iyi. Fakat Bruce'un dediği doğru, samsung mesela kontrastı-keskinliği-doygunluğu köklüyor bazen göze çok güzel gelen (ama sahte) fotoğraflar üretiyor bazı durumlarda kötü de olabiliyor.

Huawei p9 - p10 mesela baya iyi kamerası olan bir telefon. Dinamik aralığı daha geniş gibi gördüğüm kadarıyla, mesela samsungda patlayan ya da kapkaranlık olan yerlerde daha çok veri olabiliyor.

yine toplu olarak bakarsak s8 çok önde. Ha iki kamerayla arkayı bulanıklaştırayım falan dersen iphone 7 plus'taki çok iyi çalışıyor. Mesela optik stabilizer da sanki iphone'da daha iyi, daha çok kullanıyor ve 1/10 vb. shutterlarda güzel şeyler çıkarıyor. Samsung ya güvenmiyor ya hep net olmasını istiyor, 1/25lerde çekip isoyu artırmayı tercih ediyor. Samsungda huaweide manuel ayarlar falan ek güzel şeyler tabii. Ben raw olayını istiyorum yeni telefonumda, ios'a yeni gelmiş ama illa başka programla çekilecekmiş (ligthroom vs.), samsungda kendi üzerinde var mesela pro modunda.

Kesinlikle iphone7 şuanda.
Telefondan bakarken samsung süper görünüyor foto değil canlıymış gibi, hatta manzaranın gerçeğinden bile güzel gösteriyor bazen, ama hepsi ekranda kalıyor. Kağıda bastırdığınız zaman iphone'un ekrandan bile daha net canlı parlak renkli olduğunu göreceksiniz.

Podcast dinlemek.

Açık Radyo podcastleri güzel oluyor.

Yanina bir copilot almak;)

İngilizce Podcast dinlemeyi düşünüyordum TOEFL'a gireceğim için ama dikkatimi ona vermeye çalışıp da trafikten koparım diye de düşünüyorum.

Podcast olarak öneriniz nedir peki? Pascal'ın programını da sayabiliriz çünkü podcast olarak :) Eğlenceli, öğretici vs. her şeye açığım.

teknoseyir'in haftalık gündem değerlendirmesi ve bilim ve teknoloji gündemi diye iki serisi var, genelde 70-80 dakika oluyor tanesi. hem anlatış şekilleri hem de kendi aralarındaki muhabbetler kafa yormadan dikkat kaçırmadan dinletiyor, bir bak bence.

@Bruce
Çok teşekkür ederim güzel tavsiye :)

"diziye başlamak" bir sevgililik belirtisi değil buralarda ama oraları bilmiyorum. belki bizdeki gibi "benimle çıkar mısın" sorusu gibi "benimle diziye başlar mısın" diyorlarsa o zaman olabilir.

en kötü zarf atıp öğrensene eğer direk sormuyorsan?

bence değil. burdan öyle hissettim. hiç sevgilisinden bahsetmediyse umut var.

Sevgilisi olsa arkadaşım demezdi, sevgilim derdi. Sevgilisi olduğunu saklayan tiplerden olsa hiç bahsetmezdi bence.

@pike arkadaşım demedi adını söyledi, adı da daha önce Türk arkadaşları konusunda geçmişti.

@qazaq bunu nasıl yapabileceğim konusunda bir önerin?

@mogonagalls kahve için buluşmuştuk 1 2 saat oturup acıkınca yemeğe geçtik. Yani öyle bir durumda napardın ki sen olsan?

@playing, bu konuyu bugün konuştuk zaten tekrar bir yerden konu gelirse anca.

İki akşamdır bir diziye başlamak. Büyük ihtimal evde beraber kalıyorlar. Böyle ise hayır gelmez.

@secrex yok evde beraber kalmıyorlar ama yakın oturuyorlar sanırın

Yav sanane ötekinden berikinden? Gelmiş işte, gerisini karıştırma sen, ikinize odaklan. Sinema randevusunu iyi becermişsin bence, artık o gün lafı kendisini beğendiğine getir. Ama lütfen yoklama çeker gibi değil, güzel bir girizgahla doğrudan ben seni beğeniyorum, birbirimizi tanıyalım istiyorum de.

Sen her 'ben ilişki istiyorum :( ' dediğinde bir yıldız kayıyor yav, üzülüyorum. Senin neyin eksikmiş? Kendine güven ve hallet şu işi!

mor ve ötesi - yeşillik

www.youtube.com

1. Tripkolik - Gözlerinin Yeşilini Özledim
2. Vega - İz Bırakanlar Unutulmaz
3. Şebnem Ferah - Çakıl Taşları
4. Yüksek Sadakat - Kafile
5. Özlem Tekin - Beni Yakan Aşkın

İlk aklıma gelenler bunlar.

Yabancılara girersem çıkamam. Bulgar/Romanya (genel olarak Balkan) müziği ve elektronik müzik dinlemeye lisede başladım.

lisede çok sevip çok dinlediğim bir sürü grup oldu ama ortaokuldan beri hayvan oğlu hayvan bir "ALMAN ENDÜSTRİYEL" aşığı olduğum için en öne çıkan, lise deyince aklıma gelen ilk beş şöyle olur sanırım,

oomph & nina hagen - fieber
oomph - unsere rettung
rammstein - feuer und wasser
megaherz - f.f.f
feindflug - ersatzteil

şunları yazarken bile ağlamaklı oldum. ne güzeldi lan o zaman hayatım. hafta sonu patatesle ice tea gömüp aachen-oberhausen maçı falan izlerdim, o zamanlar ikisi de ikinci ligdeydi. sabah akşam rammstein, oomph, megaherz falan dinleyip almanya'ya yerleşeceğim günü hayal ederdim. öyle salak, cahil bir çocuk da sayılmazdım ama o zaman bilmiyoduk tabii işte üçüncü dünya ülkesiyiz, schengen vizesi lazım falan...

iyi derecede ingilizce konuşup rus dili ve edebiyatı öğrencisi olup da almancamın çok çok zayıf olması da bambaşka bir ironi ama sadece dinlediğim şarkılar sayesinde bile anlıyom bayağı eheh.

şimdi düşündüm de benim en büyük uktem bu galiba. rusya ve almanya'da yaşamak. hadi rusya kısmını halletme şansım var, rusça okuyorum ama almanya? avrupa'da adamlar bi kere amk, nasıl gidip yaşıyon. kafam keşke 15-16 yaşımdaki kadar güzel olsa şimdi de. çok duygulandım şerefsizim. feuer und wasser kommt nicht zusammen, whats can i do sometimes, it's the life that's the life, everything is something happened :((

teoman-gönülçelen

başka gelmiyor aklıma

edit:
teoman - o
teoman - gemiler
teoman - sus konuşma

ben hep üni.de keşfettim başka şarkıcı olduğunu. biraz maldık.

as i sat sadly by her side - nick cave and the bad seeds
red right hand - nick cave and the bad seeds
life on mars - david bowie
le vent nous portera - noir desir
coffee and tv - blur

+radiohead'i de çok dinlerdim yav. paranoid android'i üsttekilerden belki daha fazla dinlemişimdir o dönem.

dido-thank you
4 non blondes-what's up
eric clapton-layla
prodigy-smack my bitch up
linkin park-numb

three days grace-gone forevr(neredeyse tüm şarkılarını severdim ama aklıma ilk bu geldi, ergenlik grubum three days grace'tir benim)

metallica- sad but true

rammstein- sonne(engel, du hast falan da olabilir bunun yerine)

daft punk- harder better faster stronger

adele- rolling in the deep

o zamanlarda da şimdi olduğu gibi alakasız şakıları listemde buluşturan biriydim. mesela danza kuduro'dan sonra chop suey falan geliyodu shuffle'da dsdsdha

don omar - dale don dale
sean paul - get busy (böğrüm ağrıyo)

bunlar herkeste olduğu gibi benim de başımın tacıydı. geri kalanlar opeth ve radiohead'in diskografisi komple.

ya o kadar da kastırmaya gerek yok. hışırdırıyor işte, rustle de geç.

kasarım been karışmayın banaa! :))

crinkle demeyi düşünüyorum. hatta dedim bile.

whistle da denilebilir belki. rüzgârda çıkardığı sesin ıslık sesine benzemesi düşünülerek. ingilizcede sık kullanılıyor.

Ucurtmanin kuyrugu nasil ses cikariyor bilmiyorum ama bence crumple ve crinkle onerilerin sesi dogrudan ifade etmek icin hatali secimler. Dolayli tasvirde belki kullanilabilir. Ben olsam rustle veya ruzgar sesinden bahsediyorsak rush kullanirdim. Whoosh ile swish bence sordugundan farkli sesler. Ruffle'dan emin degilim.

flapping

uçurtma kuyruğunun çıkardığı ses için ayrı bir kelime yok ingilizce'de, o yüzden doğadaki en yakın örneği olan yaprağın rüzgarda çıkardığı sesi ifade etmek için kullanılan, pır pır etmek anlamına gelen fluttering çeviriyi karşılayacaktır diye düşünüyorum.

www.newsshopper.co.uk

Flapping ve fluttering isabetli fakat yine ses cikarmasini degil hareketini ifade ediyor diye dusunuyorum. Ya da ben soruyu yanlis yorumluyorum.

Crinkle dedim. Arkadaşlar uçurtma elde tutuluyor. Rüzgarda onun püsküllü kuyruğu hışır hışır ötüyor. Ya rustle ya crinkle olur. Flap ya da flutter benlik değil.

Ay eprişieyt ol yor participation. :P

anne-babam akıllı telefona alışamadılar, konuşarak anlaşıyoruz onlarla.
gün uzun süreli iletiştiğim insanlarla wassap'tan konuşuyoruz ama birine bişey soracaksam ya da isteyeceksem arıyorum.

ortalamaya vurursak günde 3-4 görüşme yapıyorum diyebiliriz. tabii buna iş harici diyelim, iş için günde 20 defa arıyorumdur birilerini.

Neredeyse hiç.
Telefonda konuşmaktan hiç hoşlanmadığım için kimse aramaz, arayanları da açmam.
İş zamanı servis şöförünü arıyorum sadece "ali beyciğim ben bekliyorum, geç mi kaldınız?" demek için.
En son kimi aradım: taksi durağı

il dışında değilsem haftada 1 defa.

1-2 cumleden uzun mevzular icin arama yapiyorum (cevremdekiler de keza oyle, ariyorlar)

günde 1 2 telefon konuşması kesin yapıyorum.

en son 15 yaş küçük ile birlikte oldum. her konuda uyumlu idik.

Bunu üniversitenin son zamanlarında kendi aramızda da çok tartıştık, ben 18'den sonrasını saymıyorum. 18'in üstü için bi' problem yok.


Ama izlenimlerime göre kadın için 20-22 arası ideal, öncesinde fazla erkekleşebiliyorlar, sonrasında da fazla şeyolabiliyorlar. kişisel kanaatim tabi bu, hastalıklı bi' fikir olarak görenler olabilir. problem değil.

edit: yaş farkı olarak 18 değil, yaşında olarak 18. kendi kararlarını vermesi legal olduktan sonra bi' problem görmüyorum.

Minimum 20, maksimum 35 olur. 24 yaşındayım. Etkilenme için yaş sınırı bana göre yok. 15 yaşındaki bir çocuk da Adriana Lima'yı düşünüp mastürbasyon yapabilir ya da keşke böyle bir sevgilim olsa diyebilir. Hormonal şeyler bunlar.

mcgonagalls +1, ben de 3 diye bi sınır koydum kendime. daha büyük farkla flörtlerim oldu ve çok sorun yaşamadım ama 4-5 yaş küçük olanlarla yaşadıklarım cidden "bebe la bu" hissi verdi.

kişiden kişiye değişebilen bir şey bu tabii. bir de 20 erkek 25 kadın arasında fark daha belirginken 30 erkek ile 35 kadın arasındaki fark daha az hissedilir.

Aşkta sınır olmadığına inanan biri olarak malesef ülkede kadının erkekten büyük olmasını geçtim neredeyse aynı yaşla bile özellikle evlilik açısından halâ aşılamamış bir tabu. İnsanlar özellikle aileler neden bu kadar korkuyor anlamak mümkün değil, ama erkek 20 yaş büyük olsa da sıkıntı yok onlar için, komedi. Herneyse, kendi düşüncem 30 küsur yaşında olarak tamamen kişiye bağlı diyorum. karakteri oturmuş fakat en küçük yaş ihtimali olarak deli dolu 25 yaşında birinden hoşlanma ihtimalim kaç olur bilemiyorum, imkânsız demem yine de. kendimden büyük birinin olgunluğundan da etkilenebilirim, ama amca diyeceğim büyüklükte birinden sanmıyorum.

5-6 sene falan olmuştur ya.

ben de seninle aynı fikirdeyim.

Üye olalı demeyelim de kullanmaya başlayalı aşağı yukarı 4 yıl olmuş.
O kadar olduğunu şimdi sayende fark ettim.

Kötü bulduğum tarafı; telefondan girince favoriye ekleyememek. En büyük derdim bu burasıyla ilgili.
İyi tarafı da dediğin gibi sorulara düzgün cevaplar verilmesi.

Ben adres özürlü biri olarak yeri gelmişken yol arayışlarımda beni her defasında büyük bir dertten kurtaran arkadaşlara teşekkür ediyorum.

ilk kuruldugu hafta girdim. o zamandan beri buradayim, ara ara gittim tekrar geldim. arama butonundan ulasabildigim en eski cevabim (07.12.06 13:04:52) tarihine ait.

sitenin en kötü bulduğum yanı senin gibi tanımadığı insanlara, özellikle kadın olduğu için küfür edip salça olup hala yüzsüz yüzsüz ahkam kesen tipler.

2012 filan sanırim. Seninle aynı fikirdeyim gerzekler konusunda. En üzulduğum noktoda gerzekler bazen puan topluyorlar.

Şimdi baktım 2012'nin sonundan beri. Pek sıkıntı duyduğum bir yanı yok,iyi işte

2010 da ilk duyurumu acmisim

2007'den beri.

Bu hesapla 2010dan beri ama evveliyatı var.

2012. Son bir kaç yıldır daha aktifim.

tam tarih hatırlamıyorum ama uzun süredir haberdarım ve kullanıyorum. birkaç kez bir şeylere kızıp üyeliğimi silip daha sonra başka kullanıcı adıyla üye oldum.

sevdiğim yönleri: iyi insanlar var. gerçekten iyi insanlar. muhabbeti iyi, sanal da olsa acını/sevincini paylaşan.
sorduğun sorulara genelde tatmin edici yanıtlar alıyorsun. yanıtlama hızı/yanıt sayısı ve tatmin derecesi yıllar içerisinde düşüşe geçti bence. giderek de düşüyor. trollere karşı bir mekanizması yok sözlük gibi, bunun etkisi var ve genel olarak ülkenin iyi insanlarında bir bezginlik var. iyi şeyler yapma, birilerine yardım etme falan. sürekli köreltiliyor insanların bu duyguları. gittikçe daha çok insan kabuğuna çekiliyor.

sevmediğim yönleri: troller!

mesajla küfreden, sataşan tipler.

benim ya da bir başkasının duyurusuna haddini aşarak yazan tipler. soruya/duyuruya odaklanmak yerine sataşan tipler.

moderasyonun "görünmez" olması. bazen kuralların "kafaya göre" esnemesi.

Herhalde 5-6 yıl oldu.
İyi olan yanı insanların -hani "bir problemi onu yaratan zihniyetle çözemezsiniz" derler ya- sorulan sorulara farklı bakış açıları ve bilgi getirebilmeleri.
Kötü bulduğum yanı ise bazı kişilerin hiç o kadar keskin ve sert olmamaları gerekirken "bütün kadınlar kaşar ve kezban salaklar oldukları için bence kullan geç kankaaa" tarzı cahilce, kendi çevrelerinde gözlemledikleri vizyonsuzlukta önerilerle gelmeleri. Cahil ve kaba insanları genel olarak ürkütücü buluyorum.

2 yıldan biraz fazla oldu. Yanlış hatırlamıyorsam Mayıs ayında üye olmuştum.

bu hesapla 2010dan beri burdayim, oncesi de var baska hesapla 1-2 yil kadar. aklima gelen her seyi sorabiliyor ve ilginc bi sekilde buyuk olcude yararli/islevsel cevap alabiliyor olmayi seviyorum. harika insanlarla da tanistim ve bilmedigim yuzlerce sey hakkinda fikrim oldu. sevmedigim cok fazla sey yok, (nispeten kapali bi grup olsa da) sonuc itibariyle herkese acik bir ortamda var olabilecek tiplerin burada da olabilecegi gercegini goz onunde bulundurursak sacma sapan insanlari gormezden geliyorum o nedenle onlar da pek canimi sikamiyor. belki bi tek arayuzunun hantalligi, arama/filtreleme durumlarinin zayifligi az bi can sikici ama sonucta bu haliyle bile severek kullaniyorum. canim duyuru ❤

2009

2002'den beri okur, 2003'ten beri de yazar olarak sözlüğü kullanıyorum ama sekiz ay öncesine kadar duyuruya bir kez merak edip de bakmamıştım. yani duyuru benim zihnimde bir ilan sitesiydi, o kadar.

bu yılın ilk günlerinden beri burada daha fazla zaman geçiriyorum.

2010'dan beri buradayim. Sitenin kotu buldugum yani eski zamanlardaki gibi olmamasi :( iyi buldugum yani alternatif bir platform olmadigindan oturu, sordugum sorulara genelde cevap bulabilmem ve normalde tanisamayacagim yolumun kesismeyecegi ama aslinda kesismesini istedigim turden insanlari barindirmasi

Zannımca 9 yıl.

5 yıldır okuyorum ancak son yıllardaki nesilden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama eskiden daha kaliteliydi.

İlk duyurumu 2012'de açmışım ama ne zaman kayıt yaptığımı bilmiyorum açıkçası.

Ben de özveriyle yanıt verenler nedeniyle burada zaman zaman vakit geçiriyorum.

Kötü yanı ise gerginlik çıkarmak için var olan, anlamak dinlemek yerine küfür ya da hakaret ederek yağ gibi üste çıkmaya çalışan insanların varlığı. Gerçekten bu tipler değiştirdiler duyuruyu. Zaten ilk girdiğim zamanlarda sitenin hoşuma giden yanı insanların yanıtlarını siz diliyle yazmalarıydı. Yani bir tartışma adabı vardı. Şu anda üslupsuzluk üst noktada maalesef ki. Toplumda da böyle bir eğilim olduğu için sanırım burada da olması normal.

ben 3 küsür sene %99 elektriğe takılı kullandım, anca arada dışarı çıkartırken bataryadaydı. sonra bir kere elektrik gidince şarjla idare edeyim dedim, yarım saatte bitti. 1-2 ay sonra da elektriksiz çalışmaz oldu.

lityum-ion piller hiç kullanılmasa bile 3-4 sene içinde ölüyor, doğrudur. kullanılmayan powerbank'leri de yarıda bırakmak, 1-2 ayda 1 tam döngüden geçirmek lazım bu yüzden. belki bir ihtimal hiç elektrik almamış, kullanılmamış olanların raf ömürleri daha uzundur bilemiyorum, çünkü 5-6 sene önce çıkan laptop'lar için hala batarya ürettiklerini sanmıyorum.

ben çok götürdüm opsiyon süresi dolmuş biletleri, sorun olmadı. ne olur ne olmaz gitmeden 1-2 saat önce yaptır çıktıyı al onu götür.

Bence şöyle yap; İK'ya git. "İstifamı vereceğim, dilekçe taslağınız var mı?" diye sor. Eğer yoksa Google'dan kendin bulabilirsin. O dilekçeyi doldurup müdürüne götür. Uygundur diye imzalasın. İK'ya geri götür ve çıkış işlemlerine başlasınlar.

önce birim müdürüne söyle, sonra o ik'yı arar, ik dilekçeni almak ve diğer işlemler için seni çağırır.

Öyle pat diye istifa edip gidemezsin zaten. Önce ihbar süren var. İşyerine ben istifa ediyorum deidğinde belli süre çalışman kanuni olarak zorunlu. Ama şirket isterse çalıştırmaya da bilir. İhbar süresi ve istifa diye google da arat.

Çok da kasma kendini. Ticari bir ilişki içindesiniz sonuçta ve belli ki mutlu seğilsin.

Umarım istifanı verir vermez çıkmayı düşünmüyorsundur çünkü "ihbar süresi" diye bir şey var. İK seni yönlendirecektir.

Dur derlerse ben tazminat öder çıkarım en fazla ya da bu ayki alacağımı bırakırım zaten isterlerse 1 hafta durqcağımı söyleyeceğim

Usül olarak müdürünle konuşman lazım. Müdürün bu istifana sebep kişi ise direkt IKya gidebilirsin. Onlar da sana önce sorunu anlat derler. Sonra dilekçeyi onlar hazırlayıp bir imza alırlar.

İstifa etmek istedikten sonra ihbar süresini anlaşabilirsin. Belki ihbar süresince doktor raporu alıp gitmeyebilirsin.

Bu arada, birikmiş iznin varsa ihbar süresinde kullanabileceğini unutma. İş arama izni ile birleştirince 15 gün havadan alınan maaşa dönüşebiliyor.

Kac yil calistin once onu soyle ona gore ihbar sureni ve her gun hakkin olan is arama sureni hesaplayalim.

@maymuncuq ihbar suresinde alinan doktor raporu ihbar suresinden sayilmiyor. Alinan izin kadar tamamlamasi gerekiyor.

@babilbaligi izinler ihbar suresinden kullanilamaz. Ancak isyeri ile anlasip ihbar suresini kisaltabilir ve izin parasini ayrica nakit olarak gunluk brut ucretten alabilir.

1 yıl oldu, zorluk çıkarmazlar gibi ama en kötü tazminat öder çıkarım. Çünkü 21 inde başlayacağım bir iş buldum.

1 yil icin 4 hafta ihbar suren var. Haftaya 5 gun calisma saati de 9 saat dedigimizde haftada 10 saat 4 gunde 40 saat 40/9:4,5 gun is arama sureniz var bunu 1 hafta diyebiliriz. İs arama surenizi istifa dilekcenizde ihbar suresinin sonunda kullanacaginizi yazmak zorundasiniz.bu durumda zorunlu ihbar suresi 3 haftaya duser. Anlasmaya calisin ama olmazsa 1 hafta da kendiniz calisacaginizi soylediniz. 3 haftalik brut maastan ihbar tazm oder cikarsiniz.

Mobildeyim duzeltemiyorum. En son 3 haftayi duzeltiyorum: 2 haftalik tazm odersiniz o kadar.

@ykyt: ihbar süresini çalışırken (varsa) birikmiş yıllık izin kullanamadığımızın kaynağı var mı?

nemfomanyak. bolca cinsel seks var çünkü.

dogville. çok estetik buluyorum.

lars von trier pek sevmem. ama melancholia ve dogville iyiydi baya.

dancer in the dark. biçim açısından zevkime en yakın filmiydi sanırım. björk de artısı tabii.

+bu arada ben de pek sevmem filmlerini.
++breaking the waves de onun filmiydi ya. tamamen çıkmış aklımdan. ikisi arasında kaldım şimdi. björk artısıyla dancer in the dark diyeyim yine.

Antichrist
Melancholia

Dogville

Benim en sevdiğim yapımı, "Riget". Ama TV filmi. Çok çok etkilenmiştim. Muhteşem bir film.

Dogville

Filmlerinin gösterim zamanları beni etkiliyor.
Melancholia filmi gösterime girdiğinde gezegenlerle ilgili bir durum vardı şimdi tam hatırlamıyorum.
Bir psikopatın kafasının içinde dolaşıyorsun resmen :)
İzliyorum, etkileniyorum ama seviyorum, sevmiyorum demek adamın yapmaya çalıştığı şeye ters. Ruh hastası manyak:D

sadegazoz +1, bu adamın filmleri sevmelik değil gibi, yani ben izlediğim şeyden tatmin olmuş bi şekilde ayrılıyorum filmden ama "sevmek" diyemem buna. antichrist izlediğim zaman itibariyle okuma yapmayı çok sevdiğim bi döneme denk geldiği için ona baya bi kanalize olmuş, kafa yormuştum; o bakımdan sanırım benim en çok "uğraştığım" trier filmidir. onun dışında beş engel'i bahsettiğim sevme eylemine zorlamayacak bir türde olduğu için rahat rahat seyretmiştim.

Ben de 2 gün önce para koymuştum hesaba ama bir sorun çıkmamıştı

Bir ihtimal acaba birkac bin tl havale etmesinden iskillenip bu adam burada is arayacak diye dusunmus olabilirler mi? Ben de vize basvurumun sonucunu bekliyorum, sozunu ettigin tum belgeleri de verdim. 2 ve 8 ay once de tamami turistik amacli birkac ulke seyahatine cikmistim, yine de iskillendim. Nasil kanitlayacagiz ki? Turistik gidiyoruz iste, ucak bileti belli, konaklama belli, kalinacak sure belli, isverenin geri donus garantisi belli. Icim karardi su an.

banka işleminden sıkıntı olduğunu sanmıyorum. ben normalde maaş hesabımı kullanmıyorum. para yattığı gibi çekiyorum oradan. ama vize için bunun dökümünü alıyorum. paramı buraya yatırıp döküm alıp parayı geri çekiyorum. bu işlemi de bankaya gitmeden 15 dk önce yaptığım oldu. hiç öyle bir sıkıntı çıkmadı.

bankayla sıkıntı yok. 5 kere schengem aldım hepsinde son gün para yatırdım

asıl sebebi macaristan'dan girecek olması olabilir

düzgün bir seyahat planı, konaklama bilgileri ve bilet rezervasyonlarını ekte belirttiğin bi dilekçe yaz. en basitinden şöyle olsun. uçak bileti girişim macaristan'dan de ama italya'da daha çok kalacağını planda belirttiğim üzere görebilirsiniz diye ekle. macaristan'dan italya'ya nasıl geçeceğini de belirt, bilet rezervasyon vs. göster.
plansizgezgin.net

lisenin hemen yanındaki taksim premium otel'de ocak ayında 90 liraya kalmıştım, dekorasyonu olsun banyoları olsun gayet kaliteli bir otel.

Talimhane'deki otellere bakmanizi öneririm.

sinema qeyfi açısından demiştir onlar, 3 metre eni olan oda küçük kişisel odadır, herkes odasına 65 inç tv mi alacak? ben 23 inçe 180 cm'den bakıyorum, sinema qeyfi seven biri olarak beni rahatsız etmiyor.

tv'yi koyacağın yerle alakalı biraz da. bizim salon neredeyse kare, 5 metreye 6 metre; 2bin inç tv mi alayım.
tv'yi koymayı planladığın yerle izleyeceğin yer arasındaki mesafeyi ölç, sonra bi teknomarkete gidip o mesafeden kaç inç seni rahatsız etmiyor ona bak öyle karar ver.

işte ben daha ziyade, göz sağlınız için en az şu kadar mesafe olmalı gibi bir şey ararken bunlar çıktı. Beni rahatsız etmeyecek mesafe sağlıklı mesafe olur mu acaba?..

televizyonun göz bozması olayı tüplü crt ekranlarda kaldı(ki o zaman için de muallaktı), led'e 10 santimden bakmadıkça göze ayrıca bir zararı yok. led ampülleri evlerde kullanmaya başladık zaten, gözünü bozacak kadar yakından izleyemezsin tv'yi istesen de.

www.quora.com

dido frambuazlı

lindt portakalli kahveyli guzel gidiyor.

after eight diyeceğim, naneli mıkteşem bişey, nanesi akıyor hem içinden; portakallısı da var.

Biz bounty ve mars'cıyız. Seviyoruz.

Toblerone

beyaz çikolata sevmiyorum demişssiniz ama raffaello yu tek geçerim.

denemediseniz mutlaka deneyin.
onun dışında kinder serisinin çikolataları da çok güzel.

www.pelit.com.tr

Ferroro Rocher

Sanırım içinde tek fındık vardı, onu istemediğinizi biliyorum ama onun dışında tarife uyuyor, içi akışkan.

Tipi şöyle, üsttekiler gibi. www.theansweriscake.com

Evet seks dileniyor. Klasik davranış gel sana yemek yapayım, film izleyelim vs. Sadece selam sabah olduğu için de muhtemelen nasıl biri olduğunu bilmiyor, şansını deniyor. Çok rahatsız edici bir davranış kesinlikle, bir daha görüşme derim.

23 K

standart "türk kızını" eve atmak için böyle ısrarlar gerektiğinden(çünkü piremses nazlı olmak zorunda), seni de standart "türk kızı" sandığı için midene giden yolun bu olduğunu düşünmüş olabilir.

bu tip konularda rahatsız olmanın bir sınırı yok, hiçbir şey demeyip bakışı bile rahatsız edici olabilirdi; abartmak diye bir şey yok yani, rahatsız olmuşsan rahatsız edici bir davranıştır.

öpmeden önce izin isteyen erkeği bırakarak büyük hata yapmışsın yalnız. buralar sana göre değil pek...

o da mümkün tabii ama bana seks dilenmekten ziyade sekse en kısa yoldan ulaşmak istiyor gibi geldi.
yani gezelim tozalım, flört edelime ve ilişkinin ciddi bir şeye dönüşme ihtimaline tahammülü yok ve bunu açıkça göstermek istiyor da olabilir.

Gıcık oldum pisliğe
Sonra bize seks istemiyorsunuz diyorlar

bu bir tacizdir. 31 e

bu arada bizler öpmeden önce izin istesek ezik avrupalı isteyince kibar oluyor buna da parmak basmak istedim.

Tabii ki onun okuzlugu.

Gorusme +1

Abazaymis arkadas beyfendiye kari gönderelim

Tacize de girer aslında

Baya da irrite edici

Yol ver gitsin

34 m

Çok itici.
24, K.

adamın niyeti seks. uzaklaş.

En korktuğum insan tipi.
Seksi falan bırak direk seri katil olma ihtimali geliyor aklıma böyle durumlarda.
Karşımda psikopat varmış gibi davranıyorum.
Not: Evet paranoyaklık var biraz.
28 Kadın.

Israr etmekle hayvanlık yapmış orası kesin fakat adam senle ilişkisinden ne istediğini öküzce de olsa başta açıkca belli etmiş. Bunu bile bile konuşmaya devam edip buluşmaya gitmişsin. Üstüne rahatsız olduğunu söylemeden şakayla karışık cevaplar vermişsin. İrrite olduğunu ona söylemen gerekiyor. Konuyu Avrupalı erkeklere getirmen ise saçma olmuş.

Irrite edici ama sen de "belki degistiririm" diye konusmaya devam ediyorsan etme. Adamin niyeti belli iste @hildirim + 1

O rahatsiz edici davranmis haklisin.

gelişimini tamamlamamış

görüşme+100

The Lobster
Captain Fantastic
Creative Control

Nebraska

captain fantastic izlenmesi gereken bir film, kocaman bir +1.

Kakadu
www.internetduragi.com

yorkshire terrier

Yerel oteller isteyebiliyor da turistik oteller istemiyor. Bir de uygulamalı oteller istemez

www.eksiduyuru.com

yildizli bir otelse kalabilir, kalir. pansiyon falan gibi bir aile isletmesiyse (ozellikle kucuk sehirlerde) izin vermeyebilirler.

oteline göre değişir. hangisini soruyosun? en kötü resepsiyonu arayarak bilgi alabilirsin.

İstanbul'un göbeğinde 3 yıldızlı otele beni karşı cins kuzenimin yanına sokmamışlardı mesela görmeye gittiğimde. böyle saçmalıklar olabiliyor. en iyisi arayıp sormak. ama tatil bölgelerinde pek böyle olacağını sanmam.

Hiçbir otel kimlik istemiyor. Şunu bir kavrayamadınız


Not : Dandik oteller hariç. Ayrıca Hilton'a gidin, çıtanızı yükseltin o kadar pahalı da değil

hiçbir otel kimlik istemiyor diye bir şey yok. hemen hemen hepsi istiyor.

ama evlilik cüzdanı isteyenler de tek tük. bence önceden oteli arayıp sormak çok mantıklı.

taksim'in zibilyon otelinde ateş-barut kalmışızdır; bir tane bile evlilik cüzdanı isteyenine denk gelmedim. bu otellerin içinde geceliği 60 lira olan apartlar da vardı 3-4 yıldızlı aşiret ağası otelleri de.

resepsiyonda bir süre çalışmışlığım var 30-40 odalık bir otelde evlilik cüzdanı falan istemedim kimseden,ama kimlik belgesi şart. Emniyete her gece otelde kalanların kimlik bilgilerini yolluyorsun.

Bırakacaklarını hiç sanmıyorum. Ben de bir süredir takipteyim ama değişiklik yok.

Sırf bu yüzden miner'lara özel ekran kartı çıkarttılar ama yine de değişmeyecek gibi. Bir gün zorluk seviyesi çok artıp ethereum da (diğer altcoinler de tabii) ekran kartıyla kazılamayacak hale gelirse anca o zaman. Ki aslında sırf elektrik vb. sebeplerden artık kaba güçle değil de bilgisayarda veri tutma para bulundurma üzerinden ödül/faiz veren coinler var, bunlar da bir gün illa ki ona geçecekler bence çok geç de değil 2018-2019da görürüz görmeliyiz (yoksa zaten iş çığırından çıkmış olacak elektrik-soğutma gibi şeyler de problem olacak.)

Edit: yani kısa vadede çok gerekmedikçe ekran kartı alınmamalı bence. Ama 3D işler yapıyorum dersen (müzikle ilgili olduğunu hatırlıyorum gerçi ama) quadro serisinde stok fiyatlar ne durumda onlara bakılabilir eğer onlar bulunuyorsa.

Ekran kartıyla aslında işim yok da oyun oynarım diyorum. civilization, europa universalis falan. Hazır para da varken evladiyelik bir şey alalyım dedim ama 1050ti falan alacağım sanırım. strateji oyunlarını oynatır mı bana 1050?

1050ti yeterli o oyunlar için. www.notebookcheck.net

söz konusu ekran kartı da olsa evladiyelik diye bir şey yok artık. zaten 2 sene sonra 4k hayatımıza girmiş olucak; 1080ti bile 4k'nın anca hakkını vermeye çalışıyor, ancak bir sonraki nesilde 4k oturmuş olur. 1060 6gb ya da 580 4gb al geç, full hd için yeter de artar bunların performansı. ki sporty'nin dediği gibi bahsettiğin oyunlara çok bile ama 2 sene içinde oynamak isteyeceklerini de yüksek detay 60 hz'de oynarsın full hd'de.

piyasayı takip edenler mining rüzgarının en az bu sene sonuna kadar devam edeceğini söylüyor, bu kadar uzun süre yüksek kalmaz ama sırf bitsin diye de beklenmez zaten. arada kampanyalar falan oluyor, geçen 1100'e vardı 1060 6gb bir yerde.

fiyatlar bu saatten sonra insanca seviyelere gelmez. geçen gün çizgi grafik videosunu izlemiştim adamlar almanyadan 3000 tane mi ne ekran kartı istiyor 350 tane falan alıyorlar. rakamları net hatırlamıyorum ama oranlar böyle.
ethereum bitse de altcoinlerle devam edileceği için yine eskisi gibi olmaz. mining performansı daha düşük olan gtx 1060 serileri bile bitti ön siparişe düştü.

O zaman ben bulduğum en ucuz kartı alıp geçeyim. Sonrasına bakarız. İkinci el falan kovalarım o arada.

Amerika'da ucuzdu sanki. Amazon'a baktın mı?

1080ti ile 1080p oyun oynamak 1080ti ye hakaret. mining yapanların favori kartı şu an gtx 1070. 1080ti her şekilde bu fiyatta olacaktı yani.

i7 7700k işlemcim 16gb ramim (yakında 32 yapıcam) ve 2.5 senelik gtx980 im var 1440p de her şey ultra takılıyorum her oyunda. söylediğin oyunlar için 1050ti yeterli evet ama 7700k nın yanında komik duruyo 1050ti :)

bir sonraki ekran kartım muhtemelen gtx 1170 olur. çocukluktan kalma en iyi ekran kartını alma heveiyle aldım gtx 980 i. muhtemelen gtx 11xx serisi artık 4k yı rahat rahat hallediyor seviyede olur. ben zaten asus PG278QR'ım ile mutluyum. 2K dan devam :)

washe bey beni bir 2k ekran sahibi olarak çok rahatlattın tenk yu veri maç.

600-700 liralık bir kart alıyorum. Şimdilik arkama bakmıyorum o halde.

yirmisantim kargosu bilmemnesiyle birlikte aynı paraya geliyor.

aynen kardeşim. şekil adammışsın. ama yastığı yok et oradan.

Mekke'de mi oturuyorsun? İçeri nur yağmış. MaşAllah.

tam bir mert...

çamaşır makinesi ile mi çekin fotoyu?
tipin yerinde ezel'de koy kenanın yerine seni sırıtmazsın.

İfşa öyle bir şey değil, mobil olanlarıda düşünüp fotoğrafı link şeklinde eklemeyle oluyor.

9 eylül mezunu, gitar çalan bankacı tipi var.
yukarı doğru yuvarlarsak şu linki de verebiliriz;
www.izlevideo.net

(haydi iyisin yine)

ben en çok küpe mi yoksa elektrik düğmesi mi sorusuna kitlendim, şu an benim için hayattaki en büyük gizem bu. işsizim, vizyonsuzum, gözüm de bozuk.

@evde liyakat kalmamis, :) harbiden elektrik düğmesine de benziyor. küpe ama o. @basond'un dediği kadar var. laptopun camı bi tuhaf

Rolex 'in şeyi geçti abi artık vacheron, tag heuer, frank muller, hublot gibi markalar revaçta.. normal cihazlar 250 300 bandında ama düşük kalite onlar. Gerçekten bire bir olanlar 250 dolardan başlar ama onların da makinaları tırt, tırt demişken geri kalmaz ama saatten anlayan adam sevmez japon malı makinayı. Bir çıt daha yükseği dış kalitesi yine orjinaliyle aynı olan fakat mekanizması "eta" 7750 vb olan saatler. Zaten gördüğün bir çok doktor-yeni yetme iş adamı bu tip modelleri takıyor bunların fiyatları 2000 tl den başlıyor, 7 8 bine kadar çıkıyor.

Sorunun cevabı; evet o parayı hakeder. Ama sen asgari ücretle çalışıp kolunda hublot ile gezersen adama kıçıyla gülerler :)

kaliteli replikalarda orijinallerindeki tum fonksiyonlar calisir.
orijinallerdeki gibi pilsiz calisir. kinetik enerjiyle.
orijinaller ile ilk bakista ayirt edemeyecek kadar iyi bir kasaya sahiptir.

çakmanın kalitelisi de oluyor. adam mesela hublot'nun kullandığı kayışı kullanıyor, hatta camı, hatta mekanizmayı bile kullanıyor olabiliyor. tek eksiği markanın orijinalliğini kanıtlayamayacak ince detaylar. saat kalite olarak cidden kaliteli ama hublot üretimi değil. sıfırdan marka yaratıp reklamdı pazarlamaydı uğraşmak yerine tipini şeklini hublot'ya benzetiyor, öyle satmaya çalışıyor. zaten işini bu ciddiyette yapanlar "gerçek hublot" diye satmaya çalışmıyor, replika olduğunu en baştan söylüyor.

ama bu dediğim kalite seviyesini bilme imkanın yok normal kullanıcı olarak, 50 lira kalitesinde saat de olabilir; o yüzden güvenilir replikacı bulman lazım. 2. el alım satım piyasası bile çok hareketli bu replikalarda, o yüzden indirim istemeyin gibi tripleri de olur, orijinal mi diye çok sorgulayana satmamak gibi de.

Aliexpress'ten ya da dhgate'ten alıp iki üç katına satıyorlar. Keriz silkeleme. Ayrıca gerçekten ayırt etmesi çok zor bazılarının.

bu arada replikaları uzakdoğudan kiloyla alıyolar

Replika sınıfı farklıdır. 1000$ a rolex replicası da var. Otomatiktir eta mekanizma kullanır vs. Aslında iyi bir saattir. Üzerinde rolex yazmasa da 200$ eder belki. Ama 20$ a da rolex replicasi var. Pillidir falan...

1000 Tl lik saatin replikasini almak saçmadir. 4 de 1 kadar fiyat verip almak daha saçmadır.

uzakdoğudan kiloyla alıyolar, aliexpress'ten dhgate'den alıyolar falan diyenler olmuş. onların dedikleri zenci saati knk. hublot, muller, zenith, azimuth iwc falan bunların çakmasını alide bulmak veya kiloyla almak mümkün değil (çakmadan kastım en azından chrono mekanizması çalışan saatler) bunlar cidden çok özel ellerde itinayla üretiliyor çin malı bile olsa. birde yani 2000 3000 liraya alacağın, içinde eta makine olan bir saat bugünün şartlarında seiko vb markalardan alacağın 5 6 bin tl değerindeki saatten daha kaliteli ve daha ince işçiliğe sahiptir. yani saat olayı biraz karışık babolettalar.

imza: eski çakma satıcısı :(

benim çok ilgimi çeken bir başlık olmuş.
orijinal
rolexgmt master 2 ve yatch master 2 sahibi olarak.

replika 3 adet patek 1 adet frankmuller 2 ap 2 rolex sahibiyim aldıklarımın hıc bırını satmadım. her replikaya farklı rakamlar odedım kaliteleride kendi içlerinde inanılmaz değişiyor. kimisi taktıgında orijinal hazzını veriyor kimisini cope atasın geliyor. cope atılacak kısımdakiler 300 400 lira bu arada. sahibinden de eta diye sattıkları saatlerın japon olduklarını eta olmadıklarını biliyorum(2700 lira istiyorlar) bunun dısında yurtdısından aldıgım eta mekanizmalar birebir sadece cok ınce detayları belli ediyor replika olduklarını taktıgında sana haz veren saatler.

turkıyede ne kadar para verirsen o kadar iyi replika alırsın diye bir şey yok sana 200 liralık replikayı 1000 liraya da cakabilirler. cunku her satıcı 1. kalite aaa yazıp duruyor dumen cogu. replika rolexte bakılması gerekenler takvimin yazılarının font kalınlıgı fosforu içindeki lazer rolex yazılarının kalitesi ve saati salladıgında donme sesının cok az gelmesı ya da hıc gelmemesı gerekli.

her ne sekılde olursa olsun bızım replika satıcılarına guvenmemek en dogru hareket olacaktır saygılar

portakallı

Elbette kakaolu.

çilekli.

Tabi ki fındıklı ve kakaolu. Çünkü içinde fındık var. Ve kakako. Ve fındık.

Var oluş sebebim fındık ve kakao içeren bilimum gıdaları tüketmek bile olabilir.

Küçükken beslenmem kakaolu topkek ve meyöz şeftaliden oluşuyordu.
Artık karışık meyvelisini seviyorum sanırım.

Epeydir satın alıp yemedim, boyutlarını küçültüp de aynı fiyata sattıklarından beri. Otobüs yolculuklarında yiyorum işte denk gelirse.

Yıllardır yemedim, marka olarak da denk gelmiyorum sanırım. Ben yerken meyveli ve kakaolu vardı, ikisini de ayrı ayrı severdim.

yillardir yemiyorum. yedigim zamanlarda kakaolu olanini severdim.

hic aramiyorum. ya agiz tadim degisti ya da onun tadi degisti. ikinci ihtimal olabilir. glikoz surubuyla alakali olabilir.

Kakaolu. Yemeyeli yıl olmuştur belki.

portakallı

Meyveliyi severdim

thy ve anadolu jet in verdiklerini

kakaolu

Meyveli tabii ki, insanlar meyveli dururken nasıl başka bir seçim yapabiliyor inanamıyorum :))

Hicbir seylisini sevmiyorum. Cok seker katiyorlar, asiri sekerli. Kek tadi degil direkt seker tadi aliyorum. Firinda pisirilmis bir top seker.

Hayvan gibi seker koymuyor olsalardi tabii ki meyveli severdim.

Kakaolu. Herhangi bir şeyin çikolatalısı veya kakaolusu varsa, geri kalanı gereksizdir.
Yıllardır yemedim gerçi.
Yiyenler için ipucu: Buzdolabından çıkarınca dağılmıyor ve tadı daha güzel oluyor.