[]

hacılar, şeyhler, tekkelerin modası geçecek mi

şimdi düşünüyorum şu anda bir sürü grubun aşırı mübarek kabul ettiği malum hacı hocaların bir kısmı zaten ölmüş, bir kısmı da cidden yaşlı. bugün mesela Abdülkadir geylani'ye millet niye bu kadar tapıyor diye okuyordum, türlü türlü mucizesi varmış adamın onlara göre, ama mucizeler hep adam gençken, bundan 50-70 yıl önce falan. dolayısıyla tabii kanıtlama şansı yok.

şimdi düşünüyorum bu adamlar öldükten sonra, mesela 1990 doğumlu biri abi benim böyle mucizelerim var diyemez çünkü teknoloji çağındayız, millet çıkar göster diyebilir. dolayısıyla bu tarz irrasyonel tapınışların modası geçer mi sizce? yoksa insanoğlu zayıftır ve her zaman bir dal arar, o dal da bazen bu şeyhler olur mu diyebiliriz?


 
aslında bunlar eskiden bu kadar popüler değildi. 1923-2000 yılı arası dönemde şeyhçilik falan yoktu bu kadar. mevcut iktidarla ilgili. bunlar eğitim sisteminde bile çocuklara anlatılıyor şimdi.

eski türkiye ortamına dönülürse hepsi unutulur.
  • mj23  (12.05.21 23:11:54) 
Geçmez geçmeyecek.
Şekil değiştirir belki ya da eskiye inanmaya devam ederler.
Bilmem kimin soyundan geliyor bu zat derler olur biter.
Düz dünyaya inananlar var roket ne diyorsun.
  • kisa  (12.05.21 23:12:16) 
Aslında bu teknoloji olayının onların zararına değil yararına da olabileceğini düşünüyorum. Şimdi oturup photoshop, efekt vs kasıp aksine yepyeni mucizeler oluşturup milleti kandirabilirler. Eskiden bu böyle kolay değildi, şimdi mucize bekleyen adama saçma sapan bir video servis edip inandirabilirler.

Bunun dışında insanoğlu evet gerçekten zayıf ve manipülasyona, beynin yıkanmasına çok müsait. Ölüm gibi bir gerçek olduğu sürece -ki her zaman olacak- dinler, şeyhler vs de olacak çünkü insan yok olup gitme düşüncesini kabul etmek istemiyor.
  • j r r tolkien hayrani  (12.05.21 23:18:01 ~ 23:19:25) 
Abdülkadir Geylani ve "bundan 50-70 yıl önce" mi? Bu kısmı anlayamadım, taaa 1000 yıl önce yaşamış biri çünkü...

Sorunun cevabı şu:

Sorun şeyhler tekkecilik tarikatçılık değil, çünkü bu yapıların hiçbiri ilk ortaya çıktığında bugünkü halinde değildi, tıpkı din gibi. Her şey bir ihtiyaçtan kaynaklanır, dünyanın en baba gerçeği, her yere uygularsan önüne her kapıyı açar.

Sorun insanların kafalarına göre her şeyi tanrılaştırmaları ve fena halde çıkarcı davranacak kadar kötü yetiştirilmeleri. Saygı anlayışları çok kötü. Sevgi anlayışları çok hastalıklı. Hür kafalarla yetişmiyorlar. Düşünmeyi bilmeyen analar babalar tarafından yetiştirildiklerinden düşünmek diye bir şey olduğundan haberleri yok. Şekilciliğin şahikası bile yetmiyor onlara. Sorun bunlar. Sorun yetiştirilme.

Yoksa bu bahsettiğin yapıların hepsi, aynen dediğim gibi o günün ve ortamım ihtiyaçları doğrultusunda kendiliğinden oluşmuş şeyler. Her şey iyilikle oluşur, onu kirleten ve kötü hale getiren insandır. Bıçakla elma kesmek veya insan kesmek seçimi örneğindeki gibi.
  • 1bir1bir1  (13.05.21 00:10:45) 
Söylemey unuttum. Bunlardan kurtulunmaz, daha doğrusu bunlardan değil insanın bu sorunlarından kurtulunmaz. Ne zaman ki insana insan değeri verilen bir kültür oluşturup bu değerleri yaşatır ve bunu en birinci kırmızı çizgi haline getiririz, anca o zaman kurtulmaya başlarız bu sorundan. Yok eğitime bilgiye insan olmanın çeşitli hallerine sevgiye saygıya ve samimiyete değer vermezsek bu iş aynen böyle hatta daha da kötüleşerek devam eder.


  • 1bir1bir1  (13.05.21 00:16:06) 
Hacılar şeyhler tekke ler İslam'dan çok apayrı bir yapı veya oluşumlar değil.
Hani bizler gözümüzü maddi anlamda hep bakan, genel müdür, ceo gibi konumlara dikeriz ya, işte manevi anlamda makamı dereceleri yüksek olan insanlar vardır. Mucize değil Kerametleri olur (Mucizeyi peygamberler gösterir.)

Devlet dediğimiz aygıtı biz her zaman diğer kendisine bağlı kurumlarla tanırız biliriz oysa devletin kuruluşunda, yeni yerlerin fethinde ise işte kendisini ömrü boyunca dine adayan bu insanlar dualarıyla vardır. Yine Selçuklu da Osmanlı'da her daim böyledir.
İstanbul'un fethi sadece top atışlarıyla mümkün olmadı. Manevi fatihi Akşemseddindir. Hayatını araştırabilirsiniz.
Bir müslüman asla şahsa tapmaz ibadet etmez.
Ama dualarda istiğase tevessül olarak adları söylenir saygı ve sevgi gösterilir. Allah celle celaluhu'n da sevdiği bir kul olarak bilinirler.

Teknoloji çağında olsakta İslam kanunlarıyla hala geçerli.
Yabancı insanlar da araştırıyor ve İslam'ı kabul ediyorlar.
Ozaman anlıyoruz ki coğrafya kaderdir derken nasibi unutuyoruz.

Bir de şuna dikkatinizi çekmek isterim ki malum bir çok müslüman ülke var. İşte tekkeyi,şeyhi,dervişi,kerameti, hadisleri (kısmen ya da tamamen) vs. kabul etmeyenin yönetiminde her daim batı özellikle söz sahibi olmuştur.

İran mı? Şu yaşanan son olaylarda sesi çıkıyor mu Filistinliler için.
İsrail'le belli yerlerde ortaktırlar.
Suudi Arabistan mı? İpleri Abd elinde olduğu için sesi asla çıkmaz.
Tuhaf olan Abd zaten kendi halkını unutmuş bir şekilde yıllardır İsrail için uğraşır durur.

Gerçek anlamda yaşanan bir İslam karşısında hiç beklenmedik yerden bile itiraf gelebilir. Mesela
Ayasofya'nın açılışından sonra konuşan yunan papaz (sadece ilk birinci dakikasını dinleyebilirsiniz)
streamable.com

Tabi bir de özellikle dini kavramları farklı anlamlandırma söz konusu ülkemizde.
Din ve şeriat manaları aynıdır.
Ama şeriat kelimesi özellikle maalesef asma ve kesme, kan dökme ile birlikte aynı manaya kasıtlı olarak getirilmiştir. Ve yıllardır örnek olarakta Suudi Arabistan, İran ve Afganistan'dan bazı görüntülerle tekrar tekrar insanların aklına kazınmıştır bu yeni anlamlandırma.
Daha eskiden "millet " kelimesi de din ile aynı anlamda kullanılırdı.
Kaynaklara bakılabilir.
Yine mesela bu topraklarda milliyetçilik kelimesi kullanan kesim başka ulusalcılık kelimesini kullanan başka kesim.

Konu uzun.Ama soruya gelirsek kıyamete kadar sürecektir insanoğlunun bu ikili mücadelesi.
Yine ilerideki zamanda olacakları bildiren bir çok dini kaynak var.

İrrasyonel bir moda söz konusu değil. İman etme söz konusu.
Farklı internet gruplarında ise dikkatimi çeken şey, dini irrasyonel bulduğu için ondan uzak duranların, astrolojiye ve mitolojiye özellikle yunan mitolojisine rağbet etmeleridir.
Sadece bir hobi olarak nitelendirmek mümkün değil çünkü onların tercihine bırakılsa
Din mi mitoloji mi? diye, herhalde mitolojiyi seçenlerin oranı yüksek çıkar. Din ise bu topraklarda araştırmadan çoğu kez kan dökmek olarak algılandığı ölçüde biliniyor.
Karşıtı bile olunsa dini, samimi olarak araştıran nadirdir.
Ama mitoloji her zaman bazı batı yanlıları tarafından ilgi alanı olabiliyor. Karısı olan tanrı, yarı insan yarı at varlıklar, diğer tanrılar arası gerilimler savaşlar irrasyonel görülmüyor nedense.

Yeniden ilk manasıyla yorumlanacak çok kelime ve kurum var.
Dolayısıyla bu kadar yanlış bilgi ve algı içerisinde "din" kelimesinin hurafe kelimesi ile eş değer görülmesi çok zor olmuyor.
  • Erva  (13.05.21 00:16:48 ~ 00:19:52) 
[]

ABD'ye aşı olmaya gitme fırsatınız olsa

şimdi mevcut abd turistik vizem var tertemiz. bir arkadaşım da hatta bu hafta ABD'ye gidiyor aşı olup biraz gezip dönecek. benim de gidip gelecek durumum da var, beni de davet etti. ancak problem şu ki, eşime vize alamıyorum çünkü turistik vize başvuruları kapalı şu anda.

böyle bir fırsatınız olsa, tek gidip aşı olup döner misiniz, yoksa eşim olmadan asla mı dersiniz?


 
eşim gelemiyorsa, ben de gitmem.


  • irene  (11.05.21 13:22:34) 
yani eşim olmadan gitmezdim ben. ama bir yandan eşim de durmadan git git derse giderdim.


  • wild honey suckle  (11.05.21 13:30:00) 
eşiniz olmadan neden gitmeyeceksiniz anlamadım. gidip aşı olmazsanız belki covid olup ona da bulaştıracaksınız. bir mantığa oturmuyor.

not: eşim aralıkta covid oldu, yanında olmak adına evden ayrılmadım, hastayken odayı bile ayırmadım bir şeye ihtiyacı olur diye. bana da bulaştı tabi. amerika'da aşı olma şansım olsa yarın giderim. fedakarlıkla, dayanışmayla bir ilgisi yok yani.
  • brakgn  (11.05.21 14:19:31) 
bu soruyu şöyle formüle ediyorum. eşimin gitme imkanı ve fırsatı varsa ben bu durumda ne derim? tabii ki gitsin, hemen bu illetten/stresten kurtulsun, o arada bir de Amerika'yı gezsin vs vs derim. mutlu ve sağlıklı olabileceği her şeyi yapsın isterim. o halde, ben de giderim. o da bunu istemeli zaten.


  • conanmaverick  (11.05.21 14:32:44) 
Şu gün, sadece aşı için gitmezdim.

Bayramdan bir süre sonra muhtemelen parası ile aşı olayını çıkartacaklar. 25-30 dolara isteyen aşısını olacak.

Başka türlü aşı olayını götürmeleri mümkün değil. Para yok. İşin kötüsü, "para yok" ta diyemiyorlar.


.
  • kartallar yuksek ucar  (11.05.21 14:38:38) 
aşı için gidilir mi oraya abi ya. tonla param olsa çekmem. ha tatile gidiyorum arada aşı da olacağım dersen ayrı.


  • bohr atom modeli  (11.05.21 14:44:18) 
cevremde bircok kisi amerikaya siya gitti esli veya es olmadan, hatta bir arkadasim 2. doz asida beni de cagirdi yanina eslik edeyim diye ucak otel bedava:) sirf yasadigim yerden ucus 16 saat suruyor diye useniyorum.

gidilir tabi ki, gitmeden kapsamli seyahat sigortasi yaptirilir. ilk gun asi olup kalaninda gezilir tozulur...
  • cairo  (11.05.21 15:02:22) 
eşim olsa da gitmem ben açıkçası. koronanın muhtemelen perişan edeceği bir şüşko olarak bu virüsten bayağı korkuyorum ama bunun için dünyanın öbür ucuna gitmezdim, kim uğraşacak.


  • der meister  (11.05.21 15:04:48) 
sadece aşı için gitmek bana göre yetersiz bir sebep. ama çok sıkıldım kafa dağıtacağım eşim olmasa da arkadaşlarımla güzel vakit geçirebilirim en azından 1 hafta falan derseniz mis gibi tatil olur.


  • ala09  (11.05.21 18:04:26) 
Kesinlikle asi icin gitmem. Hatta soyle soyleyeyim.Haziran basinda yurt disindan TRye ucak biletim var. Biraz daha kalsam asi olabilecegim ama asiyi beklemeden TRye gelmeyi tercih ediyorum. Hic bir motivasyon ABD`ye asi icin gitmeye ikna edemez beni


  • turkuaz  (11.05.21 18:27:50) 
Ben asi icin giderdim, gayet normal bir fikir. Asla gitmezdim diyenler muhtemelen Turkiye'de de asi olmaya ilgi duyamayan tipler.


  • hot potato  (11.05.21 18:38:22 ~ 18:41:40) 
eşim olmadan gitmem.


  • basond  (11.05.21 20:25:26) 
[]

coin trade sorularım

selamlar,
binance'da belli limitlerde ıvır zıvır işlemler yapıyorum.
1) şu anda değeri 30 tl olan bir coin'im var diyelim ki. bunun değeri 25'e düşerse VEYA 35'e çıkarsa sat şeklinde iki yönlü stop yapabileceğim bir işlem çeşidi var mı? OCO bu işe yarıyor gibi geldi ama emin olamadım.
2) şu anda değeri 30 tl olan bir coin'im var. bunun değeri 25'e düşerse sat, 15'e düşerse tekrardan al şeklinde bir işlem çeşidi var mı? şu anda iki farklı emir ile yapıyorum bunu ama bütçenin tamamını kullandığımdan efektif olmuyor.
3) binance'da düşük / 0 komisyonla işlem yapılacak güvenli liman vazifesi gören coin hangisidir? yani bir süreliğine coin trade yapmayacağım ama param binance'da kalsın dediğimde usdt'ye çevirmek sizce mantıklı mı?
4) özellikle 1. maddedeki işlemi kullandığımda riskimi gerçekten minimize etmiş oluyorum. insanlar neden bunu kullanmıyor da ıvır zıvır coinlerde batıyorlar, kaçırdığım bir nokta mı var?

 
1. oco tam olarak öyle değil aslında ama benzer. stop-loss'ta belli bir seviyeyi görünce emir verme işlemi var, limit'te ise doğrudan emir veriyor. oco dediğiniz şey stop-loss ve limit'in birleşmiş hali. dediğinize benzer bir şey yapabilirsiniz ama emirlerden birini vermiş oluyorsunuz otomatik olarak.
2. bildiğim kadarıyla yok.
3. risk iştahınıza bağlı. her ne kadar stabil coin olsa da usdt'yi etkileyen çok fazla faktör var.
4. evet minimize ediyorsunuz ancak 3-4 kere deneyip, eksi olarak çıkmayacağınıza emin misiniz? düştükten sonra eskisinin 2 katı fiyata gelirse tekrar girecek misiniz? tekrar girerseniz ve yine düşerse ne olacak? böyle böyle parayı eritme ihtimalimiz var. şu anki piyasada, bundan 5 ay önce çöpe para yatırsaydınız yine kar ederdiniz ancak her zaman böyle işlemeyecek.
  • sanal uyku  (08.05.21 13:05:36) 
[]

yaşlı çiftlerin boşanması

şimdi bugün bill melinda gates boşanması üzerine tekrardan aklıma geldi. geçen yıl da eski ev sahibimizle eşi boşanmıştı, mali açıdan her türlü imkanları olan 60+ bir çift ama bi şekilde boşandılar işte. gençken boşanmayı daha iyi anlayabiliyorum ama genel olarak yaşlıyken boşanmak aşırı zor değil mi ya sizce de? belli bi yaştan sonra baştan hayat kurmak, 2. bi hayat yaşamak zaten çok zor. o kadar yıllık hayat arkadaşına veda edip yalnız ölmek ne bileyim çok zor gibi geliyor.




 
Bazen o birliktelik yalnız yaşamaktan/ölmekten daha zor olabiliyor. Her gün kavga, gürültü çekmektense o zorluğu göze alıyor çiftler yaşlı olsalar da. Yaşlılıkta zaten her iki taraf da daha az tolere ediyor birbirini. Bu yüzden kavga sıklığı ve şiddeti artıyor her geçen yıl. Bir yerden sonra çiftler birbirine katlanamaz hale geliyor.


  • himmet dayi  (04.05.21 10:25:08) 
melinda ve bill için bu kadar zor olmasa da geçen bir araştırma okumuştum, amerikada 40 yaş üstü boşanmış erkekler intihara 3 kat meyilli oluyorlarmış, sebebi yalnızlık hissi ve izolasyonmuş


  • freebird5406_2  (04.05.21 10:25:24) 
Yaslandikca insanlarin huylari degisiyor. Daha az toleransli oluyorlar. Belli bir yasa gelmis insan eger birikimi vs de varsa baskalarina katlanmamayi tercih ediyor olabilir.


  • nax  (04.05.21 12:37:14) 
Çevremde o yaşlarda boşanan çok aile dostumuz var. Genelde çiftlerden birisi sürekli gezmek, diğeri de sürekli evde oturmak istiyor. Anlaşmazlıkların ana kaynağı bu. 60 artık o kadar da yaşlı değil günümüzde. Yeniden de evlenebilirler veya özgürce birisine bağımlı olmadan gezip tozabilirler.


  • iwasbornonamountainside  (04.05.21 12:41:25) 
huysuz, problem oluşturan ve çözüm yanlısı olmayan bir insanla uğraşarak hayat enerjilerini tüketmektense yalnız kalıp kafa rahatlığı içinde olmak daha tercih edilebilir geliyordur. ilişkiler tıkandıklarında çok yorucu oluyor ve yalnızlık daha iyi bir seçenek olarak görünebiliyor.


  • deartheodosia  (04.05.21 13:03:59) 
çoğu zaten gençken de sorunları olan çiftler.belli yere kadar sabrediyorlar ama sonrasında dayanılamıyor bazı şeyler.bunun da etkisi var.


  • drako  (04.05.21 13:09:15) 
Torunuyla çok eski arkadaşı olduğum böyle yaşlı bir çift vardı, aynı sitede otururduk. Biz büyüdük tabi, sonra aniden bu yaşlı çiftin boşandığını duyduk. Meğersem amca teyzeye yıllardır psikolojik baskı uygularmış, şiddet de varmış. Bi gün çocuklarından da güç bulmuş boşanmışlar, arkadaşımın anneannesi arkadaşımın ailesiyle yaşamaya başladı, dedeyi de sallamadılar. Zaten dede öldü sonrasında.


  • Hallegadola  (04.05.21 13:40:51) 
Neden zor olsun.
Aksine insanlar o yaşa kadar “sabredip”, şiddet görüp, güçsüz hissettirilip bastırılıyorlar. O yaşta boşanınca belki tam tersine çok daha mutlu,rahatlamış şekilde hayatlarına devam ediyorlardır.

  • rewlack  (04.05.21 16:19:06) 
mor bembombom + 1 milyon. hatta ortalama bence 50-55 yaş ve üstü kadınlar için %75, imkanları olsa anında ayrılırlar. görüyorum etrafımda adamlar 70 yaşında hala kendisiyle yaşıt kadından en az 3 çeşit yemek bekliyor, donunun çorabının yerini soruyor, sabah çekip kahveye gidiyor, gitmesede tv karşısında yemeğini suyunu kahvesini ayağına bekliyor. üstelik bu kadınların önemli bir kısmı torun veya başka bir aile büyüğüne de bakıyor.


  • Phoebe  (04.05.21 22:31:49 ~ 10.05.21 21:27:35) 
[]

micromanagement bağımlısı yeni yönetici sorunsalı

uluslararası bir firmada farklı bir ülkeye danışmanlık yapacak şekilde uzaktan çalışıyorum, bordrom trde. yaklaşık 4 sene olacak, yaş 31. son dönemde bizim ekip içinden 6 senedir falan çalışan benle aynı görevde bi eleman biraz işsiz kaldığı için onu gidip ben ve bir grup vatandaşa yönetici yaptılar.

sorun şu ki çalışma şekli inanılmaz değişti. bir danışman olarak kendi sorumluluğumuz bizde olacak şekilde çalışırken, şimdi yazdığın word dökümanının rengine kadar inen bir micromanagement bağımlısı egoist bu arkadaşla çalışıyoruz. herif günde 1 call koyuyor, muhtemelen yakında yolladığın her maile beni de ekle triplerine girecek. işin kötüsü kendi yaptığı eski işleri ben görebiliyorum sistemimizden, kendi yaptığı eski işlerin hiç biri şu an istediği kalitede değil.

şimdi bu tantanayı çekmek istemediğim kesin, sağlığımı bozacak derecede sinirleniyorum çünkü, gece falan uyuyamıyorum bu ara pandemi etkisi de var malum. eski yöneticime de konuyu söyledim, o da karar budur kusura bakma dedi. bu şartlar altında bu deveyi güdecek ya da bu diyardan gideceğiz.

benzer senaryoyla yüz yüze kalan arkadaşlar, sizin tavrınız ne oldu? acaba daha esnek olup, bu çocukça oyunu oynayıp kral öldü yaşasın yeni kral diyebilmek mi lazım? yoksa yerim işini deyip tazminat isteme yoluna mı gitmeli?

 
şu anda yeni pozisyon heyecanıyla mükemmeliyetçi davranıyordur.
konuyu kişisel olarak algılamadan soğukkanlı ve profesyonel davranmanız lazım.
onun işiyle istediği işi karşılaştırmak gibi egosantrik davranmayın.
önemli olan getirildiği pozisyon ve kendi yaptığı işten iyisini isteme hakkı da maalesef mevcut.

biraz abartmışsınız bence.
böyle bir şey için dört yıldır çalışıp memnun olduğunuz işinizi bırakmayı düşünmeniz saçma gibi geldi bana.

kendinizi olaya kaptırmayın, işi işte bırakın.
takışmayın, size söylenileni yapın ve sakinliğinizi koruyun.
mantıksız veya yanlış bir şey istediğinde de bunu açıkça, tartışma çıkartmayacak şekilde dile getirin ve "işinize bakın".
bir süre sonra hevesi geçtiğinde veya kendini yeni pozisyonunda güvende hissettiğinde zaten o da salacaktır.

baktınız ki durum çok feci bir hâl alıyor, o zaman başka bir şey düşünürsünüz.
"son dönem" dediğinize göre böyle bir şey düşünmek için daha erken gibi geldi bana.
  • blatta hiberna  (28.04.21 15:43:41 ~ 15:47:21) 
eski işyerinde benzer bir yöneticim vardı. tabii işe alınma kararımı veren gm idi kendisi. ben de doğrudan ona bağlı çalışıyordum.

çok düzgün entellektüel birisi falan ama konu yöneticilik olunca tanıdığım en berbat insandı. arkamdaki dolapta biriktirdiğim dosyaları, hangi sırayla, hangi renk dosyayla koyacağıma kadar karışırdı. müşterimle yaptığım toplantımda kullandığım tükenmez kalemin rengine kadar karışırdı. öyle ruh hastası bir tipti.

iş iyiydi, kazancı iyiydi, pozisyon iyiydi, şartlar iyiydi vs derken 4 sene geçmiş. istifa etmeyi ara ara düşünmedim değil tabii de hiç öyle çok hevesli olmadım. bu arada adam bana takmış vaziyette, en ufak şeye bağırıp çağırmaya başlamıştı artık.

ben de çok sakin biriyim , şöyledir böyledir bir şekilde idare ettim. bir keresinde benim de ters bir anıma denk geldi. odasında yine sesini yükseltmiş bağırırken vurdum elimdeki dosyaları masaya ondan daha fazla bağırmaya başladım. odaya hemen loop diye girdi arkadaşlar. müdürü dövüyorum sanmışlar haha. o kadar hararetlenmiştim yani.

neyse bu olaydan sonra müdür bana karşı değişti. artık limitime geldiğimi gördüğü için olsa gerek, daha yapıcı davranmaya başladı falan ama benim teller atmıştı bir kere. dediğim olaydan 3-4 gün sonra gittim odasına. istifamı verdim çıktım.

şimdi daha iyi şartlarda, daha iyi pozisyonda, daha iyi yöneticilerle çalışıyorum. birkaç ay işsiz kaldım tabii ama sonunda oldu işte. 2 yıldır da şu anki işyerimde çalışıyorum.

yani demek istediğim, bahsettiğin tipte biriyle çalışmak zor olur. ve ne kadar kalayım düzeni bozmayım desen de bir şekilde patlar o. senin şansın, bahsettiğin kişi gm falan değil. belki senden önce gider. bilemezsin. benimkisi şirketin kar ortağı olan gm idi.

özetle, eğer bu arkadaş gidici değilse, yeri sağlamsa, ufaktan kendine farklı bir düzen kurmaya bakabilirsin.
  • reanarchy  (28.04.21 15:45:33) 
harbiden çekilmiyo bu. ben saldım şahsen maaşımı aldığım müddetçe fark etmez diyerekten denileni yapıyorum denilmeyeni yapmıyorum.


  • papuayenigine02561  (28.04.21 15:53:54) 
Ben olsam onu müdür yapan kişiye rahatsızlıgımı iletirdim.

hiçbirşey yapamazsan da bunu yap.
  • liberal  (28.04.21 15:56:04) 
Simdi uluslararası bir firmada calisiyorum demissiniz, ben de öyle bir firmada calisiyorum ve ben müdür olunca kendi müdürüm benim altimdakilere nasil nedir diye sormuş onlarin feedbacklerini almak icin. Sonra benle de paylasti (pozitif feedback tabi).

Bence bu müdür olan kisiye soyleyin derdinizi. Onun için de onemsizse geri bildiriminiz, o zaman is aramaya baslayin. Çünkü bu degistirilebilecek bir olay (maas değil, calisma saati değil, calisma yeri vs değil. Müdür olan kisinin yönetim sekli) ve buna ragmen aksiyon alinmayacaksa durmaniza gerek yok.

Bu arada böyle garip yerde calistim ben de. Bir de tam aksine large management yapip hiçbir şeye yardim etmeyen biriyle de çalıştım. Ikisi de kötü, arayi tutturmak lazim. Belki yeni müdür olan kisi zamanla düzelir çünkü ben de ilk müdür oldugumda bazen teraziyi iyi ayarlayamadigim oldu.
  • logisticsmanager  (28.04.21 16:14:39) 
böyle konular çok hassas konular. yapacağınız şikayetlerin "neden ben yönetici olmadım da, o yönetici oldu?" gibi anlaşılması çok muhtemel. profesyonelce iş yapmaya devam edeceksiniz.


  • co2s2  (28.04.21 16:19:15) 
[]

covid döneminde tükenmişlik sendromunu aşmak

son birkaç haftadır kesinlikle iş yapamaz hale gelmiş durumdayım. performansımın %10'unda falan çalışıyorum. ıvır zıvır şeyleri dert ediyorum, pireyi deve yapıyorum. gece uyku sorunları falan da başlayınca dedim ki tükenmişlik sendromuna girdik herhalde.

covid öncesinde izin alıp tatile falan gidince kendimize geliyorduk ama şu an öyle bir şey de pek mümkün değil. siz ne yapıyorsunuz bu sıkışık ve bol yasaklı dönemde bu iş nasıl aşılabilir?


 
Ofise gitmene müsade varsa arada bir ofise gitmeni önerebilirim. Ben de evdeyken pek çalışamıyorum ama ofise gidince biraz daha iş yapasım geliyor.


  • himmet dayi  (20.04.21 11:52:25) 
ben de bir ara öyle bir döneme girdim. sabah kalk, az bi işlere bak, akşama kadar dizi izle, uyukla, akşam geceyarısına kadar piiz falan. önce alkolü, sonra sigarayı bıraktım. spor salonuna gideyim dedim, 1.5 ay sonra kapandı, o da öyle kaldı. açılınca devam ederim ama kesin. allahtan ilk dalgadan sonra sağı solu biraz açtılar da en azından 2-3 gün ofise gidip yarım yamalak da olsa sosyalleşebiliyoruz.

hobilerime bakıyorum hem. 3 boyutlu yazıcı aldım mesela durup dururken. maket yapıyorum, programlama bilgimi geliştirmek için youtube'dan video izliyorum. arada parka marka çıkıyorum işte, standart şeyler.
  • chezidek  (20.04.21 12:23:18) 
Günün 1 saati dışarıda geçirmeye bak. Kapalı ortam biyolojik ritmi bozuyor.


  • OrangeYellow  (20.04.21 15:27:54) 
[]

çalıştığınız şirket gelir verginizi ödemezse

biliyorsunuz sgk'lı çalışırken şirket anlaştığınız brüt rakam üzerinden gelir vergisi vs kesintilerini yapıp devlete ödüyor. ancak bazı durumlarda, teşviklerde bu ödenecek sgk primi, gelir vergisi vs noktasında devletin şirketlere sağladığı bazı kolaylıklar mevcut.

diyelim ki şirket x bir kuraldan faydalanarak gelir vergisi kesintisini yapmamış.
sonrasında ortaya çıkıyor ki şirket aslında o x teşvikten faydalanmak için gerekli şartları taşımıyormuş, yalan söylemiş, vs vs. dolayısıyla çalışanların vergileri eksik ödenmiş oldu.

ileriki dönemde olası bir denetimde, eksik ödenmiş kısım şirkete mi ödetilir, yoksa çalışana mı? burada sorumlu şirket midir yoksa çalışan mı yani?

 
İlk yükümlü kimse son yükümlü de odur. Şirket öder. Aynı şey sgk için de geçerli. Siz orada çalışan konumundasınız ve devlet bunu işverenden talep ediyor sizden değil.


  • Unde bach canim  (19.04.21 23:50:04) 
vergiyi kesip devlete ödemekle yükümlü olan kişiye "vergi sorumlusu" denir. yasal tabir bu.

yani personelden vergi kesmesi gerekirken herhangi bir sebepten dolayı kesmeyen, eksik kesen, teşvik var zannedip kesmeyen ama aslında teşvik şartlarını taşımadığı için sehven kesmemiş vs. durumlarda bütün sorumluluk işverendedir. zira vergi sorumlusu işverendir.
  • kibritsuyu  (19.04.21 23:50:21) 
brütünden kesilip eline gelir vergisiz şekilde geçiyor dimi? muafız diye çalışanlarına veriyolarsa (pek görmedim ama) şirket sizden geri talep edebilir belki


  • sen nasıl bir insansın  (20.04.21 00:17:39 ~ 00:18:32) 
[]

Erkan Oğur muhalif miydi?

adamı paso linç ediyoruz da gerçekten muhalif miydi bu adam, pek öyle bir çıkışını hatırlamadığım için bir sormak istedim.




 
İster muhalif ister muhafazakar olsun. Linç edilmeyi hak etmiyor. Linç edilecek bir şeyde yapmadı.


  • sonuncu nokta  (16.04.21 11:07:33) 
sonunca nokta+1
ibrahim kalın'ın siyasi bir kimliği olabilir ama aynı zamanda müzisyen kimliği de var, ben yeni öğrendim. yaptığı şarkı da siyasi kimliğinden tamamen soyutlanarak yaptığı bir şey. erkan oğur'un şarkıda yer almasında ayıplanacak, linç edilecek hiçbir şey görmüyorum. bu siyasi kimlik/sanatçı kimli ayrımının yapılması gerektiğini düşünüyorum. bugün erkan oğur'a yapıyorsak herkese yapmamız gerekir. o zaman da sanatçı sayısında gerçekleşecek düşüşü hayal edemiyorum :)

  • black holes in the sky  (16.04.21 11:39:53) 
Türkiye’de “muhalif” olduğunu iddia edenlerin en sevdiği ve en sık yaptığı şey

1. Muhalefeti eleştirmek
2. Muhalifleri eleştirmek

Keza 25 sene önce ankara ve istanbul da bu şekilde kaybedildi. Bu kafayla da daha çook kaybedilir
  • otopsicocugu  (16.04.21 11:44:32) 
her şeye de linç der olduk. linç mi edildi erkan oğur?
dinleyici kitlesini tanıyor olması gerek. istediğini düşünmekte ve desteklemekte özgür. ancak kendi kitlesini hayal kırıklığına uğratacak bir vizyonsuzluk sergiledi dinleyiciler veya sevenleri de ayıpladı.

erkan oğur dinleyenlerle seda sayan dinleyenler aynı değil.
ayrıca hedeflenen ve ulaşılan kitle ayrı şeyler.
  • jimjim  (16.04.21 11:48:31) 
-adam linc edilmiyor, elestiriliyor.(linc ediliyor algisi etliye sutluye bulasmadan isine bakmak isteyen; "kim ezilirse ezilsin bana bir sey olmasin da" diyen "profesyoneller" tarafindan olusturuluyor.)

-elestirilmesinin sebebi yillardir cizdigi imajin tam aksine davranarak dupeduz bir cikar iliskisine girmesi.

olay bu kadar basit oldugu halde:

niyeyse! erkan ogur "kutsal" oldu.
elestiri = linc oldu.

"yaptirtmam", "siz soyle durun", "siz kimsiniz?" gibi kraldan cok kiralcilar turedi.

bu tarz elestiriye kapali kralcilar yillardir alisik oldugumuz sekilde genelde iktidar kanadindan cikardi.

bu da ister istemez bu kisilerin samimiyetini ve vicdanlarini daha da sorgulatti.

olay epey basit: iktidarin yillar yili gecmisini bile bile, ulkede siyaseten/sosyal/ekonomik... her alanda gelinen noktayi gordugu halde; soyledigi turkuler vasitasiyla ve soylemleriyle "vicdan satan biri"nin, boyle vicdansiz bir davranis icine girmesini takipci kitlesi kendine yediremedi.

"ibrahim kalin'in siyasi bir kimligi olabilir, ama" demek malesef geldigimiz noktada naifligin artik dibi. bu naifligi gosterebilmek icin tabi konum da onemli.

ibrahim kalin akp'de simge isimlerden, en tepedekilerden biri. oyle siradan akp secmeni musteri gibi degil. (yani onu onemsiz biri gibi gostermek de buyuk safsata)

bu kadar insan, kendine derinden dokundugu icin hakli olarak tepki gosteriyorlar.

kaldi ki adam muhtac da degil, yoklukta degil... oyle olsaydi bile gerektiginde yardim gorebilecegi cevreler genis. "oraya mi kaldi bu adam?" diye dusunuldu.

erkan ogur'un bugune kadar "soyle muhalifim" "boyle muhalifim" dedigine ben de sahit olmadim. zira esas "derdi dunyalik degil" algisi yaratmayi basarmis biri; fakat calip soyledigi turkuler, hitap ettigi kesim, yaptigi modern isler... bunlar buyuk oranda muhalif kitlenin de hosuna giden islerdi.

"cok iyi muzisyen" olarak goruldugu icin bir kesimde nezdinde de kendisine sonsuz kredi verilmis. bu hani bir vidyo var: "rte anamin uzerinde yakalansa..." diyen birisinin. ona donustu bir kesimde bu olay. yani adam ak pak bir adam, cok naif...

benim perspektifimden bakinca: erkan ogur (soylenti oldugu kadariyla) "torpil'in karsiligi"ni "profesyonel hizmet" vererek odedi. ibrahim kalin da kendi bozuk imajini tazelerken erkan ogur'u firsattan istifade kullandi.

ibrahim kalin konumu geregi durumdan zarar edemez, ama erkan ogur bir kesim nezdinde kendi imajini kendi elleriyle zedelemis bulundu.
  • idexo  (16.04.21 12:13:31) 
Kendi görüşü önemli değil, Erkan Oğur dinleyici kitlesini tanıyor olmalı.
dinleyici kitlesinin hoşuna gitmeyen bir şey yaptı.
üstelik bu hoşuna gitmeyen şeyi, yine dinleyici kitlesinin tasvip etmediği bir şey için (okulunun açılması için destek) yaptı.
İnsanlar da bunu eleştirdi.
Siz linç görmemişsiniz.
  • teritori  (16.04.21 12:17:14) 
şahsi fikrim: bir "sanatçı" zaten muhalif olmalı. benim anlayışımda "sanat toplum içindir".

halkı ezenlerle herhangi bir biçimde iş birliği yapmamalıdır. eğer yaparsa ben de hem maddi, hem manevi olarak desteklemiş bir dinleyicisi olarak; hatta sadece halk olarak eleştiririm, tepki gösteririm.

bu linç değildir. "ezen" zümre ile iş birliğine girdiği için gördüğü haklı tepkidir.


kusura bakmasın kimse. bir yandan iktidar sahibine destek atıp bir yandan "ZAHİD BİZİ TAN EYLEME" diyemezsin.

Ya Hızır Paşa'ya başkaldıran Pir Sultan olursun, ya da Orhan Gencebay :)
  • lancelot du lac  (16.04.21 14:37:24 ~ 14:38:19) 
Benim hatirladigim kadariyla pek karismaz, karismasi da zaten beklenmez, ama muhalif bolgelerde muhalif cenaha muhalif ikonlardan muhalif turkuler calan biri. Hem sarkilarinda hem sarki aralarinda duyarliligini belli eder aslinda ama bu sefer etrafinda olan bitene, kimin ne yaptigina duyarsiz kalarak yazik etmis.
halktv.com.tr

  • dunal  (16.04.21 16:11:05) 
muhalif miydi hiç bilmiyorum ama bazı gereksizler tarafından fazla üstüne gidiliyor.
aynı şeyi murat belge için de düşünüyorum mesela.
bu kadar kolay olmamalı bu adamları ağza sakız etmek.
  • filteria  (16.04.21 16:13:47) 
Linçlik bir durum yok ama İbrahim Kalın'ın albüm teklifini de nezaket çerçevesi içinde reddedebilecek bi görgüye sahip olduğunu tahmin ediyorum, etmemişse bu kendisi için eksi puandır ama yine de bir Yavuz Bingöl ya da Orhan Gencebay değildir.


  • Kaleci Saçlı Forvet  (16.04.21 16:17:38) 
Linç edilen Ali İsmail Korkmaz'dı. Linç edenlerle işbirliği yapan Erkan Oğur. Sanatına laf söyleyecek değilim ama ben artık ne konserine giderim ne açıp dinlerim. Kuzey Avrupa ülkesinde yaşamıyoruz, bu ülkede olanlardan haberi olmayan,olup da aman benim başım ağrımasın diyen kimseye saygım duymuyorum.

idexo + 128
  • asteriks  (16.04.21 16:24:31) 
Siz hiç akp kesiminden “ya bize yıllardır muhalif birine neden yardımcı oldun” diye ibrahim kalın’ı eleştiren duydunuz mu?


  • otopsicocugu  (16.04.21 17:14:29) 
oncelikle kendileri karsiliginda cikarlari olmayan bir kimseye yardim etmezler.

omurgasiz adamlar yoluna bakar. 'ona buna faydam dokunsun'la zaten vakit kaybetmezler.

onun disinda islerine gelirse "kendilerinden olani" elestirmekle kalmazlar(kalmadilar):
yalan soyleyemeyen muezzini hatirliyor musun?
twitter.com

"elestirmek" iktidarin kulturunde yok ki? "onlar konusur biz yapariz" ne demek anlasilmiyor mu?

"siz elestirin, biz nasilsa istedigimiz atariz, istedigimizi aliriz. elestirmekle ne isimiz var?"

baktigin zaman icerisinden elestiren kim varsa hepsini tepeleye tepeleye bu kadar kaldilar.

(bkz: kol kırılır yen içinde kalır)
  • idexo  (16.04.21 22:30:13) 
idexo ve asterix guzel demis.

neyse, ben sanatcilari eylemlerinden bagimsiz degerlendiremiyorum. ahmet kayayi sevmiyorum, ama sarkilarini seviyorum diyenleri hic anlayamadim misal.

erkan ogur daha da dinlemem. canim o tonda bisi cekerse acar ahmet aslan dinlerim. hayirli isler erkan ogur.
  • camussar  (16.04.21 23:17:10) 
(bkz: #122066400)

kullandi atti sayilir iste. aciklama yapmis kendi de.

ne guzel caliyorduk, herkes nasibine duseni aldi demis.
  • idexo  (17.04.21 19:33:26) 
[]

aynı firmada uzun süre çalışanlara sorum, nasıl dayanıyorsunuz

çok hızlı değişen ve rekabetçi bir sektördeyim. şimdiye kadar full time olarak pek aynı firmada çok uzun süre çalışmadım. son 2 seferde de 3'er senede tam keyfimin kaçtığı anlarda daha iyi bir iş fırsatı bulup uzadım.

şu anki şirketimde de 3.5 sene kadar oldu ve aşırı sıkılmış durumdayım. günlük hayatımı olumsuz etkileyen major bir problem, mobbing, hesap sorma vs olmamasına rağmen çok küçük olayları bile aşırı takıp şirketten nefret ediyorum. sanki covid dönemindeki tüm keyifsizliğimi, eve tıkılı kalmamı vs şirketimden çıkarıyormuşum gibi geliyor. eskiden kendi isteğimle mesai falan yapan, işini seven biri olarak artık akşam, haftasonuna vs mail bildirimlerini kapatıyorum, mail geldiğini bildiğim halde cevap vermeyince de sinir oluyorum. genel olarak bunlar beni aşırı yoruyor ve yıpratıyor son günlerde.

şu anki dönemde bir çok kriterden ötürü daha iyi bir işe geçme ihtimalim düşük. bu tarz senaryolarda, profesyonelliğinizi soğukkanlılığınızı koruyup, işi olması gerektiği gibi yapıp kalanını oluruna bırakmayı, kafaya takmamayı nasıl başarıyorsunuz tecrübeli abiler, ablalar?

 
7 yildir ayni isteyim. isimi sevdigim + sartlari duzgun oldugu icin devam ediyorum. biraz da yas var. 20'lerimde olsaydim yurtdisina acilirdim.


  • buenosdias  (15.04.21 16:31:15) 
öncelikle "daha iyi şirket" kriterlerini düşünmeni öneririm. yeni bir işin daha iyi olacak yanları vardır ama her şirketin kötü yanları da vardır. ben şahsen halimden memnunsam, maaşım bana yetiyorsa iş hayatında macera aramak istemem. zaten mezun olduğumdan beri, +7 senedir aynı yerde çalışıyorum.

bunun sebepleri;

yaptığım işi seviyorum. bunca yıldır çok alıştım ve bence baya öğrendim.
müdürlerimi çok seviyorum.
müdürlerim ve diğer herkese aksi davranan genel müdür özellikle beni çok tutuyor.
yan haklar çok güzel
-istanbul'un merkezinde kaliteli bir ofis
-sabahları kahvaltı, öğlenleri çeşit çeşit yemek çıkaran yemekhane (somon, sushi, paella falan çıkıyor)
-evin önünden alan şirket servisi
maaş da birçok yerde bu civarlarda veriliyor sanırım. kaldı ki daha düşük maaşlar da duydum.

memnunum yani. tabiki negatif yanları var. bazen çok iş oluyor, işkolik olmam gerekiyor. akşamları çalışıyorum. ama bazen de öyle bir içimden gelmiyor ki, yatıyorum. çok çalışsam asla aferin almıyorum, ama yatınca da niye bu işler bitmedi diye başıma ekşimiyor kimse.

iş değiştirsem -ki bizim sektörde iş bulmam çok kolay- daha fazla para alırım muhtemelen ama buradaki haklara sahip olur muyum bilmiyorum. muhtemelen şirket de istediğimde gidebileceğimin farkında. ama biraz kilit bir elemanım, gitmemi istemezler. karşılıklı iyi niyetimiz bundan.

edit. "rekabetçi sektör" lafına takıldım. bizde rekabet yok. kimse birbirinin kuyusunu kazmıyor, birbirinin üstüne basarak yükselmeye çalışmıyor. ama başka sektörlerde çalışan arkadaşlarımdan neler duyuyorum. herkes sinsi, herkes birbirinin arkasından konuşuyor. bizde öyle gergin bir ortam olsa yukarıda saydığım her şeyi bırakırdım.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (15.04.21 16:34:40 ~ 16:41:57) 
bro 3 yil uzun yav ne yaptin sende uzun sure calisanlar katagorisindesin gayet

memur degilsen zaten ozel sektorde uzun kalmak mantiksiz oluyor bir sure sonra maas olarak

bul bir yer ve kac
  • mhmtt  (15.04.21 16:40:52) 
3 sene gayet iyi bir sabır seviyesi bence. 1 sene heyecan 2. sene rutin 3 ve sonrası giderek artan şikayetlerle geçiyor genelde.


  • lcha  (15.04.21 17:32:52) 
5 yıldır aynı yerdeyim, rahatım yerinde, herkesi tanıyorum, nazım geçiyor farklı departmanlara/yöneticilere. Risk'e gerek yok. Gittiği yere kadar aynı yerde devam, sonrası allah kerim ve işimi seviyorum. Yöneticilerimi ve İş verenimi seviyorum


  • paramolacak  (15.04.21 18:58:35) 
Soruya cevap değil ama daha iyi bir işe geçme ihtimaliniz kalmadıysa kendi işinizi kurma vakti gelmiş demektir. Buradan vereyim gazı.

Not: 1,5 yıl dolunca afakanlar basıyor.
  • plutongezegendegilmi  (15.04.21 19:39:30) 
Kesinlikle ben de seninle aynı düşüncedeyim her iş yerinde 2.5 yıl çalışıp kaçtım hepsinde de terfi aldığım güzel giderken ama özellikle insanlara karşı koyamadığımdan yaptıkları da bana uygun gelmediğinden kaçıyorum. Hepsi samimiyetsiz geliyor ama her geçtiğim yerde böyle olucak belki de ya da az daha sabretsem daha iyi anlaşırız ama daha iyi imkanlar bulunca ben de direkt kaçan taraftayım.


  • esinikaybetmiscorap.  (15.04.21 19:40:18) 
[]

Xiaomi mi stick browser / chrome kurulumu

bunu yapan arkadaşlar var mı? normal standart kumandasıyla çalışmadığı, air kumanda alınması gerektiği söyleniyor, doğru mu?




 
Ben normal standart kumandasıyla kurdum, youtubeda çok video var yardım alabilirsiniz.


  • penceredengorunenmorbina  (15.04.21 10:21:36 ~ 10:36:36) 
Mi box değil mi stick idi sizinkisi değil mi, teyit etmek istedim. Mi box'ta oluyor ama stick'te olmuyor diyenler var çünkü boşa uğraşmayayım.


  • roket adam  (15.04.21 10:46:33) 
evet stick, kutunun içinden çıkan kumandasıyla kolayca kurulum yaptım.


  • penceredengorunenmorbina  (15.04.21 11:10:00 ~ 11:10:59) 
[]

tek seansta ilacı yapıştıran psikatri bilimi ve bilinmezliği

selamlar arkadaşlar, hiç psikoloğa ya da psikiyatra gitmedim çok şükür. tabii ki herkes gibi belli takıntılarım, anksiyetelerim var, nefes alamıyorum gibi hissettiğim uyuyamadığım çok sorunlu zamanlarım da oldu ama bunu neyin tetiklediğini tespit edip, ondan uzak durarak hayatımı sürdürebilir seviyede tutabiliyorum (mesela alkol, uykusuzluk, uzun süre hareketsizlik sporsuzluk, meşgalesizlik, bi takım zararlı maddeler vs)

etrafımda psikoloğa ya da psikiyatra giden herkesin çok kısa süre içerisinde ilaca başladığını ve asla bir daha bırakamadıklarını gözlemliyorum. gerek okb olsun gerek anksiyete gerek depresyon olsun, belki farklı şeylerle çözülebilecek bir çok sorunu hemen kimyasallarla çözmeye çalışıyorlar gibi geliyor. yani düşünüyorum mesela alkol kullanan adam, depresif olacak çünkü depresyonu tetikleyen bir olay. ya da atıyorum anksiyete, keza aynı şekilde atıyorum spor yapmayan hareket etmeyen biri daha çok anksiyeteye kesinlikle maruz kalacak. ama bizim türk hekimler direkt al sana x y z ilaç diyorlar, sonra sürekli reçete yazdırmaya gidiyor bu insanlar, bir nevi mürit edinmiş oluyorlar kendilerine.

bu konuda hiç bir eğitimim olmadığı için bu olayı doğru değerlendiremiyor olabilirim. haksız mıyım, son zamanlardaki "psikoloğa / psikiyatra git" ve hemen ardından gelen "x y z ilaçları kullanıyorum" muhabbeti sizce de olağandışı seviyede garip değil mi? yoksa gerçekten insanlar ancak kimyasallarla çözülebilecek seviyede problemli hayatlar mı yaşıyorlar?

bunu bir gelir seviyesine bile indirgeyemiyorum çünkü fakirden zengine, eğitimliden eğitimsize herkes çareyi beyaz haplarda buluyor ve bu tedaviyi evet abi geçti başarılı artık eskisinden bin kat daha iyiyim diyerek sadece ilaçla sonlandırabilen hiç kimseyi görmedim hayatımda. evet %0.1'in gerçekten kimyasal tedaviye ihtiyacı olabilir, ama sizce de bu ilaçlar biraz bol keseden dağıtılmıyor mu bu ülkede?

 
Benim gördüğüm tıbbın çoğunluğu zaten semptomları tedavi etmek üzerine. Sorunun kaynağını bulup çözelim gibi bir yaklaşım yok. Burnum akıyor, burun spreyi veriyor doktor, artık içeride virüs mü bakteri mi ne varsa vücut kendi kendine çözsün diye bekliyoruz, tedavi bununla ilgili değil. Psikiyatri de böyle herhalde, ilacı basıyor ki semptomlar hafiflesin, sonrasında derdin sıkıntın neyse çözersin sen.

Tabi bu bahsettiğim hafif depresyon, anksiyete falan için, daha ağır hastalıklarda ilaçsız mümkün değil, ama ilaç harici bir tedavi de yok, çünkü kimse ne olup bittiğini bilmiyor aslında.

Youtube'dan Jordan Peterson diye psikolog bi elemanı takip ediyorum, dersleri videoları falan var. Onun işte 4-5 tane kriteri varmış, misal spor yapmıyorsun / hareket etmiyorsun, depresif olman normal. Önce spor yap, sonrasında hala depresifsen o zaman ilaç öneririm diyor. Bana da senin dediğin gibi bu yaklaşım daha mantıklı geliyor da, belki de millet sporla falan uğraşmak istemiyordur, hap yutup geçmek daha kolay geliyordur. Kim bilir.
  • plutongezegendegilmi  (10.04.21 23:07:34 ~ 23:08:47) 
haksızsın.
birincisi alkolü yada sigarayı bıraktırmak çok zor,
spora başlattırmak ve sürekli devam ettirmek çok zor.
ilaç kullanılması ise kolay ve hergün 30 saniyenizi alıyor. daha uygulanabilir ve sürdürülebilir bir metod.

ben spora başladım mesela devam etmedim, 1 ay ancak devam edebildim. evden hazırlan git merkeze, spor yap, duş al kurulan giyin dön eve günde 2-3 saat onamı ayırcam dedim devam etmedim.

ilaçlardanda gayet faydalandım. kesin çözüm olmadı ama kafanızın migen gibi zonk zonk ağrıması yerine hafif bir başağrısı kaldı gibi düşünün. hiç yoktan iyidir.

bence sorun fazla ilaç yazılması değilde psikolog seanslarının pahalı olması.
200 tl'den 20 seans, 4000 tl vermek birçok vatandaş için kolay değil.

psikiyatri doktoru ilacı yazıyor ve terapiye yönlendiriyor.
biliyorki %95 ihtimalle hasta terapiye devam etmeyecek. maddi sebeplerden yada aylarca git gel yapmak istemediğinden yada terapiyle çözümün çok yavaş ilerlemesinden.
toplamda elde uygulanabilir tek metod yine ilaç kullanımı olacak.

o zaman doktor herkese
"git yazılım öğren, bir uygulama tuttur, $100.000 kazan, para varsa huzur varda diyebilir" :) teoride mümkün ama keşke herkes yapabilse.
  • aslindasorunumpsikolojik  (10.04.21 23:10:26) 
Doktorlar kendileri kullanıyor. O yüzden ilaç yazmaktan çekinmiyorlar.


  • Battalgazininintikaml  (11.04.21 09:03:34) 
Diyelim ki çişini yapamıyorsun ve artık pratik hayatına devam edemeyecek hale geldiğinde doktora gidiyorsun ve sana idrar yolu enfeksiyonu tanısı koyup hemen antibiotic yaziyor hani. O doktor için neden hemen ilaç yazdı diye sormanın saçmalığı ile bir psikiyatr için sormanın saçmalığı aynı. Psikyatr tıp doktoru. ruh hastalıklarını iradi olarak düzeltilebilecek şeyler gibi düşünmek epey yanlış. Idrar enfeksiyonu gibi düşünsen aslında tüm sorun çözülecek. bir de sahiden psikiyatr ilaçalrına karşı olan tüm tıbba karşı olursa tutarlı olabilir ancak.


  • velvetmorning  (11.04.21 09:20:11) 
[]

final cut pro kullananlara sorum, library mantığını anlayamadım

library mantığını siz nasıl kullanıyorsunuz? harici bir depolama gösterip her şeyi fcpx'e import ediyorum, siz de böyle mi yapıyorsunuz genelde? her bir video için yeni lib mi açıyorsunuz, yoksa bir proje için tek bir lib mi oluyor?

mesela atıyorum resim çizme kanalı açtım.

library: resim çizme kanalım
event 1: köpek resmi. içinde köpek çizdiğim videonun ham halleri, işlenmiş halleri, projesi vesaire.
event 2: çiçek resmi ....

gibi mi?

yoksa
library 1: köpek resmi çizme
lib 2: çiçek resmi çizme

gibi mi yapmak lazımdır?

 
birincisi, fcpx'e import ediyordum (benim mac eski hdd o yüzden mac'de dosyalar olursa, daha iyi render süresi alırdım)

ikincisi, bir proje için tek bir lib açıyorum içine gerekli olanları atıyordum.
  • evimin paspasi  (09.04.21 23:54:28) 
Proje bazlı kütüphane daha kullanışlı geliyor bana.


  • heritage  (10.04.21 14:22:26) 
[]

yurtdışına el yapımı ürün göndermek

etsy gibi marketplace'lardan aldığınız siparişleri yurtdışına nasıl gönderiyorsunuz? örnek veriyorum gözlük ipi yaptık, bunu ptt'ye gidip al abi almanyaya şuraya gönder mi diyoruz?




 
aynen öyle. turpex diye geçer. fiyatlandırmayı burdan görebilirsin.

turpex.com

daha önce dubaiye sabun, amerikaya iç çamaşırı göndermişliğim var.
  • al basmadan donu var  (08.04.21 00:57:29) 
Evet.


  • baldur2  (08.04.21 01:09:59) 
Fb da etsy mikro ihracat grubu var. tr den etsy uzerinden satis yapanlarim grubu. Orayi takip edin


  • oscar  (08.04.21 04:39:44) 
[]

akp montrö ile niye oynuyor?

siyaseti yakın zamanlarda pek takip edemedim. bu montrö'dan çıkıyoruz muhabbeti nedir? montrö'yü fethedince elimize tam olarak ne geçecek?




 
  • neverletyougodown  (05.04.21 11:52:12 ~ 11:52:57) 
www.gazeteduvar.com.tr://t.co/JdHvM0a97H

Böyle ayrıntılı bir köşe yazısı var.

Tabi çok doğru yanlış diyemem ama eğey uğraşılmış bi yazı belli ki.
  • tessera  (05.04.21 12:01:54) 
Uluslararası sözleşmeler akp'nin diplomasi becerisinin çok ötesinde işler. akp ne istiyor'dan ziyade abd ne istiyor diye sormak lazım bence. akp'nin bu işteki tek çıkarı kanal istanbul'dan elde edilecek muhtemel rant, biden'ı mutlu edip koltuğunu bir süre daha altında tutmak gibi görünüyor.

normal şartlarda şu yazdıklarıma -miş eki getirir kıraathane siyaseti yapmazdım ama 15 temmuz sonrası akp iyice kabuğuna çekildi, ülkeyi bakkal hesabıyla yönetir hale geldi. bakkal hesabını ben de yapabildiğime göre ben niye fikir üretmeyeyim?
  • IncredibleMau  (05.04.21 12:36:50) 
amerikan uçak gemileri karadenize girebilsin diye.. muhtemelen anlaşmalar çoktan yapılmıştır. içeride saddamvari aşağılık bir diktatörlükle varlığını sağlama alma karşılığında amerikan/israil emperyalizminin planlarında truva atı görevi ve tsk nın taşeronlaştırılması.


  • ghostinthemech  (05.04.21 12:58:38 ~ 13:02:40) 
herkes abd istedi diye diyor. aksine rusya istedi diye oluyor.

dış politikada abd değil rusya tarafındayız. putin biden atışmasında bile putini destekledi erdoğan. türkiye çok uzun süredir (davostan bu yana) abd'den uzaklaşığ rusya'ya yakınlaştı. dış politika bu şekilde okunmuyorsa yanlış yapılıyor.

mevcut siyaset abd ve batının onaylayacağı bir şekil değil, bunu ancak rusya ve çin onaylar zaten yaşanan her olay bunun örneği.

keşke batı ile ittifakımızı bozmasak.
  • dafuq  (05.04.21 13:04:19) 
@dafuq youtu.be


  • neverletyougodown  (05.04.21 14:06:14) 
[]

şişme yapan fayansların sökülüp takılması

selamlar arkadaşlar, iki duvarımızda şişme yapmış fayanslar mevcut. nette gördüğümde sıcak hava tabancası ile fayansa hava tutulduğunda fayansın gevşediğini ve çıktığını fark ettim. bir sıcak hava tabancası alsam, ısıtsam, fayansı söksem, şu tarz bir yapıştırıcı ile geri taksam sizce tutar mı?

www.koctas.com.tr

sıfırdan fayans döşetmek inanılmaz zahmetli olacak. o yüzden yorumlarınız çok önemli.

 
Elinden bu işler gelse bile fayansları kırmayacağın belli değil, aynısından bulabilirsen yedek fayans alıp öyle giriş derim. Ama yok ilk defa yapacam diyorsan bence işi ehline vermek daha doğru ve kârlı olur.


  • 1bir1bir1  (05.04.21 02:46:25) 
sıcak hava tabancası değil, şaloma/pürmüz
patex değil, bildiğin silikon tüplü yapıştırıcı
elbette yaparsın, yardım alacağın vidyo da bu
fayans tamiratı kırmadan nasıl yapılır pürmüz ile ısıtarak şalomalı - Tile repair without breaking
www.youtube.com
  • esref  (05.04.21 04:39:28 ~ 04:39:44) 
sıcak hava tabancası ile yemez diyorsun yani. eldeki imkanlarla yapayım dedim de o yüzden, pürmüz bulmak dert :)


  • roket adam  (05.04.21 10:36:16) 
yok kurtarmaz, tabancaların bazısında 600 derece diyor ama o kadar kalori yakacak alet uçuk fiyatlı olabilir. bir internet araştırmasıyla torch'un kaç derece/kalori fazla verdiğini bulabilirsin, üşendim bakmaya.

ayrıca pürmüz derken, yemek programındaki torchlardan da olabilir sanki ha?

düzeltme. tabanca var madem, deneyiver.
  • esref  (05.04.21 16:40:00 ~ 17:05:22) 
[]

tahta kapımızın kaplamasını nasıl değiştiririz

kapı çelik kapı ama dışındaki çerçeveyi ahşaptan yapmışlar anladığım kadarıyla. bu ahşap üzerindeki kaplamada fotoğraftaki gibi kırıklar oluşmuş. bunu zımparayla temizleyip, üstüne tekrar yağlı boya çeksek iş görür mü sizce? ya da nasıl bir boya + astar kullanmak lazımdır? yoksa hiç girişme, tutmaz mı dersiniz?




 
Bence hiç girişme bildiğin eskimiş kendini bırakmış o. Değişmesi lazım.


  • 1bir1bir1  (05.04.21 02:44:49) 
Değiştir +1

Ben yapmadım da annem yapıyor böyle ahşap yenileme işleri (zımpara + boya), güzel olmuyor bence.
  • plutongezegendegilmi  (05.04.21 08:42:59) 
[]

lazer markalama cihazı derinliği

bir lazer markalama cihazı almayı düşünüyorum bunun gibi: tr.aliexpress.com

bunların kazıma derinliği ve çıkış gücü ayarlanabiliyor mu? yani 20w'lık bir makina alıp, düşük güçte çalıştırıp daha az derinlikte bir kazıma yapabilir miyim?

kullanacağım malzeme çok ince bir plastik ve metal, ve amacım çok ince bir doku kazımak, yani parmağımla dokumduğumda azıcık hissedeceğim bir derinlik olması yeterli. sizce böyle bir amaç için kullanılır mı bu cihazlar?

 
Çok daha profesyonelini kullanıyor kuzenim farklı bir iş için. Lazer kafasının yakınlığı ve gücü ile yakma derinliği değişiyor ama bu cihazları bilmiyorum


  • kisa  (03.04.21 19:17:01) 
öncelikle 20w olan kafanın harcadıgı elektrik. maksimum optik cıkıs gücü 3-4w civarı. ve evet lazerler daha dusuk gucte calıstılabilir. ya da daha hızlı gecis yaparak birim alana daha az enerji verebilir.

bu lazerler metale kazıma markalama yapamazlar. gücünden degil dalgaboyu ile alakalı. plastik, pleksi falan kazıyabilir. eloksal aluminyum üzerinden de markalama yapabilir.
  • orpheus  (03.04.21 20:19:16) 
Laser Engraver Laser Engraving Machine Laser Engraver Printer Mini 3000mW Working Area 7.6X7.6CM for DIY Logo Marking www.amazon.com

Bende bundan var. ahsap ve deri uzerine rahat rahat kazima yapiyor. Kendi yazilimi var ve gucunu oradan ayarliyorsunuz. Metal, cam, porselen gibi yuzeylerde calismaz ama.
  • oscar  (04.04.21 08:41:20) 
[]

sadece fon perde takan, tül kullanmayanlar var mı

bu formatta bir dairemiz var, yüksek ve sürekli aşırı güneş alan bir daire. (foto temsili, dekorasyon vs böyle değil bizde) perdeyi sadece gece yatarken kapatıyoruz, onun dışında perde sürekli açık oluyor.

stor istemiyor, sadece fon perde takmayı düşünüyoruz. tül de kullanmamayı düşündük ama emin olamadık. zaten tül aşırı güneşte yanar falan diyenler var. ne düşünüyorsunuz, sadece fon perde ile yaşayan insanlar var mıdır?


 
aşırı güneşte tül yanar mı?? hiç duymadım.

yani eğer gündüz dışarıdan içerisinin görünmemesi gibi bir derdiniz yoksa kullanmayabilirsiniz ama gündüz güneş geliyor diye fonla camları kapatırsanız ışık kesilir, boğucu olur. bana pek mantıklı gelmedi. çok açık renk olmayan bir tül daha iyi olur bence. ayrıca tül + perde daha estetik durur.
  • elorelia  (01.04.21 12:46:29 ~ 12:46:40) 
Bizim de böyle sadece perde kullanıyoruz. Zaten yüksek kattayız perde de öylesine duruyor. Bu arada sanırım tülün kalitesiyle ilgili annemin evde tüller yandı mesela.


  • suicides underground  (01.04.21 13:03:37) 
Olur. Yeni gelin gibi üç tip perde kullanmak normalleştirilmiş artık. Ne isterseniz onu takın. Kim ne diyebilir ki?


  • ruhen hastayim ben  (01.04.21 13:05:57) 
Ben tam tersi sadece tülle tamamlardım dekorasyonu. Diyorsunuz ki perdeyi sadece gece yatarken kapatıyoruz. O zaman kalın bir tül alın bitsin gitsin. Fon perde dediğiniz zaten güneş ışığını kesmek için kullanılmayacaksa bence görsel olarak pek işe yaramayan bir şey.
Tülün yandığını da ilk defa duyuyorum. Ben keten tipli bir tül kullanıyorum. Neredeyse 20 sene olacak.

  • SiyamkedisiZorro  (01.04.21 13:57:09) 
Beyaz güneşlik perde artı tül artı fon perde kullanmak bence de anlamsız ama tül + fon daha şık. İşlemeli süslü şekilli değil ama sade zarif ve gerektiğinde güneş ışığını biraz yumuşatacak bir tül kullansanız güzel olur.


  • kobuzchu kiz  (01.04.21 14:54:11) 
store istemiyoruz dediniz ama ben yine de biraz farklı diye şöyle bir şey önermek istiyorum, fikir olması için; www.google.com

tül yanar elbette, sararır yani. bir de, modelinden modeline değişebilir ama demode geliyor bana. sadece fon perde ise bence örgüt evi gibi olur. en iyi ihtimalle öğrenci evi.
  • not sure if serious  (01.04.21 15:05:59) 
[]

duvar delinmiyor

altı üstü dandik bir bisiklet taşıyıcı asacağım, evin daha önceden denediğim duvarları şarjlı vidalama ile bile delinirken, şu an delmeye çalıştığım duvar 3-4 cm sonra taşa denk gelmişim gibi tıkanıyor. kesinlikle ilerleyemiyorum. duvar delme ucu takılı matkapta. bina 41 katlı bi bina, çelik midir beton mudur bilmiyorum. var mı bir fikri olan?

bu arada birkaç tane de delik açtım duvar bok oldu, o konuda da fikri olan varsa çok sevinirim :)


 
Kolon vardır kolay delinmez, elmas uclu darbeli matkapla delmen lazım.


  • m orak  (31.03.21 19:11:21) 
betona deği de içindeki demire denk gelmiş olabiilirsin jhshjsd. 5 cm çarpaza kaydır


  • turbo sadık  (31.03.21 19:12:04) 
Taşıyıcı delmeye çalışıyor olmanız kuvvetle muhtemel.


  • gmzo  (31.03.21 19:20:29) 
kolon vardır icindeki demire denk gelmişssin. fazla da zayıflatma kolonu. elinle sertçe vurdugunda tok bir ses geliyorsa kolondur.


  • orpheus  (31.03.21 19:41:59) 
Demir muhtemelen bence de. Orayı zorlama roket. Onun yerine montaj silikonu dene istersen.


  • kisa  (31.03.21 20:18:43) 
kolon yoksa ki tahmin ediyorum yeni yapilan binalardan, onlarda her duvar zaten kolon vazifesi goruyor. o yuzden dikkat edin ve yonetici ile gorusun derim.


  • evimin paspasi  (31.03.21 21:08:17) 
peki ne yapayım arkadaşlar, hayvan gibi 4 delik açtım yetmedi 2'şer cm üstüne 4'er delik daha açtım. şu an bir sürü delik oldu ahshshs.

şöyle bir şey iş görür mü bunu yapıştırmak için
www.amazon.com.trş-Yapıştırıcı/dp/B08F7TDDX5/ref=sr_1_1?__mk_tr_TR=ÅMÅŽÕÑ&dchild=1&keywords=montaj+silikonu&qid=1617216596&sr=8-1

www.hepsiburada.com
  • roket adam  (31.03.21 21:50:40) 
Aynısı başıma geldi tavana kum torbası asarken :) Benim matkap şansa demire denk gelmiş, deliğin içini temizleyip telefonun flaşını tutunca içeride matkapla cilalanmış bi demir parıltısı görüyorsan matkabı 2 cm yana kaydırıp denemelisin. Daha fazla kaydırma şansa diğer demir denk gelebilir :)

Diğer delikleri kapatmak için az miktar alçı işini görecektir.

Bir diğer ihtimal de matkabın watt'ı yetmiyordur. Daha yüksek watt'lı darbeli matkaplarla deneyebilirsin.

Yapıştırıcı link'i açılmadı ama Bauhaus vb gibi yapı marketlerde ya da nalburlarda çivi yerine geçen yapıştırıcılar mevcut.
  • msb  (31.03.21 22:10:51) 
Roket, ürünü göremedim ama montaj silikonu, montage kit yazan ürünler iş görür. Beton gibi oluyorlar donunca.
Kuruyana kadar sabitt şekilde tutabileceksen olacaktır.

  • kisa  (01.04.21 00:34:18) 
Büyük ihtimalle kolonu delmeye çalışıyorsun. Delme :) daha da fazla kolona zarar verme

4-5cm değil, kolon dışında bir yeri delmeyi dene, iki delik açacağım diye binaya zarar verme. 41 katlı binada destek için büyük bir ihtimalle bir ekip vardır, kendin kolonların yerini tespit edemiyorsan, onlardan rahatlıkla destek alabileceğini düşünüyorum.
  • cursor  (01.04.21 07:34:26) 
linki şimdi açabildim. evet bu işini görür.
bununla duvar kadar aynalar yapıştırdık :D

o aparattaki vida delikleri var ya, duvara doğru ittiğinde o deliklerden azıcık taşsın silikon. vida başı gibi düşün. azıcık taşsın, parmağınla bastır yeter. sonra bırak kurusun. üzerine yük gelmeden önce 24 saat bırakıyordum ben.
  • kisa  (01.04.21 09:53:28 ~ 09:55:36) 
@roket sağın soluna üstüne ya da altına değil. çapraza. yapmadıysanız çapraza atın, demiri de delmeyin lütfen.


  • turbo sadık  (01.04.21 11:46:00) 
[]

30+ duyuruculara // hayatın ee şimdi ne olacak dediğiniz dönemi

şimdi söyleyeceklerim yanlış anlaşılmasın, tamamen benzer düşüncelerde olanlar vardır o yüzden soruyorum. belanı mı arıyorsun falan demeyin şükrediyorum genel olarak.

31 yaşındayım, normal yaşıyorum ciddi bir sıkıntım yok. stabil bir kariyerim var kısa vadede böyle devam edecek gibi görünüyor, fena para kazanmıyorum. evlendim bu sene, ev aldım, fena sayılmayacak bi arabam var. yani %1'lik dilimdeki sıradan bir türk ailesiyiz.

16-17 yaşından beri çalışıyorum, şimdiye kadar hep şu olsun böyle olacak, bi de şunu alayım, bi de şunu yapayım diye yıllarımı geçirdiğim için şu anda bu stabiliteye ulaşınca biraz boşlukta kaldım. bir yere de gidemediğimiz için ancak gereksiz ıvır zıvır şeylere para harcayıp duruyoruz, evde oturuyoruz. büyük bir harcama yapma şansım yok, bundan daha iyi bir araba ya da eve ulaşmak için çok büyük bir yatırım yapmam lazım o da anlamsız ve şu anda imkansız. bildiğin ek olarak ne iş yapabilirim onu falan araştırıyorum bazen can sıkıntısından.

oyunun bu bölümünden sonra ne oluyor 30 yaş üstü arkadaşlar? sizde nasıl oldu en azından merak ettim. belki duyuruyu sonra silerim.

 
Çocuk, ikinci evlilik?

Ben yaşım gelmesine rağmen daha oyunun o bölümüne geçemedim, tahmin yürütüyorum eşe dosta bakarak.
  • buff  (28.03.21 22:44:34 ~ 22:45:53) 
bu bana işe girdiğim ilk zamanlarda olmuştu.

bilmiyorum hep önüme bir şeyler koyuldu "şunu hallet, sonra rahatsın" gibi yetiştirildim. "şu" dediklerim de işte sınavlar, üniversite, iş, askerlik vs.

her şeyi halledip çalışma hayatına başlayınca "ee şimdi nolcak amk" diye epey triplenmiştim, öyle yalnız falan da değildim ha, arkadaşlar, kzı arkadaş falan var yani ama "ee yani şimdi hayatımın sonuna kadar maaşı bekleyip kredi kartını ödeyerek mi devam ediyorum" diye bir hal. alışması zaman alıyor, sözlükte bir sürü başlıkta da yazılmış:

(bkz: mid twenties breakdown)
(bkz: quarter life crisis)
(bkz: 21 yaş bunalımı)
(bkz: 25 yaş sendromu)
(bkz: üniversite sonrası yaşanan iş hayatı depresyonu)

kendi adıma 30 çok bir halt değiştirmedi diyebilirim, ki 30'u da geçtim çoktan. ama uzun yıllardır da her şey aynı.

anlattıklarına değinirsem, gidip monaco'ya yatımı bağlamıyorum elbet ama eskiden "param olunca" dediklerinin de çok bir bok olmadığını farkediyorsun. yani eğlenceli şeyler evet, umursamadan harcamak tüketmek güzel, fakat çok bir şeyler değişmiyor.

ben evlenmedim ama bir şeyler öğrendiysem, bu sorduklarını düşünürklen "ben" değil "biz" olarak bakmak gerek. cevaplar orada olabilir.
  • celeron 300a  (28.03.21 22:46:33 ~ 22:50:41) 
:)
Yeni leveller açılıyor:)
Buff+1

Tavsiye istersen mutlaka bir hobi edin ve onun için mesai harca
  • kisa  (28.03.21 22:50:47) 
artık hayattan çok bi beklentim kalmadı. yaş kırkı geçti. hiçbir şeyde hevesim yok. hatta bugün sabah uyanınca yatakta bunu düşündüm. ölebilirim artık dedim kendi kendime. istediğim pek çok şeyi elde ettim. bazı şeyler olmadı/olamadı. üzülmeyi de bıraktım artık. yaşayıp gidiyorum.


  • naksidil  (28.03.21 22:59:55) 
kesinlikle çocuk. çocuktan sonra müstakil ev ve ufaktan bahçe işleri falan olabilir.


  • xrated  (28.03.21 23:13:55) 
O soruyu soracaginiz yas 40'li yaslar oluyor genelde.Yasinizin keyfini cikartin bol bol gezin cocuk olana kadar


  • turkuaz  (28.03.21 23:54:42) 
Bisey olmuyor valla, gelirin de eskisi gibi ziplayarak artmiyor.
Dumduz yasiyorsun.
Robot supurgeyi almissindir zaten.

Ek paketler var 40'a dogru onlar aciliyor. Bisiklet sonra motor alacaksin. Kampcilik falan belki.
Benim arkadaslar kedi aldi 35i gorunce, bitkiye falan saranlar oldu.
Para sayesinde her seye ulasimin kolay oldugu icin bir seyi elde etmen en fazla 1 ay suruyor o da bayiyor zaten. Benim.tatafta boyle valla.
  • divit  (29.03.21 01:56:21) 
işine bağlı değişir.

Evlenmedim ama sevgilim var, geçen yıl kurduğum grupla şu an spotify listelerindeyiz. 4 yıldır kriptopara dünyasının içindeyim, bir aydır falan NFT satarak biraz gelir elde etmeye başladım.(zaten görsel işitsel şeyler yapan biriyim) Bakarsın sanat dünyasında bir yere gelirim.

yapılacak çok şey var. Bence 30 tam tersi başlangıç. 20'lerde yeteneğim olup parasızlıktan veya çevresizlikten yapamadığım şeyleri gerçekleştirme yaşı. Ek olarak Kanada Express Entry'ye başvurdum ülkeden gitme planları yapıyorum.

not olarak: stabilite kötü. İnsanlar rahatı bırakmak istemiyor ama onu bırakmadan pek bişey yapamıyorsun. Doktorayı bıraktım ben geçen yıl mesela :)
  • nhk ni youkosu  (29.03.21 02:17:45 ~ 02:19:39) 
Genelde boyle duyurulara yanit vermem ama ben bu soruyu 15 - 16 yasinda kendime cok sordum: Universite bitince ne olacak?

Ne yazik ki yanitinizi okudugumda mutlulugu tuketimde aradiginizi goruyorum. Ne kadar cok satin alirsam o kadar mutlu olurum dusuncesindeniz. Belki de bu size yapay bir mutluluk getirecek. Peki her gun en az bir kez guluyor musunuz? Kendi mutlulugunuz icin bir sey yapiyor musunuz? Olum aninda herkes gibi cocuk yapmis olmak disinda iyi ki yaptim dediginiz sizi farkli kilan neyiniz olacak? Anne babanizin size sundugu hayattan sadece +1 mi ileridesiniz?

Bence az cok bir kutunun icinde oldugunuzun farkindasiniz. Cocuk, ikinci cocuk, ev, araba, yazlik ev diyen kisiler kutunun disina cikamamiz kisiler cunku cevrelerinden bunu gormusler bunun dogru oldugunu saniyorlar. Kutunun disina goz atiyorsunuz, bence cikmayi deneyin.
  • howfaristhesky  (29.03.21 02:24:31) 
Şu anda çift olarak tam da eğlenebilecek durumdasınız, yani anladığım kadarı ile boynunuzu büken bir borcunuz yok, işinizde gücünüzdesiniz, madem boş vaktiniz var, havalarda iyileşiyor, ne biliyim kamp yapın, yamaç paraşütüne gidin, atlayın arabaya daha önce hiç gitmediğiniz yerlere gidin, bir c.tesiniz var, onu iyi değerlendirin böylece can sıkıntısından evliliğiniz de çatırdamaz, kısa ve hızlı planlar yapın ve harekete geçin. hareket her konuda berekettir.


  • selam  (29.03.21 14:45:28) 
Uzun süredir benzer durumdayım, bir çıkış yolu bulamadım. Maddi olarak çok iyi durumlara gelsem belki ekstra bir şeyler ayarlardım ancak maddi imkânlar konusunda da hiçbir uğraş vermedim bugüne kadar, param olsun, kariyerim olsun vs. kasmadım hiç. Otostopla hayvanlar gibi gezdim, önüme gelenle düştüm kalktım, bir sürü absürd ortamda bulundum, bir sürü acayip tiplemeyle tanıştım. Keyifli vakit geçirme konusunda yardımı oluyor böyle değişikliklerin. Şehir değişikliği yaptım yakın zamanda da ama Afrika'ya falan gönüllü derneklerde çalışmaya gidesim var ya da Türk Dexter olasım geliyor bazen ya da bir devrimin fitilini ateşleyecek bir organizasyon için çalışmak. Kafalar karışık. Hayatın bir anlamı olması gerektiğini düşünmüyorum, zamanımızın dolmasını bekliyoruz işte öyle böyle.

Yeni Foça'ya geldim sap sap takılıyorum bu arada, yalnız kaldım. Etrafta birileri varsa ses edin de aktivite oluşturalım sıpalar, sıkılıyorum.
  • krang  (29.03.21 18:10:15) 
[]

duyuru erkeklerine sorum, matkabınız var mı?

ev işlerini seviyorum ama matkap kadar az kullanılan ama insanların birbirinden istemeye çekindiği - ortak kullanmadığı bir şey daha yoktur herhalde. şimdi birkaç kez lazım oldu, bi iki arkadaştan aldım ama şu anda deli gibi matkap almak istiyorum. bir yandan da kafam lan 350 lira verme şimdi boşver kırk yılda bir lazım olacak diyor.

sizin matkabınız var mı? sizce ben de alayım mı 31 yaşında bu işleri seven bir roket olarak?

Düşündüklerim bunlar:
www.amazon.com.tr
amzn.to

Edit: şarjlı vidalamam var bosch ixo, bir de dremel'im var. fırsat bulsam da kullansam diye can atıyorum ashshshk

 
bende full takım var elektrik v.b işlerle uğraştığım için,
kırıcı-delici
şarjlı vidalama
tilki kuyruğu
avuç içi taşlama
akrobat merdiven v.b
evinin önünde araç olması gibi bir şey, insana inanılmaz bir güven veriyor..
  • sealth  (26.03.21 20:19:06 ~ 20:20:43) 
yok ama daha cok elektronikle alakali oldugum icin. bir de bizim burada herkeste matkap var istedigimde veriyorlar. :p her turlu yedek parca, elektronik komponentler, macun, tornavida ucu var bende. para olunca sarjli vidalama siparis edecegim ama.


  • nibba  (26.03.21 20:38:53) 
yoktu, babamın zoruyla 3 sene evvel aldık. hoşumuza gitti, bosch bütün seri hemen hemen tamamladık diyebilirim. müstakil ev için inanılmaz faydalı oldu. 2 delme 3 sıkmaya 150 den aşağı almayan ustalardan da kurtulduk.


  • ada meltemi  (26.03.21 20:40:51) 
hahah benzer nedenlerden dolayı almıştım ben de, belki üç ayda bir defa ancak kullanıyorum ama en azından sağa sola sorma derdi kalmıyor. sık kullanmayacağım için de einhell marka bir tane almıştım, gayet yeterli.

şimdi de yine antin kuntin aletler bakıyorum ama kullanmayacağıma eminim.
  • sanal uyku  (26.03.21 21:03:01) 
şarjlı vidalamanın torku düşük, duvarda zorlanırsın, o yüzden
al ama bu linktekileri değil, hız ayarı olan bir tanesini al, linktekiler kademeli hızlı.

  • esref  (26.03.21 21:16:18 ~ 21:21:09) 
ben de bosch almistim yeni modellerden , kampanyasi ile yaninda li-ion pil vermislerdi bir de matkap uclari.


  • evimin paspasi  (26.03.21 21:21:32) 
al.
bazı şeyler ömürlüktür.
evin erkeği / babası olarak tamir çantası + matkap ve aksesuvarları +çekiç vs aletleri.
ve oğluna da öğret :-)
  • ankara06  (26.03.21 21:22:16) 
var olmamı. black and decker var 450w'lık nerden baksan 20 yıllıktır. ömürlük oluyor genelde. 3-4 ayda bir kez işim düşüyor. bu tür aletlerde ben black&deckercıyım ama boschta fena değildir.


  • false pretension  (26.03.21 21:33:44) 
Erkek adamin ufak da olsa bir takim cantasi olmali ya, bizim ceyizimiz de bu.
Yapi$tir diyorum.

  • cooperr  (26.03.21 21:43:56) 
Duyuru kadınlarının neyi eksik :(
Matkabımız var, arkadaştan ödünç almaktan bıkınca indirimde aldık bir tane. Bence her evin takım çantasına lazım.

  • kobuzchu kiz  (26.03.21 22:07:38) 
Kobuzchu +1. Kadınlar tamirat tadilat yapmıyor mu? Ayıb ettin.

Matkap evin temel direğidir, en sevdiğim alettir. Hiç düşünme al. Ayrıca baya da lazım oluyor bence, öyle aldım kenarda dursun aleti olmadığını düşünüyorum.
  • buff  (26.03.21 22:28:29) 
Evet, kadınları nedense bu işin dışında bırakmışım, kusura bakmayın :)

Aldım gitti ya, bulunsun bi tane dediğiniz gibi. Geçen gün Bosch IXO'nun şarjlı tornavidasına matkap ucu takıp duvar delmeye cebelleştim, rezalet oldu bunun bir şekilde üstesinden gelmem lazımdı :)
  • roket adam  (26.03.21 23:52:12) 
gaza gelip profesyonel bosch aldim, sanirim en fazla bir kere kullandim.

ev islerinde super kabiliyetliyimdir. hala vidanin ne yone cevrilecegini bilmiyorum.
  • camussar  (27.03.21 00:05:19) 
Hocam ben de senin gibi bir ikilemde kalıp almıştım birkaç ay önce. Çok memnunum. Ufak bir iş olduğunda gidip arkadaştan rica edeyim su gün alirim vs derdi yok. Kafana göre yapıştırıp geçiyorsun oh mis. Ayrıca yukarıda da bahsedildiği gibi ömürlük alet bunlar. Ben de maddi olarak zorlamayacaksa tavsiye ederim


  • kolaygelsin  (27.03.21 09:28:11) 
var var, zaman icerisinde aldigim biri sütun matkap, biri kırıcı-delici, ikisi akülü vidalama, iki de normal elektrikli olmak üzere 6 tane matkabım var. ikişerden canavar, kaynak makinası, kompil bir atolye dolusu alet var da, detaya girmiyim :D


  • chezidek  (27.03.21 10:51:00) 
[]

HES kodu ile giriş yapılan mekanlarda

giren kişilerden biri covid olsa, sonrasında bu diğerlerine bildiriliyor mu? temaslı olarak mı işleniyor? tam olarak o sistem nasıl işliyor?




 
bildiriliyor sanıyordum ama geçen gün öğrendim ki bu sadece "karantinada ya da +" olan kişi o an giremesin diyeymiş. Daha da kötüsü çevremde çok fazla kişi birbirinin koduyla devam ediyor. O nedenle içeride hasta kişilerin olmasına da engel değil malesef.


  • lcha  (24.03.21 18:10:47) 
O kodu zaten hayat eve sığar uygulamasından kontrol ediyorlar. Fakat o uygulama hangi mekanda kullanıldığını takibini yapmıyor diye biliyorum.


  • clones  (24.03.21 18:31:26) 
Hic sanmam. Hayat eve sigar'a, daha once alinmis ekran fotosuna, whatsapp'ta tutulan hes koduna filan bakiyorlar. Ama sadece bakiyorlar, gercek anlamda bon bon bakiyorlar yani.

Rastgele bir zamanda ekran goruntusu aldigim hes kodumu da gostersem girerim. Rastgele rakamlardan telefonumun not bolumune yazdigim kodla da girerim. Yanimdaki esim/cocugum diyerek onun koduyla da girebiliyoruz bu arada.

Ozetle islevsiz bir uygulama. Uygulama bile diyemeyecegim, angarya... Kusura bakmayin isin sacma sapanligina, sirf yapmis olmak icin yapilmasina cok sinirlendim yazarken ya :/
  • invictae  (24.03.21 18:37:40) 
[]

tarla statüsündeki aşırı merkezi araziler / istanbul

selamlar emlak simsarları, istanbul e5 hattında tam otoyolun dibinde kalan bir sürü tarla statüsünde arsa görüyorum. (mesela taşınmaz no 21854543 ve yanındakiler gibi) bunlar unutulacak gibi değil, rahatlıkla milyon dolarlar edecek araziler. bunların sahibi kim, etrafındaki her yer dopdoluyken neden bunlar boş duruyor ve nasıl oluyor da tarla statüsünde kalıyorlar merak ediyorum.

yani tabii ki bunlar yasal şeyler onu anlıyorum da rant lobisi buraları nasıl es geçmiş? Bahsettiğim parsellerden biri e5 optimum avm hizasında kalıyor mesela, rahatlıkla bir avm daha yapılabilecek bir arazi.


 
Daha başlığı okurken hangi arazi olduğunu tahmin ettim:)

Tarım arazilerini koruma gibi kanunlar bazı arazileri arsa statüsüne çevirmeye mani olabiliyor.

Arsanın sahibi de bunu istemiyor olabilir.

Dediğiniz gibi o bölgeleri kovalayan çok insan vardır.
  • anten  (23.03.21 10:47:25) 
bunlar paraya acil ihtiyacı olmayan ve ilerde ihtiyaç durumuna göre yatırımlık veya çocuklarıma kalsın mantığıyla edinilmiş yerler olabilir. veya rantçılar da almıştır da bugünü değil de geleceği düşünmüş olabilirler. ya da henüz değerlendirmek için doğru an gelmemiştir.


  • reanarchy  (23.03.21 10:50:27) 
miras anlaşmazlığı olabilir.


  • kapi  (23.03.21 11:05:02) 
Mesela fsm köprüsünde avrupadan anadoluya geçtikten hemen sonra, kavacık kavşağının ilerisinde yolun sol tarafı bomboş. Bunlar iş bankası arazileri diye biliyorum. Bunun dışında üstteki yazanların hepsi ihtimaller dahilinde


  • mg3929  (23.03.21 11:12:51) 
birilerinin dedeleri zamanında almış oluyor ama şimdi miras kavgası olmuş oluyor


  • co2s2  (23.03.21 11:49:47) 
Bir vakfa ait olabilir, şu an satmaya, inşaat yapmaya ihtiyacı olmayabilir.

Dere kenarı olabilir, 10 metre yaklaşma sınırı var imar için dereye.

Hazine arazisi olabilir, uzun yıllardır birisi üzerinde tarım yaptığı için tarla olarak kullanımına devam ediliyordur.

Yani tarla olarak kullanılmasa ağaçlandırılıp her yerde gördüğümüz otoyol kenarı peyzaj alanı olacak bir yerdir.

Tarla olarak kullanılmazsa hemen gökdelen dikilecek bir yer değildir belki.
  • John Bloor  (23.03.21 11:50:01) 
:D
bahsedilen arazide lahana ekiliyor. yani kıymetli bi sebze de değil, lahana abi lahana. yıllardır bakıp bakıp deli bir sahibi olduğunu düşünüyorum.
ama yukarıdaki cevaplara da katılıyorum.
  • rewlack  (23.03.21 11:52:08) 
bu bölgede fetöcülerin çok ciddi yatırımı vardı zamanında, örnek mahallesi dumankaya vs tarafından baya parsellenmiş durumda, belki arsa sahipleri içeride ya da yurtdışında da olabilir diye düşünüyorum.

aşırı merak ediyorum bu parsellerin tapu sahibinin tespit edilebileceği bir yöntem var mı sizce? tikleri sonra atacağım
  • roket adam  (23.03.21 11:58:16) 
Baktım da bahsedilen yerde 11-12 tane parsel var bağımsız, ama hepsi tarla vasfında. Dere yakınında olduğu için zamanında vasfını değiştirmemiş olabilirler.

5-6 seneye kadar dere yaklaşma sınırı 100 metreydi yanlış hatırlamıyorsam, 10 metreye düştü yakın tarihte.

Şu an yapılaşma yapılabilir dereye 10 metre uzak kalınarak, ama tarla vasfını değiştirebilirler mi emin değilim.

Ha bir de 12 parsel, sahiplerinden mutlaka ölenler vardır, hatta ölenlerin mirascılarından da ölenler vardır.

Yani torun, hatta torun çocukları bile olabilir hissedarlardan. Bu da belki de yüzlerce hissedar demek, bunalrın hepsini bir araya getirip de işlem yapmak ciddi zulüm.

Rant olsa bir araya getirilir ama şu an rant yok, tarla çünkü.
  • John Bloor  (23.03.21 12:10:35) 
Bizim isyerinin yaninda nerdeyse stad kadar genis 5 katli bina var.
Kiracisi cikti adam bir daha kiraya vermedi 3-4 senedir kendi kendine yikilmaya basladi.
Kiraya verse belki milyon lira alir her ay.

Nasil senin 30 senedir bos duran dededen kalma evin varsa. Onlar icin de cok onemli degil.
Bizim burada bi herif butun apartmani bos tutuyor. Mahallenin yarisi onunmus zaten.
Satsa evler 2 milyondan gidiyor, kiraya verse her ay 30x3= 90bin tl alacak
  • divit  (23.03.21 16:36:07) 
[]

borsa istanbul çok saçma değil mi

amatör bir yatırımcı olarak borsaya kesinlikle ısınamıyorum.

- aşırı arttığı düştüğü günlerde devre kesiciye girip karını zararını donduruyor
- bir çok hissede insider trading'in kralı yapılıyor, denetleyen kimse yok. adam şirket içinden bilgi alıp ona göre hareket ediyor. atıyorum q1 finansal sonuçları duyurulmadan şirketin kar zarar rakamını öğrenen bir sürü insan var.
- nispeten sığ hisselerde telegram gruplarıyla toplanıp toplu indirme çıkarma yapıyorlar
- bi hissede tam vurgun yapılacak gibi oluyor (çok artıyor mesela), hisseyi satışa kapatıyorlar
- bir sürü al sata vakit harcıyorsun, sonuçta dolar bazında üç aşağı beş yukarı aynı noktada oluyorsun
- yapılan tüm analizler hep geçmişe dönük, hindsight bias'ın kralı, yani dün yükseldi diye bugün de yükselmek zorunda değil. sabaha kadar da teknik analiz yapsan çat diye bi olay oluyor tüm dengeler değişiyor.

incelediğimde borsa ile uğraşan insanların zaten genellikle bir kariyeri / uzmanlığı olmayan, bir umut bu işlere sarmış, kendine bunu meşgale edinmiş vakit geçiren boş tipler olduğunu görüyorum bitcoinciler gibi. onları anlayabiliyorum başka çareleri yok ama aramızda da olacak zeki arkadaşların bu saydığım argümanlara rağmen nasıl borsaya vakit harcadığını merak ediyorum. acaba ben mi yanlış analiz ediyorum durumu? his olarak değil, bilimsel olarak bunu nasıl yorumluyorsunuz? yoksa herkesin mi bir "bildiği" var?

 
Aklı olan küçük yatırımcı BIST'te işlem yapmaz zaten. Insider bilgin yoksa tamamen kumar. Git Bitcoin'e gir kesinlikle daha güvenilir.


  • synesthesia  (22.03.21 14:08:15) 
- Devre kesici 15 dakika uygulanıyor. Kâr ya da zarara dokunmuyor.
- Inside info var maalesef. Haklısın.
- Telegram nerede yok ki? ABD'deki Gamestop olayı da buna bir örnek.
- Hisse satışa mı kapatılıyor? Brüt takas, tek fiyat, internet yasağı gibi tedbirler var ama çok artan bir hissenin satışa kapatıldığını görmedim hiç. Var mı örneği?
- Evet, bist çok kırılgan. Hiç güven vermiyor. Fazla risk mevcut. Riski çok olduğu yerde kâr/zarar da çok oluyor. Bunu fırsata çevirebilen iyi kazanıyor.

Ben genelde spekülatif hisseleri alıp satıyorum. İşi bilmediğim için kazancım uzun vadeye göre daha düşük olabiliyor ama hem böylesi daha keyifli hem de öğrenmek için biraz da böyle davranıyorum. Alıp 6 ay / 1 yıl ellemeyeceğim yatırımlar da var (fon mesela). Bir de ben mesela hayatımı bunla kazanmıyorum. Zaten bir işim var, yatırıma ayırdığım parayla bunu yapıyorum. Tamamını kaybetsem üzülmeyeceğim bir miktar.
  • himmet dayi  (22.03.21 16:15:35) 
Devre kesici hariç bu söylediklerinin hepsi kripto ve Forex piyasasında da var.
Belki trading sana göre bir iş değildir. Zorlamanın alemi yok.

  • dafuq  (22.03.21 17:13:08) 
Evet bahis oyunlarının bana göre olmadığını düşünüyorum ben de, yani mantıkla açıklanamayan piyasa hareketlerinin olduğu ortamlara girmemeliyim bunu anladım.


  • roket adam  (22.03.21 21:12:50) 
[]

avukatlık ücretleri yüksek olmasına rağmen avukatlar neden iyi kazanamıyor

şu anda x bi davam var abi bir şey sorucam desen adamlar 250-500 liradan kapı açıyorlar. davamı takip et desen tazminatın %25'ine çöküyor, kaybedersen avukatlık masraflarını da sana ödetiyorlar. e dava desek gırla, yargı sistemi yetişemiyor resmen. (haklarıdır tabii aldıkları parayı kesinlikle yadırgamıyorum yanlış anlaşılmasın, sorum başka)

peki avukatların kendisi bu pastadan yeterince pay alamıyorsa, asgari ücretle falan çalışıyorsa bu pasta kime gidiyor? ya da kaçırdığım bir nokta mı var? avukatların tr gibi bi yerde gerçekten iyi kazanıyor olması gerekmez miydi? sistemde bu parayı neresi yutuyor?


 
yeni mezun bir nevi sudan çıkmış balık misali olan avukat hangi davayı takip edecek? neyin ne olduğunu bilmeden nasıl para kazanacak? işi öğrenene kadar avukatlık bürosu olan birinin yanında asgari ücret veya karın tokluğu maaşa çalışıyorlar işte. biraz akıllıysa 30 larından sonra orada edindiği bağlantılarla kendi çevreleriyle vs. iyi kazanmaya başlarlar.


  • papuayenigine02561  (20.03.21 14:26:03) 
Yakin arkadasim avukat;
Bir kere cok fazla yeni mezun var, sürekli de geliyor.
Ilk baslarda harbiden kötü sartlarda calisiyorsun.
Kendi yerini açsan kim neden sana gelecek, o kisim icin acayip networking yapman lazım.
Sonrasinda davalar kazaniliyor da o para öyle gelmiyor. Benim arkadas dava kazandi ama daha süreçler sonuna kadar bitmedi. Bittiginde bir 80bin alırım diyor ama iki sene sonra biter diyo. E haliyle ceptekini bitiriyorsun ya da borç.

Ha bir de baya ciddi vergi ve masrafı var. O sizden aldığı 250 lira direkt cebine gidemiyor diye biliyorum.
  • logisticsmanager  (20.03.21 14:35:31) 
Bence de yani mezunlarla ilgili eskiler kazanıyor zaten. Bir de şimdi avukat sayısında da artış var. Yeni işe başlayanların çok kazanacak kadar davası olmuyor.


  • turkce konusan uzayli  (20.03.21 14:36:41) 
O davalar yıllar sürüyor. Bi davadan 20.000 tl para alıyor diyelim. Ama 20 yıl da sürüyor :) Danışma ücretini alabilen avukat da görmedim. Lafta var. Asgari ücrete çalıştırılma tamamen piyasanın avukat dolması ve stajyerlerin ücretsiz çalıştırılması ile alakalı. Nasılsa buluyor asgari ücrete çalışacak. Bulamazsa da stajyer alıyor.

Sorduğunuz soru şey gibi ülkenin gsmh şu kadar, niye bir sürü insan fakir. Çünkü öyle.
  • eatpraylaw  (20.03.21 14:44:20) 
Ben mezun oldugumda anca yuzde 50 bursla falan veya asiri kotu devlet unilerinde hukuka tutuyordu siralamam. En son meraktan bakmistim gecen sene falan galiba baraji gecen okuyabiliyor gibiydi


  • Anjelik  (20.03.21 15:23:14) 
Çok fazla hukuk mezunu var. Bu kadar hukukçuya talep yok. Müşteri bulmaları da zor. Reklam falan yapamıyorlar.


  • Andrew  (20.03.21 17:02:15) 
[]

Elimde Niva marka bir ses sistemi var

5+1, güçlü bir subwoofer'ı var. Tüm giriş ve çıkışlar RCA kablo ile yapılıyor. Cihaz oldukça eski ama çok iyi ses veriyor diyebilirim.

Sorun şu ki, amfinin orta, sağ sol çalışıyor ama arka sağ - arka sol çıkışı çalışmıyor. tahmin ediyorum bir temassızlık ya da oksitlenme var.

cihazın sesi gerçekten iyi olduğu için çöpe atmak istemiyorum. sizce ne yapmak lazımdır, bir fikri olan var mı?

 
5+1 o kadar gerekli degil ve odanın sartları uygun degilse zaten iyi de sonuc vermiyor. onerim 2+1 ve sub ile kullanman.


  • orpheus  (19.03.21 23:00:50) 
Hocam problem şu ki 2+1 modda açtığımda subwoofer inanılmaz fazla kalıyor. Yani sub'ın völümünü iyicene düşürsem, önleri açsam bile woofer sesi fazla geliyor :) Adamlar woofer'ı 5 kanalı da kullanacakmışım gibi ayarlamış maalesef.


  • roket adam  (19.03.21 23:16:34) 
Kabloların yerini değiştirerek denedin mi roket? Kabloyu eleyelim. Hem kablo hem de yeri değiştirerek.


  • kisa  (19.03.21 23:35:30) 
Denedim, hem kablo hem hoparlörleri denedim dediğiniz gibi. Farklı modları da denedim.

Sorunun çıkışlarda olduğuna eminim bu senaryoda.
  • roket adam  (19.03.21 23:36:15) 
Bu durumda söküp bakmak lazım. düğmeleri kurcalayinca arada ses geliyorsa kontakt spreyi işe yarayabilir derdim ama hiç gelmiyorsa mecburen tamirci. çevrede varsa elektronikçi bakar. Maltepe de bir elektronikçi vardı, bir de bu işlerle ilgili birbadam vardı Ümraniye tarafında.
Pikap tamircisi diye sitesi vardı, Burhan adı.

  • kisa  (19.03.21 23:40:51) 
Kabloları, hoparlörleri değiştirerek denediyseniz, ve kesin olarak çıkıştan ses alamıyorsanız o çıkış hattında bir arıza vardır.

Büyük ihtimal ile o çıkışları besleyen ses entegresi yanmıştır, bir ihtimal de entegre sağlamdır ama entegre çıkışından sokete kadar gelen hatta bir arıza vardır.

Entegre diyip geçtim, genelde bu tür sistemler belirli entegreler kullanılır, ama çok kaliteli bir sistemse mosfet vs de olabilir.

Vel hasılı kelam cihazı aç, ses alamadığın çıkışı geriye doğru takip et, gözle görünür bir yanık, kararma, kopma var mı bir bak.

Sonrasına sonra bakarız, cihazı açmışken de kullanılan kompenantları görürüz, gerekirse alır değişiriz.

Çok manyak kaliteli sesler veren sistemlerin entegreleri komik olacak düzeyde ucuz parçalar aslında.

Edit: Cihaz fotolarına baktım netten, uydular için %99 TDA2030 kullanmışlardır.
  • John Bloor  (20.03.21 09:56:16 ~ 10:03:15) 
[]

ev dekorasyonu için son zamanlarda aldığınız ıvır zıvırlar

yakın zamanlarda eviniz için aldığınız ıvır zıvırları paylaşır mısınız? direkt trendyol, hb, amazon, aliexpress linki olabilir. dekorasyon fikirleri olsun diye.




 
  • zoghurt  (17.03.21 23:29:47) 
[]

duvara bir şey asarken asla hizalayamıyorum

bu ev tadilat işleri elimden geliyor ancak duvara yan yana iki tane vida deliği aç, üstüne de raf koy desen o raf asla düzgün durmuyor, kesinlikle yamuk yapıyorum.

1) siz ne yöntem kullanıyorsunuz yamuk olmaması için?
2) lazerli hizalama cihazları varmış, önerir misiniz?

 
1. Su terazisi ¯\_(ツ)_/¯


  • kobuzchu kiz  (14.03.21 22:33:53) 
kobuşçu +1
+aynı hizadaki deliklerin her biri için, yakın olan zeminden ya da tavandan dikme indirebilirsin mezure ile, işaretlersin duvarı

  • esref  (14.03.21 22:39:04 ~ 22:39:32) 
Su terazisi ile işaret sonra matkabı dik tutarak delme.
Dübel yerine genelde tahta kullanıyorum.
Lazerli aletler güzel ama ev için gerekli değil bence.
  • kisa  (14.03.21 22:42:20) 
Kalem ile isaretle, geri cekil bak. Benim yontemim bu.


  • Anjelik  (14.03.21 23:51:27) 
Kesinlikle beceremediğim için biraz da meraktan bosch quigo adlı bir lazer hizalayıcı aldım. Fazlasıyla işime yarıyor ama ev için gerekli olmadığına katılıyorum :)


  • roket adam  (18.03.21 22:42:24) 
[]

evliler için ailelerde kalma / ailelerin gelip kalması konusu

sorum şu: ne sıklıkla birbirinizin ailesine gidip kalıyorsunuz? ya da aileleriniz size kalmaya geliyor.

yaklaşık 1 senelik evliyiz, eşimin ailesinde sürekli bir kalma muhabbeti var. siz gelin kalın, biz gelelim kalalım vs vs. bizim ailede de tam tersi kalma hiç yoktur, 2-3-4-5 saat oturursun gece bile olsa dönersin, ben zaten misafirliği de misafir de hiç sevmem. bu noktada eşimle değil ama ailesiyle biraz ters düşüyoruz. kibarca başka yerde uyuyamıyorum diyorum, ya da korona, iş güç, bizim ev zaten küçük gibi vs bir şeyleri bahane ediyorum ama ileride sorun olacak gibi görünüyor bu mevzu. şimdi eşimin de kalbini kırmamaya çalışıyorum ama inanılmaz ısrar ediyorlar.

bi de yazın mesela bi yazlık kiralayayım 1 ay takılalım dedim, hanım direkt bizimkiler de gelir en az 1 hafta kalır, ne diyeceğiz onlara dedi. yani tatilde bir hafta onlarla kalmak kesinlikle istemiyorum, ama kırıcı olmayacak bir şekilde bunu belirtmek lazım. tüm kiralama mevzusunu iptal ettirmeden nasıl bir bahane uydurmak lazımdır? benzer durumdaki arkadaşlar nasıl yönetiyor bu durumu? (hepimiz aynı şehirdeyiz bu arada)

 
Aynı şehirde yatılı gelen kayınvalide kayınpeder de hiç duymadım. Başka şehir olsa evlatlarını özler gelirler en iyi şekilde ağırlarsın da aynı şehirde akşam oldu mu çeksin gitsin evine.
Babannem 96 yaşında tek yaşıyor ona diyoruz gel iki gece kal diye evim barkım var benim diyor. Sizinkilere de kendi evlatları kibar dille anlatsın.

  • cilekli pasta  (09.03.21 22:28:58) 
Valla nişanlılık arifesindeyim. Sevgilim yokken dahi böyle şeylerden nefret ettiğimi söylemiştim. Müstakbel Nişanlımın ailesi de benim ailem gibi şükür.

Ha böyle bir şey yaptılar bir defa emrivaki. İkincisinde saygı maygı dinlemem kovardım meşgulüz yeni evli çiftiz biz diye.

Kadın kişisiyim.
  • Hallegadola  (09.03.21 23:00:04 ~ 23:00:41) 
Ben de aynı şehirde birbirinin evinde kalma muhabbetini ilk kez duyuyorum ve hiç normal bulmadım. Herkesin kendi düzeni, rahatı var. Eşinizle açık açık konuşacaksınız, konuyu o yönetecek, başka yolu yok bunun.


  • gmzo  (09.03.21 23:16:50) 
kardeş ben sana bu konuda diyorum ki net ol öyle kırmayım dökmeyim derken işler boka sarar bu konularda. bir defa sen kesinlike onlarda kalma kesinlikle. az davet et. davet ettiklerinde de sakın kal deme ama bunları tek başına yapamazsın eşine direk söyle durumu hatta de ki hastalıkta ihtiyaç halinde her zaman başımın üstünde yerleri var ama ben ne böyle sık görüşmeye hele de böyle kalmalı durumlara razı değilim aşırı rahtsız oluyorum. senden de bu konuda hassas olmanı istiyorum de. eşin de kesinlikle sensiz falan onlarda kalmasın. eşin duruma sıcak bakmazsa ve gerçekten rahatsız oluyorsan bu konuda selam kavgalar hazır ol. benim tavsiyem bir ay sağlam kavga bile uzun dönem bu huzursuzluktan iyiidir. git gelleri kesin azalt. gerekirse başkalarına git şehir dışına git başkalarını çağır.


  • andlee  (09.03.21 23:59:34) 
ben de aynı şehirde olup birbirinin evinde kalma olayı hiç duymadım. kalma olayı cenazede, belki lohusalıkta falan olur. onun dışında gece yarısı da olsa herkes evine döner.


  • dafuq  (10.03.21 00:37:11) 
cozum.

esin desinki kendi ailesine, ben roket adamin ailesine izin vermedim. simdi kendi ailemi alamam.

oyle karsilikli anlastik desin. hele covid zamani hic olmaz desin. esinin seninle antat oldugunu, ve asil problemin ailesi oldugunu varsayiyorum.
.
  • camussar  (10.03.21 01:51:03) 
Senin erkek olman işleri kolaylaştırır. Ben istemiyorum sen onlarda kalmayacaksın, onlar da bize her sakka gelmeyecekler kalmayacaklar, işim gücüm var yoruluyorum kafam sessizlik istiyor benim de. Ve sen de kesinlikle onlarda kalma ve eşine de sen yokken onlarda kalmasına izin verme +1. Bu resmen asalak yaşama belirtisi çünkü. Hiç gereği yok saçmalık sadece. "Kocası izin vermiyo" deyip kabullenmeleri daha kolay.


  • 1bir1bir1  (10.03.21 01:57:28) 
offf okurken rahatsız oldum benim de en korktuğum ve irite olduğum konulardan biri göt göte yaşamaktan ne zevk alıyorlar hiç mi ağırlık oluruz demiyorlar:/ madem o kadar huy edinmişler eşinizi bırakın bence arada kalsınlar kimlerle kalıyorlarsa siz eve dönün diyebilirim. tatil için çüş devenin nalı. çok geçmiş olsun ben de bu vesileyle nefretimi kustum.


  • ala09  (10.03.21 03:56:02) 
Erkek olmak nasıl bir avantaj...
Yazmış bir arkadaş; net bir biçimde "roketadam'ın ailesi de gelmeyecek, siz de gelmeyin, ayıp olur"+1

Bana temizliğe gelen bir hanımın ailesi öyleydi. Minibüsle iki durak mesafede oturuyorlar ama örneğin bayramın birinci günü (normalde evde olur büyükler) oğluna geliyor bayram sonuna kadar bayram tebriklerini oğlunun/gelinin evinde kabul ediyorlar.

Örf/adet çok farklı olabiliyor yani. Bunu benimsememek de sizin elinizde.
  • SiyamkedisiZorro  (10.03.21 15:36:33) 
lütfen eşinle açık bir şekilde konuş, sizin ailede anladığım kadarıyla bu çok normal karşılanıyor ama bu bana ters geliyor, başımın üstünde yerleri var gelsinler misafirliğe yesinler içsinler sonra evlerine dağılsınlar de. Belli ki eşin ve eşinin ailesi için aynı şehirde yaşayıp kalmalı ziyaretler oldukça olağan. senin için bunun ters olduğunu ve bundan rahatsız olduğunu istemediğini eşinin net anlaması ve ailesine gerekirse eşinin söylemesi gerekli. aksi takdirde aile bütünlüğünüzün bozulmasına kadar gider bu iş


  • wendyangelamoiradarling  (10.03.21 18:16:00) 
Evli değilim, tek yaşadığım için arabayla on on beş dakika uzaklıktaki ailem gelip bende kalmaya çok istekliydiler ilk başta. Zamanla konuşarak, evdeki düzenimin bozulduğundan, zaten yakın bir mesafede oturduğumuzdan bahsederek ikna ettim. Artık ayda bir kere kalmak istiyoruz diye haber vermiyorlar. Ben davet edersem geliyorlar. Bence açık olmanız gerek.


  • ruhen hastayim ben  (10.03.21 18:26:34 ~ 18:27:11) 
[]

araç yatırımında değer kaybını engellemek

son 3-4 yıldır trde vergi artışlarından ötürü eldeki kullanılan aracın bile fiyatı çok arttı ancak bundan sonra öyle olacağını düşünmüyorum. özellikle premium segmentte aracın değer kaybı yaşlandıkça / km yaptıkça çok daha yüksek oluyor.

2018'de aracımı sıfır almıştım, şu anda 51 bin km'de. fazlasıyla memnunum, hiç bir şikayetim yok, ama bu saatten sonra değeri düşecek diye düşünüyorum. sizce maddi açıdan bakıldığında aşağıdakilerden hangisini yapmak mantıklı?

1) şimdi eldeki aracı satıp, üstüne çok borçlanmadan 0 km 2008, corolla gibi bir araç alabiliyorum (örnek olarak). yani premium segment değil ama normal markaların birinden araç alıp arabayı sıfırlayabilirim.
2) üstüne 100-150 bin tl civarı krediye girip aracı 0'ı ile değiştirebilirim. ancak çok da borçlanmak istemiyorum artık. bi de araba birebir aynı yani sadece kasası farklı diye o kadar para vermek mantıksız geliyor (araç audi a3 1.5, tüm bakımları yetkili serviste yapılıyor)
3) bu haliyle aracı bırakıp 5-6 sene kullanmaya devam ederim. ancak 5-6 sene sonra araç değiştirmek istediğimde çok daha fazla para ödemem gerekir.

çevremdekiler genellikle 2. seçeceği seçiyorlar ama 3-4 senede bir araç değiştirmek gerçekten israf gibi geliyor bana. özellikle 0 araç tercih eden arkadaşlara soruyorum, siz ne düşünüyorsunuz?

 
3 tabii ki. uzun yıllar kullanırsan daha fazla kar edersin.


  • jelly bear  (09.03.21 11:18:46) 
Sadece senin markana modeline özel bir fiyat artışı olmuş olsa sat başka al belki mantıklı olabilir, ama tüm piyasa artmış durumda şu an.

Satıp yenisini alana kadar çekeceğin sıkıntılar ya da sen alana kadar piyasanın iyice artmasıyla oluşacak zarar da olabilir.

Araban daha sıfır sayılır, uzun yıllar kazasız belasız bin inşaallah. Hani zaten premiumsa daha ne diye değiştireyim?
  • John Bloor  (09.03.21 11:26:25) 
3 ya da 1 ama 2 değil.

Ha arac premiumsa ben satar corolla alirdim, premiumun masrafindan cikardim (sigorta, servis vs). Sonra o corollayi 7-8 yil kullanirdim.
2008 bindim; açıkçası dokunmatik ekrandan klima ayarlama uzun donemde sikinti cikartacak bir olay. Bu dokunmatige cok bağımlı arabadan uzak durmak lazım uzun donem kullanacaksak.
Corolla bence uzun dönem kullanacaksaniz hybrid motoruysa iyi secim olur.
  • logisticsmanager  (09.03.21 11:28:16) 
Arac bir yatirim degil, deger kaybini engelemek de teknik olarak mumkun degil.

Arac dedigin devamli degeri dusen bir makina, bazi istisnalar haric tabii. Belli bir yasa gelince degeri sifirlanacak gibi dusunmek lazim.

Sen ne kadar kayiba tahammul edebilirsin bunu bilmen lazim. Araci sifir almissin, eger seni su ana kadar gordugun kayip strese sokuyorsa, boyunu gecen derinlikte yuzmeye calisiyorsun demektir, o zaman arac secimin hatali.

Bence 1 ve 2 direk hamallik. Bu sekilde 2 senede bir yeni arabaya binersin ama hayatin boyunca o arabanin kolesi olursun eger cok paran yoksa va arada farki aninda cikartip masaya koyamiyorsan. Bu secenekler icin ya cok paranin olmasi lazim ya da ana para kaynaginin araba olmasi lazim, baska turlu gereksiz para kaybindan baska birsey degil..

Dolayisiyla verdigin secenekler arasinda en mantiklisi 3.
  • cooperr  (09.03.21 11:37:39 ~ 11:39:27) 
Hem değer kaybını önlemek hem de araç değiştirmek istiyorsanız, bence en mantıklı olan %50 ÖTV ye sınırdan girmiş araçlara bakmak. Mesela seat arona, sınırdan %50 ÖTV dilimine giriyor. İlerleyen yıllarda eğer seat ekstra bir indirim yapmazsa bu modelde döviz artışına bağlı olarak %80 ötv dilimine girecektir.


  • ciagra  (09.03.21 12:13:27) 
iktisatçılar kan ağlıyor şu anda:)

Şaka bir yana araç bir yatırım değil yukarda da dendiği gibi.
Bir otomobili alıp yıllarca kullanmayı tercih ederim açıkcası.
O yüzden japon markaları rules:)

Sıfır araç bayide imzayı attığın anda değer kaybetmeye başlar.
O yüzden temiz ikinci eller kovalamak daha mantıklı olabilir.
  • anten  (09.03.21 12:16:16) 
@ciagra +1


  • co2s2  (09.03.21 12:21:48) 
EV'ler yaygınlaşana kadar o araba idare eder
o zamana yakın gelişmemiş illerden alıcı çıkar

araç keyfinden vazgeçme
  • bir soru sorcam  (09.03.21 12:59:52 ~ 13:00:12) 
Mümkün değil ve tek yolu vergi artışı +1. O yol da artık ileride şansına nasıl denk gelirse öyle yansır. Bu yüzden 1 diyorum ki ben zaten aynısından yeni aldım. Bana kalırsa zaten bir eski evi bir de eski arabayı aldıkları fiyata aldıklarını düşünenler bence önümüzdeki senelerde kötü sürprizlerle karşılaşacak. Seninki yeni araç sayılır, istersen seni epey götürür. Düşündüğün fiyata elden çıkarıp sıfır aracı şu an görünen fiyattan alabileceksen değişiklik düşünülebilir, zamanlaması makul, ama bunun için bence elini biraz çabuk tutman lazım.


  • osssy  (09.03.21 13:40:23 ~ 13:48:15) 
[]

mangalcılara soru: mangalda yapmalık en sevdiğiniz yiyecek

evet soru başlıkta. mangal olayına yeni sardım, her türlü şeyi deneyebilirim şu an. en son antrikot yaptık efsane oldu.

incelikleri ile birlikte yazarsanız sevinirim.


 
bence olay sebze közlemede


  • duyurukullanıcısı  (08.03.21 20:56:26) 
çikolatalı muz <3 eksiup.com
muzu uzunlamasına yarıyorsun, içine çikolata dilimleri dolduruyorsun, koyuyorsun mangala. çikolata eriyince kaşıkla yiyorsun.

ilave: ballı cevizlisi de var, hiç denemedim ama onun da çikolatalısı kadar orgazmik olduğundan eminim.
  • pati  (08.03.21 21:02:40 ~ 21:05:31) 
Et öncesi biz patlıcan közleme yapıyoruz.
Közlenmiş Patlıcanı yarıp içine tuz, limon ve pul biber koyup sapından tutmak suretiyle yukarıya kaldırıp yiyoruz.
Et o kadar zevk vermiyor desem yeridir.
  • emcekare olmadi einstein olsun bari  (08.03.21 21:30:24) 
mezelik sebze iyi evet.
kuzu pirzola, kuzu şiş, dana bonfile, köfte, kanat, tavuk pirzola.

  • sanal uyku  (08.03.21 21:52:04) 
tavuk şiş.


  • Gunter  (08.03.21 21:54:56) 
Benim favorim kuzu beyti. Her kasapta bulunmuyor ama aramaya değer. Kuzu şiş de iyi olur. Dana antrikotu kalın kestirip dövdürmeyin, mühürleme yöntemiyle pişirirseniz harika olur. Ha bir de harlı ateşte kuzu kaburga muhteşemdir, yağ sebebiyle dumanı biraz fazla olur.

Beyaz ette tavuk çıtır (kelebek) diyorum ama bu da her kasapta bulunmaz. Kanat zaten bir mangal klasiği onu söylemiyorum :)

En son kalan köze bütün soğan gömün usul usul pişsin. Ama çok büyük olmasın soğanlar. Keyiflik yersiniz rakıyla :)
  • msb  (08.03.21 22:41:34) 
böbrek
kaşarlı mantar

  • since1907  (08.03.21 22:43:39) 
Şaşlık +1, güzeldir.

Ama benim favorim küşleme. Terbiye falan olmadan, tuz + kekikle mükemmel oluyor.
  • plutongezegendegilmi  (08.03.21 22:46:36) 
Tavuk kanat, kuzu pirzola, köfte
sebzelerden, patlıcan, biber
Mantarı unutmamak gerek.
Isınmış mangal ızgarasını kasaptan özellikle alacağınız bir parça kuyruk yağıyla silip temizlemeyi, sonra tekrar yağlamayı unutmayın.
Kömürün alevsiz ve mavi dumansız kalmasına dikkat edin.
Rüzgar altına oturmasanız da duman hep size gelecektir. Alışın.
Aranız var mıdır bilmem ama, ilk pişen et, ince belli bardaktaki rakının yanında, mangalcının hakkıdır.
  • Mirket  (09.03.21 00:34:20) 
Sucuk
Mantar - kaşar
Tavuk kanat
Pirzola
Köfte
Bonfile
Et şiş

Sevze olarak patlıcan-domates ve elbette sarımsak
  • otopsicocugu  (09.03.21 00:36:23) 
Baskasi mangal yaparken kanat kadar guzel kokan bir sey bilmiyorum. Normalde tavuk eti cok yemem ama mangalda yapilan kanat bambaska oluyor.

Marine edilmis tavuk kanadini tek gecerim.

Onun disinda pirzola guzel oluyor
  • fakyoras  (09.03.21 01:36:54) 
tercihen iyi bir süre zeytinyağı ve biberiyede beklemiş antrikot en iyisi olmakla beraber, soslu kanat ve köftede mangalın olmazsa olmazlarıdır.
ben tercihen her mangalın sonunda kaliteli bir kasap sucuğu ile cila yaparım. mutlaka kasap sucuğu olmalı.
folyoya sarımsak sarıp köze gömmek, soğanı kabuğu ile beraber köze gömmek gbi aksiyonlarda çok efsane olur. özellikle sarımsak pişince tavuğun yanında efsane oluyor, pişmiş sarımsağın yerini hiç bir şey tutmaz. kaliteli dökme demir bir ızgara varsa domateste pişer.
not: ağır mangalcıyım haftada üç gün yakmadan duramam. babamı pişirsem onu bile gömerim.
  • komikolmakuzen  (09.03.21 03:37:23) 
et yağlı olacak. mümkünse dolapta dinlenecek. dolaptan çıkartıp oda sıcaklığına gelince atacaksınız mangala. ıvır zıvır marinasyonlara gerek yok, ateşin mesafesine ve yüksekliğine göre bu soslar yanıyor, et berbat oluyor. mangalda benim vazgeçilmezlerim sucuk, köfte ve antrikottur. sonrasında kuzu pirzola, şaşlık, kuzu şiş ve ciğer gelir.

ateş daha yanarken sebze atmaya başlayın. patates ve soğanı közün çok harlı olmayan bir yerine gömün, nasıl olsa kabukları soyulacak. soyulmasa da problem değil. patlıcan közleyin, hemen salatasını yapın. domates biber olmazsa olmaz. et ne olursa olsun, bunlar tepeye çıkartıyor
  • co2s2  (09.03.21 11:40:16) 
[]

arkadaş toplanmasında hesap ödeme sorunsalı

4-5 kişilik bir arkadaş grubuyuz. herkes artık evlendiği için tabii sayı iki katına çıktı. ara ara birbirimizin ya da tanıdıkların evlerinde buluşuyoruz. takdir edersiniz ki 8-9 kişiye mangal + alkol deyince hesap ciddi rakamlara çıkabiliyor, o yüzden kimseyi üzmemek adına biri alışverişleri yapıyor, sonra ona para atıyoruz.

siz nasıl yapıyorsunuz bu tarz toplaşmalarda hesabı? tüm hesabı davet eden mi çekiyor? yoksa bizim gibi mi? yoksa liste yapıp herkese bir şeyler al mı diyorsunuz?


 
temel şeyleri ev sahibi üstleniyor, lüksleri gelenler getiriyor. (yiyecek temel, alkol lükse giriyor). herkesin ne yapacağı belli yani aşağı yukarı. gelemeyecek olan varsa da böylece etkilenmemiş oluyor ortam.


  • nahtoderfahrung  (04.03.21 17:32:03 ~ 17:33:37) 
bence yaptığınız çok mantıklı. ben olsam ben de bunu ister/karşımdakine teklif ederdim.


  • super kahraman olsaydim baba olurdum  (04.03.21 17:32:23) 
alkolü dışardan gelenler getiriyor, yemekleri ev sahibi hallediyor.


  • plutongezegendegilmi  (04.03.21 17:34:43) 
yabancı arkadaş grubu ile ;
yemekler ev sahibi içkiler misafirler, ev sahibi içki almaz, misafirlerde meze türü şeyler getirir.

türk arkadaş grubu ile ;
ev sahibi hepsini alır, sonraki ay diğer ev sahibi hepsini alır vb şekilde gider
  • duyurukullanıcısı  (04.03.21 17:36:19) 
en güzelini yapıyorsunuz. bizde sırayla ödeme yapıyoruz.


  • sizofren06  (04.03.21 17:39:13) 
biz genelde çok kalabalık oluyoruz. malzemeler birileri tarafından alınıyor. alanlar masrafları bir kenara yazıp buluşma sonrasında whatsaptan gruba atıyor. ben oturup excelde millete bölüştürüyorum.

keşke hep 1 kişi yapsa alışverişleri ve bölmesi kolay olsa ama 30 kişiyiz yaklaşık, 10 kişi illa bir şeyler almış oluyor. biraz karışık oluyor hesap.

alkolleri de ayrı hesaplıyoruz genellikle. kimi bira içiyor kimi viski.

bir de bunun uygulaması vardı, splitwise. herkes harcamalarını giriyor. "ali ahmet ben şarap aldık" diye bile girebiliyor. masraflar girilen kişilere otomatik bölüştürülüyor.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (04.03.21 17:40:36) 
harcama bölüşülmesi çok komplike hale geldiğinde can sıkıcı hale gelmeye başlıyor. bence en mantıklısı ev sahibinin masrafları üstlenmesi.


  • co2s2  (04.03.21 18:06:04) 
Alkol kullanmıyoruz maddiyattan ziyade zaman kısıtlaması sebebiyle herkes tenceresini alır kolunun altına gider bizim grupta. Ana yemeği ev sahibi yapar o da etsin etsin 200 lira etsin t bone steak yemiyoruz toplaşıp da :)
Bir 300-400 liraya kadar tolere edebilir bizim grup sonuçta her hafta aynı insanda toplanmıyoruz ama daha yüksek bir rakama ulaşıyorsanız misafirlerden 2 kişi gider alışveriş yapar kişi sayısına bölersiniz makul olur. Ev sahibinin sizi ağırlamak için 500 liralık alışveriş yaptım kelle başı 50 lira please demesi pek bizim kültüre göre değil misafirin para toplayıp yiyeceğini götürmesi daha güzel olur bence.

  • cilekli pasta  (04.03.21 18:46:01 ~ 18:58:40) 
Gelen hesap / kisi sayisi.

Alkollu ortamsa - alkol icmeyen varsa alkolu ayri hesapliyoruz onlara sey yapmamak icin.

Disarda alisveris falan yapilan bir seyse her seyi tek bir kisi harciyor, sonra harcamayi boluyoruz.
  • fakyoras  (04.03.21 19:59:24 ~ 20:00:08) 
Evsahibi ana yemekleri yapar diğerleri ilave yemek & içki getirir.
Dışarıda buluşacaksak herkes ne getireceğini baştan söylüyor. Çok şükür aramızda "ucuza kaçan" ya da "buranın patronu benim" demeye çalışan hödük yok.

  • SiyamkedisiZorro  (04.03.21 20:00:27) 
Herkes bir şeyler getiriyor. Örneğin biri diyor ben iki çeşit meze yapıcam. Birisi ben sucuk alırım diyor. Biri ben iki şişe şarap alırım diyor falan. Kimseye girmeden orta yolu buluyoruz.


  • suicides underground  (04.03.21 21:42:58) 
dışarıda buluşuluyorsa hesap aile sayısına göre eşit bölüşülüyor. içki içmeyen varsa alkol düşülüp eşit bölüşülüyor, alkol de içenlerin sayısına göre bölüşülüyor. gerçi alkol almayanlar da "amaan boşver yav böl gitsin nolcak" dedikleri için onlar da bizim içkiyi çekmiş oluyor.

ama eve misafirliğe gidiliyorsa ben hayatımda hesap bölüşmek gibi bir şey yapmadım, duymadım da. kime gidiliyorsa hesabı o çekiyor. olsa olsa "ben patlıcan salatası getiririm, tatlıyı ben alırım" şeklinde 1-2 tane ekleme yapılıyor. ana yemek, içki gibi giderleri ev sahibi karşılıyor. tabii aynı şekilde bir dahaki sefere diğerine gidildiğinde de o ev sahibi karşılıyor.

ha belki içkiyi kendisi yapan bazen "çok süper rakı oldu bu sefer, sen alma ben getiririm" diyor ama o da yaptığı rakısını içirtmek için, hesap mesap derdinden değil.
  • kibritsuyu  (04.03.21 23:49:24 ~ 23:50:46) 
[]

AirPods batarya değişimi

ilk çıktığında yurtdışından aldığım (garantisi bitti) 1. nesil airpods'un bataryalar tamamen bitti herhalde ki artık yarım saatte falan kapanmaya başladı. apple'a başvurup ücretsiz pil değişimi yaptırabilen oldu mu? ücret karşılığı değişim varmış ama aşırı pahalı geldi bana: support.apple.com




 
o fiyata sıfır satılıyor zaten. bir dene şansını ama muhtemelen değişmezler. hele garantisi bittiyse.


  • jelly bear  (03.03.21 15:23:02) 
garantisi bitti ise değişim ücrete tabii olur.

AirPods pro icin ses ile ilgili kalite problemi olduğu icin değişimi ücretiz yapıyorlar.
  • allanpoe  (03.03.21 15:35:31) 
Bilgi: garantisi bittiği için ücret istiyorlar, bir istisna da yapmadılar.


  • roket adam  (12.03.21 10:38:14) 
[]

kayakta durma sorunsalı

arkadaşlar, ilk defa kayak yaptık bu hafta sonu. çok zevkli bir şey, baya sevdik. yalnız sorum şu: eğitmen kar sapanı ile durmayı öğretti, okey bunu yapıyoruz. lakin yüksek eğimlerde kar sapanı ile yavaşlamak imkansız gibi bir şey. ben ağırlığımı sağa sola verip yavaşlamaya çalışıyorum ama yine de iki kayağı paralel hale getirip yana itemiyorum, tamamen bacak içi kaslarım çalışıyor yani bu sırada.

bu sizde de böyle mi? yavaşlayarak inerken aşırı yoruluyor ve dizlerinizi de yoruyor musunuz? yoksa tekniği tam oturtunca bu dizle ilgili aşırı kasılma hali kalkıyor mu?


 
Kar sapanında arkayı açmaya korkmayacaksin ama asıl duruş paralel olarak yan durmak o da zamanla oluyor. İki kez daha gitsen olur:) hayırlı uğurlu olsun


  • kisa  (28.02.21 20:59:34) 
Bu arada hatırladım evet, biraz dik yerde hızlı giderken kar sapani zordu. İlk zamanlar paralel hale getirmesem de dönerek duruyordum. Yani bir miktar yan dönüp biraz da yukarı doğru dönünce ister isstemez duruyordu. Tecrübe ile bu yorma işi azalacak


  • kisa  (28.02.21 21:02:26) 
Birkac ders daha alirsaniz sizin icin daha iyi olur.
Kar sapaniyla duramiyorsaniz hizinizi ayarlayamiyor ya da sag-sol (kar sapaniyla slalom) yapmadan dumduz inmeye calisiyor olabilirsiniz ya da tam oturmamis da olabilir ya da seviyenizin ustunde bir pistte kaymis olabilirsiniz vs.
En guzeli, birkac ders daha almak, sonra halledersiniz hemen. Iyi keyifler :)
  • kuehles blondes  (28.02.21 21:12:50) 
Yüksek eğimlerde kar sapanı yapılmıyor zaten. Kar sapanı yapmadan, paralel kaymayı ve dönmeyi öğrendiğnizde daha dik pistlere geçiş yaparsınız.


  • archmage mahmut  (28.02.21 21:15:33) 
kar sapanı geçici, acemilikte yavaşlamaya yardım eden bir hareket. paralel kaymaya başladığınızda kar sapanı yapmadan yavaşlamayı/durmayı öğreneceksiniz.


  • semyasa  (01.03.21 14:29:31) 
[]

otomatik damacana pompası kullananlara soru

arkadaşlar ilk etapta gayet güzel çalışıyordu ancak birkaç ay sonra artık suda acayip bir plastik tadı olduğunu fark ettik. sudan mı, pompadan mı bilemiyoruz.

otomatik damacana pompası kullananlar, aynı sıkıntıyı siz de yaşadınız mı?


 
pompadandır, açıp bak, döner aksam, pompa kanatları plastiktir, dönmekten aşına aşına koku yapıp suya da tat veriyordur. mutfak robotlarında meyve sıkacaklarında da olur. içini aç bak nihayetinde


  • esref  (28.02.21 19:15:14) 
4-5 aydır kullanıyorum. plastik tat almadım henüz. narpump kullanıyorum. sizinkisi nedir?


  • false pretension  (28.02.21 19:46:45) 
1 seneyi geçti hiç öyle tat gelmedi. narpump benimki de.


  • spirit crusher  (28.02.21 20:05:59) 
benimki de narpump. o altına takılan plastik boru var ya o kokuyor tespitlerime göre.


  • roket adam  (28.02.21 20:26:28) 
ben o boruyu kullanmadan önce sirkeli suya batırıp bekletmiştim.


  • false pretension  (28.02.21 20:29:11) 
[]

aynı firmanın yurtdışındaki koluna transfer olurken hak transferi

selamlar arkadaşlar,
farz edelim ki ben uluslararası firmada çalışıyorum, atıyorum bosch.

türkiye'de bu firmayı temsil eden bir ltd şti var, oraya bağlıyım, paramı da oradan alıyorum. içeride kıdemim ve bir sürü iznim var.

firma diyor ki seni ben atıyorum fransa'daki iş koluna transfer edeceğim. legal olarak bosch fransa çalışanı olacaksın.

bu tarz bir durumda, tr'deki iş akdim feshedilir değil mi? böyle bir durumda içerideki tazminat ve izinlere ne olur?

Meraktan soruyorum.

 
secondment contract olursa kaybolmuyor olmasi lazim.


  • camussar  (25.02.21 14:12:38) 
tr'deki firma , bosch'un "evet bu biziz" dediği bir firma mı? yoksa sahibi başka olan, distribütör gibi bir firma mı?

bu tamamen karşılıklı pazarlık meselesi bence. onlar seni transfer edeceği için ama mevcut tazminatını taşımaları mümkün olmadığı için, buradaki kıdem tazminatını sana vereceklerdir. izin meselesi de, belki de senin gündeme getirmen gerekecek bir konu olur.

sonuç olarak, onlar gündeme getirmese bile, senin gündeme getirmen gerekecektir.
  • co2s2  (25.02.21 14:16:37) 
bu arada, hak transferi kimi ulkelerde kontrat tipi ve vize tipi degistirecegi icin, gelecekteki muhtemel vatandasligin onunu kapiyor. onu da sorgulamak lazim


  • camussar  (25.02.21 15:12:27) 
Benim sahit oldugum ornekte trdeki haklarini odediler kidem tazminati, izin karsiligi ucret vs alacak verecek kalmadi sonra Almanya ya gitti.


  • pofudukayi  (25.02.21 18:06:53) 
[]

kahve makinesı o kadar da fark eder mi

arkadaşlar hiç kahve kültürüm yok. ama bu aralar süper konsantrasyon verdiği için günde 1 tane falan içmeye başladım. en başta 3 ü bir arada içerken şimdi tchibo aldım, hoşuma gitti. genelde latte tarzında yapıyorum, yarım süt yarım kahve şeklinde.

sorum şu, diyelim ki gittim starbucks'tan kahve aldım çekilmemiş.

1) şu makinada yapsam: www.amazon.com.tr

2) ya da sadece şu öğütme cihazını alıp, öğütüp, bardağa atsam granül kahve gibi: www.amazon.com.tr

3) ya da öğütüp şöyle bir kahve makinasına koysam: www.amazon.com.tr


bu üçü arasında tat farkı olur mu? fiyatına ve pratikliğine bakmadan söyleyin yani, tat olarak merak ediyorum.

 
tat olarak bilemem de granül kahve gibi olmaz. onu mutlaka süzmen gerekecek. french press alıp onda hazırlayabilirsinç.


  • sutlu nescafe  (25.02.21 14:02:20) 
Makine çok farkediyor. Yakın zamanda aynı kahveyi ucuz ve kaliteli makinede denedim. Aşırı fark vardı.

Kombinasyonum şöyle;
1) Makinem; www.amazon.com.tr

2)Filtre(koyarken hafif katlıyorum alttan ve yandan)
www.amazon.com.tr

3)Kahvem; Lavazza rossa öğütülmüş veya çekirdek kahve alıyorum. İsterseniz aldığınız yer de öğütebilir. Kahvem bitince kargo gelene kadar geçici olarak migrostan jacobs almıştım. O bile fena değildi bu makineyle.
  • the coon  (25.02.21 14:07:36) 
2. seçenekte anlattığın şekilde çekirdeği öğütüp granül kahve gibi yapamazsın. bu kahveler suda çözünmezler. buna en yakın seçenek, öğütme cihazı alıp çekirdeği öğütmek, bir de french press/moka pot/chemex/aeropress gibi bir alet daha alıp kahveyi onda demlemek. ya da öğütme aletiyle uğraşmayıp, çekilmiş kahve alıp gene french press/moka pot...vb'de demlemek.

bunların en ekonomiği french press. 2. seçeneği french press'te yapacağını varsayarak, 3'ünün arasındaki tat farklarını söyleyeyim.

1'de çok farklı çeşitte kahveler yapabiliyorsun ve çok lezzetli sonuçlar alırsın. kahvecilerde içtiğin kahveler tarzı.

2'de kahvenin tadını güzel alırsın, ama bununla düz sade kahve yapılır sadece. üstüne süt eklersin en fazla.

3'de de aynı 2 gibi sade kahve. tat olarak ise, french press daha yumuşak ve tadı belirgin kahve yapıyor, kahve makinası ise daha sert kahve yapıyor. kahve makinası hem kahveyi yapma kolaylığı, hem de kahveyi sıcak tutması sebebiyle özellikle kalabalık yerlerde en çok tercih edilen yöntem olmakla beraber, lezzet olarak pek de matah değildir. tek başına içeceksen french press/moka pot/chemex/aeropress alternatiflerine yönelmeni tavsiye ederim.

bildiğim kadarıyla kahve tadımları french press ile yapılan kahvelerle yapılıyormuş. kahvenin asıl tadını en belirgin alabildğiin demleme yöntemi buymuş. ama tabi bu demek değil ki french press en güzel demleme yöntemi. herkesin damak tadı farklı. ayrıca önemli olan kahvenin kalitesi burada. starbucks'un kahvesi çok da kaliteli değildir.

kahve öğütücüsü alacaksan da bıçakla kahveyi keserek küçülten öğütücülerden alma, kahveyi seramik dişlerinin arasında sıkıştırarak öğütenlerden al.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (25.02.21 14:08:11 ~ 14:12:32) 
kahve gurusu olduğum söylenemez, hatta konunun cahiliyim. cahil cahil kendim için araştırma yaparken şuna denk geldim aydınlandım resmen: www.youtube.com

gene cahilce yorumlarım:
1. o espresso makinası, size filtre kahve makinası lazım.
2. filtre kahve çekirdekleri granül kahve gibi erimez, bahsettiğiniz şekilde yapamazsınız ama bu makine ile öğütürek ya da hazır öğütülmüş alarak french press kullanabilirsiniz ki ben öyle yapıyorum.
3. eğer günde bir tane falan içiyorsanız bu tip çok bardaklık makineler yerine taze taze demleyip içebileceğiniz bir bardaklık ürünlerden bakın. geçenlerde BİM'de Fakir Vienna Filtre Kahve Makinesi satılıyordu, yorumları da fena değil, fiyatı da çok uygundu ama kaçırmışık. gurme olmayanların işini görür bence, bir yerde denk gelirsem ben de almayı planlıyorum.

cahil yorumlarım bu kadar, sözü ustalara bırakıyorum.
  • halanne  (25.02.21 14:09:13) 
ikisi çok farklı şeyler.
1. cihaz espresso yapıyor. latte seviyorsanız, yada americano içeceğim ben diyorsanız evet 1 doğru tercih. makine de iyi görünüyor. çekirdek kahveyi anlık öğütüp kahvenizi hazır eder. süt köpürtücüsü de var.

2. ve 3. cihazı birlikte alırsanız yapacağınız şey filtre kahve olur. 3. cihaz filre kahve makinesi çünkü. bu aletten aldığınız kahve ile latte yapamazsınız.

şu görseli bırakayım meseleyi anlarsınız sanıyorum: overdosecoffee.com

bunların hepsi espresso tabanlı kahveler.
  • veritaslibertas  (25.02.21 14:12:33 ~ 14:14:26) 
1) öğütme cihazından çıkan kahveyi bardağa atarak kahve yapamazsın.
2) Kahve kültürün yoksa (Nescafe dediğin için gerçekten de yok) hiç bu işlere girme. Sana tavsiyem (madem latte içiyorsun) Mehmet Efendi espresso çekilmiş kahvesinden al, bir de ucuzundan mokapot al. Espresso hazırlayıp içine sıcak sütünü ekle. Ya da "sütsüz içeceğim" dersen içine sıcak su koy, americano olsun. "Vay efendim ben granül kahve ekolünden geliyorum" dersen french press alacaksın, bir de filtre kahve boyutunda öğütülmüş kahve alacaksın (Tchibo, Starbucks, Nero, Mehmet Efendi gibi yerlerde ya da internette espresso ya da filtre için çekilmiş kahve bulabilirsin), kolayca hazırlayıp ister sütlü ister sütsüz içeceksin. Bu aletler gereksiz. Hele ortadaki aşırı gereksiz. Daha ne içeceğini bilmeden standart çekim (baharat çekme makinesi) alet almak saçma olur.

  • prole  (25.02.21 14:13:12) 
bunların hepsi farklı makineler. tchibo'dan aldığınız makine kapsüllü ise, 1 numaradaki cihaz mevcut cihazınıza yakın, hatta daha güzel kahve verecektir.

çekirdeği öğütüp suya atmak diye bir şey yok. french press ya da pour-over (chemex, vario vs) lazım. sonuncu cihaz da düz filtre kahve makinesi. french press'e yakın bir kahve verecektir.

içine süt koyuyorsanız, ilk cihazı alacaksınız. kahvenizi de starbucks'tan değil de, taze kavuran bir yerden alacaksınız. taze kavrulmuş kahve ile yapacağınız kahve bir kaç adım yukarı çıkacaktır.
  • co2s2  (25.02.21 14:31:32) 
ben bean to cup makine almak istemistim sonra paraya kiymamistim. en iyisi o olabilir tazelik acisindan...


  • camussar  (25.02.21 15:17:35) 
üçü de tabii ki farklı. kahvelerin türleri,çekilmesi ve demlenmesi farklı çünkü. öncelikle nasıl kahve içmek istiyorsunuz onu seçmeniz lazım. 1. makine espresso makinesi. yani makineden espresso türünde kahve alıp sıcak suyla birleştirerek americano, sütle birleştirerek latte vs kahveler içebilirsiniz.
2. secenek herkesin dediği gibi granül kahve gibi olmaz.
3. secenekteki makine ise filtre kahve makinesi. kahve kültürünüz hiç yoksa espresso makinesinden ziyade filtre kahve sizin için daha uygun gibi. ilk etapta makine almak yerine frenc press alıp tadına bakıp deneyebilirsiniz, severseniz bu makineden alabilirsiniz. aynı sekilde filtre kahveye de süt ekleyeip içebilirsiniz 3ü 1 arada içiyorsanız normalde. öğütücü de ilk etapta almanıza gerek yok hazır çekilmiş alıp deneyebilirsiniz.
  • Olric  (25.02.21 15:35:28 ~ 15:36:13) 
Siddetle onerim su: iyi bir ogutucu al. 3-4 bin arasina bulursun. Sonrasi kolay. İstedigin sekilde demleme yapabilirsin cok para harcamadan.


  • Anjelik  (25.02.21 16:24:39) 
valla iyi öğütücü en önemli şey demiş miydim? ilk makine çok güzel ama çok kısıtlayıcı. o paraya iyi öğütücü + idare eder espresso makinesi alırsın.

gerisi zaten bi v60 demliğine, bir moka pota bakar. bir bakmışsın her türlü demleme yapabiliyorsun. düz filtre kahve makinesi ofise alınır ev için bence gereksiz bir alet hele hele 1-2 kişiysen.
  • Anjelik  (25.02.21 22:58:44) 
[]

iş sözleşmesinde değişiklik ve hak kaybı

fi tarihinde girdiğim işte ilk sözleşmemde "kişi ve aile bireyleri için özel sağlık sigortası" ibaresi var, ama sonradan sözleşmede netten brüt maaşa geçiş sebebiyle değişiklik yapılmış, sözleşme revize edilmişti, bize de revize bir ek sözleşme imzalattılar, onda bu maddeyi de "kişi ve çocukları" olarak değiştirmişler.

bu noktada bir hak kaybı oluştuğunu düşünüyorum. bu tarz bir durumda ne yapılabilir?

işin yasal yönünü soruyorum yani ik'ya git falan demeyin :)

 
imzaladığınız için yasal olarak ne hakkınız olabilir ki?


  • co2s2  (25.02.21 14:38:13) 
imzaladığın şekliyle kabul etmiş sayılırsın.


  • lcha  (25.02.21 15:02:23) 
Esaslı değişiklik (ik madde 22) -> işçiden yazılı onay alınmalı -> sizden almışlar

Maksimum yapılabilecek: imza benim değil, imzalarken baskı yapıldı vs. %99 bir şey çıkmaz bu iddialardan ama
  • kojonotsuki  (25.02.21 16:14:01) 
[]

kamptayken başınıza gelen en saçma / kötü / tehlikeli olay neydi

anket başlıktadır :)




 
fırtına çıkması.


  • renegade  (21.02.21 23:21:57) 
Tilki çakal uluması


  • olaylar olaylar  (21.02.21 23:22:50) 
Bodrum tarafında ıssız bir koyda cakila saplanan aracımın demirli olan tek yattan olayı gorup inen Kanadalılar tarafından karton yardımıyla kurtarılması. O değil de kartonu da gidip tekneden getirdiler.


  • habarbey  (21.02.21 23:32:21) 
Arkadaşın sırtındaki sırt çantasından kafayı çıkarmış etrafı seyreden yılan


  • Mirket  (21.02.21 23:52:37) 
Yaban domuzunun geçip gitmesi.
Akrep sokması.

  • ketcapli dondurma  (21.02.21 23:56:04) 
Cok yoruldugum ve direk uyumak istedigim bir tur sonrasinda tam uykuya koyulacakken, 10 tane Dan erkeginin partileyecegi ve rezervasyon yaptirdigi bir kamp alaninda oldugumu fark etmem. (Danimarka´da devlete ait kamp yerleri ucretsiz ve online rezervasyon sistemleri var.)

Bi´de bizi partilerine davet edip, benim aslen Türkiyeli oldugumu duyunca, bana, o zamanlar cok taze olan darbe girisimini anlattirmalari.
  • buf-e kür  (22.02.21 01:00:51) 
kızılcahamam taraflarında kamptaydık, sonbahar gibiydi. o yüzden alanın içindeki yolu bir noktadan kepçeyle kazmışlar ki orayı aşmayalım :) ama yolun kenarındaki çimler baya düzgündü ben de orayı geçtim arabayla. baya da ilerledik. iki gün kaldık, birkaç saat yürüyüş yapıp eve dönelim dedik. yürüyüş yaparken ayı izleri ve dışkısı gördük. sonra çadıra döndük. Görevli geldi, kameralardan sizi arıyorum kaç gündür, nerdesiniz yahu falan dedi :)

ben de abi buralarda ayı var mı dedim? var, komşu olmuşunuz ayıyla, şurası ini dedi :) dediği yer de iki yüz metre falandı sanırım. iyi ki gideceğimiz gün öğrendik ayıyla komşu olduğumuzu :)
  • mezarkabul  (22.02.21 07:53:01) 
Telefonun cekmedigi, aracin girmedigi (30 dk yuruyerek gidilebilen) ve aslinda kamp alani olmayan yerde sabah bi sesle uyandik. Yanimizdaki kucuk selalede suyun ustunde bi adam yuz ustu yatiyordu. Hemen girdik suya cikardik, tampon falan yaptik suratina. Agzindan su cikarttik. Ayagi kayip kayalara carpmis ordan da suya dusup bayilmis.

20 dk sonra arkadasi geldi, hic bise demeden gittiler :)
  • brkylmz  (22.02.21 07:59:03) 
Ateşin üstüne düştüm


  • suicides underground  (22.02.21 09:29:06) 
Biz de Sakarya Bursa ve Kocaeli'nin sınırında bir yerde orman kenarında kamp yaparken ormanın içlerinden avcılar gelmişti 11-12 gibi. Yakında bir köyün sakinleriymiş, böyle sorgular gibi konuştular başta gıcık gıcık. Arkadaş çay ikram edince gevşediler, sohbet muhabbet derken en son giderken bi şey lazım olursa köyü biliyorsunuz, gelin yardımcı oluruz falan dediler de ayrıldılar.


  • chicha_v2  (22.02.21 12:40:18) 
*bir gün arayla iki kişiye kene yabışması.
*kocaman bomboş koyda sevgililerle kamp yaparken, iki türk kadının dibimize gelip üstsüz denize girmesi.
*kamp alanının eşek, sincap, tilki, domuz, yılan vb hayvanlarca ziyaret edilmesi.
*zıpkın ile vurulan, mangalda pişirilen mis gibi balığı, mangal telini havada ters açarak güzelim balığı kuma düşüren beceriksiz arkadaş.
  • hasmetizm 2046  (22.02.21 14:29:45) 
bunu anlattığımda genelde kimse inanmıyor ama 9 tane şahiti olan olaydır.

kamp ateşi başında 10 kişilik arkadaş grubumuzla geç saatlerde otururken dağın başından ,ateşin yanında oturan iki kişinin isimlerinin yankılanması.

bizden kimse olamaz çünkü herkes o an oradaydı ve geç saatlerde zifiri karanlıkta çok uzak bir noktadan geldi ses. 30-40 saniye kadar uzunca 2 kişinin isimleri bağırıldı dağın başından sonra kesildi.

not: baya yabani bir yerdi etrafta kampçı vs yoktu en yakın köyde baya uzaktaydı.
  • ishak77  (25.02.21 02:38:17) 
[]

rusça öğrenmek istiyorum

iyi derecede ingilizce ve almanca biliyorum. rusça öğrenmek istiyorum, önceliğim alfabe değil de konuşmayı öğrenmek. sizce oluru var mı, kısa vadede tıngırdatmaya başlar mıyım? yoksa saydığım dillerden bammmbaşka bir altyapısı mı vardır gramer olarak?




 
altyapı olarak saydığın dillerden bambaşka tabiki ama almanca ve ingilizceyi öğrenmişsin, bunu da öğrenirsin.

alfabeye takılma. yarım saatte alıştırma yapa yapa kavrarsın alfabeyi.
el yazısını öğrenmek birkaç gün alabilir.
  • lesmiserables  (21.02.21 15:05:41) 
Rus kızlarına mi yürüyeceksin :)

Sen öğrenirsin kabiliyetli adamsın :)
  • lion de la Turquie  (21.02.21 15:14:29) 
alfabe mesele bile değil de zor bir dil. ingilizce'ye hiç benzemiyor. çok istisnası var ve bu yorucu oluyor.


  • karahan01  (21.02.21 19:32:37) 
[]

kamp için bu çadır nasıldır?

selamlar, keyfine düşkün yeni bir kampçı olarak çadır araştırıyorum. şu çadırı inanılmaz beğendim, yüksek olması da rahatlık ve havadarlık açısından hoşuma gitti. kar hariç 4 mevsim olarak baktığımızda bu tarz bir çadırın dezavantajı olur mu (ağırlık haricinde)

nordisk.eu

fiyatı gözardı edelim şimdilik.

 
4 mevsim degil ki bu. dezavantaji ortadaki polun sabit kalmasi. gerdirmeleri cok iyi yapmali ve cadirin icinde kıprastıkça dokunup bozmamalisin. kazıklari duzgun cakabilmen icin kaziklarin rahat girebilecegi yumusaklikta ama hemen cikmayacak sertlikte ideal topragi bulman gerekecek. sadece cimenlik alanlarda-festivallerde vb. kullanmayacaksan ızdırap olabiliyor bunlar.


  • unabomber  (21.02.21 09:22:47) 
Mahruti çadır derler bu arkadaşa.kurulumu kolaydır.tek kişi rahatlıkla kurar,uzun boyda rahatsız eder sanırım linkteki cadir klasik olanlardan daha yüksek.konik yapısı hem sıcak hem soğuk havada avantaj sağlar.millet ne der kısmına takılan bir adamsan gidip kızılay çadırı almışın derler.materyalleri genelde yeni nesil çadırlardan biraz geridedir ama zemheri kışta bunun içinde durma planın yoksa hiç bozmaz.

Detaya girmeye başlayınca olmaması için 50 sebep sıralanabilir ama evereste çıkacakmış gibi şunlu bunlu olsun,buda eksik olmasın diye çadır alıp,sonra çevresi briket duvarlı kampingte dayı bi el atsanıza diye yardım aramanıza gerek olmayan,muhendislikle uğraştırmayan çadırdır.orta direği dik ve gerdir,bütün olayı bu.
  • duptıs  (21.02.21 10:01:22 ~ 10:02:24) 
Bunlardan ankarada yapan birisi vardı. Hatta bi tarafına baca için yer yapıyordu. İçine küçük kamp sobası kuruyordun.


  • 1917  (21.02.21 10:28:29) 
almadan önce kurulumu ve temizliği için video varsa incele


  • plastic_angel  (21.02.21 11:06:53) 
www.youtube.com burada kurulumu var, kolay görünüyor. bente tek sıkıntısı yüksek olması, ağaç altına kuramazsın kolay kolay, su gerçirmezliğini de ayrıca bir kontrol etmekte fayda var, tentesi pamuktan.

bu arada kamp'a gittiğinde çadırda sadece 5/6 saat uyumak için vakit geçiriyorsun ne yapacaksınn ev gibi çadırı?
  • selam  (21.02.21 11:49:10) 
[]

moda'nın abartılmış bir balon olması

selamlar arkadaşlar, 31 yıllık istanbulluyum, son 3-4 senedir de Kadıköy'e arabayla 10 dk mesafede bi ilçedeyim, e-scooterla da 15 dk falan sürüyor.

tüm duyurularda bir moda övgüsü görüyorum da bu bölgenin neden yaşamak için bu kadar övüldüğünü anlayamıyorum. şöyle ki:

- evlerin geneli çok eski, sadece deprem riski değil yapısal problemli bitişik nizam binalar var
- inanılmaz bir otopark sorunu var
- özellikle haftasonları inanılmaz bir yaya kalabalığı oluyor, sokak aralarında içen sıçan bağıran bir sürü garip tip var
- yine haftasonları arabanızı dışarı çıkarmanız olanaksız, ayrıca sokak aralarındaki trafik aşırı gürültü yapıyor. millet son ses müzik açıp geziyor. alkollü araç kullanan çok.
- mekan olarak öyle kendine özgü diyebileceğimiz ilginç pek bir mekanı da yok
- sahili suriyeliler tarafından ele geçirilmiş durumda, sahil desen o da kullanılabilir durumda değil -bence-, çekirdek çitleyip yerlere atan, çimlerde yiyişen, sağda solda bira şişesi kıran tekin olmayan tipler var hep.

yani hem gezilecek görülecek pek bir şey yok, hem de ufacık bi bölge, bütün istanbulun buraya akmak istemesi bana çok ilginç geliyor. bazen Kadıköy'e gidiyorum metroyla falan, bakıyorum millet giyinmiş süslenmiş bi saat isparkta otopark sırası bekliyor. ya da 50 yıllık her tarafı dökülen bitişik nizam karanlık binaya 3 bin tl kira ödüyor insanlar falan. bi tek bana mı ilginç geliyor bu. havalı diye mi acaba diyeceğim bir havası da yok, mütevazi bir semt yani. neyse sizin yorumlarınızı merak ettim, bu huzursuz semtte neden yaşamak istiyorsunuz genel olarak?

 
yaklaşık 10 senedir moda'da oturuyorum. arabam olmadığı için arabayla ilgili yazdıklarını geçiyorum. ama bu zaten genel olarak istanbul'un bir sorunu olsa gerek.

moda'nın da sakin sokakları var, ben de onlardan birinde oturuyorum. özellikle korona öncesi haftasonları aşırı kalabalık oluyor evet, bu kadar herkesin gelmesini ben de tercih etmezdim.

sahil de aynı şekilde özellikle yazın haftasonları çok kalabalık oluyor etrafta bir sürü çöp oluyor doğrudur. ama sahil herhangi bir zümre tarafından ele geçirilmiş durumda değil ve tekinsiz tipler de olmuyor öyle. yani ben tek tük olaya denk gelmişimdir bu 10 sene içinde. gerçi haftasonları pek gitmiyorum o da var.

semt huzursuz değil ama kesinlikle benim için. özellikle haftaiçi çok daha güzel oluyor. şimdi korona zamanı da az insan olduğu için daha da güzel. 2 dk'da sahile inip yürüyüş yapıp dönebiliyorum. yaşayan insanları da iyidir genelde. ben memnunum ki kalıyorum 10 yıldır :)

edit: bu arada aşağıda yazıldığını görünce aklıma geldi moda sahili deyince benim aklıma doğrudan kalamış'ın karşısına düşen yer geliyor. rıhtımdan moda'ya kadar uzanan sahilde oradan daha farklı bir kitle var bence ve kadıköy'e farklı ilçelerden gelen çoğu kişinin hala kalamış tarafındaki sahilden haberi bile yoktur bence.
  • tepedeki psychedelic adam  (21.02.21 02:41:36 ~ 03:16:59) 
Bu saatte uyanık olmamın tek sebebi bütün akşam sahibinden’de kadıköy’de ev bakmış olmam :(
Bence insanların övdüğü kısımlar sizin saydığınız noktalar ile örtüşmüyor. Ben çok seviyorum şahsen. Şifa sokakta oturmak isterdim ama param oralara yetmiyor. Sokak var sokak var diyorum o yüzden...

  • irene  (21.02.21 02:49:10) 
Ev alma komsu al durumu. Daha gencken pek sallamazdim ama artik cok onemli oldugunu dusunuyorum. Suriyeliler Moda'nin sakin ara sokaklarinda degiller. Guvende olmak gibisi yok.

200 metre yurudukten sonra onlarca kafe, restoran, hayatin kendisi orada. Kadikoy, Turkiye'nin nadir en batili yerlerinden biri.
  • howfaristhesky  (21.02.21 03:00:39) 
Ben de Moda'ya 10 dakikalik bi mesafedeyim. Sahil konusunda kismen haklisin, Kadikoy tarafinda kalan bolumu biraz tekinsiz ama Kalamis'a bakan tarafinda gayet nezih tipler var gordugum bildigim kadariyla.

Merkeze cok yakin, Kadikoy'un yani basinda, agaci parki yesilligi bol, denizin dibinde, nispeten duzgun bi kitleye sahip, genel olarak kendine ait kulturu olan bi semt. Elbette sagdan soldan gelen apacisi var ama o kesim bebek'te de var, istanbul'da yasiyoruz tamamen izole olmasi cok zor. Ben seviyorum ya, guzel ara sokaklari var, evinden ciktinmi kadikoy 2 dk falan...
  • msb  (21.02.21 03:01:37) 
Son yıllarda farklılaşmış olabilir ama abartılmış balon demek fazla olur bence, huzursuz diye nitelemişsiniz ama Moda benim için huzurun temsiliydi, hala da sabahları Caddebostan civarı ile karşılaştırınca sakin ve huzurlu, kocaman ağaçlar, geniş pencereli evler, artık yeni binalarda hiç kalmamış olan balkonlar, bir yanda Tarihi Yarımada bir yanda Adalar manzarası ve pek çok kişinin belirttiği gibi nezih çevre, benim için Moda bunlardır.

Çok önce değil Gezi sırasında (7 sene olmuş, hiç de az sayılmaz aslında) herkesin Boğaziçi Köprüsü'ne akın ettiği akşam Moda'daydım, hiç kimseler yoktu etrafta, sessizdi, karanlıktı, çıt çıkmıyodu, kimsenin haberi olmadı mı acaba diye şaşırmıştım.

31 yıllık İstanbullu olmanıza rağmen bunu söylemenize şaşırdım, mesela ben yılların Modasını son 3,5 yılı ile değerlendiremem, yoksa sağdan solan yükselen müzik sesi, akın akın sahile giden insan kalabalığı, Ali Usta'nın önünde birikmiş sıra, leş gibi trafik ve korna sesleri benim de hoşuma gitmiyor.
  •   (21.02.21 10:27:53) 
2012 yılında moda'da ruşenağa sokağında bir yıl yaşamıştım, o zamanlar çok daha güzeldi ama şu an hala çok özel bir yer her şeye rağmen özellikle ist'da yaşayıp da sürekli ege hayali kuran seküler kesim için nimet, benim zamanımda komşuların çoğu sanatla ilgilenen insanlardı, biri oyuncu biri yazar biri ressam vb kültür düzeyi baya yüksekti ve kültür düzeyinin yüksekliği semtin de esas ruhunu oluşturan şeydi, insanlar sıcak ve kibarlar.

nasıl şu an herkes kıyıya, egeye özetle daha seküler insanların yaşadığı yerlere yerleşmek istiyorsa modanın da revaçta olma sebebi biraz da bu, insanlar özgürlük ve 'düzgün' insanlar arıyorlar.

şu an kurtuluş'ta yaşıyorum, her ne kadar deniz hemen yanıbaşımda olmasa da kurtuluş'ta da hafif bir moda havası alıyorum.
  • blue rebel motorcycle club  (21.02.21 12:19:06) 
bende bir süre yaşadım. sabah 7.30 - 8 gibi işe giderken bahariyeye kadar mesela yürüyerek yol bomboş olması gibi şeyler.sonra bahariyede bomboş tramvay yolunda yürümek güzel hissettiriyordu. haftasonları- sahilde oturduktan sonra arkadaşlarla 1-2 dakikada evde olmak da güzeldi.
ama mesela haftaiçi iş çıkışı 6-7 gibi geldiğimde kalabalık boğuyordu bazen kadıköyden yürümeye başlıyordum
beşiktaş da aynı hissettiriyor.
bu merkezlere sahillere uzak olmayan bir yerde oturmayı tercih ederim 10-15 dakika yürüyüşte. ben de ev bakıyorum.göztepeyi bile düşünüyorum bir yandan yeni evler var diye
  • ShadowOfMoon  (21.02.21 12:33:36) 
Merhaba.
Moda' da hiç ev tutmamış(ev sahibi demiyorum dikkat edersen, tutmamış diyorum zira Moda' da NŞA' da ev almak eşyanın tabiatına aykırıdır. ya çok zengin ya atadan kalmış olması lazım o evin ki genelde atadan dededen kalmıştır evler insanlara);
ama hayatının büyük kısmı(neredeyse yarısı) Küçükyalı- Kadıköy/Moda arasında geçmiş, öte yandan yakın arkadaş/dost/eski sevgili vb. gibi bir sürü insandan dolayı hatırı sayılır süre Moda' da zaman geçirmiş hatta yaşamış, orada çalışmış da birisi olarak yukarıdaki eski/yeni Modalılar gibi birkaç kelam edebilirim sanıyorum.
...
Öncelikle yazarın gözlemlediği olumsuz durumların hemen hepsi Moda' nın son 1-2 senesine ait.
Öncesinde ne bu kadar hafta sonu göçü vardı ne de sahillerine başka semtlerden öyle bir akın. Sahillerin durumunu ve rahatlık skalasını da bir kaç arkadaş hayli güzel belirtmiş.
Bununla birlikte ayrımcılık yapmak istemem ama maalesef gelenler(Suriyeli kitle, barzo/kezban çiftler ve dahi gündelik hayatta Moda' yı gömüp hafta sonu koşup gelen muhafazakar kesim vs.) bu alanların nitelikli/niteliksiz insan profilini ve kalabalığını da belirliyor doğrusu.
Ha, belirtmeliyim ki seküler kesimin kimi gençleri de son dönemde özellikle kalamış' a doğru olan tarafa akın edip, etrafındakilere dikkat etmeden sahili ve çimleri, hem bıraktıkları ile hem de abartılı müzikleri ile kirletmiyor değiller. Sanki iyice C.bostan gibi yapmaya çalışıyorlar -ki yaşadığım yere daha yakın olmasına rağmen zinhar C.bostan tercih eden birisi değilimdir- Hatta arada arkadaşlarım ile Küçükyalı sahili - Suadiye sahili arasına otağ kurmuş ve hayli keyif almışızdır.
Ezcümle, oluşan profil sosyolojik skalaya göre değişen bir durum maalesef.

Öte yandan, kalabalık hali vuku bulmadan önce dahi Moda' ya otomobil ile gitmişliğim sayılıdır, öyle zamanlarda bile örnekse sote yerlerim vardır hala bir park yeri bulunabilir ama gece orada kalınmadıysa başka yerden hafta sonu Kadıköy / Moda' ya araba ile girmek bi nevi intihardır. Kaldı ki bu sadece Moda' nın sorunu değil, şehrin tüm merkezi yerlerinin genel sorunudur takdir edersiniz.
İmkanınız varsa motosiklet ile Moda' ya gitmek çok avantajlı hatta keyiflidir.
...
Mekan konusuna gelecek olursak, üzgünüm ama "Moda' da kendine özgü bir yer yok" demek; Moda' ya pek değil neredeyse hiç gitmemiş birisinin düşüncesi olabilir ancak sevgili dostlar. Burada, son senelerde bir kaç kez o da herhalde hafta sonu yolu düşmek zorunda kalmış birisi izlenimi veriyor başlık sahibi günün sonunda, üzgünüm.

Müzik, meyhane, içki, yemek, bira, kokteyl, tatlı, vegan mutfağı, son senelerde de yabancı ülke mutfakları diğer tarafta; Süreyya operasına, salonlara, sahnelere yakın olmak bir başka tarafta dursun; bir sürü seçenek ve şahsına münhasır mekan bulunmaktadır Moda' da!
Bu kadar deneyimlemeden eleştiri, çıkarım yapmak da ne bileyim..

Son olarak koyu bir BJK taraftarı olup ve bu yüzden Beşiktaş' ı, o semti, köyiçi'ni hayli seven birisi olarak da Moda'yı, Koço' da demlenmeyi, sabah Papatya fırından sıcacık kruvasan almayı, oyun atölyesinde veya başka yerindeki salonda son anda izlenmeye karar verilen bir oyuna dakikalar kala yetişmeyi, mekandan çıkıp yakındaki evde after party ile devam etmeyi, suratsız çalışanları ile tek Büfe'yi, Korkmaz Büfe' de ayak üstü leziz döner yemeyi, motoru sahile çekerek çimenlerdeki dostların yanına gidip sabahlara kadar sohbet etmeyi, akşam üzeri Naan' da Edip Akbayram ile karşılaşıp selamlaşmayı, yürüyüşe çıkıp Barış abinin evinin önünden geçerek bir şarkısını mırıldanmayı, hatta muhalif Yoğurtçu parkı kürsülerini dahi özlüyor ve bu yüzden orada olmayı / yaşamayı seviyorum, genel olarak..
  • oldcosmos  (21.02.21 17:37:10) 
Kaotik ve paçoz denilebilecek insanların yoğun yaşadığı bir yer. Özellikle haftasonları bence kötü oluyor.

Evler dediğin gibi eski. Kiralar da pahalı olunca bir evde 3-4 kişi yaşayan çok var. Açıkçası üst katımda böyle birilerinin olmasını istemem. Sahili desen bağımlı ve varoş dolu.

Bence burası batılı falan değil. Ailesinden fonlanan ve kendini sanatçı falan sanan kişilerin mesken tuttuğu yer
  • mj23  (21.02.21 17:45:37) 
oldcosmos+1

ayrıca kimse değinmemiş ama modanın en önemli alameti farikası
1. "öteki kimliklere" saygılı şekilde yer açmasıdır.
siz bu duyuruyu muhtemelen genç/orta yaş beyaz erkek olarak açtınız.
kadın olmak, ermeni olmak, musevi olmak, kürt olmak istanbulun her yerinde ne yazıkki pek kolay değil. bakın daha gezilecek görülecek yerler, güzel mekanlar demiyorum bile.

2. toplu taşımanın olmamasıdır.

3. buna benzer bir yeri ; (kuzguncuk, sarıyer, zekeriyaköy, arnavutköy, galata ) bu şartları aynı anda sağlayacak ve bu kadar şehrin merkezinde olup maddi açıdan da bu kadar kolay olacak şekilde bulmak zor.

modayı körü körüne övenlerden değilim de 31 yılda istanbulun neresinde yaşadınız da bunları gözlemleyemediniz bilmiyorum yani, şaşırdım biraz.

yürüyüş yapacak park bahçe, deniz.. bisiklet, tenis, yürüyüş için serbest alanlar.. bu kadar çok tiyatro/konser sahnesi.. kendine özgü mekan yok derken tam ne kastettiniz bilmiyorum ama :/ yine de pek çok seçenek var. başka bir yerde benzer çeşitlilik yok benim bildiğim kadarıyla.

bu kadar merkezde yaşayan biri için araç sahibi olmamak bir problem yaratmıyor.

yukarıda da saydığım sebepden suriyelilere ve pek çok "other" kimliğe daha açık bir yer olduğu için sorun olmuyor sanırım onları görmek.

kira meselesi de her ne kadar şu an çoğu kişinin (ort. bir beyaz yakalının) verebileceği kiralar olduğu için sosyoekonomik seviyede bi standart var diyemesek de; insanlar böyle yerlere zaten kendilerine yakın gelir seviyesinde insanlarla komşuluk yapmak için bu kiraları verirler. bi kahveye 30 lira verilir mi tartışması gibi biraz. midpointte veya fine dining bi yerde kahve içmekle belki aynı kahveyi starbucksta içmek arasında fark olduğu gibi.

abartılmış bir balon değildir.
ist.da yaşanacak çok az yer kalmıştır.
az biledir.


*ayrıca mütavizi değil. mütavazı.
  • rewlack  (21.02.21 19:56:45 ~ 21:08:43) 
Moda'da Bahariye'de ve tabi ki Kadıköy'de eskiden güzeldi. Halk Eğitim merkezinin yan sokağı olan Halil Ethem sokakta Sauna apartmanında rahmetli babaannemin(bademin) rahmetli büyükbabamın aldığı evde büyüdüm ben bir 90 doğumlu olarak. 2009'da badem gidene kadar 19 yıl boyunca yuvamdı oralar benim. Kışları Modanın ara sokaklarında yalnız başıma gezip kar altında sakince sessizce yürümeye bayılırdım. Bahariye'de havuzlar vardı eskiden ne güzellerdi. Sonradan herkes gelmeye başladı bizim oralara birde utanmadan bizler buralıyız dediler. Zaten bademde gittikten sonra hiç umurumda olmadı oralar ama üzülüyorum hüzünleniyorum eski halini bildiğim için anılarım için izlerim var olduğu için. Birde ''bade'' seni çok özlüyorum...


  • zekicalik  (21.02.21 20:18:32) 
teşekkür ederim yorumlarınız için. çok ilginç, çoğunuzla aynı fikri paylaşmıyorum, etrafımda pek paylaşan da yok. gidenler de yaşayanlar da illallah ettiklerini söylüyorlar benim saydığım sebeplerden ötürü. belki hayattan beklentilerle alakalıdır, belli bi yaşı ve gelir grubunu gelince insanın sokakta edip akbayramla karşılaşmaktansa konfor beklentisi oluyor, bununla ilgili olabilir gibi geldi bana. bu arada beşiktaş için de birebir aynı şeyleri düşünüyorum mesela, etiler, akaretler gibi belli bölgeleri dışında yine kaotik, sıkışık, eski, gürültülü ve güvensiz bir bölge benim için. kaosu sevmekle alakalı olabileceğini düşünüyorum. zevk meselesi tabii.

yani atıyorum hafta içi 11'de dışarıda olabiliyorsanız zaten büyük ihtimalle aileden zengin falansınızdır, çalışmak zorunda değilsindir, o zaman modanın keyfini sürersin tabii, bomboş sahile inersin, kafana göre yaşarsın. ama 9-5 çalışan adam, işine gitmek için toplu taşımaya binse dert, binmese araba koyacak yer yok, arabasını sokağa koysa sıkışık tıkışık güvensiz yerler, binanın yalıtımı ısınması zor tadilatı bitmez, akşam evine gelir 2 dk kafa dinleyecek dışarıda bira içip nara atarlar falan. bana sanki bohem takılan aileden zengin tiplerin mekanıymış gibi geliyor daha çok, bu da güzel bir şey tabii kötü değil.

**tüm genellemeler gibi bu başlıktaki tüm genellemelerim de yanlıştır :)***
  • roket adam  (21.02.21 23:12:46) 
İlk kez geçen sene uğradığımda Paris Sendromu yaşamıştım. Bence beğenmememizin bir numaralı sebebi moda ve kadıköy övücüler diyorum.

Gittim etrafa bakıyorum: E burası mıydı?! O kadar övüldü?!? Bir şey mi kaçırıyorum acaba??

Şeklinde düşüncelerim olmuştu.


Güzel yerdir tabii, bir sorununu görememiştim. Bu bile ideal yaşamalık yer yapıyor ama o kadar abartılı övgüden sonra biraz hayal kırıklığı idi.
  • aguen  (22.02.21 12:07:57) 
ben de modada yaşıyorum, yıllar yılı değişiyor aynı taksim gibi, çok övülmeye başlayınca oranın övülmesine sebep olan insanlardan farkı gruplar gelip profili değiştiriyor. suriyelilerin geçen moda sokaklarında öğrenci kovaladıkları videoları görmüşsünüzdür malesef artık türkiyenin kaderi böyle.


  • nahtoderfahrung  (22.02.21 12:17:19 ~ 12:24:28) 
liseden beri moda'dayım. 15 seneyi geçti buraya taşınalı. istanbul'da başka bir semtte oturabileceğimi düşünmek bile istemiyorum. hala istanbul'dan taşınmadıysam moda'da oturduğum içindir.

bir yeri nasıl görmek istiyorsa öyle görüyor insan. ben bunca senedir (kurbağalıdere'nin koktuğu dönem ve fb stadında maçlar olduğu akşamlar hariç) hiç rahatsız olmadım moda'dan ve insanlardan. tam aksine her geçen gün daha yaşanabilir oluyor bence. burasının genel bir güzel enerjisi var. bu enerji insanlara geçiyor. buraya gelip magandalık yapamıyorsun, kedi köpek dövemiyorsun, millete zarar veremiyorsun. çünkü ayıplanıyorsun. medeni insanlar çoğunlukta ve birileri illa karşı çıkıyor, seni sindiriyor. bireyin rahatlığı ön planda burada. kimse huzur kaçıramıyor.

genellemelerine karşı çıkmak için yazayım; aileden zengin değilim. beyaz yaka çalışıyorum. akşam 6ya doğru işten eve geliyorum. hava güzelse hemen dışarı çıkıyorum. yürüyüş ya da moda sahil. akşam bir arkadaşım kadıköydeyim diyor, yürüyerek bara gidip yanına oturuyorum. zaten herkes kadıköye geliyor genelde. benim kalkıp bir yere gitmeme gerek kalmıyor sosyalleşmek için.

sessiz bir sokakta, 5 yıllık binada oturuyorum. kiram < 3000 TL. bir de ev arkadaşım var, dolayısıyla kiram < 1500 TL. yeni bina olduğu için ısı yalıtımı effsane, geçen ay 56 tl doğalgaz geldi. arabam yok, hiç olmadı. çünkü ihtiyacım yok. moda zaten çok merkezi bir yer. 7/24 toplu taşıma ile en tekinsiz saatte bile başıma bir şey gelmeden evime ulaşabiliyorum. toplu taşıma kullanmayı da seviyorum açıkçası. biraz insan görmek, hava almak, 10 dakika yürümek falan insanı canlandıran şeyler bence. illa lazım olursa taksiye bin, tatile çıkacaksan araba kirala. her türlü bir araba masrafı etmez.

moda'nın havalı bir mahalle olduğunu hiç düşünmüyorum. tam aksine çok mütevazı gerçekten de. süslenip kadıköye gelip isparkta sıra bekleyen ekibe yazık, öyle keyif alınmaz. rahat olmalılar. ama onlar da kadıköylü değil zaten. başka semtte yaşayıp kadıköye gelmek de zahmetli genel olarak. yolda trafik oluyor. sonra, insanlar kırk yılda bir kadıköye çıkıyorsa özenmek, güzel giyinmek istiyor. arabayla rahat gelmek istiyor. onlar da haklı kendince. ama bu yüzden burada ya da yakınlarda yaşaması ve rahat gelip gidilebilmesi asıl keyifli olan.

en çok sosyal yönünü seviyorum ben buranın. mahalleden tanıştığım arkadaşlarım var. sırf mekanlarda sık karşılaştığımız için tanıştığımız ve kopmadığımız. apartmanda komşuluk ilişkilerimiz çok iyi. tatile gidiyorum, kedilerim komşulara emanet. anahtar bırakıyorum gelip bakıyorlar. "akşam balık yaptım, gel" diye arayan komşum var. çevredeki esnafların neredeyse hepsiyle tanışıyoruz. bakkalın kızı oldu, geçenlerde hediye götürdüm. pastaneden bir şeyler alsam pastaneci tadımlık bir şeyler ikram ediyor. manav illa birkaç erik, çilek, kiraz bir şeyler atıyor poşete. yerel ürünleri satın alabileceğim kooperatifler var. migros vb yerlerden çook nadir alışveriş yapıyorum artık.

neredeyse her gün yürüyüşe çıkıyorum. günbatımları moda ve kalamış sahilden çok güzel izleniyor. evden çıktığım gibi yürüyebileceğim sakin ve ağaçlı sokakları olmasını seviyorum buranın. caddelerden, arabaların ve insanların gürültüsü içinden yürümek zorunda değilsin. neredeyse bütün sokakları denize çıkıyor. her sokak ayır bir manzara. sadece moda da değil, 10 dakika yürüyorsun boğa'dan aşağı, yeldeğirmeni sokakları da böyle. yürürken kafanı kaldırıp binaları izlediğinde şahane köşkler, eski evler, kiliseler görüyorsun. eskiden çok dikkat etmezdim ama son zamanlarda pandeminin de etkisiyle sokaklar bomboş, etrafıma bakına bakına yolun ortasından yürüyorum ve sokakların güzelliğine dalıyorum.

taksim'in "in", kadıköy'ün ise hafiften "out" olduğu zamanlarını da yaşadım burada. yaşlı nüfusu bol, cafeleri daha azdı. yoktu hatta. barlar vardı bir tek. dutluktu bir de buralar :P çok daha sakindi tabi o zamanlar. ama şimdiki halinden de hiç şikayetçi değilim. kalabalıklaştı evet tek eksisi bu, ama iyi yanları da var bu halinin. sahiller çok güzelleşti. eskiden (10 küsür sene önce) moda sahili diye bir yer yoktu. kimse gitmezdi. it kopuk dolu, düzensiz, tekinsiz bir yerdi. geçen seneye kadar kurbağalıderenin kıyısında yürünmüyordu, yol yoktu. şimdi öyle güzel yaptılar ki amsterdam kanalları gibi oldu. canım ibb.

haftasonları yer gök insan oluyor. evet ama gelenler hep kaliteli, modern, en azından laftan anlayan insanlar. kimse moda sahilde mangal yakmaya kalkmıyor, kimse alkol içenlere laf etmiyor, kimse bikiniyle güneşlendin diye yan gözle bakmıyor, kimse "çekirdeğinin kabuğunu yere atma" dedin diye bunu egosuna hakaret olarak algılayıp kavga çıkarmıyor, seni dövmüyor, gidip çöpe atıyor. çünkü yapamaz. burada yemez :) bu rahatlık güzel. kaldı ki, haftaiçi kadıköy'ün yerlisi insanlarla buraların tadını çıkarıyoruz. haftasonu da bu güzellikler haftaiçi gelemeyen isanbul'lulara kalsın.
  • istanbul kanatlarimin altinda  (22.02.21 16:40:36 ~ 16:44:18) 
@istanbul kanatlarimin altinda,

Çok güzel anlatmışsın, +1 diyorum.
  • msb  (22.02.21 19:51:20) 
[]

kartepe kayak merkezine çıkış formülü

haftasonu izmit'te bir otelde kalacağız ancak kartepe kayak merkezine çıkmamız gerekiyor.

lakin girişte jandarma kontrol yapıyormuş, green parka rezervasyonu olanları alıyorlarmış.

lakin bazı gruplar da çıkabildiklerini iddia ediyorlar, sadece yöntemi çözemedik.

nedir bu işin yöntemi arkadaşlar? insanlar haftasonu sokağa çıkma yasağı varken green park'ı kullanmadan kartepe kayak merkezine nasıl çıkıyor?

 
Merhaba.
Çarşamba günü oradaydım. Ben de merak edip orada yaşayan hatta iş yapan iki arkadaşımla uzun uzadıya 'neden böyle' temalı görüştüm.
Hafta sonu çıkış yasağını delen kitle içinde olmak istiyorsan akp' den ya da jandarma' dan torpilli olman lazım. Herhangi bir yasak delmeden kalmak istiyorsan da cumadan itibaren tepedeki otelde kalıp kimi alternatif kayak merkezlerine göre göre yüklü miktarda para bayılman gerek. Pistlerin ve hizmetin azlığı vs ile ters orantılı.
Bana kalırsa Kartepe, hafta içi artı kısıtlı zamanda günübirlik yapılacak kayak/board aktivitesi dışında tercih edilmemesi gereken bir yer. İşletme kalitesi dolayısıyla hizmet kalitesi düşük, fiyatlar yüksek.
Yola biraz daha erken çıkıp sırasıyla Kartalkaya olmadı Uludağ günübirlik turlar için bile daha iyi seçenekler.
  • oldcosmos  (21.02.21 14:50:34) 
Geçen hafta sonu yasak varken gittik. Evet haftasonu torpilli olanlar çıkabiliyor zirveye sadece, önünde cumhurbaşkanlığından yazı olan araçlar bile vardı. Biz otelde kaldık, gecelik 1000 liraydı ve dandik otele kesinlikle değmedi.


  • roket adam  (05.03.21 00:02:02) 
[]

diş çürümesi iyileştirilebilen bir hastalık mı

arka dişlerimde bazı siyah lekeler oluştu. dişlerime normalin üstünde çok iyi baksam, yani günde 2 değil 3 kere fırçalasam, listerine kullansam, oxyjet falan alsam, diş ipi kullansam, zamanla bunlar iyileşir mi? yoksa sadece daha kötü olmasını mı durdurmuş olurum?




 
Dişte iyileşme yoktur ki, hasta kısım alınıp protez yapılır. Derinin morarması gibi bir şey değil çürüme, besin taşıyan damarlar sadece dişin üretildiği kökte var.


  • Tochinoshin  (19.02.21 00:33:16) 
onlar diş taşı olabilir. bende de vardı (kök kısmına doğru) temizletince beyaz haline döndü.


  • bohr atom modeli  (19.02.21 00:49:47 ~ 00:50:19) 
evet ve çok yavaş olduğu için bunu sağlayamıyor, bu konuda iyileştirme sürecini hızlandıran çalışmalar var hatta fda dan onay bekleyen bir ilaç var ama şimdilik piyasada değil.


  • Big bada bum bum  (19.02.21 00:50:08) 
şu ana kadar bende olmadı. o sebeple dolgu yaptırdım büyümesin diye. yaptırmasam ne olurdu belki 20 yıl sonra kötüleşirdi. ağrı yoksa yaptırmam bir daha zaten. diş ipi yapmaya çalışıyprum her gün ve yumuşak fırçalama


  • ShadowOfMoon  (19.02.21 01:25:57) 
Dislerime iyi bakan biriyim ama çürük oldu sonuçta.
Pandemi de girince disciler kapandi 5 ay kadar gidemedim. Sonunda o çürük ebesininki oldu. Normalde tek dolgu ile hallolacak yerde disi devitalize etti üstüne porselen dolgu yapti saglam para girdi.

O yüzden bence dişçiye gidin.
  • logisticsmanager  (19.02.21 02:27:03) 
dis curumesini geriye cevirebilen bulusu yapan adam direk nobel alir, simdilik caresi yok, dolgu ile yavaslatilabiliyor sadece.


  • cooperr  (19.02.21 07:33:54) 
dişçimin söylediğine göre ne yaparsan yap hiçbir çürük iyileşmez, her gün daha kötüye gider. çürük kısmın temizlenip doldurulması gerekir.


  • d e j i n  (19.02.21 13:14:28) 
[]

otel rezervasyonu olup hafta sonu sokağa çıkanlar

kesin bilgisi olan arkadaşlardan rica ediyorum:

cumartesi otel rezervasyonum varsa, otele gideceğim güzergahta kişisel aracımla seyahat edebiliyor muyum?
rezervasyon çıktısı yeterli oluyor mu yoksa e devlet'ten izin mi almak gerekiyor? e devlette ilgili izin kalemini bulamadım.

 
2 hafta sonu aynı durumda seyahat ettim. Rezervasyon yaptıktan sonra Alo 199'u arayarak izin belgesi aldım, operatöre bağlanmak 10-15 dk sürüyor, izin hemen veriliyor.


  • mrmlq  (15.02.21 00:38:24) 
biz sadece rez. çıktısı ile yola çıktık, bir sorun olmadı.


  • wild honey suckle  (15.02.21 09:53:31) 
[]

dişçilere soru, su jeti gerekli bir şey mi

yeni elektrikli diş fırçası aldım da bakarken oxyjet denen aleti de gördüm. aklıma yattı ama marketing harikası ise bi ton para verip kazıklanmak istemiyorum. gerçekten elzem bir şey midir? hakikaten fırçanın çıkaramadığı şeyleri çözer mi? ferahlık yaratır mı? her gün mü kullanılır?

diş ipi kesinlikle kullanamıyorum, günde 2 kere fırça + bi kere listerine ile yaşıyorum. çürüklerim var az da olsa.


 
Marketing harikası yani bir anlamda dolandırıcılık benzeri bir ürün değil, faydalı bir ürün ama elzem bir ürün değil.Fiyatı uygun olsa neyse ama o kadar paraya değmez. Kimse su jeti kullanmadı diye diş sağlığından olmaz. Fırçanın ulaşamadığı yerlere ulaşabilir ama diş ipinin yerini tutmaz. Günde iki kez elektrikli fırça ve listerine gayet iyi gibi. Diş ipi de olsa iyi olur ama sizin bileceğiniz iş.


  • bayc  (12.02.21 01:31:59) 
ben uzun süre kullandım sonra alışkanlığımı kaybettim.
düzenli fırçalama herkes için önemli + listerine iyi ikili. su jeti daha ziyade önler pek dert değil ama özellikle arkalara doğru dişlerin arasında boşluk olan kişilere tavsiye ediliyor. üç beş dolgu yaptırmışsındır haliyle muhteşem oranda dolmuyor orası, yani bir diş ipi boşluğu olmalı idealde...
dişçi değilim.
  • qxgviper  (12.02.21 03:24:21) 
diş hekimi değilim ama diş ipi kullanamayanlardan biri olarak aquapick aldım.
sorduğunuz soruların hepsine evet diyebilirim ama elzem mi?
bilemiyorum, tercih meselesi.

fırçanın çıkaramadığı şeyleri çözüyor, ferahlık yaratıyor, her gün kullanılıyor ve üstelik gerçekten rahatlatıyor da.
diş taşları konusunda etkisi gözle görülür.
ayrıca diş ipinin yerini tutmaz fikrine katılmıyorum, kesinlikle tutuyor yerini.

ben "iyi ki almışım" diyorum ve her gün kullanıyorum.
ama almanız şart mı? değil çünkü pahalı bir alet sonuçta.
alıp bir kenara koyacaksanız almayın.
  • blatta hiberna  (12.02.21 06:24:04) 
6 ayda bir tartar temizliği öneriliyor. onun yerine bu daha mı karlı olur sizce ve sağlıklı?


  • ShadowOfMoon  (12.02.21 11:17:27) 
Listerine’i her gün kullanmayın. Zararlı bakterilerin yanında yararlıları da öldürüyor. Ağız florasını bozuyor. Ben sadece ağzımda yara, kesik vs varsa kullanıyorum, onun dışında çok nadir. Her gün kullanmanın faydadan çok zararı var.


  • pandispanya  (12.02.21 11:27:44) 
Ben de merak edip dişçiye sormuştum. Diş ipinin yerine geçmez, ağız gargarasi olur anca demişti..


  • ya volna  (14.02.21 00:55:11) 
[]

tuvalet fanı sorunsalı

şimdi bizim evde wcde fan yok. banyodan çıkınca falan acayip rutubet oluyor. diyorum ki bi fan takayım, hem wc kokusunu da alır. fan yeri var ama elektrik bağlantısı çekmemişler. tavan beton tavan değil, böyle bi ince bi tabaka var üstü boş. alçıpan deniyor sanırım.

ben tavan ışığından fanın olduğu yere elektrik hattı nasıl çekerim acaba bilen var mı? nasıl takılıyor bu fanlar normal şartlar altında?


 
normal şartlar altında sıva altından yapılıyor) internetten fan deliğinin boyutuna göre fan sipariş ediyorsunuz.
fana en yakın noktadan alçıpanı deliyorsunuz tornavida vs ile.
yeterli uzunlukta bükülebilir bir tel buluyorsunuz ve elektrik kablosuna bağlayıp delikten içeri uzatıyorsunuz. lambayı çıkarın, spot lamba vardır büyük ihtimalle. telin ucunu bulup çekin. elektrik kablosunu lamba devresine seri bağlayın. diğer ucunu yeterli kısaltıp fana bağlayın. aldığınız fanın içerisinden devre şeması çıkacaktır.
bunları yaparken sigortayı kapatmayı unutmayın. artık lambayı her açtığınızda fan çalışacak.

alçıpandan fana kadar olan bölümde elektrik kablosu dıştan görünecek. tek olumsuz durum bu.
  • tomcreo  (04.02.21 12:16:09 ~ 12:19:40) 
Ek olarak, üstü boş tavan ise kabloyu yukardan götürebilirsin, gözükmez böylece.

Gözden kaçan ama önemli bir detay da bağlantıyı seri değil paralel yapacaksın.
  • John Bloor  (04.02.21 14:33:56) 
evet tavan üstü boş ama nasıl yukarıdan götüreceğim ki? tekniği nedir bunun.


  • roket adam  (04.02.21 14:40:22) 
Tavan armatürünün (lambasını) camını sökeceksin, tabi öncesinde sigortayı kapat.

Armatürün arkasında delikler olur gövdede, onlardan birine denk gelecek yeri işaretle, sonra gövdeyi de sök.

Sonra işaretli yeri maket bıçağı ile çizip tornavida vs ile kanrıtarak del ve deliği2-3 cm çapında yap.

Ordan kablo girip fanın oraya yani havalandırma menfezine uzatmamız lazım, mesafe uzunsa iş zor susta lazım, mesafe kısaysa bakır tel ya da inşaat teli ile klavuz yapıp kablo çekmek lazım.

Tavan komple tek parça alçıpan mı? Yoksa parça parça kare kare olan tavanlardan mı?
  • John Bloor  (04.02.21 16:40:01) 
@tomcreo neden seri bağlasın? devredeki akımı artıracak. fan lambadan çok akım çekerse lambayı yakmaz mı?


  • sttc  (04.02.21 18:36:22) 
[]

hafta sonu çalışması - bordro sorusu

selamlar arkadaşlar,
işyerinde pwc'den bordro gönderiliyor her ay. bu ay (ocak) dikkatimi şu çekti:

"tahakkuk sahaları" kapsamı altında üç farklı madde var:
normal mesai x24 güm
hafta tatili x5 gün
resmi tatil x1 gün

tüm bu maddelerin yanındaki rakamları güne bölünce sabit bir rakam çıkıyor. yani atıyorum günlük 100 tl gibi.

şimdi sorum şu:
1) resmi tatilde çalışmadığımız halde, maaşın 30 güne bölünerek hesaplanıyor olması, ileride "fazla mesai ücreti ödenmiyor" dolayısıyla talep edebileceğimiz ek hakları engellemek için mi yapılmıştır sizce? yoksa genel olarak mı bu şekilde?
2) normal mesai, hafta tatili ve resmi tatildeki günlük ücretler eşit görünüyor. normalde hafta tatili ve resmi tatilde, normal mesainin 1.5 katı ücret almamız gerekmiyor muydu?

 
Merhaba,

SGK'da tüm aylak 30 gün olarak işleme alınır. Bordroda da bu 30 gün gösterilmelidir. Ocak ayında 5 gün haftasonu 1 gün resmi tatil ve 24 gün de çalışma günü olduğu için bordronuz bu şekilde. Ayık 28 gün ya da 31 gün olması fark etmez. Tüm kurumlar da yasal olarak bu şekilde yapmak zorunda. Yani rakamları yer değiştirin, toplamda gününüz 30 olacağı için günlük ücretiniz aynı kalacaktır.

Hafta tatilini yasalara göre zaten size ücretli olarak vermek zorundalar. Yasalara göre hafta tatili zaten bir gün. Beş gün 45 saatlik çalıştığınız için ya da kurum uygulamaları gereği iki gün yapıyorsunuzdur.

Dediğim gibi o tutarlar sizin aslında o tarihlerde çalışmadığını gösteriyor. Hafta tatili ya da resmi tatilde çalıştığınızda bordronuzda "Hafta Tatili Çalışması" ya da "Resmi Tatil Çalışması" diye fazla mesai görünmesi gerekli.

Netice olarak standart bir uygulama her hangi bir hak kaybına neden olmuyor :)
  • hakiki ssg  (02.02.21 13:16:56) 
[]

duyuruculara soru: niye burada soru cevaplıyorsunuz

son dönemde mesai süresince işten arta kalan vaktimde burada antin kuntin sorulara cevap vermek gibi bir motivasyon kazandığımı fark ettim. bi baktım ki neredeyse 8 bin cevap olmuş. acaba başkalarına yardım ettiğimi düşünerek kendimi tatmin mi ediyorum, yoksa soru cevaplayında egomu mu tatmin ediyorum, yoksa öğrendiğim bir çok şeyi internetteki random insanlardan öğrendiğim için bir nevi bunu geri mi ödüyorum bundan emin değilim. arkadaş kazanmak ya da tanınmak gibi bir motivasyonum da yok, aksine tam tersine tanınmamak ve anonim kalmaya devam etmek istiyorum. o zaman neden?

siz neden burada vakit harcayıp soru cevaplıyorsunuz?


 
ben de bilmiyorum. vaktimin o kadar değeri yok demek ki.


  • proletarier aller lander vereinigt euch  (31.01.21 16:20:40) 
Birilerine akıl vermek hoşuma gidiyor, fikirlerimin ortalama bir insandan daha faydalı olduğunu düşünüyorum çünkü. Egomu tatmin ederken insanlara da fayda sağlıyorum; bence win-win.


  • Jux  (31.01.21 16:27:11) 
digital oyun oynamak gibi.
ana sorun modern insanın aslında çok boş vakti olması ama değerlendircek ciddi bir amacının olmaması.

  • aslindasorunumpsikolojik  (31.01.21 16:27:22) 
jux+1 telefonlara ilgiliyim mesela veya bilgisayar donanımlarına. fikir almak isteyenlere yardımcı oluyorum.
bilmediğim konularda da duyuru açıp yardım alıyorum .

  • papuayenigine02561  (31.01.21 16:30:29) 
Emin olduğum konularda yanıt yazıyorum. Yararlı olmak için.
Ayrıca okuduklarımdan ben de bir şeyler öğreniyorum.

  • pro9it9is9  (31.01.21 16:30:52) 
Benim için üçü de ayrı ayrı geçerli


  • kisa  (31.01.21 16:33:28) 
Bilgiyi yayarsam insanlara daha faydalı olduğunu düşünüyorum. Seninkinin tam tersi egolu insan bunu yapmaz.


  • etna  (31.01.21 16:34:19) 
öğrenme ve öğretme iyi bir his. Bazen daha iyi bilip cevaplamak ego tatmini de sağlıyor bence(birine normal hayatta da niye fikir veririz ki zaten? iyi olmasını istediğimiz için de olabilir ama duyuruda bu geçerli mi emin değilim)

bu arada daha önce duyurudan biri fiziksel olarak bir yere gidip benim için bir yere bakmıştı. Sonra ben de yurtdışındayken buradan birinin Türkiye'de bulamadığı kitabı bulup kargolamıştım (o da bana dvd hediye etmişti benzer fiyatlı) o şekilde borcumu ödedim sanki. İlginç bir histi.

edit: genel olarak burası yalıtılmış ve az çok kafa dengi insanların olduğu bir yer o yüzden de bağımlılık yapıyor bence.
  • nhk ni youkosu  (31.01.21 16:37:56 ~ 16:39:04) 
bilmem, takılıyorum işte ^^


  • pati  (31.01.21 16:39:16) 
yardımlaşmanın ve toplum olmanın anlamına inandığım için burada bir şeyler yazıyorum. ayrıca evrimsel süreçte topluluk olarak hareket eden canlılar haline geldiğimizden yardımlaşmak beni iyi hissettiriyor.


  • alperz  (31.01.21 16:48:29) 
yirmili yaşlarımın başında sözlük hesabımla aktif olarak kullanıyordum duyuruyu. o zamanlar ego tatmini yapmak için cevaplıyordum. çok bildiğimi düşündüğüm için burada da ahkam kesmekten geri kalmayım hesabı:) sonra uçuruldum sözlük sağ olsun. eksikliğini hissetmemiştim ta ki pandemi yüzünden asosyal olana kadar.
şimdi evden çalıştığım için boş vakitten tekrar takılmaya başladım. alanımla ilgili sorulan bir şey varsa yazmak işe yarar hissettiriyor.

bir de nhk ni youkosu +1. daha kafa dengi insan var burada. duyurudan birisine daha önyargısız yaklaşabiliyorum.
  • juliette  (31.01.21 17:12:48) 
Ben seviyorum. Samimi de buluyorum ayrıca diğer tüm sosyal medya uygulamalarına nazaran. Hatta aktif olarak kullandığım, derdimi ya da fikrimi paylaştığım tek mecra.


  • allah yazdiysa bozsun  (31.01.21 17:29:22) 
canım sıkılıyor


  • passion rules the game  (31.01.21 17:41:29) 
Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var.
Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.
Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var.
Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur.

-Konfüçyüs

Facebook köşe yazarlığını bir kenara bırakırsak da, can sıkıntısı, sosyalleşme, zaman geçirme diyebilirim. Bilgi alıp verirken de mutlu oluyorum ayrıca. Veya farklı hikayeleri dinlerken. Hem ananiyim* bir şeyler sormak keyifli ^^

Yoğun dönemlerde unutuyorum ama burayı. Bazen sıkıcı da geldiği oluyor.
  • ananiyimioguz  (31.01.21 17:41:43 ~ 17:48:08) 
Çünkü yalnızım. Burası ekşi sozluk'e kıyasla daha samimi ve nezih bir ortam gibi geliyor bana.


  • nickini degistiren yazar  (31.01.21 20:05:47) 
Egomu tatmin ediyor


  • freebird5406_2  (31.01.21 20:54:31) 
valla bende özel bir sebep yok sadece iletişimde olmak hoşuma gidiyor


  • basond  (31.01.21 21:08:34) 
İşsizim ve bir şekilde iletişim kurmuş oluyorum. Hemde bildiğim bir konuda yardımcı oluyorsam bu beni mutlu ediyor


  • rapisa  (01.02.21 02:32:05) 
"Bilgi paylaştıkça çoğalır" mottosuna inanıyorum, bildiğim bir şeyi bilmeyene söylemek (öğretmek haddime değil) tatmin ediyor sanırım.

Bazen de özel mesajla "Allah razı olsun" mesajı alıyorum ki duble sevinç oluyor, hiç belli olmaz belki de buradan bir Allah razı olsun ile öbür tarafta günahlarımızdan biri bağışlanır :)
  • John Bloor  (01.02.21 11:47:26) 
Gazetelerdeki kare bulmacaları çözmenin değişik bir versiyonu bu.

Sorulan bir şeyin cevabını biliyor olmak haz veriyor insana.

Bildiğini paylaşırken yeni bir şeyler öğreniyor olmak da cabası.

Boş vakit değerlendirmenin güzel bir yolu.
  • Mirket  (01.02.21 12:24:49) 
[]

mini cooper countryman 4x4

şu anda a3 sportback 1.5 tfsi kullanıyorum 2018 model, oldukça memnunum. son dönemde bir doğa merakı hasıl oldu. malum bu arabayı sağa sola çok sokamıyorum altı alçak ve 2 çeker bir otomobil. acaba dedim aşağıdaki araçla takas edip üstüne de biraz para versem, keyif verir mi?

www.sahibinden.com

countryman hakkındaki tecrübe bilgi ve fikirlerinizi duymak isterim.

 
attan inip eşşeğe binmiş olursun yapma. dağ için mini cooper mı ne alaka yahu?


  • jelly bear  (30.01.21 16:35:48 ~ 16:45:09) 
Cok eglenceli bir araba countryman ama dogada su an bindigin aractan sadece biraz daha iyi olur.yol olan yerde gidersin ama surayi gecermi acaba dememen gerekir.piknige gidelim,ciftlige gidelim arabasi olarak guzel.

Ama hevesin varsa hic kirma,sonucta zarar edecegin bir arac degil.alip kesmeyene kadar kullanabilirsin.sonucta suv diye satilan buyucek araclarin coguyla ayni isi gorur.muhim olan senin ne istedigin,bizim millete bakarsan iki sene oncesine kadar fransiz arabasi aga diyen adamlar simdi pejo alacam derdindeler.

Eger bunlardan bir fazlasini istiyorsan o zaman kesmez ama.kardan,camurdan geceyim,yolun disina cikayim dediginde baska tercihlerin olmali.
  • duptıs  (30.01.21 17:48:26) 
dacia duster 4x4 çok daha iş görür ama mevzu sadece iş görmesi değil de şekilli olması sanıyorum.


  • armagan abanuz  (30.01.21 18:01:56) 
4*4 için mini tercihi bana çok anlamsız geldi. O paraya Subaru XV düşünürdüm.


  • alfred  (30.01.21 18:41:24) 
bu arabalarla arazi denemende tamponun elinde kalır.

arazi için bu kadar lükslere girmene gerek yok. şunlar öküz gibi dayanıklı araba. countryman'lere tepeden bakarsın;

www.sahibinden.com

veya

www.sahibinden.com

böyle şeyler bakman gerekiyor.

hatta arabartırsan bunu al, cehenneme bile gidersin;

www.sahibinden.com
  • rain when i die  (30.01.21 18:44:14) 
araç sürüş zevki olarak güzel, bmw motoru var ve performanslı bir araç, ancak arazi için uygun olduğunu sanmıyorum.


  • mikahakkinen  (30.01.21 18:46:27) 
teşekkürler arkadaşlar yanıtlar için. evet hem performanslı hem de güzel görünen bir araç olduğu için countryman'i seçtim, yoksa tabii ki vitara, pajero, land cruiser, duster bunların hepsi bundan çok daha iyi arazi performansı verir ona katılıyorum. haklısınız. amacım zaten dağa çıkmak göle girmek değil de ufak tefek kamp alanlarına çıkabileyim yeter bana, genelde şehirde kullanıyorum zaten. o yüzden yorumlar önemli. başka yorum olursa da değerlendirelim ayrıca.


  • roket adam  (30.01.21 19:31:26 ~ 19:35:49) 
böyle bir şey de alabilirsin yeni vitara'ların makyajlı kasası

www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

araç macaristanda üretiliyor zaten. bir şekilde parçası avrupa kökenli.

countryman'den daha güvenilir aletler bunlar genel olarak yine.
  • rain when i die  (30.01.21 20:10:25) 
yazılanlara ek olarak bu araç seninkinin 2 katı kadar yakar
mini cooper'ın eski kasası. içi baya takır tukur plastik. yenilerinin içi güzel kaliteyi baya arttırmışlar. motoru da eski, yeni motorları 1.5
doğa hobisi için bence de pek uygun değil.
ben şahsen illa countryman alacaksam 136hp olsun ama üzmesin kafasıyla 2019-2020 alırdım
bu araçları pek uslu adamlar kullanmıyor gibi geliyor bana, 2. elde riskine girmem :)
  • asbe  (30.01.21 20:48:03) 
bence 2015 countryman s 4x4 190bg var, cok keyifli arac ama yakit tuketimi bayaa sikinti. sehir ici 12-13, uzun yol 8-9 :(

oyle daga bayira rahat rahat vurabileceginiz bir arac degil, ayrica arkaya cekme karavan falan atayim derseniz cekme kapasitesi cok dusukk
  • ahoy kaptan  (31.01.21 02:16:24 ~ 02:21:22) 
123456789   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.