Yediklerinin nitelikleri daha önemli. Örneğin esmer dediğiniz ekmek sanayi tipi mayayla gluten oranı yüksek buğdayla yapılmışsa çok da fayda beklemek doğru değil...

Haklısın @digits.

Temel olarak dikkat ettiğin şeyler var mı

taze fasülye - bulgur pilavı ve yoğurt. (ya da salata :D)

zeytinyağlı pırasa, ayran, roka-domates-ceviz-beyaz peynir-nar-bol nar ekşili-zeytinyağlı-limonlu salata. bu akşam bunları yedim mesela.

pırasa yemeğine +1
fırında somon - yapımı çok basittir.
tam yemek gibi olmasa da ton balıklı salata da eklenebilir.
kara lahana, maydanoz, havuç ve marulu rondoda küçücük hale getir. üzerine bir paket ton balığı, ve zeytinyağı.

lifli besinlere de yer vermek lazım. benim bildiklerim, mercimek çorbası, bezelye, kuru fasulye.
naçizane ekmeği tamamen çıkarmanı öneririm.

öncelikle ıspanak hakkındaki doğru bilinen yanlışı düzeltelim: yoğurtla yenildiğinde ıspanaktaki demir emilimi engelleniyor. ama c vitamini içeren bir şey ile, yeşil yapraklılardan bir salata veya portakal ile yenildiğinde bu demir emiliyor.

et suyu mercimek+ haşlanmış brokoli ve havuç + bulgur

tarhana + nohut+ bulgur

yayla çorbası + biber dolması + havuç salatası

çorba + zeytinyağlı kabak + pancarlı bulgur salatası

çorba + zeytinyağlı pırasa + buğday salatası

çorba + pöç tandır + bulgur + yeşil yapraklılardan salata

çorba + incik + bulgur + yeşil yapraklılardan salata

son olarak, mevsimi olan şeyleri yemeye gayret edin.

raffaello alınabilir. sırpların değil ama süper çikiletadır.

Lindt, merci.

sırplara ait değil ama bulursan şundan tavsiye ederim (Niederegger-Lubeck):
www.amazon.com

ben öylesine almıştım duty free'den, pek güzel çıkmıştı. marzipan dedikleri şey badem ezmesi.

marzipanlı herhangi bir çikolata olabilir. @puc demiş bak. beğenmeyen görmedim şimdiye kadar.

Marzipan acı bir badem ezmesi ama. :) Türkiye'de ritter sport'un marzipanlısı var denemek için alınabilir.

Leonidas marka hazır karışık al herkes memnun kalır.

Sırf bu yüzden otobüste ölesim gelir. Hadi mont neyse elimize aldık da kazak vs. olduğunda cehennem gibi oluyor içerisi amk bakıyorum herkes montla, atkıyla takılmaya devam ediyor.

İnsanlarda "Aralık - Şubat arası kalın montla, Ekim-Kasım-Mart-Nisan'da ceketle, kalanında ince hırkayla çıkmalıyım" mantığı olduğunu düşünüyorum. Çünkü seninle aynı şeyleri ben de düşünüyorum ve mantıklı bir açıklaması yok. Kalabalık toplu taşımada o montlarla duranların leş gibi terlemesi gerekiyor diye düşünüyorum, nasıl dayanıyorlar anlamıyorum.

Ya da bizde şöyle bişey var: Biraz hızlı yürüdüğümüz için metabolizma hızlanıyor. Otobüse girince o yorgunluğun getirisiyle terlemeye başlıyoruz, ceketi çıkarıyoruz. İnsanlar stabil hareket ederek bunu minimize ediyor olabilirler. Yahut genel olarak metabolizma seviyemiz farklı.

sabah evden çok erken çıkıyorlarsa üşüyor olabilirler. 5-6 gibi hava öğlene göre hayli soğuk oluyor.

long live +1
ağır kanlılıktan, uyuşukluktan falan herhalde bunların vücut ısısı düşük. bir üst geçit merdivenini 1,5 saatte çıkan insanlardan bahsediyoruz.
bırak toplu taşımada atkıyı montu çıkarmayı azıcık camı aralasan "hasta oluyoruz camı kapat" diye çemkiren var. "bu camdan giren soğukla hasta olacaksan sen öl zaten" demişliğim var bir kaçına. sıcaktan, havasızlıktan bayılacağım bir gün ya da katil olacağım. çok doluyum bu konuda.

napsın millet, kimisi toplu taşımaya binene kadar 15 dk belki daha fazla yürüyor. kalın cıksa otobüste terleyecek. ince cıksa gotu donacak dısarıda.

o zaman umut sarıkaya'dan gelsin
www.leblebitozu.com

Günlük hava durumu kontrol eder ve ona göre giyinirim. Kıyafetlerin şekil değil modüler ve efektif olmasına bakarım. Yağmur ve rüzgar geçirmez, çok sıcak tutan, Kapşonlu gibi duruma göre giyinirim. Sabah erken serin oluyor ama akşam dönüşte montu çıkartıyorum. İnsanlar kıyafet şekli bozulmasın diye soyunmuyor bence. İzmire kar yağarken süslü fularla yüzlerini örtmeye çalışan kızları izlerken, polar boyunluğum ve kar pantolonum ile sıcacık dolaşıyorum. Ha bide insan gençken üşümüyor.

Iste bunlar demir eksikligi anemisi. Milletce anemigiz

@long live +1
üşüyor olabilir, soğuğu sevmiyor veya hassasiyeti olabilir. ya da belki hava gün içinde soğursa diye düşünmüştür.

gençken ben de anlattığın gibiydim. kışın montumun önümü kapattığımı pek hatırlamıyorum, hep kızarlardı hasta olacaksın diye aldırmazdım. şimdi atkısız beresiz çıkamıyorum, azıcık rüzgar yesem o gece boyun, diş, gözlerin ağrısından uyuyamıyorum. yazın daha da zor, zaten sıcak, rüzgardan hiç koruyamıyorum kendimi.

sorgulayan, hava gunesli o zaman neden kat kat giyineyim diyen bir millet olsak zaten bu durumda olmazdik.
ek olarak insanlarin "ince montu" olmayabilir, ince montlari yirtik, eski, sandikta vb olabilir. zaten haftanin her gunu ayni pantolon-ayakkabiyi giyip cikmiyor mu bu insanlar, montun da farki yok belki de.

bir board al eline. sadece ayak çırparak git gel yap tek amacın nefes kontrolüne alışmak olsun. 1 hafta zaman ver kendine bu konuda. hatta 2.

kosuya basla paralelinde, nefesin acilsin.

agzina kacan suyu yutma, kafayi asagi indirince bosalt. kosu+1

videoları izleyemedim ama sorunla ilgili olarak nargile ismini verdikleri bir olay var. çok basit aslında, suyun içinde burnundan nefes veriyorsun, 2-3 kulaçta bir boynunu yan yatırıp ağızdan nefes alıyorsun. nefesini çok tutmamak lazım bir de. bu esnada ayakları da çırpıyorsun tabii.

havuzun kenarında alıştırma yapabilirsin. suyun içine in, burnundan nefes verme çalışması yap önce. nefesi bir anda vermeye çalışma, bir kaç saniye düzgün bir şekilde vermeye çalış.

ciğerlerinin açılması gereki
bunun çözümüde egzersiz
koşu vs +1

O zaman kondisyon ile alakalı bir sorun var galiba, tamamdır.

Yüzmeden önce 2.5km yürüyorum aslında, o yoruyor olabilir belkide, yürüyüşü başka gün yapsam daha iyi olabilir belki, bir de öyle denerim.

Board olayını görüyordum başkalarından, deneyeceğim.

Teşekkürler.

@abukkraker tarafından gönderildi, kendisine çok teşekkürler.

Vantilator önünde havayı itiyorsa arkasında da havayı çekiyor. Ölü bölgeler oluşmuyor yani, bazı hava molekullerini iten başka hava molekülleri var. Bu hareketi de vantilatör sağlıyor.

"Vantilatör çalışırken kalorifer nasıl ısıtıyor" diye merak ederseniz bakmanız gereken "forced convection"

"vantilatör calismazken noluyor" içinse "convection"

"Etrafta vakum olursa kalorifer nasıl isitir" derseniz "radiation" kelimeleri sizi yonlendirecektir.

ek olarak,
ısınan havanın yükselmesi için; "natural draft"
vantilator etkisi için; "forced draft"

zorlanmış (forced) ve doğal (natural) convection ile ilgili yorumlara ilaveten akışkanlar çoğunlukla continuum, yani kesintisiz olarak kabul edilirler. Bu da sistemin, kendisini oluşturan moleküllerin birbirleri ile aralarındaki mesafeye göre büyüklüğü (mean free path) ile ilgilidir. yani ölü bölgeler oluşmuyor, ısınan ve hareketlendirilen sıcak moleküllerin (yüksek enerjili) yerini daha soğuk moleküller (düşük enerjili) alıyor.

Gecenin sonuna yolculuk

gonçarov - oblomov
italo svevo- zeno'nun bilinci
tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk, çocukluğun soğuk geceleri

gogol'un ölü canlar'ı.
robert musil'in hayalperestler'i.

@rayde, onu notlarıma kaydettim. bir dahaki siparişimde onu ekleyeceğim.

@kaputt, zeno'nun bilincini aldım da okumaya henüz vaktim olmadı, diğerlerine pek ısınamadım.

@mermize, ölü canlar tam aradığım kitap gibi bir şey. bir karakterin, iş bitirici olması, dolaplar çevirmesi, ağzıyla her kapıyı açabilmesi çok hoşuma gidiyor.

içimizdeki şeytan
demian

Takipte kalalım şu duyuruyu. Aklıma gelen tavsiye yok affet

psikolojik, derin, kasvet deyince aklıma pavese - yaşama uğraşı geldi, fakat günlüktür ne derece beğenirsiniz bilemem.
onun dışında jose saramago - körlük diyorum ben. beğenirseniz görmek'i de alırsınız, ikinci kitap.

tezer özlü biraz basit ve kasıntı kaçıyor, pavese dururken şimdi.

Yalnız kimse Peyami safa dememiş.

Yalnızız iyidir.

@nice, körlük baya baya hoşuma gitti " Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlaki değerleri yok etmeyi başarır. " şu kısım özellikle. ayriyetten yaşama uğraşı da çok güzel.

@puc, demian'ı attım direkt listeye.

@lksfjglskjfgl (sfkjgkfgsflgj) yalnızızın konusunu tam olarak idrak edemedim ya :/

tehlikeli oyunlar.

ayrıca listeye bakınca kirpi ve dostlu kitabı okumadım ama diğerleri arasında çürümenin kitabı'nın kasacağını düşünüyorum.

bol kara inerli corba ic. ama karabineri abart, yemeklerle birlikte kucuk aci biber tursularindan yiyebilirsin. aci direkt burnu acar, sinuslerin temizlenir, lavabo ac gibi mubarek

İliadin kullan , fazl abartma ama

otrivine mentollü burun akıntısına net çözüm ama doktora danışmadan kullanmayın.

Buğuseptille buğu yapabilirsiniz, sıvı viks gibi bişey, kaynar suya biraz damlatıp yüzünüzü buharında tutuyorsunuz. Sinüsler ancak bu şekilde boşalır rahat edersiniz. Baş ağrınız da geçer.
Daha ciddi bir iltihap varsa doktora görünün antibiyotik kullanmak gerekebilir. Burnunuza sıktığınız şey her zaman yararlı olmayabiliyor dikkat ediniz.
Geçmiş olsun.

imza: Kronik sinüzitli hasta.

amelie +1
bence iliadin'e bulaşma hiç.

vallahi ağlıcam otrivinle bile açamadım suan. zırh gibi. uyuyamıyorum sabah iş var, gözümden uyku akıyo

sinüs kitleri var.. yanlarında küçük poşetler de var.. onlarla sabah akşam temizle her gün burnunu.. bir süre sonra açılır burnun...

urun.n11.com

aha ben aldım bundan, dün 5 defa falan temizledim mesela. ama bugün felaket halde burnum

dün 10441 adım, ortalama 4716 adım. normali kişiden kişiye, günden güne değişir.

google fit

dün 11477 adım. bana çıkan yürümem gereken hedef adım: 6800

android için hangi uygulamayı kullanıyorsunuz diye araya gireyim :)

@fakyoras

Benim telefonla beraber geliyor LG HEALTH

dün 250 adım bugün de 140 adım.

5700.
Benim altı ay boyunca günlük ortalamam 5635. Bu da altı ayda yaklaşık bir milyon adım demek.

Bazıları hergün 10,000 adım diyorlar da bu bana çok geliyor. Kendim için günlük 7000-8000 hedeflemeye çalışıyorum.

kaynak: fitbit

Hocam istediğin motor hacmi, yakıt türü, şanzıman türü de yazsana.

Mesela dizel full astra 80 küsür. Ama araba başlıyor 65 liradan.

Focus Dizel Otomatik.


Yazdıklarından sadece Golf ile kapışır.
Sürüşü daha sert ve sportif.
Smooth istiyorsan Golf, yoksa Focus bence.
Auris'i hem imajından hem performansından elerim.

Astra ise bence fiyatını haketmeyen bir otomobil, belki de şahsi gıcıklığım ama semiyorum. Listeye bile almam.

mazda 3

Astra dizel (sport) için söyliyim:
Yakıt tüketimi düşük iyi bir arabaydı. Bir yıl kullandım, memnundum genel itibariyle. 6 manuel vites biraz yorucuydu ama. Bu sene otomatik vitesi de geldi diye duydum. Yeni modelleri de fena değil gibi.

şurada yaptığım yorumları okuyabilirsin:
eksisozluk.com

Yalnız Leon'lar da populer bu aralar sanki. Hiç takip etmedim ve kullanmadım ama yine de istersen onlara da bir bak.

Golf, Auris ve Astra dendiğine göre istenen araba aşağı yukarı belli. Ben de Mazda 3 diyorum. Son kasa bulunur o paraya.

Hocam manuel için konuşuyorum, hangisinin dizeli ucuz ise o.

Ama japondan yana olmakta yarar var. Auris'in dizeli 1.4 o sorun. Dediğiniz aralıkta civic dizel alamıyorsunuz. Biraz daha zorlayıp ona bakabilirsiniz.

Yine dizel için konuşuyorum, 308 e bir göz atın. Epey ekonomik bir motoru var.

astra k kasaysa olabilir; j kasaysa olmaz. j kasa biraz hantal ve benzinlisi yakıyor baya.
leon'unda opsiyonlar içine katabilirsin.

mazda 3. sözlükte genel bir memnuniyet var...

yorumlar için teşekkürler...

otomatik vites / dizel olması şart değil / motor küçük olabilir, sıkıntı değil

- mazda 3'ü deneyeceğim
- astra j kasa baya gelişmiş ama golf'le ~aynı para. bu yüzden sanırım elendi
- leon muadillerine göre pahalı kalıyor gibi
- @shrocco paranın olmaması değil de, zeki olduğunu zannedip terbiyesiz olman baya acınasıymış.

merhaba. şöyledir böyledir diye çok emin olamadğımdan yazmak istemedim. aşağıdaki konulara bakarsanız bir fikriniz oluşabilir.
- termodinamiğin birinci kanunu
- kojenerasyon
- evrendeki enerji her zaman 0 birimdir. negatif enerji, pozitif enerji.

tr.wikipedia.org

evrendeki enerjinin hep bir birim olduğu söylenir. ancak önemli olan bu enerjinin hangi oranının işe dönüştürülebildiğidir ki bu da her bir enerji dönüşümü ile tek yönlü olarak azalır. hiçbir zaman artmayacağı gibi hiçbir zaman sabit bile kalmaz. sabit kalmasının tek olasılığı evrende hiçbir enerji dönüşümünün olmamasıdır.

termodinamiğin birinci yasası enerjinin yoktan varedilemeyeceğini ve tersinin de mümkün olmadığını söyler. birinci yasaya göre bir reaksiyona A birim enerji giriyorsa yine A birim enerji çıkmalıdır. ama birinci yasa enerjinin kalitesini (kullanılabilirliğini) dikkate almaz. ikinci yasası ise enerjinin bir formdan (ör. ısı) bir başka forma (mekanik) dönüşürken kalitesinin azalacağını söyler. bu kalite azalımı üretilen entropi ile doğru orantılı olarak değişir. yani entropi üretimi (bir süreçte) ne kadar fazla ise o oranda enerji kalitesi düşmüş olur. kaliteden kastım da enerjinin işe dönüştürülebilmesidir. enerji ile ilgili tasarımcıların ana amacı sistemleri minimum entropi oluşturacak şekilde tasarlamaktır.

2B<=A olmak üzere dediğiniz olabilir. En iyi ihtimalle kayıp yoktur, ama kazanç hiç yoktur.

Merhaba,
Termodinamik ilkeleri ve e=mc^2 formülüyle her maddenin bir enerjisi vardır. Bunu çeşitli şekillerde depolayabilir. (ör. kinetik enerji)

Elinizde bir 1 kg top olduğunu düşünün ve 10m yükseklikte dünya üzerinde sabit konumda olduğunda sahip olduğu potansiyel enerji mgh ile 1.10.9,81 olacaktır.
Bunu serbest bıraktığınızda sürtünmeleri ve kayıpları ihmal ederseniz yere çarpma anındaki kinetik enerjisi potansiyel enerjisine eşit olacaktır. (m/2.v^2).

Bunlar dışında maddelerin bir de iç enerjisi vardır, genelde akışkanlarda kullanılır ilgilenen alan ise akışkanlar mekaniğidir.

Herhangi bir maddenin toplam enerjisinden (iç enerjisi+kinetik+potansiyel+..) fazla bir enerjiyi o maddeden elde edemezsiniz. Toplam enerjisini tek bir enerji çeşidine dönüştürseniz dahi toplam enerjisini geçemez.

Bahsettiğiniz A=2B enerjisini farklı enerji dönüşümleriyle olabilir ancak dediğim gibi zaten elde ettiğiniz enerji boşluktan gelen bir enerji olmaz. Zaten o maddeden elde edilmiştir yada dışardan enerji eklemişsinizdir (ısı değişimi gibi).

Merak ettiğiniz başka bir konu yada açıklamamı istediğiniz noktalar olursa mesaj atabilirsiniz.

@Euxinos007 verdigin cevap icin tesekkurler. Fizikci degilim ancak asil merak ettigim husus eger enerji her zaman icin a=2b+kaybolan (degisen, donusen enerji turuyse) tum everendeki enerji her halukarda asil 1 birim enerjiden turemis farkli enerji cesitleridir. Yani evrenin en basinda ya da evrenin de oncesi var ise hep 1 birim enerjiden bahsediyoruz.

O halde bu bir birim enerjinin ortaya cikmasi icin gereken enerjinin kaynagi hakkinda kafa yormamiz gerekirse nasil bir dusunce cizgisini takip etmeliyiz?

the hateful eight'i izle.

Agatha Christie ya da Sherlock Holmes türü hikayeler... Bir de şuna bakın:
John Le Carre - Soğuktan Gelen Casus

Ahmet Ümit. Açık ara bence

Ejderha dövmeli kız serisi olabilir.

Ahmet umit istanbul hatirasi beni cok etkilemisti. Tavsiye ederim.Ben de polisiye meraklisi biri olarak bir de Kanit adli diziyi. Sevil atasoyun dizisi.

truman capote - soğukkanlılıkla.

www.kitapyurdu.com

IQ84-murakami
ama tam aradığın kitap olmayabilir.

araba uzmanı değilim ama ilk araç için hasar görmüş bir arabayı, eğer sahibi tanıdık değilse almazdım. bir de burada çok sık söylenir, eğer yıllık kullanacağın km çok yüksek değilse yüksek fiyatlı dizel araba yerine daha düşük benzinli muadili daha iyi olabilir.
ama sana bu yorumu yaparken; bir önceki arabamı sırf beğendiğim rengi var diye dizel almıştım :)

kilometresi daha düşük olsa daha iyi olur ayrıca. umarım 207 kullanan birileri de yorum yaparlar.

ek: bu arada corsa'lara da bakılabilir belki.

Aman diyeyim peugeot'dan uzak dur o yaslarda.

Guncel kasalarda sikinti yok da, peugeot'nun dibe vurdugu senelerin arabasi. Devamli mekanik ve elektrik arizalarina hazir ol. O paralara guzel bir clio veya polo bul, geç. İyi bir fiesta da bulabilirsin.

O yillarin pejolari sus kopegi gibi. Sevimli, atarli ama kuru siki.

Ben de o civarda bakıyorum , benzinle otomatik istiyorum şimdi Honda civiic ler var

peugeot alınır mı ki, bence bedava verirler ise al, nasıl olsa servis ve diğer masraflar ile 2-3 yılda kendini amorti eder, fransızların dünyaya teknolojik ne katkısı olmuş ki peugeot güzel araba olsun.

Ustteki yorumlara katiliyorum ve dizel olacaksa 100.000 km ustundeki arabalar bakimlari iyi yapilmamissa cok masraf cikarir. Corsa ya da jazz bakabilirsin.

O kasa pejodan uzak dur. Citroensporluyum, git 1.4 dizel motorlu 206 al daha iyi.

çok güzel bir çeviri olmadı ama şöyle yaptım:

yüklenicinin hizmet standartlarını sağlayamaması, ya bununla orantılı toplam maliyet düşüşü ile ya da müşteri tarafından işin tamamının geri alınması ile sonuçlanır.

bu standart durumlarla ilgili herhangi bir koşul/hüküm yasal değilse, yapılacak iş bu koşulların yasal olmama ve uygulanamama ölçüsünde zarar görecektir. diğer koşullar yürürlükte kalmaya devam edecektir.

2- bir ucu elektrot ucunun ilk test ucuna bağlayın, ilk test ucunun diğer ucunu da entegre kontrol edici ya da ölçücüye bağlayın.

3- ikinci test kablosunun bir ucunu da entegra kontrol edici/ölçücüye bağlayın ve ikinci test kablosunun diğer ucunu toprağa bağlayın.

ilk cümlede bir şey eksik gibi geldi. the ESD'den önce while gibi bir kelimeyi yazmayı unutmuş olabilir misiniz?

anlamını bilmediğim kelimeler nedeniyle çok anlamlı olmadı, özellikle ilk cümle.


iletken maddeler ve ground reference'a ayrı yollarla bağlı AC cihazlar, ESD worksurface'inin onaylanacağı groundsat'larına bağlı kalmalıdır.

ilk test kablosunun bir ucunu elektroda bağlayın, test kablosunun diğer ucunu entegre kontol ünitesine (integrated checker) veya göstergeye bağlayın.

ikinci test kablosunun bir ucunu da entegre kontol ünitesine (integrated checker) veya göstergeye bağlayın, kablonun diğer ucunu ise ground referansa bağlayın.

sorun saçma değil. kalori hesabı telefonda bile yapılıyor, bir takım temel bilgiler baz alınarak.

bileklik olarak 'fitbir charge hr' önerebilirim. bilekten kalp atışını ölçüyor sürekli. kalori hesabınında kalp atışlarını da dikkate alıyor. o yüzden herhalde biraz daha doğru veriler veriyordur diye düşünüyorum. ben kullanıyorum yaklaşık bir yıldır, burada bayağı da tavsiyede bulunmuşluğum var. ancak malzeme kalitesi maalesef çok iyi değil, kayışta aşınmalar filan oluyor ve bildiğim kadarıyla kayış değişimi şu an için pek mümkün değil.

@puc

öncelikle teşekkürler. "kalori hesabı telefonda bile yapılıyor" demişsiniz ama telefonda yenilenleri manuel olarak girmek gerekiyor doğal olarak. benim bahsettiğim durum otomatik olarak hiç veri girmeksizin alınan kaloriyi hesaplaması.

aynı şeyden bahsediyorsak sorun yok zaten. tavsiye için de teşekkürler, araştıracağım.

Alinan kaloriyi hesaplayabilecek bir alet benim bildigim yok. Su veya yag icip icmedigimi nasil algilayacak? Kilomdan boyumdan günlük aktivitemden günlük almam gereken kalori seklinde bir yorum yapabilir, ne aldigini söyleyemez manuel veri girilmedikce. Sprite mi sade soda mi iciyorum bunu algilayacak söyleyecek buna göre hesap yapacak bir alet yok bildigim.

Alman gereken kaloridir o.

Uzman degilim, ama teknoloji bir günde de öyle sicrama yapmaz saniyorum.

@aynadakiyabanci

bana da çok mantıklı gelmedi zaten ama iddiası bu yönde. şu şekilde bir açıklama var mesela hakkında ama bilgim olan bir konu olmadığından doğru ya da yanlış diyemiyorum;

"FLOW teknolojisi, basınç, ivme ve empedans sensörlerinden gelen verileri özel bir algoritma ile bir araya getiriyor. Basınç sensörü, kan akışını ve kalp ritmini ölçerken empedans sensörü, dokudaki sıvı seviyesini , ivme sensörü ise vücut hareketleriyle aktiviteleri ölçüyor. Tüm sensör verilerini birlikte değerlendirmeyi başaran FLOW, sonuç olarak kullanıcıya alınan-yakılan kaloriyi, kalp ritmini, stres seviyesini, sıvı tüketim seviyesini ve uyku seviyesini sunabiliyor."

Bence her türlü bol keseden sallanmis.

Empedans sensörü degil bioempedans sensörü diye geciyor, o da derinin elektriksel iletkenligini ölcüyor. Dokudaki sivi seviyesini ise bunun üzerinden salliyor. Derisi yagli biri ile kuru biri arasinda degiskenlik gösterecegi gibi, egzersiz ya da sicak ortam sonucunda terlenirse bu seviye artacak, aslinda su kaybin artiyorken senin yeterince su aldigini söyleyecek. Bunu kalp ritmiyle eslestiriyor, dengeliyor diyelim, hadi öyle diyelim, kabul edip gecelim.

Ivme sensörü vucut hareketlerini ölcer ancak plank gibi statik hareketleri algilamaz. Genellikle kalp atisinin yükselmesini egzersize baglar fitness bilekliklerinin son modelleri. Ama o durumda da dogruluk sasar. Sinavdasin tiril tiril terliyorsun ya da panik yaptin kizla konusurken. 30 dk kosmussun gibi gösterebilir. Gene mükemmel dogruluk yok. Ama diyelim ki basardilar bunu da.

Kalp atisi ve nabiz basincla ölcülmüyor benim bildigim. photoplethysmography Diye bir sey var, yesil isik aacan kaynaklara göre, konumlandirildigi yerdeki kan akisini ölcmeye yönelik. Mükemmel degil ama cogu seyden daha verimli elektriksel ölcüm yapan cihazlar var plaka ile, onlar daha da feci. Ama diyelim, hadi diyelim, basinc sensörüyle ölctüler.

Uyku seviyesini ölcmek konusu zaten yalan da, hareket ediyorsan bazi uyku fazlarinda olamiyorsun, gene bir derece dogruluk payi var, onu da yaptilar diyelim, oturup dizi mi izliyorsun, uyuyorsun da ondan mi hareketsizsin anliyor kaydediyor diyelim.

Stres seviyesini de ölcüyor diyelim, renk degistiren yüzükler vardi eskiden, stres seviyeni kisiligi veriyor diye kanilir alinirdi. Oysa farkli sicakliklara farkli tepki verirdi. 10 dk disarda kalirsan karamsar, kötümser, stresli cikardi. Buna ragmen millete bunun alakasiz oldugunu anlatamazdin, onun gibi bunu da cözdüler diyelim, strese karsi her bünye farkli tepki verse de hadi bunu da optimize ettiler diyelim.

Alinan kaloriyi hesaplamak icin zibilyon uygulama var, tek tek suyunu atistirmaligini elmani giriyorsun sa buna ragmen gercekci olmuyor. Bunu nasil asacaklar? Yemek yedigini algilayabilir mi? Belki, ama hareket eksenlerini de karsilastirmali, cok kasar, hadi diyelim tamam. Ne yedigini nasil bakacak? Optik desen imkansiz, yemegi taraip icinde ne oldugunu söyleyecek bir sey olsa, laboratuarlar kalkar, herkes basimiza gida müfettisi kesilire, evde csicilik oynayabilirdik. Benim kafam almiyor, özür dilerim bu atik gercek olduysa, ama ben mümkün degil diyorum. Almasi gerekeni söylüyor diye ekliyoum.

yalan...

katar havayolları mı:D

Kore'de dana fiyatları nasılmış ne kesecez?

İyi yapıyorsun. fiyat da bayağı güzelmiş.
Seul güzel şehir, ben çok sevmiştim. Şehrin içinde turistik yerler var, iki tane saray aklıma geliyor, çok güzeldi. Yine şehre çok yakın dağlık bir yerde budist tapınağı bulunuyor, tavsiye ederim.

Ulaşım rahat. İnsanlar genelde iyi niyetli ve modern. Tatsız bir durumla karşılaştığımı hiç hatırlamıyorum.

Yerel restaurantları mutlaka denemelisin. İsmini hatırlamıyorum ama bir cadde boydan boya küçük yemek dükkanları ile doluydu, gece geç saatlerde yemek yiyorlardı insanlar. Birilerine sorarsan söylerler mutlaka, bilinen bir yer. Bizdeki çorbacı ciğerci gibi düşün, ama kadın erkek bir arada ve birsürü dükkan yanyana.

Yanlış değilsem şehirde bayağı sanatsal faaliyet vardı. Sanat müzeleri vs.

Son olarak güneyde Jeju adında bir ada var, güzel yer. 1 saatlik uçuş mesafesinde Seul'den.

Selamlar,
Fonksiyon kısmından ne demek istediğini pek anlamadım ama şu aşağıdaki gibi yapılabilir. Kodu denemedim muhtemelen çalışması lazım.

Verilerin ilk sütunda (A) olduğunu ve toplam 20 satır veri olduğunu, sonuçların da B sütununa yazılacağını düşünürsek:

sub test()
for i=1 to 20
if cells(i,1)<=0 then
cells(i,2)=0
elseif cells(i,1)=1 then
cells(i,2)=1
else
cells(i,2)=cells(i,1)-2+cells(i,1)-1
end if
Next i
end sub

ben de zamanında böyle bir uğraş içine girip çareyi toplamları içeren ayrı bir sütun yapmakta bulmuştum.

ron dennis +1

bar grafik yapman mümkünse orada oluyordu galiba. stacked column deniyor galiba.

şelale deniliyor bu tür grafiklere olayı yanlış anlamadıysam. öyle aratın. (waterfall excel)

okudum güzel. önerir misin diye mi soruyorsun?

evet önerir misin demek istemiştim.

serinin üç kitabını okudum, niye devam etmesim hiç bilemiyorum. verecek cevabım yok. okuduğum en güzel, eğlenceli kitaplardı üçü de.

Bayağı oldu okuyalı, pek sevmemiştim. Ama genelde seviliyor.

okudum, seri olarak da aynı klasmanda olmayan hatta alakasız olan dinozorların sessiz gecesi olabilir ya da ursula le guin den devam edebilirsiniz. yani en azından ben öyle yapmıştım.

Bu arada yaşlı adamın savaşı var, dört kitaplık bir seri.
Bayağı heyecanlı, bir solukta bitiyor.
bir de ender'in oyunu var.

Ben bi hevesle okuyayım diye aldım ama sarmadı pek.

bambaşka bir dünya, bambaşka bir deneyim. bence mutlaka bir şans vermelisin.

tek kitap versiyonunu al, ama hacmini görünce sakın panik yapma.

güzel seri de her name was hexadecimal'e katılıyorum sona doğru sıkıyor biraz.

fiziksel olarak konuşayım tek kitaplık baskısı özellikle okunmuyor. çok ağır surata falan düşüyor ters okuyunca.

İlk iki kitabı güzeldi. Sonralarını zorlayarak okudum

okudum öneririm.

ingiliz mizahını seviyorsan hastası olursun. yoksa sarmayabilir.

bir survey'deki dikey eksenle yapılan tüm açıların ölçülmesi, görülen/karşılaşılan istasyonlar arasındaki eğimli mesafelerin, yatay mesafe ve dikey yükseklik farklarının hesaplanabilmesini doğru bir şekilde sağlar.

survey'in bildiğimiz klasik anlamının dışında özel bir anlamı var herhalde (haritacılık, meteoroloji ile ilgili birşey mi?)

şöyle bir liste var:
www.imdb.com

www.imdb.com

kraftidioten

kraftidioden olabilir belki: www.imdb.com (norveç-isveç filmi)
sadece karlı olması açısından the colony var. çok bir şey bekleme ama.

teşhise ilişkin avantajları maksimuma çıkarmak için dişçiler radyografik muayenelerin, hastanın durumunun teşhisi ve yönetimi için zaruri olan ek bilgileri sağlayacağı klinik durumları tespit etmelidir.

kelime kelime çeviri şöyle oluyor gibi:
diş hekimi, etkili bir tanı için radyografik incelemenin tanı ve tedavide değerli/önemli bilgiler sağlayabileceği klinik durumları belirleyebilmelidir.

ya da diğer bir deyişle dişhekimi, radyografik tekniklerin tanı sürecinde ve tedavide ne tür klinik vakalarda işe yarayacağını, etkili olacağını bilmelidir.

management'i burada tedavi süreci olarak düşündüm, yanlış düşünmüş olabilirim.

ben de 50 buluyorum
1-sistem dengede olduğu için destek noktasına göe alınan moment sıfıra eşit olmalı. Böylece tepki kuvvetlerini bulmaya gerek kalmıyor.
2- F'in x ve y bileşenleri bulunur. Fy'nin moment noktasına dik uzaklığı 20 cm, Fx'in ise 3-4-5 üçgeni ile 15 cm bulunur.
3-moment alındığında F=50 çıkıyor eğer bir hesap hatası yapmadıysam.

işlemleri söyleyebilir misiniz peki?


cevap 50 doğru. ama işlemler lazım

bence F=100. şıklarda yok.

Destek noktasına A diyelim.
M_A(toplam)=0 olmalı (çünkü denge halinde)
Tepki kuvvetleri dışında etki eden üç kuvvet var; Fx, Fy ve W=60N.

Fx=Fcos37=0.798F
Fy=Fsin37=0.602F (dik uzaklık 20cm)
W=60N
toplam moment : 0.798F*15+0.602F*20-60*20=0 Buradan F çekilir.
Moment yönleri: saat yönü negatif, ters saat yönü pozitif.

Fx = 0.8*F
Fy = 0.6*F

Fx*15 = (60-Fy)*20

tek bilinmeyenli bu denklemden F'i çek işte, 50 gelir ordan.

hepinize çok teşekkür ederim. kafamın durduğu anda yetiştiniz. eksik olmayın

Gün Olur Asra Bedel

bülbülü öldürmek +1

John Fante - Toza Sor
Viktor Paskov - George Henih'e Balad

Mihail Bulgakov - Usta ve Margarita

usta ve margarita +1

ingiliz casus
dr jivago
demian
bozkırkurdu
içimizdeki şeytan
imkansızın şarkısı
bülbülü öldürmek +1 (aynı yazarın tespih ağacının gölgesinde romanı yeni çıktı, okumadım ama bülbülü öldürmek'in devamı deniyor)

5 sevim apartmani bu sene okudugum degisik romanlardan, tavsiye ederim

Boyunluğu ağıza çekmek kar etmiyorsa havalar ısınana kadar doğa civarında sürmek daha mantıklı.

ağzına burnuna buff tak. bu bile yetersizse sürme bence de.

i.hizliresim.com
şöyle bişey bulabilirsen işini görür bence

buff'lar filan mikron boyuttaki partikülleri pek engellemez gibi geliyor. bence daha iyi bir alternatif varsa ona yönel.

evet yapılabilir güzelmiş.
fakat :) ihtiyacı olandan çok olmayan alır amacına ulaşmaz gibi geliyor bana ama yinede denenebilir.

onları gelir bir kişi alır, satmaya götürür. gerçekten ihtiyacı olan kimse de faydalanamaz bu güzel fikirden. bu ülkede bu kafayla böyle olur maalesef. acı ama gerçek :(

direk aklımıza @loveinaflipbook'un dedikleri gelse de yine de bu tür güzel davranışlar desteklenmeli. belediyelerin klasik hizmetleri var eski giysiler için ama verilen örnekteki gibi hareketlerin insanlarda iyi niyet uyandıracağını, daha iyi birer insan olma konusunda motivasyon yaratacağına inanıyorum. bir ara italyada galiba askıda kahve, askıda ekmek gibi hareketler örnekleniyordu mesela, çok güzel şeyler bunlar.

benzeri osmanlı'da vardı:
(bkz: sadaka taşı)

Yapılabilir tabii. Yalnız kış geldi, yağmur çamur, toz... giysileri muhafaza etmek biraz zor.
Bence giysiden çok yiyecek ve ısınmayla ilgili çalışma daha iyi olur. Çocuklara süt, yumurta...
Evinin önüne asma sistemi de hatalı bana göre. Mesela giysi paylaşmak isteyen evinin önüne asacak ama ona ihtiyacı olan o bölgede oturmuyor. N'apacak sokak sokak dolaşıp kıyafet mi arayacak.
Bir örnek vereyim geçen sene yardıma ihtiyacı olan bir aile vardı. Genç bir kadın iki ufak çocuğu var. biri yeni doğmuş. ben de o doğum tebriğine gidince gördüm halini ahvalini. hiç söylemiyor da. babanın işi yok. evlerinde halı bile yok. koltuk vs zaten yok. bir kilim, birkaç minder, yatak, kap kacak, ufak bir tüp. Biryerden soba bulmuşlar ama yakamıyorlar pek fazla çünkü yakıt alacak paraları yok. Ev rutubetli, kadın etraftan bulduğu çalı çırpı odun parçalarıyla idare ediyor. Kah belediyeden yardım aldık, kah kendi çabamızla bişeyler ayarladık evin eşyalarını iyileştirdik. E, ısınma ve yiyecek n'olacak... Babanın işi olması lazım ki karınları doysun ev ısınsın. Babaya iş bakıldı filan. Evlerine gitmesem ne çocuğun ne annenin kıyafetinden durumlarını anlayamazdım.
Yani ihtiyaçlı kimselerin kıyafet bulması o kadar zor değil, herkes giymediği kıyafetlerini bi şekilde veriyor, torba içinde yola bırakıyor. Kendilerine borçlu olduğumuzu düşünmek yerine hor gördüğümüz kağıt toplayıcıları, hurdacılar da alıp ya kullanıyorlar ya çevreleriyle paylaşıyorlar.

İzmir'de belediyelerin sivil toplum kuruluşlarının bu tür uygulamaları var. mesela ksk belediyesi bünyesindekinin adı elele butik. başka insanlarla paylaşmak istediğin ne varsa hazırlıyorsun. ister kendin götürüyorsun istersen gelip alıyorlar.
sadece kıyafet değil, kitap, mobilya, beyaz eşya, mutfak araç gereçleri...
Ege üniversitesi'nde çydd'nin yürüttüğü bir butik var, öğrencilere yönelik.
Dükkanın önüne palto askısı koyup torba içinde ekmek asan fırınlar görüyorum. İhtiyacı olan alabilir diye kağıt asıyorlar.
Sokaklar kedi köpek maması, su kabı dolu.
Belediye'nin aşevi var. Kazan kazan yemek pişiyor. eskiden Basmane'deymiş ve ihtiyaçlı olanlar gidip karnını doyurabiliyormuş. Sadece ramazanlarda değil yılın her günü. Hala devam ediliyordur belki tam bilmiyorum ama haberlerde gördüğüm kadarıyla Gürçeyme'ye taşınmış. olabilir. Gürçeşme'deki öğrencilere çorba, kumanya, bakım evlerine yemek ve taziye evlerine pide ayran hazırlıyor.

Bunlar da yeterli değil. Bir kere herkesin haberi olmuyor, sonra belediyeye ihtiyaçlı olarak kayıt olman lazım ki bu da tam randımanlı olamıyor. Görüyorum belediye'den yardım parası alıp doğru andoid telefon almaya koşanlar oluyor. Doğudan gelmiş, çocuğum okuyor diyor. Çocuğun okumakla alakası yok haytalık yapıyor. Mesela ben ikinci iflasımda gerçekten muhtaçtım ama haberim olmadığı için yardım alamadım.

Halk eliyle bişeyler yapılacaksa mutarların devreye sokulması düşünülebilir. Her mahalle kardeş mahalle belirler mesela. yapılan yardımlar şeffaf olur, isteyen gider kontrolünü yapar. Muhtarlar evrak düzenlemek hele şimdilerde parklarda oturan gençlere karışmak yerine bu tür işleri yapmalılar, hem aldıkları parayı da haketmiş olurlar böylece.

Böyle geniş kapsamlı bişey yapılana dek (yapılabilirse tabii) bireysel olarak yapılabilecek en güzel iş ihtiyaçlı bölgelere bizzat ulaşmak. Onlar senin olduğun yere gelemezler, yol parası bile dert onlar için.


Yardımlaşma deyince başka konular da var üzerinde düşünülmesi, iyileştirilmesi gereken. Örnek İran'dan gelmiş biz de 10 küsur yıldır islama göre yönetilelim diyenlerin çoğunlukta olduğu halkın seçtiği aynı bakış açısındaki hükümetle yönetilince bu konuların da gündeme gelmesi kaçınılmaz haliyle.
1. kurban kesimi artık eski işlevini görmüyor. yaşam koşulları değişti. ete ihtiyacı olan kesim kurban kesebilen kesimle yürüme mesafesinde oturmuyor. kurban eti girmeyen aliler çok ama esas ihtiyaçlı olanlar onlar. yine kendimden örnek vereyim, ben o muhtaç olduğum dönemde bize bir kez bile kurban eti gelmedi. çevremde oturanlara da gelmedi.
2. fitre ve zekat konusu. biliyorsunuz bunlar açık açık verilmeli. sadaka saklanır ama fitre ve zekat saklanmaz. ben bunca yıldır biz şu kadar zekat verdik diyen ne milletvekili duydum, ne de yeşil sermayedar duydum. açıklasınlar lütfen. veriyorlarsa tabii.

@sour, izmirde kızılayın kutularından bahsediyorsan onlara atılan kıyafetler preslenip balya haline getiriliyor ve hindistan gibi ülkelere satılıyor. Artık parasını başka işlerde mi kullanıyorlar bilemem. Naif nsanlar var, ütüleyip poşetleyip güzelce atıyorlar.
İzmirde çankaya tarafında iş hanlarının olduğu bi yerde kullanılmış giysi dükkanı var, sanırım ihtiyaç sahipleri ordan alabiliyor.

ben biraz da görsellik olarak herkesi etkilesin, içindeki iyiyi çıkarsın da istiyorum. o yüzden hoşuma gitmişti. denildiği gibi hava şartları etkileyebilir ve kötü niyetli insanlar tarafından sömürülebilir.

izmirde bişeyler yapan varsa, katılmak isterim. kendimiz birşey oluşturalım istiyorum. derneklere falan itibarım yok çok.

benim aklıma asimov'un vakıf'ı ve arthur clarke'ın space odyssey ve rama serileri geldi.

Rama serisi olabilir teşekkürler araştırayım sırasını

kitapları bulmak biraz sıkıntı heralde

rama 1'in baskısı tükenmiş. ben de kitap halinde bulamamıştım. ama istersen epub şeklinde gönderebilirim. diğer 3 cildinin ithaki'den satın alınabiliyor olması lazım.

epub olarak vakıf serisinin bütün kitaplarını buldum ondan başlıycam muhtemelen. Bu vakte kadar okumadığım içinde şaşkınım. Teşekkürler.

Fantastik uzerinden dusunursek; david eddings, raymond e. feist gibi yazarlarin kitaplarini siddetle tavsiye ederim. İlgilenirsen elimden bir cok fantastik kitabi cikartiyorum.

Birazda felsefik olsun dersen George Orwell - 1984

mülksüzler - Ursula Le Guin.
başyapıt.

Kavgalıyız çünkü nişanlıma evinizden acayip sesler geliyor eve erkek alıyorsunuz eve giren çıkan belli değil diye mesaj attı kendisi. Ben de kapısına gittim ne demek eve giren çıkan belli değil, eve giren benim tanı bil hem seni de ilgilendirmez dedim böyle uzadı anlatmak istemiyorum konu bu değil zira.

Kamerayla elinde delil olsun. Yakalayınca da kır kafasını. Eğer şikayette bulunursan görüntülerle direk dava açarım sana diyede korkutursun.Dövmek seni daha fazla rahatlatır emin ol.

direk dal, şikayet ederse ağır tahrik var, gerçi olmasa bile bir şey olmaz :) adam dövmekten bir şey olmaz.

öyle canını yakacak bir ceza almaz bu yüzden.

en etkili yöntem dayak.

arkadasimin evde ozellikle topuklu ayakkabiyla yurudugunu iddia eden manyak histerik alt komsusu vardi, olayi ilerletip bu kiz eskortluk yapiyor fln diye ev sahiine sikayet etti. en son mahkemeye gidilecegini duyunca herkesin icinde ozur diledi. tespit ettikten sonra sizle muhattap olmuyorum, tazminat davasi aciyorum deyin.

2) yakalarsanız işinizi polise adalete bırakmayın, polis güler "bunun için mi geldin diye" adalet sistemi yok zaten memlekette, şikayetçi olup dava sonucu beklemektense elemanı dövün o beklesin.

dövün. dövecekseniz ben de gelebilirim. stres atmaya ihtiyacım var.

sen orada pusuya yatarsan, geldiğini gördüğünde de dalarsan elinde kanıt olmaz. ben geçiyordum, beni dövdü der, vücudunda delili var, senin yok.

kamera koy. güzelce delilin olsun. sonra git evine, dağıt ortalığı.

bu zamana kadar benim karşı komşu 2 kere kapıma geldi, bir kocası bir de kendisi. her defasında "seni çok fena yaparım" bakışı atıyorum, vücut dilimle de belli ediyorum, dalmam için bahane ver! duruşu. kuyruğunu bacaklarının arasına alıp geri kaçıyor.

@eurhka beylikdüzü uyar mı?

sakın dövmeye kalkma. çok tatsız bir olay, haklısın. avukat değilim ama ben olsam savcılığa suç duyurusunda bulunurdum, ya da kanuni yollar neyse onu yapardım. yapabiliyorsam kamera delilleri de sağlardım. bununla birlikte bu noktaya gelmesine keşke izin vermeseydin.

ya da evet döv. sonra kafasını kaldırıma çarpsın, ölsün. sen de hapse gir. biz de haberlerde okuyalım. sonra hayatımıza devam edelim. her işimizi kavga ile halledeceksek mafyaya bir şey demeyeceğiz o zaman. olabilir mi böyle bir şey?

şu cevaplara inanamıyorum. herhalde hepiniz liseli gençlersiniz, bilemiyorum belki de ayda yaşıyorum. keşke başka konularda bu kadar fikir birliği içinde olabilsek. şu geldiğimiz hale bak yahu.

Kameraya kayda al. Ayrıca ağzını burnunu kır. Polislik olursa durum önce kapıyı zorladı sonra cama bir şeyler yapıyordu de hırsızlık şüphesi uyandır. Sonra görüntüleri sun.

Ardından iyileşince tekrar döv. Nişanlımın namusuna laf etti de. Ceza falan almazsın muhtemelen.

Gerçi bilemedim son paragrafı yoksyabilirsin. Bir şerefiz için o modlara girmeye gerek yok.

Kameraya al ama nöbet de tut. Yazarken yakalayıp dövmenin tadına doyamazsın.

Tek başına dövemeyeceksen hiç adam bulup dövdürmeye kalkma

birincisi sakın ha dövmeye kalkma, adam seni şikayet ederse çok ciddi uğraşırsın, cezasnı geçtim en az bel altı kere mahkemeye gidip bir sürü avukat parası harcayıp bir de üstüne ceza alırsın muhtemelen.
en iyi taktik olayı belgeleyip, mümkünse kamera ile, sonra çıktısını alıp sağa sola yapıştırıp bu böyle bir şerefsizdir olabilir. ya da görütüler ile polise gidip adamın ağzına sıçıp süründürebilirsin.
aman ha fiziksel şiddete girme o işin sonu bok

arabada bekleyeceksen cik sonra gir. seni izliyor olabilir, buna gore yaziyordur.

kameraya al. peşinen herkes komşu üstüne yürümüş ama platonik takılan mahalledeki piçlerden biri de olabilir.

komşuysa dövme. mahkeme falan için değil. kendi sağlığın için. bu işlerde ne olacağı belli olmaz. adam manyağın tekidir silah taşıyordur çeker vurur. veya çevrede akrabası falan vardır duyan gelir ölesiye döverler seni. yani çok riskli.

komşuysa görüntüyü cd'ye çekip kapısına bırak. bir de not yaz "sen olduğunu biliyorum. bir daha yazarsan bu cd!yi götüne sokarım" diye. ondan sonra devam etmez muhtemelen. ederse de savcılığa git. yapacak bir şey yok.

Sakin tek kisi bekleme. 3-4 kisi arabanda bekle. Uazarken yakalayin. Bir guzel sikistiri. Birkqc kere tokatla. Sakin darp raporu aldirtacak kadar dovmeyin. O korku ona yeter. Kamera falan da yoksa senin piskopat bir manyak oldugunu gisterecek bir alet goster kendisine. Daha da ugrasamaz.

polis uğraşır mı böyle bir şey için bilemem. malum polislerin kafalar belli, eve girip çıkan belli değil, rahatsız oluyorum. uyardım kaç defa hala devam ediyor falan dediği zaman polisin de onun tarafını tutma ihtimali yüksek.
sürekli tekrarlanıyorsa, bir şekilde arabanın içine ufak bi kamera koy ya da gizli bir yerde bekleyip sen kamera ile çek. kavga biraz riskli geldi bana da, adamın nasıl bir manyak olduğunu bilmiyorsun çünkü. silah falan çeker, ya da sen kavgada kendini kaybedip adama zarar verebilirsin. yere falan düşer, kafasını çarpar bir şey olur sonra böyle bir şey için uğraş dur.

arabanın içine bomba koy, nöbet tut tam yazarken patlat. o ne ya dövmek falan.
nasılsa bu kişiyi eğitemezsiniz. şiddete başvurursanız o haklı olur. olayı bu raddelere getirmeden çözmek lazım. bence dialog yolu ile halledilmeli.

kameraya kaydet. araç içi kameralar da var. araca biri yaklaşınca kayda başlıyor. uzatan da kaydedin. direk dava açın. uğraşın sonra kendisiyle. dexter gibi önce suçluyu kesin tespit edin ama
ruhu sizin ruhunuzun önünde diz çöksün tövbe istesin o derece uğraşın

gözün kesiyorsa döv. kafasını kaldırıma çarpıp ölürmüş. çokomik.
polis avukatla uğraşırmışsın. hiç bi bok olmaz. küfür etti üstüme yürüdü ben de kendimi savundum dersin. dava bile açılmaz böyle şeylere takipsizlik verilir.

pencereye pusu kur, arabayı pencere altına gelecek şekilde park et, pusuya yatarken soğuk su bulundur bi kova. baktın eleman geldi yazarken boşalt suyu!. ha araca baktığın camı eleman çıkınca sessizce aç ki çakmasın. o odanın lambası da sönük olsun.

one piece kesinlikle. death note'u da izledim, bleach ve naruto'yu bilmiyorum ama bir noktadan sonra one piece bir pazar ritüeli haline geliyor. sadece bazı bölümlerde fazla belgesele bağlamıştı - 250-300 arası galiba. onlar dışında çok iyi bence.

death note aralarında en kısa olanı. onunla başlayabilirsiniz. çok sağlamdır.
naruto güzeldir. naruto ve naruto shippuuden diye iki kısım var. ilkinde küçük çocuk, ikinci kısmında genç hali.

yazdıklarına ek olarak ghost in the shell, samurai champloo, full metal panic.
kanlı ve kesmeli olanlar: hellsing, berserk, elfen lied (bu bayağı güzeldi), attack on titan.

Kino no tabi
Fullmetal alchemist broterhood
Psycho-pass

tengen toppa gurren lagann
nanatsu no taizai

high school dxd

sevdicek kadın galiba, ben elfen lied ve fma ya bayılmıştım.

sevdicek kadınsa lovely complex. önerilen animelerin hiçbirini beğenmemişken, beni alıştırmaya çalışan kişi artık umudunu kesmişken animeci yapan bu oldu.

FMA: Brotherhood +1000000000
Ghost in the Shell +1
Cowboy Bebop

Nana olabilir bir de ama sonu tam bitmiyordu, yaratıcısı hastalandığından mangası artık çıkmıyordu o yüzden animesi de yarım kaldı, yine de güzeldir

steins;gate

orjinal bir konu işleyişi ve hikaye açısından baccano mutlaka listene ekle,biraz daha duygusal böyle sevimli içten bir anime arıyorsan da Natsume Yuujinchou kesinlikle tavsiye ederim.

son zamanlarda takip ettiğim en iyi anime de onepunch man buna da bir bak pişman olmazsın.

Lovely Complex

veleybol - voleybol

mecmua-dergi

don - boxer, brief
vesait - araba, araç
münazara - tartışma
zevce - eş
valide - anne
tevkif etmek - tutuklamak, alıkoymak
murahhas aza - ceo
muhteviyat - içerik
hasbelkader - rastgele, şans eseri
tenasüh - reenkarnasyon
müteşebbis - girişimci

ekseriyetle-genellikle
ihya olmak/etmek- çok mutlu olmak/etmek

ajans haberler

muntazam-düzgün

tayyare-uçak
tezvirat-doğru olmayan
talebe-öğrenci

mütemadiyen - sürekli

müdahil olmak - katılmak

ciklet - sakız
lakin - ama
velev ki - ??
taksi - araba, araç

reisi cumhur-cumhurbaskanı

imtihan- sınav

misal - örnek
teyyare - uçak
misafir - konuk
istirahat - dinlenme
mecburiyet - zorunluluk
hizmetçi - yardımcı
zannetmek - sanmak
abartılmış - overrated (sözlük)
kombinezon - kombinasyon (matematik)
selamun aleyküm - merhaba - selam - selamun aleyküm
kör - görme özürlü
sağır - duyma özürlü
gecekondu mahallesi - göç almış bölge
rahmet - yağmur
iskemle - sandalye
iskarpin - stiletto
teessüf etmek - kınamak / laflar hazırlamak da olabilir...
kati - kesin
tebrik etmek - kutlamak
takp etmek - izlemek - stalklamak
vesika - belge
arkadaş/dost /yoldaş - kanka / hacı.. (80 öncesi - şimdi)
mani - engel
talebe - öğrenci
müstenid - delil / dayanak
muhabere - yazışma
müracaat - danışma
tehir - erteleme
muhabir - gazeteci
müsamere - gösteri
hasım - düşman
teşhir - sergileme

emlakçı'ya başka bişe diyorduk, neydi hatırlayamadım. aklıma gelirse editlerim.

simsar - emlakçı

Yeterli _ Kafi

noksan-eksik

kişi-şahıs

surat-yüz

zelzele-deprem

konuk-misafir.

bodrum, depo falan yok mu? bazı lastikçiler ücret karşılığı muhafaza ediyorlar.

Lastik otelleri var. Cüzi bir ücret karşılığı lastikleri muhafaza ediyorlar.

yilda 80 lira veriyorum lastikcide kaliyor.

arabayı aldığın bayi, yerleri varsa otel hizmeti sunuyor olabilir. bende para almıyorlar mesela bu iş için.

düzeltme: istanbul olduğunu sonradan farkettim, orada işler farklı olabilir.

biz beşiktaştaki opel bayide değiştirdik. şimdilik evin bodrumuna koyduk. adamlar güzelcene bir paketlemişler. buna alternatif olarak şöyle bir öneri yaptılar; yaz lastiginizi takana kadar buraya 50 tl karşılıgında bırakabilirsiniz ve yaz lastigi taktıgınızda da kış lastigini yine bir 50 tl'ye depoluyoruz dediler. yani yılda 100 liraya geliyor. diger yerlerle karşılaştırırsınız bir fikir verir.

senin cebinden para çıkması çok saçma geldi bana, bilmiyorum

hayır sen ödemezsin, bi projeniz vardır zaten, hocanda belli bi bütçe vardır ordan ödeyecek. hem okul hocalara her öğrencisi için para verir biçok yerden kaynak bulabilir yani. okulunun, hocanın da adı geçecek o ödeyecek tabi, senin karışmaman gerekir. faturayı yollamak ne yani.
belki öylesine yolladı, hemen saldırmayım şimdi.

Öncelikle kağıt üstünde böyle bir zorunluluk yok, ancak doktora tezinden (hatta yüksek lisans tezinden) uluslararası saygın bir dergide yayın yapamadıysan eğer, çalışmanın değeri sorgulanır hale gelebilir. Diğer bir deyişle çalışma konunla ilgili uluslararası alanda bir makale yazman hem jüri için çok önemli, hem de bilimsel katkı anlamında önemli. Ancak bundan, yayın yapılan her tez kalitelidir diye bir şart olmadığı gibi yayın yapılmayan bir tezin de kalitesiz olacağı şeklinde bir genelleme anlaşılmasın.

Bu paragraf soruna cevap değil ama yine de yazmak istedim. Paralı (open access) yayınlayan dergilerin büyük bir kısmı bu işi ticaret gib görüyorlar maalesef ve makalen çok çok uygunsuz olmadığı müddetçe basılmama şansı yok. Çoğunun hakemler tarafından doğru düzgün okunduğunu bile zannetmiyorum. O yüzden bu dergilerde yapılan yayınları faydalı veya anlamlı bulamıyorum. Çoğu esasta bilimsel katkı haricinde bir amaç için yapılıyorlar.

Soruna gelirsek, bu işler için iki yöntem var. Ya tüm yazarlar eşit olarak yüklenecekler, ya da birinci yazar tek başına. Eğer bu dergi ulakbim dergi listesi içinde ise (ki pek zannetmiyorum), TUBİTAK teşvik'i alınabiliyor. Öte yandan hocanın hepsini senin ödemeni istemesi de pek doğru gelmedi. Hoca olarak taşın altına elini biraz koyabilir.

arastirmaya gore degisir. genelde arastirmanin fonuna yazilir o tarz giderler fon kimin adinaysa onun onayi alinarak.

onun haricinde universitelerin odeme durumu var belirli kriterlerle belirlenmis. onlari garanti altina almadan basmayin zaten. sadece senin odemen bana da cok sacma geldi bir doktora ogrencisi olarak.

Bizim üniversitemizde de benzer durum var. Eğer dergi sci kapsamında ve ücretli ise üniversitemize faturasını gönderiyoruz ve onlar ödüyor.

Adamlara mail atiosun, paper basmak icin ozel fund imiz yok die onnar da seni muaf tutuoyr. Genelde Amerika da felan makale yainlamak icin ozel kalemler oluyor butce de. Turkiye de boyle bir durum cogu zaman olmadigi icin, dergilerde bunu bildigi icin sorun olmuyor.

ivan ilyiç'in ölümü
fareler ve insanlar
garp cephesinde yeni birşey yok
veronika ölmek istiyor

kucuk prens

stefan zweig iyi bi muharrir bence.

intibah

simyacı

bence türkçe kitap okuyarak başlamalısın.

aynı zamanda popüler bir kitap olan ve hava atmana da yarayacak olan "kürk mantolu madonna" iyidir bence

patrick süskind: by sommers'in öyküsü; güvercin
gabriel garcia marquez: kırmızı pazartesi
salinger: franny ve zooey

dönüşüm

genç werther'in acıları, satranç, dönüşüm, yabancı.

Marslı.

Cekirdek gibi gidiyor.

gölgesizler

yukarıda zweig yazan arkadaşlara katılıyorum.

(bkz: vierundzwanzig stunden aus dem leben einer frau)
(bkz: schachnovelle)

öyküden gideyim diyorsanız aziz nesin de sizi çabuk ısındıracaktır.

divit.library.itu.edu.tr*tur?/tbo{u015F}anma/tbosanma/1%2C5%2C5%2CB/frameset&FF=tbosanma+ve+cocuk+uzerine+etkileri+%2F&1%2C1%2C

itü kütüphanesinde var görünüyor.

link kırıldı ama şuradan boşanma yaz çıkıyor:
www.kutuphane.itu.edu.tr

yabancı diller maçkada. istanbuldaysan itülü tanıdık bulup aldırabilirsin. rezerv görünmüyor. rafta.

İlgin için çok teşekkür ederim öncelikle.

İstanbul'da ikamet etmediğim için ve itü'de her hangi bir tanıdığım olmadığı için kitaba bu şekilde ulaşmam imkansız. Ve işin daha da üzücü boyutu bu kitap bana fazlasıyla gerekli.

şurada var görünüyor: 30 tl'ye
urun.gittigidiyor.com

ayrıca benim zamanımda bulunduğun üniversitenin kütüphanesi kanalıyla başka bir üniversitenin kütüphanesinden resmi olarak kitap istetebiliyordun. başka bir yol bulamazsan böyle yapabilirsin belki.

Cem yayınlarının anton çehov serisi ilk aklıma gelen, 8cilt
Yky kazım taşkent serisine bakabilirsin. Marcel proust var bu seride, çiçek açmış genç kızların gölgesinde, topluca.
Dost'ta h.p.lovecraft'ın toplu eserleri var, 3 cilt.
Philip k dick kitapları altı kırkbeş'te, ama çeviriler biraz özensiz gibi
Haruki murakami kitapları dost'ta
Son iki yazdığım seri şeklinde değil.

sorun olmazsa hemcinsin birilerine rica ederim. para filan vermeden kalırsın. siz dışardan gelenler çekiniyorsunuz bu olaylara gerçi ama.

gezilcek yer vs. ayrıntıları yazarım şimdi üşendim.

doyuran da kahvaltı, ciğerci ahmette akşam yemeği ye.

günlük kiralık evler var ama genelde doluyor, elinizi çabuk tutun.

espark alışveriş merkezini merkez olarak düşünebilirsin. oradan birçok yer yürüyüş mesafesinde. o çevredeki oteller de iyi gibi (ibis, namlı). anadolu üniversitesi bu dediğim yere çok yakındır (10 dk yürüyüş) ve üniv. içinde bir de otel var, dışarıdan gelenlere hizmet verip vermediğini bilmiyorum ama turizm otel. öğr. işletiyor, güzeldir. @stevie'nin ciğerci ahmet dediği yer sivrihisar caddesindeki ise onu ben de tavsiye ederim. sadece ciğer yok tabi, ama yemekleri güzel. google'da ayrıntıları bulursun.
uçak müzesi var, bahsettiğim çevreye yakın; çok birşey bekleme. masal evi'nin olduğu bir park var (google).
güzel bir opera binası var, vakit olursa akşam konser filan düşünülebilir (espark'a 25 dk filan yürüyüş); ama hemen dibinde tramway durağı var.
ben bilmiyorum ama barlar sokağı denilen yere çok gidiliyor. eminim güzel yerler vardır, buradaki genç arkadaşlar tavsiyede bulunabilirler. espark'a 10 dk filan yürüyüşle.
iyi eğlenceler.

Eskişehir akşam çıkıp gezmelik aslında. Öyle çok şey bekleme sadece çık doktorları, adaları Üniversite caddesini barlar sokağını gez. Gündüz bal mumu heykel müzesine gidebilirsin bu arada.

t-mobile'ın paketi uygun oluyordu diğer operatörlerle karşılaştırınca. 1gb'si 20, 3gb'si 30 USD.

ben AT&T kullanıyordum memnundum ancak şöyle bişe farketmiştim eyalete göre arkadaşlarımın kullandığı hat değişiyodu. muhtemelen firmaların kapsama alanı firmaya göre değişiyor ya da çok sağlam altyapı kurmamış oluyolar. neyse bence git markete ordan tek kullanımlık hatlardan al kafan rahat olsun

sadece gps için arıyorsan 'here' isminde bir uygulama (ios) var, şehirlerin haritalarını gitmeden yüklüyorsun, offline kullanıyorsun. toplu taşıma özelliği filan da vardı. ben bir kez kullandım, memnundum. bir de tripadvisor'un offline uygulaması var, bu da bayağı işe yarıyor ve point of interest'leri de gösteriyordu.

onun haricinde ben de bir haftalığına prepaid kullanmıştım. ismini veya fiyatını tam hatırlamıyorum ama makuldu fiyatları. bir avm'de gördüğüm ilk bayiye girip almıştım. muhtemelen t-mobile'dı.

şehir merkezindeysen hepsi olur ama uzun yola çıkacaksan, dağ-bayır gezeceksen...at&t dışındakilerin çekim gücü rezalet; roaming sıkıntılı. hele ki navigasyon filan kullanacaksan... at&t ise idare eder düzeyde. buna göre al.

not: at&t alacak olursan herhangi bir mağazasına gir; şu cihaz için data amaçlı sim kart istiyorum de, ücretsiz verirler. onu takınca görevliden yardım isteyerek online olarak üye ol, ödemeni yapıp paketini al, aynı gün aktifleşir. mağazaya direkt "ben data paketi istiyorum" dersen sana kontratlardan bahsederler. contract-free -gophone- istiyorum demen lazım onunla da uğraşmayabilirler. kendin sim kartı takarak, mağaza wifi üzerinden hepsini yapabilirsin.

www.att.com

Ana operatorlerden alma, gir bir walmart'a ya da benzeri store'a straight talk al. Amerika'nin neredeyse tamaminda Att altyapisini kullaniyor.

geçen galiba burada verilmişti, ben de kaydetmiştim. link'teki klasör içinde sesli kitap diye alt bi klasör var:

yadi.sk

abi böyle tavsiye mi alınır. kaç kişi binecek nerede kullanılacak. mesela benim o kadar param olsa bana volvo v40 cross country uyar. ful paket cam tavan filan bakarım.

ama senin ihtiyacın ne steyşın mı sedan mı ?

yeni bmw x1 sDrive18i: 134 bin (dizel değil)
yeni bmw X1 sDrive16d: 130 bin (otomatik değil)

www.bmw.com.tr

bunun haricinde bmw 1 her iki kriterini de sağlıyor bu paraya.

adam x1 demiş ya. vay ben başımı nerelere vuram.

daha basit çözüm gelmezse, makro;

sub fark_bulma
for i=1 to X
if cells(i,1)<>cells(i,2) then cells(i,3)="1"
next i
end sub


AÇIKLAMA:
<X: toplam satır sayısı yazılacak
<cells(i,3)="1" yazmanın nedeni toplam kaç farklı satır olduğunu görebilmek. C sütununun tümünü seçtiğinde altta status bar'da toplam değeri görülür, o değer toplam farklı satır sayısı olacak.
<Bir sütun A'da, diğer sütun B olduğu durum dikkate alındı.

iki kolondaki değerler birbirlerinin aynısı mı olması gerekiyor? farklılık dediğiniz, yani sayısal bir farklılık mı, asd000'dan burda 5 tane orda 10 tane var gibi mi? yoksa bu burada var, orada yok gibi mi?

özel bir dosya değilse bi ekran görüntüsü veya dosyayı falan paylaşırsanız daha detaylı yardımcı olalım.

ben lcw ve mudo'dan alıyorum. bir sürü renkleri oluyor, genelde 10-15 lira arasında, internette'de bulabilirsin.

arkadaşlar maliyeti önemli benim için. Ne kadar ucuz bulursam o kadar iyi yani. Kaft'ta 30 tl ye aldığım baskısız tişörte baskı yaptırıp kaça satacağım?

Beşiktaştaki yere bakacağım, teşekkürler.

Ben de H&M den aldım 13 tl ye güzel kalıpları var. LCWnin kalıpları ilk yıkamada kayıyor gibi geliyor.

excel'e gir kopyala yapıştır...

Datanın özelliklerine bakın, string ya da numeric olarak tanımlamanız gerekiyor. String özellikli yere raham giriyorsanız girmiyor olabilir.

1-data özellikleri uyumsuz olabilir (kaynak veri tipi ve spss veri tipi farklı olabilir)
2-düşük ihtimal: copy paste'i CTRL V ile yapıyorsan bir de SPSS'de sağ tık, paste ile dene.
3-excel'den alıyorsan veriyi, excel dosyası kapalı iken, dosyayı spss'e sürükle bırak. excel'in en üst satırı otomatik olarak spss'in label değeri olacak. yalnız spss'te sonra veri tiplerini kontrol etmekte fayda var.

virgül nokta hatası olabilir. spss muhtemelen, küsüratı nokta ile giriyordur; sizin exceliniz türkçeyse virgül alıyor olabilir.

Cok tesekkur ederim yardimlariniz icin ama sanirim sorun kurmus oldugum surumle ilgili :/

Daha çok kalıp gibi, her dilde kendi karşılığını bulan bir şey. Bakkala gidip "Ekmeğe sahip olabilir miyim" demekle aynı şey "Can I take some bread" demek. Örneğin, biz fotoğraf çekerken, İngilizcede fotoğraf alınıyor, İspanyolcada fotoğraf alınabiliyor, yapılabiliyor veya çıkarılabiliyor. Ortaya çıkarken bir mantıkla söylenmiştir mutlaka ama o mantığı bilmiyorum.

teşekkürler sanırım would like ile want da aynı mantıkta...

Want biraz daha kullanılabilir bir şey, kullanınca aşırı aşırı garip gelmez; ama would like biraz daha kibar olanı. "I'd like a cup of coffee" deyince, gerçekten karşıdakine "Bir kahve olsa çok hoşuma giderdi" diyorsun ama bu da zaman içinde cümle anlamı kaymış ve ne olduğu düşünülmemeye başlanmış, kalıp olarak kullanılmaya başlanmış bir şey. Bunun yerine want dersen, derdin anlaşılır. Bir "Ekmeğe sahip olabilir miyim" olmaz ama aşırı kaba olduğunu düşünürler, "Niye ilk cümlesinde kızdı ki" derler. Diyelim, sen kahve istedin, yarım saat geçti ve o yarım saatte üç beş kere kahveyi hatırlatmana rağmen gelmedi. O zamana garsona "I want my coffee" diye kızabilirsin, o saatten sonra "would like"ın anlamı yok. Ek olarak bir fast food kasasında hamburger, kola alacaksan sakin sakin "I want a hamburger" da kullanırsan, kimse ne oldu demez. Kullanılır da o durumda ama daha çok "Can I have" kullanılır. Öyle yerlerde pek kimse "would like" kullanmaz. "would like" garsonlu yerler için daha uygun.

:))) güzelmiş örneklerin. akılda kalıcı, unutmam zaten. ufak detaylar ama çok önemliymiş aslında. sağ ol ;))

may I have'i öneririm.

puc+1 may I kalibi daha kibar ve klas oldugu icin ben de tercih ediyorum.

bir kahve olsa cok hosuma giderdi ne ya :D turkcede boyle bir kullanim mi var ki boyle ceviriyorsun?
i would like to, daha rica minnet, kibar olani.
garsonluk yapiyorum. can i take hic duymadim. can i have ya da can i get dersin mcdonaldstan bir sey alirken.
may da nadir kullanilir, could da nadir kullanilir, acik ara en cok can kullanilir. veya i ll get ya da i ll have de kullaniliyor. sunu alacagim gibilerinden,

"may" demisler, herseyden once gramer olarak "may" dogru, "can" beceri/kabiliyet ile alakali. "may" ise rica icin kullanilir.

gel gor ki, daha cok kullanilan "can"dir. samimi olunan insanlara snob'luk edecek olan yakinlari adice cevaplar verir, ama onun disinda kimse de size bir laf etmez. "may" de, "can" de gayet de kullanilir.

"take", fiziksel olarak almak demek oldugu icin birinden bir sey isterken kullanilmaz. ama birine ait oldugunu bildigin bir seyi alip goturmek istiyorsan kullanirsin tabi.

ayrica daha informal olarak "grab" kelimesini tercih edebilirsin. "can i please grab a cup of earl grey tea?" mesela.

farklı kitaplar halinde duymadım ama aynı kitap içinde olanı var.
ses ve öfke'de aynı olay 4 farklı karakterinden gözünden anlatılıyor.
bir de, kafasında bir karakterler dizisi kurup tüm kitaplarını o karakterler üzerinden anlatanlar var. yani, böylece aynı karakter farklı kitaplarda söz konusu olabiliyor.

tam olarak istediklerini karşılamıyor ama bir yere kadar var. evet.

aynı şey orhan pamuk'u sesiz ev kitabında var. belli bir isminin olduğunu düşünmüyorum.

öyle özel bir tür hiç duymadım ama bazı yazarlar deniyorlar. çok da güzel oluyor aslında.
ben de şunu örnek vereyim: john scalzi'nin dört serilik 'yaşlı adamın savaşı' ilk isimli kitapları var. bilimkurgu. bunlardan son kitap, zoe'nin öyküsü'nde, üçüncü kitapta (belki ikinci ve üçüncü kitaplar, tam hatırlayamadım) geçen ve anne ve babası gözünden anlatılanlar, kızları zoe'nin kendi gözünden anlatılıyor.

Bu hikaye tarzinda kitap bilmiyorum ama rashomon filmi dedigin olay orgusunu en iyi isleyen film. Bu yuzden venedik film festivalinde odul aldi.

Atif yilmazin da bu olay orgusunue sahip filmi vardi da unuttum. Adi vasfiyeydi sanirim.

hımmmmmm aklıma şu geldi, umarım uyuyordur. olayları camus'nun "yabancı" romanında maktül arap karakterin gözünden anlatan başka bir roman daha yazılmış mesela. adını da hatırlayamadım şimdi.

I have majored in engineering but due to lack of engineering practises in turkey I have decided to change my occupation from engineering to banking business.

Ucuncuye engineering demeden direkt occupation to banking de diyebilirsin kisacik cumlede 3 defa engibeering demisim

türkçe'de de ingilizce'de de bir ifade sıkıntısı oluyor:
sanki daha önce mühendislik ile ilgili bir işle uğraşıyordunuz da şimdi bankacılık alanına yöneldiniz gibi.

bu nedenle "decided to change ..." kısmı "directed myself to ..." ile değiştirilebilir, daha güzel öneriler de çıkacaktır.

I have an engineering degree, however, I decided to work/move on banking, due to the fact that engineering in Turkey is rarely performed in its true sense/meaning.

güney afrika cape town, porth elizabeth, durban turu. motor veya araba kiralama mümkün. zevk alırsın. net.

günay afrika mantıklı yaz sıcağında girersin yeni yıla. brezilya da olur ama orası çok uzak.

japonya ve Güney Kore'yi öneririm.

güney afrika yaparsan on numara cape town tavsiyelerim olur. yaz gitmeden.

Japonya +1

Tayland

Japonya pahalı, Brezilya'da suç oranı yüksek olduğu için biraz tetikte olmakta fayda var. Tayland iyi bir seçenek, ama Bangkok bombalaması olayından sonra Türkleri girişte ufak bir sorgudan geçiriyorlar artık.

Yaşadığım Güneydoğu Asya için konuşmak gerekirse, Bali (Endonezya) ve Kamboçya için havaalanında vize almak da mümkün mesela. Filipinler ve Malezya için de vize gerekmiyor. Myanmar için de e-vize alınabiliyor.

listende yok ama bence makedonya.

tarihe meraklı mısın bilmem ama tam bir osmanlı ülkesidir makedonya. ucuzdur da. bir araştır istersen.

Vizeli ama vize ayni gunun aksami ciktigi icin hindistan.
Goada harika partiler esliginde plajda yeni yila girebilirsin :)

Onun harici vize olmayan ulkelerden tayland ve guney afrika guzel olur bence. Fas da dusunebilirsiniz belki.

sri lanka

almanyada kimse kitlendin diye ezmez seni. teşvik etmeye çalışırlar. o yüzden kafana takma kitlenir miyim acaba diye. heyecanlanırsan onlar anlar ve yatıştırmak için destek olurlar.

Tahmin ettiginden kolay gecer emin ol. Heycanli olman da iyi hazirlandigini gösterir, iyi hazirlanmasaydin heycanli olmazdin. Hocalar heycanini anlayacaktir.

bu soruya hep şu cevabı veriyorum: bol bol prova. her ekranda ne söyleyeceğini iyi bilmek güven verecektir.

Sözlük'e yazmıştım, buraya kopyalayıp yapıştırıyorum.

sunumdan önce kendi kendine bir kere sunuldu mu tamamdır. en sıkıntılı tam sunumun öncesi, sunumda o sıkıntının pek bir zerresi bile olmuyor. oraya geldiğinde zaten jüri jüriye benzemiyor, sınıf sınıfa benzemiyor. cennete doğru giden yolda belirsiz silüetler oluyorlar. sen de anlattıkça onların yanından geçip gidiyor olacaksın. ortam şöyle oluyor aynen ( encrypted-tbn1.gstatic.com ), sen de o rahatlıkla anlattıkça hafifliyorsun, anlattıkça üstündeki yükten kurtuluyorsun. oooh, anlattıkça o kadar hafifsin ki. cennetteki melekler elini sana uzattıkça uzatıyor, sonrasında bulutlar kadar hafifsin.

bir de şu var: o tezi hazırlayan sensen, senden daha iyi bilen, senden hakim kimse yok şu kavanoz dipli dünyada. o yüzden, jüri sana kurban olsun. sen onları sınava çekersin istesen, kendi konunda tabii. onlar bu akşam bir bakacak yazdıklarına, büyük olasılıkla yazdıklarından bir kısmını görmeyecek ve "bunu sen nasıl şöyle şöyle yaptın" diyecekler. sen de "elinin körü, önünde yazıyor ya" diyemeyeceksin, "şu şu şu şekilde. onu aslında şuraya yazmıştım. bakın, sayfa 79'da" diyeceksin. sonra o salak jüri kendi egosunu tatmin etmek için diyecek ki "benim bir makalemde şunun şunun şöyle olduğunu söylemiştim", diyeceksin ki "çok haklısınız, onu düzeltmelerde koyayım, bakınız not alıyorum". (mutlaka bir kağıt kalemle gir sunuma, jürinin her söylediğini not al, bayılıyorlar ona, baştan çıkıyorlar; sunum ingilizce ise "oh, baby. that's it! right there! write there!" bile diyebilirler sana. üstelik düzeltmelerde söyledikleri şeyleri unutmamak için yazmak gerekiyor)

sonra sen çıkacaksın jüriden, onlar seni tebrik edecek. "eee, bu muydu. amaaan, ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarmışsınız meğer" diyeceksin içinden. dışından, "çok teşekkür ederim. hadi, bir hatıra fotoğrafı çektirelim" diyeceksin (mezuniyette falan lazım olabiliyor öyle saçma şeyler. danışmanına yakın dur fotoğrafta).

sonra da akşam bunu kutlayacaksın ama kutlarken henüz geçtiğin, bittiği kafana dank etmemiş olacak. bütün gece arkadaşlarına sevimli ama boş bakışlar atacaksın.

ertesi sabahı ise güneş parıldayacak, kuşlar sana şarkılar söyleyecek.

Tavsiyem takmaman yönünde, düşündüğünden daha kolay geçecek emin ol.

Doktora gidebilirsin. Dideral falan verebilir belki ama bunlar hep geçici çözüm, sen iyi hazırlan gerisi hallolur.

doğaçlamaya inan. önceden hazırladığın cümleler bir anda aklından uçup gidebilir, böyle durumlarda kendi kendini idare edebileceğini bil ve doğaçlamaya sarıl. denildiği gibi sunumun en sıkıntılı anı hemen öncesi, başlayınca gerisi bir şekilde geliyor zaten. bir yerde takılırsan "özür dilerim" ya da "sorry" ya da almanca yapacaksan sunumu her ne deniyorsa ondan de, baştan al o kısmı. karşındakiler de o aşamadan geçen insanlar oldukları için anlar zaten heyecanını. bir sıkıntılı kısım daha söyleyeyim ben, sunum bittikten sonra seni odadan çıkartıp tezin hakkında kaldı, düzeltme ya da geçti kararı verecekleri zaman tırnaklarını yemek istiyorsun. seni içeri çağırıp tebrik etmeye başladıkları an ise dünyalar senin oluyor.

başarılar!

sunumuma girmeden bir buçuk şişe pasiflora içmiştim, çok iyi geçmiş diyorlar, A+ aldım fakat hiç hatırlamıyorum. miktarı abartmışım.
bir de önceden salona girip bir kez baştan sona prova etmiştim. onu hatırlıyorum, pasifloradan önceydi o.

Ben de çok heyecanlıydım, kolum bacağım uyuşmuştu transta gibiydim sunum öncesi. Ama bir başlayınca devamı geliyor merak etme. O konu üzerinde sen çalıştın, tezi sen yazdın, uzman sensin, ne yaptığına en çok sen hakimsin bunu da unutma. Başarılar!

Hepinize ayri ayri cok tesekkur ederim :) gercekten de dediginiz gibi oldu, baslamadan once bayilacak gibiydim basladiktan sonra yavas yavas azaldi heyecanim. Gectin ya da kaldin demediledr ama ne yapacaksin buradan sonra vs dedikleri icin gectigimi varsayiyorum :) tesekkurler...

(bkz: sonu sürprizli filmler)

ya rica ediyorum

eksisozluk.com

yuzlerce baslik aciliyor. neden hic arama zahmetine katlanmiyorsunuz?..

çünkü burada daha rafine cevaplar geliyor bence.

bakın verdiğiniz linkten bir film:

cikmaya basladigi sevgilisini surekli tekme tokat doven ama bir o kadar da seven dunya uzerindeki en guzel koreli hatunun oynadigi bir kiz ve sapinin hikayesini anlatan kore filmi...
sacma sapan eglenceli yerleri ile birlikte hafif abartiya kacmis romantik hikayeleri ile izlenmeye deger bir butun olmus... tebrik eder kacarim...

benim aradığım şey bu mu sizce?

lucky number sleven ya da secret in their eyes. Bu ikisi de tam dumurluj filmler kaçırma izlemediysen

(bkz: the holy mountain) izle has.tir dersin bence. Boşver sonu şaşırtan normal filmleri.

eğer hollywood kafası istiyorsan (bkz: the game) derim ilk izleyişte çok iyi geliyordu.

(bkz: possession)

www.imdb.com

ich seh, ich seh
faults

Incendies +1

Cok fena. Sympathy for Miss Vengeance de iyidir.

hasim nicole garcia tabiki

The body-ceset
İspanyol filmi

no mercy.
evet oldboy gibi sonuncda has...r çekmezsen gel söv bana burda

(bkz: predestination) ortalarında oha diyosun ama :)

Skin i live in

I origins.

böyle ararsan, zaten filmi "du bakalım neresinde hasiktir çekicem" şüphesiyle izliycen, öyle tadı olur mu

Sabah sabah böyle duyurular güzel oluyor. Şimdiden iyi geziler. Çok imrendim sana. Güney Amerika'ya hiç gitmedim ama ilgin varsa Ekvador'a uğrayıp ve oradan da Galapagos adası turlarına katılabilirsin.

Bir de geçen belgeselde denk geldim, Patagonya muhteşem bir yer gibi görünüyordu.

@puc teşekkür ederim :) maalesef dediğin yerler çok uzak kalıyor, bir aya sığdırmak neredeyse imkansız

Atacama dışında gezdim hepsini. Güney Amerika olsun yanında da doğa olsun diyorsan listenin başında olması gereken yer Patagonya. Sonra Machu Picchu ve Salar de Uyuni geliyor benim için. Titicaca biraz overrated bir yer ama zamanın varsa oralara gitmişken gör. Lima en azından 8-10 saat ayrılması gereken bir şehir. Old Town kısmı gerçekten güzel ve sırf bunun için gidilip görülür. Ben karışık bir şekilde aklıma gelenleri yazayım.

- Patagonya'ya gidin. Torres del Paine için 3 gün ayırın. (2 gün trekking, 1 gün ulaşım) Ben 1 günüm daha olmadığından Torres del Paine'e gidememiştim sırf bunun için bir daha gideceğim.

- Yine Patagonya'da Petito Moreno buzuluna gidin, büyüleyicidir. Gitmişken buzul yürüyüşü yapın. El Calafate'den belediye otobüsü de var, özel turlar da var. Hostel olarak ucuz ve güzel olsun diyorsanız Punto Norte, rahatıma düşkünüm diyorsanız America del Sur.

- Iguazu'nun Arjantin tarafı yerine Brezilya tarafını gezin. Puerto Iguazu'dan Foz de Iguaçu'ya otobüsler gidiyor. 5 lira gibi bir ücreti vardı.

- Iguazu'da hostele para vermek istemezseniz havalimanında yatabilirsiniz. Gayet rahat ve de şelaleye giden otobüsler kapının önünden geçiyor. (Brezilya tarafı için konusuyorum)

- Iguazu çevresinde yabani hayata dikkat edin, bol bol tarantula göreceksiniz sokaklarda. Böcek kovucu spreyiniz olsun ve de uzun kollu giyin. (sarı hummaya karşı)

- Arjantin tarafında havalimanına en son belediye otobüsü yoktu, minibüs kiralamak zorunda kalıyordunuz. 100-120 ARS kişi başı para alıyorlardı.

- Iguazu çevresinde sınır geçişlerinde pasaportu damgalatmayı unutmayın. Otobüüs sizi beklemeyip devam eder bir sonraki otobüse aynı biletle binebilirsiniz. (Farklı firmaya binmemeye özen gösterin. özel halk otobüsü tarzı şeyler de çalışıyor)


- Machu Picchu için tur satın almak bireysel gitmekten mantıklı. Ne kadar rahat etmek istediğinize gre değişir tabi. Ben Machu Picchu'ya ulaşmak için CUsco'Dan 7 saat minibüs yolculuğu yaptım üstüne 3 saat yol yürüyüp 10 saatte Aguas Calientes'e ulaştım. Sonra da Machu Picchu'ya çıkmak için 3 saat tırmandım. (montana ya da wayne picchu hariç) bunun alternatifi olarak günübirlik turlar var. tren+minibüs şeklinde. cusco'Dan aguas'a ulaşmanız çok daha kısa ve konforlu oluyor. fiyat olarak 50 usd daha pahalıydı sanırım. son olarak aguas calientes'ten machu picchu'ya çıkmak için otobüsü tercih edin. kondisyonunuzu bilmiyorum ama yarı yolda kalabilirsiniz. Hayatımda ilk defa keşke paraya kıyıp otobüse binseymişim demiştim. 10 usd gibi bir fiyatı vardı sanırım. (dönüşte yürüyebilirsiniz sıkıntı yok orda)

- salar de uyuni için tur mutlaka ayarlayın. bireysel giderseniz hiç bir şey göremezsiniz. günübirlik turlar yeterli sakın 3-4 günlük olanlara bulaşmayın zaman kaybı. günübirlik tur tüm gün sürüyor ve de doyuyorsunuz çöle. günlük tur için 100 tl gibi bir para ödemiştim. 10 saat sürmüştü, öğle yemeği dahildi. yol boyu 1 liranın hesabını yaparken bu paranın kesinlikle değdiğini söylemiştim.

- salar de uyuni'ye giderken güneş kremini unutmayın sakın. uzun kollu kıyafetleriniz ve de şapkanız olsun. fotoğraf temalarınızı gitmeden oluşturun orda aceleye getirmeyin.

- la paz çok da görülecek bir yer değil, gitmişken görün.

- salar de uyuni'ye giderken la paz'dan bir an önce gideyim diye sabahın köründe minibüsle oruro'ya geçtim ama oruro'dan uyuni'ye otobüğs ve de trenler akşam kalktığı için oruro'da 7 saat geçirmek zorunda kaldım. Oruro'dan trenle geçtim. Business class'tan alın mutlaka 5-10 lira fazla veriyorsunuz ama mışıl mışıl uyursunuz. Uyuni'de ben tren garında yatmıştım. Biraz soğuk olur geceleri ama gayet güvenli. Dönüşte otobüsle la paz'a geçtim doğrudan. otobüs yaklaşık 12 saat sürüyor mesafe aldatmasın. otobüsü cama seçin, semi cama'larla yol bitmez.

- Konaklamaları ben büyük oranda havalimanları ve tren garlarında yaptım. Cusco'da otel tercih edip Machu Picchu öncesi güzelce dinlenin derim. Aguas Calientes'de göreceğiniz hosteller pek hoşunuza gitmeyecek. Küften odalara bile girilmiyor. Tren tercih ederseniz günübirlik gidip bu problemden kurtulursunuz.

şimdilik bu kadar yazayım. aklına takılan bir şey olursa elimden geldiğince yardımcı olurum.

peruya gittm, sorum varsa yazabilirsin özelden.