TOEFL alman şart değilse IELTS'e gir. Çok daha temiz bir sınav ve kağıt kalemle takılıyorsun fıstık gibi. Eğer TOEFL şartsa kulak tıkacı al.

daha once girdin mi bilmiyorum ama herkes ayni anda ayni bolumde olmuyor.. sen writing bolumundeyken speaking'de olanlar falan oluyor gayet.. sadece mouse sesinden rahatsiz oluyorsan o durumda ne yaparsin onu dusun yani..

girecegin yeri duzgun secmeni tavsiye ederim.. bazi sinav merkezleri gurultu engelleyici kulaklik sagliyor sinava girenlere..

iletişimden mail at. başka da bir çare gelmedi aklıma.

maillerinizin geçmişlerinde "tumblr" kelimesini aratın. hangisinde onay e-posta maili çıkarsa onunla giriş yapın. ya da mail adreslerinizi tek tek deneyip parolayı unuttum diyebilirsiniz.

www.tumblr.com

(mail adreslerinizi hatırladığınızı, sadece hangisi ile giriş yaptığınızı bulamadığınızı varsayarak cevapladım. tersi için önerim yok.)

temiz yüzlü müsün? kibar bir halin mi var?

benim öyle ve o yüzden saldırıyor hepsi "abi" "abi" diye.

bana da çok adres soruyorlar, allahım neden ben diye sorduğum çok oluyor.cevap vermek istemediğimden filan değil elbette.

Disari cikarken corpse paint yapin, 100% ise yariyor.

göz teması kuruyosun ondandır.

hiçbirşey olmaz yahu niye bu kadar gerildin ki
hesaplamalarını yap kaç kredi ile mezun olman lazım ve bu ders ile beraber aldığın seçmeliler ile okul biter mi ? kredin alacağın seçmeli derslerle birlikte yetiyorsa sorun olmaz ama sırf bu ders kalıyor diye dönemlik kredini yiyiyor ve alman gereken seçmelilere sorun yaratıyorsa yaz okulunda bu ders açılıyorsa bu dersi yok bu ders açılmıyorsa yerine seçmeli olarak saydırabileceğin kredi sayısında(2,3,5 kredi artık neyse) ders alırsın. haaa diyorsan ki yaz okulunda kastıramam gider tatilimi yaparım o zaman birşey diyeceğim.

yaz okulunda al çıksın aradan.

seneye alırsın en kötü sıkıntı yok.

takma kafana.

Cok tesekkurler.

Örneğin Ege Üniversitesinde tek ders sınavı var. (Sanırım artık 3 ders sınavı olmuş)
Yani diyelim ki her dersten geçtiniz, sadece 1 dersiniz kaldı geçemediğiniz. Mezun olacaktınız ama bu 1 dersten dolayı mezun olamıyorsunuz ev okulunuz uzayacak.
Gel diyor bölümünüz sana son bir şans al sana 1 tane daha sınav hakkı. Girip geçiyorsunuz işte.

2) Yaz okulu açılır mı hocanıza danışın. En güzeli yazın halledin diğer döneme yük kalmasın bence üstünüze.

3)Diğer dönemde alttan alırsanız ff le kalmadıysanız devam zorunluğu yoktur onun. Çalışıp sınavlarına girersiniz. Üstünüze tabiki yük biner 1 ders daha çalışmak sınavlarda. Öğrenci çalışmak ister mi hiç
Bide diğer sınavlarla çakışma ihtimali vs. olabiliyor sınavlarınızın. Onu da izin isteyip örgün/2.öğretimlerle girebilirsiniz. Hocanıza danışın.

2 kredilik tirt bir ders. Onemsemedigimden boyle oldu zaten. Yaz okulu yok. Tek ders sinavi var.

F1 ile kaldim

tek ders sınavı mezun olacak durumdaki öğrencileri ilgilendiriyor, daha bir senen varmış dolayısıyla tekrar alırsın seneye ve geçersin. gergin olacak bir durum yok hiçbir şeyi etkilemiyor bu durum. bu arada f1 devamsızlıktan kalma demek - en azından bizim okulda, sizde de öyleyse tek ders sınavına mezun durumunda olsan dahi girme hakkın olmayabilirdi, bizde f3 ya da f2 ile kalmış öğrencilerin bu sınava girme hakkı var.

başlı başına çelişkisin usta sen. kahroluyorum. bi şey olmaz yahu.

tek sınav hakkı her üniversitede var mı? Yök falan mı zorluyor üniversiteleri yapacaksınız diye?

fotoğraf çek, sonra arka arkaya koy. özel bir şey yok. her pozda saat yönünün tersine doğru dönmüş fotoğrafı çeken eleman.

peki su kadar poz icin su kadar adim ilerle gibi bisey soz konusu degil mi?

kadına hep aynı uzaklıkta olmalı kamera. yoksa sürekli ileri geri yapıyormuş gibi gözükür kamera.

fotosu cekilen kisiyi mumkun mertebe hep ayni yere konumlandirmis. ya da kadrajda bir yer belirlemis ve kisiyi hep oranin uzerine getirmis.

dikkat ederseniz kizin golgesi donuyor demek ki sizin dediginiz gibi ya hep gunun ayni saatelrinde bir adim sagdan/soldan cekmis diye anladim ben.

atiyorum hep saat 16:00 da cekmis. bir onceki fotonun golgesinin dustugu yerden referans almis olabilir

yani bak şöyle. kadını bir yere koyuyorsun. çevresinde döndükçe sürekli fotoğraflıyorsun. yani üç fotoğraf yok. bayağı bayağı seri çekim kareler var.

tüm bu olay olurken sen belli bir uzaklıkta olmalısın kadına. büyük ihtimalle her seferinde bir çember çizip kadının çevresinde dönüyor adam.

(bkz: panoramik fotoğraf)

ertelemeyi o yaptıysa arama bence.

Ara. Karşı taraf dört gözle aramanı bekliyor olabilir.

erkek tarafı isen bi yokla derim ben. kız tarafı isen, sanki erkek hoşlansaydı arardı bir kere gibi geliyor.

ara

arşivleyen kızlarla aramı iyi tutuyorum :/

dropbox'a atıyorum

dropbox'ta arşivliyorum ben de

ders notu değil de, kendi işimle ilgili döküman arşivlemelerini dropbox'a paralelinde de google drive'a yapıyorum.

taratıp, pdf haline getirip, dropbox, google drive, mega gibi bilimum sitelerde arşivliyorum. çok ta güzel oluyor.

eski usul dosyalıyorum.

Dün ve bugün aldıklarım.
- yalnız sen bayaa bayaa güzelsin ha! -> eşim
- oha nasıl ya sen 28 yaşında mısın? ben senin için 23-24 anca diyordum -iş yeri arkadaşı

geçen hafta sokakta dergi satan biri gözlerin çok güzel demişti. belki dergiyi alayım diye demiştir :)

Bugün bir arkadaş "Senin kafa çalışıyor ya" dedi. Yarım dakika sonrasında "Aha, durdu geri" demesini saymazsak iyi bence.

çok güzel giyiniyorsun.
dışarıdan amerikalı cool bir insan gibi duruyorsun.
saç işinden anlıyorsun.


son bir hafta içinden pasajlar. erkekim ve söylenen özelliklere sahip olduğumun zaten farkındayım. bu yüzden iltifat gibi gelmiyorlar artık bana. özgüven, ego vs. değil, kendini bilmek benimkisi.

Çok mükemmel saçlarım varmış. Okulda bir asistan dedi.

yaklaşık bir yıl önce falan bir arkadaşımın kuzeni hatun, biz biraz yakınlaştıktan sonra sesin çok güzel falan demişti. acayip gaza gelmiştim. ara ara o iltifatı hala bekliyor gereksiz triplere giriyorum. gereksiz şekilde benimle dalga geçip bende kalıcı hasarlar da bırakmış olabilir.

duyurudan bi kullanıcı bana çok hoşsun dedi.

'Atkın ne guzeel' dedi bi arkadaşım. 2-3 gun once. :'((

durakta beklerken bir amca elimi işaret edip, 'sizin gibi güzel kızların parmağında yüzük olmuyor, neden?' dedi. bir kaç ay önce.

@mandalina kokusu

dostum yalnız sana edilen bir iltifat yok ortada

Yaklaşık 15 gün önce çok tatlı ve sempatik olduğumu söylediler.

aman yeğenim, yiğidi yüzüne karşı met etmezler asfdasdf

bugün yaşanmış, ben sonradan öğrendim:

uyuşturucu bağımlısı esrarkeş yaşaması suç bi kuzenim var. teyzemle her gün kavga dövüş tabi. bu sabah gene rutin bi kavga sırasında teyzem beni övmüş, ablama özeniyorum valla şu eyyor annesine ne kadar bağlı ne kadar terbiyeli falan filan. kuzenimde, siz eyyor'u iyi bi bok sanıyonuz ama hep kızlarla görüyom falan filan demiş(yavşak kötüleyecek başka bi şey bulamamış resmen sanki kadın satıyoz amk). annesi de durur mu yapıştırmış cevabı, erkek ol da sende yap adfdadsf

o ibneyi görünce amk ama beklesin..

değerli kullanıcımız, tl yüklemeniz gerçekleşmiştir. kendinize iyi bakın

6 sene önce kontör yüklerken

iltifat değil dimi :(

1 hafta önce - sen niye geliyosun ki buraya? (spor salonu)
dün - ayy nasıl yapıyosun ya bravo! (pilates dersi)

spora gitmek dışında evden çıkmadığım için elde bunlar var.

geçen hafta masaj yaptırdığım kadın çok uyumlu birisine benziyorsun demişti :)

Yönetmenim, sevgilimle tanıştığında hakkımda 'çok süper tatlı kız değil mi yaw' demiş ^_^ Dün de birlikte çalışacağım bir yazardan (ismini vermiim) 'çok şıksın seni görmek çok güzel' iltifatı aldım teşekkür ettim. :)

bugün yorgun görünmüyorsun.

2 saat önce aldım.
bu ses tonuyla neden seslendirme yapmıyorsunuz?

fiziksellik disi:
- (gectigimiz yaz)yerden aldigi sigara izmaritini yakmaya calisan bir evsize uzattigim son 2 sigaramdan dolayi : cok guzelsin ve bunu asla unutmayacagim.
-(bir kac gun once)cehennemi cennet etti (aglarim buna)

sanirim bunlar fizikselden iltifattan daha guzel hissettiriyor bana

böyle bıyığım olsun, ölsem de gam yemem. bıyıktan başka bir iltifat almışlığım da yok ama her hafta bir tane alıyorum en azından. evet pala bıyıklıyım.

5 dakika once.
yuzun idare eder de popon guzel.

yuzumun guzel olmadigina mi uzuleyim yoksa en azindan popom guzelmis diye mi sevineyim bilemedim.

Dün.

A-101'deki kasiyer abi öğrenci misin muhabbetinde sonra yurtta mı evde mi kaldığım bilgisini edinip evde kaldığımı öğrenince bi de kız bulursun oh değme keyfine deyip depoya doğru yol almaya başladıktan sonra arkasını dönüp herkesin duyacağı seviyede "sen bulamıcan da kim bulacak, yakışıklı adamsın." deyip yoluna devam etti.

beyler :(

hatırlayamadım valla. uzun zamandır almamışım demek ki.

saçlarımı kestirdiğimi henüz gören arkadaşıma nasıl olmuş diye sorduğumda;

"sen her halinle güzelsin, bebek gibi yüzün." dedi.

canım benim. eheh

Önem verdiğim bir şahsiyet önem verdiği başka bir şahsiyete dun beni tanıştırırken besirzade de iyi bir arkadaşımızdır dürüst vatanını milletini seven birisidir dedi aldığım en klişe iltifat sanırım ama olsun sağ olsunlar :)

İki ay önce. "Büyüleyicisiniz".

en iyi modeli bu bence. gerçi ben siyahını tercih ederdim.

al, pişman olmazsın. camide çaldırana kadar benim de çok sevdiğim bir camper'ım vardı.

pisman olmazsiniz, pelotas lite cok hafif ve cok rahatlarlar.

link'deki ayakkabıya bakamıyorum açılmadı ama altı daire daire düz olanlarından sakın alma hafif ıslaklıkta jilet gibi kayıyor ayakkabıyı giyemiyorum amk

tabandaki kirilma sorunu neymis bilmiyorum ilk kez duydum. simdiye kadar 3 tane camper ayakkabi aldim. ucunden de cok memnun kaldim. bir ayakkabiya ihtiyacim oldugunda baktigim ilk yer camper. bir tanesinin yaninda hafif bir acilma olmustu 6 ay sonra. geri goturdum hic birsey demeden degistirdiler. bi tane bot almistim. 1 haftaligina avrupaya geziye gittim kisin ortasinda. 1 hafta boyunca bot karlarin icinde durdu nerdeyse. ici biraz nemlenmisti. yine geri goturdum, degisim yapacaklardi, numarasi kalmadigi icin para iadesi yaptilar. sonra outlet'ten ayni ayakkabiyi yari fiyatina aldim. tekrar da nemlenme sorunu yapmadi. giyindigim en rahat ayakkabi

Tabanından ikiye yarılıyor ayakkabı. Almayın.

www.sikayetvar.com

eksisozluk.com

eksisozluk.com

www.tuketicihaklari.biz

www.sikayetvar.com

bu şikayetleri ben de gördüm. bu yarılma olayı beni de korkutuyor ama bu şikayetler zaten çoğu markada var. diğer markalardan bezdiğim için ve 2 yıl garanti desteği yüzünden bu sefer camper almak istiyorum. diğer türlü nike-adidas-lacoste falan aldğım ayakkabılar 1 sene bile dolmadan pert oluyor ve ayakkabıyı değiştiremiyorum. camper da hiç olmazsa değiştirme imkanı var okuduğum kadarıyla.

prison break

sürükleyicilikten kasıt bütün bölüm bayık bayık olayları sıraya dizip son saniye merak uyandıran bitiş yapmak ise.. neyse.

bence.. eee... battlestar galactica. zaten bi bunu şevkle izleyebildim şimdiye dek.

prison break,spartacus

prison break

dırı dım... dırı dım... eşliğinde.

bilen bilir.

bana göre,
oz
the sopranos

Prison Break..

lost'un ilk iki sezonu, prison break'in ilk sezonu ile 24'ün birkaç sezonu arasında kaldım.

lost

Fringe

Weeds de iyiydi hatun daha ne numara ceviricek acaba merakiyla setrediyordum.

24

fringe.arow

lost deriz

fringe bence

Spartacus abi spartacus, 3.sezonda var mıdır ki bir bölüm kalbin çarpmasın sprinter gibi.

buffy the vampire slayer

prison break, spartacus, lost ve breaking bad 4. ve 5. sezonlar. bir dizide aradığım en önemli kriter sürükleyici olması. ve tabi saçma sapan olmaması. en son spartacus'u izledim ve tam aradığım dizi tarzı bu işte. şu an hiçbir diziyi sevemiyorum. tavsiyesi olan varsa seve seve alabilirim.

not: walking dead izliyorum birkaç gündür. zombi olaylarından dolayı önyargıyla yaklaşmıştım ama fena değil. dizi yokluğunda gideri var.

@lionel andres 2.sezon göreceksin gideri var mı gerçekten :D

@oddyseus, iyi anlamda mı kötü anlamda mı?

prison break tek sezon izlememe rağmen izlediğim en sürükleyici diziydi.

prison break ve spartacus diyenleri kınıyorum. spartacus dizi mi lan?!

lost ve battlestar galactica. breaking bad de derdim ama ağır bir tempoda geçtiğinden dolayı diğer haftayı heyecanla bekletme olayını çok yaşatmadı bana.

macbook air al, muazzam bir alet. şu an macbook air'dan yazıyorum yok böyle bir konfor.

(bkz: macbook air)

macbook air al.

macbook pro çıkabilirsin o parayla

macbook al cidden güzel

alabilirsin, sanalpazara sahibindene filan bak. yaz aylarında aldım ben de, bilkom fiyatının yarısına. hatta o sıralar metrocity bimeks te i5li bi tane vardı, 2200e filan sadece 8 tuşu çıkıktı teşhir ürünü olduğu için, neyse fazlasıyla bulursun etraftan zaten, bütçen yeterli macbook için.

artik macbook uretilmiyor ki. pro ve air'lar var.
yeni pro'lar cok pahali.
air al.

arkadaşım 2.el satıyo. duyuruyu söyle indirim yapsın.

www.sahibinden.com

şimdi kullanım amacınız önemli gerçekten. oyun oynamayı seven biriyseniz almayın mesela mac. böyle çok şey diyecekmişim gibi oldu ama başka da gelmedi aklıma.

hafiflik öncelikse air, performans öncelikse pro al.

bana da o arada bir oluyor. 10 gün sonra olduğu bile var. bu şikayetle doktora hiç gitmedim ama genel bir kontrol için gittiğimde bir problem görememişti. siz ihmal etmeyin tabi ki, doktora görünün.

öncelikle evet doktora git. sonra bildiğim kadarıyla rahim kanserinde kanın normal kan gibi kırmızı renkte olması gerekiyor. koyu renkli kahverengi ise gelen kan çok korkulacak bişey olmayabilir. genelde adet bittikten sonra o tarz bi akıntı normal olabilir. ama yine de doktora muhakkak git içinde şüphe kalmasın.

aynen bana da oluyor. Ben internetten baktığımda regl sonrası kahverengi akıntının sık rastlanan bir şey olduğunu okumuştum, çok endişelenmedim o yüzden.
Ama tabii böyle bir aile geçmişi varsa zaten 6 ayda bir jinekologda kontrol edilmelisiniz.

internete baş ağrısı yazsan kanser çıkar zaten.

@fayfim aile geçmişi böyle olunca korkuyor insan.

korkmanız gereken 2 günlük kanama değil sürekli böyle bir kanama olması. her ay tekrarlar, hiç geçmez, çok fazla kanar vs. ara sıra ara kanama olabilir gayet normaldir. adet düzenli olduktan sonra çok da korkacak bir şey yok. daha önce gitmediyseniz aile öyküsü nedeniyle randevu alıp bir kadın doğumcuya görünün ama korkacak bir durum yok.

tabi bunları yaşınızın genç olduğunu düşünerek yazdım. 40-50 yaşında falansanız durumlar değişir.

Yaşınızı yazmamışsınız ama 23 yaşında kız arkadaşıma aynısı olmuştu ve doktor miyom olduğunu söyledi.ciddi değil dedi.

mutlaka doktora dişin ama bence korkmayın.

yaş 20.
korkmuyorum ama bir doktora gideceğim öyleyse.
teşekkürler.

çocuğu ben kaçırırım
haa kendi çocuğummuş o zaman parayla adam tutup dövdürtüp tehdit ettiririm

bunu söylediği anda delik deşik ederim. belki bu yüzden, çocuk sahibi olmayı düşünmüyorum.

öldürmezsem ya da öldürtmezsem bile vücudunu kullanılamaz hale getiririm ki bir daha ayağa kalkamasın.

çocuğunu kaçırırım. yoksa da kendisini kaçırırım.

öldürürüm, tekrar kaçıracağını söyleyemeden ölmüş olur zaten, serbest kaldığı anda gebermiş olur. düşünürken bile sinirim çok bozuldu.

öldürürüm ya da çok ciddi zarar veririm. başka bir alternatif göremiyorum.

bacaklarını felç bırakacak şekilde bir şeyler yapar/yaptırtırım. eğer tekrar kaçırmakla tehdit etmeseydi herhangi bir şey yapmazdım. bilgisayarına çocuk pornosu falan yükleyip anonim ihbar ederdim. girsin hapse diye.

bacaklarina sicak kursun enjekte ederim.

aklımı kaçırırım.

Katılımcıların

sen git ben geliyorum +1

katilimcilardan %25 okuyabiliyor,

desem mesela?

ya da katilimcilardan 5'i mi
katilimcilarin 5'i mi?

burada degisiyor mu?

Mobildeyim editleuemiyorum.

diğeri de yanlış değil. Sadece in diye biten daha uygun.

digeri net yanlis. katilimcilardan %25 okuyabiliyor demek de yanlis.

katilimcilardan %25 kadari okuyabiliyor diyebilirsiniz.

Dil bilgisi ayri yazilir,
Katilimcilarin yuzde 25'i dogrudur.

dilbilgisi bitişik yazılır. yakın zamana kadar tdk da öyle demekteydi. ancak tdk sonradan ayrı yazılan bi(r)leşik sözcük diye bir şey uydurdu. halbuki sözcük dediğimiz şey, adı üstünde bir bütündür ve bütün halinde yazılır. ayrı yazılırsa iki sözcük olur. 1980 darbesi sonrası dağıtılan tdk dikkate alınmamaktadır. bunun gibi bir sürü çelişkileri var. siz de almayınız.

sorunun yanıtı: katılımcıların yüzde 25'i.

Kuzeni ile muhabbetine, eski sevgilisi ile muhabbetine bağlı. Kızın zorunluluktan kalıp kalmamasına bağlı. Siz ayrıldığınızda neden böyle bir plan yaptığına bağlı cevap.

Kuzeni evli, çok görüşmüyolar. Kızla 2626272 sene önce sevgililermiş. Kızın İstanbul'da olması için hiçbir sebep yok, bir tane arkadaşı bile yok burda. Planı neden yaptıklarını anlayamıyorum ben zaten.

Gecmis olsun :)

Geçmiş olsun. +1

hov... o işi silkerler. gerçekten de...

sevgilinin evine git kızla tanış, bak bi nasıl biri. sonra gel bize anlat

neden iptal edememiş ki aslında?

Kızla tanıştım. Sorunlu bildiğin, benim yanımda sevgilimi azarlıyo falan. Memnuniyetsiz. Sevmedim hiç iyice deliriyorum.

acını anlayamasam da paylaşıyorum.

bostan korkuluğundan hoşlananı ilk defa gördüm.

sevgilini o kız senin yanında azarlayınca sevgilin "peki" mi dedi?

Bunlar yakın arkadaş ya sözde samimiyetmiş o. Daha doğrusu onu kimse azarlayamazmış, öyle şey mi olurmuş.

bıragghh de.

surata da o ifadeyi tam oturt.

sen de kal? ne yap et sen de katıl ve sinsice kıza defolup gitmesi gerektiğini hissettir. yap bunu. (:

sevgiline durumu çaktırma kıymete biner sonra
kız güzel ki kıskandı falan diye düşünür daha çok delirirsin

Pompa Alarm \o/\o/\o/

abo ortama bak.

bacım kaç kendini kurtar, 3leme çekmenin peşinde o eleman askdjslad

yakın arkadaş filan değil onlar, sevgilin senden ayrıyken 'şu tarihte gel bende kal pompez yaparun' diye plan yapmış, sonra da o planını gerçekleştirmiş, tabii senle barıştığı halde niye daha hala böyle işlerin peşinde o da senin bileceğin şey.

ben hatun olsam, böyle bi ortamın ortasına düşsem valla kaçardım yani, pis pis şeyler asdjal

Kızın beli tutulmuş dün gece acile gitmişler arkadaşlar. Ahım tuttu diye sevineyim mi yoksa ulan durup dururken gece gece insanın neden beli tutulur hastaneye gidilir diye üzüleyim mi bilemedim.

yavrum sen saf mısın? delirtme insanı yahu.

doktor kıza merhem yazacak. e beline kendisi süremeyeceğine göre sevgilin sürecek. günde minimum 3 defa sürecek olsa, e olur bu iş.

valla tebrik çiçeği falan yolla bence bu yeni çifte.

Pompa var.

bacı kardeş kusura bakma da senin sevgilin o hatunla kesin çarpıştı, bu birincisi.

senin sevgilinin o hatunda uzun zamandır gözü vardı ki 2 yıl görüşmemesine rağmen senden ayrıldığı ilk fırsatta o hatunu evine davet etti, üzerine senle barışmasına rağmen bu planı iptal etmedi, bozmak istemedi, bu da demektir ki bu eleman bu hatunu harbiden arzuladı ve elde etti, bu ikincisi.

sen de tam bir safsın ki burada 'hatunu göndermeyi başardım zafer benimdir' diye seviniyorsun, senin sevgilim dediğin eleman muhtemelen dün gece o hatunun belini sakatlayana kadar üzerinde çalıştı, hevesini aldı, sonra da bugün evinden gönderdi, bu da üçüncüsü.

şimdi şu yazdıklarımı alnın terleyene, ellerin titreyene kadar bi oku ve hazmet, sonra da neyin doğru olacağını düşünüyorsan onu yap.

hadi bakalım.

e yuh. kötü hissederim, birlikte olduklarını düşünürüm

bu iki kişi 2 senedir görüşmeyip, siz ayrılık sürecindeyken görüşüp plan yapıyorlar. ee güzelmiş, siz bunu öğrendiğinizde niye karşı çıkmadınız? kabul etmeseydiniz, ya iptal etselerdi veya başka yerde kalsaydı. kız arkadaş olarak sizde kalabilirdi. kalacak yeri yok ve yıllık izninde sevgilisi olan bir adamın evine geliyor, ilginç yani. neden bu kadar alttan alıyorsunuz? ben de bunu merak ettim.

kusura bakma ama onlar çoktan sikişmiştir zaten

ben zerre kiskanc olmayan bir insan olarak soyluyorum:

bu, devasa sacma bir durum.

barisinca iptal edememis diye bir sey yok. iliski yasadigin insan hayatindaki en onemli ve oncelikli seydir demiyorum. iki insanin da kendi hayati ve iliskileri olmazsa asiri sagliksiz durumlar ortaya cikar. ama bu durum o degil. bu yapilanin hicbir aciklamasi yok. boyle iliskisini(eskiyle) ayarlayamayan bir insan gercekten o iliskiyi(su anki iliskisi) yurutmek istemiyor ya da yurutemiyor izlenimi veriyor bana.

bir de yaninda azarliyor, bir de beli sey oluyor. vay vay hikayelere gel. beli neden sooolmus acba yea?! kiz da ilgi aci. hic hoslanmadigim insan tipi. ben oyle bir insani vaktinde begenmis insana bile saygimi kaybederim.

bence iliskini genel olarak gozden gecir. cok ciddi mantik hatalari var.
eski sevgiliyle ayrildigim donemde program yapilcak, sonra ay artik ayarladiklanacak, kadin gelecek sevgilimin evinde kalacak. bak cok abuk.

"with whom are you going" doğru olanı sanki.

kime verdin ise: "to whom did you give it?"

diyorum ben. yanlışım varsa birazdan birileri düzeltir kesin. ermanen falan aktifti sitede az önce.

Her ikisi de kullanılabilir, bir sorun yok. Whom daha "formal" durumlarda/cümlelerde kullanılır ki zaten siz de belirtmişsiniz. whom'un cümlede özneye dair bilgi vermediğini unutmamak yeterli. Verdiğiniz örnekte, Who did you give it to? Whom did you give it to? To whom did you give it? - hepsi kullanılır.

For whom the bell tolls diyorum:)

whom kraliçe elizabeth falan değil hocam. with whom are you going olması gerekir ikinci yazdığın. ama ilk yazdığın da doğru. çoğu kişi de who are you going with diye sorar. who did you give it to da doğru.

edit: bi with fazla yazmışım klavye sürçmesi. düzelttim pardon.

Prepositionı başa alarak kullanıyorsak, fiilden sonra tekrar preposition kullanılmaz. With whom are you going with? denmez, sondaki with fazla.

with whom are you going ?

Senin cümlelerdogri

1. evet
2 her ürüne.
3. iki yerdende alıyorum. evet yokluyorum.
5. her ürünün markasına dikkat ediyorum.

1. bakarım
2.ne alıyorsam
3.market, seçerek alırım
4.özel kasap, dana
5.marka önemli
6.ucuz olmasına bakarım, ama ucuz diye dandik almam

1. Yumurta yemiyorum
2. Her zaman bakiyorum. Icindekiler kismina da muhakkak bakarim.
3. Genelde marketten, bazen de pazardan aliyorum. Elimizle yokluyoruz, secerek aliyorum evet.
4. Et yemiyorum.
5. Yiyecekte ozellikle marka takintim yok. Genelde hangisi daha saglikli gorunuyosa veya bazen de ucuzluguna gore aliyorum.
6. Evet. Tasarruflu olmaya calisirim.
7. Iyi aksamlar.

1. evet
2. genelde her şeyin.
3. market
4. market kasabı ya da et balık kurumu

1- hayır
2- genelde sadece süt ürünlerinde bakıyorum
3- market. yokluyorum.
4- market kasabı.
5- içecek ve yoğurtta markaya bakıyorum. geri kalanında bakmıyorum.
6- evet. evet.
7- eğer sevgilime ya da yeğenlerime alıyorsam herhangi bir şeyi, ne olursa olsun, en iyisini alıyorum fiyatına bakmaksızın. kendim için en ucuzu.

1.yumurtaya bakarım şarttır.
2. tüm ürünlere bakarım stt için ama şekerli ambalajı janjanlı ürünlere bakmam, bayatsa bile hoşuma gider çoğu. ayrıca raf ömrünün sonlarındaki ürünleri indirimli satan yerleri severim, bu ürünlere yönelirim, sorumluluk sahibi bir iş olduğunu düşünürüm.
3. sebzegilleri nereden bulursam alırım ama pazarcılar çakal, akşam pazarına gitmeye üşendiğimden pazardaki mostra gösterip çürük kakalayanlarla muhatap olmam.
4. genelde tavuk etini marketten paketlenmiş alır, kullanmadan önce yıkarım.
5. özel marka tercihim yok, tamamen rastgele ürünlerde markaya dikkat ederim ya da belki etmem. teferruat.
6. ucuzluk mühim, almadığım marka aşırı kıllandığım markadır, ucuzlasa da almam sanırım.
7. tesco kipa türü marketleri seviyorum yav. denizli sümerdekini mesela. diğer şubelerini bilmiyorum ama.

1-evet
2-sadece süt ve yoğurt.
3-marketten. yokluyorum.
4-helal et satan pakistanlı dan.(diğer türk arkadaşın baskısıyla)
5-greek ya da italian olanları tercih ediyorum.
6-fiyatlarını karşılaştırıyorum, ama hangisi daha lezzetliyse tercihim o oluyor.
7-anket doldurmayı seviyorum.

1. bakarım
2. bakarım
3. genelde marketten ama, annem pazara giderse ona aldırıyorum
4. tavuk ve hindiyi market kasabından, kırmızı eti normal kasaptan alıyorum. genelde hindi yerim.
5. sütte pınar ve sütaş iyi. makarnada barilla (tek tam buğday makarnası üreten bu var). şampuan clear. aklıma başka gelmedi. zaten bunlar dışında ambalajlı ürün pek almıyorum.
6. pek değil.
7. markette çok oyalanıyorum. ne alsam, şu da mı lzımdı derken eve bi saat sonra döndüğüm oluyor.

1. Hayir
2. Et disinda bakmiyorum
3. Marketten, paketlenmis oldugu icin genelde yoklamadan
4. Reyondan, dana kontrfile, mumkunse bekletilmis olanindan
5. Ayni urunun farkli marka versiyonlarini alip, hangisi daha hosuma giderse sonra o marka olmasina dikkat ediyorum
6. Almadigim bir markayi ucuz diye almiyorum. Ama aldigim markada indirim varsa ve bozulmayacak bir seyse fazlaca aliyorum

1- evet, bide üstlerini kontrol ediyorum
2- evet herşeyin skt bakıyorum
3- manavdan alıyorum
4- günaydından alıyorum genelde, değişiyor ama her zaman kıyma ve bonfile bulunur dolapta
5- süt ve yoğurda en çok önem veriyorum, danone iyidir
6- geneli aynı olan ürünün en ucuzunu alıyorum ama bazen pahalı ürün iyidir

1- bakıyorum
2- süt ve süt ürünlerine bakarım
3- pazar-market karışık
4- mahalle kasabı. kesinlikle kuzu
5- süt, kişisel bakım gereçleri(şampuan, saç kremi vs), tuvalet kağıdı peçete gibi kağıt ürünler, deterjanlar offf çok şey varmış. kuru baklagil, ekmek ve kuruyemiş harici her şey sanırım
6- önemli. ucuzlmış diye alt sınıf bi markayı almam. ama mesela loreal yerine pantene indirime girdiyse onu alırım ama hobbyi istediği kdr ucuzlasın almam.
7- eyyorlamam bu kadar

1. evet
2. hepsi
3. super marketten. ara sira pazardan
4. donmus, 100 gramlik porsiyonlanmis kiyma, tavuk gogsu
5. bilinmis markalari tercih ederim, her sey icin
6. iyi markalarin promosyonlarini beklerim, ucuzlarsa stoklarim(stoklanabilirse)
7. hep en arkadan alirim, ne olursa olsun. ambalaj yirtilmis mi vs bakarim. cam icindeki urunlerde cami titizlikle incelerim, catlak olmasin diye.

1. evet

2. hepsine.

3. marketten, elle yoklarım.

4. reyondan, tavuk eti.

5. markasının önemi yok, ambalajı-içindekiler-fiyat güven veriyor mu diye bakarım. farklı zamanlarda farklı markalar kullanırım. değiştirmediğim bir tek şampuandır, head and shoulders.

6. ucuz olması tabi ki önemli, ama özellikle gıda ürünlerinde damak tadımı bozmamaya gayret ederim. para az olunca ekmek arası petibör de yenir öğrenci evinde ama, o ayrı bir evren :)

7. küçük oğlan da okula başlıyo bu sene inşallah.

1- kapaklıysa açıp bakarım bi...
2- hiçbirine bakmıyorum açıkçası. bi durum olursa evde bakarım :/
3- evimin önünde pazar varken pazardan alıyordum ama onun dışında hayatta uğramam. (sese katlanamıyorum) marketten alırım. manavla da hiç işim olmaz.
4- et alamıyorum ben. kasaba asla gitmem. marketin şarküteri reyounundan çekinirim. (peynir filan da alamam) anca paketlenmiş ürünlerden alırım.
5- marka önemli değil. market markalarını bile alırım. yani en azından bir kere şans veririm. kötüyse bi daha almam. (çay, ketçap, kola gibi bağımlısı olduğum ürünler hariç)
6- ucuzluk çok önemli. bi şey ucuzladıysa alırım, yani deneyip memnun kalmadığım bi şey değilse.
7- ürünleri karşılaştırırım. bıraksalar saatlerce gezebilirim markette. barkodları kontrol ederim. kasada yanlışlık yaşamak istemem.
kırık bisküviyi asla almam. gramaj/adet hesabı yaparım. 10'lusu 2,95 olan şey 30 kuruşsa teklisinden 10 tane alırım gene de o 10'luyu almam.

daha çok var da aklıma gelmedi.

iyi. minyon anlamında demişlerdir. çıtı pıtı gibi.

kadınsan evet, iyi; erkeksen hayır, değil.

kadınsan evet, erkeksen hayır.

kadınsan evet. erkeksen hayır.

kylie minogue de minig.
ya ya...

kadınsan evet.erkeksen hayır.

adalar veya ağva

büyükada.

tek mi ? sap sap mı ? kız arkadaşla mı ? bunlar önemli. adalar ve ağva'nın dışında karaburun'u önerebilirim. kıyıköy ve inceburun da olabilir fakat kalacak yer konusunda hiç bir fikrim yok.

heybeli

ağva +1

hoca da okuyabilir asistan da. hocanin insiyatifine kalmis. ama genelde hoca bi cevap kagidi cikartir, asistanlar da ona gore kagitlari degerlendirir.

benim asistan bir arkadaşım var. PDR bölümünde. anahtar kelimelere bakıyorum, yazmışsa tam puan verip geçiyorum demişti.

dersin asistanı varsa büyük ihtimal kağıtları o okuyordur.
bazı kelimelerin bire bir istendiği doğru, ama bunlar rastgele kelimeler değil daha çok derste işlenen temel kavramlardır. o kavramları kağıtta görmek isterler.

çok kötü geldiyse asistan okumuştur.

Kaliteli hoca kendi okur kimseye güvenmez, işini de yıkmaz asistana ama amcaoğlunu torpille akademisyen yapan hocalar asistana okutur.

normalde sorumluluk hocaya aittir.

fakat soruları asistana hazırlatan bir hoca sınavı da ona okutabilir.

Sınav okunurken isterseniz 938475395 sayfa yazı yazın önemli olan soruya doğru cevabı vermektir. nicelik önemsiz.

örnek vereyim:

bir dersin sorusunda bir öğrenci kazılan toprağın hacmini hesaplıyor ve negatif buluyor. Bayağı bildiğin hesaplar yapmış uzun uzun. tabii ki hiç puan alamadı. Kazı toprağının hacminin negatif olamayacağını bilmesi lazım 3. sınıf bir üniversite öğrencisinin.

bir başka örnek. binada oturmayı 145 metre bulan biri vardı ben lisanstayken. bina 5 katlı en fazla 15-18 metre arası bir yüksekliği vardır. 145 metre oturma bulmak bunu da doğru cevap budur diye cevap kağıdına yazmak o konuda hiçbir şey bilmediğinizi gösterir dolayısıyla hiç puan alamazsınız.


hocalar (eğer çok kıl değilse) genelde sınav kağıtlarını gösterirler gidip sorarsanız. şimdiye kadarki tecrübelerime dayanarak diyebilirim ki gelen öğrencilerin %95'i " ama ben bunu böyle yapmamıştım" diyor. sanki ben oturup yeni baştan yazıyorum cevap kağıtlarını.

çok absürd cevaptan kasıtınızı ise anlamadım.

Egitim sisteminin sorunlari yalnizca sinavdan dusuk aldiginda aklina geliyorsa ogrencinin, o ogrencinin tayyipten ne farki olur.

Hoca Nasil isterse oyle okur, not verir. Hocanin karakterine gore degisir

Değişir. Hocasına göre hepsini kendi de okuyabilir, hepsini asistana da verebilir. Soruyu kendi hazırladıysa kendi okuyabilir, asistan hazırladıysa ona da okutabilir.

ben hocayım kardeşim,
kağıtlarımı (test ve klasik) kendim okurum. testleri makinede 1-2 defa okutmaya kalktım hatalı okudu makine. öğrenci hakkından tırsan bir insan olduğumdan testleri de elimde kendim okuyorum.
cevap anahtarlarımı genelde twitterdan yayınlarım. bunun dışında kağıdını kontrol etmek isteyene hayır demem. oturur kontrol ederim. bu şekilde hata yaptığım 1-2 öğrencinin notunun yükseldiğine şahit oldum. cevap anahtarı talebin reddedilemez. ancak dilekçe ver diyerek yokuşa sürülebilir. endişe edeceğin bir durum yoksa (hoca vicdanlı ve takmayacak bir tipse) zaten sana anahtarı verir. ancak diğeri dilekçe de versen işi daima yokuşa sürer diye düşünüyorum.
absürd yanıtlardan iyi not verdiğim olmadı. ama sınavda artislik yapıp da (örneğin yerini değiştirmeye çalıştığım ama değiştirmemek için direnen gibi) dersimden iyi bir notla geçeni bilirim. bu nedenle ne kimseye kafa takarım ne de öyle Einstein buraya gelmiş diye ellerimi çırparım. neticede herkesi aynı sorulara verilen aynı veya benzer yanıtlardan test etmek zorunluluğu var. risk budur gibi bir yanıta ise, zaten soru müsait olduğundan verilecek yanıta göre puanlaman mümkün olabilir. ama ben bunu yapmam nesnelliği bozabilir kaygısı taşırım.
asistanlar cevap kağıtlarını iki türlü değerlendirir. misal benim eski asistanım başka bir hocanı kağıtlarını okurken, hoca buna cevap anahtarı hazırlatıyor sorularına göre. sonra cevap anahtarını kontrol ediyor. onay verdiğinde asistan o kağıt üzerinden okuma yapıyor. bu durum genelde inisiyatife biraz daha açık olabiliyor.
bir de hoca kendisi kağıdı hazırlar ve asistana verebilir. bu durumda asistan sadece elindeki şablona göre değerlendirme yapar.
çok istisnai olarak saldım çayıracı hocalar, asistana sınav soruları dahil olmak üzere her işi yıkar. asistan da kafasına göre soru, cevap her işi yapar. ha sorsan, asistanı yetiştirmek için felan yapılır bu işler. ama asistan yayın çıkarmakla mükellef değildir düşüncesi egemen. bir yayın çıkacak olsa da hoca ilk isim olur vs. koy g.tüne türk akademisinin diycem de demiyeyim. bol şans...

Sorun sınavdan düşük almakta değil, yanlış cevap vermişsem iyi bir puan almayı beklemiyorum, ki hukuk okuyorum şu dönemde hukukun nasıl ayaklar altına alındığı aşikar.

beni bu soruyu sormaya iten sınavımız ise, pratik yapılan bir sınavdı pratik sınavda olaya konu olan hukuki sorunu tanımlarsın, şartlarını ve çeşitli olasılıklarını yazarsın, olasıklıkları değerlendirip olayı çözümlersin bu şekilde cevaplamamıza rağmen sınava giren öğrencilerden yarısı kaldı sonra söylentiler başlatı şu şu asistan okumuş notu çok kıtmış bıdı bıdıları bizse cevap anahtarı istediğimizde geçiştirildi hatta bir hoca gelip 'kalabilirsinz kaldınız diye asistanı niçin meşgul ediyorsunuz, bizim zamanımızda daha çok kalan vardı' diyerek tabiri caizse bizi koydu. Oysa yalnızca bütünlemeye girmeden önce cevap anahtarını görmek istemiştik ki aynı hataları yapmayalım

Absürt cevaptan kastım risk budur gibi cevaplardı, absürt yalnış bir tabir olmuş ama yaratıcı desem olmazdı.

o zaman tekrar söyleyelim. liselerde, milli egitimde, her ne kadar pratikte uygulanmiyorsa da, ögretmenlerin bir cevap kagidi hazirlamasi ve müfettis istediginde getirip göstermesi zorunlulugu vardir. ama üniversitede böyle bir olay yok. sinav kagidini ve cevap anahtarini görmek istediginde, bunun tek resmi yolu, bölüm baskanligina dilekce vererek kagidin gösterilmesini ve incelenmesini istemektir. bölüm baskanligi ve dekanlik bir degerlendirme kurulu belirler ve sinavi yapan hocadan degerlendirme kriterlerini bildirmesini ister. eger sayisal bir ders ise iş kolay ama sözel derslerin sinavlarinda, hoca sadece genel cerceveyi muglak bir bicimde belirtmekle yetinir. su su su noktalara deginiyor olmasi yeterlidir der ve takdir hakkini kullandigini bildirir. bu takdir hakki, öyle bir haktir ki, karsidakilar, o zaman bize bok yemek düser diyerek hocayi hakli bulur.

işte üniversite böyle bir yerdir.

bence değil.

ama zamana göre değerlendirmek gerek. bugün "klişe" dediğimiz şeylerin hemen hepsini ilk defa özgün bir şekilde ortaya koyan film o. ha ama bence hâlâ ilk yirmiye bile giremez.

Herkes için en en iyi film olmasa da herkesin "Evet, güzel" diye uzlaşabileceği ve puan verebileceği bir film olabilir. Ortak noktada bu film yükseliyordur.

Tabii ki hayır, esnaf tarzı bir yönetmenliği var.
Dünya'nın en iyi vasat filmi denebilir.

konusu güzel olsa da film daha iyi çekilebilirdi o yüzden sinema tarihinin en iyi filmi değil bence.

bence de en iyi film o değil. ama bence o filmi izlememiş insanların sinema konuşması yasaklanmalı. bence.

@aychovsky'nin dediği gibi belki herkes için en iyi film olmayabilir ama bu filmi hiç beğenmedim diyen işte böyle tek tük çıkabiliyor.

bana göre en iyi film budur. konusu gayet basittir ama oyuncuların içinde bulunduğu duyguyu aktarması çok harika. 50 kere izlemişimdir, sıkılmadan 50 kere daha izlerim. sonra 50 daha...

ilk sırada olması da biraz zamanında hakettiği değeri görememesinden olabilir bence. o yıl (1994) hiç oscar alamadı. ama o yıl yapımlarını bir görmeniz lazım. hepsi birer başyapıt. forrest gump, pulp fiction, ...

bu film oscar tarihinin yüz karası olarak bilinir. hiç oscar almadığı için.

yani bence en iyisi değildir hatta bir yerlerde sıkmaya başlar ama çok sağlam hassiktir çektirdiği doğru.

ilk 10 da kesin sayarım hatta ilk 5 e de girer ama birinci değil benim gözümde.

bu en iyi kavramı çok karışık bir olay ya. mesela imdb puanı 8 üstü izleyip beğenmediğim hatta çöp olarak nitelendirdiğim onlarca film var. ama bazen düşük bütçeli pek tanınmayan 5-6 civarı puanı olan filmler hayatının filmi olabiliyor.

o liste "en iyi filmleri" sıralamıyorki, sadece oy veren kişilerin ortalama puanıyla sıralanıyor, yani en çok kişinin beğendiği filmler en üstlerde oluyor, klişe ama çok kişi beğendi diye sinema tarihinin en iyi filmi demek çok düz mantık olur bence.
o listede üstlerde olup izlediğimde "yuh ne la bu" dediğim o kadar çok film olduki...ama fikir veriyor işte, beğenme ihtimalimin en yüksek olduğu filmler genelde o listede oluyor. bana göre(!) sinema tarihinin en iyi 100 filmini saysam yarısı o listede hiç yok mesela.

filme gelince: bence ortalama bir film, izlemediysen izle en azından, belki sen seversin.

hiç bi filme en iyisi diyemeyiz bence. ama bu film en iyilerden bence.

ben de trakya-karadeniz kırmasıyım ama kralını tanımam iş o raddeye gelse:
31.media.tumblr.com
isyan devrim anarşi

Öncelikle sabır diliyorum zor bir durum. Eğer aşıksan ve peşini bırakmayacaksan kaçır kızı ve aileleri ikna edin sonra. Ama durumu okuyabilmek çok önemli. Yani nikah masası yerine tabutta da olabilirsin kaçırma sonrası. Eğer bu iş illa olacaksa yavaş yavaş ve planlı git. Bak tayyibe, adam tek millet diye başladı şimdi Kürdistan'ı kuruyor. Iki tarafı da yavaş yavaş ılımlı hale sokabilirsin güzel planlayarak.

Arkadaşlar durumumu bilen Kürt arkadaşlarım bu devirde böyle Kürt-Türk ayrımımı kaldı, insanlar birbirlerini sevdikten sonra ırkın bir önemi yok diyorlar. Daha çok Türk kökenli çevrem bu durumdan rahatsız. İnanın Kürtler bu durumu kafalarına takmıyorlar. Yani kızın ailesinin de benim ailem kadar kafalarına takacaklarını sanmıyorum. Yani o yüzden kaçırma vs. olaylarına girilecek birşey yok. Zaten bu tarz kötü bir deneyim evliliğimizi etkileyebilir. Kaçırma da neymiş.

İlk mesajda arkadaşın dediği gibi batı kesimi Kürt-Türk evliliklerine karşı inanılmaz derecede katı bakıyor. Doğu insanı daha ılımlı yaklaşıyor bu konuya. Aslında olayın aslı Doğu-Batı konusu değil de Kürt-Türk olayı. Misal olarak Erzurum, Malatya, Antep kesiminden Türk kökenli bir kız bulsam şuanda bu durumda olmayacaktım. Olayın ucu ne yazıkki PKK'a dayanıyor.

ailenle karşılıklı oturup uzun uzun ve ciddi ciddi konuş.

gerçekten çok sevdiğini düzgün şekilde sinirlenmeden anlatıyorsan ve ailen hala karşı çıkıyorsa ben de aileme karşı çıkarım ve evlenirim.

düğün müğün de hikaye valla. gider hawaii'ye sahil kenarında evlenirim.

bir süre tatsızlık olur ama sonra barışılır bence. bu yüzden evlatlıktan reddediyorsa da öyle ailem olmasın.

benim ailem kesinlikle yapmaz böyle bişey onu biliyorum.

edit: sen ailenin ne düşüneceğine göre mi kız seveceksin ? böyle saçma şey olur mu? aileler görüşmek zorunda mı ayrıca? yurtdışına yerleşin ?

annen de mi çok katı ? annen babanı yumuşatır belki ?

edit: bu arada eski duyurularına da baktım. kızla aranda çok garip şeyler geçmiş. gerçekten evlenmek istediğin kişi mi bu kız? iyice düşün.

ailelere gidip gelin. kız size gelsin sen onlara git. birlikte zaman geçirin, yemek, çay, piknik, pazar gezmeleri... aileleri tanıyın karşılıklı olarak, aileler de eş adaylarınızı tanısınlar.

bunu aileler kabul etsin diye söylemiyorum, herkesin durumu daha net görebilmesi için öngörüyorum. zamanla fikirlerde değişme olabilir de olmayabilir de. fikri değişen sen de olabilirsin, ailen de olabilir, kız da olabilir, kızın ailesi de olabilir. gerçi kızın ailesi ne diyor bilmiyoruz belki haberleri bile yoktur.

ben de buna benzer bir sorunu ilerleyen yıllarda kız arkadaşımla yaşayabileceğimden korkuyorum.

etnik köken gibi sorunlarda babalar özellikle eski kafalıysa bu açmazları çözmenin imkanı yok. yani, üzülerek söylüyorum ki benim görebildiğim ve olasılığına bile inandığım bir çözümü yok bu durumun. sen ve kız arkadaşın ailelerinizi görmezden gelip, reddedilmeye hazırsanız girişin bu işe derim. aksi takdirde evlenmemek en doğru hareket olur sizin için, pişmanlıktan iyidir.

Kızı mı aileni mi? Kararını ver. Bu kadar önyargılı insan içinde barış gibi bir şansın olduğunu düşünmüyorum.

ben sevgilimi seçerdim.

Kızın sülalesinin dediğin gibi bağlantıları varsa ileride çok sıkıntı çekersin, haberin ola. Türkiye'de aileler evlenir.

Sonradan rahat ettirmiyorlar abi,bi egeli olarak çevremde çok örneği var. En iyi çözüm aileleri bir araya getirmemek.

Şimdi aşk herşeyin üstesinden gelir diye düşünüyorsun ama kazın ayağı öyle değil malesef. Evlendikten bir süre sonra bu durum ilişkinizi etkilemeye başlayacak. Bir gün gelecek tartışma çıkacak, aileleriniz için birbirinizin kalbini kıracaksınız. Çocuklarınız olacak, iki ailenin ortak noktası torunlar olunca siz daha çok etkileneceksiniz. Eğer her iki tarafın da ailesinden uzakta, yurtdışında falan yaşayacaksanız sorun olmaz. Ama yakınlarınızda olacaklarsa huzur bulamazsınız.

kız ve kızın ailesinin PKK konusundaki görüşleri nedir?

Sonradan işler düzelmiyor, evlenseniz bile, sizinkiler zamanla kabul etse bile bu sefer kız zamanında onlar beni istemedi diye bir garip haller içine giriyor.

Aile onayı cidden çok önemli, sonra hem size, hem ailenize zehir olur o hayat, tecrübeyle sabit.

"kendi yörenden düzgün birilerini bul" ne demek ki? kimin düzgün olduğunu belirleyen kriter nedir?

bence aşıksan ve kıza güveniyorsan,asla vazgeçme.

zaten kızla evlenecek aşamaya gelmişsen, kendi içinde, onu tanıdığına inanıyorsun demektir, eh sevmek de onu olduğu gibi kabul etmekle olur malum.

aşık adam vazgeçmez.

gelecekteki çocuğunun molotof atan bir birey olma ihtimalini düşün derim.

gelecekteki çocuğun sen anasını pkkli seçmesen de molotof atabilir bunu da düşün. çılgın zamanlarda yaşıyoruz. molotof çok trendy.

Aileler yüzünden onaylanmayan evliliklere üzülüyorum... Neden karışıyorlarsa ister kürtle evlenin ister türkle. Aşk sevgi varken evlenemediğinizde kaç yıl sonra yeniden evlenecek insan bulacaksınız ki?

Ama eğer aileleri dinlemeden evlenirseniz aileleri bir araya getirmemek iyi olur. Birbirlerini sevmeye zorlamayın. Karınız kendisine sokulan lafları olgunlukla-aşkınız için sineye çeksin, gülsün.. Becerilebilir bence.

İnsan kendi hayatını yaşamalı, özgür seçimlerini kendi yapmalı

ailenin onayı bence çok önemli. babanızın ikna olabileceğine ben inanmıyorum. üstelik de terör örgütü sempatizanıymış akrabaları ve ailesi. inanın evlilik sadece iki kişi arasında olan bir şey değil. bu insanlar ömür boyu yüz yüze bakmak zorunda kalacaklar. hele ki ilerde çoluk çocuk olduğu zaman.. zaten kız bunlar beni sırf kürt olduğumdan istemediler diyerek evlendikten sonra sorun çıkaracak,seni de onlardan uzaklaştırmaya çalışacaktır. böyle böyle araya nefret girecek ve sorunlar, sorunlar... bence babanı dinle, üzme aileni.

türkiye'de aileler evlenir +1
allah sabır ve dayanma gücü versin kardeşim.

washington türk kadınları derneği

te moses +1.

dernek kimin için? yani washington'daki türk kadınları için mi yoksa türk kadınları derneğinin washington şubesi mi?

@sen git ben geliyorum Washington'da yaşayan Türk kadınlarının kurduğu bir dernek. Yani kendi başına, özerk.

o zaman "kadınları derneği" olacak.

zor olur. ama doktora gidersen çok iyi gelir, keyif alırsın hayattan

evet.

3 yıl ilaç kullanmıştım son 1 yıl da ilaçsız yaşıyorum. hiç farkı yok doktor seçeneğini düşünmüyorum artık.

evet mümkün. ama daha hızlı çökersin, daha erken yaşta ölmende muhtemel. ben her gün depresyonla yasıyorum, üstesinden geliniyor zira dalga dalga gelip gidiyor ama dediğim gibi yoruluyor insan.

gerçi geberip gidelim amk ne değişecek

distimi.. kronik depresyon hali..
eksisozluk.com

evet, bazen depresyonda oldugunu fark etmiyorsun bile. ya da kabullenmiyorsun filan.
gayet de yasaniyor.

evreka +1

Distimi ilgincmis!

mümkün ama saçma. SSRI + terapi. yeniden doğarsın.

@blossom ilaç ve terapi denedim 3 yıl kullandım ilaç yeniden doğma filan olmadı. ilaç kullandığım dönem ruh gibi oldum. aseksüel oldum hala etkileri geçmedi libidom düştü...

savciliga bildirebilirsin.

savcılığa ver. sürünsün dursun.

siktir et gitsin yaaaa

Ben olsam gram sallamam, yok sayarım. Onların derdi zaten kudurtmak, oltaya gelmeyin.

Sozluk yonetiminin bi yaptirimi yok anladigim kadariyla... Yok saydim zaten de gene de bu pervasizligi yapabilmesi sasirtti.

hakaret küfür vs nick altına yazılmadığı sürece sözlük yönetiminin bir yaptırımı yok.

Çuvala koyup uzak bir yere bırak, geri gelemesin. Öldürmekten daha insaflı bir çözüm olur. Belediye uğraşmaz öyle işlerle.

yok bunun çaresi. pencerenizi kapalı tutacaksınız, ya da tel takacaksınız.

valla giriş katında oturup camı, kapıyı açarsanız kediler içeri mutlaka girer. bir önceki kiracı ile alakası yok.

tek çözüm sineklik.

bende yaşadım bu salak durumu. ciddiyim sineklik taktır. hem maliyet yüksek te olmaz.

abi pencerene sineklik taktırsan? metal teller var. kediler için.

www.sineklik-sineklik.com

giremezler içeri.

bağır bence kediye

vasistas dendiğinde hep aynı sahne geliyor gözümün önüne:

eksisozluk.com
eksisozluk.com

şahsi önerim ise şu, kediyi elektrik süpürgesiyle kovala. çok korkuyorlar. sokak boşken yap bunu ki hayvan can havliyle kaçtığında araba vs altında kalmasın insanları korkutmasın.

selam selam. belediye birşey yapmaz, yapsa bile yapacağı şey hayvanı zehirlemek olur. belediyeyi düşünme.
sineklik en mantıklısı. biz de aynısnı tersi için yapıyoz. kediler dışarı çıkmasın diye camlara sineklik. :/

mea maxima culpa+bimilyon ayrıca.
o kedi o eve girer açıklık bulursa.

kedit: uzak bir yere atarsan kendi alanının ışında yaşayamayabilir bu arada. hayvanları kendi bölgelerinden uzaklaştırmamak lazım. o apartmanın bahçesi, etrafı onun evi, evinden atmak gibi düşün. hele bir de kendinden güçlü ayvanlara denk gelirse, parçalarlar.

elektrik süpürgesinde bir hususu, ekleme ihtiyacı duyuyorum, hayvan içerdeyken pencereyi kapatıp çıkışına izin vermeyerek süpürge borusuyla taciz et. zaten duvara tırmanacak. etrafta kırılan dökülen olmasın diye önceden biblo vazo vs kanara koy. hayvanı en az 20 tur döndür. içinden nasıl bi cendere burası diyecek ve bir daha evine girmeye cesaret edemeyecek. pencereyi aç. sktirsin gitsin.

süpürge sadece korkutacaktır. korku hayatta kalmamıza yarayan önemli bir duygudur. ben pragmatik bakarım. kediden parça koparıp eline vermiyoruz, topuklarına sıkmıyoruz. vakumdan ve süpürge sesinden korkuyorlar. nedensiz bir korku. fobi. bunu eve girmemeleri için kullanıyoruz. sirke salataya, limon kolonyası tıraştan sonra cilde sürülür. sineklik iyi fikir ama hayvanın tırnak törpüleyeceği tutarsa sinekliği bile yırtar.

ayrıca vasistas pencere hakkındaki entrylere link verdim yukarıda. bakarsanız göreceksiniz, kedinin o eve o pencereden girip çıkması kendisi için de tehlikeli. sağlam zıplayamasa giyotin gibi (benzetme kötü oldu idare edin) kaptırır boynunu. accık kafayı çalıştırın. şimdi sergeant hartman şu haliyle gelsin gözünüzün önüne:
quixotando.files.wordpress.com
ve şu soruya cevap verin:
do you maggots understand?

sineklik taktır. hayvana işkence etmeye gerek yok yazık günah.

çuvala koyup uzak bir yere bırak diyeni çuvala koyup uzak bir yere bırakmak isterim.

süpürge ile evin içerisinde elektrikli süpürgeyle korkutup 20 tur attırmayı tavsiye edenin de peşinden silah sıkarak 20 tur açık alanda koşturmak istemiyor değilim. etinden et koparıyor değiliz sonuçta, 20 tur koşturur ardından bırakırız defolup gider.

ne biçim insanlarsınız yahu?

neyse, soruna gelince; belediyeyi çağırma, gelmeyeceği gibi olur da gelip yakalarsa ve barınağa götürürse de (ki kedi barınağı türkiye'de bildiğim kadarı ile istisna haricinde yok) barınakta sürünür hayvan, yakın zamanda da ölebilir barınakta. ne yapabilirsin; kedileri uzak tutmak için olan spreyler var, al onlardan sık girebileceği yerlere. sirke işe yarar mı bilmiyorum ama o da çözüm olur işe yarıyorsa denildiği gibi. korkutadabilirsin en olmadı ama üstte dediklerim hem daha insani çözümler olur, hem de korkutma ile ne kadar sürede uzak tutarsın bilemiyorum. korkutacaksan da işkence eder gibi 20 tur odanın içerisinde döndürme hayvanı elbette.

kediyi karşına al konuş. iki medeni memeli gibi yollarınızı ayırın. bak ne kadar duyarlısınız.

bakın ahlaki kaygısı olan değerli insanlar, aynısı bana yapılsa çok korkar çok üzülürüm, tamam, bunu görüyorum ve tekrar ediyorum. pratik bir çözüm önerdim. hayvanı sadece korkutacak. o bölgenin onun olmadığını düşünecek. bu bağlamda, arada sokağa çıkıp kedi kavgalarını izleyin diyorum. sokağın en yaşlı erkeğinin yüzündeki tırmık izlerine bakın. hepsi kendi statüsü için verdiği mücadeleden ve statüsü tuttuğu alanla doğru orantılı, tokatladığı genç erkeklerle de. anlaştık mı? zaten kaygı ve güvensizlik üzerine kurulu bir hayatları var, tek dertleşme biçimleri kaba kuvvet. pek hassas da değiller. iki kedi önüne birini doyuracak kadar yemek bırakıp güçlü olanın diğerine bir lokma vermeden hırıldaya tırmalaya yemeği tek başına tükettiğini görün. ne bileyim. bana kalsa ben sağa sola işeme taraftarıyım, bölge işaretlemek en zararsız çözüm ama kültürümüzde bu yok. yadırganabilir. hayvana fiziksel temasta bulunmadan yapılabilecek en iyi baskı bu. büyük feribot terminallerinde martılar insanların üzerine sıçmasın diye, havalimanlarında kargalar uçak motorlarına kaçmasın diye avcı kuşların seslerini ya da sürü kuşlarının tehlike çığlığını hoparlörden verirler. mantığı aynı. can havliyle kaçan martılar oyun oynamıyor, gerçekten avcı geliyor diye korku içinde kaçıyorlar. sadece bilin istedim.

evcil hayvanlar sebep-sonuç ilişkisini pek iyi kuramazlar. hele kediler bu konuda çok başarısız.

süpürgeyle 20 tur attırınca ödü bokuna karışacak kedi ertesi gün burada bana süpürge tutan manyak bi herif var buraya girmiyim diye düşünemez. ha ne olur: başka bi yerde süpürge sesi duyduğu anda oturduğu yerde içeri doğru sıçar korkudan. yani travmatik bir iz bırakmış olursun.

eğer sebep sonuç ilişkisi kurabiliyor olsalardı kediler inatla tezgahın üzerine çıkmazlardı. hayvanlar sadece anlık içgüdüsel tepki verebiliyorlar. neredeyse bütün davranışları etki-tepki üzerine.

-tezgaha çıkasım var. çıktım. sahibim bağırdı. bağırılmak korkutucu bir şey. daha önce bağırıldığımda fiske yemiştim. tezgahtan uzaklaşmalıyım.

bu kadar. 5 dakika sonra tekrar tezgaha çıkabilir. ya bağırılırsam? diye düşünemez. bağırılmazsa orada mutlu mesut takılır.

özetle, süpürge işkencesi pek mantıklı değil. en azından devamlı bir çözüm değil. illa süpürge içeren devamlı bir çözüm istiyorsan süpürgenin ağzıyla kafasına vura vura öldürmeyi deneyebilirsin. sonra da kafasını kesip pencerenin önüne asarsın. böylece bölgeni de işaretlemiş olursun arkadaşın dediği gibi.

tövbe yarabbim. ne insanlar var. tak sinekliği gitsin. kafa yormaya bile değmez.

elimizde başka yollar varken niye kediye işkence ediyoruz yahu? ben de elime yarı-otomatik tüfek alıp futbol sahasında 20 tur koşturayım seni dışarı çıkmana izin vermeden 20 tur boyunca, bu da pratik çözümüm olsun önerdiğin pratik çözümün çözüm olmadığını göstermek adına. ki elektrikli süpürge ile korkutmak işe yarar mı uzun vadeli olarak gitmesi için kedinin, ondan da emin değilim açıkcası.

gene kedigillerin sosyal yaşantısını göstermek ilginçmiş gerçekten. biz de alanımız olduğunu göstermek için kedi ile dişe diş kavga edip, galip gelelim; ardından da bölgemizi belirlemek için işeyelim, tekrar gelip giremesin rakibimiz. kedilik mi ilan ediyoruz kedi karşısında ne yapıyoruz? hazır yapmışken etrafa da dışkı bırakalım, avlarımız nereden yaklaştığımızı bilemesin. troll müsünüz değil misiniz gerçekten arada kalmıyor değilim.

senin örneğin bu kapsamın dışında. tamirci eğer ruhsatlı ise ister yoldakine yardım eder ister kapısına gelene. Yani ruhsatı olduktan sonra yolda kalan birine yardım edip etmemesi ona kalmış. suç teşkil etmez.

ben bunu anladım. senin yazdıklarından başka herhangi bir bilgim yok.

Örneğin iyi değil. Tamirci de ruhsat demek yetkili servis anlamına geliyor ve yan sanayi denen piyasa yetkili olmayan tamircilerle yürüyor. ayrıca belli bir yerden sonra yetkili servis kapsamından çıktığı için insanlar "ürünlerini" tamircilere götürüyor

peki öyleyse örneği değiştireyim: "ruhsatsız sağlık hizmeti veren doktorlara x ay hapis"

yukarıdaki soruyu bu örnek üzerinden nasıl anlamalıyız?

yoldan geçerken kalp krizi geçiren birine denk gelip ona yardım eden doktor ceza alır mı?

Yatmadan önce Friends, Community, Aliens in America veya Monk izliyorum. Supernatural'in ilk 5 sezonunu yeniden izleyebilirim.

house
doctor who

Seinfeld
Games of thrones
Dexter

doctor who. cnbc-e'de ne zaman denk gelsem on kere izlemiş olsam da yine izlerim. şimdi de izliyorum :)

the office
it's always sunny in philadelphia

arrested development
it's always sunny in philadelphia

yemek yerken falan south park açıyorum rastgele bir bölüm.

Uskudar'a giderken

Seinfeld
Cye
Louie

game of thrones

Seinfeld.

friends'i en çok izlediğim dizi sanırım. onun haricinde community, fringe ve house da sürekli izlediğim diziler.

cevapları gördükçe aklıma geliyor. sex and the city de ara ara açıp izlediğim bir dizi. bir de sıdıka ve tatlı hayatı da izlerim sıkıldıkça.

nedense the sex and the city 4-5 defa bitirmişimdir.

Friends, six feet under, son zamanlar tvde rastladığım için 24. Sex and the cityyi de rastladıkça izlerdim.

Bir de Şaşıfelek Çıkmazı.

yemek yerken falan açar rastgele friends izlerim. onun dışında tekrar tekrar yok hiç.

(bkz: lost)
ilk seferde dikkat etmediğim o kadar çok şey fark ediyorum ki aydınlana aydınlana bir hal oluyorum.

friends, tbbt, the office

Doctor who ve stargate

friends. 10 sezonu 5 kere baştan sona bitirdim. arada sıra açarım rastgele bölümü.
boş insanım o ayrı konu ama friends hayranı tanıdığım herkes benim gibi.

hayatımda ilk defa bir diziye yeni baştan başladım. how I met your mother. bu dizi hiç bitmesin istiyorum. son sezonunu da özellikle izlemiyorum. bitsin tadını çıkara çıkara izleyecem. birkaç yıl sonra da ezel'i yeniden izlemeyi düşünüyorum bu arada. tonla dizi izledim ama ezel'in yeri her zaman ayrıdır.

not: türk dizilerinden nefret eden, ama ezel hayranı izleyici.

fringe ve doctor who

black books,
spaced,
md house,
it's always sunny in philadelphia,

californication

That 70's show, Scrubs.

harry potter.

yüzüklerin efendisindeki araziler, dağlar falan gerçek. yeni zelanda'da.
harry potter da o şatoda çekildi gerçekten. iskoçya'da mı neydi şato yanılmıyorsam.
avatar direkt yeşil perdede :)

YIldız Savaşları'nın Malaga'da çekilen büyük bir kısmı var. Hatta hala özel kutlamalar yapılıyor.

youtube dan hobbit in kamera arkasi videolarini izleyebilirsiniz 6 parcaydi sanirim.

araziler falan hep yeni zelanda dan evet

Yüzüklerin Efendisi zaten Yeni Zelanda için bir turizm kapısını açtı. Hobbiton'a geziler düzenleniyor. Başka hobbit köyleri yapıldı. O karlı dağlar ve yemyeşil vadilere geziler varmış. Hatta geçen sene bir haftalığına başkentin adını Middle Earth yaptılar. Bu da Air New Zealand'ın uçuş güvenlik videosu.
www.youtube.com

Oha kimse yazmamış. Tabiki de the Fall. Neredeyse sıfır efekt ve harika sahneler var.

"çoğu stüdyo ve efektlerden ziyade gerçek çekimdir" şeklinde yapımcılardan veya bir eleştirmenden somut bilgi almış değilim fakat sahnelere dayanarak, in bruges diyorum.

tabi ki hamiyet yüceses: www.youtube.com

bu şarkının efsanesi hafız burhan'dır.

www.youtube.com

ben de hafız Burhan diyorum

hafız burhan +1

Hamiyet Yüceses +1

bir de bülent ersoydan dinle
bi ara jürisi yarışma programında söylemişti

metin akpınardan da dinlemelisin
www.youtube.com

Hamiyet +1

rahdan: www.youtube.com

bende böyle düşünüyorum.

yardımcı olmaya çalışıyoruz, bu kadar oluyor. :/

evet. bilgisizce cevaplar yanıltmalar.fena.

aynı fikirdeyim.

Bozdudan çok biri bi şey soruyor, bi grup insan sadece etiketlemek için ya da eleştirmek için sırf laf çevirmek, alt etmek için yazıyor.

Bi şey soruyorsun, soruya cevap değil de; eleştiri yapılıyor kişiye. Fikrini söyle geç işte. Cevap vermeyeceksen de boşuna laf kalabaklığı yapma. Duyurunun en göze batan rahatsız ediciliği bu.

Laf sokayım da nasıl olursa olsun kafasında bazıları.

ben gayet sorularıma cevaplar alıyorum.

sorular saçmalaşmaya başladı çünkü. 10 liralık alacağı şey için tavsiye isteyenler. doktorluk bir durum için gelip buraya danışanlar, kendi karar vermesi gerekenler için gelip boş fikir alanlar, googledan habersiz olanlar hepsi çoğaldı.

bilgili insanlar azaldı. geyikçiler arttı. türkiye'deki sitelerin sorunu böyle. bilgili insanlar uzaklaşıyorlar. beyin göçü. gençlik geyikten ibaret artık. bilgiye önem veren az.

elimden geldiğince insanları uzmanlık alanımca bilgilendirmeye çalışıyorum. duyuruya bir şeyler oluyorsa benim bunda bir suçum yok.

ben bıraktım duyuruyu ondandır ahaha
şaka bir yana ben ki inanılmaz duyuru bağımlısıydım. gelmiyorum girmiyorum artık sevmiyorum
burayı güzel yapan bir şey vardı ( glori :p ) bitti gitti

garipleştiği konusuna katılıyorum. soru cevaplara gelince azalma bence de var

Ben 1-2 ay önce geldim, şu an temiz göründü bana ortalık. Bozmuş olsa ben de yaygara yapardım. Şu anda panikteyim "Ben mi bozdum" diye.

kesinlikle çok doğru, üniversiteyi 6 yılda bitirme zorunluluğuyla ilgili bi soruldu 2 kişi cevap verdi, hıyarın biri çıkıp yok sevgilimle sikişirken komdom burnuma kaçtı diye soruyo 45 cevap geliyor. Ayrıca belli popüler tipler göt capslerini bile koysa min. 20 yorum alıyor, sevilmeyen insanlar ne yazarsa yazsın 2 cevap anca geliyor, böyle saçma iş olmaz. İtü sözlüğe üyeyseniz duyurularınızı ordan yapabilirsiniz.

ben tamamen kendi dünya görüşümü empoze etmek için cevap yazıyorum bazen. gece vakti açılan +18 duyurulardan da kimseye zarar gelmez kanaatindeyim. onun haricinde, es yazarı olarak kullanmadan önce de burada hesabım vardı, 4-5 sene oluyor, duyurunun içeriğinin hiç değiştiğini sanmıyorum. combofix çıkınca teknik soruların lüzumu da azaldı diyorlar. öyle distile bilgiye kimsenin ihtiyacı yok. arada kan ihtiyacı, acil ev, çok müşkül durumda kalan insanlarla dayanışma gibi faideli amaçlar için duruyor işte duyuru. biz burada yeşilliğiz.

Geyik ya da genel başlıkların altına uzun uzun cevap yazılması, bilgi gerektirenlerin altına az yazılması bana garip gelmiyor açıkçası. Kondom ile ilgili bir soruya 30 kişinin cevap vermesi, zaten 3 sevişsen cevap verilecek ya da daha çok herkesin yaşadığı bir konu. Ama atıyorum ki Java ile ilgili bir sorunun az cevaplanması daha normal, bu konuda bilgisi olan insan daha az zaten. Sevişme konusunda, Java konusundan daha fazla insanın bilgisi vardır. Burada goygoyculara pek girmiyorum tabii.

Ama bunu yazarken de eskiyi bilmiyorum, daha çok uzman mı vardı ya da genel konuların altına yazılmak mı çekinilen bir şeydi.

Beni duyuruda rahatsız eden tek durum, ciddi ciddi bir soru yazıldığında altında bilmeyen birçok insanın geyiğinden geçilmemesi; "Bula bula soracak bunu mu buldun" denmesi ve birtakım trollemeler.

aynen öyle hacı, moderasyon da baktı olmuyo, salladı olayı artık.

Allah askina gel yorma beni vur kafani duvara

Anasi babasi olmayan, olen, olumun esiginde olan, hasta olan izdirap ceken insanlarin canii yok mu sence, onlar nasil yasiyor?

ağlamayı kes ve büyü. (sihir manasına geleni değil büyümek eyleminin mastarsız olanı.)

yurtdışına gitmeden bi psikiyatrist'e falan git.

düşünüyorum ki geride bıraktıkları için her zaman üzülen, eden bir toplumuz. 2013 bitti diye ağlayan adam tanıdım ben. önemli olan 'bitmesi, gitmesi, uzaklaşması'. sen gidiyorum diye biraz duygusallığa bürünmüşsün bence. yoksa normal değil bu durum. mutlu mutlu git, mutlu mutlu gel. sevin.

gidip de dönmemek dönüp de bulmamak psikolojisine girmişsin. döndükten sonra bu düşündüklerine kahkahalarla güleceksin. bana da uzun yola çıkmadan önce oluyor. ne var ki bi bilet alır atlar gelirsin bişey olsa.

Afs lise öğrencisi için değil mi? Ona göre cevap verin arkadaşlar. Yetişkin değil karşınızdaki.

cevap: o korkuyu yenmek zorundasın. Git. Düşünme bile.

afs lise öğrencileri için evet. senin için çok iyi bir tecrübe olacaktır bundan emin ol. lise zamanı giden hiçbir arkadaşım pişman olmadı diye biliyorum. kaldı ki yurtdışı üniversite başvuruları için eklenebilecek artı bir puan.

bence bu endişeni yenmen için de çok güzel bir fırsat, gideceğin ülkede de bir aile yanına yerleşiceksin. yeni bir kültür ve bir sürü farklı bakış açısı tanıma imkanın olucak. teknoloji ilerledi skype var o var bu var, iletişimini zaten kesmezsin.
eğer ben uzaktayken birine bişey olur mu diye düşünmeye devam edersen o evden çıkamaz, hayatla yüzleşemezsin.
evet zor bırakıp gitmek adapte olmak yeni ortama girmek üstelik lise ortamı. ama bu tecrübe sana çok şey kazandıracaktır emin ol. bence bu fırsatı kaçırma hele burs ile gitme şansın varsa.

sana ne söylenirse mantıklı gelir?

Git, manyak misin?

Annenlere tembihle, cekirdek ailen disinda birisi olurse sana kesssinlikle soylemesinler. Zaten orada bulundugun vakit ailenle sik sik iletisim kurmamalisin/kurmayacaksin.

Hangi ulkeler kafanda?

İlk bir ay sıkıntı olur ondan sonra alışırsın.Sana tavsiyem gitme imkanın var iken git derim.Eğer ailene bir şey gelirse diye korkun varsa hemen gelebileceğin bir ülkeye git derim.

saçmalama. hemen git. ne kadar erken o kadar iyi. dünyaya bir kere geleceksin.
bunu ertelemenin bünyende ne gibi sonuçlar doğuracağını az çok tahmin edebiliyorum, sen de edebilirsin. fırsatlarını her zaman iyi değerlendir. bir daha asla gelmeyebilirler.
bana güven ve git. zaten bir şey olursa gelirsin.
hem bu tarz hisler yalnızca sende olmuyor. gitmeden önce çok fazla düşünce ve kaygı üşüşüyor. gidince geçiyor.

çok uzun zaman kalacaksan yurtdışında, hava alanında uçağa binene kadar dizlerin titriyor. eğer benim gibi kalp hastası ve stres+evham kombosunda dünya markası olan bir baban varsa mesela, ailecek dramatik sahne yapmayı falan seven tiplerseniz, bi de ekstra pimpiriklilerse sen konusunda: ayrıldığınız andan itibaren vik vik konuşuyorsunuz uçağa binene kadar. sonra biniyorsun uçağa, elinde telefon, "dur baba sırt çantamı yerleştircem bi'" diyorsun, kapatıyorsun.
koltukta bir 20 saniye geçiriyorsun. tek başına.
son kez arıyorsun babanı, baban sana "şimdi in istersen, boşver, yanarsa yansın paramız" diyor. senin cevabın da "hayır baba. tamam, iyiyim. artık gitmeye hazırım, bunu istiyorum." oluyor.

o uçağa binince anlayacaksın.

döndüğünde de herkes sağsalim, üstünüze afiyet yerinde.
git evladım. git.

genc kardesim, ulke tercihini tr'ye yakin bir yere yap o zaman. avrupa ideal. pegasus, easy jet, wizz vs. 50 euroya max 4 saatte turkiyedesin. haftasonu bile gidersin turkiyeye canin cok sikildiginda.

goc ederken biz de bu muhasebeleri yapmistik.
sevdigini kaybetmek her turlu zor. uzakta ya da yakinda nasil fark eder?
hem uzak ne kadar uzak, yakin ne kadar yakindir?

afs den sonrasını okumadım. zannettim ki zorunlu bir şekilde aşık olduğun memleketini ve insanlarını bırakmak zorunda kalıp hayatının sonuna kadar başka bir ülkede yaşayacaksın.

hayat senin hayatın. önce bunun farkında ol. sevdiğim dediğin insanların çoğu muhtemelen 5 sene sonra da yanında olmayacak.

öte yandan burada kalıp ne yapacaksın? sadece sevdiklerinle zaman geçirmek seni mutlu etmeye yetecek mı? aynı şeyleri yaşamış biri olarak cevap vereyim, anlık mutluluklardan öteye gitmiyor. yurtdışına çıkarsan da hayalini gerçekleştirmiş olacaksın. ufkunu ne kadar açacağını burada anlatmıyorum. inan ban ''türkiye'de kalır kendimi geliştiririm, kitap falan okurum'' gibi bir şey değil, yurtdışı gerçekten farklı bir deneyim. ''yurtdışı avrupa amerika höeaaa'' olduğu için değil, yaşadığın yerden tamamen farklı bir yer olduğu için. tek başına hayatta kalabiliyor musun bunu öğrenmek için. kulağa zor geliyor, mutsuz olacakmışsın gibi geliyor, ama karakterin çok gelişecek.

bir de bahsettiğin şey afs, geçici bir program alt tarafı. lisedeyken afs ile giden çok arkadaşım oldu. hiçbirinin mutsuz veya asosyal olarak döndüğünü hatırlamıyorum.

bence güzel olur. ama en fazla kaç kişi olacak yani o var.

bizim sınıf grubuna bile günde min 400 mesaj geliyor telf. çöker duyuru grubu olursa

whatsapp gurubu ne amk. konusun işte buradan

abi chat var ya işte girsenize oraya.

kurduk, yaptık, güzel olmadı. dağıldı grup.

Olsun da hani karı kız umuduyla giriliyorsa bu işe hiç girişilmesin. Duyuru grubu olsun işte millet acil derdine acil derman arasın.

Sırf karşı cins aşkına ya rab ne fikirler üretiliyor.

7.30-8 arası

6

işim yoksa öğlen 1-2 gibi. ama sabah 8'e kadar ayakta olduğum için gün bitmek bilmiyor süper bir olay.

her ne şekilde olursa olsun günlerce uyumasam bile her sabah 6 da uyanıyorum, biyolojik saatimin ağzına sıçılmasından ötürü.

köylü gibi 6'da.

bugün için 16.00

7 buçukta odamın kapısını açar, pardeyi açar hava güzelse camı açar, yüz bulursa yorganımı açar :))

8de

"baban gitti, ben kahvaltı yapmadım, çok açım hadi kalk yüzünü yıka, koyuyorum çayını" diyen anne şefkatiyle.

hiç bi bırakıym yatsın, belki geç yattı bari 9 da çağırıyım hiiiçç.

7.20 ile 7.45 arası

5.30'da. hatta haydi iyi geceler aq.

12-13 arası

liseden beri 06.00'da. haftasonları bazen bir iki saat daha geç kalkıyorum.

Bir suredir uyumuyorum o yüzden uyanmıyorum da. Ama onun dışında normal bir zamanda 7 gibi.

8 - 8.30

6:15,
Hiç şaşmaz, olur da şaşarsa gün boyu başağrısı.

15:00

cevaplara bakınca, neden 7 senedir üniversitede olduğumu anladım.

6:10.
Aynen geç kalkarsam deli başağrısı.

07:00

7:35 + 1 snooze = 7:44

Is gunleri 8, tatil gunleri 9.

7.45-8.30 arası

İşe giderken 6.30 , haftasonları 9.30-10

genelde 7-8 arası.

8-8.15

6:30 da gozumu aciom uyuyabiliosam uyurum uyuyamazsam uyuyamam. Okul mahvetti. :( gece 2 de yatiyorm.

haftaiçi alarm 8'e kurulu. 8'de kalkmaya çalışıyorum ama genelde 8:30'u buluyor.

haftasonu istediğim saatte. 10-12 arası oluyor genelde.

haftaiçi ders saatlerine göre değişmekle beraber en erken 06,00 en geç 09,00.

Haftasonu işim yoksa ki genelde olmaz, bir yerlere kahvaltıya gitme planlaması falan da olmamışsa 14,00'dan önce uyanmam. Geçen cumartesi gecesi 4'te yatıp pazar akşam 19,30'da uyanmıştım. meğerse hasta olmuşum uyurken ateşim falan çıkmış uyanınca fark ettim tabi.

hafta içi 9.30
haftasonu 10.30

Okul zamanı 6.30-7.00, tatilde 12-13.

ben de öyleyim, net olmadığı zaman bişeyler sinirleniyorum, hiçbir şeye konsantre olamıyorum. bizim durumumuzda sıkıntı yok ama.

her ikisi de:) hatta biraz sanırım anksiyete de var.

ben de böyleyim. o yüzden kararlarım kesindir. biterse biter, bitmeyecekse hemen olur falan filan.

ne güzel bir ömür törpüsüdür bu. adı mükemmeliyetçiliktir ama ardında yatan sevilmeme, değersiz olma korkusudur.

Peki ne yapmak lazım bunu geçmesi için?

Hepimiz doktoruz:)

aynı şey bende de var. sonuca ulaşırsanız bana da bildirin.

değmez. ereğli'ye git daha iyi. ilçesi ama zonguldak'tan çok daha gelişmiş.

Zonguldağı boşver, ereğliye doğru bas gaza.

edit: ereğliliyim, sorun varsa sorabilirsin.

Fener mahallesinde deniz klübü iyiymiş, yanımda iken zonguldakli arkadaşıma sordum

Ereğli daha iyidir

Hasan Kuru Pidesi meşhurdur, kesinlikle tavsiye ederim
Sahilde Osmanlı Çileği Reçeli satan bir yer var, almanı tavsiye ederim
Musanın yeri vardır Ereğl-Alaplı yolunda plajın orada, oranın da kabak tatlısı çok iyidir.
Keş peyniri meşhur derler (ben tatmadım hiç)

Arkadaşların dediği gibi zonguldak'a hiç uğramana gerek yok ereğli daha mantıklı.

en büyük başarısı bilgiyi kullanabilmek, başarısızlığı da bilgiyi kullanamamak.

başarı: Düşünceleri kelimelere dökebilmeyi öğrenmesi. Konuşmak yani. Her şeyin başı iletişimden geçiyor.

Başarısızlık: Kitle olarak gücünün farkına varamamak.

en buyuk basari ekmegin kesfi. en buyuk hata bayatlamayan ekmegin kesfedilememesi.

anlam'ı yanlış yerde aramak. ya da aramamak. anlam karmaşası yaşamak. ve bu sebeple aslında yaşamadan ölmek. en büyük başarısızlığı bu.

başarısını bilmiyorum.

en büyük hatası hayatına çok kutsal ve üstün bir amaç biçmeye çalışmasıdır.

en büyük başarısı ise memur olabilmektir, devlete sırtını dayıycan oh mis.

en büyük başarısızlık: çemberi kıramamak ( istediğini değil toplumun dayatmasını yaşamak).

en büyük başarısı: öğrenebilmesi, sevebilmesi (sevmeyi öğrenip öğrenmediğimiz tartışılır gerçi).