desteklemiyosa kurulmaz zaten. hadi kurmayı başardın düğmelerini filan görmez bu sebeple ilk açılışta hiç yüklememişsin gibi bile davranabilir.

acil sıfırla.

phaselis ihalesine gir.

babanı ara
-bbcm snmsn
-mşglsn glba optm kib bye
de bakalim ama açık konuşma ha dikkat

kenarda tutayım dersen sakın ola bilal'e bırakma.

Nereden geldi? Nasil bi yer?

kemal dervişi getir,

2 ayi gecti ya, tam hatirlamiyorum, odayi toplarken buldum.

ayakkabi kutusu uretimine girsene.

Butun esprileri sirasiyla yaptiysak bi elli lirani alirim. Bi is icin lazim.

Arkadaslar inanmayin. Ben sordum kendisine 70 tl cikmaz cebimden dedi. Hadi dagilin simdi. Baska kapiya.

@she was my baby ne kadar guzel yaziyosun:)))999 ahahahahdjajaj.

cebime sigmiyor.

Şu çizgi filmi finanse et: www.youtube.com

Bizim ülke kadar absürd değil ama, olsun.

bitcoin işine gir :)))))))))))))

Eniştene falan dağıt, eritebildiğin kadar erit, kalanıyla da daire al.

karga'yı ben çok seviyorum. şu saatlerde daha da sakin olmalı. kitap falan da okuyabilirsin. mis gibi kafa dinlemelik bir yer bence. müzikleri de iyi.

(bkz: belfast cafe pub)

karga pek öyle tek başına takılıp müdavim olunacak mekan değil bence malesef. ben de çok severim ancak hayli büyük, muhtemelen tanış sayılmanız için hayli uzun süre ve sık gitmeniz gerek. ayrıca haftasonları "damsız giremen" muhabbeti olabiliyor, çok zor yer bulunuyor.

shaft'ın sokağında beatles hayranı arkadaşların açtığı bir yer gördüm geçen. adını hatırlamıyorum ama beatles ile ilgili bişeydi. orası tarif ettiğiniz gibi sayılabilir. bilmiyorum, bir kez gittim. çalışanlar falan baya saf tiplerdi.

thales cafe

lal

thales'in barmenleri ve çoğu garsonu sıcak kanlıdır, hepsi öğrenci zaten.
belfast'ın tasarımı cheers'a benziyor ama genelde çok kalabalık olduğundan ne kadar kanka muhabbeti döner bilemem.
Bay Yengeç de iyidir ama hep kalabalık olduğundan aylardır girmiyorum, son durum nedir bilemem.
karga ve samimiyet çok alakasız kavramlar bence. karga deyince aklıma bol sulu biraya 2 bira parası vermek geliyor aklıma açıkçası.

benim anladığım kadarıyla loveinaflipbook'a daha bar ortamı olan ve ufak bir yer lazım. neresi bu tanıma uygun, bilmiyorum. ben de aradım bulamadım. ancak söylenen yerler uygun değil bence, onu biliyorum. bir kere elli tane masa var abi lal'da. bahçe ile bar ayrılmış gibi birbirinden. hangi çalışanla oturup muhabbet edicen. olabiliyorsa da afedersiniz, benim beceriksizliğimdendir.

karganın karşı tarafında biraz daha aşağıda masal evi var orası biraz daha küçük ve sohbet edebileceğin bir yer çalışanlarla. yukarısı da boş oluyor ev gibi takıl.

liberta

fırsattan istifade edelim madem, akşam bu mekanlara gitmeden önce bi eyleme de uğrayın. eylemden sonra tüm barlar ev sıcaklığında oluyormuş, kesin bilgi.

bu akşam zaten ordayım, bar/cafe şart değil :)

lal pek güzel.
biraz sonra ben de orada olacağım, eylemden evvel.

moda'da dondurmacı ali ustanın orada "yer" diye bi yer var.
pek bar sayılmaz ama viskini alıp ısıtmalı bahçesinde güzel oturuluyor.

moda caddesi'nde cafe 23 var. işletmecileri de ekşi sözlük yazarı.

ben gündüz vakti gidip böyle kendi başınıza oturup kitap okursunuz falan diye düşünüyordum. gece konsepti için ise masal evi güzel olur bence.

Ya aslinda haftasonlari gunduz giderim sakin sakin, haftaicleri de aksam is cikisi falan olabilir. Bar ortami olacaksa da cok kalabalik olmamasi tercihim, yoksa cafeler de guzel.

Teklif edilen yerlerden bi kismi bildigim yerler (karga, belfast, thales), bi kismina gitmedim hic (lal, yer, cafe 23)

Bastan bi deneyeyim firsatim oldugunda hepsini, en sicak buldugumda kalirim artik :)

Tesekkir ederim hepinize! Daha onerecekler varsa da geri durmasin tabii :D

hera (hala varsa)

www.youtube.com al sana çeşit çeşit tesla bobini. kendisiyle müzik yapan bile var. doğaya ne zararı olabilir ki? atığı yok emisyonu yok, sadece yüksek gerilimle ark oluşturuyor. Tesla'nın amacı kablosuz elektrik aktarımı sağlamaktı.

Silah derken Red Alert 2 tarzı bir silah yapılamaz, etki alanı kısıtlı ve nereyi vuracağını sen seçemezsin.

Dün bununla ilgili video izlemiştim, yapılıyor.

www.youtube.com

1:11:11'den itibaren dinle...

Bu ülkede şuan aktif siyasette olan kimlerin evine girilmiş, ucu nerelere gitmiş. Adamın anlattıklarına hayret edeceksin...

Sonra olanlar malum, yıllarını dağlarda PKK ile mücadele içinde geçiren Albay zorla emekli ediliyor. Neden? Ucu hükumet üyesi Bülent Arınç'a dokundu...

Hani ses kaydı olayı için söylemiyorum. Yürekli, şerefli asker / polis çokta güç sende olmayınca bir şey yapamıyorsun anlatabildim mi? Bahsettiğim kısmı dinledikten sonra yorumlarını bekliyorum...

hmm evet tahmin ettigim gibi..

soylenecek pek bir sey yok. bu anlattigi olaylar kac senesinde bilmiyorum ama aynisi simdi olsa bu adamin intihar haberini aliriz.. pankart acan tweet atan hapse giriyor yine ucuz kurtulmus bence. soyledigim seyin ne kadar boktan oldugunu bilsem de durum bu bence

başbakan kendi telefonunun kriptolu güvenli hat olduğunu sanıyordu sanırım.

Bu saçma sapan ses kaydının gerçek olduğuna inanan maldır. La ilkokul bebeleri yemez bunu be!

bu ses kaseti nasıl yalan olabiliyor. konuşanlar mı başka insanlar, bu kadar uzun kadet konu farklı konuşmalar birleştirilerek mi montaj yapılmış.

gerçek olmama durumunu nasıl savunup inandırıyorlar acaba?
gerçekten bilmediğim için soruyorum.

kriptolu hattan konuşuyorlar o yüzden rahat ama yine de rahat değil aslında, dikkat ederseniz "o işler şeyaptın mı?" tarzı konuşuyor. asıl açık eden bilal. ama evinde milyon dolarlar ve yolsuzluğun somut delilleri bulunacağına ses kaydı alınmasını tercih eder, çünkü "o ben değilim montaj yapmışlar, hep cemaat, hep ce-ha-pe" der 20 milyon aşığı inanır nasıl olsa.

Evine polis girmezse halk girer. İşin bokunu çıkartmış olduklarını net bir şekilde kerkes gördü. Bu kimsenin yanına kalmaz.

Ak itler bu ses kaydına montaj diyedursun, bu işlerin sonunda en çok üzülenler onlar olacak. Yalayacak göt kalmadığında insan içine çıkacak yüzleri de kalmayacak.

sivrisinek

ağacı hindiba bitkisine benzettim, üfleyesim geldi.

vietnam konulu filmler

buğday.

valla ilhan irem geldi aklıma

memleketi özledim, bizim oralar da öyleydi.

Belgrad ormani.

''Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!'' Ahmet Haşim geldi aklıma, pek bir şey hissetmedim :)

serinlik. üşümek.

sazan avı
balıkçılık anlamında gerçek anlamda sazan balığı avı
dalga yada mecaz yok.

Timsahlı belgesellerdeki heyecan.(nereden fırlayacak nası ikiye bölecek vs) (timsahların bu habitatta yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum)

@basond +1 orda ne balık vardır valla, dişli çıkar ordan.

Timsah çıkıp ısıracakmış gibi.

eymir gölünde bir sonbahar

@kedidir o kedi Ankaralı detected :)

soğuk.

ağaçlar ve sazların boylarında bir oransızlık var.
huzurlu bir resim olmasını beklerken orantısızlık psikolojimi bozdu.
adresini verde psikolog faturamı göndericem.

hafif rüzgar ve soğuk.

Egon Schiele Autumn Trees dememiş hiçbir kimse, bir tek bana öyle gelmiş demek ki

Mankenler
bir maden işçisinin 5 yılda biriktiriceği parayı 2 saatlik fotğraf çekiminde kazandıkları için bu sistemden ve bu sistemin parçası olan mankenlerden nefret ediyorum

Futbolcular ( sadece rüşvet alanlardan )

Kendilerine ve takıma inanmış milyonlarca insanı hiç sayarak rüşvetle oyun oynayan şerefsiz futbolculardan ve kazandıkları kolay paradan dolayı

Şarkıcılar

Bir konserde binlerce lira gelir ettikleri halde ,1 tane jip i eksik olacak diye internetten mp3 indiren dar gelirli vatandaşlara dava açma peşinde olan kuruşçu şarkıcılardan da nefret ediyorum

Politikacılar ( belirli bir kısmı )

Onlar bu boktan sistemin en kolay para kazanan kravatlı yalakalarıdır gözümde, ciğerleri beş para etmez kimi topluluklar her ay binlerce lirayı ceplerine havadan indiriyorlar.

(edit: Az çalışıp çok kazanan tüm meslek gruplarından nefret ediyorum)

dedemin güvenmediği 3lü listesi vardı:

dişçi
emlakçı(o komüsyoncu derdi)
din adamı

taksi/dolmuş şöförleri: sebebi malum
müdürlük: sebebi malum götler. personeli sikip işi ben yaptım demek müdürlük oldu.
siyaset: fakir adamın siyasette işi yok biliosunuz, e fakirin hakkını kim korucak ozaman he?
asgari ücret belirleme komisyonu: ne desem gg.
akgerzekler/aktroller: 100 lira için ülkenin sikildiğini görmezden geliyorlar.

ergenlerin ayakkabılarına zorla boya sürüp ceplerindeki harçlığı göz dağı vererek alan boyacı piçler; daha izaha gerek yok bence.

minibüs şoförleri: sıra kavgasını abartıp direksiyon başındaki şoförü yumruklayıp duraktan yollayanları var. yumruklanan şoför avcılar-esenyurt arasında seferi tamamlayana kadar sesli sesli küfretti, yediği dayağı hazmedemedi bi türlü gavat evladı. özet: içlerinde bi tane adam yok.

eminönünde turist sikmeye çalışan rehberler. bunlar da sık sık birbirine girer.

eminönünde boğaz iskelesi önünde vapurdan kısmetlerine düşecek turistleri bekleyen taksiciler (bu piçler de vapur iskeleye yanaşmadan arabalarının iskeleye bakan cephesinde tekerleğine kadar temizler. arabanın öbür tarafı pistir. turisti hunharca sikerler.

market sahipleri: işçilerini öldüresiye çalıştıran kaliteli o.çler.

minibüs şoförleri (sebepleri malum)
taksi şoförleri (yazmaya luzüm bile yok)
emlakçılar (bir tane de dürüst olanına rastlamadım )
polisler (malumunuz)
politikacılar (artık tahmin edin)
Evet bu kadar.

hukukçular (ego)
emlakçılar (malum)
müzisyenler-özellikle operacılar (sanatı en önemli şey zannetmeleri)
tiyatrocular
öyp yle atanan araştırma görevlileri

Reklamcılar-dünyayı yok eden markaların göğe çıkaranları
Politikacılar-pislik savaşçılar
Polisler-.....

emlakcı(bunu açıklamaya bile gerek yok)
veteriner(bu adamlar kadar geçirmeye çalışan insan tanımadım)
ego şoförleri (çok kaprisli ve tehlike arz eden mizaçlara sahipler)
taksi şoförleri (...)
seçim arabası süren o gizemli insanlar (...)

avukatlar: para için seri katilden en pis dolandırıcıya kadar herkesi savunmaya meraklı insan grubu. bir de avukat ücretini karşılayamayan fakir insanların evini arsasını alanları var.

polis: dünyanın her yerindeki sebeplerden

patron/fabrikatör tayfası: kendisi tripleks yatlarda boğaz turu yaparken eldiveni, elbisesi yırtılmış kaynakçıya elindekiyle idare et deyip, o sağlıksız koşulda çalışan işçiye 1000 lirayı çok görenler.

paparaziler: 3 kuruş muhabir maaşı için bir insan sırf ünlü diye yaptığı her şeyi reklam ederler ve fakirlerin beynini uyuştururlar, haysiyetlerini gazete binasının girişinde bırakmışlardır.

siyasetçiler,mankenler falan filan daha orjinal bişey gelmedi aklıma

orospu çocuğu taksici

orospu çocuğu dolmuşçu

orospu çocuğu emlakçı

orospu çocuğu müteahhit

orospu çocuğu diktatör (böyle bir meslek grubu var mı emin değilim :P)

Doktor: Ego
Toplu taşıma şoförü: Kabalık
Manken + Yeteneksiz oyuncu + şarkıcı bozuntuları: Popüler kültür sayesinde paranın dibine vuranlar
emlakçılar: Şark kurnazı
Polisler: No comment

doktorlar

emlakçılar ( 10 dakkika ev gezdirip, kiradan nemalanmak dünyanın en büyük ahlaksızlığı olsa gerek )

gebze-harem dolmuş şöförleri

polisler, polisler, polisler.

öğrencilerine bir pislik gibi davranmaya çalışan akademisyenler.

bir asistan olarak, götü kalkık asistanlar.

ve 1 numara kesinlikle,

proje koordinatörleri!

asistana, saha çalışanına, ofis çalışanına hayvan gibi davranan, öğle arasında siktir olup gidip sizi dosyalarla başbaşa bırakan, akşam aldığın tiyatro oyunu için ''kusura bakma özel sektör böyle, iş bitmeli'' deyip önüne dosya yığan, anket başına coca coladan 40 tl almasına rağmen saha çalışanına sadece 7 tl verip sokak sokak dolaştırıp görüşmeci buldurmaya çalışan bütün kordinatörlerin allah belasını versin.

5 tane sayamıyorum, siyasetçiler dışındakilerin hepsini bireysel değerlendiririm ama siyasetçilerin hepsinin çıkarcı olduğunu düşünüyorum. hizmet bahane, ayrıcalıklar şahane.

- Kapalıçarşı esnafı (normal şartlarda tuvalet temizleyip asgari ücreti alması gereken yavşaklar orda esnaflık yapıp turist kazıklayarak akla hayale gelmeyecek paralar kazanmakta yabancıların gözünde ülke insanımızın imajını yerle bir etmektedir)
- Taksici, minibüs şoförü tayfası
- Noter: Adamların suçu yok ama bir iki damga basıp hayvan gibi para almaları çok dokunuyor be, cinnet geçirip pıçaklıcam bigün birini:)
- İnşaat sektörü kodamanları, rantçıları, mimarı, mühendisi. Ülkenin de çevrenin de mına koyanlar hep bunlar işte. İnşaat sektöründe kaliteli insanlar olsa yeminle tüm ülke yaşanılır hale gelir.
- (bkz: lüks mağazada kendini bir şey sanan tezgahtar )

ögretmen.yatıyolar devlettekiler.bide hemşire sanırsın doktor bi havalar havalar

gönderdiğin linkteki fotoğrafın altında gayet açıklamış zaten adamlar?

uykusuz olduğum içün burada bugün 'atayizmin temsilcisi' rolünü üstlenemeyeceğim, kusura bakmayasınız.

abi richard dawkins var, charles darwin var. senin dediğin gibi biri yok.

adam bunu bir gerçek olarak kabul ediyorsa sonuçlarına da katlanıyordur bir şekilde. 5.000 metre yüksekten uçan uçaktan düşen birisinin ölmesi kesindir. Sen şimdi ne kadar ağlasan sızlasan da düşen ölür, bu gerçeği değiştiremezsin. Ancak kabullenebilirsin. sanırım böyle bir durumdur.

Örnek saçma olabilir, zira atayiz değilim elhamdülillah. Atayiz arkadaşlar daha iyi açıklayabilirler durumu. Öte yandan şu da var ki, bu sorunun cevabı da çok somut değil. Her bir ateist bireyin kendince bir cevabı olabilir.

sen bir yakının ölürse sonra göreceksin diye mi üzülmüyorsun.. üzülmeyeceksin?

ne yapalım be kardsm allah da bizi böyle sınıyor.

insanlar kolay olduğu için dine inanma ihtiyacı hissediyor zaten. Ahirete sadece sevdiklerimizle hep beraber olmak için değil, bu dünyanın adaletsiz düzeni yüzünden de inanma ihtiyacı duyuluyor. Kendisi asgari ücretle sürünürken kim Cem Uzan gibi adamların bu dünyada yaptıklarının yanına kalacak olmasından rahatsız olmaz. Adaleti sağlayan bir tanrı olmalı, bu kadar haksızlıkla yaşanmaz.

Tebrikler dinin sosyolojik olarak nasıl ortaya çıktığını buldunuz.

duyuruyu acanin bir troll oldugunu bildigimden ona cevap verme amacli yazmiyorum.
bir ateist icin olumu kabullenmek cok daha zor. tutunacak bir seyiniz yok. intihar etmek isten bile degil. ama yasadigimiz yalnizca bir hayatimiz var ve onu en iyi sekilde kullanmaliyiz diye dusunuyorsun.

ananı babanı göremeyecen ama huriler var.
Edit: yok lan ben karıştırmışım biraz.

Ananı, babanı, bacını görecen diye bir şey mi var?(hakikaten biri beni aydınlatsın) Erkeklere huriler var, kadınlara da bir şey yok zaten.

sanki senin inancına bakıyor amk.

olm, varsa da %99 ihtimalle yanlış dini seçtiğin için göremeyeceksin zaten.

Hep bir ad hominem, hep bir logical fallacy, hep bir straw man, hep bir Argumentum verbosium?

Soru ortada, su an en sevdigin insanlara oldukten sonra kavusamayacaksiniz bunun bilincindesiniz, onlarin yoklugunu nasil sindirebiliyorsunuz allahsizlar, tanritanimazlar? Biz elhamdulillah muslumanlar anamiza - babami sevmiyorum onu gec - bacimiza kardesimize kavusacagimizi biliyoruz, cunku kuranda oteki hayat var diyor.


Ay yordunuz beni yeminlen, hayir zaten su soruyu bile anlayamayan insan , allahin varligini hic anlayamaz. Siz ateyiz olmayacaksiniz da ben mi olucam ? - tovbe tovbe.

bu da geçer be gülüm! dawkins alışık kaybetmeye. dna da onu erkenden bıraktı gitti. biz de alışırız.

inananlar kavuşacakları için üzülmüyorsa cenaze namazlarında ağlamaktan göz pınarları kuruyanlar hep ateyiz mi?

açıklayacak bir şey yok. bir daha göremeyeceği için ağlıyor. bir daha göreceğini düşünenler niye ağlıyor peki sen de onu açıkla o zaman?

adam kendi kendini göt etmiş. cenazelerde ağlayanlar hep atayiz yani harbiden o zaman.

@baldur, yahu nasil bir soru bu? Orantisiz zeka ornegi galiba. Yahu, oteki dunyada anama bacima gacima - babami sevmiyorum - kavusamayacagimi bilsem, onlar oldugunde, ben de aklimi kaybederim. Ama elhamdulillah musluman oldugumdan, sadece kisa bir sureligine onlardan ayrildigim icin agliyorum. Ne yani, hic mi aglamam gerekiyor?

Yemin ederim kimileriniz gezizekali!

moruk hiç göremeyeceğin biri için mi ağlamak daha mantıklı, yoksa göreceğinden emin olduğun biri için mi?

E seninki de poisoning the well yani. Şeye benziyor, düşse öleceğini bildiğin halde niye uçağa biniyorsun. Kardeş, ateist realist yaklaşıyor olaya. Ölünce yok oluyor napayım diyor yani. Gerçek bu kendini kandırmaya gerek yok diyor. Din daha çok canın acıyınca buna katlanamayıp uyuşturucu almaya benziyor senin anlatımınla.

müzik yapacaksan creative den uzak duracaksın hele ki o verdiğin ses kartının on boarddan tek farkı 5+1 falan takılabilmesi. m-auido falan bak ama 250 liralık ses kartı bile çok büyük fark oluşturmuyor.

bence hiç o masrafa girme, mixcraft tarzı VST destekli hafif bir kayıt programı kur. amplitube 3'ün VST'sini kur ve Asio4all sürücüyle Mixcraft içinde çalıştır. 10-20 milisaniye gecikmeyle ses alırsın. 20 milisaniye gecikmeyi çoğu insan anlayamaz bile zaten.

bir diğer şık da bir prosesör alıp onu bilgisayara bağlaman. ses kartını da yormazsın, direkt dijital veri gelir ses kartına prosesörden.

sorunu mu bu ses karti cozer mi? presesor ve amfi almak maddi olarak daha zor. ses karti ile cozmeye calismak istememin nedeni tamamen maddiyat.

r_u_h'un dedigi yontemi aksam evde deneyecegim. durumu yine buradan yazarim.

gitar simülasyonunu hakkıyla çalıştıracak bir ses kartı amfiden daha pahalıya patlar onu söyleyebilirim. biz aldık öyle düşük seviye m-audio, ses kayıt işleri için özelleştirilmiş olmasına rağmen büyük bir fark yaratmıyor, hatta bazen kötü bile oluyor. 600-700 dolar vermeyeceksen bir prosesör çok veya amfi çok daha mantıklı.

daha az seçenek ama daha doğal tonlar istersen amfi, daha çok seçenek, onlarca efekt olsun dijital tonlara razıyım dersen prosesör. he bazı prosesör var mesela doğala çok yakın tonları var(mesela vox tonelab) ama onun da ton yelpazesi kısıtlıdır, metal tonları alamazsın mesela. prosesörü aynı zamanda ses kartı gibi kullanabileceğin için kayıt da alman daha kolay olur. yine de amfinin keyfini vermiyor bana göre.

edit: şu kayıtlar hep laptop onboard ses kartıyla amplitube 3 VST ile yapıldı. fena değiller ama tonlarda tam bir derinlik yok göreceğin gibi. amfiyle veya sağlam bir ses kartıyla yapılsa çok daha derin ve sağlam tonlar olurdu.
soundcloud.com

valla zaten esas amac baslangic seviyesi oldugum icin rahat rahat calisabilmek. amfi almak icin suan butcem yok, ileride alacagim. ama o zamana kadar en azindan bilgisayara baglamak ve antrenman yapmak amacindayim. sesin gecikmesinden dolayi calisamiyorum bilgisayarda. dedigin gibi 10-20 milisaniye seviyesine indirebilirsem sahane. bir sure sonra zaten amfi alacagim icin pahali ses kartlarina yonelmiyorum. yukarida sordugum karti da 45 lira oldugu icin dusunuyorum.

dediğim gibi gösterdiğin kart işini görmez. ikinci el 10 wattlık bir amfi çalışmak için daha çok işini görür. o 20 ms fark öyle alışmana sebep olup çalışını etkileyebilir. o çalışmaktan ziyade kayıt yapmak için iyidir.

iyi de dandik de olsa 50 lira civarı anfi bulursun araştırırsan. ben 8-9 ay önce yerli yapım bir anfiyi sattım o fiyata, distortion'lı, iş gören bir anfiydi.

automobile denilince araba, kamyon, minibüs vb kapsıyor.

samsung ve lglere bakabilirsin. samsung için 6 ya da 7bin serisi işini görür. lgdeki modelleri bilmiyorum.

3d arıyorsan, pasif 3d gözlüklü modellere bak, aktif gözlük devri bitti.

ps4 alacaksan 400hz üzeri frekansa sahip olması gerek. geri kalanı hakkında bir bilgim yok maalesef.

lg 55la640s aldık biz yazın. evin müsaitse 55" muhteşem görünüyor. görüntü kalitesi şahane, 3d.si iyi. biz de oyun ağırlıklı kullanılacak ne önerirsiniz diye gittik teknosaya, hemen onun başına götürdüler. ağustos ayında 1sene ücretsiz digiturk (3 paket seçimli), 4 tane 3d gözlük ve 2 tane de dualplay gözlük hediyeli 2.999tl idi. henüz taşınmadığımız için kurup düzenli izlemiyoruz ama 10 gün kadar kurulu kaldı ilk geldiğinde bi sıkıntı varsa da izleyelim farkedelim değiştiririz diye, gayet memnun kaldık tavsiye ederim.

Samsung aktif 3D gözlük kullanıyor. Ağırlıklı olarak ps oynanacak olsa bile elbette 3D oyun oynamak ya da bir 3D film izlemek isteyebilirsiniz. Bu durumda o Samsung tv size eziyet olacak aktif gözlükten dolayı. Aslında size önereceğim tv Philips'tir ama web uygulamaları konusunda Samsung ve Lg kadar başarılı değil. görüntü kalitesi açısından çok başarılı ama. Ambilight olayı da cabası. Bu yüzden alabileceğiniz tv LG olmalıdır. (git:www.vatanbilgisayar.com ) olablir.

haklısın
bende içiyorum ama şu geri zekalıyı bırakamayacak kadar aciziz.

çok haklısın.
o değil de bir de yürüyerek içenler var ki onlara çok pis sövüyorum haberleri olsun.

aynen çok iğrenç kokuyor hele sabah sabah içenler

bence insanlar kendileri ne istiyorsa değil etraflarındaki insanlar ne istiyorsa ve onlar nasıl rahat ediyorlarsa onu yapsınlar, öyle yaşasınlar.

kipritin barutu güzel kokar ya :D

duraklarda da, sokakta yürürken de her türlü açık alanda fosur fosur içiyorum. canı çekince şak diye yakmayacak da sana mı soracak? kapalı alanlardaki yasağı destekliyorum. ama gaza gelip abartmamak gerekir.

haklısın, bok bile daha guzel kokuyor, en azından doğal. sigara kullanıyorum ve şu koku bırakmam için en büyük sebep.

bence armani code adlı parfüm yasaklansın, çok sıkası olanlar aralarında para toplayıp özel bi oda yaptırsınlar ve sadece oraya girip sıksınlar, çıkmadan önce duş alıp kıyafetlerini orda bıraksınlar çünkü ben armani code kokusuna dayanamıyorum..

evet yhaaa öyle kokuyolaaar...

sen dumandan rahatsız oluyorum dedin de biz mi kenara çekilmedik ? iletişim denen bir şey var. çok alışıp içselleştirdiğimiz bir durum oldu artık sorunları yaşadığımız kişiyle konuşmayıp arkasından komisyon kurmaya çaışmak.
komşunun gürültüsünden rahatsız olursun, rahatsız olduğun komşu dışındaki herkese söylersin de esas adam bilmez. ama olay apartman toplantısına kadar gider gereksiz.
kokusuysa mesele, beğenmediğimiz yığınla koku var etrafımızda.
dumanın zararı ya da çevre kirliliğiyse mesele, kozmetik kokular zararsız ve ekolojikler mi ?
yürüyerek sigara içtik de yüzünüze mi üfledik ?

"bence insanlar kendileri ne istiyorsa değil etraflarındaki insanlar ne istiyorsa ve onlar nasıl rahat ediyorlarsa onu yapsınlar, öyle yaşasınlar."

hayatımda böyle saçma bir sarcasm da ilk defa duyuyorum/görüyorum amına koyim.


yazıp yazıp sildim. en iyisi özet geçmek;
bencil insanlar siktir olsa gerçekten güzel bir yer haline gelecek dünya...

işbu giride anlayışlı insanlar tenzih edilmiştir.

haklısın, sigarayı bıraktım ama içerken durakta insanların yanında içmezdim, 5 metre yana çekilip içerdim, bunu yapmak zor bir şey değil. üzerine sinen koku da her marka sigarada aynı değil. bazısı leş gibi üzerine yapışıyor bazısı da farkedilmeyecek kadar az oluyor. o yüzden bırakamayan arkadaşlara muratti, winston gibi markalar öneririm. marlboro, parlament falan leş gibi siniyor üzerine.

hee yolda yürürken suratına suratına geliyor ya nefret ediyorum.

bir de otobüse binecekken, herkes onu beklerken binmeden önce kapıda hızlıca bikaç nefes alanlara cok sinir oluyorum, dumanını içeri üflüyorlar bir de kokusunu da anlatamam leş.

24 saat egzoz dumanı soluyan insanların burada gelip de 'öff temiz hava alamıyoruz' diye ağlamasına gülüyorum şuan.

benim içtiğim sigara çoğu insanın pis ağzından güzel kokuyor.

her ne kadar kapalı alanlarda sigara içmenin çok aptalca bir şey olduğunu kabul etsem de, benim nerede ne zaman nasıl sigara içeceğime karışma hakkına hiç kimse sahip değil, rahatsız olduğunu düzgünce belirten insana saygı duyarım fakat böyle insanları kategorize ederek ukalalık yapan insanlara karşı kişisel bir nefret besliyorum.

ayrıca kibritte barut yoktur.

Allah Bülent Akarcalı'dan ve Tayyip'ten razı olsun.

Singapur'da yolda içmek de yasak bu arada. Yanlış bilmiyosam, cezası da 1000 dolar.

kesinlikle haklısın. rezil kokuyorlar.

işin garibi, aslında durakta içmeleri yasak halihazırda. bir tarafı ve üstü kapalı alanlarda sigara içemiyorlar. kapalı alan sayılıyor.

Berbat kokuyorlar evet. Çok rahatsız edici.

Evet elbette iğrenç kokuyorlar. Bir de yeni içip söndürüp yanıma geldiğindeki koku rezalet ya.

Üst baş kokusunu geçtim, konuşmaya başladıklarında ilk gelen koku öf....

Edit: Duraklarda, kalabalık olarak beklemek zorunda olduğumuz yerde yakıp sığır gibi dikkatsizce üflüyorlar, o itin üflediği duman ağzımıza burnumuza girip üzerimize siniyor ya deli oluyorum. Mutlaka uyarıyorum, siktirip gidip ileride tüttürüyor sağ olsun.

Valla ben de parfümle yıkanıp ondan sonra toplu taşıma araçlarına binenlere oracıkta çökmek istiyorum. Alerjik astımım var ve içtiğim sigaranın azdırmadığı atakları parfüm kokusu azdırıyor anasını satayım. Her otobüste de bir tane allahın cezası mutlaka denk geliyor. Ya yapış yapış şeker kokuyorlar ya buram buram baharat tütüyor üstlerinden. Sigarayı milyon kere tercih ederim. Günde 2-3 tane sigara içiyorum, kapalı ortamda içemem, kıyafetlerime sinmesine tahammülüm yok çünkü ama durağın kapalı alanında içmediğim, durak dışında, duraktan uzaklaşarak içtiğim halde gelip bıdı bıdı yapanı da bozarım arkadaş.

Gidin önce parfümle yıkanmamayı öğrenin/öğretin. Dünya bi sizin etrafınızda dönüyor anasını satayım. Sigara içenleri linç edelim, parfümle yıkananlar ortalıkta fink atsın. Onlara niye sesiniz çıkmıyor? Niye otobüste sigara içen biri yanınıza oturunca oflayıp pufluyorsunuz da, parfümle yıkanan biri gelince gıkınız çıkmıyor? Sigara içmenin adabı var da parfüm sürmenin adabı yok mu?

Boya, tiner, egzoz, duman içinde yaşayıp da, sigara deyince temiz hava diyorsunuz ya; cidden kendi kendinize zekanıza hakaret ediyorsunuz, farkında değilsiniz.

tekrar düşündüm de, sigara içenlerin amına koymak lazım haklısınız.

alerjik astımı olup sigara içen birinin bizim zekamıza laf atması süpermiş yalnız.

arko (ciddiyim cok yagli oldugu icin kurutmuyo ara ara surmek iyi geliyo)

sudo krem sür sudo krem. bebe kremi. gerçekten iyi geliyor.

valla ben furacin sürüyorum, hemen olgunlaştırıp kabuğu düşürüyor. kuru olması durumunda da bepanthen merhemle karıştırıyorum. ama bepanthen kabuk tutmasını engeller yapıda, yaranın kenarına köşesine bepanthen sürüp yaraya furacin sürün bence. bugüne kadar hep memnun kaldım bu ikiliden.

eksisozluk.com

krem değil merhem sürmen gerek, üzerini de gazlı bezle kapat. bepanthen merhem olabilir, eczacıya sor o daha iyi gelecek bir şey de verebilir.

epiphone les paul al gitsin işte.

Kazadan itibaren ilk 7 iş günü içerisinde sigortaya haber verilmiş, hasar tespit edilmişse 2 sene boyunca tahsil etme hakkı var.

yoo gayet kolay değiştirilebilen ve yenilenebilen bir şey.

Değiştirilir.

o zaman neden ikinci el cihazlarda shutter sayısı yüksek olanların fiyatı epey düşük oluyor?

edit yapıp yukarı yazmıştım. madem sordun buraya yazayım.

makinenin ömrünü gösteren bir şey olduğu için takip ediliyor. sonuçta shutter'ı sıfırlarsın ama sensör de bir o kadar kullanılmış demektir.

shutter'ı otomobilin lastikleri gibi düşün. sensör de motoru olsun. otomobille 50.000 kilometre yol yaparsın, lastikler eskir. lastikleri değiştirirsin ama otomobil hala eskidir.

dijital makinelerde shutter sayısı=sensör kullanma sayısı.
sensörler bir süre sonra ölü piksel yapmaya başlıyor, sıkıntı buradan kaynaklanıyor. yeni makinelerde nasıl bilmiyorum ama eski makinelerde shutter değiştiğinde kalibrasyonunu yapmak da ustalık işi, herkese emanet edilmez. çünkü milisaniyelerle dans ediyoruz fotoğraf çekerken.

@fucking machine in my head kardeş çok pardon. başka türlü kimse bir cevap vermiyor şu soruma;

biri bana hayyam pasajında iyi: güvenilir bir tamirci önerebilir mi?
thanks.

@jimjim analog makineyse alt katta ali usta var, birini daha önermişlerdi, ismi nazif olabilir, girişteki nikon bayindeki çocuk önermişti ona sorabilirsin.

senelerdir davul çalmak isteyip pek beceremeyenlerdenim, hep böyle glamdir, hair metaldir, hardrock'dır çalan bi grubum olsun isterdim, gel çalalım demiyorum da ourda bir yerlerde sahneye çıkarsan yeşillendirirsen şaane olur diyorum

valla grup bulsam da sahne olsa zaten duyuru açarım :)

bi şekilde kandırıp çaktırmadan başka bir bölüme transferini sağla, ondan sonra ne yaparlarsa yapsınlar. sana iş ayarlamış yöneticisi olmuşsun zaten koyuyodur herife.

4 satırlık bir cümleyi işimdeki pozisyonumu anlatabilecek kadar kurma kapasitesi olmayan biri olarak, önce konuşun bence. düzelmezse çıkarın.

Eğer önündeki projeye dair hiçbir heyecan ve istek duymuyorsa cıkart tabi. vakit ve para israfı.

İşe alınman konusunda sana yardımcı olmuş, bir kalemde silip atmak olmaz, ona patronun senin bu hallerinden hoşnut olmadığını, kendine çeki düzen vermezsen işten çıkartmayı düşündüğünü söyle, bu işe ihtiyacı varsa kendini düzeltir, baktın düzeltmiyor o da bu işi istemiyordur zaten çıkartırsın.

Uyarmak lazim bence. Kulak asmazsa birak patron kovsun sen bulasma bu sefer.

bence al karşına böyle baba gibi kardeş gibi konuş abi de bak böyle böyle,benim içim el vermiyor ama böyle devam edersen atılıcaksın vs vs. bu ayarda bu seviyede bir konuşma yap mümkün olduğunda üstten cümleler kurmamaya çalış.

uzun süredir benzeri bir sektörde ar-ge konusunda çalışıyorum. işten çıkar çıkarma diyemem ama kendi tecrübelerime göre bir ar-geden verim alabilmenin yolları şu.

- ar-ge'nin başında işi bilen ve personel ile patronlar arasında köprü olabilecek bi yönetici. bu iş 3 ayda olamaza ikna edecek adam olmalı. klasik ar-ge personeli patronlarla muhattap olmak tartışmak istemiyor beceremiyor da zaten.

-esnek disiplin: insanlar facebook açamazsın, neden tuvalette 15 dakika kaldın şeklinde sıkıştırılmamalı ama her kişinin elindeki işin deadlineı konusunda bilinci olmalı.

-ar-ge çalışanına kendini iyi hissetmesini sağlayacak motivasyonlar verilmeli.
mekan, çay, kahve çeşitli aktiviteler vs.

tüm bunlar varsa ve o adam hala mızmız işinden uzaksa tekrar kazanmanın oldukça zor olduğunu düşünüyorum. ar-ge personeli klasik personelden biraz farklı olmak zorunda. yaptığı işten keyif almalı ve keşfetmeyi sevmeli aksi halde asla iyi sonuca ulaşamaz. motivasyonu düşük bir insan etrafındakilere de kötü örnek olacaktır.

yazılı olarak kendi performansını değerlendirmesini isteyin. sonra da yazılı olarak cevap verin. ilk ve son mahiyetinde yazılı bir uyarı tebliğ edin. imzalı filan bir tebligat olsun. belgeleyin bu yazılı uyarıyı yani.

3 vakit içinde kendine çeki düzen vermezse de, muhasebeye gidip çıkışını alsın.

sizin ona müteşekkir olmanız başka şey, onun beraber ekmek yediğiniz şirkete kötülük ediyor olması bambaşka bir şey!

anarşik bir tip olduğum için iş yerimde sıkıntı ve mobbing yaşadım. zor bir durum.

dışı farklı olan insanlar renkli karakterler gibi geliyor bana. Yani yadırgamanın aksine hoşuma gidiyor. ama içi farklıdan korkacaksın.(içi başka dışı başka gibisine)

her zaman standart yöntemi uygulamadığım için çıkıntı olarak adlandırılıyorum bazen, ama çoğu zaman da belli bir süre geçtikten sonra insanlar hak veriyor, hatta benim yaptığım şekilde yapmaya başlıyorlar. sürekli birlikte olduğum insanlar için artık alışıldık bir durum bu nedenle ve güvenleri geri kazanabiliyorum ama ilk kez karşılaştığım insanları iknası zor olabiliyor zaman zaman.

işte bunların hepsi önyargı. yoksa for day to break'in dediği gibi; her insan farklı, özel ve nevi şahsına münhasır...

farklı olan insan başkalarının düşündüklerini önemseseydi farklı olmayı bırakır araya karışırdı. o yüzden kendin olacaksın, zaten aslında herkes birbirinden farklıdır da, yine de bir çoğu dayatılan standartlara uymak için özellikle gayret ediyor, öbür türlü mutlu olabileceğini bilmiyor çünkü.

"Lan olm bıkmadın mı o top sakaldan?"
"Ehehe kesmicen mi saçları? böyle uzun uzun mu baba olcan?"
"la bari küpelerden birini çıkart"

Olabildiğince normal tipli bir insanım, bak hakkatten olabildiğince normalim.
Ama bu halde bile yukardaki yorumlar paso geliyor.
Bu özel olmak dahi değil, kendin olmaya bile bu kadar tepki var. Değil ki özel olayım.
Ortalama insanın dış görünümü bile bu tarz yorum alırken, bir de özel olmayı düşünemiyorum. (Özel derken ne bileyim kişiliğimi dışa daha fazla vuruyor olsam, çok farklı olsam bıdı bıdı)

zor. farkli olunca yapmak istediklerin disinda bir de toplumla ugrasmak gerekir.

Özünde herkes farklı zaten. Toplum, okul, devlet vs herkesi bir şekle sokuyor. Uymayan cezalandırılıyor. İnsanlarda da otokontrol oluşuyor bir süre sonra. Otoriteler müdahale etmeden uymayanları kendi içlerinde ezip dışlıyorlar. Dirençli olabilenler özgünlüklerini her türlü baskıya rağmen koruyabilenler oluyor.

doğuştan gelen fiziksel özellikleriniz de toplumdan genelinden farklıysa zor oluyor.

örnek 'aaay gözlere bak, japon musun sen?'

amorti etmekten çok pastadaki dilimleri başkalarına yedirmemeye çalışıyor bana kalırsa.
sonuçta messenger uygulamasının önünü açmak istiyordur. rakibini yenemiyorsan satın al mantığı olabilir.

nwnd+1. bir de hafife almamak lazım, üyeliği yıllık 5$ yapsalar bile çoğu insan yine satın alır. 430m kullanıcısı varmış, yılda 1 milyar dolar getirisi olabilir pekala.

4 milyar dolarini cash vermis gerisi facebook hissesi.
ve facebook un atyorum piyasa degeri 90 milyar dolar diyorlar.
bazi ekonomistler google facebook gibi sirketlerin yani aslinda reelde hic bir sey uretmeyen (elle tutulabilir product tan bahsediyor burda yazar) sirketlerin bu piyasa degerlerinin aslinda sisirilmis degerler oldugunu soyluyor.

ne olacak araya iki reklam sokar, yavaş yavaş arttırır biz de alışır kanıksarız, sonra bi bakmışız 3 mesaj arası bi reklam, adamlar parayı götürür.

whatsapp direkt olarak facebook'un rakibi veya benzeri değildi. aynı şekilde whatsapp kullanan ama fbook kullanmayan kısım %5den fazla değildir.

bu bakış açısıyla satın almanın büyük bir mantığı görünmüyor. ayrıca fbookun whatsapp'ın altyapısını bozması onu tarihten silmeye çalışması biraz manasız olur çünkü temelde whatsapp büyük bir iş yapmıyor. benzeri işler yapan programların türemesi ve pazarı hızlıca ele geçirmesi hiç zor olmaz.

görünüşe göre bu bir rakibini silme veya teknoloji devralma hamlesi değil. uzun vadede facebookun genel değerini arttıracak ve elinde ilereye yönelik koz tutacağı bir hamle bana kalırsa.

yahu jenerik marka whatsapp bu teknolojide. google, facebook'tan sonra facebook benzeri ürünler sundu ve tutmadı. facebook'u satın alabilseydi şu an çok daha farklı bir konumdaydı google.

her neyse, şimdi bu whatsapp'ın önü halen açık. şöyle ki; dünyada önümüzdeki 5 yıl içinde akıllı telefon kullanımı çok daha fazla artacak. Ucuz telefon satılan afrika kıtasında da akıllı telefon kullanımı yaygınlaşacak mesela. Bu da değerli kılıyor whatsapp'ı.

bence facebook messenger'ı ayrı, whatsapp'ı ayrı devam ettirecek. whatsapp'ı öldüreyim de facebook messenger'ın şanı yürüsün diye bi dünya yok :)

facebook'un dikkat çekelim !!!***^^^ günlük !!!***^^^ reklam geliri 32M$ ve artıyor.
e sen hesapla işte.. yarın türkiye'den teklif isteyebilir "komple kaça buralar ?" diye.

Şöyle düşün, bu uygulamadan 5 yılda 10 milyar dolar gelir elde et ve 20 milyar dolara sat, belki daha fazlasına satar.

10+20-16=14 milyar dolar

burada asıl amaç rakip yok etmek. facebook'un çok sık yaptığı bir şey. friendfeed'i alıp öldürmeseydi şu anda twitter'dan daha büyük olacaktı ama şimdi kimse bilmez friendfeed nedir. oysa ilk zamanlarında friendfeed vs. twitter çekişmesinde friendfeed açık ara öndeydi twitter'ı eziyordu. facebook da bunu görüp satın alıp yok etti öldürdü. twitter'a yapamadı tabi aynı şeyi ama en azından ileride başına büyük dert açabilecek ezeli rakiplerinden birini silebildi piyasadan.

Onceki cevaplarda da belirtildigi uzere 4 nakit 12 hisse olarak bir odeme yapilmasi soz konusu. 12'lik hissenin nakit karsiligi farkli olacaktir ama 4 icin konusmak gerekirse, satin alinan 450 milyon telefon numarasi ve "bunlarin arasindaki baglanti" icin fazlasiyla deger.

instagram'la karsilastiranlar olmus, hatta neden 1'e 16 fark var denmis; whatsapp'da kullanici olmak icin telefon numarasina ihtiyac var bu da belirli bir maaliyet demek, bunun sonucu sacma sapan yumurta hesaplar ve botlar yok. yani 450 milyon hesap hemen hemen 450 milyon kullaniciya esit.

sonuc olarak 4 milyara satin alinanlar:
450 milyon telefon numarasi / kullanici
kullanicilarin hangi kullanicilarla sik iletisim kurdugu bilgisi
telefon numarasi - isim/nick karsilastirmalari

ekonomik getirilerden çok politik getirilerden dolayı bence.
google'ın her alanda hem iyi hizmet verip hem ücretsiz hizmetler vererek neredeyse her ürününü herkese kullandırması gibi. daha doğrusu kullanan kişilerin verilerini saklayıp birileriyle paylaşması gibi.

mızıka konusunda üstad bir amca; www.youtube.com
dersleri var attığım linkte.

ukulele hakkında bir şey söyleyemeyeceğim.

ukulele yerine gitar çalmayı öğren bence. mesela;
www.youtube.com
www.youtube.com

gibi gibi...

mızıka tek başına bile yeterli bence :)
ukulele pek zor bir enstrüman değil öğrenirsin, önce mızıkayı geliştir bence.

2009'da benzer bir mızıka / armonika sorusuna vermiş olduğum cevabı üşenmeden buldum, kopipeyst yapıyorum:

"işte tam benlik bir soru! aman tanrım! :)

www.harmonicaclub.com
www.harpinanawhinin.com
www.harmonicatunes.com
www.harptabs.com
www.squidoo.com
www.harptab.com
freeharmonicalessons.com
www.harmonicasessions.com
coast2coastmusic.com
www.davegage.com
www.harmonicabreeze.com

diatonik armonikadır sizinkisi. (bkz: diatonic harmonica) youtube'da da "KudzuRunner", "OZHARP", "jpallen", "12gagedan", "learnharmonica", "PlayHarmonicaEasily"'nin videolarına bakabilirsiniz. bu arada key'i hangisi armonikanızın? C ise eğer, gayrisabit fikir'in yazmış olduğu gibi ses verir. aynen onun söylediği gibi tutacaksınız bu arada.

ben de birkaç ay önce heves edip başladım, sorularınız olursa cevaplayabilirim :)

edit: jasonricci'nin videolarına da bakın derim youtube'da. çok ilginç bir tarzı var"

(bu arada elime armonika almayalı yıllar oldu. gelip geçici bir hevesti benimkisi.)

o zor biraz gitmeden önce alabileceğim bir yer yok :(

türk kahvesi

aklıma rakı geldi

Nargile

hangi sehirde oldugunuzu bilmiyorum ama yoresel bir sey de goturebilirsiniz.. mersindeyseniz cezerye kerebic gibi ya da izmirdeyseniz midye dolma demeyecegim bozulur mu bilmiyorum, hmm boyoz olabilir tabi
sehirden sehre degisir yani

Nazar boncugu , turk kahvesi ve ikili kahve takimi ve bir de bakir cezve. Oldu oldu kahve mangalini da kucakla :p

el dokuması kilim(adamlar geldiklerinde bundan alıyolar)

duty free'den rakı.

iste bu yüzden paint ücretli bir uygulama olmali.

bu ne lan. bir kelime belirleyip googleda falan degil de bingde falan aratilmis alakasiz resimlerde suggestionlarda cikmis onlari da ekleyeyim kolaj calismasina wordartin dibine koyayim demis galiba. max 2 gün sabredilmis siradaki profil icin. 1 dkdan daha fazla bakmadim.

kim bu abi?

Kendisiyle birlikte olarak attığı posta kendi yorum yapıyor, kendi paylaşıyor, kendi beğeniyor ve kumlar üzerinden bir rüzgar esiyor, çalı parçası top gibi yuvarlanarak uzaklaşıyor. Bi insan nası bu kadar yalnız olur lan..

böylesini ilk defa görüyorum ya bildiğin spam insan.

resimlerin bir kaç tanesine baktım kafam oldu reşadiye...

abi çok güzel bir bilinçle karşı karşıyayız. hayran kaldım, anlamlandırmak istiyorum. ömrümün geri kalanını buna harcayabilirim galiba.

ben üzüldüm ya, baya baya delirmiş galiba.

çok uzun bir süredir takip ediyorum ve ben de bu kafaya özeniyorum.

tam emin değilim ama beynim yanmış olabilir.

bal.

bu arada acuka ne lan?

oncelik sirasina gore:

bal kaymak

ikinci olarak

tahin pekmez

nutella

acuka

ACUKA.

Her sabah acuka yiyorum. Beyin digerlerine bile bakmadan onu secti. :))

bal + kaymak. geberene kadar yerim.

yemeyeli çook uzun zaman olduğu için tahin-pekmez diyorum şu anda.

ama her an nutella vs tahin pekmez çekişmesine dönüşebilir.

bal. olmazsa pekmez. işçiyim kalori lazım.

şeker komasına girene kadar bal

neden hepsi tatli?

zeytin, peynir domates tercih edebiliyorsak bunlar, yok sadece listeden secebiliyorsak cilek receli

tahin pekmez +111
Cok ozledim!

recellerden frambuaz veya visne recelini tek gecerim.
nutella da ilk sirada gelir.
acuka ne yahu?

muhammara. tatlı yemem derken tek seçenek kaldı ama kendisini severim zaten çokça.

1. bal-kaymak
2. nutella

diğerleri dünyada olmasa da olur.

kaymak-bal

nutella.

reçelle, pekmezle işim olmaz. balı da belki tereyağı olsaydı 2. sıraya koyardım.

Bal- kaymak

tahin pekmez!!!

acuka,tatlı delisi diyor ki ; sabah tatlı ıyk.

tahin-pekmez.

çilek reçeli tabi ki

acısı az, bol cevizli olursa acuka (yanına tere-roka isterim)
değilse tahin pekmez.

bal-kaymak ve tahin-pekmez

100 gram esrar vs. 100 gram alkol karşılaştırmasında tıbbi olarak alkol daha zararlı olabilir(büyük ihtimal öyle) ama esrarın alkolden daha bağımlılık yapıcı olduğunu düşünüyorum. 10 birim zararlı şeyi kararında almakla 7 birim zararlı bir şeye bağımlı olmak ileri dönük olarak farklı durumlara sebep olur kanımca.

teknik olarak esrar gerçekten daha az zararlı ancak bunu sadece madde olarak düşünürsek öyle. esrar genelde bir geçiş uyuşturucusudur, esrar kullandıktan sonra kimyasal uyarıcılar ya da saykedelik maddeler kullanmak isteyebilirsiniz. yani benim tanıdığım herkes -kendim de dahil- bu şekilde ilerledi. o yüzden hangisi daha zararlı diye uzun uzun tartışılabilir. özellikle geçiş aşaması tamamlandıktan sonra kullanılma ihtimali olan kimyasallar ülkemizde pek saf halde değil, içerisinde bilmediğimiz yabancı maddeler var ve bunların zararlı oldugu söyleniyor.

bunun haricinde esrar konusunda da bir çok şey var, normalde cannabis bitkisi kullanılmalı fakat aynı familyadan olan ve daha az kafa yapan bazı otlara kimyasal ilaç sıkılması ile de aynı kafaya ulaşılması sağlanıyor ancak bunlar tahmin edeceğin gibi çok zararlı.

ben kendi deneyimlerime gore kisa vadede esrarin daha zararli oldugunu dusnuyorum. bagimliligi ya da vucuda etkisi degil daha cok psikolojik olarak bana verdigi zarar daha fazla. uzun vadede vucutta biraktigi zarar belki daha az olabilir. eger bir kisi sadece haftada 1 gece zil zurna sarhos olup, otekisi de haftada 1 gece surati bembeyaz olup betona baglayacak kadar ufluyorsa bana kalirsa vucuda etkileri ayni olur. bagimlilik konusunda esrar sanki bir adim daha onde. bir de sonucta bence ikiside eger bagimlilik duzeyinde, her gun kullaniliyorsa hayat siken seyler. aksini iddia eden kesin ikisinden birinin bagimlisidir.

önümüzdeki dönemler için dünyada esrarın yasallaşacağına dair bir izlenimim var.

son zamanlarda kliplerde falan açıktan açığa esrara özendirme var. her yerde esrar ve onun yasallaşması üzerine bir şeyler duyup okuyorum. amerikan başkanının durup dururken "gençken esrar içerdim" açıklamasını da buna yormuştum. demem o ki, bu tartışmayı/kıyaslamayı daha çok duyacağız ilerleyen zamanlarda.

bana kalırsa "esrar" daha zararlı. çünkü çoğu zaman "esrar" diye içilen şeyler esasen esrar olmayabiliyorlar. yukarıda da denildiği gibi çeşitli kimyasallara bulanmış olabiliyor, ya da çeşitli sebeplerden ötürü farklı bitkiler de kullanılabiliyor.

neticede gizli servislerin kontrolü altında bir ticaret dönüyor esrar üzerinde. buna rağmen gıda denetimi diye bir şey yok. alkol'ün zararı şişenin üzerinde de yazabilir. ama alınan o otun ne olduğu, ne kadar doğal olduğu vesaire bunları anlamak çok zor. ayrıca alkol almaya başlayan biri potansiyel bir alkoliktir belki; ama esrar kullanan biri de potansiyel bir uyuşturucu bağımlısıdır.

@baba jo

aksine alkol esrardan daha çok bağımlılık yapıcı bir madde kaldıki 100 gr esrarı tüketmek zordur bir günde fakat 100 ml alkolden daha fazlasını tüketmek pek kolay.

not : doğanın kendisinin verdiği hiç birşey tadında bırakıldığında zararlı değildir.

not2 : esrarın yasal olmama sebeplerini araştırırsanız bu toplumsal önyargının kaynağının tamamen kapitalist bir düzen olduğunu göreceksiniz.

Zarar muhasebeni merak ettim matematik.alkol esrar sigara hic biri zararli degil o zaman.

bağımsız araştırmaların sonuçlarına göre alkol tüm uyuşturucular içerisinde vücuda en çok zarar vereni. esrar ise alkol ve tütünün çok aşağısında. hatta esrarı zararlı yapan tütün ile karıştırılması deniliyor. bilimsellikten uzak, küçük bir deney yapabilir, bir gece alkol içip ertesi sabah etkilerini, bir gece esrar içip ertesi sabah etkilerini karşılaştırabiliriz.

bu arada esrar bağımlılık yapmaz, ama piyasada esrar diye o jamaica vb kimyasallar fink attığı için insanlar bağımlı hale gelebiliyor ve o kimyasallar gerçekten çok zararlı.

Gozlemlerime gore yogun olarak esrar tuketen insanlar disinda herkes esrarin uzun vadede daha zararli oldugu kisinin ruh halini ve psikolojisini bozdugu dusuncesine sahip.zaten yogun olarak esrar tuketen insanlarin bunu kabullenmesi zor esrarin psikolojik olarak biraktigi zarar dolayisiyla.

(bkz: esrar/@compadrito)

benim basvuru yapmam falan gerekmemisti

hiç bişey yaptırmana gerek yok. git hastaneye kimlik numaranı söyle yeter. sistemden görecekler sigortalı olduğunu.

Sigortan yatıyorsa açılmıştır zaten, öğrenciyken oluyor o açtırma muhabbeti.

açtırmak denilen şey provizyon
olay şu: normalde e-devlete geçtik otomatik olarak senin sigortanın görünmesi gerekiyor
ancak nasıl oluyorsa bazn nsistem bunu görmüyor :( -hiç hastaneye gitmediğinden bilemeyeceksin görünüyor mu görünmüyor mu-
ama basit yöntim şu: herhangi bir özel hastaneyi arayıp TC numaran ile sorup öğrenebilirsin (ben yeni SGKlıyım da provizyon alabiliyor muyum bilmiyorum dersen hemen bakarlar sistemden)

analog makine dediğimiz makine işi bu fotoğraflar galiba. bildiğimiz eski tip filmlerle çalışır, ama son zamanlarda dijital ortama aktarılabiliyor. burada da öyle yapılmış nitekim. fotoğrafların görünüşleri makinenin yapısından kaynaklı yani.

fakat yanılıyor da olabilirim, kesin konuşmayayım.

filmli bir fotograf makinesi ile çekildigi için bu şekilde tozlar cizikler parlamalar yanmalar tamamen eski makinelerin eseri benm fikrim bunun dijitalden çekilip üzerinde oynanan retro fotograflardan olmadıgı tamamen eski makine ile çekilmiş tam dogru pozlanmış dogru kadrajlanacak çabası yok buda yanlışlarıyla kendi güzelligini katmış olay bence budur

daha tecrübeli abilerimiz ablarımıza topu atıyorum

yalnız fotoğraflar çok güzel, doksanlara gittim resmen.

çok büyük ihtimal analog makine. arkadaşların dediği gibi üzerinde toz partikülleri falan var.

edit: zaten ilerleyen fotoğraflarda kızın elindeki makine gözüküyor, eski tip yani.

a) analog slr ile çekilmiş olabilir.
b) dslr ile çekilip efekt eklenmiş olabilir.

resimde görülen kamera zenit-e www.sovietcams.com

sp-2000 fotograf makinesi değil scanner.

analog slr ile çekilmiş. flickr'ın güzel yanı sağda üç noktaya tıklayıp çıkan menüden exif info'ya girerseniz fotoğrafın bilgileri çıkar. tabi analog makine için bunu kullanıcının yazması gerekiyor ve melis ablamız yazmış. göreceğiniz gibi fujifilm sp-200 ile çekilmiş fotoğraf. bazı kullanıcılar kullandığı filmden çektiği pozlama ayarlarına kadar yazıyor.
www.flickr.com

(bkz: jiletle ama sabunsuz sakal tıraşı)

Sicak su+kopuk ile 90 saniyede trasim bitiyor.

braun series 7 kullanıyorum. suyla susuz, gayet iyi. biraz uzun sürüyor (15-20dk) ama tahriş minimumda.

arko traş sabunu+kıl fırça+perma sharp süper jilet+wilkinson sword makine

mazemeler:
ılık su
mach3
tıraş köpüğü (hassas ciltler için olan mümkünse)

gerisini bilirsin. tahriş oluyorsa sakalın uzamasını beklemek lazım bikaç sefer. kıllarla ilgili sorun olabilir.

uzun süre büyük sorundu benim için sinekkaydı tıraş olmak. suratımı kıpkırmızı yapıyordu ustura da, her türlü tıraş bıçağı da. kan içinde kalmak cabası. philips'in philips aquatouch serisinden bir tane tıraş cihazı aldım, hani şu üç tane yuvarlak başlığı olanlardan. tıraş köpüğünü sürüp tıraş oluyorsun, kullanmasına alıştıktan sonra hem kısa da sürüyor, hem de hiç tahriş etmedi beni. tek eksik yanı alışması zor olması, ilk 1-2 tıraş uzun sürüyor ondan. bi de ne yaparsan yap favorileri düzeltemiyor cihaz oval olduğu için, en son rötuşları tıraş bıçağıyla atmak gerekiyor yine. ama sadece favoriler olduğu için dert değil.

arko traş sabunu+kıl fırça+perma sharp süper jilet+ muhle r41. Jilet bazen yeşil astra oluyor bazen rapira oluyor. Sonra bi after shave losyon

Duş sonrasi mach3.
Kopuk veya jel markalarinin bi farkini gormedim bugune kadar. Ama kopuk kullaniyorum ben jel degil. Tras soneasi kolonya ise yaramaz.. Nivea after shave balm.

referans önemli. çevreye sormak gerekli o yüzden.

icemint, arkadaşa sordum da cumartesi cumartesi yatıyor adam herhalde hala cevap yazmadı. samimi olduğum bikaç esnaf var, onlara soracağım galiba son çare olarak. "öğrencilerin genelde tercih ettiği" diye soracağım esnaflara. herhalde en iyi bu götürür beni o adrese. ama bu son çare tabii, diğer tavsiyeleri bekliyorum.

"öğrencilerin genelde tercih ettiği" diye sorarsanız eşek traşına hazır olun.

@sanal hayvan, o vakit derdime bir çare güzel kardeşim:/

yeni geldiğim şehirde berbere gitmem, ihtiyacım varsa gitmeden önce traş olur giderim. eğer gidilecek yere yerleşiliyor ise de zaten önceden traş olmuş olduğumdan belli bir zaman kazanmışım demektir, bu süre zarfında çevredekileri değerlendirip uygununa gidilecek zaman olur.

ha, bir aciliyet var ise yapılacak bir şey yok, zaten o kadar acil ise önüme gelen ilk berbere otururum direkt.

gözünüze iyi bir berber kestirin içeriye bakın düzenli görünüyor mu falan sonra da çıkanların tiplerine bakın nasıl kesilmiş saçları falan diye. bu yöntem berber ajanlığı gibi oldu ama neyse.

valla benim gördüğüm genelde dükkanlarına özen gösteren cici dükkanlı berberler iyi oluyor.

bu konu sizin için bu kadar önemliyse, içinde müşteri olan berberleri tek tek gezin. gözünüzün önünde yapılan bir saç kesimini beğendiğinizde, ben de böyle istiyorum diyin. sizin istediğiniz modele o anda denk gelemeyebilirsiniz ama berberin elinin ne kadar becerikli olduğunu gözünüzle görürsünüz.

ben onu yapamıyorum ve eşşek tıraşı olmayı göze alıyorum. ama sonunda iy bi tanesi denk geliyo...

duyuru açıp sorarım, tavsiyelere göre giderim.

neyse arkadaş feysten yazdı, kontörü yokmuş. uyandırmayam diye aramıyorum ben de. öğrencilik zor ya, garibanlık zor gardaşlar. neyse teşekkürler hepinize, orayı beğenmezsem dedikleriniz devreye girecek.

programları laptopa baştan kurarsın, ilgili dosyaları ve programların veritabanlarını da kopyalarsın.

masaustundeki harddiskin imajini(disk image) alip laptopa o imajdan kurulum yaparsan programlarinin hepsini oldugu gibi calistirabilirsin. ama iki bilgisayarin donanimlari farkli olacagi icin, driverlar ile ilgili sorun yasayabilirsin. driverleri tekrar kurarsan sorun kalmaz.

sanirim muhasebe programina tekrar lisans ucreti vermemek icin boyle birsey yapiyorsun. bu tur programlarda genelde donanima bagli lisans olur. donanimin id'si degistiginde program da calismayabilir. bu durumda yapabilecegin bir sey yok.

mümkün. acronis isimli programla yapabilirsin. ama %100 garantisini veremem. driver kaynaklı sorunlar nedeniyle windows açılmayabilir. bu durumda güvenli kip vs takılıp halledilir onlar da büyük ihtimalle ama acronis bunu yapar bence.

crucio ve washe'nin yöntemini takiben format cd'si ile sistem tamir edilip donanım tekrar tanıtılabilir.

diyarbakır da suriçi'ne git, sabah gidersen hanlara gir güzel kahvaltı et, öğleden sonra ise ciğer kebap ye. oradan 15 dk yürüyüp bakırcılar çaşrısında dibek kahvesi iç.

diyarbakır-sülüklü han (sıcak şarap)

Geçen bi Mardin sorusu vardı. Cevaplardan biri, Midyat'a git mutlaka diyodu.

batman: bise yok zaman kaybetmeyin ama batmana giderken mutlaka hasankeyf
Mardin: deyrulzafaran manastiri ve zinciriye medresesi
Elazig: ya harput ya hicbiryer
Malatya: ehh iste
Diyarbakir: zaten yazilmis

malatyada kaburga dolması ye. onu sevmiyorsan adana ye. mükemmeldi. tavacı bilmem ne ustaydı unuttum şimdi.

şu meşhur ginseng extrat muhabbetinde hiç bi fgarkı olmadı.

zaten supradynle arasında fark bitek şu ginseng muhabbeti. bence küllüm yalan.

Ben de fark görmedim. Etki gorenler plasebo etkisinden faydalaniyor sanirim. Hoş ben kahve ictikten sonra uyuyan adamim. .

birkaç sene önce kullanmıştım, ekstra bir durumu yok. denemelerim oldu. 1 seneye yakın süredir centrum'dayım.

Ben hastanelik oldum kafaniza gore almayin derim. Mide bulantisindan oluyordum. Icinde bulunan bi vitamin belki vucudunuzda fazlaca var bi de onu icip yukleme yapmis oluyorsunuz. Bi dra sorun oyle icin.

sabah karnınızı iyice doyurup içmediğin takdirde bütün multivitaminlerde inanılmaz bir mide bulantısı ve insanı yere çökerten bir şeyler oluyor cidden. tek geçerli yol güzel bi kahvaltının hemen ardından içmek benim için.

ben 2003'te liseye hazırlanırken kullanıp faydasını gördüğümü düşünmüştüm. o düşünceye dayanarak hala faydalı olduğuna inanıyorum.

takviye oldugu net ve kesin. ama enerjik hissetmeniz uykunuzu alip daha kaliteli yasamaniz falan tamamen placebo kanaatimce. bana etkisi olmadi özel bir sekilde. verimli falan da hissetmedim. gene yorgundum gene hastaydim.

Multivitaminlerle ilgili bunların yarardan çok zarar sağladığına dair bir sürü makale, araştırma vb. var. Mesela bir tanesi aşağıda.

Bir dönem kullandım, bir faydasını görmedim. En iyisi sağlıklı ve dengeli beslenmek.

www.theatlantic.com

ben de bi boka yaramadı.

@salihdt böyle çürütmeler öne sürerken bari edu'lu link verin de bilimsel olduğunu görüp okuyalım.

adnan hocanın linkini verip evrim teorisini çürütmek gibi oluyo güleceğim çıkıyo, bir şey varsa bul kaynak da öğrenelim

migreniniz varsa dehşet tetikliyor, bilginiz olsun.

buradan eli titriyor yazdın diye parkinson tanısı koyamaz kimse. ama olabilir. onun için iyi bir nöroloğa gitmeniz gerek. annem de aynı şikayetle gitti parkinson çıktı. bu arada ilaç parkinson için kullanılıyor diye sadece parkinson hastasına verilir diye bir şey olmayabilir. belki genel olarak o tarz titremelere veriliyor, belki de deneme amaçlı verdi, işe yarar mı görmek istedi. yalnız ilaçların rahatsız edici olduğu, ilk zamanlar çok zorluk çıkardığı doğru, yapacak bir şey yok maalesef.

Belirtilen yan etkilerden farklı bir etki gördüyseniz doktorunuzla iletişime geçip sıkıntınızı belirtin ancak bu ilacın işe yaraması için doktorunuzun belirttiği süre kadar kullanması. Babam bu ilacı kullanıyor. Parkinson şüphesi ile gittik bu ilacı vermişti. 15gün büyük sıkıntı yaşadık. Kontrole gittik 15 gün daha kullanmasını teşhisi o zaman koyabileceğini söyledi doktor ve en son parkinson teşhisini koydu. Ilaci saatinde alması lazim mutlaka. 10dk gecikse bir sonraki saati bekliyorsunuz. Ilk 15 gun alisma suresi sıkıntılı geciyor zaten bu yüzden mutlaka saatlerine dakikasi dakikasina uyun. Sonra cok rahat edecektir.

gitar, teller, pena, mikrofon, mix değerleri, mastering gibi bir sürü etki var. ayrıca çalışının tabi ki çok etkisi var. nasıl tuttuğun, penayı hangi açıyla vurduğun, şiddeti vs vs. bunu çok çalarak, çalışarak tutturursun ama kimsenin çaldığı diğerininkine eş olamaz. tabi naylon tel kullanıyorsan farklı tınılar alacaksın ama sadece çelik telle açıklayamazsın. o telin kalınlığı, markası, sarım cinsi vs vs etki eder.

merhaba. ben olsam megapiksele, digital zoom a bakmam objektifi büyük olana (daha çok ışık alır) optik zoom'u yüksek olana yönelirim.

fotoğraf makinesinde çok fazla değişken var ama asıl bakman gereken şey ortaya çıkan fotoğraf kalitesi. kağıt üzerinde daha çok megapiksele sahip, daha çok zoomlu, daha pahalı, daha iyi görünen makinenin fotoğraf kalitesi diğerinden kötü olabilir. işlemcisi, sensörü, çipleri, mercek kalitesi falan çok etkiler. en iyisi ikisiyle çekilen fotoğrafları karşılaştırman.

zaten 60cmx40cm poster çıktı almadıkça 14mp ile 16mp arasındaki farkı anlayamazsın.

hatırlıyorum. ancak o aracın girebileceği genişlik ve yükseklikte bir geçite sokmuşlardı aracı. ama o kadar. başka ayrıntı hatırlamıyorum.

Hatirliyorum :)
Nefessiz izlemistim

Zari Havas'di ekibin basi

tr.m.wikipedia.org vikinin yonlendirmesiyle 2000 de yonettigi bahriya oasis kazisi olabilir mi ki diyorum. Belki de giza

Buldum :) www.drhawass.com

hatırlıyorum, içeriden kilitli bir kapıyı açmak için havalandırma kanalından girmişti sonra önüne duvar çıkmıştı. duvarı delince bi duvar daha çıkmıştı sanırım.

herkesin az çok hatırlamasına çok sevindim. o zamanlar evimizde o kanal olmadığı için izleyememiştim. verilmiş olan linkleri inceledim ama video bulma ümidi var içimde. hatta birde türkçe altyazılı veya dublajlı olursa tadından yenmez.

www.facebook.com şu yazıdan yola çıkarak belki bir şeyler bulabilirsin.

www.youtube.com bu onunla alakalı sanırım.

dangalak, görgüsüz parayı suratına atmış, belli ki artık duramayacaksın orada, küfürü basıp gitseydin armuta keşke. tabi ki şikayet et, bırakma işin peşini. geçmiş olsun.

şikayetin bir işe yarayacağını bilsem et diyeceğim, en fazla sigortasız adam çalıştırdılar diye ihbarda bulunabilirsin ama biliyorum onu da bir şekilde berteraf ediyorlar.

ne orospu çocukları varmış memlekette hocam. şunu ben yapsam babam evlatlıktan reddeder.

takmamaya çalış allahından bulsun. bir gün bir psikopata yapar aynısını adam sarılır gırtlağına ettğini bulur. fevri kararlar verme, otur sakinleş. süreç içerisinde de bol bol küfret.

edit: sigortasizliktan sikayet edeceksen kendin icin yapabilecegin fazla bir sey yok, fakat oradaki öteki sigortasız çalışanlar yolu ile ihbar edebilirsin. ama yine de bu yöntemin pek işe yaradığını görmedim, çoğu ayrılan veya çıkarılan kişi ihbarda bulunuyor ve bu tür şirketler buna çok hazırlıklı.

işe başlama bildirgesini zamanında yapmadığı için ve sigortanı yatırmadığı için ceza alabilir. sgk'ya ihbar edin.

Dostum, öncelikle merak etme o piç kurusu elbet bi gün belasını bulacak. Ben şu an çok pis ah ettim ve eminim ki bu duyuruyu okuyan herkes de öyle. Yaptığı yanına kar kalmaz, ömründe muhakkak bir yerden çıkar; gönlünü ferah tut.

Ben işlerin hukuksal boyutlarından pek anlamam, o yüzden o konularda daha sağlıklı tavsiye verecek arkadaşlar muhakkak çıkacaktır; o konuyu onlara bırakıyorum.

Sana psikolojik destek olmaya çalışayım: BU GÜNLER GEÇECEK, CANINI SIKMA!!! Ağlama da! İş mi yok amk??? Buluruz.

Ayrıca bir sorum var. Önceki duyurunda 20'lik dişinden, çektiremediğinden bahsetmişsin; o iş ne durumda şu an?

ben böyle şeyler sadece filmlerde olur sanırdım. keşke ağzına sağ aparkatı vursaydın. ama o an donup kalmışsındır anlıyorum seni. git babasına şikayet et "böyle böyle terbiyesizlik etti, eşek gibi çalışıyoruz bi çay içmeye hakkımız yok mu, karşılığı böyle aşağılanmak mı?" de.

Ulan ne piçmiş ya toplanıp dövelim dicem kabul edersen çok ayıp yaptığı yer neresi

böylesine öküze üzülmeye değmez arkadaşım, ettiğinden fazlasını bulur umarım. takılma, ne kadar başarılırsa, öküz çok.

lütfen şirket adı ver. onlara dair hiçbir şey tüketmeyelim, almayalım bir daha.

toplanıp dalalım lan adama

bağlı bulunduğun Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğüne giderek şikayet et. sigortanın yapılmadığını üzerine de işten kovulduğunu söyle.

tabi çalıştığın şirketin bilgileri de yanında olsun.

sgk şikayet en iyi sonuç veren çözüm. orada yönlendirirler seni.

Losev olabilir.

www.7agac.org

hiç bu kadar saçma bişi duymadım hayatımda

çeyrek al.

(bkz: düz adam sami)

www.egeorman.org.tr

"seni hiç tanıyamadım, ne seversin, ne alabilirim hiç bilemiyorum. ayrıca üzerine düşünmek bile çok sıkıcı, bu kadar değer vermiyorum sana" desen daha iyi bence. tamam bağış mağış güzel işler de sevgililer günü hediyesi olarak değil.

süper kötü bir hediye,
sen bağışını ayrıca yap.

lösev e vern derim, elinde belge olmasa bile sana gönderilen emailin çıktısını alır verirsin.

ayrıca çok güzel bir düşünce tebrik ederim. bana böyle bir şey yapılsa çok mutlu olurdum.

Tema guzel de, onun yerine ne bileyim agac tohumu falan al, diktiriyosun ya o kisinin adina onlardan bahsediyorum. Aldigin hediye de cok manidar ve guzel ama sevgililer gunu konseptine uymuyor bence. Agac diktirmek, ne bileyim bu agac ikimizle birlikte buyuyecek falan filan laflariyla cok romantik edersin hatta durumu.

kendimizde miyiz genşler napıyoruz?

ağaç diktirmek ya da bağış yapmak herhangi bi özel günde alınacak herhangi bi çiçek veya çikolata veya ayıcıktan daha değerlidir akil insanlar için.

Kanada dolari ile amerikan dolari apayri seyler. Sadece isimlendirmesi ayni.zaten ikisi de ingiliz somurgesiydi, ki ingilizler Sterlin kullaniyor. Kanada hala Ingiltere kralicesine baglidir ama cok bir mudahelesi yok buralara.

hayır. çok hayır.

küçük büyük hiçbir ülke parasını başka ülkeye bastırmaz. başka bir ülkenin parası yaygın olarak kullanılıyor olabilir, ama bu 90larda türkiye'de kiraların dolar üzerinden alınmasından çok farklı değil. hala günlük değişen bir kur sistemi olur. zira para basmak ülkenin ekonomisini yönetmek için çok güzel bir tool, ülkeler bunu bırakmaz.

Amerikan Doları veya İngiliz Sterlini sadece kendi ülkelerindeki yetkili darphaneler basabilir. Yani gidip de falanca adasında sırf usd kullanılıyor diye, o adaya darphane veya para basma yetkisi verilmiyor.

Bu küçük ülkelerdeki merkez bankalarının işlevi de duruma göre değişir.

Diğer soruya gelince, tamamen diller arası terim transferinden dolayı böyle bir şey olmuştur. Bu konuda da çok kafa patlatma.

Hatta iki soru da oldukça absürd, çok irdelenecek mevzular değil.

ülkeler, parasını başka ülkeye bastırabilir. ama madeni para sadece.

en.wikipedia.org


bir de doların tarihine bakabilirsin. ama para birimi dolar olup da genel olarak doların tarihine uymayan ülkeler de var. kanada ve avustralya gibi. pound'dan dolara geçmiş bu ülkeler. sebep de ticari ilişkiler. bir de "ondalık sistem"e geçmenin avantajları.

fortisvita, ikisinin apayrı şeyler olduğunu biliyorum.
sadece ikisi de "dolar" türü altında.
italyan lirası ile türk lirası gibi. farklı şeyler fakat ikisi de lira türünde. bu tür seçimlerinin herhangi bir özelliği var da ona göre mi seçiliyor, anlamak istedim. geography.about.com örneğin liranın veya rublenin veya doların kendine özgü bir teorisi mi var?

neyse, cevaplar için teşekkürler arkadaşlar.
ortak para birimi kullanan ülkelerde güçsüz ülkenin nasıl para bastığını veya kendi ekonomisini bazı açılardan nasıl kontrol ettiğini anlamadım gerçi hala. örneğin en.wikipedia.org bu ülke amerikan dolarını kullanıyor resmi olarak. eğer parayı kendi de basamıyorlarsa, tek çareleri bizdeki döviz girişi tarzında bir sistem mi yani?

avrupa birliği ile ilgili bir soru da soracaktım fakat madem absürt olduğunu düşünüyorsunuz sorularımın, sormayayım. : ) iyi günler.

yine de bir çok konuda bilgilendirdiniz, teşekkürler.

dolar: www.tititudorancea.com

lira: www.wordswarm.net

nemlendirmek için genellikle elma kabuğu kullanılır. muz kabuğu, böğürtlen yaprağı gibi seçenekler de mevcut.

kendi paketinde buzdolabına koyup, içine bi kaç tane elma kabuğu atmak iş görür.

ver ortamlara. mülkiyetin her türlüsü hırsızlıktır. zaten hediye olarak tasarlamışsın.

@ninja, anlamadım demek istediğini. hediye olarak tasarlamışım, ortamlara vermemde sıkıntı yok mu? mülkiyetin her türlüsü neden hırsızlıktır? wipo boşuna mı çalışıyor, ortada dağ gibi fikri mülkiyet var. :( bu tasarımdan gelir de sağlayabilirim?

iki farklı açıdan yaklaştım ama işe yaramadı galiba. fikri mülkiyet sermaye karşıtı ideolojilerin en kolay at koşturduğu alan aslında, kastım ondan hareketleydi. mülkiyet hırsızlıktır işte, bir malın sahibi yoksa o malın sahibi herkestir. argümanım bundan ibaret.
başkalarına ilham olması için açık kaynaklı özgür tasarıma çevirirsen ne güzel olmuş derim. para kazanabileceksen de senin tercihin tabii. sonuçta ilham bedava ama tasarıma harcadığın zaman nakte çevrilebilir bir şey. takdiri sana kalmış. hatıra olarak saklama tabii ki.

öncelikle sinirliyken karar vermeyin.
kötü ayrılmadıysanız neden eski sevgilinizle ilgili şeyleri elden çıkarasınız. insanların kendi anılarına bu kadar hoyrat davranmasını pek anlayamıyorum. sonuçta mutluyken yaptınız, hayatınızın belli bir döneminde o kişiyle beraberdiniz ve o dönemden size böyle süper bir tişört anı kaldı, ne var ki bunda? ayrıca kaç para kazanacaksınız ki, birisi oo süper deyip hemen taklit ediverecek zaten.

tasarımını niye public ortamlarda paylaşacakmışsın? senin tasarımını birisi alsın da üzerinden para kazansın diye mi? mülkiyet haktır, hırsızlık falan değildir. bu içi boş söylemlerin modası 18.yy sonlarında bitti. adamın bir yeteneği var bunu paraya çevirmesi gayet olağan. sakın paylaşma. burada mülkiyet hırsızlıktır diye nutuk atanlar kapar onu ilk.

telif hakları pink floyd'un olacağı için para kazanma işi nasıl olur, Türkiye'de ürün haklarını elinde bulunduran firmayla mı anlaşmak lazım, direkt pink flody'un plak şirketiyle mi anlaşmak lazım bilmiyorum ama tek başına yaparsan telif hakkı davasıyla götündeki donu almaları muhtemel. ama public yapma bence. hiç yoktan sadece kendin giy karizman olsun.

fikricim, ayrı dünyaların insanıyız. 18 yy fikirleri derken neyi kastediyorsun? yazılı tarihten önce toprak mülkiyetinin olmadığı bir dünyada yaşıyorduk. 10000 sene önce tabu kaydı yoktu mesela. o dünyayı gelip bok eden şey mülkiyetin kendisi. gelmiş savunuyorsun, argümanın: demode olması. demodeyse demode. napam? marxı mezarından mı kaldıram?

gittigidiyor, sahibinden, donanımhaber forum'da satanlar oluyor, ben öyle bulmuştum.

sanalpazarda bulumuştum ben 110 TL gibi bir fiyatı vardı, yüksek puanlı satıcılardan alabilirsin direk.

Bu satıcılardan onlarca alışveriş yapıldı, güvenlidir ;)

bit.ly
bit.ly

içkinin kalorisi yüksek. sadece bira için geçerli değil bu. votkanın bile çok fazla. sana tavsiyem en fazla 20 cl tüket içkiyi.

viski ve vodkayı biranın yanında shot içmiyorsan, 10 bira ne demek abi diye sorarım.
Gerçekten eline birayı alıp indir kaldır yaptığın süre 1 saati bulur 10 birada, daha faydalı işer yap onun yerine :)

bira mayalı olduğu için ayrıca yağlanma yapar. onun dışında alkol karaciğerde yağlanmaya sebep olduğu için yağ yapar. yani alkol her türlü kilo yapar da bira ekstra yapar. en azından birayı kes.

sporu bırak.

son on yilda istisnasiz her ama her gun 10 bira ya da yarim sise viski (ve 3 paket sigara) icmis biri olarak: su sigarayi biraktiran ilaci, sirf sigarayi birakmak icin ictigim halde, tum icki icme istegimi de alip goturmustur; tavsiye edilir. son 1 ayda neredeyse hic icki icme istegim olmadi. ayda 3bin TL'ye yakin icki ve sigara masrafimi spora yatirmaya karar verdim. bekle beni six pack.

eger ugrastigin halde alkolu birakamiyorsan, bir denemekte fayda var.

hedef kilona ulaşıncaya kadar alkolu kes. hedefe ulaştıktan sonra içmeye başlayabilirin sporu bırakmamak şartıyla, kilo almazsın. fakat adonisim baklavalarım falan olsun diyosan işin zor o zaman alkolu tamamen bırakman gerekebilir veya minimuma indirmelisin. ayrıca kilo verdikten sonra spinning yerine vücut geliştirmeye başlarsan formunu daha iyi korursun.

halka inmek derken?siz halktan değil misiniz de halka inmekten bahsediyorsunuz?sizin için eğitimsiz kesim alt kesim ve siz üsttekiler onların seviyesine inerek onlara istediğinizi unutturup istediğinizin doğruluğuna mı inandırıyorsunuz yani?sorunuzun cevabı şurada eğer bir partinin eğitimli bir tabanı varsa bu taban kapı kapı gezilip manipülasyon yapılmasını başkaları hakkında dedikodu ve iddialar yayılmasını kabul etmeyecektir, evdeki bulgurdan olmamak için olabilir.

akp karşıtlarının hepsi belli bir partinin temsilcisi ya da üyesi değil ki. fikirlerini her belirttiklerinde oy kazanmak için mi yapıyorlar bunu, nasıl mantık lan bu... bir x olayının doğru ya da yanlış olduğunu belirtmek sadece seçim yatırımından ibaret bir manevra mı?

akp anket manipülasyonlarıyla, algı yönlendirmeleriyle, kara propaganda ile halkın önemli bir bölümünü kandırabilir. ama kucağında oturduğu, eş başkanlıklarını yapmaktan gurur duydukları bazı güç odaklarını kandıramaz. cemaat de hükümet de birbirini dibe çekiyor. yetmiyor, ikisi de ülkeyi dibe çekiyor. bunun karşısında çekirdek çitleyip olayı izlemek dışında bir şeyler yapan insanlara pek bir şey deme ihtiyacı hissetmiyorum ben açıkçası. ortada bu kadar ahlaksızlık ve şerefsizlik kol gezerken onlar çok masum gözüküyorlar.

ama gadanallah şu konuda haklı. yolsuzlukta çığır açmış, basına müdahalede boyut atlamış, ahlak yoksunu bir yönetimin seçimlere de hiçbir yolsuzluk bulaştırmayacağının garantisi yok. yine başarılı olma ihtimallerini az görmüyorum.

Genelleme yapmayalım lütfen. akp karşıtıyım, dediklerinin hiç birini yapmadım, yapmam.

Akp sempatizanlarına "işte aziz nesin'in bahsettiği %60 aptallar" diye bahsetmek çok ahmakça bana göre. ayrıca "orantısız zeka" goygoyundan da gına geldi. insanlar bi gıdım zekasıyla iğrenç bir espri yapıyor, sonra buna "orantısız zeka" diyorlar. cidden komik. hatta trajikomik. gülsen mi ağlasan mı?

akp hakkında kimi bilgilendirdiniz ki akp seçimi kaybetsin demişsin, bir de üstüne gezi direnişine laf söylemişsin. gezi direnişinin amacı, yapılan tüm bu siyasi haksızlıklara tepki göstermek, farkındalık yaratmak amaçlıydı zaten. evlerinde kıçının üzerine oturup, politikadan zerre anlamayan insanlar bile birtakım hakları savunmak için sokağa çıkıp bağırdıysa gezinin amaçlarından birine ulaşılmış demektir.

ama sen tüm bu olanları, gezide yaşanan hükümet destekli polis şiddetini, yolsuzluk olaylarını görüp, bunlara rağmen gelip burada akp goygoyu yaparsan söylenecek çok fazla bir şey kalmıyor.

"akp ve secmenleri kendi partilerini propagandasini yapmak icin esek gibi calisiyor iken..." hı hı evet, akp çalışıyor. bunları görün. ama biz "internet sansürü", "yolsuzluk", "sosyal eşitsizlik", "hukuksuzluk" vs. vs. deyince kimsenin umurunda olmuyor. çünkü akp çalışıyor. durmak yok yola devam.

dediklerin "akp karşıtı" olanların bir kısmı için geçerli. ve bu bahsettiklerin de muhtemelen sosyal medyada en aktif olanlar, o yüzden bu denli göze batıyor olmalı. ama "akp karşıtı" çatısı altındaki yerleri taş çatlasın yüzde 25 falandır, daha fazla değil. feysbuk tivıtır falan bu kişileri sana ön planda ve "tamamı öyleymiş" gibi gösteriyor. ha aynı şekilde bir grup akp seçmeni içinde de var internet üzerinde rastlayabileceğin.
ama sosyal medya üzerinden genelleyeceksek bu gruplara bakarak zaten şimdiye çoktan iç savaş falan çıkmış olmassı gerekirdi. var mı? yok.

halka inmek derken olaya çok sığ bakmışsın.sana şöyle bir örnek verim.ben sadece tweet atmıyorum. çalıştığım işyerinin yarısı koyu akp li.hani kapı kapı dolaş dedin ya dolaşmama gerek yok.adamlarla bütün gün beraberim.bütün olayı geniş bir çerçeveden anlatıyorum onlara kimisi haklısın diyor kimisinin ise umrunda değil çaldıysa çaldı diyor.bazı insanlar var ki sen bir şey yapamazsın.tayyip dese ki mesela bana oy veren bu mallar olduğu sürece ülkenin içine ederim ve bu cümle öğrenilse insanlar tarafından inan gene de oy veren çıkar.önemli olan insanların vicdanı.yoksa biz elimizden geleni yapıyoruz merak etme.dairenin içinde tıkılıp kalmadık.

önce muhatap demeyi öğrenseniz, diyorum. toplumun çoğu cahil, düşünen, sorgulayan bireylerden oluşmuyor maalesef. yine de bu kadar çok oy aldıklarını hiç düşünmedim. her türlü hileyi yapıyorlar. mağduru oynayarak, işlerini gayet güzel yürütüyorlardı. bundan sonra ne olur, bilemem. sandıkta atılan oylarınıza sahip çıkın. attığınız oy, akp' ye yazılabilir. yazıldı da netekim.

siz hala türkiye'de burjuva demokrasisi mi var sanıyorsunuz kuzum? sandık, halka inmek falan; ne şirinsiniz.

ne halkmış anasını satayım ya. bir türlü ulaşamıyoruz kendilerine. olm depolarda mı saklıyosunuz siz bu halkları, gidip gidip bulamadığımız bu insanlar nerede?

bu akp halka iniyor savı tamamen goygoydan ibaret bana göre. ben geçen seçim zamanı en az 200 dairenin kapısını aşındırmışımdır. tkp üyesim, ama sorsan ben de elitistim, halka inemiyorum. bunların halk dediği kömüre tav olacak kadar yoksul duruma düşürdükleri aileler zaten. maddi açıdan zor durumda bırakılanın günü kurtarma çabasını yadırgayamıyorum, ancak kendini bir şekilde çekip çevirebilenleri de halktan saymamak saçmalığın daniskası. o yardımlara muhtaç olanlar da akp'siz de olabileceğini gördüğünde dönecek sırtını.

******
şöyle bir örnek vereyim;

iki sene önce, van depreminin hemen sonrası. ikinci depremin ertesi günü van'a gittim yardımlar dağıtmak için. ortalıkta tam bir keşmekeş var. sabah yedide vardığım van merkez'de ilk polisi akşam dokuzda dürümcüde gördüm. devlet resmen başınızın çaresine bakın demişti ilk günlerde. bir kere iki kere uğramışsa uğramış köylere de. zaten erciş gerici kaynıyor, gelen yardımlara devlet el koyduğu için ve gönüllüler de plansız programsız geldiği için yağma görüntüleri çıkıyor.

parti önlüğünü giyip atladık kamyonlara, köylere gidiyoruz. önlükleri giydik çünkü demofrafik yapısı hayli karışık van'ın. kim olduğumuz bilinince ciddi karşılanıyoruz ve disiplinli şekilde dağıtabiliyoruz yardımları. daha önceden ayarladığımız büyük yardım torbalarını sırayla dağıtmaya başladık. arada köylüyle de muhabbet edip durumu öğrenmeye çalışıyoruz.

her köyde iki, en fazla üç tane çadır var. onları da muhtar, imam falan paylaşmış genelde. yaşlı bir amca ile konuşuyoruz, yardım geliyor mu diye sorduk. adam başladı "allah devletimizden razı olsun, çok sağolun bir sürü yardım geldi. yine eksiklerimiz var ama zamanla onları da halledersiniz hangi birine yetişeceksiniz di mi" diye. dedik amca karıştırdın galiba. karıştırmış evet, kırmızı önlükleri görünce kızılay gibi bişey sanmış. doğrusunu anlatınca başladı saymaya adam. çadırların durumu, gelmeyen yardımlar, kışın kapıda oluşu vs.

yadırgamadık adamı, hayat mücadelesi veriyor çünkü. ne koparırsa torunları için kar çünkü.
*****

dediğim o ki, rüzgar arkanızdan esmediğinde, emperyalizm ekonomik olarak yanınızda durmadığında görün siz o "halk"ı bir de. sokağa çıkamayacaksınız, sokağa.

Hepinize tek tek yanit veremeyecegim ama demek istediklerim ses yalitimi nin savunduklariyla neredeyse ayni.
mesela Lutfen su entrylere ve referans verdigi basliklara goz atin:
eksisozluk.com

eksisozluk.com

eksisozluk.com




Yani sizin, durust, adil, namuslu olmaniz sizi sandiktan zaferle cikarmayacaktir. Psikolojide bu yanilgiya (bkz: adil dünya inancı) denir hatta. yani, karsinizdaki adam beyin yikayarak, sosyal psikolojiyi kullanarak, aractan ziyade amac icin calisarak zafere gidiyorsa ve siz "ama bu haksizlik" demek disinda bir tepki gostermeyip, kendi aranizda yakinmaya devam ederseniz kaybetmeye mahkumsunuz; o yuzden akp sevdalilarina aziz nesin lik bunlar gibi goygoylar yaparak aslinda acinasi halde olanlarin kendiniz oldugunu gozardi ediyorsunuz.

bizden çaldığınız paralarla kapı kapı dolaşıyosunuz.medyayı susturup hani nerde muhalefet diyorsunuz.en son yasayla senin sözlerinle yazıyım ''internet goygoyunu''da engelliceksiniz.aymazsınız, yavşaksınız, hırsızsınız.

siktiri boktan pragmatist,her şeyi bir enstrüman olarak gören kirli zihininizi ve politikanızı alıp,defolup gidiceksiniz bu ülkeden.

söz de muhafazakarsınız,işinize gelince karıncanın su taşıma hikayesini anlatırsınız tarafım belli olsun hesabı.
siyaseti insanları kullanma ve sömürme olarak gösterir,cahil halkın ağzına sıçar sonra bize oy veriolar sana noluyor lan dersiniz.iki yüzlüsünüz!siyaset kirli bi oyundur diye yaptığnız bu pislikleri bir de utanmadan meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz.sen de yapsana diye de bi söylem almışssınız ağzınıza.ben ve benim gibi düşünen vicdanlı ahlaklı insanlar sizin bu kokuşmuş oyunlarınızın hiç birinin ortağı olmayacak, boşuna beklemeyin.

bunları yapamadıkları için iktidar olamıyorlarsa da olmasınlar.elbet birgün çıkıp halk kral çıplak diyecek ve siz, söz de muhafazakar yavşaklar, yine bizim gibi ahlaklı vicdan sahibi olan insanların arkasına sığınacaksınız.çünkü sömürdüğünüz halk uyandığında öfkesi sizi yerle bir edicek.

arkadasim bak sormussun sorunu yuz farkli kisiden almissin cevabini hala dedigim dedik anlamaya caba gostermeden konusuyorsun.

bak anlayacagin dilden her seyi dibine kadar basitlestirerek soyluyorum: senin bu yaptigin iyi ile kotu savasirken iyiyi kotu olmadigi icin elestirmekle ayni sey.

hadi tamam elestir argumanin tum sacmaligiyla o olsun. ama bunu ifade ederken bile aziz nesindi geziydi facebook postuydu sacma sapan konularla kendi kafani karistiriyorsun.

biri de cikmis dalga gecildigi icin inadina akp'ye oy verecegim demis. istedigine oy ver kardesim sonuna kadar hakkin. ama boyle bir irrasyonel mantikla yasayabildigin icin dalga gecilmeye hep mahkumsun.

abi siz zaten dürüst, adil, haklı olduğuna inandığınız halde beyin yıkayanlara oy veriyorsanız sizin için yapacak pek bişey yok. bu bir sınıf mücadelesidir ve bu mücadele size de karşı. istediğin kadar "halk" olarak tanımla kendini. hırsızın yanında duruyorsan, gün gelecek ve kaybedeceksin. sen olmazsın, inandığın güruhun takipçileri olur.

akp seçmeniyle dalga geçiyorlar diye akp'ye oy vermek düpedüz kendini kandırmaktır. bahane bulmaktır. ulan azınlıklara nefret söyleminde bulunmak, alevilere türlü iftiralar atmak daha mı olumlanabilir dalga geçmekten? madem bu kadar hassassınız, ona neden kulak kapıyorsunuz?

dediğim gibi, ben bu işe bir sınıf kavgası olarak bakıyorum ve siz tam karşımdasınız. kendinizi eğleyen argümanlarınız olabilir, ancak bende (ya da bizde) cevap her daim mevcuttur. bu mavralarla varolan tabanı korumaya çalışırsınız ancak. eşek inadı olan arkadaşları tutarsınız elde. olimpiyat meşalesi taşıttırdığınız adam ermenilere küfredecek çapta biri olur. vekiliniz kadın gazetecilere "ben de bacak aranızı fotoğraflayayım" diyecek seviyede olur. sanatçınız tükürdüğünü yalar.

konuşmaya çalışıyoruz ama akp yanlıları dinlememek ve anlamamak için ellerinden geleni yapıp akla mantığa uymayacak savlarla cevap veriyorlar.

başbakan 1 hafta sonra lafını değiştirip dediğinin tam tersini söylediği halde buna inananlara, kötüye götürdükleri verileri iyiymiş gibi sunduğu halde anlamayıp kendisine daha çok aşık olan insanlara ne anlatabilirim?

ağı gereksiz uzun ya. :/

bu arada mankeni ne biçim giydirmişler allasen? kıza mont uzun tişört onun üstünde kıvrık gömlek. zevksizlik abidesi olmuş.

ağı gereksiz uzun değil, arablara göre yabmışlar.

bedava verseler giymem kanka.

kumaşın şekli enkaz bu bir. bir ikincisi o arka cep ne öyle? rezalet!

bizim oralarda şorta şort derler.

hassiktir. o para verilir mi lan.

ancak plajda giyili.

Yan görevleri yapmamışsın işte.

brotherhood'da istanbul yok ki. revelations'da değil mi istanbul?

valla revelations'da da istanbul u göremedim.

ben brotherhood da diye biliyordum.

revelations komple istanbulda geçiyor nası göremedin?

revalations da oyunun başından sonuna kadar İstanbul'da geçiyor, introda gemide boğaza karşı muhabbet ediyor birisiyle(spoiler olmasın) ondan sonra galata kulesinden fatih camiine kadar tırmanıyoruz sağa sola. öküz gibi karaköy eminönü manzarası var. yani o oyunu oynayıp istanbul'u görememek imkansız.

psikoloji öğrencisi terk biri olarak söyleyebilirim ki öyle bi hediye almak istemezdim kaldı ki psikoloji ile ilgili hediye de gelmedi aklıma hiç.bu insanın başka ilgi alanı yok mudur veya son zamanlarda gitmek istediği bi yer,etkinlik,konser vs.onlar daha iyi gelir kanımca.

Kitap al. Freud- Totem ve Tabu.

yani var da bunca zaman hep ilgi alanlarına yönelik hediyeler aldım. bu sefer de değişiklik olsun ve geleceğine yönelik bir şey alayım dedim. şahsen bana bölümümle ilgili hediye alınırsa ben mutlu olurdum. ama kişiden kişiye değişiyor sanırım bu durum :)

Lütfen psikoloji ile ilgili bir hediye almayın, ama psikoloji terimler sözlüğü alabilirseniz hoş olurdu. Sakın Freud almayın ayrıca.

www.kitapyurdu.com bunu alsam olmaz mı ki? :| bana eğlenceli gibi gelmişti bu kitap. hatta okumayı da düşünüyodum. psikiyatristle psikolog aynı diyil biliyorum.

Uzanılıp dert anlatılan koltuklardan al. Zira bu ve not defterinden başka bir şey kullanmıyorlar sanırım.
findabrisbanepsychologist.com
outfrontonline.com

Psikolog ve psikiyatrist aynı şey değil ama bu kitabı bizim bölümdeki kızlar okuyordu, biraz ele düşmüş olabilir. Ama alınabilitesi var evet.