İslam ülkesinden gelmeyen bir “gelatin” kesinlikle domuzdur. Şöyle söyleyeyim, gayrimüslim ülkelerde yaşayan müslümanlar üzerinde “gelatin” ibaresi yazan hiçbir şeyi satın almazlar.

Yağ olarak tereyağ yazıyor ama emin değilsen sakınman daha uygun olur. Jelatin konusunda da haklılar.

jelatin yazıyo işte en sağ soldan 3.satırda

Jelatin bitkisel de olabiliyor ama burda belirtilmemiş. Tutucuysan bu konuda pas geç bence.

uzuuuun zaman sonra gelen bir cevap olacak, umarım atmamışsınızdır çikoları çünkü domuz ürünü yok. nereden mi biliyorum?
www.sees.com

Tanıştıktan 7 ay sonra evlendik. 2 yıla yakın oldu evleneli.
ne diyeyim ki gayet mutluyuz başından beri, -muhtemelen- haftaya da bebeğimiz doğacak <3
Öf amma vck bir cevap oldu :) ama iyiyiz napayım
Edit:kelimeler

Var. 4-5 ayda evlenen de var. Senelerce sevgili olup evlenenlerden daha az kavga ediyolar, daha olgun daha mutlular.

6 diilse de 9. ayda evlenmek üzereyiz. 4-5 yıl geçirip evlenmek 'zorunda' hissedenlere göre daha güzel bi durum bence..

7 Ocak 2010 ilk tanismam, 24 nisan 2010 evlenmem. 9. Yil.
35 yillik bekarligin etkisi de vardi o zamanlar. Uzerime 10000 kat yuk bindi ama mutluyum.

Boşandıktan 2 ay sonra başkasıyla tanışıp 4 ay sonra evlenen arkadaşım var. İlk eşiyle yaklaşık 3 yıl sevgili olduktan sonra evlenmişti. Kavga gürültü hiç bitmedi. Şimdi ise gayet mutlu.

6 ayda evlenen başka bir arkadaşım da var. O da mutlu.

Çevremde bunlar gibi çok örnek var aslında. Uzun süren sevgililiklerden sonraki evlilikler daha "gürültülü" oluyor gözlemlediğim kadarıyla.

Gözlemlerine göre daha iyi oluyor

Var. Tamamen seks için. Başka açıklaması yok. Bunu hedefliyosan zaten mutlu olursun bi şekilde

2 tanidigim var biri 6 ay icinde evlenip 2,5 yil sonra bosandi.

digeri 6 ay icinde evlendi 1,5 seneyi gecti su an gayet mutlu ama zaman ne getirir bilinmez tabii herkes icin.

biz esimle tanistiktan 2 hafta sonra birlikte yasamaya basladik, yaklasik 2,5 yil birlikte yasadiktan sonra da evlendik. su an gayet mutluyuz.

Cok var valla.
6ayda evlenen de 3yilda evlenen de yakindan tanidiklarim ite kaka goturuyor evliligi cogu. Ama pek fazla yuzunu goremediklerim var, onlardan mutlu olanlar olabilir bilmiyorum.

Var yakın bir akrabam. İnternetten Alman bi çocukla tanıştı. Sadece bi defa yüz yüze görüştüler 6-8 ay içinde evlendi ve 2 senelik evli. Mutluluktan havalara uçuyor mu bilmem ama rahatı yerinde ki sesi soluğu çıkmıyor :D

bir yakınım kasımda tanıştı 21. gün evlenme teklifi aldı, geçen hafta evlendi.

yaşlar: k:31 e:34

bir arkadaşım 8 senelik sevgilisiyle evlenip 1 sene sonra boşandı. bir diğeri de6 senelik sevgilisiyle evlenip 2 sene sonra boşandı. gerisini siz düşünün artık :)

ee o zaman sevgililik kötü, muhafazakarlardaki gibi görücü usulü tarzı evlilikler iyi mi yani asjdjad.

benim var tanıdığım, 2 çocuk yapıp boşandılar. 6 ay gibi bir sürede evlenmişlerdi. kadın boşandıktan hemen sonra tekrar kısa sürede tanıştığı biriyle evlendi, erkek tarafı bekar.

çok büyük aşk hikayeleri yok bence kısa sürede evliliklerde. evlenmeye kararlı olunca kimi görürlerse tamam hadi diyorlar.

Valla biz galiba birinci ayın sonunda evlenmeye karar verdik. Kaynana izin verseydi paramız da olsaydı evlenirdik. Şu an ilişki 1.5 senesinde. bir ay sonra nikah var. Pişman da değilim bu karara. Biraz şans, biraz karşıdakini iyi analiz edebilme, biraz da kendinden emin olma olayı.

Mutluyuz, mutlu da oluruz. Sevgililik süresi ile evlilikte mutluluk arasında doğrudan bir korelasyon olduğunu zannetmiyorum. Olay kişi ve kişilerle ilgili.

var, haftanın 2 günü kavga etmekle meşguller.

geçenlerde bu hanım kız aile arasında bir sohbette kır düğünlerinin çok güzel olduğundan ama istanbul'da yer olmadığından bahsediyordu. kendisi düğününü bodrum kat bir düğün salonunda süs pasta keserek yaptı. dedim ki aslında harika yerler var da bizim bütçemiz yetmiyor. hayır ne alakası var bizim paramız vardı, ama istanbul'daki her yere baktık hepsi çok küçüktü. geniş yer bulamadık o yüzden salonda yaptık dedi.

evlilikleri hakkında fikir verebilir belki bu.

bence 6 ay gibi bir süre değil evlilik kararı almak için, brlikte gelecek planı yapmak için dahi çok erken.

ha her iki kişi de 30+'dır ve daha fazla zaman kaybetmek istemez ve yeterince olgun insanlardır. o zaman okey.

ben vardım. 8.5 sene sonra boşandık.

6. ayda evlenme kararı alıp 7. ayda evlenen var. Evleneli 1 ay oldu, boşanmak için uğraşıyor bir taraf.

reanarchy +1

6 ay birlikte geleceği düşünmek için bile çok erken. evlendikten sonra o kişiye mecbur kalınıyor artık, bana öyle geliyor.

Var. Mutlu olan da var 3. Ayında boşanma davası açan ve 1 yıldır boşanamayan da var.

Olay aslında sağlıklı ilişkide. Sağlıksız ilişkiler üzerine müthiş tecrübelerim sonrası uzun süre oturup sağlıklı ilişki nedir diye okudum araştırdım.

Nasıl oluyor iki kişinin birbirine deliler gibi aşık olması, 5000 yıldır tanışıyor olması bir ilişkiyi sürdürmeye yetmiyor.

Sağlıklı ilişkilerde süre doğrudan bir etken değil. Şöyle değil; önemli olan birbirini ne kadar tanıdığın, ne kadar süredir tanıdığın değil.

Eğer benim gibi etrafına yüz tane duvar ören, o duvarları hemen kaldırıp gerçek halini gösteremeyen biriyle ilişkin olsa 3 yılda falan anca tanırsın. Ya da şu günümüzde ilişkiyi satranç kaçına çevirip sürekli strateji kasan gerizekalılardan biriyle ilişkin olsa 6 ayda bir şey öğrenemezsin. Öğrendim sanırsın yanılırsın. Sonra evlenince de “aaa bu adam evlenmeden önce böyle değildi”. O adam öyleydi de sana strateji ayağına bambaşka birini gösterdi, çünkü gerçek halini görsen kaçacağını düşünüyordu.

Ama herkes böyle değil. Daha ilişkinin başında kartlarını açık oynayan insanlar var. Adam/kadın ilk buluşmadaki tavrını, karakterini, düşünceni 27. Evlilik yıldönümünde de birebir aynen sergiliyor. Bir değişiklik yok. O zaman da bu adamı/kadını 3 ayda zaten tanımış oluyorsun. 3. Ay ile 27. Yıl arasında zamanla her insanda olabilecek değişiklikler dışında bir sürpriz yaşamıyorsun. Dolayısıyla o ilk tanıştığın zamanki hali ile bir ömür geçirebileceğine inanıyorsan 3 ayda da evlensen 30 yok flörtten sonra da evlensen aynı şey.

Bazen de şöyle bir sorun olabiliyor. Birisi aşk yüzünden kör olup kötü özellikleri görmezden geliyor. Ya da zamanla değiştiririm ben onu diyor. Bu kendi topuklarına sıkmaktır bence. Karşındakini bir paket olarak kabul edip hiç değiştirmeden bir ömür yaşayabilir misin ona bakman lazım. Ya da sen kendinde değişiklik yapmak zorunda kalıcak mısın buna bakmak lazım.

Olayın benim tarafımdan temeli bu. Kişiler birbirlerini ne kadar doğal haliyle gösteriyor bu mühim olan.

Ama benim gibi hemen kendini açamayan mallar için böyle bir olasılık yok.

ablam ve eşinin tanışmaları ve evlenmeleri arasında 3 ay var. 6 senedir falan evliler.

40+ evet

30 genç.

36 yaşındayım sorsan 27 yaş ile arasında ne fark var diye söyleyemem, hala daha da 27 yaşında gibi hissediyorum. benim için de 50 den sonra başlayacak her halde orta yaş.

not: müzmin bekar olmamın mutlaka etkisi vardır.

20li yaslar gibi degil yine de . Genclik 20li yaslar bence.
Otzbirspor

O bantlar yeniden tanımlandı deseydin kendisine :) Ortalama ömür istatistiklerindeki değişime bir baksın.
50+

Yalnız Duyuru'nun yaş ortalaması 23 falan :P

her insana göre değişir tabi ama bana göre gençliğin bitişi için en geç 35 diyim, psikolojik sınır bende bu. o yaştan sonra fiziksel olarak ne kadar fit ve zinde olursak olalım gençlik bitiyor diye düşünüyorum.

31 yaşındayım ve insanlar beni liseli gibi görse de kendimi orta yaşlı görüyorum. Bana göre 50+ yaşlı direkt. 30-50 arası orta yaş. Direkt insanın ruhu çöküyor ya fiziksel olarak göstermese de.

orta yaş diserektil fonksiyon bozukluğuyla başlar bence

Valla sanirim hep benim yasimdan sonraai olacak 37 yasindayjm,orta yasi 45-50 arasina cektim su aralar. Cunku 28ken yaptigim simdi yapadigim bisi yok. Ama yani bi hastaliklar filan baslarsa orta yas da o zaman baslar. Coluk cocuk sahibi olmamakla ve anne babanim hala sag olmalariyla da cok ilgisi var bence.

35-55 arası orta yaş gibi geliyor bana. 50 mi diyorum hatta ama 51-52 yaşında birine de yaşlı diyemiyorum kendimce.
34 k :(

Bence de 40 sonrasi orta yas. Duyurunun cogunlugunu universiteli bebeler olusturdugu icin boyle diyen cikmasi sasirtmadi tabi..

32/m/ist

aman yarebbim, 32 yaş mı genç. 32 yaş direkt orta yaş. hayat bitiyor bence. ergen de değilim. ama 30 olunca yaşlanacağımı düşünüyorum. 30a yaklaşırken kendimi yaşlanmış hissetmeye başladım bile. benim algılarım da çok temiz değil o da var. kendimi gencecik çocuk görmeyi isterdim

40 li yaslardayim. 30 ne güzel ya. Bildiğin genç. Ortayas, 45 derim. (45 olunca da kesin 50 derim ama)

yaslandikca orta yas limiti de ileri atiyor kesin. eskiden 30lu yaslar cok uzak gelirdi, 35'i gectik simdi 40 bile bana cok uzak gelmiyor. su anda orta yas baslangicini 40'dan sonra olarak hissediyorum.

orta yas bence ufak tefek saglik sorunlari ile basliyor. kolestrol, bas ve ekrem agrilari, vs.

kendimi en iyi hissettigim yas ise 27 idi, 27den sonra hafif irtifa kaybetmeye basliyorsun kesin.

18-30 genç yetişkin
30-45 yetişkin
45-65 orta yaş
65-75 yaş almış :)
75+ yaşlı

Bence artık böyle, 28 yaşındayım, bence 30'lar süper olacak <3

31 yaşındayım, genç miyim yaşlanıyor muyum gibi kavramları dahi düşünmeye gerek duymayacak kafadayım; nerde orta yaşlılık hehe. benim için de minimum 45ten sonra falan başlar sanırım o zaman dilimi. benim açımdan farklılık arz eden nokta şu, yıllar geçtikçe yaşlanma aralığını ileri atanlardan değilim. 25 iken de 30lar yaşlanıyor şeklinde düşünmezdim.

insanların zamanla mücadelesi hep ilginç geliyor bana. çoğunluk hem bu yaş mevzusuna acayip takılıyor, hem de aslında günlerini aşırı boş geçiriyor. zamana değer verilecekse yaşanan her gün için, o an vermek lazım; sürekli yarın daha da yaşlandığını düşünerek ama atıl kalarak değil. bu gerçeği kabullenince, o rakamların yan yana gelip oluşturduğu çift basamaklı sayının pek de bir anlamı kalmıyor, sayıya ayrı bir değer yüklenmediği için. böyle. (:

30 lar süper evet.

Hayat 30 dan sonra başlıyor :)
@gmzo +1

Muhtemelen kendisi 21 falandır :)
Hepimize olmuştur, yirmilerin başında 30+ orta gibi gelirdi. 28 oldum 40lı yaşlar genç geliyor bana :)

Mobildeyim imla hataları için özür diliyorum.

Evlerini öğrenin sabahın köründe vuvuzelayla uyandırın. Uykusuzluktan erken yatmaya başlarlar

Insanlar artık çok saygısız. Yaşlı hasta bebek var mı hiç düşünmüyorlar.

Arayın jandarmayı. Gerekirse her gece ama siz olduğunuzu fark ettirmeyin. Yazık anne babanızı rahatsız ederler.

Adamlar dükkanı kapattık, satış yapmıyoruz oturuyoruz diyebilir buna hakları var :) Sanırım kişisel önlemler hariç yapabilecek pek bir şey yok. İnsanların saygısızlığı. Ben de İzmirdeyim ve bahçeli evlerin olduğu bi yerde oturuyorum nerdeyse sabaha kadar insanlar bahçede konuşuyor, müzik dinliyor, kakaha atıyor ve buna pek yapacak bişi yok hava anca serinleyince :)

Polisi ara, ara ama polis yarıma kadar dışarı müzik vermeye izinli sonra müziği kesmekte zorunlu işletmelere bile bir şey yapamıyor. Geliyor, uyarıyor, o ara kesiyorlar, ertesi gün yine aynı tas aynı hamam..

valla böyle tiplere artık molotof atasım var.

çözümü dağ kanunlarından geçiyor.

Alkoliksin

Keyfindesin.

Alkol bağımlılığı belirtileri

Kişi tarafından alışkın olduğu etkinin sağlanabilmesi için kullanılan alkol miktarının giderek arttırılıyor olması; eskiden kullanılan, alışkın olunan alkol miktarı ile aynı hissin ve etkinin sağlanamaması (tolerans)
Kişinin kullandığı alkolün miktarını azaltması ya da alkolü bırakması sonucunda yoksunluk belirtisi dediğimiz bir takım ruhsal ve bedensel sıkıntılar içerisine girmesi ve yoksunluk belirtisi hisseden kullanıcının alkol alması ile rahatlama hissetmesi
Kullanılan alkolün kişi tarafından almayı tasarladığı miktardan fazla miktarda ve sürede kullanılması
Alkol sağlamak, alkol kullanmak ya da alkolün etkilerinden kurtulmak için çok fazla zaman harcanması
Alkol kullanımı yüzünden önemli toplumsal, mesleki etkinliklerin ya da boş zamanları değerlendirme etkinliklerinin azaltılması ya da bırakılması
Alkol kullanımını bırakmak ya da denetim altına almak için başarısız girişimlerin varlığı
Alkolden zarar gördüğü bilinmesine rağmen alkol alımına devam etmek


kaynak: yeşilay

siyasal islamcısın. bunlara her gün 20-30 bir sakal atıyorsun :)

prizma 20-30 değil 70 hatta dışarıda içerse 100tl atıyor.

paran çoksa değilsin. paran azsa parana yazık içme.

Tam olarak alkolik denmez ama o yoldasın.

uyanık kalman gereken bir durumda mısın? ben antibiyotik içip uyumamaya çalışan insan görmedim tabi bin türlü durum var, başına darbe alıp travma geçirdiysen beyin kanaması riski varsa; evet uyanık kalmalısın.

Ben antibiyotikleri hep aç karınla gece yatmadan alıyodum, hiç bi sıkınım olmadı açıkcası :)

Uyanık kalmamı gerektirecek bir durum yok. Teşekkürler:)

Köy peynrli tereyağlı gözleme + domates + salaalık + yeşillik + yoğurt + dut. Değişik oldu evet.

bamya.

birazdan çay içeceğim.

@ergen
koruklu bamya yemeği mi? bamya kızartması mı?

Peyotede mi çalışıyon hafız. Eske döndüğümde bi uğrayayım

yok be cok gidiyoz
ama çalışsam parasıyla burs veririm söz

@same idiot

bildiğin bamya yemeği :)

belki eczaci farketmemistir dalginligina gelmistir gidin bir sorun. belki de doktorunuz sisteme yablis girmistir sonra da ona sorun.

Belki sigorta karşilamiyodur. Gerçi genelde 3 kutuya kadar karşılıyor ama. Belki elinde yoktu ama reçeteye çöktü. Bence de bi gidin sorun.

İlacı daha önceden de yazdırmış mıydınız?
Sisteme göre kullanım süresi dolmayınca da vermiyor sgk.

- Sigorta sistemi kutu sayısını otomatik düşürüyor. Elinizdeki bitince tekrar yazdıracaksınız. Eczacı zaten ilaç satmak istiyor, reçetenin el verdiği maksimum sayıda kutu verir merak etmeyin.
- İlaç raporuna istinaden, ilk reçetede 1 kutu öder.
- Raporlu ve daha önce aldığınız bir ilaçsa, ara verdiyseniz de sistem tek kutuya düşürür.
- Rapor bitmek üzereyse kutu sayısını sistem düşürür.

e devletten sana verilen ilacın bitiş tarihini görebilisin. o tarihte gidersen 4 kutu yazdırıp alabilirsin. anthemis de demiş, eğer o tarihte gitmeyip sonra gidersen yine 1 kutu verir sistem.

5 yildan fazla

Bugün.
Bulmaca aldım.

7 sene

10 yıl olmuştur

eskiden her gun hurriyet alirdim, dogan grubuna aitti o donem, sanirim 5 sene almisimdir en son, yillardir almiyorum vay be

1 ay olmuştur

her haftasonu, yalnızca haftasonu

ajansta çalışırken tasarladığımız bir ilan için almıştım 2 sene evvel.

onu saymazsak 5+ yıl olmuştur.

alternatif kullanımları için zaman zaman alıyorum.

7 yasindan beri yasadigim gunden fazla gazete almis biri olarak radikal kapandigi anda biraktim. Bugun turkiye'de olsam radikal olsa yine alirdim.

Her gün dedem alır ben sadece bulmacasını çözerim. Haberleri de internetten okuyorum.

evlendiğimden beri almadım. 9 sene oluyor.

karın ağrısı olur gece en fazla. karnında şişlik olursa ağrı devam ederse zorlayarakta olsa kus

Tavuk en hızlı bozulan yiyeceklerden. Pişmiş et daha geç bozulsa da bu İzmir sıcağında 12 saat birz fazla gibi ya :) Takipte kalın bence. Terleme kusma durumları olursa direkt acile gidin derim ben. Tavuğun şakası olmuyor.

merhumu iyi bilirdik..

Hemen atla taksiye acile git. Bir şey olduğunda gidemezsin. Bu arada sabahın 7’sinde tavuk döner mi yedin???

tavuk şakaya gelmez derim.

Ben de yakın zamanda tavuktan zehirlendim. Dışarıdan siparis verilen tavuğu bekleyince yememek gerek. İçin rahat etmediyse 114 zehir danışma merkezini ara durumu anlat. Sonra da acile gidersin.

Here comes to süzme mercimek!!

Cevap: bırbırık olursun. O kadardan bişey olmaz.

Benim de başıma gelmişti. 1 gece hastanede yattım. Midem yıkandı. 1 hafta kendime gelemedim.

Sonra et yemeyi bıraktım. Mutluyum.

12 saat çok yeme

midende hareketlenme başladıysa hazır ol, gıda zehirlenmesi bir anda olmuyor yavaş yavaş karnında ağrı boyutu artarak geliyor. tavuktan zehirlenmiş birisi olarak hiç hoş saatler geçirmediğimi söyliyim, güvenmiyorsan daha sindirmediysen kustur kendini. yoksa klozete otur ve yanına bir sürü poşet al, çünkü arkalı önlü gelecek :)

zehirlenme ihtimali yüksek. pişmiş tavuk için oda sıcaklığında 2 saatten sonra risk başlıyor.

---tıbbi değeri olmayan öneridir----

mide bulantısı olursa doktora git
gitmedin mi?
1. kusma olduğunda doktora git
yine mi gitmedin?
2. kusma çok ciddi ve tehlikelidir.

bolbol su iç

bu işler belli olmamakla beraber. Bundan sonrası için asla beklemiş tavuğu yaz aylarında yemeyin. Ayrıca dısarıdan hiç tavuk doner yemeyin yazın. Tavuk zehirlenmesi çok tehlikeli. Umarım temiz cıkarsınız bu işin içinden

Zehirlenmedim ama bir daha yemem.

Elim kolum doluysa zile basarım sadece.

Anahtara ulaşılabilirliğimle alakalı o an.

kapıyı çalar anahtarımızla açarız, babam da ben de... öbür KABALAR kapıyı çalmıyor.

bu biraz görgü kuralı gibi bir şey, evdekiler uygun olur, olmaz, zili çalmayı kapıyı tıklatma gibi düşünün.

Ben de ailemle kalıyorum ve herkes evde olsa dahi kendi anaharımla açarım hep.

Ben hiç ugrasamam anahtar bulmakla. Calarim kapıyı.

Hep Ciftlikbank'cilar, jet fadillar mi dudukleyecek milleti, biraz da sekuler somuru olsun.

Bir gün kız arkadaşımla buluşmak için metrodan çıktım otobüse bineceğim, yenikapıda pasaklı yaşlıca bir adam “can you speak english” dedi. Dedim yes.

Adam: abi 1 liran var mı? deyince dumura uğradım.

Adamlar national bile çalışıyor. Bence saygı duyup kenara çekilmek lazım:)

Şaka bir yana bence insanlar farkında olduğu halde şov yapıyorlar. Bazıları da fazla duyar kasıyor olayı abartıyor.

Bu toplumda psikolojik abartının en güzel örneği bir kesimin rte’yi diğer grubunda imamoğlunu allahın lütfu gibi görmeleridir.

utanma kalmadi, her gun sozlukte ya o bu su icin para isteyen yuzsuzler ya da kyk cektik silinsin lutfen diyen yuzsuzler dolu, baydi artik gercekten

İnsanlar çabalamadan, kolay yoldan parayı kırmanın yollarını bulmuşlar. O paralar geldiği gibi gittiği için farklı yollarla yine isteyerek iyice yüzsüzleşmişler ama bunlara para veren enayi de çok çünkü tespitimce anadan babadan zengin parayı nereye harcayacağını bilmeyen tipler bu para verenler de. Mesela dibindeki pazar sıkış tıkış kalabalık diye içine girmeyip büyük marketlerden pörsük maydonoza 8tl verebilen tipler. Aslında tencere kapak ilişkisi oluyor ama bizi de görseler keşke :D

easy money

dilenip gunde 70 lira kazansan asgari ucretten fazla kazanmis oluyorsun. ki dilenenlerin gunluk geliri bunun en az 2 kati filan :)

gunluk sinir 70. facebook'ta grup da acsan sokakta da dilensen gunde 100 kisiden biri 70 lira biraksa bir aylik calisma eforuna girmeden milletin kazandigindan fazla kazaniyorsun. ne diye zahmete girecen.

yarı seferihisarlı olarak kendisini seferihisar belediye başkanlığı yaptığı dönemden tanırım. izmir için daha iyi bir aday olamazdı.

ilk gözlemim, yıllardır mayın tarlası gibi olan izmirin pek de merkezi sayılmayacak yerinde olan yolları çoktan yapmaya başlayıp bitiriyor. sırada alsancak ara sokakları falan var.

bir de indirimler yaptı tabi.

nazik,iş bilen bir adamdır.daha önce görüşmüştük telefonda seferihisar belediye başkanı iken.gerçekten de daha iyi olamazdı.

bunu söyleyebilmek için çok erken, umarım güzel olur en azından bu sefer umudumuz var.

@garavel +1 bazı ara sokak ve caddelerde asfaltlama yapılmaya başlanmış. umarım bütün yollar düzeltilir. çünkü yollar tarla gibi.

Çok fazla fark yaratacağını düşünmemek Levent birlikte trafik, park, izban, iyice artan ulaşım yükü gibi konulara el atması gerek. En azından öğrenciler için. 1.8 basmak yerine 1.25 vs basıp aktarmalar da 15-25 kuruş basilsa öğrenciler için daha adaletli bir seçenek olur. Zaten bitik durumdayiz

Tramway yazacaktim Levent yapmış telefon. Kusura bakmayin

Öğrenci dostu değil. Hiçbir kolaylık saglamadigi gibi yaz dönemi bazı otobüs hatlarının iptal edilmesini normal karşılıyor sanırım. Bir uçtan diğer uca gitmek tam bir cehennem oldu iyice. Ayrıca ekstra bi indirim falan da yok.

Karısının adından dolayı uzaylı olduğunu düşünüyorum. (bkz: neptün soyer)

azizden her türlü iyi aziz eski kafa siyasetçi. tunç daha genç daha atik gibi bakalım görücez ne yapacak. izmirin şu an en büyük sıkıntısı trafik ve ulaşım.

sampanya

bu arada cok fazla icrsen hepsi kokar

gitmeden 3 diç
sarımsak ye hiç bişey anlamazlar.

Alkol kullanmayana hepsi kokar. Sarımsak +1

Kokmayan içki yoktur..

cin&tonic

Alkolün kendisi kokuyor. Öyle bir içki yok :/

cin tonik +1

alkol tuketmeyen biriyim. hicbir sey icmesen ama o ickili ortama girip ciksan o koku ustune siniyor ve ben o kokuyu aliyorum.

annen yemez bunlari yavrum yemezzz...

alkolden ziyade bulundugun ortam onemli. ustune de bol sarimsakli bir sey yersen bir cok alkol gidip annene hoflamazsan anlasilmayabilir. ama alkol alinan bir ortama girdiginde kokusuz cikman cok zor.

baileys diyorum.

Carry-on cantanızda yanınıza alabilirsiniz. Sadece uçuş boyunca şarj edemezsiniz, kullanamazsınız vs.

Airbnb?

aregem.kulturturizm.gov.tr

Un, şeker, irmik Anadolu'da en kolay bulunan yiyeceklerdendir. Fakirde de, zenginde de.

Her kültürde değil ama mesela bazı yörelerde tavuklu pilav da dağıtılıyor. Nedenini bilmiyorum.

bizde etli pilav, hosmerim, ayran olur.

muhtemelen gök tanrıcılıktan gelme bir gelenek. Helva kavrulurken ortaya çıkan kokunun, aynı ölen kişinin ruhu gibi rüzgarla birlikte göğe yükselmesi ile ilgili bir durum. Bir sembol yani.

Mümkün. Yağ yakarken kas artımı olursa tabi.

Kaslar çalışınca artmasa bile sikilasir o da ince gösterir.
Ya da kalça büyümüştür bel önce gorunmustur :)

Mümkün

Fiziksel olarak aktif misiniz? Spor yapıyor musunuz? Yoksa gereken kalorinin çok altında alıp malak gibi yatıyor musunuz? Cevabınız buna bağlı değişir. Verilir ama spor yapıp kas kutlesini artırıp az karbonhidrat aliyorsaniz farklı, az yiyip hareket etmeyip veriyorsaniz ayrı sonuç alırsınız.

hiç sansür yemedi zaten dizi
benim favori dizim başla başla

Başla +1 Ama absürd bi komedi anlayışın varsa sarar :)

absürd komedi seviyorsan mutlaka izle.

asıl leyla gidene kadar izle. devamı sana kalmış.

Sutlu nescafe+1

İlk leyla giderken baska oyuncular da ayriliyor bence devamini izlemesen de olur.

o kadar doluyuz ki artik hic tahammulumuz yok, yoksa bunlar cok ufak detaylar. saglik, aile, is konularinda daha ciddi problemleri olan insanlarin bunlara takildigini sanmiyorum. belki de ben her gun gordugum bu insanlarin saygisiz ve bencil olusunu kabullendim ve bunu bir sekilde sorun etmiyorum.

Doktora git
Bu saydığın sebepler öfkelenmek için sebep bile değil
Metroda solda durmak yasalara aykırı mı?
Küçücük kaldırımda üç kişi yürümek yasak mı

Bunları o kadar çok yaşıyoruz ki ayar olsak da bi süre sonra sürmenaj oluyoruz zaten. Neden katil olalım. Boşver ya. Mal değnekleri işte.

Salonda bugün bi mal denk geldi. 50 kiloluk zargana, 180 boyu var. Chest press’te başımda bekliyo, benden sonra girecek. Ardından Lat pul down’ı dar tutuşla yapıyorum. Cable row’daki zımbırtıyla. Gelip başımda bekleyip her set sonrasında bitti mi diyo. Dedim sen de bununla yap, aynı şey. Yok aynı şey değil diyo. Dangalak ya. Penis kalınlığında kolları olan bi tip bi de.

Hangi birini öldürücen hacı. Mal işte. Black Mirror’daki engelleme olayı olsa da gerçek hayatta böyle malları engelleyebilsek keşke.

dün..

neyse uzun hikaye. karılardan nefret...

alış. sırf sana zarar.

@izmirbirdeniz, 7 saat. Uykum yok.

kaldırıma park edip bebek arabalı veya engelli insanların yürüyüşünü engelleyen öküzleri de yazar mısın listeye?

şimdi düşününce çok var ya daha

- direksiyonun solundaki sinyal kolunun varlığından habersiz olanlar,
- yolun ortasına şaaap diye balgam atan sığırlar,
- araba camından izmarit, su şişesi, bisküvi ambalajı hatta ve hatta bebek bezi atan ibineler

vs vs liste uzar gider. nefret etsem de katil olacak kadar öfkelendiğim söylenemez.

ha bir de yazılı kuralların dışında yazılı olmayan kurallar var, görgü kuralları. varlığından haberdar olmayanları da ekle bu listeye...

ben de sinirlerim ama bazen insanların o kadar sistematik olmasını beklememek gerekiyor. herkes bi şeylere koşturmuyor olabilir. özellikle metroda yer yok gibi beni sıkıştıran, üzerime gelen veya tuttuğum yeri tutarak temas ederek yokmuşum gibi davranan insanlara aşırı sinirleniyorum.

buraya naif naif yorumlar yapanlar inanıyorum ki kendilerinden bir şeyler gördüler yazdıklarınızda.

Bebek arabalı kadınlara ayrıca öfkeliyim, onlar çok başka benim için.

bebek arabalı kadınlara neden öfkelisin? geneline mi yoksa bebek arabasıyla yapmaması gerekenleri yapanlara mı?

Hangisi normal kullanıyor ki onları, hangisi ben çocuk doğurdum şımarıklığı içinde değil ki? Öyle olmayan birisi varsa ben daha denk gelmedim.

katil olacak durum yok. diğerlerinde değil ama metroda iniş önceliğimi kısıtlıyorsa özellikle kurbağalama yüzüş hareketiyle kendime yol açarak ilerliyorum. milleti sağa sola ittirmemle dumura uğramaları hoşuma gitmiyor değil.

İyi de bunlar hep olan şeyler ve sadece sana olan şeyler değil. Bence sorun sende :) Zaman zaman can sıkcı oluyor bunlar üst üste gelince ama katil olacak kadar sinir etmemeli insanı o nedenle sorun sende diyorum. Acilen biraz gevşemenin yollarını bulman lazım.

Bu arada pazar arabalıları ve sağa sola koşup anıran çocukları unutmuşsun listende.

yahu onlar barzoysa sen daha barzo olacaksın. bunun çözümü bu. yürüyen merdivende solda mı bekliyo, elinle hafif itele. kaldırımda önündeki bütün kaldırımı işgal mi ediyo, sinirli ve ters şekilde laf et. metroda açılan kapıda önünde biri mi var, omuz at geç. fight barzoluk with barzoluk yani.

götünü keserler'ciler gelmeden söyliym, 4 5 senedir uyguluyorum daha hiç bi sıkıntı yaşamadım. tipim çok tekin değil ondan olabilir.

Ooo daha cevresel aptallar var. Bunlara omuz atip geciyorum. Cusseyi gorunce kaciyorlar. Hersey tek forvetlilikle basladi.

Hepsinde haklisin. Bebek arabasi -ben anayim ana!!- simarikligina da katiliyorum.
Bunlari insanlara anlatamiyorsun, bosvereceksin maalesef daha fazla sinirlenmemek icin.
Cevaplarin bir kismi mesela disarida laf anlatamayacagin insan turune ornek ayrica. Yani sinirlere hakim olmak zor ama olmaliyiz

aci bir tespitim olacak hazir misin?

listene baktigimda ofken hep grup ve ciftlere karsi.

yalnizlik cektigin icin yalniz olmayanlara karsi kiskancligin bilinaltinda ofkeye donusmus sanirim.

Bu kadar sinirle çok yaşamazsın dostum. Gamsız ol gül geç.

salak sen de gidip en masumunu öldürürsün onlardan biri olursun

Olacagim. ILk maddeden dolayi. Abi lutfen kagni gibi yavas yurumeyin yahu lutfen yapmayin bunu. Kagni gibi sallana sallana ilerleyip yolu tikayanlara mass shooting yapmak lazim,
Abi eger sallana sallana yuruyen uyusugun tekiysen kenardan yuru. Yurudugun hatti ortalama.
Diger soylediklerin o kadar da problem degil ama bu slow motion yuruyenler...

Ben de sinir oluyorum bu tiplere.

ben böyle durumlarda uyarıyorum ya. kavgaya boğmadan, müsade edermisiniz diyorum yüksek bir sesle. bu şekilde. katil olacak öfkeye kapılırsan haklılığının bir anlamı kalmaz.

Bilmeden konuşmak istemem belki sizin için durum farklıdır ama ben bu tip şeylere aşırı abartı sinirlenmenin biraz apolitiklikten kaynaklandığını düşünüyorum. Siz örneklerinizde yer vermemişsiniz ama şu ''yürüyen merdivende sol tarafta dikilen insanlar'' muhabbetine aşırı tepki verenler çok komik geliyor bana. Evet verdiğiniz örnekteki şeyler kötü, evet yukarıda cevap veren bir arkadaşın dediği gibi bencillik ile doğrudan ilgili ama hiçbiri üzerine uzun uzun yazılar yazılacak ya da insanı katil olma noktasına götürecek şeyler değil özellikle şu ülkede. İnsanlar farkında mı bilmiyorum ama bu ülkede çocuklara tecavüz edilen kurumlar cezalandırılmamakla kalmayıp devlet tarafından korunuyor. Almadıkları güvenlik önlemleri nedeniyle insanların madenlerde ölümüne sebep olan şirket sahipleri tahliye oluyor. Kazanılmış bir seçim insanların gözünün içine baka baka ortada hiçbir gerekçe yokken iptal ediliyor. Benim gördüğüm kadarıyla bu tip olaylara bu kadar abartılı tepki veren insanlar genelde tepkilerini yansıtacak bir yer bulmak için bunu yapıyor. Gerçekten insanın vicdanını yaralayan ciddi problemlere tepki vermek başa gerçekten bela açabileceği için insanlar bunu yapamıyor ya da yapmıyor ve bir şeylere tepki verebilmeyi, yanlış olan bir şeylerin karşısında durmayı da insani bir görev olarak gördüklerinden bu örneklerde olduğu gibi herkesin kendisine katılacağı ve başlarına herhangi bir bela açmayacak durumlara abartılı tepkiler veriyorlar. Soma'da madencileri tekmeleyen başbakan danışmanına söverseniz gözaltına alınabilirsiniz ama yürüyen merdivende bekleyenlere ağız dolusu sövseniz de başınıza hiçbir iş açılmaz ve aynı zamanda kötü bir şeye tepki vermiş de olursunuz. Bilmiyorum belki sizin için durum farklıdır ve dediğim olaylara da tepki veriyorsunuzdur ama benim kendi çevremde gördüğüm durumdan bir genelleme yaptım. Toplumda genel olarak böyle bir durum söz konusu bence.

Edit: bu arada yürüyen merdivende bekleyenlere siz de yer vermişsiniz. Gözümden kaçmış.

hiç mi tahammülünüz yok ya bunlar sebep değil ki

Bence iyiyim.

Ben de iyi olduğumu düşünüyorum ve yukarda saydıklarının hiç biri değilim :) Ama çıkarım varsa :D

Small talkda iyiyim. Öğrenciyken pazarlama vb işlerde çalıştım. Ama bu muhabbeti sevdiğim anlamına gelmiyor. Muhabbetinden keyif aldığım bir iki insan var.

Son üç dört yıla kadar bu işin kompetanıydım ama artık ya yaşlandığımdan ya da hümanist yanımı kaybettiğimden uzak duruyorum. Muhatap olmuyorum kimseyle.

Ben de iyiyim ya. İş, arkadaşlık, duygusal ilişkiler falan fena değilimdir, sağlam ilişki kurarım. Gereksiz sohbetlerim de oluyor ama. Her an her yerde alakasız biriyle boş muhabbet edebiliyorum.

Ben iyiyim.
Gerçi psikoloğum beni saymazsın sen şimdi.

iyiyim, çevremdekiler insanlarla çok rahat ilişki kurduğumu söylerler.

kesinlikle hiçbir insani ilişkimden memnun değilim

Metroyla f. Altay’da inip İYTE dolmuşlarına binersin.

Minibüslere ek olarak eshot 982'ye de binebilirsin. Minibüse binersen nizamiyede inip ringe binmek zorundasın, içeri giriş yok artık.

bahane aramayı gerektiricek kadar önemliyse git.

cok samimi degilsin anladigim kadariyla, hic bir sey soylemeden gitmeyebilirsin

illa bahane gerekiyorsa,

dugunden bir iki gun once arayip, tebrik ederim, sehir disinda islerim oldugu icin dugununde bulunamayacagim, simdiden tebrik ederim, mutluluklar dilerim (annemi-babami memlekete goturecegim, tatile goturecegim diye uydur bir seyler)

ama samimi bir arkadasinsa bence gitmelisin

istemediğiniz düğüne gitmekle istemediğiniz biriyle evlenmek arasında çok az fark var :) neyse ya, gitmeyin. bahane de bulmayın. "gelemedim canım yaa" deyin olsun bitsin. hemen ardından "ama fotoğraflarını gördüm, çok güzel olmuşsun" sözü de durumu kurtarabilir bence.
çok samimi olmadığın birinin düğününe yakışık almadığını düşündüğün bir kıyafetle katılman, ya d kıyafete ve hediyeye para vermen mantıklı değil. bence yine bir bahane bul. o gün boyunca ortak tanıdıklarınızla görüşme, hatta evden çıkma ve sonra da grip olduğunu söyle gitsin. doktor raporu mu isteyecek.

Kiz samimi arkadasinsa git, degilse de "Kusura bakma o gün ailevi bir isim var!" deyip gitmeyebilirsin.

Belki o da sırf ayıp olmasın diye çağırmıştir seni :D

Bence is arkadaşının işi üstüne kalsın ve sen de bu sebeple iş için şehir dışına çıkmak zorunda kal :)

ben en son başka şehirdeyim o tarihte işlerim var önceden ayarlanmış. yoksa çok isterdim dedim.

az çok muhabbetin olan biri senin gelip gelmediğini bu kadar önemsemeyecektir zaten. Çok kasma o yüzden. tatile gidiyorum falan uydur bi şeyler.

markette duran kavanozların içindeki oksijen alınmış oluyor farkettiysen açarken zorlanırsın.kenardan bıçak takar pıtlatırsın sonra kolay açılır.

olay kapağın açılması. Hava ile bir kere temas edince bozulma gerçekleşiyor

kapagi actiktan sonra dolapta saklamak lazim.

Marketten aldığın tuşlar dışarda bi süre gider buzdolabına koymasan da çünkü birsürü katkı maddesi var. Ev turşusu doğal. Ama acinca kesinlikle buzdolabında saklaman lazım kendi yaptığını. Hatta 2 ay falan buzdolabında beklediğinde bile ev turşusu bozulabiliyor.

Yıkanmış mantar yıkanmış oluyor. Temiz göründüğü için göze daha hoş görünüyor. Albenisi oluyor.
Yıkanırken su çekmiş oluyor. Çektiği su miktarına da mantar parası vermiş olduğun için kazık yemiş oluyorsun.
Yıkanmamışını al. Evde yıka.

+ olarak mantarı yıkamaktan ziyade fırça ile temizlemek daha doğru

Ne ettiniz! Mantar yıkanmaz, fırçalanmaz, soyarak temizlenir yav!

@superfluid, imalatta kullanılan TAZE at gübresini falan düşününce mantarı yıkamak en azından psikolojik bir rahatlama sağlıyor :)

yıkanmış ve beklemiş olduğu için bakteri çoktur.

mantar yikanmaz denir ama mantarla ne yapacaginiza gore yikayabilirsiniz de. ama bunu yemegi pisirme aninda yapmaniz en mantiklisi. disarda yikanmis ve beklemis mantar almak bence saglikli bir secim degil. mantarlar suyu emiyor. bu da denildigi gibi bakteri uremesi icin elverisli bir ortam sagliyor. yani siz yikadim sanarken aslinda cok da fazla temizlenmiyor.

ben mantarlari kizarticaksam veya kavuracaksam hafif islak bir mutfak havlusuyla temizliyorum. ama kokleri ile birlikte bir yemek icerisinde kullanicaksam ilistirin icinde akan suda elimle temizleyip direk kullaniyorum.

fircalayanlar da var. soyarak temizleyenler de var.

yazdik o kadar ama sorunuza cevap da olmamis tam. yikanmis mantar goruntusu temiz mantar sadece. pisirirken kararmamasinin nedeni de icinde su tutmasi. marketlerdeki mantarlarda tazyikli hava ile temizleniyordu benim ziyaret ettigim mantarcilarda.

adina mantik evliligi diyorlar ama bence tamamen sacmalik. para vs icin mutlulugu aski cope atiyorlar.

neden olmasin ki?

evet dedikleriniz bir gercek, bunlar toplumda cokca olan seyler, yapanlarin cogu karakteri oturmamis ve toplumsal baskiya maruz kalan insanlar. benim seviyem diye ortalarda dolanan tipler. seviye dedigi 3-5 senelik okulla kazaniliyor saniyor. bitirince eline 3 kurus gecince kendini bir sey saniyorlar.

cok yakin arkadaslarim var ögretmen doktor olan. doktor kasiyer olan var hatta uzaktan tanidigim, cok mutlular bildigim kadariyla. cok iyi akademisyen barmen var tanidigim, hatta simdi aklima geldi sigortacim alman bir üst ceza mahkemesi hakimiyle evli. kadin ülkenin en bilinen hakimlerinden biri, her ay gazetelerde görüyorum.

Genel olarak evliliğe bakış açım olumsuz.

Mantıklı olanı da mantıksız bana göre.

verilen örneklere dayanarak cevap veriyorum.

ortam yok hacı. çoğu insanın bir sosyal hayatı, bir arkadaş çevresi, hobisi vs.. yeni insan tanıyacağı ortam yok. ya okuldan ya işten. e okuldakilerde seninle aynı işi yapıyor. çoğu eviliğin sebebi bu, mantık evliliği değil bence.

bu arada mantik evliligine bakis acimi yazmamisim tam.

sacmalik. adam kadini sevmiyor, kadin adami sevmiyor. öyle takiliyorlar orda burda unvan yaristiriyorlar, paralarini yaristiriyorlar:) hangisi daha iyi unvana sahipse millete onla hava filan atiyor saka gibi. bizzat kac kere gördüm bunu, utandim onlarin adina.

bu evlilikler genelde birinin sinirina gelene kadar devam ediyor. daha zengin olan siniri ederse bosanmak istiyor.

Mutaf'ın dediği gibi, sevmeden hayır diyorum.
Bu insanlar ya sevmeyi beceremiyor ya da bilmiyorlar. Veya maddiyata yahut statüye gereğinden fazla önem veriyorlar.
Ben olsam her sabah uyanınca bu neden burada diye düşünürüm, tabi bilmiyorum ayrı mı yatiliyor acaba?

Aşk mı? O da ne :D Aşk duygusalık içerir. Duygusallıksa tamamen ruhsal yük oluyor. Kafaca uyuşcağım biriyle evlenmek varken napayım inişli çıkışlı duygusal ilişkileri kafasındayım açıkçası.

Genel olarak evliliğe bakış açım olumsuz.

Sevgilim beni terketti aaauuuuvvv! deyip intihara teşebbüs eden, ölümün kıyıcığından döndükten 6 ay sonra bir başkasına sırılsıklam aşık olanları çok gördü bu gözler. Onun için aşk evliliği denen olaya oturma yerimle gülüyorum.
Evlilik dediğin olay plandır, programdır, nerede yaşıyacağının, ne yiyip ne içeceğinin, onun senin çocuğuna annelik-babalık yapabilme becerisinin olup olmamasının, senin onun annesinin dırdırına katlanabilme becerinin, onun senin babanın yemek masasında geğirmesine ses çıkarmamasının, hastalıkta, sağlıkta, iyi günde kötü günde kişilerin birbirine destek olma becerisinin hesabıdır evlilik.

benaslinda +1

Uzun zamandır bu kadar haklı bir şey okumamistim. Köylüyüz. Fakiriz. Hobimiz yok. O yüzden bizim ülkemizde herkes mesleğiyle sosyallesiyor ve evleniyor

Ask yok. Filmlerdeki gibi yok en azından. Davul dengi dengine kurali gecerli.
Kadin icin hipergami gecerli.

Idealist degil realist oldugum icin mantik evliligine de olumsuz bir bakisim yok.
Sinema ve romanlarin dayattigi gercek disi iliski kalıplarından kurtarmak lazim zihnimizi:)

benaslinda +1 diyorum. bence ya aşk evliliği olmalı ya da yalnız yaşamalı.

Dolap poşetine koyup hava almadığına emin olduktan sonra dolapta saklasanız da olur, buzluğa koymaya gerek yok, hatta faydadan çok zararı olabilir çözünürken

Büyük boy aldığım kedi mamaları zaten kilitli poşette oluyor. Az az alırsam da 1er kgyu geçmeyecek şekilde alıyorum onlar da bayatlamadan bitiyor zaten. Alıp cam kavanoza koyup kuru gölge bi dolaba koyuyorum.

buzdolabı poşetlerine 1 kg lık şekilde poşetleyip, ağızlarını sıkıca bağlıyorum ve yine kendi poşetine koyuyorum. onunda ağzını bağlıyorum. ihtiyaç oldukça çıkartıyorum. koku gitmemesi önemli. koku gidince yemiyor kediler.

ortaligi toplamak icin falan yapiyorlardir ya, cikartma yazik, onlar da evlerine erken gitmis olur oylelikle iste ne guzel. ha sen "kardesim ben 10-11 arasi calisabiliyorum, 11'e kadar acigiz dediniz o yuzden kaydoldum" diyorsan, bu acidan bir magduriyet olusmussa sikayet et elbette, hakkindir. ama yoksa bulasma derim, insanlar yarim saat erken gidebilsin evlerine, hepimiz mutlu olalim.

11de bıraksan sporu yarım saat duş soyunma derken 11:30 olacak

Ben her yerde 10:30da ikaz geliyor diye sanıyordum. Anca işte tamamlayın, duş alıp gidin diye. Bence normal. He bana şu ana kadar anormal gelen hep açılış saati oldu :D 8:30 mesai yapan adam 9u nası beklesin?! Aç işte 7de. Temiz.

Yüksek lisansı lisans girişi kadar zor olarak düşünmeyin. Şartları sağlıyorsanız mutlaka girin. İstediğiniz bölüm hakkında tek ya da 2 tercih yaptıysanız şansınız daha da yükselir.

Git

Git

Kesinlikle git. Ben mesela bogazici endustri muhendisligi mulakatina gittim, 30 kisi alacaklardi zaten mulakata 35 kisi gelmis. Muhtemelen hemen hemen herkesi aldilar. Puanim dusuk filan diye kendini onceden sartlama.

Mutlaka git

3.13 ortalama ve 78 alesle itüye kabul almıştım ben 2018 bahar döneminde. mülakatta şansıma epey ilgili olduğum konulardan soru sorulmuştu. mülakat belirleyici oluyor. donanımlı gördükleri kişileri alıyorlar.

Yazmama gerek yoktur ama mutlaka git en kötü ihtimal hocaları görmüş olursunuz yarın bir gün ne olacağı belli olmaz başka bir nedenle iletişime geçmeniz gerekir önceden tanışmış olursunuz.

Git tabii manyak mısın?!

Beypazarı olarak bilemiycem ama bim'in böyle bir fiyat düşürme politikası var.

Ben Bimde bi Sırma var sanıyodum, Beypazarını A101de gördüm sadece. Ayrıca fiyaları markettekilerle aynı. Bazen Sırmayı biraz daha yüksek fiyata kakalamaya çalışıyor büyük marketler gerçi. Bana tatları aynı geliyor.

bimdeki özkaynak değil mi ?
a101 de beypazarı satılıyor.

istersen bir kontrol et. özkaynak beypazarı kadar yoğun tadı yok. karıştırmış olabilirsin şişeleri çok benziyor birbirlerine.

Bim cografi lokasyona gore optimum maliyete gore satar.sozgelimi erzurumaa bursadan sirma getirmez de o yorenin maden suyunu getirir.doguda ozkaynak satmaz.

Valla daha bugün aldım, doğru ama önceden özkaynaktı. Yer : Ankara

Beypazarı maden suyu Mansur başkanın markalaştırdığı bir maden suyu dolayısıyla bimin satması ilginç geldi.

Valla başvur ne kaybedersin ki zaten esas belirleyici olan mülakat. Kendi üniversiten ve kendi hocalarının olmasi avantajın şu an. En azından olmasa bile şansımı denemedim demezsin.

Enstitü ya da bölüm sayfasında belirlenen ALES/YDS/TOEFL zart zurt değerleri illa ki oluyor, bu değerlerin altında mı? Altındaysa başuran kişi sayısına bağlı olarak direk eleyebilirler ama koşul değeri sağlıyorsa zaten başurmak senin hakkın oluyor.

@superfluid hakkım var. puanım düşük gibi geliyor. isteksizim.

Direkt başvur öyleyse. Bu durumda mülakat daha önemli. Zaten hocalar tanıdık olunca genelde muhabbet bikaç formalite sorudan sonra nasılsın/iyi misine geliyor :)

herkes seninle aynı hayatı yaşamıyor o sebeple, hayatın güzelliklerinin farkında olanlar takılıyor diğer ezik ekipte etmeyi düşünüyor ama eyleme dökemiyor

tek bir tane hayatım olduğu için keyif alabilmek adına elimden geleni yapıyorum. söylediğin gibi, baktığın zaman çoğumuz saçmasapan hayatlar yaşıyoruz ama olsun. ben hala bazen akşamüstü oturup da çay içince veya gece yatağıma uzanıp "hehehehe şimdi 8 saat uyuycam lan, negzel her yer de karanlık, tam uyku havası mmm" deyince mutlu oluyorum. aslında tam bir yıkığım. hayatımda doğru giden neredeyse hiçbir şey yok. anksiyete aldı başını yürüdü. ama iç huzur mu denir artık, küçük mutluluklar mı denir bilmiyorum, bi' şekilde tutunuyorum. tutunmak bile denmez aslında. seviyorum çünkü yaşamayı. bana da zor geliyor, ben de çok güzel olduğunu düşünmüyorum ama var olmak güzel yani benim için. bazen saçım dökülünce bile ilginç geliyor, hoşuma gidiyor. olumsuz anlamda bile olsa yeni bir gelişme, farklı bir şey... hiç olmasaydım, yaşanmazdı. o açıdan var olmayı seviyorum ben. bir gün gelecek ve hiçbirimizden geriye hiçbir şey kalmayacak.

o yüzden ölmek istemiyorum. zaten öleceğim. intihar etmek isteyen birisi için bu cümleler çok anlamsız, biliyorum, 5 yıl önce teşebbüs etmiştim. o zaman bana böyle saçmasapan laflar etseler gülüp geçerdim ama şu an kendi adıma ölmek istemiyorum yani, açıkçası sen sorana kadar da niye böyle olduğunu pek düşünmemiştim.

Denerdim ama becerememek de var.

Acıve dert çekmekten zevk alıyorum

tanışacak çok insan, öğrenecek çok bilgi, gezecek çok yer, tadacak çok zevk var. hiçbirine ömür yetmez.

Spontane yaşamak daha güzel olduğundan. Ölümün de plansızı güzel gelir insana.

Hayat her şeye rağmen güzel olduğu için benim gözümde intihar eden kim olursa olsun geri zekalıdır. Hele hele hayat çok sıkıcı diyerek intihar eden 9x gerizekalıdır. Şu hayatta zevk almaya bakacaksın.

Ben niye etmiyorum? kafama bir şey takmıyorum, çalışmıyorum, sıkılmıyorum, geziyorum, istanbul'un ara sokaklarına kadar giriyorum, sahilde bisikler sürüyorum bu bile keyif veriyor. Hatta arkadaşlarımın gelesi olmadığı zamanlar sözlükten bile bir adam bulup kafayı güzel yapıp geyik yapabiliyorum.

Kendinizi mutlu etmeye bakın.

Benim sebebim din.

Ha din dediysem müslüman değilim. Tanrıya da şu an yüzde yüz inanmıyorum. Ama bir gün suphesiz inanacagimi düşünüyorum.
Intihar mi dedin? Ben daha dün intihar edecektim ya la. :) ama etmedim. Şu an aranızdayım.

Eğer intihar edersem vazgeçmiş olacağım. Ben şu an zaten yaşadığımı düşünmüyorum. Ölüyüm ben. Yaşamak için çabalamalıyım. Vazgeçersem yaşama kavuşma ihtimalim de yok olur.

umarım acınası hale geldiğimde bunu yapacak bilincim olur. yaşlanınca ederim gibi geliyor.

intihar yolları zahmetli. kendini yakmak, asmak, suda boğmak, metronun önüne atmak, balkondan atlamak hepsi çok korkunç geliyor. ilaçla etmek de zor dozajı ve ilacı iyi ayarlaman lazım mide yıkatıp rezil olduğunla da kalabilirsin yanlış bi şey içersen çok korkunç bi şekilde de can verebilirsin. kafaya sıkmak nispeten rahat gibi geliyor ama onda da hem silah temin etmek kolay değil hem de kendini öldüremezsen deforme bi kafayla pipettten beslenerek yaşamaya devam edersin (var öyle örnekler). ötanazi olsa güzel olurdu.

edit: bilekleri kesme ve gazla zehirlemeyi unutmuşum. şahsen kesmenin düşüncesi bile acayip yapıyor içimi çok rahatsız edici benim için. gaz en iyisi olabilir ama iyice dolunca uykuya dalıyosun falan deniyor öyleyse çok iyi ama boğuluyor gibi can çekişerek ölürsek o da epey kötü. tabii tek yaşaman lazım ve gazın odayı doldurması uzun sürer iyi kapatmak lazım camı kapıyı vs. harbiden hepsi çok zor ya.

Sen niye etmiyorsun? Benimki de dinden ötürü.

Canım kardeşim kiyiya vuran dildolar

Çalışan sabah kalkıyor, çalışmayan sıkılıyor falan demiş o yüzden o örneği verdim. Şu sitede satalışacak son kişi benim, etliye sütlüye karışmam, kendi halimde takılırım. Hiç sataşma bana. İntihar edenlere saygı duymuyorum, bana aptallık geliyor. Napim yalan mı söyleyeyim.

Çünkü hayatta bu kadar küçük pencereden bakmıyorum :) çok mu para kazanıyorum? Hayır, resmen karın tokluguna çalışıp günü kapatıyorum. Çok mu istediğim yerdeyim? Hayır ama sahip olduklarımla mutluyum şu an için. Çok mu sağlıklıyim? Hayır, ama çoğu kişiye göre evet, en azından ölümcül birşeylerim yok. Gibi gibi..

Bence her sabah doğru düzgün canın acimadan desteksiz vs nefes alabiliyorsan, az çok başkalarına ihtiyaç duymadan yaşayabiliyorsan devam etmeye sebep hep.

Chuck Palahniuk Fight club’ta ne diyor: “Nefret ettiğimiz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok, ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaş, en büyük buhranımız hayatlarımız.” En başta bunu kabullenmek lazım sanırım.

İzledigin guzel bir film, yedigin guzel bir yemek, hoş bir sohbet bile yasamaya deger, hiçlikten iyidir.

Modern insanin yalnizligi, kapitalmizin koleligi falan geyik geliyor bana. O yuzden mehmet piskin’i alkislayan tayfadan da degilim.

Belki yarın güzel bi gün umudu,

çünkü beceriksizim ve kolay bir intihar yöntemi yok. en popüler yöntem kendini asma mesela günlerce evde nereye asılacak ki bu kodumun şeyi diye yer aradım bulamadım. bu intihar edenler nereye asıyor onu da anlamadım. ip de yok gerçi gidip almaya kalksam ne dicem bana ordan bi intihar ipi ver mi dicem. evden çıkmıyorum ki onu almaya gideyim. aldım diyelim bağlamayı da beceremem muhakkak. diğer yöntemlerin de hepsi çok zahmetli ve illa ki bir kurtulma ya da ölmeyip sakat kalma ihtimali var. en çok korktuğum şey kurtulup sakat kalmak ki bu beceriksizlikle her şeyi daha da bok edeceğimden eminim nerdeyse. yani kısaca zor. keşke kolay bi yolu olsaydı.

Öncelikle din inancımdan dolayı intihara kalkışmıyorum.
Kafama silahla sıkacak ya da kendini asıp ölmeyi bekleyecek bir insan değilim. Hap içip ölmeye kalkışsam 112'yi arar ambulans çağırırım. Tabi bunların en büyük sebebi, "Ulan niye yaşıyorum ki?" deyip ölmenin daha faydalı olacağı bir hayatımın olmaması.

İsmet Özel şöyle demis, "40 yaşıma kadar intiharı düşündüm. İntihar geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır. Hayatımda o tiynette bir insan olmadığı için vazgeçtim."

Kimse kendi için intihar etmez. Birilerinin bundan sorumlu hissetmesini istediği için eder. Düşünsene sevgilin senden ayrılıyor, iki gün sonra intihar haberini duyuyor. İçi sızlamaz mı? Benim yüzünden mi diye düşünmez mi? Bütün intiharların sebebi bu bence. İnsanların hayatında istediği yeri edinememiş kişilerin sonsuza kadar sürmesini diledikleri bir sorumluluk ve suçluluk duygusu bırakmak. Bana kalırsa çok bir etkisi yok. Varsa ailen üzülür hayatı boyunca. Geride kalan kişilerin cok büyük bir kismi bir sure sonra hayatına devam eder, aklına bile gelmez. İntihar notu yazıp açık açık suçlasan bile.

İntiharı bir yere bağlamayıp, hayatın tekdüzeliği ve bir yere bağlanıp bağlanmaması sorusu üzerine After Life dizisini tavsiye ederim. Orada geçen ana fikir kısaca şu, hayatın güzelliği tek bir kere yaşanmasından geliyor zaten. Bir filmi yarısında kapatıp sonra devam etme şansımız ya da onlarca kez izleme şansımız var. Ama hayatın yok. Bizim seçmediğimiz bir yerde başladı hayat ve intihar haricinde bizim seçmediğimiz bir yerde bitecek. Bütün heyecanı burada. Hayatı güzelleştirmek de bizim elimizde, klişe ama öyle. Oturup sürekli intiharı ya da varlığın sebeplerini düşünmek buhrana yol açar. Hayata biraz hareket katmak lazım. Her şeye rağmen hayat yaşanılmaya değer bence.

Ben de bilmiyorum. Veren de yok zaten.

tolstoy "itiraflarım" kitabını okuyabilirsin bakmadıysan

dini yönü ağır basıyor. bide ölümden korkuyorum ben ya. gömülme düşüncesi falan. bide bebeğim olacak şimdi kimbilir belki herşey daha güzel olur.

2 yaşında kızım var. 1,5 ay sonra oğlum olacak. tabi ki yaşayacağım. rezil bir hayatım olsa da fedakarlık yapacağım. he isteyen gitsin ölsün. bana ne?

edit : hayatım şahane değil ama yaşamayı seviyorum. kızımla geçirdiğim vakitlere bayılıyorum. yeni hobiler ediniyorum. zevk almaya çalışıyorum.

hayat işte çok yorulunduğu için, ya da işi olmayan için de boş boş oturup canı sıkılındığı için katlanılmaz ve çekilmez ise verebileceğim tavsiye sırtına çantanı ve var olan tüm maddi birikimini, yoksa da ordan burdan bulunacak belli bir parayı alarak kendi çapında bir dünya turuna çıkmak olurdu. eldeki parayla yola çıkıp belli yerler gezildikten sonra gidilen yerlerde yapılacak ufa tefek işlerle gezi sürekli hale getirilebilir. benzer şekilde can sıkıntısı ya da hayattaki problemlerden bunalıp yola çıkan kişilerin yazıları okunarak hem motivasyon kazanılabilir, hem alternatif rota ve planlar oluşturulabilir.

normalde insanları böyle bir tura çıkmaktan alıkoyan şey sahip olunan sorumluluklar veya hayat konforunu bozma endişesi yüzünden halihazırdaki işi bırakıp cesaret edememek oluyor ancak intiharı düşünecek kadar her şeyi boş vermiş birinin bu tip bir engeli olmaması gerekir mantıken.

bi saat önce uzun bir yürüyüşten geldim. saatlerce bunu düşündüm, etmeli miyim edersem hangi yolla ederim diye. şimdi böyle bi başlıkla karşılaşmak garip oldu. cevabı bulursam editlerim burayı :)

Temel içgüdüler üremeyi ve bunu başarabilmek/sürdürebilmek için de hayatta kalmayı hedefliyor. İntihar edebilen, bu kararla ölebilme becerisi olanlar; haliyle genlerini günümüze aktaramadılar.

intihar edersem çekilecek filmleri izleyemem
bu beni çok motive ediyor mesela

çünkü var olmak yok olmaktan her zaman için daha iyidir. hayatı bouynca çok acı şeyler yaşamış kişileri dışında tutarsam bütün bu varoşuş sancıları, anlam bulma çabaları falan çok boş geliyor bana. yanlış olmasın 20 li yaşlarımda dibine kadar yaşadım bu boku o günlerime istinaden söylüyorum. şimdiki aklım olsa aldığım tek nefesi bile boşa geçirmez tadını çıkatırdım.

neyse konuyu bir kısım okuyucuya komik gelmeyecek bir fıkra ile sonlandıralım:

+18, argo içerir

geçmiş dönem; şehrin kadısının önüne iki suçlu getirilir, biri cinayetten diğeri de zina dan suçlanmakta. önce cinayet işleyen getirilir, kadı tarafları dinler eder, kararını verir:

- tiz kellesi vurula!

ardından zina eden getirilir, kadı yine dinler eder, kararını verir:

- tiz götü siküle!

yeniçeriler iki suçluyu da alıp cezalarını infaz etmek üzere dışarıya çıkarırlarken zinacı eleman yeniçerilere seslenir:

- agalar karıştırmayın sakın, götü sikilecek olan benim ha!


+18, argo içerir

intihar etmeyi ciddi olarak hiç düşünmedim. ama düşünseydim ve yapmış olsaydım, ya da bir şekilde ölseydim şu yaşıma kadar yaşadığım güzel anıların hiçbirini tadamayacaktım. bence çok üzücü.

hayatın çok eksileri var tabi ama bazen tek bir artısı oluyor, bütün eksileri unutturuyor. bırak 365 günün 10 günü müthiş, 355 günü kötü geçsin. müthiş günlerimzin şerefine yaşayalım.

e zaten ölüm bize geliyor, bizim ona gitmemize gerek var mı? her şey zamanla düzelir, ölüm şu hayatta düzelmeyen tek şey...

sevdiceğin gülcemalini bir kez daha görüp; onunla bir gün daha birlikte olmak, "neden intihar etmiyorsun?" sorusuna vereceğim ilk yanıt olurdu.
ikinci yanıtımsa, tereyağlı 1,5 iskender.
bu ikisi, benim için yaşamak için yeterli sebep.

mamak türküsü?

Girişine benziyor biraz.

nelly - dilemma ?

klima diye bi' şey icat edildi, çok süper :p

İzmir'den bildiriyorum.
Baştan not: sıcağı severim, kedi gibiyim, soğuk olacağına sıcak olsun. Klimanın üstüme üflemesinden de nefret ederim.

Çok sıcak saatlerde mümkün olduğunca evden/ofisten çıkmıyoruz. İmkan varsa denize gidiyoruz. Evin en serin odasında takılıyoruz veya klima/vantilatör açıyoruz. Habire duşa giriyoruz (tercihe göre ılık veya soğuk). Ofiste klimayı 25 dereceye ayarlıyoruz, 18 derecede çalışan yerlere girerken hırka giyiyorum. Soğuk maden suyu, limonata vs içiyoruz. Akşamları esiyor biraz diye sahile giderdik ama geçwn yazın ortasından beri sahilimiz de yok, kazdılar şantiye gibi hala ne yapacaklarsa, çok tepkiliyim.

Bak sıcağı severim dedim. Bir gece sıcaktan uyuyamayınca ertesi gün gittim vantilatör aldım. Bana bile fazla sıcak. Yine de soğuk olacağına sıcak olsun.

Güneşe ateş eden Adanalıyı o kadar iyi anlıyorum ki. Günde iki defa bazen üç defa duş alıyorum. Gündüz iş dışında ya da mecbur kalmadıkça dışarı çıkmıyorum. Sabah sıcaktan dolayı 8 gibi uyanıyorum evin içinde çığlık atacak duruma geldim. Genelde akşamları dışarı çıkıyorum ama günlerim heba oluyor resmen. Boş boş geçiyor. Ayrıca sıcaktan bir şey de yiyemiyorum. İştahım yok.

Alışıyosun yapacak bişi yok çünkü :)

antalyadayım bu sene güzel geçiyor.

Gun sayarak, tek sorunum hangi gunu bekleyecegimi bilmemek, bazen ekim bile sicak oluyor.

Düzgün ve sağlıklı bir kahvaltı hem tok tutuyor hem de zihinsel ve fiziksel anlamda dinç tutuyor insanı. Kesinlikle sağlıklı.

3 sene öncesine kadar simitle geçiştirirdim kahvaltıyı.
3 senedir her sabah peynir zeytin, kızarmış ekmek filan yiyorum ofiste.
fark anlatılmaz yaşanır :)

Bence en önemli öğün evet. Kahvaltı alışkanlığım bozulduğu zaman fiziksel ve mental olarak yeterli verim alamıyorum sanki vücudumdan. Ayrica mide sorunları da yaşıyorum. Yemeğe kahvaltı gibi hafif bir şeyle başlamak her zaman iyi geliyor. Ama bunları yemeyip belli bir süre sonra direkt ana öğün tarzı bir şey yersem midem çok rahatsız oluyor.

Bence gayet sağlıklı ve hafif bir öğün.

Her akşam yiyorum ben. intermtiten fasting

Valla ben gece yemeği pek sevmediğimden kahvaltı yapıyorum genelde. Hatta vaktim varsa brancha dönüşebiliyor hemen :D Şu ana kadar zararından çok faydasını gördüm ama kişiye göre de değişebilir tabii.

Bence onemli cunku yapmazsam mahvolurum ben. 2 lokma da olsa atistitmam lazim.
Intermittent zart zurt yapamam. Bana dogru gelmiyor.

Kesinlikle en önemli öğün. Sabah sağlıklı yağlarla ve proteinlerle yapılmış, zararlı karbonhidrattan ve şekerin her türlüsünden uzak bir kahvaltı 12 saate kadar tok tutabiliyor.
Ben de 2 öğün beslenenlerdenim. Hatta beslenme tarzım intermittent fasting + ketojenik uyarlaması sayılabilir.
Öğünlerimde glisemik indeks ve glisemik yük takibi yaptığımdan beri mide yanmalarım ve hazımsızlığımı çözdüm. Bunun da yaptığım güçlü kahvaltı sayesinde olduğunu hissediyorum. Sağlıklı beslenmenin sinyalini vücudum da veriyor.

son derece gereksiz b ir öğün. tamamen gereksiz kalori alımında n başka hiçbir şey değil.

Gereksiz, köle yemeği. Bunu yapmayan ameleyi işe almazlar. Müteahhitlere sorabilirsin.

10 yıl uyanır uyanmaz bir şeyler yiyen birinden son 1.5 yılda sabah 6 buçukta uyanıp kahvaltıyı en erken 10 da yapan biri oldum. Kahvaltıyı atlamanın veya saati ileriye çekmenin çok daha iyi olduğunu düşünüyorum kendime bakarak. İlk 6 ay açlık hissettiriyor ama su dışında hiçbir şey tüketmeyerek 10 11 de üzerine baharatlı zeytinyağı dökülmüş lor peyniri, 3 yeşil çay ve kızarmış ekmek yemek gibisi yok artık :)

25 yıldır kadıköy’deyim burada hiçbir zaman her yer tertemiz ve steril olmadı fakat bu beni bu kadar rahatsız etmiyor veya bu şekilde gözüme batmadı hiç; sizin biraz abartıyor olma ihtimaliniz var mı acaba?

1 yil sislide cehape zihniyeti ile 1 yildir da galata da akp zihniyeti ile yasiyorum. Belediyenin zerre sucu gunahi yok.
Sisli de hergun belediye temizliyor kopuklu suyla sokaklari yikiyor copleri topluyordu. Yok arkadas. Sokak cadde heryer kopek pisligi kokuyor. Bu bir insanlik meselesi.
Ayni durum simdi galata'da gecerli. Belediye her saniye calisiyor. Ama insanlar cevreyi temiz tutma bilincinden cok uzak.

Bugün benzer şeyler aklımdan geçti.
Çok çeşitli bir şehir burası. İnsanların bilgi ve yaşam tarzları da farklı. Ancak temizlik gibi temel şeylere herkes eşit önem vermeli. Bu olmadığı için bir çok yer rahatsız edici düzeyde kirli.

Sorunu mültecilere bağlıyorlar yönerge demeyin ama sebep onlar. Herhangi islek bir caddede sabit noktada bekleyip izleyin

niye böyle bilmiyorum ama benim de merak ettiğim şey, başka ülkelerde de böyle üstü açık konteynerlerde, caddenin ortasında mı oluyor çöpler? bize mi özgü bu olay?

Geçen seçimden önce de İzmir çöp içindeydi niyeyse :) Her seçim öncesi bi şehir seçilip çöp içinde bırakılıyor belki de :)

allah yazdıysa bozsun +1

insanımız pis. çevre, sokaklar umurlarında değil. ellerindeki her çöpü etrafa bırakmak ülkemizde yaşam tarzı. ama edirneden öteye gittikleri anda "ulan ne kadar güzel yer, yerde bir çöp bile yok" en sık kullandıkları cümle...

mülteciler evet, bunda bir etken ama kusura bakmayın mülteciler öncesinde de sokaklarımız temiz değildi. arabayla giderken çöpü sokağa atan o kadar çok sığır var ki.

Bir süredir bende gözlemliyorum aynı şeyi, eskiden olduğundan daha pis, kağıt mendil, ıslak mendil, cips poşeti, naylon poşet vs. kaynıyor her yer. bilinçli olarak değil ama ağzı açık çöp bidonları ve ağzı bağlanmamış çöp poşetleri nedeni ile olduğunu düşünüyorum

geçen gün yürüyüşe çıktım gece, belediye çöpleri toplamış şu yere gömülü olanlardan, etrafı pislik içerisindeydi, bidonu yerden çıkartırken bir kısım çöp etrafa saçılmış, temizlemeden gitmişler. o çöpler rüzgar ile dağılacak vs.

Bir diğer sebebi de çok fazla sokak kedisi ve köpeğimiz olduğundan. Bunlar besin bulmak amacıyla etrafa bırakılan çöp poşetlerini açıp içindekileri dışarı çıkartıyorlar. Daha sonra rüzgar falan bu çöpler de dağılıyor.

çok kalabalık, her çeşit insan var. belediye tamam ama halk temiz tutmaktan uzak. en basitinden, sürekli yere tüküren insanlar görüyorum.

Silikon ve doğal formları (SiO2 falan) toksik değil. Bence sadece nem kapmışsınız bişey olmaz :)

defelarca yarim saatten fazla silikon ile hasir nesir oldum, zehirlenme falan olmadi hayattayiz hala. biraz osuruktan nem kapma durumu var sizde.

Öncelikle Silikon ile Silisyum ayrımını yapalım. Araştırınız.

Silisyumun zararsız olduğuna dair araştırmalar var ancak sentetik bir form olan şeffaf silikon türevleri endokrin bozucu kimyasallar salgılayabilir. Özellikle sıcak silikondan kaçınmak gerekir.

Garanti kapsamında genelde 1 ay sürüyor ya :) en azından yurtdisinda durum böyle. Bi de benim de 2 defa klavyeyle ilgili sorunum oldu ve klavyeyi komple değiştirmek zorunda kaldım çünkü klavye entegre komple. Tuş tuş değiştirmiyorlar. En azından benim macbook Pro ve air da öyleydi :)

Eğer yeni modellerdense (bu klavyesi düze çok yakın olan modeller, sanırım 2016 sonrası) onlarda tek tuş değişmiyorlar, tüm klavyenin toptan değişmesi gerekiyor. Ben de 1 kere tüm klavyeyi yenilettim. Eğer kırmamış olsaydınız modeli uyuyorsa gidip ücretsiz olarak klavyeyi değiştirtebilirdiniz bu arada: www.apple.com şu anda ücret istemeleri muhtemel. Benimki 2016 model Macbook, ücretsiz 1 haftada değiştirdiler.

@superfluid hocam 2 yıl değil mi garanti :( ne bi ayı
@roket adam 2017 modeli sadece ses kısma tuşu, altta sorun yok sanırım sadece üstteki 2 tırnak kırık ben sert basıyor diye götürücem umarım değiştirirler, yoksa beyimin dilinden kurtulamam :(

Yok yok yanlış anlaşılmış. Verince 1 ay bekliyorsun tamir zart zurt için, onu demek istedim :)

Hayata karşı her bağımlılık bir acının başlangıcıdır. Buddha ve felsefesine yönelebilirsiniz.

Ortada zevk veren bir şey var fakat seni zararlı duruma getiren bu şey değil. Çikolata masumdur, keza bilgisayar oyunu da. (Sigara,uyuşturucu tipi vücuda zarar verenleri saymıyorum tabii.)

Onları zararlı duruma düşüren şey senin onlara duyduğun zafiyet.

Yiyeceklere zaaf gösterirsen obez olursun ama onları yaşamını idame ettirmek için aracı görürsen sana zararı olmaz.

Karşı cinsi hayatının merkezine koyup mutluluğunun yegane temeli sayarsan seni içten içe yok eder.

Tüm her şey böyle.
X'ten zevk alıyorsun, peki neden devamını getirmek istiyorsun?
Çünkü aldığın zevk seni mutlu ediyor ve iyi hissetmek istiyorsun. Senin zaafın bu. Fakat mantıken bu şeyler seni kısır döngüye sokup iyi hissetmekten iyice uzaklaştırıp acı çektirecek.

Öyleyse zafiyet göstermemelisin.

Zevkin kendisi lanetli veya zararlı olmak zorunda değil ama insanlar zevke ulaşmak için normalde yapmamaları gereken şeyleri yaparlar, suç işlerler, o yüzden tarihsel olarak kötü görülür. Dolayısıyla burada çok abur cubur yiyip obez olarak kendi sağlığına zarar vermekle, zevkin her türlüsü için daha çok para kazanmak uğruna yanlış eylemlerde bulunmak (mesela taksinin müşteriyi uzun yoldan götürmesi) birbirinden ayrı incelenmeli.

Son soruya örnek ben hamburger severim ve bence gayet sağlıklı ve zararsız bir yiyecek çünkü ayda en çok bir veya birkaç kez yiyorum. Bağımlılık kaçınılmaz değil, herkes bağımlı olmuyor.

Zevk otoriteye bağımlılığı ortadan kaldırır bi yerde, asırlarca lanetlenmiş olması bundandır.yaptığın eylemden bir suçluluk hissine varman bu adını koyamadığın kural tanımazlıkla ilgili olabilir. Ve bence bu da toplumsal bilinçaltıyla alakalı. Zevkten kaçış yoktur. Kişi eninde sonunda o arzusunu tatmine ulaştıracaktır. Bunu en iyi lacan açıklar. Arzunun o belirsiz nesnesi. İnsanoğlu arzuyla nesne arasinda sıkışıp kalmıştır. Kendisini tatmin eden nesne değildir nesneye giden yoldur.Ve nesneyi elde edince de bir boşluk oluşur dolayısıyla mutsuzluk çıkar ortaya. Bu döngü ömrümüz boyunca devam eder, ev alırız araba alırız yetmez daha iyisini isteriz sürekli bir kovalamaca. Hayatımızın sonunda fark ederiz aslında hepsi bir boşluktur(lanet).

Bağımlılık yapmaya müsait olduğu için, bence kökünde her şeyin fazlası zarar felsefesi var.
Bu arada herşeyin fazlasının zarar olduğuna kanaat getirenlerdenim.

Bence zevk başta haz duygusunu artırsa da sonra sonra o zevk aldığın şeyi sırf yapmak için yapmaya başlıyorsun ve acı çekmeye başlıyorsun.

Mesela alkol kullananları düşünelim. Başta verdiği kafa boşluğu hissi seni sorunlarından uzaklaştırır gibi hissettirse de vücut buna sürekli maruz kaldıkça daha fazlasını isteyecek. Sen dozajı arttırdıkça vücudun ağır hareket edecek, zihnin flulaşacak, yaşamıyor gibi olacaksın vs. Üstüne fiziksel verdiği acıyı da es geçmemek gerek, vücut aşırı susuz kalıcak, uyku düzenin bozulcak, mideni eline alcaksın, pek çok daha acı yaşatcaksın vücuduna. Ama insanlık olarak acı çekmekten hoşlanıyoruz sanırım obsesif şekilde. Hiç bi hayvanın acı çekmekten zevk alıp daha çok acı çekmeye yöneldiğine tanıklık etmedim :D

İnsanın zihni çok karmaşık ya, düşündükçe daha komplike oluyor özellikle duygular, olayların daha önce bize ne hissettirdikleri devreye girince...

Belki ot gelip ot gitsek bu kadar hırpalanmamış olurduk.

Ya evet hepiniz haklisiniz bir seyin devami geldikce zarar vermeye baslar haklisiniz. Bunu biliyorum inkar da etmiyorum ancak kafami karistiran neden zarar vermeye baslamasi. Yani neden birseyden zevk almaya baslamamizla birlikte onu tuketimimiz arttikca zarar veriyor ve paralelinde mutsuzlugu getiriyor. Neden yani zevk veren sey neden sonsuza dek varolanla uyum icerisinde yuruyemiyor. Beyin kendini mutlu eden etkenle sonunu mutlu bitiremiyor sonuc olarak.
Yani guzel arkasinda neden mutsuzlugu barindirmak zorunda?

Ve sahi siz yalniz kaldiginizda ya da bos oldugunuzda sizi mutlu edecek ne yapiyorsunuz? Ya da bir seyler yapma hissi duyuyor musunuz? Yoksa ot gibi eldekilerle gunu mu geciriyorsunuz?

@formalite Çünkü insan hayatının bir amacı var ve zevkler hayatın asıl amacı değil, hareket etmeni sağlayan araçlar sadece. Eğer zevki tek başına amaç haline getirmeye çalışır, diğer herşeyle ilgili kesmeye kalkarsan, hayatın asıl amacının arkasındaki güç seni bir şekilde denge noktasına çeker. Bu gücün mantığı bilimsel, felsefi ya da dinsel olarak tanımlanabilir ama sonuç değişmez. Eğer denge noktasına kendi isteğinle gelmezsen bu acı verici bir deneyim olur. Kısaca zevkleri amaç haline getirme seçeneğine sahip değiliz, sebeplerini felsefede veya dinlerde araştırabilirsiniz.

galeri2.uludagsozluk.com

böyle mi olsun isterdin? ne güzel işte dolu.

bizim dolapta dolu.

ne güzel her şey var, bizimki bomboş jdjdjd

içlerinde çürüyen, kokan ve günü geçen çok şey var aslında. ve atmıyor attırmıyor.
bu sadece temsili bir fotoğraf, evin geneli dolap, dolap ve daha çok dolap.

ben annemin evine gittiğimde buzdolabından uzak duruyorum
o cümbüş delirtiyor beni de
takıntılıyım bu konuda, buzdolabı devamlı düzenli olmalı ve fazlalık bulunmamalı

hayaller pizza kutusu, budweiser bira. hayatlar kışlık fasulye, üzüm bekmezi

ikincisi daha samimi sanki.

boşverin ya. kaç yaşına gelmiş insanların huyları değişmez. kendinizi de sinir etmeyin. ben de rahat etmiyorum. ama misafirlik işte, dayanıyosun bikaç gün.

Görünce ben kötü oldum :( buğday ruşeymi, pirinç unu bunlar neden dolapta mesela? Ev çok mı sıcak, kelebekleniyorlar mı? Hadi onlar kelebekleniyor olsun sakız neden dolapta? Onlar çıksa bayağı rahatlar dolap. Benim böyle bir halam var. Ona gittiğim zaman iki günüm temizlikle geçiyor. Çok zor, evin tamamı bu şekildeyse ben düzenlemeden kalamazdım.

Valla guldum, iyi o dolap calisiyor hala. Yani ana evi, oyle kabul edin ya da birlikte temizleyin biraz

babaannemin de dolabı aynı, kendisi garip bir kadın. anneniz de öyleyse işiniz zor.

bence normal değil.

Bizde kiler dolabı da var, o fazla reçel/salça/komposto vs şişeleri ve dolap şart olmayan bi dünya şeyi orada saklıyoruz ve dolabı da kileri de ihtiyaç kadar dolduruyoruz. Sirkülasyon çok fazla bizde. Haftalık pazar alışverişi malzemeleri, kahvaltılıklar, yoğurt/süt, bira/soda, soslar, açık salçalar dolabı işgal eder. Haftada bir de dolabın içini kolayca temizleyebiliriz bu ferahlıkta.
Bu benim kendi evim, annemde de böyleydi ondan gördüm herhalde. Fotodaki gibi olsa dayanamaz müdehale ederdim :/

Aslinda biraz duzenlerseniz o kadar kalbalik gorunmeyecektir gozunuze. Gereksiz, atilacak olanlari atip, posetlerdeki seyleri mumkunse kavanozlara ya da saklama kaplarina aktarip, buzdolabina koymaya luzum olmayan seyleri cikarip (sakizlari baska bir dolaba da koyabilirsiniz pekala) kalanlari duzgunce dizerseniz gayet duzgun bir hal alir. Benim annemin buzdolabi da dolu ama dedigim gibi sakladigi icin duzenli duruyor.

keşke farklı odalardan da fotolar çekseydim, evde başka bir dolaba ayıracak kadar yer yok hatta kapıların arkaları bile dolu olduğu için dans ederek geçiyoruz bir odadan başka bir odaya.

bazı arkadaşların dediği gibi bu bir biriktirme rahatsızlığı ve nasıl çözüm buluruz bilmiyorum. çünkü bunun konusu açılsa bile annem düşman kesiliyor bize.

sizin anneleriniz nasıl bu durumda diye sormak istedim.

Sen bizim dolabı görmelisin, dolaptaki sebzelikten bıçak çıkardım ya xD Soğuk durması gerekiyomuş. Düşündükçe mantıklı geliyor.

Anneminde genelde böyle. Bayram dolayısıyla elinden geldiğince doldurur. Gelene gidene yemek çıkarır bittikçe de yapmaya devam eder. Bayramlarda iuice coşuyorlar. Yalnız dikkatimi dolmalık fıstık çekti. Geçen sene kilosu 270tl idi. Şuan daha pahalı ama hatrı sayılır miktarda almış anneniz :)

Aa bizim dolap :D

Bizimki çok az daha kalabalık ama görüntü oldukça benzer. Arada aa bunun tarihi geçmiş falan diye eleyip atıyorum kabartma tozunu, yıllanmış başka şeyleri falan ama genel görüntünün bu şekilde olmasının önüne geçemiyorum :)

biz derin dondurucuyla çözdük o işi

Yalnız değilmişim, benim annem de böyle. Aynı şekilde evin de her yeri eşya dolu, ne düzen ne de hijyen var evde :( Tabii ki hiç rahat edemiyorum.

Eski nesilde ciddi bir istifçilik var. Mesela anneannemlerin yazlıkta 2 tane buzdolabı 2 tane de kocaman derin dondurucuları var ve hepsi tıka basa dolu oluyordu.
Kışlık evlerinde de 2 tane buzdolabı var ve buzdolaplarından biri kapalı balkonda duruyor. Kendi annem dahil evin her dolabı tıka basa dolu ev tıka basa dolu ve benim sinirim bozuluyor.
İşin kötü tarafı kendi evime çıktığımda da 1 ev dolusu eşya getirmişti evime de. 4 tane yorgan getirmiş mesela yahu evde tek yatak var zaten...

Öyle bir evde misafir olarak kalamam. Öyle bir kadının (kadının demiyeyim de insanın) yaptığı hiçbir şeyi yiyemem. Ayıp olmasın diye şartları zorlayıp, yemeye çalışıp kusmuşluğum vardır.

Anne evleri böyle, ben de gidince sürekli anne at azalt demekten dilimde tüy bitiyor. Tüm ev için geçerli. Ancak sizin buzdolabı annemlerinkinin aynısı ve o kapağın düşmesine az kalmış. En azından kapağa ağır şeyler konmaması lazım, 15 gün önce annemlerinki düşmüş.

Hahahahaha ayni durumu yasadim aile evinde. Durmadan yiyoruz israf olmasin diye evde resmen cop ogutucu gibiyiz komple

ahaha hepimizin anneleri boyle sanirim.
yalniz isin kotusu biz de onlara benzeyecegiz yillar gectikce:D
ben saldim artik karismiyorum, kendisi boyle mutlu ben de o mutlu diye mutluyum.

yorumlar için teşekkürler yeni capsler ekledim durumun ciddiyetini göstermek için.

çözüm nedir peki? İngiltere'deki gibi evi fazlalıklardan arındırma programları bize de gelir mi? Psikolojik destek mi nedir?

ben de anneme kızıyordum, bizimkinin bir tık üstü. ben kızınca da bahane hazır, onların hepsinin bir kullanım yeri var. 16o metrekare eve sığamadı kadın. çözüm yolu yok. ben ele güne rezil oluyoruz, arkadan konuşuyor komşular diye feyk atıyorum, toplanıyor ortalık ama 3 gün sonra yine aynı.

ben annemle yaşıyorum ancak bizim mutfak çok daha parlak, aydınlık tezgah üzerinde çok az şey var. siz de onla yaşasaydınız böyle olmazdı :)

çözüm derin dondurucu, kapalı dolap kullanımı.

bizimki de benzer, bu seviyede degil ama kaos hakim. duzenleyeyim diye ugrasiyorum, sonra bulamadigi her seyden ben sorumlu oluyorum. e ne faydasi var? kadin oyle mutlu zaten. evde yasayan da ben degilim, bana da bir faydasi yok. takilsin oyle nabalim.

durumu degistiremiyorsan bakis acini degistir. ooh masallah dolu dolu bereketli bizim evimiz de. :)

bir kere alisverise yolladi tuz al, strec film al falan diye. aldim geldim, yerlestirmek icin bir actim cekmeceleri, zaten aldigim her seyden varmis, kadinin haberi yok evde olandan.

img-s1.onedio.com

Aklıma bu karikatürü getirdi, ıvırı zıvırı saklama içgüdüsü tamamen :)

sürekli kullandığın ilaç ve kremleri.

Soğuk algınlığı ilaçları ve aprı kesici, pastil gibi şeyler de olabilir.

Hangi yurtdışı? Avrupaysa düzgün bi ağrı kesiciye bile reçete istiyolar o nedenle her şeyi götür. Amerikaysa hemen hemen her şey marketlerde bulunuyor sadece TRde reçeteli ilaçlarını götür ilk severde sonra zaten ilaç yazdırmak çok kolay ABDde.

doğum kontrol ilaçları, zira pahalı ecnebi memleketlerde :(

Carrefour açık sabahtan.

migros 1. ve 2. günler 13'te açılacakmış. az önce sordum.

Bim kapalı, şok a101 migros açık.

Endocarpı, tohumu, sapı çiğnemek pek hoş olmasa da yapılır. Bana da normal geliyor.

Sapını bilmem ama elma tohumunu yemenin bir mantığı yok. Elma çekirdeğinde amigdalin mevcut. Amigdalin parçalanınca hidrojen siyanür ortaya çıkıyor. Hidrojen siyanür de zehirli. Elma çekirdeğinden zehirlenmek için bir oturuşta bir kilo elma çekirdeği falan yemek lazım tabii ama yemeye ne gerek var yani?

Ben! Bu tek sapini bırakırım o da odun gibi bişi yeme zaten onu.

@gyroscope nin söylediği hidrojen siyanür konusunu benim de duymuşluğum var.

Ancak bütün katı meyve sıkacaklarının reklam filmlerinde de elmayı sapıyla çekirdeğiyle, çöpüyle sıkarlar.

Hep ilginç bulmuşumdur.

Bir ara yapıyordum ben de ama hem çekirdekdeki siyanür olayını hem de sindirilemeyen meyve çekirdeklerinin apandisite sebep olduğunu okuyunca bıraktım.

Ben. Bazen sapını yemeye üşeniyorum. Hepsini yemeyince ziyan olmuş gibi hissediyorum. @curukturpkokusu 'nun yazısını gördükten sonra bi daha yemem heralde.

Sapı hariç her yerini yediğim çok olmuştur

Babam sapa da acımaz ay baba yuh amaa deriz. O da devam eder ama çekirdek olayını ben de yeni öğrendim, yedirtmem bundan sonra

sapini ve cekirdeklerini yemem, ama duruma göre gömebilirim.

suyunu sikarken tamamen atarim makinaya.

Elma çekirdeğini içinde eser HCN var diye yememek, radyasyondan kanser olurum korkusuyla TV izlememek gibi bir şey. Tadını beğeniyorsanız yiyip geçiniz. Yalnız sap kısmını yemek bize göre değil onu belirteyim. Bildiğin odundur sapı.

alarm, kaşarlık yapıp çalmasınlar diye

O zaman hemen rezalet başlığıyla sözlüğe taşımalıyım bunu :)

bir tanidik markette en cok calinan urunlerin basinda kasar geliyor demisti. alarm takarak onlem almaya calismis olabilirler.

Ohaa ben kaşarlarda hiç alarma rastlamadım. Başka üründen yapışmış olmasın?

y.dışında bir süpermarketten kartuş almıştım. Alarmlı başka bir aparatı vardı, kasiyer onu söktü ödeme yaparken, sadece sizinki gibi kağıtlardan kaldı üstünde. Ben gönül rahatlığıyla marketten çıkarken bu kağıtlar yüzünden ötmesin mi çıkışta? Güvenlik arkadan koştura koştura durdurdu beni, kontrol etti fişimi vs. Ne sinir olmuştum, sizde o kağıtlar çıkışta ötmedi mi?

Bal, kaşar, bebek mamaları, gilette ürünleri alarmlanır. Normaldir.

Ötnedi çıkarken ben de eve gelince gördüm şaşırdım başka üründen yapışmaz çünkü çok fazla bir şey almamıştım

Neyse ki doğru çalışmıyormuş kimseye yakalanmadım :)

Doğru çalışmıyor diye bişey yok, kasada barkod okudunan yerin hemen yanında manyetik bi bölge var, alarmı onun üzerinden geçirince deaktive oluyor.

Alttan söküp temizle

Alttan sök ve boruyu temizle. Lavabo açıcıyı böyle dökmeye devam edersen bütün boruları patlatırsın

lavabonun altındaki boruyu çıkarıp içine bakabilirsin olmayacak gibiyse yenisini tak 15 20 tl arası bir fiyat olması lazım. eğer daha derin bir tıkanma varsa bahaus ta koçtaşta lavabo açmak için teller var 2 3 mt likten alıp çevire çevire yukarı aşağı yap sonra lavabo aç dök

sorunun cevabından ziyade tamirat tavsiyeleri vermişiz (: filtre kahvenin tortusu çok fena tıkıyor mesela

Ben de tam tel demeye gelmiştim. Lavabo açıcı + tel işlemini dene istersen söküp çıkarma yapmadan önce :)

dostum yukarda demişler de cidden patlatırsın lavabayu. sök onu acilen giderlere bak.

Yağlı bişey döktüysen yağ donmuş ve tıkamış olabilir. Boruyu aç alttan temizle.

lavaboyu en çok tıkayan şeylerden birisi de yağdır. tencelerinin içini soğuk suyla gideriyorsan, onlar borulara yapışıyor.

alternatif lavabo açıcı önerisi, ucuz marketlerde satılanları boşa almayın bunu deneyi derim, kullanacak olursanız temas etmemeye dikkatli kullanmaya özen göstermeniz gerekmekte, kalıntıları-birikintileri yakarak yok ediyor.

Uykusuzluk, açlık, düzensiz hayat sebebi ile yorgunluk, kansızlık...

Oruç?

B12 eksikliği

Genelde yazılı sınav yapılır, sonrasında bazen mülakat yaparlar. Çok büyük ihtimalle yazılı sınav bahsettiğiniz.

Okula göre değişir ama çoğunluk yazılı sınav ve arkasından mülakat.

okula göre değişir.
yazılı sınav yapacağız, referans mektubu bile istemiyoruz bizde her şey şeffaf diyen okul bile kağıtları dağıtmadan önce çatır çatır mülakat yapıyor. öyle de vizyonsuzlar.. tr için konuşuyorum elbette.