böyle bir konunun etik kavramı dahilinde değerlendirilmesi dahi çok saçma. işyerimde var, işler nasıl yürüyorsa ona göre hareket ediliyor ve şu ana kadar bu durumu sorun yapan görmedim.

bunda temel sorun whatsappin is haricinde de kullaniliyor olmasi. yani her gün dilekce vermiyorsun, daha farkli yaklasiyor insan. ya da her gün mail atmiyorsun sirket icinde yazismalar daha resmi geliyor.

sonra daha dün arkadasina ay albisem nassi olms yav xDxd diye selfie attigin dedikodunu yapip insan cekistirdigin, smileyden klavyesi olan bir ortamda, biriyle konusuyorken off the record algisinin otomatikman olusmasi normal.

benim de hosuma gitmiyor bu gidisat, sirketlere mail atiyorsun yanit dönülmüyor, facebooktan mesajlara yanit dönüyor. internetten ulasmaya calisiyorsun twitterda mention atmadan sorununu cözmüyorlar. bu gidisat bence de hos degil, sacma yani, ama ne yazik ki böyle.

slack ya da baska alternatif bir platform kullanilsa, cidden, whatsapp degil bu, smileyi kisayim, ciddi olayim algisi olusur. tamamen whatsapp, facebook, twitter gibi sürekli kullanilan isle alakali olmayan laubali mecralarin, is hayatina entegre edilmek istenmesinin bir sonucu.

çalışan insanlar ve organizasyon yapısı ile alakalı bir durum.

çalışanlar adam gibi bir süzgeçten geçirilip işe alınırsa bunların hiçbiri olmaz.

bunun bir sorun olmadığını düşünen herkes aklını kaçırmış demektir

bence çok da yerinde oluyor. gereksiz alt-üst etiketlerine bizim kadar takılan başka bir millet var mı bilmiyorum. bilgiye bu kadar hızlı ulaşmanın hakim olduğu bir devirde bunlar biraz boş. whatsapp sayesinde insanlar verimli bir şekilde birbirleriyle iletişime geçip gerekli müdahale ve bilgilendirmeleri anında yerine getirebiliyorlar. ben bir işi tamamlamak için gereken bilgiyi üstümün üst biriminden alacaksam o süreci dallandırıp budaklandırmak saçma değil mi?

off record olmaması gereken süreç/iş takibi gerektiren durumlar, kurumun diğer kurumlarla ilişkisi vs. söz konusuysa bunun mail ile yapılması doğru olandır, yarın öbür gün böyle böyle diyebilmek adına önemlidir o ayrı. birimlerin whatsapp grubu kurması ve bu grubu sadece işle ilgili bir durumda kullanıyor olmaları operasyonel süreci kolaylaştırıyor.

bunu suistimal eden, kötü kullanıp kişisel sınırları aşan varsa o şahıs ve olay içinde değerlendirmek gerekir.

@patiska,

ne demek bizden başka takılan biri var mı?
alt üst ilişkisine takılmayan şirket mi var dünyada? adamı anında kapının önüne koyarlar.

@tchuck alt-üst ilişkisi! adı altında egolarını projekte edip fazla şekilci yaklaşan sistemden bahsediyorum. bu ülkede top seviyede. yoksa dünyanın her yerinde en kurumsalından en patron şirketine kadar her kurumda belli bir kurum kültürü vardır ve o kurum kültürü neyi gerektiriyorsa o şekilde saygı çerçevesi içerisinde davranırsın.

@patiska,

alt üst ilişkisinin egoyla vs. alakası yok.
iletişim kademeli gide,r herkes bir üstüne iletir çözemediği problemleri veya raporları.

yoksa se nwhatsapp'tan direkt en üste ulaşmaya başlarsan, aradaki üstün bostan korkuluğu muamelesi görür. aradaki o yetkili tamamen çekilrise de, bu sefer en üstün "başlarım sizin muhabbetinize" diyerek yine o mevkiye birini getirir ve yine aynı süreç işler. bu gerizekalıca problemlerin aşılması için, herkes sorumlu olduğu kişiye raporlar.

Whatsapp kullanmıyorum hiç açmadım bile. olay çözülüyor.

çalıştığım koskocaman holdingin whatsapp grubu var. holdingin sahibinden, ceoya kadar herkes yazıyor. arada geyik bile dönüyor.

sektör önemli yorumlarken.

alt üst iliskisi söyle önemli. projeler var, herkes bölüm kendi icinde karar verirse, argeye sormadan etmeden, o isten bir b.k olmaz. emir komuta zinciri, denetlemeyi de mümkün kiliyor. tornadaki adam, proje müdürüne degil de ceoya soracaksa o isi, o sirket bir yila kalmaz batar.

modea tekstil vs bilemeyecegim. bilgi islem ve yazilim sektörü bir rahat. ofis veri girisi ekonomi borsa bilemem, mühendislikte sacmaliktir alt üst iliskisinin yok sayilmasi. oldu olacak, bölümlere ayirmayalim, herkes komün hayati sürüp imece usulü proje gelistirsin, argeye bulassin.

gülerler.

ama bir baskasinin sektöründe alt üst bölüm iliskisini yoksaymak önünü acabilir, bilemem. asiri genellemeyelim lütfen.

ast üst ilişkisi saçma denmiş.
hayatımda böyle saçma bir şey duymadım.

o zaman en alt kademedeki herkes sorunlarını direkt genel müdürle çözsün.
500 üstü çalışana sahip bir şirkette bütün sorunların üst düzey yöneticilere gittiğini düşünsenize? adam kafayı yer.

Dediğimi komple birimler kaldırılsın herkes genel müdüre gitsin gibi mi ifade ettim anlamadım. Söylediğimin arkasındayım, alt üst ilişkisi değil saçma olan şekilcilik, ikları da şekilci yöneticileri de- daha fazla uzatmayacağım, sıkıldım zira.

Tapu'dan üstünde ipotek var mı ona bakman lazım.

İpotek varsa parayı ona göre verirsin.

selam

kredi ile mi alacaksın?
Eğer kredi ile alacaksan bu sorularının cevabı zaten bankanın hazırlatacağı ekspertiz raporunda olacak.

Hic ugrasma,bankaya git,ev alacagim expertiz istiyorum de.500 civarinda bir para isteyecekler,expertiz yaptir,neyi var neyi yok hepsini ogren,kaca alacaginida ogren.yasal durumunuda.

araba+nakit ile alacağım. kredi çekmeyeceğim.
expertiz'i bilmiyordum, bunu söylemeniz çok çok iyi oldu, teşekkürler. herhalde karşılığını ödedikten sonra kredi olmadan da banka expertiz verir diye umuyorum.

bankaların bir çoğu krediye konu olmayan işlemlerde ekspertiz için uğraşmaz. sonuçta bir operasyon maliyeti var.

bu işi yapan değerleme firmaları var. direkt onlardan hizmet alabilirsiniz. kaldı ki bankalar da aynı değerleme firmaları ile çalışıyor.

Konut sahibinden yapı kullanma izin belgesini isteyin.

var tabi olmaz mı
evden eve nakliyt şirketlerinin bir çoğu böyle çalışıyor zaten.
referansları iyi olan veya armut.com yorumları iyi olan bir şirket ile görüş.

o is oyle olmuyor. Evden eve sirketler yerlestirme yapmiyor. Topluyor sonra yeni eve gelince hepsini ortaya dokuyorlar birakip gidiyorlar. Adam nereden bilsin sizin hangi cekmeceye ne koyacaginizi,

o iş öyle oluyor.
geçtiğimiz sene bir arkadaşım taşındı ve her şey bıraktığı çekmece ve dolaptaydı.
taşınma esnasında adamların başında durursan bilemedikleri yerleri de soruyorlar.

yüzde 99'u yapmıyor. adamların çoğu amele ya da Suriyeli olduğu için bu tip detaylara girmiyor, ne varsa dolduruyorlar. bizim store perdeleri bi kutuya sokmuşlardı sanki katlanabilir birşeymiş gibi, hala hatırladıkça deliririm.

ben herşeyimi kendim paketlemiştim taşınmadan, yoksa mahvediyorlar eşyaları. yatak odası dolabımı söktüler ama kapağını takamadılar, çalışmıyor kapak. ben evde de değildim, sıçtılar batırdılar. bak yine fıtık oldum.

nakliye işi çok sakat bir iş ya, gerçekten en ufak özenen birisi ile denk gelmedim. ben taşınmadan sözlükten birisinin firma tavsiyesine uydum, ebesine atladılar eşyaların.

yapabiliyorsan bir tanıdığın kamyon kiralasın, diğer tanıdıkların da eşyaları koysunlar ve yeni evine kadar taşısınlar. varsa tabi böyle tanıdıklarınız.

çok sıkıntılı bir süreç, aman diyeyim dikkatli ol. çalınma ihtimallerini de aklından çıkarma sakın.

armut.com'u bir dene.

o is kesinlikle oyle olmuyor. yukarda da bahsedildigi gibi su an tasima sirketleri tamamen suriyelileri doldurmuslar ucuz is gucu hesabi. adamlar turkce bilmiyor seni nerden anlasin. bir an once bosaltip 2. nakliyeye yerlesmeye calisiyorlar. ha illa tutturursan cekmeceye koyarlar ama ellerine ne gecerse tikarlar cekmeceye, sonra o duzensizlikle kendn basa cikamazsin.

valla ben sildim kusura bakma ;_;

Bir çok kişi siliyor.

:(((((

ben baştan söyliyim hiç biri senden güzel değildi.

ne varsa eskilerde var yine kiraz, bi şey kaçırmış sayılmazsın ^^

ben özelden yaptım :-)

ya bi iyi başlar gibi oldu, 2-3 güzel kız çıktı falan sonra çabuk söndü. sevmedim ben.

@baba jo <3

En güzel eylüldü. Alpayın eylülde gel diye şarkısını söylüyorum. Birileri milf demiş üzdünüz kızı. Yazık size.

köstebek kurabiye, izninizolursatahtinizatalibim ve shotgunwoman güzel kadınlar.
disardayim ve yirmisantim'i çok merak ediyordum, görmüş oldum.
g7mor karizma.
hobareyy aynı fotoğrafı 2.'ye paylaştı, olmadı.
dartdevil iyi birine benziyor.
Genel olarak erkekler çok kasıntı fotoğraflar atmışlar.

kadınlar genel olarak güzeldi ama erkeklerde her zaman olduğu gibi hayal kırıklığı yaşadım. bir kere de şöyle bill skarsgard'a benzeyen birileri çıksın ifşa yapsın gözümüz gönlümüz açılsın.. yok :/

and the oscars go to
dişi birey: köstebek kurabiye
erkek birey: mimarbasi

Dusbeg in meme ucu vardı ama sildirdi galiba.

Erkekler takoz gibiydi. 3-4 tane guzel kiz vardi.

@vedat
abi sağol. eyvallah :-)

senin gibisi gelmedi... :d

@douchebag www.youtube.com

normalde birileri arşivlerdi ifşaları ama bu kez kimseden ses yok :=)

eğlence ihtiyacımızı karşılıyor.

Hiçbir şey hissetmiyorum.

eğlence+1

Bu soruyu sormak hangi ihtiyacını karşılıyor?

Beni çirkin ya da erkek sanıyorlar. Ben o yüzden koyuyorum.

orgazm

eğlence tamamen. ben ifşa ettim sildim güldük eğlendik bitti. sex gibi düşün.

Eğlence +1

Kötü yorumlar da oluyor,ben üzülüyorum şahsen.
Ama buradaki çoğunluk maşallah yunan tanrı(ça) ları gibi

5 kızın numarasını aldım

memur olduktan sonraki halime yapılan yorumlara bildigin kahkahalarla güldüm gece gece valla. para versem eglenemezdim bu gece böyle. kimse kimseyi kırmadan eglencesine takılıyor.

ifsalar degil de yorum/cevaplar cok komik ve yaratici oluyor, ben okurken cok guluyorum

Eğlence olsun diye tamamen bir de insanları görmek güzel.

Zaten 3-5 gün sonra unutuyorsun nicklerini de yüzlerini de

Eglence. Yoksa burada gorduklerimin yuzde 90'nini yarin unutcam.

bana camiayla kaynaştığımı hissettiriyor. normalde çok agresifim, burada kavga etmediğim insan sayısı hayli azdır. buna rağmen ifşada kimsenin kalbini kırmamaya gayret ediyorum ki genel olarak herkes buna dikkat ediyor gibi. nasıl desem, bu platformda sıkça vakit geçiren insanlar için bi' çeşit buz kıracağı oluyor. gülünüyor, eğleniliyor, keyifli bir akşam geçiriliyor. olabildiğine sanal olmasına rağmen başkalarıyla bir arada keyifli vakit geçirmiş oluyorsun işte. güzel yani. ben ifşa akşamlarında bayağı keyifleniyorum açıkçası.

***

edit: godoşu beklerken çok haklı. bazı cinsler troll'lüğün falan da ötesine geçip insanların ciddi anlamda moralini bozabilecek şeyler yazıyor/yapıyor. daha önce de söylemiştim, duyuru için "ifşa kuralları" bile eklenebilir. ifşadan soğutmak suç olabilir mesela ajsfkal. yani hepimize "kardeş tipten müebbet yersin" deniyor ama bir kadına mesela milf'ler, git burdanlar havada uçuştu. ayıp. bunların olmaması lazım.

burada bir kadın fotosunu koyunca çek dediler. ben tamamen eğlence olduğunu düşünmüyorum. kılıf takılmasa ne güzel olur. bir de ordu gibi başladı herkes. yanlış anlamayın pek cicisiniz vs ama salt eğlence olsaydı kadına 40+ diye çek mek demezdiniz herhalde. bir de milf diyenler olmuş. yani muhabbeti yapan siz, pişman olan siz. ne ayak. geyik çevirenler üzerine alınmasın, fotosunu silemeyen durumuna yansın/yanmasın vs. ama kadın neye uğradığını şaşırmıştır herhalde. neyse ya.

benim ramazan öncesi kumanya ihtiyacımı karşıladı.

yalnız ve mutsuz insanların duygusal masturbasyonu.

herkes konuşulacak değeri olduğunu gördükten sonra bazı mesajlar cevapsız kalıcak bu akşam, bazıları telefon numaralarını alıcak. 1 kişiyle kahve içilecek. uyum varsa ilişki yoksa fuck buddy olacaklar.

Anonimlik her zaman iyi. Ifsa 3den degil de edilen olarak merakimi giderip yorumlarin yazarlarina dair de kisilik analizi yapmami sagliyor.

ifşa edenlerden biriyle tanıştım, aynı yerlerde oturuyor sayılırız, arkadaş olduk. böyle bir ihtiyacı karşıladı.

benim canım sıkılıyordu, iyi oldu gece gece.

ifşa yapmayanlar için ifşa yapanları yargılayıp eleştirmeye yarıyor ayrıca.

onaylanma
eğlenme
dikkat çekme
yakınlaşma
paylaşma

insan olma özetle

ihtiyacın neden yadırgandığına kulp bulmaya gerek yok:

dakikalar içerisinde sağ frame baştan aşağı ifşa doldu.

kiminiz eğlenirken kiminiz bazı kimselere basbayağı sktr çekti. hani eğleniliyor ya. yok, olur mu, audition'a geliniyor, miss mister universe falan.
e eğleniyorsan başkasını ne hakla dehliyorsun? eğlenmiyorsan, iş hallediyorsan neden martaval okuyorsun?


bir de bazı insanlar gerçekten onaylanmak gibi temel bir amaçla koyuyor fotosunu, belli oluyor ama fark etmeden dan dun geçiriyorlar. herkes sizinle aynı nedenden ifşa yapmak zorunda mı? size "ben güzel miyim, yakışıklı mıyım" diye sorulmadığında bile götüme benziyosun tarzı cevap nasıl veriyorsunuz? yani espri de içermiyor mesela, şuyun eksik buyun fazla vs muhabbeti dönüyor, onları diyorum. bir insan beğenilmek istiyorsa aksini yapmak zevk mi veriyor?
...

belki istemeyen takılmasın dersiniz ama bu şekilde olduğunda bu resmen flood etmek, yani burası bition da değil. çok doğal değil bu olay.

sonra fotosunu kaldıramayan, çünkü maalesef fotoğrafı google keşinde kalmasa bile delinin teki tarafından kaydedilip google piyasasına tekrar sokulan kimseler olabiliyor. vs vs vs

bana çelişki gibi görünen bir şey daha var; bir tane troll'un yaptığı hafakan bastırıyor da, "duyuru formatı veya içeriği böyle olmamalı rererö" diye, sağdaki son cevaplananlar index'i ifşayla dolup taştığında sorun yok.

yani soruya alınacağınıza diğerleri ne düşünüyor olabilir gibi baksanız bunlar olmayacak aslında. boku çıkmasa güzel olacak. ama boku çıkıyor. ne oldu? herkes sildi.

e peki ben eğlenmek için saçma sapan bir soru post etsem sonra silsem? size de komik gelmese ama sağ yanı bunlarla doldursam? ikinci bir hesaptan trollesem?

biraz dürüst olsak, birazcık abartmasak kimse kimseye bir şey söylemez aslında.

maslow'un ihtiyaclar piramidinin en ust ve 3. katmanindaki birkac madde iste:

www.notdelisi.com

ye ye. ısıtmadan soğuk soğuk daha çok seviyorum hatta ben

Göm gitsin
Ama mikroda ısıtma. Zaten soğuktan kurumuştur üstü. Tost makinesinde veya tavada ters düz yaparak ısıt.

yapma bunu yapmaaaaa

Amayin malatya kayisisi

www.youtube.com

A.s.

allahu akbar

bundan mı giyiyorduk? :(

(git: goo.gl)

breaking bad'de paraların üstüne yatan kilolu adam değil misin sen?

abi bakma nette ateistiz diye şekil yapıyoruz aslında elhamdülillah müslümanız herkes hata yapıyor gençliğinde :(((

besmeleyle açtım kardeş.

sen kafa da kesiyondur simdi amk ya banlasak ya?

sanırım hepiniz beğendiniz

Müslüman Uyuma!!!

vize için di mi kardeş

abi kesinlikle tip var. ama kilo vermen lazim. :)

der meister in kendini anlattığı tiptesin. bence bi çay için.

çok beğendim

9gag'de aylardır bu filmi bekliyorlardı sanırım. çok geyiği dönüyordu. izlenir gibi duruyor.

izledim, fena değil.

zootopia diye bırakmayan yapım şirketi muhtemelen (dağıtıcı da olabilir). sadece bizim ülkemizde değil çoğu ülkede bu şekilde bir çeviri yapmışlar.

bizim ülkedeki hali > Zootropolis: Hayvanlar Sehri

diğer şekiller: www.imdb.com

izlenir

izlenir. sinemada veya türkçe izlemek gibi bir derdiniz yoksa bluray ripleri malum ortamlarda var.

50 iyidir.

50 az değil mi ya? ben 75-100 arası tahmin ediyorum. yani 10 liraya yapılacak birim iş kalmadı bence pek piyasada.

50 çok bile ama 50'den fazla sakın verme. nihayetinde duy boşluğuna kabloları sokup bağlayacak, o kadar.

2 avizeye 30 vermiştik bundan 3 yıl önce :/

Lokasyona göre gelebilirim belki :)

işin ederi 50 tl bile değil fakat ustalar benim saatim para mantığında. perde kornişi takmak için 120 tl istemişlerdi benden.

50-100 arası
yüzden fazla vermeyin.
Ustalık gerektiren işleri küçümsemeyin. Ustanın sadece zamanına değil, el becerisi ve bilgisine de para veriyorsunuz.

olaya basit bir avize takma işi olarak bakma.
adam orada harcadığı süreye bakar ve ona göre fiyat belirler.
ama 50'den fazla verilecek bir şey de değil gerçekten.

yapacağı şey avizelerin takılacağı yere çengel montelemek (ki muhtemelen bu zaten vardır). akabinde kabloları bağlamak ve avizeleri bu çengele asıp, kabloları o huni şeklindeki kutuya gizlemek.

elinde malzeme varsa kendin bile yapabilirsin aslında.

Şu anda da avize kullanıyor musun? Yani eskilerini söküp yenilerini mi takacak? Avize takabilmesi için tavanda bir çengel olması lazım, eğer bu çengel varsa daha ucuz fiyat çekebilir ama bu çengel yoksa matkapla delik delmesi gerekecek. İki türlü de fiyat 100TL'den aşağı olmaz bence. Geçen sene lüks sayılmayacak bir İstanbul semtinde 100TL'ye 5 tane avize değiştirttik, matkapla delik vs. delinmedi.

şu anda şantiye ortamında gibi basit bir ipin ucunda birer tane ampul duruyor.

5i de böyle.

varsa öyle biri ondan alışveriş yapmak isterim. ben maaşımın yarısını veriyorum da ne boka yarıyor? desem ki o ve onun gibilerden aldıkları vergi kadar benden vergi almayacaklar, eyvallah. hem ondan alacaklar, hem benden alacaklar. sonra biri sarayda keyif yapacak benim vergimle, ötekisi herkes audi çekince ben yanına passat makam arabası mı çekeceğim diye zırlayacak, diyanete mercedesler, ötekine başka güzellikler.

işveren benim için yıllardır sgk primi ödüyor, bir kere devlet hastanesine gitmişliğim yok. bir seferinde özel hastanede doktorun yazdığı ilacı sgk ile eczaneden alayım dedim, eczacı "sistemde aktivasyonunuz görünmüyor, sgk müdürlüğüne gitmeniz, aktive ettirmeniz lazım ilaç alabilmek için" dedi. o zaman 10 yıllık sigortalıydım. para alırken kimse aktivasyon sormuyor ama ilacı nasıl vermeyiz diye yol düşünmüş iblisler.

ben ödediğim her kuruş vergide lanet ediyorum. alacağı vergiyi de bakkaldan, manavdan değil milletin bi tarafına koyacağız diyen cengiz'den alsın sorun kalmaz zaten. 1milyon esnafın vergisine denk gelir ondan alacağı vergi.

Birkaç tane küçük esnaf akraba var. Dediklerine göre, vergi kacirmayan küçük esnaf yokmuş. Milyon tane dükkanı gezmemislerdir tabii ki ama genelde böyleymiş. Ben bakkalda hiç fiş almadım mesela :D vergiyi düzenli verirsek aç kalırız ayağı var herkeste.

@glam: küçük esnafa zaten girmiyorum ben. vergi mergi hikaye onlarda. ben küçük esnaftan da kredi kartı ile alışveriş yapıyorum o yüzden.

benim kastım büyük ve kurumsal firmalar aslında. atıyorum "migros kaçırmıyor aga onlardan al" ya da "bim tayyarın ama vergide sıkıntı yok yapıştır" gibi şeyler.

Vergi kaçırmayan bir firma olduğunu sanmıyorum. Küçük esnaf gibi hiç vermiyor değildir de 10 vereceğine 5 veriyordur ama yine kaçırıyordur. Devlet nasılsa yakalandığında da affediyor, yapılandırıyor vs. neden kaçırmasın adam?

ben varsa özellikle kaçırandan alışveriş yaparım ki devlet haksız kazanç elde edemesin birazcık da olsa... doğudaki kaçağı vergiyle bize dayar, kdvyi dayar ötvyi dayar yurtdışında adamların argesini yapıp o kadar mühendisle yıllarca uğraşıp üstüne üretip tanıtıp pazarlayıp satan firmanın karından kat kat fazlasını haraç gibi alır... lan bi araba almaya kalksak iki araba parası da vergi veriyoruz niye vergiyi savunuyorsun şurada? devlet suriyeliye bakacak saraylar yaptıracak kadar zengin, dünyanın en büyük bilmemkaçıncı ekonomisi büyüyen güçlü türkiye imf borcunu kapattı vs. yeter işte. biraz da az verelim madem... elimden gelse tek kuruş bile vergi kazandırmamak isterim de imkansız işte zaten tüm faturalardan tut alışverişlere kadar her şeyden hayvan gibi vergi veriyoruz... çalışıp uğraşan küçük esnaf bi tık az kazansın istemem saraydaki altın bişeyler eksik kalmasın diye şahsen.

pek sanmıyorum tamamen dürüstçe vergi veren dükkan/dükkanlar olsun
anca devlet yakaladığını öpüyor
bunlarda maaşla çalışan garibanlar.

@spagetti: aile parası yemeyi bitir, işe gir, çalışmaya başla, maaşından yapılan kesintileri gör ondan sonra gel bu "küçük esnaf bırak vergi vermesin" muhabbetine gir.

bahsettiğin güçlü türkiyenin hikaye olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım, sen de zaten ironi yapmışsın.

vergi vermeyen yarraaamı yesin.

biz varız. çalıştığım şirket 1 kuruş kaçırmıyor.

toplam esnafın yüzde onudur. o yüzde onun da yüzde doksanı işleyişinin getirdiği mecburiyettendir. mesela bim mesela lc wakiki gibi her ürüne fiş kesme sistemini mecburen kurmuş olanlar.mecburen yapmayanların yarısı dürüstlüğünden yarısı da korkusundan yapar. esnafın yüzde doksanı kazancının yüzde elliden fazlasını gizler. kim olursa olsun bu böyle.

vergi kaçırmak diye bir şey yok. 100 birim sattıysan, devlete 70 sattım diyorsun hepsi bu

@gökhan: bu vergi kaçırmak olmuyor mu?

@teritori oluyor tabi. yapmayanını görmedim biraz sektörden sektöre de değişir tabi

aracın değerine göre, benim risk alabileceğim bir rakam olmadığından her yıl yaptırıyorum

1 lira 1 liradır. aracın değeri filan yok. abuk bir rakam çıkmadığı müddetçe yaptır.
sadece arabanın değeri düşükse otobana filan da çıkmam zaten diyorsan yaptırmayabilirsin.

10 yıldır yaptırıyorum.
bir hayrını da görmedim, gerek kalmadı yani.
ama yine de yaptırmaya devam edeceğim. nolur nolmaz amk

yaptırıyorum. nolur nolmaz
sigorta fiyatları çok artınca sigortasız araç sayısı da aynı şekilde artıyor.
Bence tam kaskosuz gezilmeyecek zaman.

Ne gerçek mi?
Haberi okumamışsın.
Medyanın feyk attığı saflardan birisin sen de.

galeri şeklinde hazırlanmış bir haber.
muhtemelen sekizinci dokuzuncu aşamada işin doğrusunu öğrenirsin.
ben okumadım ama adımı değiştiririm eğer bu olay gerçekse.

Youtube Red var fakat ülkemizde aktif değil sanırım.

tam olarak istediğini anlayamadım.
youtube'daki listeleri youtube uygulaması üzerinden dinle işte.

eğer istediğin ekran kapalıyken de dinlemek ise şu yollar takip et (ios için)
youtube'u safari üzerinden aç.
istediğin listeyi çalmaya başla.
home tuşuna bas ve ana ekrana dön.
aşağıdan kaydırılarak açılan menüyü aç ve oradaki play'e bas.
şimdi istediğin gibi cayır cayır çalacak müzikler.

evet, istediğim youtubedaki playlistleri, kanalları arkaplanda çalıştıracak bir uygulama.

firetube diye birşey buldum onu deneyeceğim.

Senin dediğini deneyemem çünkü android kullanıyorum.

ben jigbrowser+ kullanıyorum. normalde bir web tarayıcı ama arkaplanda youtube müzik dinleyebiliyorum. şimdi herhangi bir playlist denedim 1. şarkı bittiğinde 2.ye geçecek mi diye. evet geçiyor.

arayüz çok farklı
play.google.com

edit: ana sayfada youtube yok. ekleme butonundan ekleseniz bile programı kapatıp açtığınızda yok oluyor. favorilere alabilirsiniz. bunun için en sağdaki ayar düğmesinin yanındaki daire yarım daire şeklindeki butonun alt menüsünde yıldız butonu var. youtube sitesini normal olarak girip bu butona dokunarak en soldaki yıldız butonu olan favoriler bölmesinden erişebilirsiniz.

dert edecek başka şey mi yok yahu? valla dert aramışsın kendine.

Sen onu gordugunde karsilastiginda falan sorun yasamayacaksan baskalari icin de sorun olmaz. Ailelerden kaynakli sorun cikacagini dusunmuyorum.

valla şu açıdan bakacağım bu olay senin amınakoyabilir çünkü 4 yıl uzun bir süre. bu sürede emek vermişsin uğraşmışsın ve aldatılmayla ayrılmışsın. kızı tekrar görmen ağır gelebilir. eğer bu konuda problem görmüyorsan ki görmüyor gibisin orada yaşaman ailesi açısından sorun çıkarmaz.

900bin az mı yahu.

Hem nüfus azaldıkça bu tarz şeyler daha önem kazanıyor. Şu yüzden söyledim 100binlik şehrimde bunu bırak parmağını ısıracağın ne hikayeler duydum ama kimse de şehri terletmemişti. Demek ki katlanılabiliyormuş.

o X şehrinde senin bu dediğin olayı yaşayan yüzlerce insan vardır. dert aramışsın kendine.

yok artık daha neler. karşı karşıya gelme ihtimalinizi göz ardı edemeyiz zira istanbulda bile insan tesadüflere şaşırabiliyor. ama bu öyle düşünülecek, aksi yönde karar aldıracak bir durum değil. sakın ona göre karar vermeyin.

Hiçbirsey olmaz

İletişim kurmaya çalışmazsanız sıkıntı yok.

1 milyonluk şehir mi aynı ortam? Hocam gözünde fazla büyütmüşsün bence. Birkaç ay benzer nüfustaki bi şehirde yaşadım o kadar arkadaşım, tanıdığım var hiçbirine rastlamadım neredeyse her gün dışarı çıkmama rağmen :)

Hadi oldu da rastlaştınız sallama geç git yanından.

Hiçbir sey olmaz

bahçe katı 40 m2 bir eve o kadar para gömmezdim ben olsam. dumankaya evlerinde aidatlar da epey yüksek, onu mutlaka sorun almadan önce. siteyi bilmiyorum ama çok yakınında oturuyorum. çevresi çok nezih bir semt değil. aydınlı ile esenyalı arasında bir yer, hatta tam tuzla-pendik sınırı sanırım. şimdilik varoş çevresi, ileride dönüşür mü bilmiyorum. bir sürü projeler var civar semtlerde. ileride bir miktar değeri artsa da 2+1 veya 3+1 daireler gibi prim yapmaz diye düşünüyorum.

1) alınır
2) dumankaya'nın evleri ortalamadır. yüksek kalite bekleme ama kötü de değil tabi.
3) değer normal
4) 42 m2 diyor ilanda ama bence maksimum 30 m2'dir. metrekaresi 4000 TL yapıyor. kısa vadede ciddi bir değer artışı bekleme.
5) çevresinde güzel projeler olmakla beraber gecekondu tarzı yapılaşmalar da mevcut. dolayısıyla "bi hava almaya çıkayım, yürüyüş yapayım" diyebilme ihtimalin düşük. arabasız ulaşım sıkıntı olur ayrıca.

dumankaya ya kayyum atandı ya da atanacak gibi bir haber görmüştüm. böyle bir durum varsa uzak durmak mantıklı olabilir. evi aldıktan sonra karşınızda bambaşka muhataplar bulabilirsiniz.

Evin konumuyla ilgili yorum yapacağım sadece, geçen hafta sabah saatlerinde ve akşamüstü önünden geçtim. 'Dumankaya dedikleri bu muymuş?' dedim içimden. Gecekondularin arasında bir yer, ne yeşillik var ne başka bir şey. Bu ev 50000 lira bile olsa almazdim dolayısıyla zira benim için muhit çok önemlidir.

Ha alıp otutmayacagim, kiraya vereceğim vs diyorsanız o başka.

Değerleme yapan iki farklı arkadaşım var. İkisi de bu tarz yukarı gösterme, aşağı gösterme işi yapmıyor hiç bir durumda.

Tam ayrılırken arabanın açık camından zarfta para fırlatanı da gördüler şimdiye kadar, açık açık rüşvet önereni de. Hepsine güldüler geçtiler. Ki bu bahsettiğim olaylar olduğunda yeni mezun, parasız arkadaşlardı.

Bence ekspertizi ayarlarım düşüncesi pek işe yaramaz ama siz yine de araştırın, başka arkadaşların da fikrini alın.

Ben yapan iki üç kişi duydum ama baya ugrasmislardi.

Bazıları da 25.000 lira ihtiyac kredisi çekiyor mesela, kalan 75000'ı ev kredisi olarak ödüyor.

10 yıldır değerleme sektöründeyim.

bahsettiğin şeyi yapan firmalar eskiden vardı ancak şu anda bunu bulman oldukça zor.
eksper istediğin değeri yazsa, değerleme firmasının genel müdürlüğündeki denetmenler "napıyon birader sen hayırdır bu değer" der. değerleme firmasından bu şekilde çıksa, banka genel müdürlüğündeki değerleme departmanı "deli misiniz lan bu para eder mi hiç" der. dolayısı ile o işler artık yaş.

sıkıntı yaratmaz, zaten öyle dağ bayır gezecek çok fazla bir yer yok. bir aşağıda kilisenin olduğu yerde plaj var, çok rüzgarlı... bir de tepede fenerin üstünde manzarası güzel balığı beş para etmez birkaç restoran var.

ama manzara güzel... yol çok virajlı arabayı dikkatli kullanın, traktör falan çıkabiliyor.

gittim. gidilmez. tadını çıkaramazsınız yani. longoz ormanlarında rahat rahat gezemezsiniz, kamp kuramazsınız.

en başından yollar çok virajlı ve ufaklık perişan oldu.

her tatilde yurt dışı.

ev alınca oturmak zorunda değilsin ki. yatırım olarak alacaksın. istanbul'daysan mantıklı sayılabilir.

birader ev almayı yanlış anlamışsın.

ev alacaksın 2 sene kiraya verip evin parasını yiceksin.
2 sene sonra (eğer istanbuldaysa) en kötü ihtimalle 1.5 - 1.75 katına satacaksın. iyi tutturduysan 2-3 katına belki.

ailenle yaşa yani.
eğer 1 tane ev alabilirsen, 15 - 20sene içinde bi apartmanın olur.

Ev al ve kiraya ver. Pişman olmazsın. Arsa da her zaman uzun vadeli ve kazançlı bi yatırımdır. Tatile çık da tüm paragı tatilde harcaman için ya Kıbrıs'a ya Vegas'a gitmen lazım

o fiyata ev bulursan haber ver de biz de alalım... hele istanbul'da.

istanbul'a yakın yerlerden(silivri ve ilerisi gibi) arsa al ve unut. uzun süreli iyi bir yatırım olur.

-eğer devlette çalışıyorsanız yani işiniz garanti ise ve yaşınız daha genç ise yatırım yerine gününüzü gün etmeli yurt içi/yurt dışı her fırsatta gezmelisiniz. yatırımı belirli bir yaştan sonra yapmak daha mantıklı.
-eğer özel sektördeyseniz bir ev/dükkan almak gerçekten çok mantıklı çünkü özel sektörde işiniz ne kadar garanti gibi dursa da yarının garantisi yok gibi geliyor bana. 80.000 lira güzel bir peşinat. kredi çekerseniz fazla faiz ödemeden ortalama bir yerde ev/dükkan alabilirsiniz.

O paraya ev nasıl alsın ya hu? 1+1'ler bile 100.000'den başlıyor benim yaşadığım şehirde, ki istanbul'da yaşamıyorum. Ben olsam o paranın bir kısmı ile (10-20bin) gider tatil yaparım. Yurtdışında görmek istediğim pek çok yer var, gider oraları görürüm geri kalanı da bankaya yatırırım orada faiz biriksin. İleride ev falan almak istediğimde katkı olur.

Porsa

Neyse ben bişey demiyorum:)
Douchebag eğleniyor musun kardeşim:))

madem doğrudan parayı bağlıyacak biryer aklına gelmiyor arsaya yatırım yap. şehrin gelişim yönünde olan bi yerden 1 dönüm arsa al 3-5 yıla değeri katlanır zaten

30 binini harca. abd'ye git gez, üstüne başına bir şeyler çek. geri kalanına da arsa.

selpak, simit satan çocuklardan alışveriş yap, sohbet et onlarla.

arkadalar o paraya tabi ki ev almayacak. 80bin peşinatı sayacak, 200bin de kredi çekecek.
nasıl olsa ailesiyle yaşıyor, 280-300binlik bir evi de aşağı yukarı 1000 liraya kiraya verir. 2000 lira falan da kendi öderse ev sahibi olur. ve 15-20 sene içinde düzgün ev y atırımı yaparak bi apartmana sahip olur.

o parayı ev peşinatı olarak kullanırsan senin için üzülürüm.
bu hataya düşmeyin. 10 sene o para kadar faiz ödüyorsun, hiç anlamı kalmıyor. ekşi de millet deli gibi yazıyor bu konuda, hala ev için peşinat diyorsunuz ya.

selam

git körfezden köprü cepheli konut imarlı arsalardan al.
ucuza 300 m2 filan alabilirsin.

bir kaç sene sonra en az 3e 4e katlar.

Borsaya gir. Paraya 10 yıl dokunmamak şartıyla. Doğru hissede %1000 bile kazanabilirsiniz.

borcu var mı yok mu sorgula
ve vodafone'dan böyle bir başvurun olmadığını belirterek hat açma evraklarını iste
vodafone'a ve btk'ya bu konu ile alakalı dilekçe yaz "bu tarihlerde açılmış hatla bir alakam yoktur. tarafımca yapılmış bir başvuru yoktur" diye ekle. o hatla ne bok yendiğini bilemezsin

borcum alacağım yok ancak hat açma evraklarını istemek mantıklıymış, isteyeyim bakalım.

geçen e-devlet üzerinden gördüm, tam tamına 37 hat açılmış üstüme ve 2 tane numarayı tanıyorum. hattımı taşıyan, güya mahalleden tanıdık olan adama, gösterdim çıktıyı. anlattı, bu silver bayi imiş, kotasını doldurmak için yapmış falan. evraklarımı attığını ve uzun süredir yapmadığını söyledi. mahkemeye vermekle tehdit ettim ve çıktım. bir daha yapmasın diye, gidip kimliğimi değiştirdim. kimlik seri no, veriliş tarihi ve veriliş yeri değişti. artık yapamaz. çünkü işletmeler (turkcell, avea, vodafone) mernis'ten bilgi çekmeen hat tahsisi yapmıyorlar. istese de yapamaz artık.

ikisi de çirkin bence.

sırt çantası ya da çapraz çanta kullanın.

şunun gibi
www.aliexpress.com

Gorece ufak sirt cantalarina bakabilirsiniz bence. Bunlardansa o daha iyi olur. Bu cantalar bence cok yasli isi.

şu da sırt çantası olarak güzel

www.jack-wolfskin.at

sırt çantası istemiyorum arkadaşlar ne bileyim alışamadım bir türlü o işe. El çantası desen çok çirkinler böyle askılı baksan iyice kadın işi duruyor bir orta yolunu bulamadım

Bel çantası kullan. Hastasıyım keşke yine moda olsa

bu tarz güzel ama bunlar güzel değil.
eğer istanbuldaysan aşağıdaki lokasyona git, mutlaka istediğin bir şeyler bulursun.

ben son bir kaç çantamı şu "saraciye dünyası" denen yerden aldım.
yandex.com.tr

kaft çantalar a bi bak.

şunlara bir bakın isterseniz,
www.n11.com
urun.n11.com

g4 özellikleri ve fiyat/performans bakımından iphone 6'dan bile iyi. ama sürekli iphone kullanan o tarzı seven biriysen iphone.

üç beş bir şeyler daha koyup iphone6 almanı öneririm.
lg4, iphone6'dan bile iyi yorumuna güldüm sadece :)

dediğiniz gibiyse çok mutlu olacaktır, amaç o zaten. o hediye olur, bu ufak şu ucuz vs laflarına bakmayın. ne mutlu edecekse onu alın.

Model süpermiş.. harika olur tabii. Nice mutlu yıllarınız olsun :)

Edit: Atasun'da indirim var bu ara..

gözlük oldukça pahalı ama değer hocam, çak gitsin. janis joplin gibi dolaşsın yenge :)
benim de tam 1 ay var ilk yıldönümüme. güzel tavsiyeler iyi olur. takipteyim.

eğer bütçe varsa ve aceleniz yoksa rayban internet üzerinde kendi gözlüğünüzü tasarlamanıza izin veriyor. sapına istediğiniz notu ekleyebiliyorsunuz. bence iyi bir seçim olabilir.

ben yazana kadar edit gelmiş soruya. dediğime bakın derim.

@teritori, evet tasarlama sayfası dikkatimi çekti. özellikle isim yazılması hoş olurdu ama nedense istediğim modeli birebir tasarlayamadım. seçenekler yetersiz geldi. dışarıda başka bir yerde isim yazdırma olasılığı var mı acaba?

@hakim oynayin dedi, evet sitesinde fiyat biraz yüksek. piyasada 450-500 tl aralığında bulunabiliyor.

hocam gözlük çok güzel ama tavsiyem katlanabilir modelini almayın, bende katlanan model benzer bir gözlük var. kafama takıyorum hadi saçıma takılıyor tamam, eşeklik bende kafama gözlüğü niye takıyorum da gözüme takıyorum hava biraz rüzgarlıysa yine saçıma takılıyor. valla artık yıldım, satsam düz model bi' şey alsam diyorum.

çok güzelmiş bence.

nice mutlu yıllara

Çok tatlı bir hediye olur.
Gözlüğü de beğendim.

hocam süpersiniz. alın gitsin. nice de güzel yıllara :)

dediğini ben de düşünmüştüm gerçekten can sıkıcı bir durum.
Ancak ben sigortamı yaptırırken sigortacım bana "abi ne olur ne olmaz, çok lüks arabaya çarparsın filan, istersen karşı tarafın hasarının tamamını kapsayacak bir madde de koyalım" demişti. çok da cuzi bir miktara koydurmuştum ben. böyle bir önlem alınabilir belki.

^ yani yapılabilir senede 100 lira fazla verip neden olmasın.

arada sinir de olmadım değil. şimdi sls yerine bir bisikletli, bir motorlu, bir yaya olsa ölmüştü.

reno'nun kaskosu mu ödeyecek trafik sigortası mı sls'in hasarını? ödemede belli bir sınır varsa reno'nun sürücüsünden mi çıkacak kalanı?

hayatı karardı böyle bişe varsa.

30-40 bin bir rakama kadar sigorta ödeyecek. 50-60 bin de kasko öder. bunlar hep renault'dan çıkacaklar.

kalanı sls'in sigortası öder. sonra kaza yapan elemana rücu eder. ki benim bildiğim sadece kapı 30-40 bin. ki araba sağdan kaldırıma girdi. çok hasar vardır.

üstüne dediğim gibi değer kaybı davası açılıyor. kasko ödemiyor. araba 1 milyonsa direkt 750 bine indi. aradaki farkı kardeşimizden isterler.

o arabada 20-30 binlik hasar var. fazla bişey yok. onu da trafik sigortası karşılar. diğer yandan sls sürücüsünün aşırı hızlı olduğu açık, kusur oranı biraz daha ortaya doğru gelir.

neyse ki lüks araçları sağlam yapıyorlar, çarpınca fazla hasar almıyor.

değer kaybı da o kadar çıkmaz; araba sıfır değil. iknci el durumunda zaten. artık o araba 1 milyorluk araba değil yani.

Araca degil bisikletliye ya da yayaya da carpabilirdi oyle angutca ciktigi icin. Uzulmemek lazim kararsin hayati adam gibi kullanmayi ogrenir.

^mümkün değil. o arabada en az 200.000 hasar var. sağ arka teker kaldırıma gömüyor. reno'nun hava yastıkları açılıyor bir kere. ayrıca dediğim gibi kapı sadece 30-40 bin. bmw mercedes hava yastığı değiştirme 5.000 lira ki 2-3 haftada anca geliyor almanyadan. ayrıca araba tamir olana kadar muadil araç verecekler. muadili olmadığından e serisi verirler. 20 gün 300 lira desek oradan da 6.000. yani hiç hasar olmasa sadece kaporta hasarı olsa 6000+5000*2+35000= 51.000 hasar var ki dediğim gibi araba kaldırıma çıktı.

@eksi... valla yukarıda ben de dedim aynısını.

mercedes te kasko vardır. adam iyi niyetliyse bir şey talep etmez genelde bir şey talep etmiyorlar :) zengin fakirle uğraşmaz

burdan sls'in sahibine sesleniyorum; ben o arabayı en fazla 20 bine yaptırırım arkadaş. şaşmaz oto sanayide usta ismi için bul beni. arabada bişey yok beyler, abartmayın. iki parça düzeltme boya var, bi de kapı mekanizması değişecek. cam patlamamış, airbag'ler açılmamış.

bu arada, fluence sürücüsünün akrabası falan değilim, kendisini tanımam etmem.

Konuyla alakasız ama aracın fotoğrafları diye sözlükteki başlıkta paylaşılanların bu arabayla alakası yok. İmkanı olan mesaj atsın entry sahibine. O fotolarda sol far tarafı komple patates. Kazada ise arabanın önünde bişey yok.

Müzikli denemedim ama bildiğim en iyi uygulama prezi.

ben windows moviemaker ile yapardım. halen var mı bilemedim.

PowerPoint işte.

Video tarzında olmayacaksa en güzeli PowerPoint.

telve.

Arzum'u denemedim ama Arçelik inanılmaz güzel yapıyor kahveyi. Bir onun kahvesini, bir de kendi yaptığım Türk kahvesini keyifle içebiliyorum.

telve çok iyi. okkayı bilmiyorum.

okkayı hiç kulanmadım ama telve çok başarılı. Anneler gününde anneme aldım gerçekten çok kolay ve güzel kahve yapiyor

ikisini de denedim, ikisi de aynı, ikisi de eşit derecede güzel. zaten türk kahvesi kahve şeker ve su, bunlardan berbat bi'şey çıkarmak olanaksız gibi.

arçelik pazara daha erken girdiği için daha yaygın kullanılıyor, dolayısıyla yorumlar daha iyi gibi görünüyor. bi' de daha az yer kaplıyor, seçim yapmamız gerekiyorsa sırf bu yüzden telve diyorum.

arzum u bilemem ama arçelik'inki çok kullanışlı, hızlı ve kahveleri lezzetli/köpüklü yapıyor. büyük boyu da küçük boyu da var.

Telve verilen parayı sonuna kadar hak eden ender ürünlerden.

klasik cezve diyorum ben.
bunların ikisini de sevmiyorum hiç.

fincanda kahve pişirme diyorum ben de. hem bol köpüklü oluyor hem de cezve kirlenmemiş oluyor :)

muhtemelen 2 yıl ceza alır cezası paraya çevrilir (günlüğü 20tl) sonra da 5 yıl ertelenir. bir mühlette ehliyetine el konulabilir.

tamamen suçsuz olduğunu varsaydığımız için "taksir" var başında zaten. yani ceza alır. muhtemelen biraz sonra tutuklanır da. ama daha sonra adli kontrolle tutuksuz yargılanabilir. yargılama sonucu 6 ay - 1 yıl arası hapis yatabilir birini öldürdüğünden dolayı.

bilirkişi raporunda derseki servis şoförü kusursuz tam kusurlu ölen derse beraat alır.

diyelim ki servis şoförü tali kusurlu (örn.kavşaklara gelirken kontrollü geçiş yeşilde geçip kaza yapanlar için mesela) TCK 85/1 2 YILDAN 6 YILA

not: tevzi olan mahkemenin hakiminin verdiği kararlara göre bile değişebilir alacağı ceza

ben bu konuyu anlamıyorum gerçekten.

bu olay özelinde değil de genel olarak bakıyorum.
diyelim ki yolda tamamen kurallar dahilinde giderken aniden önüme birisi atlasa ve çarpmam sonucu düşüp kafasını kaldırıma vurarak ölse ben yine ceza alır mıyım?
bana saçma geliyor.

Tamamen suçsuz olduğunuz varsaydığı için 'taksir' diyenler oluyormuş, o da güzelmiş.
Taksir, sonucu istememesine rağmen en azından dikkatsiz/hatalı oldugu durumlardır.
Olayınızda hız, araç vs. Durumlarına göre taksir var mı yok mu bakılır.

Tamamen kusursuzsa, @teritori nin sorduğu gibi, tabi ki ceza almaz. Boşverin ceza hukukunu, bir doz mantık yeterli.

aziz dostum, suçun taksirle olup olmadığı bile belli değil. türk ceza kanunu gereğince, dosya hakkında leyh ve aleyhe tüm deliller toplandıktan sonra şoförün hız kurallarına uymamasından dolayı bir kaza meydana gelmişse, burada bilinçli taksir veya olası kasıt gibi durumlar oluşabilir.
açmak gerekirse,

olası kast özetle ;olmaz, olmama ihtimali vardır, olursa da olsun" demektir.
bilinçli taksir ise; yahu birşey olmaz, hız yapalım demektir.

şimdi bu iki kategoriden birisine girmesi halinde cezalarda arttırım söz konusu olacaktır.

şahsın daha önceden sabıka kaydı varsa, bu konuda mahkeme teşdiiden (üst hadden) ceza verebilir ve arttırımlar sonucu şoför kişisi bir ceza yiyebilir. bunun dışında, şoför gayet normal bir hızda seyrediyorsa ve kabahati de asli kusur tali kusur oranındaki oranlar önemli olacaktır ancak 5-10 metre sürüklenen bir adam için hız oranı yüksek gibi duruyor. bu nedenle şoför arkadaş asli kusurlu sayılabilir.

5275 sayılı infaz kanununa göre ve açığa ayrılma yönetmeliğine göre, şoför arkadaş ceza aldığı ve ertelenmediği takdirde cezasının onda birini kapalı ceza infaz kurumunda geçirecektir, şartla tahliye tarihine 1 yıl kala denetimli serbestlik tedbirinden faydalanacak ve özgürlüğüne kavuşacaktır.

tabii bunlar hem farklı görüş ve farklı doktrinler neticesinde değişebilmektedir. bazı hakimler, cezayı basıp geçerler, yargıtay aşamasaında onanır, bazıları daha bir vicdan yapar az ceza verir. ama şunu diyebilirim,

2 yıl ceza alan bir kişi kapalı ceza infaz kurumu yüzü görmeden direkt açık ceza infaz kurumuna ayrılır. oradan da denetimliye çıkar.

5 yıl ceza alan birisi, 6 ay kapalı ceza infaz kurumunda kalır, açık ceza infaz kurumuna ayrılır, şartla tahliye tarihine bir yıl kala açıktan çıkar. böyle bir hukuk sisteminde, kimse size net olarak cevap veremez.

olasılıklar yukarıda yazdığım gibidir.

edit: @teritori isimli yazar arkadaşa da kısa bir cevap olsun.

kurallar dahilinde yaptığınız işlemlerden dolayı sorumlu tutulmanız mümkün değildir, ancak bu konu halen adam gibi işlemiyor. çünkü hakkınızda tutulan tutanak, bilirkişinin varsayımlara ilişkin raporu doğrultusunda kusur oranınız net olarak belirlenmiyor. özellikle sokak arası gibi kamera olmayan yerlerde, karşı tarafın ve tanıklarının hızlı gidiyordu gibi beyanları karşısında ceza yiyebiliyorsunuz. bu açıdan "ispat" çok önemli.

ikinci olarak, çevreyolunda karşıdan karşıya geçen birini çarptığınızda, hızınız ne olursa olsun hakkınızda ceza davası muhtemelen açılmaz. çünkü çevreyolu yayayara yasaktır ve şoförün yola bir yaya çıkmasını öngörmesi mümkün değildir, bu nedenle bu tür durumlarda ceza almama ihtimaliniz yüksek.

@han20 taksirin ne olduğunu biliyoruz koç. tamamen suçsuz olduğunu varsayan ben değilim, soruyu soran arkadaş. oradaki "taksir" de ona gönderme zaten. yani diyorum ki tamamen suçsuz olması gibi bir durum söz konusu olamaz. (adam intihar etmek için atlamadıysa yola ve kameralara da yansımadıysa bu durum oki?)
şehir içinde yokuş aşağı giderken çarpılan bir adam söz konusu. nereye ceza almıyor? hatta adam şu an tutuklu değilse ben de bir şey bilmiyorum.

Benim yattığım yoğun bakım odası (İzmir/Özel hastane) sizin tarif ettiğiniz şekilde. Camekanlı yer görmedim.

özel hastanelerde böyle yoğun bakım odaları var.
dizilerdeki hastane ise ekseriyetle eski alman hastanesidir.
şu anda hizmet verilmeyen bir bina orası ama eski bir hastane olduğu için bütün diziler orada çekilir.

Devlet hastanesini bilmiyorum da özel hastahaneler de öyle. Yoğun bakımdaki hastayı göreceğiz diye 40 takla atıyorduk yok öyle pencereden izleyeyim falan gibi bir durum. Yoğun bakımla koridor arasında geçilmesi gereken başka bir kapı oluyor orası da zaten kartla açılıyor; girmek pek mümkün değil.

Yoğun bakımdan yoğun bakıma değişiyor. Koroner yoğun bakımda böyle odalar oluyor.

international hospitalde yogun bakımda kaldım bi hafta günde 10 dakika mı ne ziyaretçi geliyordu. öyle camdan bakma falan yoktu.

camlı yoğun bakım 1 kere gördüm ama acaba hangisiydi -ankarada neredeyse tüm hastanelerin yoğun bakımını görmüşümdür. zaten fimler hep film ya. hastayı ameliyathaneye herkes birlikte hurra götürürüyor. ankarada öyle bir ameliyathane de yok. seneler önce numunenin acili öyleydi, o bile değişti.

y. bakımdan çok çocuk intaniyenin filan öyle camlı odaları oluyor. çocukcağızlar anne babasını görsün sakinleşsin diye yapıyorlar herhalde.

bir de bazı servislerde servis içinde ayrı yoğun bakım gibi tekli odalar oluyor. mesela hacettepede kadın doğumda böyle odalar var (ki kadın doğumun yoğn bakımı olmaz zaten, cerrahinin olur) tek oda. kliniğin girişinde. fakat o bile camlı değildi.

Amerika'da %90 böyle olduğundan diziler de %90 Amerikan yapımlardan çakıldığından durum böyle.

Ben de yoğun bakımda 3 gün kaldım devlet hastanesinde ve anlattığınız gibiydi. Bir sürü gidici hasta vardı ki hepsi vefat etmiş zaten Bi ben kalmışım :/ annem beni görebilmek için bekliyordu hep kapının önünde, günde 5 10 dk falan o da. Camekan neyin yoktu.

Özel hastanede çalıştım. 2 tane yb vardı. birebir olnasa da Sizin anlattığıniza daha yakındı.

sıradan.

kötü değil ama idare eder.

standart olmuş bir görünüm bu.
nerede ne için kullanılacak bilmiyorum ama eğer amacınız birilerini bununla etkilemekse çok fazla etkiyelemezsiniz.

zemin kat binanın varolacak karizmasını yerin dibine sokmuş adeta.

ankara'da 2 bloklu bir proje olacak. toplamda 44 daire. çevresindeki binaların dış cepheleri genelde 2 renk gelişi güzel tasarlanmış. haliyle uçuk bir tasarım yapamadık, kaldı ki öyle tasarımların bütçeyi sarsması kuvvetle muhtemel.

Ağaoğlu'nun projelerini hatırlatıyor.

www.konutsitesi.com

şuna "çok güzel" diyen olsa inanacak mısınız hakkaten:) baya çirkin. ankara çirkin binalarla dolu diye öyle tasarladık diyorsanız bravo tam olmuş.

batikent tarafindaki binalara benziyor. kotu degil bence de.

mahalle arasi falansa fazla luks bile kalir. kotu diyenlerin maliyetlerden falan haberleri yok galiba, sonra bi ev 700bin diyince auuv diyorlar.

msqrd. sadece iosta var. o özellik snapchatte de var

faceswap diye aratırsan bi dünya sonuç çıkacaktır

snapchatte var

snapchat'in icinde de var bu ozellik

iphone 6s orijinal kulaklığı var açılmamış. düşünürsen.

kulakiçi urbanears kullanıyorum. memnunum.
eğer bulabilirsen creative ep-630'u da şiddetle tavsiye ederim.

@cekilmis samsung ergonomisi istiyorsa iphone kulaklığını kullanamaz.

kulak içi kulaklıklarda orta kararın karşılığı sennheiser cx300'dür. 100 tl'den az daha pahalı ama mutlu eder.

Harman Kardon AE Premium Aluminium In-Ear-Kopfhörer mit integriertem Apple iPhone Steuerung weiß www.amazon.de
www.amazon.de


Ya ben boyle bir sey siparis ettim gecen gun. Henuz gelmedi ama harman kardon olmasina guveniyorum. Ve ses tusu vb de var, uyumlu iphone ile. (Benim icin en onemli kriterdi) ve fiyati cok iyi. 2 sene once millet 100-150€lara almis (oyle yaziyor reviewlarda)

samsung s7 aldım kulaklığı açmadım sevmiyorum onu da verebilirim :)

@cekilmis gayfe: Geçen yıl iPhone 6 aldığımda, kaybetmeden önce bir süre orijinal kulaklığını kullanmıştım ama kulağımı acıtıyordu. s7 kulaklığı olabilir bak. Bi süre iPhone'da samsung kulaklığı kullanmıştım. Ses ayarı uyumu olmasa da pause/play uyumluydu hatırladığım kadarıyla, ergonomisi iyiydi ve ses kalitesi de kötü değildi. Pazarlık için DM :)

Diğer arkadaşlara da teşekkürler, hepsine göz atacağım.

gram altın olarak alsanız daha iyi olabilir, eski tarih yeni tarih muhabbeti olabiliyor çeyreklerde bozdururken.

ikisinin arasındaki fark, iki ellilik ile bir yüzlük arasındaki fark kadar.

ben olsam yarım alırım.

1 yarım

altın su an yüksek yalnız onların bence paraya ihtiyacı daha fazla olur bi zarf içinde toplananın taktim etmeniz daha mantıklı

bence kadıköy'deki Beşiktaş iskelesi.

Migros.

metro ve carrefourlara da bakabilirsin. ucuza getiriyorlar bazen.

karfur

iphone'a inen şarkılar mp3 değil. zaten olsa da olmasa da o şekilde alamazsın. onlar sadece o telefonda çalınabilecek şekilde duruyor cihazda. aux kablosu ile bağlayabilirsin. araçta usb varsa o şekilde de bağlayabilirsin.

Mümkün değil. Bilgisayara iTunes kurup oradan indirebilirsin. Sonra da onları mp3 çevirebilirsin tahminen.

sizde hangisi var bilmiyorum ama mac versiyonu icin linkte aciklamislar, sanirim windows icin de aynidir.

computers.tutsplus.com

şarkıları youtube'dan indirip cd'ye at bence.
en kolay yolu o.

telefon farklı, whatsapp uygulama. whatsapptan iletişim kurabilir tabii ki.

whatsapp'tan mesaj attığında mesajın altında "bu kişilerinizde yok napim engelliyim mi bunu ben" diye sorar whatsapp. sen de ister engeller ister engellemezsin.

hiç komik değil bence.
sinirim zıpladı izlerken. o videoyu çeken kadın resmen tam sopalıkmış.

komik değil. bu kadar saçma bir videonun 1.5milyon izlenmiş olması çok şaşırtıcı.

kızı o kadar uğraştırması komik değil evet ama kızın tepkisi hala bana komik geliyor. sonrasında annesine tükürmesi filan.

valla mualefetlik olsun diye yazmıyorum ama ben hiç gülmedim videoya.

gülmedim.

biri kirli tanımına bakıyor ve görüyor bence.

ben olsam orijinal almadıktan sonra en ucuzunu alırdım.

kutudan çıkma olarak satanlar oluyor orjinal. onlardan bulmaya çalış. 50-60 liraya alırsın. şarj aleti de kablo da orjinal olur.

edit: al bak donanımda satan var

forum.donanimhaber.com

forum.donanimhaber.com

forum.donanimhaber.com

mr.goodcat in söylediği ilk tercihin olsun. onun dışında bende ttec var ve orjinalinden çok çok az bi fazla sürede şarj ediyor yani orrjinalini aratmıyor. bi aralar kullandığım 5 liralık çakma da vardı, o 2 saatte şarj olan telefonu 3 buçuk saatte şarj ederdi. yani fark var.

evde de işte de kablosuz var, ev iş arası mesafe 20 dakika; 2 gb tam yetiyor, 3 gb ile rahatlıyorum.
video varsa işin içinde 6 tercih et derim, 10 muhtemelen çok pahalıdır.

6gb
Video, radyo arada dizi burası anca yetiyor, nadiren de olsa kimi zaman ucundan azıcık astığım oluyor. İşte ve evde wifi bu arada.

6GB


İşle ilgili arada dışarı çıktığımda hotspot olarak bilgisayara bağlıyorum. Bu yüzden biraz sömürüyor olabilirim. Dışardayken video ya da başkaca bir şeyden sakınmıyorum. Ay sonunda ancak 500MB artıyor.


Özet: 6GB fazla fazla yetiyor.

6 var, 4,5g ayagina bir kac aydir bir 6 daha veriyorlar. Yetiyor.

28 GB
Turkcell 4.5 g ayağına 2 ye katladı (6+8)x2 oldu mis

1 GB genelde. Bazen 2 GB yapiyorum. Pek bir sey yapmiyorum. Arada whatsapp arada burasi arada sozluk falan. Cok bir sey etmiyor zaten bunlar da.

6 gb. tablette falan hotspot olarak kullanıyorum, evde wi-fi yok, sürekli müzik vs dinliyorum. bugün yeni dönem gelecek, 7 mb kotam kalmış :)

5gb idi gayet yetiyordu.
şimdi 4g ayağına 5+5 yaptılar.
daha da yetiyor.

5gb iken de film/dizi izlemek dışında her şeyi yapıyordum. video filan cayır cayır izliyorum.

1 gb vardı yetmiyordu. 4 gb yaptım. iyi şimdi

6gb. 4gb kesinlikle yetmiyor.

4dü 6 yaptım. 69tl ödüyodum 4 gb internetli pakete. 6 gb 69tl oluyordu 1 yıl taahhütlü olunca. Zaten telefon almıştım 1 seneden fazla kalmam gerekiyor diye yaptırdım gitti. Bir de şimdi turkcell veriyor 4.5g diye. Evde ofiste wifi var. Fazlasıyla yetiyor. 4 de yetiyordu.

4gb +2gb (pzt-cmt) vardı, avea 35tl.
turkcell'in 6gb 38tl olan paketine geçiş için talimat verdim, yarın geçiyorum. 3 ay boyunca +6gb daha veriliyormuş.

mail, telegram, messenger, whatsapp, imgur. thats it.

herhalde 2 gbi zorluyorumdur. hayatimda wifi olmadan gecen süre oldukca az. okulda 50mbit net, evde 35 mbit net, ne yapayim?

iki hat kullanıyorum birinde 9,5 gb diğerinde 10 gb

3310 kullanıyorum internetim yok telefonda.

sınırsız kotam. sosyal medya, haber, internetten bişeyler bakınmaca. ihtiyacın neyse ona yönel bence. ama 4 ya da 6 gb iyidir.

2 sene sürekli giyilip parcalanmayan yoktur herhalde. Ama çok ayakkabı olunca sürekli değiştirerek girilip 2-3 sene fln ömür verilebilir bence

Decathlon'dan aldigim bir ayakkabiyi 3 yil kis haric giydim. En sonunda tabani ayrildi, attim.

4-5 tane ayakkabim var en son 2 yil once ayakkabi aldim.

edit: nike adidas falan gibi ortalama modeller ama ayakkabiya iyi bakip art arda cok fazla giymediginizde yipranmiyor.

Saglamsa,rahatsa neden giyilmesin ?

Pek tabi de var parcalanmayan.zaten her gun ayni ayakkabi giyilmiyor bu yuzden gayette saglam ve temiz kalabiliyor.

min 3 sene giyerim ayakkabılarımı diyeyim sen anla.

bitch, please.

12 senedir giydiğim ayakkabı var. yeminle.

edit: eski adidas botlardan. ne varsa eskilerde var azizim..

Ayni ayakkabiyi kesintisiz alti yil giydim, toplamda on alti yildir da zaman zaman giyiyorum.
Benim ayakkap casual idi, ben de yurumek disinda aktivitesi olmayan biriydim zaten. Artik tipkisinin aynisi satilmiyor, o yuzden marka vermiyorum ama boyle ayakkaplar var evet.

2 yıldır giyiyorum aynı ayakkabıyı, sanırım iki yıl daha giyerim.

camper pelotas...
satın aldığımda ayakkabıcı eleman beş altı yıl giyersin demişti, iki yıldır giyiyorum, gıcır gıcır hala.
Fiyatı şu an ne kadar bilmiyorum ama her kuruşuna değiyor.

Sutsuz kahve yi gordum ve arttiriyorum.

6.sinifta aldigim nike pegasus var bitane, su anda 26 yasindayim. Hala sapasaglam, tek bir dikis vb atmadi. Benle de dunyayi gezdi ayrica. Dag, tepe, sehir, yol.

Nasil o kadar saglam oldu bilmiyorum, gecen sene aldigim nike in ustu gitti-gidecek.
Bu yaz aldigim skechersin topuk ic kismi parcalandi filan.

5 senelik basketbol ayakkabılarım var, hala taş gibiler. basketbol oynaman şart değil, al ve giy, yok böyle rahatlık.

Cat botlarımı tam 12 kış giydim. Nerden baksan her sene 3-4 ay yapar ki çoğunluğu bu botlarla geçti. 13. kışı da çıkarırdı aslında ama seneye daha kibar bir model almak için attım sonunda. Hala taş gibiydi oysa!

6 yıldır giydiğim ayakkabı da var. 5 yıldır da, 4 yıldır da... en son 3 yıl önce ayakkabı aldım.

@kuehles, nasıl ya 6. sınıftaki ayağınla 26 yaşındaki ayağın aynı mı? ohara

20 senelik timberlandim var, standart sık giydiğim ayakkabılarsa 6-7 sene dayanıyor.

converse-4 sene (ilbahar/yaz/sonbahar boyunca haftada-1-2 gun muhakkak giyerim)

outdoor alacaksan biraz paraya kıyıp columbia, salomon veya marrell marka almanı tavsiye ederim. taş, toprak tekmelemediğin sürece 5-6 yıl net götürür seni.

öğrencilik hayatım boyunca 4 sene aynı botu giydim. ki soğuk memlekette olduğumdan dolayı genelde hep bot giyiyordum.

edit: markası darkwood tu. 100 liraya yakın para ödemiştim. ama sağlam bot çıktı kar kış gördüm ama ayağım kuru ve sıcak kaldı.

Son 5 bucuk yilda yilda en az 200 gun giydigim ayakkabim var. Belki 30 cift ayakkabim vardir ama bu ayakkabi her seyin altina olan cok iyi bi' sey. Aynisindan bulsam alirim 3-5 tane. Ama yok maalesef. Tabii arada tadilat gerektirdi. O da normal.

@cekilmis gayfe

Evet. 38-39 hala. Kadinlarin gelisimi daha erken bitiyo tabi erkeklere gore://

adidas superstar ii vardı, 2.5 yıl giydim, derimod'dan almıştım, 2 yıla giydim onu da daha geçenlerde emekliye ayrıldı eheh.

tabi bunları günlük giymiyorum, tergan'dan almıştım, 3 yıl geçti hala taş gibi ama onu çok nadir giyerim.

çoğu ayakkabımı min 5 sene civarı giyerim. parçalanmıyorlar temiz kullanıyorum. en uzun süre giydiğim ise sanırım 15 sene civarındadır.

şu an giydiğim botu 7 kıştır giyiyorum. normal ayakkabılarımın bir tanesi 4.yılında diğerleri yeni. yeni dediğim en az 6 ay

6. Sınıfta aldığım adidas hala sağlam.
4 yıldır da her kış timberland giyiyorum.

6 yıllık ayakkabım var hala giylebilir durumda.

edit: adidas outdoor.

Benim de en uzun süre giydiğim ayakkabım 8 yıllık, hala sapasağlam duruyor. Dağ, tepe gezdim üstelik. Bir tane de 7 yıllık bir ayakkabım var, benzer modelini hiçbir yerde bulamıyorum ve en sevdiklerimden. Acık ve ipli bir model olduğu için içi gitmişti; yeniden kaplattim geçen sene, rahat 3 4 sene daha giyerim.

Bunlar dışında 3 yıllık, 4 yıllık ayakkabılarım da var. Değiştire değiştire giyince kolay yipranmiyor hiçbiri.

6 yıldır giydiğim ayakkabım var hala taş gibi. ikinci tabanı değiştirdim ancak kendisine ödül olarak ıskartaya çıkardım keratayı, kötü yerlerde giyiyorum artık.

en eski ayakkabım hush puppies bot, 11 senelik, daha da gideri var. outdoor cinsinden north face 5 senelik, ufaktan ömrü domaya başlıyor. sandalet timberland, 5 senelik, taşş gibi. deri ayakkabı beta, 5 senelik, eh işte. bunlara ek olarak 3- senelik çok var. yani saydığım kategorilerin her birinden 2-3'er daha ayakkabım var ama bunlar en yıllanmış olanlar. hal böyleyken en son keds'lerim 2 sezonda parçalanınca kahrettim. 5 seneyi garantilemeyecek gibi görünen ayakkabıya para veresim gelmiyor.

2. soruna cvp olarak nucleon'un 2. cümlesi +1. çok mecbur kalmadıkça aynı ayakkabıyı iki gün üstüste giymem.

galiba 6 senelik bir adidas chile 62'im var. Canavar gibi.

Giyilir, hem de ne.

Marka model aklımda değil ama giyerim. Giyilir.

6 sene giydiğim botlarım vardi. Bütün bir kış cat tarzi deri bot giyiyorum. Koku yapmiyor, sıcak tutuyor. Tavsiye ederim :)

her mevsim için birer çift ayakkabım var benim, başka da almam. bir çift bot, bir çift spor ayakkabı, bi de senelerdir giymediğim halı saha ayakkabım o kadar.

botu 8 senedir falan giyiyorum. her yeri sapasağlam ama geçtiğimiz kış tabanı aşınıp su geçirmeye başladı, gittim tamir ettirdim üç kuruşa, hala devam ediyorum giymeye. markası hi-tech

keza spor ayakkabım da yanlardan açıldı hala giyiyorum ama yenisini alacağım zira daha 1 sene bile olmadan koyverdi kendini, uyuz oldum asdf markası lumberjack daha da siksen almam o markayı, türkler satın almış zaten galiba, götüm gibi yapmışlar her işte olduğu gibi.. (bundan önce 10 sene falan giydiğim bi adidas vardı, o performanstan sonra bununkisi çok koydu..)

adidas ayakkabılarım minimum 4 sene giyerim. 4 sene sonunda da giyilmeyecek durumda olduğundan değil sıkıldığım için giymem ve ihtiyacı olan birisine veririm.

dedemden yadigar bir ayakkabı var. markası filan yok, özel yaptırmıştı sanırım. ölmeden 2 sene önce almıştı. öldüğü 6 seneyi geçti halen taş gibi.

esas bomba bu, lisede aldığım cat botlarım var. ama şimdiki gibi sikindirik üretimlerden değil, taş gibi olanlardan. 16 sene oldu sanırım. taş gibi diyemesem de halen giyilebilir durumda.

bunun dışında işte giydiğim ayakkabıların çoğunun maksimum ömrü 1 sene oluyor. inci, kemal tanca, desa vb.. gibi bir çok mağazadan aldığım ayakkabıları 1 seneden falz agiyemiyorum. fiyat performans oranında tam bir kepazelik bu markalar.

2011'den beri giydigim bi kar botu var. 2011-2013 arasi cok sik kullandim, ondan sonra istanbul'a geri tasindigim icin sadece karda kullaniyorum ama sapasaglam duruyor

Aynen esimin de bi botu var en az 10 senelik

Timberland'lerimi yeni birine verdim. Ortaokulda alinmisti

deichmann dan aldığım bir botu yaklaşık 3 sene giydim, dockers tan aldığım bir botu da hemen hemen 5 sene kadar giydim. botumun yanı daha bu kış açıldı yaptırsam yapılır giyilir de artık yeni ayakkabı aldığım için giymiyorum.

Sürekli değil ama bi ayakkabım var 2006'da almıştık, hala giyiyorum. Nalet eskimedi :)

yaklaşık 7 sene önce falan şundan aldım www.deriden.com.tr
satan çocuk bunu en az 5 sene giyersiniz dediğinde lol demiştim, bu kış çok giymedim ama %99 giyilebilir durumda.

adidas good year ayakkabısından 2 tane var biri 10 biri 5 yıllık. Üretimi durudu yenisini alamıyorum.

şöyle bir şey var

aksisozluk.net

çoğu hiçbir yerde yazmıyor. twitter'da filan belki.

motivasyonum olmadığından yazmıyorum. bazen çoğu yerde bu kadar doğrudan ve özet bulamadığım bilgilerin hatrına yazma sorumluluğu hisseder gibi olsam da sonra üşeniyorum. çaylaklık entrilerine ek olarak 3-5 bişey yazmışımdır en fazla. geçen önemli bir olayda bilgilendirme amacıyla yazdım 3-5 yıldır ilk kez.

yillar sonra okumak icin yaziyorum. ilk yazar oldugumdaki entry'leri ara ara okuyorum ve zevkli oluyor. bos seyler degil de, fikirlerimi beyan eden denemeler falan yazmaya calisiyorum genelde.

1. motivasyonum pek yok. yani 9 yılda 250 entry girebildiğime göre olmamalı. tatmin etmek istediğim güdülerin başında can sıkıntısı ve paylaşım yatıyor.

2.bilgi vermeyi amaçlıyorum ama veremediğim ile kalıyorum. bir bakmışım anket dolduruyorum. nasıl yazıyorum? o an sözlükte bir şeyi okurken bir şey çağrışım yapıyor ve başlıyorum yazmaya. çok büyük çoğunluğu böyle çıkmıştır ortaya. yoksa bunu akşam sözlüğe yazayım gibi bir düşüncem olmuyor pek. bir de beğendiğim/ilgilendiğim şeyler hakkında da yazıyorum. zaten ilgilenmediğim bir şey hakkında yazmak da saçma olurdu ya, neyse.

1) yazmaya bayılıyorum, ötesi yok. konuşkan birisi sayılmam. insanlarla iletişimim çok kısıtlı. yazma manyaklığı bununla birleşince ortaya korkunç bir şey çıkıyor, "eniştemin neden böyle olması" diye bir başlığa 74 paragraf yazabiliyorum. onun dışında, son birkaç yıl içerisinde fazla eppekten dolayı iq seviyem deniz seviyesine düşmeden önce, ilgilendiğim spor dallarıyla ilgili güncel şeyler yazmayı çok seviyordum. isveç ikinci ligi'ndeki 8-4 biten maç olsun, arnavutluk'ta X takımının 9 yıllık şampiyonluk serisini bozan takım olsun böyle şeyler yazmayı seviyorum. bunun dışında kendimce değerlendirmeler yapıp fikir/öneri getirdiğim de oluyor. son günlerde nhl play-off'ları için yazmaya çalışıyorum mesela ama sınırım yok bu konuda, dediğim gibi her halt hakkında bıdır bıdır konuşabilirim çünkü yazmayı, kendimi anlatmayı falan seviyorum.

sözlüğün şu anki halini iğrenç ve kalitesiz buluyorum. bunda büyük payım olduğuna inandığım için nerden baksan 16 bin tane entry silip, yeni fakat pek de temiz olmayan bir sayfa açtım sözlük kariyerimde. şimdi daha ılımlı, daha az manyak, daha az nefret edilen biri olmaya çalışıyorum. onun dışında kız kovalıyorum.

***

o değil de yazdığımı okurken fark ettim, 1 deyip bırakmışım sajhfajkflşa. aklıma organize işler'deki diloloji sahnesi geldi,

"bu bir dedin ya iki ne?"

www.youtube.com

Yaklaşık 6 yıldır ekşi sözlük yazarıyım ve henüz entry sayım 450-500 falan. Çoğu zaman bir şeyler yazmaya üşeniyorum. Yazdığım zaman da genelde kimsenin yazmadığı, gözden kaçmış bazı detayları belirtmeye çalışıyorum. Genelde entry'lerim kullandığım ürünler, okuduğum kitaplar, dinlediğim müzikler ve izlediğim diziler, filmler hakkındaki görüşlerimden oluşuyor. Bu bağlamda sözlük'ü kişisel bloğum olarak kullanıyorum desem yalan olmaz. Bunu itiraf ettiğim için bana kızanlar olur belki ama olsun. Çok da umrumda değil açıkçası. Neticede çöp entry girmiyorum ve kurallara uygun yazıyorum. Toplumsal konular üzerine yazmaktan ise hiç hoşlanmıyorum çünkü yazarken de bu tip başlıkları takip ederken de inanılmaz geriliyorum. Sakin sakin takılıyorum kendi çapımda.

Yeni insanlarla tanışmak için yazıyorum. Ben de varım diyebilmek için.

ilgimi ne çekiyorsa, ne anlatmak istiyorsam. kriterim de sonradan bu yazdığımı silmek ister miyim. Evet ise yazmıyorum, hayır ise yazıyorum.

1- öncelikle sinema ve müzik alanlarında, ikinci olarak da teknoloji alanında insanları bilgilendirmek için yazıyorum.

bazen o kadar underrated müzikler/filmler/teknolojik ürünler konusunda yazıyorum ki biliyorum aylarca belki kimse okumayacak bile ki okunmuyor (bunu oylanma parametresine göre söylüyorum). ama yıllar sonra bir kişi bile okuyacaksa ve faydası dokunacaksa o bir kişi için yazıyorum.

çünkü yeri geldiğinde çok spesifik araştırmalarımda sözlük bana çok yardımcı oldu. eski kalitesini kaybetse de halen bu özelliğini koruyor benim için. madem ben faydalandım başkaları da benim yazdıklarımdan faydalansın istiyorum. saçma ama sanki vefa borcuymuş gibi.

2- benim de kriterim önceden söylenmemişi söylemek veya söylenenlere farklı bir pencereden bakmak. tekrara düşmemeye özen gösteriyorum genelde.

örneğin: eksisozluk.com

5 gündür oylayan yok, altına yazan eden de yok ama bir gün biri o ürünü merak edecek ve benim entrym'e ulaşacak biliyorum.

artık yazmıyorum. son tema değişikliğinden sonra yazma hevesim kalmadı.

genelde bilgi veren entrylerim var. komiklikli başlıklara az girmişimdir. teknoloji, ağlık vs. üzerine yazmışımdır.

çok yazmıyorum. ama yazıp yazıp sildiğim çok oluyor bu ara. bildiğin paragraf döşeniyorum, sonra da 'amaaan bana ne yaa...' deyip sildiğim çok oluyor.

genelde müzik, dizi, konser düzleminde yazıyorum.

son zamanlarda da gariptir seksle ilgili başlıklara entry giriyorum.

1) yok. yazma motivasyonumu başka bir sözlükte toplamda 6-7 bin entry ile tatmin ettim, zaten o zamanlarda ekşi'de yazma merakım yoktu. gerçi hiçbizaman olmadı, o zamanki tema vs. durumlarından okuması ve birilerine ulaşması kolay olur diye kayıt olmuştum, üye olduktan sonra da 3 yılda 500 entry yazmamıştım.

2)motivasyonum varken kendimi yazarak ifade etmekten hoşlanıyordum, hala severim ama eskisi kadar döktüresim yok; arada geliyor onu da buraya yazıyorum zaten. fikrim olan herhangi bir konuda, komikli ya da ciddili yazabilirim; kısıtlamam yok. eskiden rahatlamak için yazdığım için itiraf tarzı iç dökme başlıklarını da kullanıyordum mesela. benim yazdığım sözlük sıfırdan başladığı için çok açık vardı ve bu yazılmış mı diye düşünmeme gerek kalmıyordu. ekşi ise bu açıdan doyuma ulaştığı için yazmak için heves ettiğim bazı şeylerin önceden yazıldığını görerek kendimi frenlediğim olmuştur.

bu konuda sana katılıyorum ama sözlüğün sahibi bile katılmıyor, yaz babam aklına ne gelirse yaz diyorlar ki sözlüğün boka sarmasının sebeplerinden biri bu.

Genelde kitap film falan yazıyorum ama son zamanlarda pek yazmıyorum. Bazen diyorum bir şeyler yazayım diye, sonra vazgeçiyorum. Aşklı meşkli şeyler de çok yazdım zamanında, şimdi sanki günlük gibi okuyorum, ilginç oluyor vaktinde neler hissettiğimi görünce.

1) fikirlerimi bir nick arkasına saklanarak yazmak daha çok hoşuma gidiyor. çünkü maalesef bazı fikirlerimi kendi kimliğimle açıklamam bazı problemlere yol açabilir. bunlar üzerinden tartışmak falan da hoşuma gidiyor. bazı konularda da bilgilerim olduğunu düşünüyorum, bir kişiye bile olsa yardımcı olabilecek bir bilgiyi paylaşmış olmak iyi hissettirir.

2) filtreden geçirdiğim oluyor. siyasi ve dini konularda sadece. gazetelerde yazan şeylerden farklı siyasi fikirlerim var ve halkın çoğunluğuyla din konusunda aynı fikirde değilim. ki din mevzusundan bir entry'm savcılığa verilmişti, ondan beridir inanılmaz hassas halkımızın inanılmaz değerlerini incitir miyim diye 2 kere düşünerek yazıyorum.

1. yazma motivasyonum yok. öyle denk gelirse yazıyorum. bağımlısıyım diyemem.

2. eskiden tematik takılırdım, bilgi içeren uzun entryler girerdim ancak sözlüğün anası sikildiği için artık taşak amaçlı yazıyorum genellikle ya da ampır ampır yazanlara cevap yazıyorum tam bir forum gibi.

kimseye sormadan tasarım değişikliği yaptıklarından beri yazmıyorum desem yeridir. 500 entry'den de 10 tane dışında hepsini sildim.

şirketin adresi varsa, bastır cv'yi, en janti halinle dayan kapılarına.

İK olarak çalışıyorum, şu saniyeye kadar atmadıysan hata. Merak etmeyin bu tarz ekstra yollar işe ne kadar istekli olduğunuzu gösteriyor.

Bir tanıdığım vardı bir holdinge girebilmek için kendini zorla davet ettirdi size sunum yapacağım işe almasanız da olur dedi en son davet ettiler şimdi o şirkette çalışıyor.

Şirketi arayıp ik ile görüşmek istediğini de söyleyebilirsin. Sekreter bağlar. İlanı görüp çok ilgilendiğini ya da pozisyonla ilgili bir sorun olduğunu söyleyip kendini tanıtabilirsin.

Mesaj yoluyla da e-posta yoluyla da Linkedin'de ilani acan kisiye ulasabilme imkanin var, hic durma ekle hemen! Once mesajla, pesine e-postayla devam edersin mis.

ik'cı değilim ama çalıştığım şirketin departman yöneticisiyim. kadrolu 12, sözleşmeli (taşeron diyebilriz) 50'den fazla personelim var. en son aldığım kadrolu personeli kendi baskısı üzerine aldım. çok ısrarcı oldu ve en sonunda görüşmeye çağırdım. şimdi cayır cayır çalışıyor :)

Ayakkabı konusunda ispatın yok, emin olmadığın bir şeyden yola çıkarak karar veremezsin. Ancak, koltuk mevzusunda para vermen gerekir diye düşünüyorum

onun birkaç ayakkabısını kısa süreliğine yok edip tepkisini gözlemlerdim, ulan yine mi çalındı diyecek yoksa sizlere mi tepki verecek hafif pasif agresif şekilde.

ayakkabı konusu bence deşilecek bir konu değil. ispatın yok ve bence hüsnükuruntu yapıyorsun.

koltuk konusunda da bence kaplat gitsin. adamın dırdırı ile uğraşma. ama öyle 250 TL'ye flan kaplamazlar haberin olsun.

Sen telafi et. Neticede bulandıran sen olmuşsun . İcin rahat etsin . Bosver

ayakkabıyla uğraşma bence.
Koltuk için öyle bir talebi varsa, uygun bir ödeme yaparsınız. cüzi bir şey olsun ama çok abartmayın ikinci el koltuk sonuçta, bir ütü izi alt tarafı. Kullanılmaz hale gelmedi yani.

yenisini almam 2000 tl diyen igrenc bir insanla ayni evde yasadiginiz icin size uzuldum. ben olsam koltugu tamir ettirirdim. ayakkabi konusunda suphelerinizde haklisiniz ama o bir tahmin. tahmin uzerine is yapmazdim. koltugu yaptirip keyfime bakardim. bunun uzerine bile cingenelige devam ediyorsa, ki burada butun roman kardeslerimizi tenzih ederim, onu once kibarca siktireder, ardindan kabaca siktir ederdim. sktir edemiyosam kendim ceker giderdim.

Verme parasını filan. Ortak alanda duran koltuk sonuçta, ev orası, her şey eskir hasarlanır, ki çok küçük bi olay utu izi. Boşver, unut gitsin.

Haziran ayında evden çıkıyorum zaten.

Ayakkabı konusunda bir kesinyargıya varmam mümkün değil evet. Yine de onu tanıdığım kadarı ile ve de olayın böyle gelişmesi aklımı kurcalıyor işte.

aranızın iyi olduğu bi zaman eşref saatine denk getir 250'ye anlaşabiliyosanız anlaşın. koltuk falan kaplatma olayına girme çünkü sana 250den çok daha fazlaya mal olur. zaten birden fazla koltuk varsa biri başka kaplı diğerleri başka desen olmaz. gereksiz yere diğerlerini niye kaplatasın sonra?

"Açıkçası onu tanıdığım kadarı ile iyi olduğuna oldukça iyi kötü olduğuna oldukça sinsi olduğuna kanaat getirdim." burada beynim yandı, devam edemedim.

Busabaha kadar ev arkaşımın koltuk minderlerini kaplatmayı ya da 250 tl para teklif etmeyi düşünüyordum. Ama sonra busabah odamı temizlerken odama ilk taşınmam aklıma geldi. Bütün bir evden tek bir odaya taşınıyordum ve çok fazla eşyam vardı. Erkek arkadaşım bedelli askerlikte olduğu için yardım edememişti. Tek başımaydım inanılmaz yorucu idi.

1 hafta boyunca odamı temizledim. Bir huyum vardır bir iş yapırsam çok kaptırırsam yemeği içmeyi fln 2.plana atarım. Suan samimi olduğum ev arkdşm sonradan taşınacaktı.

Konuşmadığım ev arkadaşım hersabah kendine kahvaltı hazırlar, odasına geçer müziğini açar takılırdı. Bir kere olsun bile bana bir şeyler getirmedi. Heralde ben olsam kızım çalışmaktan aç kalıyorsun, ay sana da bir tabak yaptım diyip getirirdim en az birkere olsun. Aç susuz akşam 6 ya kadar eşya yerleştirir sona birşeyler yerdim. Akşam yemeklerini yine yanlız yerdi. Sonra buzluktaki şeylere dadanır kız senin etleri buakşam yapalım mı fln derdi. Düşünüyorum da 3. ev arkadaşım olmasa herkesin birbiriyle konuştuğu güzel 5 ayımız bile olmazdı.

Evin başında kahvaltılıkları konusunda çok hassas olduğunu kullanılmamasını istediğini söyledi, sadece onları var gibi birşeydi çünkü. evde birtek ben öğrenciyim diğer ikisi çalışıyor belki onla alakadır bilemiyorum. Belki ondan şey etmiştir. Ama sonra baktı ki benim eski tek yaşadığım evden deli gibi açılmamış konserveler, 6lik doze paket paket icetealer vs vs geliyor, ben baya sağlam mutfak malzemesi alıyorum rahat rahat açıp onlarla yemek yapmaya vs başladı. Bana ikram etmek yok tabi. Uzun süre kendimi bayağı kullanılıyor gibi hissettim. Diğer ev arkadaşım farketmedi sanırım o çok yoğun çalışıyor. Sonra 1-2 ay sonra bir şekilde biz bütün mutfak malzemelerini ayırdık. Biraz kendine çeki düzen verdi. Rahata erdim. Buzluktaki etlere dadanmasa, iki üç konservenin lafını edecek değilim. Ama o kadarı da niyetini açıkça ortaya koyuyor bana kalırsa. Elbette küçük şeylerin hesabını yapmak hoş değil. Ama hep bana bana durumu varsa o da biraz enayi yerine konmak oluyor.

Düşündüm de, para fln vermeyeceğim. Beni defalarca enayi yerine koymaya çalıştı. Gerçekten. Umrumda değilmiş gibi davranacağım. Belki umrumda, ki istemesem bile umrumda olur üzülürüm, yapım böyle. Ama cidden vermeyeceğim.

Haziranda çıkarken evdeki bütün eşyalarımı(içinde onların yeniden almasını gerektiren eşyalar olduğu halde) ücretsiz verip, tek bir iğne dahi bırakmadan gitmeyi düşünüyorum. Okadar doldum. Düşünün.

Herkese yorumu için tekrardan teşekkür ediyorum. Biraz düşüneyim yine de, buradan yardım alacam düşünürken.

verme be kanka verme. Eşyalarını da git. Sen tek kelime etmeden gidince onun utanacağını mı sanıyorsun? utanmaz. Bir güle güle bile demedi diyecek. her halükarda çirkefliğe devam edecek. Al eşyalarını öyle git gittiğinde.

Olmaz. Apple sitesinde okumustum, bir sey olmuyor farkli sarj aletleri kullanildiginda (apple urunleri arasinda)
Ben ipod, iphone 5s, ipad hepsini ipad sarjiyla sarj ediyorum.

bana ipadin kendi adaptörü daha hızlı şarj ediyor gibi geliyor :/

ipad şarjımı senelerdir iphone 5s e kullanıyorum hiçbişi olmadı. ayrıca daha hızlı şarj ediyor.

android aletiyle ipad şarj ediyorum 3 yıldır, sıkıntı olmadı hiç.

Kesinlikle bunu yazma sebebim herkesin belirttiği gibi hızlı şarj ediyor olması. Youtube vid, blog ları da okusam da iş bir havada kalıyor. Kimi pil büyükse rahatlıkla kullanılabilir , zaten apple maliyet(kabaca) sebebi ile tek tip şarj paketleyip satıyor.

Ancak hızlı şarj ile sürede bir kısalma olduğunu düşünüyorum. İphone 5 kullanırken bunu yaptığımda pil daha erken bitmeye başladı gibi geldi belki de iphone 5 adı çıkmıştı o yüzden böyle hissettim.

Yine hızlı olacak diye pili mefta etmeyelim diye kafam karışıyor.

mah degil, a önemli. qualcomm vs icin öenmli sarj cihazlari, yoksa zerre fark yaratmaz. akim degeri yaklasik ya da üst olsun, kendi korumali olsun, aleti yakmasin cekilen düsükse kapansin. applein kendi adaptörleri sorunsuz calisir.

sadece mutfak+banyo ve bunların fayansları 20bin tutar diye düşünüyorum. işçilik dahil tabi.

2016 ortalama maliyetlerde konut en son 750TL/m2 olarak açıklandı.
bahsettiğin şeyler ciddi tadilat olduğundan dolayı %50'sini alıyorum.

90*750*%50=33.750 TL çıkıyor.
30bin TL civarında tutar sanırım.

bu arada mutlaka bir kaç yerden teklif al. iti ite kırdırırsın.

üzgünüm ki sorduğun yere göre fiyat değişir. iyi araştır.

ayrıca mutfak dolabı da olacak mı? kombi ya da? yoksa sadece bunlar mı?

parkelerin de kalitesi var biliyorsun ki? ortalama 30 tutar diyorum ben de.

peki bütün bu işler için bir iç mimar tutsam onunla istediğim şeyler doğrultusunda anlaşsam çok mu masraflı olur? yoksa kendim bu işleri yapacak ustalarla tek tek mi konuşup anlaşayım?

mutfak ve banyo komple elden geçecek. komple yıkılıp yenisi yapılacak. bir de mutfak ve banyo dolapları için tanıdığım bir marangoz usta var işinde epey iyi onunla çalışıcam. parke fayans vb malzemeler için ise çok uçmadan biraz kaliteli bir şeyler istiyorum...