Kedi köpek besle.

seyahat et. tek basina olup olmaman onemli degil. yeni yerler gorup yeni kulturler ogrenip illa ki yeni insanlarla tanisirken mutlaka hatirlanacak ve seni hatirladikca mutlu edecek seyler yasarsin.

kod öğren. php falan öğren bence yazılımcılık cidden hayat değiştiriyor.

"İnsanlar eğleniyor" diye düşünmenin sebebi muhtemelen sosyal medya. Sosyal medyaya ara vererek başla.

Duyurunun bir onceki ve sozlugun son zirvesine katildim. Duyuruda kimseyle tanisamadim ve konusamadim ama sozlugun zirve iyiydi bayagi. Ha ileriye yonelik smimiyet olmadi ama kendimi tebrik ettim hasta ve yorgun halimle, bin turlu sikintiyla gidebildigim icin.
Duyurudan da guzel insanlarla tanistim.
Akisina birak biraz ama bu tur etkinliklere de katil bence.
Dun gece de 90lar programina takildim yine, sabah erken is olmasina ragmen gece 2 civarina kadar.
Ortamin yas olarak en buyugu ve bir baltaya sap olamamis ama kuyrugu dik.
Rahat ol...

İnstagram facebook kapa önce. Sosyal ol. Seçici isen biraz eşiğini düşür. İnsanlar senle arkadaş olmak için yanaşıyor mu? Yanaşmıyorsa sende sorun vardır. Onu düzelt.

@duru arsnova hiç bir sosyal medya hesabım yok.
@bir ileti paylastim evet insanlar yanaşıyor zaten arkadaşlarımda var ama onlarla vakit geçirmek istemiyorum. Sürekli kafe kafe geziyorlar gereksiz boş muhabbetler, o ne demiş şu ne yapmış şeklinde.
@ norek yazılıma ilgim var zaten bilgisayar mühendisliği okumak istiyordum ama başka mühendislik seçtim. Ancak yazılım daha da asosyal yapmaz mı?

@cesario dil öğrenmek istiyorum zaten ama bu yaz mümkün değil gibi. Çoğu şeye ilgim var ama gerçekleştiremiyorum.
En çokta bu her yeri gezen insanları kıskanıyorum ama yapabilmem için paramın olması gerek.

dövüş sporlarını tavsiye ediyorum. benim de pek arkadaşım yok, bir kız arkadaşım var bir de birkaç dostum. hayatımda düzenli yaptığım şeylerden biri spor, kendimi inanılmaz iyi hissediyorum, antrenman günlerini sabırsızlıkla bekliyorum. oradaki sosyal ortam da benim için çok güzel, salonun dışında o insanlarla bir iki kez görüştüm. buna rağmen mutluyum, saygı görüyorum, salonun müziklerini de ben getiriyorum :)

elimize geçen fırsatları değerlendirmek lazım, her ortama her insana ihtiyaç yok ama temkinli bir şekilde de sosyal çevreni istediğin yönde geliştirebilirsin. ben sporla ilgili çevremden memnunum onlar da benden memnun. müzikle ilgili çevre sıradaki hedefim. senin de elinde senin için özel olan, seni heveslendiren şeyler vardır. onlara yönelip, o alanda yetkin insanları arayabilirsin. sanatla uğraşabilirsin, resim ya da enstrüman kursuna gidebilirsin mesela vs. yavaş yavaş karşına istediğin tarzda insanlar çıkar. yine de unutma problemlerini önce kendi içinde halletmek en iyisidir, seni daha güçlü kılar. erteleme, emek ver, sonunda başarılı ve mutlu olacaksın umarım.

Hocam yazılıma sadece sosyallik açısından bakma. Kendini işe yarar hissetmen, hayatına achievementlar katman, bir şeyler öğrenerek üretkenlik göstermenin hazzını yaşaman açısından yazılımcılığı tek geçerim. Hayatımda tanıdığım en yetenekli, en akıllı, en üretken yazılımcı da (aynı zamanda ortağım olur) ekonometri okuyordu okulda, yeterli miktarda php öğrendiği gibi okulunu bıraktı ve birlikte iş hayatına atıldık. Hayata baktığın pencereyi genişleteceğine hiç kuşkun olmasın.
Ha yok derdim sosyallik diyorsan ben onu anlayamamışım yazdıklarından.

tam anlattıgın gibi yaşıyorum ama ben mutluyum :)

Ufak ufak keşfe çık, büyük hedefler koyma kendine. Git bugün eve farklı bir yoldan dön bakalım.

Bono: Basılı borç. Birine borç veriyosun, o da batma riskine göre sana aylık/yıllık faiz veriyor, kaç yıllıksa da onun sonunda asıl paranı geri veriyor. Tahvil de aynı mantık, bonoyu genelde devletler çıkarırken, tahvili şirketler çıkarır(doğal olarak faizi daha yüksek olur).

Nominal faiz, belirli bir süre içerisinde yüzde kaç faiz aldığınla alakalıdır. Mesela yıllık %10 faiz der, o nominal faiz olur. Efektif faizse, yıllık %10 faiz diyordur ama bunu 3 ayda bir veriyordur sana 1 yılın sonunda vermektense, o zaman efektif faiz %10'dan farklı bir şey olur. Onu da basit bir formülle hesaplarsın.

Nominal faizde mesela 100 tl %10 faizle 2 senede 120 olur. efektif faizde yıllık faiz %10 ise 6 ayda bir ödeme yapmak istersek % karşılığını buluyoruz bu da %10dan fazla geliyor.

şöyle örnek vereyim :
yıllık %10dan 100 için 2 yıl sonunda 120tl elde edilir.
6 aylık faiz %5 olur. 2 yıl sonunda para 121.55tl olur. doğru muyum?

nominal faize basit faiz, efektif faize bileşik faiz diyebilir miyiz?

Bono kısa tahvil uzun vadeli borç senedi dir.

Epilasyon derken lazer mi demek istediniz? Eğer öyleyse nedeni ağdayla kıl köklerini tekrar güçlenecek olmasıdır. Tıraş bıçağıyla sadece üstü tıraş edildiği için köklere etkisi olmuyor. Bir nedeni daha var o da ağdayla alınca kıl geç uzuyor gelişimini tamamlayamıyor, lazer makinesi zor görebilir.

sakıncasını bilmiyorum da ağdayla tüylerin çıkma süresi uzadığından siz seansa gidene kadar o bölgede tüy çıkmazsa lazerin bir anlamı olmaz muhtemelen.

@uyusam iyi olur evet lazerden bahsediyorum
@demoniclewinsky lazer için belli bi tarihim olduğundan değil de, lazer işleminde yapılan gelişmeyi geri atar mı diye merak etmiştim

Lazer islemini geriye atabilir. Lazere gidenlere jilet tras makasla kesme vs. Oneriyorlar, kokleri etkilememek icin.

Hayir. Kutudan %50 civari sarjla cikar buyuk ihtimal, oyle kullanmaya baslayabilirsin sarj etmeden.

www.eksiduyuru.com

şu duyurudaki cevabımı da referans göstererek;

yeni aldığım her elektronik eşyanın önce aldığımda olan şarjını bitiririm hiç şarja takmadan. bitince takarım şarja ve %100 olduktan sonra da 1-2 saat daha şarjda tutar sonra çıkarırım. tabii bu şarj sırasında da prizden hiç çıkartmıyorum.

O eskidendi, simdiki telefon bataryalarinda oyle bir seye gerek yok.

Eskiden kalma alışkanlık o, şimdiki li-ion veya li-po pillerde uzun süre şarj diye bişey yok. Depoda ne kadar bekledi önemli değil (pil kapasitesini arttırmak için senin yapabileceğin bir şey yok), kalibrasyon da pil için değil telefonun ölçüm sistemi için yapılıyor, yapmasan bile pil aynı süre açık kalmaya devam eder. Günler sonra bir fırsatta %100 doldurman yeterli, ilk başta yapılacak diye bişey yok.

Alır almaz kullanmaya başlayabilirsin.

Lakin, pilin uzun ömürlü olması için %40'ın altına düşünce şarja takmak, %80'i aşınca şarjdan çıkarmak önemli. Her seferinde %100'e şarj etme, uzun süre prizde bırakma. Bataryayı soğuk tutmak dışında yapabileceğin en iyi şey bu.

bir çok kişi bana mesaj attı telefonlarımın pil performanslarını söylediğim zaman.

benim dikkat ettiğim şeyler;

- mecbur kalmadıkça şarjım %5 in altına düşmeden şarja takmıyorum.
- sürekli şarja takıp çıkartma yapmıyorum. yani %30 a düşmüş, takayım yarım saat de %60 olsun bana yeter diye bişi yok.
- %100 olmadan şarjdan çıkartmamaya dikkat ediyorum.

gece boyu şarjda kalıyor telefon çoğu zaman.

Yeni telefon almanın da hevesiyle, paketi açar açmaz şarja takamaz insan. Önce telefonu kurcalarsın, uygulama yüklemesi ıvır zıvırını yaparsın. Sonra şarjı bitince ki şarjı sonuna kadar bitirmek zorunda değilsin, telefonu kapat şarj %100 gösterse bile 1-2 saat daha tut. Bunu gece yaparsan o saatte telefona ihtiyacın olmadığı için daha iyi olur.

Akıllı telefonlarda içindeki şarj tamamen bitene kadar kullanıp şarja takmak lazımmış. Eski nikel bataryalar gibi 10 saat falan şarj etmek gerekmese de tavsiye edilen uygulama şöyle: ilk birkaç şarjda %10un altına inene kadar kullanıp yavaş şarjda mümkünse telefon kapalıyken şarj etmek. Batarya hücrelerinin tam dolup uzun ömürlü olmasını sağlıyormuş.

yukarıda herhangi bir şey yapmanı önerenler konu hakkında hiçbir şey bilmiyor, emin olabilirsin. bodoslama kullan.

1. Li-ion bataryayı %5'in altına düşürürsen yavaş yavaş öldürürsün.

2. Li-ion bataryayı %100'e getirip uzun süre şarjda tutarsan yavaş yavaş öldürürsün.

3. Li-ion bataryalar ufak şarjlarla bozulma. %40'ta takıp %45'te çekebilirsin.

4. bataryaları hızlı değil yavaş şarj etmek daha iyidir.

5. bataryanın en büyük düşmanı sıcaklıktır, şarj alışkanlığı değil.

Li-ion bataryaların uzun ömürlü olması için %40'ın altına inince şarja takılmaları, %80'i geçince çekilmeleri gerekir. Acil durumda %5'e düşürebilir ya da %100'e doldurabilirsin, ama düzenli yapman gereken bu değil, tam tersi.

Aksini iddia edene 1000 tane teknik analiz makalesi atıp boğarım. "Ben öyle yapmadım oldu" ile olmaz bu, batarya üretici firmaların test prosedürleriyle kör ederim sizi.

Nasıl şarj edilir:

batteryuniversity.com

"Li-ion does not need to be fully charged as is the case with lead acid, nor is it desirable to do so. In fact, it is better not to fully charge because a high voltage stresses the battery."

>> diyor ki Li-ion bataryalar tam doldurulmaz, bunu yaparsan stres (yük) bindirir.

"Li-ion cannot absorb overcharge. When fully charged, the charge current must be cut off. A continuous trickle charge would cause plating of metallic lithium and compromise safety. To minimize stress, keep the lithium-ion battery at the peak cut-off as short as possible."

>> pili doldurduktan sonra olabildiğince erken akımı kesmeniz gerekir.

Nasıl ömür uzatılır:

batteryuniversity.com

"If at all possible, avoid full discharges and charge the battery more often between uses. Partial discharge on Li-ion is fine."

>> mümkünse tamamen boşaltmaktan kaçının ve sıklıkla doldurun.

"There is no memory and the battery does not need periodic full discharge cycles to prolong life."

>> Pilin hafızası yoktur ve ömrünü uzatmak için periyodik olarak tamamen boşaltma ihtiyacı yoktur.

"Batteries charging to 85% have a longer life span than enabling full charge."

>> Full şarj yerine %85'e şarj edilen pillerin ömrü daha uzun olur.

"Environmental conditions, not cycling alone, govern the longevity of lithium-ion batteries. The worst situation is keeping a fully charged battery at elevated temperatures."

>> Çevresel farktörler etkilidir, en kötüsü %100 şarjdaki pili sıcakta bekletmektir.

Hani "gece boyu şarjda duruyor" diyorsunuz ya, aha işte o en kötüsü.

Beş uyarı:

www.techrepublic.com

1. oda sıcaklığında tutun.

3. Bataryanın yarım boşalmasına izin verin, tam boşaltmayın.
Önceki mesajımda bahsettiğim gibi, arada bir yapılabilecek tam boşaltma olayı pilin ömrü için değil, telefonun ölçüm sistemini kalibre etmek için yapılıyor. Pil için iyi bir şey değil.

4. Tamamen boşaltmayın.

5. Pili bekletecekseniz %40'ın altına indirmeyin.

Li-ion piller en iyi nasıl kullanılır:
arstechnica.com

"Full discharges put a lot of strain on the battery, and it's much better practice to do shallow discharges to no lower than 20 percent."

>> Bataryayı çok boşaltmadan kullanıp, %20'nin altına indirmemek, tamamen boşaltmadan çok daha iyidir.

"There used to be certain types of batteries whose "memory" of their total charge capacity seemed to get confused by shallow discharges. This is not, and never was, the case with Li-ion batteries."

>> Eskiden kısa aralıklarla şarj edilen bataryalarda "memory" sorunu olabiliyordu, ama bu durum hiçbir zaman Li-ion bataryalar için geçerli olmadı.

"So shallow discharges, in all these regards, are ideal for a Li-ion battery."

>> Kısa aralıklarla şarj tüketmek, tüm bu yönlerden, Lii-ion piller için idealdir.

"On the other end of the spectrum, keeping a Li-ion battery fully charged is not good for it either."

>> Li-ion bataryaları full şarjda bırakmak iyi değildir.

"yukarıda herhangi bir şey yapmanı önerenler konu hakkında hiçbir şey bilmiyor, emin olabilirsin. bodoslama kullan." diyen arkadaşın ufak hatası şu, yukarıda bişey yapmanı önerenlerden sadece "harzem"in konu hakkında gayet teknik ve detaylı bilgisi var.

Sen benim dediğimi yap.

Mümkün olduğunda %40-%80 arasında şarj et, aşırı doldurma ve aşırı boşaltma yapma. Fırsat buldukça da şarja takabilirsin.

Arada bir full doldurmaya veya %20'nin altına düşürmeye mecbur kalabilirsin, ama bunu alışkanlığa çevirme.

bataryanın en büyük düşmanı sıcaklıktır.

ilkokulda kullandim en son renkli kalem. basliklarin altini cizerim. maddelerin basina yildiz koyarim. o maddelerin alt maddelerine tire cekerim. onemli seylerin altini cizerim. buyuk yazma olayi bende de var aliskanlik olarak ama renkli kalemi buyuk zaman kaybi olarak goruyorum.

Once mavi ya da siyah kalem ile not cikaririm. Daha sonra bu notu calisirken renkli kalem kullanirim. Satirlarin altini/ustunu cizerim, ekleme yaparim vs. Ilkokuldan beri buyuk yaziyorum. Bana da karinca duasi gibi yazilari okumak zor geliyor. Sayfada nefes alacak yer yok. Bir sey eklemek istesem ekleyemiyorum, altini cizersem iyice okunaksiz hale geliyor.

ben not çıkarmıyorum çalışırken. yazım çok rezalet olduğu ve bi şeyler yazmaktan nefret ettiğim için çalışırken ya slaytlardan(fotokopicide hocaların neredeyse tüm slaytları oluyor fasikül halinde) ya da yine fotokopicilerde satılan hazır yazılmış notlardan çalışıyorum. çalışırken de her şeyi ama her şeyi sarı fosforlu kalemle çizip önemli yerleri mavi tükenmezle belirtiyorum. sarı fosforlu kalemle her şeyi çizmek hem okumamı kolaylaştırıyor hem de daha çok okumama yardım ediyor gibi geliyor psikolojik olarak

Ben de sadece kurşun kalem kullanırdım eskiden de bi ara bi yerlerde siyah yerine mavi tükenmez kullanmanın görsel hafıza açısından faydalı olduğunu okumuştum. O yüzden son zamanlarda kurşun kalemle yazıp sonra dönüp maviyle altını çizmeye başladım. İşe yarıyor mu bilmiyorum ama mantıklı gelmişti bana.

Bazen 'Yazı yazmayı sevdiğim için mi işimi seçtim acaba' diyorum. En çok sevdiğim şey bol bol yazı yazayım, renkli renkli yazayım. Notlar alayım, özetler çıkartayım. Bir de ben yazarak çalışabilen bir insanım, atıyorum formül çıkarmaları, algoritmaları kendim kodlarım, kendim yazarım. Ondan sonra 'oldu bu' falan derim. Bir de kendi notlarım tek kalem olduğu zaman sonrasında geri dönersem çok sıkıcı geliyor. Gerçi aşırı renkli olursa da dikkat dağıtıyor ama 3 renklisi ideal geliyor. Renkli kalem seti aldığımda çocuk gibi seviniyorum. Evde hepsiyle adımı yazıyorum, favori renk belirliyorum çocuk gibi falan.

Yazım değişir. Büyük büyük de yazarım, küçük küçük de.

Ben de renkliyle uğraşamam ama 7 tane fosforlu kalem var onlarla formülleri vs boyamam lazım.

Küçük yazı okuyasım gelmiyor. Not uzayabilir ama yazı büyük olacak.

Kitabın, notun önemli yerlerinin altını çizerken rengarenk kalemlerle çizerim ama kendim not çıkarırken tek renk koyu tükenmez kalem kullanırım.

@nundu ben de slaytlarda önemli yerleri sarı fosforlu kalemle çizer çok önemli yerleri hem çizer hem de mavi tükenmezle yuvarlak içine alırım.

Bir tane kalem yeter, tercihen siyah dışında çünkü yazılar siyah. Çoğunlukla altlarını bile çizmem. Bir kere okur geçerim.

Görsel hafızam kuvvetli olduğu için kullanırım. Çok efektif kullanamasam da bazen başlık aklıma gelmezse rengi, sayfanın neresinde olduğu aklıma gelir. Bunlardan yola çıkıp hatırlamaya çalışırım. Sayfayı ferah görmem lazım, küçük ve tek renk sayfalar içimi karartıyor.

Filtresini çıkar, suyla yıka, yağçöz sık. O şekilde beklesin bir süre. Fitre nerede diyorsan da modele göre değişiyordur belki ama makinenin iç tabanında çevirmeli bir şey var, onu çevir ve Çek bakalım. Süzgeçli bir yapı ise filtre odur

filtre boşluğunda su varsa süngerle ordaki suyu al hiç su kalmasın. iyice temizle oraları.
pervanelerde pis olabilir.
bulaşık makinesi temizleyici alıp makine boşken çalıştır.
hala aynı ise makinenin temiz su borusunu çıkarıp su giriş yerini kontrol et.

adam göğsüne koysa iki eliyle bulaşık yıkarken nasıl kamerayı oynatsın?
mutlaka başka birisi çekiyordur. ha bi de teknoloji çok gelişti biliyosun titreşim engelleyen kamera ekipmanları var.

Muhtemelen kısa bir film çekilecek kadar emek harcanmış. Öyle gopro'luk bi olay yok. Çok profesyonel

yav o senin dediğin farklı. adam burda kamerayı oynatmış bir sürü şey yapmış. görüntüde çok iyi. adamlar tek bir klip için günlerce aynı sahneyi çekiyorlar.

şimdi böyle deyince öğrenme istediğini baltalamamış olmayayım. teknik bir açıklaması vardırb belki.

Bilgim yok ama goproyu kafaya takmaktansa normal dslr kamerayı vücuda sabitlenen o aparatlara takıp çekiyolar heralde. Hem bildigim kadariyla goprolarda odaklama yok, ikinci klipde öndeki kadına odaklanmış kamera. Ama ilginçtir ki ilkinde de hiç odaklama yok her yer net, belki o goprodur bilemedim

evet bimde görmüştüm ama her hafta bulamazsınız aktüel ürünlerden kontrol edin.

carrefour'a da bak, ara sıra geliyor. ben oradan almıştım.

Ucuz için sorduysan n11.com dan lava al. Ucuz ve güzel. Ben oradan aldım.

carrefour'da geçen ay görmüştüm.

Carrefour ve metrodan alabilirsin.Ben Ankara'da beğendik kapanmadan önce komik bir rakama almıştım.Ama lava marka olsun

Arkadaşın çöpe attım dediği içi kaplamasizdi herhalde ama şuan son çıkanlar hep kaplamalı oluyor islemin adını hatırlamasını ama o yaglayıp fırınlama işlemi yapilmiyor

kaplamasız da olsa atılmaz onlar. temizleyip 'season'layacaktınız. ilk günkü gibi kullanırdınız. döküm demire bir şey olmaz. nasıl temizleyip nasıl bakmanız gerektiğini iyi araştırın.

Drum denilen bir parça ömrünü doldurmuş olabilir.

bilgisayarcıya götür, reset atsınlar. ya da nette ara, resetting *model no* diye.

yazılım aracılığıyla modele göre resetleniyor ama yazılımlar genelde ücretli oluyor. biraz araştırma gerekli belki bulursun ücretsiz.

İnternette resetleme programları oluyor bulursan kendin de yaparsın.

normal. 1 seansta daha hiçbişey farketmez. ayrıca bayağı geniş tutmuşlar aralığı nedense.

Evet ilk seans yapıldı ardından 15 gün sonra kontrol seansı yapıldı. 2 ay sonra diğer seans için gün verdiler. Şu an baktım 1.5-2 hafta falan kalmış üstte yanlış yazmışım.

2 ay sonraya veriyorlar genelde sonraki seansı, normal süreç bu şekilde şimdilik çok darlamayın sonlara doğru bitmezse zaten fazlaca darlicaksınız

Kesin 4-5 kişi çıkar demiştim ama kimse cevap vermedi. Hiç yok mu yani şimdi?

Matematik bölümü > makine mühendisliği

@dissendium okurken mi hazırlandınız? Önceki puanınızdan baya fark attınız mı?

ben sevmediğim bi bölümde epey okudum, okul tam bitmek üzereyken tekrar sınava girdim. alanımdaki en iyi okulda burslu okuyorum şimdi.

alan değiştirdiğim için yüksek puan kıyaslaması yapmak hiç doğru olmaz ama öncekine 23 binle girmiştim, bunda ilk 2 bindeydim.

Hazırlanmak denemez aslında. Dershaneye falan gitmedim. Kendim çalıştım birkaç ay. Zaten matematik bölümüne o bölümün taban puanına göre çok üst sıradan giriş yapmıştım. Matematik bölümü MF-1 puanıyla 300 ile alıyorsa benim puanım 340 civarındaydı. Seviyemin altı sayılırdı. Puan türleri farklı ama MF-4'ten 80 bin gibi bir sıralama yapmıştım. Matematik 150 binle bile alıyor. Farklı puan türleri olduğu için karşılaştırma yapmak doğru olmaz ama düz mantıkla sıralamamı 60-70 bin öne çekmiş oldum.

ben varım.
dereceyle bitirdim. şu an doktora yapıyorum.

Sınıf öğretmeni > hukuk > hakim

Bir arkadaşım .

Ekonometriden hukuğa geçtim.

bir bölüme girip, birinci sınıfta memnun olmayıp yeniden sınava girenler daha iyi yerlere gelebiliyorlar. ama buna net bir şekilde karar vermeniz lazım. hem okula, hem üniversite sınavına kasarsanız hem okulda başarısız olur, hem de istediğiniz puanı alamayabilirsiniz.

sonradan olamazsın.
özgüven ve kıvrak zeka şart.

doğuştan gelen bir şey o bence. sonradan olunmaz.

Söylediklerine kendin de inanmazsan olmaz. Fikirlerinden şüphe duymuyor olmalısın.

Tanımınızda problem var, bahsini ettiğiniz şeyler teknik olarak; arsızlık, şark kurnazlığı, yalancılık - laf canbazlığı ve zorbalığı betimliyor.

özgüven asla değil, hatta özgüvenin halk arasında karıştırılan versiyonu; pis gurur bile değil.


Bunlar cahil, güçsüz ya da sonradan görmelerde tebessüm uyandıran şeyler. Mesela çok anlamsız biryerde yapılan ''çıkış'' (one minute) sonuçsuz olsa bile beğeni toplar.

Zorbalık da öyledir, bizler her ne kadar kabul etmek istemesek de kavgada dayak yemek etkileyici asla değildir. Şiddet mekanizmalarında üstün gelmek bir yaratılış varlığının bilinçaltında pozitif etkiler doğurur.

''Hatalı bile olsa sorun'' EDİLİR ama genel insan yaklaşımı çoğu zaman üzerine sıçramasın diye(çünkü zorba, çünkü iletişimle değil de sıkışınca ''sen ne diyon lan'' ile çözmeye çalışacak olayı) bunları yüzüne vurmaz o tür insanların. Ben vururum, toplantılarda gömerim onları o masalara. Çünkü bahsini ettiğin insanlar saçma şeyleri kabul ettirme yeteneklerinden(pazarlama) dolayı birşeyi kabul ettirmezler, eğer cahil ve güçsüz değilseniz ve onların bahsettikleri şeyi kabul ediyorsanız ya süreçsel olarak onlara muhtaçsınızdır(birçok kez yöneticilerimden duymuşumdur; ''sana söz veriyorum, bir daha hayatımız boyunca bizimle aynı masaya bile oturamayacak sadece biraz sabret''(asla sabretmedim, asla sabretmem) yani ayı-dayı metaforunda ki dayı oldukları için) ya da sonradan görme bir toplulukta, sonradan gören şahıs o kişide biraz da olsa kendini gördüğünü zannettiği için onu koruyordur.(iki türlüsünü de hiç es geçmedim) ve süreklilik gösterecek şekilde ''sen ne diyon lan'' ile sonuçlanan bu sohbette -çünkü kaçacak yeri kalmamıştır, kelimelerin yerleriyle oynayarak ve birazda sosyal hafızanız güçlüyse yalanlarını kronolojik şekilde sıralayarak piç edebilirsiniz karşınızdakini- onu bir de fiziksel olarak döverseniz(kötü bir semtte doğup büyüdüğüm için aileme teşekkür edecek değilim) bırakın kendinden eminliğini, ''sen göreceksin lan'' diyerek giderler.

bu şekilde mi olmak istiyorsunuz ?

''işinizle ilgili biraz çalışın(herbolog), çokcana yalan söyleyin ve zorbalık yapın. ''

özgüvenlerinin kaynağı bilgi değil de; ''refleks'' olan standart insan davranışıdır bu. çünkü toplumsal yaklaşımlarda özgüven bilgi ile değil güç ile gelen bir tanımdır. Birisi hem güçsüz hem de özgüveni yerindeyse o özgüven değil pis gurur ile nitelendirilir ki, bu bahsini ettiğiniz karakter yaklaşımında pis gurur bile yok, çokcana kımıl kımıllık ve yavşaklık(hakaret değil, başka kelime bulamadım) barındırır.

Sonradan olmaz. Ozguvenle de ilgisi yok. Şeytan tüyü var dedigimiz insanlar her zaman ozguvenli olmayabiliyor. O başka bir olay. Dışarı yaydığın enerji ile ilgili tamamen. O da kendiliginden var olan bir sey zaten. Ama verdigin ornekler şeytan tuyu icin birebir örtüşmüyor.

Edit: heh demek istedigimi @mete kudur aciklamis. Sen onun anlattigi gibi birinden bahsetmişsin. Şeytan tüyü bir anda kendini sevdiren, kendine has çekici bir ışığı, enerjisi olan, tam olarak tanımlayamadigin ama özel bir yanı olan, kabul edilemez yonlerini bile bir sekilde ( onun bir tavri ,kendini pazarlamasi sonucunda degil) kendiliginden kabul ettigin kişilerde vardir.

doğuştan gelen değil de küçük yaşlardan itibaren oluşan özgüven kavramıyla ilgili. bunu da sonradan neden özgüvensiz olduğunu keşfederek ve üstünde çalışarak başarabilirsin ama kolay değildir.
bir de başka insanları pek sallamayacaksın.
ayrıca ülkemize özgü olarak; bağıran çağıran, hafif çirkefe yatan, sürekli haklı olduğunu düşünen insanları haklı bulma gibi bir durum var

Aslında böyle bir insan da olmak istemiyorum ama her gün örneklerini gördükçe zoruna gidiyor insanın. Tiple de alakalı bir şey ama insan neden kendi hemcinsine güzel/yakışıklı diye ona iyi davranır ki? Bazen nedenini biliyorum, sırf o kişinin çevresinden faydalanabilmek için yapıyorlar.
Ama bazı insanlar tipten bağımsız konuşmalarıyla da etkiliyor, insanına göre cümleler, kelimeler seçiyor. Böyle bir insan sonradan olunabilir pek tabi.

DNA işi sonradan zor dostum.

Benimle calisan boyle bir kadin var.kadin herkesin arkasindan inanilmaz igrenc yorumumlar dedikodular yapip sonra da onlarla asiri samimi oluyor.bence igrenclimten baska bir sey degil.neticede herkes onu cok seviyor cok dilli konuşkan ama bes para etmezin biri.tabii bunu onlar biliyor mu bilmiyor.işini yürütüyor mu yürütüyor.karaketer meselesi bu karaktersizligi kendine kabul ettirirsen neden olmasin.

word 2007 var bende sayfa düzeninden boyuta bakarsanız a3 görünüyor.

macbooktaki son sürüm wordde maalesef bulamıyorum özel ayar yapma seçeneği de yok

Şu işe yarayabilir

youtu.be

biçim- belge- sayfa yapısı- herhangi bir yazıcı -A3

Bu da Mac- word için çözüm.

bunun nedeni a3 basabilecek tanımlı yazıcı olmamasından dolayı.

mürekkebini kendin doldurabiliyorsan evdeki avantajlı tabi.

Şahsen aşırı önemli bir belge ile karşı karşıya değilsem, evdeki yazıcıyı kullanmamaya çalışıyorum; onu önerebilirim size de. Fotokopide sayfa başı 10 kuruş falan alıyorlar genelde, sayfa sayısı arttıkça da yuvarlayıp kabataslak bir bedel istiyorlar. Üzerine kapak veya kenarına spiral falan da yaptırırsınız, derli toplu olur ne güzel. Evdeki çıktılar dağılıyor çünkü bir zaman sonra.

Ekleyeyim, genel olarak üniversite kampüslerinde bulunan fotokopiciler benim kast ettiğim.

Fotokopici daha mantıklı. Araştır en ucuz fotokopici bul.

Kendin dolduruyorsan tabiki evde. 100ml mürekkep 12TL. Kartuş 13ml alıyor ve 250 sayfa çıktı alabiliyorsun. Kabaca 1800 sayfa çıktı 12tl + sayfa maliyeti (35 TL falandır o da).

skid row - 18 and life olabilir mi, onun klibi ve sözleri biraz öyle

www.youtube.com

olamaz dostum, çünkü aradığım şarkı türkçe, palazlanamamış, kaybolup gitmiş bir türk rock grubuna ait. acaba o dönemin bu tür şarkıları ne kalitedeydi, dinlemeki stedim merak ettim. keşe adını hatırlayabilsem.

duyuru başlığında türkçe yazıyormuş ben dikkat etmemişim :/

Rock şarkı değil söyleyen kadın şu olabilir mi youtu.be

baba yerine anne olabilir mi?

youtu.be

bu geldi aklıma

değil arkadaşlar, isyankar uzun saçlı bir adam patlayan sesle "baba" diyordu. yazdıklarınız zaten bilinen şeyler, bunu eko tv de güven erkin erkaldan dinlemeyen bilmez bence.

m.youtube.com

Ben senin dediğini hatırladım ama ismini bilmiyorum maalesef. Bu nasıl şarkı diyip radyoyu değiştirmiştim hatta o şarkı bu.

renan bilek - benim hayatim'i cagristirdi ama?

Grizu mu?

ainothia teşekkürler, aradığım tam olarak buydu!!!!!!

Caz deyince aklıma Fatih erkoç geldi diğer dediklerinle bağlantısı var mı hiç bilmiyorum.

yok o degil.

(bkz: ilhan ersahin) var isvec ve amerika ile baglantisi olan.

Merak ettim ben de.

yok ilhan ersahin degil. okay temiz de degil, yine akla gelebilecek bir isim diye soyleyeyim. yani bari turkunun adini hatirlayabilsem, yok beyin tumden yanmis gitmis, boyle citlembik mi desem onun gibi bir turku ismi hatirlayan var mi?

evet sonunda linki tekrar buldum,
www.youtube.com
sanatci atilla engin, turku keklik
yanlis hatirladiklarim hollanda kismi danimarka olacak. garbarek ortakligini da okay temiz baglantisindan belki uydurmus olabilirim emin degilim, olabilir de olmayabilir de...

bu matematik gibi olmuyor vücuda giren besinler çıkan besinler arada yaktığın enerji vs hep farklı yani 1 kilo domates yemekle 1 kilo tatlı yemek farklı etkiler yaratıyor.

tamamı ter değildir elbette tek antremanla zaten bu ortaya çıkmaz. nefes verirken bile vücudumuzdan carbon atıyoruz yani zayıflıyoruz.

Ter

Gram hesabına takılma.

www.google.com.tr
dolayisi ile basond +1

En basit şekliyle anlatmaya çalışacağım; vücudun ihtiyaci olan günlük kalori miktariniz var. Bu bunyeden bunyeye, yaşınıza, boyunuza, gunluk aktivitelerinize gore değişiyor. Eğer sizin yediklerinizden ictiklerinizden aldiginiz kalori miktari bu seviyenin altindaysa kalori açığı oluşuyor. Vucut bu açığı kapamak için yağ yakimina başlıyor.

çiş yapmadıysan tamamı terdir. buharlaşan kısım da dahil.
fiziğin temeli; (bkz: Kütlenin korunumu yasası)

hata payı.

ölçüm aletlerinde +-100/200...vb ölçüm hata payı vardır.

yani aynı baskule 5 dakika ara ile çıksanız farklı sonuç alırsınız .

muhtemelen 300 gram değil ama en az 100 gram hata payı vardır.

Mobil bankacılıktan yatırımlar bölümünden dolar al/sat yapabilirsin.
Öncesinde hesaplar adımında dolar hesabı açman gerekebilir.

oluyor ama önce dolar döviz hesabı açmanız lazım. İnternet bankacılığından açabilirsiniz. Ardından tl hesabınızdaki parayla dolar alıp döviz hesabınıza geçmesini sağlayabilirsiniz.

dolar 3.60 iken 1000tlye dolar aldım diyelim 277 dolar gibi bişey oluyor. dolar 3.90 olduğunda satsam 1083 tl oluyor. hesaplarım doğru mudur? bu parayı istediğim zaman çekebilir miyim? mesela 3.93 oldu istediğim rakama ulaştı hemen çat diye doları liraya çevirebilir myim? daha yeniyim sorularımı mazur görün.

Çevirebilirsin.
Dönüşüm işlemlerini mesai saatleri içinde yaparsan kurdan ötürü zararın minimum düzeyde olur. Piyasalar kapalıyken banka sana daha kötü kurdan işlem yaptırır.

evet istediğin zaman çekebilirsin.

ama bankaların kurları birbirlerinden ve genel kurdan farklı olur. şu anda dolar 3,59 ise iş bankasında sallıyorum 3,60 tan dolar alırsın. dolar 3.90 olduğunda da iş bankasında sallıyorum 3.88'den bozdurursun.

ha bankaya göre düşüyor yani fiyatlar. düşmesinin sebebi bankanın bu işlemden kar elde etmesi midir? ayrıca hesaba max ne kadar yatırılır öğrenebilir miyim?

Yatırmanın bir sınırı yok. İstediğin kadar yatır / çek.
Tabii banka ne kadar düşükten alıp yüksekten satarsa o kadar kar ediyor.

hesabın garanti bankasındaysa internetten dolar hesabı açabiliyorsun ama limiti 0 oluyor. dolar almak için şubeye gidip limit arttırımı yapman gerekiyor.

madem niye internetten hesap açmaya izin veriyorlar bilemiyorum. garanti işte.

iş bankası işte üniversiteli. daha önce başka bankanın banka kartım vardı onun hesaba 100 tl limiti vardı daha fazla yatıramıyorduk. şu an baktım iş bankasına onun hesap limitini göremedim ama günlük para yatırma limiti yazıyor 500 tl değiştiremedim. yani bankamatiğe gitsem 1000tlyi bir günde yatıramıyorum 2 ye bölüp 2 günde yatırabiliyorum.
şu an dolar hesabı açmadım belki bizde de öyle birşey vardır.
bir ton sorun çıktı valla.

makjayımı kastediyorsun?

Hayır makyaj değil bir sürü açık kadın da makyaj yapıyor onlar öyle parlamıyor, bunlar bi şey yapıyolar ama ne :O

imex kullan

@cureforlove ama benim kadar onların yüzü de güneş alıyor. :/

Sahip oldukları nurdan olabilir.

Bunu da düşündüm ama diğer türbanlılar böyle değil asjdahhash :D

güneşten koruyorlar kendilerini. ayrıca algıda seçicilik gayet esmer türbanlılar da var.

Saçlar yüzü örtmüyor direkt yüze odaklanıldığı için daha çok dikkat çekiyor, ayrıca algıda seçicilik de söz konusu. Bir de bence bazı kapalılar gerçekten çok güzel.

Direkt yüze odaklanabiliyorsun çünkü. Çoğu türbanlı bu yüzden kapanıyor. Birde apaçık fondöten sürdü mü tam ay gibi yüz oluyor. Bi evde dene kendin siyah bir şal vs. varsa anlarsın.

ben anladım seni bazıları harbiden nur yüzlü oluyor. kayınvalidemde öyle. bembeyaz süt gibi teni pürüzsüz ışıldıyor resmen kaç yaşında kadın. kızının ten rengide aynı hatta gözleri iri falan daha güzel ama o nur yok. fondötenle olmaz bence o.

hiç fondoten süreni görmedim. ben şuna bağlıyorum doğuştan inançlılar ve içleri rahat ferah. stres yok. ayrıca huşu ile kılınan bir namazdan sonra cildinize bi bakın. dupduru oluyor. bizim ekşici piçler de onlarla kafa bulsun aklınca, kendi pisliklerinde boğuluyorlar. onları takan kim. tanıdığım tüm dindar kadınlar dört dörtlük. hem ibadetlerini yapıyorlar, hem evleri tertemiz, hem kişisel bakımları güzel. ağızlarından da bal damlıyor. onlar gibi olmayı çok isterdim.

ufff... gerçekten ne yapıldığını bilmesek şu nur inmiş saçmalamanıza inanacağız da...

2 tane fondöten artı aydınlatıcı kullanıyorlar. önce ten rengine uygun renk fondöten sürülüyor, sonra gözaltına, dudak üstüne burun üstüne hafif aydınlatıcı ve en son ten renginden 2 ton açık fondötenle belirli yerlere kontür çekiliyor ve hafif allık sürülüyor.

bir de cilde ışık veren, nemli görüntü yaratan ürünler var. misal la roche posay cc krem gibi. onlar da aynı efekti yaratabiliyor.

türbanlı çoğu arkadaşım böyle yapıyor benim. dediğin gibi bağdat-bebek caddesi civarında takılan tipler.

edit: şu an baktım buna dewy skin deniliyormuş. sanırım söz ettiğin şu.
www.google.com.tr

sp -> spring olabilir.

hs konusunda diğer cevapları bekliyoruz.

kiyafetleri gorebiliyor musunuz bilemiyorum ancak hs high school olabilir, bazi markalar ozellikle abd ve ingiltere'de ergenlere koleksiyon hazirliyorlar bu sekilde.

Hs hot sale olabilir

böceğin türüne bakmak lazım. genelde bakliyat-kuruyemiş türü gıdalar böceklenirse kelebek yapıyor. bu sanırım başka bir şey.

güvedir muhtemelen, naftalin koydunuz mu?

Dolapta yulaf ezmesi var mıydı? Yulaf ezmesi fena böcek yapıyor.

güve ve kelebeği tanıyorum bu minnacık kahverengi susam gibi bir şey.

neredeyse evi boşaltıp gideceğim sinirimden. mutfağın yarısını attım. zaten açık mutfaklı ev. çok çaresizim.

soruna cevap değil ama kapalı sandığın paketlerin içine de girebiliyorlar. şöyle ki: mutfak dolabımın içinde birer kiloluk pirinç paketlerim vardı, hepsi açılmamış. evde de minik kanatlılar vardı tek tük, güvenin küçük versiyonu, rahatsız etmedikleri için kendi hallerine bırakmıştım. sonra bunlar yavruladılar, yine birşey yapmadım. ama kurt şeklindeki yavruları, pirinç paketelerini delerek içine giriyorlarmış meğer, dolabın içine de yuva yapmışlar. pilav yapıyorum, bazen paketi daha açar açmaz farkediyordum, bazen pişerken, içinde bir iki tane kurtçuk. kaç paketi attım böyle, markaları suçladım, hatta burada da sormuştum.
sana önerim buralarda hiçbir yenebilecek şey (açık veya kapalı) bırakma bir süre. boşalt bakalım. bir de olanları da bir şekilde yoketmeye çalış.
Mesela sadece tabak çanakların olduğu yerde de oluyorlar mı?

Tabak çanak tarafında olmuyorlar, tek tük görünmeye başladılar ben her şeyi atımca yiyecek aramaya çıktılar sanırsam.

Şimdi tüm dolabı boşalttım ve ilaçladım.

Sizce ilaçlamadan somra ne ile silmeliyim dolapları?

temizlik tek başına yetmeyebilir. böcekler çok inatçı. ne böceği bilmiyorum ama temizlik sonrası ilaçlamak faydalı olabilir. asıl o dolaba nereden geliyorlarsa orayı ilaçlamak lazım.dolapta ürediğini düşünüyorsanız dolabı boşaltıp basın ilacı. raid'in pipetli bir köpüğü var. ayrıca da yeşil renkli bir fısfısı var. onları kullanın bence faydası olur.

Formülle ilgili bilgim yok ama sen %100 verimden bahsediyorsan olamaz bence illaki bir yerden enerji kaçar.

faydalanma olarak hayır. çünkü enerji ısı olarak ortaya çıkıyor ve bu ısıdan buhar elde edilip türbinler döndürülüyor. bu süreçte büyük kayıplar var.

e=mc2 denklemindeki tüm enerjinin de elde edilmesi mümkün değil. uranyum235 parçalanırken dışarı enerji veriyor ama bir süre sonra daha az aktif ve hala radyoaktif özelliklerini koruyan bir maddeye dönüşüyor. bu dönüştüğü madde içinde hala çok miktarda enerji var. ve bu maddenin kütlesi başlangıç kütlesine oldukça yakın.

soruyu başlangıçtaki uranyum 235'in kütlesi - son durumda kalan madde kütlesi arasındaki farkın elde edilen teorik ışıma enerjisine oranı (elektrik değil) şeklinde sorarsan evet oldukça yakındır.

www.nuclear-power.net

bilmiyorum cevap niteliği var mı ama:
"Mevcut nükleer santralların basınçlı kazanları çok büyük olduğundan ve tüm nükleer yakıt çubukları burada bulunduğu için kömürlü santrallardan daha düşük ısı ve basınç seviyelerinde işletilmek zorunluluğu vardır. Reaktörün büyüklüğü ulaşılabilecek basınç seviyesini limitler. Bu nedenle nükleer santralların termodinamik verimliliği %30-32 civarındadır. Çok Yüksek Isılı Reaktör, Gelişmiş Gaz Soğutmalı Reaktör, Süper Kritik Su soğutmalı Reaktör gibi bazı ileri tasarımlar kömürlü santrallarla kıyaslanabilecek termodinamik verimlilik seviyelerine ulaşabilmektedir."
kaynak: totom
şaka şaka: tr.wikipedia.org

son model fisyonların verimi %35'leri geçiyormuş.

Tam sana göre Identity

m.imdb.com

begin again +1
identity mükemmel bir film.

çoğu bölümü öyle miydi tam hatırlamıyorum ama bir yerlerinde yağmur çamurun geçtiği şunlar geliyor aklıma

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

Yağmurlu değil ama karanlık geçen bir film olarak dark city

m.imdb.com

Shutter island gibin

The lost world:Jurassic Park
I still know what you did last summer

şimdi bir film izledim. yağmursuz dış mekan çekimi yoktu diyebilirim. bu duyuru geldi aklıma.

www.imdb.com

çok güzel bir gerilim ayrıca.

seven çok net

The game

Twelve Monkeys

mr nobody, predestination

stay

predestination
frequently asked questions about time travel
coherence - bunu çok beğenmiştim ben.

Bothersome man guzel film

predestination +1

El cuerpo der susarım

lost highway (bok gibi film), pi (aranofsky'nin)

enter the void.

ama bence zaman kaybi, hani "mindfuck ugruna mindfuck" diye dusunuluyorsa izlenebilir.

predestination +1
nueve reinas

Los cronocrimenes

pc kasasi. siksan 2.000.000 bile saklarsin.

Altin yap diyecegim de hırsızlık olursa o daha kolay bulunuyor galiba.

1.750.000 aldi benimki sikmadan.

benim evde saklayabilirsin istersen.

onun haricinde bazı yataklarda fermuarlı bölümler oluyor. veya kendin kesip yatağın içinde bi cep gibi birşey yapabilirsin. ben zamanında birkaç belgeyi o şekilde muhafaza ve müdafaa etmiştim.

1 seneye yakın duracaksa evde saklamak tehlikeli. çalınır, eve girip çıkan biri görür alır ve ruhun duymaz çok sonra fark edersin.

Bankaya yatırmayacaksan bari dolara çevir öyle sakla. 3,80 leri tahmin ediyor merkez bankası. Daha da fazla olur o. Boşa değer kaybetmesin paran. Dolara çevir öyle sakla tekrardan demek istiyorum. Yer olarak bir kutuya elektronik ıvır zıvır koy onun da içine parayı koy. Anneler ilişmez öyle elektronik şeylere.

euro'ya çevir. 500 lük 10 banknot eder. daha rahat olur. yanında bile taşıyabilirsin.

Elektronik eşyalara saklama. Elektronik eşyayı hırsızlar alır götürürse paracıkların da yanında gider. Annenin karıştırmayacağı, temizlemeyeceği gizli sayılabilecek yerlere koy.

Hırsızlar senden benden daha analitik düşünüyorlar, yani "Lan burayı da bulamaz herhalde" dediğin her yeri bulabiliyorlar. Benim bi arkadaş da senin gibi fikir sormuştu bana, ona da sana söylediğim şeyi söyleyip sonra da, beni dinlemeyecekse eğer, evindeki koşu bandının motor bölmesine koymasını söylemiştim. Motorun üstünde vidalı kapağı vardı, onu da kullanmıyordu ardiye gibi bir yer vardı evde oraya kaldırmıştı makineye. Eleman da motor kapağını söküp parayı oraya zulalamıştı ama hırsız orayı da bulmuş çalmış parayı. Oraya bakan adam her yere bakar bence ev riskli, hırsız girerse her şekilde bulur parayı.

nakit olarak gvendiğin birisine verebilirsin. mesela ben senin için bu parayı 1 yıl güvenle saklayabilirim. istediğin gün ve zamanda da geri veririm. bana güvenebilirsin. imza karlmarx.

ek: çok ciddiyim :)

poşetin içine koyup baca deliğine saklayabilirsin.

bozdolabının motor kısımlarını falan araştır

Euro olarak saklamak bans da mantıklı geldi. 5 bin euro. Yanında da evde de rahst saklatsin.

Bitcoin olarak bilgisayarında ya da sadece bir kağıt parçasında bile saklayabilirsin. (bkz: cold wallet). Yalnız bitcoin fiyatı değişken olduğundan bir yıla karda edebilirsin zararda.

20.000 TL az bir para. Evde istediğin yerde saklayabilirsin.

şu linktekini dene

makezine.com

Yukarıdaki dolar veya euro kısmına ben de katılıyorum. Bir de hırsızların her yere bakıldığı yazılmış, hırsız için tabii şans işi biraz yaratıcı bir saklama yeri bulunmazsa. Ancak anneniz için kendimden örnek vereyim. Benim eski bir sürü kitabım vardı, onları yıllar önce büyük bir koliye koyup bantlamıştım, hala durur annemin arka balkonunda. Hiç de açmadı, içinde sadece kitap olduğunu bildiğinden. Böyle bir şey olabilir belki, eski eşyaları vs annenizin gözü önünde paketleyip, bir süre kıyıya köşeye kaldırmak istediğinizi ve dokunmaması gerektiğini söyleyebilirsiniz. Ya da ne bileyim, yaz geliyor, kışlıklarınızın bazılarını yatak altına vs kaldıracaksınızdır, onların aralarına gizleyebilirsiniz. Yani benim annem olsa dokunmazdı bu şekilde.

Bi poşete koyup içine ağırlık koyu Sifon rezervuarına koyabilirsin. Bölüp kitapların arasına koyabilirsin.kullanılmayan ayakkabıların icine de koyabilirsin.

Çamasır makinelerinin üst kapakları iki vidayla acilabiliyor genelde icindede oldukca bos bir hacim var . Onu da degerlendir.

"sifon, kışlıklar, kitap arası, soba bacası..." diyenler azıcık açıp bakın hırsızlar ilk nereleri keşfediyorlar diye. İlk sizin mi aklınıza geliyor bunlar? Hırsızlar filmlerdeki gibi gizli kasa mı arıyorlar sizce?

Kapının önüne, üstünde "paradır" yazan bir zarfla koyun isterseniz, daha güvenli olur.

Benim babam mutfak tezgahındaki çekmeceleri sökmüştü, tezgahın arka korumalığını kesip onun da arkasına bir çengel ile tutturup, korumalığı tekrar takıp çekmeceleri yerleştirmişti. Yeni para eklememiz 25 dakika falan sürüyordu.

Önemli olan hırsızın nereyi akıl edemeyeceği değildir. O adamlar senin 5 dakika düşündüğün konuyu 5 yıldır düşünüyor. Önemli olan o paraya ulaşırken ne kadar zaman harcayacak ve gürültü yapacak. Senin 1 dakikada yerleştirdiğin parayı o adam da o kadar kolay bulur.

hırsızlar hep bir adım öndedir. koy bankaya, kasa kirala evde para tutma.

Parayı kendi hesabında tutmamı isteyenler arkadaşlar ne kadar tatlısınız yav:) Oldu olcak cevap veren 20 kişiye böleyim , seneye alırım kaçınızı bulursam:) Benim banka hesabım, ayrıca orda nakitim zaten var. Bu özel bi para, evde durması lazım:D

arkadaşlar niye açık açık yazıyorsunuz, mesaj atıverin. kimsenin aklına gelmez dediğim yöntemim ifşa oldu :(
sifona, kasaya, yatak içine bakarlar bence.
dövize çevir ama dediğim gibi akla gelmeyecek yer yok saklanacak.

evde kullanmadığın bir prizin içini boşaltıp oraya saklayabilirsin.
üstüne tekrar prizi takarsın

Cevabı yanlış yerde arıyorsun serial key arama.

windows kullanıyorsanız amtlib32.dll dosyasını bulmanız gerekiyor.

mac için de amtlib.framework tarzı bir şey vardı sanırım...

Ben geçen hafta hallettim google serial key yazdim ilk çıkanlardan biri cat diye oldu

Ben kesinlikle psikolojik olduguna inanıyorum. Daha once sizin gibi birini de gördüm. Psikolojik destek aliyor. Boyle seylerin altinda o kadar ilginc nedenler yatabiliyor ki. Mesela cocukluktan anneye asiri duskunluk, ya da aile tarafindan cocukken surekli elestirilme, baskalariyla karsilastirilma gibi. Duygulanim bozukluğu denebiliyor sanirim. Ama bir uzman gormesi gerkli tabi.

Sanırım başak burcusun. Tedavisi var mi bilmiyorum ben de bu haldeyim sen en azından cafeye gidebiliyorsun

İnsanların hareketlerine, sözlerine çok mu dikkat ediyorsun? Mesela biri sevmediğin bir hareket, bir şey yaptı bunu gözünde büyütüyor musun? Bu hareketi yaptıysa ilerde kesin şunu da yapar bu kişi diye düşünür müsün?

Yazdıkların bana harfiyen uyuyor, hatta yaşımız bile aynı. Bu konuda dünyada kendimi tek sanıyordum. Çözümünü bulursan lütfen bana da bildir.

@qazedcsrfvtyhngujmkol: hayır yengeç.
@uyusam iyi olur: yazdığın her satır benim :)

O yüzden demek ki :) ama neden böyle davrandığının asıl nedenini sen bul. Doğru bir şey mi yapıyorsun yoksa yanlış bir şey mi bunu sen irdele. Aynı sorun bende de var.

güven problemi ve özgüven eksikliği dediğiniz şeylerin kökeninde tramva yatıyor (ki bu mesela küçükken annenin söylediği ve senin de hak verdiğin bir cümle bile olabilir)

tramvalar da otomatikman bilinçaltına bastırılan şeyler olduklarından, kendi kendi tespit edilebilen ve mantıklı veriler bulunabilinen şeyler değil. kendini rahat bırakamadığın, bunda bir mantık da bulamadığın ama yine de vazgeçemediğin bir kısır döngüye girmene sebep oluyor.

insan olmak tramvatik bir olay olduğundan psikolojik bir problemin var diyemeyiz, ama psikoterapiye ihtiyacın var. belki böyle daha doğru oldu :)

öyle para yatırıp limiti arttıramazsın.

@bobinhoo neden artmasın ki? kart borcunu öderken 5-10 fazla yatırınca o limite ekleniyor.

limit sabittir, sen toplam borcuna ödeme yaptığın için "kullanılabilir limit"in artar.

ama yukarıdaki matematiğin beni benden almadı değil, kelimeler kifayetsiz şu an.

@piremses iyide burada kullanılabilir limit zaten kartın toplam limiti artı ekstradan yatırdığım para oluyor yani kartın limiti o fazla yatırdığın kısmı harcayana kadar artmış oluyor. ben mi anlatamıyorum yokssa anlamadım ki?

bence ilkokul matematiğini bir daha baştan oku

@sta yukarıdaki matematiğin nesini anlamadın?

1100 liralık ürüne nasıl 1200 ödüyorsun? o 100'ü zaten önceden yatırarak ödemiş oluyorsun 2. kez ödemiyorsun ki. cebinden çıkan yine 1100 oluyor.

kredi kartinin limiti 1000 tl ise ve siz 100 tl yatirip 1100 TL'lik işlem yaparsaniz, 100 tl için faiz odemezsiniz.

faizi, 1000 tl için odersiniz. 100 tl sizin kendi paranizdir.

@for the record tamam faiz ödemiyorum ama hesap kesildiğinde borç 1100 mü 1000 lira mi olacak bunu soruyorum.

Hesap kesildiğinde borcun 1000 TL olacak.

1100 değil çünkü 100'ü önceden ödedin.

@ peggy teşekkürler cevap için. işte bunu soruyordum eminsin değil mi? öyleyse tamam. çünkü yapacağım işlemde arada 100 değil 2400 lira fark var bunu bilmem gerekiyordu :)

şimdi kartın limiti 1000 lira iken, 100 lira yatırıp limiti 1100 lira yapamazsınız.

kartınızın limiti 1000 liradır, siz de bugüne kadar 200 liralık harcama yapmışsınızdır, 800 lira limit kalmıştır. ama 1000 liralık bir şey almanız lazım. ne yaparsınız, o 200 lirayı yatırıp limiti yeniden 1000 yaparsınız. 300 yatırırsanız 1100 olmaz. adı üstünde "limit".

o 200 lirayı yatırıp limiti yeniden 1000 yaptınız, 1000 liralık da harcama yaptınız. ekstreniz şöyle gelecek:

önceki harcama: 200
sonraki harcama: 1000
ödemeniz için teşekkürler: -200

toplam borç: 1000

@kibritsuyu'nun açıkladığını yazmaya gelmiştim. Senin "arttırdım" sanarak yatırdığın para, aslında önceden harcadığın ve zaten borcun olan tutar. Yani 200 tl fark olmuyor, sen 100 tl borcunu kapatıp 100 tl lik yeni bir borç alıyormuş gibi düşün.

Benim bildiğim şöyle: sen bir önceki borcunu 100 tl fazla ödeseydin kartın limiti artardı ama internette alışveriş yaparken bu artış görünür mü bilmiyorum. Ancak durduk yere para yatırıp limit artar mı onu da bilmiyorum. Benim kartımda borcunu fazla ödersen hesaba aktarıyor. Belki internet bankacılığında limiti artırabilirsin. Üsttekilere +1

Kartın limiti 1000 lira, borç sıfır diyelim. 100 lira yatırdınız, limit hala 100 lira ama borç +100 olur (alacağınız olur yani). Dolayısıyla yine 1000 lira limitiniz olur. Alışveriş yaptığınızda önce fazla yatırdınğınız 100 liradan düşer, sonra varsa kalan kısım karta borç olarak yansır. Para yatırarak limiti arttiramazsiniz.

Tamamen geçmiş bilgi birikiminiz, zeka kapasiteniz, ve çalışma şekliniz ile alakalı. Etkili çalışmayı biliyor musunuz? Temeliniz sağlam mı?

Kimi günde 10 saat çalışarak anlar, kimi test çözerek, kimi de benim gibi ne kadar gezip tozarsa o kadar deraine odaklanır yeri gelir 2 saatte halleder. Yani marifet 10 saat çalışmak değil, etkili çalışmak. Yoksa odaklanamayacaksanız, sırf vicdanınızı 10 saat çalıştım yeaa diyerek rahatlatmak için oflaya puflaya çalışacaksınız olmaz.

Bir de, şu an 50 net yapıyorsanız 65e çıkarabilirsiniz, ama 30 net yapıyorsanız çıkaramazsınız. Temeliniz de bu durumda çok önemli.

Son olarak, sınavda zaten hesapladığınız gibi olmayacak. Elinizden gelenin en iyisini yapmaya odaklanın sadece.

Daha fazla vakit kaybetme.

Ders çalış, zaten özel ders alıyormuşsun. Bu işe focus ol.

@ bir nick var benden içeri +1
Çalışmaktan başka seçeneğin var mı ki? Seneye bırakayım falan diye bir düşüncen varsa en azından bir kısmını halletmiş olursun. 10 saat çalışsam olayına gelince, kafanda böyle hesaplar yapma ne kadar çalışabiliyorsan çalış. Şimdiye kadar hiç 10 saat çalışmamış birinin 55 gün boyunca 10 saat çalışabileceğini düşünmesi tuhaf bir durum. Önemli olan konuyu anlayıp, soruları çözebilmen çözemediğini öğrenip anlayabilmen.

konuları bitirirsin de günde kaç soru çözeceksin? 10 saatin içine, konu anlatımı, soru çözümü ve çözülemeyen soruların hocaya çözdürülmesini katabilecek misin? sıfırda isen zaten 65 çıkmaz. 65 yapacak adam şu anda farklı kaynaklardan, farklı soru tiplerini çözmekle uğraşıyordur. moralini bozmak için söylemiyorum. kendine 10 saat hedefi koyma. çalışabildiğin kadarını çalış. yorulduğun, kafanın almadığı noktada bırak. diğer dersleri de düşününce, 50 gün boyunca günde 10 saat mat-2 gerçekleştirilebilir bir hedef zaten değil.

@bir nick var ygs konularının hepsini zaten biliyorum trigonometri bıttı sımdı türeve baslayacagız

@sporty konuları sıfırdan bitirmeye ugrasmayacagım trıgonemetriden basladık türev integral limit işleyip bıtırıcez

baktım. kaç adet olduğuna bile baktım.

seçimlerde tek özendiğim şeydir.

Oy pusulasının arkasında vardı baktım başka var mı bilmiyorum.

bakmıştım

Tabi ki baktim, muhursuz oylar gecersizdir seklinde bir kanun var cunku. Bakmayanlar soylesin bence neden bakmadiklarini.

Baktım.

Baktım. Hatta pusuladaki evet kısmına geçmiş biraz, sordum özellikle.

özellikle baktım.
zarfa da, pusulaya da.

Konuyla ilgili bilgim yoktu dolayısıyla bakmadım.

benimde bilgim yoktu mühür hakktında ama zarfa koyarken mühür olduğunu gördüm. sonra olaylar olunca lan o mühür bu mühürmüş dedim.

Baktım

baktım, ablam müşahitti özellikle arayıp uyardı.

Baktım ben.

baktım ama bizim ailede sandık gorevlileri var, yoksa bi kulagımdan girip oburunden cıkarmıs.

Baktım, hem zarfı hem de pusulayı kontrol ettim.

Baktim.

zarfa da, pusulanın arkasına da baktım. ama sadece basılıp basılmadığına baktım. o mühürlerin üstünde ne yazdığını kimse okumadı, hatta okuyamadı, çünkü okunmuyor. sadece yuvarlak bir karaltıdan ibaret. gerek yokmuş ama keşke 1.5 litrelik lipton ice tea şişesinin kapağını ıstampaya basıp pusulaları zarfları mühürleselermiş, mühürsüz pusula olduğunun farkına varan da olmazmış.

zarfa baktım mühürlüydü. ama pusulada olması gerektiğini düşünmedim ona bakmadım. bilmiyorum pusulamda var mı.

Onemli olan sizin bakip bakmamaniz degil, kimse bakmiyormus demek ki kanun onemli degil mi denecek? Acip okuyan adam bakar, kanun acik, kanunu bilmemek de mazaret deil. Onemli olan bu kadar acik bir kanunun yok sayilmasi, onemli olan daha once esi benzeri gorulmemis bir hukuksuzluk olmasi. Daha da kimse kimseye gidin oy verin diyemez. Insanlarin oy vermek icin hicbir motivasyonu yok artik. Istedigin kadar oy ver, muhursuz milyonlarca oyun gelip farki kapatip kapatamayacaginin garantisi yok.

Ben hepsine baktïm

Ben de bakanlardanım. Eğer mühür olmasaydı uyaracaktım sandık görevlilerini.

Ben hem zarfa hem de pusulaya baktim. Pusuladaki epey silikti zarfttakiler belirgin ve tamdi.

seçim kanunu diyor mühürsüz geçersiz diye, tabi baktım.

ben baktım zarfta vardı ama pusula da yoktu sanki. hatta sanki arkasında hologram şeklinde yüksek seçim kurulu gibi birşey yazıyordu. bende demek ki buda böyle dedim attım. sizin pusulalarınız mühürlü müydü ?

baktım. kaç tane olduğuna baktım, hatta zarf üzerinde biraz mürekkep yayılmış gidip sandık kuruluna sorun olup olmayacağını sordum.

Öncelikle zarf degil pusula. Vardi galiba ama olmasaydı da itiraz etmezdim sandık memurlarının görevi onlar görevini ihmal etti diye niye seçmen mağdur olsun. Sosyal medyada falan da öyle hiç dikkat çekilmedi ysk düzenleme yapınca millet bilinçlenmis.

Ben ve tanıdığım herkes baktık. Niye şaşırtıyor ki bu durum?

Sosyal medyayı azıcık takip eden insan mühüre bakmayı unutmazdı zira sürekli hatırlatılan bir şeydi.

zarfa değil ama oy pusulasına baktım, o da arkaya vurulan mühür ön tarafta iz yapmış "bu ne lan acaba" dedim de baktım.

Hem zarfa hem de pusulanın arkasına baktım.

Baktım. Zarfta iki, pusulanın arkasında bir büyük mühür.

ben. hem zarf hem de pusulada kontrol ettim.

Uğraş geri alırsın belki. Ama onlarda zaten vardı diye biliyorum

ben de işte üniversiteli kullanıyorum.yıllık 20 lira kesiyorlardı 59 mu olmuş

ben iş bakasıyla en son konuştuğumda konunun danıştayda olduğunu ve bu sürede bir ücret alınmadığını belirtmişlerdi ama.

onun dışında eski çözüm yöntemi olarak, kartımı kapattırıyorum diyorsunuz onlar size kart kullanım ücretini almayalım diyorlardı ama bu da müşteri sınıfına göre değişiyordu. yani zaten normalde kartı kullanmayan bir müşteriyseniz ''hımm o zaman tamam kapatalım'' diyorlardı. ama kartınızı kullanan bir müşteriyseniz üzerine nakit puan bile vermeyi teklif ediyorlardı son teklif olarak(sıralı olarak teklif ediyorlar, kartınızı kapattırmayın şunu yapalım diyorlar, sen hayır kabul etmiyorum diyorsun, sonra bi' ton daha konuşuyor kredi kartı şöyle şöyle faydalı diye ve 1 teklif daha yapıyor, kartınızı kapattırmayın şöyle şöyle yapalım diye, sen hayır diyorsun diye gidiyordu sistem)

Sorunun cevabını bilmiyorum ama 59 olduğuna emin misin benden 20 kesmişlerdi. eğer öyleyse bir dahaki sefere kesmeden kartı kapattırayım.

Yasal değil direkt ara ve iste. 2 ay önce geri aldım daha.

Uyduruyorlardır kesin.

1 santim zıplarsak yanacağımıza inananlar ile aynı insanlardır. uzak durunuz.

O dönemde beyin bile yok doğru düzgün neyi hatırlayacaklar.

Long term memory 3.5 yaşından sonra oluşuyor öncesinde hatırlanan şeyler hikaye.

sorunun bir adım ilerisini görüyorum ve bunu paylaşıyorum.

youtu.be

rahme düşerken kafamızı yarabilir miyiz?

muhtemelen hiç hoş bir şey değildir o yüzden akıl sağlığı yerinde olan bi insan olmaz o kişi.

eğer hatırlansaydı, sezaryen ile alınmadan saatler önce boynuma kordon dolandığı için "nasıl ölünür?" kafamda bir fikir olurdu. ancak vegas'ın dediği duyma olayına katılırım. anne karnındaki bebekle konuşmak, onunla iletişimde olmak; bağı güçlendiriyor. çünkü çocuk sizi duyuyor.

not: yanlışsam düzeltin biraz önce baktım, 7. aydan sonra beyin bayağı gelişmiş ve tüm duyu organları algılar biçime gelmiş oluyormuş.

Gelişim ve Öğrenme dersi almıştım. Bilmem kaç tane kuramcı duydum hiç böyle bir şey hatırlamıyorum.
Mantıksız geliyor.

1 - 1.5 yaşımı ve o yaşlardan bir çok anıyı net hatırlıyorum. ama daha öncesi yok.

hatta 3-4 yaşıma kadar anneme anne değil de kendi ismiyle seslendim. çünkü herkes bu ismi kullanıyor ben neden anne diyorum diye düşündüğümü hatırlıyorum.

O adam nasıl biri ya okurken sinirlendim. Tescillendim filan deme böyle tiplerin lafıyla lütfen

Siktirsin oradan ezik tescil kurum başkanımıymış. Ezik ne ayrıca. İnsan için bir sıfat değil.

Come on hiçbir ekşici ezik değildir o yüzden cevap bekleme asdffafa. Sen kendini nasıl görüyorsun? Mesela ben ezik olduğumu düşünmüyorum demişsin o zaman neden insanlar öyle düşünüyor sence? Sebebi duruş şeklin mi?

@uyusam iyi olur: orada anlam bulanıklığı oldu zannedersem. çünkü "aslında düşünmüyorum, öyle olduğunu biliyorum." demeye çalışmıştım.


bilmiyorum ki. duruşumdan kaynaklı herhalde. ilk kez konuştuğum insanlar hep "öyle durma, rahat ol.", "ezilip büzülme." der hep. hatta bir gün yolda yürürken çingene kızlar "sen niye öyle yürüyorsun ya?" diyip güldüler.

her insan ezik doğar, ezik olarak yaşamını sürdürür ve sonlandırır. hepimiz eziğiz. aciziz yani. sence ezik olmayan hangi canlı var şu yeryüzünde. ezik olduğunu bilmen güzel.

Bunu zengin biri soyluyorsa siktir et..cunku onlarda asiri gereksiz bi ozguven ve kendini begenmislik oldugu icin biz normal insanlar onlara ezik geliyoruz

Oluyor işte öyle bazen. Bazı insanlar gereksiz yere kendini birşey sanarken bazı insanlarda böyle oluyor. Belki tipin çok yumuşaktır. Belki yetişme tarzın duruşunu etkilemiştir. Fazlasıyla mütevazi bir insan olabilirsin. Yırtık ya da kibirli durmaya çalış.
Sen bana bakma belki iyi öneriler veremedim, kendi söküğümü dikemeyip burdan öneri falan veriyorum.

Herkes zaman zaman ezik hisseder. Benimle bu şekilde konuşan insanların ise en ezik olduğunu düşünüyorum hep. Kendisi ile barışık, kendini olduğu gibi sevebilen insanlar mutludurlar ve insanları kırmaktan çekinirler.

Her şey yolunda gitmediğinde bir süre sonra dışarıdaki bu tarz parazitlerden daha kolay etkilenir hale gelebiliriz. Akılda en burnu havada yürüyen tiplerin kendi ezikliklerini bastırmak için böyle davrandıklarını tutmak gerekiyor bence. Benim yöntemim bu.

naif de denir ezik de. sen ezik değilin aksine baya girişken bi tipsin asıl ezik benim ben, yaşar usta.

Birinin sen görmeden seni videoya almasını sağla. Dışardan kendini görürsen kendin karar verebilirsin güvensiz görünüp görünmediğine.

bence türkiye'de doğup büyüyüp ezik olmayan 16 kişi falan vardır heralde

Bu kadar farklı kişi aynı konuda uyarıyorsa ciddiye almak lazım. Samimi olduğunuz bir kişiye duruşunuzda yürüyüşünüzde ne sorun gördüğünü sorun, biz buradan bilemeyiz sonuçta.
Kişiyi aşırı özgüvensiz gösteren davranışlar: Başını ileride ve aşağı eğik tutma alışkanlığı (kambur durma), biriyle konuşurken göz temasından kaçınma veya yere bakma gibi şeyler.
Çözüm için beden diliyle ilgili kitap vs. okuyabilirsiniz, psikologlar böyle konularda gayet yardımcı olabilir. Yakın dövüş eğitimi veren bir kursa veya spor salonuna gitmek de çok faydalı olur bence.

kontrayla karşılık verdin mi? bana öyle dese "fakir olmanın ezik olmakla alakalı olduğunu kanıtlayan bilimsel bi çalışman mı var sayın amına koyduğum?" diye cevaplardım. at yarağına bak ya.

cevap veremediysen eziksindir.

adam seni test etmiş. zarf atmış. verdiğin cevaba göre eziklik puanı vermiş.

Ezikçeyim. Aşmaya çalışmıyorum, kimsem oyum. Bununla gurur da duymuyorum ama öyleyim. İnsan kişiliğinin kilo vermeye karar verir gibi 'İrade göstereceğim ve kişiliğimi değiştireceğim' diye azmederek kendi başına değişeceğine inanmıyorum. Değişir de, bu biraz 'Evdeki kapıyı ben yontacağım' gibi bir şeye benziyor; marangozluk yeteneği ve pratiği yoksa o yontulmuş kapı her yerinden yamuk durur. İnsan da eğer eğitimli bir psikolog, psiyatrist, vb. değilse kendini zorladıkça ve kendini yontmaya kalktıkça bilemediği işe bulaşırmış ve bunlar içeri gömülmüş, varlığı reddedilen kompleksler olarak dönüyor gibi geliyor. Doğru mu değil mi, bilmiyorum. Hatta, kendi kendini ameliyat etmek gibi diyelim. İnsan kendini narkozla görüyor; hadi genellemeyeyim, ben kendimi narkozla görüyorum. O yüzden kendi ameliyatımı kendim yapamam.

İnsanı değiştiren ve geliştirenin zaman ve bu zaman boyunca edindiği deneyimler olduğunu düşünüyorum. Daha dün bir arkadaştan bahsederken 'Artık, 3. ev sahibinde depozitoyu bağışlamamış, koparabilmiş geri' dedik. İlk iki ev sahibinin verdiği deneyimle, üçüncü ev sahibinde yırtıklaşmış, depozitoyu kurtarmış. Böyle böyle tecrübelerle geçiyorsa geçiyor gibi geliyor bana.

Müzisyen değildi de müzik programı yapıyordu televizyonda.

Şafak ongan

Şafak Ongan. Sunucu, programcı, vs.

cnnturkte müzik programı yapmıştı çok uzun seneler evvel

hocam öyle bir yazmışsın ki tanı konulmuş, neye bağlı olduğu bulunmuş gibi. varoluşsal depresyon olduğuna nerden eminsin? birçok psikolojik bozukluğun ortak semptomları var ve üstelik varoluşsal depresyon dediğin şeyin çok spesifik belirtisi yok. burada kimse "doktora gitmeli" dışında sağlıklı bi yanıt veremez buna. en olmadı doktor çağırın. yaşadığı durum hayatını ciddi manada etkiliyosa, maddi imkanı ve zamanı da varsa ve buna rağmen doktor istemiyorsa durum düşündüğünden daha vahim olabilir

Bir delirsin, 1 ay yatsın kendine gelsin.

delirmek kötü bişi olsaydı kimse delirme.kladfjşkdja....

cidden delirmek dogal bisi, kötü değil yani. rahatlar.

Hayatında düzgün gitmeyen, istemediği şeyler mi var? Bazen bana da oluyor ama sebebinin hayatımda ki istemediğim, yolunda gitmeyen şeyler yüzünden olduğunu anladım.

@isimsi zuye; Tanıyı kendi koymuş. Bu konuda da konuştuk sizinle benzer şeyleri söyledim. İnternetin başına geçip ağrıyan parmağınızla ilgili araştırmaya başlasanız kansere kadar gidersiniz. İşte insanlar da kendisine yakın bulduğu şeyi böyle hemen sahipleniyor.
O böyle dediği için böyle dedim ben de.

@uyusam iyi olur; evet fazlasıyla sorunu var.

@anonymice; :):) eyvallah.

Biraz da nazlı sanırım arkadaşınız. En azından onu düşünen arkadaşı var. Şanslıymış. Biraz naz çekeceksiniz sonra düzelir.

@uyusam iyi olur; fazlasıyla nazlı. zaten benim etrafımdaki erkeklerin hepsi grip olunca bile vasiyet yazmaya kadar getiriyor olayı.
bunu da başta pek ciddiye almamıştım sonra baktım çok şikayetçi ve yardım bekliyor ne yapacağım bilemedim.
takıldım kaldım.
anlatabileceği kimsesi de yok. annesi nazar değdiğini düşünüp dua edip duruyor, kız arkadaşı pek bu mevzuya takılmıyor ben doktor öneriyorum olmadı işte kafanı dağıtacak bir şeyler yap diyip duruyorum ama duyduğu hiçbir şey memnun etmiyor.
Ne bekliyor bilmiyorum. Aradığım bu.

Varoluşçu Psikoterapi - Irvin D. Yalom bu kitabı ya siz okuyun ya arkadaşınız okusun. Yalom çok başarılıdır bu konuda, araştırabilirsiniz.

Arkadaşınız öncelikle gerçekten yardım isteyip istemediğine karar vermeli. Eğer yardım istiyorsa kendine önerilen ve kolayca yapabileceği şeyleri hoşlanmasa da denemeyi kabul etmek zorunda. Önce bu konuyu çözün. Çünkü şu durumda doktora gitse doktorun söylediği şeyleri de beğenmeyip yapmayacak.

Bu konu bakış açısına göre insanı ya özgür kılar ya da depresyona sürükler. Bugüne kadar bir anlamı olduğunu, davranışlarını sebeplendirebileceğini düşündüğü veya ilk kez sorguladığı bir varoluşun olmadığını farkedince annesini kaybeden çocuk gibi ağlamaya başlayabilir veya kontrolcü ebeveynin elinden kurtulmanın verdiği özgürlükle dilediğinizi yaparsınız.

Arkadaşınızı tanımasam da tavsiyem, Albert Camus'un absurdism olarak geçen felsefesine bakması.

İnsan önce hayatın yaşamaya değer olup olmadığını yanıtlamalı der. Anlamı olmasa da, hayattan keyf alabildiğin sürece kendi kurallarını ve amaçlarını kendin oluşturarak varoluşa başkaldır.

sanırım yok. bu dertten muzdarip o kadar çok kadın görüyorum ki. bilimsel çalışma yapılmalı bence bu sorunu çözmek için. zira parti kursanız iktidar olursunuz.

almış olduğum ayakkabı bu;

images-eu.ssl-images-amazon.com

Eczaneden topuk plasteri alip (silikon gibi seffaf olanlari var) ayakkabiya yapistir (yara yapan yerine)

topuk tutucu alıp yapıştır. benimde yara etmişti ayakkabım şimdi hiç ağrıtmıyor bile.

Öncekikle okul yönetimiyle konuş. Asla kızla dogrudan ve etrafta kimse yokken konuşma.

Hocam benim icim darlandi. Bu tarz bir durumda olmadim hic ama bence de kizla tek kalma ya da zittina gitme bu sefer iftira atmaya meyilli olabilir

8.sınıf olduğuna göre yakında liseye geçecek ve kurtulacaksınız demektir. 1 dönem daha sabır öneriyorum.

Olası bir ters harekette iftiraya maruz kalma durumu var. Ters davranma en azından.

Rehberlik öğretmeni ile konuşmayı düşündünüz mü? Bence onunla konuşun. O nasıl hareket edilmesi gerektiğini bilir.

rehber öğretmen yok hocam okulda.

bir kız arkadaşınızdan rica etseniz sevgiliniz gibi okula gelse? (bekar olduğunuzu varsayıyorum.)

evli iseniz de okula eşi getirmek ne derece uygun olur bilemedim. bu sefer ona sarar falan.

öğretmen arkadaşlarınızdan yakın olan varsa konuyu açabilirsiniz, en azından ilerde farklı bir iftira durumu falan olursa o arkadaşınız şahitlik yapar.

böyle şeyler oluyo maalesef. kızla hiçbir şekilde yalnız kalmamaya dikkat edin. her şeye rağmen mektup yazma, telefonuna mesaj atma gibi olasılıklar da var. uzak durmak, yalnız kalmamak, karşındakinin çocuk olduğunu unutmamak, çocuğa olumlu ya da olumsuz yanlış bir mesaj vermemek en önemlisi.

kızı kenara çekip aşkını kayıt altına almak saçma bir fikir bu arada. psikolog, avukat ya da öğretmen olmayan insanlardan yanlış fikirler alman olası.

çocukla ya da herhangi bir 3. şahısla konuşmak, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmekten öteye gitmez, gerçekten kötü fikir, onu çocuk olarak gördüğünüzü ve hayatınızda birinin olduğunu hissettirmek ve asla yalnız, yakın olmamak en güzeli.
not:öğretmenim.

Bence gormezlikten gel, özellikle birebirde ilgilenme (ki oyle davraniyorsundur ) daha çocuk gelip geçecektir. Her sınıfta hocasına aşık olan bir öğrenci vardir.

Öncelikle sakın kızla konuşmayın, başbaşa kalmayın. Karşılık bulamayan öğrencisinin iftirasıyla hayatı kayan bir sürü öğretmen var, haberlerde görüyoruz.

Sipariş tavsiye kendinizi olası bir iftiraya karşı güvenceye almak için durumu okuldaki ağzı sıkı iki hocaya anlatmanız. Sonra il veya ilçe mem deki müdür yardımcılarından birine durumu anlatıp bunlar ergen ne yapacakları belli olmaz, ne yapmamı tavsiye edersiniz diye anlatın. Maksat olası bir münferit durumda durumu bilen şahitlerimiz olsun.

Haberlerde çok gördüm, aşkına karşılık bulamayan öğrencisinin iftirasıyla hayatı kayan öğretmen haberlerini, siz eşeginizi sağlam kazığa bağlayın

bir pedagogdan veya psikologdan yardım almakta ciddi fayda var. bence bu sorunun cevabını burada aramak yerine işin uzmanına sorun.

Karşındaki çocuk herşeyden önce. Kendini düşün o çağlarında komşu abla vs olmadı mı hiç. Bu aşırı yaşıyor demekki duygularını. Psikoloğa danışarak hareket et. Msj mektup falan uğraşma ilerde belki başına dert olur. Ona ters tepki verirsen belki onun hayatını kötü etkileyebilirsin onuda göz önüne al. Liseye geçince seni zaten unutacaktır. Yaşıtlarına yönelecektir. Onu sallama çok, bu seferde kendi kendine anlamlar yükleyebilir.

Kızla konuşma ters teperse bu sefer iftira atabilir. Bence de yakın okul arkadaşınla konuş.

Aman sakın ses kaydı falan gibi işlere bulaşma. Görmezlikten geleceksin o da sonra unutacak seni zaten.

Baba figürü olarak da görüyor olabilir. Ne hissettiğinin ayırdında olduğunu sanmıyorum. Ergenliğe girerken hisleri, duyguları karmakarışık. Hoşlantı, baba gölgesi, vücudunu keşfetme, hormonların coşması... Hepsi birbirine girmiş olabilir. Aklı başında değil şu an yaşı itibariyle. Bir eğitimci olarak ona yol göstermeli, yardımcı olmalısınız.

Hocam evinizin kapısına pencerisine dikkat edin iyi kapayın. Kızı sizin eve koyup jandarmayı arayabilir aile kızı memura yamamak için. Böyle insanlar var maalesef. Aman dikkat.

O yaştaki kızın hocasına aşık olması çok normal. Tiksinecek edecek bir şey yok bunda. Birkaç sene sonra bunları hatırlayıp "salak kafam" diye kendine gülecektir büyük ihtimalle.

Yine de psikopat eylemler içerisine girme ihtimaline karşı, taşrada olduğunuz için bunu da eklemek istiyorum ki; AMAN HA AMAN kızdan köşe bucak kaçın, asla yanınızda bir başka yetişkin olmayan bir yerde yalnız kalmayın, öğretmenler odasına girerse sizden başka kimse yoksa çıkın. Kendinizi koruyun kollayın. SMS/whatsapp/internet vb. üzerinden (özelden) ulaşırsa cevap vermeyin ve mesajların hem orijinalini hem de ekran görüntüsünü ne olur ne olmaz diye saklayın. Mesafeli de durup dikkat çekmeyin, doğal davranın. İlgisizliğiniz de dikkat çekmesin yani. Allah korusun iftiradan dedikodudan.

ucan fil + 1

13 yaşında ben de öğretmenime aşıktım; bangır bangır da ortalıkta "Aşıkım ben" diye dolanıyordum ortada. O yaşta öğretmene aşık olmak ara ara yaşanan bir durum. O yaş dikkat çekmek için aptalca şeyler yapma dönemi; öğretmenin ilgisini çekmek için aşığım diye bağırmıyorsa da, başka birilerinin dikkatini çekmek için başka saçma şeyler yapılıyor. Kendi yaşımda başka biri bana çıkma teklif edince o aşk da saniyesinde geçti. Zaten aşk da değil; insan hayranlıkla aşkı karıştırabiliyor ve kendini aşık sanıyor. Tabii ben salak ve kendi halinde bir kızdım; mahalle belalıları ile takılan bir kız olsaydım belki başka şeyler yaparak saçmalardım.

Üst yönetimle konuşabilirsiniz ya da diğer yakın bulduğunuz öğretmen arkadaşlarınızla. Durumdan birinin haberi olsun. Kızla konuşmak daha büyük problemler açar. Hiç yoktan durumu resmileştirmiş olursunuz. Zamanla aşkı maşkı da geçer zaten.

değerli hocam sakın gidip direkt kızla veya ailesiyle muhatap olma. sevmesen de olayı üst taraflara bildir, rehberliğe bildir. yarın öbür gün farklı bir durum olursa (öğrenci yüz vermiyorsunuz diye bu öğretmen bana asılıyor vs. şeklinde bile konuşabilir) en azından önceden durum hakkında etrafa bilgi vermiş olabilirsiniz.

Burcun ne?

Gel arkadaş olalım.

Burçlara bu kadar takılması garip. Ben başakla alakam yok kova burcuyum..
Ve
Bu yazışma olaylarıyla olmuyor dediğim gibi çok yazıştım bitiyor bir şekilde, güvenemiyorum zaten. Hiçbir şey beğenmeyen biriyim, tipiydi içkisiydi soğuyorum insanlardan hemen

duyuruna salça olmak gibi olmasın da ben de aynı düşünceler içerisindeyim. etrafımda gerçekten dostum diyebileceğim kimse yok. etrafıma bakıyorum; birbirlerini arayan soran, ne yeyip ne içtiğini düşünen, hastalanınca ilgilenen, ihtiyaçlarını soran dostlar görüyorum. muhabbetleri, sıkıntıları, gezmeleri... her şeylerini paylaşıyorlar.
darılıp, barışıyorlar. birbirlerini alttan alıyorlar falan...

benim de dışarıdan sert-soğuk olduğumu söylerler, tanıyınca da hiç öyle değilmişsin derler.

uzun zaman önce alıştım ama. kazık yiye yiye ben de insanlardan çekinir oldum.

tekrar kusura bakma, duyuruna salça oldum.

Ben de çok çekiniyorum insanlardan çünkü kolay kırılıyorum. Zaten sulugöz oldum son bir sene. Eskiden özenirdim ağlayıp iş yaptıran yada tatlı yazık görünen insanlara, ben rahat olmadıkça ağlayamazdım, gizlenirdim. Şimdi ise bazen sırf kendimi ağlamamk için tuttuğumdan konuşamıyorum.

İnsanlara alıngan olma diyorum ama ben bunu yapabiliyor muyum ki...

kendi tarzına uygun kişiler denk gelmemiştir, bir de beklentini minimuma indirdiğinde çok da üzülmüyorsun
bu senin tarzın, illaki tarzına uyan birisi çıkacak kendini değiştirmeye çalışma derim...

Beklentiler üzer.. Beklenti içine girme..Unutmaki sen mükemmel değilsin ve tanışacağın insanlarda mükemmel olmayacaklar..Bazıları ile ortak noktan daha çok olacak bazılari ile daha az..Bazıları ile sadece çıkar için konuşacaksın ama bazıları gerçekten seni iyi hissettirecek..Herkesin yaşadığı şeyler, hikayesi farklı..Herkesin farklı olduğunu ve o konuştuğun insanlarında senin mükemmel biri olmadığını bilmelerine rağmen seninle konuştuklarını aklından çıkarma..Sen karar verici, arkadaşlığı devam ettirici kişi değilsin karşıdaki değil..bırak beklentiye girme. Biraz daha pozitif ol biraz daha düşünmeden hareket et. Hata yapmaktan adım atmaktan korkma. Bir de unutma dostluk kolay inşa edilen bir şey değil. Hemen kimseden böyle bir ilgi veya yakınlık bekleme..

Özet:
- Beklentilerini bırak.
- İnsanları yargılarken kendinin de mükemmel olmadığını bil.
- Her insanı farklı bir tecrübe başka bir yaşanmışlık olarak ele al ortak noktalara önem ver
- Denemekten hata yapmaktan korkma, zaman gerek.

yeni app fikrim karşim. hepinizin sorununu çözeceğim merak etmeyin.

(bkz: hash be with you)

www.eksiduyuru.com

insanlara nasıl yaklaşılır tam bilmiyorum. Mesela ödev için konuştuğum insanlar hariç kimsem yok okulda. Alttan aldığım ders var mesela birileri çalışırken anlatırken yanlarında olsam faydalanırım ama nasıl denir bu bilmiyorum.

Unutuyorum insanlarla pek ilgilenmiyorum ama bunun için uğraşınca da külfet gibi geliyor. Uğraştıkça beklentiler oluşuyor bende.

Daha uyumlu yada yumuşak huylu biri olmak istiyorum ama kendimden bişiler kaybetmeyi de göze alamıyor olabilirim. Emin değilim.

Cevaplayanlara Teşekkürler.

ödev için konuştuğun insanları ödev ders hayatı dışında tanımaya çalıştın mı hiç? ne bileyim kantine giderken birlikte gidin kahve ısmarla, okul içi seminer etkinliklere gitmeye davet et. Pazartesi günlerini seviyordum ben çünkü en çok muhabbet o gün çıkıyor :) haftasonunu sor ne yapmış kiminle gitmiş konsere gittiyse o grubu çok mu seviyormuş? CUma için de aynı şekilde haftasonu planları var mı ne yapacaklar? insanlar kendilerini anlatmayı sever onlara kendilerini anlatacakları sorular sor. ne bileyim kiminle yaşıyor, aileyle yaşamak nasıl, ev arkadaşlarıyla kaç zamandır birlikte yaşıyor vb... bırak anlatsınlar, seninle ilgili birşey sormadıkları sürece kendini anlatma, zaten normal olan onların da soru sorması :) tek taraflı giden bir muhabbete dönüyorsa arkana bakmadan kaç uzaklaş oradan :)

Ben de boyleyim.
Kucukken cok ev degistridik. Dolayisi ile okul da.
Hep kardesimle idare ettim. Sonra farkina vardim bir arkadasim yok, yakinimda olup da her seyi beraber yapabilecegim.
Sonra blogumdwn takip eden biri ile yazsimaya basladim. Beraber yurtdisina gittik.
Her gun en az 25 kez maillesiyoruz simdi. Whatsapp bir yana.
Ne kadar cok insanla gorusursen, kendini o kadar iyi tanirsin.
Sonra da nerede hata yaptigini fark edersin.
Hayatta en bildigim sey, en nefret ettigin, en rahatsiz oldugun insanlar senin aynan.
Once kendini tanimaya calismalisin. Sen kimsin ve kime nasil davraniyorsun :)
Sevgiler

Şu kişilik üzerinden burç tahmini yapanlar bıktırdı, boş yapmaktan başka işe yaramıyorlar. Bitin artık.
Ben de senin gibiyim şu an çok iyi anlaşabildiğim bir insan yok hayatımda. Bu yüzden en anlaşabildiğim kişilerle sürdürüyorum hayatımı. Mesela bir tane diğerlerinden daha iyi anlaştığım bir arkadaşım var. onunda yakın arkadaşı var ben çokta sevmiyorum aslında ama mecbur takılıyorum. Hayat benim için mecburiyetlerle dolu.
Elbette kusursuz olmadığımı biliyorum ama insanların bazı davranışları çok saçma ya sinir olmamak elde değil.
Şimdi düşündüm seninle kesin kafamız iyi uyuşurdu. Ancak gel gör ki kesin sende de sevmediğim bir yanın olurdu. Senin de bende.
Dediğim gibi en çok anlaşabildiğin kişilerle takılmaya çalış.

Cemiyetin unlu siması +1
E bu benim ışte. Dostum arkadaşım yok denecek kadar az hatta yok sayılır. Birileriyle oturmak gezmektense evde oturmak bilgisayar oyunu oynamak daha kolay geliyo bana. Lan millete bakıyorum dışarı çıkaracaklar ya ekmege gitse bile parfüm sıkıp gidenleri biliyorum. Ya bi de bana cok yapmacik geliyo canimli cicimli kardesim can yoldaşim gibi hitaplar falan...benim ruhum yasli galiba yada devamli depresyon halindeyim...

PTT'DEN YENİLETİN

Benim de oldu. Emin olduğum şifreyi hatta kağıda yazdığım halini kabul etmiyor. Büyük ihtimalle büyük küçük harf işlerinde karıştırdım. Velhasıl bankacılıktan giriyorum.

-Türkçe karakter kullanılabiliyor bu arada. Zamanında güvenlik gerekçesi veya dikkatsizlik ile yazmış olabilirsiniz.

@nickini vermek istemeyen uye az önce büyük harfle denedim ve buldum şifreyi böyle birşey nasıl yaptım anlamadım.

İnternet bankacılığı kullanıyorsanız yeniden almaya gerek yok.

sesli video çekip youtube'a atarmısın. dilimin uçunda ama çıkartamıyorum.

Vocarooya at sesini

kylie minogue-cant get you out of my head

youtu.be

Snow- informer

banko bu

www.youtube.com

youtu.be

youtu.be

belki diye atıyorum

@foster nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Çoooookkkkk teşekkür ederim. evet buydu. Günlerdir bulmaya çalışıyordum. çook sağolll <3 <3

bu saatte üşenmeyip cevap veren yardımcı olan tüm arkadaşlara çook teşekkür ederim ayrıca. foster sağolsun tam isabet ettirdi. :))

freed from desire yazmaya geldim ama kylie minog diyen bilmis sen yanlis sormussun. aslinda aradigin sarkli kyalie minog olmaliydi.

will grigg's on fire olarak geçen yazı kavurmuştu bu şarkı euro 2016 döneminde. ordan da duymuş olabilirsin

Bence sıcak tutmaz kaşe gibi duruyor. Kışlık değil yani ama bu mevsim için uygun gibi.

Mevsimlik bence

Bağışıklık sistemi güçlü olan hayatta kalıyor. Ebola'dan kurtulan Amerikalı bir doktor var mesela.

Bazılarının bağışıklığı fazla çalışır mesela. Ama bu da bir hastalık.
Yaradan ölen insanlar muhtemelen enfeksiyondan ölüyorlar.
Kan dolaşımın hızlı olması belki de iyi değildir. Yani kalbi fazla çalıştığı için dolaşımı hızlıysa iyi birşey değil bence.
Bunları düşünmenin sebebi hasta olmayı istememen olabilir.

insan zihninin de beden üzerinde ciddi bir etkisi var. placebo diye bir şey var veya psikosomatik hastalık diye bir şey var sonuçta. mide ağrısı şikayetiyle filan gelip psikiyatri servisine yönlendirilen bir sürü hasta var.

detaylarını çok az hatırladığım bir araştırma vardı. galiba aynı yaşlarda aynı seviyelerde kanser hastalarından, iyileşebileceğine inananların iyileşme oranının çok daha fazla olduğunu gösteriyordu.

discovery science'daki süper insanlar programında gösterdikleri keşiş gibi bir adam vardı. adam otonom çalışan bağışıklık sistemini bilinci ile kontrol etmeyi öğrenmiş yıllar içinde. meditasyonla vücudundaki adrenalin salgısını filan değiştirebiliyor, sanki ölmek üzere olan bir insanın savunma konumuna geçirebiliyordu vücudunu.

bu adamı çıplak olarak 1 saat boyunca -20 derecelik buz tankının içinde tuttular ve 15 dk'da bir vücut sıcaklığını ölçtüler. adam 30. dakikade 34 derece olan vücut sıcaklığını 45. dakikada 35 dereceye yükseltti. normalde imkansız bir şey :)

Windows defendee yeter. 3. Parti uygulama yüklemeyin boşuna.

bilgisayarı kullanan kişi. hem bilgisayara yük olmayan hem de gelmiş geçmiş en iyi antivirus programı kullanıcıdır. nereye girip girmeyeceğini, ne yapıp yapmayacağını bilmesi yeterli

Antivirüs şart. En olmayacak sitelerden bile virüs gelebilir, arkadaşının flaşından virüs bulaşabilir. Mesela saçla ilgili bir siteye baktım antivirüs 2-3 kere uyarı verdi.Nereye girip girmeyeceğini bilmekle alakalı değil. Ha altıncı hissin kuvvetliyse antivirüse ihtiyacın yok tabi. Ben yıllardır avast kullanıyorum memnunum. Kayıt olunca 1 sene uzatıyor.

Antivirus gereksiz. Salla. Nedense antivirus programi varken hep virus giriyor. Yokken hic girmiyor.

antivirüs programları çalıştıklarını ispat etmek için kendilerine virüs yaratıyor bazen. kesin bilgi.

windows defender +1

bol bol su iç. zıplamalı sporlar yap.

Böbrekte mi, mesaneye inen kanalda mı?
Kan işiyor musun?

rowatinex kullanarak kurtuldum o lanet dertten. geçmiş olsun şimdiden

muşmula ama kurusu değil yaş meyve hali.
geçmiş olsun.

bol bira iç.

Daha 20 cm yolu var dedi doktor

Bol su sıcak duş

bira bira bira alkolle aran yoksa bebek mağazalarında malt içeceği satılıyor oda iş görür.

taş için gilaburu suyu için diyolar. ben hiç taş düşürmedim öneride bulunmuyorum sadece söyleyeyim dedim. ama hazır olanlar değil sıkılmışlardan iç içeceksen.