doğru yerde, doğru zamanda, doğru insan olmaları heralde. patladı gitti hesâbı. sadece söze, müziğe değil, zamanın rûhuna da bakmak lâzım.

sana güzel gelmiyordur belki. herkese hitap eden bir tarz değil beatles'inki. o yılların tarzına asinaysan her sarkısı güzel gelecektir.

su sarkı bana her zaman huzur verir mesela: www.youtube.com

tshirt baskıları çok güzel ondan sanırsam. yoksa yıllardır bende soruyorum kendime.

Aynı şey Elvis Presley için de geçerli, dinleyince "Ben bundan daha iyi çok şey dinledim" diyor insan. Baktığında o dönem için rock, pop diye bir şey belirli belirsiz var ama adam kırılma noktası yaratmış ki Kral diye lakabı var. Beatles da öyle, dönemine göre yaptığı şey inovasyon ama şu anla karşılaştırırsan klişe bile kalabiliyor. Michael Jackson'ın 30 sene sonra alacağı hal gibi.

2-3 tane güzel şarkıları var nostalji falan

www.youtube.com

Pek dinlememiştim, ama geçen şunu duydum sevdim:
www.youtube.com

iphonedo versiyonu da çok hoş: www.youtube.com

Ben de grubu seven ama abartılacak bir yanını bulamamakla birlikte Across the Universe coverlarını daha çok seven güruhtanım. Bi' Across the Universe izleyin derim. Jim Sturgess Beatles şarkılarını Beatles'tan 10 kat güzel söylüyor. Bence. Misal:

www.youtube.com

sorunun yanıtı için: @compadrito +1

Merhaba dostum, dinlediğin şarkılardan bi beğendiğin şarkısı biraz bilinmiş. İmagine şarkısı hem söz hem muzik olarak Güzeldir, yesterday şarkısına da bak.dunyada en cok coverı yapılmış sarki. Ama tabii ki yine de beğenmeyebilirsin. Sadece su bilgiyi vereyim. Hayatinı Müziğe vermiş insanların cogu bu grubu beğenir . Yani sertac Ortaç'ın kötülüğü ne kadar gerçekse bu grubun kalitesi de o kadar gercek. Sözler ve muzikal Altyapıdan bunu anlıyoruz. Ama yine de beğenmeyebilirsin.her kalite sey beğenilecek diye bir sey yok.

ilk dinlediğinde hoşuna giden genelde ne gibi müzik türleri?

metal? klasik? pop? türkü?

şu var ki beatles dinleyenler genelde rolling stones, led zeppelin, the doors, ccr, hendrix, janis joplin, bob dylan vb.. de dinlerler. bunları dinleyerek zamanını geçirmemişsen aynı hale giremeyebilirsin.

ayrıca 20 yaşının üstündeysen eğer ve beatles la yeni tanışıyorsan müziğe daha fazla zaman ayırmalısın.

Rubber Soul ve Abbey Road albümlerini çok severim ben.

Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band albümü de çok değişiktir mesela müzikal bakımdan.

Evet, çıktıkları dönem çok önemli tabi bu kadar popüler olmalarında ama şu anda da çıkmış olsalardı ben yine dinlerdim.

silver apple'ın andığı müzisyenleri de çok severim ve dinlemenizi tavsiye ederim.

zamanın rûhu... compadrito+1

zamanının one direction'ı işte beatles. balon bildiğin.

sonunda biri cesaret edip patlattı. kral çıplak amk.

yerküresel ölçekte, kültürel ve sosyolojik bir fenomen ve hatta İngiltere'nin ihraç ürünü hâline gelmiş bir grup. üzerine kitaplar, makaleler, tezler yazılmış, üniversitelerde ders olarak okutuluyor. kral çıplaka indirgemek doğru olur mu çok emin değilim. 57 veya 59 veya 62 model Şevroleye, 'Hadi lan! O da araba mı?' demek gibi oluyo biraz. Şimdi araba olmayabilir ama o zamanlar fena arabaymış onlar.

keşke şunları anlayan biri çıksa da bize de bi özet geçse:

www.bbc.com

homepage.psy.utexas.edu

musikforskning.se

www.visitliverpool.com

pcasacas.org

www.sandiegohistory.org

www.pitt.edu

www.beatlesstory.com

is.muni.cz

www.edb.gov.hk

merhaba. ya ben müzikten anlamam aslında vay arkadaş şunu kesin dinle "çogacaip" diye öneride bulunmam ama izlemediysen "i am sam" i izle. öyle güzel başarılı film ki iyi ki beatles varmış ta bu senarist esinlenmiş dedim.

soruna cevap saçlarını seviyorum.

karakteropat

yavşak diyorum ben genelde.

bildiğim kadarıyla karşılayan bir sözcük yok, ama merak ettim ben de.

plakayı almıssın ya daha ne yapacaksın? nasıl olmus o da anlamadım ama adam farkında değildi belki valizi alacağının. öylece gazlayıp gitti mi yani?

bu taksiciler odası falan var ya, oradan plakayla hangi durağa ait olduğu bulanamaz mı? o yoldan yürüyebilirsin bleki.

oraya da haber verdim.Insallah bulunur artik ne diyeyim.Ulkede kime guvenicez bilemiyorum ki

Çalmamıştır. Bulunur o çanta, merak etmeyin.

bana da adam valizi unuttu gibi geldi. taksiciler odasında kaydı vardır, telefonu da vardır herhalde. size vermeseler de onlar haber verir, tatildelerse bayram dönüşü ulaşırsınız.

reklam gibi olmasın ama ben artık bitaksi kullanıyorum böyle risklere karşı.

arkadaşım 700 euro düşürmüş takside. ne taksicinin plakası var, ne telefonu. yapacak hiçbir şey yok, gitti para. oysa bitakside taksicinin adı-soyadı-telefonu-güzergah kaydediliyor herhangi bir probleme karşı. teknolojinin faydalı olduğu noktalardan biri.

Sonucu da yazar mısınız

ya çalmamıştır unutmuştur bence bulunur bencede.

Cok tesekkur ederim mesajlariniz icin, simdi evime kadar getirdiler. Karakol amiri cok yardimci oldu bu konuda, 5 dk icinde bulundu haber verdikten sonra .

Tekrardan tesekkur ederim yardimlar icin :)

apartmanda tanımadığın birine verince zorla alanlarda var. onlarıda bu gruba dahil edelim. sanki kafalarına silah dayıyoruz...

Sosyal fobi ve depresyonda da olabilirler. Aslında selam vermek istiyor ama heyecandan ne yapıcağını şaşırıp kalakalıyor olabilirler.

görmemiş, duymamış olma ihtimali olabilir, bazen insan bakar kör olabiliyor, sosyal fobik olabiliyor.

ama bariz şekilde umursamıyorsa bu o kişiye son selam verişim olur.

maalesef bizde böyle. yaşadığım yerde asansörde, otobüs şoförüyle, hatta küçük yerlerde sokakta bile selamlaşıyor insanlar sürekli. istanbul'a döndüğümde ilk birkaç gün iyi günler, teşekkür ederim, günaydın vs deyip cevap alamayınca bok gibi kalıyorum sürekli, sonra mecburen default ayarlara dönüş yapıyorum.
ya daha memlekete girerken bile seni kaykılmış oturan muşmula suratlı pasaport polisleri karşılıyor. her girişte ve çıkışta içimden küfrediyorum.
ben de dolmuşum yani.

Ben boylelerine inadina selam veriyorum abi, eskiden canimi falan sıkıyodum alinmayinca veya boyle gonulsuz alinca falan ama simdi gozlerine soka soka veriyorum.Alirsa alir almazsa onun psikolojik sorunlarini s.keym sana bisey olmasin abi.İnadina ve zorla da olsa kazandiralim topluma şu olayi ya Allahinizi seversiniz.

Zamaninda apartmanda bize gelip giden 35 yaslarinda bir kadin vardi. Bir gün merdivenden inerken iyi günler dedim tepki yok. Sonrasinda evdekilere durumdan bahsettim, onlarda kadina söylemisler. Kadinin verdigi cevap: Taniyamadim.

Ulan tanimasan ne olacak iyi günler de gec degil mi :)

Işte ben de o insanların sayesinde hep karsidan bekler oldum. Selam vermedikce selam vermiyorum kimseye.

Ben de çok kıl olurum onlara. Selam da veririm bol bol tanımasam da.

Ama şu da var, tek kulağımın zarı delik, bazen kafam başka yerdeyse duydugumu anlayamadığım oluyor. Selam veren biri de gelip geçince lan selam mıydı o? moduna giriyorum. Malca bir durum ama oluyor böyle şeyler :)

ben şu an oturduğum eve yeni taşındığımda bir bakkal vardı. ilk günler halimi hatrımı sorardı, işte alıştınız mı gibi sorular...vs. sonra bir ay boyunca kendisinden alışveriş yapmadım, denk gelmedi yani. o bir aydan sonra adama göz göre göre selam veriyordum, yüzünü başka yere çeviriyordu :) şimdi iki buçuk senedir buradayım, biraz daha uzaktaki bir tekelden alıyorum ne alacaksam. adam da evin dibinde ha, birbirimizi görmezden geliyoruz, eğlenceli.

yıllaaar önce kadıköy'den taksiye bindim, "günaydın" dedim. cevap "nereye!" oldu. (imla hatası yok, sonda soru işareti olmayaca, çünkü azarlar gibi soruldu. artık ne kadar dolmuşsam önceden "ya önce bi günaydın'a cevap verseydiniz, nereye gideceğimi zaten mecburen söyleyeceğim, yakın mesafeyse hemen inmemi isteyecektiniz değil mi, aceleniz bundan? şimdi zincirliuyu'ya gidelim." demiştim nefes almadan.

bi de bi esnaf var, merhaba'ya cevap vermez, alışverişten sonra teşekküre, kolay gelsin'e de tepki göstermez. ama öyle dalgınlığına veya moralinin bozukluğuna gelmiştir de diyemiyorum, on defa gittiysem hepsinde böyle... öyle kızdım ki, daha sonraki gidişimde selam vermeyip kendimi zorlayarak göz teması da kurmayıp doğrudan ne istediğimi söyleyip parayı uzattım, gülümsemeden, uyuz bir tavır takındım kendisi gibi. bu defa kolay gelsin demediğim halde "sağol abla" dedi adam. emin olmak için birkaç kez daha böyle yaptım ve her defasında o teşekkür etti bu sefer. dedim ki adam kendisine selam verilmesine, teşekkür edilmesine alışık değil, afallıyor; hiçbişiy yapmazsan da teşekkür ediyor normal normal...

tanıdıklarla olmadı böyle şey.

selamlaşmak çok hoş bir şey. İstanbul'da yaşamama rağmen mahalledeki büfedir,bakkaldır öyle selamlaşmayla başlayıp resmen arkadaş gibi olduğum insanlar var.
ammaa fatura ödeme merkezinde bir kadın vardı...hadi anlarım yaptıkları iş zor bütün gün orda oturup gelen gidenle uğraşıyorsun.güzel,sıcak bir an olsun bi gülümsesin diye selam veriyorsun, pişman ediyor. 2 oldu 3 oldu artık "merhaba" veya "iyi günler" laflarına aldığım cevap "öküz öküz bakmak" olunca daha da selam vermedim.halbuki yanındaki diğer çalışan öyle bir insan değildi gayet selam alıyordu.
direkt o geldi işte aklıma.

Öteki kararlar parlamento kararı değil mi?

anayasa mahkemesi yasaların anayasaya uygunluğunu denetliyor, tezkere bir yasa değil. askeri müdahalenin anayasaya aykırı olduğu mu ileri sürülecek? zaten bu işleri uluslararası hukuk düzenliyor, keyfe göre eylem yapamıyor devletler.

www.sendika.org doyurabilir.

gerçek rakam 30 000 civarı. bunları çoğu 1000 dolar maaş karşılığı cezayir, çeçen, arnavutluktan gelenler. yemenlide çok var. din zaten başlı başına bi motivasyon parada var hedefte. tabiki kendi başlarına ortaya çıkmış birşey değil. iyi kurgulanmış bir istihbarat projesi. ama çok ortaklı. bölgenin sosyolojiside iyi analiz edilmiş. ışid in yaptıklarıyla kim kazanır sorusunu sorarsan cevabın abd israil ve türkiye oldugunu gorursun. en cok ıngılız ve ıran kaybeder.

naptıgına bakalım o halde

1) petrol boru hattını ırak merkezı yonetımınden alıp kurtlere vermıs oldu. (kurtler coktu hatta malum)

2) nufus ayrıstı. sunnıler bı yerde kurtler bı yerde toplandı. dolayısıyla kucuk devletcıkler ıcın uygun ortam

3) pkk / ypg kırdırıldı.

4) halifelik olayı ki bunu 2 yıl sonra cok konusacaz detaya gırmek ıstemıyorum.

1) ön safta savaşanların işi diyil ki örgüt. komutanlar düzenli ordudan gelme generaller falan. ırak vaktiyle darmadağın edildikten sonra, değişen yönetim ve yeni yönetimde el çektirilen eskiler ölmedi.

2) bunlarla -tercih ettiği için veya savaşmamak için- işbirliği yapan yerli aşiretler var gittikleri yerlerde.

ortalığı karıştıralım, duruma göre ne yapacağımıza bakarız falan diyecek bir yapı diyil, stratejisi başka. az çok da kalıcı olacak gibi. lideri zaten abd'nin mahpuslarından ve allah bilir kaçtı mı kendisine görev mi verildi ne oldu.

aa bol bol köri.

bnde köri yazcktm. ipek şal falan. takı.

kaşmir

ceviz

hediyelik navratna yağı alabilirsiniz. ağrılar için birebir. ben astgimat ağrısı için kullanıyorum. çekenler bilir nefret gelir adama, yağı sür iki dakkikaya "hayat ne güzel" demeye başlıyorsun.
www.emamigroup.com

hediyelik: ipek şal

anne olmayı düşünmüyorum ama eğer çocuk isteseydim doğurmazdım evlat edinirdim.

illa çocuğum olcak diye tutturduysam edinirdim anne baba olmak doğurmak demek değil ki zaten, emek verip büyütmek demek.
doğurup da analık babalık yapmayıp anne -baba diye geçinenlere nazaran çok da güzel annelik babalık yapılır.

SHÇEK evli olmayanlara evlat vermiyor. Evli olup belli bir yaşta ve evlilik süresinde olan çiftlere veriyor. Yoksa SHÇEK'teki çocuklar istismar edilirdi. İstesen de şartları karşılayamıyorsan çocuk edinemezsin.

@biaciliadanausta kanunen mümkün. 30 yaşını doldurmuşsa.

ben edinmezdim. türkiyede yaşadığım sürece çocuk yapmayacağım ama çocuğum olmasaydı demekki evrendeki yerim buymuş deyip kabul ederdim. Başkasının çocuğuna kendi çocuğum gözüyle bakamazdım ben, benim parçam diyemezdim. Düşünsene, sana anne/baba diyen çocuğun annesi/babası değilsin. Beni sinirlendirirse bırakırdım ben, ne sevgi kalırdı ne bir şey.
Kaldı ki 8-9 yaşında bir velet kuzene sahibim, onun bile ağzını yüzünü kırasım geliyor şımardığında.
Her şey müthiş gitse bile o çocuğun anne baba dediği kişilerin gerçek annesi babası olmadığını öğrenince yaşayacağı travmaya değmez.

çocuk sahibi olamayınca edinmek de fena değil, ama çocuk sahibi olabildiği halde evlat edinmeye paha biçilmez bence.

evliyim, doğurma niyetim yok, henüz edinmedim ama aklımda bunu yapmak. doğurma niyetim olmaması ve evlat edinme fikri 20 yaşımda da mevcuttu.

ara ara düşünüyorum bunu, öyle bir durum olsa evlat edinebilir miydim diye. niye yapıyorum bunu bilmiyorum gerçi ama, neyse.

bilmiyorum ya. çok zor bir durum. yani sonuçta annelik sadece sevmeyle, koruyup kollamayla, yetiştirmeyle olabilecek bir şey değil. içgüdülerin, hormonların devreye girmesi lazım. dünyaya getirmediğin bi çocuğu sahiplenmek kolay olmasa gerek, bunu yapabileceğimden emin olursam neden olmasın. ama sırf çocuk sahibi olmuş olmak için yapılacak şey değil, normalde çocuk sahibi olma kararı alınırkenden kat kat fazla düşünülmesi lazım bence.

tabi bunlara çok uzak olduğum için ne kadar kayda değerdir fikirlerim, bilmiyorum. belki beş yıl sonra bambaşka düşünürüm.

Evlat sahibi olamayan bir aile için mükemmel, takdir edilmesi, bir olay. @neil manke ye katılmıyorum. Bilinçli yaklasilirsa travma falan yaşamaz, izlediğim örneklerden biliyorum, annesi babası vefat eden yetimler dahil, yıllar sonra bile annesini babasını bulanlar bile evlatlık ailelerine karşı saglam bi duygu ile baglaniyorlar.

evli olsam düşünebilirdim ama bu şartlar altında olmaz. tek başına çocuk büyütmek, hele ki evlat edinilmişse, bence hiç kolay bir şey değil. bilmiyom ben bu konuda çok geleneksel kafadayım, çocuğun bir anne-baba figürüyle birlikte büyümesini daha doğru buluyorum. iki kadın veya erkek de büyütebilir, sorun yok. ama iki kişi olsun yani. çocuk etrafında birilerinin olduğunu, bir tür yapılanmanın içinde desteklenip büyütüldüğünü idrak edebilsin.

o yüzden ben evli değilsem, 10 yıllık bir ilişkim olsa dahi buna güvenip evlat edinmezdim. çocuk oyuncağı değil çünkü bu iş, ben altından kalkamazdım açıkçası. ama evlenirsem eğer ve çocuk yapacak olursam, bir tane kendim yapalım bir tane de evlatlık alalım isterim. dünyada yeterince insan var. eşim ve benim ortak ürünümüz bi' şey nasıl olurdu merak ediyorum, o yüzden bi tane kendimiz yapalım derim. bi tane de evlat ediniriz işte ne güzel, analı babalı sevgili büyür çocuk.

ama evlatlık zenci olsun isterim, ön libero yapcam keratayı. bu durumu düşünmek lazım, hassas bi mevzu. yani üç tane beyazın içinde çocuk ilerleyen yıllarda kendini rahatsız hissedebilir, veya bizim lavuk kardeş kavgası sırasında çocuğa "sen siyahsın mq çocuğu" diye sataşabilir falan, bunlardan çekiniyorum. ama neyse daha çok var ona.

edineceğim evet.

evlat edinirdim ama evlat edindiğim çocuğa evlatlık olduğunu da söylerdim.

snowflake, neden benim yazdıklarımı bu denli çürütme gereği duydun bilmiyorum ama bir sakin ol yahu.

ebeveyn olmak-hele ki annelik- elbette ki şununla bununla sınırlandırılamaz. ama herhangi bir canlının sorumluluğunu alabilecek ''olgunluk'' ebeveyn olmak için yeterli demek değil bu. bir yakınımız var mesela, evlat edindikleri çocuk şu an 30-35 arası bir yaşta ve küçüklüğünden beri biliyormuş durumu. ama büyüdükçe soğudu ailesinden bu sebeple, şu an göstermelik neredeyse ilişkileri. gayet olgun, sorumluluk sahibi, sevecen insanlar halbuki ebeveynleri ona karşı. hatta inanmazsın, kedileri de var aynı ailenin ve kedilik hormonu falan olmamasına karşın kedileri gayet aileden biri gibi. ama işte zibilyon tane dinamiği var bunun; üç-beş şeye indirgeyemezsin. kedi sahiplenmekle bir insanın ebeveyni olmak aynı şeyler değil, siz belki üzerinde ciddi ciddi düşünüp karar verdiniz buna ama bu demek değil ki herkes böyle yapıyor. dolayısıyla çok iyi düşünülmesi gereken bir şey olduğunun farkına varıp bunu söylemek için 20'nin çok üstünde olmaya gerek yok.

edinirdim. neden edinmeyeyim? o çocukların günahı ne ki? @snowflake çok doğru söylemiş, ben kedimi bile çocuğum gibi benimsiyorum, kafayı yiyorum resmen onun için. ben mi doğurdum? yoo.

kedi örneği pek tutarlı değil. ne kadar severseniz sevin evlat sevgisi ile hayvan sevgisi kıyas edilemez. evladı ölen insanlar da tanıyorum, kedisi ölen insanlar da. kediniz yerine koyarsanız pek sağlıklı bir ilişki olmaz evlatlık için. insan bambaşka bir varlık, bazen öz ailenizi bile kendinize çok uzak görebiliyorsunuz. ama yeterince olgun kişinin bu kararı verebileceği ve sağlıklı şekilde yetiştirebileceğine de inanıyorum.

benim en büyük hayalim evlatlık edinebilmek. bir çocuk daha getirmek istemiyorum bu dünyaya. bunu kaldırabilecek pek insan da yok bu ülkede ne yazık ki.

www.facebook.com

"ayni turden olmayan bir canlinin bile her turlu bakimini yapmaya gonullu olacak kadar sevip sorumluluk almak mumkunken elbette evlat edinip ona kendi cocugu gibi bakacak insanlarin olmasi da mumkun."

burdaki ifade yanlış bence. aynı tür olması durumu kolaylaştırmıyor. kedi köpek kıyası değil bu. insana bakmak, onun psikolojisi ile uğraşmak çok daha derin bir mesele. ama yine de sondaki mümküne katılıyorum. keşke diğer yazdıklarını da silmeseydin.

ben ancak kendi çocuklarım da olursa evlat edinirim. son doğana ikiz mahiyetinde.

Merhaba,
Türkiye de evlatlık edinilen çocuklar la ilgili çok yüksek oranda olumsuz geri dönüş oluyor. Bir psikolog aile danışmanı ya da ergen psikologu ile birlikte hareket edin.

Çocuk bakmak büyütmek o kadar zor ki size anlatamam. Bilmiyorum aranızda çocuğu olan var mı ama her açıdan düşünülmesi gerek evlat edinirken . Çok istemeniz lazım , çok sabırlı olmanız lazım , çok bonkör olmanız lazım (sevgi anlamında) , çok anlayışlı olmanız lazım , çok becerikli olmanız lazım ( ya da yatılı bakıcınızın olması laZım) vs vs . Kedi köpek bakmak mükemmel bişi ama bebek olunca tam olarak 24 saat ona aitsiniz mamasını önüne koydum 2 sevdim oh uyudu yapamıyorsunuz .. Evde 100 kediye bktığınızı düşünün onun gibi birşey aslında . Anlatmak istediğim yeri geldiğinde dişinizi fırçalayacak dahi zaman bulamıyorsunuz .

Yani uygun ve hazır olduğunuzda evlat edinmelisiniz.

Şu yazıyı okumanızı tavsiye ederim; www.milliyet.com.tr

Kesinlikle istifa etmeyin dediğiniz gibi. İşten çıkarıyorlarsa da tüm tazminat ve diğer alacaklarınızı versinler. Eğer iş yerinde çalışanların sayısı 30'dan fazlaysa, işe iade davası açabilirsiniz.

Öncelikle iş kanunun iş akdi feshi ile ilgili kısımlarını iyice bir okuyun. (madde 18-26 arası). işten çıkartma işveren için son çare olmalı.
1. Performans düşüklüğünü hiç bir şekilde kabul etmeyin
2. Görevlerinizi (geç de olsa) yerine getirin.
3. İş akdinizi fesh ederlerse hiçbir şeyi hemen imzalamayın, avukatıma danışacağım deyin. Özellikle tüm haklarımı vs. aldım gibi birşeyi sakın imzalamayın.
4. 30 kişiden fazla çalışan varsa işe 1 ay içinde işe iade davası açıp tazminat alabilirsiniz
5. Onlar çıkartırsa, Kıdem ve ihbar tazminatlarınızı hemen vermeleri gerekir. Vermezler ise dava açarsınız.
Not: İstanbul'da iseniz danışabileceğiniz bir avukatın numarasını verebilirim.

performans düşüklüğünü "yazılı olarak" ve "iki defa" bildirmeleri gerekiyordu değişmediyse. bir kerede yapamamaları lazım.

bir de bir arkadaş öyle haksız yere işlem yapmışlardı. hem de o kadar salaklardı ki, sadece birkaç ay önce terfi ettirdikleri kişiyi performans düşüklüğünden çıkarmaktaki mantıksızlığı göremediler.

ortalama bir performansla çalışmadığını ispatlayacak şeyler varsa kaydedin, saklayın. bazı işlerde bu mümkün, sizin durumunuzda mümkün mü bilmiyorum.

işe iade davasını kazanırsanız ya iade almak ya da tazminat ödemek durumunda kalacaklar. arkadaş sekiz maaş almıştı.

cevaplar için teşekkürler.
bizimkilerin biraz kafası basıyor ihbar tazminatı ödememek için çok önceden "seni x tarihinde çıkaracağız" da diyebilirler.
yazılı olarak bildirilmedi ve savunmam alınmadı.
avukat tanıdığım yok, surprise öm atıyorum şimdi.

"seni x tarihinde çıkaracağız" diye bir usul bildiğim kadarıyla yok. o süre sen istifa edersen çalışıyor. istedikleri kadar kafaları çalışsın(!), iş kanunu açık; hakaret, şiddet, işi alenen yapmama, performans kriterlerinin tebliğ edilmesi vs. gibi konuların gerçekleşmesi lazım. Siz kendinizden eminseniz mahkemeler her daim sizin lehinize sonuçlanır. İstedikleri kadar savunma alsınlar tebligat yapsınlar. Sizin performanssız olduğunuzu onlar ispatlamak zorundalar.

Yok cikartmaz ama o tavan bir sure sonra cekilmez hal alacak. Soyleyin komsunuza tesisatci cagirip sorunu teshis edip yaptirsin.

aynı şey alt komşumuza da olmuştu. usta çağırdık, bayağı fayans kırdı baktı bir şey yok. başka bir usta geldi, küvetin duvara dayanan kısmına silikon çekti. sorun halloldu olan fayanslara oldu. öyle küvetlik bir durum olabilir varsa küvet vb bir şey. deneyin derim.

Üst komşunun yaptırması gerektiği için strese girmeden soyle yaptirsin.

bize öyle şeyler olmadı hiç, olmaz sanırım. üst komşu banyosunu yaptırdı, kesildi ama bikaç sene sonra tekrar etti. bu sefer tesisatçı yukarıda bir sorun görmedi ama silikon çekti. üst kattan kaynaklanmadığını söyledi. anlamadım yani nereden kaynaklanıyor. bizim su tesisatında da sızıntı olamazmış. silikondan sonra devam ederse başka bişiy önerecekmiş, daha gidip söylemedik.

özet: üst kata bakılsın önce.

aydınlatma boşluğu varsa çok daha üst katlardan gelebiliyor su.

ben de merak ediyorum cevabını, sinir oluyorum. "x varken y'yi mi protesto ediyorsunuz insanları" da çok.

"Sana mi sorucam birader?" deyince cozuluyor bu sorunlar.

Evet saçma. Tek bir şeyde bunu dedim, geçen arabası yanan adama araba almaya çalışan sığırlara. Çünkü zaruri bir şey değil.

kime/neye yakın hissediyorsan, kimin/neyin mağduriyeti seni üzüyor, etkiliyorsa ona yardım edersin. bu kadar basit. ahlak ve vicdan üzerinde kanun gibi mutabık kılınan sosyal normlar değil, kişisel hislerdir. dünya üzerindeki varlıklara biçilen değer de hakeza. bir insana yardım etmek, bir hayvana ya da bitkiye yardım etmekten daha değerli olamaz. vicdan gibi tertemiz ve ruhani olması gereken bir olguya bile dil/din/coğrafya/tür gibi ayrımlar karıştıran, dahası kendinde bunun için başkalarına baskı kurma hakkı gören leş insanlardan tiksiniyorum. karşıma çıksa siktir çeker, yoluma devam ederim.

'sen de x'e yardım et tutan mı var' de?

"nasıl yaparız da yardım etmekten kaçarız?" kafası herhalde. o kafayla hiç kimse için hiçbir şey yapmamamak meşrulaşır, sorumluluktan kurtulunur. gölge etmesin öküz, başka ihsan istemeyin.

Yardim etmek insanliktir. Afrikadaki cansa turkiyedeki de candir. Hayvan cansa insanda candir. Yardimin ayibi iyisi kotusu olmaz. Icinizden neye yardim etmek geliyorsa ona edin. Oyle dusunen insanlarda emin olun iyi niyetinden degil sirf yardim ediyorum iyilik yapiyorum demek icin bi seyler yapiyordur.

valla ben kimseye karışmıyorum.

ama önceliklerim vardır; önce kendi ülkemin insanına yardım etmek isterim. hayvandan önce insana yardım etmek isterim. bu benim kişisel tercihimdir.

kim olsa yardım edecem diyenlere de saygı duyuyorum ama öyle sanıyorum aynı kişiler suriye'den gelenlerin bulundukları şehirde olmasından rahatsızlar. ya da o kişilerin ücretsiz sağlık hizmeti vb. almasından. basit değil yani bence bu işler...

Suriyelinin kontrolsüz şekilde ülkeye alınmasından, koşulsuz şartsız davranışlardan hat safhada rahatsızım ama bu kötü koşullardan etkilenen, hastalanan vs sığınmacı çocuğa, dilendirilen bebeğe üzülmemem için sebep mi?
Ben çocuklara üzülüyorum arkadaş ve onlara yardım etmek istiyorum yaşadıkları hiçbir şey bilgi ve istekleri dahilinde değil, ülkemde yaşaması veya 38765 km uzakta yaşaması da gram fark etmiyor.

Ama bunu dillendirince van'da soğuktan ölen muharrem'i umursamıyormuş konumuna neden koyar insan karşıdakini burayı hiç anlayamıyorum işte. Sana ne derim geçerim ama bu fikir neden/nasıl oluşuyor gerçekten merak ediyorum.

iyi de sen muharremi önemsemek zorunda değilsin ki? herkese sen mi koşacaksın? o çok önemsiyosa sana çemkirmek yerine imkanlarını zorlasın yardım etsin. ya da yardım edecek insanlar arasın.

onlar malesef hiçbi şey beceremeyip iyi niyetli insanları soğutmaya, heveslerini kırmaya çalışan insanlar. şurdaki taşı kaldır tüm dünya kurtulacak desen kaldırmazlar eminim. çünkü yardım etmek için emek harcayan insan başka birine çamur atmaz aksine takdir eder, fikir belirterek yardımcı olmaya çalışır.

o yüzden 'çok düşünüyosan sen ne yaptın onlar için' dediğin anda susarlar. ha amacın azcık insanlık öğretmekse tek tek açıklaman gerekir.

kalk ordan gerizekalı, oraya ben oturmak istiyorum" derse biri degil 8 28 yasında olsamben vururum..çoçuk normal arkadaslarda sıkıntı var.

bu yaslarda vurmazsa yani kalksa ezik muamelesi görse orda içine kapanabilir..bırakın olabildiğince baskın olsun..

aferin cocuga hakkını dayedırmıyor...

tabi bu gerizakalı olayı doğru ise...

geri zekalı olayı doğru evet. Bu okula yeni başladı oğlum ve bu kız ilk günden beri bizimkine "dörtgöz" diyormuş. Ne yazık ki o yaştaki çocuklar epeyce acımasız olabiliyor ama bu tip durumlarla başedebilmeyi nasıl öğretirim bilmiyorum.

kızlara vurulmaz desen? kalem kutusu yumuşak ama kızların canı kolay acır vs.
hatta bu yüzden kendinden küçük ve güçsüz olanlara da vurulmamalıya girersin. senden güçlü biri de seni döver o yüzden hiç bulaşma bu işlereye getirirsin.

kendini gıcık kızlara karşı tutabilirse o sabırla erkeklere karşı da tutar :)

Valla ben oğlanın yaptığını yanlış bulmadım, aksine kendisine gerizekali deyip emir veren birine bu yaşta haddini bildirmiş olması hoşuma bile gitti, aferin ona, allah bağışlasın.

Aşırı sinirlilik hali sizi çok rahatsız ediyorsa bence bi müddet daha bekleyin, geçici bi durum olduğunu düşünüyorum neticede çocuk bu, her türlü şeyi yapabilir. Ayrıca sizde ve diğer çocuğunuzda sinirlilik hali olmamasi oglunuzda olmasına engel değil, mizacı budur.

Olurda çok zorda kalırsanız devlet hastanesine götürün yardımcı olamasalar bile daha uygun bi kanala yonlendirirler.

Veli toplantısında da ezilip buzulecek bir sey göremiyorum. Çocuğunun terbiyesiz tavrına dogru olmasa da haklı olarak aynı seviyeden tepki vermiş dersiniz zaten buradaki tek suçlu sizin çocuk değil, şeyse ben giderim toplantıya :)

Böyle bir oğlum olsun isterim. Bu ülkede artık kadın-erkek-çocuk-yaşlı-genç farketmeksizin işini kaba kuvvet, baskı vs. ile hallediyor. Bu ülkede bunun geri dönüşü yok. Çocuğunuzu böyle bir ülke için hazırlayın bence.

Bırakın düzenin şartlarına uygun tedbiri alsın. Yoksa oğlunuz ezilecek bu ülkede.

Ellerine sağlık delikanlının. O bacaksız kezban da dersini almış, bir daha her isteğini istediği zaman gerçekleştiremeyeceğini, hele ki kimseye hakaret edemeyeceğini öğrensin.

Edit: Bu arada çocuğunuza karşı alakanız, niyetiniz ne kadar güzel. Ne kadar güzel insanlar da varmış dedim sayenizde.

kızın babasına diceniz bişi yok bence, önce kendi evladını eğitsin kendisi. mahçup olacağınız bir durum yok o kadar, çocuk bunlar.

uh bu kız ne uyuzmuş. annesiyle konuş çeki düzen versin kızına. 'benim oğlum sizin kızın terbiyesizliğini alttan almak zorunda değil, bi daha bu tarz durumların olmasını istemiyosanız kızınıza hakim olun' dersin. ezdirme bak oğlunu.

ama oğluna başbaşayken kız tabi. oğlun da ona dörtgöz desin. 'ben görüyom senin de dört gözün var işte sen göremiyon' dese kız kafayı yer :D

ayrıca tahrik var. yetişkin olsalar bile cinsiyet farkı olmasaydı ceza almazdı oğlun :D

henüz ebeveyn değilim ama düşünüyorum da bu yaşımda ben bile aynı davranışı yapardım sanırım. okula yeni başladığı için gergindir belki sinirlilik hali ondan olabilir. ama hakkını yedirmemesi benim de hoşuma gitti, paşa paşa kalkıp gitseydi kız da onu daha çok sinirlendirmek için daha da üstüne gider hepten sindirirdi muhtemelen. tepkisini göstermesi iyi olmuş

herkes helal olsun diyor ancak, bu cocuk ileride karisi mi dovecek dusunen yok.. sorunun kokeni bambaska bir sey olabilir, yarin hoslanmadigi bir sey soylediginizde size de tepki gosterebilir, otorite figuru olarak size tepki gostermekten cekinirse gidip duvari da yumruklayabilir.. aileler bu tip durumlarda yardim almali diye dusunuyorum, biz cocuklarimiza yetemesek de yardim alabilmeliyiz..
size profesyonel bir yardim almanizi oneririm, istanbul'daysaniz: www.ekipnormarazon.com

yeni dönemin halleride beni geriyor.yau biz sokaklarda buyumedikmi ?en yakın dostlarım kavga ettiğimiz arkadaşlarımız oluyordu bir süre sonra.
okula bile eti senin kemiği benim diye yazdırılırdık.
şimdi gelmiş çocuğa 4 göz demiş ,salak demiş çocukda ağzına geçirmiş yani yetişkinken biri iş yerinde gelsin sana 4 göz,salak desin bak bakalım ne oluyo,mahkemelere çıkılır.
e bu çocuklarda gerzek değil onca tv internet ortamında neye tepki verilip verilmeyeceğini hemen öğreniyorlar.
pskoloğa götürüpte çocuğa suçlu hasta psikolojisi yaşatmayın hayatı hayatının içinde öğrensin o öğretmen hem ne diye ikisinede ceza vermiyor?birine salak dediği için diğerine de vurduğu için herkesin önünde verilen cezalar en etkili cezalardır.gitmiş velilere söylemiş bide.
benim kızım bi çocuga dörtgöz dicek saalk dicek bi tokatda ben çakarım ağzına.
afferim koçuma.

veli toplantısında kızın babasına "kalk lan geri zekalı oraya ben oturacam" deyin. muhtemelen pislik çıkaracaktır.

sonra da "işte sizin kızda benim oğlana böyle deyince yapıştırmış ağzına" dersin.

empati kuramayan bi öküz çıkarsa işin sonu karakol olur demedi deme :)

bu arada cocuk kızlar maça erkek severi genç yaşlarda kapmış..cocugun geleceği parlak:D

kendisine hakaret eden birine karşılık vermemesinin "sağlıklı" olacağı kanısındaysan yahut bu seni endişelendiriyorsa senin bir psikoloğa görünmen makul olan. çünkü kültür ya da coğrafya farketmeksizin doğal olan budur, şiddete şiddetle karşılık verilmesi.

Çocuk gayet normal davranmış yaşına göre. Sindirip pısırıklaştırma.

vay arkadaş herkes şiddet uygulayan çocuğa gaz vermiş.

terörist, cani mi yetiştiriyorsunuz arkadaşlar siz?

yanlış yerde soruyu soruyorsun arkadaşım. burada çocuğunuzun yaşında çocuklar cevap veriyor sorulara.

Eline sağlık demiş herkes üstüme iyilik sağlık! Yahu empati diyosunuz da kalem kutusunu suratına yiyen kızınız olsa ne diyecektiniz merak ediyorum. Çocuk bunlar. İkisi de hatalı. Ama şiddete başvuran elbette ki daha hatalı. Babası neden konuşmuyor ben ona takıldım asıl. Erkek erkeğe şöyle bi konuşsunlar. Çocuğun en ufak hareketinde psikologlara taşınması bana yanlış geliyor. Kan damarlarda deli akıyor belli ki enerjisini boşaltacağı yorulacağı bir uğraş bulsa belki daha sakin ve dengeli bir birey olur. En azından pısırık ezik biri değil. İyi yönlerini parlatıp, kötü huylarını törpüleyeceksiniz elinizden geldiğince. Mükemmel değiliz mükemmel yetiştirilmedik hiçbirimiz, kendinizi yıpratmayın bu çocukla ne yapıcam diye.

yanlis bir durum yok, asil vurmayip kendisine edilen hakarete tepki gostermeden kalksa sorun olurdu.

olayi teroriste, caniye baglayana da kalem kutusunun yumusak tarafiyla vurmak lazim.

kanımca hemen uzmana koşmayın. bir, tahrik var; iki, kalem kutusunun can acıtmayacağını düşünmüş; üç, kızın canı acıdıysa bile, zırıl zırıl ağlayacak kadar acımamıştır ya, dörtgöz dediğine densiz, cazgır bir kız. siz, sözlü saldırılara sözle cevap vermesini telkin etseniz ve durumu takip etseniz, bir-iki kere daha tekrar ederse düşünseniz uzmanı?

kızın babası şayet gelip sorarsa "kusura bakmayın, çocuk dörtgöz, gerizekalı gibi sataşmalara kayıtsız kalamamış. kalem kutusunun da can yakmayacağını düşünmüş. konuştum, uyardım" dersiniz.

mea maxima +1
senın eskı duyurularını da hatırlıyorum az bıraz amcaları cins biriydi ve babayla da bı ara sorun yaşamıştınız. cocugu zaten pedagoga götürmelisin. hiçbir şey olmasa bıle sen de kendini eğitmelisin. cocuk egitimiyle alakalı programları ve kitapları takip etmeye çalışmalısın. çocuğuna da ogretecegın sey bu tip durumlarla karşılaştıgında öğretmenine şikayet etmesi. kız gerızekalı demiş diye agzına vuran cocuk haklı olamaz sen burdaki kreşlilere bakma. çocuk vurmayı nerden biliyor ve nasıl bu kadar kanıksamış bunlara eğilmek gerek.
hakkını aramak, karşılık vermek ayrı şeyler. kızın hareketiyle eşit bir karşılık vermeliydi eğer diğer her seyi yok sayacaksak. kalkmıyorum gerizekalı ilk ben geldim diyebilirdi ama vurmayı secmiş. mutlaka uzerıne düşmelisin bu konunun.

tedirginlik hucresi +1 ve ayrıca oğlunuza şunu öğütleyin: kendisine ne yapılıyorsa, o şekilde karşılık versin. kendinden güçsüz olanlara daha anlayışlı olsun, kavga başlatmasın, başlatan olursa da sineye çekmesin. hem efendi, hem de ezik olmamak mümkün yani.

keşke götürseydiniz daha önce doktora, mutlaka götürün. kıza çok öfkelenmiş daha önce de dörtgöz dediği için. yanlış anlaşılmasın onaylamıyorum şiddeti. fakat babasına ne diyeceğim diye bişey yok. kız da problemli bir çocuk belli.

bütçe ne kadar kısıtlı olursa olsun bu durum buradan akıl alınarak çözülecek bir sorun değil. yani durum vahim anlamında falan demiyorum, pedagojiden bahsediyoruz. evet, hepsinde değil ama devlet hastanelerinde pedagog oluyor. hiç olmadı, bunun üzerine yazılmış bi dünya kaynak var, kendin okuyarak da epey bir şey öğrenebilirsin. istanbul kadıköy'deysen, kadıköy belediyesi'nin çocuk gelişimi merkezi var, ücretsiz, tek şart kadıköy ikameti. istersen araşırıp bir iki kaynak önermeye çalışırım.

Pisiriklasmasin cat cat vursun, aslanim kocum.
kafalara gel kafalara. Kesip atin agirlik yapmis.

hakli olmasi, siddet uygulamasini mesru mu kilacak, modern dunyada her hakli oldugunuz anda cat cat mi? Onun icin mi guc calisiyoruz, hakli oldugum anda sag kroseyle sereyim hmmm.
Vahsi dogaya kopek kulagi kesip azdirmiyoruz , sakin olun bi önce. Bu cocuk gelecek demek. Bu gunden sikayetci mosyoler, yarini guzel insa etmemiz lazim.



Kizlarin cani acir uuu , diye sacma salak yaklasmayin konuya, kiz erkek mevzusunu katmayin.

cocukca seyler olur oyle, arkadaslari arasinda guc mucadelesi bunlar.
Bu guc mucadelesi ergenlige dogru sizinle yasanacak mesela. Su an otoriteniz kabul goruyor. Bu otoriteyi kullanin.


" ben de cok sinirleniyorum, trafikte dat dat diye korna calinca birileri ama kimseye vurdum mu oglum ( vurmadiginiz onkabulu icindeyim vurdunsa buyuk problem) "
" ben senden buyugum, babanim, senden cok sey biliyorum, bak benim okul fotograflarima (siyah onluklu old possum) , o gunlerde ben de arkadaslarima sinirlenirdim ama hic vurmadim ( babalarin yalan soylemedigi bilgisi icinde cünyır, yalan soylemissen o da bir baska problem tabi)"
"Ben ogretmeninle konusup senin hakkini savunacagim oglum , okulda sinirlendiginde kimseye vurma, aksam gel bana anlat, konusalim, ertesi gun gidip ogretmeninle konusacagim (tabi hemen solugu okulda almiyoruz, cocukla uzun uzun konusup gazini aliyoruz)

"Ben ogretmeninle konusup senin hakkini savunacagim oglum , okulda sinirlendiginde kimseye vurma, aksam gel bana anlat, konusalim, ertesi gun gidip ogretmeninle konusacagim (tabi hemen solugu okulda almiyoruz, cocukla uzun uzun konusup gazini "

Her ne yaparsaniz yapin. Yukarida alintiladigim seyi sakin yapmayin. Benim ailem bunu cok yapti. 30 yasima yaklastim. Herhangi birinin destegi olmadan hicbir derdimi cozemiyorum. Himaye edilmeye sakin alismasin. Kendi derdini kendi cozmeyi ogrensin.

Evrenos nerenle okuyorsun , himaye et sen git herseyini savun arkasindan ayrilma mi demisim orda, bunu mu anladin?

Aksine gitme demisim di mi, konus uzun uzun, cozum yollarini anlat gazini al demisim.

el insaf.

Öncelikle sorunu çocuğunuzun yerine siz çözmeye kalkışmayın kesinlikle. Tek başına hiçbir şey yapamayan bir çocuk yetiştirirsiniz, aman diyeyim. Daha bugün müdür beyle görüşüp bayrak töreninde bu konuda uyardık velilerimizi(konu buradaki gibi değil ama sonuçları aynı.) Kendine yetemeyen bir çocuk kalır elinizde.

Çocuğunuzun öğretmenleri ile tek tek görüşün. Derslerde -çocuğunuza belli etmeden- daha hassas gözlemlesinler. Standart öğrenci gözlemi yeterli değil bu durumlarda.

Sorunun kökeni büyük ihtimalle aileden geliyor. Ya kendini yakın hissettiği erkek figürlerle alakalı bir sorun var ya da sürekli/sık sık görüştüğü erkek aile(geniş aile olarak düşünün, çekirdek aile değil) bireylerinin çocuğunuza veya çevresine davranışında bir problem var.

Okulda öğretmenleri ile iletişimde kalarak sorunu yavaş yavaş çözebilirsiniz. Evde öğrenilenler okula yansır evet ama okulda öğrenilenler de eve yansır. Okulda sosyal davranış kalıplarını zamanla öğrenirse, aile/sülale içerisinde kendisine yanlış davranan kişileri de fark eder ve onlara tepkisini göstermeye başlar.

Arada küçük, önemsiz, kimseye zarar vermeyecek yanlışlar yapın ve sonra yanlışınızla ilgili onunla konuşun. "Büyükler de yanlış yapar bazen" durumunu ona açıklayın. Büyüklerden gördüğü her şeyin doğru olmayacağını yerleştirin önce çocuğunuzun aklına. Bunu anlamasını sağlamadığınız sürece, akıntıya kürek çekersiniz. Ailedeki olumsuz örnekleri onun için etkisiz eleman durumuna düşürerek başlamanızı tavsiye ederim. Bu yaştaki çocukların sorunları genellikle aileden köken alır. (Yanlış anlamayın rica ederim, öğrencilerimle tecrübelerim bunu işaret ediyor.)

"Kızlar daha zayıftır ama, daha çok canı yanar" kalıbını kullanmayın. Kızları zayıf varlıklar arasında görmesine sebep olursunuz. Evin içerisinde sizin rolünüzü sorgulamasına neden olabilecek kadar büyük sonuçlar doğurabilir.

Dağınık yazıyorum çünkü gün boyu 150 civarı 3. sınıf öğrencisiyle uğraştım gün boyu. O yüzden kusuruma bakmayın. Gün boyu bu sorunlarla o kadar çok karşılaşıyoruz ki, genelde bu tip adım adım giderek çözme yoluna başvuruyorum ben okulda. Umarım ilgili öğretmenleri vardır.

cevaplara inanamadım öncelikle
düzgün cevap veren sadece 3-4 kişi var gerisi oh iyi yapmış diyor şaka gibi
cevaplarda 'kezban', 'kızınıza hakim olun', 'cazgır', oğlansa 'delikanlı' 'koçum' 'aslanım' olmuş hemen
bazen duyuru üzücü şekillerde toplumun aynası oluyor.
8 yaşında iki çocuktan bahsediyoruz burada yahu!
kız potansiyel bir bully, onun kendi ailesi ve okul tarafından ayrıca takip edilmesi lazım, bu konuda şikayetinizi mutlaka bildirin okula,
çocuğunuz için gerekenleri aklı selim birkaç arkadaş söylemiş zaten. pedagog büyük ihtimalle en çok sizinle konuşacak zaten, evdeki durumu algılamak ve size çocuğunuza nasıl yaklaşacağınızı öğretmek için. size lazım olan da bu.

birikim dergisinde bol bol marksizm ve kültür üzerine yazılıyor.

türkçe olması mı gerekiyor?

@tedirginlik hucresi, hayır ama türkçe kaynak neredeyse hiç göremedim. türkçe kaynak merakım bu yüzden. benim göremeyip başkasının gördüğü, bulduğu var mı diye merak ettim.

@cari kacik, yardım etmeye çalıştığın için sağol; ama zannedersem sen beni yanlış anladın.

hayır eğer savaşacaksak kontrolümüzde gelişsin, vaktini şeklini biz belirleyelim diyor.

sadece savaş çıkarmak için kendi askerlerinizi füzeyle vurmazsınız. Direk dalarsınız savaş çıkar zaten o esnada. Orada türk askerlerini sanki karşı taraftan vurulmuş gibi füze atarak şehit etme planından bahsediyorlardı. Bu durumda devreye bir takım angajman kuralları giriyor. Ayrıca birleşmiş milletlerde ve natoda ülkeme saldırı var diyebiliyor cemiyetten destek alabiliyorsunuz. Bir takım haklarınız oluyor o durumda. Yoksa paldır küldür dalarsan yalnız kalırsın. Onun da astarı yüzünden pahalıya gelir. Bunu bildikleri için bi kaç askerimizi kendimiz karşı taraf öldürmüş gibi öldürelim. Elimizi güçlendirelim planı o. Fakat can lan bu can. Kendi elinle kendi askerini sırtından bıçaklıyosun. Sen de olabilirsin o asker ben de olabilirim. Kıyamet bundan koptu. Ben askerliğini yaptığım devletime güvenemeyeceksem kime güvenecem.

çok detay bilgim yok ama ben şöyle algılamıştım yüzeysel olarak:

maksat savaş çıkarmaksa o kadar da zor diyil, atarsın bilmemnereye üç bomba, tamam yani.

Kendi askerini vurmaktan bahsetmiyordu, ama ekşiciler öyle duymak istediği için sanki öyleymiş gibi yorum yapıldı.

Sözleşmenizi görmede bir şey söylemek zor ancak hiçbir şekilde istifa dilekçesi imzalamayın ve siz işten çıktığınıza ilişkin bir ihtar çekmeyin çünkü istifa gibi işlem görür.

internal audit ne demek

internal audit: firma merkez ve yurtdışı tarafından denetleniyor. işten çıkarmalar sorgulanıyor tek tek. ama istifa edersem benim tercihimmiş gibi gözüküyor.

bu arada ben bir şey talep etmiyorum. sadece ve sadece bu adamların "istifa" gibi gösterip arkamdan dalavere çevirmesine olanak vermek istemiyorum.

benden önceki parttimera da aynısı yapılmış.

"ayrıcalık yapıp sizi çalıştırabilecekleri"nden kasıt, rutin uygulalarının böyle olduğu ve işten çıkarmanın "ayrıcalık" olduğu anlamında bir dalga geçme galiba?

sakın işe gitmemezlik etmeyin, bekledikleri buydu herhalde. üç gün haber vermeden işe gitmeyince işten çıkarmak için haklı sebep elde edecekler. kıdem tazminatını hak ettiniz mi, bir sene doldu mu?

5 aydir calisiyorum, ne geri alim davasi acabilirim, ne kidem tazminati alabilirim. ama derdim de bu degil zaten.

bu olayi gurur meselesi olarak goruyorum, artik herkese bunu yapamamalilar.

aile sağlığı merkezine verseniz dr. ihtiyaç halinde verebilir hastalarına.

İlinizdeki AFAD'ı bulun, oraya verin.

2-3 ay önce eczane, aile sağlığı merkezi, belediye, halk sağlığı vs aklınıza neresi geliyorsa aradık sorduk hep; hiçbiri kabul etmiyor. Sadece AFAD alıyor. Diğerlerine tek tek sormakla uğraşmayın hiç.

sağlık ocağı, aile sağlığı merkezi ve eczaneler almaz. boşa uğraşmayın.

elde kalmış ilaç pimi çekilmiş bomba gibidir. başa beladır. artık kimse o riski almak istemiyor.

Arapça bilmiyorum ama 2'yi 0'ı 1'i ve 5'i yan yana yazınca 2015 olmayacağını tahmin ediyorum.

tam olarak öyle yazabilirsiniz, arapçada harfler sağdan sola, rakamlar soldan sağa yazılır.

valla ben de aksine öyle oluyor idye biliyorum :) ٢٠١٥
hatta zaten şu anda kullandığımız soldan sağa tek tek rakam yazmalı sistemi zaten araplardan almışız ingilizcede adına arabic numerals diyorar -diye biliyorum.

yazılar sağdan sola ama rakamlar soldan sağa.

yeni telefonumu yere dusurdum, arkadasta ustune basti.. caminin amkondu...

Babam öldü.

90'da gol oldu tek maçtan yattım.

- annemin ölümü
-babamın ölümü

Anneannemin ölümü,
Arkadaşımın ölümü.

Dedem ve babannemin 3 gün arayla ölmesi.

terörle tanışmak.

kız kardeşimin okulunu(lise) bırakıp evlenmesi...

çocuk gelin olması.

not:türkiyenin batısında yaşıyor bizimkiler.kürt yada da yobaz da değiller.

Dusundumde cok sukur en aci olay diye birsey hatirlayamadim.

kayit.anadolu.edu.tr
ben başvurdum. işlemler çok kolay. 205 lira yatırıyorsun Vakıfbank'a. son başvuru 17 ekim ama son güne kalma derim.

ikinciuniversite.anadolu.edu.tr

@cliquot bu fiyata mecburi kitap ücretleri dahil değildir diye düşünüyorum =)çok teşekkür ederim bilgiler için..

Mesaj olarak gelen bir kaç soru vardı. Buradan cevaplayım. Tabi bildiğim kadarıyla!


Soru: internetten de bir de büroya gidip mezuniyet belgesi falan mı vermek gerekiyor? önce internetten kaydı yapıp mı parayı yatırıp aöf bürosuna gidiyoruz. yoksa para-internetten kayıt-aöf bürosu mu?

Cevap: Önce internetten kayıt olup yazıcıdan iki sayfa çıktı alıyoruz. Bir sayfayı kesilecek yerlerinden keserek 3 parçaya bölüyoruz. Eğer internetten yüklediğimiz fotoğraf kabul olursa şukela. Olmazsa 4 tane foto istiyorlar. Ben yanıma aldım ne olur ne olmaz diye.
Ardından Vakfbank'a 205 TL yatırılıyor. Şube, ATM, İnternet Bankacılığı. Hangisi uyarsa.
Ardından diplomanın fotokopisi çekiliyor.
En son AÖF bürosuna;
internetten indirilen iki kağıt,
Para yatırma dekontu,
Diploma aslı ve fotokopisi ile gidiliyor. Diplomanın aslını görüp fotokopiye "ASLI GİBİDİR" kaşesi vuruyorlar.
Bu kadar!


Soru: 2 bölüme kayıt yaptırabiliyor muyuz?

Cevap: Bir araştırma yaptım ve çıkan sonuçlar aşağıda. Karar sizin;
www.eksiduyuru.com
www.frmtr.com
forum.memurlar.net


Soru: bu 205 liralık ücret bir defaya mahsus mu yoksa her dönem ödenecek mi?

Cevap: Her dönem ödenecek. Yani tutar değişmezse eğer 205x8=1640 TL'ye mal olacak!


Soru: ders muafiyetleri ile ilgili bir duyuru yayınlamışlar. muafiyet dilekçesi verdiniz mi?

Cevap: Her derste muafiyet yok. Sadece;
*Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I – II,
*Türk Dili I – II,
*Yabancı Dil I – II,
*Temel Bilgi Teknolojileri I – II derslerinde var. Sadece diplomayı vermek yetecek!

Her ihtimale karşı cevaplarımı referans almayın. Araştırın sorup öğrenin. Öğrendiklerinizi paylaşın ;)
Daha ayrıntılı bilgi için ziyaret edin >>> ikinciuniversite.anadolu.edu.tr

edit: Bu sabah büroya gidip kayıt oldum. Toplamda 10 dakikada işim tamamlandı. İlk dönem için Temel Bilgi Teknolojileri dersinden muaf tutuldum. 6 ders var. 6 kitap verdiler ancak e-öğrenme sisteminde tüm kitapların pdf versiyonu var. vermeseler olurdu. Bir heyecan başladım. Umarım tamamlarım.

kac aydir kullaniyorsun taahhütlü?

Bir miktar ceza odeyip birak derim. benzer durumu yasadim, yillardir superonline fiberle kafam rahat.

haklı sebeple iptal edip taahhütten vazgeçmek imkansız mı acaba? sözleşmeye bakmak lazım. hem karşı taraf kusurlu hem de cezayı abone ödeyecek, nasıl iş ya.

arıza kaydı açtırmak yerine sizi başka birisine bağlamalarını söyleyin, yarın arızayı noterden onaylattırıp şikayette bulunacağınızı söyleyin, 2 hafta içerisinde çözmüş olmak zorundaydınız diyin. ayrıca ttnet'te de şikayette bulunabiliyorsunuz telefondan, onu da yapın. bu şekilde ertesi gün saat 9 buçukta eve gelip kontrolleri gerçekleştirdiler bende.

muhasebe kökenli arkadaşlar daha sağlıklı bilgi verecektir fakat bildiğim kadarıyla işten çıkarma durumundan farkı yok.

brüt olarak hesaplanır, yol-yemek, yapılıyorsa diğer yardımlar (gıda, yakacak, prim) gibi giderleri de eklenir. bu şekilde bulunan brüt ücret çalıştığı yıl ile çarpılır.

kıdem tazminatında sadece damga vergisi kesintisi yapılır brütten. ancak giydirilmiş brütten hesaplanır, ikramiye, yol, yemek gibi ödemeler vb. de dahil edilir. damga vegisi oranı 0,00759.

ek: her bir yıl için bir brüt ücret, yıl küsuratında da bununla orantılı olarak hesaplanır.

marmara ünv. nişantaşı (dr anımsamıyorum, birkaç sene önce babam yaptırıp memnun kalmıştı).

Değil, günümüz şartlarında normal.

30dan öncesi erken bence.

Geç değil ama daha da geç kalma, zor oluyor peşinden koşmak vs.

normal

geç değil.

çocukla kopukluk 20 yaşında çocuğun olduğunda da yaşayabileceğin bir şey. yani tamamen sana kalmış. sen raif efendi* gibi içine kapanık bir adamsan her türlü yaşarsın o kopukluğu, yaşının önemi yok. fakat ruhun her yaşında çocuk ise asla kopukluk yaşamazsın. bir de sağlık durumun önemli. kendine iyi bak, düzenli beslen, spor yap.

*kürk mantolu madonna'nın malum kahramanı(!)

pederbey 38 yaşında almış beni kucağına :) ama biraz kuşak çatışması oluyor evet :/

2. ve hatta 3. çocuğu olanlar 20sinde mi evlenmiş :/ bu ne hız...

geç değil. kopukluk olabilir ama 20sinde çocuğun olduğunda da o kopukluk olabilir...

tam vakti.

ben 29 yaşındayım nasıl peşinden koşması zor oluyor anlamadım. 30 yasında nasıl çöktünüz böyle anlamadım. normal bence de daha da geç olsa da normal. ortalama 80 yıl yaşasan torununun çocuğunu görürsün. bu mu geç :)

hahaha şaka mı yapıyosun abi ? tam bile, hatta 35 bana kalsa.

40'dan önce düşünmeyen biri olarak erken bile diyorum.

yoo ben ilk çocuğum babam 27 yaşındaymış 5 çocuğu oldu kendisinin :) 36'de evlenip 3 tane yapan da bol bol var bizde hiç merak etme yani kadında bi sıkıntı olmadıktan sonra erkekğin 30-35 daha da gideri vardır.

41 yaşındayım 3. Çocuk düşünüyorum. İşin ilginci babam da ben doğduğumda 41 yaşında imiş.

biyolojik olarak bi sağlık sorunu yoksa geç değil. ama 35 yaşında evlenmiş bir babanın 2. çocuğu olarak söyleyebilirim ki kopukluğun, kuşak çatışmasının allahı oluyor. tabi bu durumun yaşanmasında kişilik farklılıkları ve tolerans kabiliyeti de çok etkilidir.

ben de babam 40 yaşındayken doğmusum, bayılıyorum ilişkimize, bazen arkadaslar dedenle ne tatlı cıkmıssınız fotoda diyolar, hosuma gidiyo açıkcasi, bence hiç gec kalmamıssın :)

merhaba. 30 yaşında erkeğim. ya bende bu ikilem içinde kalıyorum çok mu geç olacak diye (evli mevli değilim) sonra kendi babamı düşünüyorum çok erken baba olup siktirip gitmişti. yaşlı baba' da olsan genç baba' da olsan yanında durduğun sürece sorun yok bence. bir arkadaşımın babası annemin babasından 1 yaş büyük. arkadaş grubu olarak hayranız adama. çocukluğumuzdan beri her bilgisini, anısını paylaştı. hayranız adama. ağzımız açık dinliyoruz. arkadaşımız da farkında. yani sen dolu bir insan olduğun sürece çocuğunun yanında olduğun sürece sorun yok bence.

Gec bence. Cocugun 5 yasindayken mesela sen 50 filan olabilirsin. (3. Cocuk) ne bileyin çocuğun kullandigi teknolojiye falan geri kalmis olacaksin belki. Ya da cok sey degisecek falan. Ki hadi hepsini takip etsen bile gec ya.

Gec kalmak uzeresin maalesef.

erken

30dan sonra 35ten once idealdir bence. Bide su cocukla kosma oynama geyikleri sacma. Kendine bakarsan oglun 20deyken onla hali saha maci bile yaparsin yaldir yaldir.

Babamla aramda 30 yaş var, ilk çocuğum. Normal bence.

edit: çocukla kopukluk yaştan değil, kişilikten oluyor. Babalık yapmayı ilmek ayrı bi şey.

kişiden kişiye değişir tabi ama bence 30 sınır.
dünya her alanda(ahlak, kültür, teknoloji, siyaset vs...)gün aşırı değişiyor. 30 yaş fark da kuşak çatışması için dünyanın bu temposu söz konusuyken gayet olası.

bence bıraz erken erkekler 35ten once baba olacak olgunluga sahıp olmuyorlar.

geç değil. üçüncü de 36-37'de olabilir.

babam 45 yaşındayken doğmuşum. kardeşlerimden bile daha fazla kafa barıştırırdım, kopukluk/çatışma falan olmadı hiç. başka birileriyle uyuşma kriterlerinden farklı değil aile bireyleriyle uyuşma kriterleri. kafalar uyabilir yani yaşlar yakın olmasa da.

kendini işe yaramaz gibi görme. hayatta her şey insanlar için. kendini toparla, olumsuz düşünme

yaşta bişey yok da depresyona doğru gidiyorsun sen. çık dolaş biraz, havalar orda fena bozmadan biraz etrafı gör, tanı. yoksa hakkaten yıllar boyu orda yaşayıp evinin dışında bulunmamış almancılar gibi biri olup çıkarsın.

master için de biraz araştır internette, devletin almanca kursları var, önce onlara git, daha da ilerlet almancanı, sonra yazılırsın bir master programına, sınav vs ne gerekiyorsa çalışırsın işte, başka yapacak birşeyin de yok zaten.

bir de 1-2 hobi edin kendine, yoksa sıkıntıdan patlarsın.

14 yaşında tenise başlamak istedim ama sonra bunun çok geç olduğunu düşündüm ve vazgeçtim. evet, şimdi yaş 25 ve ben o gün başlasam şimdi 10 yıldır tenis oynuyor/düzenli spor yapıyor olacaktım.

demeye çalıştığım, sakın bunun için geç kaldım diye düşünme.

yuh, 25 yaşında hayattan kopan insan gördü bu gözler. şebeke suyuna cipralex atmaya gidiyorum şimdi.

bir de en büyük sorunun muhtemelen yalnızlık. evet, sevgilinin yanına gitmişsin ama o tüm gün işte muhtemelen ve sen yalnızsın. sosyalleşmen gerek. iş aramasan bile çık gez, elbet vardır görülecek bi park, bi müze, bi kütüphane.

iş için de umudunu kaybetme. ufacık bir iş bile olsa başla, evde oturmaktan iyi çünkü.

25 kendi basina oturup dusununce gayet makul bir yas ama bunun bir de aile baskisi var maalesef ve onlar da daha ne kadar okuyacaksin modunda. Aslinda en cok ihtiyacim olan sanirim daha hicbi sey icin gec olmadigi.
@111111 ve evet en cok koyan yalnizlik gercekten. O iste butun gun, birkac arkadasim oldu onun sayesinde yine ama herkes isinde gucunde, ben de o kadar alismisim ki esek gibi calismaya evde durmak geriyor beni, dinlenme firsati olarak goremiyorum da su ani.

kurs baktim kendime en intensiv´inden. hem sosyallesme imkani olur hem kafa mesgul olur.
boyle dertlesmek de iyi geliyor. sanirim bir sure oldukca sk yazicam buraya.

ücretli bir işinizin olmaması işe yaramadığınız anlamına gelmez ki. yaşınız size daha birkaç yıl işleri yoluna koymanız için zaman tanıyacak bir yaş.

coğrafya değiştirmek, hayatın akışını değiştirmek zaten basit şeyler değil ki, zorlanmanız, hemen alışamamanız normal.

kursla birlikte yavaş yavaş yoluna girer bazı şeyler emin olun. hem diliniz ilerlediği için, hem bir iki tanış edindiğiniz için daha az zorlanacaksınız. belki yarızamanlı bir işe de girersiniz kurs saatlerine göre.

kendinize zaman tanıyın, küçük hareketlerle başlayın, olacak...

iyi olmuş! o adamdan ayrılınca ne olacak?

ailesini terkedenlere çok sinirleniyorum-güzel bir işin varmış onuda bırakmışsın
çok bencilsin ve bunun cezasını çekiyorsun

@bluebey aile terk etmek? Bunun adi evlilik olsaydi, bu bakis acisi cok daha farkli olacakti. Bencil olsaydim da Keyfimi bozmaz oldugum yerde kalirdim, fedakarlik yaptigim icin bunlari yasiyorum
@tedirginlik hucresi bunlari duymam gerekiyor, silkinip kendime gelebilmem icin iste. Cok tesekkur ederim. Oturdun kurslara baktim, yarin gorusmeye gidecegim. En kotu ihtimal mayista b1 aliyorum. Sonra bir yerden bir seyler cikar sanirim...

Sorunu oldukça iyi anlatmışsın, bu profile uyuyorum ama cevabım yok. Kendim ebay'den birden fazla sipariş verdiysem gelen paketi açarken bile "lan hangisi geldi acaba" diye heyecan yapıyorum.

Gizem ya da sürpriz olabilir.. Sever insanlar böyle şeyleri, ben ikisini de sevmem ama bir paket görünce yaşarım o durumu dediğiniz gibi her insanda oluyordur..

Önünde bilmediğin bir şey var yani açmamak elde değil, kötü bir şey çıkma ihtimali yüksekse bile açılır.. Hiro Nakamura'nın babasının kasasını inatla açması gibi, engel olamaz insan kendine, merak çok fena bir şey..

Hediye geldiğinde mesela veren kişiye göre kafamda bir şeyler belirmeye başlar, sonuçta tanıdığın biri neyi sevdiğini neyi sevmediğini bilir ve aldığı hediyeyi de ona göre seçer diye düşünüp heyecan yaparım anasını satayım hep de hayal kırıklığı yaşadım.. Hediyede gözüm yok hiç almasan da olur ama arkadaş beni tanıyorsun yahu biliyorsun yani nereden çıktı o..
Hazır başlığını bulmuşken içimi de boşaltayım dedim..

Tam manasıyla yardımcı olamadım ama anlatamıyorum şuan..

pek heyecanlanmıyorum ben. hediye aslında potlacın evrilmiş hali. antropolojiye dalmak uçuk görünebilir ama hediye vermek bir tür "statü" sağlar ve hediye almak da hediye vermeyi bir şekilde gerektirir, potlaç gibi.

kebap

Cezve.

Bulgur.

modifiye şahinler.

tarhana deyince keloğlan'ı anmamak olmaz.

lokum, zerde, güveç, katmer, takunya, yazma/tülbent, taş baskı, tel kırma, ebru, hat, zeytin ve zeytinyağı, kopanisti, el öpmek, misafirperverlik, yabancı hayranlığı, pişi yapınca birkaç tanesini kurtlara kuşlara deyip doğaya bırakmak, bakır kap kacak, muhteşem seramik,cam ürünlerimiz, gözyaşı şişeleri (adını anımsayamadım), iğne/mekik oyaları ve oyalara yüklenen anlamlarla haberleşme, tandır, necefli maşrapa...
aklıma geldikçe editlerim

yer sofrası

Türk kahvesi, badem şekeri, lokum.

ayran

Ev telligi


bizim di mi bu, anneler firlatiyo boyle ,giymeyince cocuumuz olmuyo falan.
bilemedim ki

ney, tambur.

+ kudüm, kemençe

karagöz - hacivat

ı, İ, ş, ğ.

yoğurdu görünce aklıma geldi, cacık.

üzerlik/yüzerlik ve onunla yapılan ev süsleri, nazar kovmak için atılan seğ/kurşun
makromeden örülen çiçek kaplarını da başka bi yerde göredim şimdiye kadar :p
öremeç/yöremeç /palan vb. bi dünya yünden yapılan hayvan, bebek vb. bağlamakta kullanılan ipler halatlar, aynalı beşik, telli duvak, yayık, yoğurt ve yoğurt mayalamaya dair herşey.

Berber dayaması.

nargile, ehl-i keyf

Bu arada söylenenlerin çoğu Arap kökenli şeyler, Türk kültürüyle pek alakalı değiller. Ondan sonra vay efendim neden Avrupalılar bizim deveye bindiğimizi zannediyorlar.

@freekara, başka millette olmayan salt türk milletine özgü olan denmemiş. bizim memleket urla. çocukluğum boyumu aşan zeytinyağı küplerinin arasında oyunlarla, nefis zeytinyağlı salata ve yemeklerle geçti. o teneke kutuları saksı yapılan vita margarinler çıkana kadar evlerde sadece zeytinyağı, içyağı ve tereyağı kullanılırdı. sonra çiçekyağı da sıklıkla girmeye başladı. zeytinyağı benim yaşamımda çok önemli bir yere sahip ve ben de türküm.

Ona bakarsan ince belli çay bardağını kullanan başka kültürler de var. Hiç ortak yanımız yokmuş gibi görünen hintlilerle bile yüzlerce ortak kelimemiz var.

Dünyanın başka hiç bir yerinde olmayan, sadece Karaburun yarımadası- Urla yöresinde oluşan hurma zeytini var. Zeytinler o yörenin havasında bulunan bir bakteri sayesinde ağaçta olgunlaşır, toplandıktan sora başka bir işleme gerek kalmadan tüketilir. Nefistir. Tarhana çorbasının yanında, kahvaltıda ve özellikle akşam üzeri kurulan asma altı/çardak sofralarında yeşil iç bakla, taze soğan, turp, domates(elbette zeytinyağı ile lezzetlendirilmiş), roka, tere vb. birlikte harika olur.

halı (türk düğümü)

kız isteme, nişan bohçası, kayınvalide bohçası, çeyiz serme...

tuzlu kahve( kız isteme), sakızlı kahve, ekmek aşı...

edit:
şalvar, keşkek, çılbır, mantı, künefe, höşmerim, süt turşusu, yaz turşusu, lokma

şevkat => şefkat

baya => bayağı

müsade => müsaade

maaliyet => maliyet

entellektüel => entelektüel

aklıma geldikçe eklerim.

bilimum - bilumum
sarmısak- sarımsak
tabii ki de tabii ki - bu biraz değişik ama de eki eklenmesi yanlış bir kullanım

yanlız diye bir kelime yok, hiç olmadı.

Gardolap - gardrop
Valeybol - voleybol
Veleybol - voleybol

madem ki > yanlış
mademki > doğru

müdahele > yanlış (maalesef burada bile sıkça görüyorum)
müdahale > doğru

yalniz-yanlis farkini acalim.

yalniz: yalindan geliyor.
yanlis: yanilmaktan geliyor.

edit: yukaridaki mesaji eeditlerken silmisim.

direk -> direkt var ama ben siklemiyorum bunu. doğrusunu bilmeme rağmen direk diyorum çünkü öyle seviyorum, öyle istiyorum.

orjinal -> orijinal var bir de. bunu da siklemiyorum. orjinal olarak yazıyorum.

Gardrop - gardırop muş :)

Kollektif-kolektif

çok rastlayıp aşırı uyuz olduklarım:

bir haber > bîhaber

eli/elim/elimiz/elleri mahkûm > elmahkûm (tek bir sözcük ve el denen organla ilgisi yok, sinir oluyorum kelimeyi bölüp birine de iyelik eki konulmasına... nasıl elhâsıl -velhâsıl da denir- yerine elimiz hâsıl demiyorsak elimiz mahkûm denmez. elhâsıl kısaca, kıs olarak demek; elmahkûm da mahkûm olarak, mecbur olarak.)

daha basitleri:

menapoz > menopoz
dinazor > dinozor (dinasaurus değil dinosaurus)
deprasyon > depresyon
entellektüel > entelektüel

bayağa -> bayağı

ben de kpss sınavı yazanlara uyuz oluyorum. o s lerden sonuncusu sınav zaten. kamu personeli seçme sınavı sınavı nedir yani

bayağa -> bayağı

sonradan aklıma gelenler:

orjinal -> orijinal
vejeteryan -> vejetaryen
eskaza -> ezkaza
hukuğu/hukuğa/hukuğumuz-> hukuku/hukuka/hukukumuz (yani hukuk çekim ekim aldığında sondaki k yumuşamıyor)

herkez=> herkiş

bonba - bomba
carsanba - carsamba

eksisozluk.com

En kıl olduğum şarz diyenler. Bu yüzden şarj !

orjinal - orijinal
malesef - maalesef
propoganda - propaganda
provakasyon - provokasyon

direk --> direkt kadar bana çığlık attıran bir yanlış yok.

ceyran ve ceryan --> cereyan

yukarıdakilere ek olarak:

dermotoloji - dermatoloji
hiç bir - hiçbir
hoşgeldin - hoş geldin
sağol - sağ ol
kaale almak - kâle almak
kahkül - kâkül
orda - orada
tabi ki - tabii ki
tabii ki de - tabii ki
insiyatif - inisiyatif
illa ki - illaki
heralde - herhalde
mütevazi - mütevazı
farketmek - fark etmek
aşşağılık - aşağılık
zerafet - zarafet
oysa ki - oysaki
meğer ki - meğerki

tabii bazisi bunları tdk'ye inat ya da 'bişi' gibi kullanmaktan keyif aldığı için böyle kullanıyor olabilir.

havi olmak
haiz olmak bunların da ismin -i haliyle kullanılması gerekiyor.

'gayet'in de yanlış kullanıldığına rastlıyorum.

bugun ben de 'varsaymak'i ayri yazmisim.

bugun gorduklerimden;
kompartman - kompartiman
yanyana - yan yana

(bkz: türkiye'nin asker sorunu)

Modernleşen türkiye tarihi en iyi türkiye tarihi kitaplarından biri. Onun dışında dünya tarihi dersen alaattin şenelin kemirgenlerden sömürgenlere insanlık tarihi diye bir kalın kitabı var. İçinde eksik herhangi bir konu yok. Dinler ,bilim,felsefe siyaset,ülkeler tarihi her bok var.

İş Bankası Yayınlarında güzel kitaplar var bu çerçevede. Bi bakın derim.

Gumilev - Eski Türkler

ilk kez uçağa bindim. 10 gün önce.
ilk kez süt dilimi yedim 30 dakika önce.

geçen ay ilk kez kahve yaptım. bir kahvecide yarı zamanlı işe başladım da geçen ay, ordaki her şey benim için yeniydi.

Motosikletle tek teker geçen hafta. Tahmin ettiğimden zor ve tehlikeliymiş...

3 gün evvel.

İnternetten aldığım datayı SQLite kullanarak telefon hafızasında bir veritabanına koydum.

valla söyleyemem gerçekten. ama bence mutlaka her zaman ilk kez yaptığın bir şeyler de vardır. önemli olan ilk kez yaptıktan sonra ne sıklıkla yapmaya devam ettiğin olabilir.

dün ilk defa filtre kahve yaptım.

yumuşatıcı aldım bugün çamaşırlarım mis koktu mis neden daha önce almamışım ki.

2 gün önce minibüste kavga ettim. pisman değilim. baya rahatlatıyormus.

dün ilk kez kitap okuyarak sıçtım.
enteresandı.

yaklaşık 15 gün önce takriben 29 yıllık hayatımda ilk defa tanımadığım bir adamla birlikte yaşamaya (ev arkadaşı) başladım.

ilk kez bir kahvecide kahve içtim. yaklaşık 6 saat önce.
ilk kez sigortalı bir işte çalışacağım. yaklaşık 14 saat sonra.

ailemden ilk defa uzak kaldım. pazar günü.

bugün ilk kez kendi paramla mobilya aldım.

salı günü ilk kez kan verdim. yani tahlil için vermem gerekti, damardan şırıngayla ilk kez vermiş oldum öylelikle. ayrıca, ilk kez karşı cinsten birine konser şeysi teklifinde bulundum aynı gün. reddetti ama, istemiyorum dedi. sonra ilk kez böyle ilginç bir şekilde kalbim kırılmış oldu.

(einstürzende neubauten'e bilet bulamazsanız aklınızda bulunsun, bende fazladan var)

bir kaç hafta önce ilk kez yoğurtlu semizotu salatası yedim.

dün ilk kez yağmurun altında şemsiyesiz şekilde bir yere sığınmadan ve kaçmadan yürüdüm. yağmurdan bıktım artık. eve gittiğimde abartmıyorum duşa girmiş gibiydim.

geçen pazar ilk kez galata kulesine çıktım. daha önce çıkmadığıma pişman oldum.

ilk kez, kendime büyük bir hedef koyup hayatımın yönünü değiştirdim. normalde olsa en minimize olanı düşünürdüm ve kendime inanmazdım. Mühendis olacağım inş

Salı günü ilk kez lens taktım. Hala takma-sökme kısmı hatrı sayılır zaman alıyor.

başıma ilk kez gelen bişiy, yaptığım diyil yapamadığım aslında:

yakın zamanda tanışmayı istediğim biri (arkadaşımın babası) dün gece vefat etti.

2 gün önce 2 yaşındaki kızım ilk kez beşiktaş dedi daha doğrusu beşkaşk dedi. sonra birlikte ilk kez beşkaşk'ımıza tezavrat yaptık.

sonra maç biterken b.ktan bi gol yedik, "kızım bunca senedir benim çektiğimi çekme, boşver beşiktaşı, sen en iyisi annenin takımını (cincon) tut" dedim. o yine beşkaşk dedi.

ilk kez zorunda kalmadan, durum öyle gerektirdiği için falan olmadan, kendi isteğim ve planlamamla samimi iş arkadaşlarımdan bir grubu evime davet ettim. İçkiler, atıştırmalık bir şeyler falan hazırladım. Çok da eğlendik, sohbet ettik, yani "ay ayıp olmasın diye mi geldiler" diye düşündürmediler hiç.

geçen haftasonu.

Birkac ay once ben de ilk kez cenazeye katildim.
Gecen haziranda evimden daha once hic uzaklasmadigim kadar uzaklastim. (Mesafe olarak)
Dun aksam ilk defa havaalanina ozel araba ile gittim. Daha once ticari taksi vs. ile gidiyordum hep.
2 gun once ilk defa isyerinde sinirlenip kufurumsu birsey soyledim yuksek sesle. (Kufur degilde argo diyebilirim)

yapma ya da canlı çiçek olabilir.

erkek kardeşimin olayında isteme+nişan biçiminde olması kararlaştırıldığından elde taşınacak türde değil de saksı içinde anıtsal bişey yaptırdık :s gelin daha sonra da saklamak istediği için yapma çiçek istedi. şimdi oturma odasının bir köşesinde duruyor. saksısı sedefli, kendisi manolya rengi, sade, hoş bişey.

kız isterken yapma çiçek bana mantıklı gelmedi pek

şunlar hoşuma gitti bakınca (tabii vazoyla gitmez herhalde de, fikir olur diye):

www.ciceksepeti.com

www.ciceksepeti.com

çok hoşlar söz de böyle standart bişey var mıdır onu merak ediyorum yoksa bizim zevkimize mi kalmış

el çiçeği bi süre sonra çöp oluyor diye ben 2 saksı orkide almıştım

Neden facebooka girip bakmıyorsun? Neredeyse her gün birileri bu tarz kız isteme fotografları paylaşıyor. Benim gözlemlerime göre genelde beyaz gül ve lilyum alıyorlar.

beyaz gül, orkide, lilyum, ve beyaz papatyalardan oluşan bir buket olabilir. zaten böyle bir buket de taşıyanı kamufle edebilecek kadar kocaman oluyor.

ben bunu almıştım

i.hizliresim.com

lakin çiçeği kaldırırkan camı kenarından kırmıştım. suyun bi kısmı akmıştı falan :(

hayır bir kırmızı gül muhabbeti geçiyor, ne alaka değil mi ben beğendiğimi alırım.

Diğerlerini bilmiyorum da '' Çok kısasın. '' diyorlarsa şaka değildir.

Edit : İçlerinde gelecek düşündüğün biri yoksa pek takma derim ben

İnsanlarla çok yüz göz olmuşsun.

Insanlar koca popolu dediginde komik olacagini sanacak kadar espri yeteneginden yoksun.
Bu ulkede espri yapmak karsidakinin fiziksel ozellikleri ile dalga gecmek ile endeksli cunku.
en nefret ettigim, egitimsiz kultursuz insan modelleri iste.

her gun iltifat aliyorum ama cevremde boyle tipler yok allahtan.

Arada bi annem ya da komşularından biri "ay bu çocuk çok yakışıklı oldu kızlar rahat bırakmıyodur bunu" falan diyolar. Ben de içimden "he amk sorma hiç rahat bırakmıyolar" diyip geçiyorum. O kadar.

Sen insanlara çok yüz vermişsin. Ondan tepene çıkmışlar.

ofis ortamı ... ortamı tam anlamıyla. arayı sen doldur. yakalamışlar seni vurdukça vuruyorlar. boz at bir daha. ama dikkat et onu da ta.şağa sarabilirler.
of çok sıkıntılı durum, lise gibi olmuştur orası.

hepsi mi aynı? hani onlarla iş haricinde konuşma.

ne iltifati yahu. koca gotlu diye iltifat mi olur. seni hafife aliyorlar. arana mesafe koy, hizaya cek cevrendeki zibidileri.

duyuruda bu tarz soru çok geliyor, arkadaşlarım şöyle dedi moralimi bozdu vs.
bence bu -maalesef- türkiye'de çok yaygın bir şey. insanlar kendi egolarını başkalarını aşağılayarak, eksikliklerini yüzüne çarparak tatmin etmeye çalışıyorlar.
eğer biraz da kibar biriysen ve ilk tepkin terslemek olmuyorsa iyice tepene çıkıyorlar.
sözde en eğitimli kültürlü insan bile yapıyor bunu.
yurtdışında kaç çeşit milletten arkadaşım oldu, bir kez bile bu tarz haddi olmayan eleştiriler yaptığını görmedim insanların.

araya mesafe koyman lazım. hele işyerinde kocaman popon var falan nedir ya. direkt postayı koyman lazım.

Yuz vermwyin, mesafe koyun, hadlerini bilsin köpekler

Bi karşılık versen yüzleri nasıl düşüyor gorurdun. Ters laflara ters cevap verdigimde kusenler olmustu. Istiyolar ki bi tek kendileri oyle konussun, karsidaki cevap vermesin.

Bana da işte ne kadar zayifsin, biraz kilo al. Yuzunu sivilce basmis, noldu sana? Vs vs. diyorlar. Hazircevap olmadigim icin o an aklima sans eseri bise gelirse soyluyorum.

Iltifat aldigim da 3-4 ayda 1dir. O da kiyafetime anca.

bak kısayı, kiloluyu bırak, ya da soluk görünmeyi falan, kafadan "Sana giyinmeyi öğretmek lazım, giyinmeyi bilmiyorsun." diyorlarsa, şaka falan değildir bu, bildiğin laf sokmuş bunu diyen mal.

benim gerizekalı erkek arkadaşım da ilk buluşmamızda koluma girdiğinde "çok kısasın ama yaa" demişti, ben de "napıyim hobbitim ben" demiştim, ama başka bir şey dememişti çünkü kısalığım dışında bir problemim yok ki o da bunu problem ediyorsa yanımda durmasın zaten. bunun dışında bir de sen kilo mu
aldın ya da zayıfla türü şeyler duyarım ama genelde annemden :D o da tipik anne davranışı.

iltifatlardan bahsetmeyeceğim, nazar değiyor :P yok ya, normal bir insanım işte, ne iltifatı olm?

edit: ayrıca, bizim ülkemizdeki insanlarda genelde personal space denen kavram olmadığı için -daha doğrusu kesişimli ve iç içe kümeler gibi düşün, herkes birbirinin personal space'i içinde yaşadığı için- işte her ps'imi ihlal ettiklerinde götlerine sokmak istiyorum bunu, sanki somut bir şeymişcesine. bu şekilde konuşan insanlarla yıllardır uğraşıyorum, annem hariç çoğu yüzüme karşı laf edemez -arkamdan ederse de onların ayıbı- zaten böyle durumlarda da bir tek annem konuşabilir benimle böyle, çünkü bilirim ki kötü niyetli değildir. sen bu insanlarla mesafeni baştan belirleyememişsin, bu saatten sonra da biraz zor. benim tavsiyem: sen de yavaş yavaş onlara "ufak dokunuşlarla" ve şaka yollu laf sokmaya başla, alıştıkça şu seviyeye gel -bir anda yapma, sonra kırılıyo bi de haspam! - neyse, sen böyle yavaş yavaş yap, en azından kötü hissetmezsin "ben de lafımı geçirdim." dersin. ama normalde bunlar hiç olmaması gereken şeyler, cidden yüz göz olmuşsun.

İltifat değil zaten bunlar. Sürekli hakaret ediyorlar böyle.

bu sözler için üzülmene değmez. bu insanlar başka insanların mutsuzluklarından mutlu oluyorlar, bundan besleniyorlar. bunları kimse sevmemiş, belki anne, babaları bile, küçükken çocuklar bunları oyunlara almamış, dışlanmışlar. onun öfkesini kusuyorlar. sevgiye dair bişey görmedikleri için bilmiyorlar sevgiyi. hadlerini bildir. iltifat alıyorum, güzel bişey.

nasıl bir tipin var çok merak ettim. ara ara geliyor bize de çok şükür.

türkiye'de bi kızın iltifat alması için nefes alması yeterli. ben erkek olduğum halde bana arasıra iltifat geliyorsa kızlar kim bilir kaç iltifat işitiyordur günde.

hiç iltifat almıyorsanız ve sürekli çirkinliğinizden dem vuruluyorsa o halde biraz kendinize çeki düzen vermenizde fayda var. forma girebilirsiniz. yüzünüze gözünüze biraz dikkat edebilirsiniz bu bile yeter de artar bile.

belki sen yüz bile vermedin, böyle davranmaları için. maalesf böyle mal insanlar var.

bir de durduk yere "noldu canın mı sıkkın?" diyenler var ki aman diyim. neşeli olan adamın bile canını sıkmaya birebirdir bu söz. ulan bi insan durduk yere karşısındakine neden "canın mı sıkkın" der ki? sığır işte.

tersle, karsılık ver,fazla muhatap olma diyecegim ama öküz laftan ne anlar. Bunlar büyük ihtimal hic degismeyecekler.aslında en iyi intikam güzel yasamaktır tarzı bi laf vardı.sen de biraz kilo versen,daha şık giyinsen ozaman agızlarının payını vermiş olursun.laf yetistireceğine kendine bak derim ben.

genellikle 'götüme benziyorsun' derler... hiç değişmez

iş yerinde öyle bi moron vardı, bırak yüz göz olmayı konuşmadığım halde abuk subuk şeyler söylüyordu. patladım bi gün "yeter artık derdin her neyse ya açık açık söyle ya da bu şekilde konuşma benimle, iş dışında hiçbir konuda herhangi bir şey duymak istemiyorum senden." dedim. o gün bugündür iş dışında konuştuğunda sadece iltifat ediyor şaşırtıcı bir şekilde. hadlerini bildirmeden fark etmiyorlar, benim neyim var diye düşüneceğine açıkça söyle rahatsızlığını gerçekten fark edemeyebiliyorlar çünkü.

iltifat kısmını ise bırakalım bir kenara rica ediciim kuzum :)

terbiyesizlermiş... siz de dalga geçmek için lafı onlara bırakmadan, "hee kilo aldım", "evet yaa yüzüm ne soluk" falan diyerek belki susturursunuz. hiç görmedim duymadım böyle şeyler yaa! çok yakınlar, o da ciddi olmayarak bu raddeye yaklaşabilir. dinlemeyin allasen!

staj yaptıgım yerde kızlar giyimime genelde iltifat ediyor (takım elbiseye giydiğim değişik renkte kravatlara eden oldu veya smart casual gittiğim gün iltifat edende oldu). okulda da edenler oldu arada sırada tek tük. ama hiçbiri beni boyfriend material olarak görmüyor sadece ayaküstü iltifatlar işte.

seni çekemiyolar anneeemm.

anneme soruyorum tipim nasıl diye. güzel diyo. bu kadar. hahahaah

Tersleyeceksin onlari. Yoksa hep boyle devam ederler. Kendilerine yapilsa hos karsilacayaklar mi acaba? Cok fena bozman lazim onlari, oyle ki neye ugradigini sasirsinlar.

bunlar iltifat değil ki. ama hata sende, bunları söyletmeye fırsat bırakmayacaktın. bana kimse böyle şeyler diyemez mesela, çünkü mesafeliyimdir. mesafe kur sen de insanlarla aranda.

Böyle insanların patavatsız olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle eğitimle de alakası yok.

Kadınlar genelde hep birbirine bu şekilde, laf sokarak dalga geçme ayağı yapıyor. Yani sana ait karakteristik özelliğini bile dalgaya alıp, "ahahahahha" diye yapay kahkalarla eğlenebiliyorlar. Hatta yakın bi arkadaşım(erkek) bu duruma şahit olmuştu ve, "Siz kızlar, birbirinizin açıklarını küçümseyerek dalga geçiyorsunuz ya? Nasıl bi kafa yapınız, nasıl bi aşağılık kompleksiniz var?" falan demişti. O an, ortamdaki tüm kızlar bozulmuştu bi anda. Afallamıştı hepsi. :)

Yüz verme, mesafe koy. Sen de bi laf çak, bozulsunlar. Hadlerini bilsinler.

25 yılda sıfır

çekmek değil üflemektir çözüm.yani fön makinesi ile hallet.

fön makinesinin yaydığı ısı süpürgeden çok daha fazla değil mi? bozmasın?

fön makinasının termostat kısmı kapalı olacak.

ses çıkaran fanlar temizlikten sonra da sesi kesmezse ne yapmalı? ekran kartının fanı var mesela uzay üssü gibi, onun aynısını nasıl bulurum ki?

Ben süpürüyorum ucuna bez gerip bayağı toz çıkıyor. Zararını bilemem.

fön makinesinde soğuk seçeneği de olması lazım.

Fanı sökebilirsen yağlayabilirsin. Şırıngayla ya da ufak bir kaşıkla yağ dökebilirsin. Power supply fanını öyle yağladım. Gürültünüz çalışıyor. Hatta zeytinyağı döktüm. Makine yağı yoktu.

kesinlikle yağlama için zeytinyağı kullanmayın! ciddi problemler çıkarabilir.

www.sanaluygun.com

yapmadan önce fanı elinle tut. yani hava vurduğun zaman fan dönmesin. yoksa kırılır fanlar.

süpürgeyle alıyorum ben senelerdir ama söylendiği gibi asıl üfleyen cihazlar kullanılmalı.

ses çıkaran fanlar küçük fanlardır. temiz olduğu sürece ses çıkartmaları normal. mümkünse büyük fan kullanılmalı. sırf bu yüzden anakartın kendi iki fanını kullanmıyorum. çok fena ses çıkartıyorlar diye çıkarttım.

bunun az daha değişiği başımıza geldi. kumar oynanıyordu. apartmanda 16 dairenin sadece biri konuttu, bunlar da bilgisayar/yazılım firması gibi bir tabelaya sahipti. dış kapı anahtarı sadece yöneticide ve konut olan dairenin kiracılarında vardı, apartman kuralları gereği. bunların işine gelmedi tabii, esas iş gece başlıyor ve kamera konunca gelen kokoş teyzeleri görerek şaşırdı yönetim. sonra herhalde ihbar veya başka sebepten gittiler, öğrendik ki yine aynı semtte başka bir binada basılmış ve bizim oraya dadanmışlar.

ot satiyorlardir.

Polisi arayın baskın yapsınlar. Gbtlerinden belli olur ne yaptıkları.

Polisi arasam bana patlamaz mı peki ?

sana ne gibi patlayabilir? en fazla şikayetçi olmuş olursun ki polise söylersen söylemez şikayetçiyi, mahalleden falan der. dene bir şansını.

He la hemen git polise şikayet et. Koşa koşa gelip adamları denetlesinler. Te allahım ya... Ne diyeceksin polise? "bizim karşı dairede üç-beş tane adam var, tiplerini beğenmedim, bir gbt'lerine bakın" mı diyeceksin?

birazdan dessy gelir buraya.

bilgiyle gelirse, şükela :)

Hooooop yettim!

www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

uçakla gitmeyecekseniz, otobüs trenden daha rahat. ancak otobüsle gitmenin bence farkı/faydası var uçağa göre. coğrafyayı, görerek aşıyorsunuz. sınır şehirlerinin karakterini iran-türkiye, iran-pakistan, pakistan-hindistan güzergahlarında görmek benim için zihin açıcı oldu mesela.

bir defasında tebriz, diğerinde tahran'dan başladım gezmeye. ısfahan ve şiraz'a geçtim tahran'dan. tekrar gitmeyi mutlaka istiyorum, görmek istediğim birkaç yer daha var.

yazdıklarım pek anlamlı gelmemiş olabilir, konsantre olamıyorum şu anda. ama iran notlarımı gönderebilirim okumak isterseniz. şu anda bulamadım, ama ararım, mesaj atmanız yeterli.

şu abiler gitmiş ve yazdıkları çok yararlı

www.sandaletliseyyah.com

ben tarihi yerlerini gezmek istiyorum. buradan uçakla tahran'a gidip, oradan isfahan la devam edip, tebriz den dönerek gezmek sizce nasıl bir rota olur? persepolis te olabilir.

giderken, bazıları Van a uçakla gidip, oradan da otobüsle gidilir der, daha ucuza. bilemedim.

kartla yapılan işlemlerin toplam tutarını dövlet sistemi görüyor zaten, beyan ediliyor, vergisi hesaplanıyor yani faturayı kesmemiş de olsa.

ilk kuduz şüpheli vakada aşı olalı yıllar geçti, onu saymıyorum. onda bile tüm dozları almamıştım.

ikinci vakada (ki o da onbeş yıl öncesidir en az) ise, on gün boyunca hayvan sağlam duruyorsa (ilk) aşıya gerek yok denildi, olmadım bile.

bulaşma yolları düşünüldüğünde, ikinci sorunuza gerek bile olmadığını sanıyorum.

sorularınızın cevabı değil bunlar, ama idare edin şimdilik.

aksatmayın, zamanlaması önemli. ve nerede olursanız olun, size verilen aşı kartı ile gittiğinizde hemen her yerde bu aşınızı yaptırabilirsiniz, ihmal etmeyin.

ayrıca kuduzun tedavisi yok, eğer kuduz olursanız kudurarak ölürsünüz ve ölene kadar çevrenize bulaştırırsınız. böyle endişelere katlanmak yerine gidin, aşınızı yaptırın, dediğim gibi, her yerdeki hastanelerde yapılabiliyor.

hem haklı hem haksızsınız. yani bunda iki tarafın da yüzde yüz haklı olduğu bir orta yolu bulmak imkansız. ona göre bir tane hayatı var ve alkolsüz tadı çıkmayacak hayatını riske atıyor olsa bile. size göre de bir tane babanız var ve daha yıllarca onunla vakit geçirmek istiyorsunuz. ama her dakika da başında değilsiniz ve muhtemelen zaten keyif aldığı üç beş şeyden birini elinden almak istiyorsunuz.

içiyor arada

ne demek? içip yatağa sıçacak gibi mi oluyo? Zeki Müren, Müzeyyen Senar dinleyerek iki duble rakı mı içiyo?

içmesinden daha çok, hareketsiz kalıyor olması endişe verici. Yol yürüyo mu yol?

babalar doğruları gerçekleri çocuklarından duyunca pek kabullenemiyorlar galiba bi yaştan sonra, benimkide öyle. bence aracı kullanmalısınız anneniz olabilir bu. ona karşı sizin tavır almanız doğru değil. siz tavır aldığınız için değil sizleri düşündüğü için bırakmalı.

@ compadrito

Yok ya babam daha genç. 2 ya da 3 yıl sonra emekli olacak. Fabrikada çalışıyor. Sağlam adam. Hareketsiz falan değil. Şanslıyız ki kötü içmiyor. Öyle sıçıp batıracak bir durum yok. Ancak konuşuyor işte bazen. Fazla konuşuyor. Agresif oluyor. Küfür falan da etmez yani. Edep adap bilir. Biz onun içki içmesinden şikayetçi değiliz. Sıkıntı bizi sallamaması. Hem ilaç kullanıyor hem içki içiyor. Yoksa içerse içsin banane, kaç yaşında adam.

stent takıldıktan sonra alkol almaması gerektiği gibi bir uyarı geldi mi doktorundan? babam bypass oldu benim, kalbindeki 3 damar bacağından alınanla değiştirildi. ilk 6 ay zaten narkozu attı vücuttan canı istemedi, dikişleri falan da kapanınca-8-9 ay sonra ameliyattan-canı da istemeye başladı, konuştuk doktoruyla içsin dedi, yani siz de adamın doktoru karışmazken karışıyorsanız, hele ki akşamda maksimum 2 kadeh içiyorsa, günün stresini atmak için, haksızsınız.

@ alice practice

doktoru içmesin dedi ama kendisi bir şey olmaz diyor. iki kadeh olsa iyi. film izlerken iki kutu extra içiyor. yüksek alkollü bildiğim kadarıyla, hiç içmedim bilmiyorum. Günün stresi diyorsunuz da adam kalp krizi geçirmiş yahu! Tıbbi olarak bir hastanın stresinden ziyade vücudunun sağlıklı çalışması önemlidir bence. İlaç içmek, spor yapmamak, alkol almak gibi şeyler aynı cümlede kullanılmamalı bile. Kaldı ki içki içen insanın saçmalamalarına tahammül etmek istemiyoruz annem, ben ve kardeşim. Böyle hayatı tiye alma olaylarına hiç hoş bakmıyoruz biz.

bununla ilgili google uzerinden biraz arastirma yapsan cok guzel bilgilere ulasabilirsin gibime geliyor.

benim denk geldigim bi konu oldugu icin yazayim dedim. cocukluk arkadasimin babasi araba kullanirken sol koluna agri girince cekmis direk hastaneye. park etmis otopark fisini almis yukari cikmis doktora gitmis ve konusurken kalp krizi gecirip yigilmis yere. iki gun uyumadik hep basinda kaldik. hem arkadasima hem babasina elimden geldigince yardimci olmaya calistim.

benim annem 30 senelik hemsire oldugu icin doktorlar bizi iceri almazken konusup kendini tanitip iceri girdi ve hem arkadasimin babasiyla hem de ayrica doktorlarla detaylica gorusme firsati oldu. sonra bana yalnizken soyledigi daha dogrusu doktorun ona soyledigi suydu; kalp krizi olum orani cok yuksek bir durum. aksi durumlarda da insanjn kisiligine dusunce ve fiziksel yapisina direk etki eden birsey. bundan sonra bazi olayla bu ana kadar verdigi tepkileri vermeyebilir demis.

ben bu durumu arkadasima soylemedim. bir kac ay sonra kendi geldi babam cok inatci oldu diye surekli tartisiyoruz bisey diyemiyorum herseyime karismaya basladi diye.

bundan dolayi babanin kisilik olarak degismesi kabul edilebilir diyebirim. sabirli ve ona destek olman lazim.

@ko gotursun su seni

valla böyle bir şey var. daha tartışmacı bir kişilik seziyorum. iyi niyetlice ama yıpratan bir bakış açısı var. bir de kalp krizini bir kere atlatınca bir daha olmaz gibi bir görüş var toplumda. yani bir kere olduysa bir daha olmaz artık gibi. bu da cesaret veriyor kişilere. biz hep destek oluyoruz birbirimize ama sizin dediğinizi yapmayan, belki öleceğini bile bile alkol kullanmaya devam eden birine nasıl destek verebilirsiniz ki? alkol kullanıyorsa, bizi düşünmüyor demek ki. e bizi düşünmeyeni biz nasıl düşünelim? sanki travma gibi.

"alkol kullanıyorsa, bizi düşünmüyor demek ki. e bizi düşünmeyeni biz nasıl düşünelim?"

boyle bir cumle kurabiliyorsan sana hicbir yardimim dokunamaz.

hayatta hersey senin istedigin gibi gitmek zorunda degil. adam atiyorum on sene yasayacagima sekiz sene yasarim istedigim gibi yasarim diyorsa birak da istedigi gibi yasasin.

kalp krizi gecirmis bir babanin evladisin nasil boyle bir cumle kuruyorsun hala aklim almiyor.

Şu ana kadar babamın içtiğine üç kere şahit oldum. O da arkadaşlarıyla akşam yemeğinde rakı. İçkiye karşı değilim ve ortam gerektiriyorsa çerim ama yine de babamın içmesi beni huzursuz etmişti.
O yüzden seni anlayabiliyorum ve haklı olduğunu düşünüyorum. Ama baktın ki böyle olmuyor üslubünü değiştirebilirsin. Bir de farklı yaklaş bence babana.
Benimkisi şeker hastası. Şu ana kadar her dediğimizi yaptırsak da yeme içme konusunda yedi sülale toplansak onu etkileyemiyoruz. Seninde babanın inatçı tarafı bu olabilir. Başka bir şekilde yaklaşmayı dene. Umarım istediğin gibi olur.

"Günün stresi diyorsunuz da adam kalp krizi geçirmiş yahu! Tıbbi olarak bir hastanın stresinden ziyade vücudunun sağlıklı çalışması önemlidir bence."

demişsiniz. ancak stres altındaki bedenin sağlıklı çalışacağını düşünmek tutarlı mı?

babam 65 yaşında bypass oldu, 40 yıllık sigara içicisiydi, iki yılı saymazsak sigarayı da bırakmadı -doktorlar 40 yılda değil bu kez 10 yılda tıkanır içerse
, diyordu. 86 yaşında vefat etti. biz zorla içirtmeseydik bence bünyesi, sosyalliği, dayanma gücü azalır ve belki 75'inde vefat ederdi. üstelik baskı altında on yıl yaşayarak ölmüş olurdu. rahat yaşadı ve on değil yirmi yıldan fazla.

düzeltilecek bişiy olmayabilir, bunun kararı size ait diyil.

@ko gotursun su seni

evet ben kalp krizi geçirmiş bir babanın evlâdıyım ve o bir gün öldüğünde karısı kocasız, oğulları babasız kalmasın diye burada çözüm arıyorum. babama karşı istediğim gibi de tavır alırım. biz ona bir şey olmasın diye gözünün içine bakarken onun sırıta sırıta bana bir şey olmaz demesi tüm iyi niyetimizi yok ediyor maalesef. böyle şeylerde duygusal değil, akılcı düşünmek gerek. babam değil mi, içsin, atsın şu hayatın stresini, biz de onun konuşmalarını çekelim diyebilecek kadar arabesk bir insan değilim, bu saatten sonra olmam da. içkiyi azaltması bile bir çözümken bunu bile denememesi ona verdiğimiz iyi niyeti yok ediyor. alkol maalesef insanı 10 yıl yerine 8 yıl yaşatan bir şey değil. keşke aradaki fark iki yıl olsa. süründürmesi var süründürmesi.

@tedirginlik hucresi

şöyle diyeyim alkol sonucunda damarları tıkanırsa ve allah korusun felç kalırsa, bunun stresten daha iyi olacağını mı düşünüyorsunuz? stresin tek çözümü alkol müdür allah aşkına? gitsin yürüyüş yapsın, mahallede bisiklet kullananlar var, o da onlarla gitsin. otursun sudoku çözsün. işin kolayına kaçılır mı böyle. siz babanızın 86 yerine 75 yıl yaşadığını söylüyorsunuz. 11 yılı yıldan saymıyorsanız siz de babanızı sevmiyormuşsunuz. allah rahmet eylesin ama 11 yıl daha sizinle olması, alkol kullanmasından daha mı değersizdi?

@mornie

üslubumu değiştireceğim. teşekkürler.

aziz nesin

it kuyruğu
istanbul'un halleri

memduh şevket esendal

kırmızı ışıkta yürümek
tanrı olmak isteyen otobüs şoförü

Kısa öykü artık epey yazılıyor.

Murathan mungan- kibrit çöpleri

Ertuğ uçar- ormanda kaybolmak

Etgar keret- yedi güzel yıl

Bunlar geldi aklıma

İngilizcesi short short story, öyle de aratabilirsin.

evet short short-stories... kısa kıpkısa öykülere merak sardıysanız iyi yoldasınız. bu saatte kitap/yazar öneremiyorum, kafa bi milyon; ama mesajnan hatırlatırsanız bir ara yazarım.

freeing sb from chains?/freeing from one's chains?

breaker of chains, diye geçiyordu daenerys targaryen.
break daha uygun benje

kamera motor + 1 ama tedirginlik hucresi + 1 de aynı zamanda. Zincirlerinden sen kurtuluyorsan break daha güzel, biri gelip kurtarıyorsa hem break hem free olur gibi ama free daha güzel geliyor benim kulağıma.

Örnek için Journey adlı güzide grubumuza kulak verelim
"Some day love fill find you
Break those chains that bind you
One night will remind you
How we touched and went our separate ways"

iyimser tahminle kış mevsimi başında aldığınızı varsayarsak, soğutmadığını farketmenizin bir yıldan az süreceğini hesap ediyorum. siz adamları beş yıl sonra aradıysanız verdikleri cevap saçma olsa da geç kalmış gibi duruyorsunuz buradan.

ancak, mini buzdolapları -en azından benim gördüklerim- fazla soğutuyordu. aynı mini fırınların aynı derecede büyük fırınlardan daha fazla pişirdiği gibi. sebebini bilmiyorum.

hocu bizim isyerinde var bi minibar, gayet normal dolap gibi kullanioruz

5 yıl önce aldık. Aradığımda da garantisi bitmişti. Her anlamda geç kalındı da belki ayarı filan vardır dedim. Şimdiye kadar yiyecek işine pek girmediğim için çok önemsemiyordum. Belki ayarı filan vardır he? Geldiğinden beri böyle çünkü.

Ayarı üstünde varsa vardır. Yoksa gazı bitmiştir. servis çağırıp baktırın. 5 yıl iyi bile dayanmış.

çocuk yuvası durağı, e-5 üzerindeki incirli durağından sonra şirinevler durağından önceydi diye anımsıyorum. tabii toplu taşımayla gitmeyince çok anlamlı olmayabilir. haritada işaretleyemiyorum ama incirli de merter durağından sonra ve topkapıdan itibaren dikkatle giderek bulabilirsiniz diye düşünüyorum.

Çok teşekkürler ama yine anlamadım. :) Bi haritada görebilsem neresi olduğunu bulurum da bahsettiğiniz yerler neresi bilmiyorum. :)

muhtemelen. ama artık hiçbişiyden emin olamıyor insan.

belki arayıp test etmek lazım.

kim veriyor değil. bu mantalite gayet mantıklı bir mantalite bokunu çıkaran insanlar hariç.

genç ve tecrübesiz birine tecrübeli birine ödediğim parayı ödeyecek değilim herhalde? ayriyetten bu insanların hata yapma payı da çok yüksek tecrübesizliklerinden dolayı, veyahut iş teslim süresi ya da benzeri pek çok faktöriyel. üstelik kafa rahatlığı da söz konusu değil.

10 sene ile 1 sene arasındaki fark o kadar az değil, ama bi tarafa kahve ısmarlamak öteki tarafa ücret ödemek bence de saçmalık. öğrenci de olsa ücret almalı.

"Senle daha çok işler yapacağız" ve "Bu tecrübeyi de edinmen sana fayda sağlar"cılara cevabım sabit oldu hep;

Fiyatım bu. Size fazla geldiyse çalışamayız.

Çok şükür başım ağrımıyor serbest işlerden artık.

kapitalist düzen...

valla ben de böyle yaptırıyorum işim düştü mü. web tasarım için mesela ünv. facebook gruplarına giriyorum. harçlık çıkarmak isteyen öğrenci 150 diyor, 100'e anlaşıyorsun. ne fatura var ne bir şey.

gitsem şirket ağzını 1000'den açar. ama bana joomla wordpress yeter, ben sıfırdan kod yazsın istemiyorum ki.

kısacası beklenti ile ilgili, 10 yıllık tasarımcı da gitsin halı fabrikasına tasarım yapsın, benim etim ne budum ne?

Zaten 1 yıllık insan 10 yıllık insanın isteyeceği parayı istemez genelde. Ben aynı para almalarını tabii ki beklemiyorum. Bunu kullanarak zaten düşük olan bir meblağı daha da düşürmeye çalışan insanları anlamıyorum sadece.

@sıradışı zaten bahsettiğim olay bu. Adam istiyor ki sıfırdan kod yazılsın, özgün tasarım olsun, tasarımlar profesyonel olsun (ki çıkan işler zaten profesyonel) hem de kalkıp "ama siz bu işte daha yenisiniz" diye fiyat kırmaya çalışıyor.

Bu islerin en onemli artısı bence portfolyo gibi bir dosyayı onlerine koyup fiyatınızı soyleyebilmek. Ogrenci o fiyati bicemiyosa onun sacmalamasidir. Cunku ogrenci ya da emekli olsun ortadaki isin kalitesi o surecte verilen zamanin tecrubenin toplami oluyor. Yeteneksiz bi adama da sırf 10 15 senedir sektorde diye haketmedigini vermek de yanlış. Herkes kendini gelistirmeli ozetle ve degerini bilmeli. En az 10 senedir benim gordugum bu işte "bizden cok is gelir"ciler, "baska islerimizde var"cilar bitmedi ve bitmez de.

Ek. Dizi izliyorum anlam imla vb hatalardan dolayi kusura bakmayin mobilim

bana mantıksız gelmedi. portfolyosü olmayan adama daha az güvenirsin. ilk başlarda ücretsiz iş yapmaya da karşı değilim.

eğer yaparken zevk aldığın bi işin varsa para o kadar da sorun olmamalı. doğum fotoğrafçılığı yaparken 100 lira aldığım aileyi çok sevdiğim için karımı 10 lira tutarken 600 lira aldığım kişide 300 yapıyodum. fotoğraf kalitesi aynıydı ama içimden geldiği için daha çok fotoğraf bastırıp daha güzel bi albüm yapıp üstüne de bebeğe hediye aldım.

ama dersen ki 10 yıllık fotoğrafçıya 2000 veriyolar ve aynı kalite. yine haklı bulurum. portfolyo önemli. harddiskim yandığı için insanlara örnek fotoğraf gösteremiyorum ve aylardır çekim yapamıyorum. güvenmemelerine de hak veriyorum.

derler ki, kişi eşek olursa semer vuran çok olurmuş.
yeni türemediler. bilhassa internette cirit atıyolar. ama sürmesi biraz da arz talep meselesi herhalde.

o sırada aşırı profesyonel davranmak lazım işte. baştan konuşmak lazım herşeyi. yeri gelir yeni olduğunuzu söylemezsiniz.

ama işi beğenmeyince ücret ödenmemesi baya gıcık bi durum. 70 fotoğraflık albümden sırf bi fotoğrafta süt dişi görünüyo diye para ödememişlerdi bi keresinde. baya bozulmuştum. e şimdi beğenmediler haklılar, evlilik olunca da bişey diyemedim. fotoğrafları da vermiştim. aman kul hakkı geçmesin de..

dur lan haklı değiller aslında, ben onlara baştan demiştim öğrenciyim diye. hatta bilerek ucuz olduğu için istediklerini belirtmişlerdi. ben de hatta daha alt sınıf kalite bir albüm yaparım demiştim. bak yine sinirlendim.

aynı işi, gram ilerletmeden on yıl yapanların on yıl tecrübeli sayılması... saçma ama yaygın bu.

elbette makul bir oranda fark koyulabilir ama "karın tokluğunu ima eden" teklif de abesle iştigaldir, kibar olmaya gerek yok ahlaksızlıktır.

bunlar, piyasa aklı; esasa ilişkin akıllar değil. kendinizden eminseniz içinizden geleni söyleyin, en azından bir kişiden bir laf duymuş olsunlar. ve dilerim ki kahve ısmarlayarak elde ettikleri işler ellerinde patlar. elde patlamayacak iş yapan amatör, öğrenci veya freelancer da sizin dediğinizi derse zaten, bir yıllık tecrübenin aynını on yıl tekrarlayanlara parayı bayılsınlar, bu da ellerinde patlayacak netçede, hem de daha pahalıya:)

şimdi bir de şöyle bir şey var, ben 10 000 lira verince alacağım hizmetin çok iyi olacağının da benim için garantisi yoksa ben o işe girmem arkadaş.

zamanında bilgisayarlarla uğraşmaktan gına gelince başkan dedi tam zamanlı adam tutalım. gün boyunca ilgilensin. web sitemizi de yapar ucuza gelir.

lan adamı aldık, çalıştırmak da dert. web sitesinden çok iyi anlarım 10 tane yaptım diyor ama kod yazma süreci vb bir türlü bitmqek bilmiyor ki sitenin son halini görelim.

siteyi bitirir bitirmez yol verdik elemana. sonra tekrar site yaptırdık falan fıstık...

kendin yapsan daha kolay yeminle.