taksim'e giden dolmuşlar iskelenin karşısındaki dolmuş durağının diğer ucunda kalkıyo. sahil tarafı değil iç taraf meyhanelerin olduğu yerden.
taksim'den bostancı'ya akm yanından kalkıyo.

129t bilmiyorum

129t de bostancıdan kalkıyor, durağını tam bilmiyorum ama e5'ten gidiyor bir süre. iett nin sitesinden ilk durakları buraya kopyaladım:
1 ÜSTBOSTANCI Kadıköy
2 GÜMÜŞÇÜ SOKAK Kadıköy
3 ATATÜRK İLKÖĞRETİM O Kadıköy
4 ÇINAR Kadıköy
5 ALİ NİHAT TARLAN CAD Kadıköy
6 FSM HASTANESİ Kadıköy
7 BEYAZ EVLER Kadıköy
8 YÜZBEŞEVLER Kadıköy
9 YENİSAHRA Kadıköy
10 BAHÇELER Kadıköy
11 LİBADİYE CADDESİ

e-5'ten gittiği duraklar 6-7-8-9-10, ötekileri bostancı, 11 de göztepe tarafında kalıyor.

Çok teşekkürler.

abi bence mekik çekmekle olmuyor bu iş. karnı indirmek için koşu/eliptik bisiklet tarzı şeyler yapman lazım. mekikle karın inmiyor.

mekik yağ götürmez kardiyo götürür.

biliyorum a dostlar mekik yağ yakmayacağını, koşuyorum her gün 2 km. ama benim derdim yağlar değil, karın şişliği. yağ oranım %10.

Vücut yapınla alakalı. Diğer bölge kaslarını büyütmeye bak. Yağ oranını da daha da düşür.

su tutuyor olabilir mi vücudun? ya da bira?

her gun 200 mekikle sadece karnınnı daha da buyutursun

Mekik cekme hergün. Kaslarina en az bir gün dinlenme süresi ver ki gelismesi icin gereken siviyi salgilayailsin. Hergün ard arda zorlamanin bir yarari yok zarari var.

Karin sisligi icin düzenli tuvalate cikiyormusun ? Eger cikmiyorsan buna bi baktir. Günde bir kere büyük tuvalete cikmalisin.

Aksam gec saatte yemek yersen buda sabahki siskinlige sebep olabilri aksam saat 19:00 dan sonra agzina bisey koyma.

Sabahları peynir yediğinizi yazmışsınız. Laktoz intoleransınız olabilir belki. Veya yediğiniz başka bir şeye hassasiyetiniz veya alerjiniz olabilir. Mesela ekmekte bulunan gluten'e karşı hassasiyet yaygın bir şey bildiğim kadarıyla. Eğer böyle bir şeyden şüphelenirseniz, her seferinde ilgili bir gıdayı beslenmeden çıkararak test edebilirsiniz.

demirciler yapar diye düşünüyorum. çok para tutmaz gibi?

demirci alet edevatı yapar gibi geliyor bana da, ancak onun yere çakılmasıyla da ilgilenir mi?

demirci memirci hiç lüzum yok.
(git: urun.gittigidiyor.com)
aynısından kullanıyorum.
delme çakma yok.
demonte.
montajı 2 dk, kapıya takmak 5 saniye.
daha iyisi yapılmadı.

@olmayacakdualarinamindeyicisi bu alet benim ona uygulayacağım kuvvete karşı neden güç alıyor? bizim kapılar tahta, sakata gelmeyelim?

bi tür kastırma prensibiyle (tam adı neyse artık) çalışıyor.
bugüne kadar hiç düşme vs. gibi bir şey gelmedi başıma.
kefilim.

not: distrübütör değilim:)

ama gerçekten pratik ve kullanışlı.
üstelik valide-peder , kapıyı deldin de ettin de filan gibi şeyler söyleyemezler. çünkü anında çıkabiliyor taktığınız yerden.

bi 30 kaat da buna verelim nolacak, nelere vermiyoruz ki zaten. deneyeyim.

yok yahu, boyle kapıya bacaya asmakla olmuyo bu ısler, ilk düşüncen güzeldi. bahce falan varsa yaptır

vallahi yaptırabilme imkanım olsa bahçeye yaptırmayı isterim ama dediğim gibi maliyeti bilmeden etmeden kazıklanmak istemiyorum.

abi kusruma bakmayin ama bar brotherz tadinda takilacaksan muscle up kaldiran l sit veya kipingde kapiyi kirmayan bir sistem yok. kapiya kistiriliyor da ayaklari asip mekik cekerseniz hop yerdesiniz. siz düsmeden de kapi kasasiyla geliyor tepenize.

tecrübeyle sabit. ya iki asama hem tavana hem de duvara montelenen barlardan yaptirirsin ya da bahceye alirsin bir tane.

nette paralel bar diye aratin, benzer bir sey icin fiyat lin, bahce demiri yapan ustalara bir sorun ne olur neye benzer. (hem dips station yaparsin bak)

olmazsa sahilde parklarda barlar var üzerlerinde yazar üretici firma onun iletisim adresinden bakin sorun bakalim bi.

ah universite gunlerim geldi aklima. hep kendim boyadim, baslarda zorlaniyorsun da sonra alisiyorsun.

malzemeler:

1) guzel bi boya
2) jelatin. bildigin firinlar icin olanlar olur.
3) ufak firca, magazalarda var, sac boya fircasi diyin gosterirler cesitlerini. hosuna gideni al.
4) oksijenli su / peroksitli su. ikisi de ayni sey.
5) sakalin rengini acmak icin oriel miydi neydi oyle bi toz var. ondan aliyosun kutu halde. kutusu baya yetiyor.

ufak bi kapta 4 ile 5 i karistiyosun bi miktar. sonra sakalina surup rengini aciyorsun. sarariyor. cok bekletmemek lazim. yoksa sakal elinde kalabilir. rengi acildiktan sonra yikiyorsun. kurutuyorsun. sonra boyayi 4 ile karistirip suruyorsun, jelatinle sarip bekletiyorsun. 10-15 dk sonra aciyorsun. yikiyorsun. baya bi boya akacak. 1-2 sefer boyle yikadiginda akar, sikinti yok.

hayirli olsun.

25-35 tl arasina kapatirsin heralde butun malzemeleri. tekrar tekrar da kullanirsin. kuafore falan gitme yani :}

edit: bu cevapla da ifsa olduk amk.

bu yöntemle boya ne kadar kalıyor?

1 ay falan kaliyordur, sonra soluyor tabi. ama ben boyali saclar icin olan sampuanlardan kullanmadim tabi :} klasik.

bizde de vardı bundan da ben pek kullanmadım. sağından solundan tutup birleştirmeye çalışıyorsun at nalı kıvamına getirip. göğüs için faydalı olur genelde. biraz uğraşsan vücudun öteki tarafları için de faydalı olur ama aklıma gelmedi.

alet işe yarar bir şey bence.

adı bük-bük. büküyosun büküyosun büküyosun sonra kizlar hasta oliyor sana.

şuradan jayisgames.com bakabilirsin beğendiklerine

kingdom rush

kingdom rush veya acccranın gönderdiği sitedekiler gibi değil de atıyorum crims, popomundo, travian gbii oyunlardna bahsediyordum.

halı yanma yapabilir deride, ona dikkat. sorulardan sadece buna cevap verebilir kıvamda buldum kendimi.

bu iş power 90 ile başlar. p90m,90x,p90x2 ve p90x3 diye devam eder. baktığın zaman en kolayı p90 dır. başlangıç seviyesinde denebilir. p90m yi bilmiyorum. p90x3 ise p90x in kısaltılmış halidir. çünkü p90x de bazı programlar 1 saat kadar sürmektedir.

önerim p90 ile başlayıp olayın mantığını kavramanız. daha sonra zaten vucudunuzun durumuna göre diğer programlara geçersiniz.

yazdığınız ekipmanlar da hepsi için yeterli.

P90X icin konusursak 12 tane video var. bacak+sirt, karin, plyometrics, yoga falan filan. bunlarda degisik degisik hareketler var, arkadaslarla beraber yapiyorsun. P90X+ icin de ekstra 5 video var.

ayrica bir de video kilavuzu var. adam diyor ki, 3 ay calisacagiz. ilk ay duzen su sekilde olacak. haftanin her gunu calisacagiz. pazartesi 1 numarali videodaki hareketleri yapacaksin. sali gunu 3 numarali videodan sonra 5 numarali videoyu yapacaksin. ikinci ay pazartesileri 11. video, salilari 6. video vb. boyle boyle butun 12 haftayi belli bir duzende geciriyorsun.

bazi gunlerdeki videolar sana gereksiz gelebilir. yoga mesela, onun yerine hoplamali ziplamali bi seyler var, onu yapabilirsin.

yemek listesi bile var, kahvaltida bunu ye, aksam yemeginde bunlari ye diye.

bende butun set var, ama 9 gb civari. istersen bir ara bir sekilde gonderirim sana.

tirnak seklinizle alakali olabilr. bandaj denemedim, bilemiyorum.

vuruş tekniğiyle alakalı bi sorun olabilir mi? topa tırmağın temas etmemesi lazım diye biliyorum nizami vurduğun zaman

burun ile şut çekmemeyi deneyin? biraz bacak çalışıp ayak ön-uç kesimiyle hatta ayağın üstüyle bile gayet sert ve güzel şut çekebilirsiniz. olmadı ayak tırnaklarınızı kısa kesin.

ben program yapacak kadar anlamam ancak power 90 programının içinde 10 dakikada 10 hareketlik ve 20 hareketlik iki program var. onları bulabilirseniz ihtiyaclarınızı karşılar diye düşünüyorum.

Crunch+Leg Raise+Plank. Zorlanana kadar. Göğsünüzün üstüne ağırlık koyup çalışırsanız daha efektif olur.

angelus,

planki nasıl zorlaştırıcaz? ağırlığı koyup kalkmayı beceremiyorum her türlü düşüyor o ağırlık.

bi de bunu 3 set yapamayana kadar mı yapayım nasıl yapayım?

Tabii böyle deyince yanlış anlama oldu. Crunch ve Leg Raise'ı ağırlık kullanarak yapın; Plank'ı bildiğiniz gibi standart şekilde zorlanana kadar yapın. Side Plank da yaparsanız daha iyi olur. Süresini "Artık yapamıyorum" dediğiniz noktanın 10 saniye sonrası şeklinde belirleyip 3 set yapın.

le graise'de göğüste duracak ağırlık katkı sağlamayabilir gibi geldi sanki.

My pen spilt ink and caused a tiny stain on the seat.

"my pen has been spluttering, that's why there is a tiny dirt on the armchair."

bence bu daha güzel..

dirt yerine stain olsun mu?

yanlış hareketten olabilir, uyurken yaptığın bi hareketten olabilir. ben uyurken omzumu sakatladım 1 hafta ağrıdı azalarak bitti. 2-3 gün bekle ağrının şiddetini gözlemle derim.

'' eğer öyle ise hangi aletten dolayı böyle bir durum oluşmuş olabilir? '' sen nelerle çalışıyorsun?

iki tanesi pazular için bi tanesidee arka kol için olan alet. isimlerini bilmiyorum:/ ama çalıştırdıkları bölgeler bunlar.3'erden 15 set yapıyorum.

Pencere falan açık yattıysan sıcak diye tutulmuş da olabilir. Bir de mekik benzeri karın hareketlerinde boynuna yüklenmiş olabilirsin.

yok mekik çekmiyorum.pencere açık değildi.

kol çalışırken trapezlerini fazla sıkanlar oluyor... çok fazla zorlanmış olabilir misin?

Yamuk yattın o zaman.

evet sıkmış olabilirim. bu yapar mı böyle ağrılar? yok yatışım da bi değişiklik yoktu dün. sadece extra üşüdüm aslında.

bi iki gün çalışmamanın dışında, bi dahaki sefere ağırlığı azalt.

Üşümen işte asıl problem.

modemi taşırsın sıkıntı yok da oturduğun eve kablo çekmeleri gerekir. o işi vatandaşın yapabileceğini sanmıyorum.

hayır bilen biri de taşıyamaz. çünkü fiberde evinize bir ağ kuruyorlar. tam anlamı ile bir "modem" cihazı değil o. kablo çekip switche bağlasanız bile çalışmaz. üzgnüm 100 tl vermek zorundasınız. (yeni sanal adresinize göre (routerlar filan) yeni yeriniz belirleniyor merkezlerindenn.)

sen ara taşınıyorum diye, iptal edicem de onlar bedavaya taşır iptal etmemen için.

seve seve...

Aslında bayadır 185 dolar,arttı 200-220 dolar oldu derlerse şaşırmam

gireceksen acele et mi demek bu?

peki ne oluyor bu sınavın zorluk seviyesi? gündelik hayattan bi örnekle açıklayabilecek bi babayiğit var mı?

sınav hakkaniyetli bence ya, seviyen neyse onu veriyor. speaking kısmı biraz sinir bozucu, çünkü herkes aynı anda konuşuyor, milletin iyrenç ingilizcesini duyup abondone oluyosun.

etkinlik varsa bazen uzatıyorlar.

iki tane 7.5 kiloluk dambıl alıp evde çalışabilirsin en basitinden.

Dambıl falan alma, en iyi egzersizler kendi vücut ağırlığınla yapacakların. Şınav çek.. kendine bi hedef koy.. 100 şınavlık programlar dolanıyor nette. onlardan birisine gir işte. Düzenli yapabilirsen hem güçlenirsin hemde kolların kalınlaşır.

fotoşop

önemli bir nokta: arka kol (triceps) ön koldan (biceps) daha büyüktür. kolun büyük görünsün istiyorsan triceps çalışmalarını boşlamamanı tavsiye ederim.

şınav, triceps için başarılı bir hareket. normal şınav pozisyonunu biliyorsundur; kollarını ne kadar yaklaştırırsan birbirine, triceps o kadar fazla çalışır.

biceps için de dumbbell veya barfiks için bar bulursan çok iyi. dumbbell bulursan da dumbbell curl ve hammer curl'ü arat youtube'ta. dumbbellla triceps için dumbbell kickback'i de aratmanı tavsiye ederim.

bar bulursan da avuç içlerin sana bakacak şekilde ve kısa aralıkla çalışırsan biseps, avuç içlerin karşıya bakacak şekilde çalışırsan triceps geliştirirsin*

triceps için evde dip yapma şansın da var. youtube'ta bunu da arat home dips diye.

* emin değilim.


bu da tavsiye ettiğim program

dumbbell curl 3*10
french kickback 3*10

hammer curl 3*10
şınav 3*10

yapamayana kadar bir set dip

sade sinavla bisepsleri calistiramazsiniz yalniz. bence eve bir barfiks alin hem onkol hem arkakol hem omuz sirt her bir seye iyi geliyor yeminlen cok guzel. karin bile calisabiliyorsun serefsizle.

barfiks demiri +1
gitti gidiyordan 20tl gibi bir fiyata da alabiliyorsunuz hem, epey ucuz. aylardır barfiks çekiyorum memnunum

en kolayı mı arıyorsun yoksa, sağlıklı ve kolay yolu mu? ikisi farklı şeyler.

genel vücut antremanı yapmazsan çok alakasız bi vücudun olur

program saçma olmuş. ben sana full body çalışmanı öneririm. arnold bile yarışmalara katılmadan önceki kütleli vücudunu full body ile yapmış.
bi de adını hatırlamadığım bi vücutcu abimiz de split programları tek gözü açık uyumak ne kadar yararlıysa split programlarda o kadar yararlıdır demiş.
hem haftada 3 gün gidiyosan full body program tam sana göre.

programda değişiklik yapmakonusuna gelince, ne zaman yaptığın program sana kas ağrısı vermeyi bırakır, o zaman yenisine geç.

zorlanma bittiği anda yenisine geç. ya tekrar arttır, ya set arttır, ya hareket değiştir ama zorlanmadığını hissediyorsan değiştir, vücudun alışmıştır demek o.

kayısı ve elmalı bi karışım var. baya başarılı.

@reavelyn

Bu mu?
mucizeiksirler.blogspot.com

dişmacunu sürebilirsin.ciddiyim

www.itusozluk.com

bu adamım. şişmesini önlüyor ve indiriyor. her daim bulundururum.

@jacque orda mısın?

@jacque bu evet.

beyaz toz kil sürebilirsin

fondoten ya da diş macunu kurutur..

ya kızın karşısına bibloyla çıksan nolur bi hayal et lütfen ;)

sonra pişman oldum sildim zaten :) parfüm falan olabilir tütün kullanıyorsa ilginç tütünler olabilir, ben dişi değilim ama maske severim, mask türü şeyler olabilir, aklıma böyle şeyler geliyor, ama kullanabileceği bir şeyler daha iyi olabilir (sevgilim italyadan getirdi şekerim) makyaj malzemesi, takı vs.

kendi adıma yurt dışından genelde bizde bulunmayan ilginç meyve, cips (patates cipsi değil tabii, muz cipsi gibi misalen) gibi şeyler isterim bir de t-shirt :)

ilginc bir butikten canta/ayakkabi.
fular olabilir.
ben peynir cok severim ama herkes yemez oyle oturup sirf peynir.
asil italyanin domatesleri cok guzeldir tabi de, o goturulmez.

edit: asil toskana bali vardir. cok bilinmez ama cok guzeldir. boyle kati bir bal, akiskan degil.
veya yemek yapan biriyse truf mantari.

milano'ya gidiceksen bişeyler onerebilirim.

venedik'e yolun düşerse murano taşından kolye küpe vs. vs.

her inci boncukçuda var.

Sevgili kisisi nelerden hoslaniyor?

Hatun var cin mali ama sirf pullu payetli suslu puslu diye venedik karnaval maskesi hosuna gider, (usulune gore elde yapilmislari isin disinda tutuyorum ki onlarin da iyisi cok guzel paralar) hatun var ikinci el pazarindan vintage bir canta veya aksesuar hosuna gider.. secenekler o kadar fazla ki..

Bari hangi sehir/lere gidiyorsun on belirtseydin..

Edit. Aynen opucuk baliginin dedigi kolye uclari bayagi risksiz bir secim olur. Duz siyah beyaz bir versiyonunu bile taksam hemen dikkat cekiyor italya disinda.

Edit 2. Turistik bir dukkandan alicaksan mutlaka pazarlik yap adabiyla.

pazar falan bulursan açık makarnacılardan makarna al çeşit çeşit.

moka ve bol bol espresso

milanodan 5 euroya tüm eşe dosta ayakkabı almıştım netten baktık sonra 75 euroymuş normalde. biraz gezerseniz çok çok ucuza kıyafet ayakkabı bulabilirsin.

valla son 3 cümlenin cevabı, %10'luk bir zam yapılmış oluyor.

ha paranın alım gücüne göre o etki %10 olmayabilir o ayrı.

tüfe - tüketici fiyat endeksi
üfe - üretici fiyat endeksi
Bunlar bir sayıdır ve belli malların ortalama fiyatını verirler. Üfe toptan piyasada üreticilerin satış fiyatlarının ortalaması, tüfe ise perakende piyasada tüketici mallarının fiyatlarının ortalamasıdır. Mesela markette alabileceğin her şey tüfeye dahildir, ve bunların fiyatları artarsa tüfe de artar. Bu sayede sen hayatın pahalılaştığını görürsün. Enflasyon kelime manası olarak ingilizce inflation dan gelir ve artış, şişme gibi anlamları vardır. Tüfe ve üfe arttığında biz artış kelimesi yerine enflasyon kelimesini kullanırız konjonktür icabı. tüfe enflasyonu %10 oldu demek tüfe %10 arttı demektir. Mesela 100 den 110'a çıktı. Ayrıca üfe enflasyonu vardır bu da üfedeki artışı belirtir. Eğer ne enflasyonu olduğu söylenmiyorsa genelde tüfe kast edilir.

Bir malın fiyatı 20.000'den 22.000'e çıkarsa bu %10 luk bir zam manasına gelir, tüm malların fiyatı %10 artarsa o sene enflasyon %10 deriz.

Bu açıklamalar çok yüzeysel ama umarım işine yarar.

tüfe ve üfe fiyat endeskleridir. Enflasyonu görmemizi sağlayan iki tane fiyat endeksinden birisidir.
TÜFE-->Tüketici fiyatları endeksi

ÜFE-->Üretici fiyatları endeksi

TÜFE ve ÜFE, belli sabit bir yılda, mal sepeti içinde belirlenmiş malların fiyatlarındaki artışı gösterir. Bu alım-satım gücümüzü görmemizi sağlar. Şöyle ki Türkiye'de benim bildiğim en son 2003'te oluşturulan içinde farklı mallardan (elma, ekmek, süt, et vs. gibi)oluşan sabit bir sepet var. Her yıl sepetin içindeki malların fiyatlarında yaşanan artış bu 2003 yılındaki fiyatlarla karşılaştırılıp oransal olarak bir değer bulunuyor ve bu enflasyonu görmemizi sağlıyor. misal bu sepetteki malların fiyatları;

2003-->100.000TL iken
2004-->110.000TL ise %10'luk bir artış yaşanmıştır.Enflasyon %10'dur
2005-->105.000TL olmuşsa sabit sepet 2003 yılındakine göre bakılacağı için Enflasyon %5'tir diye gider böyle.

Tabi ki sorunun cevabı da %10'luk bir zam olmuş oluyor. Alım gücümüzün enflasyon oranında olup olmadığında ise literatürde farklı yaklaşımlara göre değişen cevabı söz konusu.

öğün başı vücut 30-35 gram protein sindirebiliyor diye biliyorum. fazlası böbreğe işkence. ona da dikakt.

100 gram tavuk etinde aşağı yukarı 25 gram protein var. birini duştan hemen sonra çak o kesin. ötekini de 2-3 saat sonra. sporu kaçta yaptığına göre de değişir tabi.

venedik için 1 gün derseniz murano adasına vs gitmeden sadece merkezi dolaşabilirsiniz. gayet yeterli olur.

plajı bilmiyorum. plaj görmedim aslında, kayalıklardan veya iskeleden atlayanlar vardı. kum vs yok bildiğim kadarıyla. ama etraftaki tekne trafiğinden dolayı deniz epey dalgalı. yüzülecek gibi değil.


muranoda güzel cam el işi taşlar var. ana adadan fiyat olarak daha pahalı ama, yapım atölyelerini falan görebilirsiniz. başka da bişey yok. zaman ayırmaya gerek yok eğer zaman kısıtlıysa.

romayı bilmiyorum.

Venedik'te ben kalmamıştım bile. sabah erken saatte trenle gidip akşamüstü gene trenle dönmüştüm. ha murano adası'na ben de gidemedim ama çok bir şey kaçırdığımı düşünmüyorum. yürümeyi seven birisiysen 6-7 saat epey yeterli venedik için.

(bkz: venedik/@neyehbe)

adalara gitmezseniz venedik'e1 gün yeter. lido adası plaj adasıdır, kilometrelerce kumsal plaj mevcuttur.

uc dort gun once oradaydim, bir gun yeter diyorum venedik icin. mumkunse sabah erken varin, istediginiz gibi fotograflarini cekersiniz. aksam hava kararinca da sonraki duraginiza gecersiniz. su fotografi saat 5.30 sularinda cekmistim: i.imgur.com

oradan kazanacaginiz gunleri gozunuzu kapatip floransa'ya basin.

bu arada akilli telefonunuz varsa tripadvisor venedik'i kurun, o sokaklarda harita ile bile kaybolunabiliyor. telefondan haritalara bakinca en azindan gps ile "aa burdayim simdi" diyorsunuz.

1 gün.adalar dahil.hadi en fazlaaa 1.5.2 olursa bayar.bana kalırsa gunu birlik

bir gün bile fazla bence. 4-5 saat yeter

Acikcasi Venedik'te ne yapacaginiza bagli. Eger sadece sokaklarinda dolanip rialto'dan buyuk kanala bakip san marco'yu turlayacaksaniz yeterli.
Ama yok tarihi binalarini, ara sokaklarini, venedigin anarsist yanini, muzelerini gezicem diyorsaniz haritasiz kaybolarak arka sokaklarina dalacaksaniz 1 gun bence yetmez.
Ustelik orda bulunacaginiz tarihte biennale yeni baslamis olacak, kapsaminda bir suru etkinlik olacaktir. Bu sene mimarlik biennali var eger ilginizi cekiyorsa en az 2 gununuzu alir gezmek.

Dedigim gibi ne yapmak istediginize bagli.

Ben bir hafta kaldim. Hic de sikilmadim. Burano murano, lido adalari gorulmeli mutlaka. 2 gunden azi kurtarmaz

biz 2 güne yakın ayırmıştık, daha ayırsak da olurmuş
(git: venedik Gezilecek Yerler gezmekguzel.com) yazıma göz at istersen

günübirlik bile yeterli bence. arkadaslarin dedigi gibi adalara falan gitmeyecekseniz -ki bence gerek de yok- sehir icinde 1 günde her yeri gezmis gormus olursunuz.

@sakti1, @fayfim: soru 3 yıl önce sorulmuş. soru sahibi arkadaş herhalde çoktan tatilini yapmıştır :)

ah sakti beni de yakti :(

1'i bilemiyorum. Boğaziçi derim ama hem devlet olması hem de köklü ve karizmatik olması sebebiyle.
2. Boğaziçi için ilk 600'de falan olman lazım. taban puanlara ve sıralamalara ösym'nin sitesinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
3. YGS'de türkçe ve sosyal ağırlıkta olmalı. her ikisi için 35+ gerekir. Matematik ve fen de ne kadar yapsanız kardır ama 20+ iyidir. LYS'de de 3-4 yanlış max.
4. YGS sıralaması 23bin olup Boğaziçi çeviribilim okuyan tanıyorum. ama üst sınır da o olsa gerek, 25bin falan max.

bu arada okul puanınız da önemli, baya bi sıra atlatıyor.

Bilkent'in mütercim tercümanlığı sadece İngilizce-Türkçe arası değil. İşin içinde Fransızca da var. Yani İngilizce-Fransızca, Fransızca-Türkçe arası çeviri için de eğitim veriliyor. Boğaziçi'nde nasıl bilmiyorum. Ayrıca tam burslu olduğun sürece rahat edersin. Hem burs veriyor Bilkent hem de yurt. Derslerden kalsan da kesilmiyor bursun eğer hala değiştirmedilerse uygulamayı. Bence Fransızca da işin içinde olduğu için Bilkent daha avantajlı.

Bulduğum rehberlerdeki sıralamalar güncel değil sanırım.

Boğaziçi, İstanbul'da olduğundan cazip geliyor. Ayrıca isim olarak da bana Bilkent'ten daha önde daha bilinir geliyor.

Ama Bilkent özel bir okul, olanak sunma açısından daha iyidir diye düşünüyorum. Ama Ankarada ve ''baba parası yiyen tayfa'' ne kadar yoğun bilmiyorum. eğer çok yoğunsa arkadaşsız kalır tek başıma, bambaşka bir şehirde asosyal bir üniversite hayatı geçiririm, bunu da istemiyorum. Bir de Fransızca var, üniversiteyi bitirmeden çeviri yapacak kıvamda olacğaım 2 dil olması çok cazip.

tüm bunları beraber değerlendirdiğimde bilkent bir tık daha önde gibi duruyor, yanlış karar vermek istemiyorum.

tabi önce ikisini de kazanacak sıramın olması lazım ya, o apayrı bi olay :D

boğaziçi çeviribilimden bu sene mezun oluyorum. hem istanbul olduğu için, hem boğaziçi kafa yapısı ve eğitimi için, hiçbiri değilse, eğitim kalitesi için boğaziçi derim. hiçbir saniyesinden pişman değilim. bizde de almanca-fransızca-ispanyolca-japonca dillerinden biri 2. dilin oluyor.

dediğim gibi, hiçbir şeyi yoksa, statüsü var.

haziran ayını bekle pampa.

çıktı bile. ekşide başlığı da vardı da unuttum şimdi.


edit: (bkz: fifa 2014 dünya kupası çıkartma albümü)

yok usta cikartma albumu istemiyorum. sadece maclar ve gruplarin oldugu ve uzerine skorlarin yazildigi boyle poster gibi olanlardan bahsediyorum

1- bir tane bescherelle almalısınız fiil çekimleri için. onu alana kadar da bu siteyle idare edebilirsiniz: la-conjugaison.nouvelobs.com
kitap olarak da grammaire progressive du français önerebilirim. a1 kitabını alacaksınız. bir de bunun avec 600 exercises, avec corrigés diye çeşitleri var. ikisini de alabilirsiniz.
bir de, cle international yayınlarının comprehension orale niveau a1 kitabını alabilirsiniz bu da listening için.

3- parantez içinde saydığınız diller zaten bildiğiniz dillerse fransızcayı boşvermeyin.

bence artık yeni bir alfabe öğrenmen gerekir. uzakdoğu dilleri dışındakileri önerebilirim.

pimsleur, rosetta stone da dil döğrenmede sana yardımcı olabilecek kaynaklar. pimsleur sese-tekrara dayalı, rosetta stone da interaktif başarılı bir program. pek çok dili bulabilirsin.

method olarak "Alter Ego" öneririm. Şu anda Fransız Kültür kursları da bunu kullanıyor ama bir öğretmenle beraber uygulanmasında oldukça yarar var. O yüzden kurs öneririm. Kendi başına öğrenebileceğin bir method maalesef bilmiyorum.

french.about.com bu siteden de yararlanabilirsin. dilin her düzeyinde öğrenebileceğin bilgiler içeriyor. farklı birkaç dil için de bölümleri var sanırım.

Fransızca güzel ve önemli bir dil ama senin yerinde olsaydım sanırım öğrenmezdim. Çünkü 4 dil de birbirine benziyor ve aynı aileden geliyorlar. Eğer Fransızcadan sonra başka dil öğrenmeye isteğim olur ve zamanım var diyorsan aradan çıkarabilirsin, zaten İspanyolcadan dolayı çok kolay olacaktır. Demiyorsan, rusça veya japonca önerebilirim.

Alternatif çince olabilir

Şu kitap ilginizi çekebilir: dl.dropboxusercontent.com

ayrıca michel thomasve pimsleur setlerini de malum şekillerde edinip dinleyebilirsiniz, kesinlikle işe yarıyorlar.

öncelikle ilgilenip cevap yazanlara, tavsiyede bulunanlara teşekkür ederim.
fransızca öğrenmeye karar verdim, bu konuda gramer kitabı önerisi olanlar varsa sevinirim.

Benim lisedeyken 3 tane zayıfım vardı. Kimyam sifirdi. Ortalamam tuttuğu icin geçtim. Sorumluluk falan da kalmadı. Ortalaman tutuyorsa icin rahat olsun.

genel ortalaman 50'nin üzerindeyse geçersin her türlü.

:D
başkasını alıyor.

hmm söylediğin iyi oldu:D

ama anlamadığım, o 13. takım bunu ne zaman öğreniyor? karar vermek için ne kadar süresi oluyor?

kanka çoğu sıralama bellidir zaten. yani en iyi gibi görünen oyuncuyu atıyorum ilk 5 takımın seçmeme ihtimali yok. ona göre zaten takımlar pozisyon alıyo.

Oraya giderken kimi alacağı belli olan tek takım var. O da 1. sıra hakkı olan takım. Diğerleri de sıralarına göre kalanlardan seçiyor işte. Takımlar da genel olarak ihtiyacı olan türünü (pozisyonu vs.) önceden belirlemiş oluyor ve ona göre karar veriyor. That's all.

takımlar alternatif belirliyor.

mesela 13 sırada seçecek takım, zaten ilk 7-8 sırada seçilecek oyuncular için bir plan yapmaz. ama sonraki sıralar için kendine göre 8-10 alternatif belirler, önceliğe göre sıralar,seçme sırası kendisine geldiğinde de kendi listesinde en üstten başlayarak seçilmemiş kim varsa onu seçer.

sanırım merak ettiğiniz 'o anda' nasıl işlediği ise prosedür böyle mi bilmiyorum ama bence şöyledir:

1. sıradan draft yapacak takım tek bir kişinin adını yazıp verir.

2. sıradan draft yapacak takım iki kişinin adını yazıp verir.

3. sıradan yapacak takım 3 kişinin adını yazıp verir.

..

Böylece kıymetli gördüğünüz o oyuncuyu diğerleri ıskalasa bile siz ıskalamazsınız.

tr.wikipedia.org

@chonsfe sağ ol :) harfleri de büyüktür umarım.

@darth gogo, grange'den taş meclisi, leyleklerin uçuşu, kızıl nehirler'i okudum epey iyi bir adam ama şu an polisiye çok uzak geldi ya.

@kimosurdu eyvallah, lord of the flies olsun o zaman.

@sayns kürk mantolu madonna'yı okudum. tamam baş ucu kitabım değil ama nolur okuma da değil be abi bence? satranç'ı da okudum. dostoyevski için hazır hissetmiyorum kendimi, hala ağır gelebileceğini düşünüyorum. diğerlerine de bakarım sağ olasın.

Barış bıçakçı olabilir. Özellikle bizim büyük çaresizliğimiz.

kablelvuku+1

Lord of the Flies'ı oku. Çok iyi.

alper canıgüz,john fante,bukowski vs alışkanlığınızı kazanma açısında iyi olabilir.

blade runner kitap ismi değil. film o.

ya kusura bakmayın yorgunluktan karıştırıp bir de kontrol etmeden yazmışım.

kitabı için (bkz: Do Androids Dream of Electric Sheep?) yazar (bkz: philip k dick)

kaplan kaplan
dune
vakıf
merkeze seyahat
bitmeyen savaş
yaşlı adamın savaşı

neuromancer'ın çevirisi çok dandik,hele 6 45'den çıkanı zulüm, bende ilk basımı da vardı onu da okuyamadım çeviri yüzünden,"matrix avcısı" diye de çevirmişler,onun çevirisini de beğenmiyorlar. Soruya cevap olarak; José Saramago-Körlük,Görmek diyebilirim.

murathan mungan'ın özellikle denemeleri bir solukta okunur (gerçi öyküleri de şahane tabii)

öykü seversen yeni nesil öykücülerden mahir ünsal eriş (iki kitabı var)
yekta kopan da çok güzeldir
cemil kavukçu

Blade Runner, Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi adlı kitaptan uyarlanmış. Neuromancer'dan değil. Sallamayalım.

ahahaha yav karıştırmışız. sonra düzelttik. özür de diledik.

üstüne kahveden adam toplayıp gelip dövecek misiniz :)

körlük- jose saramago.

sahilde kafka - haruki murakami
kelebek - henri charriere
şibumi - trevanian


kısa değiller. ve harikalar.

tamamen geçme durumu yok mu? varsa, tamamen geçmedne başlama bence.

çok uzun zaman oldu son durum anlattığım gibi. sanırım bundan daha iyi olmayacak. ameliyat filan da olmak istemiyorum.

Omzunuz problemliyse kick box daha da problem yaratabilir sanki. Neticede kontrolsüz bir hareket yaparsınız veya bi darbe alırsınız sorun olur. Fitness sizin için daha iyi gibi. Bu vesileyle düşük ağırlıklı dambıllarla veya boş barla çalışma imkanınız da olur.

benim de sol omzumda çok benzer bir sorun var. düzenli olarak fitness yapıyordum bırakmak zorunda kaldım.

3 aydır tekrar başladım ancak her egzersiz öncesi rotator cuff için özel hareketlerle önce ısıtıp sonra biraz ağır çalıştırıyorum. ilk günlerde çoğu hareketi yapamazken şu an omuz içindeki kaslar güçlendikçe hem ağrı çok azaldı hem de hareket esnasındaki acı gitti.

ancak ısınmadan ve biraz fazla zorlasam anında 3 ay geri gideceğimin farkında olarak çok dikkatli hareket ediyorum.

arkadaşlar cevaplar için teşekkürler.

orpheus acaba çalışırken max kaç kilo kullanıyorsun, ağırlıklı hangi hareketleri tercih ediyorsun ve iyileşmene katkısı oldu mu? o bölgede kan akışı düşük olduğu için iyileşme yavaş oluyormuş. fizik tedavi de zaten bölgeye kan akışını arttırıcı şeyleri kapsıyor. bunu sağlayacak önerebileceğin hareketler var mı? fitness dikkatli olup zorlamadıktan sonra uygun sanırım.

ilk başlangıçta çok az ağırlık kullanyordum.
cable machine rotator cuff için dışa ve içe açma 5 kg ile başladım 30 tekrar 3 set ile şu an dıştan içe 15kg 3X12 tekrar içten dışa 10 kg 3X12 tekrar her omuz için yapıyorum.

çok teşekkürler, gaza gelip başlayayım en kısa sürede :)

bi öğünde et yediysen diğerinde sebze yemeye gayret et. ya da 5-6 kaşık baklagil.

pilav/makarna yiyorsan o öğünde kesinlikle ekmek yeme. 1 dilim ekmek = 2-3 kaşık pilav ya da makarna.

çooooook kabaca bu planla (diyetisyen eşliğinde) 3.5 ayda 20 kilo verdim ben. 42 bedenden 36'ya düştüm, hatta iğrenç bi geçişteyim 36 bol, 34 dar geliyor.

karbonhidratlardan uzak durmaya calis. 2 dilim ekmegi 1e dusur. onun disinda pilav, makarna, hamur isleri, boyle seyleri unut kilo vericeksen. canin cok pilav cekerse azcik bulgur pilavi, veya bulabiliyorsan quinoa beyaz pilava daha iyi alternatiflerdir.

ogunlerini baklagiller, salata, sebze ve tavuk/et/balikla geciriceksin. baklagil veya et ogununun ana kismini olusturucak, ama buyuk porsiyonlar olmiycak. yaninda yedigin az yagli salata/sebze ise daha buyuk porsiyon olucak ki mideni doldursun. yemekten zevk aldigin seyler bul, oyle kuru kuru diyet yemekleri yeme. kendine iskence edersen zaten uzun sure yapamazsin. duzenli beslenmeyi hayat tarzi haline getir, diyet yapicam diye kendini zorlama.

canin tatli cekerse, meyveye yonel. kuru meyveler de cok sekerlidir kilo vermeye calisirken pek tavsiye etmem. ayni sekilde kuruyemis de cok kalorilidir, azcik yersin hic bir ise yaramaz ama kalori olur. baska alternatif olarak mesela yogurda tarcin karistirip yemeyi cok seviyorum ben, tatli gibi oluyor. veya buzlukta dondurdugun muzu cikarip tek basina guclu bir mikserden gecirince ayni muzlu dondurma oluyor.

ogunlerini nasil yayinca daha tok hissettigine bak denemeler yaparak. mesela ayni miktarda yemegi 6 ogune yayinca mi kendini daha iyi hissediyorsun, yoksa gunde 2 tane ama buyuk ogunler yiyerek mi? az az ama sik sik yiyin derler hep ama sonucta herkesin bunyesi kendine.

bir de ufak tefek seylerden fark etmeden cok kalori alabilirsin. mesela kahve iciyorsan icine koydugun sutu tam yaglidan yagsiza cevirmek fark yaratabilir. veya masanin yaninda atistirmalik birseyler tutuyorsan fark etmeden calisirken yiyorsan, onlari kaldirmak ise yarar. boyle ufak seylere dikkat et. azcik yiycem bisey olmaz diye dusunme.

yuruyus, cardio onemli. yuzme cok etkili eger imkanin varsa. ama sadece cardio ile kilo verilmez. kas yapman sart. illa bi spor salonuna yazilmak zorunda degilsin, youtube guzel kas vidyolari kayniyor. kendine begendigin birini bul, gunde 30 dakika falan karin/bacak vs. vs. kaslarini calistir.

kilo vermek insanlarin abarttigi kadar zor birsey degil ama. kendini iyi hissettiren bir saglikli duzen oturt, kararli ve iradeli ol, biraz zaman ver, zaten kolayca verirsin kilo.

spor var mı spor? yoksa diyet falan hikaye.

@gerrard hocam, benim takıldığım hususlardan birisiyle örnek vermişsin.
Kuru meyve demişsin ya da kuruyemiş ? Kuru meyveden kastın hangileri ? Kuruyemiş olarak da fındık, badem de mi yemeyelim ?
neden kas yapmam lazım ki, sadece yürüsem olmaz mı sıkıntısı nedir ?

glisemik indeks'i araştır

kilo vermek için yaptığımız en temel şey vücudun günlük ihtiaycından daha az kalori almak. bunun için de aslında güzel bir giriş yapmışsınız. ancak bir de kalori yakımını arttırmak için spor yapsanız çok daha hızlı bir şekilde kilo verebilirsiniz.

kuru meyveler, söylenildiği gibi çok şekerlidir. kaçın. (kuru kayısı, üzüm filan.)
karbonhidratları 0'lamak değil, 0'a yaklaştırmak önemli. minimuma indirin.
alkolden mümkün olduğunca uzak durun. bir 50lik 150 kalori hesabından yap.
günde 30x2 set mekik çekmek bile spor anlamında faydalı olur. ancak unutma, set sayısını ilerledikçe arttırmak da düzeni korumak için gerekir. @gerard'ın da bahsettiği gibi, spora yazılmana gerek yok, evde de yapabilirsin birçok şeyi.

her şey bir yana, irade şart. ben birbuçuk ay diyet/spor yapıp 10 kilo verdim. sonrasında bıraktım, kendimi rahatlamış hissediyorum ancak bir yandan da vizdan azabı var. düzenlilik ve irade şart. özellikle yemek ve alkol konusunda.

kuru meyve dediklerim kuru kayisi, kuru uzum, kuru incir vesaire vesaire. normal meyveden farki kurutulmus ve hacminin kuculmus olmasi. yani mesela kuru kayisiyla normal kayisinin kalorisi sekeri ayni olsa bile, kuru kayisi 1) midende daha az yer kapliyo, daha az tok tutuyor; 2) kan sekerini daha hizli yukseltiyor.

kuru yemisler de badem, ceviz, findik, popcorn, antep fistigi, cam fistigi vs. vs. vs. bunlar sekersiz, karbonhidrati dusuk yani iyi guzel hos da, asiri kalorililer. dolayisiyla mesela bir ara ogun olarak bir koca muz veya bir tabak yogurt yiyebilicekken, sadece 10-15 tane findik yesen ayni kaloriye denk geliyor. 10-15 findik mi daha tok tutar bir tam muz mu diye dusununce kuruyemis yemek cok mantikli olmuyor.

oncelikle yuriyceksen yururken kalp atisinin yukseldiginden emin ol. kosmayi dusunmuyorsan bile baya tempolu yurumen gerekir. kalp atisini ciddi sekilde yukseltmeyen sporlarin sana bir yarari olmaz kilo vermek icin. kalp atisini yukselten cardio yapmanin sebebi kalori harcamani arttirmaktir. mesela 45 dakika kosarsin 300-400 kalori arasi birsey harcarsin yanlis hatirlamiyorsam. boylece o gun 1200 kalori yediysen, normal yaptiklarinda da 1900 harcadiysan, cardio sayesinde aradaki fark bir anda 700den 1000 kaloriye cikabilir. bu sayede kas yapmasan bile kilo verirsin belki, ama vucududunun normalde yaktigi 1900 kaloriyi arttirmak daha hizli sonuclar verir. o 1900e basal metabolism denir, yani gun icinde normal aktivitelerinle yaktiklarin. kaslar otururken, dururken bile yag dokusundan daha cok kalori harcar. bu da basal metabolismini yukseltir. ayrica kas vucudunu toplar, gobek etrafini sikilastirmak gobeginin erimesine, daha kucuk gorunmesine yardimci olur toparlayarak. bunun icin abs ve olbiques calistiran vidyolar ariycaksin. zorlayabildigin yere kadar zorla kendini.

gobek etrafini eritmek onemli, elinden geleni yap. gobek etrafinda yaglanma obezite, diabet gibi hastaliklar icin davetiye..

merhaba!
yukarıdaki cevaplara şöyle bir göz gezdirdim, güzel öneriler var ama çelişkili cevaplar da gelmiş gibi.

ben de kendi bakış açımdan anlatmaya çalışayım;

şimdi öncelikle öğünleriniz protein ağırlıklı olmalı. mümkün olduğunca ve hepsi. bu niye önemli çünkü protein ağırlıklı beslenmek hem tok tutuyor hem de kas kaybını minimize ediyor. sizin amacınız da zaten yağ kaybı.
tabii bölgesel zayıflama diye bir şey olmadığından vereceğiniz atıyorum 10 kilonun 10u da göbek yağlarından gitmeyecek ne yaparsanız yapın. ama bunu maksimize etmek amacında olduğunuz için, bol protein, bol sebze, bol su, mümkün olduğunca az karbonhidrat ve ölçülü zeytin yağı tüketimine önem vermeniz gerekli.
karbonhidrat mevzuuna geleyim;
sebzelerden, yoğurttan, peynirden vs. zaten yeterince karbonhidrat geliyor. açıkçası benim mantığım şudur: bir enerji kaynağından karbonhidrat alıyorsam bunun mutlaka bir sebebi olmalı. mesela muz örneği verilmiş yukarıda. muzdaki şeker de son derece zararlı aslında. yani normal şartlarda 10-15 fındık her zaman 1 muz yemekten ÇOK daha iyidir. ANCAK şu var ki; muzdan potasyum alıyoruz. ve potasyumu da başkaca pek bir yerden alamıyoruz. dolayısıyla arada bir yemek gerekli. ama onu yerken artık mühim olan ondan gelen karbonhidrat değil, potasyumdur. yine de günlük rutine herhangi bir meyve eklenmemeli.
örneğin yoğurt. yoğurttan da karbonhidrat alıyoruz mesela. ama onun yanı sıra hem mide-bağırsak sistemimize faydalı hem de bir miktar da olsa protein de alıyoruz.
kuru meyvelere gelirsek; kuru kayısı, kuru incir bunlar da zaman zaman öğünleri çeşitlendirmek için tüketilebilir. bu enerji kaynakları da peklik sorunu için yardımcı olacak size. (protein ağırlıklı beslenmenin sonucu olarak peklik sorunu yaşanabilir, özellikle de yağı da kontrollü tükettiğimiz için)

bu temel bilgileri verdikten sonra, sorularınıza kısa kısa dönersek:
tok tutan yiyecekler: protein kaynakları (et ürünleri, yumurta, peynir)
göbek eritmek: spor + protein ağırlıklı beslenme + su
pilav yediğimde ne yemeyeceğim: aslen pilav yenmeyecek :) arada -kırk yılda bir- yendiğinde de ihmal edilebilir, bir şeyle değiştirmeye gerek yok. günlük rutinde yer almamalı.
yine de karbonhidrat kaynaklarının değişimini merak ediyorsanız kaba taslak;
1 normal dilim ekmek = 2 yemek kaşığı pilav = 1 kepçe çorba = 2 bisküvi = 1/4 simit = 1 elma gibi düşünülebilir.

kolay gelsin!

Öncelikle şöyle söyleyeyim: Spor spor diye çığlık atan manyakları dinlemeyin, 103 kiloyla ne sporu yapacaksınız? Koşacak mısınız ip mi atlayacaksınız bisiklete mi bineceksiniz ne yapacaksınız? O kısmı geçelim, oraya sonra geliriz.

Öncelikle "O gün pilav yedim, sonra ne yiyeyim" diye bir şey yok. Pilav yemeyin. Ben 3 senedir pilav yemiyorum ve henüz ölmedim. Siz de ölmezsiniz pilav yemezseniz eğer.

O gün ızgara tavuk yediyseniz eğer diğer öğünlerde herhangi bir sebze yemeği salata yoğurt gibi gıdalar alabilirsiniz. Veya proteinleri bölüp bir kısım proteini diğer öğündeki sebzelerle birlikte de alabilirsiniz. Sebze, size ihtiyacınız olan karbonhidrat kaynağı olacaktır. Sebzelerin glisemik indeksi düşük, kalorisi azdır. Karbonhidratların tahıl kaynaklarından değil de sebzelerden almak her zaman avantajlıdır. Tahıl ürünlerinin de glisemik indeksi düşüktür ama kalorisi fazladır. Fazla tüketimde kilo vermenizin önüne geçebilir. O nedenle çavdar ekmeğini de ilerleyen günlerde 1 dilime düşürüp sonrasında tamamen kesmeniz faydanıza olur. Zira bir anda bırakıp günlük 3 bin kalori alan vücudu bir anda 1000 kalorilik beslenmeye çekip delirtmemekte fayda var. Her şey sırayla.

Arkadaşlar söylemiş ama ben de tekrarlayayım, zira tekrarlamayınca anlaşılırlığı ciddiye alınmıyor: Protein ağırlıklı beslenin. Ezber bir söylem olacak ama et(tercihen beyaz et) süt yumurta yoğurt; baklagiller; çiğ kuruyemişler. Kuru meyveyi veya normal meyveyi ben pek fazla önermiyorum içindeki fruktoz nedeniyle, belki bir tane küçük elma veya muz yiyebilirsin. Sana kalmış o. Karbonhidratı, daha önce de dediğim gibi, sebzelerden alın. Tahıl ürünlerini pek fazla tüketmeyin, hatta kilo vermeye başladıkça tamamen kesin. Tarımın icadı insanlığa atılmış en büyük kazıklardan biridir.

Salatanızın üstüne zeytinyağı dökebilirsiniz, zeytinyağı iyidir.

Bununla birlikte, basit şeker konusuna hiç girmiyorum. Çikolata cips bisküvi her türlü şekerli asitli içecek işlenmiş gıdalar yasak. Su ayran ve kefir zararı olmayan tek içecek grubudur. Bunlara devam.

Bazıları haftada bir istediğinizi yiyin için derler ama bence saçma bir şey o. Belki ayda bir olabilir ama.

Göbek eritme diye bir şey yoktur; vücut nerden isterse, nereye sıra gelmişse oradan yağ yakar. Sizin buna bir etkiniz olamaz. Ama kollarınız yüzünüz bacaklarınız falan derken sıra en son göbeğe geliyor. Umudunuzu yitirmeden devam edin.

Gelelim spor konusuna. En etkili yağ yakma egzersizi hiit antrenmanıdır. 20/25 dakikalık bir hiit antrenmanı yağ yakmak için yeterlidir ama siz yapmayın. Sizin kalbinizin eklemlerinizin ve kondisyonunuzun ne durumda olduğunu bilmiyoruz, o yüzden herhangi bir sorun çıkmaması için tavsiye etmiyorum. Belli bir kiloya kadar orta tempo yürüyüşler yapın, tabii bu sokakta yürür gibi olmasın; belli bir disiplin içinde olsun yeter şimdilik. Forma girdikçe kondisyonunuz artıp kilo vermeye başladıkça yürüyüşleri koşuya/hiit'e çeviririz ama şimdi değil.

Bir de bunu yaz geldi diye yapmayın; yaşam şekliniz böyle olsun. Üç beş aylık diyetler her zaman başarısızlıkla sonuçlanır.

Kolay gelsin.

Yeşil çaya limon sıkıp içebilirsiniz.

öncelikle, herkesin yazdığı verdiği cevaba teşekkür ederim. Olayı bütünüyle değerlendirdim ama verilen cevaplara direk tek tek kendi içinde cevap verdiğim için bazı çok yerde aynı soruyu sordum, herkesin görüşü değerlidir, ondan dolayı yanlış anlaşılmasın.

@reavelyn

glisemik indeks'te neye dikkat edeceğim ? Az değerli olanlardan yemek yeterli mi ? Vücut yıkılmasın sonra ?


@klassno

üstad, mekik çek diye örnek vermişsin. bununla ilgili şimdi ben hiç spor yapmamışım. Direk mekik ve yürüyüş vücuda yükleme yapmasın, dizler ve göbek perte çıkmasın. direk yürüyüş mü yapsam, vücudu hazırlasam yoksa yav ne olacak direk koşmaya mı başla mı dersin ?


@gerard

hocam abs & obliques için dediğin hareketler bunlar mıdır ?

www.fitnessblender.com

az önce de dediğim gibi, direk koşmak ya da hızlı yürümek alışık olmayan dizleri pert etmesin başlangıç için ?

kuru meyve ve yemişler dediğine göre benim için pek iyi değil, ya da ben aptala bağladım anlamadım yani :)

@icemint

eyvallah üstad, bilgilendirici olmuş :)

@angelus

hocam, çoğu soruma cevap vermişsin çok teşekkür ederim.

ben kalori hesabını bilmiyorum. 3binden bine çekmek olayını yaptım ama ben heralde bu -2000 olayını yaptım. Çünkü öncesinde normal ekmeği eksik etmezdim, pilav-patates-ekmekle direk bir öğün yapıp, akşamına da yağlı etli ekmekli yemek yiyordum, şimdi salataya vuruyorum. pilav-patates-ekmek üçlüsünü yemiyorum.

hocam, biliyorum çoğu google'da mevcut ama ben direk isim istesem çok mu ileri giderim. Çünkü o başlık altında yararlısı da var, zararlısı da.

Protein ağırlıklı beslenme olayında, baklagiller ve çiğ kuruyemişlerden kastınız hangi yiyecekler ?

Tahıl ürünleri, ekmek mi ? Kepekli ekmek, tam buğday ekmeği, yulaf kepeği de mi giriyor ?

Yulaf kepeği yiyeyim mi ? iyi diyorlar.

Spor olayında da direk cevabımı aldım :) kalp, eklem vs hepsi hamlamış durumda, sporu bırakın, yürüyüşü bile gün içinde az yapıyorum. artık artacak mecburen.

Fasulye, nohut, soya, mercimek, bezelye baklagiller grubuna ait ürünlerdir. Bitkisel protein içirir. Protein ihtiyacınızı buradan da giderebilirsiniz lakin bu ürünlerde eksik protein vardır, hayvansal proteinlerde bulunan kimi aminoasitleri barındırmaz muhteviyatında.

Yumurta, et, süt, balık gibi besinler hayvansal proteinler içerir. Protein ihtiyacınızı buradan, tercihen beyaz etten. Daha da tercihen tavuğun göğüs etinden karşılayabilirsiniz.

Dediklerinizin hepsi tahıl ürünleridir. Daha önceden de dediğim gibi: Bu ürünler kompleks karbonhidrat içerir, karbonhidrat ihtiyacınızı buradan da karşılıyabilirsiniz fakat fazla tüketim de o da kilo problemine yol açar. Dengeli tüketmenizde fayda var. Mümkün olduğunca az tüketin yani. Öğün başına bir dilim yeter. Ben hiç yemiyorum. Yulafı bazen omlet yaparken yiyorum. Diğer türlü pek çekilmiyor ama. Siz de isterseniz o şekilde tüketebilirsiniz kahvaltıda, veya sütle birlikte. Size kalmış. Ama az tüketin. Bi arkadaşım paketin yarısını sabah yarısını da öğle yemeğinde yiyorum ama yine de kilo veremiyorum diye dert yanıyordu bana.

Çiğ badem çiğ fındık içi hem faydalı yağlar he de protein açısından zengindir, öğün aralarında tüketmenizde fayda var. Ama hep dediğim gibi; kararında tüketin. Faydalı diye tutup yarım kilo fındık yemeyin. Her şeyin fazlası zarar.

Kısaca; Hayvansal protein alın, sebze tüketin, bol bol salata yiyin, salatanıza yağ katın; Su için, yeşil çay için, ayran için. Yürüyüş egzersizlerini aksatmayın.

glisemik indeksi az olan yemekler, besin değeri olarak düşük değildir. aksine, nickini unuttuğum birisinin (kusura bakmasın tekrar bakmaya üşendim) söylediği gibi fazlasını yersen zararlı bile olurlar.

glisemik indeksin olayı kana karışma hızı. g.i yükseldikçe besin kana daha çok karışır, kan şekerindeki dalgalanmayı arttırır. kan şekerindeki dalgalanma da açlığa sebep olur.

g.i düşük olursa, besinin kanına karışması daha uzun sürer. kan şekerindeki dalgalanma az olur. daha geç acıkırsın.

soruna cevap olarak: glisemik indeksi düşük olanlardan yemen, seni daha uzun süre tok tutar. düşük g.i'si olan besinlerin de besin değerini günlük ihtiyaçlarına göre hesaplarsan hiçbir sorun yaşamazsın.

evet bahsettigim hareketler onlar. cok zorlaniyorsan beginner vidyolari olarak ariyabilirsin. zorlandigini hisset ama olme de yani kas yapicam diye :)
tabi en baslarda cok yuklenmiyceksin dizlerine, yavas yavas alistira alistira hizlanicaksin. kilo verdikce daha agir sporlar yapabilirsin.
kuru meyve ve kuruyemis kotu degil de, kilo vermeye calisirken cok yememek gerekir. ama istedigin kiloya ulasinca her turlu besinden dengeli sekilde tuketmek onemli bence.

cok da buyutme kafanda olayi, kendini strese sokma. yediklerine dikkat et, yapabildigin kadar sporunu yap zaten vermeye baslarsin kilo. baktin biyerde takildin veremiyosun, o zaman degisiklikler yaparsin diyetinde. en kotu diyetisyene danisirsin.

1-2 gündür bende de fark edilir düşme ver. genel bi sıkıntı olabilir

bir de, belki bilgi eksiği de vardır yanıltıcı olmasın. hız testinde gördüğünüz 50 mbit olan bağlantının torrent'teki karşılığı 5 mb olur. 50 mb/sn download hızı beklemeyin.

baglandıgınız serverlar yavaştır..
youtube da yada daılymoıtıon da bir vidfe seyretmeyı deneyın..

@reavelyn yok öyle birşey. Ben hız testinde 8mbit görüp sonra torrentte 9-10 mbit ile çektiğim çok oldu.

Asıl soruya gelince. @jamswety +1 Server ile alakalı bir durum. Ben dizi izlerken alternatif seçeneklere bakınca kimi çok yavaş kimi hızlı.örneğin şu "zalim bir diktatör" reklamını yayımlayan Rus serverlar yavaş ama vk falan erik gibi kütür kütür.

@canercuxy dediğin şey bana da oldu, ama ben ondan bahsetmiyorum. dalgalanma olur tabii. ama ekaterina 50 mb bekliyorsa mantıklı oluyor dediğim şey.

Tabii ki 50 beklemiyorum ama en fazla 700kb -1 mb arası görebilmek de mantikli değil arzu ettiğim rakam 5 mb :)

zor. jupiter'i venüs'ü mars'ı satürn'ü gözlemleyebilirsiniz; orion, pleiades, andromeda falan diğer hedefler. etrafınızda ışık çoksa 3,5 - 4 kadirden sonrası pek mümkün değil gibi geliyor bana. bir de ay ve güneş tabi.

bir kaç ay sizi saracaktır ama sonrasında teleskopu alıp dağa falan çıkma arzusu baş gösterecektir.

yılın 10 ayı falan istanbulda geçiyor, eh ben şu anki imkanlarımla napabilirim peki? yetmedi bana taş toprak gökyüzünü izlemem lazım.

istanbulun musait bölgeleri var. ama genel itibariyle ışık kirliliği çok fazla.

ayrıca:
eksisozluk.com

peki alternatif olarak napılabilir? yok mu hiçbir hal çaresi :(

Ajans demek fazla mesai demek. Aksam 17:00'de cikilan ajans, az bulunur. Ajanstaki diger insanlardan birine fazla mesai yapip yapmadiklarini bi sorun.

Bi de 2 saatten 3.30'a cikmak cok fazla. Evin ise yakin olmasi Istanbul'da dev bir zenginliktir. ayda 400 lira kazanmak icin gunluk 1,5 saatinizi satmayin.

bırakma bence işini.

eğer ayda 400 liraya acil ihtiyacın yoksa değmez bence.

bugune bakma yarina bak
cagri merkezinde kalarak nereye kadar devam edebilirsin.
ajansin ortami nasil? cevresi nasil ordan baska yerlere sicrama imkanin nedir?
tasarimciliktan mi daha cok zevk aliyosun cagri merkezinde calsrken mi?
web ajansi bence gelecegi daha parlak duruyor tabi karar senin..

abi bence taşın, 3.5 saat gidiş geliş neymiş ya. bi ev arkadaşı bulursun, 500 + 500 lira koyar güzel bi yer tutarsınız metro hattına falan yakın. levent, mecidiyeköy falan. 1 saat yol gitmek istanbul için ideal denebilir ama fazlası düşündürücü.

@lightblue'nun dediği gibi ajanslarda genelde fazla mesailer, akşam 5'te gelen revizeyi gece baskıya yetiştirmeler falan olur. iyi tarafı, sonuçta kreatif bi iş yapıyosun. ortaya bi ürün çıkıyo ve senin imzan var üstünde.

iş yerinde rahat bırakmaları, saat 6da çıkıp 7de evde olman ve sadece 20 çağrı alman gibi rahatlıklar bence 400 tl'yi rahat rahat karşılar.

üstüne saat 17.00'da iş bırakan bir ajans pek inandırıcı gelmedi, o işin 1 saat mesaisi olsa, kaybedeceğin zaman 2 saate yükselecek. sabak 6da çıkman ile saat 8de çıkman arasındaki farksa cabası.

bence yukarıdaki arkadaşın söylediği gibi kendinizi geliştirin, çalışmalar yapın, ilerde çok daha iyi bir fark oluşursa maaş vb olarak o zaman daha anlamlı bir şey olur.

tasarımcılık şeysi esnek çalışma saati demek. o da haftasonun çalınması, haftaiçindeyse geç vakitlere kadar çalışmak belki de sabahlamak demek. o yüzden teknik desteğe devam.

çagrı merkezinde hiç çalışmadım ama, ajansta kesin mesailerin olacaktır olmama imkanı yok gibi bir şey hiç bir şey olmasa evde çalışman gerekir gene çalışırsın, ama eğer işinde iyi olursan ilerleme imkanın mevcut. ajanslar genelde gün içinde zaten rahat olursun genelde eğlenceli geçer günlerin fazla yıpranmazsın yogun geçen zamanlarda bile bir şekilde rahat edersin.

ayrıca evini taşırsın 3 saat ne abi 3 saatte insanlar şehirler arası yolculuk yapıyor.

Kesinlikle işini değiştir. Çağrı merkezinin sonu yok, yükselemezsin, maaşın artmaz. Üstelik hiç değerin yoktur çünkü senin işini yapacak milyonlarca adam bulabilirler.

Ajans tarafında ise yol konusunu taşınarak çözebilirsin. Üstelik ajansta yapacağın işler sana 1 sene içerisinde altın bilezik olarak geri döner. Grafikçi, çizimci vs bir çok yerde aranıyor. İşini ne kadar iyi yaparsan o kadar maaşın artar. Anlamadan bir bakmışsın maaş 5k olmuş.

Saçmalama hemen çağrı merkezini bırak.

bence de ajans ama taşınman şart gibi.

sanmam

Benim gordugum orneklerde eve alinan spor aleti elbise askisi, camasir askisina donusuyor hep.

onun yerine haftada 3 akşam yürüyüşe/koşuya çık. bakalım onu yapacak mısın asıl...

havalar güzelleşti, hiç gerek yok bunun için. zaten eve alıcam diyorsunuz, eve geldikten sonra iki dkika aşağı in yürüyüş koşu yap. çok çok daha iyi. evealınan aletler kullanılmıyor.

hayir. su ana kadar o makinayi alip iki aydan uzun kullanan olmamistir herhalde.

Heavy Rain al. Onu bitirdikten sonra Heavy Rain'e başla. Bir de Heavy Rain'i oynadıktan sonra tamamdır.

Heavy Rain oyna abi, gözünü seveyim oyna.

Valla silent Hill benim cok hoşuma gitmişti ama insanı gercekten geriyor..

god of war serisini al

kulübe hoşgeldin

Grand Theft Auto 5 almanı tavsiye ederim. Bir de eğer arkadaş, sevgili,eş vs oynayacaksan Little Big Planet 1-2 ve karting alabilirsin.

red dead redemption mükemmel bir western oyunu

İki saatir kimse la noir dememiş

Kilzone derim hele bir de arkadasin varsa yaninda sabahlarsiniz oyunu bitirmek icin

heavy rain, beyond two souls, the last of us

bende xbox 360 var, sırf bu oyunları oynayabilmek için ps3 alacağım.

www.ign.com

www.ign.com

5-6 santimde bi bozulma olmadı bende. dövmeye göre de değişir tabi. ben tarz olarak dövmelere rötüş bile yaptırmıyorum.

30'dan 40'a gibi büyük bi değişim yaşayacağımı sanmıyorum (veya tam tersi) ama birkaç santimde ne oluyor merak ettim. bir de değişme ne şekilde oluyor? Dövme kenara mı kayıyor yoksa başı sola arkası sağa mı gidiyor nedir?

çok çok uç örnek bu durumlar. insan derisi oldukça esnektir. kollarda o derece hacim farkına ulaşmak çok kolay değildir. yani kolay kolay şekil bozulmaz.

o halde 5 santime kadar gönül rahatlığıyla takılabiliriz?

Kusura bakmayın ama bence herkes ne dese boş. Güvenebileceğiniz birine yaptırın, ona sorun, hâliyle cevabına da güvenin derim.

dünyanın en iyi doktoru gelse sadece bu verilerle sana tanı koyamaz.

chonsfe +1
epilepsi'de oyun oynarken bir şeyler oluyordu ama bilemedim tam.

sağ bacakta da soğuma var gibi

Epilepsi nöbeti ne kadar sürüyor ki ?

el ayak soğuması uzun süre oyun oynadığında olan bir şey. sıradan olabilir. oyunu takip etmede güçlük-sersemlemek yorgunluk-halsizlikten olabilir.

bu gece oynama, yat uyu.

Uyuyamam ama ödevim var :(

gittigidiyor'dan alıyorum ben hep. 1 gün içinde geliyor. yazıcıoğlu gibi yerlerde dükkanı olanlar da orada satıyor.

fiyat farkını da şöyle örneklendireyim: yeni çıkan bir oyun alıcam mesela d&r'da 190 tl. ben oradan 120'ye alıyorum.

edit: mesaj attım.

gittigidiyor'dan satıcı önerebilir misin sağlam?

yazıcıoğlu'nda feza, ethemefendi'de işcan, göztepe istasyon caddesi'nde de adını unuttuğum küçük bi dükkan var.

ben hep oralardan alıyorum. takas da yapıyorlar.

yeşil çay zayıflatmaz, mucize bekleme. ama vücuttaki fazla suyun atılmasına yardımcı olur. yani iç ama zayıflatacak diye değil, de sağlık için iç. sonra haya kırıklığına uğrayabilirsin.

spordan önce içsen soprda zorlanabilirsin, sonra iç istersen. ama aç karnına iç.

yaptigin kosu yesil caydan ben diyeyim bin kat, sen de bir milyon kat daha etkili zayiflama icin.

bölgesel erime yok. koşu-mekik-şınav sana o kilo kaybettirir ama ''koştum bacağım çalıştı bacak gitti, mekik çektim göbek gitti'' değil olay.

ama bu saydıklarım kasları sıkılaştırır görünümü güzelleştirir o bölgede o ayrı.

Yeşil çay zayıflatmaz, lakin stimülan özelliği olan bir madde olduğu için uyarıcı etkisi vardır. Bu özelliğinden faydalanıp metabolizmanızı hızlandırması ve spordan daha iyi bir performans almanız için yarım saat 20 dakika öncesinden bir bardak içebilirsiniz. Bununla birlikte, söylenmiş ama ben de söyleyeyim: Bölgesel olarak zayıflayamazsınız. Yani yok göbeğim erisin yok bacağım incelsin yok kalçam küçülsün diye bir durum yok. Vücut nerden isterse oradan yağ yakmaya başlar ve devam eder. En iyisini o bilir.

Ben de ayni senin gibi bir gun dinlenme bir gun 6-7 km kosu seklinde gidiyorum ama yesil cayi spordan once icince kosarken olmuyor yani geri geliyor gibi yukari dogru.

Önce.

eli kulağında demek.

Hiçbir sorun yok gibi görünüuor.

daha önce söylediniz mi yoksa orada yazılanlardan çıkarım mı yapıyorsunuz? internette düzgün bilgi bulamadım, mesela ukim'e gitmesi iade edileceği anlamına geliyor yazanlar fln da var.

çıkarım yaptım ben. ukim'e gitmesi iade diyor da gümrükten de çıkmış neticede?

evet öyle bir durum da var. zimmet alındı demek de ptt şubesinde artık diyenler var. bekleyip göreceğim artık.

deme yahu? 5 günde o kadar çirkefleşir mi yumurta?

yumurta, tavuk falan... bunlar şakaya gelmeyecek gıdalar. riske girme.

abi manyak mısın yenir mi o? yumurta bi de. hazır popkekten zehirlenmiş birisi olarak söylüyorum, yumurta riske atılacak şey değil.

bir şey diyeceğim de, şimdi bakkaldan çakkaldan yumurta alsanız üzerinde tarih yazacak mıydı tabii ki hayır? bugüne kadar duyuruda bahsettiğiniz şekilde yumurta yediniz mi, tabii ki evet.

yumurtayı kırın, kırdıktan sonra akının yogunluguna bakın, su gıbı olmuşsa veya normal akıskanlıgından daha akıskan bır halde ise yemeyın. yoksa problem olacagını sanmıyorum.

son tüketim tarıhının yaklasması gibi durumlarla yeniden karsılasırsanız aklınızda bulunsun bu gibi durumlarda yumurtayı kaynatıp saklamayı düşünebilirsiniz 3-4 boynca.

ben bi kere hastanede serum yemek zorunda kalmıştım onun ardından

takma kafana, buzdolabında kalmışsa 1-2 günden bir şey olmaz. götür.

Ben 15 gun falan gecmis yumurta yedim bikac defe en az hicbi sey olmadi.

Yatirim tavsiyesi degildir ben ne yersem yiyim hastalanmayan bir insanim

bir bardak soguk suya koy yumurtayi, batarsa bayatlamamistir yenir, yuzerse bayattir. yumurtayi kirinca bayatsa dagiliyor. goruntusu ele veriyor.

doktor en garantisi ama nasıl incittin? çarşamba günü ne çalışıyordun?

@reavelyn çarşamba gününden beri ağrıyor ve o gün sırt ve bel çalışıyordum. o yüzden spor yaparken incittiğimi düşünüyorum. aslında çalışırken bir şey olmadı yani. o günden beri ağrıyor sadece.

bel incinmeleri, bel fıtığına giden yolun taşlarını döşer.

(bkz: bel fıtığı/@compadrito) yazısında bu işin mekanikine dair bilgiler var.

sınırlarınızı zorlamadan, tekrarlayıcı hareketler yapmalısınız.

mekik çok zararlı bi hareket, hem bele, hem boyna.

en dogru sonucu MR çekilerek anlayabilirsin dostum. oturduğunda da ayaklarını kaldırırken acı çekiyor musn? yada otururken kafanı eğdiğinde?

fıtık başlangıcı olabilir dikkatli ol. kesin sonuç mr da çıkar dediğim gibi.

geçmiş olsun.

deadlift veya dumbbell row yaparken formuna dikkat et. 1-2 gün ağrısa antrenman zorlamıştır derdim ama seninki pek tekin değil. uzatmadan git doktora.

@tekgoz hayır. Sadece öne eğildiğimde ağrıyor.

aha aynı benim durumum.
bir haftamı doldurdum kıvranarak.

belirtiler bire bir aynı. ben de evde ağır kaldırdıktan sonra aynı duruma geldim.
tamamen düzeldi fakat 6-7 gün sonra.

hiçbir şey sürmedim/almadım, fakat bele yüklenmedim de.
dinlenerek geçti.

götürmez. götürmezdim. lokantaya girip eve sipariş veremezsin. ordan sipariş verirsin paket yaparlar sana verirler en fazla.

Ne demek esnafına göre üzerine dayak bile yersin :)

kuryeyi dışarıda bekle, 5-10 tl ver, beni de at de atar.

pizza siparişi verirken "abi gelen çocuğa bide kırmızı marlboro aldırsana" derdik, alırdı. kuryeye de bahşişini verirdik.

bizim kampüse öyle gelen arkadaşlar oluyordu. yurda pizza sipariş ediyordu, sonra kuryenin arkasına oturup gidiyordu. ama genelde 3-4 sipariş bir arada gönderdikleri için kabul ediyorlardı belki de, bilemiyorum.

sanki okula geliyodun, lafa bak.

kitap oku bence. rus edebiyatı iyi gelir.

evet 6 yaşında çocuktan farkın yok gerçekten. yapmak istemediğin hiçbir şeyi yapmayacaksın, hayır diyeceksin. mesela çikolata mı istiyor canın ne yapıp edip almayacaksın. ben hayır dediğimde iş bitiyor.

yoo zaten okuyorum, kitap okumakla hiçbir alakası yok. işe yaramıyor. okul problemleri de büyük ölçüde iradesizlikten kaynaklanıyor aslında. uyumak tatlı geliyorsa "iyi uyuyayım madem" diyorum. aklım zihnim hala yerinde ama öye korkunç bir iradesizlik ve tembellik var ki, çok efsanevi bir dayak yesem mutlu olurum açıkçası.

@rock n roll, yok olmuyor işte, hayır diyemiyorum. niye diyim ki? kaç para ulan bi çikolata, kendime bi çikolata alamayacak mıyım? bak gördüğün gibi, anında meşrulaştırıyorum olayı. vicdan reseptörlerini de bozdum, yapmak istediğim şey her ne ise, en fazla 1 dakika içinde "makul" gelmeye başlıyor.

bi bagimliya sormuslar iradem zayif degil ama tutkularim guclu demis.

irade yoksa tutku edin. bir seylere sar, onlara baglandikca duzelirsin. ters yonden kosullan olaya. sabah spor yapmaya tutul once ondan vazgecemedigin icin erken kalkmayi da tutku haline getir

oldu mu lan hahaha

kendi kendini de kontrol edemiyorsan hiçbir şeyi başaramazsın bu hayatta. mesela şu andan itibaren 'hayır' demeye başla. iradeni kontrol etmeyi bu şekilde öğrenebilirsin. şimdi başlıyorsun, ilk sınavın şu;her duyuruda bana laf sokmamak. bunu başarırsan bu iş olmuş demektir.

abartma bence. sonucta uyusturucu kullanmiyorsun beyaz kadin ticareti yapmiyorsun iradesizim dedigin konu yemek o bu su. aynisi benim kaynimda da var(!) maymun istahlinin onde gideniyim ama bazi sinirlari asmadigim surece ben buyum diyip geciyorum.

Seninki iradesizlik değil şımarıklık. Çok daha küçükken istediklerin hemen temin edildiyse eğer o neden olmuş olabilir.

Sıkıntının kendine karşı çıkma takıntısı olduğunu seziyorum. Obsesif kompulsif bozukluk başlangıcı gibi yorumluyorum. Böyle sezip yorumlicak kişi elbette ki ben değilim. Ama burası da Ekşi duyuru zaten.

İradesizliğin kaynağında gizli depresyon yatıyor bence. Yani şöyleki hayatında memnun olmadığın şeyler, boşluk, mutsuzluk tarzı şeyler varsa seni o an mutlu eden fakat yapmaman gereken ya da anlık mutluluk sağlayan şeylere yöneliyorsun.(fazla uyumak, çikolata,pizza) Ben de bir dönem öleydim ama depresyon olduğunu farkedip, çözüme yönelik hamleler yapınca düzeldim.

şimdik,

@rock n roll, benim için gayet sıkıntılı bir konu hakkındaki duyurumu kendine bağlamanı gerçekten takdir ettim. bambaşkasın.

@madeleine, iyi denemeydi. ama tutku ha deyince edinilebilecek bir şey değil ki.

@kutsalbok, bazı sınırları aşıyorum işte. sebep bulamıyorum. hani aynı hatayı iki kez yapmazsın ya, ben yüz kere yapıyorum. kendi kendini kontrol edemeyince çok aciz hissediyor insan doğal olarak, böyle olunca toparlaman da zorlaşıyor.

@angelus, aksine çok uslu bir çocuktum ve her istediğim alınmazdı. hatta bu açgözlülüğümü ona bağlıyorum kısmen, çünkü çocukken kurduğum en önemli hayallerden biri "kendi paramı kazanınca kasa kasa çikolata-kola alıcam!"dı. bunları herkes düşünüyordu ama 12-13 yaşından sonra vazgeçiyordu. ben takılı kaldım 9'da.

@foreign, kendime karşı gelme takıntım var ama bunu irademi kullanarak yapmak istiyorum. yani "çikolata istiyom" dediysem, "yok lan çikolata mikolata!" diyerek karşı koymak istiyorum. gerçi söylediğin şey de bu sanırım. ama yoruluyo insan işte yani kendisiyle saçmasapan şeyler için sürekli savaşınca.

hem iradesiz, hem sorumsuz, hem tembel, hem de şımarığım. bunların bir kısmı sosyalleşince geçiyor da, diğer kısmı olmuyor işte. bu kadar konuştuk bak cidden çikolata çekti canım şimdi, sabah 9'da ilk iş çikolata alıcam. hayatımı skiyim ya. buyrun siz de skin, lütfen buyrun.

@lola90, şahane dedin. en makul açıklama bu sanırım. ben aslında psikiyatriste gidecektim ama dışardan yemek söyleyip yedim onun parasını. maaşı bekliyorum şimdi. onunla da faturaları ve kirayı öderim, o da biter. fak.

bu bence çağımızın belası procrastination ile de ilgili. ne olursa olsun milyonlarca insanın yaşadığı çok temel bir sorun bu, öyle iki satırla çözülecek iş değil. illaki vardır iradeyi geliştirmeyle alakalı kitaplar falan ama onu alacan da okuyacan da. neyse güzel bir çözüm bulursan bana da haber ver. bak ben bir buçuk ay önce sormuşum: www.eksiduyuru.com daha bir düzgün adım atamadım. galiba finallerime de son gece çalışıcam :q.

Hiçbir şey yapma. Şöyle sağlam çarpacak bir şeyle karşılaşıp düzeltirsin. 1 Müsibet > 1000 nasihat.

@armagan, abi ben cebimde 5 lira var, maaşa 10 gün var diye şok'ta gözümden yaş geldiğini, "neden harcadım paramı" diye depresyona girdiğimi biliyorum. maaşı aldığım gün yine bitirmiştim sonra asjhfashfjaks.

yani yok ben bunu kendime yakıştıramıyorum ama ciddi ciddi gerizekalıyım, 3 gün sonrasını düşünemiyorum. bu kadar salak birisi değilim, olmamalıyım.

Kendini daha da zor durumlara sokmayı dene. İşe yarayacak. 5 lira kaldığında yardım alacak birini ya da idare edecek yöntemi bulmuşsun. Ama bunun sürekliliğinde deneyecek yöntem ya da yardım alacak biri kalmayacak. Ona kadar zorla.

bir de uyuşturucu bağımlılığı falan gibi hayatını derinden etkileyecek bir duruma düşecek kadar iradesiz değilsen ve ailen veya sen belli bir ölçüde maddi kaygı duymuyorsan koy neticesine, en kötü hayatta potansiyelini tam kullanamamış olursun. bazen kim olduğunu kabullenmek gerek, amaaan ben de işte sefa pezevenginin biriyim dersin işin içinden çıkarsın.

ayrıca internet zaten en kötü bağımlılık, zira diğerlerini de temelde o besliyor.

buzdolabına, dolaba, rafa zarta zurta yazı yazıp yapıştır.

'' Onu yersen dombili olacaksın, bi de sen irade diyordun di mi nah geliştirirsin onu. Hah al ye şimdi, zıkkımlan. '' falan de.

ya da ödül yöntemi kullan. 1 saat koşarsam bi tane çikolata yiyebilirim de. 1 saat koşmadan yeme sakın.

@reavelyn, onu yapıştırmakla uğraşamam. yapıştırırsam da en geç ikinci gün sökerim. çıkıp çikolata almak varken niye bi saat yürüyim şimdi.

şaka yapmıyorum. tabii ki belli bir noktaya kadar direnç gösterebiliyorum, ama hayatıma zarar verecek seviyede savunmasızım nefsime karşı. genel olarak düşünce yapım bu. çok sinir bozucu olduğunu biliyorum ama böyle. yetkililerden yardım bekliyorum.

Psikoloğa git.

güç çatışması. iraden arada kalıyor ve daha kuvvetli olanı seçiyor. bir karar verdiğinde bu kadar kolay vazgeçmemeyi, kararında sabit kalmayı öğren. ever tried, ever failed, no matter, try again, fail again, fail better.

valla benim bir arkadaşım akapunktur sayeside insana dönüştü. Hem 16 kilo verdi, hem daha dinç daha enerjik oldu hem de ortalama zeka seviyesine geri döndü. 2-3 ay sonra ben de deneyeceğim. İstersen 3 ay sonra editlerim yine..

sizi iyiye ve güzele yönlendirecek arkadaşlar edinin.

inanıyorsan oruç tut bence, ama bir gün falan değil aralıksız bir hafta mesela.

cüzi bir fiyata dayak hizmetim var :)

bi countdown var 19 gün bilmemkaç saat diye, o son satın alma zamanı
x tarihe kadar geçerlidir, o tarihe kadar kuponu kullanman lazım

grupanya'nın sitesinde göremedim o sayacı. yarın alıcam da bende bu şans varsa yarın iptal olur o. bi öğrenebilsem...

sicak suyla dus al. hatta kuvet varsa kuveti doldur icine yat. masaj da iyi gelir.

ps: et kırığı değilmiydi ya o? et kesilmesi deyince bozulmus et sandimdi. sut kesilmesi gibi

abi duş 2 kere aldım. bana mısın demiyor.

esneme hareketi filan yap azıcık,belki biraz da olsa rahatlatır

apranax + muscoril.

sıcak duş değil soğuk duş. laktik asitten oluyor o et kesiği dediğimiz olay. stretch denen hareketler çok önemli, öncesinde-sonrasında yapmak lazım.

iğne-ağrı kesici-kas gevşetici-hap map falan filan hiç gerek yok.

garip geldi kulağa. i saw a man who was running daha hoş gibi. gördüğün esnada adam koşuyordu falan ya...

Koşup giden bir adam gördüm. Olabilir gibi ama was running daha mantıklı tabii..

Koşmakta olan bir adam gördüm denilmek istiyorsa. I saw a man who was running. Ama burada koşmasını bitirmiş bir adamdan bahsetmeye çalışıyor galiba. Bakıyosun koşu yolunda adamın üstü başı ter olmuş ve koşarken gördün ya da görmedin koşmasını bitirmiş. O zaman "I saw a man who had run" olabilir. Ama I saw a man who ran'in doğru bir kullanım olduğunu sanmıyorum.

bana da yanlış geldi. who was running

bence var. sürekli koşan bir adamı görmüş. gördüğü sırada koşup koşmaması önemli değil. "i saw a man who wondered" olduğunu düşünün.

ek: şu da olabilir, diyelim ki biri hakkında konuşuyorum. diyorum ki bu insana baktım ve onda şunu şunu gördüm. "onda koşan bir adam gördüm" sürekli kendini geliştiren manasında mesela.

@kül o zaman ''I saw a man who runs'' dersin bence.

ben de emin değilim, fikir yürütüyorum ama diyelim ki ben adamın cenaze töreninde konuşuyorum, onu gördüğümde edindiğim izlenimlerden bahsediyorum, o zaman olmaz mı :)

i saw a man who runs, nedir aabi.

@douchebag, neden olmasın abi, '' onun gözlerine baktığımda koşan bir adam gördüm.'' diyecek olsak ''When I looked him in the eye I saw a man who runs'' diyemez miyiz?

(cümle anlam olarak çok aptalca farkındayım.gelişindne çok daha kuvvetli bir şey gelmeliydi ama işte bence olabilir gibi)

@kül, bilmem ki olur belki.

Var boyle bir yapi. Who ran de olur, who was running de olur. Ikisinde de sorun yok.

@archvile peki türkçeye çevirirsek nasıl bir anlam çıkıyor ?

koşup gözden kaybolan bir adamı birkaç saniyeliğine gördüm gibi bir izlenim bıraktı bende cümle. tam da görgü tanığı ifadelerine yaraşır cinsten. gayet de olur diyorum.

çevirince enteresan bir şekilde birebir "koşan bir adam gördüm" oluyor bence :)

ben biraz daha senaryo yazayım. (mini fanfic geliyor) doctor who'da clara "run you clever boy and remember" diyor mesela. diyelim ki doctor'la yolları ayrılır ve sonra clara bir gün maziye bakıp doctor'u anlatır. "...then I took a last long look at him. I thought about all those places I followed him. I looked at him and I saw a clever boy who ran. now he's still running somewhere sometime" :))

who ran ve who was running iki farklı anlama geliyor yalnız. birinde daha önce koşmuş olan bir adam görmüş oluyorsun(ilki), ikincisinde de o adamı koşuyorken görüyorsun.

Bunun turkcesi "Kosan bir adam gordum" olur. Cumle "I saw a man who was running" olsaydi onun da turkcesi ayni olurdu. Ingilizcede bu sekilde 2 farkli yapi olmasina ragmen turkcede yok. Ingilizce ogrenirken butun hocalarimin soyledigi tek sey "Ingilizce konusurken turkce dusunmeyi unutun"du.

Kosma disinda baska eylemler de yapildiysa kullanilabilecek bir cumle. Mesela once kostu, sonra dans etmeye basladi demek gibi. "I saw a man who ran. Then he started dancing." gibi.

Eger cumleyi kuran kisi, kosan adami surekli kosarken gorseydi "was running" kullanmak daha mantikli olurdu.

popüler kitapların hepsi bu tanımına uyuyor. zaten dilleri hafif oluyor herkes okuyabilsin diye.

mesela john verdon'un kitaplarını okuyabilirsin okumadıysan. hem hızlı ilerliyor sıkılmazsın. kitaplar da epub, mobi, pdf her yerde dolu internette. kitap ismi + uzantı + download yaz milyon tane site çıkar.

libgen

Yahu Türkiye'de İslamiyet din değil, moda. Anlamadınız mı hala?

Kafada çaput, çaputun altında bone; üstte kısa kolla formayla binlerce kadın vardı bugün Galatasaray maçında. Hatta bir tanesi de orta parmak yapıyordu ekrana doğru.

"Cumadan cumaya Müslümanlığı" uygulanır bazı yerlerde mesela. Öldüğünde cenazesinin gitmesini istediği camide cuma namazı kılan esnaf çoktur bu ülkede. Kimse dinine laf ettirmez; ama "Allah'ını kitabını siker" küfre başladığında.

Tutarsızlıkları saysak, sabaha kadar duramayız.

Neyse, cevap belli buna: Gerçek İslamiyet bu değil tabii ki. ^^

Dinin kurallarini cagin gerektirdigi olcude esnetip bir uzlasiya varmaya calisiyorlar. Bence kotu adam degiller.

türkler'in müslümanlığının içinde 7'si 40'ı çıkması vesaire gibi şamanizmden gelen adetler olması gibi, insanoğlu bir şeye bir şekilde inanmak ve ondan güç almak istiyor. temelde de tıpkı totemlerde olduğu gibi pagan gelenekler en içten ve basit olarak yatıyor.

son kertede islam'dan ziyade yaşam çerçevesini kapsayan "müslümanlıklar" var dünya'da. türkiye'deki müslümanlık da bu şekilde şamanizmle alakası olsun olmasın paganlığı kaldırabilen nitelikte. Bu yüzden kimse çorabını tavana asıp tek ayak üzerinde üç kulhuvalla bir elham okuduğu için dinsiz olmuyor. çünkü kültürden kopmuş bir din(şu saniyeden itibaren kişisel görüşüm girmekte desteklemeyenlere de saygı duyarım) radikalleşmiş safra cihat örgütlerine militan yetiştiren, saçma bir küreselleşme hayali içindeki dindir. bunu islam özelinde değil tüm semavi dinler çerçevesinde kendi görüşümü az öncede parantez içinde söylediğimi ekleyerek belirtiyorum.

O yüzden, evinde kendi halinde yaşayan bir insanın, ahlâkını çevresi ve yerel kültürü dışında kimse tayin edemez. Din bir yaşam biçimidir, bunu da bilhassa islam özelinde dingil sakallı tiplerin bağıra çağıra empoze çabalarından ziyade kendi başına gerçekleştirmesi bile daha doğrudur. Bu tip adamlar kuran'ı okuduklarında da(okumazlar) daha farklı bir sonuca varmayacaklardır. Bu da gayet normal bir şey. Bana dinimi nasıl yaşayacağımı anlatmaya kalkışan bir tip olsa, "siktir git lan haysiytsiz köpek sen kimsin" der geçerim.

Kesinlikle kotu adamlar demiyorum zaten ama neden en buyuk gunahlari halihazirda islerken bazi seylere kafayi takiyorlar gidip gunese de tapabilirler sonucta hayatin kaynagi eger ihtiyac yuce bir guce siginma ihtiyaciysa niye buyuk gunahlari kendi olculerinde esneterek isliyorlarsa cok daha ufak seylere kafayi takiyorlar domuz eti yemek gibi

Dini hassasiyetleri olan biri olarak konuşayım. İçki konusuna hiç girmiyorum bile. Totem meselesini ciddi ciddi yapmak günah evet. Benim de bir ara totemim vardı ama kendi halinde, ufak tefek bir şeydi. Ard arda 2-3 defa denk gelince ben de dalgasına totem demeye başladım ona. Tottenham taraftarıyım ben ("öyle bir taraftarlık mı var aq" demeyin, var). Takım gerideyken ne zaman çiğköfte istesem yeniyorduk maçı. Ama bence bu o kadar da ileri bir şey değil. Ama günahsa da günaha girmişimdir kabul ediyorum, sonuçta o durumu "totem" adı altında anıyordum bir ara.

Sanal hayvan iyi guzel siktir cek de zaten peygamber olarak inandigin kabul ettigin kisi sana soylemiyor mu nasil yasaman gerektigini yani belli basli kurallar yok mu yoksa ben mi yanlis dusunuyorum ?

din konusunda ne olduğum hakkında bir fikrim yok. ateist veya müslüman veya hede veya hödö değilim yani. bildiklerimle fikirlerimi karıştırıp yanıtlayacağım.

din konusunda (en azından islam'da) önemli olanın niyet olduğunu düşünmekteyim ben. mesela ben de maç izlerken bazen yer değiştiririm. bunun sebebi kendi çapımda heyecan yaratmak. ''ben üstüme düşeni yaptım sıra takımda'' demek. koltuk değiştirmeyi (bu bağlamda buna benzer totemleri) ''herhangi bir güçten medet ummak'' olarak değerlendirmiyorum.

bence islam da bu şekilde düşünmüyordur (bu bilgi değil tamamen çıkarım). bu totem-put olayının allah yerine koyma, tapınma gibi bir olay haline gelmesi günahtır bence ki yasaklanma sebebi de şirk değil miydi zaten? allah'ın kullarının bu tarz bir eğlencesine karışacak bir yaratıcı olduğunu düşünmüyorum şayet varsa. düşünsene abi koskoca tanrı ''niye koltuk değiştirdin? niye hep o formayı giyiyorsun?'' diye soruyor.

bence yani.

Dediğim gibi, din kültürle içiçe geçtiğinden ötürü süblimleşmiş "gerçek islam bu deyil" hikayesine asla ulaşamayacak kimse zaten. asıl mevzuyu sikip atan "ama nihat hatipoğlu hoca öyle diyor" diyen dingiller oluşturuyor. dinin kendisine da en büyük zarar bu tiplerden geliyor. mihmih diye gülümseyerek bakıp bakıp milleti
gerçekte kültüründeki dinden koparıp saçmasapan bir dünyaya yöneltiyor.

ayrıca, rica ediyorum bana herhangi bir dine inanıyor ya da inanmıyor gibi küçümser bakışaçısıyla davranma. bilhassa benim herhangi bir dine inanıp inanmadığımı dahi bilmeden "peygamber olarak kabul ettiğin kişi" tarzı saçmasapan ithamlarda bulunma. Sorunu dinin bir ülkenin kültürüne işlemesi açısından cevapladım en başta.

Günahkarlıkla dinsizlik çok farklı şeyler. Ben de içki içiyorum bazen ama bunun öte tarafta kıçıma gireceğini biliyorum. Malım yani.

Itham degildi kucumseme hic degildi o laf sadece sana degil de genel olarak baska bir konuya daha deginmek icindi.

Din ve kultur iliskisi sanirsam baya guclu bizim ulkemizde ama ben ozellikle muslumanlar ne dusunuyor bu konularda diye merak etmistim

Fayfim bu icten cevabin icin tesekkurler :D

bu dünyada hiç, ama hiç, kimse taşaklı semavi dinlerin emirlerini %100 yerine getiremez. zaten bu dinlerin amacı da bu, insanlara yapamayacakları şeyleri yükleyeyim ki kendilerini günahkar hissedip bana gelsinler, elime düşsünler. her dinin belirli 3-5 kesin günahı vardır, bunların dışındakiler affedilecektir yüce yaratan tarafından. inananlar da kendini buna göre şartlar, diğerlerinin işine gelenine uyar, gelmeyenini siklemez.
yanlış anlışmasın yalnız, bunda çok da kötü bir durum görmüyorum. en azından mantıklı bakınca, karşısına türev sorusu çıkmış 3. sınıf öğrencisinin soru karşısında afallayıp kafasına göre bir şeyler yapmaya çalışması benim açımdan ayıplanacak bir şey değil. tek sorun diğer öğrencilerin ben bu soruyu çözmüyorum lan, bana öğretmedin bunu diyen ya da soruyu hepten farklı şekilde çözmeye çalışanlara karşı aynı empatiyi göstermemesi, "benim matematiğim 5 taam mı, sakın bana laf deme" şeklinde konuşması; içlerinden bazılarının haddini aşıp "öğretmenin gösterdiği şekilde yapacaksın lan, şş sana diyorum, başka bir şey yazma döverim" demesi.

Sadece bizim ülkemizde değil hemen her ülkede her din için bu din ve kültür ilişkisi geçerlidir. Bundan kopan tipler radikalleşir. Bu sebeple El-Kaide'de garip garip Hollandalı tipleri falan görürsün.
Okuyabileceğin birkaç kaynak önerisi:
Olivier Roy holy ignorance
abdullahi an-naim islam and the secular state
bizde de:
Niyazi Berkes - the development of secularism in turkey(yky türkiye'de çağdaşlaşma isminde basmaktadır.

cevabın sonunda yazacağım şeyin yanında bunlar masum şeyler, ama ilintili:
bkz. protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu
bkz. kültür endüstrisi

ve türkiyede her şey gibi müslümanlık da "ne ise o değil, ne değilse o"(russell paradoksu)

futbol bir endüstri, içki bir endüstrinin yanında kültür emperyalizminin de bir aracı çünkü her içkinin bir mekan-zaman konsepti var, ve içen kişi sormadan etmeden ona uyar ya da çoğunluk etkisiyle uymak zorunda bırakılır.

bu dediklerin de müslümanların protestanlaştırılması süreci ki bu aslında laiklik bile olmayan "türkiye tipi laiklik" ile başladı. devam ediyor.

ama kişi "müslümanım" diyorsa ona "müslüman değilsin" demek ne kitabın ne sünnetin hiçbiyerinde yazmaz. eğer arada bi samimiyet varsa "bak kardeş böyle böyle" dersin, sonra kendi bilir.

"faiz alıp verenler allah ve resulüne savaş açmış gibidir."(bakara275-279)
buna rağmen banka, kredi kartı kullanıcılarının sayısı ne?
işte bunun yanında masum kalıyor.

yaptığın hiç bir hareket boşa olmaz. sen yapabildiğin kadar yap, her gün birer ikişer arttığını göreceksin.

ağırlık kaldır arada.

şekemiyorsan çekemiyorsandır. illa çekecem diyeip zorlama kendini. sakatlarsın bi yerini.

şınav çekmek güçsüz insan için epey zor bi hareekettir. vücudun bi çok kasını çalıştırır. omuz göğüs kol sırt karın bacak. kolların kuvvetsiz ise elbet zorlanırsın. ama güçlendikçe sayın artar tabiki.

boşa çekmiş olmak ayrı. böyle düşünmemek zaten yanlış. öncelikle planlı ve programlı bir spor yapmalısın. bu plragram da şınav da olur veya olmaz. ama plan ve program şart. bu sayede vücudun komple güçlenecekki şınav sayında mekikinde barfiksinde artacak.

ben de barfiks çekemiyordum. hiç. sıfır. spor salonuna her gittiğimde bara asıldım ilk iş. çekebildiğim kadar çektim kendimi.

bir süre sonra da ilk barfiksimi çektim. şimdi arka arkaya olmasa da dinlene dinlene 3-4 tane yapabiliyorum.

özet: doğru yoldasın, devam et.

Bir süre elleriniz yüksekte ayaklarınız yerde şınav çekin, bu şekilde kondisyonunuzu artırdıktan sonra yerde daha rahat şınav çekersiniz.

yarım şınavla başla. sonra tam şınava geçersin.

Tekrar önemli değil. Yeteri kadar yapman lazım. Tek şınavla olmaz

bence 3 set yap, her birinde 10 şınav çek, zamanla güçlendikçe şınav sayısını veya set sayısını arttır. emin ol işe yarıyor, kendimden biliyorum. :)

buhebu'nun attığı linkte meselenin türkçe anlatımı ve program yapmak için önerilen bir site mevcut, orayı kullanabilirsin. ben kullanıyorum, orta seviyede 2. haftadayım ve günden güne zorlandığımı, ama bir yandan da geliştiğimi hissediyorum.

tek seferde değil set set, dinlene dinlene yap. son setin son şınavını çekemedin mi? o günü sakın atlama, gerekirse 2 haftanı alsın ama o seviyede kal.

günaşırı yap, kasların dinlenmesini ve kendini onarması için bir gün olsun zaman ver.

sana direk kendimden örnek vereyim . 10 kiloluk dambıl var evde . ben bununla oyuncak gibi oynardım . kol çalışırken hiç zorlanmazdım . ama şınavda hep kesilirdim . 3 ya da 5 anca yapıyordum . hırs yaptım günde 1 artıra artıra yapmaya başladım . 3 ay oldu . kesilmeden 30 şınav çekiyorum . sen hergün artıra artıra git faydasını görürsün .

bunuun başlığı var mı ya?

valla bilmiyorum ama yoksa büyük ayıp. bir aramak lazım.

varmış. (bkz: oh god did you put something in my drink)

evet aynen asitle harcamayın vücudunuzu.

asit yapmayın izleyin mi diyosun