internet, duyuru, sözlük bilgiyle dolu. national geographic'in fotoğraf ders sayıları falan var onlar da güzel.

makine yeni başlayan için ağır olmuş
okuyarak öğrenebilirsin ama pratik daha önemli fotoda. çok farklı ortamlarda çekimler yapman deneyip yanılman lazım.

ben 4 günde yetecek kadar öğrenmiştim. makinayı ilk aldığımda lensi oynatıp 'niye net değil bu ya uf bozuk galiba' diyodum :D

avantajım mikroskop kullanmayı bilmekti, hemen çözdüm mantığını ve makro(ismini sonra öğrendim) çekimlere başladım. hiç enstantenesini shutterını düşünmeden çektim. isoyla oynadım, diyaframla oynadım farkları anladım.

kurs-dergi yerine fotoğrafçılık kulüplerine gir, yeni arkadaşlar edinirsin. ama hemen öğreneyim istiyosan youtubeda videolar var.

makinan güzel, ben de 500d ile başlamıştım.

pro fotoğrafçılar amatörlere cep telefonu kamerası öneriyor. ciddiyim. kursu falan sitret internet sınırsız kaynak tabii en önemlisi yetenek.

ingilizcen varsa youtube'da bayagi iyi anlatan abiler var. baslangic seviyesinde bilgilerden RAW edit'e kadar bir kamyon bilgi bulmak mumkun.

benlik değil ama kötü de düşünmem. sosyal, kendine güvenen ve hayattan keyif alan biri olduğunu düşünürdüm.

gayet güzel, hoş birşey

karı kaldırmak için salsa yapacak kadar düşmüş biri olarak görürdüm.

Daha 3 hafta önce sevgilimi ikna ettim, beraber yapıyoruz. Ben önceden zaten biliyordum, onun da öğrenmesi için yeniden en baştan başladım. Haftaya bi kuru bitiriyoruz bile. Süper.

İnsanların anlamadığı şey, latin danslarında erkekler kıvırmaz. Erkekler erkeksidir, yönlendiricidir. Kim şu adamı kadınsı bulabilir amk www.youtube.com

Kıvırtmaya bahane aramadan yapınız, yaptırınız.

kadınlara karı diye bakmadığını düşünürüm

imrenirim.

salsa yapan var yapan var...
çok kıvırıyorsa ve ellerini ahtapot gibi oynatıyorsa, özellikle shine'larda, hiç hoşlanmıyorum. çok itici gibi geliyor. o kadar kıvırınca bir süre sonra erkek gibi de gelmiyor zaten.
onun haricinde,kontrollü dans ediyor ve ettiriyorsa...dans edemeyen erkekten bir tık üsttedir. benim fikrim bu sonuncusu :)

aha, pandispanyanın dediklerinin altına da imzamı atarım. kastettiğim aynısıydı. ayrıca kendisi de sayılı şanslı gadınlardanmış :(

sevgilisine yanaşan olmasın diye salsaya yazılan arkadaşım vardı. 2.haftada oradan iki kişiyi dövüp ayrılmıştı.

kursuna gittim ama beceremedim. kötü bakmam haliyle.

bir jive, rock'n roll, lindy hop veya en basiti bachata değil ama sevilir, severiz.

bir de nedir bu kalıplar artık, buna özel soru sorulması bile cinsiyetçi bir yaklaşım değil midir?

Lindy hop gibi inanılmaz eğlenceli bir dans varken salsa yaptığı için acırım.
@pandispanya ilk kez aynı fikirde değiliz. salsada erkek kıvırtmaz derken? verdiğin linkdeki adam gay değilse benim gay arkadaşlarım beni çok pis kekliyor. ayrıca kıvırtmalar için bkz: www.youtube.com

@kaymaktutmayansicaksut, dansta kadın/erkek rolü farklı olunca o dans komple cinsiyetçi olmuyor da, bunun hakkında soru sorulunca mı oluyor allasen? :)

r_u_h verdiğin linki biliyorum dostum, gerçekten o adamlar bu işi abartarak yapıyorlar. Benim linkte verdiğim adam, parlak ve enteresan kıyafetlerine rağmen (ki onlar şov için giyilmiş) oldukça seksi bir insan.

Herhangi bi dans kursuna gidersen zaten benim tarifim dışında kalan 2 grup görürsün: 1- uzun boylu ve kalas erkekler, 2- senin gösterdiğin gibi kısa ve oynak erkekler :D

Her ikisi de doğru değil.

Topotoş diyorum.

çiftli danslarda bir tarafın lider olması gerekir, buna baktığımda cinsiyetçilikten öte salon danslarının (salsa her ne kadar farklı olsa da) nezaket algısını görürüm ben. hakim olmaktan ziyade flört etmek, uyumu sağlamak, eğlenmek ve aşk yaşamaktır konu dansın temeline indiğinde.

lider kelimesi de doğru seçim olmaz aslında, yön verir ama bunu yaparken kadına da uyum sağlar, ona bireysel davranacağı esleri sağlar. dediğim gibi aöaç uyumu sağlamaktır, dolayısıyla komut verme tek tarafta olmazsa bu olmaz, halayda bile halay başı var allahasen.

erkeklerin de kadınların da bu kadar ön yargılı baktığı bir alanda, bir spor dalında diyelim, hedef göstermeyen bir soru beklerdim kendi adıma (soru açma şeklini eleştirmiyorum yanlış anlaşılmak istemem. ama mesela salsa yapan çiftler hakkında ne düşünürsünüz deseydin bence bu cinsiyetçi olmazdı)

4 yıldır dans ederim, bunun 3 yılı sosyal latın, 6 ay kadarı da sportif latindir, erkeği bir kere itici bulmadım, bir kere de ona özgülenen komut veren konumunu cinsiyetçi bulmadım.

güçlüdür, kadını yönetmeyi biliyodur, özellikle başka tarafa bakarken kadını bi o yana bu yana döndürmelerine ölünülürdür ama benim sevgilim değildir :/ keşke olsundur. yönetilenler yönetenleri (uu) nasıl da yönetirler..

@cetoxim aöalaşsşdkf bana da denk gelirse öylesi gelir muhtemelen.

hahah ay cok komikmis. bizde 2 kedi var ikisinden de hic boyle birsey gormedim. daha once de hic duymadim boyle birsey. biraz kopekvari bir hareket olmus. bence alan korumasi icin yapiyor. bir de sizin o insanlara tanidiklariniza davrandiginizdan farkli davrandiginizi sezip yabanci olduklarini anliyor olabilir. kediler zeki hayvanlar hakikaten de.

sanayiye ver okumaz o kedi

Muhtemelen kokuyla alakalıdır ama bazı kediler alan koruması da yapar. Adamlar ters bir hareket yaparsa diyedir o.

Bizim kedi iş yapan insanı izlemeyi seviyor, kim olduğu önemli değil. Yeter ki iş yap, başında dikilir, dikkat kesilir. Sizinkinin durumu da böyle bir şey olabilir.

kendi bölgesini koruyor.

(bkz: blood)

(bkz: roller coaster tycoon)

ilk prince of persia oyunu.

galeri8.uludagsozluk.com

volfied.

www.itusozluk.com

(bkz: fighting force)

heroes m&m III
carmageddon
midtown madness
delta force

vampire the masquerade

rise of nations
stronghold
cossacks
eycof 2 conquerors
jedi outcast

eski oyunlarda cidden zorlayan durumlar vardı, aksiyon vardı. şimdi en aksiyonlu, en seksi yerleri video olarak izleyip 50 mermi yiyip ölmeyerek ilerliyoruz 5 saatte oyun bitiriyoruz. ve super mario tekrar tekrar bitirip sıkmadığı halde call of duty modern warfare'ı ikinci kez oynamayı dayanamıyoruz. eski oyunlar iyidir.

bazı bağımsız firmalar platform oyunları yapıyor hala, mesela super meat boy efsane bir oyundu.

eskilerden hexen, doom, load runner, road fighter aklıma gelen efsaneler. bir de eskiden harika adventure oyunları vardı, broken sword, monkey island gibi.

şöyle bir şey var bi de.

d3dsacqprgcsqh.cloudfront.net

street fighter 02, mortal kombat trilogy, fifa 97, road to world cup 98, fifa 98, age of empires II, warcraft II

hatta

pac-man, hagar, volfied, quake, monster truck maddnes, half-life

kardeşlerim, romalılar, yazdığınız oyunlara dikkat edin. 26 yaşındayım lan, bana 50 yaşında gibi hissettirmeyin kendimi. mesa'nın yazdıkları tokat gibi indi zaten. gittim kontrol ettim Rise of Nations çıkalı 11 yıl mı oldu lan?

@nawar

oldu tabi hacı yaşlandık vallahi bende de 25 oldu yaş.

mortal kombat trilogy harika oyundu gerçekten.1-2 seneye kadar bilgisayardan oynardım arada.fifa 98ler 99lar falan hey gidi hey.

silent hill ve resident evil serilerini de yazmayı unutmuşum ayrıca.contra vardı bir de segada mı ataride mi ne.onu da çok severdim.iki kişi de ilerlenebiliyordu.

contra ateride. ben telefona indirdim contra. yalnız, böyle fantastik şeyler eklemişler hani bir şeyi "modernleştirirken" saçmalamasalar rahat etmeyecekler. "contra" yazacaktım, yazmamışım.

ohooooo saysam sığmaz ki. ben de sığmayacağı için 400lük bir liste yaptım, 300ü falan eski oyunlar. çünkü en basitinden gta 1den aldığım zevki üç boyutlu ilk gta olan gta3ten alamadım, ve bu yüzden 3 ve vice'ı çok az oynadım, rockstar gamesten ve gtadan nefret ettim. şimdi herkes ağzının suyu aka aka oynuyor ama keyif vermiyor aga ya. ayrıca bu rockstar denen gavat sürüsü max paynelerin de içine etti. daha çok anlatırdım da neyse

olmaz olur mu ya!
mesela bizden bir yapım var!
şu ana kadar çıkmış en şukela, en özgün türk oyunudur bence.
adı, istanbul efsaneleri lale savaşçıları.
mutlaka oynamalısın.
efsanedir.

Çok güzel soru sormuşsunuz.

Roller coaster tyvoon'ı söylemişler. Gerçekten başka bir oyundu o. Müziği hala aklımda, geçenlerde aldım Ama hala oynamadım.

Aklıma ilk Monkey Island geldi :)

elbette red alert 2, 13 yıldır çılgınlar gibi oynuyorum

volfied +1

yorumlara bakmadan google'da neydi neydi diye arayıp durdum.(hatta yılana yakalanmama oyunu diye bile aradım lanet olsun.)

"T" çıktığında çılgına dönerdim sevinçten. Manyak oyundu be.

motorsikletle sağından geçenlere depik attığın bir oyun vardı, oynar oynar kahkahalara boğulurduk

hocam başlığı sakın silme, aldım fava, efsane veritabanı oluşuyor :)

@fatihdr

Road Rash'di o oyunun adı.worms vardı la ayrıca.

The house of the dead'i gördüm ve gözlerim yaşardı. Virtual cop 2'yi de ekleyin

Oddworld: Abe's Oddysee

çok eski sayılmaz belki ama Final Fantasy XII (2006)

8 yıldır daha iyisi gelmedi(bence).

eski dedin mi benim aklima captain tsubasa gelir. bir nesil bu oyun sayesinde arap veya japon alfabesine hakimdir.

tecmo world cup soccer var. Örümcek kamera teknolojisi portakalda vitamindi bu oyun piyasaya çıktığında.

efsane uçak oyunu , nice joystickler kırdıran river raid var.

Grim Fandango
Sanitarium
Oyun hamuru gibi karakteri olan Bi oyun vardı onu unuttum :)
Fallout,Baldur's Gate, güzel oyunlardı. Keşke günümüzde de lucas arts,Black isle gibi firmalar olsa.

Birisi önden birisi ortadan motorlu gibi geldi. Çok uykum olmasa inceleyip kesin bilgi verirdim.

Evet haklıymışsın motorun konumuyla ilgiliymiş.

mantıklı olarak düşündüğümüzde:
eğer her iki arabada aynı malzemeden yapılmış, aynı verimde parçalar kullanılmışsa, diferansiyeli kısa olan araba daha verimli çalışır. zira motorun bağlı olduğu mil ne kadar uzarsa o mili çevirmek için harcadığı güç o kadar artacaktır. buna bağlı olarak hızı daha düşük olacaktır.

uzun olan diferansiyel değil motor mili.

propeller shaft, drive shaft deniliyor ingilizcesiyle o mile.

son dört yıldır toplasan on gün iyi olmadım. sürekli depresyon halindeyim. yaşanacak bir hayatım yok ama; sabrediyorum işte.

keyfim yok ya, ne yalan söyleyeyim.

Kafam karisik, sinirliyim, hic iyi degilim.

vasilias veya john sandım bir an, kan beynime sıçradı hehe. sakinim.

değilim. mümkünse 17 yaşıma geri döneyim, bir daha da hiç gelmeyeyim. birkaç arkadaşım vardı daha 19 yaşında olmasına rağmen "geçmiş çok güzeldi..." tribi atan, öldürmek istiyordum. onlardan farkım yok şu an.

keyifsizim

valla b.k gibiyim.

Iyiyim. Biraz sıkıldım ama bulup bunamamak lazım.

abi ben genelde dengeli bir ruh halinde oluyorum ne çok iyiyim ne çok kötü. bugün de öyle. ama bu aralar iş hayatı özellikle darlıyor, mizacımın da halt etmesinden ötürü default bir gerginlik halindeyim.
onun dışında genel bir tatminsizlik var ama hayata yönelik değil de boş zamanlarımı boşa harcamayı çok sevdiğimden kendimle ilgili. pek üretken biri değilim. bu da karakterimin bir parçası oldu sayılır zaten.
al sana gerçeklik, al sana samimiyet bro

ya aslında iyiyim de belirsizlik olayları sıkıntıya sokuyor aslında şımarıklık yapıyorum farkındayım.

Of iyi olmak istiyorum cidden degilim sanirim.

Bu aralar iyiyim ya, değişik aktivitelere katılıp bir sürü eğlenceli güzel insanla tanıştım. Evde durduğum akşam yok gibi. İşler çok yoğun değil. İyi yani. Tek şikayetim her akşam bir şeyler yapmaktan uykusuz kalıyorum.

gerçeği bu işte. kimse iyi değil. arkadaş ortamını bırakıp akşam eve dönen adamın bile suratına çöker bu huzursuzluk.

işte tam da bu yüzden nasılsın sorusundan nefret ediyorum. hiç nasılsın diyene şu yukarıdaki cevapları veren oluyor mu.. nezaketen iyim diyorsun sen de soruyorsun falan. saçma bi saçmalık işte.

bok gibiyim

değilim. mutsuzum. en son ne zaman mutlu hissettim kendimi bilmiyorum.

hayallerimde iyiyim.

boktan hallice bokumsu :) smiley kullanmayi severim ama.

Iyiym. Geyet keyfim yerinde.

afedersin ama bu amk ülkesinde kim iyiki?

cevap : özellikle son 5 senedir iyi değilim.

değilim.hiç iyi değilim.

Acayip kotuyum, bir yandan bitmek bilmeyen bel agrilarim, bir yandan su aptal tercihler. Rahatlamami saglayan, iyi hissetmemi saglayan bir sey bile yok neredeyse

lan cevaplari okudum kendimi kotu hissettim. cok mutluyum ben, niye herkes bu kadar mutsuz?
he ulke bok durumda. hayatta napicagmi bilemiyorum, kayibim bu aralar. sevgilim binlerce kilometre otede, 3 haftadir gorusmuyoruz onumuzdeki bir bucuk ay gorusemiycez. vs. vs. derdim yok diil ama cok da mutluyum yani. bende sorun heralde.

Hayalini kurduğum herşeyi yaptım ama baktım mutlu değilim.. Günde 2 öğün antidepresan almasam dipteyim. Yaklaşık 1 haftadır kıta değiştirdim. Ne TV ne gazete ne internet var hayatımda. Sonra düşündüm ki bu ülke bizi bu kadar mutsuz eden. Her gün her öğün televizyonda höyküren adamlar. Gerdiler ve yordular bizi. Onlar cep doldururken biz mideyi antidepresanlarla doldurmaya başladık..

gerard, dalga geçmiyorsan, o nasıl bir mutluluk anlayışı lan?
ha ama sonuçta ben de mutsuz değilim, biri sorsa iyiyim derim, gerçeği de yansıtır. ama özellikle çok mutluyum demeyi hakeden bir durum yok, o yüksek mutluluk "high"ları geçiyor zaten aq.

nötr. kötü değilim ama iyiyim de diyemem.

İyiyim. Allah bu günümüzü aratmasın.

iyi değilim aslında. ama daha kötüsü etrafımdaki insanlar da iyi değiller.

@inscrutable. yok dalga gecmiyorum. hayatimda sikayet edecek hic birsey goremiyorum. yani istedigim herseye sahip olabilicegimi soylese biri, hayatimda birseyler degistiririm de, bu haliyle de mutluyum. sabah kalkiyorum mutluyum, sevgilimle telefonda konusuyorum mutluyum, ne biliyim ben genel olarak mutlu bir insanim sanirim. yarin iyi bir haber alsam tabi ki daha mutlu olurum, o "high"lardan biri olur bu evet. ama su anda biri gelip bana sorunca cok mutluyum lan hayat super diyorum iste ne biliyim.

deliyim belki de :)

Degilim, 6 aydir basvurdugum tek bi isten bile olumlu donus olmadi. Ki iyi bi uni.den ve bolumden fena olmayan bi ortalamayla mezunum. Ozguvenim yerlerde. Oyle.

güzel güzel. uzatmayan biiiip olsun.

Hastasiyim dalgali / kivircik sacin. Uzat lutfen etrafta boyle saclara ihtiyac var.

uzat ama uzama evresinde evde takil, cikma disari.

insanin ergenlikten sornaki en kotu donemlerinden biri sac uzatma evresidir.

kısa saç foevaaaaaa

Tipin inanılmaz düzgün değilse hiç başlama, paşa paşa kısa saçla takıl. Uzadıktan sonra diye gösterdiğin modeldeki adam Jon Snow, kıyasla tipini kendinle, ben de bu kadar yakışıklıyım diyorsan yap.

her kıvırcık saçlı erkek saç uzattığında john snow olacağını zanneder, ama aslında olan bir ömer çelakıl bir halil sezaidir.

yüzün çok düzgünse ve her gün saçlarını yıkayacaksan ve ve ve uzayınca böyle görüneceğinden eminsen tabii ki bu fotodakiler gayet hoş. Ama ikinci gün kafana yapışacağını, elektriklenip şekilsiz duracağını hesaba katmalısın.

Jon snow olmasan da uzat. Zaafim var dayanamadim ekliyim dedim :d

uzayınca ne olacağı hesabı hiç çarşıya uymuyor. ama kızlar böyle saçların hastası. uzat gitsin, kötü olursa kesersin.

ya öyle adamların fotoğraflarını koymuşsun ki.. uzaaaat diye bağırasım geldi..

Günaydın. Bir de çok konuşanından kıllanmaya başlarsan rahat edersin.

Ben de sattığım şeyin(hizmet, mal neyse artık) kusurlarını da söylediğim için çok para kazanamıyorum. Söylemeyen arkadaşlarım da bmw'ye biniyor. Bu memleket böyle.

Emlakçılardan korkuyorum ben. Şark kurnazı olanlar zaten yerin dibine batsın da (emlakçılıktan bağımsız olarak), olmayan emlakçılar da öyle bir çakal oluyorlar ki yanlarına tavuk saflığıyla gidersen çıtır çıtır yiyorlar. Kötü insanlar oldukları için değil ama işinin gereği öyle olmalarından korkuyorum.

Bu da Gezi psikolojisi ile aynı bence. "Biz sadece işimizi yapıyoruz". Yine de şark kurnazı olmayan emlakçılarla Gezi'yi bir arada tutmak istemiyorum. Aralarında uçurum olmalarına rağmen sadece psikolojinin kökeni benzer.

Gerçi bende de işimin gereği ve hayatıma "meslek hastalığı" olarak yansıyan birçok özellik var.

İskan olmadan internet bağlatabiliyorsun bu arada.
Kendi başıma geldi 1 ay önce, oradan biliyorum.

@cakabo, ya biraz araştırdım. binada kazı dahil hiçbir şey yok. 2 sokak öteden internet kazısı yapılacak, bunu yapmak için de ttnet kesinlikle ama kesinlikle iskan istiyor. ayrıca elektrik ve suyu kendi üzerime alamamam da ayrı bir fiyaskoydu.

kısaca zaten 1 senelik sözleşme yapacağım evin 8-9 ayı evde kendi adıma hiçbir şey kullanamayacaktım. niye bir insan söylemez bunu

şark kurnazlığı değil, emlakçılık, brokerlik, pazarlamacılık yapıp iflas etmeyen çoğu insan gibi bu adam da psikopat sınıfında. sosyopat olarak da anabiliriz sanırım, dürtüsel değil amaç odaklı olduğu için, bu ayrımdan tam emin değilim. nörologlar hepsini psikopat başlığı altında inceler genelde. neyse, bu adamın fiziksel olarak, beyin fonksiyonu olarak empati kurma ve vicdan azabı çekme gibi bir yetisi yok. yok yani seni kandırmış paranı almış, kötü hissedemiyor. sadece sana vicdanı varmış gibi göstermeye çalışıyor çünkü normal insanları ikna etmenin en kolay yolu bu.

zaten hep öyle değil midir, kimse salt kötülük veya piçlik olsun diye yaptıklarını yapmaz. kendince çarpık sebepleri, ikna edici nedenleri vardır. büyük ihtimal adamın çevresindeki herkes işini öyle yapıyor, e insan psikolojisi işte herkes öyle yapınca o yapılanın doğru ve meşru olduğunu düşünüyor. bi şekilde emlakçı ofisini açmış, portföy oluşturmuş ama profesyonellik yerlerde. emlakçıların bu arada %70 i böyle diyebilirim. vakti zamanında ilk işime girip kendi evimi tuttuğumda yaşlı ve son derece çamur emlakçım birgün işten defalarca aramıştı beni. müsait olunca döndüm kendisine "kirayı ödememişin" filan tarzı hafiften atarlı konuşmaya başladı. ilk ayın kirası olduğundan evsahibiyle birlikte takip ediyor. o atarı aldım bi tarafına soktum tabi. ödeme sürem ayın 1-7 si arası bu beni 5inde arıyor. bunu deyince de e ben nerden bilim diyor. sözleşmenin kopyası da elinde gerizekalının. yok yere sinir harbi yaşatırlar insana. aralarında düzgünleri çıkıyor, mümkünse denk geldiğinde onlarla iş yapmak lazım.

ben şuan şirket gibi bir sistemle çalışan, residans tarzı bir yerde eve çıktım.
kapora ne kadar? tık bu kadar.
depozito, peşinat. tık bu kadar.
ne var, ne yok? tık hepsi yazılı, olumsuzlar dahil.

her şey belli, her şey net. ödeme süremiz? belli.

olay budur, bu kadar berraktır. tekrar ediyorum: bu ülkenin hiçbir şeye değil, sadece profesyonelliğe ihtiyacı var. siyasetten tutun emlakçılığa kadar. ucuz ve rahat esnetilebilir vicdan muhasebeleriyle insanların yarısından çoğu dolandırıcı olarak dolaşıyor sokakta.

biliyorum konuyu dağıttım ama aslında hepsi birbiriyle bağlantılı şeyler.
bir mobilyacıya gidip 500tl yazan mobilyayı pazarlıkla 350tl'ye alıyorsam ve benden sonra gelen müşteri bunu 500tl'ye alıyorsa bu iş bile etik değildir bana göre. her ne kadar "pazarlık sünnettir" tarzı yaklaşımlar olsa da. ikeaya giderim, zenginin de fakirin de aynı fiyattan aldığı ürünü alır çıkarım.

çünkü ben artık yoruldum. sürekli aklımda bin tilki döndürmek zorunda kalmaktan "acaba daha düşer miydi" kafası yaşamaktan yoruldum. artık "neyse o" şeylerle ilgilenicem.

çünkü bu ülkenin satıcılarında durum bu. adamlar net kuralları olmayan adamlar, çok basit bir "e şöyle yapıyorum abi kandırmak değil ki bu" muhasebesi yaptığı an her şeyle karşılaşabilirsiniz.

r_u_h +1

bunlar vicdani ağırlık, yüz kızarması, soğuk ter nedir bilmeyen insanlar. bu sayede başarılı oluyorlar. bu tipler başarılı oldukça da bunların hayatları, başarı öyküsü tadında pazarlanıyor, zamanla standart esnaf-iş insanı rol modeli haline geliyorlar.

ya ben anlamıyorum böyle vicdansızları, hiç mi anası babası şefkat göstermedi? hiç mi insanlık görmediler?

sanki herkes boğuluyor da son can simidini kurtarmaya çalışır gibi millet birbirini sömürmeye çalışıyor arkadaş. kendinden başka hiç kimseye yaşama-mutlu olma hakkı tanımıyor. empati yeteneğinden yoksun insanlar başlarına gelse bile anlamazlar yaptıkları şerefsizliği. yeryüzünde herkese yetecek kadar nimet var lan görgüsüz ayı! senin yüzünden kimsenin kimseye güveni kalmadı..

bi hikaye vardı, adamın biri yolda yardım isteyen birine yardım ediyo, yardım isteyen adam da boş anını bulup adamın cüzdanını çalıp kaçmaya başlıyo. soyulan adam da 'valla cüzdandaki para umrumda değil helal olsun ama insanlara olan güvenimi, iyilik yapma arzumu çaldın ya o konuda hakkımı helal etmiyorum' diyo. sonunda hırsız napıyo geri mi veriyo parayı, tabi ki vermiyo. insanlıktan anlasa zaten yapmazdı, gidiyo bi güzel yiyo parayı yavşak. ama kötürüm kalıyo, yaşlanınca kızı bakmıyo olabilir.
(turabi gibi hikayesiz anlatamıyorum derdimi)

sabah sabah niye sinirlendiysem..

ulan adamın cümleleri aklıma geliyor :)

800tl için mi böyle böyle yapacam, sen nasıl bi insansın cart curt diye bağırıyordu. e orospu çocuğu, ben sana telefon açıyorum "sen bana ayıplı daire satmışsın. bana vaadettiğin hiçbir şey burada yok. bu daireden çıkıyorum. kaporamı alayım" diyorum. bin türlü dalavere çeviriyorsun. iş "dolandırıcılıktan karakola gidiyorum şuan elimde sözleşme var parayı orada tahsil ederim" aşamasına geldiğinde anca it gibi parayı getiriyorsun.

size yemin ediyorum ki adam dolandırıcılık yaptığının farkında değil.
doğal bir işleyiş olmuş bu adam için. daire satacaksa, her şeye evet var, diyecek. ayıpları söylemeyecek, söylemediği yetmezmiş gibi bir de durumun tam tersini söyleyerek yalan söyleyecek, bunlar hep normal şeyler.

yeterli vicdanı zemine ve kendini kandırmanı sağlayacak bahanelere oturtunca 300 yıl önceki gibi köle de alıp satabiliyorsun esasında. o adamlarla bugün karşılıklı konuşsanız çok haklı olduğuna emin olduklarını göreceksiniz.

ben hala içten içe gülüyorum. adam katıksız, kılçıksız bir dolandırıcı. ancak durumun farkında değil. ya devletlerin kesinlikle bu tip vakaları çok detaylıca incelemeleri gerekiyor. hapis cezası falan değil, sosyolojik derin çalışmalar tedaviler yapılması gerekiyor böyle adamlara. vicdan denen şeyi bir kanun kitabı gibi yorumlayıp bulduğu her açıktan faydalanmaya çalışan hiçbir insan normal olamaz.

çok doğru demişsin. kuralcılık!

ülkemizde kurallara uymak enayilik gibi görülüyor. kuralcı bir adam düz mantıklı, memur kafalı olarak tanımlanıyor. yırtıksan, pratik zekalı oluyorsun. kaos hakim. o emlakçı herkes öyle yaptıgı için yaptıgının o işin gereği oldugunu düşünüyor

emlakçıya güven olmaz zaten

devlet konservatuvarı keman ve kompozsiyon mezunu bir sözlükçü olarak yanıtlıyorum.

o dönemleri geçeli 10küsür yıl oldu ama; evet, her gün bi hayli çalışmak gerekiyor.kendi çocukluğumdan anımsıyorum, çalışmak için değil de, çalışmaktan kaçmak için bahane arardım ve zekamı da bu yönde hayli geliştirdim diyebilirim :)

çalışmak ile çalmak arasında hayli fark var. çalmayı herkes severken, çalışmayı esasen kimse sevmez. çalışmak zorunda olduğu için çalışırız. bunun motivasyonu bir yana dursun, yöntemleri bile vardır o sandalyeden kalkmamak için. misal en basidi, aklına bir şey geldi, veya bir şey yapman gerekiyor (su içmek, wc vs..) o anda yapmak yerine, o andan belirli bir süre sonra yapıyorsun, sonra bu süreyi uzatıyorsun.. ilk susadığın andan 10 dk sonra su içmek seni öldürmüyor.
bunun haricinde günlük çalışma süresini de yavaş yavaş arttırmalısın. 2 saat ile mi başladın diyelim? ertesi hafta 2.5 saat sonraki hafta 3 saat.. bu böyle gider.. eğer bir sınav, konser vs hazırlanıyorsan bu uyku, wc, yemek hariç tüm güne kadar yayılabiliyor. (tecrübeyle sabit)
çalışmanın saatleri de önemli. sabah saatlerinde çalışmaya meğilli değilken, gecenin ilerleyen saatleri daha konsantre olabiliyorum misal ben. onu bilip, çalışma programını komşularının sabır katsayısı ve üzerinde uygulayabilecekleri yaptırım gücünü de göz önündde bulunarak hesaplayabilirsin.

işin motivasyonu hususunda, "bu gün şu pasajı veya parçayı bitirmeden (hatasız çalmak da olabilir bu, ezberlemek de) kalkmayacağım!" da olabilir, "şu konçertoyu çıkartırsam, molada şunu ısmarlayacağım kendime" gibi de olabilir. klasik "x yaparsam y yapıcam" denklemleri.

ötesinde, kişinin kendi karakteri, kişiliği de önemli unsur. tembel adama ne yaparsan yap çalışmak istemez. ama sevdiği durumda da kimse onu çalışmaktan kaldıramaz...

kendini, kişiliğini, karakterini ve tüm bunların enstrumanına olan etkilerini iyice keşfettikten sonra, dışarıdan alacağın birkaç yardımla (önceki paragraflar gibi..) daha başarılı olabilirsin.

ama işin "viyolonseli tek başıma çalışıyorum" kısmına gelince...
işte burada bunu kesinlikle desteklemediğimi, kişinin gitar ve türevleri hariç, ciddi bir enstrumanı tek başına öğrenmesinin çok mantıklı bir girişim olmayacağını belirtmek isterim.

bütün mantık ve zeka dahilinde eğitim kurumlarında ve evet, devlet konservatuvarlarında enstruman eğitimi birebir yapılır. bunun sebebi, okulun çok lüks oluşu değil, enstruman eğitimin ilkelerinin ancak bu şekilde uygulanabilmesindendir.

enstruman, kişiye özel bir eğitim güder. misal, bir keman öğrencisi baş parmağını sıkıyordur, diğeri sağ el tekniğini oturtamamıştır. berisinin boynunda sorun vardır, ötekisi sağ omzunu kaldırır. hocanın bunu sağlıklı tespit edip (hoca kalitesi, yeterliliği ve hocalık yetisi de önemli elbette)zamanında, doğru oranda ve yeterli müdahale etmesi gereklidir. hatta çoğu enstruman hocaları (ben dahil) bu gibi "kas" sorunlarında temas yoluyla tespit ve düzeltme yapmak zorunda kalıyoruz. başka yolu da yok. (yani, internet üzerinde video eğitimin de pek faydası yok)

dolayısıyla tek başına çalışmak, ancak profesyonel müzisyenlerin, işin a'sını b'sini z'sine kadar yemiş yutmuş insanların, normal eğitim süreçleri bittikten sonra, kendilerini geliştirmek veya yeni eserler repertuarlarına katmak için başvurdukları çalışma yoludur. "öğrenci" statüsündeki arkadaşların, mutlaka profesyonel müzisyen bir hoca ile çalışması "elzemdir"
keman hususunda bu sakatlığa kadar giderken, viyolonselde de sakatlık ihtimali olsa da, keman kadar yüzdesi sık karşımıza çıkmayabilir. (çalış pozisyonları ile insan anatomisine aykırılığı göz önünde bulundurulduğunda)

entonasyon kısmına gelince...
tuner, ilk başta faydalı olacaktır evet. ama her perdesiz çalgı gibi viyolonseli de pesini tizini kendin duymalısın. zaten enstruman pes eğilimli bir enstruman, iyi çalabilen zaten çok azken, tek başına çalışarak iyi çalabilen olmak, bence pek imkansız görünüyor...

çalışma yöntemi olarak, her tonda, çeşitli değişik bağlar ile çalışmak faydalıdır. ama onun haricinde parmak egzersizleri ve bazı etüdler entonasyonun düzeltilmesinde yardımcı olacaktır.

parçaların çalışmanın yolu, elbette isteniyorsa baştan sonra bir kez deşifre ettikten sonra, ilk dizek ve ilk ölçüden itibaren tek tek, ölçü ölçü, pasaj pasaj olmayan yerleri çalışmak, parçadan bütüne gitmek (tüme varım) en çok kullandığımız, hatta tek kullandığımız yöntemdir. ama bunun içerisinde bir çok yöntem var ki yazsam sayfalar sürer.

kolay gelsin..

kendi halinde çalan alaylı gitaristim. özellikle egzersizlerde kendime hedef koyardım. "bugün bunu 180 bpm de temiz çalmadan bırakmayacağım" şeklinde. artık hızda falan gözüm yok, blueslara falan sardım, şimdi de doğaçlama çalışıyorum, adam gibi cümleler kurmadan bırakmıyorum. tekrar tekrar kaydedip dinliyorum. çalarken farketmesem de dinlerken bir notadan sonra gelmesi gereken notayı farkediyorum ve çalarken orada saçmalamışsam lick haline getirip düzeltmeye çalışıyorum.

entonasyon işini bilemem ama çalışmalar için hedef koy, keyif almaya bak. birilerini matematiğe yaptığı sıkıcılaştırmayı müziğe yapma. şöyle yapabilirsin. X tekniğine çalışmak için, o tekniğin bol kullanıldığı bir parça seç. Sonra amacın o parçayı çalmak olsun. Ama ilk başta tekniği oturtmak için başka egzersizler yapman gerekecek. Böyle böyle iyi olur gibi.

@cigerdelen arkadaşa saygıyla;

ben batıcıyım. bizzat msüdk'dan yetişmeyim.

eğer çalışman gereken parçayı ezberlersen, ezberci bir eğitim siteminin kendi kendine kölesi olur, daha sonra ezberlemeden o parçayı çalışamaz hale gelirsin.
dolayısıyla burada cigerdelen arkadaşı da uyaralım, yanlış yetiştirmeyelim öğrencilerimizi. mühim olan, notada yazanı çalışarak çıkartmaktır. ezberle herkes enstruman çaldığını sanar...
ayrıca keman, cello çalışırken hiç bir zaman pişyanoya dokunmadım, gerek kalmadı. bu 7 yaşında da böyleydi, 17 yaşında da, 27 yaşında da böyle oldu. 37'de de böyle olacak... piyanoyu ayrı çalışıyorum, daha keyifli oluyor.

Malesef mesafeli davranman gerekiyor is işten geçmiş.

Benim erkek kardeşim de çeşitli sorunları var ama annem ve babamın yetiştirme şekli bu. Eleştiriye de gelemiyorlar annem öğretmenliğini ön plana çıkarıp duruyor. Ben artık karışmıyorum çünkü dediğin gibi onlar barışınca kötü hep ben oluyorum . İnsanın kardeşi karışmak istiyor ama ben kavga ortamından nefret ettiğim için artık elimden geldiğince müdahale etmiyorum. Ailen gidip hediye aldıkça kız kardeşinin huyu pekişir ama söyleyeyim.

e hatun delirdikçe ödüllendirildiğini anlamış ne diye akıllı terbiyeli uslu davransın ki .

Normal bir zamanda (kavga vs yokken) konuşmayı deneyebilirsin.
senin de bu yollardan geçtiğini, hatta sen küçükken ne mallıklar yaptığını ama büyüyünce hakkaten mallık olduğunu anladığını filan anlatıp; senle çatışmasının gereksiz olduğunu onu zaten çok iyi anlayabildiğini filan hissettirebilirsin.

kız kavgalarda çirkefe vuruyorsa zaten artık kavga ederek bir yere varılmaz. kız üste çıkmayı öğrenmiş. tatlı dille ve acaip sabırla konuşmak lazım. (ne derse desin)

düzeltme: imla

Tepeye çıkarttıktan sonra çözüm bulması zor oluyor. Allah kolaylık versin

hee ayrıca iş işten geçmiş filan değil. sakın böyle düşünme. kız daha 18 yaşında. sadece sabırla (gerçekten büyük sabırla) kendini anlatabilmen lazım. psikolog yardımı da alabilirsin ama tutup kıza " seni psikoloğa götürcem gel" denmez. sen abi olarak psikoloğa gidip öneri, tavsiye alabilirsin 1-2 kere. işe yarar bence.

Kardesiniz henuz ergenlik hezeyanlarinda bence. Asla uzaklasmayin. Sacma da davransa ne yaptigindan haberiniz olsun, uzaktan uzaga takip edin ki yanlis bir durumda cok gec olmadan mudahale edebilin.

(Bu arada wifi sifresi kirilabiliyor kullandiginiz sifre turune gore)

Ayni durum bizde de vardi bir yerden sonra kenara cekilmek zorunda kaldim. Gormezden geldim. Kaldiramiyordum cunku. Her zaman istisnasiz uste cikip cirkeflesiyordu. Ama odullendirme isi tehlikeli biraz.

Anne baba dinlemeyip doverdim.

Şifre olayı senin özelin, istediğin kadar kızabilirsin, bağırıp çağırıp sinirlendiğini belli edersen bir dahakine en azından seninle ilgili şeylerde daha dikkatli olur. Tabi ailen gibi yapıp hemen barışma, trip de atma ama güveninin kırıldığını falan belli et.

Ebeveynlerle aralarında olana karışma, kendileri şımartıp kaşınıyorlar.

kızarak, bağırarak ulaşamazsınız ona. anne ve babanız da böyle davranıyorsa, bir şekilde çirkeflikle üste çıkmayı becerir. onu tatlılıkla yola getirin. yola getirmek derken, yaşı gereği yaptığı salaklıkları onu aşağılamadan anlatmayı deneyin. yalan söylemenin ne kadar kötü olduğunu anlatın bir şekilde. kızıp tepki vereceğinizi bildiği için, daha çok yalan söyleyecek. onun özeli olabileceğinden, buna saygı duyacağınızdan başlayarak yavaş yavaş ilerleyin. size güveniyorsa, siz de ona güvenmek ihtiyacını duyduğunuzu belirtin. bunu sağlamanın yollarını o bulsun. bir şeyi yapmamasını söylemektense, neden yapmaması gerektiğini anlatın. sabırlı olmaktan başka çareniz yok. henüz ön lob devreye girmediğinden bunları yapması doğal. bazıları daha sancılı geçiriyorlar bu süreci. büyük olarak size çirkeflik yapması da abes, anne-babadan yüz buluyor, bu külliyen yanlış. anne ve babanızla konuşun sakin sakin yaptıklarının yanlış olduğunu, öncelikle onlara anlatın. ilgileniyorsanız daha da anlatabilirim, kolay gelsin.

son bir söz, hep işe yarar. sizden yaşça çok küçük biri, sizinle baş edemez, buna zekası yetmez.

rubiks +1, tatlı dil, bağırma çağırma, duygusallık, öfke, konuşma, konuşmama. Herşeyi denedim. İnsanlar nasıl olmak istiyorsa öyleler. Sen ya da ben istedik diye asla değişmiyorlar.

24 saat çalışıyorlar, 7.5 lira

Kadıköy'ü bilmiyorum ama Bostancı dolmuşları sabaha kadar çalışıyor, en son 7 tl idi ücreti, Kadıköy de o civarlardadır.

Kadıköy'e 5,5 ödedim üç gün önce. Belki 7,5 lira Bostancı'dır.

taksim kadıköy 5,5 tl , bostancı 7,5 tl. 7/24 çalışır.

en kolay kek, sonra kurabiye, kisir

Kek, kisir, kurabiye.

Kek,kisir, kurabiye

Kek, kisir, kurabiye.

kek, kısır, kurabiye

Kurabiye, kısır, kek

*Kekin ayarını tutturamayangillerdenim.

güzel kısırı yapmak en zoru, baştan savma kısır yapmak ise baya kolay.

dolayısıyla güzel kısır için kolaydan zora kek kurabiye kısır

kokaydan zora dogru
kisir
kek
kurabiye

kurabiye easy level
kısır moderate level
kek god mode

Kısır en kolayı. Sonra kek, sonra kurabiye.

kek, kurabiye, kısır

Kısır en kolayı. Kek ve kurabiye sonra gelir.

kısır=kek < kurabiye

ya da ben beceremiyorum kurabiyeyi

kısır kek kurabiye.

a şıkkı

ikisi de değil. tek bir kıza yazan ama bunu arkadaşlık adı altında yapan, onu 'teselli' eden ve erkek arkadaşına karşı dolduran orospu çocuğudur meriç.

kızlar da orospu olduğundan bilseler de görmezden gelirler. ego beslemesi hoşlarına gider.

ilk dediğin değil, meriçlik daha "aşağı" bi kavram. bi kızla gönül ilişkisi kuramayacağını bilen, bu yüzden o kızın yanında arkadaş olarak takılmaya çalışıp "belki bir umut" diyen yılışık erkeğe denir meriç diye. kıza yaranmak için her şeyi yapar, kendini o kıza adamıştır. kıza sarılmak ister ama sevgili olarak sarılamayacağı için yakın arkadaş olmaya çalışır, bari çok yakını olarak görsün de öyle sarılsın der.

sevişmek istediği kızlara kanka ayağına yaklaşıp, dert dinleme adı altında kızların ilişkisine karışıp sevgilileriyle aralarını bozan, kız sevgilisinden ayrılınca ağlanacak omuz gibi davranıp vesileyle duygusal açıdan zayıf kızdan faydalanmaya çalışan, ya kardeşimsin sen benim aynı yatakta yatarız nolucaak, ya benim yanımda giyinmekten mi utanıyorsun ilahi, gel kucağıma otur kankyyy selfiee çekelim şeklinde kızlarla sürekli fiziksel temas kuran, yani bir nevi kızlara kendini zararsız gösterip fırsat kollayana denir.
kıza aşık olup yanında arkadaş gibi dolanmak başka bir şey, o friendzone, meriç gibi yavşak ve fırsatçı değildir yani, amacı sikmek değil işte. meriçlerin bir de tek bir kız değil bütün bir kız grubunun meriç idirler, hepsine aynı şekilde yavşak yavşak davranırlar, hangisi düşerse artık.

hiç bir bilgim yok ama ben genelde sadece erkek ortamı olan tiplerin kız-erkek yakın arkadaşlığında erkek tarafına meriç dediğini duydum. başkaları da bu tarz bir şey olduğunu söylemişti.

ne yani şimdi masumiyetteki haluk bilginer meriç mi oluyo aq

aynen alice ben de öyle biliyorum ama bi uzlaşamadık, duy r_u_h duy.

@sen git ben geliyorum +1. ayrıca meriçlerin hiçbir şuçu yok, sıfır. meriçlere kıl olan adam da net geri zekalıdır. gerçi, meriç varsa kız prim verdiği için meriçtir, kızın sevgilisi de doğal olarak cins bir adamdır.

çapkınla meriç farklıdır arkadaşlar. meriç aşık olup açılamayan, friendzone'un aynı anda hem kralı hem kölesi olmuş tiptir. kızın sevgililerine bok atar, dedikodu yapar, kızlar sevgililerine onun için "yaa o benim 4 senelik arkadaşım, öyle şey yapmaz" derler. korkaklığından kıza yanaşamamıştır, arkadaşlığını da bilmez, bişey olsa da kız yanaşsa diye beklerler.

gel kucağıma otur vs vs diyecek kadar özgüvenli, kimi götürürsem kar diyecek grubun meriçi olmaz ona yavşak denir.

en basit ve doğru şekilde sen git ben geliyorum açıklamış.

meriç, arkadaş olarak yaklaşıp, kızı sevgilisine karşı dolduran elemana denir. budur. eğer bunu yapmıyorsa meriç değildir bence, yani potansiyel meriç olabilir ama meriç sıfatını hak etmez. meriçlik çok aşağılık bir müessesedir. amaç, hatuna yaklaşıp onu elde etmekten ziyade, hatunu kendi adamından uzaklaştırmaktır.

dışardan bakınca evet tam bir şerefsizlik ama ben az yapmadım bunu lan. sormayın olum bana ilişkinizi falan. ayrılayım mı diye 100 tane sebep sayıyosunuz, "ayrıl o zaman" deyince suçlusu biz oluyoruz.

buyrun meriç benim.

daha önce öyle bi operasyon yapmışlığım var ki.. meriç fazındayken kıza her tür mantıklı öneriyi yaptım. bu sıra birinden kötü şekilde ayrılmış, başka birini de hazırda tutuyordu. ben daha o kötü şekilde ayrıldığı adamla beraberken kendisini tanımış ve ilk görüşte göz koymuştum. sonra biri olduğunu öğrenince (yani 20 dakika sonra herif bunun yanına gelip öpünce) vazgeçmiştim. neyse efendim bunlar çok uzun zaman önceydi.

ben ortalarda yokken birinden ayrılıp öbürünü hazırda tutmuş. ben sonra alakasız bi zamanda tekrar olaya dahil oldum. baktım yine geç kalmışım amk. son derece meriç gibi öncekiyle yaptığı hataları ve sonraki muhtemel sevgilisiyle yaşayacağı muhtemel sorunları falan. buraya kadar niyeti bozmamıştım.

sonra bir gün... bu yeni lavuk baktım benden iyi biri değil. eski zaten tam bi dangalak. kız da iyi. yani kafa kız. dedim ben bunları ayırırım. sonra kızdan bi sinyal geldi. ben de karşı sinyal yaptım. iki gün içinde iş bitti.

gerçek bir meriç asla niyeti bozmaz. ben imitasyon bi meriçtim. niyeti bozdum. kız da meyilliymiş. kız meyilli değilse meriçlik kalkanı kolay kolay delinmez. meriçliğe saplantılı ve silik bir aşık olma önkoşulu da gerekmez. meşrebine göre bir meriç cinsel olarak aktif olabilir de olmayabilir de. yani kıza çakabilir de.. meriçleri genellemeyin. kınamayın. herkes bir gün meriç olabilir. günahkarlardan değil günahtan sakının. kendinize iyi bakın.

bir de meriçlerin genelde ilişkiye başlama sürecinde sorunları olmaz. teklif de eder. meriçlerdeki orospuluk nüansı, birden fazla kadınla cinsellik vs beklentisi gütmeden yakınlaşıp (ya da en azından başarıyla o rolü oynayarak) birden fazla boştaki hatunu mundar etmesindedir.

meriçleri nefret edin ama onlara asla acımayın amk. böyle diyince ben de sinir oldum ibnelere.

tanımlara göre ben de meriç oluyorum zaten namus ninjası :) utanmana gerek yok.

sen git ben geliyorum +1

ikincisi meriç'tir. kadın hali de nihal'dir.

ilki taylan ya da bora gibi bi şeydir.

(bkz: meriç/@devilred)

Gece gelirse eğer 1 saat daha uyuyayım derdim sanırım.

Tovbe ederdim:))

Bikaç not yazayım. Paramı ve şifrelerimi söyleyeyim. Bilgisayar ve cep telefonumu teslim edeyim. Duş alıp makyaj yapayım. Son olarak da sevdiklerimi öpüp gideyim isterdim.

kasigimda ki her ben icin 1 yil daha ömür isterdim.

oğlum daha küçük, kendimi videoya çeker onu ne kadar sevdiğimi anlatırdım, ve hemen ailemin yanına giderdim.

azraile daha 1saat varsa niye geldin derdim. Ailemle geçirirdim vakti

Motosiklet

50 dakka seks 10 dakka boy abdesti. obur tarafa cenebet gitmiyelm.

Temiz don giyer telefonumdaki çıplak karı fotoğraflarını silerdim evvela. Sonra da birilerine birkaç itirafta bulunurdum.

dondurma isterdim.

ailemi ve sevdiklerimi arar, onları çok sevdiğimi, belki sevgimi yeterince gösteremediğimi söylerim, onları üzdüğüm konular için özür diler haklarını helal etmelerini isterdim.

bir de sevdiğimiz pasta neyim yiyelim bari bir dilim. sonra herkese güle güle :)

Önce 1 saatin 45 dakikasını hayvanlar gibi içmek için kullanırdım. Sonra hazır kafam bir milyon iken çok yüksek bir binanın çatısına çıkıp zamanın dolmasına saniyeler kala aşağı atlardım.

Tarayıcı geçmişimi siler. Harddiskleri temizlerdim.

facebook iletimi ölümle ilgili özlü söz yazardım,
sonra haberlere öleceğini anladığı için iletisine şöyle yazdı haberlerini izlerdim yukarıdan

bilgisayarlara, harddisklere format atar, internetteki hesaplarımı kapatırım. hepsine vakit yetmez tabi facebook, twitter, sözlük, mail falan.

@pandispanya ahaha alemsin.
@Haldamir pauahha.

toplamda 8 kişiye sakın üzülmeyin sizi çok seviyorum temalı, kişiye göre değişen çılgın detaylı notlar yazardım ilk yarım saatte. son yarım saatte de sevdiğim müzikler eşliğinde çılgınlar gibi yemek yerdim.

ilk yarım saat bungee jumping falan aksiyonlu eğlenceli işler yapıp sonra teleport yeteneği isteyerek dünyaya zararlı kişileri öldürüp en azından gider ayak dünyaya fayda sağlamak isterdim.

aga 200'e gitar alsan, 100 lira da amfi tutsa, 300 e dandik bir şeyler dizersin gibime geliyor.

squier strat alırsan 300 civarı, 700 800 liraya kadar olan gitarlarda en iyi seçenek o bildiğim kadarıyla. gayette iyidir, ufak modifikasyonlarla sahneye çıkanlar var. bırakmazsın merak etme. amfi yerine ilk başta bilgisayara bağlayabilirsin veya birilerinden prosesör falan bulabilirsin. çalacağın tarza göre amfi önerebiliriz.

madem ucuzluk önemliyse, squier strat yerine jay turser gitarlarını da önerebilirim. ben şahsen karşılaştıramadım ama squier'dan pek eksiği olmadığı söylenip duruyor internette. benim jay turser var, manyetiklerini falan değiştirdim. güzel valla.

eğer düşünürsen cort x2 gitarımı satıyorum.Ben de senin gibi çalarım öğrenirim diye aldım ama 2 saat kullandım.Bende yetenek yokmuş sanırım :))

ikinci el al. daha ucuza gelebilir. sıfır da 200-300tl arası hallolur gibi amfi dahil.

temiz ikinci el al diycem ama ruh'un da dediği gibi squier strat'lar tam olarak bullet strat gerçekten harika başlangıç ve o paralar için. adamlar sanki abi öyle bi gitar yapalım ki f/p olarak diğerlerinin bi taraflarına koyalım demişler cort x2 ibanez bilmem ne falan onların da var başlangıç gitarları ama aman diyim abi aman osuruk tonundan ötesini alamazsın squier bullet strat'a bir prosesör bağladığında o kadar ucuz bir gitardan alabildiğin tonların aksine.

er kişiyle çoğu özelliğimizin benzediğini göz önünde bulundurarak söylüyorum, eğer doğum günlerine çok önem veren biri değilse guinness içmeye götürün eğlenin. mimarsa hoş bir eskiz defteri, bir illüstrasyon kalemi fena durmazdı. fotoğrafçılık olayını bilmiyom, oraya el atacaklardır şimdi zaten.

su kaski al, uzerindeki tavugu baykus diye yutturmaya calis;

www.mototas.com.tr

adının yazdığı guiness bira etiketi bastırabilsen, şişesine de yapıştırabilsen, since doğum tarihi yapabilsen ne güzel olurdu. ben ömür boyu saklardım o şişeyi. baykuşlu fotoğraf çerçevesi/albümü de yanında hoş olurdu.

nazimhikmetkulturmerkezi.org

böyle bi pastayı kendin de yapabilin www.fermentarium.com

çok istediği bir lens falan vardır elbet. onu al diyeceğim ama babanın ferrarisi falan yoksa çat diye alınacak şeyler değil.

Icmeye bi irish pub'a giderseniz mutlaka irish car bomb deneyin. Guinness bira + tek shot bardaginda yarim irish whiskey yarim baileys seklinde geliyor. Shot'i guinness'in icine bardagiyla atip fondip yapiyorsunuz falan :) eglenceli ama cok yapmayin yamultur :)

hmm, fotograf adina boyle kulustur bir filmli slr makina alinabilir, manuel focus prime lens alinabilir (burada 30-40 dolara bulunabiliyor, oralarda nasil bilemiyorum).

bunlar haricinde cizim/eskiz malzemelerinin her turlu gideri var.

aventador.
bunu burda 100 kisiye onerdim aq. birinizde alin artik.

gidip bir tane zippo alıyorsun, lazer mi ne haltsa onunla üstüne aşklı romantikli bir şeyler yaptırıyorsun. mesela "cehennemde görüşürüz pislik" yazdırabilirsin. yani manevi olacak dersen çok kastırmaman lazım.

seni bunlari yapmaktan alikoyan nedir peki? tembel misin yoksa icinden mi gelmiyor?

o lafın doğrusu ot geldik saman gidiyoruz.

(bkz: kitap okumak/@compadrito)

sizin ilacınız bu.

Aynı ben işte. Üstelik senin birkaç yıl yaşlınım.

İstek lazım önce bunlar için, için göçmüşse olmaz.

bir deneyin, bu dediklerinizi. olmasa bile, en azından onları denerken ulaşacağınız deneyimlerin bile size pozitif etkisi olur. eğer komik adam olmak istiyorsanız oturup kitap okuyacaksınız, ufkunuzu açacaksınız. bunun başka bir yolu yok. diğerleri için de oturup çalışacaksınız. ben mesela ukulele'ye başladım, o kadar keyifli ki size de tavsiye edebilirim. hem biraz daha kolay, hem de çalması çok zevkli.

gidiyorsun bir gitar ediniyorsun, sonra Am,Em,G,C akorlarını öğreniyorsun. İstersen yardımcı oluruz her türlü. 2 ay sonra tekrar buraya yazıyorsun. Ama bir şeyde iyi olmak kendini adamayı gerektirir. Her gün çalışmayı gerektirir. İster müzik olsun ister spor ister resim. Azimli ve sabırlı olur bırakmadan yapman, hemen artizlik hareketlere geçmeden önce temel adımları başarılı yapman gerekir. Yapmazsan ancak yatmakta başarılı olursun.

burada yazdıkların hepsi senin elinde olan şeyler.

kötü haber: bu yaştan sonra hepsi birden olmaz.

iyi haber: ama bir tanesi olur. hem de çok iyi olur.

ben sana ilacını söyleyeyim. kendine herkesin uzman olmadığı, niş denilebilecek bir alan bulup uzmanlaşman lazım.

kore dili öğrenebilirsin, sörf hocası (tabii önce öğrenci) olabilirsin, ahçı (chef) olabilirsin, boks antremanları veya judocu vs. olabilirsin, dalış (diving) işine sarabilirsin, yoga-pilates muahbbetine girebilirsin...

kimse sana sihirli bir formül söylemeyecek. sıkılmayacağın bir tane seç. yoğunlaş. işi aktivite ve laylaylom boyutundan çıkar. ciddiye al. kursuna, okuluna git. hayatının amacı yap, hayatının merkezine koy. her gün çalış. gereken bütün egzersizleri, çalışmaları yap. bunu yaparken illa ki sosyalleşeceksin (önce öğrenci, yıllar sonra gereken kıvama gelince eğitmen olarak) o zamana kadar da sosyal bir çevre oluşturursun muhakkak.

Gitar çal

önce ne istediğini bul aga biz sana şunu yap bunu yap desek bile sana uyacağı bilinmez o yüzden değişik şeyleri öğren vidyolarını izle mesela sonra ah lan ben de bunu yapmalıyım dediğin bir şey çıkar elbet git ve onu öğren

çok iyi batak oynadığına bahse girerim.

bunları yapabilmeyi neden istiyosun? birileri waow desin diye mi yoksa cidden hepsine ilgin mi var?

ben küçükken biz çok fakirdik mesela voleybola gitmek istedim gidemedim, gitar almak istedim alamadım, dans kursu desen yaşadığımız şehirde bi folklor vardı o da uzaktı, resim yapmak en büyük hobimdi ama çok önemli integral ve redox beni beklediğinden geliştiremedim, yüzmeyi-kaymayı kendim öğrendim. hala hiç birinin tekniğini bilmem. ve bunların hepsi gerçekten çok yapmak istediğim şeylerdi.

şimdi istanbulda her türlü imkanlar elimin altındayken bu sefer de vakitsizlikten yapamıyorum. duyurunu görünce bi daha sinirlendim!

demem o ki gerçekten yapmak istediğin bişey varsa aralarında asıl ve yap. ama bunu diğer insanlar yaptığı ya da uzmanlaşıp onların gözünde önemli olmak için değil, yaparken kendini iyi hissedeceğin için yap.

yapmak isteyip de yapamadığın bir kaç şeyi yapıyorum şu anda. peki ben neden seninle aynı fikirdeyim ? niye yaşamak için güzel sebeplerim yok ? neden hala bir şeyler eksik ? herkesi kendi içinde değerlendirmek gerekir. kendi yaşamına göre çok başarılısındır belki de. ben de öyleyim. ama kendi yaşamıma göre. dış dünyada eksik hissediyor insan. :(

Hiçbir şeyde başarılı olmadın çünkü hiçbiri ile yeterince uğraşmadın. Bir konuya her gün 15 dakika ayır ve 1 sene sonra konuşalım bunları.

bu arada nocturness ve arnold +1
nocturness nasıl yapıyor, ruh nasıl yapıyor diye sor kendine. Bazı insan var akşam 9-10 a kadar çalışıyor ona lafım yok(ona lafım köleliği bırakması) ama öyle bir durumun yoksa bir çok şeyi yapabilir. Şu an işim, kitap okumak, dizi izlemek haricinde 4-5 tane hobim var, tv izlemek yerine onlarla uğraşıyorum. istersen yapabilirsin. 28 yaşındayım bunların 2'sine bu yıl içinde başladım, gayet de oluyor, yaş geçmiş değil.

hobiler dene, hosuna gidene devam et.

ekleme yapayım:
bu saydığın şeyleri bu yaştan sonra yapamazsın gibi bir durum yok. yine yaparsın. basit şeyler bunlar. ama sen ne istiyorsun ? bunun cevabı var mı ?
kaç kere müzik aleti çalmaya çalıştın ya da bilgisayar yazılım vs. üzerine ilgini çeken neler oldu ?
bunları isteseydin zaten yapardın bunlar basit şeyler. sen ne arıyorsun ? mutluluk ise bunlarla ilgisi yok.

sivil polise benziyor.

bence o kediyi salın, wayfarer alın.

o kedi walter white değil ve zaten walter white da yakışıklı değil amk söyle o kediye walter white'a benzemeye çalışmasın

resim yeteneği güzel:) güzel sanatlar öneririm.

Aa ne hoş, sokak kedilerini besleyen duyarlı bir insan. Tebrik ederim çok.

bi olayı ekstra bi tatlışlığı yok bildiğin kedi işte

sağ arka ayağı ben bulmadan önce kırılmış ve geri kaynamış, biraz toplallıyor, onun dışında normal bi kedi evet. cins kediler anormal oluyor zaten, onlarında sokakta işi olmuyor pahalı oldukları için.

sıradan kedi işte bi özelliği yok böyle sıradan kedilerden de , sıradan insanlardan da daha bolu yok malesef..

resmi kedi mi cizmis anlamadi ben

İçinde çok seksi bir adam varmış demek ki. Ya da üniformalı bir polis mi demeliydik? Yoksa??!

@sskywalkeremre abi kızlar minnak falan diyor tamam da "tatlış" sana hiç yakıştı mı?

Bence biraz küçük gibi :p çocuk da sizi resmen polis olarak resmetmiş. Bizden kaçmaz. Lütfen.

kedi guzel, tam sevmelik zamanlari. yalniz o kaptan su icemez gibi.

oha bu çocuklara bayılıyorum. kedide iyi,normal

benim böyle bi kedim vardı, bi batında 7 çıkardı. oha dedim.

kedi çok çok tatlı.minnakk

sitede yaşıyorum. sitenin bütün çocukları tanıyor kediyi. evin önünde durmuyor zaten hiç. çocuklar bulup getiriyor ve evin önünde besliyorlar. kuru mama veriyorum çocuklara hatta beslesinler diye. yine de bi resime denk gelmek şaşırtıcı oldu. ben çizeyim desem daha kötü çizerdim sanırım. tasma işini bende düşündüm, alıp takmak mantıklı olur sanırım herşeye rağmen.

kedi görünce 'yirim, ivit, timam' diyesim geliyor.
pek hoş :)

:D acar yau daha saat 12

Uc gun 30 faktorlu krem surdum dun de yaga gectim zaten ama acicak gibi durmuo baya bulutlandi guzel de bi ruzgar var sezlonga vurup kafayi uyusam mi diye dusunuyorum.

Ya olmadı döndüğünde at kendini balkona yat yüzüstü yan bi güzel?

O da olmaz hocam calisiyorum gunesin en civcivli oldugu zamanlarinda ben calisio oluyorum.

Abi derde bak ya. Hayınsınız olum.

hava kapalı olsa da yakar. direkt güneş gibi olmaz tabi ama yakar. hem kanser etmez.

kapalı havada daha çok yanarsın farkında bile olmazsın, kendini sakınmadığın için. soyun yat, akşama da duyurunu editle.

size kötü bir haber güneş hava bulutluyken de yakar.

akşama kötü bir yanık sahibi olacaksınız.

Ama gunes yok iste olay orda :) kapali derken baya bildiginiz kapali hava yagmur yagsa sasirmam

the mentalist

oz ve ryan o reilly. oz ve kareem said. oz ve augustus bi şey.. OZ izle abi.

House of Cards.

Underwoodlara bayılacaksın.

1- house of cards
2- house
3- mentalist
4- white collar

bu sırayla izle.

direkt rust karakteri canlandı gözümde. true detective.
ve de joe carroll karakteriyle arttırıyor the following diyorum.

Boss da ucundan uyabilir

bir roman karakteri olarak (bkz: rahmetov), nasıl yapmalı.

entourage - ari gold

Abi naptiniz? Monk var yau!

yuh hannibal nasıl unutulur?

"lie to me" var yayından mı kaldırıldı bitti mi ne. onda da adam insanların mimiklerinden, jestlerinden yalanlarını duygularını anlayarak olayları çözüyordu, polise yardımcı oluyordu vs.

nip tuck

fringe...

Rome, oz, nip tuck, sopranos, six feet under ve mad men. Gerisinin dizi karakteri oldugu cok belli.

spartacus tabiki.

true detective , sağlam karakterler ve sağlam felsefe var tavsiye ederim

ömrün boyunca ben üretebilirsin, geçen sene veya evvel sene çıktığın güneşlerin benleri yeni çıkıyordur. ama pimpirikleniyorsan cildiyeye git tabi..

Ben her yaşta çıkar. Özellikle stresli bir dönem geçiriyorsanız veya kilo probleminiz varsa daha çok çıkar.

Olabilir ama her ben kötü huylu değil, her kötü huylu ben de kanser değil. Git cildiyeye git büyük bir hastaneye, bilgisayarlı kameralı bir sistem var orada bakıyorlar, kötüyse alıyorlar. Bir sıkıntı yok lokal anestezi ile iki dakika da alıyorlar.

Hepinize teşekkür ederim. Sanırım bir doktora görünmemde fayda var, ne olur ne olmaz.

maltepe tekin kuaför - 30 tl. ama fiyat performans çok iyi. 15 lira tavuk götüne benzeyeceğime 30 lira veriyorum adam sanat eseri çıkarıyor.

edit: biraz abartmışım. ama iyi yani :)

maltepede 5 -10 tl arası bir dünya erkek berberi var hatta saç sakalı uygun bulan bir arkadaşım çok uzakta oturmasına rağmen mesken belledi buraları

birkaç kere berber değiştirince saçkıran falan çıktı bende. Çok da cesaret edemiyorum o yüzden. Temiz de olsun istiyorum aynı zamanda. Yani 15 TL falan uygun. Ataşehirde de varsa tavsiyelerinizi hala bekliyorum.

Dert değil de hastalık. OKB olabilir mi acaba? Bence bir doktora danışmanızda fayda var. Eften püften bir mesele gibi durmuyor.

evet OKB'ye çok benziyo. Psikiyatra gitmeniz lâzım.

OKB. Obsesyonunuz tek marka konusunda belirmiş, bu konuda faaliyete geçmiş olmanız ise kompülsiyonu tamamlıyor. Psikiyatriye başvurmanız gerekiyor.

İşte küçükken baban ağzının ortasına vursaymış, annen terlik fırlatsaymış böyle olmazdın. Şaka lan şaka psikiyatra gitmen lazım.

cayir cayir okb... psikoterapi (davranisci-bilissel metod calismis bir danisman oncelikli olmak uzere...) ve psikiyatrist fikri (universite hastaneleri...) oneririm.

İş çıkışı 1 saat veya biraz daha fazla olması lazım.

Kartal - Soğanlık bölgesi iyi bence oturmak için. Hem yeni binalar ve ucuz kira olanakları var, hem de metro hattına çok yakın, merkeze (Kadıköy / Üsküdar ve buradan karşıytarafa geçiş) ulaşım metroyla gayet rahat. Akşam servisle ya da araçla dönersen de Gebze'den Özel araçla 30, Servisle 45 dakika civarında bir sürede evdesin.

A Time For Us - Nino Rota

Death - Voice of Soul

zaman zaman huzunlu.

Joe Satriani - Forgotten 1-2

Zafer dilek - çarşambayı sel aldı

Enstrümental değil, enstrümantal.

from the valley - joe bonamassa

god is an astronaut - tempus horizon
yndi halda - illuminate my heart my darling

testament - musical death

güzel olmuş knk

gayet güzel. biraz fazla alışıldık çıkışlar var ama piyasadaki çoğundan iyi. sesin güzelmiş. zamanında piyasaya sürsen tutardı.

Ya hocam ne alakası var, bunlar sudan sebepler.

Ben Beşiktaş'tayken eski sevgilim Bostancı'daydı evi. Akşamları onu bırakıp geri evime döndüğümde çok geç oluyor diye Anadolu yakasına taşındım. Istedikten sonra aşabilirdiniz.

bence dene tekrar başlayın. o yaşlarda zaten tanışacağın kadınların çoğu evli nişanlı sözlü falan olacak muhtemelen ve iş hayatı derken zaten daha da boktan bir durum içinde olursun. kızlara nispeten daha basit her türlü ortamdan birini bulurlar ama anladığım kadarıyla erkeksin ve kolayda tanısamayan biriymişsin. iyice sıçarsın. git yapış kızlar resmen karaborsa artık.

Lan manyakmisiniz bitmiş gitmis işte. Ortalik evde kalmis kiz kaynıyor sec beğen al uzatma extwn next olmaz

Çok enteresanmış sebepleriniz :/ Ben de kıtalar arası eve bırakıldığımı bilirim uzun yıllardır aralıksız. Senin 'evlenirsek mutlaka anneme yakın otururum' diyen kızdan; onun da 'sevgilimin annesi şizofren:(' diyerek kıza başka gözle bakan adamdan ayrıldığı iyi olmuş bence. benim aklım bu problemlere ermedi ama sen üzülme. Yakın oturan biri elbet çıkar.

bence seviyorsan bir yolunu bul. kac kere karsisina cikiyor ki insanin hayatini birlestirmek isteyecegi bir insan.

hastaligi kotu tabi ki. ama illa onda da olacak diye birsey yok. ustelik "hastalikta saglikta" diye bosuna demiyorlar. seviyorsan katlanican. sirf bu risk yuzunden hayati boyunca yalniz mi kalicak?

avrupa'da oturmak yerine, deniz yoluna yakin bir yerde anadolu'da oturabilirsiniz. karsiya gecmesi cok kolay olsun ona gore ayarlayin. bir motor, bir vapurla istedigi yere yakin bir yere gecebilsin.

Daha yeni felaket ayrilik yasamis biri olarak soyluyorum ki bunlar sacma sapan sebepler. Seviyosan git konus her sey halledilir bi sekilde cok gereksiz sebeplerden uzak kalmissiniz

annesinin hastalığı varsa kızının annesine yakın oturmak istemesi gayet normal bence.

ağıza sıçma mode on: olm burada bu kadar ağlıyon sevimyom diye de, bi karşıda oturmaya gelemiyon, demek ki o kadar sevmiyorsun ne diye ağlıyorsun? aynı şey potansiyel rahatsızlık ihtimali içinde geçerli.

gonul ınsanlarını cagırman sacma olmus. sen normalden bir milim bile uzak olmayan bırını ve ılıskıyı arıyorsun. sevmekle filan da aran yok. her yonuyle olculup bıcılmıs olmalı kı memnun edebılsın senı. kız kacmıs kurtarmıs kendını. sen de rahatsız etme artık.

evlilikle ilgili planlar saçma zira hep belirtiyorum o kuruma inanmıyorum.. ama bildiğim bir şey var gerçekten istiyorsan onun yanında olursun o da senin.. bu kadar basit işte.. sudan sebepler üretmezsin.. benim kız arkadaşım aids olsa seviyorsam yanında olurum.. bak laf olsun diye demiyorum.. şizofren olabilir bir gün demen saçma..

@akare bir şeyi belirtme ihtiyacı hissediyorum. ayrılalım diyen taraf ben olmadım hiç. ben hep beraber olursak zorlukların da üstesinden gelebiliriz diye devam etme taraftarıydım. uzaklık hastalık benim sorun ettiğim şeyler değildi. iki kere ayrılıp sonradan tekrar buluştuk. zaten kavga veya başka sorunumuz yoktu. sadece kendisi aşırı mantıklı davrandığı için bu sebeplerin ileride daha büyük sorunlara yol açacağını düşünerek ayrılmak istedi iki seferde de. ben ne kadar zorlarsam zorlayayım devam etmek istemedi. siz ne yapardınız bu durumda? bugün gitsem yanına yine aynı şeyleri söyleyecek.

ayrılmayı isteyen tarafı belirtmediğim için sanırım bu kadar tepki çektim.

tutucan kolundan yeter diycen, ayrilmiyoruz birlikte olucaz diycen. sert cikican biraz ki kiz itiraz edemesin. karsimiza bir sorun cikarsa onu o zaman dusunuruz, bir sekilde asariz ama su an birbirimizi seviyoruz birlikte olucaz diycen noktayi koyucan.

kiz belki kendini suclu hissediyodur boyle sorunlari baskasinin uzerine yiktigi icin. o yuzden kendinden emin bir sekilde karsisina cikip birlikte olucaz dersen tamam diyebilir.

belki ileride hasta olabilir diye ayrıldıysan kız tabi tekrar sevgili olmak istemez. manyak mısın nesin ya? Hem de kızın anası şizofren zaten kızın hayatı zor, bir de "ya sen şimdi ilerde şizofren mizofren olursun başıma, manyak manyak uğraşamam kızım ben" diye bırakmışsın. Acıdım kıza. Bencillikten gebereceksin haberin yok. eş seçerken önce özel hastaneye götür iyice check up falan yaptır, MR, Memografi, CAT Scan filan hepsini iste. Genetik analiz yaptır bakalım genlerinde hastalık var mıymış gör.

Lan millet 500 km den ilişki yürütüyor sen Avrupa Yakası Asya Yakası diyorsun ne diyeceğimi bilemedim. Gerekirse annesine ulaşılabilecek Avrupa Yakasında bir yerde gerekirse senin bir şekilde işe gidebileceğin Anadolu yakasında bir yerde otururdunuz ki dur daha sanki nikah günü geldi de onu düşünüyorsun.

Not: Burada insanları kolay kolay böyle azarlamam bilen bilir. Ama hak ediyorsun.
ayrıca @gerard +1

gillette fusion proglide, babalar günü indiriminde carrefourdan 4 bıçak + makine 27.50ye aldım.

watsons tıraş bıçağı alma, yüzüm kan içinde kaldı.

wilkinson sword classic + feather jilet

sakal duzeltme makinasını sıfıra getiriyorum mis.

wilkinson sword classic ( 10 lira bişi bu) + herhangi marka yaprak jilet 10lusu fln bi lira.

9 bin

Yerel aşiretlerle iş birliği yapıyorlar, yerel kuvvetler garnizon olarka kalırken ışid'in profesyonel ve tecrübeli adamları sıradaki yere saldırıyorlar.

ışid'in farkı askeri bir mantıkla yönetilmesi, komutanları en dindar manyaklardan değil en çok askeri/çatışma tecrübesi olanlardan ve stratejiden anlıyan adamlardan seçiliyor.

başarıları sebebiyle en tecrübeli cihatçılarında hep ışid'e katıldığını düşünürsek az ama tecrübeli ve disipline bir grup oluşturmuşlar

çok yüzeysel bir cevap olacak ama yine de yazayım. taban işid'i destekliyor, zaten bu şekilde ilerliyor bir açıdan.
tabi sadece küçük bir bakışla cevapladım ben. arkada dönenlerden bihaberim.

Baiji'deki rafineriyi de aldıktan sonra resmen petrol zengini oldular.Dünyada şu an daha farklı bir yer edindiler ve devlet refleksiyle resmen malikiyi işgalci statüsüne soktular.
Kontrol altına aldıkları yerlerde halkın taleplerini karşılamakta daha başarılı ve organize biçimde çalışıyorlar.

adamlar kafa kesip futbol oynama tarzı videolarla resmen PR çalışması yaptı, isimlerini duyan korkup kaçıyor zaten karşılarında duracak adam kalmıyor.

- Her işgal ettikleri şehirde önce hapishanelerin kapısını açıp mahkumları silahlandırıp çığ gibi büyüyorlar.

- Silah ve logistik desteği de RTE'den alıyorlar.

- Rehin aldıkları insanların ülkelerinin hükümetlerinden de fidye ile mali sıkıntıyı çözüyorlar. (bizim konsolosluk görevlileri için 100 milyon, kamyon şoförleri için de 50 milyon dolar istiyorlar. Pazarlık devam ediyor)


bu şartlar altında Orta Doğu'da şehir işgal etmek Candy Crush'ta bölüm geçmekten kolay emin ol ki..

zaten değinilmiş bu adamların içinde çok fazla profesyonel savaşçı var. çeçenistan, afganistan, libya, sudan gibi yerlerde savaş tecrübeleri olan adamlar.
ayrıca ışid amerikaya karşı tepkinin en yüksek olduğu sünni ağırlıklı yerlerde ilerledi. musulda zaten içerde kuvvetleri mevcut ki yerel hiçbir direnişle karşılaşmıyorlar. mevzideki askerleri öldürüyorlar sadece ki onlar da 20 li yaşlarında işi askerlik olmayan çocuklar.
ayrıca bu olayı "kuzey ırak petrolünün nereden pazarlanacağı" sorunundan da bağımsız düşünemeyiz. eminim bu adamlara bir şekilde yol verildi.
ek olarak ışid şii topraklarında ilerleyemez. iran şii bölgelerine adamlarını yerleştirmiştir bile. zaten açıklama yaptılar şiiler için kutsal bölgeleri koruyacaklarına dair.

ambd büyükelçilerinden birinin açıklamasını okudum bugün biz silahlandırdık diyolla abdnin beslediği köpekte sağlam oluyor haliyle

kesinlikle o isin icinde bir is var. aksi halde ister halk desteklesin ister bilmemne olsun musulu, baijiyi oyle al gulum diye yar etmezler.

kış güneşi

www.youtube.com
beni anlama

kış güneşi.

kuş güneşi
sanıyorum bir yıldız tilbe şarkısı

kır zincirlerini

dön bebeğim

Ölürüm sana, kis güneşi.

dön bebeğim +1

ölürüm sana

inci tanem

kış güneşi

ölürüm sana.

biiiiz nereyeeee

www.youtube.com

kış güneşi
solosundan dolayı biz nereye

hüp

sevdanın son vuruşu

ananın amı galatasaray

ölürüm sana.

gitti gideli

kış güneşi.

komple yıldız tilbe şarkısı değil. güfte yıldız tilbe, beste nurhat şensesli.

ben bu soruyu sormustum zamaninda. en cok cikan cevap "kis gunesi, beni anlama ve olurum sana" idi.

Benimse Pare Pare. :)

Beni Anlama gibi bir şarkı daha gelmedi dünyaya.

Gecemin ürkek kanatlarında

kış güneşi tabii ki.

inci tanem.

taş. daha sonra kartel rap cover yaptı.

Biz nereye

Öp

beni anlama.
harikadır!

Ekranın sağındaki WB ile gün ışığı, siyah beyaz için de menüden ayarlanıyordu sanırım. Ama hiç uğraşma, sadece diyafram, enstantane, ISO gibi temel ayarlarını yaparak RAW formatında çek sonra Lightroom ile çok daha iyi ve kaliteli sonuçlar alırsın.

Raw formatı nasıl ayarlanıyor?

Tam olarak hatırlamıyorum fakat menü de bir yerde fotoğraf kalitesi var. orta, iyi, çok şeklinde. Oralarda olması lazım. JPEG+RAW yaparsan hem makinenin ekranında görürsün hem de RAW formatı olur. Yalnız çok yer kaplar 500 fotoğraf değilde 300 fotoğraf falan çekersin.

daha raw bilmeyen adam 550d almış beyler lütfen laf anlatmayın ya. filtre dediği de instagram olayları işte.

@esenboga olsun öyle öyle öğrenecek. bon jovi karı kıza hava atmak için gitara başlamış düşün işte sanat işleri böyle başlar, sonra insan kendini geliştirir. dedeye destek olalım.

fotoğraf makinesi ruhsat gerektirmiyor zaten neyse.
yazılımsal filtre makineyle zor iş(siyah-beyaz filtre sayılmaz tam olarak) denildiği gibi raw olarak çek raw'ı fotoğrafın işlemcideki dijital kopyası gibi düşün yani beyaz ayarı vs olmadan kayıpsız bir format üzerinde oynama yapmak daha mantıklı bu sebeple. fakat polarize filtre alıp denemeler yaparsan hem zevklidir hem de başarılı sonuçlar çıkarırsın.

kendine hakim olup susucaksın. başka yolu yok ki

Belki de bilinçaltında başarısız olduğunu düşünüyorsundur.

Ben de kendimi anlatınca çok utanırım mesela. Demek ki başarılıymışım demiş gibi oldum da, olunca oluyor demek istiyorum aslında.

yas kac?

fıtratında olması gerek, sonradan olmaz bence.

Ben mesela, benim o işi yapmam gereken saniye gelinceye kadar susup "hım hım ya öyle mi yapıyomuş çok güzel eheh" diyip, sıra bana geldiğinde insanları şaşkınlığa uğratmaktan 'zevk alıyorum'. Bu yüzden azıcık sabır gösterdiğin zaman alacağın ekstra keyfi düşünerek kendini eğitebilirsin belki.

Bi konuda herkes konuşur, tartışır, sen bi köşeden dinler, senin zamanının gelmesini beklersin. Sonra sen ağzını açtığında herkes aptallaşıp, utanır. Daha güzel bir an yok ki. Bu anlara daha çok odaklan :)

Bi de kimseye kendimizi kanıtlamak zorunda olmamayı ve kendimizi kanıtlamadan da o konularda başarılı olmaya devam edeceğimizi bilip kabullenmek ve sindirmek gerekli. Başkaları tarafından 'takdir görmek' gibisi yok. Bu da sabır gerektiriyor.

@yilki ati kendime hakim olamıyorum gözüm kararıyor :) bir egzersizi falan var mıdır? veya beni motive edin diye sordum zaten.

@uykusunu yakalayan adam sonradan çok şeyler oldu, bu da olur. beyin sürekli gelişip değişen bilen bir şey. kimse doğduğu gibi kalmıyor.

@pandispanya kimseye bir şey kanıtlamak zorunda olmadığımın farkındayım. çoğu zaman başarıyorum ama bazen kaçıyor işte ve sonrasında çok utanıyorum. abartılı bir hareket de yapmıyorum aslında ama ne gereği var sidik yarıştırmanın diyorum. eskiden çok rekabetçi biriydim, bazı konularda hep en iyi olmam gerekirdi. o zamanlardan kalan kırıntılar sanırım :/

Daniel Goleman'ın Duygusal Zekâ kitabını okuyup, anlayıp, içselleştirip uygulaman lâzım.

Ama zor kitaptır. O kadar güzel bir tarif yazmışsın ki oraya, ''yaptığımı farkettiğimde sanki kontrolü o an için başkası almış, ben kendim söylememişim gibi hissediyorum''.

Kitabını okumamış olduğun halde, bu cümleyi yazmış olduğundan haberdâr olsa, Daniel Goleman'ın gözleri yaşarırdı.

Kitabı okumazsan, ya da okuyamazsan düşüncesiyle, özetini yazayım:

İnsan kafatasının içinde iki güç sürekli olarak çatışma hâlinde. Bu bir iktidar mücadelesi. Üst beyin iktidardaysa, hiçbir sorun yok. Ama alt beyin ihtilal yapar, darbe yapar ve iktidarı ele geçirirse, işler boka sarıyo.

Kontrolü o an için başkası almış olarak tarif ettiğin başkası, alt beyne daha yakın olan nefis. Hani şu, ''nefsime hâkim olamadım'' dediğimizde kastettiğimiz nefis.

Sarkastik olmak ve ukalâlık yapmak da çok iyi özellikler değil ama o özelliklerinden gönüllü olarak vazgeçmen için yeterli tecrüben oluşmamış henüz. Zararlarını gözünle gördüğünde, o özelliklerini de bırakmak isteyeceğin bir zaman gelecek.

Bu sorudaki farkındalığa gelmiş olman ise, yetişkin bir beyne sahip olmaya başladığını gösteriyor. Yaşını bilmiyorum ama misal, 28 yaşındaysan, bana hemen itiraz edip ''Ben yetişkin olalı seneler oldu!'' filan deme. Özellikle erkek beyni çok ama çok uzun süreler istiyor gelişmek için. Bu niye böyle? Sebebini bilmiyorum. Ama bu bir hakikat. Sen bu değişimin bir göstergesi olarak, sidik yarıştırmanın anlamsızlığını kavramışsın ve şimdi bundan kurtulmanın çarelerini arıyorsun.

Hasan Cihat Örter sadece gitar çalsa ve konuşmasa, yazışmasa, o dediklerini demese, ne olurdu, onu bi hayâl et.
Bi de kişilik olarak Erkan Oğur'u kendine örnek almak ister miydini düşün.

Ne zaman içinden sidik yarıştırma isteği gelse, bu örnek aklına gelsin.

Günün birinde öyle bi eğiteceksin ki beynini, o anlattığın durumlarda gülümsemeyeceksin bile. Çünkü o bağlamdaki gülümsemenin de üstencil bir yanı var.

Biraz Anadolu felsefesine yönel. Biraz Yunus derviş oku. Türkülerimizin sözlerinden, tevazu telkin edenleri ara bul.

Engin ol gönlüm, engin ol ne demektir diye düşün. Anadolu kültürünün ortasında dünyaya gelmiş olduğun için o kadar şanslısın ki! O kültüre sırtını dönme, inkâr etme, gözünü kapatma. Gönlünü aç. Neşet Ertaş dinle. Gönül kelimesini nasıl telaffuz ettiğine dikkat et. Gönül kelimesinin İngilizcede neden bir karşılığı olmadığına kafa yor.

Biraz tasavvufa dal. Nefis terbiyesiyle ilgili hikâyeler oku.

Ama en etkili olabilecek şu tavsiyeme de mutlaka uy. Muntazam aralıklarla kabristana git kendi başına. En az 1 saat geçir orada. Mezarların arasında dolaş, mezar taşlarını oku ve tefekküre dal.

Hem Anadolu kültürüyle yoğurulmuş tevazu, hem de müzisyenlik konusunda eline su bile dökemeyeceğim, ancak çırağı olabileceğim cigerdelen de gelip iki satır karalar buraya umarım.

içselleştirme/internalization konusunda biraz oku, biraz yol gösterir. eğer çok rahatsız edici durumsa senin için, psikolog kolayca belirleyecektir neler yapman gerektiğini ve bunları ne zaman, nasıl yapman gerektiğini.

otomatik olan davranışlarını önce sonradan(belki durum şu an böyle), sonra da olduğu an fark etmeye başladıktan sonra aşılablir belki. olduğu anı fark ettiğinde ne yapman gerektiğini bilmen gerek. yapmayacak mısın veya başka bir yaklaşım mı sergileyeceksin vs. gibi. dediğin davranışı tamamen yıktıktan sonra(yani otomatikliğini bitirdikten sonra) ne inşaa edeceksen ona göre hareket edersin. bu mümkün müdür, ne kadar zaman ve çaba gerektirir bilemem.

özellikle yeni tanıştığımda diyorsun. yani bunu yapmak istediğin bir şey mi, yoksa yapman gereken şey mi olarak görüyorsun. bunun ayrımına varmak zor. ondan dolayı fıtrat dedim. dediğin şey düzenlenebilir, ama söküp atılabilir mi bilemem. yani bu davranışı seni ve/veya başkasını rahatsız edici faktör(ler) olmadığı zaman sergileyecek misin, yoksa alçakgönüllü mü olacaksın, orası meçhul.

Alçakgönüllü olmak biraz karşındakini küçümsemekle başarılabilir. Şahsen beni o kadar alçakgönüllü görüyorlarki. Halbuki değilim karşımdaki insanın sidik yarıştıracak kapasitede olmaması bende bir bıkkınlığa sebep olduğu için pki diyip susuyorum genelde :D

@compadrito David Eagleman'ın Incognito'yu okudum, benzer şeylerden bahsediyor. Nörolojik deneylerle varılan bu tip sonuçlar falan. Ama söylediğin kitabı da edineceğim.

28 olmama 2 ay kaldı :) Hasan Cihat ve Erkan Oğur karşılaştırmana bayıldım. Asım Can Gündüz olsam yeter bana Erkan Oğur çok üst düzey o konuda çünkü.

Müzisyenlik demişken, o konuda fena değilimdir(iyi olmasam da vasat seviye diyelim) yeni yeni çalanların yanında bile iyiyim demedim hiç bir zaman, bu konuda mütevazi olmayı çok güzel başarabiliyorum mesela. Belki de uzun yıllardır uğraşıp bilgi sahibi olmam dolayısıyla aslında hiç bir şey bilmediğimin farkına varmamdandır.

@uykusunu yakalayan adam evet refleks olan bir şeyi önce durdurmayı refleks edinir sonra unutur sonra yerine başka bir şey koyarız, sıfırdan öğrenmekten çok daha çaba gerektirir. Yeni tanıştığım olayı da şöyle sanırım, etrafımdaki insanlar çok büyük oranda en az 10 yıldır samimi olduğum kişiler, en salak halimi de bilirler en iyi olduğum halimi de. Fakat zaman zaman yeni ortamlara giriyoruz ki son zamanlarda baya açıldım bu konuda, kendimi bu şekilde ispatlama dürtüsü mü var ne var artık bilemiyorum. Hep ortamda şu bu işi iyi yapan olarak bilinmeye alışmışım sanırım.

ya, bir de... tevazunun ise yaramadigi yerde mutevazi olmayin, gerekmez...

Ulan nokta atışı bea! 28! (bi dakka bi dakka! götüm kalkmasın hemen! engin ol gönlüm engin ol!)

sevgili abicim, o dediğim herifin soyadı Goleman. Duygusal Zekâ kavramının müellifi. O nörologdan başka birisi bu. Sanırım Harvard mezunu bir psikolog.

Hasan Cihat - Erkan Oğur örneğini daha önceden çalışmıştım. Hazırdım bu cevâbı vermeye yani. Çok düşündüm üstünde. Sohbet de ettim Hasan Cihat'la ve hiç de itici gelmedi, çok tatlıydı. Yanımdaki arkadaşım gitarist olduğu için ona, bize gel, sana falan feşmekân dinnetiyim demişti mesela. Ama sahnede ağzını açmasaydı keşke. Sadece çalsaydı.

Erkan Oğur idolün olacak bu konuda. Belki asla onun gibi olamayacaksın ama hep o yöne doğru mesafe katedeceksin. Onun kişiliğini örnek alacaksın kendine.

@compadrito aynı kişi olmadığını biliyorum, benzer veriler sunan bir kitap okuduğumu belirttim sadece. Ona göre zaten iki değil çok daha fazla düşünce üreten bölge çatışıyor zihnimizin içinde.

Hasan Cihat Örter Facebook kullanmasa iyi adam aslında :)

özür dilerim yanlış anlamışım. tamam o zaman, o kitabı mutlaka oku. sana yepyeni bi ufuk açacak ve bütün bu sorularının cevâbını o kitapta bulacaksın. ama ders çalışır gibi oku. ben tıp fakültesi mezunu olduğum halde çok zor anladım ve bitiremedim o kitabı. tabii dikkat eksikliğimin de önemli etkisi var yarım bırakmamda. sen bitir ve bizi de eğit.

Hasan Cihat konusunda aynı fikirde olduğumuza da sevindim.

Aslında bu ego konusunda burada ismini anmamız gereken en önemli kişilerden biri de Tuluyhan Uğurlu. Onu da dinledim canlı canlı. Baştaki uyarılarından çok rahatsız oldum ama dinleti bittiğinde, ezildim, küçüldüm, nokta kadar kaldım. İsmi hiç duyulmamıştı daha.

Kadıköy'deki pilavcı var. 2 ya da 3. dükkanı açtı.

Yeditepe Üniversitesi'nin orda pilavcı vardı, sonra arabasını koyduğu yerin karşısındaki dükkanı aldı. Arabadaki lezzet yoktu sanki.

fulya'da yes kardeşler var. dürüm yapıyorlar

fatih historia'nın karşısındaki pilavcı

istiklaldeki sabırtaşı (adam önceden içli köfte yapıp tepside satarmış, sonra burayı açmış, ben mezun olmadan önce arasıra adamı yine aşağıda tepside içliköfte satarken görürdüm, devam ediyor mu bilmiyorum)

bahcelievler sanayii'de kanatci haydar var kanadin mucidi

Nejat işler nişantaşında sokakta kitap satardı, sonra beyoğlu'nda sahafı olmuştu.

yeniköy'de teknede balık ekmek yapanların hepsi istinye-yeniköy hattında alkolsüz balıkçı lokantası oldu zaman içinde.

göztepe fırat dürüm evi.
eskiden yine aynı yerde seyyar olarak dürüm satıyordu.

2 ayrı duyuruya aynı cevabı yazdığım ilginç bir gün.

taksim sabırtaşı restoranı. önceden istiklal'de içli köfte satarmış.

maltepe (bkz: dönerci ali usta)

askerlik yaptıgım yerde vardı kısa dönemler de uzun dönemler de, gençler de yaşlılar da. hatta çocugu olan adamlar vardı.
çocuklarını ve eşlerini özlüyorlar.

babam gitti benim. 7 yaşındaydım ben askere gittiğinde. ağlamıştım falan. kısa dönem yaptı. dedemler bakmıştı bana. köyde başladım eğitim öğretimime. 3 sınıf birleşik olduğundan okumayı sökemedim tabii. babam askerden geldikten sonra da bayağı zorlandım falan 2. sınıfta okumayı 3. sınıfta yazmayı sökmüştüm. bunu şimdi niye anlattıysam?

var yani. zor oluyor. hele çocuk da varsa...

babam 30 yaşında gitti. ben 10, kardeşim 5 yaşımızdaydık. polis akademisi, tayin, ikinci çocuk vs vs derken hep ertelemiş. bize etkisi çok büyük oldu. tam istanbula taşındık, daha yer bilmeyiz iz bilmeyiz, babamı çağırdılar. annem iki çocukla kocaaa istanbulda tek başına kaldı. para yok, arabayı satıp yedik. bu arada benim dersler nosedive yaptı (ay bu kelimeyi kullanmayı hep istemiştim kısmet bugüneymiş) çünkü matematikte falan hep babam yardım ederdi. babam döndükten sonra da eve bir yabancı gelmiş gibi hissettim ben şahsen. gidene kadar saçına fön bile çekip oynadığım babamdan soğumuş muyum, unutmuş muyum bilemedim. kucağında bebeğini sallayan bir bebek hediye etmişti bana gelince. onu elime aldığım zamanki garip duyguyu, kabul edip etmeme çelişkisini ve aradaki bağın olmayışı hissini hiç unutamayacağım sanırım. sonrasında da o ilişkiyi hiçbir zaman toparlayamadık zaten. yıllardır vedalaşırken bile sarılamıyoruz birbirimize, öyle salak bir şey.

bu arada, sadece 6 ay gitmişti ama demek ki 10 yaşında bir çocuk için büyük etkisi olabiliyormuş 6 ay gibi kısa bir sürenin.

bekar gittim, evli olanları görünce bir nebze daha iyi durumdayım demiştim, çünkü daha fazla zorlandıklarını görüyorsunuz, mesafe de uzaksa ya da merkezi bir yer değilse zor cidden. unutamayacağım bir durum, doktor asteğmen arkadaşımızın (kendisi Van'da görev icabı) bir gün telefon görüşmesi sonrasında İstanbul'da bir başına bırakmak zorunda kaldığı eşine yapılan taciz sonucu eli kolu bağlı hiç bir şey yapamadan askerlik görevine devam etmesi olmuştur. Ha tacizin boyutunu vs. anlattığını tam hatırlamıyorum, üzerinden 10 sene geçti, unuttum gitti, ama böyle bir durumda yerinden kımıldayamamanın acısını gördüm ben orada.

en güzeli bekar(sevgilisiz falan, ellerin bomboş) gitmek. bağlılıklar arttıkça zorlaşıyor. sevgili de level 3 oluyorsa evli level 10, çocukla level 9000 oluyor. 3 aylık kızını bırakıp gelmiş asker arkadaşım dik girdiği acemi birliğinden kambur şekilde çıktı. son 2 haftada 3 kere falan güldü. evli çocuksuz olanlar yine iyiydi, hele eşinin yanında ailesi falan varsa daha rahattı tabi. bir de sevgililer genelde terk eder askerdeki sevgilisini, evli olunca böyle bir korku olmuyor.

gitmedim ama gidenleri gördüm. hiçbir artısı yok. kendin için de ailen için de rezilik.

arkadaşım 3-4 yıllık evliydi. tatil yapıp geldim demişti. evlilik süresine de bağlı biraz ama genelde kadınlar için zor oluyor. bi de tek kalmaktan korkuyorsa annelerinde falan kalıyorlar.

gsm op. arayip isim soyisim vererek tel no. istiyebilirsin. tabi kendi izin verdigi taktirde numarasina ulasma ihtimali var.

tabi soyadı değişme olayida var.

Eskiden oturduğu ev kiraysa ev sahibi veya apartmandaki komşuları ailesinin nereye gittiğini bilebilir. 118 18 vasıtası ile sorgulayabilirsiniz veya okula gidip bilgi istiyceksiniz ve diğer bir ihtimal oturduğu mahallenin muhtarı.

Paran varsa profesyonel yardım alabilirsin.

facebook'ta yok hatta google'da yok? ya tanık koruma programıyla ismi cismi değiştirilmiştir ya vefat etmiştir bence. dedem bile google'da çıkıyor lan.

@labanon profesyonel yardim? ozel dedektif?

@r_u_h evet google'da aratinca onunla ayni isimli bir kizin twitter i cikiyor o kadar, o da olamaz hic uzaktan yakindan alakalari yok. sanirim soyadi cok yaygin degil o yuzden bir sey cikmiyor.

ya öldüyse

@difdiringi bana da oyle geliyor, ya da evlenmistir iste

onu sevgilisine sadık olan kız yapmaz ya,yem atıyor işte.ego tatmini içinde olabilir sevgiliyi atıp seni almak için de olabilir ama kimle konuşsam diyorsun ya çok kaşar kızlarla konuşuosn yada zenginsin ama bu durumda yine kaşar kızlarla konuşuyorsun.

Cepcilik

1.bp.blogspot.com

Aşk ilan etmeni bekliyorlar. İlan edeceksin ki egoları tatmin olacak ırıspıların. Kadınların hamuru egoyla yoğurulmuş.

bazısı egolarını şişirtmek için yapıyorlardır bazıları da cima için belki kim bilir.

onlar seni gazlıyor sevgilin olmak isteyen olursa ayrılıp gelir dostum inanma böyle şeylere. ne salak kadınlar var yaa... olur da bir gün sevgilisinden ayrılırsa yanında yöresinde meriç bulundurmak için yapıyor.

bi bunun kız olsam kesin verirdim versiyonları var. işte zaten bu ikisi iyi bir çift olmuş olur sen de açıkta totosu üşümüş olarak kalırsın.

(bkz: attention bitch)

çok yakışıklısın ve çekicisin. cazibene dayanamıyorlar.

Ah, büyük dert sorma.

çok yakışıklı ve karizmatiksin, ayrıca duyuru kızlarına selam çakıyorsun

ciddiyseniz, diye yaziyorum: sevgililerine esya gibi bakmayan kimse boyle davranamaz.

devam ediyorum: evet, sizi teselli ettiklerini dusunuyorlar. "iyisin, hossun, ama bu kadar..."