9. sf öncesine bir break (continuous) koyarak sayfa no ekle. tüm sayfalara ekleyecek, problem değil.
break öncesindeki sayfalardan birinde sf no'ya tıkla ve sil. break öncesindeki tüm sf no'lar silinecek.
sonra break sonrasındaki sf'da 1'den başlaması için sf no'yu tıklayıp aktif dip sağ tıkla, format'ı seç. burada kaçtan başlamasını istiyorsan onu girebileceğin bir kutucuk var, oraya 1 yazıver. böyle oması lazım.

başka cihazlarla deneme imkanın varsa bir bak bakalım sorunu tespit edebiliyor musun. tersi durum benim başıma geldi. yeni bir orijinal 12w adaptör aldım. eski kablom da orijinal. ipad denedim şarj etti. ertesi gün iphone denedim, aynen şarj ediyor gösteriyor ama hiç etmiyordu. acaba iphone'mu olmuyor diye ipad'de tekrar denedim, onda da olmadı. meğer kablonun başındaki plastik çıkmış. ilk sefer oldu da sonra niye olmamaya başladı orasını anlamadım. ama migrostan 10 liraya başka bir kablo aldım, sorun şimdilik çözüldü.

kadın arabası değil ama %80 kadınlar kullanırken gördüm.

Kadın arabası değil ama öyle bir algı var.

Biraz. Kadınlar daha çok tercih ediyor.

Bir erkek olarak countryman i beğeniyorum. Ben beğenmişim kadın arabası deseler ne olur.

bende mini cooper almayı düşünüyorum. ilk aldığım tepki sizin aldığınız gibi oldu.
ancak ben çok takılmadım. hala uygun bir araç arıyorum aktif olarak.

kadın arabası algısı bir yana, pek iyi bir araç değil bence. 1-2 yıl kullanmıştık. Çok yakıyor, süspansiyonları bizim yollara uygun değil, iç mekan da biraz dandik. Yüksek hızlarda epey gürültü oluyor içerde.

böyle düşünmesinler diye benim mini cooper ın vites topuzuna 10 kat tesbih geçirdim.

bana göre unisex üniversite öğrencisi arabası.
ama yukarıdaki yorumlar +1; başkasının ne düşündüğünün bir önemi yok eğer beğeniyorsan.

Rahat bi araba degil. Oturup kalkmak cok zor. Uzunsa boyun sakin ha bulasma. Inanilmaz konforsuz bi arac.

tehlikeli oyunlar, tutunamayanlar(oğuz atay)
saatleri ayarlama enstitüsü(tanpınar)
bozkırkurdu(hesse)
yaşama uğraşı(pavese)
ses ve öfke, döşeğimde ölürken, çılgın palmiyeler(faulkner)
ivan ilyiç'in ölümü(tolstoy)
dava(kafka)
katip bartleby(herman melville)
karanlığın yüreği, batılı gözler altında(joseph conrad)
büyülü dağ, venedik'te ölüm(thomas mann)

Tehlikeli oyunlar, Tutunamayanlar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü,
İvan İlyiç'in Ölümü ve Dava'yı okudum. Yaşama Uğraşı'nı almıştım halihazırda okunmayı bekliyor. Diğerlerini listeye dahil ettim, çok teşekkürler.

içimizdeki şeytan ve bülbülü öldürmek benim en iyi kitaplar listemdeler.
salinger; franny ve zooey
herman hesse'den bozkırkurdu (+1) ve demian

Moby Dick - H. Melville
İnsanın Esareti - S. Maugham
Şikago Mezbahaları - U. Sinclar
İvan Denisoviç'in Bir Günü - A. Soljenitsin
Büyülü Dağ - T. Mann

Efsaneyi öneriyorum: afro samurai

one punch man

ben sana en kanli the best best efso animeyi söylüyorum. happy tree friends

bundan otesi olamaz bence.

blog.honeyfeed.fm

blog.honeyfeed.fm

hellsing
berserk

Tokyo ghoul

berserk yazılmış ama destek atayım istedim.
afro samurai a karşı da boş değilim

old boy

John Wick 1-2

Alin yazisi

(bkz: memento)
(bkz: prestige)
(bkz: dogville)

leon, braveheart, v for vendetta filan yazmama gerek yok sanırım.

Mutlaka şu; Hodejegerne

V for vendetta

ek olarak:
zatoichi
the man from nowhere

Gone girl

Gone girl

En iyisi
Payback

Ghajini-hint filmi

el cuerpo

Blue Ruin (2013)
The Horseman (2008)

Daha iyi öneriler gelir umarım:

Recently opened in Istanbul, this cafe makes the fans of BB happy. Dressing like WW, you can cook amazing meth, ops!, coffee. Please tag your friends who could not forget BB.

aslında 'could not' yerine 'never' da olabilir.

Çölde Çay, İngiliz Hasta.

tatar colu. harika bir roman.

The Flight of the Phoenix (1965)

Bab Aziz

Çölü tek başına geçen robyn davidson hakkında bir film vardı. Desert woman diye aratabilirsin. Tracks galiba.

çöl işaretçileri

Sibiryada bir toplama kampından kaçıp 5 bin kilometre falan yürüyen mahkumları anlatan güzel bir film vardı.tek hatırladığım ed harris ya da peter weir oynuyordu.

Bir de o havada the grey diye bir film var.

aramisin dediği film şu;

www.imdb.com


www.imdb.com

Hidalgo

Lawrence of arabia bence colde geciyor baya

Boris Vian- Pekinde Sonbahar

Paris texas

egitim psikolojisi ile ilgileniyorsaniz her cocuk basarabilir diye bir kitap var, icindeki bilgiler gayet guzel. basucu kitabi olabilir. bunun disinda modern psikoloji tarihi kitabini edinebilirsiniz. foucault ya da freud'un kitaplari (bazilari agir olsa da) anlamaya calisarak okunabilir.

stefan zweig kitaplari da olabilir.

dostoyevski.

freud'dan önce psikanalizi dostoyevski kurmuştur diyenler bile var. freud'un bizzat önsöz yazdığı versiyonlarını edinip oku.

edit: sözün aslını direkt freud söylemiş: "dostoyevski olmasaydı eğer psikanaliz biraz beklemek zorunda kalacaktı"

zaten yeterince psikoloji ve analiz görüyorsun tahminimce. bunların dışında bir şeyler tavsiye ederim ne bileyim philip k. dick, asimov falan farklı kafalar ama güzel yatırım.

Engin Geçtan öneririm ama kronolojik sırayla okuyun.

marcel proust kayıp zamanın izinde
sylvia plath sırça fanus
virginia woolf olabilir.
solaris olabilir bilim kurgu istersen.
sineklerin tanrısı aklıma geliyor.

hermann hesse'nin şu üç kitabı olabilir:
demian
çarklar arasında
bozkırkurdu

1 ve 2. kitaplar çocuk ve ilk gençlik anlatıyor. 3. kitap yalnız adam temalı.

bir de magda szabo öneririm:
yavru ceylan
ıza'nın şarkısı
kanaatimce bunlar da kadınların bakışını anlamak için güzel kitaplar

Engin gectan +1

Wilhelm schmid kitaplari

Ericc fromm kitaplari

Dostoyevski yeraltindan notlar

Saffet Murat Tuna
Ya da Metis Yayınlarının Ötekini Dinlemek serisi.

engin geçtan ve saffet murat tura +1,
serol teber.

benim kendisi için biraz içim geçmiş olsa da, bir psikoloji öğrencisi erich fromm da okumalı.
(edit: o da yazılmış)

Ben olsam Kazakistan ve kırgızıstana giderdim hem vize yok hemde güzel yerler gezmek için doğal güzellikleri yemekleri falanda güzel. Havasıda temiz

Ikisi icin de deger ama ikisi icin 20 gun az.
Birine ayirirsaniz daha iyi olur. Tadini cikara cikara gezersiniz.

hindistan için söylüyorum, nepal'i bilmiyorum, değer. yalnız yaz sıcakları geliyor, hava sıcaklıkları, hijyenle birleşince zorlayıcı olabilir.
ayrıca naçizane düşüncem bu gibi yerlere genç yaşta gitmenin daha kolay ve katlanılır olduğu. yaşlandıkça, belirli bir konfora alıştıkça gitmesi biraz zorlaşabilir.
sonuç: hindistan ölmeden gidilip görülmesi gereken yerlerden. gitmişken tek bir şehir gezmeyeceğin için vakit çok çabuk geçer hem de.

ikisi için 20 gün değil zaten. ikisinden birini seçip o ülkede toplam 20 gün kadar geçirmek istiyorum.

muhtemelen nepal'e gidip katmandu ve pokhara yı tercih edeceğim.

teşekkür ederim.

@sadakatsiz

çok teşekkür ederim. ben de nepal de karar kılmıştım.

poon hill trek güzel bir tavsiye oldu kesinlikle değerlendireceğim.

Ben olsam bok icinde yuzen Hindistan'a gitmezdim. Tayland, Kambocya, Vietnam taraflarini dusunurdum.

www.instructables.com

ctrl + h yapıp "^p" (paragraf işareti) yazıp "şununla değiştir/replace with" kısmına ihtiyacına göre hiçbir şey veya boşluk yazarak "replace all/hepsini değiştir" yapabilirsin.

prntscr.com şu tuşla görebilirsin paragraf işaretlerini ve satır bitimlerinden önce ekstra boşluk olup olmadığına dair işaretleri.

eğer doğru anladıysam şurada ayrıntılı bir açıklaması var:
blog.cometdocs.com

bana nüfus memuru 2.5 içinde gelir dedi, bi 4 5 kez falan belirtti yani o sürede geleceğini. henüz 15 gün falan oldu ama o kadar belirttiyse vardır bi bildiği diye düşünüyorum..

yaşadığın şehir, başvurduğun şube, o anki yoğunluğa göre falan değişiyordur.

edit: becerip yazamamışım 2.5 ay olcak

3 ay da geldi bana
eşime 15 gün de

Annemin kimliğini 13. Günde kargoya verdiler. Benimki hala ön kontrolde. İkisini de ayno gün yaptık. Neye göre değişiyor, bilmiyorum... :)

10 gün oldu, web de sorguladıgimda onay aşamasında yazıyor

Gözlemlerime göre kadınlara ve çocuklara çabuk geliyor. Erkeklere 2 aydan önce gelmedi benimki de 2 ay kadar sürdü.

yukarıdaki yoruma istinaden:
erkek; iki ayı az biraz geçti.

sefiller, don kişot, budala, diriliş, oblomov.

Yukarıdakilere ek olarak, ezilenler ve ölü canlar diyorum.

Gorki, Çocukluğum ya da Ana.

Bonus:
Alexandre Dumas, Monte Kristo Kontu.

iki şehrin hikayesi

Yazılanlar dışında ilk aklıma gelenler:

Martin Eden
Büyük Umutlar
Notre Dame'ın Kamburu
Kırmızı ve Siyah

uğultulu tepeler +1
dr. jivago, savaş ve barış
gorki +1
rüzgar gibi geçti
marcel proust: kayıp zamanın izinde (yky delta serisi var)

Aklıma direk 'oldboy' geldi.

@puc yok ya o çok yeni :)

kılıç filan?

@altinci bilmem kılıç mı? vardı belki de.

çok zaman geçmiş ama :)

www.imdb.com
www.imdb.com

Tam olarak isteğini karşılar mı bilmiyorum ama "gemide" benim için efsanedir. İzlerken insanın içi kararıyor yav :))

Manchester by the sea
Nocturnal animals

www.imdb.com
detachment - adrien brody filmi

g.co
Aşkla alakası yokk Ama için paramparça olucak

oslo 31 august

mr. nobody

inside llewyn davis

(bkz: das boot)

sonu mutlu bitmeyen en guze film

Nasıl olur da kimse Broken Circle Breakdown yazmaz.

muhtemelen izlemişsindir ama nuri bilge'den, uzak.
sonsuzluk ve bir gün.
persona,
nostalgia,

bir de şu paltolu, parasız ingiliz boheminin eski kız arkadaşının evine yerleşip her bokla ilgili bitmeyen tiratlar attığı film vardı, anımsayan yazıversin. onu da izle.

İzlediğim en iyi yalnızlık filmlerinden biriydi www.imdb.com

Detachment

benim anladığım şu:
hiçbir test yoktur ki çözerken gerçekten bir test çözdüğünden emin olabilesin.
ya da şöyle bir çeviri yapılabilir: hangi testi çözüyor olursan ol, aslında sadece çözdüğünü hayal ediyor olabilirsin.

ekleme: şimdi hatırladım, stanislaw lem'in solaris kitabında buna benzer bir sahne vardı. uzay istasyonunda bir karakter halüsinasyon görüp görmediğini anlamak için matematik hesapları yapıyordu, böylece içinde bulunduğu durumun gerçek olduğundan emin oluyordu.

Garin karsi tarafindan BelkoAir otobuslerinin goturmesi lazim 11tl gibi bi fiyata

Başka bir ulaşım yolu var mı ?
Var (Gar dediğin eğer yeni açılan yht tren garı olarak varsayıyorum) oradan alt geçitte n ankaray istasyonuna gidersin kızılayda inersin. İndiğin yerde gama işmerkezi önünden belko air mi ne adı, takriben her yarım saatte bir havaalanına giden araçlar var. (Havaş gibi düşün ama belediyenin)

Taksi 80-90 mı yazar ?
Evet en az o kadar yazar

Teşekkürler
Rica ederim.

Edit : eğer eski Gar ise bahsettiğin bartmanın dediği şekilde gidebilirsin. Hatta yeni gar dan oraya da yürüyebilirsin. Ama o güzergahtan hala geçiyor mu bilmiyorum. Ama kızılay kesin. Hatta ankaray ile kızılaya gitmeyip aştiye (otobüs terminali)gidersen (ankarayın son durağı olur kendisi) Aşti nin alt katından da gidebilirsin.

Şu an trendeyim primetime. Uzun zamandır ankaraya gelmemiştim, sordum yeni gara gidiyormuşuz. İnince sorayım, belki kızılaya gitmeye gerek kalmadan binebilirim. Çok teşekkürler.

belkoair var, kızılaya gitmene gerek yok.
yeni garın içinden eski gara geçiş var. eski garın karşısından geçiyor belkoair.

Chicago / USA

Düzeni ve insanları nedeniyle Amsterdam'ı çok beğendim

Sankt Peterburg.

Atina
çünkü çok güzel :)
gezmek, eğlenmek, deniz-kum-güneş ne ararsan var. mis gibi şehir.

Ukrayna kiev ve kharkiv.
Caddeler geniş, her yer yemyeşil, tertemiz, hava mis. Datbenin vr savaşın izlerini çok kısa surede atlatmışlar ama unutmamışlar unutturmuyolar. İnsanlar saygılı ve rahat. Kızlar super, inanmazsınız kimse mini giymiş tanımadığı kızları teşhirci diye ilan ve afişe etmiyor. İnanılmaz ucuz. Fakirler, eşek gibi çalışıyorlar ama hayattan zevk almasını biliyorlar. Yrmekler biraz ağır ama çok lezzetli. Vize yok ve yol kısa.

bath, ingiltere. italyan ve ingiliz şehri karışımı bir yer, ortaçağ'dan kalma gibi. büyüleyici güzellikte bir yerdi. yaşamak için aşırı pahalı, zaten zenginler oturuyormuş ama ingiltere'ye bir daha gidersem mutlaka görmek isteyeceğim yerlerden biri.

Bence de atina, yunanistanin her yeri harika.

Bath, demeye gelmiştim ben de.

Cambridge: sakinliği, yine de her şeyin ulaşılabilir, bulunabilir olması, parklar, kültürü vs

İzlanda. Bir yere gideceksem binaları değil de doğal güzellikleri görmeyi tercih ediyorum. İzlanda beni fazlasıyla tatmin etti bu konuda. İnsanlarını ve kültürlerini de çok sevdim.

özgür ortamı, hukukun üstünlüğü, insana saygı, ucuzluk, kolaylık, göçmen friendly olması vs vs sebebiyle abd.

italya südtirol (italyanca ismiyle alto adige). dünya cenneti hatta daha da iyisi :)

Sri Lanka tam bir cennet. Doğal yaşam parklarinda hayvan ve bitki çeşitliliği inanılmaz. Deniz ve deniz canlıları, resifler muhteşem. Çok ucuz, yemekler harika. Insanları çok güzel. Vize de yok.

Her gittiğim yerde hayran olacak şeyler çıkıyor. Çoğunda sosyal hayat beni etkiliyor, insanların alışık olduğumuzdan daha farklı olması ve daha farklı yaşaması, eleştirel şekilde söylemiyorum ama insanların genel anlamda daha saygılı olması gibi (çevreye, diğer insanlara, işe, yaşama vs.).

ilk kez isveç'te bir kasabaya gitmiştim, kasabanın hemen dışı ormanlık alandı, insanlar burada koşuyordu, tek başlarına genç kızlar, yaşlılar, sporcular, yani her yaştan ve gruptan insanlar.

japonya (osaka ve kyoto) huzur ve dinginlik; mesela trafik lambaları yayaya yeşil yandığında kuş sesli bir uyarı tonu kullanıyorlardı.
kiev +1: parklarda yağmurda parasına satranç oynayanlar vardı, metrosu, zarif kadınları.
g.kore: doğa, insanlar
hindistan: huzur(!), hayata bambaşka bir pencereden baktırıyor
kanada (toronto): düzen, herşeyin yerli yerinde oluşu, keşke burada çok para sıkıntım olmadan öğrenciliğimi geçirmiş olsaydım.

isvicre bern

Berlin ve Helsinki.
İkisinin de şehirleşme planına hayran kaldım.
Helsinki'de nüfus çok olmayınca herkesin birbirine saygılı olmasını, şehrin her karesinden cool'luk akmasını, binaların arasından metrelerce uzunlukta ağaçlar fışkırmasını, şehrin tam göbeğindeyken birden göl kenarı ormanlık bi alana geçilebilmesini sevdim. Gençlerin alabildiğine özgür olmasını kıskandım. Yaşlıların doygun ve kendine yetebilen, hayat dolu, halinden memnun haline özendim. Tek sorun bi türlü yaz gelmemesi:)
Berlin'in de yine şehirleşmesine bayıldım, uçakla inmek üzereyken bir başkentin nasıl bu kadar yeşil olabileceğine hayret ettim. Kadınların makyaj, ayakkabı, çanta diye kendini sıkmamasını takdir ettim. Erkeklerin bu kadar centilmen olabilmesine hayran kaldım. Sonra yine gençlerin özgürlüğünü kıskandım.

şehir: new york
şehir+dinlenme: nice
full dinlenme: rize

çok ilginç olmayacak ama berlin diyorum. ha turistik anlamda bir halt yok kanımca. onun haricinde şu sıralar fazla popüler olmasından dolayı özellikle yaz aylarında kalabalık olabiliyor. bu yüzden sinir bozabiliyor ancak genel olarak yaşamak için "hala" en ideal yerlerden biri bence. hem alman düzeni mevcut hem türk popülasyonunun ve çok sayıda farklı türden insanların bir araya gelmesinin etkisiyle farklı bi havası da var. kendiliğinden güzel bir denge oluşmuş. az parayla da keyif alabileceğin yerlerden biri. kendimi bu kadar rahat hissettiğim bir yer hatırlamıyorum. nitekim özgürlükler açısından da özel bir şehir olsa gerek. diğer birçok avrupa şehrinden bu yönüyle ayrılıyor biraz. bir de kadınları var ki... galiba bu şehrin insanlarındaki salaşlığı ve rahatlığı seviyorum ben. ha yeni açılan cafeleri ve cool olacak diye ortadan ikiye ayrılacak olan kasıntı hipsterları es geçiyorum tabii. yine de onlar da zararsız, güzel insanlardır gerçi. yerlisiyse oldukça bilinçli, özellikle mahallelerini koruma konusunda inatçı ve duyarlı insanlar.

avrupa disinda bir yer gezmedim malesef ama gezdiklerim icinde budapeste ve Barcelona cok guzel 2 sehirdi. ozellikle Barcelona yasamak istenecek bir sehir. kuzey avrupanin bitmek bilmez kisi ve suratsiz insanlari yok.

Budapeşte / Macaristan

sıfır beklentisiz gittim Paris'ten güzel çıktı.

Evde saka damacana var ama onun tadını bi ben sevmiyorum, herkes memnun.
Bu yüzden kendime bisu'dan sırma söylüyorum, 4x 5litre.

0.5lik 24luk paketler halinde satılıyor eve ondan 4-5 tane alıyoruz

Damacanaların güzel temizlendiğini düşünmüyorum. Adam içine işese kim bilecek?

Damacana ısmarlayınca geç geliyor, bir sürü ıvır zıvır. Eve taşıması kolay olduğu için 5lt'lik alıyorum.

Şimdi geçici olduğu için damacana alıyorum, Hayat su. Ama kalıcı evime geçince arıtıcı taktıracağım kısa süre içerisinde.
Damacana sevmememin sebebi; temizlik konusu, plastik içerisinde olması, zamansız bitince pazar günü susuz kalmak vs..

patatesli yumurta +1
asansörde boş damacanaya hallenip gizli kameraya yakalanan eleman haberi vardı bildiniz mi?
bilemeyenler için: www.hurriyet.com.tr
bakkaldan 5 lt'lik su alıyoruz.

Eskişehir'de kalabak su var meşhur. Son zamanlara kadar damacanalarımızı sabah apartman kapısının önüne koyardık, içine ya da altına da 2.5 lira bırakırdık. Kalabak su kamyonu her sokaktan geçer, apartman dükkan önündeki boş damacanaları dolusuyla değişir, akşam eve geldiğimizde suyumuz kapının önünde olurdu. Ancak maalesef hrsızlık oluyormuş, boş damacanaları ve paraları çalıyorlar diye bu uygulamayı terkettiler seneler sonra. Şimdi telefonla sipariş veriyoruz.
Marketten her defasında 5 lt'lik almak çok yorucu olmuyor mu?

Bana göre en lezzetli su bim'deki Özkaynak. Sırf o suyu almak için BİM'e gidiyorum. Yolumun üstünde olduğundan aklıma estikçe 5 5 alıp eve yığıyorum.

5 litrelik Buzdağı alıyorum. Mevcuttaki en iyi ikinci marka.

docs.google.com

damacana su. 5 litrelik sudaki erimiş plastiği tadından bile ayırt edebiliyorum artık.

arkadaşlar o değilde sırf birilerinin damacanaya tecavüz etme ihtimali yüzünden şişe almak ne kadar mantıklı.. bana çok zahmetli ve ilkel geliyor şişe almak size nasıl gelmiyor anlamıyorum. ama bisu en mantıklısı. olmadı benim rehavet meselemi onlar çözerler :) hem sağlıklı hem zahmetsiz olmasını istemek falan..

sputnik sevgilim'i okudum, kadınsız erkekler'i okuyorum şimdi. en kayda değer kitapları bunlar değil sanırım, bu yuzden üstünkörü kabul edilebilir yorumum.

ben hikayeyi anlatıs tarzını seviyorum. sonunu baglayamayan bir amcamız gibi ama sanki. yine de kitapların atmosferi farklı bir kültürden olduğu hissini veriyor ve bu bi şekilde sürükleyici hale getiriyor kitabı. okumaya devam edeceğim biri sonuç olarak.

imkansızın şarkısı, zemberekkuşunun güncesi, sahilde kafka, yaban koyununun izinde ve 1Q84 kitaplarını okudum. elimde sürünen bir de koşmadan asla kitabı var, fena değil gibi.

okuduklarımda sevdiğim yönü; hepsinde kendine özgü esrarlı bir atmosfer var ve çok ilginç karakterler yaratabiliyor. uç karakterler kullanarak okuyucuyu heyecanlandırmak üzere kurulu bir kurgu anlayışı var gibi geliyor. bu da bazen anlaşılması zor veya zorlama durumlara yol açabiliyor bence. mesela haşlanmış harikalar diyarına başladım ama 5-10 sf okuyabildim, pek sarmadı. 1Q84 keza hızlı bitti ama çok keyif aldığım bir kitap olmadı.

öte yandan imkansızın şarkısı bence muhteşem bir kitap olmuş. bu kitap bana diğerlerine göre içinde yaşadığımız dünyaya daha yakın gelmişti. belki de bu yüzden daha çok sevdim, bilmiyorum. yalnız kesinlikle okunması gerekli yazarlardan.

ayrıca belli ki müzik ve müzik kültürü konusunda bayağı ilgili ve her kitabında illa ki bu ilgisini paylaşıyor. mesela bu yöntemini pek sevmiyorum.

düzeltme: koşmasaydım yazamazdım olacaktı.

okuduklarım:

yaban koyununun izinde
haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu
zemberekkuşunun güncesi
sahilde kafka
1q84

imkansızın şarkısı'nı yarıda bıraktım. düşsel gerçekliği işlediği fantastik ve gerilimli hikayelerini seviyorum ama türk dizisi kıvamında düz aşk hikayeleri çekilmiyor.

karakterleri fazla batılılaştırıyor ama biz de benzer reflekste olduğumuzdan kızamıyorum. bizim gibi o da doğululuktan nefret ettiyse demek. bir de gereksiz uzatma hastalığı var. kitaplar hep tuğla gibi. ayrıca saplantılı olduğu konular var. viski, batı müziği, yemek, kadın kulağı, kedi vs.. bunlara girince çıkmak bilmiyor. onun dışında severim. kendimi en çok kaptırdığım kitapları haşlanmış harikalar diyarı'yla zemberekkuşunun güncesi oldu. sahilde kafka'yı da 3'e koyarım.

gereksiz uzun anlatım. kurgularından çıkan sonuç gerçeküstü varoluşçuluk yani beni tatmin etmedi.

kitaplarını okumasan hiçbir şey kaybetmezsin yazarlarındandır. (şahsi görüşürüm)

okuduğum kitabı: zemberek kuşunun güncesi

1Q84 ve Sputnik Sevgilim hariç Türkçeye çevrilmiş hemen hemen tüm kitaplarını okudum. Sahilde Kafka ve Haşlanmış Harikalar Diyarı favorilerimdir. Bir de roman olmasa da Koşmasaydım Yazamazdım çok hoştur, motivasyon kitabı gibi.

Eğer fantastik, gizemli kurguları seviyorsanız hoşunuza gidebilir. Ama tavsiyem hikayelerden bi sonuç beklememeniz. Bi sonuca genellikle ulaşmazlar. Noldu şimdi diye kalırsınız. Kitabın atmosferine girip tadını çıkarırsanız zevk alabilirsiniz. Tamamen ne tarz kitaplar sevdiğinize göre değişir. Ben çok sevdiğimi söylediğim halde "bıncı çık gerizıkılıca yızıyır" diyen öküz, empati yoksunu bi arkadaşım olmuştu mesela (sevmemesi mesele değil de, anneme küfrediyor gibi hissetmiştim).

Yaban Koyununun İzinde kitabını okumayın çünkü Türkçe'ye çevirisi gerçekten çok kötü. Çok güzel bi kurgu olduğu halde fenalıklar geçirerek okumuştum. Okursanız Hüseyin Can Erkin ve Ali Volkan Erdemir çevirilerinden şaşmayın. İkisi de doğrudan Japonca'dan çeviren çevirmenler. Geri kalanı Fransızca ya da İngilizceden filan çeviri.

İmkansızın Şarkısı, Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında, Uyku, Kadınsız Erkekler ve Sahilde Kafka'yı okudum. Bence okunmaya değer yazarlardan bir tanesi. Eğer peş peşe okursan kitapları bir zaman sonra aynı şeyi okuyormuşsun hissi yaratması olası, bende öyle olmuştu. Karakterler çok ilginç olabiliyor. İmkansızın Şarkısı ve Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında harika şarkılar barındırıyor. Genel olarak okunmaya değer bir yazar.

Türkçeye çevrilen tüm kitaplarını okudum. Karakterlerin hayatını kamera ile izler gibi ayrıntılı anlatması benim hoşuma gidiyor. Gerçeküstü kurguyu zaten çok severim.
thequeenisded'e katılıyorum, aynı şeyi okuyormuşum hissi bende de oluşmuştu ama yine de keyif almıştım.

Ekşiye bakınca pek sevilmiyor sanırım. bende bir tek kalın cilt olarak 1Q84 var. ama henüz cesaret edip de başlayamadım.

türkçeye henüz çevrilmemiş bir kitabıyla başlamıştım ben, ismi after dark. okumaya başladığım anda anlatımıyla ve yarattığı sıradışı karakterlerle dünyasının içine çekti beni. bir çok kitabını okuduğum halde hala en sevdiğim kitabı bu kitap. beğendiklerim arasında 1Q84, wind/pinball (türkçesi yok, yazdığı ilk iki kitabın tek ciltte yayınlanmış hali), imkansızın şarkısı ve renksiz tsukuru tazaki'nin hac yılları var. herkesin çok beğendiği kafka sahilde kitabını ise pek beğenmemiştim, biraz zorlama gelmişti. anlatımında en çok hoşuma giden şey, yarattığı karakterlerin yollarını kesiştirirken gerçekleşecek olayları kusursuz bir şekilde kurgulaması. hala dilimize çevrilmemiş, kısa öykülerden oluşan bazı koleksiyonları var ve bunlar da en çok beğendiğim eserleri arasında. onun romancıdansa bir öykü anlatıcısı olduğunu düşünüyorum.

Degisik karakterler ve kendisinin kucuk pipisi hakkinda yaziyor surekli.
1Q84, Sahilde Kafka, ingilizce oykulerinden olusan pembe kapakli bir kitabini okudum. Bir tane daha vardi ama unuttum.

Süt kardeşler

Milyarder. Her sene de izlerim.

muhsin bey

Muhsin bey+1 ve sultan.

kabadayı

aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni ve diğer yavuz turgul filmleri

tek bir tane söyleyemiyorum:
şekerpare
ve kemal sunal ile olan hemen hemen tüm filmleri

eşkıya.

milyarder.şu filmin senaryosu yok mu...

Aşık Oldum.

çıplak vatandaş.

Züğürt Ağa

Bu soruyu sener sene bir panelde sormustuk, en cok hangi filminize guluyorsunuz diye, sekerpare demisti.
Sonuna kadar hakli :)

Şekerpare + 1
Ezbere söyleyebilirim neredeyse

1-muhsin bey
2-aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni
3-eşkiya

Milyarder bunlarin arasinda biraz az ilgi cekse de ben de ne zaman gorsem izlerim. Onun disinda eskiya nazarimda baskadir.

sekerpare, amerikali ve arabesk

saçma sapan bi plaj yapmışlar ya parkın ortasına, oraya git :)

halen duruyorsa anemon otelin havuzu.
çok emin değilim sablon'da olabilir.
bir de eski stadın olduğu yerde bir yüzme havuzu vardı galiba. bunlar benim hatırladıklarım.

ayrıca müessesemizin ikramı:
www.eskisehiryuzmehavuzlari.com

full metal jacket olsa gerek.

full metal jacket +1
ama orada ikisi arkadaş olarak gitmiyorlardı akademiye, orada tanışıyorlardı.

Bu film değil,

böceğin türüne bakmak lazım. genelde bakliyat-kuruyemiş türü gıdalar böceklenirse kelebek yapıyor. bu sanırım başka bir şey.

güvedir muhtemelen, naftalin koydunuz mu?

Dolapta yulaf ezmesi var mıydı? Yulaf ezmesi fena böcek yapıyor.

güve ve kelebeği tanıyorum bu minnacık kahverengi susam gibi bir şey.

neredeyse evi boşaltıp gideceğim sinirimden. mutfağın yarısını attım. zaten açık mutfaklı ev. çok çaresizim.

soruna cevap değil ama kapalı sandığın paketlerin içine de girebiliyorlar. şöyle ki: mutfak dolabımın içinde birer kiloluk pirinç paketlerim vardı, hepsi açılmamış. evde de minik kanatlılar vardı tek tük, güvenin küçük versiyonu, rahatsız etmedikleri için kendi hallerine bırakmıştım. sonra bunlar yavruladılar, yine birşey yapmadım. ama kurt şeklindeki yavruları, pirinç paketelerini delerek içine giriyorlarmış meğer, dolabın içine de yuva yapmışlar. pilav yapıyorum, bazen paketi daha açar açmaz farkediyordum, bazen pişerken, içinde bir iki tane kurtçuk. kaç paketi attım böyle, markaları suçladım, hatta burada da sormuştum.
sana önerim buralarda hiçbir yenebilecek şey (açık veya kapalı) bırakma bir süre. boşalt bakalım. bir de olanları da bir şekilde yoketmeye çalış.
Mesela sadece tabak çanakların olduğu yerde de oluyorlar mı?

Tabak çanak tarafında olmuyorlar, tek tük görünmeye başladılar ben her şeyi atımca yiyecek aramaya çıktılar sanırsam.

Şimdi tüm dolabı boşalttım ve ilaçladım.

Sizce ilaçlamadan somra ne ile silmeliyim dolapları?

temizlik tek başına yetmeyebilir. böcekler çok inatçı. ne böceği bilmiyorum ama temizlik sonrası ilaçlamak faydalı olabilir. asıl o dolaba nereden geliyorlarsa orayı ilaçlamak lazım.dolapta ürediğini düşünüyorsanız dolabı boşaltıp basın ilacı. raid'in pipetli bir köpüğü var. ayrıca da yeşil renkli bir fısfısı var. onları kullanın bence faydası olur.

düz vitesi otomatik kullanmaya başlayınca unuttum. mecburen devam ediyorum oto ile.

otomatik tabi ki. bir süre düz vites kullanmak zorunda kalmıştım, zamanla alışmıştım ama biraz zorlayıcı bir süreçti. trafikte çok yoruluyordum. otomatik çok daha rahat geliyor ve gerginlik olmayınca dikkatimi daha iyi toplayabiliyorum.

Düz kullanıyorum. Otomatik olmasını tercih ederdim.

@rucka boji+1

özellikle istanbul trafiğinde oto. şart.

Düz. Hiç otomatik kullanmadım daha. Eski kafalıyız biz ailecek, bütün arabalar düz. Belki kullansam severim otomatiği.

şimdiye kadar hep düz kullandım. 1 sefer de kısa otomatik deneyimim oldu.

yarın araba alsam otomatik alırım. eskinin teknolojisine para vermek istemem böyle bir durumda.

otomatik. iphone 7 yerine iphone 3g kullanmam. yeni teknoloji > eski teknoloji benim için.

Otomatik. Dur kalk trafikte düz vites rezillik. Minibüse binmekten de nefret ediyorum bu yüzden. Sürekli sarsıyorlar arabayı.

Düz kullanıyorum, ama otomatik olsun isterdim, ama çok pahalı.

Düz vitesi seviyorum, sıkış trafikte de artık otomatikleşiyor hareketler rahatsız etmiyor ama otomotik düşmanı değilim, düz vitesle aynı performansı verecek kadar gelişirse teknolojisi onu da tercih ederim.

düz kullanıyorum ve düz tercih ediyorum. debriyaj ve vitesi kullanmak hoşuma gidiyor.

Otomatik varken düz vites saçma geliyor

Otomatik tabi ki. son 3 aydır otomatiğe geçtim. acayip rahatladım. resmen eve dinlenmiş olarak geliyorum.

kesinlikle otomatik tercih ederim.

otomatik kullanıyorum, otomatik tercih ederim.

Önceki üç arabam manueldi. Şimdi otomatik, ve büyük rahatlıkmış. mecbur kalmadıkça bir daha manuel kullanmam diye düşünüyorum.

Düz kullanıp otomatik isteyenlerdenim.

düz kullanıyorum eski bir araç. istanbul trafiğinde çok yoruyor. tercihim tereddütsüz otomatik vites olur.

Pek emin olamadım ama benim anladığım şöyle:
Bu madde uyarınca ön ödeme yapılan tutar, kalan kredi/borç tutarından vadenin tersi yönünde (yani son vade döneminden başlayacak şekilde) düşülür/değerlendirilir.

çok fazla ama tom ve jerry ile bugs bunny arasında kaldım.

candy

2. sırada da ay savaşçısı vardı

3te de bugs bunny

Taş devri ile Hollywood Yaramazları

sırasıyla ilk 3

road runner, jetgiller, şirinler

Hollywood Yaramazları, Taş Devri, Ninja Kaplumbağalar, Tom ve Jerry.

bir de, spider man'i hep çok sevmişimdir kendimi bildim bileli.
hâlâ da izlerim.

captain tsubasa, beyblade, yugi oh, casper, scoby do.

Teletabiler, Şirinler, Taş Devri

Şirinler, Taş Devri ve Jetgiller. Ama en çok Şirinler.

Maske

Maske

Şirinler hatta bu yaşımda geçen hafta sinemada yeğenim ile izledim; ondan daha çok ben eğlendim.

Şirinler ile ilgili çeşit çeşit çocukluk hikayelerim de vardır; evlendiğim günün akşamı şirinleri izleyip şirinleri izleyip yatacağım demek gibi. piknikte babama saatlerce şirinleri aratıp bulamayınca 'ben iyi bir çocuk değil miyim?' diye aglamaya baslamisim. Babam 'şirinler bu ormanlarda yaşamiyor' diye kandırmış beni. Ayrıca belirli bir yasa kadar da şirinlerin evi diye mantar yemeğimi hatırlıyorum.

Böyle bir şirinler aşkı vardı bende.

pokemon

Uçan kaz, clementine, candy, heidi, değerli

life with louie
mad jack the pirate
voltran
ghost busters
heman
xmen
maske
şirinler

youtu.be

402 no'lu sınıf
heidi
şirinler

star da yayınlanan spider man
alkislarlayasiyorum.com

fox kids ve jetixtekilerin hemen hepsi. onlardan öncede kanal dedekiler.

pazar sabahları voltran, okul sonrası he-man, bir de clementine vardı huzursuz ederdi.

Looney tunes. Bugs bunny'yi o kadar sevemezdim ama diger karakterlerine bayilirdim.

Bir de Maske'nin yeri ayri tabii:) MUthis karakterdi:D Kilodu kafaya gecirme hareketi bende aliskanlik yapmisti, kapsonlu giyenlerin kapsonunu cat diye kafasina gecirmekten kendimi alamiyorum. Yasim 29, hala yapiyorum:D

en sevdiğim şirinler'di. onun arkasından da snoopy, simpsonlar, red kit ve heidi gelir.

ek: varyemez amca ve rocko'nun modern yaşamı (gerçi bunu 11-13 yaş arası falan izlerdim, geç çocukluğa denk düşüyor yani) da vardı.

www.youtube.com

jetgiller, aslan kral, scooby doo, haa bir de tsubasa ve beverly hills

Esteban, Sirinler, Varyemez Amca, Tsubasa, Genki, Clementine, Voltran. Kucuklugumde Trt1den baska kanal olmadigindan ne yayinlansa gozlerimizi dort acip izlerdik.

Ay savaşçısı. Bu aralar yeniden başlamayı düşünüyorum hatta.

valla çok vardı yaaaa <3 hala da düzenli olarak çizgi film izliyorum -tabi artık animedir, familiy guy'dır, southpark'tır falan seyrediyorum ama olsun :D -

looney toons'un tiny toons diye bir versiyonu vardı, ana karakterlerin çocuk versiyonları vardı, mesela erkek çocuk tavşan -ne demekse- maviydi, kız olanı pembe gibi :D onu severdim.

sihirli kurdele'ye bayılırdım, hatta daha geçenlerde tekrar bitirdim :D ara ara izlerim hala :3

sailor moon, wedding peach gibi mahou shoujo - magical girl animelerini severdim, hala da severim :D sailor moon galp

bir de mavi suyun sırrı vardı trt'de, hatta disney sonra buna benzer bir çizgi film de yaptı, onu severdim çok.

bir de luff-a-lympics vardı aldkşadkadkasi onu çok severdim.

aa dragonball'u unuttum!! <3 XD

he-man ile she-ra'yı da severdim, ama aşırı değil.

şeker kız candy'e ba-yı-lır-dım! terry grandchester <3 zaten kızların efendi adam yerine piç tercih etmesi hep bu pezevenk yüzünden XD

şirinler'i hala çok ama çok severim, oyuncaklarını biriktiriyorum :3 hatta ufak birşey: bir yüksek lisans+doktora dersine, hoca her derste sabahleyin kinder sürpriz yumurta getirirdi, biz de bilmemkaçyaşındaki eşşek kadar "çocuklar" hepsini biriktiriyorduk -bu dediğim 3-4 sene önce falan oluyor- hepimiz asistandık, hepimizin odası ağzına kadar kinder'den çıkan şirinler oyuncakları ile kaplanmıştı XD

aa varyemez amcayı da çoook severdim! ve dark-wing duck! yeah! darkwing duck'a bayılırdım, çok seksiydi bence XD

tom ve jerry demiş miydim? :D

bi de slam dunk ile tsubasa'yı da severdim ama asla sportif bir insan olmadığım için daha çok arkadaşlık duygusu yüzünden severdim sanırım :/

disney çizgi filmlerinin hepsini de severdim, hatta trt'de bir seri halinde hatırlamışlardı diye hatırlıyorum, babam hepsini kasede kaydetmişti, oturup seyrederdik ailecek.

bir de uçan kaz nils ile çanta kafa-testerella ikilisini severmişim daha da küçükken ama ben hatırlamıyorum, annemle babam anlatıyor :D

ha bir dee!! MAGIC KNIGHT RAYEARTH! sihirli şövalyeler! bu da magical girl cinsinden, ama clamp evreni çok başkadır ve manyaktır, o yüzden ayrı bir yeri vardır bende :)

ha bir de şunlar var: maske -aşıktım XD- , tazmanya canavarı -evet looney tunes ama ayrı belirtmek istedim, çünkü aşıktım-, kaptan mağara adamı -aşıktım-, çakmaktaşlar, jetgiller -zamanda nasıl gidip geldim belli değil XD hannah barbara'nın hangi çizgi filmi varsa artık XD - BEVERLY HİLLS GENÇLERİ!!! BİANCA <3 ALDSJKİDKAİ kötüyüm kabul XD bi de çok küçük olmasam da, nickelodeon'daki çizgi filmlerin çoğu: rocko's modern life, kablam, hey arnold!, rugrats, ahhh' real monsters, catdog vs vs

en sevdiğimi sormuşsun ama ben hepsini de en çok sevdim *hüzünlü kemanlı müzik girer* :,)

Digimon harikaydı. Sonrasında beyblade, pokemon, megaman, shaman king, yugioh. Hepsi de güzeldi.

şirinler, tom ve jerry, çizgifilmden sayılırsa eğer teletabiler, pokemon, sailor moon,
life with louie, 402 no'lu sınıf, çılgın korsan jack, örümcek adam, süper kene,
sünger bob, the wild thornberries, rugrats, danny phantom.. çok var daha :D

Şirinler
Tom ve jerry
Bugs bunny

Batman, He-Man, Conan, Rambo, Tsubasa, Richie Rich

oscar
he-man
ninja kaplumbağalar

arkideş: bugs bunny.

ağaçkakan woody vardı bir de.

şirinler tabii ki, he-man.

www.youtube.com

bi kedi gördüm sanki.

Bunun için bu araştırmanın en eğlenceli yönlerinden biridir diyebiliriz (ya da basitçe "bu durum, bu araştırmanın en eğlenceli taraflarından biridir"). Bir insanın çok büyük boyutlu bir molekülden kaynaklanan bir yumruyu (şişkinlik) hissedebildiğiini keşfettik.

ben, (büyüklüğü) çok büyük bir molekülün büyüklüğüne denk gelen, diye anladım.

psikoloji ve sanat seviyorsan psikeart
aktif bir sinema takipçisiysen psikesinema
bilim seviyorsan popular science

Tarih seviyorsaniz atlas tarih tam abone olmalik bir dergi, ustelik baski kalitesi de tam koleksiyon yapmalik.

magma

kesinlikle çok güzel bir dergi

Magma

edebiyat için varlık dergisi olabilir; yıllık 150 liraymış.
hep istemişimdir bu dergiye abone olmayı.

Magma demeye gelmiştim. Bilim ve teknik diyerek ekleme yapıyorum.

bütün dünya

güncel hukuk

magma diyecektim birkaç arkadaş söylemiş :) ben de ekleyeyim

Popular Science + 1 (Şu an elimde hatta)
Bilim ve Gelecek de güzel bir bilim dergisi.
Geo.
Magma hakkında çok güzel şeyler duydum, çok merak editorum.

2- evet. vurgulamak icin.

1'den pek emin olamasam da benim önerim:

1) rakipleri gibi yeni dünyaya açılıp kendi yurtlarında daha küçük bankalar satın aldılar.

2) Küçük devletler o zaman da vardı, ancak bu devletlerin günümüzdekilere - örneğin Roma İmparatorluğu gibi, benzemeleri için daha birçok yüzyıl geçmesi gerekecekti.

edit: bohr'un tercümesi bence de daha doğru.

1- rakiplerinin yeni dünya'ya bakıp kendi memleketlerinde ufak bankalar satın aldıkları gibi.

2- aslında puc'un dediğinin aksine

küçük devletler vardı, fakat şu ankine benzer (roma imparatorluğu gibi) ülkelerin ortaya çıkışından yüzlerce yıl önceydi.

xaomi band'lara bakabilirsiniz, hem Türkiye'de satılıyor hem de ortalama olarak kaliteli. Beğenmezseniz üzülmeyeceğiniz fiyatlara var.

2 yıla yakındır kullanıyorum, fitbir charge hr modelini. neredeyse her gün kolumda. bendeki eski modeli, kayışı ile ilgili bazı sorunlar olsa da müthiş bir alet olduğunu düşünüyorum. kayış da değişebiliyormuş.
Çakmasını kullanmazdım.

fitbit charge hr kullanıyorum memnunum. denildiği gibi kayışı sıkıntılı ama olsun. çakmasından aynı performansı göremeyebilirsin.

Fitbit alta kullanıyorum ben de memnunum çok şık hem de işlevsel, şarjı da 5-7 gün arası gidiyor.

borçlarını ödemek sana koymayacaksa 1.6 olanı değer

kaçar beygir bunlar?

1.6 daha az yakıyor

1.6 olan 136 beygir
1.3 olan 95 beygir

ikisi de sport model.

Motor gücü olarak hatrı sayılır fark var bunun yanında yakıt tüketimleri de benzerdir hatta 1.6 daha az bile yakar. orası kesin. 1.3 cdti 90hp/200nm fiat-gm ortak geliştirilen motor, doblo punto corsa da kullanıldı. diğeri 1.6 gm kendi ürettiği 136hp/320nm, sınıfın en güçlü motorlarından birisi.
seni zorlamayacaksa 1.6 al. donanım paketleri de önemli ayrıca. 1.6 bile olsa ben boş paket astra almazdım. sport, hatta cosmo mümkünse.

1.6 modelini al çok kastırmayacaksa

1.6'yı al kardeşim. 10bin lira için kafanı taşlara vurursun hergün yoksa.

1.3'ü bilemeyeceğim ama sıfır aldığım 2014 1.6 hb sport modelini bir yıldan fazla kullanmıştım. bayağı memnundum.

1.3 var bugüne kadar bir eksiğini görmedim. borç toplamak yerine ucuz olani al.

1.6 136 1 yıl kullandım, çok iyi. hızlanması, uzun yolda gidişi, güçlü olması vs. gerçekten keyif veriyor.

opel astra 1.6 cdti 130 küsür hp diyerek oyumu kullanıyorum. 1.3 cdti 2013 modeldeki ağır kasadan dolayı hantal kaçtığı için yakıt tüketimini de olumsuz etkiliyor. tek avantajı 1.3'ün motorlu taşıtlar vergisinin az olmasıdır o kadar.

---------------

daha iyilerini alırsın demek biraz güç, 2015'te 1.6 dizel astra tam donanım 90bin tl civarıydı zaten.

------------------

not: opel'in kullandığı 1.7 litrelik dizel motor harici tüm dizelleri fiat motoru kökenlidir. 1.3, 1.6, 1.9 ve 2.0 olmak üzere değişir. hepsi fiat'ın jtd isimli commonrail'inin farklı hacim ve turbo sayısıyla kombinasyonudur.

Bende 1-2 ay içinde bir karar belgesi gelmişti. İstekdışı bir servise üye edilmiştim. Telefonla da sorulabilir.

@puc: arıyorum ama bana sırayı göremediklerini söylüyorlar.

Sıradan kastını anlayamadım, yine de sürecin ne aşamada olduğunu söylemeleri gerekiyordu diye düşünüyorum.

sorun edebilirler,
daha önce o pasaportla schengen bölgesine girip çıkmışlığınız varsa belki sizin için kolaylık olabilir...

girdim. ispanya fransa hollanda ve geçen yaz sakız adasına girdim? yeniden pasaport mu çıkarmam lazım

bu konuda kimse kesin bir şey söyleyemez,
ama ben olsam yeni pasaport çıkarmakla uğraşmazdım bir hafta için.

edit: pardon pasaportunuzun bitmesine iki ay kalmış, sorun çıkarma ihtimalleri yüksek gibi geldi şimdi.

yeniletmekte fayda var bence. sorun çıkarmaya yer arıyolar zaten.

İki ay kadar oldu yenileyeli. Beklemediğim kadar çabuk geldi. Pazartesi belgeleri verdim, perşembe elime geçmişti. Belki alırlar ama ben olsam riske girmez yenilerdim. Ayrıca nasıl olsa yenileyeceksin değil mi?

riske girmek inan ki çok gereksiz.

ya yeniletiriz de çok pahalı ya :) yeşille temiz temiz giriyodum. şimdi bordo alıcam harcıydı vizesiydi 1000 i yaslıyor malesef

Bildigim kadariyla gecerlilik suresi vize alirken onemli. Giris yapmak icin sureyi sonuna kadar kullanabilirsiniz diye biliyorum.

@vudin zaten pasaport süresi yeterli değilse vize vermiyorlar, arkadaşın durumunda yeşil pasaport var, o yüzden aynı şey geçerli olmayabilir.

Yesil pasaportun bitimine 90 günden az kalmışsa kesin olarak giremezsin schengen', konsolosluk kaynakli kesin bilgi.

MOBILODEME KAPAT yaz 7878'e yolla bir daha bu tarz yerlerden para kesemez

şikayetinizi btk ya iletin, hiç bir şekilde onayınızın alınmadığını iptal için verilen telefondan kendilerine ulaşaılamadığını belirtin ileride bu tür şeyler yaşamamk için telefonunuzu mobil ödemelere kapatın

tuketici.btk.gov.tr

@patatesli @Sir 2 hafta önceki aramamda kadın mobil reklamlara kapattığını söyledi. Şimdi mobil ödemeyi de kapattım. 110 TLlik zararımı tazmin edebilmek için ne yapabilirim?

btk şikayetini dilekçe havasında yazın, rızanıs dışında alınan ücretin iadesini talep edin.

m.yeniakit.com.tr

Şu haberdeki durum. Benim de başıma geldi. Vodafone'dan numaralarini aldim. Firmayı aradim. Avukat oldugumu, dolandiriciliktan savcılığa şikayette bulunacagimi, para icin dava acacagimi vs söyleyerek çok sert tehdid ettim. En sonunda IBAM istediler ve parayi iade ettiler.

Ayrıca patatesli yumurta'nın söylediği önlemi de al bundan sonrası için.

Bosuna vodafone ile de ugrasma. Onlar araci gibi bir sey. Telefon üzerinden sözde satin aldigin bir hizmet faturana yansiyor. Asil kayit yapan yere gidiyor yine para.

Benim de başıma benzeri geldi, arayınca iban istemişlerdi iade için. Neyse tüketici hakem heyetine dilekçe ile başvurdum, bi zaman sonra kendileri beni aradılar, iban verdim iade ettiler. Bende vodafone biz karışmıyoruz demişti, sadece ilgili şirketin telefonunu vermişlerdi. Umarım halledersin.

working(services de diyebilirsin) has been stopped. fault has been fixed. we continued the work safely.

anlarlar sanırım :)

the junior jr'ye ek olarak son cümle:

"the working proceeded safely from where it stopped."

ek olarak yukarıda working ve fault'un önlerine 'the' gelir diye düşünüyorum.

Article'lara ek olarak, working yerine work veya workpiece, fault yerine failure gelirse daha iyi olabilir.

Arkada beraber oturmaktır koçero

arkada beraber, arka doluysa sen öne geçersin

arka +1

hatun tek başına camdan dışarıyı seyrederken şoförün üniversite okuyan iki çocuğunun maceralarını mı dinleyeceksin?

kamoon!

Aslında arkada beraber oturmaktır ama yurdum taksicileri nedense bunu kendilerine hakaret olarak algılayabiliyorlar, özel şöför muamelesi gibi( e ulan şöförlük değil mi yaptığın amk, parasını almayı biliyorsun) surat yapanını, soruna veya iyi akşamlar lafına cevap vermeyip patinaj çekerek giden örneklerini görünce ben genelde öne oturmaya başladım.

Özetle, ülke topraklarında tam tersi olsa da aslında arkada oturmaktır.

arkada beraber.

arka +1 ayrıca filteria +1
kapıyı açarsın, ablamız oturur, kapıyı nazikçe kapatırsın, sonra diğer tarafa geçip ablamızın yanına oturursun. böylece diğer tarafa kaykılmak zorunda bırakmazsın.

Arkada beraber

hepsini okudum.çok güzel, çok severim zaten yaşar kemal'in kitaplarını da.

liste yapılacak kadar çok karakter yok.ama tabi bu tarz nehir romanlarda araya çok zaman da sokamamak lazım bence.diyorsan ki 2 kitap arasında 1 sene olabilir o zaman liste yap bence de.
bazen ben de düşünüyorum bazı kitaplarda acaba liste yapsam mı diye de üşenip vazgeçiyordum ama ince memed serisinde hiç böyle düşündüğümü hatırlamıyorum.

edit: bir de emin misin 2000 sayfalık kitap şeklinde okumaya.insanın gözü korkar.en azından benim korkuyor, hepsini ayrı ayrı alıyorum.

delta serisi kitapları severim. bir dinazorun anılarını okumuştum 1000 küsür sayfaydı. ama herhalde iki yıl filan sürmüştü (keşke böyle sündürmeden okuyabilseydim, olmadı).

yalnız kitabı aldım da gerçekten dediğin gibi korkutuyor. yanında başka kitaplar da aldım, şimdi bunu geriye mi atsam diye düşünüyorum.

araya birer kitap koyup gidebilirsin bence.zaten okuyan bi insana da benziyorsun ( yetkili bir abiye benziyorsun gibi oldu :) günde 30 sayfa okusan gayet toplamda 2 ayda biter işte

pardon bir hata yaptım, mina urgan'ın ingiliz edebiyat tarihini okumuştum diyecekken karıştırdım. bir dinazor'un anılarını okumadım.

(içeriğinden bağımsız) büyük ciltleri okumak pratik değil gibi. mesela yatakta koca cildi kucağına alıp okumak zor olmuyor mu? yanında da taşıyamazsın kolayca. böyle kitapların koleksiyon için basıldığını düşünmüşümdür hep.

Delta serisi gene daha makul boyut olarak metisin yüzüklerin efendisi veya ithakinin edgar allan poe tüm eserlerinden.

İnce memed'e gelecek olursak ilk kitap akıp gitmişti ancak sonraki kitaplar da zorlandım. İlk kitaptaki havayı yakalayamadım.

Kitap kitap bölerek okusan daha mantıklı olur.

@eleutheiros: haklısın. poe'yu ben de okudum ve aynen senin gibi düşündüğümü hatırlıyorum. yatakta uzanarak okumak pek mümkün değildi. büyük kitaplardan metis'in yer deniz'ini, karanlıkta 33 öykü'yü, otostopçunun galaksi rehberi'ni okumuştum, okunması kolay değildi. ama bu delta serisi kitaplar hem boyut olarak daha iyi gibi (yazılar çok küçük olsa da), hem de derli toplu olması açısından göze hoş görünüyor. ama okuması yine de çok zor.

vikipedide karakterlerin bir kısmı hakkında bilgi var. bu size yetmezse ben ufak bir not defterine karakterleri sıralıyorum. mesela şöyle
1- ali (sf 1)
2- ayşe= alinin annesi (sf 7)
3- zeynep=2.nin komşusu (sf 23)
4- ...

call me tomorrow at bla bla bla.

ona göre belirt.

başına bi lütfen ekle bari

Could you please call me at 2 p.m. your local time?

Yani onların yerel saatinde aramalarını istiyorsun, sana göre 16:00 oluyor. Tabii eğer onların saati 2 saat gerideyse.

local time demek bir türlü aklıma gelmedi şu basit cümleyi bile kuramadım yarın telefonda ne halt yiyeceğimi merak ediyorum. hepinize çok teşekkür ederim.

My local time is GMT+3.
I would be happy to talk to you tomorrow at X p.m/a.m in your local time
veya
It would be great if you could call me tomorrow at x pm in your local time.

senin hayalin bu neden salakça olsun..herkesin popisi kendine..

hayallerimizi de çaldılar be baharat.....

Bence salakça ama hayal senin sonuçta, no dizrizpekt.

benim hayalim yat sahibi olmak. sahip olmak ama zaman da ayırabilmek.

ben birkaç yıl önce "stuffocation", "happiness by design", "affluenza" ve "the magic of tidying up" kitaplarını okudum, bunların hepsi hayatta derli toplu olmanın, bir şeyler biriktirmemenin, eşya yerine deneyime yatırım yapmanın (experientialism), minimalist yaşamanın vs önemini vurgulayan kitaplar. onların ardından, dediğiniz gibi bir şeyi yapmak imkansız geliyor. Seçim sizin tabii, salakça falan demek düşmez de ben aktif olarak kullanmadığım hiçbir şeyin evimde olmaması taraftarıyım.

Hayalim var ama sizinki gibi değil. kitap yazmak bilmemne, o tarz şeyler.

bu hayal üzerinden gidersem benim de gözüme kestirdiğim bir kulaklık var sony mdr a1, birsürü kulaklık yerine kullanım şekline göre 2-3 tane üst seviye almak daha mantıklı değil mi ? gerçi koleksiyonerlik işlevsellikten öte birşey

V-Rod almak var.

ilginç hayal, beni pek cezbetmedi,

4 ana yönün en ucundaki topraklara gitmek hayalim.

daha önce kulaklık biriktiren duymamıştım seni tanımak isterim yiğidim. bana da salakça geldi ama zevk senin napak :)
benim hayalim bir tırın yolcu koltuğunda avrupayı gezmek. gündüz kafayı çeke çeke göre göre gezmek :D

Benim hayalim Reis'i padişah olarak görmek ❤

Var.

Nepal'e gitmek

iyi bir pilot olmak

Denemek istediğim her şeyi denemek.

neden salakça olsun o da sesin hayat tarzın, ben de istiyorum güzel bir kulaklık ama pek anlamıyorum.. böyle konserdeymişsin gibi hissettiren..

benim hayalim de ülke ülke dolaşıp yöresel yemeklerini ve içkilerini tatmak istiyorum, en sonunda da bir denizin kum tanesinde ya da bir yengecin soluğunda son nefesimi vermek..

dünya turu

gezilecek sehirler ve ulkeler var.
chicago - nedense gotham city'yi andirdigi icin.
los angeles.

ingiltere.
japonya
yeni zelanda.
endonezya.

bunlari gezip gormek istiyorum.

salakça değil ama benim ilgi alanımda değil. Antika kulaklık olsa bir nebze daha çekici gelebilirdi.
Benim hayalim ise deniz kenarı ve ormanlık bir yerde ailemle sorunsuz ve uzunca bir çadır/karavan kampı yapmak.Bu konuda hiç bir malzeme eksiğimin olmaması.

hayal kurmayı bırakalı çok oldu. hayale en yakın isteğim dalış hocası olup tekne üzerinde hayat yaşamak.

Sevdiğim kadının hayatımda olması, yanımda olması. Diğer hayallerim olursa olur çok takmıyorum başka şeyleri.

dünyayı o turist mutluluğuyla gezmek isterdim.

Şaraptan ırmaklar, bira havuzları, rakı şişesinde balık olmak.

Hiç yok

Hayalden öte hedef, heves olarak adlandırdığım dövme yaptırmak var. Düşününce bile mutlu oluyorum.

Kitap yazmak olabilir

Kapıyı açıp iki adım gidince ayağımın toprağa değeceği bir evde oturup, kendi toprağımdan yetişen ürünleri toplamak, kendi tavuğumun yumurtasını yiyip kendi keçimin sütünü içmek istiyorum. Ailemle huzur içinde sessizce yaşamaktan başka hayalim yok

Yazının başını okurken ne olacak o kadar kulaklık dedim ama sonra gözümde bahsettiğiniz gibi bir duvar canlandı. Kulaklık da sizin merakınız, "salakça" diye tanımlanamaz bence.

Bu açıdan baktığımda hayal değil ama içinde bulunduğum aşamaları bitirince benim de güzel bir çalışma odası hazırlama planım var :)

Ek: Mesela ben de kutuları seviyorum. Baktığında salakça boş kutuya para vermek. Ama seviyorum :) Esyalarımı kutulara koyup odayı onlarla şekillendirmek hoş geliyor.

nobel ödülüne layık görülmek.

hayaller yıldızlara benzer, gidemezsiniz ama bakarak yön belirlersiniz.

Gezip görmediğim yer kalmasın istiyorum. En büyük hayalim bu.

Sizinkine benzer türde olan hayalim;

Çok büyük bir kütüphanem olsun istiyorum.
Özellikle eski kitapları çok severim. Bütçem elverdiğince yarı antika kitapları almaya çalışıyorum (antikalara elvermiyor henüz :))
Kütüphanemin bir köşesinin sadece sevdiğim eserlerin 1. baskılarıyla, eski basımlarıyla dolu olmasını istiyorum. Böyle işte. Bakalım..

Gezebildigim kadar çok ülke gezmek istiyorum. Farklı insanları göreyim, hayat tarzlarını öğreneyim diye. Zaten çoğumuz bunu istiyoruz anlaşılan.

Bir de bahçeli minik bir ev. Bahçede köpeğim koştursun, kedim oyun oynasın. Ben kitabımı okuyayım, pikabimdan müzik dinleyeyim. Bahçeye çıkıp yeşil içinde kahve içeyim. Hani vardır ya sıcak, huzurlu ev tasviri. Ondan işte. Çok şey istemiyorum sanki.


Sizinki gibi hayale benzer benim de gezdiğim yerlerden aldığım biblolari bir odanin raflarına tek tek dizmek var. Ufak ufak almaya başladım, bakalım :)

Cogunluk salakca buldugu icin yazma ihtiyaci hissediyorum. Bence guzel fikir.

1- kitap yazmak
2- büyük müzeleri gezmek, önemli tiyatro ve operaları izlemek
3- yeni ülkeler gezip kültürler görmek

Motosikletle önce Güney Amerika ardından Asya' yı gezmek istiyorum. Gerçekleştirebileceğimi biliyorum.

çok geçmiş olsun. Bol karabiberli nane limon kaynat o biber boğazını yaksın.

biraz saçma olabilir ama ben küçükken boğazım çok şişince annem taze ekmeğin o üst çıtır yerleri var ya orayı az çiğneterek yuttururdu bademciğini yırtsın rahatla diye ve işe de yarardı. sen de bir dene istersen ama hemen etki etmese de daha sonra etkiyi alırsın.

bal+zencefil+sıcak su karışımı iyi geliyor bana.

benim de yılda bir senin gibi oluyor boğazım çook kötü bir durum, psikolojisini bile etkiliyor insanın anlıyorum seni, özellikle yutkunamamak beni de deli ediyordu. acil şifalar diliyorum.

@mavipanter'in dediğine yakın olacak, sıcak bir suyun içine limon + bol karabiber

Akut tonsilit. Bırak nane limonu antibiyotik bile zor işe yarar. İğne.

*taze zencefili rendeleyip limonlu sıcak su içerinde 3 dakika demledikten sonra onu içmek(siz bal da katabilirsiniz), sabah akşam yapınca bayağı işe yaramıştı bende.

*biberli çaylar(mesela pul biberli yeşilçay)+1

*adaçaylı gargara da yaparsanız o da gayet rahatlatıyor.

Sarımsak çiğnedin mi? Ben başlar başlamaz iki üç diş sarımsağı çiğnerim iyice, ağzımın boğazımın her yerine değmesini sağlarım. Ertesi güne daha rahatlarım. Uzun zamandır yapıyorum, başlamadan bitiyor.
Bir dene istersen, zararı olmaz faydası olur zannımca.

majezik in antibakteriyel bir özelliği olduğunu düşünmüyorum.
tedavi amaçlı ilaveten tantum verde sprey kullanabilirdin.
pastil olarak gerçek etken madde içerikli strepsils tarzı pastil kullanmalıydın.
yinede doktora görünmek en iyisi durumun faranjite doğru gidiyor.

ben de iki gündür çekiyordum, daha bugün geçti. bal ve zencefili çok sık duyuyorum.
bugün bana şu önerildi: yarım çay bardağı bala küçük küçük limon parçacıkları atıyormuşsun, üzerine de azıcık zencefil, rende şeklinde herhalde.
ayrıca bir de ılık sahlep de iyi geliyormuş.
ne durumda olduğunu çok iyi anlıyabiliyorum, çabuk geçer umarım.

nezle/grip degilse, bogaz cogunlukla streptokok bakterileri enfekiyonundan dolayi boyle boyle olur. bunun icin de ya streptokok icin ya da genis spektrumlu antibiyotik alman lazim. muayene olmanda fayda var.

ev isi agri kesici cozum ariyorsan, karanfil. agzinda bol bol cigneyebilirsin ve sicak suya bolca atip, esansini suya saldiginda, ilik haldeyken bogazinda gargara yapabilirsin. hem ilik oldugu icin yumusatir hem de karanfil agri kesici ozelligiyle bogaz bolgesini biraz rahatlatir.

surekli ilik su icerek nemli tutmanda fayda var.

1 hafta geçmemişti bende de. Doktora gittim serum taktılar, boğazı uyuşturan gargara verdi, bir de ismini hatırlayamadığım bir hap vermişti. 3 gün sonra eser kalmadı ağrıdan. 1 gün de rapor vermişti bu arada.

Alınganlık yapmıyorsun, bizim kiracımız da bankamatikten yatırıyordu 10 tl havale ücreti kesiliyor ve onu kiradan düşüyordu. Hatta bazen 2 parça halinde yatırıyodu 20 tl gidiyodu. Ben söyledim en son dayanamadım, şimdi internet bankacılığından yapıyor 3 tl kesiliyo ahahah :D buna bi şey diyemedim, 2-3 tl olsa söylemezdim sanırım, yüzüm tutmuyor.

Rahatsız edici bir durum ama vergi kaçırdığınız için size müstehak.

Vergi kaçırmıyorum. Aldığım kirayı sonra kendi hesabıma -kiracının TC Kimlik nosunu kullanarak- kartsız olarak kira transferi olarak yatırıyorum.

@barbaros 10 lira da öyle kaybediyorsun yani? Verginin vergisi alınıyor zaten karşim kaçırıyosan utanma söyle, araba alırken 1,5 araba da devlete alıyoruz en basitinden, yatırma yatırıyosan. :D

@ekatarina enpara kullandığım için komisyon ücreti ödemiyorum. Ama öyle olsaydı bir de o can sıkardı.

@acemi su-ısınma gider pusulası dairede oturana gidiyor. Yani, ne kadar su-ısınma parası vereceğini biliyor.

anlamadım. ısınma gideri 172 geliyor ve sana 170 veriyor? manyak mı bu adam ya? 324'ü 318'e nasıl yuvarlıyor peki. neden 320 yapmıyor onu da anlamadım.

bence ilk fırsatta uyarın

@burya, ben yanlış yazmışım. 318 TL'ya yuvarlıyor.

Kimseyle de kötü olmak istemiyorum. Ne diyeceğimi de bilmiyorum.

Hocam kirasını düzenli veriyorsa hiç seslenme, 5-6 tl bir şey değil gerçekten, bak biz daha ocağın kirasını yeni almaya çalışıyoruz :( düzenli kira veren kiracı çok kıymetli küstürmeyin.

ben aynı durumda olsam yukarı yuvarlarım. ince hesaplar yapmayı sevmem. 42 kuruş eyvallah tamam ama 172 tl ile 170 tl arasında bence itiraz edilmeye değecek fark var. sonuçta vermen gereken bir para, hangi markette 2 tl eksik para verebilirsin. o zaman marketlerde de öyle ödeme yapsın.

uyuz oldum la bu adama ben

@ekatarina, aslında kusura bakma gibi birşey dese bu kadar içerlemeyeceğim ama bu durumda benim görmediğimi, beni salak filan mı zannediyor, diye düşünmeye başladım. Bunu söylemese de bu yaptığını içime atıp -sizin dediğinizi yapıp- birşey söylemeyeceğim sanırım. Sizin dediğiniz gibi, biraz da kirasını düzenli ödediği için birşey diyemiyorum.

@burya, bu akşam -özellikle- 172 TL'ya biraz vurgu yapacağım ama anlamazsa çok üzerine gitmeyeceğim.

barbaros başkasının hakkına saygılı birine benziyorsun. anlattığın kadarıyla naçizane tavsiyem bu tür ufak şeyleri dert edip canını sıkma. kiracını tanımıyorum, onu da kötülemek istemem ama bazı insanlar böyle, başkasının hakkı pek umurlarında olamayabiliyor maalesef. şimdi ayıp değil mi böyle yapıyorsun desen belki de ya 2 liradan ne olacak deyip üste çıkmaya çalışacak.

öte yandan bazıları da bir lira borçlu kalsa huzur bulamaz. boşver en iyisi bunlar gibi olmak.

Aslında burada ödenilen kirayı bilerek yorum yapmak daha mantıklı, adamdan 2000 lira kira alıp, 2 lirayı dert ediyorsan burada bir sıkıntı var demektir.

@puc ben kimsenin hakkına girmeyi sevmediğim için herhalde bu kadar kafama takıyorum. Aslında burada hakkımın da peşinden koşmuyorum. Neyse, senin dediğin gibi yapacağım.

@balpolen, sorun verilen kirada değil. Sorun bana eksik verdiği aidat ve su-yakıt parası.

Naruto derim.

Slam Dunk. (Basketbola lisede hoşlandığı kız için başlayan Hanamichi'nin azmini görüp de etkilenmesek elde değil. Aynı zamanda çok da komiktir. )

mesial'daki elemanın yeri, diş etrafındaki (dişe göre) dönme ekseninin protez'e (denture) dik olduğu HBP'lerde özellikle mantıklıdır/kabul edilebilirdir/mümkündür.

distal kelimesi yok yalnız.

(bkz: google docs)

Google drive ya da öne drive bu dediğiniz işleri yapar. Hatta Google drive geçmiş de tutuyor, istediğiniz noktaya geri donebiliyorsunuz.

şu sayfaya bir baksana, belki işine yarayabilir:
www.howtogeek.com

iyi bir şey bulamazsan otur tekrar matrix üçlemesini izle. ben bugun bilmem kacıncı defa izledim, pisman degilim.

the rover

net diyorum bak çok iyi

the road (iyi)
the colony (orta)
resident evil serisi var (orta)
waterworld (eskilerden, iyi)
I am legend (iyi)
ovlivion (iyi)
delicatessen (fransız, süper)
equilibrium (iyi)
pandorum (iyi)

28 days later, sararsa 28 weeks later.

the book of eli.

mad max serisi (eski üçleme + fury road)
snowpiercer
the postman