Ekşi Duyuru

herkes maddiyatçı değil tabi ki. ama giderek artan şekilde, maddiyatçılık yükseliyor-bence. bir de tabi her gelen nesil daha bir kolaycı daha az tahammüllü geliyor. kolay mı sıfırdan çalışıp çabalayıp yapmak? hele şimdiki çocukları düşün okula gitmek için yol bile yürümüyorlar.

bir de şöyle bir şey var; sen kendi aileni biliyorsun. bildiğim kadarıyla y.dışında annen-baban, kızlar okuyor, çalışıyor vs. Yani evlenmeden önce zaten gözün gönlün bir doygunluk seviyesinde, kuzenlerin de 3 aşağı 5 yukarı aynı ise, sizde norm, seven 2 insanın birlikte, yapabildikleri kadar geçinmeleri ise, sen bunu normal görüyorsun.

oysa böyle yetişmeyen milyonlar var.
ya babasının evinde hiç ama hiç bir şey görmeyip evliliği bir fırsat olarak gören (sınıf atlama fırsatı) ya da ne biliyim erkek illa kadına bakacak, maddi imkan sunacak "yoksa ben ona neden bekaretimi saklayayım" filan gibi milyon tane kafa var :P

erkekler için de benzer şeyler geçerli. babasından ailesinden ev geçindirmeyi, sorumluk almayı gören de var. zengin hatun bulup yırtmaya odaklanan da.

tabii ki de önemli olduğunu düşünüyorum ama bunu, sevdiğim kişinin karakterinin önüne koyulacak öncelikler arasına sokmam.
insan nihayetinde kendisiyle her alanda mutlu olacağı bir eş ister.

Evliliklerin %90'ı bu şekilde oluyorsa, bu %90'in %45'i zengin, %45'i fakir oluyor. Geri kalan %10'u da yarı yarıya ayırınca, %50-50 dağılım oluyor. Buradan evlenenlerin yarısı zengin yarısı fakir olacağından ya fakirlerin çoğu evlenmiyor ya da arkadaşın yalan söylüyor. Çünkü Türkiye'deki alt/üst gelir dağılımı %20'ye %80 civarı diye hatırlıyorum. Arkadaşına göre nüfusun %60'ı evlenmiyor. Ben arkadaşını sevmedim.

Evlilikte maddiyatı her şeyin bir tık ilerisinde tutan insanlar, para karşılığında tüm ahlaki değerlerini satıp başlarına gelecek her şeyi (Aldatılma şiddet vs.) en başından kabul etmiş oluyor. Yani para gelsin de gerisi bir şekilde halledilir gözüyle bakıyorlar, ki bunların büyük bir kısmı da genelde oluyor. Özellikle, son dönemde, kadına şiddetin okumuş eğitimli ve yüksek para kazanan tayfadan çıkması bunun bir sonucu. Kendi kendine yetebilen insanlarda böyle olaylar hiç olmuyor diyemem ama daha az oluyor.

maddiyat için evlenen malların evliliginden ne hayır gelir. bir de çocuk yapıyorlar ki o coluk çocuğa yazık.

angelus'un söylediği şeyin para için olan kısmına şahit olduğum birkaç durum oldu.
yani durumu iyi diye evlenip, aldatıldıktan sonra hayat düzenini bozmamak için boşanmamak kısmına şahit oldum.

bu, insanın hayattaki öncelikleriyle ilgili.
para elbette önemli, hatta çok fazla önemli.
özellikle hayatının bir döneminde aşırı parasızlık çekmiş biri olarak, iki gönül bir olunca samanlığın seyran olmadığını anladım.
bu devirde öyle bir şey yok.
iyi giden ilişkileri bile bozabilir parasızlık.
aşırı durumlardan bahsediyorum elbette.

ama birini sevmeden, onunla parası için evlenmek de, kendini satmak.
bu da, başta söylediğim önceliklerle ilgili.
ülke battıkça, insanlar "kendini kurtarma" derdine daha çok düşüyorlar.
çünkü pahalılık ve alım gücünün düşmesi aşırıya kaçmaya başladı başlayacak.
insanlar panik oluyor.

yine de, para için ya da parayı düşünerek evlenme eşiği herkes için değişken.
ve evet, bu tarz bir evlilik yapabilmek için bazı şeylerden ümidi kesmiş olmak gerektiğine inanıyorum.

benim para konusunda dikkat edeceğim şey, adamın gelirinin benimkinden azıcık bile olsa daha iyi olması olabilir.
onun nedeni de, erkeklik egosunu zedelemek istememem.
yani ben önem verdiğim için değil, genelde erkekler önem verdiği için.
ilişkinin sağlığı açısından öyle olsun isterim.
ama öyle değil diye de sevdiğim erkekle evlenmekten vazgeçmem.

Ben evlenirsem eğer kendi ayarımda birini tercih ederim. Aşağı yukarı benim kadar kazansa yeter. Çok zengin de olmasın işsiz güçsüz de olmasın.

Trumanshow, kimse aç oturalım demiyor zaten ama 'çalışmam, iyi beslenmek isterim, fatura da odemem' deyip, zengin koca beklemek bana göre değil maalesef. Kendime saygısızlık olarak görürüm bu durumu. O kadar sene boşuna mı okudum, emek verdim? Ayrıca elin adamı beni beslemek zorunda mı?

sıfırdan başlayıp bir yerlere ailecek geldikten sonra erkek aldatıyor boşanıp daha genç biriyle evlenip parayı ona yediriyor veya sırf parayı diğer kadın yemesin diye (çünkü kendinin ve çocuklarının hakkı olan para sonuçta) aldatılmasına rağmen boşanmıyorlar. Bu tarz aileleri görenler yaşayanlar da öne maddiyatı koyuyor her şekilde mutsuz olucam bari zengin ve mutsuz olayım diyor. Bana göre bu tarz insanlar sevmeyi bilmiyorlar ama maddiyat her zaman önemliydi türk toplumunda hala da öyle önemli. Yoksa öyle ben şu kadar altın isterim ev şöyle olsun düğün böyle olsun falan diye evlilik öncesi aileler birbirine girmezdi. Fasfakir olup okumamış ev kızı için düzenli maaşı olan devlet memuruyla evlenebilmek önemli oluyor yani toplumun çoğu maddiyatı önemseyip evleniyor yeni bir şey değil.

Yan komşum ev kadınıydı iki tane de 20li yaşlarda kızı vardı, hakikaten kötü bir apartmanda oturuyorduk yani kendi maddi durumlarına bakmadan kadın kızının sevgilisini beğenmiyordu. Çok net kavgalarını duyuyordum aman o çocuğu ne yapacaksın baban seni de beni de vurur, sen doktorlara vekillere savcılara layıksın diye kızına bağırıyordu. Kadın muhtemelen kendisi yıllarca öküz bir adamla mutsuz olduğu ve üstüne de maddi sıkıntı çektiği için kızlarına kendince öğüt veriyor bu yüzden öyle kadınlar erkekler kendinden daha iyi durumdaki kişilelerin peşinde.

Truman, ben de maddi kısım için değil verdiğim emek için kendime saygısızlık olarak görürüm dedim. Bitirdigim bolum itibariyle de evde oturarak kullanamam o bilgilerimi. Kusura bakma tamamen ters bir bakış acisi benin için seninki.



Ben çalışırım, fatura da öderim, evde iş bölümü de yaparım. Hayatın her alaninda aktif olmak isterim. Ha zorunluluk yüzünden çalışmama durumu olur, o ayrı. O zaman yapacak bir şey yok fakat sırf keyfim için tüm maddi gereksinimleri eşimin sırtına yüklemem.

Herkesin hayat görüşü farklı tabii.

@ truman
adam her gece rusa gitse, seninle evlenmeye göre karlı çıkacak. her açıdan.

aileden kendine kalacak bir miktar miras yoksa, çocuk falan da yapmayacaksan sırf ev hanımı ol diye seninle birinin evlenmesi için genç ve güzel olman lazım.

Gençlik yok güzellik yok hakikaten bu muhabbeti hiç sevmem ama hizmetçi tutup her gün rusa gitse adam daha karlı çıkar.

Allah bana günün birinde "kocişko" dedirtecekse, hiç uzatmasın bu işi, şu an alsın canımı.

15 senedir çalışıyorum, iş hayatı mobbingi için yeterince uzun bir süre ve sınavdan geçtim, diye düşünüyorum. tabi bilemedim kriterlerini karşılar mıyım kart atmak için ama geçim stresim de yok çok şükür. Bunun için adamın parasına ihtiyacım yok.

iş bölümü yapmaz mı. yapmasın canı sağ olsun. ben de canımın istediğini yaparım istemediğini temizlikçi filan yapar, yetişemiyorsam. bu mu dert ayrıca zaten bir evin her işini gücünü yapıyorum şu anda bir yerim eksilmiyor ama? Ha, benim ataerkilliğin dibine vuran ailemde bile yemek yapmayı bilmeden evlenen onca gelinimiz, elinden gelen her işi yapan onca erkek olduğuna göre illa bir şeylerin ucundan tutar.

Ama senin eşin, seni hayatının sonun kadar sevecek, öyle aşık öyle aşık olacak ki, o kadar saygı duyacak ki (işin gücün olmamasına rağmen), asla vazgeçemeyecek (çocuk da olmamasına rağmen) hep bakacak sana ve asla bu sırada başkasına bakmayacak. garanti yani bunlar.

peki. sen at tüm kartları.

Maddiyat ele güne muhtaç olmadan kendimizi geçindirebilmek için önemli ki bu açıdan kadının çalışmamasını çok bencilce buluyorum. Erkek olsaydım yan gelip yatmak isteyen birisinin sorumluluğunu almak istemezdim. Evlilikte yeri gelir ay sonunu getirmek için hesap yaparsın, yeri gelir temizlik yaparsın eşinle.

Geçen biri demişti; 10 kadından 7'sinin iş bile bakmadığı bir ülke sittin sene uğraşsa ileriye gidemez diye. Yani eğitim almayı, aldıysa da sosyal hayatın içerisinde yer edinmeyi, emek harcayıp karşılığını almayı bir insan neden istemez anlamıyorum. Mobbing'den şikayet ediyorsanız siz çalışın iyi yerlere gelin, yanınızdakilere eziyet etmeden yöneticilik yapmayı deneyin. Her yönetici, her işyeri acınası halde değil sonuçta.

Karsimdaki insanin egitim, kultur ve karakter donanimi maddi gelirinden daha onemli. Birlikte mutlu olmamiz ve mevcut standartlarimizin altina dusmemek yeterli. Yine de hayat musterek bana bir sey olur o calisir bana bakar, o'na bir sey olur ben calisirim bakarim hic gocunmadan. Arada sevgi bagi olunca ailenden bir birey, annen baban kardesin gibi vazgecip kiyamayacagin bir insan olunca karsida maddi seylerin pek de onemi kalmiyor. Esimin maddi durumu iyi olsun olmasin her turlu calisirim; evde olmak cok bunaltiyor beni. ayrica meslegimi de cok seviyorum elden ayaktan dusmedikce yaparim gibime geliyor :)

Bir kadin fakirim diye benimle evlenmek istemezse hak veririm.

Burada fakirlik tanimi onemli tabii.

solcu olduğu için yükleniyorlar. tek sebep bu. solcu demeyelim de chp'nin genel başkanı olduğu için diyelim.

ezanı türkçe okuttu diye ve bunun gibi birçok şey,
edit: gerçi atatürk döneminde başlamış o uygulama ama @niye ama haklı, az önce fatih portakal da benzer bir şey söyledi atatürke laf edemeyip ismet inönü üstünden konuşuyorlar diye

bence en büyük sebep Atatürk'e edemedikleri küfrü ona edebilmeleri.
İnönü'nün süper olduğuunu filan düşünmüyorum ama dediğin gibi kıyaslarsak daha kimler var.

atatürk'e söylemeye cesaret edemedikleri her şeyi ismet paşa'ya söyleyebiliyorlar o yüzden dillerinden düşmüyor. aslında o sözlerin hepsinin muhatabı atatürk ama götleri yemiyor işte.

limoncello kardeşim ezanı türkçe okutan atatürk

Ben de niye ama ve loser blueser gibi düşündüm ama elle tutulur bir sebepleri var mı diye merak da ettim.

@niye ama ve @loser blueser ile aynı fikirdeyim.. atatürk'e doğrudan saldıramadıkları için günah keçisi olarak inönü'yü gösteriyorlar.

neden mi?

lozan'da adaları kaybetmiş-miş de.. halbuki o adaların lozan'dan yıllar önce kaybedildiğinden haberleri yoktur.

ezanı türkçe okutmuş vs vs.

Simdi Inonu ile baslarlar...

ismet inönü döneminde islami kesim büyük baskılar gördü, osmanlı'nın yıkılması,, geri kalmasını, kurtuluş savaşından milli mücadele ordularına hain diyen sözüm ona dinar kesim di şeyhülislam fetvası vs bağnazlık ve islam ile ilişkiler devlet yöneticileri yüzünden ismet paşa zamanında islami kesime pekte iyi davranmadılar birde Adnan Menderes'in idamını da ismet İnönü'den bilen muhafazakar kesim oldukça fazla.

edit: İsmet paşa 2.dünya savaşı ve onun getirdigi ekononomik baskılar anadolu halkında büyük nefret uyandırmıştı bugün akp'nin dilinden düşürmedigi varlık vergisi, ekmek ve temel ihtiyaç maddelerinin karne ile verilmesi ve tek parti uygulması vs listeyi uzatmak mümkün. Şayet chp kendi tarihi ile yüzleşip milliyetçi muhafazakar kesimin seviyesine inebilirse bu insanları kazanır.

Bol sıvı ve yatarak dinlenme. Ilaçlarini da ihmal etmesin. Daha yeni atlattım. doktorun harfiyen dediği bu. Yaptım geçti.

Limon, zencefil, bal, bulabilirseniz ıhlamur olur. Bitki çaylarına bakın varsa. Belki karışık kış çayları vardır onlar olabilir.

zencefil, zerdeçal, çörekotu, bal karıştırıp tüketebilirsiniz.

tereyağını eritip üzerine çok az pekmez döküp karıştırabilirsiniz.

keçiboynuzu özü üst solunum yollarına faydalıdır 1-2 tatlı kaşığı tüketebilir.

ayva, elma, tarcın, ıhlamur kombosu benim vazgeçilmezim.

adaçayı+ bal (ama balı biraz ılındıktan sonra eklemelisiniz)

1-2 kivi ya da mandalinadan fazlasını tüketmek çok da işe yaramaz zaten fazlası atılacak çünkü.

o yüzden bol sıvı, boğazını hiç kuru bırakmasın, ılık şeyler tüketsin.

çorbalarına filan da baharat ekleyebilir, baharatlar benim her şeyim olmuş durumda.

şimdilik aklıma ilk bunlar geldi, çok geçmiş olsun

çer çöp kaynatıp içirmekle olmaz, bi serum yesin damardan düzelir.

Çekilmiş gayfe, serum mu? Ben öyle gidip serum yemeyi bir turkiye'de gördüm. Annem yataktan çıkamıyor, 2 ilaç bir sprey vermiş 'bol bol dinlenin gecer' demiş doktor. Serum desek bize deli muamelesi yaparlar herhalde.

sen nerdesin ki? valla yatalak adamı zıpkın gibi ayağa dikiyor. ben onu bilirim

Duyurumda da yazmışım aslinda yurtdisindayiz, ona uygun öneriler gelirse sevinirim diye. İsviçre'deyiz.

ilaç olmaz mı? advil cold and sinus var o da çok iyi ilaçtır.

kıza dürüstçe açıkla. inanıp inanmamak ona kalmış. dünyanın sonu değil ya.

Ekran görüntüsünü whatsapp dan at. Şaşırmış gibi yap benimki de böyle olmuş de.

Ben de ekran görüntüsü diyecektim. Ha, ben olsam ekran görüntüsü falan da atmazdım, inanıp inanmamak kendi bileceği iş. Gidip kendini rezil ederse gülerim hatta sonra. Ama kesinlikle gitmeden yanlış görmüş olduğunuzu söylemelisiniz.

gitmeden soyle bence de. dunyanin sonu degil yani dunden beri konusuyor olabilirsiniz ama dunden beri o ekrana bakiyor degilsin sonucta. o an bakip yanlis gormusum simdi baska derse bakinca karistirdigimi fark ettim de. inanmazsa da inanmasin nolacak sanki?

Direkt söyle, inanmazsa kendini rezil etsin.

Ha bir de böyle tiplerle arkadaşlık kurulmaz. Bu kadar hırslı adam döner dolaşır zarar verir kendine de sana da.

Ben şahsen notlarımız yakınken bu kadar muhabbetim olan bi arkadaşım benden yüksek not alsa, "lan gider söylersem onun notu da düşer" diye korkar gidemezdim.

Arkadaşım öncelikle neden "yalan söylemiş oldum" diyorsun ki? Yanlış görmüşsün, olay bu. Her insanın başına gelebilecek bir şey, kaldı ki alt alta olan sayı/harflerden oluşan bir şeyden bahsediyoruz. Yanlış görmüşüm, benim notum da aynı, hocaya gitme, bunu demek bu kadar zor olmamalı. Diyemiyorsan da o kişiyle arkadaşlığını gözden geçir. Normalde gülünüp "allah seni bildiği gibi yapsın, bir de hocaya gidelim falan diyoruz ihihihi" diye gülünecek bir konuyu sen dert ediniyorsun ki eyvah eyvah.

Bir de hocaya gidip not sorabiliyorsanız helal olsun size, iyiymiş orası. Sesimizi çıkartamazdık biz.

Sen doğruyu söyle, inanıp inanmamak ona kalmış. İnsna doğruyu söyleyeceği zaman bile bu kadar düşünmemeli. Kızla da ders-not muhabbetini kes derim:/

Yalan söylememişsin ki. Buraya yazdığın gibi olan şeyi kıza da anlatsan anlar herhalde. Sen şimdi iyi niyetli düşünüyorsun ama bu karda gidip hocadan öğrenirse daha kötü olur. Burda bize anlattığın gibi düzgün bir şekilde açıklayınca kötü bir şey düşünmez bence kız. Önceki duyurunu da hatırlıyorum ama normal bir insanın böyle bir şeyi sorun etmemesi lazım yani.

Nickfury, ben de diğer üniversitemde hiç sorduğumu hatırlamıyorum ama kız böyle bir mesaj atınca sorulabilir herhalde diye düşündüm.

Son ana kadar içinden çıkılamaz bir olay bekledim. E yalan söylememişsin ki. Yanlislik olmus. Yanlislik olmus diyeceksin. Anlamadim ne var ki bunda bu kadar kasacak. Ekran goruntusu alip aa yanlis bakmisim diyeceksin bu kadar basit.

Aquarium, aynı gün ya da aynı saat bakip söylesem tamam da kız dünden beri bunun muhabbetini yapıyor. Ben de hiç açıp bakmadım tekrar sisteme. O kadar konuştuktan sonra yanlışlık deyince tuhaf olur mu dedim ama ekran goruntusu atmak mantıklı.

çan sisteminde not yollanmaz abi kimseye, yanlış yapıyonuz. ders başka arkadaşlık başka. kız bariz oynuyor

abartmıyorsun her bölümde olur böyle bir tip. hırsından yapıyor uzak dur bu tiplerden uğraşmaya, düşünmeye bile değmez. bu karakterlerin her özelliği mevcutmuş sizin kızda allah sabır versin size.

Abartmıyorsunuz, böyle hırslı insanlara sinir oluyorum. Bizim sınıfta da vardı aynısından, kız çıkmış soruları bulmuştu, biz de kibarca istemiştik biz de alabilir miyiz diye, utanmadan veririm ama sınavdan sonra demişti. Sonuç; arkadaşım yok yalnız kalmayayım diye mezuniyet törenine bile katılmadı.

Şark kurnazı işte.Alisverisi kesin.

benim de tanıdığım biri vardı bu bölümde. en nefret ettiğim insan tipi. çift anadalda önümü kesmek için bariz yalan söylemişti bana bir konuda. aklımı çelmişti bilerek.

herşey ortada. yollama not filan. çan olması önemli değil. ama karşılıklı olmalı.

her okulda var böyle insanlar. çan olmasa dahi bunları yapan insanlar var. tuhaf değil. hırslı bencil pislik bir insanın teki.

iyi arkadaşın olur sabaha kadar ders anlatırsın, not verirsin problem değil, ama daha yeni tanışıyorsunuz zaten böyle böyle ideal arkadaş grubunu oluşturacaksınız:) gruptan çıkarmamak için bir sebep yok.
ayrıca bence sen de anlamışsın ki kızın başka davranışlarını da yazmışsın, öyle olmasa bunlara dikkat etmezdin, bi gariplik mi var diye sorman garip geldi bana:)

manipülatif ve içten pazarlıklı biriymiş.

ben böyle insanlardan iğrendiğim için uzak duruyorum.

derhal alışverişi kesin +1
böyle karaktersizlere yardım ve yataklık yapmamak lazım.

18. soru

Fonksiyon paydayı sıfır yapan değerler için tanımsız olur.

sketchtoy.com

Edit: İşlem hatası yapmışım. Değiştirdim.

17. soruda süreksizliğin tanımından yararlanın. fonksiyon tek bir noktada tek değerli olmalı. yani x=0 noktasında 2 değer birden almamalı. ya da fonksiyonun grafiğinde bir atlama olmamalı. yani sürekli.

19. soruda da yine fonksiyon tek değerli olmalı. dolayısı ile parçalı fonksiyonun ilk kısmında x yazan yere 3 koyup b^2 - 4ac yani klasik delta çözümündn sonuçlara ulaşabilirsiniz.

20. soruda yine fonksiyonun uç noktalarda aldığı değerlere bakın. sürekli olması için uç noktalardaki değerler eşit olmalıdır. denklem çözümü yapacaksınız bu kadar.

ahahah ikinciye düzeltme: hatta A = 3/4, B= -1/4

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

Ispanaklı ya da mantarlı lazanya, yanına domates köftesi, sonra sevdiğiniz bir iki çeşit güzel meze (enginar bulabilirsen zeytinyağlı enginar da şarapla güzel gider), bruschetta tarzı ufak atıştırmalıklar, bi salata, bi de şarap tamamdır.
veganizm.blogspot.com.tr
Şarap için Buzbağ'ın Elazığ serisini önerebilirim, bu aralar favorim. Pahalı da değil.
Tatlıyla hiç aram yoktur, en fazla puding yapmışlığım var o yüzden onu geçiyorum.

Ben evde tek gireceğim için özel menüm yok. Güzel bi şarap alıp meyve, peynir falan takılacağım.

Mutlu seneler herkese!

Sarmisakli yogurtlu havuc mezesi

ne güzel bağlamışsın be sonunu, sen de çok mutlu ol :)

kişi başı 2 adet çiğ köfteyi de unutmayın !

Havuclu tarator, sarimsakli ekmek, fasulye salatasi, patates puresi, izgara portakalli antrikot, iki renkli irmik tatlisi

Fiks davet menum

Fırında kaşarlı mantar, patlıcan salatası, karnabahar ya da kabak graten, mücver, mercimek köftesi, haydari, kısır, meksika fasulyesi salatası, yoğurtlu karışık kızartma. Güzel bir sofra deyince yazılmayanlardan aklıma ilk gelen mezeler bunlar.

Yılbaşı için değil ama evde burrito yapmayı denemek istiyorum ben bir ara. Ana yemek için düşünebilirsin belki.

Ve bu yıl senin de geçirdiğin en güzel yıl olsun. :)

sarımsaklı ekmek, havuç tarator, şakşuka var bizde kesin asdkjaf

nedense son birkaç gündür canım patlıcan kızartması çekiyor. içinde başka şeyler de olabilir tabii ama üstünde yoğurt olacak, o şart. ooh mis. güzel gider bence. neyin yanına koysan yeniyor zaten.

Bizde fava olmadan yılbaşı sofrası kurulmaz. Bu sene ufak kızçem yok, sofra kurasım yok. Fava yaparım ama, kaç zamandır canım çekiyo zaten.

Güzel dilekler için teşekkürler :) Ben de herkese mutlu, sağlıklı, huzurlu, neşeli bir yil diliyorum.

Gazete bayiiliği bulunan bir büfeye giderseniz işiniz hallolur. Hangi gazeteye verildiğini sorun yalnız. İlanı verdiğinizde sonraki gün gazeteye çıkar. O gazeteden, ilanı bulup okula vermeniz gerekiyor.

yerel gazetelerden birini al ilan sayfasını aç orada numara vardır. ara adamları detayları anlatırlar sana. muhtemelen para falan göndermen gerekir. metni de iletirsin bir şekilde ertesi gün basarlar.

I'd like my father to represent me at court. If this is not possible, I'd like a postponement of the the court date.

I request my father to represent me in court. In other case, i request trial to be postponed for a further date.

I demand to be represented by my father in the trial. Otherwise, I request a postponement of the court date.

Git bence acile, iz filan kalır üzülürsün sonra, canın acıyorsa hele kesin gidin.

tabii ki git, niye gülsünler

git bence derinin daha çabuk iyileşmesini sağlayacak bir krem yazar en azından ki o da yeterli olur bence.

Ben bu 'Acile gitsem olur mu, olmaz mı' durumlarında eczaneye gidiyorum ve 'Sizce acillik bir durum var mı, yoksa bir tavsiyeniz olur mu' diye soruyorum. Yanık ne durumda göremiyoruz da, belki acil bir şeydir, belli olmaz ama kızarıklık var diyorsanız çok acil olmayabilir de.

Açık, nöbetçi eczane varsa Silverdin işe yarar. Yara ve yanık kremi. İlgili kısma buz tutabilirsiniz ama temiz ve aşındırmayacak, sürtünme yapmayacak bir tabaka (kumaş, vb.) ile tutabilirsiniz. Doğrudan elle uzun süre durması zor.

Yalnız olay olalı 45 dakikayı geçiyor; iz, sişme vs yok. Sadece hafif kızarık ama yanıyor. O yüzden gerek var mı bilemedim.

Gerek yok bunun icin. Sabahtan eczaneye ugrarsın.

yahu ne acili. buzla kompress falan yap yanan yerlere. yarın cildiyeciye gidersin çok lazımsa. abartmayın bu kadar.

45 dakika geçmiş bile. 1 saat 15 dakika içinde ameliyat olmazsan öleceksin daha ne bekliyorsun!!!!

arkadaşlar abartmayın yahu. iz öyle kolay kalan bir şey değil. zaten gerekenleri yapmışsınız. buz koyun. sabaha bir şeyiniz kalmaz.

Buz koyma ıslak bez falan koy. Silverdin varsa sür ağrısını azaltır.

yumurta akı sürebilirsin, koldaki ütü yanığına uygulamıştık biz. doktor çok temiz bakmışsınız tebrikler iyileşmeye bile başlamış demişti.

ilk asamada 10dk falan araliksiz soguk ve akar su em guzel yanik tedavisi. fakat siz de sure biraz gecmis yine de deneyin, devaminda da ya yanik kremi ya da bepanthene falan gibi bir krem uygulayin.

Hametan al yanık kremi acısını alır. Sadece kızarıklık varsa tabi. Ancak bül oluştuysa yanık yerinde dr a gidin

Buz koyma sakın soğuk su uygula arada

Kesinlikle acile git.

dermoeczanem den yapan arkadasim var. memnundu. bence eczaneden daha uyguna geliyor internetten almak.

Ben de dermoeczanemden aliyorum hic problem yasamadim su ana dek :)

Turuncukasa'dan almıştım bir sorun yoktu.
Farmareyon da iyi.

dermoeczanem ve dermokozmetika kullandım, bir sorun yaşamadım.

dermovizyon.com eczacı arkadaşımın sitesi ve fiyatlarda çok uygundur.

Dermoeczanem, sipariş verdiğin ürünün stoğunun skt i yaklaşmış ise arayıp dilersen iptal etmeni öneriyordu. Son siparişimde dikkatlerinden kaçmış, böyle bi ürün göndermişler. Ben farkedip değişim talep edince süreç biraz sıkıntılı oldu. Senelerdir severek kullanıyordum da son olay biraz canımı sıktı açıkçası.

bilmiyorum çözülür mü orada ama belki satış ofislerinden birine giderseniz orda halledebilirler.

www.turkishairlines.com

fiyat sabitleme varsa cevap gelene kadar fiyatı sabitleyin 10-15 lira gibi bi şey eğer hizmet varsa.

Kesintisiz iade yapıp biletimi de istediğim saate aldılar ki promosyon biletti.

Türk hava yollari'ni bu yüzden seviyorum işte.

www.millenniummobilya.com
Şöyle bişi olur mu? Başka adı var mı bilmiyorum ama telefonluk diye arayınca bi sürü çıkıyor benzeri.

Bunu tasarlayıp yaptırmıştım marangoza. malzemeleri 50 lira tutar tutmaz. (MDF lam + tekerlek)
herhangi bir marangoza 100 belki olmaz da 150 ye falan yaptırabilirsin. desenini de seçersin istediğin gibi. hatta istersen teknik çizimini de yollayabilirim yarın.

i.hizliresim.com

avrupada ozellikle bunu yatay yatirip o kutucuklara plak dizip, ustune de pikap koyani cok gordum
www.ikea.com.tr

plak dizilen sehpalar çirkin ve dandik oluyo genelde. ben ikeanin banyo sehpası diye sattığı sağlam bir sehpa kullanıyorum. expedit gibi ici bos degil ağır ve sağlam. ayrica şık ve spor bir havasi var. pikabı taşıyacak şeyin sert ve ağır olmasi lazım.

bu arada ikea artik expedit diye üretmiyormuş o rafı, yukarda link vermişler kallax mı ne yeni adı. hah onu kullanma bence.

m.ikea.com.tr

bak buldum benimkini. alt katina da amfi ve preamfiyi koydum. plaklar icin ayri bir yer bul zaten çalarken koleksiyonu kurcalamak istesen pikabi titretirsin falan igne kayar.

www.hepsiburada.com

sunun daha uzununu ve genişini marangoza kendim yaptırdım. hem daha uygun oldu hem de çok güzel duruyor. neden begenilmez ki

kitaplık dediğin salonda olur. hem babamın evinde öyleydi, benim evimde de öyle.. ha kendi evimi satın aldığımda boydan boya kitaplık yaptıracam o ayrı konu ama şimdilik yetiyor..

Yok fakat ikea nın camlı kütüphanelerinden olsun isterdim

basitleştirmek mi aa asıl karakter katıyor. salonumdaki kitaplığı çıkarsan geriye otel odası gibi dümdüz bişey kalır :) kitap ve ıvır zıvır biblo çiçek vb dolu.

Şöyle ettik www.instagram.com

Hayır. Çalışma odasında kütüphanem.

Benim hoşuma gitmiyor salonda kitaplık olması. Öğrenci evi gibi bi olmamışlık, iğretilik katıyor eve bence. Belki bir iki ufak kitap rafı olabilir ama direkt kitaplığın salonda olmasını ben uygun bulmuyorum. Bir de çok kitap olan kütüphaneler için salon zaten olmaz. Koltuk takımı, televizyon ünitesi, masa, sehpa falan zaten bi ton şey var. Bi de kocaman kütüphane girince iyice kalabalık olur.

Salona koymak isterseniz salona koyarsiniz.

Ben mesela baska yer olmadigi icin salona koyacagim, calisma odam olsaydi oraya koyardim.
Belki raf yaptirir, okuduklarimi bazaya kaldiririm. Kararsizim.

Ben çok seviyorum salonda kitaplık,kütüphane şeklinde olanları ama salona koyamiyorum kitaplarını,goren 'AA ben bu kitabı okumadim,alayim okuyayim' diyor ve kitap yok.

Yaa kardeşim bütün kitaplarım benim bebeklerim ben gözümden sakinirken millet okuyacağım ayağına alıp götürüyor.okusunlar cokta mutlu olurum ama yetine ben istemeden getirip koysunlar.o yüzden koymam ama severim.

evimizde bir odayı ayırdık (ama artık oraya da sığmıyorlar, azaltıyorum).

İki ayrı odada boydan boya kütüphane var zaten de ben sırf sevdiğim için bir kaç minik rafla kütüphane yapacaktım. Yanına da sallanan sandalye ve yer aydınlatması ekleyip köşe gibi bir şey oluştururum diye düşünüyorum.

Salon geniş zaten öyle tıklım tikış duracağını sanmıyorum.

stüdyo dairede kaldığımdan kitaplığım da salonda :)
ama salona kitaplık koyulmaz diye bir şey yok.
ben de tekzenden alıp kendim birleştirmiştim :)

Sizin eviniz sizin salonunuz. Guzel de düşünmüşsünüz raf olayini. Ben salonuma kitaplık koyarim gayet de severim. Ama bunun icin kimseden fikir almam. soylemeden edemeyecegim nickinizi yanlıs hatirlamiyorsam buraya sectiginiz hali ve perdeyi bile sormustunuz. Çok severek almistiniz ama herkes desenli diye moral bozmuştu. Boyle fikirler heves kaçırır. Icinizden nasil geliyorsa oyle yerlestirsenize evinizi. burada zevkini tarzini bilmediginiz insanlar olarak birlesip salonda kitaplik olmaz desek koymayacak misiniz yani. Bosverin, guzel olur salon iyidir.

insanlardaki bu algının sebebi zamanında kendi ailelerinin veya yakın çevrelerinin kitaplığı bir süs eşyası olarak salona koyup içini hiç okumadıkları kitaplarla doldurması büyük ihtimalle. basitleştirmekten kasıtları aslında modası geçti demek istiyorlar onlar. eh bu insanları dinlemezsen de pek bir şey kaybedeceğini düşünmüyorum.

Aquarium, kitaplığı sipariş verdim bile ben. Sadece insanlardaki bu algının sebebini merak ettim.

O hali, perde duyurusu da benimdi evet ama onda da ben beğenmediğim için ne yapabilirim diye sormuştum hatırlarsanız :)

Var. Klasik eskitme mobilyalarla birlikte beyaz modern 16lı küp şeklindeki Ikea kitaplık duruyor. Alakasız ama kimin umurunda. Zaten evin her yerinde kitaplık var. Kitapları koyacak yer kalmadı, taşıyorlar artık.

bi tane kitaplık odamda var neredeyse tüm kitapların içinde olduğu. salonda da tv üzerinde 2 tane niş var içi kitap dolu. benim için sıkıntı değil elimin altında olsun yeter.

şimdilik ailemleyim. kendi evime çıkınca rahşan ecevit in kitaplığından istiyorum :(
belki de celal şengör ün :(

Zaten ondan bahsediyorum. Siparis vermeden once sorulur fikir alinir belki ama kafanizda planlayıp siparisini verip aldiginiz seyler icin birileri olumsuz yorum yapinca akliniz takiliyor gibi geldi bana. Hali ve perde de oyle kalmis aklimda. Cok severek almistim ya :/ gibi. Takmayın, içinize sinsin diye soyledim. Neyse guzel gunlerde oturun evinizde :)

Başka odada da var salonda da. Hatta evde kendimiz tasarlayıp marangoza yaptırdığımız tek gerçek ağaç mobilya da o.

Salonda tv nin altı ikea nın kare şeklinde olan kitaplığı şeklide bence hoş duruyor :D
Ayrıca bir tane daha kitaplık var salonda normal olanlardan ve bir de halatl asma rafı var ve hala kitaplar tam olarak sığmıyor.

ikeanın ahşap, açık raf sistemlerinden ufak bi kitaplığımız var güzel oluyor. hem şık da duruyor, hem kitaplar elimizin altında

ailemle yaşadığım, neredeyse varaklı (avangard zart zurtu) mobilyaların olduğu salonumuzda bulunan camlı vitrin ve dolaplardaki asla kullanmadığımız bardak, çanak, süsü püsü çıkartıp içlerini kitapla doldurdum. mis gibi oldu. ayrıca salonumuzda televizyon da yok onun yerine de 700 lt lik akvaryum yaptık.onun da üstüne raf yaptık( gerçi kullanamadık onu kitaplar nemlendi ve koku problemi vardı) basit basit yaşıyoruz.

Evet var.Öğrenci evi gibi durmaz düzgün yerleştirirseniz.

ideastand.com

ideastand.com

ideastand.com

Sakin ol, yeterli. Ucunda ölüm yok.

Bunun salaklıkla falan ilgisi yok. Derslerde iyi kullanmakla da ilgisi yok. Derste guvende hissediyorsun cunku. Ben mesela derslerde hep belli hataları yapardim hiç kesin geçerim diyemedim. Ama sinav oncesi o hatalari calisip pratik yapmistim. Hicbir derste kullanmadigim kadar iyi kullandim sinavda. Yani diyecegim o ki, uzulmeye isyan etmeye gerek yok. henuz ehliyet almaya hazir degilsin demek ki. Durduktan sonra arabayi kaldiramamak büyük sıkıntı. Ders harici bol bol pratik yapmalisin. Bir sonrakinde geçersin takma bu kadar.

Ders harici pratik hiç yapamıyorum ki zaten. Ailem yurtdisinda, burda olsalar da araba otomatik. Ben ehliyet alsam biz bu ay araba alacaktık,trafikte de ders alıp kullanırım artık diyordum. O da yalan oldu. Zaten alsak da otomatik alacağız.

Bir de ben etraftaki insanlardan çok etkileniyorum zaten. Geçen sınavda komisyondan çok çok gerildim. Bu komisyondakiler şeker gibiydi. En çok da ona üzülüyorum.

Oluyor böyle, şans ve heyecan faktörleri önemli.
Sen iyi olursun komisyon kıl olur, komisyon iyi olur sen kasarsın.
20 yıllık şoför olup 3. sınavda geçen kişi de biliyorum ben, çok iyi olup 8. hakkında geçen de.

ben 4. de geçtim belki sınav kurs ücreti derken 2 bin tl harcamışımdır. tamamen paraya dayalı şuan ki sistem ben 14 km yol yaptım parkı yaptım sarı çizgi var parkta onu altıma almadım diye bıraktılar öyle yani tamamen ticari sistem .

Acemi, cok moral verici bir açıklama oldu. Teşekkür ederim sahiden(!) Daha önce ehliyeti kasaptan almadığıma göre hiç kullanamıyorum, trafiğe cikmamaliyim diye bir durumum yok. Sadece yapım gereği sınavlarda biraz stresli oluyorum. Bu duyuruyu da tavsiye için açtım.

Ayrıca pratik yapma şansım olmadığını yukarda da yazmıştım.

Almak zorunda değilsin:) bu heyecanını yenmeye çalış yoksa trafikte daha çok sıkıntı yaşayabilirsin. Araba kullanmak akıllık ya da zeki olma işareti değildir,

İyi de ben almak zorunda olup olmamayı sormadım ki almak istiyorum. Bunun için de sakın olmak için ne yapmaliyim sorusunu soruyorum.

İlla sen de yap demiyorum ama benim bir adayım sakinleştirici almıştı sınav öncesi. Kadın inanılmaz heyecanlıydı sürekli heyecanı yüzünden kalıyordu sınavda aldığı hapı bilmiyorum da bir şey içmiş işte sonra geçmiş sınavı.

alkol almayı dene demişler ulan ne adamsınız asşdlaşid
debriyajlı araçta çalış biraz bayırda falan idman yapmayı dene
gerekirse tanıdık biri vasıtası ile bi araç kirala onunla çalış eğer sendeki otomatik ise.

arkadaşa 4. yani son hakkında verdiler o da birsürü hata yapmışta göz yummuşlar işte. bence yanlış bir şey. trafik hata kabul etmez. 1-2 ufak şey göz ardı edilebilir ehliyet verilebilir ama mutlaka bir süre yalnız kullanmamak ve pratik yapmak gerekebilir hem sizin hem bizim can güvenliğimiz için.

sonuç olarak kafaya takmayın sakin sakin sürün sinyali falan unutmayın kavramaya iyi çalışın en en en kötü 4.üde verirler.

Araba kullanmak için yeteneğiniz yok. Topluma taşıma veya taksi kullanın milletin hayatını tehlikeye atmayın.

Acemi, üstün bir yeteneğim yok zaten evet. 4.5 sene önce isvicre'de sıkı bir şekilde çalışıp ilk girişimde hatasız şekilde aldım ehliyeti. Sonra bir daha hiç manuel araç kullanmadim ki 4.5 senede araç kullanma sayım onu geçmez.


Şimdi tekrar baştan öğreniyor gibi oldum. Normal zamanda kullanırken gayet düzgün kullanıyorum. Hatta az önce hocamla konuştum. 'Senin direksiyon hakimiyetin vs çok iyi. Sadece biraz heyecan yapıyorsun ve debriyaj konusunda azıcık sıkıntın var. Biraz daha çalışırsak son sınavda geçersin. Kendini germe, kimse annesinin karnında ogrenmiyor kullanmayı' dedi.

Demem o ki ben eksiklerim oldugunu biliyorum öğrenmek istiyorum. Tamamen yeteneksiz ya da beceriksiz oldugumu da dusunmuyorum. Kalkıp da insanlara 'yeteneğin yok, hayatları riske atma' vs demeye gerek yok.

kendisi uzak doğu kültürüne ait bir hediye vermemiş size. siz de illa türkiye'ye has olan bir hediye vermek zorunda değilsiniz. hoş bir kravat, kol düğmesi gibi şeyler olabilir.

Icinde yeşil çay vb. otantik otlar olan bir setti aslında, ülkesinden getirmiş ama illa yöresel bir şey olmak zorunda degil tabii.

singapurlu müşterimize çift kişilik kahve fincanı seti ve cezve almıştık. çok hoşuna gitmişti.

o zaman türk kahvesi, fincan ve cezve +1 yanına da küçük lokumlar koyarsınız.

Park yapamayanı çok gördüm de parkdan çıkamayanı ilk defa görüyorum haha.
Çok düzgün park ederek zaten belirli bir seviyenin üzerine çıkmış biri olarak bu gözün kapalı gerçekleştirebileceğin bir durum o yüzden rahat ol. Arka duba sınırına kadar geri manevra ve ardından tam sola kırarak rahatlıkla çıkışı gerçekleştirebilirsin.

Kavşak girişlerindeyse kullandığın aracın genişliğinde hayali bir şerit oluşturmak sana yardımcı olur. Oluşturduğun bu hayali şerit içerisinde kal ve yoluna bak. Diğer araçlar kendilerini buna göre konumlandıracaklar zaten.

Başarılar :)

Dubaya veya kaldırıma dokunmayacak şekilde geri gel tam sola kır sinyal ver çık, çok bi olayı yok; adayı dönerken de sinyali ver hızını düşür hızlı girme, adaya yakın kısımdan dönüşe başla sonra sağa sinyal ver yola gir. Diğer konularda sıkıntı yaşamıyorsan bunlarda zaten sıkıntı yaşamazsın. Başarılar.

peynir, ceviz, fındık

Ben ekmek bulgur vs. koyuyorum valla. Sadece kargalar değil ne varsa gelip yiyor.

Karga geleceği varsa gelir, ne poşet ne cd etkiler. Bugün kafama kondu bir tanesi. Manyak hayvan.

alıştırmayın. balkon ahıra döner.

Tizi reftar, 2 günde bir yıkıyorum ben zaten. 2 günde de o kadar kirlenmez herhalde.

4-5 yıldır terasta güvercinlere yem veriyorum (bulgur falan) ve zamanında ilk gelen çift evlatlarını, o büyüyen evlatlar da kendi çocukları getirdi. Zamanla familya 5. kuşağa falan geldi tam hatırlamıyorum tabi ama bir tehdit var ki kargalar, italyan mafyaları. Geçen ay güvercinlerin yemlerine çöktükleri yetmiyormuş gibi tezgahtaki ceviz çuvalını iç etmişler (karşı çatıda kırık ceviz kabukları görünüyor). Sonra bu arkadaşlarla uzlaşmak için ekmek ıslattım fakat bu seferde 1 martı dadandı ortalık karıştı. Sonuç olarak güvercinler korkudan yaklaşamıyor. Ben bunu niye anlattım bilmiyorum sanırım dert olmuş bana. Kargalar bizim çerez, atıştırmalık niyetine yediğimiz her şeyi yiyorlar gibi.

Karga çılgın bir hayvan iki gün sonra birşey vermezsen valla başına bela olur :D

valla kedi köpek maması, yeni doğmuş kedi yavrusu, salam, sosis, ceviz, fındık, açılması için cam önüne konmuş buzlu kıyma, kuruyemiş her şeyi yiyorlar.

Kedi maması çok seviyorlar. Kargaları besliyorum ben de. Kedilere verdiğim mamalardan gelip yiyorlar. Onlara da atıyorum o yüzden.
Geçen gün başkasının koyduğu yoğurdu bile yediklerini bile gördüm, gagaları beyaz beyaz olmuştu:) Her şey yiyorlar sanırım.

Kaymak; kedi yavrusu dedin, üzdün şimdi :(( benim için onlar sevimli, küçük kuşlardi. Bir anda canavar haline geldiler gözümde :)

kedi maması +1

bayılıyolar.

Benim için başkalarının rızkında, canında, malında gözleri olan fazla uzun ömürlü ve fazlaca sivri gagalı, yavrularını bile kurtarmaya çalışırken göz oyma kapasiteli hayvanlar kendileri.
Ve evet ''A, senin burada ne işin var?'' diye anasına götürmek için elime aldığım kedi yavrusunun karnından aşağısının olmadığına tanık olduğum, elimde yarım ölü kedi yavrusuyla kaldığım bir anı sahibiyim sayelerinde.

Bok yesinler bok! Herkes aç kalır onlar yemek bulur sen rahat ol :)

Kargalar gelmesin diye bir şey asmalarının sebebi saksıların toprağını eşeliyor olmaları. Saksınız yoksa bir şey olmaz. Söylendiği gibi her türlü yemek artığını koyabilirsiniz, hepsini yerler alışınca. Sonra size hediye bile getirebilirler ceviz falan :D

küçükken evde civciv besleme furyasında ben de civciv almıştım. balkonda güneşte oynasınlar diye kutuyu açık bırakmıştım, döndüğümde kargalar civcivlerin bir kısmını yemiş, kalanı parçalamıştı. civciv yiyorlar yani.

kargaya civciv verin demiyorumt tabii, sadece yiyebildiklerini söylüyorum :/

bunun dışında buğday yerler.

balkon ahıra döner +1
temizlerim diyorsun da tek sıkıntı temizlik değil, seslerini ne yapacaksın? sürü halde gelip balkona çatıya konacaklar bağıracaklar.

ben de en üst katta oturuyorum, denize de yakın. martısı kargası bitmiyor, en rahatsız eden şey sesleri.
bir de kin tutuyor bu şerefsizler. mesela biri gelse senin balkona yuva yapsa vay haline, o balkona çıkamazsın. oldu da sen balkondayken bir tanesine bişey oldu, birine yan baktın sana saldırabilirler. evden çıkınca da bitmez sokakta da taciz ederler.

bir keresinde yavrusunun düştüğü kaldırımdan yürümüşüm fark etmedim, hayvan gibi saldırdılar. ne yavruyu gördüm ne temas kurdum, öyle düz kaldırımdan gidiyorum yani düşün. 3 gün taciz etti şerefsizler, kafama kafama pike yaptılar

@kaymaktutmayansicaksut, çok fena ama doğanın kanunu:/

Ben de şuna şahit oldum, nispeten ufak kargalardan birini bir kedi kapmış, yaralamış, uçamıyordu, kanadı yarıya kadar kopmuş yerde sürükleniyordu. Bunu gören parktaki diğer bütün kargalar geldiler o kedinin başına üşüşüp arkadaşlarını kurtarmaya çalıştılar. Mekan da abbasağa parkı ve oradaki kedi popülasyonu malum:) Kedi kargadan az uzağa kaçtı ama her hamle yaptığında kargalar onu geri püskürttüler. Ben bile müdahale edemedim, çok fazlalardı. Hastanede ranevuma yetiştiğim için savaşın sonunu göremedim ama hala aklımdadır. Bir kargayı kurtarmak için diğer kargaların bu şekilde işbirlik içinde hareket etmeleri beni çok etkilemişti.

Nitekim en zeki hayvanlardan biridir kargalar. Ve bizde kötü ve zalim bir hayvan gibi algılanır, hatta "besle kargayı, oysun gözünü" diye bir atasözümüz de var:)

Ama bakarsın hediye bile getirebilirler:
onedio.com

Kedi-köpek maması.
et ve et içeren şeyleri sever kargalar.

Ben devamlı değiştirerek kullıyorum ama farklı tüpe geçerken ıslak bezle iyice temizliyorum fırçayı. Makyaj temizleme suyuyla filan da olur.

Benim kirpiklerime eski tip kıl fırça şeklinde olanlar iyi oluyor mesela. Silikon fırçalar hiç iyi yapmıyor. Bunu fark ettikten sonra hep kıl fırçalı rimel almaya başladım, sıkıntı yaşamadım ondan sonra.

Ağzını iyice kapatamazsanız kurur, onun dışında bir şey olmaz kullanabilirsiniz. Eski fırçayı bir güzel temizleyin derim öncesinde. Rimellerin genelde 6 ay oluyor kullanım süresi, eskisi ile bulaş olmasın. Fırça seçimi içinse yorum yapamayacağım uzun zamandır beyu marka, dışı turuncu olanı kullanıyorum, memnunum.

Neye göre seçiyorum, deneyim tek tek plastik kıl fırça tarzı türleri denedim hangisi tirpik tipime yarıyorsa onu alıyorum. Kirpiklerin nasıl? rimelden beklentin ne? uzatmak mı dolgunlukmu istiyorsun binbir çeşit tipi var, hep aynı rimel almıyorum surekli değiştiriyorum ki aralarındaki farkları göreyim.

rimelin içine lens solusyonu ekle bir kaç damla eski rimelinin içine o kurumuşluğu açıyor, yeni rimeldende sok baya karıştır transfer etmeyi dene o macunumsu rimeli eski rimeline. hoş bu yontem ile biraz hızlı kuruyor yeni rimelde.

Ben süreceğim zaman diğer sevdiğim fırçayla sürüyodum, sonra yine kendi kutusuna koyup kapatıyodum. Bişey olmuyor renkleri aynıysa.

Eja, çok sık ama fazla uzun olmayan kirpiklerim var. Normalde diğer rimel ve fırçasıyla bir kat sürünce daha uzun görünüyordu. İstediğim şey de bu aslında tam olarak.

Uzatan rimel bakıcaksın o zaman, max factor 2000 guzel uzatıyordu, loreal ve maybeline seviyorum rimelde, maybeline cassol extreme leather black te guzel uzatıyordu kullandığım.. uzatmak sıkıntı değil rimellerde yeterki yapıştırmasın birbirine :/ tabiki dior falan demiyorum yoksa çok güzel uzatan dior var

Eja, dior'unkini de söyleyebilirsin aslında. Estee lauder'in hypnose maskarası vardı mesela, benim kirpiklerimi yapistiriyordu. Dior'a da bakabilirim.

www.lidyana.com

kullandığım benim için en iyi uzatanı bu oldu hemde dolgunlukta veriyor

hypnose lancome un ama? hoş bnde sevmedim hipnozu çok vıcık vıcıktı

lrp jel yuzumu biraz fazla kurutuyor, ama avene'in temizleme jeli o kadar degil. avene'in triacneal vazgecemeyecegim birsey. yine avene cleanance'dan bir emulsion'u gunduz kullaniyorum, ama bu ara nemlendiriciligi yetmiyor. bence avene cleanance serisini kurcalayin. bioderma - hic kullanmadim, maalesef.

Doktora gitmek için 1.5 ay bekleme onlar fayda etmiyor.

@e haliyle +1
göz çevresi nemlendiricisi hariç tüm yüz ürünlerim avene. cleanance serisini kullanıyorum ben de, memnunum.
yukarıdaki markalara muadil olarak babe'yi de ekleyebilirsin.

3 markayı da kullanmış biri olarak kesinlikle en memnun kaldığım marka bioderma diyorum. avene'nin hiçbir ürününü uzun süre kullanamadım zaten, cildim inanılmaz feci reaksiyon gösterdi. la roche posay'ın ürünleri ise bana genelde ilk birkaç hafta iyi gelir ardından yine b.ka sarmaya başlar. ancak bioderma ile şu ana kadar hiçbir sıkıntı yaşamadım. son iki yıldır genel olarak bioderma'nın ürünlerini kullanıyorum.

yalnız ben böyle cilt ürünlerini her gün kullanmıyorum. eğer biraz sık kullandıysam hemen ara verip cildimi birkaç gün dinlendiriyorum ve cildime hiçbir şey sürmüyorum.

sivilce sorunu varsa cildiginizin la roche posay effeclar duo yu oneriyorum. kisa surede sakinlestiriyor, bana cok iyi geldi. ayrica benim cildim de normalde sivilceli degil, donemsel bir seydi sanirim bu nedenle doktora gidene kadar kurtarir.

Sivilce tedavisi süren biri olarak avene yıkama jeli, bioderma hydro nemlendiriciyi akşam, sabah da la roche effaclar k kullanıyorum. Benim sivilcelerim bitti gibi stresli oldugumda 4er 5er geliyorlar o zaman da iki gün benzamycin üç gün isoterexin gibi cildimin yağlılık kuruluk durumuna göre nemlendiricinin üzerine sürüyorum.
Benim cildim karma bu arada.

Nişan için siz nereyi dusundunuz istanbul mu ? Yani orada kendince hakli bence hani nişan,kız isteme tarzi bir şey icin erkek arkadasinizin ailesinin sizin ailenizin ya da eviniz olmadigi icin akrabalarinizdan birinin evine gitmesi daha dogru olur gibi. Kız annesi işte bir zahmet bizim bulunacagimiz yere gelsinler diye dusunmus olabilir.

Ama diger dugun meselesi icin ne yapip edip ikna edin sizin istediginiz tarzda ve yerde olsun. Ilk fikri kabul ederseniz en azindan bak nişanda da senin istedigin oldu gibi sıyrılabilirsiniz sanki.

Aquarium, nişan için bir yer düşünmedik aslında. zaten sadece yemek yenilip yüzük takılacak.

Haklisiniz zaten de hani o da nişan, söz gibi seyler dugun icin ilk adim genelde kız tarafinda yapilir ya, basit bir yemek yuzuk icin bile gelmekten imtina etmesinler en azindan diye dusunmustur. Abes gelmedi bana. Ama dugunun onun bahsettigi yerlerde olmasi abes evet. Dugun olayi sizi daha sıkıntıya sokar gibi. Ondan kurtulmak icin nişanda dedigini yaparsaniz bunu sonra dugunde kullanabilirsiniz diye dusundum.ikisinden de vazgecer mi bilemedim.

Bence nişan annen nerde yaşıyorsa orada yani kendi evinizde olmalı. Düğün ise, İstanbul'da olsun.

Çevremden gördüğüm şu ki, bu düğün meselelerinde çok ağza bakmadan net olmak lazım. Sen erkek arkadaşınla kararını ver ve ailelere açıklayın. Yoksa iş uzar 2 nişan + 2 düğün + 1 kına gecesi ile tamamlarsın törenlerı

Öncelikle kolay gelsin. Benim güya "kızım bak, evlenmek zorunda değilsin, birlikte de yaşayabilirsin" diyen annem evleneceğim zaman bana kırmızı kurdele taktırmaya kalktı:D
Çok değişiyorlar gerçekten.

Oturup düzgünce konuşunca, ve yeri geldiğinde "anne bu benim düğünüm ve ben böyle mutlu olacağım. İçime sinmeyen bir şey mi yapayım yani" vb şeklinde restler çekince kabulleniyorlar. Bir iki söyleniyorlar, o kadar.

Çağırılanların hepsi gelmiyor, bizim de nikah+kokteyl oldu, yaklaşık 300 kişi geldi. Mekan sahibi de kokteyllere ortalama 300-350 kişinin geldiğini söylemişti. (Eğer çook geniş bir sülalen yoksa:) )

Nişanda sadece yemek yenip yüzük takılacaksa o da istanbulda olabilir bence. Yani ona sadece en yakın akrabaları çağırırsınız zaten, onlar da atlar uçağa gelirler.

Icha, ailem yurtdisindalar. Erkek arkadaşımın annesinin oraya gelmesi çok daha zor. Annem de kendince çözüm bulup İzmir ya da antep olsun o zaman dedi. Istanbul'u seçenek dahilinde bile sunmadi :))

Net olun. Anne ben her şeyi ayarladım, karışmayın deyin.

Her dediğini yapsanız bile kırılacaklar, bu işin kaçarı yok. Net olursanız, daha az üzülürler. Anne/baba bu mecbur karışacak.

Onların istediği bir kaç küçük jest iyi olur.


.

Kesinlikle taviz verme. Partnerinle konuşup anlaşın ve aldığınız karara kimsenin karışmasına izin vermeyin. Önerileri dinleyip değerlendirebilirsiniz elbette ama sonuçta bu özel gün sizin için gerçekleşiyor ve sizin mutluluğunuz her şeyden önemli olan.

Bir konuda netsen açık bir şekilde tavrını koy ve ne kadar istediğini söyle. Birileri kırılacak, üzülecek illa ki. Annen de senin mutluluğunu düşünüp kırılmasın.

krem peynire tamamen katılıyorum kesin ve net olun, kimseyi memnun edemezsiniz böyle işlerde

Her gün kötü olmaktansa en başta bir kere kötü olun. Tek tavsiyem budur.

nişanda en fazla aile altın takar benim bildiğim. altın artıyor zaten düğüne saklayın bence. belki çeyrekten daha fazlasını takarsınız o zaman yakınlık durumuna göre.

Pide, düğünde zaten yarimdan aşağısı paklamaz şimdi taksak bile. Hatta büyük ihtimalle tam takarız zira erkek arkadasim nikah şahidi olacak ve çok yakın arkadaşımız sahiden.

o zaman hatıra olarak bi takı. ya da takın çeyreği yaaav çocuklar mutlu olsunlar :)

benim nişanımda aile büyükleri de arkadaşlar da altın verdi. abimle eşi kolye almış mesela o daha çok hoşuma gitti.

Nişanda genelde en yakınlar takı takar. Siz de çok çok yakın arkadaş statüsünde olduğunuz için bireysel olarak bir çeyrek takabilirsiniz. Her ne kadar amaç aynı olsa da bunu hesaba para göndererek yapmak pek hoş değil bence.

Bebek için de en temizi çeyrek. Şu an bir ihtiyaçları yokmuş ama ileride olduğunda bozdurup ihtiyaçlarını karşılayabilirler.

2 çeyrekle uğurluyoruz sizi.

küçük bir şeyler takabilirsiniz, bence hesaba göndermek ne kadar yakın olsanız da pek şık olmaz.

bebekli ailede bez ihtiyacı hiç bitmez.

mevcut iktidarın en güzel yanı bu oldu sanırım. yaptıkları sayesinde eskiden "dini bütün,saygılı,ahlaklı sandığımız tonton anacolu amca ve teyzelerinin" gerçek yüzlerini görmüş olduk.

anlayın,kabul edin. işte tam da böyle bir toplumda yaşıyoruz.

Bir de kalkıp utanmadan açıklama yapıyorlar, yok bu kanun tecavüzler için geçerli değilmiş, yok iki tarafın rızasıyla olan cinsel birliktelikler içinmiş, saptırmayalımmış.
Bu ülkede rızası olmak da şöyle oluyor:
etek giydi=rızası vardı
gece vakti dışarıdaydı=rızası vardı
bağırmadı=rızası vardı

Sanki hiç karşılaşmadık bunlarla. Yahu 13 yaşında, 24 kişinin tecavüzüne uğramış, sadece oturabilmek için defalarca ameliyat olmuş kız için bile rızası vardı dediler ya zamanında. Aklım almıyor gerçekten.

Açık ve net, çocuk tecavüzünü meşrulaştırmak için yapılmış bir düzenleme. Neden yani, böyle bir yasa neden çıkarıldı? Birilerini korumak için. Allah hepsinin belalarını versin. Kaç gündür ben de bu pislikleri düşünüyorum. Midem bulanıyor. Çocuklarımızı nasıl bir toplumda büyüteceğiz? Şaka gibi.

ben de en çok ciddi anlamda akp'ye oy verip hala savunanların yorumlarını merak ediyorum. yaftalamak için söylemiyorum bunu. ciddi ciddi merak ediyorum, bu konuda ne düşünüyorlar? eğer okuyorsanız yazın, bilelim. lütfen! biz anlamıyoruz çünkü.

edit: yok merak etmiyorum ya. diyecekleri gözümün önünden geçti de şimdi. bunun savunalacak bir yanı yok.

net pedofili. ileri gerisi yok bu işin. Ulan en acısı da bu sapıklar yüzünden yurtdışından arkadaşlarım sizin ülkede durum böyle mi gerçekten çocuklara tecavüz normal mi diye soruyorlar. tekrar tekrar bu sapıklığın onlara mahsus olduğunu anlattıkça bu sefer mantıken ülkenin yarısından fazlası böyle durumu oluyor. Korkunç. Bu yıl bir şeyler oldu artık ülkemden nefret ediyorum amk.

sıkıntı genel yalnız. kaç gündür pizzagate'i okuyorum. kaçacak yerim yokmuş gibi hissediyorum. sıkışmışım kalmışım. sonra dubai'de bir kadına gang rape yapılıyor ve adamlar serbest bırakılıp ülkelerine dönerken kadının pasaportuna el konularak hakkında zina konusunda dava açılıyor. sadece doğuda değil batıda da slut-shaming var. evet belki direkt dava açılmıyor ama internet üzerinden saldırılar oluyor.

bozdağ açıklama yapmış olayı saptırıyorlar falan demiş. tecavüzcüye af yok tabii ki de falan demiş. ben hiçbir şey anlamadım gaza gelip de sövmek istemiyorum hemen.

Yazar yazmaz, güya sadece kendi istegi ile cinsel birliktelik yaşayanlar için gecerli olacakmış. E biz biliyoruz sizin her tecavüz vakasına isteği varmış dediğinizi? Peggy'nin dediği gibi etek giyse etek giymiş oluyor. Ozgecan'a gecenin o saatinde dışardan ne işi vardı diyenler oldu. Ailenin zoruyla, ölüm tehdidi ile 'evet, ben de istedim' demek zorunda kalan kızlar olmayacak mı? Bunun hiçbir savunması yok ki. Olamaz yani. 18 yaşından küçük her insan çocuktur hukuken.

ben en cok muhafazakar kadinlara sasiriyorum yani hic mi giki cikmaz bu insanlarin kendi cocuklarinin basina gelmez diye dusunuyorlar desem o da mantikli degil. hadi olan bitene, kadin haklarina, tarima, sanayiye, ona buna nefretlerinden ses cikarmiyorlar diyelim, cocuk bunlar yahu, bunda bile fanatiklik olur mu? ve sorguladigini iddia eden, olaylara elestirel bir yaklasimi oldugunu iddia eden muhafazakar kadinlar var. buna buldugum en mantikli aciklama da genc kiz olmaya yaklastiklari ilk gunden itibaren kendilerine pompalanan otokontrol sanirim, bu cikip iki laf etmelerini engelliyor heralde. gercekten anlayamiyorum.

peygamberi çocukla evlenmiş bir dinin mensupları sizi nasıl hala şaşırtabiliyor? ortadoğu'da bu bir sapkınlık değil, aksine kültürün bir parçası. anadolu'da kız çocuklarının başını 12 yaşında kapatıyorlar. çünkü onları ilişkiye girilebilir varlıklar olarak görüyorlar. "kendi çocuklarına da aynısını yapsalar" demek bu konuya yapılabilecek en uzaylı yorum herhalde. artık kabul edin, isveçliymiş gibi her defasında şaşırma geyiği de ayrı baydı.

Guneydogu'da boyle yapiyorlardi ya da olduruyorlardi zaten tecavuze ugrayan kizlarini. Simdi yaptiklari sey Guneydogu'da yapilani resmilestirmek. Adamlara kolaylik olsun yani.
Ulke geneline yayilacak artik o bolgedeki adet.

Biraz önce facebook'ta bir arkadaşın gönderisi altına -muhtemelen akpli biri tarafından - yazılmış bir yorum gördüm:
"Bu yasadan tecavizcüler yararlanamacak, anlamıyorsunuz, yasa çocuk gelinler için çıktı."

"Çocuk gelin" normalmiş gibi, çocuk gelinler tecavüz mağduru değilmiş gibi... AKplilerin olayı bu artık, AKP'yi savunacağız derken insanlıklarını kaybettiklerini düşünüyorum. Yazık.

sir gawain +1000

ben hiç şaşırmadım. zaten uzun zamandır bekliyordum bu kararın alınmasını. bunlar daha iyi günlerimiz.

yemin ediyorum kan beynime sıçradı ya. ya yeter yerin dibine batsın davası da başkanlığı da islam ahlakı da her neye tapıyorlarsa yerin dibine batsın ya! bu ülkede yaşamaktan bu ülkede nefes almaktan nefret eder hala geldim ki türk oğlu türküm bugüne kadar devlete ne borcum varsa kuruşuna kadar vermiş bi insanım devleti sever sayar-dım ama artık mümkünse bölünecek miyiz dağılacak mıyız ne olursa olsun ya şu zihniyetle aynı yerde aynı ülkede nefes almak bile istemiyorum.

çıkmış bi de tapir suratlı vay efendim çarpıtıyorlar bilmem ne ya bi git daha hala debeleniyorlar yok efendim iradesiyle birlikte olanlar içinmiş de tecavüzcüler için değilmiş. zaten bizim ülkemiz norveç standartlatında mobbing yok baskı yok hiçbir şey yok tecavüz edilene ''kendi isteğimle beraber oldum'' diye baskı yapmayacak kimse öyle bi genişlik var özellikle güneydoğu anadolu'da hala kalkıp şunu u zihniyeti savunuyorlar debeleniyorlar.

bu ülkede çocuk sahibi olmak istemiyorum, bu ülkede çocuğumu bu zihniyetlerin öğretmen olduğu okullara göndermek istemiyorum, bu ülkede kızım 5 dakika geç kalsa aklıma ilk soru olarak acaba tecavüze mi uğradı diye getirmek istemiyorum.

görüşü ne olursa olsun hangi siyasi parti olursa olsun bu düşünceyi savunan kimse kim destek veriyorsa tez zamanda helak olsunlar. birbirlerine düşsünler. kendi çocuklarının başına gelsin demiyorum o kadar vicdanımı yitirmedim ama şu düşünceyi savunan kim varsa azıcık yaratan şunları görüyorsa takip ediyorsa cuma vakti tek duam Allah bin belalarını versin. Elleri ayaklarına dolansın tez zamanda dibi görsünler.

gerçekten yeter ya. ne kdv ne ötv zammı ne başkanlık ne rejim değişikliği hiçbir şey umrumda değil bunlar bi şekilde hallolur öyle ya da böyle ama bu tecavüzü meşrulaştırmanın sonu yok arkadaş ya. lanet olsun hepsine bu düşünceyi savunana oy verene bu güce tapana hepsine lanet olsun Allah'ın gazabı üzerinde olsun hepsinin.

@krem peynir, söylediğine katılıyorum, evet hep vardı bu pislikler, ama Akp sayesinde meşrulaştı. Pedofili bütün dünyada var, sadece İslam ülkelerinde veya Ortadoğu'da değil, ama medeni ülkelerde bunun ağır cezai yaptırımları da var. Çoğu gizli pedofili harekete geçemiyor bu yüzden. Ama bizde hepsi rahat, göz göre göre yaşanıyor her şey, yasalarla korunuyorlar. Bunun sorumlusudur AKP.
Yoksa bizim milletimiz, halkımız çok temizdi falan demiyorum.

Bahsettiğim yorumu yazıp Akp'yi savunan kişi ise bir KADIN ve profilinde küçük kızıyla birlikte fotoğrafı var, kapalı falan da değil, modern görünüşlü. İşte bu kadın AKP'yi savunacağım derken ne dediğini bilmiyor, bahsettiğim bu tarz insanlar. Aynı insan, bu yasayı CHP veya başka bir parti çıkarmış olsaydı lanetler okuyor olurdu. Bahsettiğim işte bu ikiyüzlülük. Toplumun genel yapısından bahsetmiyorum.

krem peynir+1 neden değil sonuç ve evet bizim o çooooook övündüğümüz, o batının ahlaksızlığını almadığımız kültürümüz böyle. Böyle olayları yaşayan çok insan var. Bu tabii ki pedofili olduğu gerçeğini değiştirmez ama maalesef çocuk gelin diye bir kültür var ve sir gawain+1 her seferinde isveçli gibi şaşırmamalıyız ama tepki göstermeli. Daha bunlar iyi günlerimiz, daha en kadar iğrençleşebileceklerini tahmin edebiliyorum

Pomaks +1500
Bunda sasıracak ne var ki diyen arkadasları hiç anlayamıyorum ne yapalım yani sasırmayalım bunlar zaten boyleydi diye kabullenelim mi?
Bir ülkede cocuk tecavüzleri mesrulastırıyor ve biz sozde okumuş aydın kesim sesimizi cıkaramıyorsak o cocukların yasadıklarında hepimizin payı olur.
Basıp gidicem bu ülkeden birbirlerini yesinler ne halleri varsa görsünler diye düşünüyordum ama artık yeter öfkenin de bir sınırı var bu kadar onursuzlastırılıyorsak gerekirse ölelim ama elimizden ne geliyorsa yapalım. Bunun partisi, dini, ırkı yok! Bu insanlık suçu. Tamam cogunluk onlar ülkeyi yonetmekte söz sahibiler vs de o kadar da değil. Daha ne kadar susucaz?

İsveçli gibi şaşırmayın sözüne ben de katılmıyorum açıkçası. Tabii ki şaşıracagim, tepki vereceğim zira bunlar bizim ülkemizde yaşanıyor diye kabul etmek, garipsememek bana duyarsızlık gibi geliyor. Üstelik benim çevremde bu kafa yapısında olan insan çok şükür ki yok. Dolayisiyla görünce şaşırmam, garipsememem gayet doğal.

Sonuna kadar tepki de veririm, kızarım da, üzülürüm de.

Simdi bunlar hep irticadir, seriatin ayak sesleridir tam ciddiyetle ele alinnmalidir desem eminim hala yok ne alakasi var diyenler cikacaktir.
Eskiden olanlar da bunlarin acik ayak sesleriydi, zamaninda dikkate alinmadi. Fakat yoneticilerin gecmisi, istekleri, amaclari belli.

cehalet, görgüsüzlük, kabalık geçer akçe oldu. iyi bir yere gitmiyoruz.

böyle bir toplumda yaşamaktan, her gün bu tip insanlarla aynı ortamlarda bulunmaktan çok muzdaribim. ama umutluyum. kısa vadede değil ama... böyle gitmeyecek.

haşlama değil de omlet yapsanız? haşlamanın kaynama süresini takip etmek kabuklarını soymak sabah sabah çekilmiyor. omlet çok zaman tutmuyor.

tekrar ısıtınca kötü olur o yumurta. başka da çözümü yok gibi, sıcak istiyorsunuz çünkü.

Mikrodalga içini ısıtmaz yumurtanın

yumurta ve cezve icindeki suyu ve aluminyum folyoyu hazir et aksamdan. Sabah uyaninca cise gitmeden ocagi yaksan, evden cikana kadar hazir o yumurta. folyoya sar cik.

ben et yemiyorum dolayısıyla bir şekilde yumurta tüketeyim diye düşünmüştüm ama yine kaldık balığa, mercimeğe sanırım ya da akşamları bir iki tane haslayıp mi yesem? :)

Sabah için pratik bir yol yok sanırım.

@deniz, ısınıyor mu yumurta yani? Yukarda kötü olur demişler.

@fraise: kabukluyken zor isinir, omlet haliyle gayet isiniyor. Benim 14 senelik mikrodalga 2 dakikada bayagi sicak yapiyor, kasar da eriyor ekmekle butunlesiyor iyi oluyor.

Yumurta haşlama makinesine sabah duşa, tuvalete vs. girerken koy. Çıkınca at çantaya ya da hemen ye.

Justmentalamele, düzgün okumadınız sanırım. Hiçbirimiz hayvanı alıp sokağa birakacak insanlar değiliz. Bu yüzden soruyorum zaten.

Köpeği tavsiye etmem, bakımı zor gerçekten.

Tırmalama mevzusu kedinin huyuna bağlı. Misal benimkiler çok uslu hayvanlar ama malesef tırmalama huyları var (tırmalama tahtası olduğu halde koltukların canına okudular), annemin kendisi tam bir psikopat ama eşya tırmalama huyu yok. Tüy için argüman sunamazsın, istisnasız her kedi tüy döküyor. Ona katlanacak mecburen. Ben de titiz bir insanım, her gün evi süpürüp siliyorum tüy sebebiyle ama şikayetim yok. Yılda iki kez tıraş ettiriyorum, tüy dökülmesini bir iki ay epey azaltıyor.

Ara ek: Koku konusu için de tek kediden bir şey olmaz. Kum kabı belki koku yapabilir. Onun içinde kapalı kap, parfümlü bentonit kum ve kapalı balkon varsa kabı oraya koymak sorunu halleder.

Benim kişisel tavsiyem tüy meselesi için değil ama tırmalama ve usluluk meseleleri göz önünde bulundurulduğunda mutlaka yetişkin hatta şöyle yaşı 4ü 5i geçmiş, kısırlaştırılmış(ya da sahiplendikten sonra kısırlaştırsınlar) bir kedi sahiplenmeleri. Huyunu suyunu bilirler hayvanın, ona göre sahiplenirler. Yavru kedinin içinden ne çıkacağı belli olmuyor, aşırı yaramaz bir hayvan olursa annenlere de hayvana da eziyet olur.

Bunları yazdım ama ben kafada en ufak, minicik bir soru işareti varsa bile hayvan sahiplenilmemesi taraftarıyım, o yüzden çok çok iyi düşünsünler karar vermeden önce. Kediye bakamayız diyorlarsa kuş alsınlar.

Kedinin tüylerini düzenli tararsanız döktüğü tüy miktarı fazlasıyla azalır ama o tüy yine de az çok dökülecek. Aynı şekilde tırmalama tahtasına alışsa bile bu mobilyaları kesinlikle tırmalamaz anlamına gelmiyor.

Koku, tüy, huy vs. kedinin cins ve cinsliğine göre değişebilen faktörler.

Şöyle de bir şey söyleyeyim, genelde en çok karşı çıkanlar en çok bağlananlar olur. Anneniz de başta şüpheci olsa bile bütün olumsuzluklara en çok göz yuman o olur kanaatindeyim.

dediğiniz sorunların hepsi olur, katlanabilirseniz :/
kediyi eve sokmam deyip, şu anda iki kedi besleyen tanıdığım da var, önceliklerinizin ne olduğuna bağlı, bakım olarak kedi köpekten daha kolay, akvaryumu kediyle kıyaslayamam ben mesela, dokunmadığım hayvanla sevgi bağı kuramam gibi geliyor.

eger anneniz turk tipi temizlik manyakligina sahipse yuzde yuz mutlu olmasi zor, ama hayyatindaki en mutlu anlari da kediyle gecirir.
su olur mu bu olur mu sorusuna gelince, kedi gelince soracaksiniz, cunku her kedi birbirinden farkli, insan gibi kimi ice donuk bir kosede oturup kaliyor, kimi disadonuk herseyle oynayip tirmalayabiliyor ve en onemlisi yine insan gibi egitimlisi var egitimsiz kara cahil olani var, hayvanlarin evdeki davranislari beraber yasadiklari insanlara bagli, siz onlara saygiyla sevgiyle disiplinle davranirsaniz o da ayni sekilde karsilik verir. hicbir insanla yasayamayacaginiz bir duyguyu yasamis olursunuz.

Ben de biraz tedirgin olsam da evde kedi beslemeye basladim. Kediden kediye yemegine gore vs degisir tabii ama ben koku problemi yasamiyorum. Kumunu duzenli olarak temizliyorum. Tuy icinse yapiskanli rulolardan aldim. Koltuklari vs duzenli olarak temizliyorum sorun olmuyor.

Fakat cok olmasa da koltuk ve perdeleri tirmaladi tabii. Ama ben rahatsiz degilim goze almistim. Simdi mutluyuz :)

kedi tüy döker, kedi tırmalama tahtasına alışsa bile deri sandalye, baza kenarı gibi yüzeyleri tırmalamayı sever, kokusu sizin temizliğine kalmış. temiz evde kedi daha temizdir. yazdıklarınızdan yola çıkarak almamanızı öneririm. sokağa atamayız demişsiniz, o halde sürekli bir sinir harbi olacak evde. kuş, balık tarzı hayvan alın eşyaları korumak istiyorsanız.

Evet.
Ad Soyad
Tarih
Şehir

Hiç yapmadım. Aklıma bile gelmedi böyle bir şey yapmak.

evet, ilk zamanlar yapmazdım ama sonradan bu alışkanlığı edindim.
ad-soyadımı, tarihi, aldığım şehri yazıyorum artık.

İsim şehir yıl yazıyorum ben.

hayır. zaten ömrüm iki şehirde geçiyor. ha 2010 ha 2016, hepsi aynı. gerek görmüyorum, bana ne.

aklıma geldikçe

Aldığım tarih ve şehiri yazarım. Babam bir de ismini yazar imza atardı, ondan geçti sanırım.

yazmam. saçma bulmuyorum.

Yazarım.

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları'nın ilk sayfasında adım, soyadım, imzam ve 25.05.2015 yazıyor.

Evet yazarim. Adimi ve Kasım 2015/izmir seklinde örnegin.

Ben de aynısını yapıyorum. Okuduktan sonra da son sayfasına tarih atıyorum.

Babam yapar da ben kitaba yazı yazmayi sevmiyorum

İlk sayfaya ad-soyad
Son sayfaya günlü tarih/ay-yıl/yıl ve semt-şehir. Eğer hediye ise, hediye edenin adı ve semt-şehir

Lim5 +1

son sayfaya bir şey yazmam

ya hiç yazmam, artık yazıcam.

çok güzel bişeymiş aslında.

en sevdiğim şey, bir kitabı aldıktan sonra isim, tarih ve aldığım yeri yazmak (genelde semt yazıyorum).

eskiden arada yapıyordum, uzun zamandır saçma buluyorum

önceden yazardım ad soyad tarih şehir. bir de imza atardım. babadan kalma bir alışkanlıktı... sonra kendi kendime "ulan sanki kitabın yazarı benim triplere bak" dedim ve bıraktım bu işi.

Yaşı küçük değil, kendiliğinden değişse de az değişir. Konuşun, gerekirse psikolojik destek almasını sağlayın. Bence bu kadarı zararlı. En iyi olmak istemesi güzel ama kendini hırpalaması tehlikeli.

böyle olmasının sebeplerine bakmak lazım, büyük ihtimalle çocukluktan gelme bir durumdur. normalde gayet sakin ve umursamazsa ders konusundaki hırsı bence kötü bir özellik değil, üstelik sırf kötü bir huy diye vazgeçmeye çalışsa ve okul bittiğinde olabileceğinden daha az başarılı bir noktada bulsa kendini daha mutlu olmaz. hırs onun ders çalışmak için motivasyonu olmuş demek ki öyle ders çalışabiliyor. okul bitince geçer, ya da belki akademik kariyer yapar ve bu özelliği işine yarar. en kötü ihtimalle de bir gün başarısız olur ve kendini üzer üzer üzer ve atlatır.

Mükemmeliyetçi işte. Her zaman en iyi olması lazım, hataya tahammülü yok. Ama kimse mükemmel değil o yüzden gereksiz stres yaratır kendini yıpratır. Kendi teorime göre 2.,3. ,4. olan tiplerin stressten dolayı 1. olamadıklarını dusunuyorum.
1. olan tipler daha sakin oluyor benim gözlemlerime göre.
Evet kendi değişmedikce böyle devam eder.

Allah beni böyle insanlarla karşılaştırmasın diyorum cidden çok kötü. Sağlıklı bir arkadaşlık da kuramaz bence. Hayattaki mutluluğun bu olmadığını en kısa sürede anlaması gerek yoksa çok üzülür ve üzer.

Bence olmaz. Ama bir de gardrop fuata sormak lazım.
www.habersaati.com.tr

tulumun modası geçmedi mi yahu?

bence tulum fecaat. elbise güzel. özellikle rengine ve yakasına bayıldım.

elbise guzel, tulum no

Elbisenin kumaşını tam anlamadigim icin emin olamadim. Gece nişanda degil de sanki işe giderken giyilebilir gibi geldi. Ama hoş bir elbise. Nişanda da olur herhalde ya.Tulum kötü.

entari güzelmiş

elbise güzel tulum kötü. modelin üzerinde bile pot durmuş bel kısmı.
boyunuz kısaysa biraz etek üçünden kısaltın elbiseyi. ama asıl havası diz altı bilek üstü orta noktada boyu olması. o noktayı bulun iste.

Az onceki elbiseyi gormedim ama nisan cok onemli degil elinde olani giy iste

elbise güzel, boy lazım ikisi için de. uzunsan yakışır.

Elbise guzel, tulumu cok iyi degil. Evde olan bir elbise de giyilir nisan icin.

Daha önceki elbiseyi görmedim.

Bu linktekilerden tulumu daha şık buldum açıkçası, elbise biraz günlük gibi geldi bana.

Ama nişan için elindekilerden birini giy+1

o elbise terletmez mi?

2) Avokado çekirdeği önce suda çimleniyor toprakta değil. Kendini yetiştirebilirsiniz ama meyve vermez. Süs bitkisi olur.

1- nasil yapildigini bilmiyorum ama anneler genelde yaptigi tavuk suyunu kaliplara koyup buzluga atiyor. Lazim oldukca kullaniyorlar.

1 - tavuğu düdüklüde haşlıyorum. soğuyunca plastik bardaklara doldurup buzluğa atıyorum.

2) topraga da dikebilirsin cekirdegi ama surekli ama surekli nemli tutman lazim patlayana kadar. onun yerine iki kurdan gecir ve yarisina kadar suya batacak sekilde bi pet bardakta tut. 2 ay falan suruyormus alttan koklerin cikmaya baslamasi. meyve vermesi de 15 sene.

ben bisiler icmeyi tercih ediyorum daha cok. ama misir yiyenler beni hic rahatsiz etmiyor

film olsun, dizi olsun bir şeyi seyrederken tıkınmayı seviyorum ama sinemada en son ne zaman mısır aldım bilmem. o mısırlar nedense ayrı bir iğrenç görünüyor gözüme.
Film sırasında birinin mısır yerken çıkarttığı sesten rahatsız olanları da anlamakta güçlük çekiyorum. Bir şey yerken ses çıkartan insan hayatta en çok iğrendiğim şey benim de ama film sırasında o sesi nasıl duyuyorlar gerçekten anlamıyorum. Yani o mısırı yiyen adamın ağzının bir biçer döver performansında falan olması gerek filmin sesini bastırabilmesi için.
Çok enteresan

Özetle, göt cebinde gofret sokmaya varım, mısırı yemeye yokum.

böyle sesli gürültülü aksiyon filmlerinde yerim. daha yavaş tempolu konuşmaların bol olduğu sessiz filmlerde yemem.

Diger sesleri bastirmak icin yedigim oldu ama genelde bir sey yemek istemem pur dikkat filmi izlerim

Krem peynir, aynen ben de senin gibi genelde 3d ya da imaxte izlenecek filmlere gidiyorum. Festival filmlerinde gayet ciddiyimdir zaten.

yemiyorum yiyen hayvanlar yemesin lütfen.

havyar fiyatına sattıkları için yemiyorum şahsen.

daha çok su falan.

Kimse de kokudan bahsetmemiş. Sesinden ziyade kokusu insanların canını çektirir. O yüzden sinemada mısır yemem.

Yemeyin şu mısırları. Patlamış mısır zaten güzel bişi de değil, fıtı fıtı onu alıp özellikle sinemada yemenin ne manası var? Ben film izlerken bi şey yiyince kafam dağılıyo çiğnedikçe çıkan kıtır kıtır sesten, kendim yerken kendi sesimden bile rahatsız oluyorum yani, millet nasıl götürüyo o patlamış mısırları anlamıyorum.

Valla ben gecende cok ac oldugum icin sosisli yedim les les kesin millet saydirmistir icinden asddf

Burada misir ve nachos olur.
Bazen canim ceker nachos alirim. Cips oldugundan catir cutur ama herkes yiyo yani.

Onun disinda icecek-baska yiyecek marketten alip cantaya atiyirim. Misir almam ama alan olmussa affetmem :D

Mısır sessiz yenmez, sinemada yemiyorum, yiyeni de saygısız olarak görüyorum

Sinemada film esnasında cep telefonuyla oynayan gerizekalılar varken yeme sesi hiç rahatsız etmiyor beni, duyulmuyor ki hem. Cips alıp haşır huşur sessiz sahnelerde yenmiyorsa beni hiç rahatsız etmez. Ben de bir şeyler yemeyi severim, sinemada aşırı pahalı, yanımda götürüyorum genelde.

sinemada mutlaka yerim. mısırsız sinema keyfi olmaz.

mısır ve kolasız olmaz her şey ritüellere uygun olmalı

bu arada çok pahalı diye yemiyorum diyenler olmuş. arkadaşlar marketten alıp öyle gidin lütfen rica ediyorum sırf pahalı diye mısır zevkinden kendinizi mahrum bırakmayın.

sinemada mısır yiyenın .....

mısır yer kola içerim

şu yaşıma kadar hiç yemedim. yemem. evde film izleyince affetmem içeceğimi mısırımı çerezimi hazırlarım ama sinemada hem çok pahalı, hem ses çıkıyor(ne kadar dikkat etsen de çıkıyor işte) hem de kokuyor. ses konusunda çıtırt etse de hafiften bi kere duyduysan her çıtırtta dikkatin oraya gidiyor filme odaklanamıyorsun. aksiyon filmi olsa bile 120 dakika adamlar kovalamaca sahnesi çekmiyor sonuçta.

bi de haşır huşur cips yiyenler var cipsin poşetini boğazına sokasım geliyor. ben saygısız ve bencil buluyorum bu tür insanları.

Yemem, başkasının katur kutur yemesinden de rahatsız olurum. Mısır gibi kokulu bir yiyeceğin, sinema gibi kapalı bir alanda rahatlıkla tüketilebilmesi ilginç bence.

@naberabi, bir iki kişi yese dediğiniz gibi hissedilmez ama 30-40 kişinin aynı anda mısır yediği oluyor, haliyle fark ediliyor.

Pahalı olduğundan hiç almam, yerken çıkan sesten hoşlanmıyorum da ayrıca. Başkasının yemesinden rahatsız olmuyorum, cep telefonu ekranını açan dallamalardan rahatsız olurum sadece.

hayir. ben de anlamaya calisiyorum sorun nedir diye. ama calismiyor bende de.

dün geceki operasyonlardan sonra yine interneti kestiler.
twitter-facebook ve whatsapp çalışmıyor

Hayır çalışmıyor. Face, twitter filanda çalışmıyor.
Hdp'lilerin göz altına alınmasıyla alakalı.

Sabah uyku sersemligi ile kendi işlerime o kadar odaklanmisim ki ne televizyon açtim, ne haber sitelerine baktım, ne de sözlüğe. Sizden öğreniyorum şu anda olanları.

Tabii ki başka ne sebebi olabilir? Yaşasın yeni Turkiye.

Ulan bi saattirmodem resetliyorum meger demokrasi kesmis baglantiyi

sorunsuz çalışıyor bende.

Bende de halen çalışmıyor. Çalışanlarda nasıl çalışıyor anlamadım. Zenmate'li chrome'dan whatsappweb'e girsek çalışır mı acaba...

edit: olmadı.

edit2: direkte telefona vpn yükledim, bağlanıyorum artık.

Vpn ile girince calisiyor. Turbo vpn tavsiye edilir.

Benim gayet calisiyor. Sabah 7 den beri aktif olarak kullaniyorum. Hat vodafone

kek, kısır, mercimek köftesi, patates salatası, sigara böreği (şimdi bile sarıp dolaba atabilirsiniz, misafir gelince sıcak sıcak kızartırsınız) ya da yoğurtlu makarna salatası/rende havuç+ceviz+yoğurt gibi şeyler kurtarıcı oluyor genelde.

peynirli milföy böreği olabilir. güzel ve kolay, hızlı.

bu da oldukça basit ve hızlı; ki benim favorimdir kendisi, yulaflı kurabiye.

Kısır yapmayı bilmiyorum dersem linç edilir miyim? :) o işin kralicesi annem olduğu için ben hiç bulasmadim bu yaşıma kadar. Yapamazsam kötü olur.

Doyurucu bir şey olsun istiyorsanız tuzlu kek yapabilirsiniz.

Cay yapabilirsin

carte dor'un hazır kurabiye hamuru karışımları var. hazırlayıp fırına veriyorsunuz. images1.sanalmarket.com.tr

ya şunu gördüğümden beri aklımdan gitmiyor ama ben tek başıma böyle bişeyi yaparsam hepsini yerim diye korkuyorum. misafir gelse de yapsam diye kenarda bekletiyordum epey de basit:

www.facebook.com

yemek.com

çabuk ve kolay hazırlanıyor :)

aa, hiç böyle düşünmemiştim. dün hiç tanımadığım komşudan gelen aşureyi gömdüm mesela, bayağı da güzeldi pişman değilim. ama beğenmeseydim asla yemezdim. sanırım bu soruya cevabım evet yiyorum, hem de ne biçim yiyorum :(

Hayır. Yemek konusunda çok seçiciyim. Bazen yakın bir akrabamın yaptığı yemeği bile yemem. Cinsim biraz.

Sevdiğim bir şeyse yerim.

goruntusu ve kokosuna bagli :)

Yerim, ben eve gidene kadar yenmemişse tadına bakarım, beğenirsem acımam, ki hijyen takıntım var. Ye aşureyi düşünme bile.

Evet yerim, biraz takıntı yapmışsınız:) Dışarıda restoranda yediklerimiz çok daha beter.

Benim durumum da garip.
Komşudan gelen yemeği yemem ama sokakta satılan köfte ekmeği götürürüm ya da kokoreç hastasıyımdır mesela.

Kektir poğaçadır hele ki aşuredir asla yemem komşudan geldiyse.

Dökmek kötü ama bazen evde kimse yokken gelen helvaları döküyorum ben ne yapayım bozulacak zaten. Genelde açmıyorum kapıyı ama boş bulunup aldıysam gidiyor yapacak bir şey yok.

hiç düşünmem yerim . sonuçta komşu kendi ve ailesi de yiyeceği için olabildiğince temiz yapmıştır. bir ev kadını bile bile pis olmaz mutfakta diye düşünürüm. başıma bir iş gelmedi bugüne kadar.

Özellikle bi pisliğini görmediğim komşulardan gelenleri yerim.

Cinslik yapmayın yahu, 1000 yıllık komşuluk bu, kendi yemek için yapmış, sana da getirmiş.

yemek sevdiğim bişeyse yiyorum. sonuçta dışarda restorantta da yiyoruz ve eminim ki evlerden bin kat daha kötüdür. ha sen dışarda da yemiyorsan komşununkini de yeme :)

bak 1 sefer saç çıkmıştı. sadece o tabağı yemedim. sonraki getirdiklerini de didikleyip yedim. insanlık hali düşebilir...

ama evinde kedi köpek olanlar getirirse yemem. kimse kusura bakmasın. hayvan seviyorum, benim de 10 senedir baktığım köpeğim var ama gerçekten kılları her yerde. temizlikle alakalı bi durum değil bu. kıl yani uçuyor, yapcak bişey yok

hayır yemiyorum. çok yakın olduğumuz biriyse ve getirdiği şey el değmeden hazırlanabilen bir şeyse belki biraz..
öyle şeyler gördü ki bu gözler açlıktan ölsem yiyemiyorum.
tuzunu kontrol etmek için kaşığı ağzına sokup tekrar yemeğe daldıranlar, orasını-burasını kaşıyıp elini kullanmaya devam edenler, yemek yaparken bir yandan konuşup tükürük saçanlar, upuzun tırnaklarıyla hamur yoğuranlar vs vs.

Treize yazana kadar mutfağa gidip yemeye karar vermiştim. Örnekleri detaylı vermeseydin, iyiydi.

Bu arada tanıdığım komşuların yaptıklarını tabii ki yiyorum. Bu apartmana yeni taşındım, kimseyi de tanimiyorum. Teyze ' hoşgeldiniz kızım apartmanimiza, aşure dagitiyordum sana da getireyim dedim' diye getirdi bana.

Ben yemiyorum açıkçası, eskiden yerdim ama sonraları takıntım oldu, "hmm, patatesli börek, normalde severim ama ya içine siyanür koydularsa?" diye şeyler düşünüp önce sevgilimin yemesini bekliyorum, bir şey olmuyorsa ve tadı güzelse ben de yiyorum.

Asla.

Yahu yiyin gitsin arkadaş bu kadar dert etmenin ne anlamı var. İçtiğiniz kolaların fabrikasında neler olduğunu biliyormusunuz? Aldığınız ekmeğe kimlerin dokunduğunu biliyor musunuz? Komşunun getirdiği şeyin steril olup olmadığını tartışıyorsunuz. Bir kaşık alır bakarsın tadı hoşuna gitmez de yemezsin bu kadar basit.

yerim dışarıda yemek yediğimiz yerler komşularımızdan daha temiz değildir

Hah işte ben de bu dışarda yediğimiz yer kısmını düşünüyorum. Dışarda her yerde yemek yemem ama yediğim yerler de ne kadar temiz, emin olamıyorum. Bu sebepten kırk yılda bir dışarda yerim onda da salata filan asla yemem. Yine de evden daha temiz olmadığı kesin. İstedikleri kadar denetlesinler.

Aşure de pek lezzetli görünüyor. Zaten sırf bu aşure için değil, genel olarak takıntımı kirabilmek açısından soruyorum.

Ye gitsin:) Aşure yenmez mi?
(Gaza getireyim:p)

Ayrıca dışarıda yediklerimizi adam müşteriye özel hazırlıyor, misal yere düşen yemeği alıp geri kokuyor, nasıl olsa kendi yemeyecek. Tuvaletten çıkıyor, ellerini yıkamadan yemek yapıyor. Bunlar kesin oluyor.
Evde yemek yapan bu teyze ise yemekten kendi de yiyecek ve ailesine yedirecek, bu yüzden mutlaka dikkat ediyordur.

@peggy ben ısırılmış turşu gördüm iskenderin üzerinde :D onun üstüne tanımam :D

nolmuş tırnağıyla hamur yoğurduysa? yemeğin tuzuna kaşıkla baktıysa? ne bulaşacak yani merak ediyorum. şu tırnak takınıtısından kullanılan lateks eldivenler 10 kat daha zararlı

Ben de yemek konusunda çok hevesli değilim ama yemem dediğim sayı, yerim dediğimden çok daha azdır.

@treize +1 ama hijyeninden çöl şüphe etmediğin kişilerin getirdiğini ye gitsin. Bağışıklık sistemine antrenman olur, güçlenir. Arada sağlıksız besin iyidir :P

Bu arada uzun zamandır gelmiyor, kafam rahat o konuda. Ayrıca treize'nin duyduklarını fabrikasyon temizliği yapacak şeyler gördüm. Bazı insanlar reçele bir kaşık koyup, reçeli o kaşıkla ağızlarına atıp Onu geri koyuyorlar her lokma için. Ailece böyle besleniyorlar. Bir de double-dip konusu var mesela.

@kobuzchu kiz ve @fraise pardon, iştahınızı kaçırır gibi olmuşum :))

isteyen yesin arkadaş. "ne olmuş öyle yapmışsa böyle yapmışsa.." bilmem ne.
benim midem kaldırmıyor, zorla mı? yiyen yesin önünüzden aldım sanki.
yediğim şeyin içinde birinin tükürüğünü istememek de suç oldu hayret bi şey. tırnağının içindeki pisliği, deri kırıntısını, cilt tortusunu, kılını tüyünü yemek istemiyorum kimsenin, neredeyse zorla ağzıma sokacak bazılarınız enteresan.

dışarıda da öyle her yerde yemek yiyen biri değilimdir, belli 3-5 yere giderim yemek yiyeceksem. eğer bu sizi rahatlatacaksa onu da ekleyeyim.

Yillardir herhangi birinden yemek falan geldigi olmadi da ben kucukken oluyordu, yemiyordum. Sadece bir kadin vardi annemmin arkadasi, onunkileri yerdim.
Genelde baskalarindan gelen yiyeceklerden tiksinirdim kucukken. Ozellikle 2 farkli kurt komsumuzun gonderdigi hicbir yemegi yemezdim, istisnasiz. Igrenc gorunuyorlardi:) Asiri yagli falan.

eğer güvenmediğim biri değilse yerim, benim bu konuda iğrenme sınırlarım epey yüksek

yemem. tanıdığım insanların da bir kısmından geldiyse yememeyi tercih ediyorum. yıkanabilecek meyve falan getirirse yerim.

görmedikten sonra bir şey olmaz, yiyorum :)

benim için yemeği başkasının yapması ya da yemeğin hangi koşullarda yapıldığı çok önemli değil, hassas değilim o konuda gömer geçerim ama ben genelde "komşuya ikram etmelik" yiyecekleri sevmiyorum. işte aşuredir, kektir, börektir, sarmadır, dolmadır vs. soğuk soğuk geliyor ya bir de hiç yiyesim gelmiyor. hani pişirir pişirmez sıcak sıcak getirmiş olsa daha kadın lafını bitirmeden ben tabağın kendisini de yemiş olurum ama diğer türlü soğuk soğuk hiç canım çekmiyor. o yüzden yemem ben. yanlış anlaşılmasın ha kadın zahmet edip getirmiş, "NİYE SICAK GETİRMİYO YA :s :S" diye çemkiriyo değilim. o işin oluru odur yani öyle getirirler ama ben öyle şeyleri yiyemiyom işte.

ya ayrıca o teyze ne kadar tatlıymış, ben aksaray'da yurtta kalıyorum, çevredeki binaların kadınları birbirlerine atom bombası atıyor balkondan. bu kadar kalitesiz, varoş, sığır insanı başka hiçbi yerde görmedim. aksaray'ın kendisi güzel ama bi sokağa giriyosun moskova bi sokağa giriyosun halep bi sokağa giriyosun diyarbakır... new york yanında halt etmiş pehey.

yemeği getirenin "pisliği" tarafımca tescillenmediği sürece yerim, yemek getirenin daha önceden pis bir insan olduğuna dair herhangi bir bilgiye ya da kanıta sahipsem yemem. düşünmem yani "acaba bu yemeği yaparken kullandığı kaşığı kulağına sokmuş mu" diye.

Biraz abartmışsın, ye gitsin bence de.

Ben kokusunu veya ilk kaşık sonrası tadını beğenmediysem yemeye devam etmem, evde yiyecek başka biri de yoksa çöpe dökerim ama öteki türlü tam bir midesizim, afiyetle yerim hele ki aşureyse yani ^^

getirenin bende olumsuz imaji yoksa bir tadina bakarim, begenirsem, tiksinmezsem yerim.

ama bazi evlerin yemekleri, tatlilari kokuyor, bir garip oluyor tadi.

bu kadar kıl olmayın gömün gitsin.

aşure hariç her şeyi yerim affetmem. aşureyi hiç sevmiyorum o yüzden. hatta yemek geldiğinde acaba ne var diye merak edip mutlu oluyorum. güneydoğulu komşularımız sürekli et, çiğ köfte getiriyor deliriyorum, yan komşumuz köylü, köyden zeytin-domat getirir ya da börek yapar, zaten 10 senelik komşularımız minimum. biz de arada fırın makarna falan yapıp götürüyoruz çok seviyorlar.

kişinin ve yemeğin görüntüsü doğrultusunda karar veriyorum

Komsular yemek getirmiyor bana :( .. getirseler gomerim her turlu..

yiyorum. hastane yemeği yiyen her şeyi yer ;_;

Komşudan gelen bir tabak olsa düşünmeden yerim+1.
Dışarıda yenen şeyler her zaman daha pistir, bu sebep içim rahat yerim+1

annem getirene göre muamele yapıyor.
kadın temiz-titiz biri ise yiyoruz, değilse çöpe :)

hem de nasıl yanlız yaşadığım için bulunmaz nimet oluyor benim için çocuk gibi seviniyorum görünce.

gelse yerim, yerdim. ulan muharrem ayında apartmanda bir insan da aşure getirmez mi? allah razı olsun, kız arkadaş olmasa yiyemeyecektim ev yapımı aşure.

gevur olsa getirirdi be...

Hindistan'da falan yasamiyorsan ye gitsin. Ben yiyorum.

Yerim.

Not: Kedimle dondurmamı da paylaşırım.

kıl dedim diye alınıp tik atmamış lel.

ama benim için kıllık.

Nice, görmemişim ki yazdığını. Senden önce benzer şeyi yazan da olmuş. Olabilir, herkesin düşüncesi ayri. Hakaret içeren bir cevap degilse tikliyorum genelde ben.

komşu teyzenin kıllı böreğinden sonra asla komşuların getirdiği şeyleri yemiyorum. ayıp olmasın diye alıyorum direkt çöpe döküyorum.

önceden yerdim..
artık yemiyorum.
sebep: komşumuzun bize bahçesinden elma getirmesi ama o akşam onlara misafirliğe gittiğimde dolaplarında çok çok güzel elmaları görmem. bize ufak tefek, hasarlı kendi yemek istemediklerini getirmiş uyanık.

daha önce kendilerinde bir yemeğe falan katılmadıysam yani hijyen ve tat açısından nasıl yemek yaptığını az çok bilmiyorsam, kesinlikle yemem.

kalitesiz bir milletiz, dokusu böyle maalesef.

Is ahlaki eksik ne yazik ki.

emlakçı dünyanın her yerinde aynı.

aynısını almanyada da, avusturyada da yaşadım ev bakarken. emlakçılar üzerinden tek düşüncem var, emlakçıya güven olmaz.

diğerleri için bence sizinde hatanız var, tvyi evin önüne bıraktılarsa sokun bıçağı, sonra kabul etmiyorum odaya gelip kurulması lazımdı diyin. hee sizi eğer kurulumsuz sipariş ettiyseniz hukuken bırakıp giderler bu kadar. aramasına gerek yok. tamamen kargo sistemindeki anlaşmanıza bağlı.

bunların çoğunda genelde referanssız iş yapmamakla çözülecek şeyler.

ben çoğu zaman 3-5 fazla vereyim ama amazondan alayım, x şirketinden alayım, şuradan sipariş edeyim derim.

kısaca kalite üzerinden iş yapın. yoksa bu bahsettikleriniz dünyanın çoğu yerinde aynı aslında.

Kurnaz gayet kaliteli yerlerden alışveriş yaptık. Kurulum sözleşmemiz vardı, adamlarla telefonda tartıştık iade yaptık zaten ama ben bunları yaşamak zorunda değilim ki.

Birinde benim hatam olur, ikisinde olur. Hepsinde mi benim hatam var?

türkiye'de herkes birilerini çok afedersin düdüklemekle meşgul olduğundan normal bunlar. adamı düdüklüyolar mesela, o da diyor ki e ben de birini düdüklemeliyim bu işler böyle diyor, seni düdüklüyor. bu böyle kartopu gibi büyüyor, yayılıyor.

işini iyi düzgün yapan birini bulman imkansız, bence bu beklentiyle kendini yorma. herkes en kestirmesinden işini halledip gitmeye bakıyor, maalesef.

Evimize tadilat yaptırırken çok çekmiştik ustalardan. İşleri yarım bırakıp gidiyorlardı hep. Misal adam başka büyük bir inşaatta günlük iş buluyor, senin işini yarım bırakıp gidiyor. Diğer taraf bitince, artık 1 hafta, 10 gün sonra tekrar geliyor.
Her adımda başka sorun çıkar, bir de iş bitince başta söylediklerinden daha fazla para koparmaya çalışırlar. İşini düzgün yapan dürüst biri bulmak çok zor, herkes çakallık peşinde.
Rezalet yani. Kolay gelsin, bunlar hep deneyim işe. Kimseye güven olmuyor.

@fraise

açıkçası gereksiz sinir yapıyorsunuz bence. kavga edecek durum yok, direk bunu eve gelip kuracaksınız diyip telefon açıyorsunuz gelecekler, saatleri de onlar uyduracak siz değil. çözüm çok basit aslında.

3 hafta önce teslim edilmesi gereken ürün teslim edilmediyse o şirket boktandır, ben hayatta kabul etmem, 1 gün geçsin ararım, iptal ediyorum derim noterden yollarım gereken belgeyide, niye yapayım ki. ek olarak orada burada olan şirketten alış veriş yapmam ikeadır alacağım yer zaten bunlardan dolayı. hangi şirketti bu mobilyacı?

tesisatçılar için başkasını çağıracaksınız, hangisi önce gelirse.

sinir yapılcak bir durum yok, müşterinin peşinden koşsunlar, siz niye koşuyorsunuz anlamadım.

Ben eve usta sokmuyorum. Boya falan ne iş varsa kendim yapıyorum. Biraz yorucu oluyor ama başım ağrımıyor.
Mobilya gibi işlerde zamanında teslim eden firmaları seçiyorum, mümkünse ikeadan alıp eve kendim taşıyorum. Temizlikçi bizim eve giremez mesela.

Maalesef memleket esnafı böyle. Mümkün mertebe uzak durmaya çalış. Sayelerinde her işi yapmayı öğrendim zaman içinde.

bu arada emlakçı mesela, ben 1 sene olmadı eve taşınalı, ev bakarken ana avrat düz gidilecek avusturyalı bir emlakçıyla muhatap oldum. randevumuz var iken, randevuya gidince "ben verdim o evi yeaa" tarzında cevap verdi.

bende internette bu adamın anlaşmalı olduğu emlak şirketlerini buldum, tek tek o şirketlerin sahipleriyle görüştüm. kimisi klosterneuburgda kimisi 1. viyanadaydı.

neyse bir bir saydım bu adamlara çalışanlarının yaptıklarını. sinirlendim ama emlakçılar böyle. öyle kolay kolay birinin yüzüne yalancı diyemezsiniz, ben deme şansı elde ettim, sokak ortasında adamın da ağzına sıçtım. mutlu bir insan oldum ardından mesela.

konunun özeti : ücretini iş tamamlandiktan sonra verin canla başla çalişirlar o zaman. iş para da bitiyor. benzerlerini ben de az çok biliyorum.

ustalarla tavsiye üzerine çalışılır. bir tanıdık kendi evini yaptırmıştır ve bu yüzden size tavsiye eder.

rastgele birilerini çağırırsanız böyle şeyler olabilir.
ayrıca balkonu yarım boyamışlarsa paralarını eksik verin, evi yarım temizleyen kadına da öyle, hepsine de öyle.

bizim çevre referansla iş yaptırdığı için böyle sorunlar pek yaşanmıyor.

heh işte welcome to real world bende senin bulunduğun noktadan sonra reel anlamda değiştim. İş yapan insanlara karşı soğumaya başladım.

Hani bi söz var bizim akıllı insana değil dürüst insana ihtiyacımız var diye aynen öyle hepsi 40 takla atıyor çakallıkların ardı arkası kesilmez sonra daha seni tanımaz.

İşte insanlar güven satmaya başlıyor bu noktadan sonra düzen bunun üzerine kurulmaya başladı.

Bizde yalan binse elde birdir.

aslında dürüst olsalar hayat onlara daha kolay geçecek. mutlaka her konu için bir senaryo üretirler, her dalavereyi kılıfına uydurmaya çalışırlar. öyle çoklar ki Allahım. buna da ticaret ahlakı derler. yukarda dedikleri gibi sen de parayı hemen verme.

Yalansız iş halletmek beceri ve zeka gerektiriyor, biz de biraz tırtız da ondan.

mayamız bozuk bence ondan.

iş yaptırmak için 3 kuruş fazla verip şirketlerle çalışın ve sözleşme imzalayın.

çünkü genel olarak ahlaksızız.
sadece iş hayatında değil.
din (şekilcilik) çok, ahlak yok.

Yalanlar içinde büyüyoruz. Yalan söylemezsek kaybedeceğimizi düşünüyoruz. Özsaygı kavramından haberimiz bile yok.
Bireysel nedenlerin bir kısmısı bunlar.

Standartlaşmamış, kontrolsüz, vurguncu bi ticaret yapımız var. Ve fakir bi ülkeyiz. Bunlar da ekonomi ayağındaki nedenlerin bazıları.

Esnafın yaptığı işten kazancı tatminkar olsa, işi geciktirdiğinde veya tamamlamadığında işlevsel kontrol birimi olsa bu tür şeyleri çok fazla yaşamayız.
Bu nedenle büyük firmalara yönelmeye çalışıyoruz. Kazanması adının devamına bağlı, adını kirletmek istemez diyoruz. Satandart işleyişi var, kafasına göre takılmaz diyoruz.

Lisanslı çalışma şartı olmalı ve lisans iptal edilebilir olmalı. Her alanda ama. Finlandiyanın eğitim sistemi dillere destan oldu, büyük başarılar elde ediyorlar. Öğretmenlerini her sene kontrol eden ve geliştirme programları olan bir sistemleri var. Biz yerlerde sürünüyoruz. Oysa zaten iyi eğitemediğimiz öğretmenleri geliştirmeyi bırak kontrol etsek bile fark yaratabiliriz. Akıl sağlığı, ruhsal dengesi bozuk epeyce öğretmen biliyorum ben şahsen.
(Finlandiya değişim sürecine girdiğinde her yönden bizden berbat durumdaydı, ilgilenen Beyaz Zambaklar kitabından başlayabilir.)
Prof Dr Füsun Yarış'ı kanser sürecinde yaşadıkları, yaşadıklarına karşı tutumuyla tanımıştık. Başına gelenler sağlık sektörü ve çalışanları adına utanç vericiydi. Bizim için de korkutucu. Büyük olasılık biz de benzerlerini yaşıyoruz ama onun gibi farkında olamıyoruz.
Doktoruna (aynı zamanda arkadaşı) bir ilaca alerjisi olduğunu söylüyor, söylemenin yeterli olmayacağını düşünüp (yapıyı biliyor çünkü) kırmızı kalemle bir kağıda yazıp baş ucuna asıyor ve ameliyata girmeden önce o ilacın işlem kağıdında yazılı olduğunu görüp buna benim alerjim var deyip ilacı değiştirtiyor. Fark etmese ameliyat olamadan ölecek kadın.
O doktor, hemşire vs hepsi hâlâ görev başındadır muhtemelen.

Düzgün iş yapan insan da var, yapmayan da. İpleri elinden bırakmıycaksın. Her aşamada kontrol sende olacak. Ticarette en güzel kontrol aracı para ( Ve tabii bilgi. Bilgi her alnada tartışmasız kontrol aracı) Parayı iş bitimine ödiycen. Büyük çaplı işlerde bile avans verme taraftarı değilim. Malzeme alacak parası yoksa o işi yapmasın. İş ilerledikçe hakediş tarzı ödemeler yapılır.

Adam mobilyanı getirmedi mi, sipariş iptal diyeceksin. Televizyonu kapının önüne mi bıraktı, almadım diyeceksin.
Yalnız bu hakkaten ilginç olmuş, biri alıp gitse ne olacaktı acaba, verdik biz size mi diyeceklerdi. Bir tane daha getirsinler, akıllanırlar belki. İkinci geldiğinde birinciyi verirsin.
Tesisatçı bir saate geliyorum dedi, gelmedi başkasını çağır. Ona da söyleme, bırak gelsin geri dönsün.

Niye yaşamak zorundayım ki bunları diyorsun, çok haklısın ama olanı geri alamayız bari olacak olana engel olmaya çalışalım.

hayat aklini konusacak bir filozof uret yazınca aklıma düştü, geçenlerde doktor antibiyotik yazmasın diye daha önce kullandım dedim. aslında kendimi yalansız görmeme rağmen ne kadar abuk ve ciddi bir konu hakkında yalan söylemiş olduğumu farkettim ama bu doktora olan güvensizliğim yüzünden olan bi şey. denildiği gibi yalan toplumumuzun ruhuna işlemiş. sahtekarlıkla dürüstlüğü ayırt etmemiz güçleşmiş. yazık bize.

bunda medyanın da etkisi var. sağlığımız gibi çok önemli bir konu hakkında kimse net bilgiler vermiyor. herkes herkesi şarlatanlıkla suçluyor.

almanlar düşünüldüğünde nasıl herkesin aklına dakik, çalışkan olmaları geliyorsa türkler de böyle. içinde doğduğu toplumsal ahlak bireye yerleşiyor bence.

tesisatçı için armut.com'u deneyin derim

Atik yaglar falan atilinca soguk suyla donuyormus. Eski kiraci vs varsa olabilir

lavabo aç.?

Bimdekiler gayet iş yapıyor..

su gideri u şeklinde mi
yoksa t şeklinde mi?

Mert adam, onu döktükten sonra oldu zaten diye yazdım ya.

Basond, sanırım t şeklinde.

t şeklindekiler tıkandımı iflah olmaz
tesisatçıdan u şeklinde olanlardan alırsanız sıkıntı yaşamazsınız.
görsellerle geleceğim

edit:www.google.com.tr

Lavabo altı ile gider borusu arasındaki parça sökülebiliyorsa söküp içini temizlemeniz gerekiyor, zor değil sadece pis bir iş, yok eğer duvara giden gider borusunun kendisi tıkandıysa o zaman tesisatçı çağırın.

lavabonun kendisi mi tıkalı yoksa duvardaki gider mi? benzer şey başıma geldi. meğerse duvardaki tıkanmış. şu linte verdiğim alet ile açtık. adı kılavuz teli. nalburlarda var.

www.gozdenalbur.com

duvardaki gider tikaliymis. bizden onceki ev sahibi butun atik yaglari vs icine dokuyormus. bugun bir tesisatci gonderdiler, hallettik.

paylasmayanlarin hepsini sevmiyorum.

en acayibi, ögrenci gruplarina ögrenci/tutor sokup paylasimlari kaldirtan ögretim görevlileri. derse katilimi arttirmaya calisiyorlarmis.

öhm.

Olay o zaten. Aynı derse giriyorsun sen dersi dinleyip hocanın anlattığını not alıyorsun. Derse girmeyen yada girdiği halde dinlemeyen adam gelip senden not istiyor.

Şahsen beraber çalıştığım, not alıp verdiğim adamla paylaşırdım. Yancı tiplerle paylaşmazdım. (Not: Curve vardı)

not tutarken aklına gelen bir şeyi daha yazmış olabilir, bu yüzden paylaşmak istemiyordur diye düşünürdüm. hak da verirdim açıkçası. ama paylaşana aziz, paylaşmayana cehennem zebanisi muamelesi yapmazdım. sonuçta insanlar ne isterlerse onu yapmakta özgür oldukları kadar yapmamakta da özgürler.

notlarımı paylaşırdım, ama kimse anlamazdı çünkü şifreli yazardım akkjsdklas. şaka şaka, yazım çok kötü o yüzden :(

dönem boyunca derse gelmeyen serseri tipli pis insanlara vermem. 1-2 derse gelmemiştir mesela, ona hiç tanımasam da veririm ya da yakın arkadaşlarıma veririm.

dönem boyunca yatan adama niye vereyim ki emeğimi, mal mıyım sabahın köründe ben derse geliyorum. ben de bilirim dersi asıp gezip tozmayı. bunu alışkanlık haline getirip yüzsüzlüğe bağlayanların hepsini sevmiyorum ben de.


olay sınavla, sınav notuyla alakalı değil. ortada bir emek varsa hak etmeyen yararlanmamalı.

Not tutmamasının ardında eğer çok geçerli bir sebebi varsa (hastalık, ölüm, kalım...) notlarımı paylaşırım. Ama sırf keyfine not tutmayan adama **kseler not mot vermem. Otursun not tutsun davar. Ben eşşşek gibi dersi dinleyip not tutarken o gır gır geçiyorsa kusura bakmasın ama b*k veririm notumu ona. Evet, notunu paylaşmayan o gıcık öğrenci benim çünkü bedavacı tembel heriflerden nefret ederim.

Emeğim değerli. Derse keyfî olarak girmeyip yoklamada birilerine imza attıran uyanıkla niye notumu paylaşayım? Amele miyim ben?

Ancak hasta olduğu için bir iki derse girememiş kişiyle sadece o dersin notlarını paylaşırım. Vize / final döneminde de not alışverişi yapacaksam eğer, (eksikleri tamamlamak adına) paylaşırım.

Not alışverişi yapmadığım kimseyle paylaşmazdım. Bugün başa dönsem yine paylaşmam.
Niçin paylaşayım ki? Derse girmesin, gezip tozsun, kafelerde kankileriyle selfie çeksin üstüne benden not dilensin. Ben giriyorsam, dinliyorsam, not tutuyorsam o da tutacak. Kusura bakmasın avcunu yalar.

Ama iyi de hepiniz gezmiş dolaşmış niye not vereyim ki diye bakmissiniz olaya.

Whatsapp grubu için konuşayım; çoğu yeni öğrenci. Hoca yazıp yazıp silince eksikleri kalıyor. Yetisemiyorlar. Her seferinde de farklı biri istemiş zaten.


Bir de mermize'nin dediği gibi notu alsa da aynı cevabı yazmıyor kimse zaten. Ben kendi üniversite zamanimda da paylaşırdım. Öyle derse hiç girmeyip gelip not isteyen de olmazdı pek. 1 ders kaçırmış insana not vermemek kötü bir durum bence.

lisansta da yüksek lisansda da isteyen herkesle notlarımı paylaştım. derse gelip gelmemesi beni ilgilendirmez açıkçası herkesin kendi sorumluluğunda derse katılıp katılmamak. ayrıca özel sebebi olanlara (çalışan vs.) ekstra yardımcı olurum bu konuda.

Ben herkesle paylaşırdım. İster keyfinden gelmemiş olsun, ilgilenmem. Hoca mıyım ben derse gelmeyene hesap sorayım? Kaldı ki hocaların bile böyle bir hakkı yok. İhtiyacı olanla paylaşırdım, çalışmak isteyen bir insan sonuç olarak.
Hem de paylaşmak güzel.

Onu bırak, bir de parayla satanlar vardı, şaka gibi.

Derste tuttuğum notları patlasirdim isteyenle.sinav için çıkardığım özetleri de patlasirdim ama tek bir kere sınav özetini birine vermediğini hatırlıyorum. O da butun dönem benle hiç konuşmamış olan 1000 kusur sayfalik kitabın özetini isteyen biriydi.

Aksine hoşuma bile gider benden not istenmesi. Kendim not tutma yeteneğine güvendiğim insanlardan not isterim sadece, benden istenmesi de gururumu okşar böyle düşündüğüm için.

Valla uzun ogrenim hayatim boyunca hem bolca not istedim hem de bolca paylastim.. Adam/kadin isterse hic bir derse girmesin yahu bana ne? Ha zaten "derse girmeyip gezip tozan davar" ve "imigimi yidirtmim" insanlariyla muhabbetim yok denecek kadar az oluyordu. Dolayisiyla onlara aramda not mevzusunun bahsi gecmedi hic bir zaman..

ben hep not alan taraftım, 7,5 yıllık üniversite hayatımda not sıkıntısı yaşamadım çok şükür.

paylaşmayanlarla sosyal hayatta da işim olmaz. ama ben karıncayım sen cırcır böceği geyiği yapanlardan da hiç hazmetmezdim, hala da hazmetmiyorum.

biraz da yaralı parmağa işeyin ulen, merak etmeyin ölmezsiniz.

not almanın emek olmadığını düşünen kardeşlerim derse gitmek yerine birer android yollasın o halde derse. ya da ses kaydı alsınlar onu dinleyerek çalışırlar.

ha, ne deniliyorsa onu yazmak bir emek değil tabii, onun adı başka bir şey.

ben hep paylaştım ama bizde kimse not saklamıyordu.herkes elinde ne varsa döküyordu.

Derste çok güzel not alırım. Hocanın ağzından çıkan en küçük bilgiyi bile not aldığım olur. Sonra sınavdan önce hepsini düzgünce tekrar yazarım. Yazım güzeldir. Birçok kızdan duydum bunu. Yazı yazmayı seviyorum. Notlarımı da kimseyle paylaşmak istemiyorum haliyle. Çünkü notları alan bir daha getirmeyebiliyor. Fotokopiciye verip notları mahvedebiliyor. Defter zaten kullanmıyorum. A4'e yazarım hep. Okulla işi gücü olmayan adama not vermem. Tanımadığım biri rica ederse de ya sadece belli bir kısmının fotoğrafını atarım ya da boş bir zamanda kendisinin fotoğraf çekmesini isterim.

notumu, defterimi, hatta oturup internetten araştırıp kendim çalışırken ekstra aldığım notu da veririm. anladığımı özet de anlatırım. (geçmiş zaman bunlar hep, ayrıca arkadaşımın anlatmasıyla notuyla geçtiğim de çoook olmuştur)

sonuçta ben o derse gitmişim, o notu almışım. bendeki işi bitmiş. bir kişinin daha ondan faydalanmasının ne gibi bir sakıncası olabilir?? hii i gizmiş bin dirsi gitmişim i zimin gibirsin inş virmim nit diyenlere çözüm, sen de derse gitmeseydin? sen de not alsaydın? derse de kendin için gittin notu da kendine aldın. bu yaptığın hak geçirmemek değil bencillik. tşk.

kendim yapmadıkça ne birinin hesabını anlarım, ne tuttuğu notu anlarım o yüzden kimseden not istemedim şimdiye kadar. bizim öğrencilerde şey var biraz "ben eşek gibi gelip tutuyorsam notu o da gelsin tutsun" düşüncesi, bide yok çandır yok çundur derken rakip görüyorlar birbirlerini. bilmiyorum belki de haklılar. bana şöyle bir şey olmuştu lisans zamanları; "derse girdiysen notlarını verir misin" demişlerdi verdim, ama ben bazen şekil çizen, kağıdın her santimine karşık olarak yazan biriyim, lisede bile hocalar dalga geçerdi benle, yazım da biraz kötüdür hani görsen kız yazısı demezsin neyse işte notları verdim tuttuğum kadarıyla ama alan arkadaş "anlaşılmasın diye mi bu kadar karmaşık yazdın" demişti, hee tek derdim de buydu :) bu not işleri böyle kafaya takılacak, plan üretilecek bir şey değil ki, ama tutup şuna bida not verir misin işte? :) o yüzden bu garip üniversite halleri ne yardım edeni melek ne de etmeyeni kötü insan yapar bana göre, haa ama dediğim gibi bence kimse notun sahibi kadar anlayamaz içinde yazılanı, o yüzden kimse not verirken evladını verir gibi dertlenmesin allah aşkına:)

kişisine göre değişiyor. 1-2 ders kaçırana, ya da derse sonradan kayıt olana falan veririm. ya da dersi çakışan olmuştu zamanında, gelemediği için ona vermiştim. ama tüm dönem keyfi olarak derse gelmeyene, gelse de tek satır not tutmayana vermem.

değişen bir şey olmaz
bu tip işlerde sözünde duran ben daha hiç görmedim.
Parasını vermeseydinizde gecikecekti.

Basond olan oldu tamam da çözüm arıyorum ben su anda. Her yer her yerde. Öyle bekliyoruz sürekli.

biliyorum çektiklerinizi bizde yaşadık
yeni ev kuran herkes aynı sıkıntıları yaşamıştır.
Çözüm maalesef beklemek
tabi gidin hesabını sorun tabi ki hakkınızı arayın ama satıcı aa bunlar hakkını çok arıyor hemen işlerini halledelim demiyorlar.
Genellikle hiç sözlerini tutmuyorlar.

sevgili fraise, maalesef bekleyeceksiniz. başka türlü bi çözüm yok. alternatif olarak gidip carlayabilirsiniz; gün aşırı da geleceğinizi belirtirseniz belki tek bir kişi inisiyatif alıp işinizi takip eder, süreç biraz hızlanmış olur. mobilyacılar yalnız ne kadar iş planı olmayan insanlar ya, nasıl tutunuyorlar hayret ediyorum.

noterden ihtar çekin, tüketici hakem heyetine gidin, siparişinizi iptal edin.

paranızı geri isteyin, vermezlerse dava edin. marka adıyla da internette her yerde teşhir edin.

her ev kuran böyle sünepelerle uğraşmak zorunda değil, gayet zamanında getiren firmalar var. onlarla çalışın.

sözünü tutmayan firmayla çalışılmaz.

Carlayin mutlaka.siparişi iptal etmek istiyoruz deyip para iadesi isteyin. Sözleşmede teslim tarihi belliyse babilbaligi'nin dedigi gibi de yapabilirsiniz ama o zaman işler kotulesebilir. Bu riski alabiliyorsanız....

Ben saklıyorum. Hepsi bir dosyada ve defterlerle birlikte yerde duruyor.

Defter pek kullanmıyordum, dijital olarak her şeyi saklıyorum.

Saklıyordum, en son evlenirken attım. Yıllardır bir işe yaramamış, bundan sonra da yaramaz diyerekten. Boşu boşuna yer kaplıyor.

Saklamıyorum.Saklama amacınız nedir merak ettim?

Bende saklıyordum.Mezun olalı 9 yıl olmuş ve 1 gün bile olsun açıp bakmadığımı farkettim.Bu yüzden de hepsini çöpe attım.

sadece önemli olabilecekleri tutuyorum. ileride bi şekilde tekrar açıp okumak isterim belki dediklerimi. ama önemli ölçüde attım geçenlerde. epey yer boşaldı dolabımda.

duzgunce kesip adf ozellikli bir tarayicida tarayin dropbox'ta saklayin. kagitlar cope.

Ben saklıyorum.

Ek yanıtlar: eksiduyu.ru

saklıyorum. her dönemi ayrı bi şekilde poşetleyip bir koliye doldurup kaldırdım.

kitap şeklinde olanları saklıyorum ama aldığım notları attım.

Her şey duruyor :)

bir kaç tane çok önemli notum vardı.
profesör bir hocam vermişti hatta onları.

geçenlerde dolabımı düzenlerken baktım bir çoğu güncelliğini yitirmiş. hocama ayıp olmasın diye aradım, eğer kendisi de istemiyorsa atacağımı söyledim "halen saklıyor musun ya onları at gisin hıammına" dedi. ben de attım.

çok spesifik bilgiler olmadığı sürece ders notu saklamak bana mantıklı gelmiyor artık.

Sınavlardan geçtiğim zaman atmıştım çoğunu, ilk başta salaklık yaptığımı düşündüm sonra mantıklı olduğuna karar verdim zira kanunlar değişiyor, uygulama değişiyor. O notların varlığı bir süre sonra sadece kafa karıştırıyor.

Bir de birkaç yıl sonra çok temel geliyor o bilgiler, onları açıp okumaktansa kanun karıştırır, kalın kalın kitaplar okur oluyorsun konuyla alakalı.

Değişen kanunlardan sonra ve mesleğe atıldıktan sonra, okulun yanındaki fotokopiciye gidip kanun ile alakalı ne anlatmışlar diye yeni not alırsın en kötü, ben yapmıştım, faydalı oluyor.

Hepsini attım ve şimdi çok pişmanım. O dönem yüksek lisansa devam etmeyeceğim diyordum sonra ettim ve notlar aşırı lazım oluyor bazen.

her sınavdan sonra atıyorum. cevapları okuyunca ' çıldırdınız mı' diye düşündüm.

lisedekiler bile duruyor, belki bir gün işime yarar diye. tam bi istifçiyim bu konuda.

Notları attım, kitaplar duruyor.

4-5 sene sakladık sonra güzel bi temizlik yaptık eşimle birlikte. minik bir koli şeklinde ayırdık, diğerlerini attık. ayırdıklarımızda işe yaramadı açıkcası sadece özenle hazırladığımız notlar diye tuttuk. makine elemanları defterim var mesela atmaya kıyamadım baya güzel tutmuştum notları. internette var zaten bilgiler birazda hatıra işte. ilerde onlarıda atarız.

Akademik kariyer yaptığım için saklıyorum.
4 sene önce üzerinde çalıştığım konuları bırakıp başka alanlara yönelmiştim, şimdi tekrar eski konuyla ilgili bir iş yapmaktayım. Böyle olunca eski notlar çok kıymetli oluyor. Tekrar sıfırdan açıp öğrenmektense hali hazırda yazılmış çizilmiş notlar baya kıymetli.

Sunumları falan zaten google drive, dropbox gibi yerlerde tutuyorum.

Ben de saklıyorum. Hatta hayatta yapmam dediğim halde mezun olduktan kac yıl sonra döndüm kendi bölümümde yüksek lisansa basladim sakladığım iyi olmus haliyle.

saklanmalı saklıyorum.

ben kardesim icin saklamistim hic bir isine yaramadi, ben de firlattim attim. Derse girip ogrendikten sonra nota ihtiyaci yok, derse girip ogrenmedikten sonra da notla isi yok zaten.

Bir de, ogretmenine, profuna, okuluna, yilina vs vs gore zaten ders notu cok daginik kaliyor. yarim yamalak dersi dinlemissin, sonra gidip abinin dort yil once aldigi notlari okuyosun, profun onem verdigi seylerin o notlarda olmasi cok zor.

bir koltugun alti bunlarla dolu. kiyamiyorduim ama musait bir zamanda vedalasip aticam.

Yaz kis spor ayakkabi giyiyorum ben. Beyaz spor ayakkabiyi her kombine yakistiriyorum. Cok kurtarici bi parca.

Spor ayakkabı. Bot icin de erken degil bence hani cok kislik botlardan degilse, giyenler gordum ben yagmurda.

Normal spor ayakkabi, bazen goretex spor ayakkabi.

Ben de yaz kış spor ayakkabı giyenlerdenim. Kar çamur olmadıktan sonra bot giymem kolay kolay.

spor ayakkabı giyiyorum ben de, bugün keşke biraz daha kışın giyilecek bi ayakkabı giyseydim diye düşündüm açıkçası maç yapmış çocuklara döndüm çünkü.

sipor ayakkabı ve casual.
örnek: www.google.com.tr
www.markafoni.com

ben son raddeye kadar spor ayakkabı giyiyorum artık olmayacak durumda 12839123 kilo harleyleri devreye sokuyorum sonra spora devam.

gün itibarıyla yağmur çizmesi sezonunu açtım.

Spor ayakkap giyerim. İzmir'in yağmurlu günlerinde su geçirmeyen spor ayakkap giyiyorum ama.

az yağmurlu ise spor ayakkabı, çok yağmurlu ise www.decathlon.com.tr

deri ayakkabı. sizin dalga geçtiğiniz deri ayakkabılarım ;_: ne ıslanıyor ne terletiyo.

babet giyiyorum.

Son iki gündür bot giyiyorum çok mutluyum :) İzmit soğuk yağmurlu

spor ayakkabı. kar zaten yağmıyor. çılgınlar gibi yağmur yağmadığı sürece bot giymiyorum. bazen deri oxford. gerçi el yapımı oxfordlarim çalındı geçen. acısı çok taze :((((

mahalle arasinda bir perdeciye gidersen bence cok daha ucuza cikartabilirsin. Evin tamamini nerdeyse senin soyledigin paraya duzduk.

pazara git
bu tarafta olsan tanıdığım bi perdeci vardı

Bir de bu fiyatlar normal mi? Hiç anladigim bir konu değil eğer normalse lanet olsun deyip vereceğim çünkü :)

Boşa demedik perdeye para verme diye düz tül perde al beyaz güneşlik al hatta pazardan falan al

bilmiyorum bana çok geldi. başka semtten baksanız ?
kimisi o kadar iş yapıyo ki sürümden kazanırım mantıgı ile daha uyguna yapıyorlar.

koçtaş'ta çok ucuz. oraya bak bi

Yapabiliyorsanız halı konusunda direnmenizi öneririm, halısız ev çok daha rahat ve temiz oluyor. Ayrıca kumaşı kumaşçıdan alıp sokak arasında bir perdeci veya terzide perde haline getirebilirsiniz.

Ben persan'ın kumaş toplarının sonunun satıldığı outletinden aldım kumaşları (Kadıköy tarafındaysanız eski salı pazarının oradan yoğurtçu'ya giden kuşdili caddesinde), perde terzisine de diktirdim, salon ve arka bir oda 450'ye çıktı. Tül 1'e 3 ölçü alındığı için en büyük gideri o yaratıyor.

Orta boy makine dokuması olmayan iki salon halısını kapanan bir halıcıdan 1000 liraya aldım, makine halısı değilse normal gibi ama makineyse salla.

pazar +1

300 tl tutmuştu fonlar falan dahil 3+1 ev.

düz bakmışsın gerçi ama halıda ucuz shaggy tercih etme sakın. biz ucuza kaçıp dinar halının shaggysini almıştık 2 sene sonra komple değiştirdik keçe gibi oldu ne süpürülüyordu ne yıkanıyordu bıktırmıştı.

mümkün olduğunca çok kişiden fiyat al. bi de mağazada beğendiğin halının marka modeline dikkat et (altında bir köşede yazar genelde) o model markaya internetten de bak acayip fiyat farkı oluyor.

pileli yaptırmayın perdelerinizi. çok gereksiz ve göz yoruyor bence. onun yerine şu aşağıda ki mekanizmayı kullanın, böyle diktirdiğim perdelerimi 3. defadır taşındığım evlerde de kullanabiliyorum ayarlamasını yapabildiğim için.

www.kumas.com.tr

düğmeleri taktığın yerlerde iplerde var, perdenin iki ucundan çekip istediğin büzgüyü verebiliyorsun, böylece perde ölçüsünüde ayarlayabilirsun bir nebzede olsa.

Ben de daha bakmadım. Koçtaş, english home, bauhaus gibi yerler uygunmuş diye duydum.

Pazara gittim az önce, esenyurt'tan gelen perdeciler vardı. Pek güzel modelleri, tüllerı de var. Onlerinde kuyruk vardi resmen :p

Tüm odalara totelde 1300 lira gibi bir fiyat çıkardı, ölçü alıp haftaya çarşamba gideceğim , cok mutluyum :)

Kira farkı sorun değilse kesinlikle 1.

1. ev çok daha cazip.

zaten o parayı taksiye vericeksin 1. evi seç kafan rahat olsun.

1

0 olması dezavantaj. Bütün problemlerle siz uğraşacaksınız.

Aradaki fark sizin için önemli değilse kesinlikle 1.

1

tabi ki 1.
çöplük mü izleyecen terastan? zaten terası 2-3 ay anca kullanırsın. güney illerinde oturmadığını varsayıyorum.

Net 1.

2de bahsettiğin gibi bir evde eski erkek arkadaşım kalıyordu. Çevrenin boş olması, toplu taşımaya uzaklık, market vs. olmaması büyük sıkıntı yaratıyor. Ben alışverişini günlük yapan biri olarak özellikle marketlerin uzak olmasından dolayı baya sıkıntı çekmiştim. Bir sigara almak için bile çıkıp iki saat yürüyorsun. Hiç gerek yok. Sıfır bina da o kadar süper bi şey değil bence. İlk siz oturacağınız için olası sıkıntılar ilk size vurur, atıyorum kaloriferi doğru düzgün çalışmıyordur, banyonun giderinde sıkıntı vardır vs. uğraşır durursunuz.

Eve bi çıkamadın fraise :)

Kesinlikle 1. ev. Hayırlı olsun.

Buff, sorma. İlk defa tek başıma yapıyorum her şeyi. Ne zor işmis bu. Her şeyi ayrı dert.

Yarın da odaları hangi renk boyatalim diye sorarım :p

Yasadigin muhit cok onemli. O yuzden 1. UStelik 1. ev daha genis bir de. Kesinlikle 1.

Ev alirken alakasiz ya da onemsiz degiskenleri hesaba kattigi icin bircok insan mantiksiz karar verir. Bununla ilgili bir arastirma bile var Amerika'da. Sizde de o hataya dusme ihtimali varken siyirmissiniz ama hala akliniz yanlis taraflara kayiyor.

yatak odasını koyu renk boyatın. ben oturma odasında 3 yıldır gök mavisi kullanıyorum çok memnunum :D

kesinlikle birinci daha cazip.

buna küçük olması, güvenliğin ortada olmaması, yerinin sapa olması, manzarasının kötü oluşu falan dışında bir şey daha eklemek isterim.

çatı katı olan evler hep risklidir, çünkü ne olursa olsun bakım gerekiyor.
yeni bina da olsa, inşaat kalitesini bilemezsiniz, bir de çatı akmasıyla uğraşabilirsiniz.

bizim üst kattaki çatının bakımı düzenli yapılmasına rağmen, aşırı fırtınalı falan havalarda şıp şıp damladığı oluyor.

o yüzden çatı işi biraz netamelidir genelde.

bir de, teras falan ne kadar cazip olsa da, genelde güzel bir balkon daha keyifli olabiliyor.
bizim üstte teras var, alttaki balkonda oturuyoruz mesela.
balkon büyük olduktan sonra hiç sorun yok.

çünkü terasa çıkınca ortadasın, herkes her şeyini görüyor.
(gerçi bi mimariyle de ilgili bir şey, ama hayal ettiğiniz gibi de olmayabilir demek istedim.)

bir de, yine yeni bina olduğu için bilemeyiz, terasın giderinde sorun varsa, yağmurlu havalarda yanarsın.
giderinde sorun olmasa bile, bazen tıkanıyor falan, illaki bir sorun oluyor.

yani çatı ve teras sakatlık riski barındırıyor her zaman.

Demişler ama 1, çatı katı dubleks yazın sıcak kışın soğuk olur; bir de yeni ise daha rutubeti filan beli olmaz hepsi kışın ortaya çıkar. Akarı kokarı olmayan eve çıkın.

Fraise sor sor güzel oluyo böyle, yeni baştan ev kuruyomuş gibi hissediyorum ben de sen sordukça :)

Hayırlı olsun şimdiden, güzel bi yuvanız olsun.

kesinlikle +1

dubleksi çatı katını ısıtmak zordur, genelde mutlaka bir yerinden sorun verir sizden önce oturmuşlar olsa neyse ama zaten yeni binayı da ısıtması zor her türlü 1 daha iyi.

Aylarca ev aramaktan emlakçıya dönüştüm, bana güvenebilirsin, 1 diyorum.

Hayırlı olsun.

dubleksten uzak durun bence

1 den 1 banko

sormana bile gerek yok tabiki 1

herkesin de dediği gibi çok net 1.
her şeyi geçtim çatı dublekslerinin bir çoğunun ısınması ayrı soğutması ayrı derttir.

ayrıca 2. sitede çok az insan oturuyor demişsiniz. bu da sitenin geleceği açısından muallak. beklediğiniz hizmetler oturum tamamlanmazsa gerçekleşmeyebilir.

1.
net.

çatı alınmaz

İlk kez tum duyuruyu bu kadar hem fikir gördüm, sonuç itibariyle sizi dinledik; 1. evin anahtarlarını aldık bugün.

Buff'a söylediğim gibi 'evi hangi renge boyasak? Duvar kağıdı yaptırsak mi? Mobilyayı ne renk almalı?' tarzı sorularıma hazır olun. Hepinize teşekkür ederim :)

Ev kaç oda? Kaç metrekare? Bunlar da önemli.

Yeni tuttuk, 180 m2. 3+1, 2 banyolu bir ev.

ucu çok açık soru
öneri
perdelere çok para vermeyin uçuk pahalılar
paraya kıyacaksanız beyaz eşyaya verin.

30-40 gider.

biz antikacilar, ikinci elciler, spotculardan falan aldik her seyi. olmayan parayi harcamaya luzum yok diye dusunduk. arayinca cok temiz seyler bulunabiliyor. totalde eeen fazla 5000 tutmustur ve cok tatli, sicak bir ev.

Her şey sıfır olacaksa minimum 12-13 bin diyorum ben.
Biz mobilya ve beyaz eşyaya 15bin harcadık. Ortalama şeyler aldık. Ivır zıvırlar ve halı perdeyle birlikte 25 bini buldururuz.

ev eşyalarını yeni değiştirmiş yalnız yaşayan bi insan olarak kendime göre cevaplamam gerekirse, koltuk takımı ve yatak odası takımı vivense 'den 6500 civarı toplam, beyaz eşya olarak buzdolabı ve çamaşır makinası 3000 civarı ödedim, bulaşık makinamı değiştirmeyip yeni eve getirdim, perdelerim 1+1 ev için güneşlik ve tül olmak üzere 500 e yaptırdım fon perde istemedim ama onları balıkesir'de yaptırdığım için istanbul a göre bayağı ucuza geldi. televizyon ve kitaplığımı da eski evden getirdiğim için para vermedim, son olarak fırın ankastre olarak evde vardı ona da para vermedim. avizelere toplam 3 tane 500 civarı ödedim. yatağımı da yataştan 1500 e aldım. mutfak eşyalarını da eski evimden getirdiğim için para ödemedim ama onların hepsi baştan alınacaksa ıvır zıvır görünse bile bayağı para gidiyor, tencere takımı, tabak ve kahvaltı takımı, kaşık çatal takımı vs. diye. halı henüz almadım belki hiç almam, alırsam da sanırım bi 1000 civarı da oraya gidecektir. özellikle başka eşya almıyorum.

ekleme: yemek masası da evde cam olarak amerikan mutfağa monte halde vardı, ona sadece yemek sandalyesi aldım 3 tane 800 civarı. iyi ki de başka eşya almıyomuşum, zaten yer yokmuş.

Halı ne ya. Ne gerek var

lucy in the sky, çok saygı duydum size, özellikle şu tüketim toplumunu göz önünde bulundurunca.

12000 civarı tuttu eve çıkarken aldığım eşyalar. Beyaz eşya bi buzdolabı aldım, diğerleri eşin dostun eskisi. Ben tek başıma yaşıyorum, evlilik falan durumlarında daha pahalıya çıkıyor olabilir.

Bu büyüklükteki bir ev için minimum 30bin gider, ucu açık, istediğiniz fiyata kadar çıkar.

2400 + 600 nakliye. salon takımı, L koltuk takımı, beyaz eşyalar, tencere tabak, süs püs, çift kişilik yatak, dolaplar vs. (bkz: temiz ikinci el)

Ucu çok açık hakkaten. Mesela ben perdelerimizi pazardan temin ettim fonuyla falan birlikte 300tl ödemiştim. Millet 2500 e bile iyi rakam diyor.

İnegölden aldık mobilyaları yatak odası, salon takımı, yemek odası toplam 4500 tl idi 2010da. İki kerede taşındık taş gibi hepsi. Bu fiyata sadece koltuk takımı alanda var. Komple ev 10000tl tutmuştu beyaz eşya falan dahil. Benden iki ay sonra evlenen arkadaşım 60000 tl harcadı.

Ali lidar! Z raporu ve tesirsiz parçalar okumadıysanız.

paul auster-görünmeyen
hakan yaman-fotoğraftaki kadın
marlo morgan-bir çift yürek

dün çok güzel ekonomi kitap listesi paylaşmıştı biri.

ben kaydettim hepsini sonra spora gittim teşekkür edecektim o kişiye unuttum.

onu bul harika kitaplar var.

www.idefix.com

ben bunu alacağım yakın zamanda. Okumadım fakat yorumlara göz attım beğenilme oranı yüksek

buldum

www.eksiduyuru.com

Yüzyıllık yalnızlık, sapiens çok güzel, oku mutlaka.

Diğer kitaplara göz atıyorum hemen.

eksisozluk.com şükela modu

Bir3iki7 ye mesaj attık yardımcı olur
Micra ufak güzel bir araç
Mutlaka expere gösterin ve mesaj yolu ile geçmişini sorgulayın
Km si orjinalmi bakımları yapılmışmı sorun nerede yapılmış vs bunuda sorun

Bunu okuduk zaten ama ordaki herkese aklıma takılanlar tek tek soramayacagim fragile lady. Duyuruda daha çabuk iletişim kurabiliyoruz insanlarla. Üstelik ne kadar alırsak o kadar iyi.

Ek olarak parçası ucuz ve bol bir araç öneririm acemi iseniz fiat reno gibi hatta kaza bela kesin bulaşırız sürteriz tamponu falan diyosanız kazasız lokal boyalı araçları bile tercih edebilirsiniz fiyat aralığı ne?

mutlKa servise teste sokun. Aslında mümkünse galerilere hiç bulaşmayın. Bu memlekette güvenmeyeceğiniz iki yer sorsanız derim ki; emlakçılar ve galericiler. En güzeli mesela nissanın( micra dediğiniz için) kendi plaza satış yerinden almanız veya dod gibi derindere gibi garanti sunan yerlerden de 2.el alabilirsiniz. Tabi bunlar piyasaya göre 3 5 daha pahalı.

hocam birincisi şahıstan alın. ikincisi bu işlerden anlayan eş dostla gidin. yoksa başınıza gelmeyen kalmaz. otomobil dünyası üç kağıtçılarla dolu...
buradan öneriler falan güzel ama iş uygulamaya geldi mi dökülüyor...

Öncelikli olarak galerilere GİTMEYİN. Ben çakal olmayan sattığı arabayı dürüstçe anlatan galeri pek görmedim duymadım.
Düşüncelerinizde haklısınız. İstanbul gibi bir yerde ilk araba hem 2.el olmalı hem de ufak olmalı.
Peki nelere dikkat etmeniz gerek? Arabayı nerden nasıl alıcaz?
-Bu işler de artık internetten yürüyor,galeriler de firmalar da 2.el araçları burada sergiliyor zaten.
-O yüzden Sahibinden.com da zaman geçirmelisiniz. Açıklamasi fotoğrafları düzgün arabaları seçmek gerek.VE ÖNCELİĞİNİZ SAHİBİNDEN SATILIK OLANLAR OLMALI.
-Arabayı seçip beğendikten sonra da telefonla arayıp klasik sorular(Kilometresi, son bakım tarihi, lastik durumu vs.vs.) ve plakayla şaşi numarasını öğrenmeniz gerek arabanın geçmişini sorgulamak için.
- (git: sbm.org.tr )
- Bunları yapıp her şeyde anlaşıp araba içimize sindiğinde de notere gitmeden önce arabayı yetkili servislerde ki testlere sokuyoruz. Ve sahibine diyoruz ki "test de dediğinizden farklı bişey çıkarsa(extra boya, değişen cam kapı) siz ödüyosunuz, eğer sıkıntı olmaz ise ben ödeyip arabayı da satın alıyorum".

Biraz çetrefilli bir süreç evet ama piyasa gerçekten kötü. 0 alınan arabalarda bile sorun çıkıyor maalesef. Başka sorularınız olursa, bildiğim kadarıyla da cevaplayabilirim. Hayırlı olsun şimdiden :)

zımba, ataş, düzeltme bandı(tipp-ex).

fosforlu kalem.

bant, bantlık, fosforlu kalem (highlighter), makas.

tel sökücü, plastik dosya, şeffaf dosya, kalın dosya, zımba, delgeç

görevli kadının bir bildiği vardır. dediğini kaale almamanız için kendinize güveniyor olmanız gerekir fakat böyle bir durum da gözükmüyor. mümkünse bence de 5 kasım

bence fark olmaz, kar yağarsa herhalde eşek olmadıkları için zincir takarlar. 7 kasımda da tufan kopmayacağının garantisi yok misal. hangi gün sizin için daha uygunsa o zaman girin.

5 kasımda girin. kadının dediği doğru...

Ocağın ortasında girmiştim, karla karışık yağmur vardı. Hoca ve müfettişler gayet anlayışlı davranmışlardı, çok yavaş ve olması gerektiğinden daha kısa sürmüştük. Daha zor olmuyor yani.

sınavı son dönemde zorlaştırdılar. hocaların kendisi yine insaflıdır ama yokuşa dur kalk vs koydularsa sıkıntı olabilir. riske gerek yok.

Kışa kalma

kısa zamanda alışırsınız, bu defa 2+1 çok küçük gelir. büyük ev iyidir. boş ver haftada 1 saat fazla temizlik yap nolacak.

burada önemli nokta eşya miktarı. fazla eşyayla küçük ev hakikaten ölüm. diğer türlü yerleşmeniz rahat olur.

şahsi fikrim; arkadaşın evden çalışıyorsa, fiyat açısından sizin için fark etmiyorsa 3+1 gereksiz değil. banyonun birini kapatıp depo niyetine kullanabilirsiniz.

bence cok zor olur. temizlikci almayacaksaniz ozellikle helak olursunuz cok sacma sekilde.
ayrica ev buyuk olunca her yer kullaniliyor yine de dolayisiyla surasi kullanilmaz orayi temizlemeyim gibi bir sey de olmaz. kucuk olmayan 2+1 bence isinizi gorur. bir de su var, bu eve gore esya alacaksiniz, eger ev sizin eviniz degilse ve bu standardi koruyamazsaniz (yani bir sonraki eviniz de boyle olmazsa) o esyalar ilerde elinizde kalir falan. genelde turkiyede ne kadar buyuk ev o kadar esya o kadar dert seklinde gidiyor.

kirada çok fark yoksa genişi seçin

Soruyu yanlış soruyorsun. 2 banyo yu abartma, 2 artı 1 ve 3 artı 1 ev arasında seçim yapacaksın. Erkek arkadaşın haklı. Misafiriniz geliyorsa eğer

Eger ihtiyac yoksa fazla tabii. Ama bu sefer ayri banyoya, giyinme odasina vs alisinca da vazgecmek istemezsiniz muhtemelen.

Bir de soyle bir sey var, herkesin banyosu ayri olacagindan esya karisma durumu vs daha az olacaktir mesela. (Ben iki banyoyu da kendiniz icin kullanirsiniz diye dusundum tabii, misafir degil) Daha az karisacagi icin de toplamasi daha kolay olacaktir. Giyinme odasi da oyle. Yani ayri olursa daha duzenli olur bence. Daha genis alan sonucta.

Simdi bir de 2 banyolu 3 odali ev 100 metrekare mi, yoksa 150 metrekare mi mesela. Sonra, kiralari ne kadar fark ediyor? (hatirladigim kadariyla Beylikduzu tarafinda oturuyordunuz) Sonra, kiralar cok fark ediyorsa aradaki fark sizin icin ne kadar onemli? O farka daha iyi bir seyler mi yapacaksiniz sonra carcur mu olacak? Onceliginiz ne falan filan.

Beraber temizlersiniz iste. Herkes kendi banyosunu mesela, daha bile iyi olur, is yuku azalir eheh. Ya da temizlikci tutma imkani varsa, oyle yaparsiniz.

ben 125 m2 evde tek yaşıyorum :P
benim de 1 oda çalışma odası (çünkü evden çalışıyorum), 1 oda boydan boya dolap, giyinme odası yaptım başka eşya yok.
1 oda oturma odası
1 oda yatak odam.
Gerekli miydi hayır, üstelik ben evde fazla eşya sevmiyorum ama şartlar böyle gerektirdi
temizlik meselesi : süpürge tutmakta bi 10 dakika fark etmesi çok çok büyük bir fark değil, giyinme odasında eşya olmadığı için dağılmıyor zaten, ayrıca ütülenecekler filan 1 ay dursa göze batmıyor kapıyı kapatıp çalışıyorum-değilse psikolojik olarak batıyor da. AMA cam silerken helak oluyorum evet, 2 oda çift camlı + mutfak kapaLı cam balkonlu, sil sil bitmiyor. Temizlikçi gelecekse bu çok önemli olmayabilir.

@yuzır
Karı koca ayrı banyo mu kullanacak yahu:) ebeveyn banyo değil mi bahsettiği?

Temizlikci muhtemelen 2 haftada ya da ayda bir gelecektir ama 3+1 evler fazlaca geniş oluyor. 2+1 evler de küçük değil zaten. Yani gelse bile sonuçta ben haftanın 3 günü silip, süpürup, toz alacağım. Erkek arkadaşım da yardım ediyor gerçi ama ne bileyim.

Kira farklari çok fazla olmuyor arada.

Şunu da not edeyim; 55 m2 bir evden geçiyoruz büyük eve. Gozumun korkmasi da o yuzden sanirim. Eşyalar fazla değil hatta eksik kalabilir.

tek kişi yaşayan arkadaşım var, sıkıntısı toz ve temizlik, bir oda ütü odası 1 oda giyinme odası, ebeveyn banyosunun olan oda yatak odası, diğer banyoda çamaşır yıkıyor. lakin buyuk evdede 2-3 eşya var deli bir eko var evde. o yerleri silmek rahat 1 gün sürer ama kendisi rahat rahat oturuyorum diyor biraz büyükçe ama olsun diyor

Rahatlığa ve büyüklüğe alışmak çok kolay. Kısa zamanda alışırsınızve her yerini bol bol kullanırsınız. Hatta bir süre sonra küçük evler sizi basar, rahatsız eder. Geçiyorsanız oh ne güzel olur ama tek sorunu temizlemenin zorluğu. Bunun dışında problem olmaz.

biz geliriz fraise, ayıp ediyorsun ^.^

diğer odaların kullanımı az olacağı için düşündüğün kadar kirlenmez zaten, 1+1 evden o büyüklükte bir eve geçmeniz çok rahatlatıcı olacaktır emin ol.

ısınma soğutma gibi problemleri de düşünün. 55m2 evi ısıtmak kolaydır, 150m2 ev? merkezi kaloriferli değilse hiç sanmıyorum.

temizlik konusu konuşulmuş, ama ayrıca arkadaşlar şu konuda çok haklılar, 3 odalı bi' eve geçtikten sonra velev ki taşınmak zorunda kaldınız, o eşyaları ne kadar minimumda da tutsanız ufak eve geçerken sığdıramazsınız. olmuyor, olmuuuyoooor.

146 m2lik 3+1'de oturuyorum. ebeveyn banyosu kadar lüks bir şey yok. valla süper. şimdi oğlan var o ayrı mesele de oğlandan önce de bir oda bizim,bir oda oturma odası, diğer oda da çamaşır/misafir odasıydı. senede 2 kez misafir geliyor

o 1 odayı pek kullanmazsanız kapıyı çeker oturursun temizlik de dert olmaz. zaen 3+1ler artık pek büyük olmuyor

Alışırsınız, onda sıkıntı olmaz. Ebeveyn banyosu çok büyük bir güzellik. İstanbul'da mı bu ev? Eğer öyleyse ve bina yaşı 10 dan fazlaysa ben tercih etmezdim. Deprem bölgesindeyiz ve her an büyük bir deprem olabilir. Binanın yalıtımı nasıl ona da bakın mutlaka.

Bence de gereksiz büyük.

kendi evime göre cevap vereceğim yine
silme-süpürme toz alma bence geniş evde daha bile rahat -ama benim gibi ev geniş eşya azken
zira mesla benim giyinme odam tamamen ortalık boş birşeyleri biryerlere çek kaldır gibi sorun yok. Yatağımı da önünde boş alana tamamen itebiliyorum, süpürken itiyorum bir yandna makineyi bile durdurmadan vs.
yemek masası, konsol, gümüşlük, vitrin öyle şeyler yok ki toz almak uzun sürsün. mutfak geniş, yemek orada yeniyor 1-2 kişi misafir de olsa orda yeniyor. daha fazlası için oturma odasında açılır masa, boş odada da ilave sandalyeler var, o şekilde yapıyoruz. ama bu masa ve sandalyeleri normal zamanda kullanmıyorum da temizlemiyorum da.
dresuar yok, komidin yok -komidin lazım da almadım.
benim toz aldığım şey TV ünitesi (ki TV de yok ama ünitesi var, orada ıvır zıvır şeyler var) 2 kitaplık. Kitaplık 2 tane olduğu için o vakit alıyor ama her zaman kitapları indirip silmiyorum.
Ben bu kadar eve eşya alıp yaymadım zira esasen fazla eşya sevmiyorum ve 3 senedir ben bu düzenle yaşadım, 40 m2 evde de yaşayabiliyordum, o ayrı. kışa bir taşınma planım var, şehirdışı, olursa. belki hiç bir eşya götürmeyecem o nedenle artık hiç almam. Geniş eve eşya doldurmamak da mümkün.

Takriben 6 yıldır 200m2, 3+1 2 banyolu bir evde ikamet ediyoruz iki kişi.

Ne kadar güzel birşey anlatamam.

Fazla eşyan olsa bile, kaldırabileceğin tonla alanın oluyor, ortalık anne evi gibi sıkış sıkış değil.

Temizlik kısmı da sıkıntılı değil esasen. 2+1'de de aynı sayıda lavabo falan temizlemeniz gerekecek. Tek fark yer silerken daha fazla alan silmeniz gerekeceği ki yapılıyor bir şekilde. Çok fazla pencere falan açmazsanız uzunca bir süre idare ediyor hatta kullanılmayan alanlar.

90 m^2 büyüklüğündeki bir 2+1 yeter de artar bile.

Büyük ev daha güzel. Eşyanız az gelirse boşlukları doldurmayın, ferah ferah oturun. 2 banyo da iyi işte. Sabahları daha az trafik olur.

sizin icin cozum basit, madem temizlik sorun olma ihtimali yaratiyor, temizlik takvimi hazirlayin. bir hafta biriniz diger hafta digeriniz mesul olsun, bunun haricinde bir oda diger ikisi ikinize birer bireysel oda olsun, boylece ikinizin de kendine ait calisma ve giyinme alani olur ve o odanin mtemizliginden duzeninden kisiler kendileri sorumlu olur. hatalik temizlik planina sadece ortak alanlari dahil edersiniz. banyolardan birini ikinizin ortak kullanimina digerini misafir kullanimina veya daha nadir kullanima ayirirsaniz daha iyi olur. diger bir olasilik ise bir banyoyu dis fircalama, sac kurutma, dus, makyaj, bakim vs icin ayirmak diger banyoyu ise dogaya karismak, paspas yikamak vs gibi daha kirli aktiviteler icin kullanmak olabilir. haftalik temizliklerde bu banyodan su alisverisini yaparsiniz mesela. bu arada uzun vadede temizlik takvimi iliskinizi gereksiz gerilimlerden korur, sizi de biraz ozgurlestirir, mutlaka evde esitligi saglayin, sonra cok pisman olursunuz.

mümkün ama vermeyebilir de doktor. denemeden bilemezsin..

Bana aile hekimim vermemişti ehliyet için.

normalde ikametgahı başka şehirde olanlar misafir statüsünde muayene olabiliyorlar. sizin durum da böyle bişey ama ehliyet için verirler mi bilemedim. doktorun insiyatifindedir, bi şansını dene.

hekimin inisiyatifinde. ama misafir olduğunu söylersen genellikle yardımcı oluyorlar. sen de ikametinin yurt dışında olma durumunu söylersen yardımcı olacaklardır.

bu arada, öğleden sonra gitmeni öneririm. daha sakin olduğu için daha kolay yardımcı olurlar. öğleden önce genellikle feci sıra oluyor, kavga gürültü falan.

yazın bazen ben de öyle giyiyorum. ekseriyetle babetle. şort altına amele gibi çorap mı giyelim? temiz biriysen kokmuyor, niye koksun? koksa kadınlarınki de kokardı.

Ben su kundura tarzı olanlardan bahsediyorum bu arada. Sandalet ya da spor ayakkabıdan değil. Ben spor ve bez ayakkabıları spor çorabıyla giyiyorum.

ben çorap giymiyorum bazen ama bunu kimse fark etmiyor, normal spor ayakkabı giydiğimden. kokuyor evet.

Brnim ayaklar yara oluyor öyle, giymem asla, çirkin de görünüyor evet

Kisa corap giyilir sortla da.

Babet corabi, bi zahmet erkek olan giymesin.

Corapsiz da olmaz. Hos degil.

Babet Çorabı giyiyoruz rahat oluyor valla her ayakkabı ile giyiyorum bence estetik duruyor. Estetik durması çorap ile alakalı değil üstündeki pantolonun paça darlığı ve boyu ile alakalı.

Bilekten 2cm yukarıda 17-18 Cm paça ile son derece estetik olur ama sen tutup boru paça pantolonu katlayıp giyersen, piknikte dere geçecek çorapsız baba figürü olur.

misal bende şu ayakkabıdan var:

lastikpabuc.com

bu ayakkabı şortun altına çorapla giyilebilir diyen göz zevkim var demesin. ya çorapsız ya da babet şart, bu tarz ayakkabı şortla başka türlü giyilmez. sonuç olarak ayakkabıya ve üstüne ne giydiğime göre değişiyor.

normal paça pantolon bulamadık haftasonu. erkek modası femininleşiyor gittikçe. problem değil feminenleşsin, böyle de güzel, yakışana yakışıyor da abi eski usül de çalışın biraz milletin babası amcası dayısı var

edit: babama doğumgününde bi ayakkabı aldım. ayakkabının üst kalıbı öyle bir şey ki spor çorap giysen "ben burdayım" diye bağırıyor (pantolon paçasından bağımsız), çorapsız giyilmez (deri ayakkabı). mecbur adama babet çorabı aldık. aklıma geldikçe gülüyorum :D

Babet çorabı denen şeyi hiçbir güç bana giydiremez.

sadece şort ve 1-2 tane paçası hafif kısa ve boru olmayan pantolonumun altına babet çorabı giyiyorum ve bundan rahatsızlık duymuyorum. babet çorabının şekilleri var; spor babet çorabı

cf.kizlarsoruyor.com bu şimdi kötü bir görüntü mü allah aşkına ? feminen mi yapıyor bizi nedir yani ?

çorabın görünmesini sevmiyorum ve böyle bir yol varken de giymiyorum. çorap giyince ilginç olarak özgüvenim 0'a iniyor napayım. bir yere gittiğimde de çorapları ayakkabının içine bırakıp içeri giriyorum normal çorap sonuçta koku falan yok rahat olun.

yazlık yerde değilsem çorapsız terlik bile giyemiyorum la ben.
en olmadı kısa çorap giyerim.
ama ne çorapsız ne de babet çorabı ile ayakkabı giymişliğim yoktur.

bütün arkadaşlarım o ucube babet çorapları ile dexter giyiyor. ben hala geleneksel kısa çorap ile spor ayakkabıda inatçıyım. eve girince iğrençler ötesi bir manzara. zemine bakamıyorum arkadaş, yürüdüğüm yere bakamıyorum ya. hepsine yazıklar olsun
insanlığa olan inancımı hepten yitirdim artık.

Babet çorabı giymedim, giyene karışmıyorum ama yakışmadığını da dile getiriyorum.

galeri13.uludagsozluk.com

Çorapsız hayatta ayakkabı giymem, kokudan falan değil de o his hoşuma gitmediğinden o da.

spor ayakkap giyiyorsam soket çorap giyerim de timberland tarzı ayakkabı giyiyorsam babet çorabı giyerim. şort altına bu tabi.
normal çorap giysek bu sefer çorap görünüyor diye şarlarsınız. size de bir şey beğendirilmiyor arkadaş.

Sevişen yahudi ve cekilmis gayfe +1
Kunduranın içine giyeni görmedim. Dexterin içine giyiyorum ben de.
Ama o ayakkabının çıkması gereken bi durum olursa(eve girmek vs.) herkes bir anda senin ayaklara bakıyor. Komik oluyor :)

Birak allahaskina, moda falan denmez ona. Cildirmis onlar.
Erkek modasi feminenlesmesin, boyle guzel degil. Hic yakismiyor. Yok yakisiyor olsa istedigi kadar feminenlessin de sorun hic mi hic yakismiyor olmasi.

babet çorabı giymem, giyenle dalgamı geçerim. bir amaca hizmet ettiği için çok şeetmem gerçi, "pedikürünü geçirdin de mi saklıyon zuhaha" falan der geçerim.

babet çorabı giymeyi gerektirecek ayakkabı almayarak bu sorunu aşıyorum ben, mis!

sadece bir gün çorapsız giymek zorunda kaldım ve o günden beri topuklarım nasırlı geziyorum. güzelim ayaklarım mahvoldu.

Berbat

Özellikle kısa paça pantolonla makosen ayakkabı çıplak ayakla korkunç duruyor.

Bir de bu moda olabilir yakıştıran tarzına giden giyer de, la noixin dediği gibi başka seçenek yok.

geçen hatunla düğündeydik, bir eleman vardı böyle cıbıl ayak sanki, paça yukarıda, ayakkabı kundura/klasik gibi, en sevmediğim görüntü, herhangi bir insan bana o kombini "tarz" olarak kabul ettiremez, dalgamı geçer gülerim.

Bu arada erkek modası feminen bir hale geliyor iyice, bir de homofobik olarak görünmek istemem ama başlığı bile var (bkz: ılık modası yüzünden düzgün pantolon bulamamak ) diye, hak verdim.

bugün babet çorabı giyen erkek yarın vurdurur bile. ama bana bugünden vurduruyorlar gibi geliyor.

takım elbisenin altına babet çorabıyla giyiyorum çorap görünmüyor. gayet de yakıştığını düşünüyorum.

çorapsız ayakkabı giyemem. yazın yürüyorsa insan o ayak terler.

fakat, eğer kadın da çorapsız ayakkabı giyerse terler ve buna bağlı olarak kokar. ekstra bir mantar ya da koku yapan başka bir şey yoksa. bunun kadını erkeği yok, başka şeylerin de olmadığı gibi. bu kadına yakışıyor erkeğe yakışmıyor çünkü kadın zariftir mantığı da cinsiyetçi bana kalırsa. biri uydurmuş zarif diye bir şey, hop genel geçer olmuş neredeyse. ayak işte, zarifi mi var? bu kıl tüy mevzusunda da böyle. bilmesek inanacağız yani. kadın zarifmiş de babet çorabı erkeğe yakışmıyormuş da... bundan 20 sene önce de küpe için vardı bu mevzu. ondan önce başka bir şey için. alışkanlıklar aynı konular farklı.

ben de pek alışkanlıklardan vazgeçemiyorum o ayrı. fakat kimseye de bakmadım. yani bunun bu kadar yaygın olduğundan haberim yoktu. ama şöyle bir şey var ki, o dar pantolonları tekel haline getirenlerin allah belasını versin. pantolon bulamıyoruz resmen. o kabine girip pantolon denemek işkence yemin ederim. bir pantolon bulursam 3-5 tane alıyorum anında. çünkü onlar da bitebilir. kolumdan geçmeyen pantolonun bacağımdan geçmesini bekleyenlere lanet okuyorum. yok sen yine üret tabi. ama ötekinden de üretsen ya keşke.

Olm ben hala bol kot pantolon giyiyorum kaldi ki dar paca kisa bilmem ne..

Almam da giymem de giyeni de sevmem.

Bence tisortler de son donemde cok gereksiz sekilde kisa ve dar. Tisortu giyiyorsun düdük gibi kaliyorsun

Bol kiyafetler iyidir. Selamlar.

90li yillar ne rahatti lan tisortlerimiz koltuk altimizdan sarkardi. Super.

Skyangel, yapma bunu. İşte asıl sevmediğim görüntü o benim :(

Bir de erkek ayakkabı çeşitlerini pek bilmem; kundura dediğim şey başka bir çeşit de olabilir. Spor ayakkabı değil, onu biliyorum sadece.

Krem peynir, dediğin gibi asıl sorun pantalon olabilir.

La noix, ahahahha :) bizimkine renkli gomlekleri zor kabul ettirdik, babet corabini hayatta giymez.

bi çorap üzerinden ne ılıklığımız ne vurdurmuşluğumuz kalmış vay be.. bu gözler neler gördü o tesbih sallayan maço abileriniz dibini nasıl dövdürüyor bir haberiniz olsa..

ekşi bile bir çorap üzerinden bu kadar anlam çıkarıyorsa toplumdan pek de bişey beklememek lazım. helak olalım yok olup gidelim cidden.

bakkala piajamayla gitmek gibi usengeclikten yapiliyorsa, kisa zaman ve yakin mesafeler icin caizdir. gun boyu o sekilde dolasmak gunahtir.

www.google.it

niye yahu.
takım elbisenin sıkıcılığını atıyor bence tek başına ((

ayakkabı da bu ))
www.google.it

Spor ayakkabi ve yazlik o dexter falan tarzindaki pabuclarda heleki kapri sort giymissen corap cok kötü duruyor. Corapsiz asla giymem. Gorunmeyen corap sart babet bs tarzi. Klasik ayakkabi corapsiz igrenc bence. Erkek adamin bileklerini pantalon altindan gostermesi basli basina garabet bence.

@trejemu niye corap cok kotu olsun? bence sorun yok.

img.cinemablend.com

şort altına hariç giymem, özellikle kumaş pantolon altına giyenlerin hepsini bi gemiye doldurup açıklarda batırasım geliyor öeh

Şort da olsa çorap giyerim, kısa çorap giyerim. Ayakkabıyı çorapsız giydiğimde huylanırım, rahatsızlık hissi oluşur, ayağım kokmasa da kokuyormuş gibi hissederim, huylanırım yani. Ve yukarıda da denildiği gibi hiçbir güç bana babet çorabı giydiremez.

giyiyorum. kundura tarzı ayakkabı zaten giymem. spor ya da bez ayakkabı içine babet çorabıyla giyiyorum. yani uzun ya da kısa çorapla giyilemeyecek ayakkabılar var, onlarla birlikte giyiyorum. çok da normal ve iyi bi şey ayrıca. giymeyenler kötü görüntü oluşturuyor asıl.

çorapsız giyen pek yoktur zaten. hem koku yapar, hem rahatsız eder muhtemelen.

giymiyorum, babet çorap da giymiyorum. askılı da, akşam, sabah farketmeksizin şapkayı ters de takmıyorum.

neredeyse 10 seneden fazladır dexter ayakkabı giyiyorum ve bunu çorapsız giyiyorum. üstüne de kot şort ile şahane oluyor. bu sene temmuzda başladım kombinasyona ve ekim ortasında havalar soğuyana kadar böyle takılabilirim. şehirler: izmir ve antalya.

bazı erkekleri baştan diskalifiye etmek için bu tür babet çorabı/bilek üzerinde biten pantolon gibi moda geliştirdi gizli güçler, başka bi açıklama bulamıyorum.

Erkeğim. Paçaları kısa, çorapsız ayağını gösteren tipler bana komik geliyor.

Amerikalı arkadaşım türk erkekleri gay gibi giyiniyor dediğinde sittir lan demiştim de meğer haklıymış, şimdi görüyorum.

belki sizin yaptığınız gibi dışarıdan gelen yorumları, nasıl göründüğünü umursamıyorlardır en makulu olaraktan. böyle şeylere neden takılınır hiç anlamam. hayat böyle şeyleri keskin çizgilerle yorumlamak için fazla kısa. mesela beyaz çorap giyen erkekleri de eleştirirler hatta kırolukla suçlarlar. bunu da hiç anlamam.

bileğin etrafını kapatan kumaş miktarını azaltmış oluyorlar en basit haliyle. giyimin eleştirisi olmamalı. isteyen ispanyol paça pantolon giyer dolaşır, isteyen maykıl ceksın gibi paçası kısa pantolonlarla mesela. insan kendi için giyinmelidir. dışarıdaki gözler için değil.

Kosele veya kundura ile giylen kisa paca 30 yillik hayatimda gordugum en igrenc moda.

Sort ve kisa ayakkabi ile giyilen babet corabi problem degil. Ben de ayakkabisiz goruntusunu sevmiyorum, o yuzden bi eve girdigimde cikarip ayakkabinin icine birakiyorum, sonra cikarken tekrar giyiyorum. Babet corabini giymesi ve cikarmasi kolay.

@matrix boru paça pantolon yok piyasada. tabii ki bu durumda eleştirilir milletin ne giydiği

Gür, uzun ve dalgalı saça maşayla 10 dakikada şekil verebilmen mümkün değil. Maşayla yapılı ve muntazam bir saçın olsun istiyorsan tutamları tek tek incecik alıp düzgünce sarıp 10 saniye kadar beklemen gerekiyor. Benim 25-30 dakika falan sürüyordu saçım göğüs hizasının altındayken.

Düz kullanmayı seviyorsan saç düzleştirici alabilirsin. İşte o 15-20 dk sürüyor. Dalgaların azsa ve saçın kolay şekil alıyorsa 10 dakikada bile bitebilir.

sac kurutma mak.nin permalı saçlar için ayrı bir aparatı var, fönün ucuna takıyorsun, onlardan alın, kışın da saçlarınıza köpük sürüp o aparat aracılığı ile kurutun, çok güzel oluyor. hem de maşa ile saçınıza zarar vermemiş olursunuz.

1. Scholl'u ben kullanıyorum. Memnunum. Kullanmak için bir 15 dakika ayakları ayak havuzunda bekletiyorum. Sonra iyice kuruyunca çıkarıp Scholl'luyorum. Aradaki fark ucuz olanlarla nasıl olur bilmiyorum. Ayak peelingi kadar etkili değil ama onda da ayak yaratık ayağı gibi oluyor. Ben memnunum.

2. kassiopeia'nın dediği zamazingo işe yarıyor. Yurttaki oda arkadaşım kullanıyordu ve çarçabuk şekil veriyor.

1- Kullanıyorum, memnunum.
2- Maşa biraz alışkınlık işidir. Ben maşa yapmaya ilk başladığımda 20-25 dk'mı alıyordu. Şimdi elim alıştı (yaklaşık 10 senedir kendime maşa yapıyorum) 6-7 dk'da işim bitiyor. Saçlarım omuz hizasından biraz uzun ve ne çok gür ne de çok seyrek, normal sıklıkta.

Muntazam dalgalar istemiyorum aslında. Sadece sabah kalkınca biraz düzeltmek istiyorum. Saçlarım zaten dalgalı. Duzlestiricim de var ama onunla komple yapmak gerek. Benim 1 saatimi alıyor nerdeyse.