Stres yapan kediler tüylerini yolabiliyor, bir arkadaşımın kedisi de karnındaki tüyleri eti gözükecek kadar fazla yoluyordu stres altındayken. Bir şekilde rahat ettirmeye çalışmanız lazım sanırım :/

kediler ameliyattan sonra bazen yaralariyla cok oynarlar normaldir, ama dikkat dikislerini acabilir. yarasiyla agresif oynayan kedileri durdurmak icin genellikle su aparattan takilir: previews.123rf.com

Her veterinerde bulunur, yarasiyla cok oynarsa bir sure takiverirsiniz.

Ameliyat sonrasi travma, psikolijik bozukluk da olur yani bir sure normaldir. Ozellikle disi kedilerin kisirlastirma sonrasi kisiliklerinde biraz degisiklik de olabiliyor.

Link açılmıyor ama bahsettiğiniz aparatın boyunluk olduğunu düşünüyorum onu taktım çıkarmak için kendini oradan oraya attı, bende üzerine çoraptan elbise yaptım yarasıyla oynamasın diye onunla da rahatsız oldu çıkarmaya çalıştı onu da çıkardım yarası iyi oynamıyor. Sadece dün tüylerini epey yoldu karnı çıplak kaldı küçük bir alanda değil. Neyseki şimdi böyle yapmıyor.

tebrikler, umarım çok mutlu olursunuz

Hayırlı olsun, inşallah çok seveceğiniz bir iş olur.

hayirli olsun kanka.

hayırlı olsun, başarılar :)

Hayırlı uğurlu olsun.

Hayırlı uğurlu olsun

Hayirli olsun ne guzel :))

gözün aydın hayırlı olsun :D

Tebrik ederim. Bir işi bulmak kadar elde tutmak da hüner ister. Tavsiyem iş hayatında olabildiğince politik olun.
Patronlar ve üstlerinizle aranızı her zaman iyi tutun. İşinizle, çalışkanlığınızla akılda kalmaya bakın. Hayırlı, uğurlu olsun.

Hayırlı olsun. Başarılar.

Hayırlı olsun bol şans

hayırlı uğurlu olsun.

Hayırlı olsun. Gönlünüze göre bir kariyer olsun.

tebrikler.. hayırlı olsun.

Ahh süpersin! Hayırlı olsun, işteki her günün bugün kadar heyecanlı ve mutlu geçsin.
Darısı başıma.

Hayırlı olsun, maşallah diyelim nazar değmesin.

Hayırlı olsun, ne zaman ıslatıyoruz :)

Gozunuz aydin
Hayırlı olsun.

tebrikler, başarılar!

hayırlı olsun müdür.

Hayırlı olsun ^^
Darısı başımıza.

çok hayırlı olsun, çok memnun olasınız insallah

İse giren herkes cok mutlu ediyor beni issizlik berbat bir sey valla hak ediyorsun mutlu olmayi o yuzden. Hayirli olsun

Hayırlı olsun!

Hayırlı olsun hocam.

tebrikler geçmiş olsun ))

Gecmis postlarini hatirliyorum, hayirli olsun ama girisimci ruhtan, kisisel projelerden vazgecme!

Sadece n11 İçin değil sorum. Gittigidiyor Trendyol gibi sitelerden de mağaza açmak istiyorum bunun için vergi numaram olması gerekiyor mu ?

evet, bu sitelerde satış yapabilmek ve ödeme alabilmek için vergi mükellefi olmak gerekiyor.

Gittigidiyor'da satış yapmak için vergi mükellefi olmaya gerek yok.

Fatura falan kesmen gerekecek n11'den o yuzden sirket / firma acman lazim

photopea.com

Gerci dedigin seyi paint ile de yaparsin...

Risk istahina gore degisiyor. Cocuklar covid tasiyabiliyor, cok nadir de olsa hastalanabiliyor, ve bir yetiskin gibi (hatta arastirmalara gore daha fazla) bulastirabiliyor.

Yani kresteki cocuk veya cocuklarin ailelerin biri pozitifse o virus sizin eve de elbet girecektir, belki bugun, belki yarin.

Kimisi bunu onemsemiyor, kimisi onemsiyor. Kimisi onemsiyor ama caresi yok vs.

Sonsuza kadar evde tutamayacağımız için eylül ayında başlattık kreşe. Evet riskli ama diğer türlü de çocuğun tüm gelişimi durmuştu. Nereye kadar böyle devam edebilir dedik ve gönderdik.

Evde kronik hasta yoksa gönderin. biz ailecek korona geçirdik, çocuklar da pozitif olmasına rağmen belirtisiz geçirdiler. hayat devam ediyor

Anaokulunda psikoloğum; böyle bir durumda kar- zarar hesabı yapmak gerekiyor bence. Çocuklar aylardır evde, en büyüğünden en küçüğüne kadar bu durum hepsini etkiliyor, özellikle anaokulu grubunda 1 ayın bile çok önemi var. Marttan sonra çocukları tekrar aynı düzene sokmak öğretmenleri o kadar zorluyor ki, anlatamam. Gelişimleri ciddi anlamda sekteye ugruyor. Bir çoğunda daha önce hiç olmayan davranışlar gozlemleniyor. (Tırnak yeme, parmak emme, şiddet vs gibi). Her hafta 2 3 veliyi terapi ya da bireysel destege yönlendiriyorum desem abartmıs olmam.

Bazı ozel cocukların mutlaka Anaokuluna gidip sosyalleşmesi gerekiyor yine. Velisi de bu durumun farkında.

Bir de bırakacak başka hiçbir yerı olmayan insanlar var. Dediğim gibi kar zarar hesabı bu.

Peki benim çocuğum olsa ne yapardım? Güvendiğim bir anaokuluna gönderirdim. Cocuklarin sosyal, bilissel, davranissal gelişimleri için bu yaş aralığı çok önemli çünkü. Ben zaten calisiyorum, ailemde kronik hastalığı olan kimse de yok. Ayrıca virüsün götürdüğüm parktan bulasmayacağının da garantisi yok. Yukarıda söylendiği gibi bir iki aylık durum olsa neyse ama ne kadar süreceğini bilmiyoruz; hayat bir şekilde devam etmeli o yüzden.

Bırakacağım biri varsa ya da ben bakabiliyorsam asla vermezdim . Nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz ve çocuklar da koronaya yakalanıyor. Ölüm yüzdesi düşük olsa bile uzun vadede bırakacağı hasarı kimse bilmiyor. 1 yıl kreşten okuldan vs uzak kalmak inanın hiç de büyük kayıp değil.

Niye utandiniz anlamadim. Anksiyete sartlarini dusundugumuzde bu tip bir endise normal, sizin de arkadasinizi sakinlestirme cabaniz normal. Utanmayin :)

Sorunuzun cevabini bilmiyorum ama utanmayin demek icin geldim. :)

@mor çok haklısınız ikna etmeye çalıştıkça, mesela bu durum binde bir oranında gerçekleşir diyorum ya o bir kişi ben olursam falan diyor. Sizin dediğiniz yöntemi bir deneyeceğim

Binde 1 bile degil, iddia ediyorum, dunyada bu yolla AIDS olmus tek bir insan bile yoktur, olmayacaktir. Evli ciftler bile var biri AIDS olan ve digerine bulasmiyor, bu oyle kolay bulasan bir hastalik degil.

Ama arkadasin OKB ise bunun hic bir faydasi olmaz tabii ki. Psikiyatriste gitmesi lazim.

tanı koyulduysa ilaç da verilmiştir kullanmıyosa kendine zarar verir.kendi kendine tanı koyan tipleri es geçiyorum tıbbi olarak okb teşhisi konulmuş birisinin hayatı zordur ilaçlarını kullansın. sizin yapabileceğiniz, söyleyip de rahatlatabileceğiniz hiç bir yolu yok.

OKB sahibi olarak buradayım. OKB de kendi içinde ayrılır ama en temel mevzu takıntıdır. Saçma olduğunu, daha doğrusu mevcut düşüncelerin yanlış olduğunu bilirsin ama kendini bu konuda frenleyemezsin. Psikiyatr bana ilaç yazmak istedi ama zaten epilepsi nedeniyle ilaç kullanıyorum ve kullandığım ilaç aynı zamanda anksiyete için de kullanılıyormuş. Psikolojik tedavi açısından bana bi faydası yok, orası ayrı :)

Beni psikoloğa yönlendirdi doktor. Ona durumumu, şikayetlerimi anlatınca bir yol haritası çizdik. Benim psikolojik sıkıntım rutine uymak, kesinlikle bozmamak. Ola ki bozduğumda canımı sıkan bir şey gerçekleşirse bunun nedeni rutini bozmuş olmam.. Küçük takıntılarımdan büyük takıntılarıma doğru bir plan yaptık. Ufaktan ufağa saçma, gerçekleştirmezsem başımı ağrıtacağına inandığım rutinleri bozmaya başladım. Bu şekilde iyi gitti her şey. Tamamen kurtulmadım ama neden-sonuç ilişkisi açısından daha mantıklıyım :)

Arkadaşın da muhtemelen yaptıklarının saçma olduğunu biliyordur ama bunun önüne geçemiyordur. Bu utanılacak bir şey değil. Profesyonel bir destek alması onun için daha iyi olacaktır.

Biraz araştırdım. Şurada intihara eğilimli kişilerin kaybolması yüksek riskli kayıp olarak tanımlanmış.

kms.kaysis.gov.tr(X(1)S(30vs0qcqwxx42w4tj0lvzfaq))/Home/Goster/139343

Yazdığı notta intiharla ilgili bir şey varsa zaman kaybetmeden arayın. Polisi her gün yüzlerce kişi gereksiz yere arıyor. Böyle bir durumda aradınız diye kimse size kızmaz.

İnş çözülür. Bizimki de yapardı. Aileye manevi güç dilerim.

Notta ne olduguna bagli degisebilir. Yetiskin biri istedigi yere istedigi zaman gidebilir, kimseye de haber vermek zorunda degil acikcasi. Polise bildirse de muhtemelen bir sey olmayabilir yani.

Bulunmasin diye demiyorum tabii, intihar vs. gibi bir risk yoksa muhtemelen polis yetiskin birine ulasamiyorsunuz diye onu aramaya cikmaz demek istiyorum.

Teşekkürler. Bulundu sayılır, nereye doğru gittiğini öğrendik, aile de yolda şu an.
Gençlik, ailevi sorunlar, öss biraz üst üste gelmiş olsa gerek. İntiharla ilgili bir durum yok bildiğim kadarıyla ama televizyondan duyulanlar insanın aklına türlü şeyler getiriyor.

18 alti hastalara bakMAmaktadir diyor olmasin? MHRS de 18 yas ile ilgili gordugum tek uyari bu oldu bugune kadar.

Hayır, "18 yaş altı hastalara bakmaktadır" yazıyor.

Hangi branstan randevu almaya calisiyorsun?

"Sağlık Kurulu" branşından.

Ha bu arada randevu olmayabilir evet, her gun yeni randevular tam olarak saat 4 (ya da 5 emin degilim bulamazsan ikisini de dene) acilir, yani MHRS de bir sonraki randevu alinabilecek gunun kayitlari acilir o saatte. O zaman bir refresh yaparsan yeni randevularin oldugunu gorursun. Yavas yavas tukenir tabii o randevular.

hocam gidiyosun bi devlet hastanesine, aile hekimliği miydi neydi o bölümden randevu alıp 15 dakikada hallediyorsun. çok kasma. ben şişli etfalden halletmiştim.

Özel sektör mü? Öyleyse sağlık kurulu raporuna gerek yoktur. Sırf bu iş için çalışan poliklinikler var. Orada muayene olmanı kabul etmiyorlar mı?

Tam teşekküllü devlet hastanesi diyor maalesef, yoksa uğraşmam özele gider yaptırırım.

bu arada başakşehire yakınsan çam ve sakuraya git hayvan gibi hastane en güvenli devlet hastanesi bence istanbuldaki

işe giriş için heyet raporu mu istediler? normalde (covid öncesi) işe giriş raporu için sabahtan gidip kayıt açtırıp branşları tek tek gezip muayene olduktan sonra aynı gün raporu alıp gidiyordunuz. heyetle bir işiniz yoktu. heyet raporu (engelli, maluliyet vb) alacak olanlar randevu gerekiyordu. şu an covid nedeniyle heyet raporlarını sadece çocuklara veriyorlar büyük şehirlerde.

alternatif olarak özel hastanelere bakabilirsiniz. işe gireceğiniz yerin anlaşmalı olduğu bir hastane varsa çok uğraşmadan 100-200 lira bi maliyetle kolayca alabilirsiniz.

heyet raporu değildir istedikleri. iyi sorun.

Evet ben de kullanıyorum. Aralıklı olarak dönüşümlü kullanıyorum ve maksimum 3-4 kere aynı maskeyi kullanıyorum. SOnrasında, üstüne alkol sıkıp fönle kurutuyorum ve balkonda 1 gün havalandırıyorum.

Yıkamak gözenek yapısını bozabilir, döünşümlü kullanarak virüsün yaşayamayacağı sıcaklıkta kurutmak ya da havalandırmak yeterli olabilir.

www.instagram.com

N95 maskelerinizi yikamayin, islatmayin arkadaslar. Bunlardaki gozenekler virusten buyuktur (kucuk olsa nefes alamazsin zaten), statik elektrik ile virusleri hapsederler. Yikadiginiz anda o ozellik bozulur maskenin olayi biter. Yikadiginiz, islanmis N95 maskeyi kullanmayin ozetle, olmaz. Cok sik kullanmiyorsaniz donusum yaptirmak bir cozum olabilir. Son care onden parayi verip yarim yuz maske ve kartuslarindan alip bir pandemi boyu kullanabilirsiniz, insanlar size tuhaf tuhaf bakar sadece ama koymusum insanlara, nasil olduklarini gorduk bu surecte.

maske üzerinde NR- Non reusable gibi ifadeler varsa yıkamanız işlevini kaybettirir.

www.hepsiburada.com

3m n95 alırsan şu anda doktorların kullandığı maskelerin birebir aynısını almış olursun.
ventilli olanları dışarı hava veriyor, sana bulaşma olasılığı düşük ama karşındakine baya hava vermiş oluyorsun.
ventilsiz olanları çift yönlü filtreliyor ama nefes alması daha zor.

Evony marka maskeleri oneririm.

N95 + cerrahi ( weltbrown filtreli ) + siperlik veya yanları full kapalı gözlük

boyle antiviraldir, yikanabilirdir vs. o maskelerin hepsini gececeksin SENI koruyan bir maske istiyorsan. Seni koruyacak hic bir maske yikanabilir degildir. pandemiyi yavaslatacak maskelerdir onlar. yani baskalarini senden korur nispeten.

bu konuda cok az secenegin var o yuzden isin kolay.

ORIJINAL olmak kaydi ile N95 ve ustu veya FFP2 ve ustu (FFP3 de olur, FFP1 olmaz) bir maske kullanabilirsin. bu maskeler KESINLIKLE yikanmaz (isini yapmasini saglayan statik ozelligi bozulur) ve kullanimlari toplamda bir kac saatle sinirlidir, sonra atman gerekir.

daha kalici bir cozum ariyorsan ve insanlarin sana bakmasinin verecegi rahatsizligi sagliginin yaninda solda sifir kaliyorsa alman gereken: 3M 6000 serisi veya 7000 serisi bir respirator (7502 oneririm, ara arastir 250 liradan fazla verme) ve buna kartus olarak bir cift 3M 6035 filtre aliyorsun. Sana ilk maliyeti 450 500 lira arasi toplamda ama bu setupi pandeminin sonuna kadar guvenle kullanabilirsin. hastanede yuzune kovidli hastalar hapsuran doktorlar boyle bir setup kullaniyorlar.

Bir de gozun etrafini tam kapatan bir gozluge ihtiyacin var. 50-100 lira arasina bulabilirsin.

asinin onaylanip biraz yayginlasmasina kadar kullanacaksin sonucta, bir kac ay daha yani.

bunun yaninda el yikama, disaridan gelenleri dezenfekte etme vs. ile tam koruma saglamis olursun desek yalan olmaz. kendi keyfine gore onlemleri azaltabilirsin tabii.

cogu kisi bu kadar onlem yerine eninde sonunda kapicam olsun bitsin modunda artik, ama hastaligin uzun vade organlara biraktigi zarar, omrunden ne kadar caldigi henuz bilinmiyor. asilara da cok kalmadi, bir kac ay daha dayanayim dersen yapman gereken budur.

ozetle FFP2 ve ustu bir (bir sure) kullan at maske, veya 3M 7502 maske ve bir cift 3M 6035 filtre (6038 de olur ama gereksiz, maskenin yaninda geliyorsa kullanabilirsin) ve gozlerinin etrafini kapatacak bir gozluk.

temmuz ayında kullandım. benim dışımda n95 ve siperlik kullanan yoktu uçakta. normaldeki gibi dipdibe 3lü koltukta oturduk işte. benim için riskli ve yorucu bir yolculuktu ama çoğu kişi pek umursamıyordu. şu son dönemde dolmuş ve metrolar için alınan yolcu kısıtlamasının neden uçakları kapsamadığını anlamıyorum. tıpkı otobüste bayan yanı kavramı varken uçakta olmaması gibi bir şey sanırım.

sizin sorunuza gelince bence özel araçla gitmenizi tavsiye ederim. ama 7-8 saat araç sürmek de yorucu olur derseniz çok korunaklı bir şekilde gitmek gerek uçağa.

Ucakla gidin.

N95 maske taksaniz ok bence.
Cok pimpirikliyseniz ustune cerrahi maske ve siperlik filan da takabilirsiniz.

Jepa'ya katılıyorum. Ölüm kalım olmadığı sürece şu anda uçağa binmem, sosyal mesafe olması imkansız, türk insanının ihmalkarlığı ortada, n95'in de tanelerin %95'ini tuttuğunu düşünürsek arabayla gitmeyi tercih ederim.

Çook riskli. Mümkünse uçaktan uzak durun

mart nisan olsa tak bi n95 sonra dua et derdim ama su anda ucaga binilmez. sokaga cikma yasaklari olan donemin 10 kati kotu durumdayiz ve uzerine millet gevsemis durumda.

Seni heyecanlandiran, coskulu muzikler dinle. Pharmaton vitamin takviyesi icin de uyutmaz derler.

Filtre kahve, enerji içeceği, yesil elma oneriliyo hep. Bir de bazi ilaçlar var receteli onlari yazmam dogru olmaz diye dusunuyorum.

Redbull
kola+neskafe (bunun kalbe zararlı olduğunu söylüyorlar)
psychedelic müzik. normalde tarzım değil lakin konsantrasyon gerektiren işlerde birkaç saatlik playlistler bulup işe kapanıyorum, uykusuzluğu unutturabilir belki. (denemek isterseniz: astrix, liquid soul, boris brejcha)

Soyledigin sey malesef mumkun degil. Yani uyanik kalirsin o sorun degil de hem 1 hafta gunde 4-5 saat uyuyayim ama hem de beynim tam kapasite calissin meselesi olmaz. Uyku beynin konsolidasyon yaptigi zamandir, ilk 1-2 gun idare eder ama sonra giderek fokuslanma, detay gorme, ogrenme ezberleme ve ezberindekini hatirlama gibi durumlardaki performansin dusecektir, bundan kacis yok malesef.

pahalı.
o sınırsızlar o kadar sınırsız değil, 10 yıl önce falan bitmesi gereken bir pazarlama olayı ama işte.

Sınırsız olayı hikaye de sorunsuzsa ucuz. Yıllık 2000 lira civarı veriyorum.

hali hazirda orayla calisiyorsaniz ve sikinti yoksa duzeni bozmaya gerek yok. diger eli yuzu duzgun firmalardan da 700-800den asagi bulamazsiniz zaten.

ne lazim php falan mi? statik site icin github pages ile bedava veya amazon s3 ile aylik 3-5 liraya sinirsiz trafik kaldirirsiniz. yerli firmalardan neden hosting aliyor millet anlamiyorum? bu isin ferrarisi yeterince ucuzken neden anadola bu kadar para bayiliyorsunuz?

normalde %50 ama eğer anket verisi doğru veri olarak kabul edilecek ve buna göre değerlendirilecekse;

seçim anketinde "a'ya mı oy vereceksin b'ye mi?" sorusu yerine,

"a'nın kazanma olasılığı nedir?" sorusunu sorarsak,

katılımcı eğer a'ya oy verecekse ona göre bu sorunun cevabı %100'dür.
katılımcı eğer b'ye oy verecekse ona göre bu sorunun cevabı %0'dır.
katılımcı kararsız ise ona göre bu sorunun cevabı %50'dir.

buna göre aslında dediğin gibi anket'in sonucu aynı zamanda kazanma olasılığını da veriyor.

tabii burada önemli bir detay var kararsızları %50 olarak değerlendirdik, gerçek oran kararsızların da anket sonucuna göre dağıtılması ile hesaplanırsa daha doğru bir sonuç alınabilir.

Kazanma için yüzdelik oran vermekten ziyade anket sonuçları direkt olarak seçim sonucunu yansıtır. Verdiğin örneği şöyle açayım, eğer 5 milyon seçmen içinden tamamen rastgele seçilen 5000 kişiye sorduysak ve A adayı yüzde 55 çıktıysa seçimin sonucunu kolaylıkla hesaplayabiliriz (hesaplamak için örnek bir site www.surveysystem.com). Bu rakamlara göre %99 kesinlikle A adayının oyu %55±1.81 olacaktır, dolayısıyla %99 kesinlikle A adayı seçimi kazacanaktır.

Gerçek hayatta yapılan anketlerin seçim sonucundan nistepen uzak olmasının sebebi hem sorulan kişi sayısının tüm nufusa göre az olması, hem de tamamen rastgele seçilmiş bir populasyon bulmanın aşırı zor olması.

Tamamen anketin nasil yapildigina gore degisir, verdigin veriyle cikarilabilecek bir sonuc yok.

A anket sirketi mesela istatistik bilmedigi icin veya yaniltici olmak istedigi icin veya parasi yetmedigi icin gider 3-5 semtten kisilerle konusur bu semtlerdeki kisilerin egilimleri anketin sonucunu belirler ama genel egilim konusunda yeterli bilgi veremez.

B anket sirketi kesenin agzini acar, istatistik bilir, tarafsiz olmaya calisir ve imkanlar dahilinde en "rastgele" orneklemeyi yapmaya calisir, her yere adam gonderir, dogru sorulari sorar, hic bir bolgeyi digerinden daha baskin gostermez vs. ve gercek sonuca daha yakin bir sonuc cikarabilir.

Yani ben anket sirketi kursam bizim apartmanla konusup anket yaptim desem bir ise yarar mi? Bu ekstrem bir ornek ama anket sirketlerinin verisinin kalitesi bu ekstremler arasinda bir yerde. metodlarini bilmeden sonuclarinin gecerliligi konusunda saglikli bir yorum yapamayiz.

Verilebilir fakat tabii bazi kisitlari var. Anket dogru yapilmali ki pratikte dogru yapmak cok zor. Her seyi dogru yapsan bile kacamadigin bazi hata paylari var. Bunlar disinda veriliyor zaten.

butcene gore degisir.

native seviyesine yetiskin biri gelemez meselesi tam anlamiyla bir mythdir. 20 yasinda adam gider amerika'ya PhD yapar, ana diliyle konusmaz, o ortamlara girmez, 10 sene yasar, sonunda ortalama bir dogma buyume amerikan'dan daha iyi ingilizcesi olur, daha iyi konusur, kendini daha iyi ifade eder.

ha 6 ay dil kursuyla olmaz tabii.

daha önce 4 ay amerika'da wat ile kaldım. temelim de olduğu için ingilizce iletişimde özellikle son 1 ay alıştığım için çok sorun yaşamadım.bütçem 40000 tl civarı.

Avusturalya sanırım üniv mezunları için geçici çalışma izni veriyordu ona bakabilirsiniz.

Onun dışında bölüm ne?

Yeni zelanda ve Kanada göçmenlik sitelerini inceleyin bölümünüze göre göçmenlik vizesine başvurabilirsiniz puanınız tutarsa.

"20 yasinda adam gider amerika'ya PhD yapar, ana diliyle konusmaz, o ortamlara girmez, 10 sene yasar, sonunda ortalama bir dogma buyume amerikan'dan daha iyi ingilizcesi olur, daha iyi konusur, kendini daha iyi ifade eder."

anadilin gibi olmasi mumkun degil, hayal kurmayin, insanlara da hayal kurdurmayin. anadil gibi olmasi icin ilkokula seviyesinden sisteme girmek lazim. ortaokuldan dahil olanlarda bile aksan hissedilebiliyor eger cok cok yetenekli degil ise.

gelistirmek istiyorsan zaten en az 6 ay kalmani tavsiye ederim, hatta mumkunse 1 sene. 6 ay sonunda zaten ozellikle listening'de fark hissetmeye basliyorsun. universite bunyesindeki kurslara bak, diger dil kurslarinda cok zayida cocuk coluk oluyor, zipirlarin arasinda dil gelistirmek zor. kolay gelsin..

Native seviyesine gelmekten kastın dile hakimiyet ise (kelime-gramer bilgisi, akıcı konuşma, yazma, dinleme vs.) kesinlikle mümkün. Aksanın olması dile hakim olmadığın anlamına gelmez.

1. Native seviyesine gelinmez diye bir sey yok, kabiliyete bagli bir sey.
2. Girebiliyorsan ise girip para biriktir ve 6 ay - 1 sene kadar git. WAT ile ingilizce *gelisebilir* ama calistigin yere, buldugun ise, genel olarak ortamina falan gore cok degisecek bir sey.
3. Yuksek lisans durumu varsa yuksek lisansla erasmusa gidebilirsin.

cevaplar için teşekkür ederim. irlanda'da ve kanada'da 6 aylık dil okulu şu an mantıklı duruyor. özellikle irlanda'da dil okulu uzatılabildiği için.

@hotpotato erasmusla avrupa ülkesine gitmek çok faydalı olmayabilir.ama wat için yüksek lisansa başvuracağım.

niye olmasin. erasmus'ta wat'ta konusacagindan 10 kat fazla ingilizce konusabilirsin. veya direkt ingiltereye gidebilirsin vs.

Sigortanın atmaması normal. Sigorta uygun b kodu ile başlayan hız kesici yanı kısa devre durumunda c ile başlayan sigortaya göre daha çabuk tepki gösterir.

"Yani bir yerlerde kisadevre var, veya fon makinesi ariza yapip cok elektrik cekmeye calisti diyebiliriz sanirim? (elektrikten anlamiyorum)"

Fön makinası arıza yapıp fazla akım çekse sigorta atardı demekki ortada fazla akim yok sigortanın bozulma olasılığı yok bozulsa zaten düşer.

Kullandığın üçlü priz duvardaki prize tam oturmamış olabilir duvardaki dişi priz sabit olan ile taktığın 3lunun erkek fişi arasında boşluk oluşmuştur.

cok tesekkurler, bu bosluk isinmaya neden sebep olur? ark (atlama vs) yapmasi sebebiyle mi? cunku iyi oturmamis olma ihtimali var evet. Kokuyu almasaydik onunde sonunda sigorta atar miydi peki acaba oyle bir durumda?

Kaçak akım rölesi olsaydı böyle birşey yaşamazdın. Yeni binalarda olmak zorunda aslında, elektrikçiyi getirip kaçak akım rölesi taktır.

kacak akim rolesi de var aslinda ama uzerindeki test dugmesine bastigimda bir sey olmadigini gozlemlemistim eve tasinirken simdi aklima geldi. bildigim kadariyla test dugmesine basinca rolenin atmasi gerekiyor degil mi?

Kacak akim rölesi diye bir şey var onun kullanılması gerekir 300ma yangın 30ma insan için ama bu da sürekli atabilir ayarlanması lazim

Belkide sigortayı attıracak kadar değilde sadece hafif eritmiştir. Üçlü prize aynı anda başka bir şey bağladıydanız. Aslında elektrik süpürgesi, kettle, matkap, tarzı fazla akım çeken bir şeyi bağlayıp gene aynı koku geliyor mu bakabilirsiniz belki fön makinesinde sıkıntı yoktur. Durum böyleyse daha iyi marka bir çoklayıcı bakarsınız.

Arkadaş bilen de bilmeyen de yorum yapmış. Konunun kaçak akım rölesiyle ne alakası var.
Fön makinesinin kablosunu kontrol ettiniz mi ? Onda bir ısınma var mıydı ya da başka bir cihaz bağlayıp denediniz mi ? Peki fön makinesini başka bir prize bağlayıp denediniz mi ?

Dediğim gibi bir sürü olasılık var. Görmeden, kontrol etmeden şudur demek çok zor. Devre kesicilerin de çalışıp çalışmadığı şu şekilde kontrol edilebilir. Herhangi bir prize kısa devre yaptırırsan devre kesicilerin düzgün çalışıp çalışmadığını anlayabilirsin. Ama elektrikten anlamayan birinin denememesi lazım. En mantıklısı bir elektrikçi çağırmak.

Son olarak kaçak akım rölesinden bahsedeyim de, ileride insanları yanlış bilgilendirmemiş olursunuz. Şimdi faz ve nötr arasına bir tane algılama sargısı bağlıyoruz. Eğer faz ve nötr iletkenlerinden oluşturulan sargılar özdeş ise, çekirdekteki manyetik akı da sıfır olacaktır.

Eğer yüke giren ve çıkan akımlar arasında bir fark oluşursa(gelen akımın bir kısmının toprağa akması gibi), çekirdekteki manyetik akı sıfıra eşit olmayacaktır. Bu da algılama sargısında bir gerilim endüklenmesine sebep olacaktır. Genelde bu gerilim, bir devre kesicisini aktif etmek için kullanılır. Kaçak akım rölesinin çalışma prensibi bu olup, yukarıda anlatılan olayla hiçbir alakası yoktur.

@vhdl bilen bilmeyen derken? :) kaçak akım rölesinin hangi durumlarda atması gerektiğini biraz daha bilmen gerekiyor :) kaçak akım rölesi hangi durumlarda atar bir araştır.

@syabk durumlar mı ? kaçak akım rölesinde tek bir durumda gerilim endüklenir. O da yüke giren ve çıkan akımlar arasında fark olduğu zaman. Bu da demek ki, gelen akımın bir kısmı toprağa akmış. Atan da kaçak akım rölesi değil, sargıya bağlı olan devre kesicidir.

nasıl yok? internetle büyüyen nesil yok mu? 80’den sonrası? onlar sayılmıyor mu?

ne ile meşgul olduguyla ilgili. mesela oyunların çogu artik şartlandirma yontemi ile programlaniyor. cocuk ozgur iradesi ile mantikli is yapamiyor. kısıtlayıcı. algı yönetimini kötü etkiliyor.

8 aylıkken eline akıllı telefon verilen çocuklardan bahsediyorum. 80 kuşağı apayrı bir konu.

oyundan ziyade, çocuklar için yapılan videoları izletiyor anne babalar. onu diyorum.

Bu çok çetrefilli bir konu. Psikoloji araştırmacıları tarafından da üzerine çalışılan bir alan. "Dijital okuryazarlık" denen bir konu var ve bahsettiğiniz neslin bir kısmı bu konuda önceki tüm nesillerden daha kuvvetli olacak. Bahsettiğiniz gibi olumsuz etkiler de var ama olumlu etkilerin aileler ve eğitimciler tarafından anlaşılmasına ve uygulanmasına çalışılıyor. Türkiye'de de buna önem veren araştırma grupları var, www.instagram.com ve www.instagram.com gibi.

Ekleme: Bahsettiğiniz anne ve babaların da ekran karşısında geçirdiği süre bunu yapmayan anne ve babalardan daha fazla oluyor. Yani sorun sadece çocuğa verilen dijital içerik değil, anne ve babanın çocukla bunun dışında ne paylaştığına kadar gidiyor.

2 yaşına kadar yok. 2 yaşından sonra yaşına uygun şeyleri kısa süreli verebilirim.hic vermemek de saçma biz tüm gün elimizde telefonlarlayken.

cocugum olmadigi icin suresini arastirmadim ama uzun sure tabletle buyuyen bebeklerin pelte olacagina inaniyorum. bu alanda arastirmalar da var, zaten bebeklere bakmaya gerek yok, sosyal medya/bilgisayar/oyunlar cok cok cok fazla uyaran iceriyor, kendi beynimin nasil bir pelteye donustugunu goruyorken cocuklarin 'yaratici' falan olacaklarini dusunemiyorum, bu dedigim uzun sure kullanim, ama bence kucuk yasta 'kisa' olarak dusunulen sureler bile uzun olabilir.


www.psychologytoday.com

Sınırlar koyabilirsiniz(belirli yaşa kadar izletmeme, yemek yerken izletmeme, günde 1 saat izletme vb), ne izlediğini kontrol edebilirsiniz. Ama koydugunuz sınırlara uymayacaksınız o ayrı. Kaçarı yok bir şeyler izleteceksiniz. Önce uyusun diye ninni vb açacaksınız. Sonra yaşına uygun şarkılarla devam edecek. Kırmızı balık, fışfış balıkçı vb. Zamanla niloya, aslan koruyucular, paw patrol, peppapig, robotrenler diye gidecek. Boşuna kimse izletmem, eline telefon tablet vermem diye büyük laflar etmesin.

@dismainpula mesele bence internetle buyumek falan degil. bugunlerde buyutulen bir cocuga rastlamamis olabilirsin, yogun temposu icinde aileler cocugu zaptetmek icin sunu yapiyor: eline bir tablet, youtube'dan cocugun cok sevdigi sacmasapan bir video, cocuk ona kitleniyor baya zombi gibi. cocuk ona kitliyken anne baba yapmalari gereken seyelri yapiyorlar. bir nevi uyusuturucu vermek gibi. emzik gibi dusun. cocuklari ekrana uhulayan videolar mevcut youtube'da bulabilirsiniz yuzlerce milyon viewlari var (bir cocuk bir gunde bu videoyu 50 kere izliyor). cocuga veriyorsun kitlenip kaliyor, acayip seyler.

ve bazen ayni bir bagimli gibi cocuk bu videolari izlemek istedigi icin olay cikariyor, baska hic bir seyle de tatmin olmuyor, mecbur aciyorsun onune alip kitleniyor, tekrar tekrar izliyor. ertesi gun yine.

yani internetle buyumek meselesi falan degil bu. internetle buyuyen bilgiye erisimi olan vs. cocuklar tabii ki daha iyi olacak ama teknoloji ile cocuklari hipnotize ederek buyutme meselesinin sonu ne olacak gercekten merak konusu. ben cocugumu boyle bir seye maruz birakmaya korkarim acikcasi.

Endişelerinde kesinlikle haklısın ve şu an tüm dünyanın düşündüğü bir mesele bu. Ortak kanı kesinlikle doğru olmadığı ve telefon + tablet kullanımının limitlenmesi noktasında birleşiyor. Sosyal becerileri çok düşük bir nesil yetişiyor deniyor bu sebepten, çocuklar bir çok gerçek duyguyu yaşayamıyor. aileler de her ağladığında önüne tableti dayayıp uyuşturuyor veletleri. Daha bugün bir restoranda rakı masasında önüne tablet verilip susturulmuş çocuk gördüm. Çok ilginç.

Hiç gerek yok, son kirayı ödeme depozitoya say, kırık dökük masrafın varsa elden son gün verirsin. Elinde 2-0 imkan varken neden adamlar para isteme durumuna geliyorsunuz? Hem emlakçı kimmiş kontrat senle ev sahibi arasında elindeki parayı verip sonra geri almaya çalışmak biraz garip dertsiz başına dert alırsın.

emlakçıya falan güvenme. son kirayı da ödeme. evi aldığın gibi teslim et. depozitoyu başka türlü kurtaramazsın. yavşak ev sahibi ve emlakçı birlikteliği.

parayı vereceğim.

20'sinde param ödenmezse anahtarı teslim etmeyeceğim.
elemanın (kirayı alan) babası, aslında evin sahibi. babasını arayacağım. oğlunuzla çözemedik. paramın üstüne yatıyor. 10 gün daha evdeyim. bugün paramı ödemezseniz 2000 liradan daha fazla zarar vereceğim evinize. kusura bakmayın amca dicem.

sonra alt komşumun ev sahibi de, elamanın (kirayı alan) amcası. araları iyi değil. onun da numarası var. onu da arayıp, yeğenin paramı ödemiyor. eve zarar vereceğim, senin evi de etkileyebilir. söyle bugün paramı göndersin diyeceğim.

şenliği izleyeceğim.
nasıl fikir?

pasif agresif saçma sapan bir fikir. kirayı ödemedin diye mahkemeye mi verecek? ödeme para falan

evi aldigin gibi birak, boyali girdiysen boya yapmak veya boya parasini depozitodan dusmek zorundasin. taze boyali eve girmediysen sorun yok.

eve zarar verme, basin belaya girer. internette ara, bu konuda mahkemelik olmus basi agrimis kisiler var.

aslinda son kirayi depozitoya say diye bir sey yasal olarak yok. kiralar duzgun odenir, ev bosalip temizligi boyasi yapilinca ev sahibi gorur, depozitoyu iade eder. veya temizlik / boya fiyati depozitodan dusulur o iade edilir, etmezse mahkemeye verirsin seve seve oder. yasal haklarin var korkman gereken bir sey yok. eve zarar falan verirsen hakli oldugun yerde suclu duruma dusersin hem vaktin gider hem paran gider.

Duyuru sayesinde fikrim değişti. Teşekkür ederim.

Ben kendime ve eve iyi baktığıma güveniyorum.

Ev sahibinen de buyur dilediğin zaman gel birlikte bakalım dedim.

Son kiramı ödemeyeceğim. Telefonda rahatsız etmek dışında ne yapabilir? Kapıya dayanıp tehdit + eve zorla girmeye çalışırsa polisi ararım diye düşündüm. Son ayın kirasını isteyince, ben kendimi önceki konuşmamıza göre ayarladım (son ayı depozitoya sayalım demişti) kusura bakma param yok diyeceğim.

Kötü bir insan olmadan, kibarca hak arayınca olmuyor, olmuyor. nefret ediyorum illa bir tartışmanın içine düşmekten. ancak yapacak bir şey yok. 1 kira bedeli az para değil.

Ev sahibim dün arayıp, senin a.mına korum, sen o mahalleden çıkamayacaksın dedi. Benimle bu şekilde konuşamazsın diyerek telefonu kapadım. Esas ev sahibi olan babasını arayıp, bu türden bir diyalogu kabul etmediğimi söyledim. elden kira aldığını, elimde bunun yazılı-imzalı belgesi olduğunu ve maliyeye gideceğimi söyledim.

nihayetinde mahkemeye gideceğiz gibi görünüyor. benim için sorun yok.

Ev sahibinin oğlunun söylediği: ilk 2 ay airbnb yaptın, elimde kanıtlar var + evdeki sana ait olmayan masrafları da senin üstüne yıkacağım + kefil olan kız arkadaşına yurtdışı yasağı koyacağım ki okumaya gidemesin.

Buyur dedim. buyur aç.

asıl sorum: evden çıkmadan önce mi maliyeye şikayet etmeliyim yoksa çıktıktan sonra mı?

bu beyinsizler neden bu kadar büyütmüş? sinirlenmeye bile değer mi? hayır üstüne yatsa 1 kirayla mı zengin olcakmış? iyi baktıysan temizdir zaten. ya da kirayı öde ama depozitoyu da versin.

böyle yapan adam depozitomu ödemeyecektir.

1. refurbished cihazla
2. teslim edildiği tarihte

kesin refurbished mi oluyor? kotuymus o zaman ya...

1) SWAP cihaz. refurbished Tr'de yok.
2) eski cihazin garantisi neyse o devam ediyor. 3 aydan az garantiniz vardiysa yeni cihazin 3 ay garantisi oluyor diyebiliriz. verildigi tarihte garanti baslama durumu soz konusu degil.
3) AC+ Turkiye'de satilmiyor, yurtdisindan alsan bile TR'de kullanilmiyor. Dahasi cihazin satin alis tarihinden itibaren ilk 60 gun icinde alinabiliyor.

ya ekran kartı ya monitör... benzeri oldu, ekran kartına reballing yaptırdım, düzeldi. önce ufak ufak başlıyor, sonra komple mortingen...

Hocam reballing dediğiniz şey çok zahmetli bir işlem değil mi? Tipik teknik servis çalışanı bunu yapabilir mi emin olamadım. Size kaça patlamıştı bu işlem?

Bu arada, tam ekranı söküp kabloyu kontrol etme işlemine geçmeden önce gpu driver güncelleyeyim bir umut belki düzelir dedim ve temiz kurulum yapıp yeniden başlatınca ilginç bir şekilde düzeldi. Neden olmuş olabilir? Isınma sorunum kesinlikle yok ve bu zamana kadar yanlış bir driver kurmadığımdan eminim ve bu durum bence de kesinlikle donanımsal bir mesele. Ama driver ile -şimdilik- düzelmiş görünüyor. İlginç.

isinma sorunlu ekran karti meselesi - reballing zahmetli ve kimse de reballinge garanti vermez cunku bir kac aya yine gider bunu yapan da biliyor. sorun sadece lehimlerde degil cipin de icinde oluyor cunku. tek caresi uzun vadede anakart degisimi... bazi cihazlarda mesela discrete ekran karti kullaniyorsan bazi cihazlarda onboard ekran kartina gecis de mumkun oluyor (bios yuoluyla veya anakart devre modifikasyonuyla). o zaman oyun falan oynayamazsin tabii duzgun.

reballing bana 90 liraya mal oldu. 2017 yılında. 1 günde aldım kartı ama masaüstüydü benimki. laptopta daha zahmetlidir kesinlikle. ben önce eskişehirde bilindik bir servise götürmüştüm. adam bildiğin fırına soktu kartı, beceremedi. "eskişehirde kimse yapamaz, istanbul'a göndermen lazım." diye kıvırdı. sonra sokak arası dükkanı olan bir adama götürdüm. reballing cihazı da varmış. yapıverdi. hala kullanıyorum kartı.

@robokot, vallahi çok acayip, ısınma sorunum zaten yoktu ve 2 ay önce temizlik ve macun değişimi vs yapılmıştı cihaza. Tekrar da etmedi son mesajımdan beri ama oyun bir yana, bütün işlerimi bu alet üzerinden yapıyorum. Güvenim sarsıldı cihaza. Neyse, inşallah tekrar etmez.

@bonanza, reballing de kalıcı çözüm değil anlaşılan. Takipteyim, umarım tekrarlamaz.

pahali gibi ya google da sanal ofis diye arat daha ucuz opsiyonlar var?

neresi orası ?

home office yap
daha iyi

hiç gitmedigin görmediğin yere çokmuş. sadece telefon bağlıyolar sanırım. bu hizmet için çok daha ucuz yollu yerler vardır.

Turkiye'de uzlasma deniyor artik ama? Tesviye olabilir mi? Ecnebilerin settling dedigi sey...

arabulucu ?

Sulh

Sulh olmak

Yok bunlar değil, eni sonu hatırıma gelince editleyeceğim bunu :(

valla ev arkadaşım 30 bin çekip faize yatırdı (tl faiz) sıfıra sıfır kapatacağını iddia ediyor sürekli.

böyle saçma şey duymadım

Bu arada senin duyurdan sonra baktımda

10 bin tl 36 ay vadeli çekince 36 ayda 14.791 tl ödüyorsun aylık taksit 409 lira
10 bin tl yi 30 günlük vadeye yatırınca alternatif bank aylık 507 lira faiz veriyor

Mantıksız olan kısmını açıklarsanız sevinirim ( gerçekten, ironi yapmıyorum,kafam karıştı)

"10 bin tl yi 30 günlük vadeye yatırınca alternatif bank aylık 507 lira faiz veriyor"

imkansız

@mr.goodcat

Evet imkansız klavye oyununa gelmişim kusura bakmayın :)

5 lirayi 4 liraya almak gibi bir sey soyledigin :)

tamamen sacma ve zarar edersin.

soyle dusun: banka parasi olandan para alir (mevduat) ve onu kredi olarak dagitir. bu sistemin islemesi icin mevduat faizinin kredi faizinden dusuk olmasi gerekir ki aradan kar gelsin.

Simdi mesela enpara'dan 50k cektin diyelim 48 aylik. Aylik odemen 1.905 lira. Toplam geri odeme: 91441 lira.
50k paradan elde edecegin aylik mevduat faizi ise (net): 773 lira.

Sen simdi her ay 1905 lira odeyecegine krediye, 50k dan kazanacagin faiz kadar para harca: 773 lira, geri kalani (1905 - 773 = 1132) bir kenara koy sanki kredi borcu oduyormus gibi.

48 ay sonunda hesabinda ne kadar birikir? 1132 * 48 = 54336 lira ki bu faizsiz fiyati. bu hesap faizli olursa 82000 civari para olur 48 ay icinde o hesapta faiz isleye isleye.

yani ozetle, 2 yol,

1)
50k kredi cektin, faize koydun, sana aylik getirisi 773 lira bunu harcadin
aylik kredi odemen 1905
48 ay sonunda elinde kalan: 50000

2)
kredi falan cekmedin
aylik 1905 lirayi aldin, 773 lirasini harcadin (aynen 1deki gibi) kalani faizli hesaba koydun
48 ay sonunda elinde kalan: 82000 lira.

Yani ilk yolu secersen zararin 32000 lira olur. Birebir ayni seyi yaparak 48 ay sonunda 32000 lira fazla biriktirebilirsin kredi cekmeyerek.

toefla biri sana sormadan girme zaten cunku sonucun gecerli oldugu belli bir sure var 1-2 sene tam hatirlamiyorum. sonra biri isterse tekrar girmen gerekiyor. o yuzden oylesine girersen sonra gelecekte gerekirse tekrar girmen gerekir ekstra masraf bosuna.

reading + listening icin sayisiz test bulursun internette. speaking writing icin birine para odemeden profesyonel bir derecelendirme yapmanin mumkun oldugunu sanmiyorum.

Ingilizceni gelistirmissin ama toefl genel ingilizce olcmuyor, akademik ingilizce olcuyor bunu goz onune almalisin. toefl taktikleri apayri bir dunya ve taktiklerle senden dusuk seviyede birisi cok daha yuksek alabilir. taktik bilmeden toefla girmeni tavsiye etmem. bunun icin internette sayisiz kaynak var. toefla yonelik calisirsan yuksek puan alabilirsin

www.cambridgeenglish.org

burayı bir deneyebilirsin. en azından genel bir bilgin olur.

Turkiye'de alinan patentin uluslararasi gecerliligi var mi? Ornegin ben burada patent aldim, Amerika'da biri patente mevzubahis icadimi kullanmaya basladi, bu kisiye dava acilabiliyor mu? Oyleyse nerede?

Bir de iletisim kurmak istesek nereden bulabiliriz sizi?

@robokot: patent sadece alınan ülkede geçerli. Türkiye'de aldığınız patent ile başka bir ülkede buluşunuzu uygulayan birini durduramazsınız.

bir mesaj kadar yakınınızdayım. olmadı [email protected]

fikir satmak için patent almak gerekiyor mu?
büyük bir veya birden fazla firmaya fikir satmak istiyorum ürünlerinin perakende kullanımı ile ilgili.

Avkat lazım mı :))

@hasmetizm: teorik olarak değil. yani herhangi bir kişi fikri (know-how) karşılığı bir para alabilir.

fakat problem parayı veren fikrin detaylarını öğrenmek istediğinde başlıyor. fikri satmak için ne olduğunu anlatmak gerekiyor, bu noktada da fikri öğrenen parayı ödemeden uygulayıp fikir sahibini aradan çıkarma şansına sahip oluyor.

patent bu noktada fikrin "çalınmasını" önlemek için kullanılabiliyor.

ama zorunlu değil.

@photo85: nö.

jet dosyasi microsoft access veritabani degil mi? sqlite olduguna emin misin? microsoft access ile acip editleyip kaydedebilmen lazim...

@robokot evet normalde desteğin uzun zaman önce çekildiği access veritabanı ve bir çeşit fax uzantısı olduğu yazıyor araştırınca. ama onu da çok denedim, sonra 7zip'i keşfettim. 7zip ile üstüne sağ tıklayıp çıkar deyince sqlite dosyası çıkıyor ortaya.

olmam.

Bayanım, Emziriyorum. Üstüme örtü alıp emzirirken bile bakışlardan rahatsız oluyorum. Türkiye buna hazır değil. Keşke olsa. Çünkü gerçekten çok zor.

hamile kadın görünce aklına sex gelen, nereden çıktığını bilmeyen, nasıl yapım aşaması olduğunu bilmeyen insanlar var bu ülkede böyle tabuları aşmak zor.

etrafınızdaki insanlardan rahatsız olmayacak kadar kendinizi buna hazır hissediyorsanız yapabilirsiniz ama abd’de de bile insanlar bakabiliyor, sonuçta merak etmiş olabilir veya bakmak istiyor olabilir bilmiyorum nedenlerini ama mutlaka bakılır.

Kizkardesim boyle emziriyor. Bi insanin yemek yemesi kadar normal geliyor, ya da yürümesi gibi. Baska bir sey düşünmüyorum. Cok cinsiyetsiz bir durum aslinda fotograftaki, seksüel bir sey yok, bir canlı yavrusunu besliyor ama iste meme olunca...

Ben oluyorum kadınım ( sanırım çocuk doğurma emzirme gibi kavramlara karşı korkum var sebep bu )

olurum. memesini açmak zorunda değil ortada. kadınım, aklıma seks geldiği de yok.

@xvyz nasıl bir rahatsızlık hissi oluşuyor merak ettiğim için soruyorum. Mesela bir kadın bir cafede üstsüz otursa tam olarak tanımlayamadığım bir şekilde rahatsız olurum bunun gibi bir şey mi?

turkiey hazir degil herhalde, insan vucudundan utaniyor muyuz yoksa aliskin mi degiliz nedir? tuhaf bir sey amerikanlarda da var bu puritanlik. baksana kadinlar bile rahatsiz oluyor.
erkegim, rahatsiz olmam, cinsel bir cagrisimi da yok, cocugunu emzirebilen bir anne ortamin huzurlu olabilmesinin sinyalidir bence guzel bir sey yani. kendi nasil rahat ediyorsa oyle yapsin.

Ben rahatsız olmam; sorun etmem, ayıp olarak görmem ama Türkiye'de kadın için endiselenirim biri laf edecek de üzülecek diye. Daha bugün bostanci'da uc arkadaşım ile gayet günlük giysilerle karşıdan karşıya geçerken adamın biri yüzümüze bakarak 'burası da iyice tozuttu, bir genelev eksik. Şunlara baksana' dedi. Çocuğunu emziren kadına neler derdi kim bilir.

kadınım, fazla rahatsız etmez ama tamamen atıyorum yemek yiyen bi insana baktığım nötrlükte bakamam, biraz gerilirim. cinsel çağrışım yaptığından değil, kendimi o şekilde asla düşünemediğim için biraz garip gelir.

kısaca açıklayayım. bi kadını kafede üstsüz otururken görsem yanına gidip napıyosun böyle oturamazsın burada falan demem, beni ilgilendirmez. ama rahatsız olur muyum evet olurum. kişisel alanlara verilen anlamlarla ilgili. biri rahatsız olur diğeri olmaz. hayır rahatsız olamazsın, olmayacaksın yaklaşımı da aynı şekilde saçma.

Kadinim. Rahatsiz olmuyorum ama midemi bulandiriyor bu goruntu. Neden bilmiyorum, halbuki cok dogal bisi. Sanirim doguganlik zart zurt hamurumda yok.

sizin gibi postmodernler rahatsız olmayabilir ama ben şahsen rahatsız oluyorum. Bir insan çıkarıp ulu orta işese ondan da rahatsız olurum. Şimdi siz "ikisi aynı şey mi?" diyecekseniz, şimdiden söyleyeyim evet aynı şey.

90'larda Kastamonu'nun bir kasabasında bile kalabalık yolda kaldırıma oturmuş emziren, minibüste emziren kadınlar hatırlıyorum. Yörenin eşarplı genç kadınlarıydı. Hiç öyle emzirme örtüleri yoktu. Bakın Kastamonu diyorum. Hayatın akışından sıradan bir kesitti. Bazı şeylerden rahatsız olmak zorunda bırakılıyoruz gibi şimdilerde..

Benim yazacağımı @heidi yazmış. ben de çok denk geldim böyle köylü/anadolulu diye tabir ettiğimiz kadınlarda. hatta daha 1 ay olmuyor en son gördüğüm. Bir toros aracın içindeydi kadın, çkarmıştı memesini emziriyordu. Dilenciler de çok yapar bunu, umursamazlar pek. Birkaç yıl yurtdışında yaşadım orada da kafelerde parklarda emziriyordu kadınlar çoçuklarını. zaten emzirirken femen aktivistleri gibi görüntü verilmiyor ki, çocuğun kafası kadının eli kapatıyor memenin çoğunu. hiçbiri de beni rahatsız etmedi. Benim felseme ters, ben bir yakınımın yapmasına karşı çıkarım ama başkaları yaparsa da umrumda olmaz, bir tiksinti uyandırmaz bende.

@giovanne nasil ayni sey ya? memelinin memesi cinsel organ degildir - fetisize edilebilir ama ayak fetisisti de var sonucta. ona gore davranacaksa kadinlar ful kara carsaf giymeleri lazim. meme insanin ozel tuhaf bir yeri degil erkekte de degil kadinda da degil bir insan bunun nesinden rahatsiz olur aklim almiyor.

Rahatsiz olan yazmissin demissiniz ama yazmak istedim :) kadinim, bu analarin 'anayim ben ana, bana her sey hak' tavrina acayip kilim ammmaaa o goruntuye laf edecek insana karsi ciddi ariza cikaririm. Diskilamakla bebek doyurmanin ayni sey oldugunu dusunen insanlarin yemeklerini omur boyu tuvalette yemeleri gerektigini dusunuyorum, ayni sey sonucta.

Disarda emzirmek dunyanin en dogal ve ilk insandan beri var olan aktivitesinin gerceklesitirimesi oldugu gibi hamile ya da annelerin evlere kapatilmasina ugrasan ataerkil duzene baskaldiri anlaminda da cok degerlidir, desteklenmelidir.

burada herkes çok genç sanırım, 70-80 kuşağı komple bununla büyüdü türkiyenin hemen her yerinde normal bir şeydi ve çıkarıp emziriyorlardı, üstelik öyle gizleme saklama yoktu ve doğrusu memenin bu kadar cinsel göndermesi de yoktu sanırım 90 lardan sonra filmlerin etkisiyle iyice arttı.

rahatsız olmam, bebek nası emiyo diye bakarım çünkü çok tatlı görünürler o sırada ama kadın rahatsız olur diye bakmayabilirim, algılar değişti iyice.

Kadınım. Sanki anne-bebek arasındaki bu ilişki daha özel kalmalıymış gibi? Çok saçma ama evet rahatsız olurum.

Ben rahatsiz olmam.

Hatta bu konuyu ailemde de konusmustum. Berlin'de yasiyorum, burada toplu tasimada bebegini böyle emziren bir kadin caprazimda oturdugunda kafami cevirdim ama sasirarak etrafimdaki insanlara baktim, acaba onlar bunu nasil karsiliyor diye. Kadinin karsisindaki, yanindaki adam ve ayakta duranlarin hepsi ya kafasini cevirdi ya da pozisyonunu degistirerek kadini görüs alanindan cikardi. Cok net hatirliyorum, cünkü insanlari baya baya gözlemledim nereye bakiyorlar diye. Kimse de agzini acip birsey demedi.

Ben bunu aileme anlattim, medeniyet negzel sey diye ve yengem (3 cocuk annesidir) üzülerek bana okulda velilerle yasadigi bir olayi anlatti. Veli toplantisi gibi bir ortam (sadece kadinlar var) ve kadinlardan biri arka siraya oturup üstünü de kapatarak bebegini emzirmeye calisirken diger kadinlarin hismina ugramis. Vay efendim bebek emzirince "cork, cork" sesler cikiyormus da bu kadin ne yaptigini zannediyormus elalemin yaninda. Bunu diyenlerin hepsi anne, hepsi bir dönem cocuk emzirdi. Yani cocuk emzirmek icin tuvalete falan gidip hijyenik olmayan ortamlarda iki büklüm zorluklarla cocuk emzirmenin hos olmadiginin bilincindeler. Cocugun ac oldugu zaman hemen emzirilmesi gerektigini yoksa sekerinin düsebilecegini de biliyorlar. Ama ona ragmen kadini resmen sözleriyle taciz etmisler.

kendi rahatsız olmuyorsa ben rahatsız olmam. kendisi de türkiye şartlarından dolayı rahatsız olmalı bence. ama insanların tepkisi umrumda değil diyorsa problem yok.

ramazan ayında oruç vakti bebek oruç tutmuyor , yemek yiyor diye anneyi ve çocuğu taşlayarak öldürecek insanlar var.

48 ay vadeli vakıfbank'tan çekin. Aylık 500 civarı ödemesi olacak, kredi kartını dizginlerseniz siz sağ biz selamet. 48 ay çok gelebilir gözünüze ama 2 yıl sonra o para pul olur maaşınıza yansıyanlarla.

borç borçla ödenmez derler ama senin borcun miktarı düşük. bence bu mantıklı. ama sonrasında kredi kartına bulaşmaman lazım.

en doğru planı sen çizersin. aylık harcamalarını bilmeden doğru yönlendirmemiz pek mümkün değil ama ben de hemen hemen senin durumundaydım. kredileri tek bir yerde toplama planını hangi bankacı arkadaşımla görüşsem bir sene idare et daha iyi dediler. idare edebilecek durumun varsa bir sene idare et. edemiyorsan da kredi kartını kapatacak kadar kredi çek. ben kredi kartımı kapatmak için ve miktarı en yüksek olan 600 liralık kredimi kapatmak için çekip ayda 600 ödeyecek şekilde vadesini uzatmıştım. aynı kredi miktarına kredi kartını kapatmış oldum.

hayatımda yaptığım en doğru işlerden birisi kredi kartımın limitini 500 liraya düşürmek oldu. cepte para olmadığı zaman ufak ufak harcanıyor.

bence mantıklı düşünüyorsun tek bir kredi borcu ile kafan da rahat olur .

eğer dayanacak gücün varsa sekiz ay dayan, sonrasında rahatlayacaksın. boğulmaya başladıysan yapılabilir. ancak toplam ödeyeceğin borca baktığında 10K krediye vadeye bağlı olarak 10K'da faiz ödemek saçma olabilir.

Esasında ben de dayanmaya çalışırım diyordum yılbaşından beri. Aylık 1000-1200 liralarla geciniyordum ama iki aydır borçlardan sonra hesap bakiyesi sıfır oluyor. Yani dayanabilecek para da kalmadığı için bunu düşündüm yapılabilecek.

1000 lirayla bile iyi kötü dayandiysam 2500 lirayla kenara para bile atarım. O kadar az harcamam oluyor aslında.

ay sonu elde sıfır kalması müthiş bir şey benim için. şuan ki durumumda bile sık sık eksilere düşüp kredilerle tekrar kapatma derdine giriyorum. ayağını yorgana göre uzatan biri olamayacağım maalesef.

ay sonu eksilere düşmüyorsan sabretmeni öneririm.

Ay sonu sıfır kalmıyor :D daha ay başı ödemeleri yaptıktan sonra 1 ay harcama yapacağım para kalmıyor. O yüzden daha ilk günden eksiye düşüyorum maalesef.

Bundan 6 yıl önce benzer bir baş belasıyla boğuşuyordum, hem ödediğim kredi hem de kredi kartı borçlarım vardı, bankalar da kredi vermiyordu bana, sağolsun kayınbaba benim için kredi çekti parayı aldık kredi kartlarını toptan kapattık krediyi kapattık tek yere borçlandık, her ay bir sonraki ay ödememiz gereken sabit borcumuzu bildiğimizden düzene soktuk ekonomik durumumuzu.

Eğer nasıl olsa borcum bitti diye gaza gelip yeni ve plansız alış verişler yapmayacaksanız en mantıklı şeydir bu yazdığınız ama tekrar söylüyorum kontrolü elden bırakmamanız en önemli kriter.

Kredi kartini hayatindan cikarmayacaksan tek fark yeni cekecegin krediye bos yere odeyecegin faiz olur.

Mevcut kredilerin+kredi kartini komple kapatip sana ay sonuna kadar yetecek parayi birakacak kadar kredi cekip kredi kartini iptal ettirirsen olabilir.

Ama bunun hastaligi var ani gelisen durumu var dugunu var dernegi var. Aksama ihtimali var bu planin ve 2. Kez kredi cekeyim dediginde de sonsuz donguyu baslatmis olursun.

5-6 ay sagdan soldan idare etme durumun olsa cok tatli olur aslinda. Rakam kucuk de olsa 30-40 aylik borctan yirtarsin.

Benim de aynı şekildeydi hatta birebir aynı :) Bütü borçları kapatmak için kredi çektim, kredi kartını da kapattım. Çektiğim krediyi 8 ay ödedim. Sonrasında şirketin verdiği primle kalan krediyi kapattım. Bütün borçları sıfırladım. Tekrar kredi kartı çıkarmaman gerekiyor ama.

Kredi kartını dediğim gibi ya kesin kapatıcam ya da çok çok cüzzi bir miktara çekicem. Bu zamana kadar kartı kullanma sebebim nakit olmamasıydı, şimdi en azından nakit olacağı için kartı kullanmak zorunda da kalmam zaten.

Ek: Krediyi çektim, borçları kapattım. Kartın 15 bin lira olan limitini 3 bin liraya düşürmek için talep oluşturdum. Aylık 600 lira ödemeli, 48 ay vadeli çektim. Önümüzdeki 3-4 ay içerisinde çıkması muhtemel 2-3 bin liralık birkaç harcamayı düşündüm. Onları da kattım (araç için sigorta ve kasko ücreti) bunu katma sebebim kredi kartını kaskoda da sigortada da kullanmamak için. İnşallah patlamam :D

Sadece kredi kartına her ay 120 lira alışveriş faizi ödüyordum asgarisini ödediğim için. bu da 48 ayda yine 6 bin lira ediyor neredeyse. Faizden değil de, kredi kartına tekrar yönelmekten çekiniyorum. Onu şimdilik 3 bine çektim, yazdan sonra da tamamen kapatmak gibi bir plan yaptım.

en azindan kafa olarak rahatladin.

onumuzdeki 4-5 ay kenara bir seyler atip ara odeme yaparsan en az bi 10-15 ayini sildirirsin kredinin.

gecmis olsun

limit dusurmekle olmaz, kredi kartini kapatmazsan patlarsin. bu borcu yapmis olman kaza degil, mevcut borcunun ustune tekrar yapacaksin, o gun gelecek ve kredi karti anlik "kurtaricin" olacak. ama basina yine bu sefer daha cok bela olacak.

Ne durumda olduğunu anlatır mısınız biraz?

ben de aynı durumdayım. yapacak bir şey yok. sağlıklı birer insan olamayacaklar büyüyünce. şansları yokmuş, inanıyorsan da kadermiş deyip geçeceksin.

çocuğa telefon veriyorlar sonra çocuk ödevini yapmadı diye çocuğa bağırıp çağırıyorlar. kendileri akşama kadar televizyon izliyorlar hatta televizyonu kırdıö gitmiş 4k almış diriliş ertuğrul izliyor uydu yayından 4k tvyle. tvyi kırınca bana saldıramadı bu sefer çocukluğumdan beri sürekli bana şiddet uygulamıştı babam.

annemde babamda köylü. görücü usulü mü evlenmişler bilmiyorum da ikisi de 30 ıq’yle ve başkasının fikirleriyle yaşamakla meşgul.

fiziksel ağır şiddet olmasa da çok ağır bir psikolojik şiddet var evin içerisinde. mesela ben ilkokuldyaken çok başarılıydım babam gider herkese gövde gösterisi yapardı sonra gelio bana niye daha başarılı değilsin diye hesap sorardı sürekli sonra ben kafayı yedim. bir bok becerememeye başladım. bilgisayar bağımlısı oldum evden kovdular git dışarda sosyalleş diye diye arkadaşlarımın yanında rezil ettiler, özgüven eksikliği olunca sosyalleşemedim de.

şimdi kardeşim de aynılarını yaşıyor ve buna bir son vermek istiyorum.

Bire bir ayni olmasa da bizimkiler %90 anlattigin gibi. Bizde tek fark mala asiri deger verme var. TV kirma dokme yok ama kanatlarini koparip neden ucmuyorsun dediler. Bu sartlarda bile coook sikintilar cektikten sonra kendimi bulabildim, ayri eve ciktim. Dertler iz birakti ama bitmedi. Sonuc olarak madde 1 : atomu parcalarsin ams 30 iq tiplere dert anlatamazsin. Sen kardesini bol bol gezdir. Ona herseyi anlat. Seni dinlesin. Onun kafasina gir. Tatli tatli anlat.bu arada yasin kac bilmiyorum ama sen de ekon ozgurlugunu al ve derhal ayri ile veya eve cik.

ayrı ile gitmeyi eve çıkmayı da denedim, çocukluğumda yaşadığım travmalardan dolayı orda da başarılı olamıyorum sonra geri döndüm falan ama artık kendimi anlatmaktan bıktım sadece bu durumu nasıl değiştirebilirim onu merak ediyorum.

sorunu sorunla cozemezsiniz. gercekten bir seyler yapmak istiyorsaniz elinizi tasin altina koymali ve daha cozume yonelik davranmalisiniz.

o yasta bir cocuk ailesinden koparildiginda bu sefer cok daha baska problemler yasar. ailede yetisen cocuk kendisine iyi/kotu bir rol model belirlerken yurtta yetisen cocuklarin bunu yapma sansi yoktur.
siz begenseniz de begenmesiniz de evde sosyal hayata daha yakin kurallari ogrenir. (or: aksam yemegi, alisveris vb) sosyal ortamlara girer (bayramlasma, akraba komsu ziyaretleri vb) yurtta bunlardan mahrum kalacaktir.

siz de ayni ailede büyümüşsünüz. ama sorunlari tespit edebilen, duyarsiz olmayan bir yapiniz var. bu kardesiniz icin de boyle olabilir. evet aile iliskileriniz problemli, hatta siddet dolu olabilir ama bu kardesinizin hayatinin mahvolacaginin garantisi degildir.
cocukluktan beri aile ici siddet/aldatma vb ile buyuyen arkadasim ab uzmani olup birlesmis milletlerde calisirken ben gayet uyumlu ve ilimli bir ailede yetismis olmama ragmen bosanmis ve issiz bir birey olarak oturuyorum.
aile hayatimiz hayattaki basarilarimizin ya da basarisizliklarimizin temel sebebi degildir. buyuk etkisi oldugu dogrudur.

oncelikle kardesinize iyi bir rol model olun. evdeki problemleri siddete basvurarak degil aklinizi kullanip alternatifler ureterek cozmeye calisin. kardesiniz siddet ve kavga harici cozum yollari oldugunu da gorsun. cocuklar yasayarak ogrenir.

en kisa zamanda ailenizden bagimsiz hale gelin, gerekirse kardesinizi yaniniza alin. ama once kendiniz icin iyi bir psikolojik destek alin. hayatta yapamadiklariniza degil basarabildiklerinize ve bundan sonra yapabileceklerinize odaklanin.
gecmisi gecmiste birakmaniz gerek. eksik/yanlis siz simdiki sizsiniz ve evet ailenizin bu kisi olmada payi buyuk.
ama madem sorunlarinizi tespit ettiniz eksiklerinizi tamamlamaya calisin. kimse mukemmel degil, siz de olmayin...

çocuğun koruma altına alınması öyle hemen devlete verelim gibi basit bir olay değil, illa devlet bu olaya bir el atsın derseniz Aile Bakanlığının Alo 183 Hattına ihbarda bulunun; çocuk ve aile için neler yapılabilir değerlendirirler.

balik kraker +1

imkansiz ama, diyelim ki devlet aldi kardesinizi, nasil sartlarda yasayacagi konusunda en ufak fikriniz var mi? turkiye'de sosyal hizmetlerin, bakim kurumlarinin dogru duzgun calstigini ve cocuklari saglikli yetistirdigine inaniyor musunuz gercekten? taciz, tecavuz, dayak vs. ihtimali sizce hic yok mu?

kardesinize yapabileceginiz en iyi sey, icinizdeki bu ofkeyi, nefreti ve fevriligi dindirip, sakinlesip, kendi ayaklarinizin uzerinde durarak ona yol gostermek olacaktir. ancak bence sizin de bu surecte ciddi destek almaniz lazim, evet farkindaliginiz yuksek ancak (elbetteki dogal olarak) icinizde ciddi bir ofke birikmis, muhtemelen saglikli harekete gecememe nedeniniz de henuz bu durumla kendi icinizde hesaplasmanizin bitmemis olmasi, sonrasi hem kardesiniz hem sizin icin guzel gunler olacaktir eminim.

kusura bakma da gece ac yatmayan, hasta vs. olunca ilgi gorebilen doktora goturulen, cinsel tacize ugramayan sistematik fiziksel siddete maruz kalmayan kimse devlet himayesine gecmez, gecmesin de - sen devlet himayesindeki cocuklarin nasil buyudugunu biliyor musun?

annen baban standard gerizekali ebeveyn modeli evet, baskici olabilirler, psikolojik taciz uyguluyor olabilirler, bunlarin hepsini anne babasinin elinden alsan turkiyenin yarisini devlete vermen gerekir.

yani durum cok kotu evet, ama sen de abartiyorsun.

cok kotu ailelerden yaralariyla da olsa cok kuvvetli cikan akranlarindan ileri olan cocuklar da mevcut olabiliyor.

senin yapacagin kardesine destek olmak, cok daha fazla yapabilecegin bir sey yok.

al kardesini ayri eve cik.

veya annen babanla konus. anlamazlar deme sen konus.

kardesinle de konus de etkilenme onlardan bu isin dogrusu bu. bu yaptigin suc degil vs. gibi konus anlat cocuk kotu etkilenmesin suclu hissetmesin.

ayrı evde yaşayamamanı sağlayan travmaları merak ettim. sen rahata alışmışsın bence; yemeklerin saatinde önüne geliyor ve ütün çamaşırın sen daha farkında bile olmadan hallediliyordur eminim. bunlar zor gelebilir. herkes isterdi hem aydın hem de zengin bir ailede doğmayı ama @robokot haklı, seninkiler standart ebeveynler yani ülkenin %60-70'i bu halde zaten.

@piremses rahata alıştıysam bu benim suçum mu? ayrı ev muhabbeti yine sosyal hayata adapte olamamdan kaynaklı. insanları idare edemiyorum ve tahammül kapasitem düşük.

e hem ailemin dizinin dibinde olup hem nefret edeceğim ama kardeşimi de onlardan ayırmam gerek diyorsun? önce evini ayırman gerektiği çok açık, sen bile bunu yapamıyorken kardeşine ne faydan olacak ki.

@big bada bum bum benim ayrılamıyor olmamın sebebi zaten yine ailem ve bana yüklediği gereksiz sorumlulukların yarattığo, ezik psikolojisi. ailemi ben seçmişim de onların yanında kalmayı tercih ediyormuşum gibi konuşuyorsunuz. bakamayacağı 3 tane çocuk doğuran ailede suç yok bende var ama.

Başka insanları suçlamak yerine kendi hayatının idamesini eline alman gerekiyor.
Tüm başarısızlıklarının ve sorunlarının sorumluluğunu başka insalara yüklüyorsun.

@marla is in my head başka insan değil ki bunlar. aile dediğimiz kavram.

Fıstık ezmesi dünyadaki en alerjen şeylerden biri demişti doktorum. Ben zehirlenmedim ama yediğimde burnun tıkanıyor ve nefes almakta güçlük çekiyorum.

belirti en ileri seviyede anafilaktik şok seklinde olur olumculdur mudehale edilmezse, burada alerji fistik ezmesine degil fistigadir tabii ki. belirti, sisersin nefes alamazsin hastanelik olursun iste acil mudehale gerekir.
tedavisi yok boyle durumlarin ömürlük..

vodafonu bilmiyorum ama mesela turkcell de web sitesinden kullanici adi sifre ile girip hattin cesitli ozellikleriyle oynanabiliyor yaninda telefon falan olmasina gerek yok sadece teksifre mi ne o lazim. vodafonda da benzer bir sey vardir belki?

Tamam ama o tek şifrenin kadının telefonuna sms olarak gelmesi gerekmiyor mu?

yani tek kullanimlik sifre de var o direk telefona geliyor ama sabit sifre de var bir kere alip istedigin kadar kullaniyorsun. bu yine turkcell'de, vodafon farkli olabilir.

vodafone'da s yazıp 7000'e gönderiyorsun, gelen şifre ile bir daha telefona ihtiyaç duymadan istediğin yerden online işlemler menüsüne girebiliyorsun. oradan yapmıştır muhtemelen.

@robokot un dedikleri tamamen vodafone da da yapılıyor. s yazıp aldığın ya da belirlediğin şifre değiştirmediğin sürece istediğin yerden kullanılıyor. telefona da bir daha mesaj gelmiyor. bana olay daha garip geldi yav, mobil veri ile girmez wifi ile girer sanki karşında çocuk mu var.

Ev internetlerinde de aile paketi var çocuk var diye.
Şunu mu anlamadığım.adam teline Vodafone yanimdayi kurdu.bir şekilde kadının teline şifre istedi uyurken falan.o şifreyle devamlı giriyor.istedigi işlemi yapıyor.

yanımdayı bile kurmasına gerek yok bir kere şifre istesin yeterli. yani kabaca telefonu 30 sn elinde tutması yeterli daha sonra bilgisayardan güvenli internete geçebilir.

yanımdayı kurmasına gerek yok. statik vodafone şifresi ile web üzerinden istediği işlemi yapabilir. kadının telefonu izlemeye gelince bu işlemden bağımsız olarak onu da yapabilir. ama güvenli interneti açıp kapamak için statik şifreyi bilmesi yeterli. kadın olan vodafonedan sms ile yeni bir şifre alsın. bu durumda adam herhangi bir işlem yapamaz. tabi telefona tekrar erişemediği sürece.

ps: bir de şu olabilir tabi daha teorik olarak: netice eşine ait tüm bilgileri biliyor. bu durumda başka bir kadına çağrı merkezini aratıp işlem yaptırıyor olabilir.

yetişme şartlarıyla potansiyel oluşur, pratikle o potansiyel tahrik edilir.

yaratıcılık için üretme isteği yukarıdakilere ek bir etken.
rollo may;yaratma csareti kitabını öneriyorum, bir fikir oluşturabilir belki.

doğuştandır (yani herkeste vardır, kimisinde 5x, kimisinde 2x)
pratik yapmak ve çevresel faktörler sayesinde geliştirilir ya da köreltilir.

pratik şu açıdan çok önemli bence, mesela bir şey çalışırken kendime hedef koyduğumda, atıyorum sol majör dizisini hiç hatasız 110 kere çalacağım diye bir hedef belirlediğimde, 111. çalışta artık daha mükemmele yakın çalabilmenin dışında bir de o an içimden geldiği gibi farklı şeyler ekliyordum. farkında olmadan, düşünüp planlamadan o an içinden geldiği gibi (içinden gelen sanırım şu oluyor: sahip olduğun doğuştan denen şeyle alakalı sanırım, tam açıklayamadım ama bilmiyorum böyle bişeyler)

ben yeteneğin doğuştan geldiğine inanırım,sonradan kazandırılamaz.hatta ''sokma akıl helaya kadardır'' deyimi de bunu doğrular cinstedir.

ilgiyle. yani üstüne düşmekle, pratikle. adam yüzlerce kitap okumuş olabilir ama hiç yazmak gelmiyordur içinden.

bunu ben ünide ev arkadaşımda fark etmiştim. ilk sene başladığımızda bi kızla tanıştı, kız graffiti ile ilgileniyordu. bu da yaranmak için kızla birlikte bi şeyler karalamaya başladı. sonra kendi ilgisini de çekti. graffitiden resime geçti oradan tablet vs aldı (bi ismi vardı sanırım şu tablet gibi şeyler oluyor ona çiziyorsun) şimdi baya üst düzey grafik designer oldu eleman :)

yaratici olabilen ve olamayan insanlarla ic ice uzun senelerdir yasayan kisi olarak gozlemim:

tamamen kisilik ve yetistirilmeye dayali kosullanmalar / travmalar ile alakali.

yaratici olamayan kisiler kendilerine vurma egilimi olan kisiler, ve kendilerine inanclari yok. o cocuklukta olan korkusuz yaratma gudusunu yitirmisler, birileri o guveni silmiz zihinlerinden. "ben yapamam" diye basliyorlar zaten. deniyorlar, en ufak kusuru gorup "yapamayacagimi biliyordum zaten" diyorlar, motivasyonlari gidiyor devam etmiyorlar. yapaninki allah vergisi hocam falan deyip siyriliyorlar isin icinden.

yaratabilende ise tam tersini goruyorum. hani cocuk oyuncaklariyla gamsiz bir sekilde kimseyi takmadan oynar ya? hah aynen onun gibi yapiyorlar. "yapabilirim" veya "yapamam" muhasebesine girmiyorlar bir kere en bastan, sadece deneyecegim diyorlar, denedikleri zaman haliyle daha yeni basliyorlarsa iyi olmuyor bin tane zorluk cikiyor, istedikleri gibi olmuyor. bu umurlarinda olmuyor, keyif aliyorlar. burasini yapamadim ama o da tecrubeyle olacak herhalde diyorlar. motivasyonlari yuksek, istedikleri icin devam ediyorlar ve ogreniyorlar.

ilk denemesi cok kotu olan ama umrunda olmadigi icin devam edip yardirip giden insanlar var. ilk denemeleri cok cok iyi olup da asiri kritik olduklarindan "ben yapamam" deyip birakanlar var.

bir diger gozlemim: bu kendine kritik olanlar baskalarina da kritikler genelde. en ufak kusurlari bulup soylemeden edemiyorlar. overken bile oyle, kibar olup "guzel olmus aslinda" falan demeye calisip geveliyorlar sonra "ama" deniyor ve neyin neden olmadigi anlatiliyor, sevk kirmaya calisiliyor isteyerek veya istemeyerek. bu insanlarin ailelerini tanirsak goruyoruz ki asiri elestiren anne veya baba veya ikisi de ayni anda cocugun hayatini zindana cevirmisler. buyuk beklentiler, hataya tahammulsuzluk falan. muhtemelen bunu cocukluktan beri yasiyorlar. ilginc bir sekidle tam tersi "benim cocugum, allahin bir lutfu" diyen ailelerin cocuklari da benzer durumda oluyor, hata yapmaktan korkuyorlar.

yaratici kisiler ise daha eglence odakli, ve baskalarini da yukseltmeye calisan kisiler. neyin iyi olduguna odaklilar daha cok.

daha yazarim ama simdilik eyorlamam bu kadar.

o arsızca odaklanma var mı, gerisi fasa fiso

1337x.to sitesinde var.

stremio cok mu donuyor? Onlarca alternatif eklenti var , donmaya başladığı zaman diğerine geçin kaldığınız yerden zaten devam ediyor. Ben 1080 p kalitede pazartesi akşamı 8/4'ü seyrettim. İ Lev ye stremio :)

megaddl.co üzerinden tek link bulup indirebilirsiniz. x265 versiyonunun hem kalitesi yüksek hem de boyutu düşük oluyor. torrent'e kıyasla da çok hızlı iniyor.

piratebayde hepsi yaldir yaldir var ya?

eztv

Yeni isen caylakligin belli oluyordur. Dukkanin var mi? Giyimin kusamin kendini sunusun nasil? Onemli seyler bunlar, is bitirici bir adam gibi mi duruyorsun yoksa iki buklum mu takiliyorsun?

"Müşteride evde var ama insanlar bir türlü eşleşmiyor."

E senin isin bu eslesmeyi yaptirmak zaten.

bir emlakçıda komisyon usulü çalışıyorum aslında 10 günde bir ev kiralamak iyi ama son 6 7 müşterimde hep elim boş kaldı. Çok yırtık bir tipim ama acaba verdiğim evi şansa mı verdim diye düşünüyorum,

fazla yirtik gozukmek de kotu bu adam yalan soyluyor diye dusunulebilir o yuzden agirbaslilik ile yirtiklik arasindaki denge onemli. mesele karsindaki insanla bir guven iliskisi kurma uzerine aslinda bunun da teknikleri var psikolojik meseleler yani. adam sana gicik olursa / gozu tutmazsa cok iyi bir firsati bile bir bit yenigi var diye tutmaz / almaz. ama seni dost gorurse kendi tarafinda gorurse isin daha kolay olur. satis isi zor istir ogrenene kadar.

Kiracıların taleplerini beklentilerini iyi analiz etmek lazım, öncelikle sen ev veremediklerinin yerinde olsan gösterdiğin evleri tutar mıydın onu sor kendine, bir de kiracının tarafından ol her zaman ev sahibinin değil, ve kiracıya hissettir bunu.

Robokot +1

"Ağzı çok laf yapmak" sadece manita ortamlarında iş görür.
Annem mesela asla cok konuşan, malını çok öven, aşırı hürmet gösteren kimseden alışveriş yapmaz. Sonuçta bir lütuf değil para-hizmet/mal alışverişi dönüyor ortada. Hizmetini sunarken fazla kafa açmayıp kendinden emin duruş sergilemek(kendinden eminlik=bol bol laf değil kesinlikle) her zaman daha güvenilir bir intiba bırakacaktır.

Teknik açıdan ise 6-7 müşteriden elinin boş dönmesi hadisesinde problemin senden kaynaklı olduğunu "zannetme, bil" ev arayan insanların kaç secenek degerlendirdikten sonra karar verdiklerinin ortalamasini arayan istatistiki bir çalışmasi varsa eğer bunu incelemek, yoksa sosyal platformlardan emlakçılarla iletişim kurarak bunu araştırmak seni daha donanımlı yapacaktır. En azından analitik düşünüp bu yönde adımlar atmak gibi.
Misal sektör ortalamasinda kiralık ev arayan müşterinin ev tutmadan önce gezdiği ev sayisi ortalama 6-7 diyelim, bireysel hedefin olarak kendi hizmet sunduğun müşterilerde bu ortalamayı atıyorum 3-4'e indirmek eğer bu sektörde kariyer düşünüyorsan geleceğin için cok faydalı olacaktır.

Bir de bağlantı. En önemlisi. Hedef bölgenizdeki bütün küçük esnafla iletişim kurmak seni çok avantajlı bir konuma taşır.

Emlakcilikla uzaktan yakından alakam yok, soylediklerim genel hadiseler.

Mobil esit: "zannetme, bil" cümlesi yanlış anlaşılabilir. Şunu söylemeye çalıştım, iş hayatinda acabalara yer yoktur. Bir sorun olduğunu düşünüyorsan eger elle tutulabilecek şekilde analizini yapmak gerekiyor.

Sorun sendeyse de bil, sorun sende değil sektörel bir durumsa bunu da bil. Spesifik verilerle ama zanla değil.

Baskan zaman da kotu. Bizde de iki ev var musteri de var. Yok kiraya veremiyoruz. Sizde de sorun olabilir ama en buyuk sorun kiracinin umurunda dahi degilsiniz artik. Binlerce ev binlerce alrernarif var. Ustelik ortalik malum. Enseyi karartacak birsey yok. Nerede loser varsa emlakci oluyor. Sizin onlarin arasindan siyrilmaniz cok zor olmasa gerek. Kivirirsiniz isi. Ama daha kotu birsey soyleyecegim. Ortalik cok kotu ya. Maasli Isi birakip da boyle bir yol denemediniz insallah? Tanidigim bir emlakci intihar etti. Biri karisini kizini birakip, pavyon karisina kacti. Biri kocaeli'de hayvan bakma sevdasinda. Bir tanidigimiz muteahhit de dertten kederden oldu. Kolay gele

yani soyle emlakcilik biraz oluyor olabilir mi? zira benim acimdan yillardir ne ev alinirken ne de ev kiralanirken emlakcilik bir durum olmadi, sahipleriyle cozuldu olay, hala tam olarak ne avantaj sagladiklarini anlayabilmis degilim.

şu an değil ama eskiden, maaşımdan belli bir miktar parayı kenara koyup biriktirirdim daha sonra (zaten zaruri bir ihtiyaç da değildi) bir şey lazım oldukça oradan öderdim.

şu an peşin alışveriş yapıyorum (ya da çabalıyorum) ama peşinde en fazla 300 tl nakit veririm şu an. kalanını kesin taksit.

özetle maaştan arttırarak.

krediyle ev almak dışında, ben de taksitle hiçbir şey almadım şimdiye kadar. kredi kartı da kullanmıyorum.
genelde o kadar pahalı bir şey almıyorum (ruhum fakir), alacaksam da başka şeylerden kısarak para biriktiririm, sonra ucuz uçak bileti bulup o parayı gezmeye gömerim :) cidden gezme dışında bir şeye para verince içim acır üzülürüm.
gerçi şu durumda üç ay para biriktireyim desem alacağım şeyin parası 2 katına çıkar para birikene kadar :(

Mesele bu konuda iradeli olmak. Ben kredi kartı kullanıyorum ama hep tek çekim yaptırırım ve hesap kesim tarihinde tüm tutarı öderim. Almam gereken bir şey varsa beklerim acelesi yok.

Biriktirerek alırım ne alacaksam. (Gerçi benim işim gereği toplu ödemeler alıyorum öyle daha kolay oluyor) Şöyle bir kuralım var, olmayan parayı harcama. Potansiyel kazanılacak para teknik olarak olmayan para olduğu için elde üzerinde hak iddia edebildiğim ne varsa onunla alırım bir şeyler.

Kredi kartım yok bu arada, hiç olmadı. İnternet alışverişleri de banka kartıyla.

uçak bileti hariç şimdiye kadar herşeyi nakit veya tek çekim alıyorum.
taksitle işim olmadı kafam rahat

Musteri temsilcisiyle gorusup kredi kartinin taksit ozelligini kapatmalarini rica edebilirsin.
Ben her halti tek cekim yapiyorum. gecen hafta 3500 tl civari tek cekim odeme yaptim misal, maas yatinca direk kapatacagim. butceyi asmadiktan sonra kredi karti baya pratik bir arac.

Paranın zaman değeri diye bir şey var 3000 tl yi 10 taksitle ödemek varken neden bugün peşin ödeyeyim ki ? 10 ay kullanmış olacağım o parayı

Bir kere esas mesele: birikim yapmak ve cok sey almamak. Her ay 3-5 sey aliyorsan kendine gereksiz ama sirf isteidigin icin, kenara para atamiyorsan seni pesin de kurtaramaz taksit de. 10 taksit alirsin, ama 10 sey alirsin her ay pesin bir sey aliyormussun gibi olur.

Ote yandan eger ciddi bir pesin indirimi yoksa pesin almamak lazim. 3000 lira TV mesela, pesin de alsan 3000 diyor adam, taksitle de alsan 3000 diyor, o zaman taksitle almalisin pesin paran olsa bile cunku mesela 12 ay takside o parayi vadeliye koysan sana +200 liradan fazla para getirir 12 ayda bir iki faturani odersin. Niye o parayi cope atasin?

Ama bunu yapabilmek icin kendini kontrol edebilmek lazim. 3000 liraya taksitle aldiysan o televizyonu, 3000 lirayi vadeli hesaba atip taksit bitene kadar olsen dokunmayacaksin (aylik odemeler haric). Eger boyle bir kontrolun yoksa tabii ki boyle tasarruflari yapamayacaksin anlamina gelir.

Sonuc: pesin indirimi yoksa pesin almam. sokaga para atmaktir cunku. ama cok sey de almam. taksit benim icin tuzak olmaz o yuzden.

Ben hayatımda kredi kartı kullanmadım, taksit nedir bilmem. Zaten her ay harcadığımdan fazla kazanıyorum ve hep para birikmiş oluyor böylece. Çok lüks tüketimlerim de olmadığı için birikmiş olan para bana yetiyor bir şey alacağım zaman.

Maaş hesabım Ziraat'te olduğu için şu lanet bankkart combo'yu yollamıştı Ziraat. Onda da malum banka ve kredi kartları aynı kartta. Ben kredi kartımın iptal edilmesini talep etmiştim ama yapmamışlar sağ olsunlar. Geçenlerde 30 liralık alışveriş yapmışım ve kasiyer söylememe rağmen banka yerine kredi kartından çekmiş. İlk defa istemeden kredi kartı kullanmış olunca bu bile bana dert oldu asffs. Resmen 30 lira bile üzerimde bir yük, borç gibi geldi ki 1 lira olsa da öyle gelirdi çünkü birine borçlu olma hissinden nefret ediyorum. 30 lira bile bana borçlanma huzursuzluğu verirken insanlar binlerce liralık alışverişlerini önlerinde ne olacağı belirsiz aylar için nasıl taksitlendiriyorlar aklım almıyor valla.

Oral

tuna, ufuk

enes (an ass)

Dikmen

berk

@mephistoo enes için anus de olur aslında, eynıs diye okunuyor, insanın içi pis olmaya görsün:)

şafak

Engin (engine)

enis.

fatma

(fat ma -> fat mother)

naşit, raşit

Abuzer var, abuser diye dalga geçiyorlar.
Sonu gay ile biten isimler sorun oluyormuş. Turgay diye bir arkadaşı vardı abimin, Amerika’da isimle ilgili sorun yaşamış.

Can ingilizcede teneke ambalaj

www.thesun.co.uk

kunt.
ayrıca duyuru'da bir ahmak da feri'yle dalga geçeceğini söylemişti.

Trackpad'i apple laptoplari ile yarismayi birak ayni klasmanda olan bir PC yok malesef.

İstemem.
Ya kendim görmek ya da onun açıklamasını isterim.

İsterim

Bilmek isterim ama başkasından duymak istemem.

kimin söylediği ne fark eder, aldatılmışım, bilmek isterim.

Neden aldattığı önemli? Seks mi hosuna gitmedi, ben neyi yapamıyorum diye düşünürüm. Bir kişi aldatiysa ilişkisinde eksik kalan bir şeyler vardır. Kendimi sorgularım.

@traveller,
Yani konudan bağımsız soruyorum. Haklı ya da haksızlığı bir kenara koyarak bir cevap arıyorum

Evet
Açık ilişkiyse bizim tarafta açık olsun

isterim ama başkasından duymak istemem. hele de aldattığı kişiden duymayı hiç istemem.

ne sekilde olursa olsun bilmek isterim.

İsterim.

Isterim.

isterim.

Bence çevrenizde aldatılan biri varsa siz de bundan eminseniz söyleyin.
Direkt söyleyemezseniz dolaylı yoldan yaklaşın.
Aldatmaya bakışı nedir, aldatılmak onu ne denli sarsar, aldatılsa ne hisseder ne yapar veya tınlamaz mı. Kendine veya başkasına zarar verme ihtimali de önemli bu tür konularda. Tedbirli şekilde bildirin. Her kişinin bunu öğrenmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.

Aptal yerine koyulmaya devam etmek istemeyeceğim için isterim.

Evet

isterim. kanıt ya da ikna edici olması iyi olur.

Evet

eved.

j r r tolkien hayrani +1

baskasindan duymak istemem diyenler, "baskasindan duyacagima bilmesem daha iyi" mi demek istiyorsunuz? yoksa "bilmem gerekir ama ogrenince kotu olur" mu demek istiyorsunuz? bilmesem daha iyi diyorsaniz cok tuhaf yani.

evleneceksiniz falan diyelim. karsinizdaki sizi aldatiyor, aldatmaya da devam edecek. siz de baska sekilde ogrenemeyeceksiniz. bunu bilen insanlar var ama size soylemeseler daha iyi mi gercekten?

isterim tabii ki.

Ben de bilmek isterdim.

devam eden ilişkimde isterim. yani atıyorum benim şu an sevgilim var, adı da X. birisi gelip "X seni aldatıyor" desin isterim.

yok üç sene önce bitmiş bir ilişkim için birisi gelip "abi X seni aldatmıştı o zaman" desin istemem. geçmiş gitmiş, aklımda güzel kalsın boşver.

der meister+1

zor soru. yasamadan bilecegimi sanmiyorum. daha once 2 kez aldatildim. kendim yakaladim. belki daha fazla aldatildim ama soyleyen olmadi. arkadasimi aldatan oldu. soyleyemedim. ikiside birbirini aldatti, yine soyleyemedim.

isterdim.

Tabii ki, kesinlikle isterim.

Bu arada aldatildim diye kendizi sorgulayacak kadar iyi niyetli olmayin:) Cok darbe yersiniz.

Bilmiyorsam keyfimi kaçırmasın ya. Istemem ona ne ki?

Bu yaratıklardan birçok yerde var malesef. Ben evi yeterince havalandırmaya çalışarak evde müzik sesini arttırıyorum. Müzik odayı sarınca dışarıdaki sesleri çoğunlukla bastırıyor. Hatta pencere önünde gürültü yapanlara karşı müziği pencereye yakın konumlandırıyorum, böylece kendilerinden rahatsız olunabileceğini bir nebze anlıyorlar.

Gürültüye karşı estetik ses artımıyla meydan okumaca bu kısacası.

Aynı sorunu 1,5 sene yaşadım. Kapıcı ve arlanmaz çocukları.

Araştır sigortası yoksa şikayet et. Evden memnunsan çıkma. Değilsen çık ama masraf tabi. Bunları düşünerekten çatı katı ev tuttum. Sıcak soğuk falan ama ses yok mis gibi.

Ben alt kattaki üniversite öğrencisi sevgili çiftten kaçtım. Başka çare göremiyordum. Özge ve erkek arkadaşı mühendislik okuyan zeki ama kültürsüz bir çiftti. Erkek kızı kiskanirken sinir krizleri geçirip her gün kızı dövüyordu. Akşam da aşırı gürültülü seks sesleri geliyordu. Simdi bu kız bu erkeği böyle kabullenmiş iken, bunlar üniversite okuyan insanlar iken, ben nasıl onların alistigi bu iğrenç yaşamı durdurayim. Senin işin daha da zor. Örnekler böyle çeşit çeşit. Nasıl başa çıkabiliriz ki!

Dostum onlarla baş etmek için onun gibi cahil ve çirkef olman lazım. Bir de bunlar çok inatçı oluyor. Şimdi oraya oturmasa bir de fakir ve düşük statüde ya kendini iyice kötü hissedecek. Oraya oturunca büyük iş başarmış sanıyor kendini. Tek yaşıyorsan baş etmen zor. Arkadaşların varsa onlar gelsin topluca bağırın. Bir de dediğimi yap sigortasızsa apartmanı şikayet et. Onu çalıştıranları gtünden s..

Bir köpek beslemeye başla oraya bağla calisacagin saatlerde, mekanı tam gözümde canlandiramadim hayvana işkence olmayacaksa böyle yap tabi.

Tiksinmezsen ve koku gürültüye tercih edilebilirse senin için orayı oturmadığı bir ara dışkıyla sıva bir güzel. Maksat "deli lan bu" hissini oluşturup urkutmek olsun.

oraya oturmasini istemediginde caminin onune iki kova su dok. gelip oturmaz.

karton serip mi oturuyor? savas mi acti? oturdugu yerde sise kir, cam parcalari olsun. ektra onlem istiyorsan n11.com'dan falan zift al, bir gece cik zifte bula orayi. oturmayi aklindan gecirse ustu basi zifte bulanir o zift de kolay kolay cikmaz. arada yenilersin. direk caminin onuyse, pratik ise oraya bir hoparlor cevir evinden, oraya oturup muhabbete basladiginda son ses muzik ac.

yani direk hayvan muamelesi yap, rahatsiz et, orada oturmaktan randiman alamasin. osuruk bombasi at. sokakta buldugun hayvan diskisini tak eline bir eldiven oturdugu yere sur (yakinligina gore koku evine gelecekse bu olmayabilir). ne bileyim oturdugu zaman hortumla disari su sık islansin gitsin donunu degistirsin. git marketten albeni al mars al oturdugu yerin uzerinde ez parca parca bulassin oturamasin yapis yapis olsun her yeri. uzerine yine zift dök.

cam onunde gurultu yapan kisiden nefret ettigim kadar az kisiden nefret ederim. yukaridakilerin bazilari saka, ama tam da degil, hepsi ne kadar rahatsiz olduguma gore yapilabilir. maksat bezdirmek, orayi oturulamaz hale getirmek. aklina gelecek her sey olur, yeter ki oraya oturmaktan randiman alamayacagi rahatsizlik verecek bir yere donussun orasi.

merdivenlere yağ vb dökmeyi düşündüm ama birileri düşebilir. kedimin boklarını da atmayı düşündüm. hergün süpürüyor çöpçü.. kedim de kabız. taşınmam imkansız düzenli bir işim bile yok. alt katımda 4 kürt beş rus kız kalıyor. gece birden sabah 9 a kadar ayı gibi ses yapıyolar onları bile attıramadım. gündüz de bu kadın geliyor. delirmemek için çaba lazım. önceki evimden de gürültü yüzünden taşındım.nasıl yapacak hiç bir şey olmaz hala aklım almıyor. insanları suça teşvik resmen.. birileri seni uyutmasın. sağlığınla oynasın. yasal oalrak hiç bir şey yapama

Kulak tıkacı senin çözümün, 2.el klima al kadının oturduğu camın oraya motorunu koydur gelmez oraya hemde camı açmadan ev serinler

benim ev 1.katta, bizim apartmanın ses yalıtımı nerdeyse yok gibi, oturduğum sokaktaki bütün sesler benim salonumda, artı benim sokaktaki tipler sürekli sokakta bağırarak pencereden pencereye konuşur, kadınlar gece oldu mu sokakta full dedikodu yaparlar, karşı apartmanda bir amca full pencerede atlet modunda takılır filan resmen şaka gibi, bir de benim yaşadığım semt istanbulun merkezinde sözde, benim bunlara çözümüm ise basit pencereleri kapat, perdeleri çek ve keyfine bak.

camın önüne gelip bağıra çağıra bana küfür ve beddua etti sabah. ben de çıkınca dalga geçip karşımda oynadı. sinir krizi geçirdim. baya sinir krizi geçirdim. insanlar nasıl katil oluyor anladım. insanların kişisel haklarını özel alanlarını koruyacak hiç bir yasa merci yok bu ülkede.. kendini bilmezin biri sırf bu nedenle hayatımın için sıçabiliyor. o kadın akşam çıkıp dedikodu yapacak diye ben işimi yapamıyorum odaklanamadığım için belki maddi olarak beni çok büyük bir çıkmaza sokacak bu durum. zaten parasızlıktan taşınamazken

evimde klima yok zaten çok sıcak oluyor. camı kapatınca hastalanıyorum sıcaktan

imbat kliman yoksa bir vantilatör al 100 veya 150 liraya, klima gibi değil ama işini görür, pencereleri kapattığında vantilatörü açarsan sıcaklığı az hissedersin, hafiften ferahlatır da, ben sokaktaki sesler dayanılmaz olduğunda öyle yapıyorum, işe yarıyor.

kadın olduğunu düşünerek yazıyorum.. sert mizaçlı tanıdığın erkek arkadaşların varsa onlardan kadını korkutmalarını isteyebilirsin. o tipler ancak sözlü veya fiziki şiddetten anlıyorlar çünkü.

muhtemelen yapmışsındır ama hem karşı apartmanın hem de senin apartmanın yöneticileri nasıl bir şey yapamıyor anlamadım. kocası yok mu, o ne diyor?

şöyle bir şey yapsan. muhtemelen o da bodrum katta oturuyordur. o senin huzurunu bozuyorsa sen de onunkini boz. gece hangi saatte uyuduğunu öğren. camına yaklaş ve hoparlörden müzik dinlet.

yöneticiler hiçbir işe yaramaz. herkes bu mal kadını koruyor.

fazla buyutmemek lazim, onemsiz bence.

yeniden gün belirlediyseniz sorun değil, demek ki hala görüşmek istiyorlar. aksi durumda direkt "we are soo soorryyyy" derlerdi.

sorun olmaz anlayisla karsilarlar

detay odakli calisirim detaylara cok onem veririm vs. deme bari.

9 veriyorum. Sebebi küçüklüğüme dayanıyor. Annem ve babam çalışan insanlar olduğu için 6 yaşımdan sonra sürekli yalnız yaşadım. Her işimi kendim hallettim her ortama kendim girdim, kimse elimden tutmadı. Sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.

10 üzerinden 10.

özgü ven.

ben 7 derim. genel olarak mızmız olmama rağmen kendimle barışık olduğumu düşünüyorum, kendime ve hayata dair pozitif düşünceler üretebiliyorum, barınç reyiz gibi kendimce bir özgül ağırlığım var. öte yandan öyle pek özgüvenli biri de sayılmam. bazen 3'e düşer, bazen 9'a çıkar. ortalama olarak 7 civarında seyreder.

hangi alanda olduguna bagli. is konusuysa 4 falan cunku yaptigim isten asla tatmin olmam ama insan iliskileri sosyal konularsa 10 veririm kendime :D

O kadar yüksek ki yorum bile yapmam

2.5

bazen 7-8 bazen 2-3

işler güçler konularda 9-10
arkadaş çevresi 9-10
sosyal çevre 9-10
karşı cins normal biriyse 8-9
şöyle biriyse 2-3

www.google.com.tr

Aslan burcunu 1 günle kaçırdığım için 9.

10 uzerinden bir 9 calisir. sebebi... kendimi seviyorum ya. hayatta kimseye bakip "lan keske ben o olsaydim" dedigim kimse olmadi. butun paket olarak yani. yoksa parca parca olmustur, bilmemkim kadar zengin, bilmemkim kadar yakisikli, bilmemkim kadar zeki olsam falan diye kombin yapabilirim tabii ama bir bedende birlesen ozellikler butunu olarak kendimi dengeli yerinde buluyorum yani kimseyle yer degismek istemem. o yuzden kimseyi bir tehdit unsuru ezikletici bir tehlike olarak gormuyorum. kendimi ustun de gormuyorum yanlis olmasin, olabilecek tum insan varyasyonlarindan benim elime dusen varyasyonu seviyorum. baskasindan iyi veya kotu oldugu icin degil, bu varyasyon hosuma gidiyor. kusurum eksigim gedigim de coktur, daha iyi yapabilecegim / yapmam gereken sayisiz sey var ama yapariz yavas yavas oldugu kadar.

6 ay önce - 5 falan verirdim. Şu an 6-7 seviyesinde.
6 ayda değişen tek şey kilom oldu.
-5 olma sebebim de çocukluğumdan bu yana şişko diye aşağılanıp dışlanmamdı.

10

Birleşik yazmalısın, özgüven. Bu konuda minik bir ipucu, birleştiklerinde yeni bir anlam kazanmış olan sözcükler birleşik yazılmalıdır.
10 veriyorum ben. Kendim gibi bi çocuğum olmasını, kendimin eşim olmasını, kendimin iş arkadaşım/patronum/yolda adres sorduğum kişi olmasını, kendimin yakın arkadaşım olmasını vs. çok isterdim. Kendimi seviyorum yani.
Biriyle tanışırken, konuşurken ezilip büzülmüyorum. Çekingenlik sıfır neredeyse. İnsanları etkileyebiliyorum ilk konuşmamla. Ve dobrayım, kimseye olan duygularımı saklamam, yanlış gördüğüm şeyi o an söylerim, problem olarak gördüğüm şeyi derhal çözmek isterim, çabalarım. Yanımda kimse sıkılmaz, hiç ortak noktam olmayan insanlarla bile muhabbeti bi şekilde kurar yürütürüm.

5-7 arasi. Kesinlikle yapabilecegim sey var ama yapamayacagim sey daha cok. Kendimi ortaya atabilecegim sey var ama atamayacagim sey daha cok. Ubermensch degilim, abartmaya gerek yok. Yerin dibine sokulacak kadar degil. Normal insan iste.

yalnızken 9
biriyleyken 4
topluluktayken -1

dönem dönem azalan bir şey benim için. düştüğünü hissettiğim vakit tamamen salıyorum ki iyice düşsün, ağzıma sıçılsın, toparlanıp tekrar düzeltmeye çalışayım. yerlerden topladığım zamanları hatırlıyorum. uzunca bir süre kendimi hiç sevemedim, son iki-üç senedir iyi durumdayım.

düştüğü zamanlarda 2 (ölmemek için)
genellikle 7

5
orta

spotçular bırak para vermeyi evden almak için üstüne para istiyor. para alabilmek için birine doğrudan birine satmak lazım. facebookta 2. el gruplarına, letgo'ya falan ilan verebilirsin. o aralar öğrenci evleri falan için eşya arayan çok olur. baktın olmuyor hayrına ver birine gitsin.

letgo ve sahibinden'e fiyat ver. zaten seni arayan 10 kisiden 9u ikinci el esya al-sat yapan olur . Facebook'ta 2.el esya satis sitelerine koyabilirsin. Para almayim birisine gitsin dersen, " ozgur donusum" gibi gruplarda birisine ver.

Letgoda uygun fiyata koyarsan havada kaparlar

letgo istedigin fiyatin 2.5 katini falan yaz. mesela 100 liraya vermek istiyorsun bir seyi 300 yaz. teklif olarak biri gelip "50 olur mu" diyecek. 75'e anlasirsiniz.

Böyle bir sorunun cevabını, Bilal'e anlatır gibi örneklendirmek isterim. Şimdi Mimar Sinan bir cami yapıyor, üstünden 500 sene geçiyor ama hala ayakta, hala yıkılmıyor, neden? Çünkü dönem dönem restore ediliyor, yıkılmaya yüz tutmuş zamanla zarar görmüş bölgeleri tamir ediliyor yenileniyor, haliyle varlığını muhafaza etmeye devam ediyor, bu işlemler yapılmasa ne olur? Bir zaman sonra çürür, ayakta kalamaz ve yıkılır. İşte, bu protein de bizi günlük olarak restore ediyor; yani hücremizi yeniliyor tamir ediyor, gerekirse yenisini oluşturuyor, senin varlığını muhafaza etmene yardımcı oluyor, protein olmazsa bu en temel olayı gerçekleştiremezsin zamanla hastalanır bağışıklığın çöker iyileşemez, vücudun her türlü musibete açık hale gelir dandik bir hayatın olur zamanla da ölürsün. Kısaca böyle olur.

çocuğun da olmaz mesela

ölürsün.

sürekli bitkisel sıvı yağ tüketmediğin sürece az da olsa protein alırsın bu arada. ne ekmek %100 karbonhidrat, ne de et %100 protein.

veganlar protein dengesini sağlamak için mantar ve bakliyat türevi şeylere önem veriyolar. veganlık dediğin müessese diğer beslenme şekillerine kıyasla sürekli dikkatli bir diyet takip etmeni gerektiriyor.

>ondan bağımsız olarak, hayvansal ve bitkisel bütün proteinler dahil hiçbir protein almazsak

Sorunun cevabi surada sakli. hayvansl ve / veya bitkisel protein almamak demek yemek yememek demek. mumkun degil yani.

Ne yapacaksin 3 öğün tuz mu yiyeceksin?

sebze yedigin zaman da bitkisel proteinleri almis oluyorsun yani, onlara alerjisi olanlar da var. gluten alerjin varsa gluten yemezsin, alerjin yoksa yersin. nasil glutene alerjin olabilecekse herhangi bir bitkisel proteine de alerjin olabilir. hicbirine alerjin olmaya da bilir.

protein canlılığın yapitasidir. yani bir zamanlar canli olmus bir kaynaktan yedigin her sey protein icerir. buna sebze de dahil. yani bir zamanlar canli olmamis canli bir kaynaktan gelmeyen seyleri yemen lazim. bunlar neler? akliam tuz geliyor, bir de su geliyor, baska bir sey yok. canlilar bir zamanlar canli olmus seyleri yani protein kaynaklarini yer.

benzer sekilde protein almazsan ölürsün. Cunku proteindeki aminoasitler vucudunun temel yapitasidir. eger bunu disaridan almazsan (yani yemek yemezsen) vucut once kendi dokusunu parcalar ve protein / aminoasit kaynagi olarak kullanir, sonra o da bitince ölür.

bahsettigin tanima uyan (edebi ve nostaljik) milyonlarca acik ve kapanmis blog var. her 3 blogdan biri boyle diyelim.

Nahnu?

İçine sığmasından ziyade boyu olabilir mi? Mesela, 16 tane oyun arabayı uç uca eklesek belki gerçek bir arabanın boyu kadar ediyordur?

Model arabalarda ölçek nedir ?

Model arabalar, orjinal arabanın belirli oranda küçültülmesiyle elde edilir. Örneğin 1: 24 oranında küçültülmüş bir arabada 1 cmlik bir parça, arabanın orjinalinde 24 cmlik bir parçaya denk gelmektedir. Dünya da yaygın olan model araba ölçekleri 1: 6, 1: 10, 1: 12, 1: 18, 1: 24; 1: 43; 1: 67; 1: 84 dür. En çok tercih edilen ölçekler ise 1: 18 ve 1: 24 dür.

Maisto: İnternet sitemizde bulunan tüm model arabalar ürün yelpazesi ve kalite açısından dünyanın en büyük diecast üretici firması olan Maisto tarafından üretilmektedir. Maistonun ürettiği tüm diecast model arabalar gaz pedalından, müzik sistemine; silecek kolundan torpidosuna, kaportasından tekerlek ve jantlarına kadar orjinalinin en ince detaylarına sadık kalınarak üretilmektedir.

www.candaoyuncak.com

icine sigma olayi hacimle ilgili bir sey. olcek artarken veya azalirken, hacim olcekteki degisimden daha cok etkilenir (kübik ilişki)

yani soyle dusun, bir kup seker mesela... bu kübün her kenarini iki ile carparsan olcek 2:1 ama bu yeni kübün icine orijinal kup sekerden 8 tane sigar. yani olcegi 2 kati oynattin ama hacim 8 katina cikti. olcegi 4 katina cikarsan (kup sekeri butun kenarlari 4 kat buyutsen) hacim 64 katina cikar. yani Yeni seklin olcegi 4:1 olmasina ragmen icine 64 tane kup seker sigiyor.

O yuzden 1 / 16 scale dendigi zaman butun kenarlar 16'da biri olacak sekilde olceklenmis demektir. ama hacimsel olarak 4096 kat daha kucuktur (16 * 16 * 16). Yani evet, 1:16 oraninda ufaltilmis bir sey orijinal boyutlusunun icine 4000 taneden fazla sigabilir.

Basitçe; 16'da 1'i yani. Oransal olarak.

robokot +1

tek boyutta 1/16, hacimsel olarak 1/4096

valla dogrusu nedir bilmiyorum ama usta musta ugrasmak istemiyorsaniz tornavidayla parca parca sokup asagida cope (yanina) indirin, daha siz parcalari indirirken bir yerden sotede sizi bekliyormuscasina birileri cikip alir onlari.

belki satılır 5 liraya veya bedava internete koy. veya bir kalorifer kazanı kullanan apartmanlardan birine demirlerini sök ver yaksınlar. veya robokot'un dediği gibi çöpün yanına at gitsin. genelde böyle yaparlar. çöpün yanına söküp koyarlar.

Belediyeyi arayip sor.

kapılardan geçebiliyosa hiç parçalamakla uğraşmayın hocam. Olduğu gibi günün işlek bi saatinde çöpe koyun. Sonrasında şunlar yaşanacak: youtu.be

İstanbul'da çöp taksi geziyor topluyordu böyle şeyleri çöp kutularının yanından

(bkz: eskici)
Eskici diye bağıran dayıyı getir ver ne atacaksan.

biz yatagin once alt bazasini cope koyduk, yukari cikip ust tarafi asagiya indiresiye alt taraf gitmisti.
parcalamadan cope atin gitsin.

'Algıyla oynamak' dediğimiz olay bu işte. 3 küsürlerdeki dolar, 6 küsürlere çıkıyor ve insanlar, bu çıkışta doz aşımıyla bir 7 küsürler görüldü diye şu anki durumu izah ederken 'BAŞARI' dan söz edebiliyorlar.
Ben görebildiğim kadarıyla olayı izah edeyim sana. Elimizde muazzam bir lüks konut stoğu var. Bu stok eritilemezse domino etkisiyle büyük bir 'sorun' ortaya çıkacak.
Bu konutları 'yabancılara' pazarlayabilmek maksadıyla, develüasyonla, konutların fiyatı ve Türkiye'de yaşam ucuzlatıldı.
Olay bu.
Bu kadar develüasyonun sosyal bir sıkıntı ortaya çıkarmaması için de halka, 'Rahibi isteyen Amerika'ya kafa tutuyoruz' algısı zerkedildi.
Rahibi de ABD deki seçimlerden hemen önce vereceğiz zaten.
Bu cevap da kendini siyasi konulara bulaşmak istemediğimden bir ara imha eder.
Konunun özeti bu.

hep olan sey bu degil miydi zaten. pat diye dolar firlar sonra pat diye dusuverir ve buna başari süsü verilir.

1-2 ay sonra yavas yavas dolar ciktigi yere geri döner. tirmaniş yavas yavas olunca halk ta tepki göstermez.

7 çok sığ piyasalarda gözüktü.

swap kisitlamasi bu konudaki her onlem gibi yan etkileri olan bir sey:

(bankalara) soylenen sey su, yurtdisina TL vermeyin, yurt disindan TL almayin.

Yani yabanci yatirimcinin TL shortlamasina (dolar alip TL satip sonra islemi kapatip aradaki deger farkindan kar etme) engel olunmus oldu. iyi guzel.

yan etkisi? bu likidite yabanci yatirimcinin TL yatirim yaptigi zaman kur riskini sigortalamasi icin gerekli mekanizmayi elinden aliyor. bizim asil amacimiz ve muhtac oldugumuz sey yabanci yatirimciyken onlarin guvenini birak gunluk operasyonlarini engellemis oluyoruz yani.

bir diger problem de, ayni hedge islemini bankalarimiz da yapiyor. uzun surdurulurse riskten kurtulmak icin doviz almak zorunda kalacaklar, bu da kuru firlatabilir.

ote yandan bu tasmayi biraktiginda kopegin kacma riski de var. ama bir zaman birakmak da zorundasin boyle devam edemez.

oyle yani. kur kendi degerini bulurken buna yapilacak her mudehalenin bir de kotu yani var yani, yonetim bunu secti, simdilik.

“Ona onu beğendiğimi ve onun yanında çok iyi hissettiğimi söylemedim hiç. Sadece yanında mutluyum gibi laflarla geçiştirdim.“

Hala geçiştiriyorsun. Net ol. Seviyorsan git konuş. Etrafından dolaşma.

“Ona onu beğendiğimi ve onun yanında çok iyi hissettiğimi söylemedim hiç. Sadece yanında mutluyum gibi laflarla geçiştirdim.“

bunu demediğin kız senin yanında iyi bile durmuş bence.. eğer değişeceksen durumu açık açık ifade et niyeti varsa kabül eder yoksa da bi daha böyle bi hata yapma.

@ardacan+1

kız yolu iyi yapmış. kendini sorgulamaya başlamışsın bile. :)

e

edit: ulan bi de tik koymamış ya :D