Bildiğim kadarıyla bu kuşlar o yol için eğitiliyorlar. Yani kuşları alıp hadi yavrum sen Ankara'ya sen de İstanbul'a şu evrakları götür gibi bir durum yok. İstanbul'a gidecek kuş belli. Onun tek rotası o. Bu eğitimin nasıl yapıldığını araştırmadım ama benim tahminim evi İstanbul olan kuşu mesela Ankara'ya götürüyorlar. Ankara'dan İstanbul'a mesaj gideceği zaman o kuş kullanılıyor.

edit: Tam olarak tahmin ettiğim gibiymiş: en.wikipedia.org

babamın arkadaşı bunlardan beslerdi. yeşim adlı kuşu adanadan istanbula gelmişti.hayvanın doğasında var. nasıl göç kuşları kendileri yön bulabiliyorsa bunlarda böyle. ama bir kaç kere o kuşu bulunduğu semtten atıyorum 10 km uzağından 40 km uzağından 100 km uzağından bıraktığını biliyorum(rakamları salladım).her seferinde dönmüştü. sonra direk adanadan bıraktılar.

video'yu izlemedim. ama posta güvercini mantığı, güvercinlerin doğdukları yere (home) varabilme kabiliyetinden ötürü. kilometrelerce ileri götür, bırak, yuvasına dönüyorlar. o yüzden posta işinde kullanıldılar yüzlerce yıl.

Nasıl bir şey istiyorsun bilmiyorum ama soğuk geldi bana biraz. Fotoğraflar da soğuk mesela, ''ay şuna bi bakayım değişikmiş'' dedirten şeyler yok. Sidebar olunca daha derli toplu güzel blog izlenimi yarattı bende. Sidebarlı hoş olabilir. Çok blog takip eden bir insan değilim ama bunu da belirteyim ona göre değerlendir tabii yorumumu..

edebiyat blog'u teması olabilir bence. soğukmuş.

işletme oku. iktisat dediğin şekilde bitirilebilecek bir bölüm değil. keza sinema tv de ciddi projeler ile kasar.

edit: marmara yazma, iü yazma, ktü yazma falan filan... herkes bok atar okuluna ya da herkes över okulunu. sen zaten okula gitmeyecekmişsin niye takyorsun? tatava yapma, sınava gir geç.

bizim arkadaş istanbul üni'de rts okuyor, sınavdan sınava gidiyor. sanırım istediğin yer orası.

rts'ye puanım yetmiyor. yetse keşke..

iletişim yazacaksan reklamcılık dışında bişey yazma derim.

dostum eğer sağlam torpilin yoksa 1-4-5-6'yı cidden okuma. zorlanmak istemiyorsan da sakın iktisat yazma zor bir bölümdür. İstanbul ve marmara işletme yaz başka da bir şey yazma. İşletme altın bilezik.

www.bbc.co.uk gibi listening mp3 leri bulabileceğin güzel siteler var,

bbc 4'un arkası yarınları var bir süre sonra konu içine çekiyor zaten seni,tavsiye ederim.

dokunmalık reading var ama dinlemelik listening :/

@candanag ya bunu biliyorum da şu en baştaki bbc learning english blablabla kısmına ayar oluyorum. 1dkkalık kayıt 10sn sürüyo giriş kısmı

@patates anlamadım ya bbc 4 arkası ney?

@rakican seni de anlamadım:/

sesli ebook indirsen?

şu abinin podcastlerini tavsiye ederim:

teacherluke.co.uk

bu arada "arkası yarın" dediği radyo tiyatrosu gibi bişeydir. eskiden dinlerdik, bunlar bittiğinde "arkası yarın" derlerdi galiba ya da kuşağın adı oydu galiba.

sesli dizi demek yani podcast şu adresten download edilebiliyor.

www.bbc.co.uk

Bbc dekilerin textleri de var mı?

yapmadim. ne kadar caresiz olduguma bagli bakisim. arkadas ayarlamissa giderim yok obur turluyse yuzde 94 manyak cikma ihtimali var ama yuzde 6 icin denenebilir bilmiyorum.

yapmadım. ama yapılmasında sakınca bulmuyorum. güzel gidebilir. neden olmasın...

türkiye'de var mı ki bunun için siteler falan? sanmıyorum. bizim kültürde fazla rahatsız edici geldi nedense fikri. sanki referanssız (eheh) biriyle buluşunca hemen kesip parçalayacaklarmış gibi. halbuki bu konuda daha iyiyizdir bence abd'den falan.

Yapmadım. "Bu senin kedin, bu benim kedim. Hadi çiftleştirelim" der gibi ve çok yapay geliyor. Yapacağımı sanmam.

Edit: Yalan söylemişim. 10 yıl kadar önce bir kere yaptırıldım. Sıkılmıştım biraz.

blind date ne ola ki.

sözlükten bakıp öğrendim anlamını. tipini bilmediğim biriyle 1 kez buluştum. bok gibi bir durumdu. bir daha yapmam.

Ulkede date olayi yok ki, blind'i olsun, ilk bulusmada "adini koyup" aylarca sevismemek uzerine kurulu bizim kultur nadir durum disinda:)

olm tipini, şeklini bilmediğin bir şeyin ne "blind"i ne "date"inden bahsediyorsun. hatun diye gitmişsin, bir bakmışsın hüseyin abi karşında.

olabilir.

neredeyse hiç bir şey paylaşmadan direkt internetten tanışıp 2 tweetine bakıp buluştuğum birkaç insan vardı. Keyifli bi olay ama beklentiyi DİPTE tutmak lazım + vaktim yok yarım saat bi çay içeriz demen lazım ki karşındakiyle anlaşamazsan kaçmaya bahanen olsun.

var. ticaret.

dayım denizci. tankerde çalışıyordu en son, 9 bin dolar mı ne alıyodu. 4-5 ay yattı burda, "para bitti amınaki" deyip geri gitti geçen ay jashfjsk

var, bir şirketin genel müdürü.

bankada kredilerden sorumlu g. müdür

uzman denetçi. kendi şirketiydi şimdi ortak galiba bilemiyorum. 10+.

var, ilaç firmasında bölüm müdürü, organizasyon şemasında üzerinde 3-4 basamak daha var, diğerlerinin maaşını siz tahmin edin.

thy pilotu

Pfizer'in Ankara sorumlusu kaç sene önce ilk başladığında 20.000 dolara anlaşmıştı, şu an ne kadar alıyordur kim bilir.

otel müdürü

onun çok daha mislini kazanan var. eşimin akrabası.

sap uygulama şirketi var. varyap meridian'ın uzun kulesinin en üst katı komple buna ait. hayatımda gördüğüm, tanıdığım, oturup konuştuğum en zengin insan oydu. bir keresinde ataşehir'de yemeğe davet etti (ofisi oradaydı), palladium midpoint'e oturun ben geliyorum dedi. adam yarım saat sonra cem yılmaz'la beraber geldi. ooehh..

var. thy'de pilot. abd'ye uçuyor.

Avukat

dünya bankasında var

var. duyuruda da var mesela.
kendisi söylesin :P

icemint bi kişiyi ben de biliyorum konuşmuştum da kim şimdi hatırlamıyorum. yine de benim için kim olduğu değil ne iş yaptığı önemli:)

(bkz: yeminli mali müşavir)

Nick The Chopper ne yapıyorsun da oluyor?:)

maaşlı çalışanlardan bu gelir düzeyinde olan tek tanıdığım bir uzman doktor.

onun dışındakiler patron.

Üst level'ı var. Amcam. Bir şehrin ticaret odası başkanı. Aylık kira geliri 15 milyon kadar.

Avukat, 18 bin

altın tamiratçısı , sadekar yani.
babam yaz sezonu uçuyo rakamlar
ha bi de oteldeki kuyumcular satış danışmanları.

Ben yaptım öyle bi iş. Bi daha tövbe yapmam. Unvanım genel müdürdü. Şimdi tanıdığım iki kişi var. O dediğinden fazla alıyolar. Yerlerinde olmayı istemem. Hallerini görüyorum çünkü.

Burdayım abi. Ticaret.

eski sevgili. kaptan.

tankerde daha çok kazanılıyor bildiğim kadarıyla ama işleri daha zormuş sanırsam.

en son halk arasında bilinen adıyla 2. kaptandı (efendi kaptan). kaptan (süvari bey) olunca aldığı para da artıyor haliyle.

işinden memnun değildi fazla sorumluluktan dolayı. zaten meslek hastalığı da yapıyordu aldığı insiyatifler(psikolojik olarak). sürekli kaptan olmaktansa yine gemide başka bir işi (ne olduğunu hatırlamıyorum ama mühendislikti bahsettiği)seçerek daha az sorumlulukla aynı parayı alabileceğinden bahsediyordu.

ihracat alanında danışmanlık yapan insanların çoğu +10 bin alıyor şirketlerden.
iyi bildiğim bir alan olduğu için söylüyorum.

bunu kimsenin diyebileceğini sanmıyorum. insanoğlu hep daha fazlasını ister. diyen de kendini kandırıyordur. daha iyi bir araba teklif edersen bedavaya "ben tamamım" diyemez. ya da işte araba yerine ev, saat, bilgisayar, telefon vs vs...

...eski dönemlerde ise bunu yapan dindarlar, keşişler, rahipler falan vardı. özellikle uzakdoğu'da yaşayan keşişler bur tarz tiplerdi. belki hâlâ böylelerdir bilemiyorum.

Böyle düşünerek intihar eden bir kaç kişiyi haberlerde gördük. Zengin kesimden oluyor genellikle ancak şahsen ben öyle bir doygunluğa ulaşılabileceğini zannetmiyorum...

hep daha iyi bir ev, daha iyi bir araba hatta daha basit düşünürsek bilgisayar, telefon ya da kıyafet olacak. "ben tamamım" demenin insanı bunalıma sürükleyeceğini düşünüyorum.

"Ben tamamım" demedim, ama "Bu kadarı da iyiymiş, yeter. Devamı olsa da olur olmasa"yı sürekli diyorum. Yaşamaktan zevk almak için dürtüp duran, at gibi koşturtan bir amaca ihtiyaç duymuyorum. En büyük amacım zaten yaptığım şeyi zevk ile yapmak, onu da yapıyorum zaten; devamı çok umurumda da değil. Bu da çok tatmin edici bir şey.

Ben "Tamamım" demekten ziyade insan kanaatkar oluşunu, kanaat etmeyi artırabilir kanımca. Bundan fazlasına da gerek yok diyebilir insan.
Ama nereye kadar bilmiyorum tabi. Sonuç olarak kişiye göre değişir.

tamamım demiyorum, ama benden olup olabilecek olan bu kadar diyorum, gerçi sonuç pek iç açıcı değil, ama ancak bu kadar oluyor işte:)

Ben tamamım diyemem, kafamda bazı planlar ve projeler var birkaç tane. onlar olursa da tamam ben oldum demem gene ama "olduğu kadar, bu da bişeydir" derim herhalde.
ayrıca böyle diyebilecek insanların akıl sağlıklarından şüphe ederim açıkçası.

kariyeri işi gücü bırakıp hoşuma giden her şeyle uğraştığım bir dönemde bunu söylemiştim. mükemmeldi :)

kalan ömrümde bunu sürdürebileceğim şüpheliydi, sosyal baskı ve paraların suyunu çekmesinden mütevellit kürkçü dükkanına döndüm.

sevmediğim işimi bıraktığım ve kafamdaki asgari gelire sahip olabildiğim gün "bundan sonra ne olursa + olur" der öyle bakarım hayatıma. başarı vs. umrumda olmaz.

bazı maddi koşulları sağlayarak istediğim gibi vakit geçirmek dışında başka bir şey değil derdim.

oha lan opusulur mu? ben kalkmayacak olsam da uyaninca ilk once gidip yuzumu agzimi burnumu yikayip geri yatiyorum yataga.

sen de oyle yap, karsi taraf da oyle yapar yani.

Öpüşmem tabiki, sabah herkesin ağzı kokar.

morning breath diyor gavurlar buna yemin ederim midem kalkiyor, ben bir disimi fircalayayim, fazladan firca var sen de fircalayabilirsin deyin. Anlar heralde. Evde ekstra firca bulunduracaksiniz tabi.

herkesin kendi şeysidir tamam da yani abartmıyor musunuz? oldu olacak, dilekçe yazalım... neredeyse her sabah, neredeyse herkesin ağzı kokar uyandığında. tamam bir nane kokan ağız değil ama hiç umrumda olmaz açıkçası, öperim. sarımsaklı yoğurt gömdükten sonra öpüşmüyoruz sonuçta, sabah öpücüğü.

Seviyorsan sabah sabah ağız kokusu bile aromalı gelir..

Bazen işe bile geç kalıyorum :)

sizi bilmem de yatarken iyi bir agiz gargarasiyla öyle bir sorun olmuyor. iyiden kastim alkollü ve sert yakan bir nane.

Gidip sen fırçalayınca senin kokun onunkini bastırıyor. Almıyorsun. Bende öyle oluyordu en azından.

Hiç sıkıntı yaşamadım o kokuda, seviyorsam o kokuyu bile özlerim.

Bir de gece yatmadan dişleri fırçalamak gerek, o çok büyük oranda azaltıyor kokuyu.

sabah kalktığımda yanımda yatıyorsa sevdiğimdir zaten. bırak ağzının kokmasını uyanır uyanmaz kabahati bıraksa yatağa yine büyük bir hevesle öperim.

Söylenilen gibi; "Gidip sen fırçalayınca senin kokun onunkini bastırıyor. Almıyorsun." Yataktan kalkmaya üşeniyorsan yatağın yanında bisküvi gibi çabuk atıştırmak için ya da şu mint şekerlerden bulundurun ağız kokusunu bastırmak için.

Edit: "Sevdiğin olsa umursamazsın" diyenlere de takma pek. Evet, belki önemseme miktarı azalır ama o koku temizlenmiyor ki sevince.

dişini fırçalamıyosa naneli sakız filan ver çiğnesin. ya da baktın olmuyo sigara filan için. sigara koksun ağzınız.

bir defasında 5 kadınla birlikte yatmıştım. sabah kalkınca fena bir kavga dövüş oldu birisi anlarsın işte orayı öpüyor birisi dudağımı birisi boynumu birisi yanaklarımı birisi de ellerimi. baktım bunlar paylaşım yapamıyorlar yeter dedim. sabah kalkınca öpmek yok!. işte böyle durumlarda olay oluyor aman diyeyim tek bir kız ile yat.

boşaldım.

hahaha. dişlerimi fırçalayayım bari de, o da öküz değğlse kalkar fırçalar.

Gece "biriyle" yatmamak bence ilk etkili çözümü. Tanıyıp bilmediğin bi insandan tiksinme katsayısı elbette artar.

Bunun dışında gece uyumadan önce diş fırçalayıp, su içince kesinlikle kokmuyo bence.

Yatağın yanında sakız bulundur. Hatuna da attır bir tane.

ağız sağlığına dikkat edeceksin.
sigara içmeyeceksin
miden sağlıklı olacak

sabah ağzının kokması mümkün değil. sevgilin de böyle olsun, sabahlar olmasın.

sen kalk yap bu dediklerini hatun da kalkıp yapacaktır senden görünce sonra o dişlerini fırçalarken arkasından sarılırsın sırnaşırsın falan hoop yataktasınız.

+1 sevdiğin birisi olsa yadırgamazdın.

Scrubs'ın bir bölümünde elemanlar yatağın yanında ağız çalkalama suyu bulunduruyorlardı. Hatta yutulabilecek kadar yumuşak tatlı bir şey bulmak lazım falan diyorlardı. Denenebilir.

viaport

@kalemmuduru ya fiyatlar sıkıntı değil.
sıkıntı olan fiyat farkları. ben normal zara mağazasından bir ceketi 250tl'ye alıyorsam outlete 240tl ye almaya gitmem. 170 olsun 200 olsun. ama gidip %5 indirim diye outlet demesinler olay o.

Viaport tam aradigin yer uzak kalmazsa gel gor

@klasist tamamdır nasıl giderim'den baktım yerini öğrendim. bugün eminönüne gidicem, ordan dönüşte de viaporta gideyim. uzak muzak napalım artık :)

beklentini yüzde 1500 karşılayacak tek yer zeytinburnu oliviumdur

odtü, boğaziçi ve isimli vakıf üniversitelerinin çoğu.

Boğaziçi iyi, her telden insan var ama kimse kimseye karışmaz.

olum deyince kızıyosunuz da ortam falan hep senin elinde olan şeyler ya. uzak durman gereken okulları zaten tahmin edersin, hani ayrıca "kardeş şurası sana uymaz" dememize gerek yok. çevre, ortam elbette ki önemli ama gelecek planlarına da karı kıza göre yön vermemek lazım. ayrıca zaten türkiye'deki kalburüstü, kaliteli okulların hiçbiri saydığın şeyler konusunda sıkıntılı değil.

sana şöyle söyliyim ben istanbul üniversitesi edebiyat fakültesindeyim. fakültede 500 bin tane insan var, 600 bini kadın. bana gömleği pantolonunun içine sokan, ergen bıyığını kesmeyen, "mırıbı" diyen çocuklar geliyor. elin oğlu at gibi hatunlarla geziyor. e şimdi bu bizim okul "cemaatçi" olduğundan mı? değil. HANIM MIKNATISI olacak aga, öyle olduğu zaman dindar vakıf üniversitesinde bile ortamın olur.

velhasıl, dediğim gibi, hiç sevmiyonuz bunu ama SİZE BAĞLI.

gsü, ege, boğaziçi.

istanbul'a gel, kafan her yerde rahat olur. ayırmaya gerek yok. diğer şehirleri arkadaşlar anlatsın.

Açık ara GSÜ

Boğaziçi +1800

Güney Meydanda çimlerde cıbıldak ablalar yatıp güneşlenir, yanlarında türbanlı ablalar sohbetleşir, diğer yanda birileri voleybol oynar, kedi sever filan.

ha bir de gsü, boğaziçi gibi üniversiteler yüksek puanlarla girilen bölümlere sahip üniversitelerdir. burada arkadaşlar oraları söylemiş de öyle amerikan kolejlerindeki gibi ortamlar hayal edip de kazanamazsanız üzülmeyin. gayet mütevazi, çalışkan öğrencileri çoğunluktadır. dediğim gibi birini diğerinden ayıracak bariz fark yoktur senin kriterin için istanbul'daki üniversitelerde.

koç iğrenç kasınç neresi rahat. gs fena değil de küçücük sonuçta her telden çalan insan yok o kadar. boğaziçi en iyi. yine üniversiteye girsem yine boğaziçiye giderim.

msgsu

boğaziçi falan denmiş de kız erkek iletişimi bence baya boğuk ve çarpık boğaziçinde. bunun dışında kızları bayaa sıkıcılar. 4 senedir içindeyim, son iki yıldır ders dışında bir kızla konuşmadım sayılır, 10 dakika falan konuşup sıkıldıklarımı saymıyorum.

sütçü imam. adı bile rahatlattı değil mi.

megaholdings-yalan.blogspot.com.tr
megaholdingdolandiriciligii.blogspot.com.tr
eksisozluk.com

1- contact kısmında yazan yerlere telefon et. açan olursa git.
2- senden para isterse ortaklık vs adı altında sakın verme. onun dışında bir şey olmaz.

var böyle bir şey.

saadet zinciri. böbrek avı değil de keriz avı.

keriz avı +1

bulaşma. sözlükteki entryleri oku yeter.

benzer sorunu ben de yaşadım. önceleri ipod'um vardı, onla üyelik almıştım sonra telefona geçtim. arkadaşım telefon numaramdı kullanarak arayınca ulaşamadı. ben onu aradım ulaştım, telefondan değil de üyelik aldığı e-postayla deneyin bir de

bağlantılarınız boktan. wifi çekmiyor demek ki. bende öyle olduğunca modemi kapayıp açıyordum, düzeliyordu.

Kapıdan uzak olan tarafı tercih ederim. Hareket az olur.

sagda oturmayi tercih ediyorum cünkü bilgisayarimin konumundan dolayi kafayi sola cevirmeye alistim, boynum falan tutulmadan koluma yaslanip cok yorulmadan izleyebilirim sanirim.

bu durumda grubun dizilişi önemli. mesela bazı gruplarda gitarist sahnenin seyirciye göre solunda (Slash mesela) bazılarında sağda durur. kimi görmek istediğine bağlı olarak al. ben öyle yapıyorum.

Dikkatimi cekti, genelde sol taraftan aliyor insanlar. Sag taraf bos kaliyor. Salon full doluysa bile satilirken once sol blok tukeiyor salonlarda cidden dikkatimi cekti bu olay. Hep tesaduf olamaz. Bunun icin sordum, sebebi hakkinda belki bir fikrim olur diye.

Lisansı nerde okudun? Ortalaman? Master yapmak istediğin dal? Burssuz gidecek olursan (yüzde 90 öyle olacak) ne kadar paran var aylık? Dil bilgin ne durumda? Ingilizce şart.

neden burssuz olsun ki? ayarlamak çok mu zor? allora ingilizce bilmek ne kadar işe yarar bilmiyorum orda okullar italyanca hep.

hayır ingilizce okumak istemiyorum italyanca okumak istiyorum y.lisansı. ortalamam 3.25 üstü gastronomi ve mutfak sanatları yüksek lisansı yapmak istiyorum okulu ve bölümü buldum kuzey italyada. devlet okulu. aylık gelir ayrı mevzu da burs olayı halledilir italyadan alabilirim bursu diye düşünüyorum ama kesinlikle bursa guvenerek gıdeyım demıyorum.

Mula

Evet master için burs aralamak çok zor. Hele ki dünyada ilk 20'deki okullar değilse gideceği yer. Yurtdışı okulları master'a asistanlık vermezler genelde. Bursu da tev TÜBİTAK falan veriyor ama onda da en iyi üniversiteler şartı var.

@the night....

italyancan var mı? eğer bölüm ingilizce değilse ve italyancaysa yüzde 99 ihtimalle italyancanı kanıtlamanı isterler. toefl'ın italyanca versiyonu ne ise onu alman gerekir.

bölümün yetenek işi olduğundan yorum yapamayacağım. hiç bilgim yok açıkçası gastronomi için. ama şu noktada sen okulu ve bölümü bulduysan onların kabul şartlarına bak bir. ne istiyorlar bir gör. minimum şartları sağlıyorsan bölüm koordinatörüne mail at. gerisi gelir zaten.

hayır italyancam yok öğrenmek istiyorum. bölümüm yetenekle ilgili ama lisansüstü yapılırken yetenekten ziyade teorik derslerle alakalı. yani yemek yapmak değilde yemeğe ayrı bir form vermekle ilgili. italyan üniversiteleri sanırım koşullu kabul veriyorlarmış. çarşamba günü italyan konsolosluğuna gidip bilgi alayım diyorum eğitim ateşesinden, ya da italyan kültürden de olabilir.

burs olayı kıta avrupasından farklı italyada arkadaşlar o yüzden oraya gitmeden olur olmaz dememk lazım.

misafirperverlik konusu olabilir mi? mesela biz misafir konusunda daha hassasız.

ortalık yerde burun sümkürmek

ortalıkta gürültülü patırtılı burun sümkürmek. (yabancı kümesi içinde ki herkes yapıyor mu bilmiyorum ama italyanlar bu becerileri ile senfoni orkestrası kurabilirler)

para meseleleri.
mesela bir yere götürür sizi, siz de benzin parasını verirsiniz ayıp olmasın diye, hemen alırlar. biz olsak "ya lafı mı olur, sok o parayı cebine" falan deriz.

Sesli sümkürmeleri.

her ortamda bagirarak konusmalari.

gaz çıkarıyorlar ya o iğrenç işte

Taksim nostaljik tramvayda turist bi adam oturuyodu, inecegini zannetti kalkti kapiya yanasti. O esnada yerine bi kadin oturdu gencten. Adam orda inmemesi gerektigini fark edince geri dondu eski yerine, kadin da hemen kankar gibi oldu, adamdan yok yok oturun est. tarzi bi tavir beklerken yuzunde bir siritisla omuzlarini silkti ve oturdu. Kabalik bence bu, yurt disinda da sahit oldum, pek yer vermiyolar, kadin erkek fark etmez. Kabalar biraz.

çinlilerin şapur şupur yemek yemeleri.

yazılmış ama tekrarlamaktan zarar gelmez.

bağıra çağıra konuşmaları ve hayvani sümkürmeleri. kadın, erkek hepsi aynı.

Bir grup insanla kaldırım kenarında otururken şimdi milliyetini vermek istemediğim bir kadın tuvaleti gelince bizle konuşurken, tamamen o kaldırım kenarında, hiç muhabbeti ve istifi bozmadan açıp işemişti. Sonra konu ile ilgili arkadaşlar da "Ne olacak, insani ihtiyaç" tarzı yorumlar yapınca "TEM kenarında işeyen vatandaşlarımıza çok haksızlık ediyoruz o zaman. Bunlar işeyince medeniyet, onlar işeyince cahillik oluyor" ile "İşedi koskoca kadın. İğrenç" arasında gidip gelen duygu fırtınalarım oldu.

çok uç bi örnek diil ama, iki amarigalı telefonda konuşuyoken, içlerinden biri ''I gotta go!'' diyo ve orda bitiyo konuşma. öbür taraf da bundan alınmıyo. bizde böyle bişey yapan olsa, ''sen geçen gün niye telefonu yüzüme kapattın?'' sorusuna muhatap olur.

ama bi de bu soruyu tersine çevirip sormak var ki, bu listeyi üçe katlar heralda.

toplu ulaşım araçlarında aracı satın almış gibi davranmaları...
Antalya'da tramvay tıklım tıklım, birçok kişi ayakta duruyor,
2 turist oturuyor, maşallah sırt çantaları da iki koltukta oturuyordu.

öküzün büyüğünü ahırda unutmuşum!

dalje.com

bunun anlamı bizde farklı, onlarda farklı!

sümüklü,

muhtemelen çok iyi bir ailede yetiştin, Türkiye'yi yeterince tanımıyosun ve İstanbul'da araba kullanmadın.

www.youtube.com

ben Türkler çirkin filan demedim.

Soruyu tersten soralım dedim. Yani Türklerin yaptığı ve Amerikalıların kabalık olarak gördüğü şeyler diye soralım. Amerikalı dememin sebebi, ikimiz de iyi kötü bişeyler biliyoruz Amerika'ya dair...

Ben Amerika'da 8 senedir araba kullanıyorum. Şimdiye kadar 1 tane bile BMW'li götüme kadar girip selektör-korna yapmadı. kuja dostumuz beni çok iyi anlar.

Senede bir defa trafik magandasına denk geliyorum. Onda da o kişinin göçmen mi Amerikalı mı olduğunu anlamama pek imkân yok. Yalnız geçen sene bişey oldu: Stop levhası olan bir kavşakta durdum ve hareket etmekte 1 saniye kadar geç kaldım. Geceydi ve kendimi emniyette hissetmedim, yol görünmüyodu. 1-2 saniyelik bir tereddüdüm oldu. Arkamdaki X5'li kornaya bi asıldı!!!! En az 5 saniye süreyle kornaya bastı ve yanıma gelip camını açtı. ''Are you driving???'' diye bağırdı bana. Ben de camımı açıp, ana, avrat, sülale, bacı, ciğerlerim parçalanıncaya kadar küfrettim. Ne var ulan! Ne var!!! diye basbas bağırdım. Cevap: ''Türk müydünüz abi? Pardon!''

Benim burda bi patronum vardı, odama girmezdi. Çünkü odam, özel alanım olarak kabul ediliyor. Odamın kapısında durur ve oradan konuşurdu benimle. O başka bir işyeriydi. Şimdi işyerimde, iki gün önce, patronumun patronu geldi yanıma. Ben de mesai saati olmasına rağmen, kulaküstü kulaklıklarımı takmış müzik dinleyerek yapıyodum işimi. Onu görünce, kulaklığı çıkardım tabii. Kulaklığı da hemen çıkaramıyosun. En az 1-2 saniye sürüyo. Adam kibarca ne dedi biliyo musun? ''Sorry for bothering.''

Sana hiçkimse özel hayatınla ilgili bir soru soramaz. Hem yazılı hem de yazılı olmayan kurallarla, kesin olarak belirlenmiştir bu. Misal, doktor randevusu aldın. Âmirinden izin istiyosun. Ne doktoru? diye soramaz. Hatta doktora gittiğini söylemek istemiyosan, personal business der geçersin. Neymiş o personal business diyemez. Doktora gittin, döndün. Neyin varmış diye soramaz. Gizlice senin dosyana bakamaz, teşhisi neymiş acaba diye. Türkiye'de bi patronum vardı. Soruyodu kıza. Kız da kadın doğumcuya gideceğim diyodu. Kadın doğumcunun adını soruyodu bu defa. Dün burada bi duyuru vardı. ''Sevgilin yemek yapıyo mu?'' diye soruyomuş akrabalar mesela. Yapmıyo dersen de, bi yığın kafa ütülüyomuş.
Amerika'da bir süre yaşamış bir arkadaşım, Türkiye'ye döndü. Sonra orada yapamadı, tekrar Amerika'ya döndü. Türkiye'de, İstanbul'da, oturduğu sitede, arabasının yanına biri yaklaşmış. Biri dediğim, bir komşu ama selam sabah olmayan bir komşu. ''İkinci el mi aldın sen bunu?'' diye lafa girmiş. Bu Amerika'da kabalık olarak nitelendirilir.
Misal, markettesindir. Raflar arasındaki koridorlardan birinde dikilmiş, ve raflara bakıyosundur. Ama biraz geriden bakıyosundur. O koridordan geçmek isteyen biri, Excuse me diyerek geçer seninle raf arasından. Demese noolur? Hiçbişey olmaz. Çünkü geçebileceği başka biyer yoktur ve senin hava sahanla, onun rotası kesişiyodur. Ama der ve geçer. Başka bir ülkede daha yaşadım epeyce bi süre. Oradaki kibarlığa ve uysallığa da hayran kaldım.
Buna benzer çok örnekler verebilirim. Sen de diyebilirsin ki, sahte bir kibarlık o! Genelde sevgisizlik hâkim, yalnızlık hâkim, bencillik hâkim! Haklı da olursun, bunu demekle. Ama konu kabalıktan açıldığı için listemiz kabarık dedim.

yurtdışında ortalama bir türk erkeği de, türk kadını da gayet beğeniliyor.

demişsin. bu tespitine katılamayacağım. senin ortalama zannettiğin o Türkler ortalama değil. askerlik yapmadığın ve büyük bi ihtimalle Anadolu'da yaşamadığın için sen Türkiye ortalamasını bilmiyosun.

@tepedeki saykedelik abim

sümüklü hatırlattı. bişey daha unutmuşuz. Başka ülkeleri pek bilmiyorum ama Türkiye'de tuvaletin zemini pis bir yer olarak kabul edilir. Amerika'da ise, adam laptop çantasıyla, sırt çantasıyla giriyor şirketin tuvaletine. O çantayla birlikte giriyor tuvalet kabinine. E, tuvalet kabin kapılarının altı da, yerden 35 santimetre kadar yüksekte. Yani klozete oturmuş bir kişinin ayakkabılarını görüyosun. Adam o çantayı yere koyuyo, onu da görüyosun. bu da bizim pek yapacağımız bişiy diil.

tabii ki Dante - ilahi komedya

Rekin teksoy çevirisi ile Oğlak yayınları'ndan almalısın mutlaka. başka bir yayından sakın okuma. ya da çevirmenden.

-mesajına istinaden-

o halde bocaccio - decameron diyorum.

hikayeler şeklinde ama sana istediğini verir.

italyan dili edebiyatı okuyorum, "ne yazmışlar lan bunlar" diyerek dino buzzati ve primo levi'den başladım. bu süreçte tüm tavsiye duyurularına da yazdım zaten.

tatar çölü - dino buzzati
bunlar da mı insan - primo levi
şimdi değilse ne zaman - primo levi

şu üçünü bir çırpıda okursun diye tahmin ediyorum. levi alamanların toplama kampından kaçmış bir yahudi. ikinci dünya savaşı dönemine ilgi duyuyorsan çok seversin diye tahmin ediyorum. duymuyorsan bile okuduktan sonra duyarsın bence.

cesare pavese'nin de ayırt etmeden tüm eserlerini öneririm ama pek akıcı değil, başlangıç için iyi olmaz sanırım. ben intihar etmeye niyetlendiğimde "şunu okuyim de intihar ediyim" diyodum, bitirmem o kadar uzun sürdü ki emekli oldum.

alessandro baricco
italo calvino

hatta calvino'dan direk "eğer bir kış gecesi bir yolcu"

akıcı ve odül almış yeni bir isim olarak Paolo Giordano- la solitudine dei numeri primi kitabı var türkçeye tercümesi yapıldı mı bilmiyorum.

pescador'u severim fakat dino buzzati - tatar çölü önerisine katılmıyorum. okuma bence. (yukarıda yazdıkların ile mukayese edilemez bana kalırsa) italo calvino tavsiye etmediğim diğer bir isim.

dante ve boccaccio zaten efsanedir. binaenaleyh +1.

ikisinin dışında, cesare pavese ve edmondo de amicis.

batı cephesinde yeni bir şey yok'u tavsiye eden biri olarak gülün adı var ama ben bitirememiştim.
bir de yüreğinin götürdüğü yere git var ama öyle aman aman bişey de değil yani pek de edebileceğim bişey yokmuş :(

Antonio Tabucchi
Alessandro Baricco
Leonardo Sciascia

goodreadsten falan puanına bak, konusuna bak ve 3ünden de birer kitap oku derim.

dario fo - ödenmeyecek ödemiyoruz (tiyatro türünde ama çok akıcı ve komiktir)

Dino Buzzati su gibi okunur. Son derece kendine özgü bir yazar.

herkes ne güzel tavsiyelerde bulunmuş. buradakilerden farklı bir şey söylemek gerekirse, petrarca'nın divan'ını, leopardi'nin ve quasimado'nun şiirlerini mutlaka tavsiye ederim. şiir sevmiyor olabilirsiniz. ama bence bu sonelere kayıtsız kalamazsınız.iyi okumalar.

Aradaki fiyat farkı önemsiz ise Z1 ama ne gerek var yahu 3-5 3-5'dir derseniz g2.

100 lira falan fark ediyor alacağım yerde kesin z1 mi dersin ?

kesinlikle g2

ikisini de boşver, nexus 5 al :)

g2

G2

G3 al

Sar değerlerini kıyasla. Hangisinin düşükse onu al. Sağlık önemli neticede.

Z1 kullanmadım ama g2 yi kesinlikle tavsiye ederim. 1 hafta önce aldım bayağı memnunum.

z1

bir havluya sar. koy içine. sonra havluyu çek.

sağ elinizle ensesinden tutun genişçe, sol elinizle de ön patilerinin ikisini birden tutun. o zaman biraz afallıyor, siz o arada fırsattan istifade sokmaya çalışın içine.

zor anınızda yazmak istemem ama kedinin tırnaklarını kestirmek istememesi, kutuya girmek istememesi çok normal şeyler.

arkadaşların tarif ettiği şekliyle ensesinden tutup, kedi üzerinde bir hakimiyet kurup kutuya koymanız gerekli. yoksa kedi geri zekalı olmadığı için biliyor yani kutuya girince veterinere gidecek, iğne olacak, canı yanacak. iki tane mama koydunuz diye kanmaz.

eğer bir şekilde tırnaklarını kesmeyi ve kutusuna koymayı öğrenmezseniz kedini kastalandığında tedavisini yaptıramazsınız.

@sen git
@innerbliss

hepsini denedim. havluyu çekerken anında fırlıyor nasıl beceriyorsa, 3 santim açık kapaktan dışarı atıyor kendini, 8 aylık olmasına rağmen çok büyük bir kedi, çıldırıcam.

aynı sorundan mustaribim. kedim resmen havale geçiriyor, sadri bey gibi çırpınıyor kutuyu görünce. enseden ve ellerden tutarak baş aşağı sokmayı deneyin önce. kafasını sokunca ayakları da giriyor genelde. işe yaramazsa en garanti çözüm bir havluya ya da ufak battaniyeye sarıp öyle sokun. havlu/battaniye kalsın içinde.

ellerinizi çiziyorsa ellerinize tişört dolayın.

bu arada biraz kaba kuvvet uygulamaktan çekinmeyin. başarısız olan her denemenizde daha da cesaretlenip iyice allah oluyorlar sonra.

@mea maxima
@sir gawain
yahu hepsini denedim, kutuya girdiğinde de kapağı kapatıp kilitlerken kan revan içinde kalıyorum, eldiven hırka hak getire. o arada da 3 cm boşluk kalması yeterli, fırlıyor anında dik kutudan.

şunu izle! yastık kılıfı kullanabilirsin
www.youtube.com

Havluya sarmaya çalışınca, panikleyecek, daha çok korkacak ve daha saldırgan olacak. Kutunun üst kapağını çıkarın, kapısının olduğu tarafı duvara dayayın, kutuya koyup ne olduğunu anlama fırsatı bulamadan üst kapağı hemen takın. Ön kapısını takılı bir biçimde hazır bırakıyorsunuz tabii, sadece üst kapağı koyunca klipsi çevirmeyi unutmayın da siz koydum diye sevinirken kapıdan çıkıp gitmesin. :)

o zaman ya bir komşunuzu ya da bir arkadaşınızı çağıracaksınız yardıma.

öncelikle birisi ensesinden tutarken öbürü tırnaklarını kesecek öncelikle.

@mea

3 kişi denedik tırnaklarını kesmeyi. yazın ortasında komando gibi giyindik resmen, yine durmuyor yine durmuyor. öyle hızlı kurtuluyor ki elimizden, baya sıkı tuttuğumuz halde. acayip bir hayvan.

öncelikle kediye patron kim göstermen lazım. annesi gibi ensesinden tuttuğunda kaçamaz, mal gibi donakalır normalde. kucağına oturt, patisini al eline, bırakma, sakinleştir. sonra çat çut kes.

uzun uğraşlar sonunda havluyla soktum kutuya, kıyamet kopuyor şuan. çok teşekkürler hepinize

kutuya en köşeye en sevdiği mamadan koyabilirsin.

@douchebag'in yazdıklarının altına ben de imza atıyorum.

siz kedinin oyuncağı olmuşsunuz, tebrik ediyorum. sizin evde tersine evrim başlamış. antropologların gelip incelemesi gerekli :)

@mea maxima kedinin oyuncağı falan olmadık, hayvan gerçekten çok güçlü paramparça mı olsun her yerim?

tam kapıdan çıkarken kutunun içindeyken kutuyu devirdi, dört kilidin tek bir kilidi açıldı ve bastırarak çıktı içinden. 2 saniyede falan oldu bunlar.

o videodaki yöntem bana mantıklı geldi, yastık kılıfına sokup kutuya koymak.
ayrıca benim rahmetli kedim de bazen tazmanya canavarı olabiliyordu. sıkıysa patron kim göster.. köpeklere gösterirsin de kedilere biraz sıkar.

holde yarım saat uğraş verdim, kapağını kapatırken çıkması asıl sorun. hatta kilitleri tam kapalıyken bile çıktı diyorum. yumuşak da davranmadım ama en son artık nefes nefese kaldı vücudu falan seğirmeye başladı korkup bıraktım. teşekkürler tekrardan..

hayvani kilifin icine koyup havluya sarip vs kutuya koymaya devam ettigonoz surece her seferinde daha cok korkmaya baslayacak kutudan, oncelikle bunu bilin. sonra, kutuyu kaldirmayin ortadan, en son yattigi yere yakin bir sekilde kapisini cikartip koyun, hayvan o kutunun varligina bir alissin. "buna her girdigimde veterinere gitmiyomusum lan demek ki" desin, kutununu icine de polar bir sey koyun yatak olarak kullanmaya bile baslar zamanla:)

simdi icin cok fazla sansiniz yok gibi, iyi bilirim evcil hayvana guc yetmediginde yasanan caresizligi 40 kiloluk labradoru olan 50 kiloluk bir kadin olarak:/ istinyede beklenin soyledigi su an icin en mantikli makul cozum bence. en azindan hayvani korkutmamis olursunuz. bu arada eldiven olarak su uzun bulasik eldivenlerinden kullanin, kumas kar etmez kediye.

eger o kadar iri bir kediyse kutunun sapi kirilabilir bu arada yuke dayanmayip. bizim evde iki tane kirik kutu var :) saglam biseydir insallah cocuk yolun ortasinda pat diye dusup iyice korkmasin kututan...

valla şurda tartışmaya girmeye gerek yok.

sizin evcil hayvanınız, sizin ailenizin bir üyesi. sizin sorumluluğunuzda. onunla nasıl başa çıkmanız gerektiğini bir şekilde bulmalısınız.

manyak kedi veterinerde nasıl kuzu oluyor peki? önemli olan burası.

Ben de 1 saat ugras sonunda sokabildim bugun. Nasil da buyuyor sipalar.
Topla, odul mamasiyla denedim olmadi, en son bogusarak koydum:(

yıldız parkında yürümek güzel olabilir, hava da çok güzel.

istanbul gibi bi yerde başbaşa kalabileceğiniz yer olmaz ne yazık ki.

Yıldız Parkı veya Emirgan korusunda güzelce gezilebilir.
Bebek yeniköy sahil yürüyüşü olabilir.

yıldız parkı. bayağı bir baş başa kalabilirsiniz.

sevgili arkadaşlar böyle sıcak bir yaz gününde dağda tepede, güneşin altında yürümeyi önermeyin. yazıktır insanlara.

boğaz manzaralı güzel bir kafede klimalı serin serin oturun limonata için. ortaköy'de ve bebek'te böyle güzel yerler var.

istanbulu seçerim, avrupayı sevmedim ben aga soğuk memleket, ne kadar eleştirirsen eleştir toprağı gibi olmuyor hiçbir yer.

1.yi seçer oradan gelen parayla da dünyada gezmedik yer bırakmazdım

3 bin euro fena değil. sevdiğim bir işi yapıyorsam yükselme alçalma sorun değil. zaten mutlu olurum.

türkiyedeki ise 15 bin lik bi işse ciddi stres vardır. rekabet vardır. garantisi yüksek görünmüyor. ve metropol şehirlerden birindedir. sürekli kalabalık içinde şirket arabasıyla hergün 2-3 saat ev-iş arası trafikte geçirip haftasonları sırf yorgunluğumu gidermek için evde kapalı kalıp yatarak geçirecekmişim gibi.


avrupa diyorum.

1

bu biraz şeye benzedi iki buton var birinde bir milyon dolar ama %50 ihtimalle diğerinde 500.000 dolar ama garanti senin.

kesinlikle 1'i seçerim. 15-20 bin gelir istanbulda rahat yaşamak için ideal

avrupada nerede çalışacağınız önemli, bi de tabi çalışma saatleri..

istanbulda haftada 6 gün, günde 9-10 saat çalışırken, avrupada günde 7-8 saatten haftada 5 gün çalışacaksam avrupa tabi..
ayrıca, senelik izin de önemli.

ikisini de eşit şartlarda kabul edersek; istanbul olurdu tercihim.

tartismasiz avrupa.

yasam kaliten daha yuksek olur, rahat edersin, dil ogrenir kendini gelistirirsin. mis gibi yasarsin. emeklilige kadar hic yukselmemek psikolojik olarak zor birsey. kulturel anlamda cok daha fazla firsat var avrupa'da. ayrica diger butun avrupa ulkelerine vizesiz gecersin (oturma izninle), trenle cok guzel tatillere gidersin. pahaliya da gelmez cok. trafik olmaz, toplu tasimada laf yemezsin, insani daha duzgundur. aklima bunlar geliyor avantaj olarak.

ama ben zaten turkiye disinda yasadim, zorluk cekmedim. seviyorum farkli sehirlerde yasamayi. bu yuzden hic dusunmeden giderdim. herkesin karakteri buna uygun degil. dogup buyudugun ulkeden, dilden uzakta yasayamiycagini dusunuyorsan bosuna o tasinma stresine sokma kendini.

2. kesinlikle 2.
en büyük sebebim ülkenin gidişatını sevmemem. hem de kendini sınırlarımı aşarak farklı bir yaşam tarzına sahip olma şansım olduğu için. üstelik Avrupa'nın birçok yerinde çalışma şartları Türkiye'dekinden çok daha iyi. İstanbul'un gürültüsü, kabalığı, trafiği uzun vadede çekilecek gibi değil. Hayatımı plaza çalışanı gibi geçirmek istemiyorum.

Kesinlikle 1.

İstanbul paran varsa harika bir yer. 20bin gelirle istanbul sana cennet olur.

1. seçenekteki rakamın dolarıyla ABD'de yaşadım yıllarca ama bayıp döndüm İstanbul'a. Ha şimdi 2. seçenekteki rakamla yaşıyorum ama yine bunları bilip aynı yol ayrımında olsam yine dönerim İstanbul'a.

kağıt üzerinde bakıldığında 2. seçenek daha iyi gibi duruyor ancak yurtdışında yaşamak ve çalışmak herkese göre değildir. bir çok kişi türkiye'den kurtulup yurtdışına kapak atma peşinde ama bazı durumlarda bu ters tepebiliyor. orada yalnızlık çekebiliyorsunuz, daha kötü hissedebiliyorsunuz. aile ve akrabaları özlediğinizde ha deyince gelemiyorsunuz. bir çok ülkede 2. sınıf vatandaş olarak görülebiliyorsunuz. bunları da değerlendirmeniz lazım (söz konusu ülkeye göre) ancak işlerinizi rayına oturtursanız bir daha türkiyeye uğrama ihitmaliniz bile olmaz :)

ben şu iki seçenek arasından 1.yi seçerdim çünkü miktar yüksek ve risk almaya değmez. atıyorum yurtdışında 3bin euro istanbulda 10bin tl olsaydı o zaman yurtdışı derdim.

3000 euro para mi ulan it oglu it!

:)))

20 kagidi tasarruflu harcarsan 20 seneye bir suru yatirimin olur kendi isini bile kurarsin. 3000 euroile paris amsterdam vs de ortalama, londrada da ortalamanin biraz alti bi hayat yasarsin. Hem yabanci memleket. Hic yoktan iyidir evet ama 20k varken degmez. Turkiyede parasi olana da cok elit kulturlu guzel ortamlar var, jipinden inmez alt sinifa gozunu kapar keyfine bakarsin.

kesinlikle 2.

torpilin olmadigi, her seyin duzgun ilerledigi bir ortamda ve her aksam rte ve tayfasini, oruc tutmayanlara saldiran tipleri gormedigim bir yerde cok daha mutlu ve basarili olurum diye dusunuyorum. bu performansima da yansir, alir yururum ben.

gerçekten aşık oldum. Nelerden vazgeçip neleri kabul ettiğimi yazsam destan olur, o kadar uçtum. yok kavga filan etmedik ki ben sevdiğim adamla kavga edemem ki. o kadar geveze ben..3. kelimede tıkanıp kalıyorum cümle kuramıyorum duygusala bağlayınca :D
üzerinden seneler geçtikten sonra, nesine aşık olduydum ki acaba, nasıl yaptım onca şeyi acaba vs derken bulmak var kendini.. başkalarını anlamayı bırak insan kendini anlayamıyor. hiç uğraşma bence anlamaya.

Bi kere aşık oldum. Kimyanın abuk subuk bozulmasından, gözünün deli gibi kararmasından anlaşılıyo :D Karakterimden tabii ki ödün vermem, bu ödün verilmesi gereken bir durum değil. Zaten günlük hayatta da gözü kara bir insanken, direkt superhero oluyosun.

ben oldum. hala da asigim. hayatimi ondan baskasiyla gecirmek istemedigimi fark ettigimde anlamistim.

her diyalog kavgaya donusmedi ama cok zor donemlerimiz oldu. kisa bir sure ayri kaldik o sirada. sonra akli basina geldi keratanin. simdi birlikteyiz tekrar.

kisiligimden vazgectigim oldu, sonrasinda pisman oldum. konustuk anlastik artik yapmiyorum.

cok mantiksiz seyler yaptim. kimse icin yapmiycagim seyler yaptim. ama ask iste. uyusturucu bagimliligi gibi birsey, mantik falan kalmiyor isin icinde. bunu yasamadan anlayabilicegini dusunmuyorum. oyle bir his ki, butun o mantiksiz seyleri yapman sanki dunyanin en mantikli seyiymis gibi geliyor. kadin bakisacisi bu yani, erkekler belki farkli hissediyordur.

bir kere oldum. normalinde başıma buyruğumdur, ama öyle bir haldeydim ki o ne dese onu yapıyordum. uçuk istekleri yoktu tabi, ama mesela o ne zaman isterse o zaman görüşüyorduk gibi. kendimden daha fazla onu düşünür haldeydim, kafamı yastığa koyduğumda sadece onun için dua ediyordum. fır döndüm etrafında. sonuç 0 tabi ki. bir daha böyle bir aptallık yapacağımı sanmıyorum.

bi 11 yaşındayken bi de 22 yaşındayken sanırım :p
yaptığı her şeye hayranlık duyunca insan anlıyor. bu konuşurken saçıyla oynaması ya da cebinde akbil araması bile olabilir. insanlar sevda ile aşkı karıştırıyor bu noktada. aşkta hiç bitmeyen bir hayranlık vardır.

her diyalog ve eylem kavgaya dönüşmedi, zaten aşıksan üzmeden anlatmak istersin derdini. önemli olan ondan istediğini almak değil birlikte mutlu olmak olur. her haltta kavga çıkaran insanlar olgunlaşmamış insanlardır. 2 yılda 1 kere kavga ettim sanırım, onda da kendi inadından oldu.

ne yalan söyleyeyim kişiliğimden vazgeçtiğim zamanlar oldu :p yapmam dediğim, başkalarında görünce dalga geçtiğim pek çok şeyi yaptım. ama başkalarının düşüncesi umrumda olmadığı için aşk diyebiliyorum.

bi de kaçırdığım her anını, çocukluğunu, ergenliğini görmek için ona benzeyen oğlum olsun istiyorum. aşkla alakalı mıdır bilmem..

yukarıda da insanlar çok güzel anlatmış okurken ciddi ciddi duygulandım ama n3tw0rk3rınki sanırım benim aşk tanımıma en yakın olanı.
ha bi de bunları okurken aklına gelen kişiye aşık olma ihtimalin çok yüksek :)

aşık olmadan önce sabri gibiydim, olduktan sonra zidane gibi hissettim.

ben.

anlayacak bir şey değil, yaptığın her şeyle ortaya çıkıyor zaten. aradan zaman geçip gözün açılınca "lan ben napmışım amk? koy götüne gitsin amk orospusunun" diyorsun eheheh.

"gerçek aşk"tan kastın ne bilmiyorum. ama aşık oldum. hala da aşığım hayatımı ondan başka birisiyle geçirmek istemiyorum. kavga da etsem NE bileyim aldatılsam dahi ne olursa olsun ondan başka birisiyle olmayı düşünmüyorum ayrı kalkmayı düşünemiyorum

'Lisans dereceni bitirdigine dair bir belge gosterebilecek misin? Eger gosterebileceksen 2014 sonbahat somestrina girebilirsin.'

Senden istedikleri şey öğrenci işlerinden alacağın geçici mezuniyet belgesi. Diploma çıkana dek verilir o.

Geçici mezuniyet belgeleri de geç çıkar ayrıca. Bir ay sürer. Hemen yarın gidip dilekçe yazıp iste.

geceleri uyuyamadığın için uykun geliyor. Uykunu düzene sok. Geçer.

Gündüz uyuma sakın. Gece uykunu alman lazım. Siyah çay değil de papatya veya rezene çayları uyku yapar.

öncelikle tebrik ederim. b rh- çok nadir bulunduğundan 10 diyorum ben; babam ameliyat olduğunda bulamamıştım ben çevremde, kan bankası başka merkezlerden kan da kabul etmemişti, zar zor halledebilmiştim.

yeni bir duyuru açmamak için buradan sorayım müsadenizle.

benim kan grubumda b rh- kan vermek istiyorum ama benim ellerim titriyor ve arada sırada başım dönüyor. kan verince bu şikayetlerim iyice artar mı?

@rahmi pinkfloydoglu bu aslinda bünyeden bünyeye degisir ama ben kan verdigimde hic bir sorun yasamiyorum. Zaten sonrasinda 20 dakka uzaniyorsun ayran su falanda ikram ediyorlar.

Babam ya b- ya da a- idi ve sürekli kan verdi ömrü boyunca. Çok önemli yani. 10 diyorum ben de. Vermeye devam et.

tebrik ediyorum aynısını ben de yapıyorum. hatta yukarıdaki kan aranıyor duyurusuna gidecektim ama grip oldum halsizim. ondan gidemiyorum. size tavsiyem kızılay gibi yerlere bağış yapmaktansa ihtiyacı olan birine bağış yapmanız.

çünkü kızılay verdiği kadar kanı verdiği kişiden istiyor. bağış dediğimiz şey pek bi işe yaramıyor. ama ihtiyacı olan birine gidip kan verince tam manasıyla bağış olmuş oluyor. bu da benim düşüncem.

Oyle tutanlar var. Sabah kalkar kalkmaz o gün oruç tutmaya niyetlenerek tutabilirsin

Yemeye içmeye bağlı bir hastalığın yoksa tut bence. Sahur sünnet oruç farz çünkü

Bir de açlıktan ziyade susuzluk öne çıkıyor oruçta.

Ayni durumdayiz,bende saatin azizligine ugradim.ustelik iftarda yedigimide cikarmistim rahatsizlaninca ama nasil olsa evdeyim.yata yata aksam olur ins.bende tutucam.

Ben dün öyle tuttum. Üstelik hiç de uyumadım. Sabah 7'de kalktım. Son iki saat baş ağrısı oldu onun dolumda iyiydi.

dışarda güneş altında çalışmayacaksan çok rahat tutabilirsin

tutma, sonra başka gün tutarsın bugünü

Ben iftar vakti "allahım bu orucumu kabul et Yarın ki orucumu da sihhatle tutmami nasip et..." diye dua ederek açıyorum. Bu aynı zamanda ertesi güne niyet etmek oluyor. Baya unutkan biriyim Tavsiye ederim

niyet etme süresi, öğlen vaktine kadardır. niyet etmediyseniz hala, öğlene doğru(öğlen ezanı) duruma göre tutarsınız. zaten güneş altı/ağır iş/koşuşturmalı evrak işi vs. yapmıyorsanız tutmaya çalışın.

Pazar günü zaten. Tut yahu, ne olacak.

IELTS kesinlikle.

ielts'ten 7.5 aldim, ayni performansla toefl'da hayatta 100'u goremezdim.

puan almak ielts'de daha kolay ama alacagin puani nerede kullanacagin da onemli. zira turkiye'de ielts denkligi yok artik. basvuracagin yerler yurtici ise iyice arastir her seye ragmen ielts'i kabul ediyorlar mi diye.

@sAINT ve sen git ben geliyorum,

neden peki? ne farklılığı var ki bunların?

@inevitable loser
yok tamamen yurtdışı üniversitelerine başvurmak için kullanacağım, avrupa(başta uk olmak üzere) sonrası da amerika kanada avustralya..

Sistemi daha güzel. En azından bilgisayar başında değilsin. Ayrıca toefl 4 saat mi ne sürüyor. Ielts 2.40 + başka bir gün sadece speaking.

Ayrıca speaking bir insanla oluyor ielts'te. Native biri ile yapıyorsun. Seni yönlendiriyor, karşılıklı konuşma oluyor. Toefl'da mikrofona konuşuyorsun.

Seni sevmiyor. Kendini kandırma amk. Sil gitsin. Değmez.

bitmiş o iş ya. hatta başlamamış bile bence. aynı şehirde 4 ayda 3 kez görüşmek nedir yahu?

sizin probleminiz gorusmemek. mesajlasmak igrenc bisey, nefret ediyorum ben. ha katlaniyor muyum katlaniyorum. 5 senedir uzun mesafe iliskisi yurutuyorum. ama gorusebilsek aramizda cikan butun sorunlarimizi, ufak trip atmalar dahil, cok cok daha hizli ve kolay hallederdik onu da biliyorum.

yuzyuze olmak cok ayri bisey. zorunda degilseniz mesajlasmayin. ara, telefonda konusun. veya bulus. bu kadar basit. mesajla iliski yurumesi cok cok zor.

simdi guzelce kizi ara, gorusmek istiyorum de. oturun bi icinizi dokun birbirinize. sonra bakalim neler olucak.

boyle anlamsiz triplesmeler de yapmayin nolursunuz. ayni sehirde yasamanin degerini bilin.

@sen git ben geliyorum'a katılıyorum. O kız seni sevmiyor. Tek taraflı olmaz bu işler. O da yazacak sen de. Zamanını boşa harcama. Ayrıca aynı şehirde oturup 4 ay da üç kez görüşmek nedir? Farklı şehirde okuyan takılmalık arkadaşlarımla bile daha çok görüşüyorum ben.

Az önce konuştuk. Tersledi yine. Ben de bitirdim. Bu ne lan böyle.

koşarak uzaklaş ,açık ve net

yürümezmiş zaten o iş.

sabanci, bilgi, bahcesehir. sabanci varken bahcesehire bilgiye gidilmez de ondan.

sabancı, bilgi, bahçeşehir.

Sabancı tamam da bilgi mi bahçeşehir mi emin değilim mühendislik olunca. Daha çok yeni bilgi de müh.

Sabancı Bahçeşehir bilgi

sabancı bilgi bahçeşehir

sabancı. yalnız sabancı'nın açık ara en kalabalık mühendislik bölümü eğer doğru biliyorsam, o yüzden çevrende sağlam olduğu kadar mal öğrenci de olacaktır diye tahmin ediyorum (tam burslu olduğuna göre kötü bir öğrenci olmadığını, üniversite eğitiminin hakkını vereceğini varsaydım, beni haksız çıkarma genç karşim).

tabi ki sabancı. diğerlerini yazma bile

a şıkkı

ikisi de değil. tek bir kıza yazan ama bunu arkadaşlık adı altında yapan, onu 'teselli' eden ve erkek arkadaşına karşı dolduran orospu çocuğudur meriç.

kızlar da orospu olduğundan bilseler de görmezden gelirler. ego beslemesi hoşlarına gider.

ilk dediğin değil, meriçlik daha "aşağı" bi kavram. bi kızla gönül ilişkisi kuramayacağını bilen, bu yüzden o kızın yanında arkadaş olarak takılmaya çalışıp "belki bir umut" diyen yılışık erkeğe denir meriç diye. kıza yaranmak için her şeyi yapar, kendini o kıza adamıştır. kıza sarılmak ister ama sevgili olarak sarılamayacağı için yakın arkadaş olmaya çalışır, bari çok yakını olarak görsün de öyle sarılsın der.

sevişmek istediği kızlara kanka ayağına yaklaşıp, dert dinleme adı altında kızların ilişkisine karışıp sevgilileriyle aralarını bozan, kız sevgilisinden ayrılınca ağlanacak omuz gibi davranıp vesileyle duygusal açıdan zayıf kızdan faydalanmaya çalışan, ya kardeşimsin sen benim aynı yatakta yatarız nolucaak, ya benim yanımda giyinmekten mi utanıyorsun ilahi, gel kucağıma otur kankyyy selfiee çekelim şeklinde kızlarla sürekli fiziksel temas kuran, yani bir nevi kızlara kendini zararsız gösterip fırsat kollayana denir.
kıza aşık olup yanında arkadaş gibi dolanmak başka bir şey, o friendzone, meriç gibi yavşak ve fırsatçı değildir yani, amacı sikmek değil işte. meriçlerin bir de tek bir kız değil bütün bir kız grubunun meriç idirler, hepsine aynı şekilde yavşak yavşak davranırlar, hangisi düşerse artık.

hiç bir bilgim yok ama ben genelde sadece erkek ortamı olan tiplerin kız-erkek yakın arkadaşlığında erkek tarafına meriç dediğini duydum. başkaları da bu tarz bir şey olduğunu söylemişti.

ne yani şimdi masumiyetteki haluk bilginer meriç mi oluyo aq

aynen alice ben de öyle biliyorum ama bi uzlaşamadık, duy r_u_h duy.

@sen git ben geliyorum +1. ayrıca meriçlerin hiçbir şuçu yok, sıfır. meriçlere kıl olan adam da net geri zekalıdır. gerçi, meriç varsa kız prim verdiği için meriçtir, kızın sevgilisi de doğal olarak cins bir adamdır.

çapkınla meriç farklıdır arkadaşlar. meriç aşık olup açılamayan, friendzone'un aynı anda hem kralı hem kölesi olmuş tiptir. kızın sevgililerine bok atar, dedikodu yapar, kızlar sevgililerine onun için "yaa o benim 4 senelik arkadaşım, öyle şey yapmaz" derler. korkaklığından kıza yanaşamamıştır, arkadaşlığını da bilmez, bişey olsa da kız yanaşsa diye beklerler.

gel kucağıma otur vs vs diyecek kadar özgüvenli, kimi götürürsem kar diyecek grubun meriçi olmaz ona yavşak denir.

en basit ve doğru şekilde sen git ben geliyorum açıklamış.

meriç, arkadaş olarak yaklaşıp, kızı sevgilisine karşı dolduran elemana denir. budur. eğer bunu yapmıyorsa meriç değildir bence, yani potansiyel meriç olabilir ama meriç sıfatını hak etmez. meriçlik çok aşağılık bir müessesedir. amaç, hatuna yaklaşıp onu elde etmekten ziyade, hatunu kendi adamından uzaklaştırmaktır.

dışardan bakınca evet tam bir şerefsizlik ama ben az yapmadım bunu lan. sormayın olum bana ilişkinizi falan. ayrılayım mı diye 100 tane sebep sayıyosunuz, "ayrıl o zaman" deyince suçlusu biz oluyoruz.

buyrun meriç benim.

daha önce öyle bi operasyon yapmışlığım var ki.. meriç fazındayken kıza her tür mantıklı öneriyi yaptım. bu sıra birinden kötü şekilde ayrılmış, başka birini de hazırda tutuyordu. ben daha o kötü şekilde ayrıldığı adamla beraberken kendisini tanımış ve ilk görüşte göz koymuştum. sonra biri olduğunu öğrenince (yani 20 dakika sonra herif bunun yanına gelip öpünce) vazgeçmiştim. neyse efendim bunlar çok uzun zaman önceydi.

ben ortalarda yokken birinden ayrılıp öbürünü hazırda tutmuş. ben sonra alakasız bi zamanda tekrar olaya dahil oldum. baktım yine geç kalmışım amk. son derece meriç gibi öncekiyle yaptığı hataları ve sonraki muhtemel sevgilisiyle yaşayacağı muhtemel sorunları falan. buraya kadar niyeti bozmamıştım.

sonra bir gün... bu yeni lavuk baktım benden iyi biri değil. eski zaten tam bi dangalak. kız da iyi. yani kafa kız. dedim ben bunları ayırırım. sonra kızdan bi sinyal geldi. ben de karşı sinyal yaptım. iki gün içinde iş bitti.

gerçek bir meriç asla niyeti bozmaz. ben imitasyon bi meriçtim. niyeti bozdum. kız da meyilliymiş. kız meyilli değilse meriçlik kalkanı kolay kolay delinmez. meriçliğe saplantılı ve silik bir aşık olma önkoşulu da gerekmez. meşrebine göre bir meriç cinsel olarak aktif olabilir de olmayabilir de. yani kıza çakabilir de.. meriçleri genellemeyin. kınamayın. herkes bir gün meriç olabilir. günahkarlardan değil günahtan sakının. kendinize iyi bakın.

bir de meriçlerin genelde ilişkiye başlama sürecinde sorunları olmaz. teklif de eder. meriçlerdeki orospuluk nüansı, birden fazla kadınla cinsellik vs beklentisi gütmeden yakınlaşıp (ya da en azından başarıyla o rolü oynayarak) birden fazla boştaki hatunu mundar etmesindedir.

meriçleri nefret edin ama onlara asla acımayın amk. böyle diyince ben de sinir oldum ibnelere.

tanımlara göre ben de meriç oluyorum zaten namus ninjası :) utanmana gerek yok.

sen git ben geliyorum +1

ikincisi meriç'tir. kadın hali de nihal'dir.

ilki taylan ya da bora gibi bi şeydir.

(bkz: meriç/@devilred)

%0.02 falan

ankarayı bilmiyorum.

olmaz.

ankara dışını düşün. özelleri bilmiyorum.

@sen git ben geliyorum: niye ankara dışı?

ankara'dakilere puanın yetmiyor çünkü?

hacettepe gelmez unut onu.

önce türkçesini söylesen aga ?

I think X fits me best since it allows me to transfer my economic background to my future works.

Idare eder oldu ancak. Kusura bakma.

Because the x corporation is the workplace that I can implement my economical background to the studies, I think that the x corporation is the suitable place for me.

x is the most convinent organization for me to put account my economic education and backround

bankadan bankaya degismekle beraber ortalama 2200-2500 arasi.

Kuveyt 2800 civarı.

ayri ayri aldiysan beklemez. ayrica 30 dakika surede her turlu kacirirsin.

edit: ayrica 19:40'taki ucak kapilarini kacta kapatacak? senin ucak inerken digeri coktan kapatmis olabilir :)

Bavulları ne yapacaksın?

Bavullar sorun olmuyor aslında. Check-in sırasında diğer uçuşumu da söylediğim zaman aktarım yapıyorlar normalde.

Tek sorun zaman problemi. Eğer bu uçağa binemezsem gece yarısı hedeflediğim yere inmiş olacağım, o da taksiye mecbur bırakıyor beni. Toplu taşıma varken hiç de tercih ettiğim bir durum değil bu ekonomik olarak :)

öncelikli olarak iki bileti bağlantılı(tek pnrdan) zaten alamazdınız, almış olsaydınız bile ilk uçak gecikti diye ikinci uçak sizi asla beklemez. eğer ilk kalkış yerinizde devam uçuşunuzun biniş kartını aldıysanız yetişme ihtimaliniz var ama eğer dış hattan geliyosanız yetişmeniz çok zor. eğer bu riske girecekseniz kesinlikle söyleyin bagajınızı son noktaya kadar bağlasınlar ve hızlı ramp etiketi taksınlar.

kaçırdın bile sen onu.

Biniş kartını da alabiliyorum sanırım. Bugün aynı uçuşların kalkış ve iniş saatlerine baktım da ilk uçuş geç kalkmış ama ikinci uçak da aynı miktarda geç kalmış. ilginç bir durum, kararsızım hala. :/

yetişme ihtimalinizi %10 dan az görüyorum. o da ancak diğer uçak rötar yaparsa yetişirsiniz. dış hatlardan iç hatlara geçmek neredeyse 40 dakika sürer zaten.
bazen pasaportta hayvani kuyruklar oluyor, 1 saatte çıkıyorsunuz

kaçırırsın uçağı

Asiri ozgulukcu mallar normallestiriyor. Kendileri de nemalanacak ya guya, bu sekilde olur saniyor.


"yeaaa rahat birakin bizi pis yobazlar, aldatmak herkesin hakkiiiiii"

@nohut: Hocam sen herhangi bir konuda düşünme ve yorum yapma. Kendini başka şeylere ver, rahatla biraz.

bro sakin ol, öyle 2 tane başlık açıldıysa altına yazılan 40 cevabın çoğu yerin dibine sokuyo zaten. gerçi yerin dibine sokmak da keyifli şimdi allah için. neyse hepsi eğlence zaten. normalleşen bir şey yok. sanarsın millet altına "benimki 15 yıllık, gel beni sik" yazmış aq.

@fengari, tam da senin capinda birinin tavsiyesine ihtiyacim vardi frengi kardesim. İyi ki tavsiye verdin.

Not: leeen, alkol sacma dedigim icin mi kirildin, sevimli sapsi seni :)

Orospular çünkü. Erkeği de kadını da orospu. Allah karakterlilere denk getirsin hak edenleri inşallah.

@nohut: çap ve "frengi" göndermesi oovvv. Çok çaplı. Çap çap çarpıldık hacı burada.

troll olanlarda var aralarında, onlara dikkat.

ön not: zormuş amk. aksanını sikeyim. bir de böğürüyor. ama şimdi tekrar tekrar dinleyip kaçırdığım yerleri yakalamaya çalışacağım.

no heroes today
no heroes today just cold and *anlamadım* (brave, brain falan gibi bir şey diyor)
I'm praying for time
praying for time to just stands *anlamadım* (dead olabilir)
no cause to plan tomorrow
lost in the spare I've been *anlamadım*
no time to beg all borrow
no love lost except for me
today

if I just had one more day
if I just had one more day in my life
for *anlamadım* laugh in myself
reaching for scores (stars da olabilir)
the *shining stars (emin değilim)* come my way

no time to drown in sorrow
make peace to face with my dyin' *anlamadım*
my soul for *bring up (emin değilim)*
no sacrifice I could not make to stay

if I just had one more day
if I just had one more
brave the
brave the *anlamadım* with my last
one last breath
*anlamadım*
*anlamadım* dying instead *anlamadım*
*anlamadım*
no time to *anlamadım*
no time to teach you all I know
my times don't *anlamadım*

tears fall
just one
just one *anlamadım*
cause I gone away

@sen git ben geliyorum

sağol. benim senin anlamadığım dediğin yerlerden çıkarttıklarım:

no heroes today just cold in grave (emin değilim)

praying for time to just stand still

lost in the spare i've been farewell

for tryin laugh in myself

reachin' for stars

the shiniest stars have come my way

no soul for freedom


brave değil breathe olacak onlar galiba.
breathe the ...
breathe the air within my life

my times don't heal

galiba

"Son günlerde yemek yemeği unuttuğum oldu tüm gün"

evet normal. şekerle alakalı.

yemek yemene rağmen geçmiyorsa doktora gideceksin. bu kadar basit. tansiyon değil de açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri falan gibi şeyler bana kalırsa.

gıda alımına dikkat et biraz, gerekirse yanında şeker taşı her ihtimale karşı.

geçmezse de bi aile hekimine görünmende yarar var.

Tibbi bir bilgim yok ama yedi sulalesi tansiyon, seker ne ararsan onun hastasi olan biri olarak yolda sokakta basiniza boyle bir sey geldi mi girin bir eczaneye olcturun tansiyonunuzu direkt ama bana kalirsa da sekeriniz dusuyor gibi. Agziniza bir parca seker falan atin cikmadan en azindan.

ihmal etmeden bir doktora gidin ve kan tahlili yaptırın.

kan şekeriniz düşüyor olabilir.

açlık kan şekeri
açlık insülini ve
hemoglobin a1c

bu 3'üne baktırın

ne için kullanacağınıza bağlı; adobe premiere, after effects falan nvidia'nın cuda teknolojisinden yararlanarak çok daha efektif şekilde çalışmanızı sağlarlar.

bence bu soruyu soruyorsanız ihtiyacınız yoktur, dolayısıyla size gerekli değildir muhtemelen.

daha iyi özellikleri olan başka bir laptop mu sorusu da bu cihazı ne için kullanacağınıza bağlı diye düşünüyorum.

macbook'a para verilmesini çok saçma buluyorum, eğer mobilite gerekli olan bir sesçi vs değilseniz. aynı paraya çok daha iyi bilgisayarlar daima daha çok iş görür.

Muzik produksiyonu, yazilim gelistirme ve gundelik kullanim icin kullanmayi dusunuyorum.

Aslinda objective c ogrenmek istiyorum o nedenle zaten mac tek secenek kaliyor aslinda ama ne bileyim iyi para sonucta.

Ayrica baska laptop (marka/model) onerisi verebilirseniz de cok sevinirim.

Obj C demissin fazla dusunmeye gerek yok. Ekran kartina da ihtiyacin yok kaldi ki o ekran kartinin da gpu benchmarklardan bakarsan iyi olmadigini gorursun. Zaten yeterince pahali daha da fazla verme al onu.

Bu arada objective c yerine uzun vadede (bkz: swift) düşünülüyor, kaynak az ama daha mantıklı olabilir.

(bkz: toshiba satellite p50t)

Mac her zaman daha avantajlı olacaktır kullanıcı için, zira hardware ve software birbirine uyumlu üretiliyor, bu da son kullanıcıda kullanım rahatlığı, sorun eksikliği anlamına geliyor. Para varsa mac'ten şaşmam şahsen.

Bir dk düşünmeden al macbook'u.

hangi seviyede olduğuna bağlı bu aslında.

valla kişisel deneyimim en çok faydası olanların youtube tutorial'ları olduğu yönünde. yaz youtube'a "ielts writing 1" falan diye, gelen video'ları izle.

kitap olaraksa ielt 1-9 serisi var cambridge'in ben ondan 8 numarali seviyesine calismistim, seviyem upper-interden biraz daha fazla diyebilirim

Öncelikle şu siteye bir bakmanızı tavsiye ederim: ieltspackage.blogspot.com.tr

Kitap olarak da;

- Barron's IELTS Superpack
- Target Band 7: IELTS Academic Module - How to Maximize Your Score
- Cambridge IELTS 8 Student's Book with Answers

tavsiye ederim.

öncelikle dil bilmeye ihtiyacın var. okulların çoğu tabi ki ücretli. avusturya da falan iyi okulların olduğunu duydum ama çok uzaklaşmam diyorsan bulgaristan'da falan da okullar var. bunları öğrenmen için bunu yapan biriyle konuşman gerekiyor.

1- İngilizce bilgini kanıtlamak. IELTS, TOEFL vs. Çok iyi referans mektupları almak (genelde iki, bazı okullarda üç tane) ve çok çok çok iyi bir motivasyon mektubu yazmak. En önemlisi bu. Motivasyon mektubu.

2- ülkelere karar vermek. Ülkeye göre para değişiyor. Finlandiya ve Norveç ücretsiz Avrupa'da. Başka ücretsiz ülke ben bilmiyorum. Ama hiç araştırmadım bu ikisi dışında. Mutlaka vardır.

Ortalaman çok düşük. Çoğu bölüm min 3.0 şartı koyar başvuru için. Ama mutlaka bulursun koymayan.

3- Finlandiya'yı araştır derim. Ülke pahalı ama eğitim ücretsiz hala. Belki de bu sene son kez ücretsiz. Avusturya, Polonya vs de araştır. Nispeten ucuz.

4- ülke seç. Okullara bak ülkedeki. wikipedia'da. Sonra tek tek okulların master programlarına bak. Seç.

Genelde Aralık'ta kayıt dönemleri başlar. Başvuruda istenen belgeleri yollarsın. Kabul alırsan yapman gerekenleri sana söyleyecekler zaten.

kış güneşi

www.youtube.com
beni anlama

kış güneşi.

kuş güneşi
sanıyorum bir yıldız tilbe şarkısı

kır zincirlerini

dön bebeğim

Ölürüm sana, kis güneşi.

dön bebeğim +1

ölürüm sana

inci tanem

kış güneşi

ölürüm sana.

biiiiz nereyeeee

www.youtube.com

kış güneşi
solosundan dolayı biz nereye

hüp

sevdanın son vuruşu

ananın amı galatasaray

ölürüm sana.

gitti gideli

kış güneşi.

komple yıldız tilbe şarkısı değil. güfte yıldız tilbe, beste nurhat şensesli.

ben bu soruyu sormustum zamaninda. en cok cikan cevap "kis gunesi, beni anlama ve olurum sana" idi.

Benimse Pare Pare. :)

Beni Anlama gibi bir şarkı daha gelmedi dünyaya.

Gecemin ürkek kanatlarında

kış güneşi tabii ki.

inci tanem.

taş. daha sonra kartel rap cover yaptı.

Biz nereye

Öp

beni anlama.
harikadır!

kendine bakarsa basliyor evet.

filf'i bilmiyorum ama 12 yasimdan beri iflah olmaz bir milf bagimlisiyim.

Milf'in olayı ayrı. Benim adıma işin içine kendinden büyük birine hükmetmek, söz geçirmek, sahip olmak tatmini giriyor. Yaştan bağımsız. Yoksa fiziksel olarak bir kadın en çok 20 -23 arası çekici.

Filf nedir?

Milf mothers, filf fathers:p bence kesinlikle tam tersi.

Yokluktandır.

o baloya gitmemeni öneriyorum liseli kardeşim.

şu hayatta yaptığım ve yapmamam gerektiğini geç anladığım şeylerden biri. illa gideceksen de üzerine tam oturan bir takım. sakın ama sakın fotoğraflarda çıkma. büyük sözü dinle.

Gitmelisin. Siyah-mavi-krem gömlek, kanvas pantolon ikilisi olabilir. Takim da olabilir. Nerede yapılacağına göre seç birini.

Slim fit buz mavisi gomlek+siyah kot+gomlegin ustune de altina giyecegin pantolonla uyulumlu yelek altina da kundura ayakkabi hem rahat hem de sik olursun goz hos gelir

öncelikle mutlaka git!
takım şart değil. canvas bi pantolon, spor şık bi blazer ceket, gömlek üçlüsüyle de katılabilirsin bence

takımsız SAKIN gitme. kıza feci yazık olur. fotoğraflarda falan... yapma bak.

spor da giyinebilirsin bence ama kesinlikle ceket olmalı. ceketsiz olmaz.

Takim sart degil, lise mezuniyeti alt tarafi. Gomlek yerine tisort (polo yaka degil tabii), kosele ayakkabi yerine de duz renk vans giyebilirsin. Ceket sart ama!

en az bi çeyrek.

Biz iki tane set, bi tane beşi bi yerde filan takmıştık.
Bence en azından bi yarım takmalısın.
Ya da ben biraz savurganım bilmiyorum.

yol yakınken mesafe koy arana karşı tarafla. zorla bilezik taktırmalar falan...

yarım altın tak.

yarım takacağına çeyrek tak. demek istediğim, fazla uçmadan, altın takmak istiyorsan çeyrek tak, kardeşine iyi bir jest yapmak istiyorsan tam altın tak. yarım arada bişey. ne öylesin ne böyle.

Tam takma, evlenmiyolar sonuçta. Sözde çeyrek, nişanda yarım, düğünde tam :p

Zorla altın istemek de nedir zaten orayı kaçırmışım. Yol yakınken vazgeçilse en hayırlısı olur tabii ki.

zorla bilezik..cok arsiz yere dusmussunuz allah kolaylik versin. yapmak zorunda degilsiniz kiz evlenmek istiyorsa ailesinin sacmaliklarini engelleyecek. ben olsam inadima ceyrek takarim. inat yapmazsam yarim.

Ben zorlamalardan nefret ederim.yapacagim varsada yapmam.ne o oyle dayatmaylami olur bu isler,gonulden,icten gelmeli.madem dayatiyolar cokta istiyosan ceyrek yap.

Ben kardeşimin eşine nişanda inci seti almıştım, düğünde de bilezik taktım.

edit: görümce olduğun için nişanda yarım takma bence ya. bir de pırlanta sakın alma, yazık günah sonra satmak istese bir şey etmiyor tamamen zarar bir şey o bakımdan.

max yarım.o kadar meraklılar ise tam ya da cumhuriyet bile taksan bıdı bıdı ederler.

evde kalmışsın

evde kaldığını düşünüyorsun.

o kadar da kompleks bişey değil aslında, zorla tanımadığın biriyle evlendirilme düşüncesi rahatsız ediyor seni.

nedenini sen daha iyi bilirsin. ne bileyim bi tanıdığın öyle evlenmiştir mutsuzdur, izlediğin bi filmden etkilenmişindir, çocukken birinden duymuşundur empati yapıp üzülmüşündür vs..
bu durum sende fobi olmaya başlamış gibi. çok üstüne düşme.

Zorla evlilik, ego'nun stabilitesini hırpalar. Süperegoyla id arasında köprü görevi gören ego'nun yıpranması yaralanması da, sizi yıpratır. Gerer. Ve id ile süperegonun nispeten serbest kalmasını sağlar. Sonuçlar iyi olmayabilir ;)

Sebeb konusunda da çevre - yani özellikle aile denebilir. Kafaya vurulan evlenme olgusu, dile getirilen beklentiler ve belki de sizin evliliğe dair kendi inançlarınız!

Psikolog olsam da uzaktan isabetli birşey söylemek imkansız.

ailende veya sülalende artık evlenme yaşı geldi baskıları başlamış. Bu da seni rahatsız ediyor gibi görünüyor.

Adam İtalyan değilse onu dalgınlıkla öyle yazmış olabilir, ya da çılgın bir yönetici olarak tanınan biri olabilir. Bozuntuya vermeyin, formal formal takılın. Yöneticiniz ne kadar laçka olursa olsun, o pozisyona gelmeden resmi olmayan şeyler söylemeniz size patlar.

ilk maili regards diye bitirmişti. son iki maildir ciao yazıyor. ewt italyan değil.

"warm regards" iyidir.

haha yahu 2 gündür şu maile taktın kafayı arkadaş. altı üstü bir mail yahu, maili nasıl sonlandıracağın üzerine bu kadar kafa yorulur mu? dedik sana, hiçbir önemi yok, ister sen de ciao yaz, ister regards yaz, ister best yaz. okuyan 1 saniye bile düşünmeyecek bunun üzerine zaten. ne yazayım diye düşünürken esas noktayı kaçırıyorsun, maile cevabı geç yazma.

" ci vediamo " yazarsın, sempatik olur :)

" see you soon " un italyancası.

fengari bu ikinci soruyu sen görmezsin diye ummuştum :D

Devamlı bu şekilde düşünme. Hiç olumlu düşünmeyi denedin mi?

Bir işi hallederken hırs yapıp tek başına tamamlama, yardım almayı dene..

İnsanoğlu plan yapar, kader uzaktan gülermiş derler. Benzer şeyler yaşıyoruz. Alışmaya çalış. Kimi insan parasıyla, kimi insan sağlığıyla, kimi insan ailesi, evladıyla, kimi insan arzularıyla, kimi insan da tercihleriyle imtihan olur.

bende ilk tercihime yerleşememiştim ama şimdi iyi ki yerleşememişim diyorum varmış bir hayır. Aklın hep kazanamadığında olacak benimde öyle ama bu güne kadar yaşadığım olumsuzluklar bir süre sonra bana inanılmaz bir tecrübe olarak döndü hayatımı şekillendirmemde çok yardımcı oldu.

@basond, ben sana derdimi anlatamamışım

bugün istediğin gibi olmayan şeyler ileride sana yardımcı olabilir demeye çalıştım ama neyse boş ver demedim say.

beklentilerini düşük tut. on yerine 7 bekle.

Neyin şans, neyin şanssızlık olacağını hiç bir zaman bilemeyiz, kimse bilemez. Kadercilikten bahsetmiyorum, bugün sana şans gibi görünen şey ertesi gün ayağına dolanıverir. Bugün de şanssızlık gibi görünen, çok zorlandığın şeyler yarın hayatını kolaylaştırır. 10 bekleme, 1 de bekleme; bekleme hiç bir şey. Çünkü senin 10 dediğin yarın "bıldırki hurmalar" kıvamına gelebilir; 1 dediğin bir süre 1 - 1 - 1 diye devam edip birden seni 8'e, 9'a atabilir. Her durumda senin hayatın devam edecek ve tamamen sen onu ne yaparsan o olacak hayatın. Tüm rakamların içinde biraz kötü var, biraz da iyi. Tabii ki elinden gelenleri ardına koyma ama hayatın sana sunmaya çalıştığı bir şeyler var, onları keşfetmeye de ver kendini biraz. Üfleyip püfleyerek kaçırma onları da.

Ayrıca 8-9 yine iyi rakamlar.

@sen git ben geliyorum

hatta arttırıyorum 6 bekle. hayat öyle 10 beklediğinden 10 alacağın bi mecra değil.

9'a 8'e üzülüyosan daha çok üzülürsün gibi.

gerçi zamanla beklenti düşüyor galiba.