o kız sana bakmaz kanka.

bu şakacıdan başka tanıyan

sen o kızı beğeniyorsun ama o kız.. :(

1 yemek kaşığı Türk kahvesinin içine limon sıkıp için/yiyin,en etkilisi bu bir de tabi bol su için, su kaybınızı telafi etmek için.

Nar kabuğunu kaynatıp için..

sebebi de önemli bu arada.
bugün toparlanmazsanız doktora görünün. ikisi beraber ve ikinci güne sarkması hoş değil.

kusmayi kut diye kesen tek sey bildigin nar eksidir. 2 corba kasigi ic, bitsin gitsin.

kesme. bol su iç. kusma ve ishal varsa muhtemelen zehirlenmedir, vücut dışarı atıyor. doktora git.

bi dahiliyeye gidin bence, viral mi nedir bakarlar. idrar ve diski tahlili verirsiniz ona gore de ilac duzenlenir.

reflor mide ve bagirsaga iyi gelir. varsa yakininizda eczane alin.

İshal için kola içine aspirin yaptırmıştı doktor.
ayrıca kuru çay yiyip ustune su içincede hemen keser derler

kask motosiklet vs. boyayan yerlerde yapılıyor gitar boyama da, airbrush la yapılmalı, onun da boya püskürtücü makinası lazım, google a ankara airbrush yazarsanız çıkar muhtemelen.

o tarz işlere el yatkınlığın varsa kendin de yaparsın. zımparayla gitarın boyasını kaldırman gerekiyor falan. o adımları internette tutorial şeklinde bulabilirsin. nasıl boya kullanmak gerek bilemiyorum ama kolay çıkan beyaz bantlar ile desenlerini istediğin gibi verebilirsin. yalnız manyetik vs tüm elektrik-elektronik aksamı çıkartman ve geri takman gerek, onu yaparken dikkatli ol.

ankarada kenan ustayı bulunuz. hem çok iyi biridir hem temiz iş yapar hemde fiyatları iyidir. ama tek sorun keyfe keder gitara boyama yapar mı bilemiycem. luthiyer kenan diye zuhale yada diğer mağazalara sorsanız bilen olur.

Muz, haşlanmış patates. Boş bırakılmamalı mide.

lansordan sonra hala yanma varsa gastrit falan olabilir. doktora görün derim.
asit üretmeyecek şeyler yemen lazım. koladan, sigaradan, alkolden uzak dur. yağlı ağır yemeklerden uzak dur. çorba falan iç, haşlama et gibi şeyler ye ama çok doldurma mideyi.

ağzımdan sürekli su geliyo lan. yutkunmasam şarıl şarıl ağzımdan su boşalacak. boğazımda sanki ekstra bi boru var. 30 saattirde uyumuyom. yatamıyorum su geliyo boğazıma.

acile git o zaman, ona göre ilaç falan verirler.

geçmiş olsun. sabah - akşam 1 bardak kefir içerek bu rahatsızlıktan tamamen kurtulabilirsin. ben ilaç kullanarak hiç bir sonuca ulaşamamıştım. kesin çözüm kefir.

kefir şu ayrana benzeyen şey değil mi ? süt ürünlerini tüketmemelisiniz diye bi yazı okumuştum ben.

ya bu reflü değilde gastrit galiba internete göre.. doktora gitmeden kurtulamazmıyım bu illetten ?

evet ayrana benziyor. içerken bile o yanmayı bastırdığını hissedebiliyorsun :) 1 lt şişelerde hazır alabilirsin. sana da iyi geleceğine adım gibi eminim.

bütün sindirim sistemine iyi gelen çok şifalı bir içecek. zaten olay sadece mide de oluşan bir rahatsızlık değil. bütün sindirim, boşaltım sistemini etkiliyor. kefir bunların hepsi için birebir faydalı.

Gaviscon al eczaneden istersen, onun haricinde muz, kavun vb. şeyler iyi gelir. Kahve, kola, baharat, kızartma gibi şeylerden uzak dur. Katı şeyler ye biraz.

Iyi yaptın haddini bilseymis

eline sağlık

Önce kulağından çekip sonra lise müdürü tokadı atsaymışsın

sırtından vurmasınlar yürürken arkanı kolla

nşa'da bir adam kız arkadaşının yanında dövülmez ama kız arkadaşının yanında artistlik yapmaya çalışan tıfılları tenzih ederim.

evini, adresini biliyorsa, sana ulaşma imkanı varsa, iyi etmemişsin. güllü erhan'ı alıp seni kuytuda şişleyebilir.

sandman seni hiç tanımıyorum ama hakkını helal et kardeşim. (benden yana helal olsun.)

kötü olmuş, kin güdecek, adam toplayacak...

racon kesmemişsin kafa kesmişsin sıkıntı yok.

tokat olmamış. çok onur kırıcı. yumruk çaksaydın.

onurunu kırmaksa amacın gayet yerinde bir hareket olmuş. ama şahsen ilk yumruğu karşımdaki atmadığı sürece yanında kadın olan biriyle(nesi olursa olsun) dalaşmam.

dışard falan konuşsanız olmaz mı ? Yada ilk zamanlar biraz sessiz konuş , yavaş yavaş alıştır yani

sik. bildiğim tek şey türklere hakaret edip aşağıladıkça değer kazandığın gerçeği.

headset al, birde sesini ayarla.

sahsen benimde sesim ayarsiz, farkediyorum bazen bagiriyorum konusurken, farkedince eski haline dönüyorum, ama öyle ortamda egitmeyi denerdim sesimi, sahsen ayarsiz sesli biriyle ayni ofiste olmak istemem benim sesim öyle bile olsa.

he birde yanlis anlama ama haksizsin arkadasim sonuna kadar.

sessiz konuş dediğinde uza deseydin. adama abi diye de hitap etme, abi dersen her türlü lafı söyler sana. mesafe koy.

adamın sesini duymama gibi bir durumu yok ama senin sesinin seviyesini alçaltma durumun var empati yap biraz.gerçekten yüksek insan sesi çok rahatsızlık verici.hele iş ortamında çekilmez bir durum.

konuşurken diyaframını kullanmayı, sesi direkt iletmeyi öğren böylece bağırmadan da sesini karşı tarafa duyurabilirsin.

pısırık davranma yeter. işini yapıyorsun sen orada. haklı olduğun bir konuda asla taviz verme. telefonun karşısındaki adam sen bağırınca anlıyorsa sesini yükselt. ofisteki ibneyi de umursama. şimdi bugün haklı olduğun bir konuda taviz verirsen yarın öbür gün daha fazlasını bekleyecektir bu adam. işini yap sadece. tatava yapanın da ağzının payını ver. başka türlüsünü düşünemiyorum.

nasıl ayarlanacak bu ses olayı peki herkes aynı şekilde konuşuyor yani şuan bakınca
kulaklarımda sorun olabilirmi kulaklarımımı temizleteyim acaba

ilk bi kulaklari temizletmeyi dene birde kulaklik al telefona, ciddi farkettiriyor.

telefonda tam duyulmuyor insan, refleks olarak oda duymuyomus gibi hissediyo insan. öyle olunca bagiriyosun belkide.

bence alttan al, sonucta rahatsız olabilir tabi ki insanlar.. biraz daha dikkat et sesini alcak tutmaya calıs. telefon elinde eger karsı taraf gurultulu bir yerde degilse anlasırsınız bence normal ses tonuyla da.

sakin gençler herkes alev gibi püskürmüş, trafikte yol vermedin kavgası yüzünden insanlar öldürülüyor bu memlekette, her duruma böyle mi çözüm arıyorsunuz hayatınızda

@jonh bak şimdi bende de sorun olabilir mi diye düşünmeye başlayarak önemli bir adım attın :)

hocam şimdi işyerindeki adam başım ağrıdı dedi diye gidip kulakları temizletmek benim yapacağım türden bir şey değil. bence sen de böyle davranma. hakkını araman lazım. orası iş yeri ve sen de işini yapıyorsun. çok kibar davranıp sesini indirmeni rica ederse sen de efendice çaba sarfedersin bu konuda. ancak senin durumun böyle değil gibi.

adamın kıllığına yaptığı belli, arkadaşı sevmemiş o yüzden. söyleme şeklinden bile ortada, kavga çıkarmaya çalıştığı. hadsizlik başka bişey değil.

belli ki açık ofis çalışıyorsunuz. bu sorunu çözecek olan ne sizsiniz ne de tartıştığınız kişi. Siz işiniz gereği telefonla konuşmak zorunda oldukça bu sorun yaşanacaktır. Gidip yönetime talepte bulunun. adama da abi biz niye tartışıyoruz ki deyin. Adam da gidip şikayette bulunusn. Artık araya paravan mı yaparlar, sizi ayrı bir yere mi alırlar, yoksa kulaklık mı temin ederler bilemem. Ama sorunu çözmesi gerekenler siz değilsiniz. Net

burda o sana karsi cikan elemanda duyuru acsa ayni yorumu yapicakti millet.

"abi elemanin teki var bas bas bagirip konusuyo, uyardim sallamiyo, basim agriyo sesinden"

cevaplar
"gir kafa göz"
"abi ben alttan almazdim, karakterim degil, is yerinde isini yapamadigini, söyle, olmadi adam toplayalim dalalim"
.....

seklinde gelicekti.

yani alttan alma degil senin durumunda, sen farkediyosan sesinin ayarsizligini, ki farkedemeyebilirsin, ilerde bissürü sorun yasarsin.

açıkçasını söylemek gerekirse sevdiğim bir işi severek yaptığım bir şirketteyim
ve şartlarımda çok iyi normalde bırakmam pabuç ben böyle insanlara gerekirse kavga ederim ama elimdeki imkanlar şuan buna izin vermiyor birde mantıklı hareket etmem lazım duygusal değil onun için bir kbb uzamanına gözükebilirim diye düşünüyorum

adamın atar yapma şekli yanlış olsa da nedeni haklı bana göre ya. çünkü ben de inanılmaz sinir oluyorum odada gürültü olunca. migreni filan olabilir belki, o zaman senin sesin normal bir tonda olsa bile ona bin kat fazlası olarak gidiyordur çünkü. sen onun atar yapmasına filan bakma, uzlaşmacı taraf ol. "ben bu konuşmaları yapmak zorundayım, bu kadar rahatsız olduğunun farkında değildim bundan sonra dikkat ederim ama sen de biraz idare et çünkü işim bu" filan de bence, işte orta yolu bulmaya çalış. ortada çok ciddi bir sorun-hak yeme filan olmadıkça iş yerinde öyle karşılıklı atarlanmalar, gerginlikler filan inanılmaz saçma ve huzur bozmaktan başka bir şeye yaramıyor. hiç o toplara girme derim.

ya ortak alanı kullanıyosanız ınsan gıbı davranacaksınız bu kadar basit. ama napıyım sesin böyleyse kısarak konus bıraz daha. kımse senın sesını ıstem dısı bagırıslarını dınlemek zorunda degıl. zaten çile doldurmaya gelmiş gibi calısıyor ınsanlar. zaten iş hayatı eziyetten baska bı sey degil. neden iyice zorlastırıyosunuz işleri?
bı de gerekırse kavga ederım demiş. teytey. alem oyuncu olmus sokaklar sahne kardeş.

en hızlı çözüm bana göre;
- marmaray ile ayrılık çeşmesi.
oradan da kadıköy-kartal metrosu aktarma. sonrası kartaldan itibaren bir adet gebze-harem dolmuşu bulman e5 üzerinde. o seni tuzlaya götürür. ve maalesef banliyö trenleri geçen sene hazirandan beri yok.

banliyo 2015 yazına kadar çalışmıyor. otobüsle veya minibüsle gidersin tuzla'ya en kolay.

sakın minibüse binme. marmaray + metro (ayrılık çeşme) + otobüs (kartal'dan) takriben 1-1.5 saat sürer

Tuzlanın neresine gideceğine bağlı.. Tersanelere gideceksen yani gideceğin yer e5'e yakınsa kolay. gerçi kolay dediğime bakma, yol iflahını şey edecek ama olsun.

- marmaray (ayrılıkçeşmeye kadar)
- kartal'a kadar metro (son durak zaten)
- "17B" isimli otobüse binip e5te gideceğin yere en yakın yerde inebilirsin. biraz dolaşır ama bu. 500t de var, tuzla-içmeler'e kadar gider. gebze harem minibüsleri pek hoş bir ulaşım yöntemi değil :) otobüsler güzel, hem kartaldan binersen bomboş oluyor 17B. kartal köprüsünün yanındaki büyük otobüs durağından binmen gerek. e5teki duraktan geçmez dikkat et. otobüslerin ilk kalktıkları büyük durak vardır, oradan bineceksin. hem otobüse binersen aktarmada çok komik bir rakam çeker. minibüse gerek yok.

ulaşım araçlarını bilmiyorum ama istanbulun taksidolmuş şöförleri çok çılgın.. herhangi bir ulaşım aracının daha hızlı olabileceğine ihtimal vermiyorum.

ibomiu: o güzergahta öyle değil. aynı yolda toplu taşımanın 1,5 saatte gittiği yere arabayla 15 20 dakikada gidebiliyorum basmaya göre.

marmaray+metro ile kartal köprüsüne kadar gel, oradan 130 ya da 130A kodlu otobüslerden birine bin. tuzla'nın içine kadar geliyorlar yarım saatte falan.

tanıştır, götü göbeği düzeltince ayrılır.

bence karışmayın, belki hala üzgündür hazır değildir.
benim de göt göbek saldığım bir dönem olmuştu, çok mu çirkindim :'(

bence tanistirma isini iki tarafa da haber vermeden tesadufen bir karsilasma seklinde ayarlayin.
mesela evinizde bir yemek/film/mac seyretme organizasyonu (tabi onlar haricinde bir kac arkadasiniz daha olsun) ya da bir dogum gunu/kutlama yemegi falan turunde birsey. zaten herhangi bir sekilde hoslanma olursa devam eder.
olmazsa da en azindan iki tarafi da germemis ya da beklentiye sokmamis olursunuz.

hatununbiri +1 yalnız bunu yaparken diğerleri hep çift olsun, başka bekar sokup rekabet yaratmayın.

hatunun biri+1
"İkiniz ne güzel birlikte olursunuz" amacı ile değil de "Hadi, bugün hep beraber eğlenelim" gibi bir ortam olabilir. Hem onlar hoşlanıyor mu, hoşlanmıyor mu karar verebilirler. Böylelikle niyetleri hiç yoksa bile en azından arkadaş olabilmek için açık kapıları kalır ya da bugün olmaz ama yarın olabilir. Öbür türlü "Bu benim kedim, bu da senin kedin. Hadi çiftleştirelim" durumu oluyor ki iki taraf için de stresli ve doğal değil. Eğer akışına bıraktığınızda birlikte oluyorlarsa ne güzel. Aynı şekilde iki taraf da birbirini çift olarak istemezse, o da ne güzel. Çift olmuyorlarsa da en azından çevreleri genişlemiş olur.

hatununbiri hakli, cok daha iyi olur.

ayrıca ayrıldıktan sonra nasıl göt göbek yapıyorsunuz yahu. ben evde tek başıma duramadığımdan günde en az 5 saat yürürdüm. 5 kilo mu ne verdim, bir de yaza nasıl fit gireceğim diye düşünürdüm hehe.

hatununbiri'ne kesinlikle katılıyorum. eşimle bu yüzden ağzımız yandı bikaç kez, artık bıraktık çöpçatanlık işlerini. tesadüfi ortamı denk getirip kaçmaca.

Bir arkadaş pikniği düzenlemeye karar verdik, bunları da çağırıcaz. Bir şey de söylemiycez. Bakalım hayırlısı :)


@rock n roll, ayrıca benim de dötüm biraz büyük boşver bizi seven böyle sevsin :)

Ben çöpçatanlık olaylarından korkuyorum ya, insanların kaderini doğrudan etkilemek gibi geliyor. Bir şey olur da çok kötü ayrılırlarsa filan kendimi sorumlu hissediyorum.Bence hiç bulaşmayın.

piknik gelismelerinden bizi de haberdar et:)
merak ederiz bu kadar fikir yuruttukten sonra:))))

ünv.den sınıf arkadaşımın liseden sınıf arkadaşıyla evleniyorum. o sebeple de diyorum ki, tanıştırın, hiç belli olmaz. bu işler çoğunlukla bir vesileyle birilerinin tanıştırması ile oluyor zaten. yalnız ben de hatunun birine katılıyorum, kalabalık organizasyon olsun, başka da bekar olmasın.

Bir cutemeet yapın, ayarlayın. Sanki olaylar kendinden gelişmiş gibi. Zekanızı konuşturun, yapmacık olmasın.

hayırlı bir işe vesile oldum :) Kızla oğlanı tanıştırdım. Sevgili oldular. Çok mutlular. :) Sizinle paylaşayım dedim. Siz de yapın la böyle şeyler. Yalnızlık zor.

vışşş

7ye tamamlarsan cennete gidiyon biliyosun dimi hocam. elcağızlarınız dert görmesin.

prensip olarak çöpçatanlığa karşıyım. bence hiç girmeyin o işlere.

edit: aa lan bi dakka iş hayırlı mı olmuş dediniz aaa. aaaaaaa.

ya hazır konu açılmışken beni de çöpçatsana be abim be hem 7nin 2sini halletmiş olursun. helal süt emmiş aile kızıyım alkolüm yok sigaram yok bi yaşım var o kadarı kadı kızında da olur. he? hee?

ne ballı insanlar var diyorum baska bir şey demiyorum :P

ama iyi yapmıssın, evet dediğin gibi yalnızlık zor.

Süper bir haber:)

e nası tanıştılar peki? asıl konuyu atlıyoruz sanki :)

Şöyle oldu. Piknik olayı denk gelmedi bir türlü. Araya yaz girdi. Arkadaşımız da kendini spora vermiş, pek bi fit oldu bu arada.

Mariza konserine davet ettim ben bunları. Spontane gelişti gerisi. İkisine de bir şey çıtlatmadık. Birbirlerine telefon no. vermişler, wattsapp muhabbetleri, filan... Önce kahve içmeye çıkmışlar. Ertesi gün öğle yemeğinde buluşmuşlar. Hafta sonu Kilyos'ta 3 km. yürüyüş bile yapmışlar. :)

Tey tey teeeey. Oğlan bizizm kız biiizim :)

i think my teacher.. daha doğru olur gibime geldi

I guess demen lazım.

edit: I guess diyeceksin ulan!!! şaka bi yana ben sadece tırnak içindeki cümleyi okumuştum ama sanırımlık bi durum yoksa bize niye sanırım diye yazdın tırnak içinde onu anlamadım.

sanırımlık bir durum yoksa believe en uygunu gibi.

i guess de.

i believe daha doğru bence i guess'e göre çünkü biliyorsun. "my teacher must have mentioned me" şeklinde de dile getirebilirsin.

believe olmaz abi yaa. eminim bahsetmistir gibi oluyor oyle. sanirim icin guess daha uygun.

believe dogru

konuşma dilinde çok göze/kulağa batmaz böyle şeyler. believe de guess de uygun gayet.

şunu demen lazım falan yazmışlar da ne alakası var hocam, yakın anlamlı hepsi. "şu kalıp konuşma dilinde çok sık kullanılır" denilir ama "şunu diyeceksin" diye bir saçmalık olamaz. sonuçta dil bu, aynı ifadeyi 1500 şekilde belirtebilirsin.

@cryptoricus o da olur, diğerleri de olur. aşırı ciddi bir mevzu değilse takılma pek detaylara.

believe tabii yaa.

@xenophobe konuşurken de sanırım, herhalde gibi bir şey eklemez miyiz? bir şey eklemeyince cümle böyle havada asılı kalıyor sanki.

believe yaa.

çevrende bulundurma. görüşme. iletişimi kes. en rahatı. hiç sevmiyorum yalnızken başka, bir arkadaş grubunda başka davranan insanları. laf sokmakla şunla bunla uğraşma. iletişimi bence doğrudan kes. sorarsa özellikle xyz, nedenini açıkça söylersin.

ne bu ya çocuk musunuz? XYZ denen şahsiyet çok malmış hakikaten. piç elemana yağ çekiyor, aşık mıdır nedir? sen de niye katlanıyorsun ki başka insan mı kalmadı dünyada arkadaşlık edecek?

piç olan arkadaşı tartışırken uyardım ağır konuşturma diye. yoksa ağzıma geleni söyleyecektim.

xyz olan arkadaşıda tepkimi gösterdim zaten. suratıma bakmadı. büyük olasılıkla bi değişiklik olmazsa konuşmaz benle.

iletişimi direk kesmek değilde, pek yanlarına yaklaşmam, selam verirlerse merhaba merhaba artık. bugün çok sinirimi bozdular. arabanın sileceklerini kaldırmak nasıl bir anlayıştır ya. mütevazi bir insanımdır arabam biraz lüks sınıfına giriyor. kıskançlıkmı var bunun altında yoksa sadece şakamı?!

Hayat dersi no 52: Başkaları kadar çirkef olamıyorsan sana ne yapıyorlarsa aynısını onlara yap.

Hayat dersi no 75: Bu kadar kafana takmanı gerektirecek şekilde seni üzen insanları hayatından çıkar.

Bırak merhabası eksik kalsın. Belli ki vefadan dostluktan anlamayan insanlar. Selam bile çok.

hayatından çıkar at. hepsini. hiç üzülmeyeceksin.
kendi kafa yapında arkadaşlar edin, koca okuldasın.
bunlara da trip atma, gerektiğinde normal selamlaş ama yanaşma. umursama yani, önemsiz olsunlar senin için. ha var ha yok gibi. ve göreceksin ki onlar da uzak duracak, seni kırdık mı ne oldu uzaklaştın diye sormayacaklar bile. sen de ne kadar karaktersiz olduklarını görerek verdiğin karara sevineceksin.

direkt iletişimi kes. kesemiyorsan da bu davranışlarına sessiz kalma. bazı insanlar hep çocuk gibi kalıyorlar ve onlar gibi davranmak gerekiyor.

xyz karaktersizin tekiymiş. diğer arkadaşlarının yanında sen benim yanımda böyle böyle yapıp konuşuyorsun neden başkalarının yanında bu kadar değişiyorsun diyebilirsin. utanır belki. mide bulandırıcı insan tiplemelerinden biri.

ileri durumlarda diğer arkadaşının arabasının sileceklerini kır. sana sorarsa benimle derdin mi var deyip sen de aynı şekilde tepki ver.

bir şey söyleyemiyorsan tamam da etliye sütlüye karışmamak her zaman iyi değil. nefret ediyorum böyle insanlardan.

laf sokan biri değilmişsin onlarla uğraşamazsın kendi içine dert olur
direk çıkar hayatından xyz de rengini belli etmiş sana faydasından çok zararı dokunur

yurt ici icin yetebilir de yurt disinda internetine bile yetmez. 3g ile yurt disinda internet cok pahali, bir iki gunluk kullanimla bin lirayi eritirsin :)

1000 lira kesinlikle yetmez. gidilen her yerde kalacak yeri bir şekilde beleşe getirip yeme içmeyi de minimuma indirsek bile olmaz o iş..

imkansız yoktur ama avrupada cok para gerekebilir. yani hergun makarna vs ugrasırım yaparım diyorsanız yasanır ama sıkılırsınız. gönül sosyallesmek ister. avrupada. sunuda geldik denemedik diye icine ukte olabilir.

yolunuz acık olsun. blog vs olursa haber verin takip edelim

assessor musun?
aylık 1000 yetersiz. 2000 kâfi.

8 yıl içinde böyle bir hedefim var. Fakat ben koşulları biraz değiştiriyorum. evimin borcu bitecek o zamana kadar. zor zamanlarda başımı sokacak yerim garanti olacak. ama işin zor kısmı bu değil. aylık sabit geliri sağlayabilmekte. kişi başı en azından 2000 lira lazım olur diye düşünüyorum bu günün koşullarıyla. param yettiği kadar gezerim, yetmediği zaman gelir evime otururum diye düşünüyorum.

bakalım, becerebilirsem...

1000 lira ile oturduğumuz yerde yetinemiyoruz gezide nasıl yetsin?

kendim için fişin çekilmesini isterim.
Ama sevdikleriminden birisi olursa(eşim,annem,babam gibi) fişini çektirmem.

çok zor ama ölmeyi seçerdim herhalde.
konuya benzer bir hissimi anlatacağım; birgün gözümü açacağım ve hastane odasındayım ve bana bu zamana kadar yaşadıkların hep rüyaydı diyecekler gibi geliyor bana

Ben de çekilmesini isterdim. İnsanlara yük olmak ve onlar tarafından öyle hatırlanmak istemem.

Birkaç ay önce bu konuda bir şey izlemiştim bir kanalda. Orada da dediği gibi, "bunun tedavisinin yarın bulunmayacağı ne malum?" diye de bir olay var tabi. Ama beni bağlamıyor bu ihtimal, ben ölmesem bulunmaz zaten.

Ayrıca bildiğim kadarıyla bu ötenazi kapsamına giriyor ve yasak. Hollanda'ya gidip orada ötenazi yaptırılıyor ama galiba. Ben yine de cevap veriyim dedim sorunuza.

makine olmadan nefes bile alamıyorsam çektiririm fişi. allah korusun böyle bir şeyden herkesi.

tr.wikipedia.org(film) gerçek hikayeden uyarlanmış bu filmde, sorunuza cevap var.

ben sanırım ölmeyi seçemezdim. (bkz: mar adentro )

2-3 sene çektirmem hacı. acayip kök hücre çalışmaları yapılıyor, organ nakli yerine mesela salıyorlar kök hücreyi o kendisi organı oluşturuyor falan. bir kaç seneye deneysel tedavilere girme şansım olur.

ayrıca soruda hata var, kendi kendime nefes alamazken nasıl konuşabiliyorum?

@r_u_h
solunum cihazına bağlısın ya panpa
konuşman gerekmiyo bi de zaten. boyun hizası altı olduğu için felç, kafanı sallayabilir ya da göz kırpışmak suretiyle evet hayır diyebilirsin

fişin çekilmesini isterdim. Sonuçta öyle makineye bağlı yaşayınca sırf kendim için etrafımdakilere bencillik yapmış olurum. Sevgilim belki de sırf beni öyle bırakmamak için ömrünü benimle geçirebilir. Ben ona ne sarılabilirim, ne öpebilirim. O beni her gördüğünde acı çekecek. Halbuki ölsem en fazla 1-2 sene sonra bensizliğe alışacak. Hayatına devam edecek. Öyle kalmam demek birilerine muhtaç olmam demek. Bu da benimle ilgilenenlere hep açı çektirmek demek.

CEK BABA OLELIM.

ben karaktersiz serefsizim dusene yardim etmem, hastaya bakmam. kimse de bana bakmasin o halde yasayacaksam, yuk olmanin luzumu yok. zaten olecegim kadar olmusum, oyle yasayacagima fisi cektiririm.

o durumu yaşamadan, o ruh haline gelmeden söylemek zor tabi ama ben de çektirirdim diyenlerdenim.

yemekten önce su içmenin mideyi doldurduğu ve yemeğe çok fazla abanmamayı sağladığını söyleyebilirim.

ömrüm diyetle geçti. 30 kilo verdiğim oldu, 20 kilo aldığım da oldu. yemeyeceksin, açlıktan ölüyor olsan yemeyeceksin. biraz yoğurt ye izin verdim, hadi iyisin :)
şaka bir yana cidden verirsin merak etme.ben bile kilo vermeyi başardıysam herkes başarır. çok iştahlıyım, güzel yemeğe dayanamam. tok bile olsam yemek güzelse yerim. acele etmeden yavaş yavaş verirsin kiloları.

1. yemeğe çorba ile başla

2. bol salata ve sebze

3. her öğün küçük bir kase yoğurt

4. ayrıca doymuyorsan proteini az alıyor olabilirsin.

ben de protein bakımından zengin yiyeceklerin tokluk hissi verdiklerini biliyorum. Kahvaltıda yumurta ye, insan ekmeksiz bile doyuyor yumurta ile. Et, tavuk, ton balığı bunlar da tokluk hissini çok verir.

akşam 7den sonra canın ne istiyorsa sabah yiyebileceğini biliyorsun, 3-4 saat sabredersin sabah kalkınca yersin en kötü. zaten sabaha da canın bir şey istemiyor. buna alışınca gece yemelerini kesebiliyorsun ben hayatta aç yatamazdım ama neyse yav sabah yerim, sabah yerim diye diye şimdi gece öğünlerini çok çok azalttım :)

akşam yemeğinde söz gelimi 300-400 gr civarı kırmızı/beyaz et alabilirsen yanında da salata/yoğurt falan acıkmaman lazım (bünyeye göre değişebilir bu gram olayı ama ağır antremana girme durumunda 400 gr civarı almak lazım). yatmadan 1 saat önce falan da kefir ya da lor peyniri gömersin biraz tamamdır. burada tek sorun bütçeyi biraz zorlamak veya bir zaman sonra etten bıkmak olabilir. eti seven birisi olarak bu durumu aşabilmek için tavuğu bazen hindi ile dana etini kuzu eti ile ikame ediyorum. balık konusunda ise mevsime uygun balıklar arasında gidip geliyorum. son olarak yemeğin önünden ya da hemen ardından biraz kuruyemiş de tokluk süreni uzatacaktır.

400 gram kırmızı et? üzgün kassızım dedim, çok param var demedim ki...

16 kilo verdim

Insulin direnci vaaar
Pcos vaar
Tip 2 seker vaar
Okuz gibi cikolata bagimliligim vaar

Ve annem hayatinda tatmadigin tatta yemekler tatlilar borekler corekler kekler yapabilen bir kadin.
Babam da yemek yemedigim an deliren hemen, olursun , ne gelirse acliktan gelir diyerek zorla yedirten bir baba.

Hicbir zaman citipiti degildim. Gerci hala degilim bi 5 kilom daha var .
5 yasindaki fotolarimda bile etli butlu bir cocukmusum.

Ben 7 ayda 16 kilo verdimse, dagilin lan.

Yaptigim sey, normal ogunlerden biraz az yemek, herkesten 2 kat fazla hareket etmek.
Seker hic tuketmemek.
(Tabi benim olur olmaz her kokuya midemin bulanmasi sebebi ile genelde rahat yemek yiyememem, Hic yemek yemedigim bir yerde, lokanta vs yemek yiyememem de bana yardim etti. )

Alisirsin sik disini. 3 haftayi bi atlat, sonra mis.

bir ayda spor yapmadan(hatta her hafta yaptığım halı saha maçını da 3 haftadır yapmıyorum) sadece sabah börek yerine peynirli sandviç yiyerek ve köküne kadar doymamaya çalışarak, öğle ekmek yemeyip salatayla mideyi şişirerek, gün içinde bisküvi vs şekerli yerine bir iki galeta ile midemi bastırarak ve akşam da ekmek en fazla bir dilim yiyerek hem mideyi küçültüp sürekli yemek yeme isteğimi bitirdim hem 4 kilo verdim. yani yemeyince alışıyorsun. akşam da ufak bi çikolata veya meyve tok tutar.

protein sadece ette yok. bunu araştır.

işte bir örnek www.facebook.com

o hormonlü etlerden olabildiğince az ye. çok zararlı.

ya da yumurta ye. organik olanlardan. yumurta pahalı değil. sağlığa yararlı ve ucuz.

evet, rock fm sadece istanbul'da.

eksen var bir de.

siz nerdesiniz

ben izmirdeyim, cd doldurmaya neyim çok da üşendiğim için "şöyle bir rock radyosu olsa da dinlesek be" demekteyim.

telefondan internet üzerinden aç, müzik sistemine bağla, böylece "al sana rock fm!"

mardin beyaz olsa minas tirith olurdu

izmir-rohan (ata binen sünnetlik çocuklar)

Moria bana hep kapadokyayı anımsatır

kapadokya - minas tirith.. çılgın atlar diyarı

Rivendell Kazdağları'ndaki Ayazma olabilir.

angmar - şırnak
ayrıkvadi - eskişehir (dağların arasında ve türkiyeye göre mimaride sanatın zirvesi(evet türkiye ortalaması düşük iki nasreddin hoca heykeli bile yetiyor ortalamayı aşmak için))
Moria - zonguldak
dor guldur - rize

Cloud Atlas
Mr. Nobody
Looper
ilk aklına gelenler

izledim :(

mutant chronicles

Cube 2: Hypercube
The Animatrix
Pitch Black
Minority Report
Surrogates
Sphere
Event Horizon
Sunshine
Dark City
Ultraviolet
The One
Paycheck
Bulletproof Monk

Aralarından seç beğen al eve götür :)

Muhtemelen izlenmiştir ama yine de The Chronicles of Narnia diyeyim, garanti olsun.
Gattaca süper bir film, Equilibrium'a benzer gibi.
Aşağıdakiler de Pazar sabahı filmi türünden.
Stardust
The Golden Compass

Blade Runner. ben demesem başkası diyecekti.

harry potter?

pacific rim
Battlestar Galactica Blood & Chrome
Divergent
The Machine
oblivion
Star Trek Into Darkness
Prometheus
underworld serisi
Watchmen
Riddick

daha da gider bu liste.

2

1.

1

4

tarzına göre değişebilir. mesela bana gitmez ama bazısına 3 gider. hepsi olur dersen, hepsi çok benziyor zaten, 1 daha ucuz, 1'i al.

2.

sıcaklık ve rahatlık öncelikli,
görsellik ve bütünlük sonralıklı.

bu tonda bir ayakkabıyı tüm kıyafetlerimle uyumlu olarak kullanabilirim.

2 haftadır civarda gezmediğim mağaza kalmadı.
beğendiğim ayakkabı ya çok pahalı ya numarası yok.
kafa yedirten cinsten.

ben de 3'e sıcak bakıyorum.
ah tabanı da hafif krem olaydı.

özür dilerim 4'e sıcak bakıyorum.

2

3 bence gayet güzel. önümüzün yaz olduğunu düşününce bu tarz açık renkler daha güzel olur. keten pantolon ve beyaz tshirt, mavi kot beyaz tshirt le çok uyumlu olur

korayspor(1) açılmadı.

diğer üçü arasından 2>4>3

##korayspor'u da gördükten sonra 2>4>1>3

koray spor'un sitesinde problem var maalesef.

cdn.korayspor.com

2

2

4, 1, 2, 3

1 açılmadı, 2 ve 4 güzel.

uzun çabalar, gezmeler, denemeler sonucunda 4 numarayı çaktım.

abi şu yazılara "filmimiz" diye başlama. daha en baştan çok amatör izlenimi veriyor.

yazı hiç akıcı değil, oldukça özensiz. "bi adam var tamam mı" diyerek arkadaşa anlatıyormuş gibi...

acayip uzun cümleler var. cümle içinde cümle kullanacaksan noktalama işareti kullanman gerekir. yoruyor insanı. cümlenin sonuna gelince başını unutuyoruz. konuşmalar tırnak içinde olsa, altta çizgiyle başlasa daha kolay okunur ve anlaşılır olur.

Abi bazen filmleri trolledigini dusunuyorum...

görenler peh değil puhaha der, kocan ayrılmaz ama robin kostümü giyebilir, köpekler havlamıyor bu tür durumlarda.

benim süperime gider hiç sorun olmaz ne zaman nerede.

Vala seni arkham city e kaçıran bile olur :)

fotoğrafını çekip instagram'e koyarlar. caps'ini yaparlar.

"why so serious?" diye yaklaşan manyaklar olabilir. batgirl'den ayrılacak kocanın alnını karışlarım!

neden wonderwoman yerine batman kıyafeti giydiğini sorgularım. wonderwoman kıyafeti giysen köpek havlamasa ben havlarım.

Catgirl gibi giyin.

ben kocan olsam ben de giyer eşlik ederim.

batMAN diyor ama KOCAM da diyor… hollanda'da mısın?

@douchebag

buna da havlar mıydın:
superitch.com

anaam memintolara bak :D

Senin catwoman olma vaktin gelmiş eşinin de joker :))

joker sayısının bir anda arttığını görüp kestaneyi çizdirebilirsin.

batman kıyafetini kütahyada giyersen komik olmaz insan tepkileri ama istanbulda giyersen komik olur istanbul daha large bu konuda (kimse alınmasın diye kütahya yazdım memleketimi bilirim) nişantaşında taksimde gez derim.
Batman kostumünü Batman'da giyersen belki ironik olur(tamam vurmayın)
Köpekler havlamaz sana eskortluk ederler istiklal boyunca

genelde boğaz enfeksiyonu sebebiyle olur veya ağzı açık uyuma etkisiyle kısaca antiseptik sprey kullanılabilir yerine gargara daha iyi iş görebilir.

möhüm not: tabii doktorunuza danışın kullanmadan.

ağzın açık uyuduğun için oluyor. akşama geçer, korkulacak bir durum değil.

Korkulacak durum. Askerde arkadaşımda bu sorun vardi. Dikkat edilmezse bogazi tikayip soluksuz birakiyor. Kucuk dil oyle her zaman uzamaz. Uzun ugraslar sonucu alerji oldugu anlasildi. Gidip detayli alerji testi yaptirin. Boyle durumlarda da sicak bir sey icmeyin. Daha da uzatiyor. Ne zaman olacagi belli olmaz. Gecenin korunde ambulansla tasinabilirsiniz.

saat geldi aklıma

dar sokaklarda tarlabaşında falan böyle çamaşır asıp takır takır çeviriyorlar ya o olabilir belki.

soru hatalı. güç kaynağı olmayan hiç bir şeyi hareket ettiremezsin. bisiklet tekerini hareket ettiren güç kaynağı bacağındır mesela. dönmeye devam etmesinin sebebi güç gerektirmemesi değil karşı bir kuvvete maruz kalmamasıdır. daha doğrusu çok küçük bir sürtünme kuvvetine maruz kalmasıdır, bu sürtünme kuvvetiyle enerjisi bitene kadar döner.

(bkz: newton beşiği)

ruh'a katılmakla birlikte, tarifine uyanlardan biri (bkz: newton beşiği) sanırım.

tabii enerjisi bitene kadar.

bilimsel olarak yazmamıştım. sadece bizim uyguladığımız güçle çalışacak işte...

salata kurutucu,
geriye çekip birakinca kendi giden oyuncak araba

yoyo, el mikseri, kahve öğütücü

bağlanıcak ama, dizi finalinde değil.

ayri olay

2. sezon finaline bağlanacak ama o tarz sahneler bir yere bağlanmaktan ziyade simgesel ve çok ince düşünülmüş göndermelerle dolu.

Hocanın kuralı sınıfta telefonu çalanın hoparlörü açıp konuşmak zorunda olmasıymış. Kızın telefonu çalıyor, özetle "hamilelik testiniz pozitif çıktı, tebrik ederim. bebeğin babasının hayatınızda olmadığını söylemiştiniz, her türlü desteği sağlamaya hazırız" diyor. Hoca tabi utanıyor, kızarıyor falan. Sonra kız "sorun değil, beklediğim bir şeydi, ismini bile düşündüm adı Nisan, göbek adı Bir olacak" diyor. 1 Nisan şakası yani.

en.wikipedia.org "Though the writers don't mention exact dates, Zagor is supposed to be active during the first half of the 19th century, or around 1825–1830."

Sirkeci Hayyam Pasajı'nda alt katta Ali usta var. Yalnız dikkat et lensiyle götürme elinde düzinelerce tamirlik makine olduğu için karıştırabiliyor :)

arthur, arwen, viggo, elros.

kolay söylenebilir bişi olsun bence.
ben faramir'i seçerdim seçecek olsam, isim olarak değil, karakter olarak:)

aragorn olmaz kanki, sarisin aragorn mu olur. boromir koy bari :P

bu arada benim ortaya atacagim fikir thor.

bubble

Maybaş ya da maya..

bence 2 heceli ve tercihen sesli harfle biten bir isim bul. söylemek açısında da, veletin öğrenmesi açısından da daha kolay olur. vino gibi mesela

gandalf

samwise. koşulsuz, şartsız sevgi gösterip takip edecek ne de olsa :)

ZEUS.

eros güzel ve eğlenceli.

not: eski sevgilimin yeni erkek arakdaşının takma ismi.

thor +1

glamdring, tamriel, berethor, fili, kili, thorin..aragorn'a alternatif olabilir.

Carlos

reçel
mısır

Diego

@beriberi : Boromir esmer ya sen Faramir'le karıştırdın :)

Faramir veya Anduril olabilir.

alex

wendigo

tim, zeus.

bostik yada masti

Alpha, Fred, Dodi, Barney, Jackie, Dino...

geronimo

evet bitti. 9 sezon

devamı gelmeyecek mi?

gelmeyecek tamamen bitti.

devamı değil ama how i met your dad çekilecek diye bir haber dönüyordu.

Dışarı çıkma..

ortasına sıçarım.

konuşma

yüzüne bakmam. detaylarını unuturum. çıkmazlarında kaybolmam.

şehreküstü metro istasyonu var bursa'da.
bütün gün orada takılırım. anlar herhalde. eşek değil ya.

dolabıma başka bir şehrin posterini asarım.

haritada karalarim

Anlamasını beklemem pek. Sonuçta fare dağa küsmüş olur sadece ama başka şehirle sevişirim. Gidemiyor olduğum için de şehri hissettiğim anda suratımı asar otururum.

ben de baska sehirden hatun yaparim, sonra derim ki; "zaten buranin gizlari kole gotu gibi kokuyo."
bi' de sehre mesaj atarim face'ten... "chok kotusun tmm mi. pis sehir" falan diye.
mahallede yururken falan hep osururum sonra. bazen de tukururum. oh lan!

bu soruya hayran oldum.

bir öykü yazardım eğer yapabilseydim

ankara'nın bugları facebook grubunu o şehir için uyarlar, rezilliklerini dünya aleme ifşa ederim.

şimdi o düşünsün.

Hale, Ayla - ayın, güneşin etrafındaki ışıklı halka
Peren, Pervin, Zühre - yıldız isimleri

TDK'nın sitesinde Kişi Adları sözlüğü var bu arada, anlama göre benzer olan isimleri arayabiliyorsunuz.
www.tdk.gov.tr

klasik olucak ama mehtap var

güneş
tan
şafak
ayla
hilal
ülker
feza
uzay
zülal
tamay
miray
gün
zühre

Hepsi, gökyüzü ile ilgili. Anlamlarına bakıverirsin yazamadım şimdi.

aylin vardı sanırım. keza ayla

Rigel. orion takım yıldızındaki parlak mavi yıldızın ismi.

sema

ayça, hilal demek.

zuhal

Simay - simli piriltili ay ve ay tanriçasi anlamina geliyormus.

neptün isminde tanıdıklarım var. kullanılan bir isim.

Zenit 11'i almam şans eseri oldu biraz, ama öğrenmek istiyorum. Sadece Zenit için değil, genel olarak teknik kısımlarını basitçe anlatan bir kaynak bulabilirsem şayet, öğrenip 'dur lan basayım, belki güzel çıkar' dememe gerek kalmaz. :)Dijital makineyle çekmek isteseydim, dijitali araştırırdım. Ben analog makineyle çekmeyi öğrenmek istiyorum.

bu makineyle başlanmaz diye bir şey yok. ancak acaba elinizdeki makinanın ve üzerindeki lensin durumu nedir ?

aslında işin tekniği o kadar zor değil. temelde tüm manuel fotoğraf makinaları birbirinin aynıdır. çok eskiden bir zenith 11'im olmuştu hatırladığım kadarıyla pozometresi (ışık ölçeri)vizörün içinde yukarı aşağı hareket eden bir ibre şeklindeydi.

ortada B - 30 - 60 ... 500 diye giden kısım perde hızı, diyafram objektifin üzerinde ancak lesn manuel olduğundan pozometrenin düzgün çalışması için lenste ayarlanan değerin makinadan da ayarlanmazı lazım. sol tarafta 2,2.8,4,5.6 diye giden kısım da bu. diyaframın altınaki teker ise kullanılan filmin iso değeri olması lazım.

ben çok kısaca anlattım bu makineye özel bi kaç durum var bunların dışında geri kalanı manuel bir makine kullanmaktan farklı değil.

zenit 11'in dijitale göre zahmetli olduğu konusuna katılıyorum. ayrıca çalışıyor gibi görünse bile aletin kalibrasyonları kaymış perde hızı vs tutmuyor olabilir ve bunu fark etmek makaralarca filme-banyo parasına malolur.

benim de tavsiyem eğer bütçe çok kısıtlı ise alınabilecek en ucuz dslr makina ve kit lens ile başlamak olacaktır. daha da kısıtlı bütçe için manuel ayarları olan bir kompakt veya dslr like makina alınabilir.

analogla başlamakla doğru kararı vermişsin diyen arkadaşlara katılıyorum. dijitalde deneye deneye günde 500 poz çekersin ama bi bok öğrenemezsin.

neyse kullanıma geçelim. temel olarak 4 tane ayarın var. ISO filmin ışık değeri, ISO100 en az ışık alır ama en net fotoğrafı verir, atıyorum ISO800 çok ışık alır karanlıkta da çeker ama kumlu görüntü verir.

Shutter speed veya enstantane dediğimiz şey perdenin saniyenin 1/x lik diliminde açılıp kapanmasıdır. 1/25 çok ışık alırken hareket flu olabilir, 1/250 az ışık alırken anı yakalr.

Diyafram ayarın(f-stop) diyafram aralığını ve aldığı ışı belirtir. f1.8 en yüksek açıklıktır, f22 en küçük aralıktır(lensine göre min-max değişir) küçük aralık daha az ışık alır ama daha keskin olur, büyük aralıkta alan derinliğini azaltıp mesela arka planı flu yapabilirsin.

Netleme veya odaklama ise bildiğin gibi konuyu odaklama oluyor.

upload.wikimedia.org(109152864).jpg bu resimde solda dial dediğine filmin iso değerini giriyorsun, lensin üzerinden diyafram ayarı, lensin uç tarafındaki ring ile odaklama ve shutter speed düğmesi ile enstantaneyi ayarlayabilirsin.

ultimate team de beadava diye aklımda kalmış.

full versiyon 10 tl civarı bir şeydi fifa 13 için. muhtemelen aynı şekildedir.

ben de indirdim. sadece penaltı kısmı beleş. penaltı çekişebiliyorsun sadece.

peki bağlandıktan sonra bağlantıda kopmalar oluyor mu?

@mavipanter bağlandıktan sonra sorun yok.

genetik çok önemli bir unsur.
yıllardır türk halkı karbonhidrat ağırlıklı besleniyor, geçim sıkıntısı bir yana çoğu eve et, balık girmiyor.
anadolu kültürü ''ekmeğe'' dayalı bir kültür.
yanında ''ekmek olsun da '' peyniri, domatesi ona katık yaparım zihniyeti var.
böyle bir neslin torunları olarak baştan 2-0 yenik başlıyoruz.

spor desen zaten yok, günlük çalışma saatleri sosyoekonomik düzeyi düşük olan insanlar için bir hayli fazla, yorgun argın gidip spor yapacak hali kalmıyor, sporu düşüncek hali bile yok geçim derdinde.

sosyoekonomik düzeyi düşük kesim diye bahsediyorum çünkü zaten sokakta gördüğümüz insanlar %80 orta-alt seviye gelir düzeyinin insanları.

geri kalan üst kesim zaten süper bakımlı, fit ve birbirlerini görebileceği sosyetik mekanlarda takıldıkları için ayrı bir küme bence.

türkiye profili orta direk üzerine kurulu bir algı bırakıyor bende maalesef.
bunun genetik olarak istisnaları var elbet ama %40ı filan böyledir anca.

peki geçim sıkıntısı bulgar ve rus, sırp gibi ülkeler yok mudur? onlar çalışmıyor mu? fark nedir?

bildiğim kadarıyla onlarında durumları pek te iyi değilmiş.

bulgar, sırp ülkelerinde zamanında sosyalizm/komünizm etkileriyle spora dehşet yatırımlar yapılmıştı. Bulgaristan'ın şu andaki durumunu çok iyi bilmiyorum. Fakat Eski yugoslavya'yı ele alalım. Adamlar zibilyon tane ülkeye ayrıldı her bir minik ülke sporda ayrı ayrı başarılı ülkeler haline geldi. Dolayısıyla "sığır gibi" bir yaşam biçimleri yok. Geçim sıkıntısı olsa da çocuklar spora gidiyor, spor hayatlarının bir parçası oluyor.

Onun dışında ekmeğe bu kadar bağlı çok fazla toplum çok azdır herhalde. Yani Antakya'da künefeye ekmek banan adam gördüm bak o derece.

Sizin dediğiniz şeyi almanya ve italya'ya gittiğimde ben de düşünmüştüm. Almanya'da milletin kahvaltı diye yediği şeylerin yarısı çikolata, reçeli hamur işi tarzı şeyler. İtalyanlar hamur işlerine bayılıyorlar. Fakat Almanya'da meseai saati sonrası yağmur çamur demeden yürüyen koşan insanlar inanılmaz fazla. Park bahçe sayısı çok tabii şehrin içind ebu büyük bir avantaj. İstanbul'da az bi yürüyeyim geleyim desem arabayla 45 dk yol gitmem lazım minimum. Onu da trafiğe denk getirmeyecem diye uğraşacam da bilmem ne. Halbuki orada insanlar ya metroyla 5-10 dk'da ya da yürüyerek 15-20'dakikada kendilerien güzel bir yürüyüş mekanı bulabiliyorlar.

Almanya ayrıca sporun neredeyse her branşında iddialı bir ülke. Onlarda da çocuklar küçük yaşlarda sporla tanışıp bunu hayatlarının bir parçası haline getiriyorlar. Bir de insanlarda (kıt almancamla almanca terim kullanmayı deneyecem umarım almanca bilen ya da almanya'da yaşayan biri gelip ağzımı burnumu kırmaz) klüp gibi şeyler çok (verein). Yani birkaç hentbol meraklısı yerel bir hentbol klübü kurup düzenli olarak oynuyor. Az ötede badmintoncular bir araya geliyor. Bir de bu işi sahipleniyorlar deli gibi. Bizde olsa 3 gün gidip sıkılır insan. Bizdeki halısaha kültürü adamlarda her sporda var. Masa tenisi oynayan adamlar var düzenli olarak. Bizde kantin aktivitesi seviyesinde masa tenisi.

Bunun yanında italyanlar habire hamur işi yiyorlar ama heriflerde dış görünüş takıntısı var. Beslenme düzenleri bana çok ters. Amcalar saat 22:00'da akşam yemeği falan yiyorlar ki benim tam uyku saatim. Ama onlarda dış görünüş takıntısı olunca o adamlar da habire spor yapıyorlar.


Rusları da çok takdir ederim bu konuda. Kuzeyde bir şehirde kalmıştım 40-45 gün kadar. Herkes çocuğunu buz patenine gönderiyor. 20.000 nüfuslu şehre de devasa iki tane buz pateni spor salonu yapmışlar. Buz hokeyi oynayanlar, sürat yarışçıları, artistik patinajcılar her şey var. Zaten yılın 9 ayı kar altında şehir. Normalde aktivite olmaz diye düşünür insan ama herifler her şekilde spora bağlılar.

Ben şimdi kendimi düşünüyorum. En son ne zaman "düzenli spor aktivitesi" içinde bulundum diye. Geçen sene bir ara tenis oynamaya başladıydım yazın. Havalar bozunca bıraktım. Daha da spor yapmadım. Bence kilit nokta spor kültürü.

@ibomiu mühendislik kitaplarının hası ruslar tarafından yazıldığı halde niçin firmalar buradan mühendis götürüyor sanıyorsun? saat 5 oldu mu iş kalmış kalmamış adamın sikinde değil kalkıp gidiyor evine. adamlar 3 saat fazla kıçını yırtsa da daha iyi yaşam standartı yakalayamayacağının farkında olduğu için gidiyor kendisine, ailesine zaman ayırıyor. biz patron istedi aman mesaiye kalalım da işten olmayalım diye tırsak tırsak çalışıyoruz.

rus-beyaz rus-moldovyalı vb. ablalar için şunu söyleyebilirim (ben 83^lüyüm kendi kuşağım ve üstü için konuşuyorum) küçükken ya bale yapmışlar, ya piyano çalmışlar, ya yüzmüşler, atletizme gitmişler (ya da hepsi birden oha!)
doğu almanyada kaldım epey bi süre bu ablalardan bi sürüydü..çok da dişiydiler ve kibardılar ellerimi tutup ne güzel yumuşacık ellerin var diyen rus bir madam biliyorum mesela, çok konuşurduk; çok geçim sıkıntısı çekmişler, kadınlar erkekler kadar çalışmış, doktora programındakilerden çoğu evliydi ve ülkelerinde iş bulamadıkları için eşleriyle ayrı ayrı yerlerde çalışıyorlardı vs. yani geçim/ekonomi vs. bizden daha iyi değildi. ama tee çocukluktan alışmışlar, spor, sosyallik, kültürel faaliyet normal birer parçası olmuş hayatlarının, içselleştirmişler. yeni nesilde ise dış görünüş merakıyla daha çok özen gösteriliyormuş, kendi demelerine göre. Bizim kuşak daha sade ve eğitimi önemseyen kızlardı benim gördüğüm.
Türkiyede ise şöyle (bence): bizim nesilde durum hadi yine iyiydi, şimdi bizim nesildekilerin çocukları oluyor...çocuk ne bahçede top oynayabiliyor, ne evde kahvaltı yapabiliyor, haftasonu AVMlerde hamburger yiyor (biz profesyonel spor yapmasak da en azından koşup oynuyorduk, ev yemeği yiyorduk, yetişkin insanlar olarak da dikkat etmek elimizde her ne kadar toplumsal alışkanlık ve imkan olmasa da birey olarak yapabiliriz bişeyler)...çocukların ise beden kitle endeksleri berbat olmalı. yani uzmanı değilim de asıl yeni gelen nesil obez geliyordur zannımca. toplum geneli için konuştum elit mahalleler farklı olabilir.

evet, o bahsettiğin ülkelere göre her zaman sığırdık. bunun temelini biz atmadık tabii, onun incelemesine girmiyorum. toplumun geneli için konuşursam, 2000 lere kadar doğan nesil yine idare eder diye düşünüyorum. asıl sığırlık, bu yeni doğan ve doğdukları anda ellerine bilgisayar, tablet tutuşturulan küçük çocuklar ile başlayacak gibime geliyor. sığırlık burada her iki anlamda aslında, sadece vücut değil, bahsettiğimiz şey ile beraber sığır davranan bir jenerasyonda geliyor.

haklısın! çok uzatmadan şöyle yazıp geçicem; 22 yaşındayım küçükken futbol oynadım,1.5 sene tekvando falan yaptım 17 yaşımdan beri yılın 8-9 ayı fitness yapıyorum.

Türkiyede gittiğim spor salonları kaydolup gelmeyen üyelerden geçinirdi,biz de bir 5-8 arası yoğunluk görürdük işten sonra gelip takılanlar yüzünden.Sabah gittim mi koca salonda 6-7 kişi olursa kalabalık yeaa derdik.

1.5 yıldır polonyadayım sabah 10 da gidiyorum salon dolu,14 de gidiyorum dolu,akşam gidiyorum zaten herkes orada.
burda spor yapmayanı dövüyolar,kimileri var okula gidiyor,part time çalışıyor,akşamüstü sporunu koşusunu yapıyor,gece de partisine akıyor,helal olsun diyorum.

not: Polonya, Türkiye kadar gelişmiş bir ülke değil,geçim sıkıntısı baya var.

Hem kültürle ilgili bir kısmı var, hem de yaşanılan coğrafya ile ilgili. Kuzeye gittikçe kızlı erkekli ezilen egomuz, Kuzey Afrika'ya gittiğinde tavan yapabilir. Bu coğrafyanın insanının yapısında sülün zayıflığı pek yok. Arap Coğrafyasına bakarsan ise onlar da enine değil ama dairesel bir şişmanlıkları var.

Hepsinin suçunu coğrafyaya atmış gibi olmuşum ama öyle değil tabii ki, o da bir etken sadece.

mektup yazıp kapalı zarf ile verebilirsin. istersen cep telefonu, istrsen sadece bu iş için alınmış bi mail adresi yada facebook hesabı yazabilirsin. kız geri dönüş yapana kadar o mağazaya bi daha uğramazsın.
mektup iyidir. parfüm falanda sık. kızlar sever öyle romantik şeyleri zannımca. yerinde olsam mektubu şiirsel olarak yazar yada yazdırırdım. ilk intiba önemli panpa.

çok teşekkür ederim, aynısını ilk ve son kez başka markette çalışan bir kıza yapmıştım ne cevap geldi ne de markete bir daha girdim :D

en güzeli merhaba diyip soru yöneltmek tabi. cevap kesin ve hızlı olur.

tabi ki de kağıda bir şeyler yazıp kıza o kağıdı verme tek kelime bile etmeden, konuşmayı bile beceremeyen utangaç bir osbirci olduğunu anlamasını istemeyiz ^-^

çıkışına git, ya da market boşken konuşabileceğiniz bir ara da muhabbet etmeye çalış, kur yap biraz, direk pardon bağyan sizinle tanışmark istürüm maraba :))) deme. konuşma hazırlama yani spontane gelişsin

Olayi piclige vurmadigin surece bir sey olmaz. Burada, ayni sekilde, bi markette calisan kiza ilgim vardi. Kasada oldugu zamanlar geyik yaptim. Sinirli bi gununde kahve sakinlestirir hatta gel birlikte icelim dedim. Tesekkur etti falan ama aklina sokmus oldum.

İkinci-ucuncu sefer kahve sozunu aldim. Ha umdugum gibi cikmadi o ayri mesele.

Kirmak istemem ama hocam, o mektup-pusula olaylari geride kaldi. Ne kadar rahat olursan o kadar iyi. Dedigim gibi kahve fikrini aklina sok.

kasada ödeme yaparken sohbet aç, havalardan sulardan bahset... "siz burada yeni mi başladınız" de mesela.
yarın git, "pazar pazar da çalışmak zor oluyor di mi" de, "çok yoğun musunuz işler nasıl" de. evet mevet falan fıstık diyecektir. "kaça kadar ki mesainiz" de.
buradan yürürsün işte :)

kağıt vermek eziklik olur, akşam karanlıkta bekleyip yanaşmaksa korkutur. en güzeli alışveriş yaptıkça muhabbet etmek.

eğer red cevabı almak istiyorsan yazdıklarını bire bir uygula yok eğer şansımı arttırayım diyorsan rahat ol kızla muhabbet kurmaya çalış bir ortak nokta bul bir de bunu doğaçlama yap kızın kafasında yazan biri imajı çizme gayet dostane bir şekilde muhabbet kurarsan gerisi gelir..

her ikiside olur. sen onunla iletişim kurmaya çalışıyorsun. bunda seçtiğin yöntem sonucu değiştirmez.

işe yarayabilecek tek yok:

işlemin bittiğinde ve etrafında da kimse yok iken: "adım abdulkadir, kaçta çıkıyorsun? istersen bir kahve içelim. ne dersin?" demek

yazık lan kıza. gelip burada bim kasiyeri diye kendisinden bahsediliyor. kimbilir günde kaç kişi asılıyordur? valla yazık.
bim kasiyeri ne lan?
kasiyer de geç!

evet aynen o dediklerin olur. ayrıca ton çok daha tatmin edici geleceğinden daha iyi çaldığın hissine kapılırsın.

iyi gitarla çalmak/çalışmak herzaman daha iyidir. hem gitarın tuşesi rahat olur çalımı kolaylaştırır hem tonu daha hoş olur hemde iyi gitar herzaman kendini çaldırmak ister..

ben de tünelden 250 liraya set almıştım. şimdi les paul var bilsem ve param olsa inan les paul'le başlardım. çok fark ediyor. rahatlığı zaten cezbediyor. kafaya koyduysan tatava yapma bas parayı al geç :P

soylenenlere aynen katiliyorum. gitarist olmak isteyen kisinin elinde en azindan cok rahat klavyeli (calim rahatligi acisindan kusursuz olan) bir gitar olmali. calim rahatligi zaten olmali. tabii daha sonra ton konusu daha onemli hale gelecektir ister istemez.

arkadaşı dışarı alalım.

Yetmeyebilir. Mart ayından itibaren yüksek vergi dilimi olacağı için ay sonu zor gelir.

Yaşam stardına göre bence yeter

oldukça iyi.

aylık 20bin tl kazanan birine yetmez. bilmem anlatabildim mi?

Allah kolaylık versin hacı, işin zor...

düşük bir maaş. türkiye'de yaşamak için daha fazlası lazım. tanıdıklarım 4 katını kazanıyor geçinemiyorlar :(

şaka mı yapıyorsun, tabiki de yetmez.

kit kanaat gecinirsin iste.

saka mi bu soru?

akili adam bu parayla iyi sartlarda yasar ve birikimini de yapar

ev kiraysa zor be hacım

ayda en fazla 20 bin tane simit alabilirsin. az bence.

Ben hep 10 bin usd yeter diye düşünürüm, maddi kaygı olmaksızın yasamak için

3bin alsam hayat standardım yükselecek diye bakıyorum la ben.

ne iş yapıyosun, meslek ne?

her türlü yeter de, 20 binin hepsini her ay harcarsan yazık olur. henüz bekarken yatırım yapın derim. hatta evlendikten sonra da çocuklar okula başlayana kadar.

@r_u_h finans sektörü diyip genelleyeyim ;)

yetmez, maseratisi var yalısı var yazlığı var yurt dışısı var bahçede kaplan beslemesi var falan filan. çok zor yetmesi. anca gidip mercedes e falan binersen pis fakirler gibi o zaman yetebilir.

www.hel-looks.com (Kadın erkek karışık)

lookbook.nu

agaliti öyle siteler takip etme çünkü alamadığın sürece bir manası yok. Onun yerine trde olan markaların kataloglarını topluyorum ben. Sallıyorum git Polo'nun kataloğunu al, onlar epey fikir veriyor, beğenirsen gidip şak diye de alabiliyorsun.

o tarz sitelerde genelde kısa paçalı falan tipitip hipster modelleri oluyor. bırak türkiye'yi amerika'da bile normal insanın giyeceği şeyler değil.
roketadam'ın dediği çok daha mantıklı.

windows 7de aero yüzünden eski oyunlarda sıkıntı oluyor, win7 uyumluluk yamaları oluyor genelde. win8 için de benzer bir durum vardır muhtemelen.

alarm taktırabilirsin.

her türlü girişi kilitlemek, ve tehlikede hissediyorsan alarm taktırmak en mantıklısı (apartman dairesi ise bir engel cikarabilir bu). hırsız dediğinin senden daha donanımlı, karanlıkta daha rahat hareket ediyor olabilme ihtimali şusu busu var, öyle öldüremezsin milleti kolay kolay ki o da büyük bir ihtimalle işin o noktaya gelmesini istemeyecektir.

"tedbir tedaviden iyidir" diyerek her türlü tedbiri almanı tavsiye ederim öncelikle.

Alarm tabii ki mantıklı ancak bahçe/giriş tarzı yerlerde sorunlu gibi. Isyerindeki alarmi abuk subuk herseye çaldığı ve defalarca boşuna ofise gidip yine defalarca teknik servis cagirmak zorunda kaldigimiz icin iptal ettirmek zorunda kaldik. Evde kapiya takilan dandik alarmlardan taktim ve heryer kilitli oluyor.

Sormak istediğim hırsızı nasıl cezalandırırız. Diger duyuruda kameraya "nah cekerek" girmişler cevabını görünce sinirle açtım duyuruyu aslında. Kurusıkı falan bulundursak? -ki silah taşıyandan sevenden hazzetmem-

öncelikle durum karşısında eşin ile birlikte saklanabileceğin sessiz bir yer belirle. gir oraya ve sessiz ol, birak yapacapını yapsın ve gitsin.

sakın elinde biber gazı silah şu bu ile adamı aramaya çalışma, isteyeceğin en son şey hırsızın pamik olması durumu, ne yapacağını bilemezsin, çeker o seni vurur. biber gazı sadece adam sana saldırırsa savunma için kullanılır.

eve girerse senin amacın zarar görmemek ve gerekirse kaçmak olmalı. hırsızı cezalandırmak senin görevin değil, sen kaybedecek bir ailesi olan birisin, senin görevin onları korumak. yüzyüze gelirseniz ne derse yap, ki onun amacı da bir şey bulaşmadan işini halledip gitmek, bir iki ufak şey alıp çıkacaktır. saldırırsa kendini savun elbette, ama sen saldırma. köşeye sıkışmış bir hırızın göze alabilecekleri bir aile babasından çok daha fazla.

değerli eşyalar için güzel bir kasa al, kendini güvene/sağlama al bunlar yeterli. bir iki çanak çömlek çalacaksa çalsın, siktir et.

nunchaku alip girişebilirsin.

Şöyle bir düşündüm. Alarm falan önlem alıp gece yatarken odanın kapısını kitlemek gibi bir fikir geldi. Işık falan da açık bırakılırsa kapı yakınında sanki kapıyı açmaya uğraşmazlar gibi. veya yatak odası kapısına sürgü gibi bir şey yapıp sağlamlaştırılır açılamaz. Tabi evde aynı odada yatan 2 kişi olduğunu düşünürsek. Çocuk varsa geçersiz olur bu fikir.

Kurduğum mantık şu, eve giren hırsız eğer evin boş olduğuna emin değilse hemen işini bitirip çıkmak ister. Sessiz olmak ister, çok araştırma yapmamak ister. Oyalanmayı göze alamaz yani.

hırsız eve girdiğinde ya evin boş olacağı ya da evdekilerin uyuyacağı zamanı seçer zaten, ilk durumda yapacak bir şey yok.

Ama ikinci durumda siz uyuyorsanız hırsız ya uyandırmadan soyup gitmeyi dener, ya uyurken bayıltır ya da uyandırıp etkisiz hale getirir(bağlamak vs.)

şimdi uyandırmadan soymaya çalışırken siz uyanırsanız, hırsız da panik olursa işte en tehlikeli durum, siz zaten uyku sersemi ondan da fazla panik olursunuz muhtemelen ve bağırmanız ya da saldırmanız durumunda varsa silahını/bıçağını kullanmayı deneyebilir. bu durumda da genelde işiniz zor olur.

ha bu arada, o eve giriyorsa genelde en değerli şeyler(nakit, altın vs.) yatak odasında saklandığından illaki o odaya girecek, girdiğinde çekmece dolap vs. kurcalayacak ve büyük ihtimalle sizin uykunuz da ağır değilse uyanacaksınız.

yapmamak gerekenler: silahlıysa karşı gelmek, kuru sıkıyla blöf yapmak, biber gazı kullanmak vs.

bıçaklıysa: üzerine saldırmak, yaklaşmak, yaklaşmasına fırsat vermek vs.

genelde silah bulundurmayacaklarını göz önüne alırsak(her hırsız katil olmayı göze almaz) silah bulundurup yaralama amaçlı ateş edilebilir. ama bunun riski de siz uyurken önce silahı bulması durumunda siz silaha davranacakken sizin silahınızı size karşı kullanma ihtimalidir.

lan düşündüm de çözüm bulamadım doğru düzgün ben de... :)

ama blöf işi riskli olduğundan kurusukı bulundurmak en tehlikelisi sanırım. siz zarar veremeyecekken zarar görme korkusuyla size saldıracağı kesin gibi.

sanırım hem sağlam bir alarm sistemi hem de anında ulaşabileceğin bir silah bulundurmak en garantisi olur.

Kuru sıkı kadar saçma bi şey olamaz. Havalı tabanca tüfek alabilirsin. Ateşli silah kapsamına girmiyor, gofret alır gibi alabilirsin. Ama etkisi falan ateşli silaha yakın. Yani silah taşıyorsan katil olup hapse girmek de var. Ama kuru sıkı tabanca da katil olma yani kendi korumak için adam öldürme ihtimali yok. Yani ya sen öleceksin ya da hırsız sana zaten bi şey yapmayacakmış. Bu yüzden saçma yani.

Velev ki sniper tüfeğim olsa, biri de cüzdanımı arabamı maddi bi şeyimi çalıyor ya da çalmış kaçıyor olsa, ben de keskin nişancı olsam, yine maddi değeri olan bir şey için bir hırsıza bir insana ateş etmem, silah doğrultmam. Avukat masrafını tutuklu geçirdiğim süre ve sonrasındaki maddi kaybımı düşünürüm. Kapımın önünde arabamın camlarını falan kıran bir grup genç görsem, elimde de yine sniper var, tam arabamı ateşe verecekler, onlara yine ateş etmem. Kuru sıkı veya sniperla.

Gel gelelim benim eve hırsız olarak girdin, tek bi amacım olur. Evden çıkmak. Ne çalıyorsan çal siktir git. Eşim çocuğum varsa onları da alıp dışarı çıkmaya çalışırım. Sonra veya önce polisi ararım.

Diyelim koridorda karşılaştık, derim ki biz evden çıkıyoruz çekil ne çalıyorsan çalar kaç. Hırsız başka odaya giderse ok. Ama benim ve varsa diğerlerinin çıkmamızı engelliyorsa o kişiyi işte her şeyi yapabilirim. İşte böyle bi durumda evden çıkma kararı vereceksin. Evden çıkmanı engelleyen biri olursa diye yanında bıçağın silahın sopan biber gazın olacak. Yani kuru sıkı neden mantıksız? Adam senin evden çıkmanı engellemeye çalıştığı anda seni zorla bir yerde tutuyor demektir. Öyle bir anda silahı bıçağı adama göstermenin bir anlamı olmaz. O an hayatınızın tehlikede olduğu andır. O adam hırsızlık için gelmemiş demektir. Malınıza değil bedeninize yani can veya namusunuza taliptir. Silah bıçak size o anda lazımdır. Ve bunu hırsıza göstermeyeceksiniz. Sizin evden çıkmanızı engellediği an kuru sıkı bir işe yaramaz. Silah bıçak kullanılacak bir an varsa, o da karşımızdaki insanın malınıza değil de bedeninize talip olduğunu anladığınız andır. Buna sizi zorla bir yerde tutma dahildir. Asker ve polis hariç sizi kimse bir yerde zorla tutamaz. Bedeniniz sizindir ve korumak için her şeyi yapmaya özgürsünüz. Aynı şeyi neden? ev araba para cüzdan çanta için söylemediğimi anlamak için maaş bordronuza ve avukat ücretlerine bakın. Hesabı siz yapın.

olası bir karşılaşma durumunda , kendini korumak durumunda kalırsan bence makul olan elektro şok cihazı

hırsızı cezalandıramazsınız. o sizin işiniz değil.

self defans için başucunuzda beyzbol sopası bulundurun o kadar takıntı yaptıysanız. parmaklık vs. varsa dış kapı dışında bir yerden giremez zaten. çelik kapı, kilit milit, onu da kolayca engelleyebilirsiniz.

amacınız hırsızın eve girmesini engellemek olmalı, eve girdikten sonra yapılacak şeyler senaryodan öteye gidemez. bir çok arkadaşın söylediklerine ek olarak evde hırsız olduğunu hissederseniz fark etmemiş gibi davranmaya devam edip evi terk etmesini beklemek en mantıklı çözüm bence.

tekrar ediyorum, evin güvenliğini sağlamak çok zor değil. hırsızın girmesini engelleyin önce.

gece yatarken evin demirlerine elektrik verip yatabilirsin

o demirleri patır patır söküyorlar, çelik kapıları 3 dakikada açıyorlar kilitlemek falan da çözüm değil pek. ancak yeni teknoloji bir kapı falan varsa olabilir. dışarıdan zengin görünmemek lazım. alarm yapılabilir, sigorta yaptır çalınan eşyaların parasını alırsın.

Sopa bulundur yanında. Kilitlerin falan kapalı olsun. Koridor vs. bir yerde düşük enerjili bir ampül falan yak.

Elektroşok cihazı.

evde bu gibi durumlar için haydar ve bıçak var ama gene de en uygunu yatak yanına konulacak ve hemen ulaşılabilecek bir elektro şok aleti.temiz iş.

kadıköyde atlantis bowling

maltepe'de bir internet cafede var ama alanı çok dar.

Kadikoyun neresinde ve is cikisi gitsek de acik midir coluk cocuk cok olmasin bide

valla genç bir nesil var genelde ama onlar genelde bowling de biraz da gürültülü bi ortam.ptt nin karşısındaki sokakta şu anda ben de çok iyi hatırlamıyorum ama işte iskele taraflarında

Iliskim hic istedigim gibi degil cunku :<

mutsuzluğa alıştım , mutlu olmak zor geliyor.

anlayamadığım şeyler var çünkü.

atamıyorlar beni ondan mutsuzum.
bide para money :(
bir ilişkim bir ailem güzel allahtan :)

Cok kotu bır gun gecırdım. Sevgılım,dertlesebılecegım bırı yok, bu yuzden.

o kadar şerefsiz insanlar çıkıyor ki karşıma bu neden böyle yaptı nasıl yapabilir diye uzun uzun düşünüyorum bi cevap arıyorum ama bulamıyorum kafamdan atamıyorum sürekli olarak düşünüyorum bu nedenle mutsuzum.

yalnızım var mı ötesi

yalnızken mutsuz olmak alışılmışlıktan öte değil de bir seyler düzelip daha yalnız hissetmek daha fenaymış.

3 gündür hastalıktan geberiyorum, hayatımda ilk defa yüksek ateş 1 günden fazla sürdü. işe gidemiyorum, işler birikti. tam düzeldim derken yine ateşim çıktı. boğazım içi paramparça gibi, batıyor. halsizim, kıyafetler batıyor. nasıl mutlu olayım?

genel olarak da para yetmiyor, gezemiyorum, istediğimi alamıyorum. ayrıca göbeğim erimiyor.

yalnızım dostum. ailem kuzenlerim arkadaşlarım kimsem yok. sadece hepsine tercih edebileceğim bir sevgilim var.

hoş dışarıdan ailesiyle mükemmel ilişkileri olan, çevresi süper geniş olup herkesle acayip samimi olan birisi olarak gözüküyorum ya neyse.

kendimde değilim.

swingistanbul'da tap ve istanbul lindy hoppers'da lindy hop kursları var.

Rise of triad var,beğenmeyen çok ama bence güzeldi.

half life'ı modernize etmişlerdi. black mesa oyunun adı. çok hoş olmuş.

(bkz: baldur's gate enhanced edition)

monkey island 3

buradan birileriyle gidebilirsin ya da çevrende gidecek birileri vardır mutlaka, mesela ben de gitmeyi düşünüyorum daha bilet almadım. her bilet değer bence bir daha gelip gelmeyecekleri belli değil.

Ben de henüz bilet almadım ama 1-2 haftaya alırım. Buradan toplaşma olur kesin. Zaten metal konserinde birilerine selam versen 1. si kovalasa 2.si gel kardeşim diye muhabbete alır.

skyrim çok net

dead space
walking dead

assassin's creed
edit: AC2, Brotherhood, Revelations. Diğerlerini oynamasan da olur.

skyrim oynamadıysan eğer,
skyrim'i arıyorsun.

assassins creed serisi de vardı. onu da ekleyeyim listeye.

bir de karışıklık olmasın, listedeki oyunlar bende var ama oynayasım yok.

sıkıntı hali varsa skyrim'den filan ziyade daha hareket içerikli bi oyun oynayın bence. skyrim mükemmel bir oyun ama içinde çok oraya koş, buraya git barındırıyor.

listeden: crysis, l4d, nfs filan gibi.

the walking dead çok net. oyunceviride tüm episode'ların türkçe yaması da var

metro veya walking dead

(bkz: Hitman)
(bkz: splinter cell)

beni saran dota 2.

Israrla listedeki oyunlardan öneri gelince, yineleme ihtiyacı hissettim. Liste harıcinde bir oyun olursa sevinirim. Mesela Skyrim için çok mesaj geldi, indiriyorum şu anda. Diğer önerileri de denemeyi düşünüyorum Skyrim performansına göre. Şu oyunu oynamadan ölme dedikleriniz varsa bekliyorum.

bioshock infinite oyna oynamadıysan. south park the stick of truth'u da dene derim, bazen turn-based oynanışın tekrara çok sebep olmasından dolayı sıkılsam da baya eğlendim.

sen bir sey yapamazsin, psikologa gitmesi gerek. sinavdan sonra iyilesir diye dusunuyorum, sinav stresi yuzunden harap oluyor insanlar. hic caktirma bence dalga gecildigini falan. belki de farkindadir ama yapabilecegi bir sey yoktur. ya da farkina varmadigi surece daha mutludur, farketse davranislarini degistiremeyebilir ve daha da uzulebilir. dersane gelir gecer, sikacak disini, yazik.

temelde mantık, o beraber takıldığı arkadaşlarından daha değerli olduğunun anlamasını sağlamak. madem buraya duyuru açacak kadar ona değer veriyorsun, onunla rahat konuşabileceğiniz, onun rahat olacağı bir yere gidin ve orada bu durumu ona uygun bir dille izah etmeye çalış. tabi zönk diye sen çok garipsin denmez,sanırım sen biraz fazla telaşlısın gibi,,, girersin konuya. ona kendini değerli hissettir
senin ve arkadaşının cinsiyetini belirtirsen daha çok yazabilirim.

thunderbirds, geçende; aslında sen hepimizden daha çalışkansın, bizden daha yüksek puan alacaksın ama çok telaşlı ve panik olduğun için çok basit soruları bile yanlış yapabilirsin dedim. arkadaşı döndü dalga geçti bu arkadaşla yine.
ben kadın, o erkek.

yanınızda o olmadan bir psikologla konuşun, o size onu oraya nasıl getireceğinizi ya da nasıl yönlendireceğinizi anlatsın.

Ya gerçekten empati yoksunu, karşısındakinin duygu ve düşüncelerini çözümleyemiyor ya da bir şekilde varlığının tanınması yeterli geliyor. Yani tamamen yok sayılmak, görmezden gelinmek yerine dalga geçilmesini tercih ediyor.

parayı sana veren kişide farkında olmaya bilir.
eğer farkında ise belki başkası tarafından o da kazıklanmıştır. ama bilip söylemiyorsa bile bence suçludur. paraya ihtiycı olan biri ise ve 200 tl onun için önemli ise insanlık şerefi 200 tl'nin altına inmiş diyebilirim. geçmiş olsun.

sorun sana 200 lira sahte para verende değil güvenini kazanmaya çalıştığın işverende

üzüldüm valla,
olan olmuş dostum,
paranın sahte olduğunu nasıl anladınız çok bariz bellimi?
Senin aldığın belli mi?
Geçmiş olsun.

üzüldüm. işvereninin güvenini niye kaybediyorsn ayrıca onu anlamadım?

bence o sahte 200 lirayı al, cebinden bi 200 lira koy kasaya. sonrası içinse yapman gereken belli. 3 kuruş maaş alıyorum diyorsun, bu ülke bu 200 lirayı senin cebinden alamaz. birisine kakman lazım bunu. minibüse, bankamatiğe, böyle acınmayacak biyere.

parayı dolaşıma sokanların cezasını sizin gibi masum kişiler çekiyor işte. belki de dün size veren kişi de habersizdi.

geçmiş olsun.

özgüvenini kaybedecek bir şey değil, senin bir anlık dalgınlığın olabilir ama bu bir sebep değil.

büyük paralar alınırken mutlaka kontrol edilir, aklında bulunsun. bu kadar üzme kendini bi yerden telafisi gelir tez zamanda umarım.

hepimiz insanız. bu kadar hırpalama kendini dostum.

@hope ender 'in dediğini yap.

cebinden verme, yapacak bir şey yok başka. hatasız olduğun bir durum için kendini zora sokma.

insanlık hali, hepimizin başına gelebilir. hırpalamayın kendinizi.
(aha aynı anda aynısı yazılmış)

kendimi gordum bi anda :) aynisini bnde yasadim sahte parada yedirdiler kalabalik bi anda kafami.karistirip 200 lira uzerine yatmaya calistilar (90 lirasina yatti sadece :) . bunu yapanda bayagi bildigin iyi giyinimli kadindi . ama hic ozguvenimi kaybetmedim . sadce o gun kafama taktim nasil yerim ben.bu numarayi diye . ama insan hali iste hepsi oluyor . benim.mudurler iyiydi hicbirsey demedilrr zaten parayi bn odedim ne diyebilirler . hatta bn kendimle onlarin yaninda dalga gectim .
isverenin guvenini niye yitiriyorsun onu anlamadim . hirsizin hic mi sucu yok . anlayamadigim.bi durum . sen bosver bence kafaya takilacak seyler degil . butceni sarsmis ama bu durumla butun omrunce karsilasabilirsin bu yuzden fszla takilma .

Öncelikle geçmiş olsun. Üzmeyin kendinizi, o paranın sizden çıkacağı varmış demek ki. Ayrıca özgüveninizi kaybedecek bir durum yok ortada. Kaç yıllık kasiyerler bile yeri geldiğinde sahte para alabiliyor farkında olmadan. İş yeri sahibi olayına gelecek olursakta zaten eleman eksikliğinden bakıyormuşsunuz kasaya. Sizin asıl işiniz kasiyerlik değilse, hata yapmanız normal.

sorun sende değil işverende.

Çok üzüldüm okurken,çok içten yazmışsın.Patronunu gercekten önemseme,sanki bilerek bir şey yaptın çaldın çırptın.patronunda sahte para kontrol makinesi alsaymış kasaya.İstersen sende kedine sahte paraları kontrol etmek için olan kalemlerden alabilirsin.paranın üstüne karaladığında sahteyse çiziyor parayı.üzülmemeye çalış ve bence iş ara,patronunun bunu bir hata olarak görüp seni cezalandırmamaıs gerekirdi

çalışan insan hata yapar, hepimiz yapıyoruz. özgüvenini kaybetme, iş verenin insandan anlamıyorsa bu onun sorunu. başkası bu kadar dert etmezdi belki de, böyle bir olaydan ötürü güvenilirliğini sorgulamaması lazım.

Senin hatan patronuna kendini sevdirmeye çalışman. Kapitalizmden bekletin nedir? Patronun amacı çalışanları sömürmektir. Güvenini kaybetmiş teey. O seni maldan başka bir şey görmezken. Stockholm sendromu mu desek. Söylediğin üzere asıl işin kasaya bakmak bile değil, nasıl hala "ben dikkatli olmalıydım" diyebilirsin. Asıl demen gereken "Nasıl bu kadar kolay beni kullanmalarına izin veririm, haklarımı çiğnetirim" olmalı. Asgari ücretli iş her yerde bulursun.

Çok geçmiş olsun. Asgari maaşla yapman gerekenden çok fazlasını yapıp bir de kasa sorumluluğu altına sokan patron utanmalı. Ayrıca kasiyerlerin kasa tazminatı olur bu tip durumlara karşı, hukukçu birilerinden daha iyi öğrenebilirsin. Eğer kasa görevlisi olarak belirtilmeyen kişinin kasaya geçmesi suç gibi bir durum varsa dava açabilirsin.

Ben olsam "asgari ücretle o kadar iş yapıyorum, bir de kasa sorumluluğunu yükleniyorum, bir hata yaptım diye zaten 3 kuruş olan maaşımın yarısnı kesemezsiniz" diye patrona çıkışırdım.

Ben de eski işyerimde sahte 100 TL almıştım, hatta (sözde) sahte para kalemi ile kontrol etmeme rağmen parada sorun çıkmamıştı. Sen üzülmekte haklısın ama kendini işverene kanıtlaman gerekmez. Ne kadar yoğun çalıştığını muhtemelen o da görüyordur ama onun için önemli olan kasasına giren paradır kimden ne şekilde girdiğinin önemi yok. Her işveren böyledir demiyorum ama geneli bu şekilde davranır. Bugünden sonra daha dikkatli olman gerek özellikle 100,200 TL gibi büyük paraları verip az bir alışveriş yapan olursa şüphe ile yaklaşmalısın. Hatta böyle gelen olursa miktarın düşük ve kasada yeterli para olmadığını söyleyip mevcut miktarı daha düşük bir para vererek ödeme yapmaya zorla. Nerede çalışıyorsun bilmiyorum ama eğer para bozdurmak için gelen olursa da kesinlikle yasak olduğunu söyle ve geri çevir..

Kameradan kontrol et. Belki yapanlar kötü niyetlidir tekrar gelebilirler.