1- national, hertz, sixt
2- lpg'li kiralık araç hiç görmedim kurumsallarda
3- km'de ortalama 25 kuruş civarı yakar diye tahmin ediyorum.
4- lpg olursa 20 kuruş civarına düşer
5- davutoğlu'nu severim, onun adına üzülüyorum. reisin planını merakla bekliyorum.

Garenta'dan a3 sedan kiralamıştım geçen sene.
Arabayı bıaktığımda sağına soluna bile bakmadan teslim tutanagını imzaladılar.
Bu yüzden garenta.
Ondan önceki sene Derindere, drd kiralama, firmasındna kiralamıştım o da iyiydi.

İkisi de sıfır km 10-15 kilometrede araç vermişlerdi.

Europcar dan kiraladım. Hiç sorun yaşamadım. Acenta da çok belirleyici . Hertz müşterisini dolandırıyor, hasar raporunu sonradan geçiriyor. Başıma geldi ama yalniz değilmişim. Google da var bilgileri.

1000km yol için en az 1.6 dizellere bakın bence

Zipcar var.

Öncelikle doktor değilim ama çevremde çok fazla düşükten sonra hamile kalıp mis gibi bebişler dünyaya getiren insanlar var. Kaldı ki, ilk hamileliklerde düşük düşündüğünüzden çok yaygın bi şey. İkinci kez hamileliğe direkt olatak bir engel teşkil etmiyor.
Ama yine de böyle bir plan var ise öncesinde kontroller yapılmalı, planlı ve kontrollü bi hamilelik süreci geçirmeli ki kafa rahat olsun. Stres çok büyük etken, her an yine düşük yapacağım korkusu anneye de bebeğe de zarar.

Niçin dusuk yaptığı önemli. Sebebe gore yanıt değişir.

İlk gebeliklerde düşük görülme durumu çok yaygın diye biliyorum ve bu şekilde duyuyorum kadınlardan.

Doktorum. Dusukten sonra gebe kalma olasiligi hic dusuk yapmayanlarla aynidir. Risk artisi yok. Endiselenmeyin.

doktor değilim. 31 yaşında arkadaşımın eşi, ilk gebeliğinde düşük yaptıktan 1buçuk yıl sonra sağlıklı bir doğum yaptı.

Tam zamanlıysa en az 2000 en fazla 4000

Okan gibi üniversiteler 2000, Özyeğin ve Medipol gibi üniversiteler 3500 - 4000

Not: Araştırma görevlilerini derse sokuyorlar. İstemezsen girmezsin elbette Türkiye'de aç ve işsiz kalma özgürlüğün var.

Araştırma görevlisi derse girmez ki ?

Ayrıca öyle 4000'ler falan yok :)

Üniversiteye göre değişmekle beraber, 1600-2800 civarlarında vakıf üniversitelerinde maaşlar.
Geçen Temmuz'da Okan üniversitesi bana 1100 TL teklif etti

Benim pek anladigim seyler degil ancak ornek ders programi hazirlatip ders anlattirmislar, bu sekilde 3 ya da 4 dersten sorumlu olacaksin demisler, doktora olmadigi icin lecturer olarak yapacakmis bunu bir hocanin altinda. Bugun maas gorusmesine cagirmislar, o da ne isteyecegini bilememis. Tesekkurler tekrardan.

lecturer olacaksa işler değişir. 3000 istemek ideal o durumda

Onun da ilk akademik deneyimi olacak, ondan biz de anlamadik :) eylulde ales'e girip doktora yaparsin, kadrolu olursun sonra filan demisler.

teaching assistant olacak, ders resmi olarak hocanın üzerinde gorunur.

lecturer olacak ise dersin sorumluluğunun tamamının kendisinde olması demektir. Bu şekilde öğretim görevlisi olarak çalışabilir, master ya da doktora gerekmez. Asistan ise başka bir hocanın derisne yardım eder daha düşük bir ücret alır. Anladığım arkadaşınıza hem ders verdirtip hem az para vermek istiyorlar. Bunun içinde gerekçe olarak doktorasının olmamasını gösteriyorlar. Bir süre az para alarak ders verecek, kabul ederse. 3-4 ingilizce ders veren biri her ders en az 3 saat olsa haftada 12 saat ders yapar ve bu bir özel üniversite için 3000 üzerinde bir maaştır.

bazıları çok güzel ama çoğu kişisel gelişim.

güzel olanları genelde bilim üzerine olanlar bence. onlar dışında katılıyorum tamamen.

Benzer şeyler düşünüyorum. En azından Türkçe videolar için.

İlk başta vay be adamlar haklı lan diyorsun, sonra yavaş yavaş azalıyor etkisi.

self improvement olarak değil de, güzel eğlenceli konuşmalar olarak değerlendiriyorum, o yüzden hoş geliyor. ama daha ileri gitmez.

Cok fazla konusma var, guzel olanlarin orani dusuk. Ama ozellikle ilgilendiginiz alanlardaki konusmalari izlerseniz faydali oluyor.

Yoksa "bir video izledim, hayatim degisti" gibi bir durum soz konusu degil.

Kişisel gelişim tadındakiler için söylediklerine katılıyorum ama bilim, doğa, politika, ekonomi vs gibi alanlarda çok dolu içerikler de mevcut. Severek izliyorum.

amway'in konuşmalı olanı, bol gaz. bol rol kesme. bol idealize etme ve basitleştirme. tam gerizekali amerikalilar icin. etliye sütlüye dokunmadan bin türlü hikaye. bir tane de kardeşim tüm bu sorunlardan bahsediyoruz ama ırkcilik var, sömürü var, türlü türlü faşizm var demiyor.

üzerine söyleyecek bir şeyim yok, sadece haklısın diyorum. benim izlediğim çoğunda hiçbir bok yoktu affedersin, klasik gazlamalar ve "ben yaptım oldu" tarzı sallama taktiklerle doluydu büyük bölümü.

kişisel gelişim kitaplarını beğenmeyen yeni neslin "kişisel gelişim" boşluğunu dolduruyor artık sanırım bu ted konuşmaları. aynı b*kun laciverdi benim gözümde.

hep söylemişimdir: günümüz insanı kendini önemli hissetmeye bayılıyor. herkes elon musk, herkes girişimci, herkes özel amk yerinde. bi tanesi de demiyo ki ben kardeşim ben minibüs şoförü olcam, akşam hanımla oynaşacam, survivor izleyip çay içtikten sonra uyuycam. ondan sonra da depresyona falan giriyo keresteler. OLUM ÖNEMLİ DEĞİLSİNİZ LAAAN. SİZDEN ÇOK VAR. BUNU OKUYAN 100 KİŞİDEN 1 VEYA 2'Sİ SPEŞIL VAN, BİLEMEDİN TU. gidip bütün eğitiminizi çöpe atın, vasat olun demiyorum ama kendinizi bu kadar büyük görüp kasılmayın, kendinizi üzmeyin ya. kişisel gelişmek zorunda değilsiniz amk olmuyosa zorlamayın, sktir edin.

orada konuşma yapan adamlardan ders almaya kalksak binlerce dolar ödememiz lazım. ilgilendiğin bir konuda görüşünü önemsediğin birini bedavaya dinleme imkanı sunuyor işte. bence çok faydalı.

esprin güldürdü.

sadece bunu yazmak istedim.

iyi geceler.

tamamin izlemeyeecksin ki. mesela sempanzelere üzüm ve salatalik verdikleri deney oldukca ilgincti. deney ilginc, soru daha ilginc. etik kavrami ne zaman olusuyor? etik sosyal bir canli olmakla mi, dinle mi, düzenle mi geliyor? ilgincti. var öyle birkac tane oha iyiymis dedirten.

kalaninda cogu kisisel gelisim.

bu arada sauce: www.youtube.com

Zamanında 1 tek satırlık bilgi için bir kitap almış insanım. O nedenle 3 cümlelik yeni ve ilgimi çeken bilgi için 18 dk TED konuşması dinleyebilirim. Yani burada bilgiye verdiğiniz anlam ve vaktinizin bolluğu arasında gidip gelen bir değerleme süreci işliyor. BEn değerli buluyorum. Ha içinde bir sürü boş konuşma var, ama kesinlikle çok değerli anektodlar içeren yığınla video var.

www.ted.com

www.ted.com

www.ted.com

www.ted.com

www.ted.com

ben bu konuşmaları çok beğenmiştim.

bazıları çok boş, haklısın.

bizim okulda bir öğrenci konuşmacı olmuştu. o günden beri ciddiye alamıyorum TED talks'u. şarlatan ve dolandırıcıları adeta ilham perisi gibi gösteren her türlü organizasyona karşıyım. bkz. yga

Konuşmaların bir kısmı hoşuma gitmiyor değil; arada ilginç, bilgi verici olanlar çıkabiliyor. Bilim konularında bilgilendirici olanlar var ama onların da çoğunu ben anlamıyorum zaten. Gerizekalılığımdandır ama bazı konularda sıfır bilgi sahibi bir insan olarak konuşmalar çok Bilal'e anlatırmış gibi gelmiyor ve çok bir şey anlamıyorum. Kişisel gelişimdekilerin birkaçı hariç çoğu gereksiz geliyor. Toplamda 8-10 videoyu seviyorumdur ama daha çok birinci dünya problemi olan insanların dünyaya gözlerini kapayıp "körler sağırlar, birbirini ağırlar" çerçevesinde eğleşmeleri olarak görüyorum. Yine de boş zaman doldurgacı olarak işe yarıyorlar. Tuvalette fayans saymaktan iyi gibi.

Buyuk cogunlugu kisisel gelisim, bos konusmalar, katiliyorum sana.

Ama zaten kisisel gelisim videolari izlemedigim icin Ted'de de izlemiyorum.
Su gibi Ted videlolarini seviyorum:
www.ted.com
www.ted.com
www.youtube.com
www.ted.com
Bir de espriye guldum:)
aychovsky'ye de iyi guldum:)

beni de sarmıyor böyle şeyler. icraat lazım icraat.

Kişisel gelişim üzerine olanları ben de sevmiyorum.
AMAAA, bazen kimi fizikçilerin, evren üzerine konferanslarına denk geliyorum ki, of, of ,of!
Bir anda ufkum genişliyor.
Aslında, ekmek parası derdi olmayacak, her gün evreni araştırıp, onun üzerine düşüneceksin.

Çoğu boş nadiren iyilerine denk geliyorum

espri süper demeye geldim ben de

çünkü maddi manevi tatmin yok iş yerlerinde.Aldığı paraya değer bulmuyor yaptığı işi.Yani o kadar uğraşçam bu kadar paramı alacam uğraşamam diyor kısaca.Ya da bıkkınlık da gelmiş olabilir.

hiç başıma böyle şeyler gelmedi.

cunku turk olmak bunu gerektirir

çünkü tembeliz.

Çalışma zorunluluğunun yarattığı mutsuzluk+ karakter meselesi+iş tatmininin düşüklüğü

Esinsin +1
Kimse yaptigi isi sevmiyor. Her sey zul geliyor.

İş ahlakı, iş yapma adabı yok çünkü memlekette. Bunların hiçbiri tok satıcılıkla, yapar/yapmaz kendi işi sonuçta mantığıyla açıklanamaz.

Hesap makinesiyle saçma sapan tuşlara basıp da indirim! yapan, hayvan gibi kar marjı koyarak süpermarkete uğramadığına pişman eden esnaflarla büyüdük. İnternet sayesinde neredeyse hiçbiriyle muhatap olmadan alışveriş yapmak o kadar keyifli ki.

He olur da yolum düşerse yine yerin dibine batsın feryatlarıyla çıkıyorum genelde dükkandan.

memlekette herkes "beyin" o yüzden

İşte sırf bu zihniyet yüzünden, duşakabinimi bile kendim değiştirebilecek beceriye sahip olmayı ve bu adamların hiç birine muhtaç olmamayı isterdim. Hangi sektör olursa olsun, işini düzgün ve kaliteli yapan adam yok. Verdiğimiz paranın karşılığını maddi, manevi hiç bir zaman alamıyoruz. Biraz da bizim ses çıkarmamamızdan ve işin peşini hemen bırakmamızdan kaynaklanıyor olabilir. Hizmeti verende de alanda da bir bıkkınlık. Türkiye'nin genel psikolojik durumuna çıkar bu işin sonu..

Ülkemizde el emeğinin değeri çok düşük. Örneğin, bir arkadaşım Hollanda'da yaşıyor; terzi, kuaför, vb. gerektiren el işleri için Türkiye'ye gelmeyi bekliyor. Atıyorum, 30 Euro'ya pantolon alıyorsa paça düzeltmesi için de 30-40 Euro verdiğini söylüyor. Keza restoranların da 'fast food' olmayanlarının aşırı pahalı olduğunu söylüyor. Çok fazla bu işleri yapan insan var ve fiyat kırılıyor arz fazlasından ama bu sefer de adamın aldığı para yaptığı işe değmiyor. Taksinin fiyatı biraz yüksek, onda da taksici kazanmıyor; çoğu vergiye ve benzine gidiyor. Üstüne kültür de Orta Doğu'nun tembel ve şark kurnazı kültürü olunca iyice ipe un seriyorlar.
www.kappit.com

çünkü insanlar yaptığın işin karşılığını almıyor ve bunu değiştirmek için de hiç çaba sarfetmiyor. hal bu olunca çilesini iş yaptırmak isteyen çekiyor

bi üstteki yorum sonuna kadar doğru. almanyadayım sadece bi kez gittim alman berberine. kadın 20 euromu aldı 20 dakikada saçımı kesti ki 7 8 dakikası rahat saç yıkamaydı. saçımın kalanını evde kendim kestim. ciddiyim. yani burada zanaat noksan ama pahalı, türkiyede ise zanaat tavan ama ucuz. dengesi yok yani.

Bu tip insanlar az kazaniyor cunku kotu is yapiyorlar. Isini iyi yapan kalan insanlar da cok kazaniyor zaten.

Bu bir hastalık...Bir salgın gibi sarmış toplumu. Hiç kimse bulunduğu konumdan hoşnut değil. Şoför tur şirketleri olsun, araç filoları olsun istiyor. Terzi büyük tekstil firmalarına, konfeksiyon atölyelerine imrenerek hatta hatta hasetle bakıyor...Garson lokantaya giren müşterileri sayıyor için için..."Açamadık böyle bir lokanta, garson olduk ona buna" diyor...Öğretmen okul müdürü, okul müdürü, ilçe milli eğitim müdürü; milli eğitim müdürü, milli eğitim bakanı olmak istiyor...Statü ve varlık itibariyle küçük bir kazanım sağlayanlar bilinir olmak, meşhur olmak; meşhur olanlar milletvekili olmak, danışman olmak istiyorlar. Ve böylece işlerimize, dokunduğumuz herşeye bulaşan bir hoşnutsuzluk, tatminsizlik duygusu...@nedendirbilinmez'in ruh halini, karşılaştığı durumu o kadar çok yaşar oldum ki son zamanlarda...

Disiplinsiz oldugumuz icin. Hele de terzi dediniz, yarami destiniz. Terzi bana tecavuz etse bu kadar dertli olurdum terzilerden yana..

esnaf ahlaki diye bir sey yok. esnafin ahlaksizligini denetleyecek mekanizmalar calismiyor. insanlar umursamiyor.

kısaca ahlaksiz esnaf + yetersiz denetim + babasını kesseler umursamayan tepkisiz kalabalık

cümleyi görmek lazım ama benim ilk aklıma gelen evlat edinilmek oldu. benimsenmek anlamına da gelebilir cümleye göre.

adopted, evlat edinilmiş demek. get adopted'ı soruyorum. cümle tam olarak bu.

bir yere evlatlık olarak kapağı at
yada
bunu içine sindir.

gibi bir anlam olabilir. ikisi de olabilir yani cümleyi görmek lazım!

yahu cümle tam olarak bu. niye inanmıyorsunuz? bir adam var üzerinde ''get adopted'' yazıyor.

:))

o zaman bu "kendine bir ev bul" gibi bir anlama geliyor dostum.

context önemli güzel kardesim, anlamadigin bu. adamin üzerinde get adopted yaziyorsa yaziyor, neye karşılık yazilmis. yani ne olmus da öyle bir cümle kurulmuş. hic bir cümle, hic bir kelime tek başına var olmaz, bir durum sonucu söylenmistir. get adopted diyor da niye söylüyor? millet kiçını yirtiyor beyefendiye cevap vermek icin, adamin tisortunde öyle yaziyormus. gidip adama sorsaydin o zaman.

"benimse", "buna alış", "kabullen" gibi bişey.

ThewiZard

Sakin ol sampiyon; her zaman cumleye niye gerek olsun, deyim denen bir sey var? Slogan var, kaliplasmis kullanimlar var.
Cevap olarak bipolar arti 1.

abi lions iste :)

(bkz: lions)

lions bir yardım derneği. genelde orta üstü sınıf insanlar hem yardım etmek (etkinlikler, faaliyetler ve buna harcanan emek+zaman), hem de networking amaçl katılıyorlar insanlar.

sürekli ve düzenli toplantılara katılma durumu var ve belli görevleri veriliyor, yerine getiriyorsun.

kabaca ve genel olarak özetlemek gerekirse olay bu.

teyze düşürürsün bol bol :)

ekşide (bkz: lions )başlığına bak.

Safari mi bu arkadaşlar? Ben olayın yabancısıyım. Kenya'da couch um var. Gideceksek arıcam.

abi para alıyorlarmış en önemli kısmı söylemiyorsunuz :)

ne kadar alıyorlar yıllık? ben kendime zor yetişiyorum.

ne tür görevler? okula gidip yardım edilecekse ben kendim de giderim ki?

biraz pis işler gibi geldi bana ya. birileri cebini dolduruyor olmasın?

bir de mumlu falan abuk subuk hareketler yapıyorlar yahu.

ya bir de arkadaşla en son konuşalı 3-4 yıl oldu, direk çağırınca işkillendim açıkçası :)

aidat var, evet. ücreti bilmiyorum, sorarım. aktivitelere örnek, yakın zamanda kütüphane kampanyası yapılmıştı, bir okul için kütüphane kuruldu doğuda. ya da bir sinema salonunu kapatıp, filmin biletlerini biraz fazlasına satıyorlar (3-5tl) gelen parayı bağışlıyorlar. tabii bu tür aktivitelerde kitapların temini, kagonun organizasyonu veya bilet satış kısmı lions üyelerinde.

bu arada genç lionslar leo olarak biliniyor ve onları ayrı toplantıları vs oluyor. senin arkadaşın seni lions toplantısına çağırdıysa yaş farkı olacaktır.

bir gideyim ya, değişiklik olur. da böyle cart diye aralarına mı alıyorlar? toplantı var gel dedi bir otele

bana göre değil derken açarsanız sevinirim :)

abicim migrostan alışveriş yapmıyorsan, lions toplantılarına katılma. en önemli özellik bu. bimden alışveriş yapanları aralarına almıyorlar, illa migros olacak.

ikincisi, bu grup zenginlerin oluşturduğu absürd bir oluşum. kendilerince yardım kampanyaları düzenliyorlar. aralarında para toplayıp hayır işliyorlar falan. belli kurallara riayet etmek gerekiyor. etmediğin takdirde çağırmıyorlar bir daha toplantıya.

lions denince aklıma direkt eyes wide shut geliyor. o yüzden bu adamlardan biraz tırsmıyor da değilim.
çok resmi takılmaktadırlar kendileri, ben senin yerinde olsam katılmam.

abartmayın abi ne eyes wide shut'ı?? masonları da kafada öyle bir kuruyor ki insanlar anasını satayım, hayaller/gerçekler yapılsa keşke bi tane de onlar için ayrı ayrı...

katı kurallar ve riayet talebi olduğu doğru. düzenli şekilde toplantılara katılman gerekiyor, eğlence değil yani bu, yeri gelecek sokaklarda saatlerce gezip bir ufak işi halletmeye çalışacaksın, yeri gelecek saatlerce ayakta dikileceksin. yardım etmeyi seviyorsan ve organize bir kurumda görev almak istiyorsan katılabilirsin belki. ama yani kız düşürmek ve bunun gibi şeyleri hakkaten şaka olarak söylediğini varsayarak, o konularda büyük hayal kırıklığı yaşayacağına değinme gereği bile duymadım...

peki muhasebe kaydını kuydunu kim tutuyor? istediğimiz zaman görebiliyor muyuz? yapılacak işlere kimler karar veriyor?
kısaca her şey şeffaf mı?

ünide statik dersini veren profesör hocam lions kulübü üyesiydi. 1 seninin sonunda aslında kitaparlda yazan ezber bilgilerin üzerine bişe bilmediğine hemfikir olmuştuk 120 öğrenci olarak. inan öyleydi yani abartmak ya da yermek adına demiyorum.

bu hocamız devlet işlerinde imza yetkisine sahipti, altında diğer hocaların oha diyerek baktığı bir bmw'si vardı hatta bir keresinde üniye helikopterle iniş yaptığını bile görmüştük. hani yardım falan güzel şeyler de belli ki var birbirlerine bir faydaları. yoksa şirket sahibi hocamız da vardı en zengin hoca statüsünde, altındaki araba mercedes a180di.

bu arada kartalda bir otel var 4 yıldızlı. resepsiyonunda eşek kadar lions kulübü üyesidir tabelası vardı aklıma geldi nalakaysa:)

Bir yardım derneğidir. Aidatı vardır. Ayda bir - yanılmıyorsam- toplantıları olur. Toplantı konusu genelde X okuluna nasıl yardım yapalım, Y konusunda nasıl farkındalık yaratalımdır. Biraz para gerekir- evet. Ben bu sebeple girmemiştim. Okul zamanı kendim para kazanmadan ailem den almak istememiştim. Ama bu şekilde bir network kuruyorsun. Yarın öbür gün staj gerektiğinde veya iş aradığında ya da işteysen X kişisine ulaşman gerektiğinde illa ki birinin birini tanıyor oluyorlar. Aynı durum Rotary için de geçerli. Bir de bunlar mason localarının arka bahçeleridir. Ayin mayin yok ama, komik olmayın...

Bir de şeffaflıkta sıkıntı yok. Muhasebe sistemleri -her dernek kadar- düzgündür. Yani arada sorun çıkabilir bunun garantisini veremem ama sistematik bir gizleme durumu da yok.

televizyonlarda milfler toplanıp konken oynuyorlar felan işte o cemiyetlerden biri, diğeri de rotari. biraz daha üst seviyesi suada yelken kulübü

düzenledikleri yardim balolarının masrafı yaptiklari yardimi geciyor. lions'un özeti budur.

katiliyorum.

suriyelilerin karıştığı suçlar diye ekstra bir istatistik tutuluyor mu ki? yani şöyle söyleyeyim çok alakasız bir anadolu şehrinin ıssız bir bağ evini düşün (halamlara ait) burayı suriyelier bastı geçenlerde 70 yaşındaki eniştemi dövüp ağzını burnunu kırdılar, evden çıksınlar da çökelim diye. ama bunun istatistiksel hiç bir değeri yok ki. zabıt tutan yok. taaa kaymakama gidiyorsun, kaymakam bişey yapamayız, katlanacaksınız diyor. nerede suç?
ben zerre kadar haz etmiyorum kendilerinden. vatan/millet sakarya ise kal vatanını savun. müslümansan müslüman gibi yaşa. yok savaş ne yaa sene 2016 ise sokakta yaşarken 50 tane bebek yapma. bence çoğu medeniyet görmemiş, yüzsüz, görgüsüz, pis, açıkça düşüncem bu.

kötü bir toplum olduklarını düşünmem için hiçbir neden yok. hiçbir halkla bir sorunum olmaz zaten şahsen.

Esad rejimi gücünü kaybetmeden önceki hatta Irak Savaşı'ndan önceki Ortadoğu toplumlarının hiçbirinin kötü olduğunu düşünmüyordum. Ancak çok şey oynandı üstlerinde, insanlar da değişime uğradı, eski nesiller gitti, yeni nesiller çok kopuk yetişti. Eskiden kötü değillerdi bana göre ama yeni nesil kontrol altına alınmazsa artık kötü olmamaları için hiçbir sebep yok.

Bunu soylemek icin erken sanirim. topluma adapte olup ozguvenlerini kazandiktan sonra ne kadari ak ne kadari kara belli olacak bence.
Suc vakalarinim haricinde gorunmeyen zararlar da var. Yerini aldigi icin turk iscisinin is kaybi. Vatandasliga gecme riski ile yardimlarin muhtac oldugu akp'ye secmen olma. Kalacak yer aramalari ile artan talebe oranla kiralarin yukselmesi. Vs. Vs.
Insanlarin sadece kitlesel olarak yer degistirmesi bile bircok problem dogurabiliyor.

Bahsettiginiz bu suc vakalarindan medya araciligi ile haberdar oluyorsunuz. Hem medya, hem medyalarin beslendigi ajanslar agir sansur altinda. Hukumet politika olarak hem Suriyelileri ulkeye alip hem onlarin karistigi suclari yayinlayacak degil. Avrupa'da ise hem medya biraz daha serbest, hem de bazi ulkeler politika olarak gocmen karsitligindan besleniyorlar. Dolayisiyla oradaki olaylardan haberimiz oluyor.
Turkiye'de Suriyelilerin suc oranlari uzerine bir calisma var mi bilmiyorum ancak Maras gibi bazi sehirlerde cok ciddi kamplasmalar oldugu gercek. Herhangi bir calismayla karsilasmadigim icin genel olarak suc oranlarinda artis var ya da yok diyemiyorum.

Butun bunlarin disinda bir toplum icin iyi kotu diye genellemeler yapamazsiniz. Iyi ne kotu ne? Daha somut olarak egitim seviyesi, gelir seviyesi, teknolojik seviylerden bahsedebilirsiniz ki bunlarin hepsinde maalesef cok kotuler.

Esas noktayi yazmamisim. Zaten insanlar suriyeliler tu kaka demiyor. Turkiyeye multeci olarak milyonlarcasinin tasinmasi ile yukarida birkac tanesini yazdigim problemlere yol acmasina kiziyor.
Yoksa 3 milyon suriyeli yerine 3 milyon fransiz getir ayni tepkiler cikardi.

arkadaslar mülteci sorununu tartısmaya acmadım, eleştirilerde cok haklısınız. sadece yüzeysel bi gözlem soruyorum. misal yasadıgımız yerlerde cok suriyeli var, cok dileniyorlar ama birebir hiç hırsızlık ya da gasp vakası duymadım. haberlerde de cok az. ama dediginiz gibi üstü ortuluyor olabilir. öte yandan dogum kontrol olayını hala çözebilmiş degilim, sürekli doguruyorlar efenim durduramıyoruz:/ acaba bu da bi politika mı?

bu bir politika deği, bu adamların kültürü, gerçeği, yaşam şekli (ki fransızların gelmesinden farklı olan sıkıntı da burada)
AFAD çalışanı arkadaşlarımdan sık sık duyduğum şeyler, suriyelilerin kendi ifadelerine göre:
türkiye çok pahalı, vergiler çok, kiralar çok yüksek, biz suriyede daha kolay yaşıyorduk, bize maaş bağlayın.
tr'de kadın çalışmazsa geçinmek imkansız, bizim kadınlarımız sadece çocuk doğurur çalışmaz, kadını çalıştırmak nerede görülmüş. kadının görevi çocuk doğurmak.

Gecen ay baktigimda rakamlarda Turkiye'deki Suriyeli gocmenlerin dogurdugu 150bin cocuk gozukuyordu. Yani sadece son birkac yilda Turkiyede dogan Suriyeli bebekler Turkiye'deki bazi sehirlerin nufusundan cok.
Gocmenlerin yasam sart ve sekillerini dusununce kendilerinden dogum kontrolu beklemek gercekci degil. Hadi Suriyeliler dogurun diye bir politika yok, ancak bu kadar cok kisinin ulkeye alinmasi politika ve yeni bebekler de bunun sonuclarindan sadece biri.

Sözlükte bu meseleye de değinen güzel bir entry vardı. Hırsızlık, gasp ve cinayet gibi vakaların yaygınlığına baktığımızda ve oranladığımızda bunu bölgenin baskın unsurlarının daha fazla oranda gerçekleştirdiğinden, ancak ortak noktanın "yoksulluk" olduğundan bahsediliyordu. "Bu yüzden Suriyelilerden nefret edeceğinize yoksullardan nefret edin, onları yoksulluğa iten sebepleri değil yoksulları doğrudan hedef yapın" tarzı bir ironiyle de sonlanıyordu yazı. Buna yakın düşünüyorum esasında. Uyuşturucuya (maddi olanın dışında cihatçılığı da eklerim buna), yoksulluğa, açlığa, örgütsüzlüğe ve çaresizliğe itilmiş bir toplumda suç oranının artması sürpriz değildir.

Şahsen benim Esad'la hiçbir bağlantım, fikir birliğim vs. olamaz. Kendisi Kürtlere kimlik bile vermeyen, ülkesindeki muhalif unsurları bastıran bir diktatördür. (Savunduğum düşünülmesi diye dipnot atma ihtiyacı hissettim) Ancak Ortadoğu da genel olarak iki akım var ve sürekli çarpışıyorlar: Esad'ın temsil ettiği Baas geleneği ve IŞİD'vari örgütlerin temsil ettiği cihatçı-İslamcı gelenek. Kemalizmi de Baas'çılıkla bağdaştırabiliriz, çok yanlış olmayacaktır.

Ve Baasvari gelenekler eliyle şekillendirilmiş toplumlar, en azından bu etkiyi sirayet ettirebildikleri yerde çok daha "iyi" oluyorlar. Belli bir kültür düzeyinin, gelişmişliğin ve sapkın cihatçılıktan uzak kalmanın getirisi denilebilir. Ancak bu yeterli değil elbette kat edilmesi gereken çok yol var.

Resmen jakoben damarımı kabarttınız yahu :D

suça karışıyorlar ama çok ciddi olmadıkça polis kayda gecmiyor.
akademisyenlerin bu konuda çalışma yapması yasak. (izne tabi)
ayrıca şu anda kendilerini yabancı hissediyorlar, o çocuklar büyüyünce sen gör şamatayı.

ayrıca daha bugun :
www.eksiduyuru.com

Bir topluma topyekün iyi ya da kötü dememeliyiz, diyemeyiz. Milyonlarca insanı genellememelisiniz.

Suriye'nin de mafyatik adamları, uyuşturucu kaçakçıları, hır gür çıkaran serserileri vardır. Tıpkı iyi insanları olduğu gibi.

Türkiye'ye gelenler sonuçta mazlum insanlar, dolayısıyla hayatlarını devam etmekten başka bir dertleri yok. Ama genel olarak düşününce Mardin'li vatandaşlarımızın akrabaları. Aşağı yukarı bizimkiler kadar iyisi ve kötüsü vardır.

cevaplarin hepsini okumamadim ama gelen mültecilerin/sıgınmacıların önemli bir kismi irakli, afgan ve pakistanli. hepsini esmer görüp konustukları dili bilmeyince insanlar suriyeli diye kestirip atiyor.

Bizim toplumla kıyaslarsak diyebiliriz 3 kuruşa eşek gibi çalıştırıp paralarını vermiyor bizim halk falan hahah :D
Zaten bunun için onlar da Türkiye'ye gelmektense ölmeyi tercih ediyorlar :D
eee dinsizin hakkından imansız gelirmiş. ^^

www.reddit.com

debede görüp mevlananın şemse yazdığı mektupları okudum. sana da tavsiye ederim.

www.infethiye.net

Okumalık değil de dinlemelik isterseniz www.galipdursun.com

www.youtube.com

bence bu belgeselleri izle.

hepsini bitirince 20 kitap okumuş kadar olursun türkiye hakkında.

edit: sözlüğe birisi yazmış

trt'nin güzel yıllarından kalma aydınlatıcı bir çalışma. batılılaşma, milliyetçilik, liberalizm, sosyalizm, islamcılık, anadoluculuk ve kemalizm ana başlıkları altında türk düşünce dünyasını şekillendiren büyük akımların, karşıt ideolojilerin onlarca aydın, yazar, gazeteci vd. uzman kişiler tarafından anlatıldığı belgesel serisi. trt'nin güzel yıllarından kalma aydınlatıcı bir çalışma. aramaya inandım ama buralarda bulamadım, bu köşede durmayı hak ediyor. tamamı nette kolaylıkla bulunabilir.

madem dil bilmiyosunuz bugunu biraz da ingilizce ogrenmeye ayirin, duolingonun internet sitesinden baslarsiniz. sonra cep telefonunuza da indirirsiniz, baslangici yaomis olursunuz. mesela ben simdi baktim size link gondermek icin fakat bilim dili ingilizce oldugu icin butun kaydadeger makaleler ingilizce, turkce olarak metin altiok siirlerini kaydetmisim mesela.
www.siir.gen.tr
bir de belgesel seyretmek isterseniz bu senenin en basarili filmlerinden biri olan the big short'taki olayin perde arkasini analtan belgeseller var, gercekten cok heyecanli onlardan birine bakabilirsiniz. misal;
www.imdb.com
biraz ortadogu nasil mahvoldu konusuna deginmek isterseniz, wikipediada gecmis cia operasyonlarinin listesi var,
en.wikipedia.org:Central_Intelligence_Agency_operations
ne yazik ki bunlarin cogunun turkce cevirisi yok, fakat operasyon isimlerinden ilerleyerek bugunlere nasil geldik bulabilirsiniz.
ozellikle sunu daha dikkatli arastirirssaniz, daha kisa surede cevaplar bulabilirsiniz.
en.wikipedia.org
bizim buralarda amerika'nin yesil kusak olusturmasi diye gecer bu poerasyon ozet oalrak, turkce kaynaklarda boyle de aratabilirsiniz.
iyi beyin patlatmalar!

epigraf var, oradan okursun

epigraf.fisek.com.tr

1- ben fbsiz üye olmuştum.
2- bence sorun olmaz. Resim koymaya dikkat et ama bnce.
3- genelde central station ya da bir metro istasyonunda buluşuluyor. Bırakma konusu da şoföre bağlı, eğer yolun üstündeyse ya da isterse kapınıza ladar bırakır ama yine genelde bi metro durağna ya da ana tren istasyonuna bırakma ihtimali daha yüksek.
4- bir şeye dikkat etmenize gerek yok bence. Geç kalmayın buluşmayA, yeter,

1- değişmedi ise facebook hesabın olmadan kullanamıyorsun, güvenli olsun diye istedikleri kayıt yöntemi bu.
2- araba sahibine göre değişir, ama zannetmiyorum, çok fazla talep olmadığı sürece kabul edeceklerdir. ama basit bilgileri doldurmakta kendini güvenilir göstermekte fayda var.
3- buluşma konusunda genelde ilanlarına şu şu noktalardan alır şu şuralara bırakırım yazıyorlar. yazmadılar ise mesaj yoluyla iletişime geçerek anlaşabilirsiniz. Genelde şehre kolayca ulaşabileceğiniz metro istasyonları buluşma noktası olarak seçiliyor. Beni evimden alıp gideceğim yere bırakan da oldu, metroyada. hatta bir keresinde beni 50 km uzakta bir yerden alması için 3 4 saat evime uyumasına izin vermiştim vs.
4- binmeden önce gideceğiniz saat inip bineceğiniz yer hakkında kesin anlaşmaya varın, sonradan sıkıntılar çıkabiliyor. birde tadını çıkarın, çok zevkli olacaktır.

1- bilmiyorum
2- sorun olacagini zannetmiyor.
3- sikinti olabiliyor. Bulamiyorsun surucuyu/ yolcuyu, birakip gitmek zorunda kalabiliyorsun.
4- surucu puanlanmis olsun. Fiyati normalin cok altinda olmasin. Internetin olmayacak muhtemelen disarida, odadan cikmadan her seyi iyice kararlastirin.

nereden nereye gidiyorsun? bazı hatlar(paris-köln) resmen dolmuş gibi çalışıyor, o yüzden hiç korkmadan gidebilirsin.

kendim cevaplayayim birinci soruyu. türkiye'den giriş yaparsaniz sadece facebook ile kayit olabiliyorsunuz. ama blablacar.de üzerinden üye olursaniz mail ya da facebook secenegi var.

fuck it

biz siktir et yerine 'fuck it' veya 'ef ti es' diyoruz.

fts: fuck that shit.

forget about it.

www.youtube.com

Bugger off

bide iskoç verisyonu var : fock it.

Pazar gunu

gerek yok

küfür, tehdit falan etmezsen suç teşkil etmez.

temiz bir dille vur joker.

Uzun saç konusuna neden takıyordu bilmiyorum ama öğrencilerin gezmesi, sigara içmesi ve kağıt oynamasından şikayet ediyorsa iyi bir hocadır.
Öğrenci profili bu olabilir mi yahu?

Sizin onu sevip sevmemeniz önemsiz, onun da öğrencilerini sevip sevmemesi önemsiz, öğretmenlik görevini düzgünce yaptıysa mesele yok.

Bunca yıl sonra mesaj atmak istiyorsanız bu onun tarafından onanmamış olduğunuzu hissetmenizle ilgili olabilir.

Bizde de Turgut Özakman uzun saç sevmezdi. Bir gün "o asiyim vs. tutumunu gerçekten tutarlılıkla hayatta da yerine getiriyorsanız dilediğinizi yapın ama yalnızca bir imajsa sahiden boş işlerle uğraşıyorsunuz" demişti.

hocayı rahatsız etmek istiyorsan at.

ama ben bilgisine saygı duyduğum bir hocayı her ne kadar sevmesem de rahatsız etmek istemezdim. etrafta o kadar kalitesiz hoca varken bilgili hocaların değerini bilmek lazım.

ben olsam atma derim. takıntılı biriyse verdği cevaba takıntın artacak cevap vermezse gene takıntı yapacaksın. ama mesajın içeriğini bilemem yyapıcı yani tatlı dille bunu belirteceksen yap o zaman :D 10 yıl geçmesine rağmen unutmadıysan sen kaptırsın adama bence :D

dediğin sınırlar içinde kalırsan bir sorun olmaz ama öyle bir mesaj varsa akademik kariyer planını ya da üniversiteyle beraber çalışan bir şirkette kariyer düşünceni sıfırlamak olur.
boş veeeer

ne demek gerek yok senı 10 sene sonra rahatsız edıyorsa ısım cısım buyuk harflerle at o maılı

kendı duygularına saygı duy

şu durumdaki fıkraya düşebilirsin. c12.haberself.com

Dediğin gibi bir hoca ise ya hiç okumaz ya okudukran sonra ben demiştim zaten gerizekalı bu çocuk der siler mesajı

aradan 10 yıla yakın zaman geçmesine rağmen niye hala üzerinde duruyorsunuz? bence siz de takıntı yapmışsınız :) ben olsam atmazdım mail. suç teşkil edeceğinden filan değil. 10 sene önceye takılıp kalmaz hayatıma devam edip 10 sene önceki adamı çoktaaaan unutmuş olacağım için

ben hiçbir olumsuzluk yaşamadım bu hocayla. sadece aklıma geliyor bazen sinirim bozuluyor. bundan ibaret.

phdcomics

www.theonion.com zaytung gibi

The onion, the shovel (zaytung tarzi)

welcome to the internet (facebook'taki 4chanciler)

Ingilizcen iyiyse Ozzy Man Reviews ve Loose Aussie

kirayi odeyemeyen adamin motorlu tasitlar vergisine dert yanmasi gibi bir sey olurdu herhalde bu.

daha oncelikli dertler vardi o zamanlar diye dusunuyorum. bir de nukleerle ilgili halkta bilinc var miydi o da soru isareti.

Dunya duzeninde soz sahibi zaten o zamanlar bu ikisiydi? Dogru mu? Sahneye cikan herkes icin orasi onemli bir yer ve ABD ile SSCB biz daha onemliyiz rolunu iyi oynamis. He tabi rol derken yalan dolan olarak degil, nukleer bir yaris gozleri daha cok oraya ceviriyor.

simdi senin suradan baslayalim,,

"Peki bu olaylar olurken Türkiye'de neler oluyordu? Kurtuluş savaşında bütün halkı savaşa katılmış, 2. Dünya savaşı kıtlıkla, karartmalarla geçmiş bu ülke nükleer savaş korkusu neden yaşamamış?":

Biz zaten Osmanli zamanindan beri Avrupa'ya ve diger ulkelere "Hasta Adam" olarak kazindik. Bu hala daha ayni onlar icin. Biz neden bu korkuyu yasamadik ? Bir bilinc eksikligi. Yani ya boyle olursa ciddi insanlik icin hasar verir ve ulke topraklarini kaybetmeye kadar bilincinin oldugunu sanmiyorum. Ikincisi de Cernobil patladiginda "Radyasyonlu cay" icildi.

Bkz. www.milliyet.com.tr

Karadeniz'de nukleer santral patladi diyelim. Bak oradan yine biri cikip "Bakin ben hamsileri goturuyorum lup lup" diyecek. Biraz da kafa bizim degisik.

Olume yastikla gidiyoruz.

from russia with love filmini öneririm. ilk james bond filmi. ingilizler amerikalilar ruslar istanbulda casusculuk oynarken, türkler calgi cengi peşinde. olayin özeti budur. yalcin kücük'ü günahim kadar sevmem ama soguk savas ve türkiye konusunda yazdıklarını oldukca isabetli bulurum.

polip

orası araf, bir cinayet degil, bir intihar söz konusu. intihar edenler, oraya geliyor, hayatlarına dair bir sorguya cekiliyor, kendisi ile hesaplaşıyor, sonra gidecegi yere gidiyor. cikarken gördügü adam da kendisi gibi sorguya getirilmiş birisi.

Kısır olmak demek menide sperm olmaması demek başka bir şey değil. Cinsel işlev, ereksiyon, boşalma her şey yerinde olacak sadece ejakülatta sperm bulunmaycak. Testisleri komple alacak değil doktor.

Artık böyle kadın düşmüyor kanka. Bu ne lan paran da mı yok tut bir escort.

Benim de seks hayatım yok diye aletimden alevler çıkıyor. Yardım eden çıkmazsa ülke çöl olacak

bkz: yaşamak bu deYil

sanırım ihtiyacın şunun gibi bir şey
www.amazon.de

kendinizi hemen oldurmenizin hic kimse icin sakincasi yok.

Sorun psikolojik belki de arkadaşım.Dedim ki ya aseksüel falansın ya da travma falan:).Bunun külfetli ama profesyonel yolları var psikoterapi gibi.öneririm

Valla ilginç bir olay. Ben bir kere 1 hafta yapmadım da işerken önce döl akıyordu, sonra çiş geliyordu. Senin kamyonu devirmemen çok garip. Bence testosteron hormonu doğrudan cinsellikle alakalı. Eğer kısır kalırsan psikolojin çok olumsuz etkilenecek. Kendini ot gibi hissedeceksin. Bunları hiç düşündün mü? Bence kendinle barışmanın zamanı geldi. Doğrusu mastürbasyon yapmak. Yeni bir alışkanlık kazanabilirsin.

durumun çok vahim. cidden kötü durumdasın hem psikolojik olarak hem de fiziksel olarak. eğer 31 çekemiyorsan o halde geneleve gidecek bu işi para ile yapacaksın ayda bir. hatta daha sık. o sperm vücuttan atılacak birader. şakası yok, bir anda kendini işlevsiz bir penis ile bulursun. kısırlık falan onun yanında hikaye.

ameliyat olup olmamanı buradaki cevaplara göre değil; hekimin verdiği tavsiyeye göre şekillendireceksin.

Madem intihar edeceksin biye ameliyat olup olmamayı dert ediyorsun. Önce büyü, sonra nasıl olsa öleceksin.

abi kısırlığın iktidarsızlıkla bir ilgisi olduğunu bugüne kadar hiç duymadım.
yani kısır olanların da cinsel hayatı var. tabi tıpçı değilim; araştır onu. baksan hemen bulursun.

AMELİYAT OL!

yarın ne hissedeceğini bilmiyosun bu yüzden zaman geçmeden tedavini ol!

kendine çok fazla haksızlık ediyosun bu arada.

mastürbasyon ise öyle zorlanacağın bir şey değil abi. neticede yapabildiğin ama yapmak istemediğin bir şey bu değil mi?

o halde ara sıra yap ki sağlığını etkilemesin.

ne yani bugüne kadar yapmak istemediğin hiçbir şeyi yapmadın mı?

hangimiz her şeyi severek denedik?
kendine çok kibirli davranıyorsun? bu ne kibir lan?

Öncelikle, spermleri hiç atmıyo musun vücuttan? Gece boşalmaları yaşıyor musun? Eğer gece rüyaların sayesinde boşalıyorsan bu senin seksten keyif aldığını gösterir. Elini sikme fikri hoş gelmiyorsa kendine partner bulup onunla sevişecek ve durumu düzelteceksin.

2. si, kısır kalmaktan bahsediyorsun ama nasıl bir kısır kalma bu? Gayet aktif sevişen, boşalan kısırlar da var. Spermleri yumurta dölleyecek erginlikte olmadığı için kısır sayılan insanlar bunlar. Sen de bunlardan biri olacaksan zaten çocuk düşünmediğin için herhangi bir sıkıntın olmayacak.

Spermler vücuttan atılacak falan diyenler çıkmış da kullanılmayan sperm absorbe olur. Bir erkek boşalmadan yaşayabilir bu kadar otuzbir ve porno bağımlısı olmayın. Asıl sizin psikolojiniz ağır derecede hasarlı.

www.youtube.com

www.youtube.com

hacı osbir çekmiyon, büyük ihtimalle sevişmiyon da böyle bi durumda olduğuna göre yaşın 24 olmasına rağmen. bence direkt kes at.

@ThomasJefferson evet, son aşamada kullanılmayan spermlerin diğer hücreler için besin olarak kullanıldığı doğru ama o aşamaya gelene kadar taşak ağrısı dediğimiz ağrı yaşanıyor malesef.

Varkoselin dereceleri var. Git testini yaptır. Her durumda ameliyat gerekmiyor ve çocuk sahibi olma konusunda sıkıntı olmuyor. Spermlerin üretilmeye devam ediyor yanlız giden damarlardakş genişlemelerden dolayı beslenememe sıcaklık vb. Givi durumlardan canlılıklarını yitiriyorlar. Diğer cvplar gibi intihar fln planlı yapılan iş değil gerçi de psikolojin için pro yardm gerekli.

www.open.edu

intiharı biraz öne çek, mesela 1-2 ay sonrası gibi... ne elini sikmek zorunda kalırsın ne de ameliyatla uğraşırsın.

Gay kategorisini sevdikleri gibi bir genellemeye inanmıyorum. Ben rastlanadım en azından.

onedio.com
listede gay yok bile, lezbiyen birinci en azından pornhubda

Heteroseksüel bir kadın erkeklerden hoşlandığı için ne kadar fazla erkek = o kadar fazla zevk. Olabilir.

aa işte bu liste üzerinden bi muhabbet dönüyordu ya. konuşanlar çok alakasız olduğunu söylüyorlardı

gay porno seven kadın niye şaşırtıcı oluyor ben de onu anlamadim. erkeklerin büyük cogunlugu lezbiyen porno izlemiyor mu? lezbiyen porno gay porno olmuyor mu?

www.thefreedictionary.com

türlü türlü hatun tanidim, son derece acik kisilerdi en degisik maceralar. hic biri de porno izlemiyordu. bilmiyorum, porno izleyen hatuna bence cok az. o yuzden sallamislar diyorum.

nasıl az ya? benim bu konuları açtıklarımın tümü izliyordu

öncelikle kadınların hepsi porno izler.
bazıları az, bazıları çok.
gay pornosu izlemedim, izlemeyi de düşünmüyorum hazetmiyorum. lezbiyen pornosu da aynı şekilde.
gay pornosu izleyen kadın da görmedim. arkadaşlarım genelde bdsm, hardcore, bounded falan izliyorlar.

kadınım, erotik bir şey görmek istediğimde seçim gay videosu oluyor. bu gaylerden etkilenme durumu bana tuhaf geliyor, nedenini ben de kendi kendime merak etmişimdir. Araştırdım da, dişe dokunur bir şey çıkmadı.

iyi de heteroseksüel erkekler de lezbiyen izliyor sonuçta. aynı mantık olmaz mı ki?

lezbiyen videosundan hazzetmem. Heteroseksüel bir kadın olarak iki tane kadına bakıp ne düşünücem ki? İkisi de beni cinsel anlamda tahrik etmiyo sonuçta? Gay pornosu her türlü alır.

Not: türlü türlü kadin tanidim hiçbiri porno izlemiyodu diyen arkadaş, abicim seni yemişler.

1-böyle bir genelleme yapmak pek sağlıklı olmaz.

2-hadi yaptık diyelim böyle bir genelleme, bunun nedeni senin söylediğin şey olmaz. çünkü bunun için ''dominatrix'' denen bir şey var.

bin yıl yaşasam ve bin yıl porno izleyecek olsam gey adam kategorisini açmam. çok amaçsız.

@acemi nope. benim durumlar farklı zaten biraz, kafama göre birini bulma ihtimalim olmadığı için hiç öyle bir arayışa bile girmiyorum.

hacım senin farklı durumun ne oluyor ki? :)

ya şimdi nasıl anlatayım arkadaş :) boşverin :)

delinin biri kuyuya bir taş atıyor kırk tane akıllı çıkaramıyor :)

üstteki arkadaşın bahsettiği kaynak olabilir:

europe.newsweek.com

amerikalılar dillendiriyor.oradan çıktı. türkiye'de adı anılmıyordu. ama amerikalılar gayet emin bir şekilde, böyle bir ihtimalden bahsediyorlar.

amerikalılar türkiyeden ayrılın dedi asker ailelerine. özellikle izmir ve muğladan. buna dayandıranlar da var.

Erdoğan'ın kredisinin emperyalizm bazında tükendiği haberleri yaklaşık 2-3 senedir dolaşmakta. Bununla ilgisi olabilir.

Özellikle Suriye meselesinde çatışma doruğa çıktı. TC resmen arkalarından iş çevirmeye kalktı. Esad'ın kimyasal silah kullandığı yalanıyla müdahale başlatmak ve buna koalisyonu alet etmek gibi bir amaç güttüler, yalanları ortaya çıkınca epey fırçalandılar diye duydum. Süreci hızlandıracaktır.

Darbe ihtimalini çok düşük görüyorum uluslarası sermaye dengesi bakımından. Ancak darbe olursa ABD kaynaklı ve destekli olacağı kaçınılmaz. Ondan sonra Duyuru'da "asker napacaktı olm tabii bişey yapacaktı ülke terörörö asın bayrakları" yazar duyarlı vatandaşlarımız.

Abramovitz ve edelman gibi iki eski ve önemli diplomat arka arkaya erdogan gitmeli temalı yazılar yazdı. Bu işlerde bu yazıları yazana değil yazdırana bakılıyor.

yine mağdur olabilirler, dikkat etmeli.

Şu arkadan iş çevirme, karşı çıkma vs. geyikleri son bulsun.

Amerika bugünleri 50 sene öncesinden planlamış. 20 sene öncesinden haritaları çıkarıp, koymuş. Senin ülkenin başbakanını (Erdoğan) bunun eş başkanı yapmış. Suriye bitince, demokrasi getirme sırası bize gelecek. Bunun içinde bir şekilde çatışma çıkarmaları lazım.
Askeri kullanacaklarını tahmin etmiyorum, o zaman ne diye müdahale edecekler? Benim tahminim pkk kartından yana...

arabayı teslim ederken araba hasarsız bir şekilde alındı diye bir belge hazırlayıp imzalatırlar. bir kopyası da sizdedir. hasar varsa o gün arabayı teslim alırken kontrol edip bildirmek zorundadır, aksi takdirde yapamaz. eğer öyle bir belge almadıysanız sıkıntı tabi.

hertz'in türkiye üzerinden global ile iletişim kurarak itiraz edebilirsin.

arabayi alirken verdikleri belgeyi saklamadim, ocak sonu kiraladim arabayi, iki ay sonra ben sorusturunca ögreniyorum böyle bir sey oldugunu. onlarin gonderdigi hasar tespit raporunda da benim imzam yok.

imzan yoksa geçerliliği yoktur. hasar tespitini arabayı sana verirken yaptıkları gibi aracı teslim alırken seninle beraber yaparlar, senin onayın ile belgelerler.

Maymuna bi sempatileri varsa demek...

tarz olarak uygun. cf. mango

çok ucuz geliyor çünkü.

ben de seviyorum, çünkü binbir çeşit modeli var ve fiyatları da gayet ucuz. geçen hafta full avmleri gezip kendime giyicek bişeyler aradım 2-3 tane avmde bütün mağazaları gezdim en son lc'den 4-5 parça bişeyler alıp döndüm.. pull n beardan almıştım önce hepsi defolu çıktı iade ettim, diğerlerinin de sezon ürünleri olmuyor ya da beden olmuyor..

hayatımda giydiğim kalıbı en mükkemmel tişört lcw. bilinçli giyinmek araplıksa ben en arabım.

Bize azeri bi kız gelmişti. Kapalı değiller. Ailesi tembihliyodu lc waikiki ve kotondan al bir şeyler diye. Orda pahalı ve popülermiş.

markaların imajları bölgeye göre çok farklılıklar gösterebiliyor. Türkiyede kalitesiz olarak algılanan lc waikiki arap ülkelerinde çok kaliteli imajı var.

Profilo-siemens ve Bosch tamamen aynı ürünlerdir, sadece ön panelleri farklıdır (malzemeri yine aynı, sadece tasarımı farklı. Türkiyede Bosch imajı çok güçlüyken, profilo dandik, siemens eh işte algısındadır. O yüzden güzel olan ön kapağı bosch bulaşık makinesine takıp yüksek fiyat verirlir türkiyede. Mesela cezayirde ise Siemens çok kaliteli imajı vardır. O yüzden türkiyede boscha takılan panel siemense takılırve cezayirde siemensin fiyatı yüksek tutulur.

Bizim çok bilmiş tüketicimiz de sağda solda, şu marka dandik, bu marka iyi filan diye konuşur durur, kendisinin bir imaj çalışmasının ürünü olduğundan habersiz.

Tr'deki en büyük ciroyu doğubeyazıt şubesi yapıyor. İranda ekol adamlar.

valla dandik marka ton baliklarinin tek farki baligin parcalanmis olmasi. superfresh'e o kadar para vermek enayilik bana kalirsa.

metro da kiloluk ton balıkları var baya uyguna geliyor ancak en fazla 6 gün içinde bitirmeniz gerekiyor.

Eğer o kadar çok tüketiyorsan, önerim;

www.hepsiburada.com

a101'in ton balığını seviyorum ben. ama bim'inkini sevmediysen onu da sevmezsin sanırım.

ayçiçekyağı/z.yağı içerikli olanları sağlık ve bütçe sebebiyle eledikten sonra katkısızlar arasında en uygunu Migros'un ki bildiğim kadarıyla. Benim tavsiyem gram olarak daha ucuza gelecek ama bir yandan çok fazla vakit almayacak diğer yandan az bulaşık çıkartacak norveç somonu ile ikame etmen olacaktır. şu an piyasada kilosu 40 tl, fileto yaptır her öğünde yiyeceğin kadar baya gider. Ayrıca bildiğim kadarıyla hesaplamayı yaparken unutma ki 160 gr net balık ağırlığı değil, brüt değer o.

ben de dardanel dışında yiyemiyorum. süperfreş'i sevmiyorum mesela, tatsız geliyor. üçler markette süperfreş'in kampanyaları oluyor, küçük kutuların 3'lüsü 7 tl oluyor bazen.

bu arada, o kadar sık ton yemek ağır metallerin birikimi nedeniyle sakıncalı. bi google araması yapmanı tavsiye ederim.

migros'un ya da a101'in ton balıklarını da aslında dardanel ya da superfresh üretiyor. markaya degil üreticiye bakın. ayni fabrikadan cikan ton baligina daha fazla para vermeyin.

Tom balığı ve Somon balığı gibi balıkların bu kadar çok yenmesi tavsiye edilmiyor. Ağır metal zehirlenmesi yaşar hatta Vedat Milör gibi ciddi sorunlar yaşayabilirsiniz.

evet söylenen doğru. ton balığı üretiminde üç farklı proses var. bütün balık geliyor makineye, dilim dilim kesiliyor. parçalaşnadan düzgün kesilenler oluyor sana dardanel lacivert kutulu olandan. yazar zaten üstünde, "bütün dilim ton balığı" diye. ez azıcık dağıttık, çöpe mi atalım? onu da yine tonton diye başka ambalaj yapıyor, "iri parçalı ton balığı". e keserken iyice dağılanları, parçalananları, dökülen kırıntıları kaldı. çöp mü? hayır. "büfe tipi kıyılmış ton balığı". tabii fiyat da ucuzluyor. aynı balık, aynı fabrika. bakın, üretici dardanel veya süperfreş yazıyorsa alabilirsiniz. ötekinden tek farkı parçaların büyüklüğü. salataya katılıyorsa bütün dilim olmasına hiç gerek yok.

dardanel civa testine tabii tutuyor. Superfresh ülkerin. Test mest yaptıklarını sanmıyorum.

bim ve a101'in ton balığını dardanel üretiyor.

en.wikipedia.org:_baby_shoes,_never_worn

Ben bisey almadan çıkabiliyorum ama cebimde 5 kurus olmuyor o zamanlarda. Azcik bile param varsa oje moje bisey aliyorum. Ama biraz irade lazim bence bize :)

Cebimde para olsa da bir sey almadan çıkabiliyorum.

Kasada kuyruk varsa elimdekiler çok lüzumsuz görünüyo bazen bırakıp çıkıyorum :))

gratis'e, watsons'a gitmiyorum. alışverişten nefret ediyorum. ihtiyaçların çoğunu en temel ve basit olanından online alıyorum. şampuan, nemlendirici de online eczaneden. ne biçim kadınım :(

Girmeden bütçe belirliyorum.

İhtiyacım olan bişeler varsa atıyorum 50tl den fazla harcama diye telkinlerde bulunuyorum. Sadece geziniyorsam 15lirayı geçme diyorum içimden.

Genel olarak hayatımda minimalliğe yöneldim, buna uygun olarak kozmetik alışverişi konusunda da iradeli davranmaya çalışıyorum. Kesin olarak alacağım bir şey yoksa girmiyorum, girince de alacağımı alıp çıkıyorum. Suslusozluk, makyaj blogu okumayı, vlog izlemeyi bıraktım. Ancak ihtiyacım olan bir ürün varsa açıp sadece o ürün hakkındaki yorumlara bakıyorum, rastgele ürün incelemesi okumuyorum, insanın alası geliyor çünkü. Bi de 10 tane drug-store ürünüm olacağına 1 tane high-end alırım, severek kullanırım diyorum artık. Tabi bunda senelerin birikmişliği var, makyaj yapmaya yeni başladığımda her renk ruj, çeşit çeşit far, allık almışım gidip. Şimdi artık yüzümü, cildimi daha iyi tanıdığımdan hangi ürünü kullanıp hangisini kullanmayacağımı biliyorum. aşağı yukarı belli renkleri, belli markaları kullanıyorum, dolayısıyla yeni çıkan makyaj trendlerinden az etkileniyorum... İşte böyle.

Evet.

Gecen yaz kullanmadigim ve kullanmayacagim bi suru krem, temizleme jeli, ot pusur attim evden oglana yer acmak icin. O zamandan beri sadece rutin kullandigim sampuan, deodorant, dus jeli gibi seylerin fiyatina bakiyorum, indirimde degilse almadan cikiyorum. En son herhalde 1 ay once alisveris yaptim ordan o da deodorant icindi

Eģer bi seyi satin aliyosam kesinlikle ihtiyacim vardir: telefon, kiyafet, ayakkabi, kozmetik hic farketmez. Dolayisiyla fazla esyam olmuyor.

Kozmetik icin de kaliteli ürünler kullaniyorum, bitince ya da süresi gecince yenisini aliyorum. Bir far paleti (kalitelisi) 80 lira civarı ve icinde 8-10 renk barindiriyosa işimi goruyor. Ikincisini almaya gerek yok.

Hayat alisveris, esya stoklamak ve kurumsal yerleri zengin etmek icin cok kisa.

Ben de çıkabiliyorum. Bi de aklımda alacak bir şeyim yoksa girmem hiç oralara ondan da olabilir

benim aldıklarım makyaja yönelik şeyler olmuyor genelde. kağıt mendil, ıslak mendil, gözlük silme mendili, dudak balmı, toka ve yine toka almışım mesela bugün. minik minik şeyler hep :(

çok sıra varsa hayatta bir şey almam, direkt çıkarım. nefret ederim sıra beklemekten agdhdf. ki genelde watsons'ta deli gibi sıra oluyor.

Sorun sende.

Ben de çıkamıyorum. Hiçbir şey olmazsa 'Pedi nasıl olsa kullanıyorum' deyip ped alıyorum. Kozmetikten çok senin aldığın kağıt mendil, pamuk gibi şeylerden 'Nasıl olsa lazım olacak' diye alıyorum, o yüzden girmiyorum pek. Gerçi uzun zamandır girmedim, o yüzden aldığım da iyi olmuş, hala oradan aldığım pedi ve kağıt mendili kullanıyorum. O paketlere sıra geldi. Pamuğa da nasıl olsa sıra gelecek. Tüketmeyeceğim şeyi almıyorum da, kendimden geçerek ileride tüketeceğim şeyi alıyorum. Söylediğin şeyler zaten yoğun yoğun kullanılan şeyler. Oradan Selin'in narlı kolonyasından almıştım, trafikte iyi geliyor. Yani yeni rujdansa böyle şeyler kullanılıyor. O yüzden o kadar da kötü değil bence onları almak, sadece hafif sorumsuzca yapılmış bir yatırım. Girip kendimi tutmasam dağıtırmışım gibi geliyor. Bir sevgilinin tahrik etmesi, iki Watsons ve Gratis'te yaşanan östrojen patlaması. Daha baştan çıkarıcı şey yok. Sorun hem sende hem bende :)

İvir zivir bi seyler almadan cikamiyorum.

ikisinde de kalitesiz ürünler ederlerinin üzerinde satılıyor. hiçbir şey almıyorum bu tarz yerlerden. alacaklarımı kağan'dan alıyorum...

Bitmedikce ihtiyacım olmayan bir şeyi almam. Kışın sephoranın devasa paletlerini aldım tarihi geçene kadar onu kullanıcam.
Olur da bir şeyi çok beğendiysem bu olmadan hayatımı idare ettirebildim mi? Ve bundan idare ettirebilir miyim diye kendime soruyorum :D aynı şey kıyafetler için de geçerli.

watsonsa hayatımda belki 1-2 defa girmişimdir gratise girdiğimi hatırlamıyorum bile. ıvır zıvır şey almıyorum, şampuanı da migrostan alıyorum.

ihtiyacimin olmadigi seyi almiyorum. cok ciddi bir indirim varsa belki alayim nasil olsa kullanacagim diye alabilirim ama onun disinda taşıması zor geliyor, elimde yük istemiyorum.

elbette alışveriş yapmadan çıkabiliyorum! çünkü biliyorum ki indirim tarihlerinde o fiyatlar neredeyse yarısına düşecek acil olan hiçbir şey de satmadıkları için.... bekliyorum kehkeh

Genel olarak bir seye bakarken kendime ihtiyacim var mi diye soruyorum. Ardindan da ne kadar ihtiyacim var, acil mi bekleyebilir mi diye soruyorum. Sadece guzel oldugu icin bir sey almiyorum. Buyuk indirimlerde pamuk ve temizleme zimbirtilarini 3-5 tane alip stok yapiyorum bir sonraki indirime kadar. Kisacasi sirf almis olmak icin almiyorum artik.

Hiçbir şey almadan çıkabiliyorum ama hiç aklımda yokken deli gibi alışveriş yaptığım da oluyor. Son zamanlarda dikkat etmeye başladım, yoksa sonu yok çünkü. İndirim veya ihtiyaç durumlarında gideceğim artık, diye sınırlandırmaya çalışıyorum kendimi. :)

Normal zamanlarda ihtiyac harici almiyorum ama indirim donemleri tutamiykrum kendimi. Stok yapip duruyorum indirimde gormusken kacirmiyim diyorum. Makyaj temizleyici, pamuk, ped, sampuan vs hepsinin yedegi var. Artik liste yapip gidiyorum eskisi kadar cok almiyorum. Zaten en gec 2 ayda bir indirim yaptiklari icin stok yapmaya cok gerek olmuyor.

en azından hani en iyi ihtimalle ihtiyacım olmayan güzel kokulu duş jeli alıp çıkıyorum malesef. bazen onla da kalmıyor ama en iyi ihtimal bu işte. koku takıntım varsa demek.

Bir kadın olarak mango, gratis, Watsons...vs. her yerden 5 dakikada çıkma gücüne sahibim. Para da harcamam üstelik.

Ben bu alışveriş işini hiç sevmiyorum zaten. Nasıl bir kadınsam acaba? Annenin tutumluluk genlerini olduğu gibi almışım galiba.

Tam olarak aradığınız cevap bu mudur bilemem ama şöyle bir rivayet dolaşır ortada ,
J. Joyce eserini söz oyunlarıyla ve bilmecelerle doldurmuş. Tek okunuşta anlaşılabilecek bir eser değil bu yüzden. Hatta Selim İleri her okuyuşumda yeni bir oyunun içinde buluyorum kendimi gibi bir şey söylemişti bu eser için. Zaten böyle bir eserin anadilde okunması zorken tercüme edilmesi sıkıntı yaratabiliyor. YKY tarafından tek kişiye tercüme ettiriliyor kitap. Piyasada sadece onun tercümesi var diye biliyorum ve kendisi de bıkmış durumda. Bu işin romantik tarafı.
Realist tarafına gelelim : Joyce gözlerinden rahatsız. Körlükten ziyade görme kaybına yakın. Daktilo kullanamıyor haliyle. El yazısıyla yazıyor. El yazısı da karışık olduğu için orijinalı bile zor okunuyorken tercüme edilmesi daha zor oluyor.

Joyce bilinçakışı tekniği ile yazıyor. Metnşn içindenyuzlerce kelime oyunu tarihsel referans ve sese dayalı kelime kullanımı var. Her metin cevrilebilir ama cevriken metin joyce un yazzdıgı tarzı ve anlamı aktarmaz.

nevzat abinin çevirisi ile okudum ben ulysses sözlüğü ile birlikte gayet keyifliydi. james joyce yememiş içmemiş ona buna selam çakıp, bknz vermiş. okuması bu sebeple biraz zahmetli.

o dediğiniz finnigan's wake için deniyor bence. ulysses bir çok dile çevrildi (biz de bile 2 defa çevrildi.) finnigan ise başka bir dünya, tüm dünyada sadece 6 çevirisi var. ilginç bir şekilde iki kişi farklı iki türkçe çeviri üzerinde çalışıyor.

James Joyce'un Dublinliler'i taze çevrildi birkaç ay önce, eleştirmenlerden de oldukça iyi yorum almıştı. Çevirmen de genç bir kadındı. Ulysses zaten okuması zor bir eser, çevirmek çevirmenlerin gözünü korkutuyor olabilir, katma değeri birçok kitap kadar yüksek olmayabilir.

Mitologya, Edith Hamilton. (yazarın adını komple yanlış yazmışım, mitoloji sözlüğüne gitmiş kafam)

robert graves - yunan mitleri. Telefondan girdiğimden bakamıyorum, türkçe baskısı var mı bilmiyorum. Ve j.p. vernant ile başka bir yazarın eski yunanda mit ve tragedya eseri vardı tükçe'de. Birinci ağızdan metinler için hesiodos ve homeros okunabilir.

Yunan ve roma mitolojisi, Colette Estin, Helene Laporte
tubitak kitabı 2002de babam meraklısı olduğu için almış. Bulunabilir herhalde güzeldir baya. Resimli ve net anlatıyor.

@kobuzchu kiz, Ülkü Tamer çevirili dediğim kitap oydu şimdi hatırladım :) ondan ya var, ya da biliyor ve alacak. Benden farklı bir öneri daha rica etti.

Diğer ikisine bakacağım. Derleme ve geniş perspektiften ele alan bir çalışma olursa şahane olur elbette.

Bulfinch mitolojileri

Azra erhat mitoloji sozlugu

İFOD
ifod.org.tr

cizgelikedi
www.cizgelikedi.com

www.atolyeartlens.com

ifod +1

1. linç kültürü
2. yanlış ifşalarda ne yapacaksınız? pardon hacı yanlış oldu sen şeetmemişsin mi diyeceksiniz?
3. hedefleri kim belirleyecek? belki sen carrefour çalışanısın ve migrosu bilerek kötülüyorsun?

1. Önce linçin tanımını yapıp iyice sindirmek gerekir bence. Bu konuyu aklıma getiren örnekten yola çıkarsak 3 4 kızı güçsüz görüp kıstırıp darp ederek yüksek hesap ödetenlere yapılan şey linç olmaz, ceza olur bence.

2. Yanlış ifşa tabii ki çok hassas konu, o yüzden ispatlı kanıtlı ifşalar yapılacak prensip olarak. Mahkemenin aksine izinsiz habersiz çekilen taciz ya da kötü muamele görüntüleri bizim için yeterli olacak.

3. 30 40 gönüllü derken kast ettiğim buydu zaten, burada mevzu oluşumun kimseye ait olmaması, tamamen anonim ve ortak çıkarlar gözetilerek yapılması.

e tamam da ben birini hedef göstermek istesem bu grubun içine üstümde "ben şunu hedef için geldim" yazılı tshirtle girmem yani.

hali hazırda milyonlarca rezalet başlığı açılıyor. ondan önce şikayet var vardı (hala var da sanırım eski forsunu kaybetti). yani yeni fikir değil bunlar. bugünkü meyhane rezaleti örneğinden yola çıkarak ekşi sözlük'ün yapamadığını 30-40 kişi ile mi yapmayı düşünüyorsunuz?

Sevgili la noix 30 kişinin ortak karar aldığı bir ortam düşünün, gelen şikayetlerin değerlendirildiği ve sonuca bağlandığı. Oy birliğiyle ortak eylem kararı alındığını düşünün bir de. Burada üstüne hedef aldım tişörtü giyip gelecek adamın tek başına hiçbir etkinliği olmaz. Kanıtların 30 kişiyi tatmin etmesi ve oy çokluğunu alması gerekir.

Şikayet var hakkında da bir sürü şikayet vardı :) büyük firmalardan para alıp ya konu açtırmamak ya da açılan konunun kapatılması yönünde. Bizimki ticari bir oluşum olmadığı için tamamen mazlumların hakkını koruyacağı için böyle etik olmayan çelişkilerden özgür olacak. ekşi sözlüğün yapamadığı derken ekşi sözlüğün yaptığı onlarca güzel olay var, duyulmasını ve sonuca bağlanmasını sağlayan. ayrıca 30 40 kişi işin içinde karar verici mekanizma olacak aslında o toplanan 1 milyon kişi gönüllümüz olacak. Bu arada sürekli gönüllümüz, oluşumumuz gibi söylüyorum ama ben o 30 40 kişinin içinde saymıyorum kendimi, o yetkinlikte görmüyorum, onu da not düşeyim.

Ülkedeki hukukun hali ortada. Bizim yapacağımız da bi yerde kendi mahkememizi kurup kararımızı vermek olacak. Bu zaten binlerce yıldır yapılan bir şey. Jüri görüşleriyle karar vermek. Eğer ülkede hukuk işlemiyorsa, senin benim gibi insaların milyarderlere gücü yetmiyorsa böyle oluşumların ortaya çıkması gayet normal diye düşünüyorum.

iyi niyetlisin, ama parlak bir fikir değil.
en zayıf yanı faydayı iyi açıklayamaman. firmaları dize getirmek tek başına bir fayda değil. firmayı nesnel değerlendirmek önemli. "kazıklamak", "kötü davranmak" kavramlarını nesnelliğe oturtman zor.

@kampaspe hocam biliyorum kusursuz olmadığını, bu yüzden beyin fırtınası ve gönüllüler üzerinde durdum bu kadar :) 30 40 kişi bu niyetle birleşince illa ki çok daha güzel fikirler çıkacak. bu dediğiniz gibi sadece niyet.

Ticari kaygi gutmeyen demissin ama isin icine para girmek zorunda cunku bu masrafli bir platform olacak. Trafik / internet / server masraflari haricinde legal masraflar soz konusu; platform dedigin gibi ilgi cekerse her gun en az 5-10 avukattan belge gelecek silin diye, mahkemeye verileceksin şu bu olacak... Bunlar hep masraf. Degirmenin suyu nereden gelecek sorusuna cevap bulursan hayata gecebilir.

Şikayet var bu işi yapıyordu ama sonra işletmelere para ver sileyim demeye başladılar. Bu tur bir oluşumun gideceği yer budur.

böyle bir grup var zaten... mert vidinli olayı da bunlardan çıktı ve öyle yayıldı. hikayeleri de şurada: medium.com

insanlar arasi adalet devlet ve adli kurum mekanizmalari tarafindan saglanmazsa yani önce polis polisligini yapip olayi tutanak haline getirmezse, sonra savci, sonra hakim isini yapmazsa, sonra da kanun koyucular isini yapmazsa böyle alternatif adalet anlayisi ortaya cikar. Kurallari 30-40 gönüllü koyar, sonra 1 milyon kisi karsi tarafi hic savunmaya sans tanimadan linc eder. Adaletin koydugu boslugu birileri bir sekilde doldurur. Bu platformda koyulan her kural bir kanun, kural belirleyenler kanun koyucu, linc eden herkes savci olur. E peki bizim adalet kurumu ne oluyor. Birine bi iftira atilirsa nasil tespit edecez?, adam kendini savunabilecek mi? ya adam hakliysa ve biz linc ettiysek bizim cezamizi kim verecek? olay video ve fotograflarla delillendirildiyse bu delillere inananalim mi, ya delliller kumpassa?

Kisaca adaleti ne biz ne insanlar saglayabilir. Adaletin insanlar tarafindan saglandigi sistem otoriterlik olur, adalet mekanizmalar tarafindan saglanir. Bu mekanizmada önce gücler ayriligi olmalidir. Kanun koyucu ile yargilayici ayni mekanizma olamaz. Yargilarken de ayni mekanizma döner, yani cezalandirici ile savunma ayni olmaz. Ayni zamanda delillendiri denetleyen bilir kisi de ayni olmaz. Yoksa basimiza bu 30-40 kisi bunu linc edin, bunu aklayin diyen bir otorite olup cikar.

Satmadı

bu sordugun sorularin hic birini bilemeyiz. muhtemelen belli bi ortakligi vardir gelen paraya bakiyodur sadece, baska bir sey yapmiyordur. sattigini da sanmiyorum.ve kanzuk hic bi zaman ben sahibiyim demedi zaten. ceo yaziyor twitterinda da.

2 tane çift lavaş dürüm + ayran

ssg hala çoğunluk hisse sahibi, kanzuk ufak hissedar. yönetimi kanzuk'a devretti kendi amerika'da inzivaya çekildi. yönetimi devrederken belki bi miktar hisse daha vermiştir ya da ceo maaşı bağlatmıştır. belkide kanzuk yönetimi gönüllü devraldı. aralarındaki anlaşmayı tam bilmiyorum.

sedet'in açıklamasında ''yönetimi başak purut'a devrediyorum'' gibi bir şey okuduğumu hatırlıyorum.

mal sahibi sedet, ceo purut şeklinde anladım ben.

belki komplo teorisi olacak ama ben bu devredişte başka bir seyler de seziyorum. özellikle gezinin hemen öncesi ve sonrasi, sözlük kullaniclarinin bilgileri icin polisten gelen gizli ve açık baskı, mahkemeler, muhtemelen sözlük mecrasinin kontrolünün devlete açılması istekleri ssg yi tırstırdı ve kendini geriye cekti, kanzuk'a daha önceden verdigi paydan daha fazlasini önerdi ve kıçını kurtardı. şimdi koskoca apple'a amerikan hükümeti bana backdoor aç diyecek bu mahkemeye taşınıp dünya aleme afişe edilecek, türk hükümeti kıçı boklu iki sözlükcünün bilgisi icin mahkemeden izin bekleyecek. kanzuk'un ofise istihbarattan iki abinin ziyareti yetmistir artmistir bile.

bu sebeple, kanzuk yüksek riskli yüksek maaşlı ceo, ssg almanyadaki ev sahibidir. kimse kimseye darbe yapmaz.

onceleri kanzuk avukatlik hizmeti karsiligi, hisse almisti, simdi ise yonetim karsiligi. bildigin ssgyi iceriden cokertti, hem de sozluge yavas yavas sikerterek. kanzuku elestirmek, alaya almak gg sebeb. neden kanzuk sozlugu sikayet edip kapattirabilir diye mi? sacmaliga bakar misiniz?

su anda sirketin %94' u ssg' ye, %6' si da kanzuk 'a ait. kanzuk da hissedarlar tarafindan(yani kendisi ve ssg tarafindan) 3 yilligina belirlenmis yonetim kurulundaki tek isim ve ayni zamanda yonetim kurulu baskani. bu bilgilerin hepsine www.ticaretsicil.gov.tr 'ye ucretsiz uye olup, ulasabilirsiniz.

almanya da gezdigin gördügün yerler varsa oradan ac muhabbeti, onlara nereleri gördüklerini sor. almanlarin günlük yaşamı ile ilgili sorular sor, sütü nereden aliyorsunuz, ekmek sizin orada kaç para falan. oradan muhabbet uzar gider.

özel hayata, politik muhabbete ve din muhabbetine girme. bir süre sonra elinde patlar.

fatih akının son filmi harbi boktan değil miydi ya abiler ?
-south park sessizliği-

Yemeklerden konuşabilirsin, kebabtır, alman dönerinin dandikliği, onların yemekleri, sosis mosis

valla ben daha kendi yaşıma yakın iki alman'la bolca muhabbet ettim, kendileri ankara'da kalırlarken. gayet bilgili ve normal insanlar. türkiye'de olup bitenlere de ilgi duyuyorlar ama çoğu şeyi anlamlandıramadıkları oluyor. partizanlığa kaçmamak kaydıyla türkiye'nin politik gündemini ve bir türk vatandaşının bu konudaki aklı başında yorumlarını ilgiyle dinleyeceklerdir. hatta bir noktadan sonra kendileri konu açarlar, muhabbet su gibi akar.

bizim batı kültürünü anlamak için pek çok fırsatımız oluyor (facebook veya reddit gibi) ama onların orta doğu kültürünü (oradaki göçmenlerimizi saymıyorum) anlamak için çok fazla bir kanalı yok (istisnalar dışında). o yüzden benim gördüğüm avrupalıların ekseriyeti ne yapıp ne ettiğimiz konusunda gayet ilgili ve meraklılardı.

güneş ve rüzgar enerjisinde nasıl bu kadar iyi oldunuz?
evinizde güneş pili var mı? Ayrıntılar?

okullarda yaz tatilleri eyaletten eyalete değişiyordu galiba. nedenini tartışırsınız?

biradan bahsedilebilir. türk biralarını tanıyorlar mı diye sorabilirsiniz?

almanlarda motor tutukusu biraz hat safhada gibi, o konuda ilerleyebilirsin.

(bkz: stalin'e o konuda ben de çok kırgınım)

iş yemeğinde futbol, mülteciler falan hiç girme bence adamlar kendileri meyletmediği sürece. daha yüzeysel, genel şeyler konuşmak daha iyi. "havalar da ısınmadı hala yav" de.

kumpir, bira, futbol, karsi cinsle olan iliskilerde yasanan gariplikler, gezi onerileri.

müzik olabilir. geçen yıl bir iş yemeğinde bir almanla, çok alakasız bir şekilde (telefonumun o zamanki zil sesi, there is a light that never goes out'tu ve telefonumun çalması üzerine) the smiths muhabbetine girdik. 50 yaşındaki herif smiths fanı çıktı. o akşamki konuşmamızın yüzde 40'ı smiths ve morrissey üzerine oldu. hatta mail ile yazışmalarımızda bile bu devam etti.

müzik diyorum.

alman futbol konuştumu 5 saat bile geçer. tavsiyem bu konular üzerinden yürümen ancak sakın milliyetçi bi tavır takınıp rahatsızlık verecek cümleler kurma. orta şekerli davran hep. ben de bikaç kez almanları yemeğe çıkarmıştım hele biri vardı ki hiç unutmam adam türkiyeyi benden iyi biliyodu. erzurumdaki bilmemne camiden tut aksaraydaki pavyona kadar gezmiş herif o anlattı ben dinledim sdfs

"Brezilya'yı naaptınız öyle hacı" de.

şu alman usülü hesap ödemeyi sor. "hakikaten öyle mi" de.. "bi deneyelim mi" de.. doğruysa hesaptan da yırtarsın.

Her alman ile yapilacak tek konu var "Havalar", hele bir de günesli ise.
Ama bunun disinda gündem maddesi "Göcmen krizi". Tabi bu muhabbete iki uc var, karsindaki kisi göcmen yanlisi yada tam tersi karsiti olabilir. Ona göre yap muhabbetini.
Dünya cografyasi ülkelerden konusmayi seviyorlar, avustralya söyle, tayvan böyle diye konusulabilir.
ABD politikasi secimler bu siralar güzel muhabbet döndürüyor, Trump ile dalga gecebilirsiniz, almanlar seviyor bu adamla dalga gecmeyi.
Futbol seviyorsa muhabbet edileilir ama almanyada taraftarlar ikiye ayrilir Bayern taraftari ve bayern den nefret edenler diye. Ama milli takimlaridan konusmaya bayilirlar, rahat rahat milliyetcilik yapabildikleri tek alan oldugu icin.
Türk yemeklerinden konusabilirsin ama döner bizim icadimiz, türkiyeye almanyadan gitti derlerse sasirma, almanyada buna inanan cok var.
Yunanistanla dalga gecebilirsiniz, almanlar seviyor. Ama farkinda degiller asil yunanlilar almanlarla iyi dalga geciyor.
Uzun uzun araba muhabbeti yapan almana az rasladim, genelde arabalardan konusmuyorlar, ama cok iyi araba kullaniyorlar.
Bira ve sarap konusunu sorabilirsin, ilgililerse uzun uzun anlatir.

Is görüsmesi oldugu icin asla aile ve hitler gibi muhabbetlere girme, tehlikeli alanlar.

almanya'da yenilenebilir enerji çok fazla. insanlar kendi elektriklerini üretiyorlar güneşten falan. fazla ürettiklerini satıyorlar. bildiğin ev kullanıcıları. onlar yapmıyorsa bile mutlaka bilgileri vardır. bu konudan 20dk muhabbet çıkar. nasıl yapıyorsunuz, maliyeti ne, satış fiyatı, alış fiyatı, tamir bakım, zart zurt.

karar verme mekanizmalarını kıyafette kullanmak istemedikleri için öyle.

bende iki mavi, iki krem tshirt var, yazın çoğunu o dördüyle geçiriyorum. para=statü şu anda dünyada, en azından çoğu zaman. ayfonun varsa adam yerine koyuyorlar, ihtiyaçlarımızı görmezden gelip lükslerimize sarılıyoruz, sürekli tüketiyoruz. çünkü her yerde tüketmemiz söyleniyor.

hayır, şerefsiz değiliz.

ben şerefsiz değilim.

ben hep siyah giyiyorum. ama aynı kıyafeti giymiyorum. olumsuz algılayan biri varsa da kendi problemi. fakat dediğinize göre maddi durumu kötü olan biri olmadığım ve özgüvenim yüksek olduğu için(aslında maalesef bu ikisi günümüzde birbiriyle çok ilişkili) için olumsuz algılanmıyor olmalı. Bir insanın kendi kıyafeti hakkında ne düşünüldüğünü umursamasının nedeni bana kalırsa başka hiçbir şey ortaya koyamaması ve gidip bir yerden aldığı kıyafetle öne çıkmaya çalışması. Yoksa Zuckerberg ya da Jobs ya da bir Bilim Adamı başka bir şey ''üretebilen'' , ''başarılı'' insan, tatminini üç beş bir şey verip kıyafetiyle kendini göstermede aramaz. Ortaya koyduğu şey zaten onun için bir tatmin ve kendine güven kaynağıdır. ürettiği şey onu insanlardan zaten öne geçirir. Başka bir şeyler başaramamış insanlar ise dış görünüşe sarılıyor genellikle. bir tür eziklik gibi. kıyafete zaman harcamanın ötesinde bu yüzden kimse saydığınız isimlere ''niye hep aynı kıyafeti giyiyorsun paran mı yok eke eke eke'' diyemez ve kendinde bu hakkı göremez. içten içe ve belki kendi kendilerine bile itiraf edemedikleri üstünlüğü kabul ediyorlar yani. bu yüzden beş parasız ve hiçbir şey başaramamış birini aynı kıyafetlerle gördüklerinde ona üstünlük taslayabilirler. çünkü o da diğer başarısızdan üstün ''görünüyor'' . çünkü ikisi de başarısız ama birinin kıyafeti var. öyle ''görünmüyor''

anlatabildim mi bilmiyorum anlatamadıysam daha da açacağım...

edit: ''insanların zenginleri fakir görmek istediği için aynı giyiyorlar'' önerisine katılmıyorum. gördüğüm kadarıyla türkiye'de ve dünyanın pek çok yerinde insanlar güce ve paraya tapıyorlar. türkiye'nin siyasi seçimi dahi bu yönde. kimse ecevit istemiyor. günümüzde sakıp sabancı gibi şirin görünmeye gerek yok. ali ağaoğlu gibi olursanız insanlar size daha saygı duyuyor. putin'e hayranlığın bile nedeni güce tapma. sanırım değer yargılarının son yıllarda sadece bizde değil tüm dünyada ters-yüz olmasıyla ilgili bu.

fakirler çok zengin sevmez. kıl gider. birinin bütün parasını kaybetmesini izlemek katharsis duygusu yaratır. eğer fakirlere hitap ediyorsan fakir gibi görünecen. bizim patron bile ferrari neyim spor arabaları var ama işyerine normal düz vites lada ile geliyor. (git: www.want2die.com)

onlarınki tercih seninki zorunluluk.

ayrıca want2die +1, o deyince aydınlandım ben de, haklı.

sadece başlık icin cevap verecek olursak, evet şerefsiz evladiyiz.

geri kalan kısmında want2die hakli.

Onlarınki zorunluluk seninki tercih. Uu bak ne kadar karizmatik hep aynı şeyi giyiyor <3 desinler diye uzmanları tarafından belirlenmiş şeyleri giyiyorlar.www.want2die.com

hahaha. nihayet want2die arti 1 in sitesini yapmislar.
benden de www.want2die.com
dogru demis.

bana burak özçivit(böylemiydi adamın adı?) nasıl giyinir diye sorsan bilmem ama cem yılmazı bilirim. ali koçu da bilirim. adamlar giyim tarzıyla kendilerini aklına kazıyolar bence mesele bu.

Kendilerini kanıtlama, beğendirme gibi bir ihtiyaçları kalmadığı için.
Sebep reklamdan ibaret değil. Tanıdığım zenginlerin pek çoğu sade veya özensiz giyiniyor.

La belle indifference

Ben de cogunlukla oyleyim artik. Gazete tv uzun suredir yoktu, eksi tema degisikliginden o da yok pek artik. Gundemi favebooktan takip ediyorum :/

www.youtube.com

baktığın her yerde acı görüyorsan kendini kurtarma derdine düşüyorsun. normal.

ek: "takatim kalmadı" diyen insanın insanlığı sorgulanmaz bence. "takatim kalmadı" büyük bıkkınlık ve çaresizlik içerir.

normal.

Neye göre normal? Cevaplara bakılırsa genel algıya göre normal belli ki, ama bana göre değil. Çünkü umrunuzda olmayan şu durumda ülkeden öte insan oluyor. Ben kimsenin acısına sırtımı çevirmem, çeviremem.

tamamen aynı kafadayım dostum. şimdi geliyorlar "yok tv de şu oldu, geçen de söyle bi haber gördüm falan" "ülke ne hale geldi falan" diyolar. biraz olsun umrumda değil, çünkü bişe olmaz. bu ülke zaten 500 yıldır böyle. haberler aynı öyle süpriz bişe yok.

başka şeylere yoğunlaşmak lazım. enerjiyi gerekli konulara harcamak lazım.

(bkz: mesleki uzmanlaşma)
(bkz: toefl)
(bkz: ielts)
(bkz: fitness)

bence değil.

aksaray'dayım ben. bomba patlar endişesiyle sokağın kalabalık tarafından değil de en az insan neredeyse orasından gidiyorum. bazen kaldırım dururken manyak gibi yola iniyorum falan. ha tamam benimki de paranoya seviyesinde ama mesele ülke değil burada, en başta senin can güvenliğin. bu kadar boktan ve güvensiz bir ülkede, her şeyden önce kendin için endişelenmiyorsan, kusura bakma ama bence malsın biraz hehe.

eğlenmeye bakıyorum ne demek? ne yapıyorsun yani, 7/24 eğleniyor musun? ben o kısmı anlamadım. oturup ağlayalım demiyorum, benim de amacım ilk fırsatta siktir olup gitmek zaten yani oturup türkiye'ye ağlayacak değilim ama eğlenme kısmını anlamadım. normalde haftada bir eğleniyordun da ülke bu hale gelince sürekli eğlenmeye mi başladın?

insanlığımızı kaybetmeyelim plz tşk

bile bile saçma sapan adamlara oy verenler yada hiç oy kullanmayanlar, ülkenin hayrına bir tane çivi çıkmamış adamlar eziliyor ve dertli diye kendime sorun mu edeceğim bir de.

sonuna kadar normal.
sikimde değil^2
youtu.be

PKK'nın insanlığı öğretmekten
AKP'nin İslamlığı yaşatmaktan

bahsettiği bir ülke
ailem burada olmasa beş dakika durmam burada
insanlardan nefret eder oldum

tam tahmin ettiğim gibi bazılar populizmin gariban edebiyatının dibine vurmuş.

iyi madem. ben de başliim. ben tuncelide askerdeyken hanginizin sikimdeydim? gelmiş bomba falan falan diye anlatıyorsun! herkes kendi çaresine baksın beyler, birlikten bi sik olmadı

tolkien+1, devilred+1 bunlar madalyonun iki tarafı.

ben hassasiyet göstermeden ipleyebileceğim bir hale girmeye çalışıyorum. yoksa ikisi de ayrı uç. hissizleşmeye başladığım hususlar olsa da umursamaya çalışıyorum yani. onu kaybetmek istemiyorum.

asıl kötü olan sikinde olması gerekenlerin sikinde olmaması. siyasetçilerin hiçbirinin ülkeyi sikine taktığını sanmıyorum.

normal değil ama bizim durumumuzda normal. Çok fazla kişi "artık önemli değil ko götüne" moduna girdi. En sonunda hepimiz etkilenicez o ayrı konu.

Ben mesela, Amerika'nın yeni başkanı Trump olsun biraz da batı böyle sorunlar yaşasın, sonra komple dibe batalım oradan çıkabiliyorsak çıkalım diyorum. Böyle şeyler gelmeye başladı aklıma.

ülkede herkes aynı durumda zaten. sahi geçenlerde 28 kişi ölmüştü dimi.

Ben de o evreye doğru gidiyorum. Geçen sene tüm açık oturumları takip ederdim kim ne düşünüyor ne olacak bu halimiz falan diye. Ama şimdi öfleyerek kanal değiştiriyorum ki gerçekten çok meraklıydım bu tür güncel siyasi meselelere. Toplumun psikolojisi bozuldu artık kutuplaşa kutuplaşa ortak nokta kalmadı. Seçimler atlatıldı ama toplum rahatlamadı çünkü iş artık kırılmaya doğru gidiyor.

ne için lazım .)) ilginç bir soru.

isveçli kadınlara sanaldan yürüyecegim, ingilizcem yetmiyor. soruya cevabiniz varsa ne güzel olur.

akım bilmiyorum ama paul auster'a bir bak istersen.

en.wikipedia.org

arthur c clarke


gopyala yapıstır guzum

transendentalism
fireside poetry
beat kuşağı
imagery (şiir)
great depression dönemi eserleri
harlem renaissance


seç beğen al.

Dirty Realism - Raymond Carver - What we talk when we talk about love

beat kuşagi - jack kerouac

Biz de anlayamıyoruz. Anlarız bir gün.

thank you captain obvious

Olaya ironi ile bakılması önemli değil.

Ortada kimsenin dillendirmediği bir gerçek var. PKK lafa gelince AKP'ye faşist, diktatör, katil demeyi biliyor. İcraata gelince garibanları öldürüyor.

Bana mantıklı gelmiyor. Mantıklı gelen varsa afiyet olsun.

(bkz: bir terör örgütü olarak devlet)

bkz verdim içi boşmuş. devlet de vatandaşlarının haklarını bile isteye korumuyor ve onları bağıra çağıra ölüme yolluyor. kadın cinayetleri mi dersin,sokak hayvanlarına uygulanan işkenceler mi dersin, işçi ölümleri mi dersin, üçüncü cins bireylere yönelik şiddet mi dersin, doğasını tabiatını korumak isteyenlere saldıranlar mı dersin. bunlara karşı çıkıldığında kafana copu gazı yiyorken uyguladığın şiddete karşı şiddetin doğmasından daha doğal bir durum olmuyor -bence-.

burası krallık mı dostum, sonuçta birilerini de başa bu halk getiriyor. halkın kendisi iktidardır zaten ve terör örgütlerinin de her zaman hedefi siviller olmuştur.

moruk adam kendini havaya uçuruyor, garibanı falan mı düşünür? ayrıca neye göre "gariban" diyosun ki yani, adam belki o ülkedeki her şeye düşman tamamen?

terör örgütlerinin olayı, adı üzerinde, insanları ve devleti terörize etmek suretiyle infial yaratıp mevzu çıkarmaktır. ses getiren eylemler de ne yazık ki insanların öldüğü eylemler olur.

yoksa istersen her gün parkta bomba patlat amk kim seni neden iplesin. insan ölecek ki terörize olacaklar.

yanlış anlaşılmasın terörü destekliyo falan değilim, çalışma mantığını söylüyorum sadece. adamların olayı bu yani. ne yapmalarını bekliyosun ki.

@makarnavodka

Söylediğin mantıklı değil. Terör saldırılarında hükümete oy vermeyenler de ölüyor. Direkt bir bağlantı yok.

@dermeister,

Demek istediğim net olarak anlaşılmamış,

Terör örgütleri kademe olarak hep memur, asker, polis ve sivil halkı öldürüyor.

Sen hiç ölen bakan, bakan çocuğu, bakan eşi hükümet yetkilisi gördün mü?

Ben gazeteci bile gördüm ama siyasetçi ne hikmetse hiç terör mağduru değil. Neden acaba?

Terör örgütü dediğimiz oluşumların amacı daha fazla kişinin tepkisini çekmek aslında. Normalde tepkisi çekilen kitle o eylemin neden yapıldığını, önlemek için neler yapıldığını, neden önlenemediğini falan araştırır/öğrenir ve tepkisini öncelikli sorumluya yani faşist rejime yöneltir.

Siz de diyorsunuz ya statükodan kimse mağdur değil. Bir tanesinin çocuğu savaşta ölmüyor, hep başkası acı çekiyor.

Biat kültürü, teslimiyet gibi kavramlar işin içinde olmasa yani mantıklı insanlar olursa ortalıkta sorular sorulmaya başlanır;

Kardeş bi baksana, senin çocuğun niye komando olmuyor? Niye senin mahallene kadar giremiyor bu bomba koyanlar? Niye sadece rütbesiz/düşük rütbeli askerler ölüyor? Lan oğlum bu adamlar niye ölüyor? Niye ateşkes ilan eden bir tarafa durup dururken saldırıyorsun? Niye seninle alakasız bire yerdeki bir örgüte savaş açıyorsun? Niye Bütün komşularınla düşman oldun? Niye başka ülkelerin topraklarında can kaybediyoruz?


Terör örgütüne sorduğunda cevap da alabiliyorsun. Almasan da biraz mantıklı bakınca cevap geliyor. Terör örgütü diyor ki;

Ben benim yaşadığım topraklarda ırkım/dinim/dilim/görüşlerim yüzünden bana saldıran herkese savaş açtım. Bu savaşta baş düşmanım saldırıları üst elden kontrol eden x devleti. X devleti saldırıları ordusu ile yapıyor, ordusunu zorla askere aldığı çocuklardan oluşturuyor, bu çocuklar kafası basmadığı için devletin söylediği her şeye inanmış ve ordunun da beyin yıkamasıyla ölüm makinesinde farkı yok. Sokakta babasının yanında oynayan çocuğu bile öldürüyor. O zaman o da ölecek.

70 milyonluk halkın (hadi bizi çıkart hesaptan 50 milyonluk halkın) verdiği vergiden maaş alan, işi güvenlik sağlamak olan polis buraya gelip baskıcı rejimin sokaktaki kuvveti oluyor, işkence yapıyor, tecavüz ediyor, vuruyor, kırıyor. O da ölecek.

Terör örgütü dediğimiz yapı aslında çok basit düşünüyor. Bir de biz komplo teorileri kurmak yerine basit düşünsek gerisi gelir zaten.

terör 101 dersine girmedin mi?
terörün amacı budur. sivilleri hedef alırsın. halkı korkutursun, insanları olağan rutininden çıkarırsın, kimse rahat rahat sokakta gezemez vs.
bu şekilde o hükümet ile pazarlık yapabilir, istediklerini söyleyebileceğin bir zemine gelmeye çalışırsın. filistinliler, çeçenler falan buna kastılar. pkk da buna kasıyor.

@godless frog

Terör örgütleri basit düşünüyor ise neden siyasileri öldürerek mesaj vermiyor?

terörü desteklemek insanlık suçu ama terörün kendisi bu. devrimler bile dans ederek yapılmaz. birileri ölür. hiç mi v for vendetta izlemediniz :D

@ghilleinthemist

Senin verdiğin cevap da malesef tatmin edici değil ve soruya cevap olmaktan uzak.

@merak ediyorum

Koruma, güvenlik tedbirleri ve ayrıca tepki çekme meselesi, Ülkemizden örnek vereyim; PKK'nın öldürebileceği en üst düzey bürokrat kim olabilir?

Tayyip değil, Başbakan da değil, Kabinedekiler çok zor ihtimal, yüksek risk. Herhangi bir milletvekili öldürülse de senden tepki çekmeyecek. çok gereksiz bir eylem için çok fazla efor sarfedilmiş oluyor. Halbuki TAK gibi kıçıkırık bir örgüt bile 15 gün içinde komutanlıklar bölgesinde çok daha büyük tepki çeken bir eylem yapabiliyor.

Koruma ve güvenlik tedbiri mi?

Bir daha düşünün bence.

Bu ülkede Gaffar Okkan'ın beyninden 20 tane mermi çıkardılar. Diyarbakır emniyet müdürü.

Sizce -Cumhurbaşkanı ve Başbakan hariç- öldürülemeyecek ve güvenlik zaafiyeti olmayan kişi var mı? Bence yok.

Terör örgütü gerçekten acı çektirmek ise, en azından bakanların çocuklarını öldürebilir. Ki 2 yaşındaki bebeğe kurşun sıkabilecek kadar gaddar bir örgüt bunu da pek ala yapar.

Gaffar Okkan meselesi en başından çetrefilli zaten. İçeriden haberli, planlı, terör örgütü/gerilla normlarına uymayan bir saldırı zaten. Ki ölümü PKK'ya devletten daha çok zarar vermiştir. Latince "Cui bono" diye bir kalıp var, kimin işine gelir/kime faydası var gibi bir şey. Bir olay olduğunda önce bu sor sorulurmuş. Genel olarak insanlara tavsiyem durum ne olursa olsun biraz geniş/tarafsız bakmaya çalışıp olayla ilgili bu soruyu sormaları yönünde oluyor, sana da tavsiye ederim. Terör örgütleri ve eylemleri diye konuşuyoruz ama büyük çaplı eylemlerin çoğunu devlet yapar/yaptırır. Türkiye için de böyledir diğer ülkeler için de. O yüzden önce eylemi kimin yaptığına emin olup sonra neden yapıldığına kafa yormak daha faydalı olacaktır.

Soruyu tekrar sadeleştirelim o zaman:

Terör örgütleri neden siyasilere saldırmıyor?

eşref bitlisi de es gecmeyelim.

t24.com.tr

Ben de cevabı sadeleştireyim :)

Zor ve etkisiz.

Zor olduğu çelişkili. Dünyadaki hükümetlerin ve bizim hükümetimizin yüzlerce milletvekili ve bunların yığınla yakını var.

Bir o kadar da bürokrat var. Sizce bunların hepsi en üst seviyede korunuyor mu? Korunsa bile kararlı bir terör örgütünün elinden kaçar mı?

Etkisiz olduğunu da düşünmüyorum. Siyasilerin kendilerini kelle koltukta hissetmesi kadar etkili bir şey olabilir mi?

Sen terör örgütüsün ve karşındaki siyasi duruşa öfke duyuyorsun. Karar mekanizmalarındakileri mi öldürmek istersin yoksa adı bile hatırlanmayacak insanları mı?

Açıkçası daha önce denemedim, planını da yapmadım ama milletvekillerinin (özellikle iktidar milletvekillerinin) en az bir eskort + 1 yakın korumayla gezdiğini biliyoruz. Yakın mesafe zor iş. Uzun mesafeden bir suikast yapabilmek için de hem içeriden bilgi gerekiyor hem de uzun planlama vb efor gerektiren safhalara giriliyor. Bir de örgütler kişinin canlı yakalanması taraftarı değiller.

Bir de şöyle bir durum var, öldürdüğün kişiyi yüceltirsen daha kötü, karşı olduğun görüş hem destek kazanır hem de ölen kişi şehit mertebesine yükselip baş tacı edilir.

Adnan Menderes gibi bir örnek var karşımızda. İdamı insanlık suçu olmasının yanında ideolojisinin daha da büyümesini sağlayarak gelecek nesilleri de etkisine alan saçma bir görüş olarak ülkeye büyük zararlar verdi.

@godless frog,

Yakın mesafeden zor demişsin. Sence bir terör örgütü birisini öldürmek istese yakını uzağı fark eder mi? Geçmişte öldürülen insanları bi gözünün önüne getir.

Ayrıca sivil halkı öldürürken de yüceltiyorsun aynı mantıkla?

Üstelik sivil halk öldüğünde devlet "Sivil halkı öldüren cani teröristler" diye bunu kullanabiliyor ve bu devletin işine geliyor, uluslararası camiada terör örgütüne baskı kurabiliyor.

Bu tez de mantıksız.

Ben de benzer sebeplerle " Terör örgütleri ve eylemleri diye konuşuyoruz ama büyük çaplı eylemlerin çoğunu devlet yapar/yaptırır. Türkiye için de böyledir diğer ülkeler için de. O yüzden önce eylemi kimin yaptığına emin olup sonra neden yapıldığına kafa yormak daha faydalı olacaktır." demiştim.

Benim de anlamadığım bir meseledir bu. Madem siyasilere yaklaşamıyorsun, iktidarla ilgili derdin var, neden askere gitmeyen milletvekili oğlu kaçırmazsın? İktidar borazanı gazeteci kaçırsan daha büyük etkisi olmaz mı?

@yine de şahlanıyor

Mesele tam olarak budur, tebrik ederim.

tabii ki devletlerin himayesi altında... pkk 4 devlet tarafından destekleniyor. abd rusya almanya ve de israil... bu adamlar pkk'ya silah yardımı yapıyor. yaparken de şartlar koşuyorlar... bu şartların içinde sivil ve siyasetçi öldürülmeyecek. çünkü bir siyasetçinin öldürülmesi devlet nazarında daha sert tedbirleri aldırıyor...atıyorum kandile girmeye mırın kırın adamlar, mecbur evet diyecekler. asker, polis düşünmezler o zaman. mhp ya da akp milletvekilleri her gün halkın içindeler öldürmek çok kolay. bunlardan birisi öldürülse devletin alacağı aksiyon çok farklı olur. pkk'ya yardım yapan devletlerin siyasetçileri de bu siyasetçilerle menfaat işbirliğinde... bir anda çıkar çatışmasına dönecek... pkk'ya yardım edenler bu sefer rahatsız olmaya başlayacak. türkiye rus pilotları öldürdü rusya ne yaptı? peki rusyadan önemli bir siyasetçiyi öldürseydi türkiye, rusya'nın aksiyonu daha farklı olacaktı.

@gotic,

Söyleminden şu anlam çıkıyor: Terör örgütlerinin bir sınırı var o sınırı aşarlarsa yok olacaklarını biliyorlar ve o yüzden sadece polisi, askeri ve sivilleri öldürüyorlar.

Ayrıca şu anlam da çıkıyor: Devlet isterse terörü bitirir ancak kendi hayatları tehdit altında olmadığı için yeterince sert tedbirler almıyorlar.

Bugün 5 yıllık iç savaşın içinde olan suriye'de bile hükümetten önemli isim veya yakını öldürülemedi. Yani orada becerilemiyor, burada mı becerilecek?

Siz zor olduğuna inanmayın, çok çok çok zor o tarz eylemler.

dünya genelinde birçok devlet görevlisi terörden mağdur oldu yalnız, "bir tane bile olmadı" demek tuhaf kaçmış.

aynen... asala örneğine bakın... yabancı devletler asalaya bir yere kadar susmuşken iş siyasetçi ve büyükelçilere dokununca türkiye devleti nasıl aksiyon aldı ve de diğer devletler türkiye'Nin mit elemanlarının takır takır asala üyelerini vurmalarına ne diyebildiler. cılız bir ses çıkarabildiler.

Bir milletvekili'ni öldürmek bu kadar zor demek? Siz nerede yaşıyorsunuz çok merak ettim. Norveç'te mi?

Terör örgütünün hedef tahtasına alt kesimdeki insanları koyması bana mantıklı gelmiyor.

Hakeza, aynı şekilde, terör örgütünün de üst düzey yöneticileri öldürülmüyor. Öldürülemiyor.

Bir nevi anlaşma varmış gibi. Genç ve gariban insanlar ölsün, savaş orda ceryan etsin, yaşlılara, elitlere ve onların çocuklarına sıçramasın gibi bir mantık var.

sivillere saldırı yapılınca daha çok ses getiriyor sanırım olay.

ben de hep merak ederim neden böyle parti mitingleri, eylemler ve pazar yerleri gibi yerlerde yapmazlar diye. ikinci söylediğim de oldu malesef geçen sene.

ayrıca milletvekiline suikast gayet de düzenleyebilirler. zaten planlıyorlardır, istihbarata takılıyordur. abd'nin 4 başkanı bile suikast sonucu öldürüldü. dünyada pek çok lider bu şekilde öldürüldü.

Terör örgütlerinin amacı ne? Önce bu soruyu cevaplamak lazım.

Terör örgütleri bireysel bir kin tutmazlar(!). Genel olarak toplumları hedef alarak halkı korkutmak, var olan devleti itibarsızlaştırmak/dağıtmak için eylemlerini gerçekleştirirler.

Bir bakanın oğlu kaçırılsa öldürülse, tabi ki bu önemli bir olay olur ama toplumu çok etkilemez(tartışılır). Siviller ölüyorsa halkta bir huzursuzluk olur ve kargaşa meydana gelir(bizim ülkemizde olmuyor quzum, raad adamlarız).

Tabiki yüksek mevkilerde ki insanlara yapılan suikastlar vardır ama bu biraz şahsi meseledir. Abdullah Öcalan yakalanmadan önce herkes ölsün, yakalansın pkk biter dendi. Noldu?

Terör örgütleri siyasilere saldırmıyor, nedeni sivil halka saldırılması daha çok baskı ve yankı uyandırır. Ülkeyi kaosa sürükler, farklı oluşumlara olanak sağlar ve bu durumdan faydalanmak için iyi şartlar oluşmuş olur.

eksisozluk.com

arkadaşlara ilham kaynağı olmuşuz.

Evet yine bir terör saldırısı ile karşı karşıyayız. Yine aynı senaryo.

Yine masum insanlar.

Bir şeylerin farkına varın artık.

Anlaşılabilse adı terör örgütü olmazdı zaten. Teröristin amacı toplumda infial yaratmaktır. Bunu da en rahat sivil asker öldürerek yaparlar.

Benim asıl anlayamadığım kendilerini hümanist, entel, solcu gören arkadaşlar nasıl oluyor da dünyanın en barbarca eylemi olan insan öldürmeyi destekliyorlar.

Bu ülkede terör örgütleri çok şanslı. Öyle güzel, öyle kolay algı yönetimi yapıyorlarki sanki suçlu tc ve hükümet. Terör örgütünün hiç suçu yok.

Butun teror orgutleri bir otoriteden destek alir. Mutlaka cikarlarin kesistigi bir nokta olur, eger boyle bir nokta yoksa da teror orgutu boyle bir ortak cikar yaratmak zorundadir, aksi halde teror orgutu varligini surduremez. Varligini surduren tum teror orgutleri, bir takim aktorlerden destek alir ya da ortaya cikarken almistir. Pkk'si, isid'i, el-nusra'si hepsi..

Teror orgutu otoriteyi sarsmak icin sivillere saldirir zaten. Amac otoriteyi bir sey yapmaya zorlamaksa ikna edici yontenmlerle otoriteyi zorlarsin. Otoritenin uyelerini yok edersen yerine yenisi gelir, onlari zorlarsin bu sefer. Devlet sivilden sorumludur, sivil guvende degilse devlet de guvende degildir. Bir teror orgutunden beklenen sey zaten sivillere saldirmasidir, cunku o bir teror orgutu.

answersafrica.com

e tamam? bazıları öyle. geri kalan 3/4'ünü belirtmemişsin ki şu ırktan olsun diye

fark etmiyor hocam.

sadece 4 tanesinden biri uzakdoğulu ya da zenci. geri kalan ne olursa olsun. ama örneğin dede zenci ya da uzakdoğuluysa geri kalan 3'ü zenci ya da uzakdoğulu olmasın.

edit.

listedekiler çinli-afrikalı değil, melez.

Jean Ping, gerçek bir çinli-afrikalı.

senin bahsettiğin gibi kim olabilir, obama ile keanu reeves'e bir bak bakalım.

o söyledigine octoroon deniyor ve aratınca sunlar cikiyor. aralarında ünlü resimleri de var

www.google.com.tr

harcamalari pek bilmiyorum ama cok iyi ve ucuza masaj yapan yerler varmis sirt agrisi gecirici. arkadasim anlat anlat bitiremedi

viyana her acidan daha pahali. budapeste'de 10 euro civarinda bir paraya karninizi orta halli bir restoranda güzelce doyurursunuz, icki dahil. viyana'da 8 euroya mcdonalds menusu yiyebilirsiniz ancak. hediyelik ikisinde de ayni fiyat, hepsi cinde üretiliyor zaten. budapeste'yi biraz zorlasaniz yürüyerek gezebilirsiniz, ya da hop on hop off yaparsiniz cüzi bir miktara. meydanlarda bahşiş usulu calisan ögrenci rehberler var. takiliyorsun pesine, gönlünden en koparsa veriyorsun, o gezdiriyor. viyana da metro kontrolleri daha sıkı, stephanplatz dan schonnbrunn a yürüyemezsin, bilet alman lazim gelir. o da ucuz degil. maria hilfe civarinda bir apart tutun, günlügü 30 euro idi ortalama evlerin, o caddede tüm alisveris yerleri var ama cok ucuz degil. sportsdirekt magazasi var caddede, oradan markali ürünleri cok ilginc fiyata alirsiniz.

ha bir de budapesteden viyanaya gecerken arada bratislavaya bir gün ayirin, gündüz gelirsiniz, o gün gezersiniz. gece orada kalip viyanaya gecersiniz.

bir de bir de, budapestede euro pek gecmiyor, huf a cevirmeniz gerekiyor parayi. bunun icin de en iyisi bankalar, exchange office lerden her türlü kazık yersiniz.

eğer daha önce gitmediyseniz rotanıza Prag eklemenizi de tavsiye ederim pişman olmazsınız.
öncelikle 1TL=93.51 HUF 1 Euro = 309.11 HUF.
Arkadaşımın paylaştıkları:
Budapeştede fazla turistik olmayan yerel lokantalarda ortalama bir menü 1000-1500 HUF arasında, şehrin popüler yerlerindeki ortalama mekanlarda 2500-4000 HUF; lüks restoranlarda ise 4000 ve üzeri HUF arasında değişiyordu 2014de.
Örnek olması açısından, Türk dönercilerinde dürüm 650-700 HUF civarındayken Mc Donalds menüleri de 1200-1500 HUF arasındaydı. Turistik yerlerdeki ortalama mekanlarda 50 cl.lik bira 500-600 HUF civarı.
ulaşım için şehir içi tek bilet 3lira civarıydı. kaldığınız-gezeceğiniz yerlere göre fiyatlar değişiyormuş

Viyana'da mcdonalds nerede 8€ cok merak ettim, mcdonalds menuleri 6-6,50€

10-15€ arasi cok guzel yemek yiyebilirsiniz viyanada, sadece pahali restoranlara gitmemeniz lazim. Mesela griechenbeisl ya da plachutta. Bunlar pahali yerlerdir.

Bierhof, 1516, centimeter vb yerlere giderseniz gayet guzel cikarsiniz 10-15€ arasinda.

Viyananin old town kismini yuruyebilirsiniz. Cok kucuk degil ama cok asiri buyuk de degil. Bir tek schönbrunn sarayi yurume mesafesinde degil, operanin onunden yesil hatla 6-7 durak vardir. Tek binis 2,20€, 90 dk gecerli ve aktarma serbest.
24 saatlik bilet 6,70€, 48 saatlik 11 bisey, 72 saatlik 16 sanirim. Haftalik bilet de 16 ama sadece pazartesiden pazartesiye, cars aliyim carsambaya kadsr gecerli olsun degil. Ve tum biletler tramvy, metro, otobus ve sbahn denilen banliyo trenlerinde geciuor.

Belvedere ye bile yurunur,
Mariahilfer caddesine zaten yurunur. Tabi siZin fitliginize de bagli.

Su anda kurdan dolayi ozellikle cogu sey turkiyeye gore pahali oldu. Onceden (3 sene once filan) trye gore cogu sey uygun fiyatliydi.

Viyana'da 3 €ya doner durum ya da 2,5€ya dev dilim pizza (cidden dev dilim) yiyerek de idare edebilirsiniz mesela. Tamamen size kalmis.
Ya da her aksam plachuttad yiyip iki kisi icin icecekler dahil 60-70€ hesap da odeyebilirisniz.

viyana'da mc donalds'lar bile yan sokaklara dükkan açmak zorunda kalmış düşünün. avrupa'nın her yerde her meydanda sayısız olduğu halde.

viyana aşırı pahalı. budapeşte istanbul'un aynısı.

viyana pahalıdır ama budapeste oldukca ucuz. viyana'da dikkatli harcayın. bir de viyanada 2 günlük biletlerden alabilirsiniz ucuza geliyor baya. herkes o biletten alıyor zaten

her zamankinden daha yakın birlik

Kürtleri kimsenin salamadığı için öyle bir olay olmaz. Amerika işime geldiği gibi kullanıyor ama iş ciddiye bindiğinde ki bir ara petrol satarız muhabbeti yapmışlardı. Amerika hemen el koydu. Yani karşısında biz devletiz diyebilecek bir kesim istemiyorlar. Kürtler de ortada dansöz, maşa artık ne dersen.

goygoyu bırak ders çalış arkadaşım.

Şimdi kürtler Suriye ve Esad askerleri ile ortak hareket ediyorlar Suriye ve Esad'ın kürtler muhalifler ile çatıştığı için işinde geliyor bu ama bak gör Suriye Putin desteği ile muhalifleri temizlediğinde sıra Suriye-Kürt çatışmasına gelecek. Bu sefer Amerika kurtarmaya çalışacak kürtleri.

Bizimkiler ileride Esad ve Rusya ile kanka olursa kimse şaşırmasın.

bütün afrika amerikalilar iyi basketbol oynar . bu cepte.
bütün iskandinavlar 2 metre boyunda yakisikli kadinlar ve erkeklerdir. bu cepte.
bütün almanlar domuz yer. bu da cepte.
bütün kürtler, politik, kültürel, ve inanc olarak birleşmişler, sinsi sinsi planlar yapıp sonra büyük kürdistani kuracaklarmıs. bunu nasil göremiyor insanlar.

Doblo kullanıyor musunuz? Kullanıyorsanız yarın AKP ilçe teşkilatlarından birisinde başlatalım hemen. Ne de olsa büyük resim görülmüş :D

O yolu sık sık kullanıyorum. Dümdüz çoğu ve çift gidiş çift geliş. Manisa izmir arası biraz yokuşlu ama çeker herhalde scooter. Sıkıntı olmaz çok. 6-7 saat sürer ama scooterla herhalde.

www.instagram.com

Arkaya çantamı atıp aynı bunun gibi yollara vurmak istiyorum kendimi. Zaman sorun değil. Ölmeyeyim yeter

youtube'da bir çocuk scooter ile istanbul'dan samsun'a gittiğini anlatmıştı kanalında. yanlış hatırlamıyorsam yamaha delight kullanıyordu. o 700 küsür kilometre yolu 1 günde yapabilmişti, sen de bu yolu rahat rahat yapabilirsin bence. yeter ki kullandığın motorun limitlerini bilip ona uygun bir şekilde yol al. :)

gidilir ancak ortalama hızını 60-70 km olarak hesapla. her 2 saatte bir mutlaka mola ver. yanına lastik tamir kiti + lastik şişirme spreyi al mutlaka. yazın yapacağın için fark etmeden dehidre olabilirsin dikkatin azalır risklidir. su almayı unutma.

balıkesirden sonra cok kamyon oluyor izmir e kadar. biraz farkli bir rota yapaim diyorsan, soma ayrimindan gir, soma-kınık-bergama yaparak gel. daha keyifli bir yolculuk olur, yollar daha sakin olur.

Ben olsam Gönen üzerinden edremite giden yola çıkardım, boş ve güzel bir yol.
Edremitten sonra Burhaniye, Ayvalık, dikili, foça, izmir şeklinde geze geze giderdim.

Seni rotayı arabayla bile gitmekten nefret ediyorum.