köpek mamasi gibi dahiyane bir önerim var eheh. para değil valla ya.

İmkanınız varsa, alışveriş yaptığınız marketlerden tavuk kemikleri ve artan parçaları isteyin. Bazen ücretsiz verebiliyorlar. Bu kemikleri ve parçaları biraz haşlayıp verebilirsiniz. Biz öyle yapıyoruz. Ancak çiğ vermeyin, hem zamanla saldırganlaşma ihtimali olur deniyor hem de çiğ zararlı oluyormuş. Biraz pişirip verince yiyorlar ve size epey bağlanıyorlar. Poğaçaları da kuşlara ayırın:)

Eğer marketten kemik filan alacaksanız size tavsiyem, tavuk kemiği ise çiğ verin. Ben de yeni öğrendim. Pişmiş tavuk kemiği sertleşiyor ve kırıldığında sivri kırılıyor. O şekilde dışkısından çıkıyor ve maalesef kanatarak ve ağlatarak. Pişmiş kemiği köpeğin bünyesi sindiremiyormuş. Doğasında da yok, mantıklı geldi bana. Tecrübem de doğruladı. Şimdi çiğ tavuk boynu veriyorum ve dışkısında hiç kemiğe rastlamıyorum. Tecrübem sadece tavuk boynu için ama bilgi araştırıp edindiğim bir bilgi.

Çiğ vermeyin, daha da vahşileştirip saldırganlaştırır zamanla deniyor, ayrıca çiğ dokunuyormuş, bakteri makteri birşeyler denmişti - ben bu açılardan önerdim. Bu arada ben bizim çevremizdekilerden bahsediyorum. Kurban bayramında millet pişmemiş koca koca kemikleri atmışlar, hayvanlar yiyememiş, aylarca öyle açıkta süründü o kemikler - pislik içinde.

Pişirince sanırım bir nebze de olsa daha çiğnenebilir hale geliyor, pişmemiş kemiği mi daha kolay kırarsınız, pişmişi mi? Bizimkilerden birine misal pişmiş but kemiği vermiştik, kıtır kıtır çiğnedi.

Gerçi her zaman but kemiği vermiyorlar marketten, genelde göğüs - sırt birleşik veriliyor, o kemikler de buta nazaran daha ince ve küçük, sanırım daha rahat çiğneyebilirler onu. Ama misal deriyi pek sevmiyorlar galiba. Ben gene de pişirin derim ama siz bilirsiniz.

kemiği pişmiş verme bence.

gündüz bir veterinere danışayım hep beraber nihai bir cevap edinmiş oluruz:) cevaplarınız için çok teşekkürler canlı dostları.

pişmiş tavuk kemiği=delinmiş bağırsak

yapmayın.

ayrıca çiğ besleme diye bir şey var ki dünyada sağlıklı olduğu kabul görmüş bir şey. ya da (bkz: barf) çiğ tavuk kemiğini rahatlıkla verebilirsiniz.
ve bu konuda veterinere danışmak yerine internette "akademik" araştırma yapmak daha mantıklı, türkiyedeki veterinerler beslenmeyle ilgili çok bilgili değiller doğrusu...

bu arada bunlarla uğraşmak yerine mama çok daha mantıklı. temizmama.com'dan 15 kiloluk mama siparişi verirsiniz (zaten benim köpeğime verdiğim kaliteli maması bile 66 lira, kucho 45 lira falandı sanırım) hem karınları doyar hem de siz yanılıp pişmiş kemik vererek hayvanların sağlığını riske atmamış olursunuz.

he, pişmiş tavuk kemiği vermemek gerektğini veterinerler de söyler tabi.

bu arada çiğ beslenen hayvan tanıyorum ben birkaç tane. hem de senelerdir öyle besleniyorlar. ve kendileri dünyanın en tontiş köpekleri olabilir. vahşileşme olayı hep hurafe.

Yakinsaniz, Gimatta kilosu elli kurusa satiliyor kemiklerin. 200-300 kopege bakanlar var ve gidip oradan aliyor ve pisirmeden, cig veriyorlar. Yalniz alirsaniz but olmasin. ne olur ne olmaz. gogus olsun, varsa boyun olsun.

Petshoplarda kilosu 4 5 liraya mamalar var...
Yok daha güzelini yapıcam derseniz temizmama.com diye bi yer var, 15 kilo mama 50 lira.
Kolay gelsin...

benim kedim canı yanmadığı takdirde asla sesini çıkarmaz ya da ben geldiğimde eve sevinçten mırlar.

oyun oynamanın dışında oraya buraya zıplamaz benimki de uslu şansıma.

teyzemin bir kedisi var, düşman başına. çok güzel bir hayvan ama dokunmayı bırak yanından geçmek imkansız yiyorsun patiyi pençeyi. bir de bir kere gıcık olunca unutmuyor hayvan, sesini duysa hırlamaya başlıyor.

tıslama ve çok sinirlenince/kızışınca bağırma haricinde kediler birbirlerine karşı ses çıkarmazlarmış diyolla. miyav da sadece insanlar içinmiş :)

valla evdeki sözleşmeli kediler çıkartıyo ses boğuşurken. :/

benimki de öyle. bu arada @kül haber.gazetevatan.com

evi iyice araştırdın mı?
bir kuytu/köşeyi kendilerine dağıtma mabedi yapmış olabilirler =)

yok, kesin bilgi, gerçekten uslular galiba :D aha yine boğuşuyolar bak, uyuyan itin nefes alıp verme sesi bunlardan daha fazla :D

www.youtube.com

:)))

Ama yani merak etmeyecek gibi değiller. Benim sıpalar (ki bir süredir görüyorsun) boğuşurken gayet ses çıkarıyorlar yani. Bir de bir yerde boğuşup bırakmak kesmiyor, evin içinde koşturup yakaladıkları yerde tekrar boğuşmaya devam ediyorlar.

Mutevazi'nin kedileri yerde boğuşuyor, zerre ses yok. Hareket de yok ama yanı sıra. Yani şurda iki boğuşup ayrılıyorlar, o kadar.Hani kovalayayım, yakaladığım yerde yerde yuvarlanalım falan da yok.

Ben böyle boğuşma görmedim hayatımda. Karda yürüyüp izini belli etmiyo sıpalar :))

Çuvala koyup uzak bir yere bırak, geri gelemesin. Öldürmekten daha insaflı bir çözüm olur. Belediye uğraşmaz öyle işlerle.

yok bunun çaresi. pencerenizi kapalı tutacaksınız, ya da tel takacaksınız.

valla giriş katında oturup camı, kapıyı açarsanız kediler içeri mutlaka girer. bir önceki kiracı ile alakası yok.

tek çözüm sineklik.

bende yaşadım bu salak durumu. ciddiyim sineklik taktır. hem maliyet yüksek te olmaz.

abi pencerene sineklik taktırsan? metal teller var. kediler için.

www.sineklik-sineklik.com

giremezler içeri.

bağır bence kediye

vasistas dendiğinde hep aynı sahne geliyor gözümün önüne:

eksisozluk.com
eksisozluk.com

şahsi önerim ise şu, kediyi elektrik süpürgesiyle kovala. çok korkuyorlar. sokak boşken yap bunu ki hayvan can havliyle kaçtığında araba vs altında kalmasın insanları korkutmasın.

selam selam. belediye birşey yapmaz, yapsa bile yapacağı şey hayvanı zehirlemek olur. belediyeyi düşünme.
sineklik en mantıklısı. biz de aynısnı tersi için yapıyoz. kediler dışarı çıkmasın diye camlara sineklik. :/

mea maxima culpa+bimilyon ayrıca.
o kedi o eve girer açıklık bulursa.

kedit: uzak bir yere atarsan kendi alanının ışında yaşayamayabilir bu arada. hayvanları kendi bölgelerinden uzaklaştırmamak lazım. o apartmanın bahçesi, etrafı onun evi, evinden atmak gibi düşün. hele bir de kendinden güçlü ayvanlara denk gelirse, parçalarlar.

elektrik süpürgesinde bir hususu, ekleme ihtiyacı duyuyorum, hayvan içerdeyken pencereyi kapatıp çıkışına izin vermeyerek süpürge borusuyla taciz et. zaten duvara tırmanacak. etrafta kırılan dökülen olmasın diye önceden biblo vazo vs kanara koy. hayvanı en az 20 tur döndür. içinden nasıl bi cendere burası diyecek ve bir daha evine girmeye cesaret edemeyecek. pencereyi aç. sktirsin gitsin.

süpürge sadece korkutacaktır. korku hayatta kalmamıza yarayan önemli bir duygudur. ben pragmatik bakarım. kediden parça koparıp eline vermiyoruz, topuklarına sıkmıyoruz. vakumdan ve süpürge sesinden korkuyorlar. nedensiz bir korku. fobi. bunu eve girmemeleri için kullanıyoruz. sirke salataya, limon kolonyası tıraştan sonra cilde sürülür. sineklik iyi fikir ama hayvanın tırnak törpüleyeceği tutarsa sinekliği bile yırtar.

ayrıca vasistas pencere hakkındaki entrylere link verdim yukarıda. bakarsanız göreceksiniz, kedinin o eve o pencereden girip çıkması kendisi için de tehlikeli. sağlam zıplayamasa giyotin gibi (benzetme kötü oldu idare edin) kaptırır boynunu. accık kafayı çalıştırın. şimdi sergeant hartman şu haliyle gelsin gözünüzün önüne:
quixotando.files.wordpress.com
ve şu soruya cevap verin:
do you maggots understand?

sineklik taktır. hayvana işkence etmeye gerek yok yazık günah.

çuvala koyup uzak bir yere bırak diyeni çuvala koyup uzak bir yere bırakmak isterim.

süpürge ile evin içerisinde elektrikli süpürgeyle korkutup 20 tur attırmayı tavsiye edenin de peşinden silah sıkarak 20 tur açık alanda koşturmak istemiyor değilim. etinden et koparıyor değiliz sonuçta, 20 tur koşturur ardından bırakırız defolup gider.

ne biçim insanlarsınız yahu?

neyse, soruna gelince; belediyeyi çağırma, gelmeyeceği gibi olur da gelip yakalarsa ve barınağa götürürse de (ki kedi barınağı türkiye'de bildiğim kadarı ile istisna haricinde yok) barınakta sürünür hayvan, yakın zamanda da ölebilir barınakta. ne yapabilirsin; kedileri uzak tutmak için olan spreyler var, al onlardan sık girebileceği yerlere. sirke işe yarar mı bilmiyorum ama o da çözüm olur işe yarıyorsa denildiği gibi. korkutadabilirsin en olmadı ama üstte dediklerim hem daha insani çözümler olur, hem de korkutma ile ne kadar sürede uzak tutarsın bilemiyorum. korkutacaksan da işkence eder gibi 20 tur odanın içerisinde döndürme hayvanı elbette.

kediyi karşına al konuş. iki medeni memeli gibi yollarınızı ayırın. bak ne kadar duyarlısınız.

bakın ahlaki kaygısı olan değerli insanlar, aynısı bana yapılsa çok korkar çok üzülürüm, tamam, bunu görüyorum ve tekrar ediyorum. pratik bir çözüm önerdim. hayvanı sadece korkutacak. o bölgenin onun olmadığını düşünecek. bu bağlamda, arada sokağa çıkıp kedi kavgalarını izleyin diyorum. sokağın en yaşlı erkeğinin yüzündeki tırmık izlerine bakın. hepsi kendi statüsü için verdiği mücadeleden ve statüsü tuttuğu alanla doğru orantılı, tokatladığı genç erkeklerle de. anlaştık mı? zaten kaygı ve güvensizlik üzerine kurulu bir hayatları var, tek dertleşme biçimleri kaba kuvvet. pek hassas da değiller. iki kedi önüne birini doyuracak kadar yemek bırakıp güçlü olanın diğerine bir lokma vermeden hırıldaya tırmalaya yemeği tek başına tükettiğini görün. ne bileyim. bana kalsa ben sağa sola işeme taraftarıyım, bölge işaretlemek en zararsız çözüm ama kültürümüzde bu yok. yadırganabilir. hayvana fiziksel temasta bulunmadan yapılabilecek en iyi baskı bu. büyük feribot terminallerinde martılar insanların üzerine sıçmasın diye, havalimanlarında kargalar uçak motorlarına kaçmasın diye avcı kuşların seslerini ya da sürü kuşlarının tehlike çığlığını hoparlörden verirler. mantığı aynı. can havliyle kaçan martılar oyun oynamıyor, gerçekten avcı geliyor diye korku içinde kaçıyorlar. sadece bilin istedim.

evcil hayvanlar sebep-sonuç ilişkisini pek iyi kuramazlar. hele kediler bu konuda çok başarısız.

süpürgeyle 20 tur attırınca ödü bokuna karışacak kedi ertesi gün burada bana süpürge tutan manyak bi herif var buraya girmiyim diye düşünemez. ha ne olur: başka bi yerde süpürge sesi duyduğu anda oturduğu yerde içeri doğru sıçar korkudan. yani travmatik bir iz bırakmış olursun.

eğer sebep sonuç ilişkisi kurabiliyor olsalardı kediler inatla tezgahın üzerine çıkmazlardı. hayvanlar sadece anlık içgüdüsel tepki verebiliyorlar. neredeyse bütün davranışları etki-tepki üzerine.

-tezgaha çıkasım var. çıktım. sahibim bağırdı. bağırılmak korkutucu bir şey. daha önce bağırıldığımda fiske yemiştim. tezgahtan uzaklaşmalıyım.

bu kadar. 5 dakika sonra tekrar tezgaha çıkabilir. ya bağırılırsam? diye düşünemez. bağırılmazsa orada mutlu mesut takılır.

özetle, süpürge işkencesi pek mantıklı değil. en azından devamlı bir çözüm değil. illa süpürge içeren devamlı bir çözüm istiyorsan süpürgenin ağzıyla kafasına vura vura öldürmeyi deneyebilirsin. sonra da kafasını kesip pencerenin önüne asarsın. böylece bölgeni de işaretlemiş olursun arkadaşın dediği gibi.

tövbe yarabbim. ne insanlar var. tak sinekliği gitsin. kafa yormaya bile değmez.

elimizde başka yollar varken niye kediye işkence ediyoruz yahu? ben de elime yarı-otomatik tüfek alıp futbol sahasında 20 tur koşturayım seni dışarı çıkmana izin vermeden 20 tur boyunca, bu da pratik çözümüm olsun önerdiğin pratik çözümün çözüm olmadığını göstermek adına. ki elektrikli süpürge ile korkutmak işe yarar mı uzun vadeli olarak gitmesi için kedinin, ondan da emin değilim açıkcası.

gene kedigillerin sosyal yaşantısını göstermek ilginçmiş gerçekten. biz de alanımız olduğunu göstermek için kedi ile dişe diş kavga edip, galip gelelim; ardından da bölgemizi belirlemek için işeyelim, tekrar gelip giremesin rakibimiz. kedilik mi ilan ediyoruz kedi karşısında ne yapıyoruz? hazır yapmışken etrafa da dışkı bırakalım, avlarımız nereden yaklaştığımızı bilemesin. troll müsünüz değil misiniz gerçekten arada kalmıyor değilim.

Köpek bakımı ile ilgili olark çok bilgim yok ama daha çok bilen biri gelene kadar kedi üzerinden bir çıkarım yapayım. Veterineri arayıp acaba bir şeyi mi var temalı sorular sorduğumuzda ilk öğrenmek istediği şey iştahı. İştahı yerindeyse genelde çok büyük bir problem olmuyor. Yani iştah önemli bir veri.
Sonra bir de ateş falan var, kedide kulaktan anlaşılıyor, köpekte de kulaktan burundan falan anlaşılır sanırım, onu bir kontrol edin isterseniz. Ayrıca dışkısı nasıl, herhangi bir değişiklik, ishal, kabız vs var mı?
Tabii sonuç olarak veterinerinize götürüp bir gösterin derim.

Maması dışındaki yiyecekleri iştahla yiyorsa iştahıyla ilgili bir sorun yoktur. Mama bozulmuş olabilir ya da canı yemek yemek istemiyor olabilir. Zorlamayın. Önüne mamasını koyun, 15-20 dakika kalsın. Yemiyorsa kaldırın. Gün içinde de abur cubur vermeyin. Acıkınca mamasını yer. Benim köpeğim de arada sırada birkaç öğün mamasını yemiyor. 2-3 gün sonra normale dönüyor.

Genelde çok uyuyan köpeklerde çapak daha fazla oluyor. Kedilere yaptığınız gibi ılık çay ve pamukla temizleyebilirsiniz. Tabii bunlar geçici çözümler. Veterinere gösterirseniz ilaç kullanıp kullanmaması gerektiğine o karar verecektir.

Bazi kopek irklarinda genetik olarak yeme aliskanligi boyle olabilir. Husky'ler icin duymustum, dogal ortaminda haftada bir av bulup, bir kerede cok yedikleri icin, duzenli bir yemek yeme kulturu olusmamis. Eger yemek yemeye zorlanirsa, kusup hic yememek gibi durumlari olabiliyormus.
Gerci benim kopegim beagle+setter+tazi+jack russel+pitbul kirmasi gibi ama onda da ayni sekilde hic umurunda degil mama kalki ki Orijen veriyorum. Cig et versem tabi ki gozleri yuvalarindan firlayarak yiyor ama onu da benim bunyem kaldirmiyor kokusu goruntusu vs. depresyona sokuyor. Siz de BARF (islenmemis et) diyetini dusunebilirsiniz belki.

sanırım depresyonda. ben sahipleneli on gün kadar oldu henüz, o yüzden pek anlayamıyorum tavırlarından ama bir sene barınakta kalmış bir hayvanın depresyonda olması fikri çok mantıklı geldi. yine de veterinere bir gideceğiz tabi ki de ama zamanla geçeceğini düşünüyorum ben bu durumun.

bu arada kendisi labrador. ve evde olduğu zamanın %80ini uyuyarak gerisini de eşyaları parçalayarak geçiriyor. yaşı beş. :/

Barınaktan sahiplendiyseniz şu anda o köpek dünyanın en mutlu köpeğidir. :) Bir sene başka köpeklerle taş üzerinde yatıp kalktıktan sonra ev ortamına hemen tekrar uyum göstermesini beklemeyin. Eşyaları parçalaması da anksiyete göstergesi olabilir. Sahibinden ayrılan/bir süre barınakta yaşayan köpeklerde genelde yeni sahibinden de ayrılma korkusu oluyor. Sizin onu terk etmeyeceğinizi anlayınca bu huyundan vazgeçecektir. Bu konuda da iyi referanslı köpek eğitmenlerinden yardım alabilirsiniz.

Labradorlar tür olarak çok hareketli köpeklerdir. Enerjisini iyice attırmazsanız evde gelip tepenize çıkarlar. Dışarıya çıkardığınızda başka köpeklerle sosyalleşip oyun oynamasını sağlarsanız rahat edersiniz.

veterinere gittik. iştahsız falan değil domuz gibi dedi çünkü veterinerin köpeğinin mamasını silip süpürdü dingil. ilk günlerdeki iştahı bir daha mama bulamama korkusundandır, şimdi her gün önüne mama geleceğini anladığı için nazlanarak yiyordur dedi. barınaktaki besleme şartlarıyla evde sizin uyguladığınız diyet farklı olduğundan kendince bir düzen oturtuyordur normal dedi. ben de rahatladım.

köpeğim ciddi manada terk edilme korkusu yaşıyor onun farkındayım. dışarı çıktıktan sonra eve dönerken yaşadığı heyecanı görmelisiniz. sanırım bana güvenmesi için biraz zamana ihtiyacı var, terk etmeyeceğimi anlayınca rahatlayacaktır diye düşünüyorum.

bir de anksiyete değil ya oyun oynuyor şapşi. biz yokken kemiriyor insan gördüğünde getirip "hadi çekiştirmece oynayalım" diye hoplayıp zıplıyor. gerçekten enik ruhlu.

enerjisini de deli gibi atıyor zaten evde olduğu sürede sürekli dinlenme halinde. ankara'yı bilir misiniz bilmiyorum ama bugün öveçler 2. caddenin başından bahçeli 3. caddenin sonuna kadar yürüdük mesela. günde 4 5 saati dışarıda geçiriyoruz enerjisini atması için. ama başka köpeklerde sosyalleştirme imkanı pek olmuyor çünkü parklar sokak köpeklerinin istilasında ve ben köpeğim daha önce sokak köpekleri tarafından yaralandığı için (ki yüzü hep yara izi hala) tekrar böyle bir şey yaşamasından deli gibi korkuyorum.

niye lan. ben izmirdeyim :/

yayın ne zaman ?

kantine geçin biz de gelek.

imza: eski 1. yurt sakini.

Köpekten hamile kalmis olabilir

Kedi kustu hamile midir degil midir nerden bilelim. Kedi zaten kusan bir hayvan. Zamanla anlarsin.

Kediniz büyük bir ihtimalle hamiledir, orası ayrı mesele. Ama kusmasının nedenini biz bilemeyiz. Ciddi bir sorunu da olabilir, veya basit bir tüy yutma problemi de olabilir. Veteriner hekiminize mutlaka danışın.

veterinere bugün gidemiyorum, bir bağlantısı olabilir mi diye sordum o yüzden. gugılladığımda hamileliknbelirtilerinde 3. haftadan itibaren kusma olabilir yazıyordu, hani kedisi hamileyken böyle bir şeyle karşılaşan olmuştur belki falan...

ayrıca kedi zaten kusan bir hayvan diyen arkadaş, ben bu düşünce yüzünden kedimi kaybediyordum az kalsın. kedinin kustuğu tüy ya da mama değilse kusması hiç de normal değildir. bilmiş bilmiş konuşmaya bayılıyorsunuz valla.

yaz okulunda üstten ders alınabiliyor, bundan eminim. kendi üniversiteniz dışında üstten almayı planladığınız dersi açan bir fakülte bulabilirseniz, alabilirsiniz o dersi. (bizim arkadaşlar almışlardı, üniversitelerin uyguladığı protokol farklı mıdır bilemiyorum)

başka okuldan ders alıp saydırma işi bölümünüze ve hatta hocanıza göre değişiyor.

gidip bölümünle konuşup "hocam şu dersi şu üniversiteden alıcam ama denklik veriyor musunuz?" diye sorman gerekir.
odtü vermiyor mesela kıbrıs kampüsünden başka hiçbir yere denklik. alamıyoruz başka bir yerden.

Kendi üniversiteniz dışında hangi üniversitelerden alabileceğinizi, üniversiteniz ve hatta bölümünğz belirler. Örneğin, bazısı der ki "Üniversite sınavı taban puanı, bizim bölümün taban puanından düşük olan üniversitelerden alınmış dersleri kabul etmiyoruz, saydırmıyoruz.", bölüm ve fakültelerin üniversiteye ek olarak inisiyatif alma hakları vardır ve bu çıtayı yükseltebilirler (düşüremezler). Bu nedenle bölüm başkanı veya yardımcıları ile konuşmanızı öneririm.

wellbutrin kullanıyom. ağzıma sışıyo 3 saatten fazla uyuyamıyom.
ama tabi bunun için antidepresana başlanmaz.
bi doktora gidip anlatsana derdini? uyku düzenleyiciler falan var.
ben kullandıydım işe yaramamıştı ama belki sende yarar.

@mutevazi teşekkür ederim fakat benimkisi biraz rahatlıktan sanırım... yoksa öyle doktorluk bir durumum yok gibi.
yapmak istediğim asıl şey o wikipedi'deki grafiklerdeki gibi ileri seviye bir uyku düzenine geçebilmek.

benim asıl yapmak istediğim şey o wikipedi'de bulunan grafiklerdeki gibi ileri seviye bir uyku düzenine geçebilmek.
anladığım kadarıyla ilk 15-20 gün arası gerçekten bünye kafayı yesede 20. güne kadar dayanıldığında bünye buna alışıyormuş. yani günde belli aralıklarla sabit bir şekilde rem uykumu tamamlarsam zamandan ciddi anlamda kazanabilirim.

başlamayı düşünüyorum bugün itibariyle. :(

ben her şeyi denedim ama çaresini bulamadım.benim uyku düzenim uykumun düzensiz oluşu.doktora da gittim yarasa insan deniliyor işte şu şu hapı kullan gündüz mutlaka uyanık kal falan dedi.ama yok yıllardır vücut gece oturmaya programlanmış bi süre bi kaç hafta ya da ay düzene de girse illa ki bozuluyor.

@bi sigara bi bacardi dediklerinle hemfikirim fakat benim asıl merak ettiğim wikipedi'de bulunan o uyku düzen tablosu, 20 gün dayanıldığı takdirde %90 bünye alışıyor ve dinç şekilde devam edebiliyormuşsun yapılması gereken sadece dayanmak ve düzene uymak sanırım.

tabloya bakar mısın?

Youtube da bu sistemi uygulamis kisilerin video gunlukleri var, tecrubelerini anlatiyorlar. Bir ara ben de dusundum asagi yukari problemimiz ayni ama ben 4-5 gun 3-4 saat ile dayanip (ki uyumadikca uyku gelmiyor bir zaman sonra, bastirdigi ani atlattin mi devam ediyorsun) sonrasinda olu gibi uyuyorum. Extrem durumlarda15-16 saati filan gordum. Ama bir sekilde dengeledim sanirim 5-6 saat gunluk uykuyla duzenli gidiyor olu gibi uyuma durumu olmuyor.

evet şimdi gördüm nrem uykusunu geçip direkt rem uykusunu alıyorsun yalnız bunu yapmak gerçekten sağlam bi irade ve düzen gerektiriyor.bir fazı bile atlamaman lazım kolay uyanabilen ve uykuya yenik düşmeyen biriysen dene.yalnız yaşamıyorsan daha kolay olabilir.ya da çok sterilize ortamlar seçme uyumak için ilk başlarda.gürültülü,ışıklı,koltukta falan uyu.

seninle aynı durumda sayılırım. ben de bir ara araştırmıştım bu polifazik uyku olayını. alışmak zor deniyor evet ancak ondan da öte biraz da çevresel etmenlere bağlı bu olay. yani bir kere uyku bölündüğünde toparlamak zorlaşır sanki. öğlen vakti uykunun bölünmesi de istanbul gibi büyük kentlerde çok basit bir şey olsa gerek. bir de karanlığın dinlendirici etkisini düşünmek gerekiyor sanki. tüm bunları düşününce wikipedia'da örneği verilmiş olan everyman uyku düzeni en cazibi gibi geldi bana. 4.5 saatlik gece uykusu ve gündüzleri de 20'şer dakikalık iki uyku. tabii bildiğin üzere bu zamanlar ortalama insan döngüsüne göre tespit edilmiş. senin bir de kendi döngünü hesaplaman gerekecek, deneme yanılmayla. 5 saatlik gece uykusu ve öğlen de bir ara uyku şeklinde düzenim vardı, hiç fena değildi. sonra o disiplini pek sağlayamadım.

bir de aklıma şimdi geldi, disiplin demişken, en önemlisi de bu disiplini sağlayabilmek zaten. çoğu bu tekniği kullanmaya çalışan kişiler de belli bir süre sonra kayışın kopmasından şikayetçi biraz. gerek daha önce dediğim gibi çevresel etmenler, gerekse bir uykuyu kaçırmamanın önemli oluşu zorlayabilir insanı. yani çok basit bir şey ama kahve içmeyi bırakman gerekebilir belki? ya da belli bir süre kahve içmeyip, 20. gününde canım çekti deyip kahve içtiğinde tüm uyku düzenin bozulabilir ve tam düzen oturmuşken, bozulmasından ötürü aşırı bir yorgunluk hissedebilirsin.

bu arada etrafta blog tutan kişiler de var deneyimlerini gün gün paylaşmak adına. onlara da bir baksan iyi olur.

5 saat gece uykusu yeter adama.

bende de aynı durum var. geceleri oturmayı çok seviyorum. hatta bizim ailede babam hariç herkeste var. 12 de asla yatamam, yatağa yatsam da uykum gelmiyor. ama benimde o gün önemli bir işim yoksa 12 saate kadar uyurum. ama çok sağlıksız birşey bence. hatta dün akşam 4 saat boyunca uyumayı denedim gece 12'de başlayarak yok olmadı sabahlamak zorunda kaldım, şu an uykusuzum.

edit: şu verdiğin linkteki olayı araştırıcam. yukarıda yazılanlara göre pek kolay birşey gibi durmuyor tabi.

sigarayı bırakınca 6,5-8 saat arası uyur oldum.öncesi 12 saat uyku yetmiyordu. 10 saat çalışıyorum üstünede spor salonuna gidiyorum hafta içi. sonuç sigarayı bırak, spor yap.

tanıdık doktor.
kolay kolay rapor vermiyolar yoksa.

Kişiden kişiye değişiyor aslında bu, bizim aile hekimi veriyordu daha sonra atanınca yerine gıcık bir kadın geldi vermemeye başladı. Bende ihtiyacım olan zamanlar özel poliklinikten gün başı 30-40 tlye almak zorunda kalıyorum.

Heyet Raporu falan yazdırmak istersen 300-500 tl arası değişiyor.

doktor komşun varsa aile hekimi olarak onu seçiyorsun, sonra gelsin raporlar.

dün de ilaç yazdırmaya gittim, yıllardır her ay vurulduğum penadur'u yazmak istemedi. "doğru bi tedavi almıyorsun, Florence Nightingale'e gitmen lazım, sistemde muayenen raporların da görünmüyo ama hadi bu seferlik yazıyorum" falan diye.

halbuki daha bu yaz muayene oldum Baltalimanı hastanesinde. E sisteme girmemişlerse o da benim sorunum mu? ona da şöyle diyor: "orda kardiyolog var mı ki? orası kalp hastanesi değil, güvenme. orda kim bilir nası eko çektiler sana. Florence Nightingale'e git." iyi amk, diğer bütün kardiyologlar boşuna çalışıyo o zaman.

ben değiştireyim dimi aile hekimimi, çok uyuz oldum kadına.

hastayım rapor verirmisin diyorum veriyor kadın

doktor olsam ben de regl sancısına rapor vermezdim..

tamam mutlaka zordur ağrısı da regl sancısı için rapor nedir artık lütfen ya...

bazısı hemen veriyor, bazısı çok zor. doktor olsam gerçekten hastaysa veririm. öbür türlü ben mesleğime saygı duymuyorum demektir.

bakın ama benim asıl sorunumu anlamadınız sanırım. herkes çatır çatır hiçbir hastalığı yokken rapor alıyor. ben gerçekten gidemeyecek durumdayken doktor bana "ağrılı regl dönemi hastalık belirtisi olabilir, bunun tedavisi var, git tedavini ol" diyor. e tamam kadın hastalıkları uzmanına gideyim de bugün şuan işe gidemeyecek durumdaydım, yine de rapor verebilirsin bu duruma. yani regl sancısı da gayet çalışmama engel olabiliyor, illa yalan söylüyor olmak zorunda değilim. kadın ama bana bilmişlik yapıyor "regl her kadının yaşadığı bir süreç..." filan diye.

Belim ağrıyor diyorum her seferinde veriyor :)

aile hekiminle iyi muhabbet kurarsan rica edersin yapar ama seni ilk defa görüyorsa bi de regl sancısı için işten kaytarmak istersen bunu kabul etmeyebilir ki gayet normal. ağrı kesici al git işine der. dediğim gibi samimiyet kurman lazım.

yukarıdaki yorumunun üzerine anladım ki aile hekimin puştluk yapıyor. sen onu değiştir.

regl sancısına rapor alınır mı diyenler regl sancısından bayılan kadın görmemişler muhtemelen. regl sancısı diye küçümsediğiniz şey bazen çok ağır olabiliyor.

aile hekimini değiştir bence. rapor vermediği için değil ama özel hastaneye git diyip durması yüzünden.

ben raporun r'sini söylemeden benimki raporu veriyor. odaya girerken "merhaba" diyorum cevap vermiyor, masaya kafasını dayayıp uyuyor filan. raporu aldıktan sonra teşekkür edip odadan çıkıyorum yine ses etmiyor. hiç yalan söylememe gerek kalmıyor o yüzden. ama ben de bu adamı sevmiyorum işte, tamam rapor veriyor da insan bir selam alır ne bileyim geleni insan yerine bile koymuyor adam.

regl sancısı gerçekten işe gitmeni engelliyorsa bir jinekoloğa git bence. altında yatan başka bir sebep olması ihtimalini düşündün mü?

ishal oldum dersen oluyor. beni hiç sektirmemişti doktorlar öğrenciyken.

şimdi kötü söz kullanmak da istemiyorum. tutayım kendimi.

rapor vermeyen doktor = çok bilmiş?

nasıl bir bağlantı?

bir de herkese veriyormuş da bilmem ne. 50 yaşında okuma yazma bilmeyen teyzeler de geliyor "dohtor beeey, ama kaynımın gızına verdiydiniz :((" diye, onların cehaletine veriyorum ama sizin neyinize vereyim bilemedim.

ağrı kesici iğne yaptırmak gibi bir ilk yaklaşım varken niye rapor yazsın? beğenmiyorsanız değiştirin aile hekiminizi. hiç kimse keyfi için usulsüzlük yapma hakkına sahip değil. önce rapor verip kadın doğuma görünün dese hastaların %1'i bile gitmez jinekoloğa. iyi yapmış.

ben geçenlerde ilk defa rapor aldım üniversitede. çok yoğunlardı, malum salgın vs, tek doktor vardı. 2-3 saat bekledim içeri girebilmek için, girdim ama o kadar hasta insanı görünce de vicdanım sızladı vs. neyse.

girdim, merhaba, çok yoğunsunuz ben de meşgul ediyorum ama... dedim. buyrun ne vardı dedi doktor, 1 saat sonra sınavım var dedim. rapor verdi

doktor her isteyene rapor veriyor - normal kabul edilmiş, sorgulanmamış başlangıç noktası
bu mantıkla sen isteyince de rapor vermeli çünkü hiçbir arızan olmasa da alabilmelisin
ama sana rapor vermedi hem de arızan var.
bu durumda doktor hatalı, yanlış

son iki kısımda derdini paylaşan bir insan var da temelde sorun olduğu için ne desem bilemedim herkesin çatır çatır rapor alması argümanı sana niye yarasın? sen de derdim yok bana da rapor verin diyebilirsin. belki alırsın hem.

kafa çok güzelmiş

bu kadar azarlanacak bir şey söylediğimi düşünmüyorum. bilmişlik derken doktorun tavrından bahsettim, ve doktorun tavrında ve davranışında bir sıkıntı olduğu bence açık. diğer açıklamalarımda da bahsettiğim gibi bir çok konuda fazlaca seçici davranıyor ve benim mağdur olmama neden oluyor.

tabii ki beni yargılayıp "herkese veriyor bana da versin" diyormuşum gibi benimle dalga da geçebilirsiniz ama bu ülkedeki düzensizliklerden menfaat sağlayan bir tek ben değilim. ben de kendi işimi görmeye çalışıyorum yalnızca. ki kimseye zararı olan bir davranış da sergilediğim yok.

Annem sizlere ömür ama ince ve uzunmuş.

Su an 80 kilo boyu ise 160 kendisi bilgisayar basinda oturan biri degil hatta markete pazara yuruyerek kendi gidip geliyor. Su ara pilatese basladi mesela ama etkinlik olsun diye. Yani o kadar spor yaptim biraz dikkat edeyim dusuncesi yok. Ayni zamanda hipertansiyon tiroid ve guatr hastasi. Kendisi de kilo vernek istedigini soyluyor ama bunun icin ozel bir caba gostermiyor. Ornegin ben kendi kendime hirs yaptim 25 kilo verdim o da bana eslik edip 25 olmasa da en azindan bir 6-7 kilo verebilirdi diye dusunuyorum.
Dipnot: annem antepli yemeye ve yedirmeye baya duskun. En onemli birinci etkenin bu oldugunu dusunuyorum ikincisi de gece kalkip biskuvi cikolata yemeyi baya seviyor.

gençliğinde çok zayıfmış, 2 çcocuk doğurduktan sonra onları büyütecem diye iyice zayıflamış, küçüklük resimlerimde annem gagamit gibi, sıskalıktan kırılacak gibi. sonrasında toparlanmış şu an 62 kilo. bir ara eşitlenmiştik, sonra ben kilo verdim o zamanki kıyafetlerimi de anneme verdim, pantalonları falan hala giyiyor. hoş ben tiroidden olabilir diyorum, çok az uyuyan aşırı aktif ve sinirli bir tip, ama annem kabul etmiyor.
bilg. başında oturuyor, spor yapmıyor ama sabahları kedilere mama dağıtmaya çıkıyor. bütün gün kıçının üstüne oturmuyor, sonra akşamdan sabaha net başında takılıyor, 3-4 saat uyuyor, vücut kilo almaya zaman bulamıyor olabilir.

ben çocukken 80 küsürdü sanırım, gençliğimde 60'a düştü, sonra yine aldı ama eskisi kadar değil. ben ev silip süpüren, pazara gidip 50 kilo şey yüklenen, gün içinde yerinde oturmayan analarımızın nasıl kilo aldığını hiç anlamıyom ya neyse.

kiloyla bağlantısı var mı bilmiyorum ama tiroid rahatsızlığı vardı, onu hatırlarım bi sürekli sorun çıkaran. doktora görünmedim ama deli gibi terlediğim ve birkaç tiroid rahatsızlığı semptomuna sahip olduğum için bende de olduğu sanılıyor. takılıyorum hatta arada "ne bislik varsa bana aktarmışsın" diye. benim ekstra 5-6 kilo falan ama, seksiyim hala.

43 kilo

yaş 55. kilo da 58-60 civarı. boy da 1.58civarı filan.

aynısından birde bende var evlediğinde 34 bedenmiş şimdi tam 120 kiloluk bir obez. tv ve bilg başından kalmaz. salmış durumda tamamen. hiç bir şey yapmak istemeyen bişey oldu çıktı. zamanında çok çalışmış şimdi acısını çıkartıyor sanırm

kaputt ile kardeşmişiz sanırım. benim annem de 1.58 boyunda 58-60 kilo arasında gider gelir. universitede falan 55in üzerine çıkmazmış ama.

şu an 1.55 boy 52 kilo. evlendiğinde çok zayıfmış ama bel bildim bileli 68 kilo civarındaydı. obez değil ama kilolu duruyordu. son iki yıldır kendini spora verdi. acayip kilo verdi. birde sporun etkisiyle vücudu şekil aldı. dağcılık kuluplerine katıldı, çok uzun mesafeler 8-10km yürüyüşlere tırmanmalara falan katıldı. onun dışında tek eğlencesi facobook oyun vs.

gençken 38 bedenmiş, hep övünür (ben hiç onun kadar düzgün fizikli olmadım mesela). şimdi 40-42 beden sanırım (173 boya 60 küsür kilo, bazen 70'i zorluyor). bilgisayar başında oturuyor. özellikle akşamları bilgisayar başında meyveler, kuru yemişler, çaylar götürüldüğü için kilo almasa mucize olur bence.

kilolu diyemeyiz ama bir göbek gerçeği var. spor alışkanlığı yok gibi bir şey, partner bulursa yürür baharda yazda. onun dışında spora gel desem hep bahane.

173 boy, 54 kilo.

160 boy 55 kg, istediği zaman kilo alıp veriyor, yapıyor bişiler kafasına göre

yaş 53 - boy 165 cm - kg 69

zerre spor yapmıyor. yap diyorum, "emekli olayım yapcam zaten napayım evde." diyor. 1-2 seneye olacak.

160 sanırım boyu. kilosu da 55-60 arasına. ince/normal ama göbeği var. vücut yapısı yüzünden direk ileri çıkıyor sadece. arkadan bakınca ince yani.

vay anasını millet annesinin kilosunu dahi ezbere biliyor. respect.

annem 1.55 boyunda ve 74 kilo (hamilelik (ikiz) + 3 ameliyat).Evlenmeden önce 47 kiloymuş, spor yaptığı falan da yok çünkü dizleri ağrıyor.

annem 5 doğum yapmış kadın hamileliklerinde çılgın kilo alır 4-5er kilo tosuncuklar doğurur ama yokluki işi hastalık derken 1 seneye kalmaz 45-50 kilo aralığına dönerdi
menapozdan filan sonra ilk kez 55'in üstüne çıktı -55 kilonun üstüne çıktığı günü unutmaz.kilo alacam diyo korkar hele böyle bazı kadınların bacaklar mme altları filan pişik olur ya kilolularsa, annemin ödü kopar.
55 yaşında 55-60 kilo arasında gidip geliyor. bi de annemle ortak özelliğimiz dert-sıkıntı oldumu bikaç günde eriyoruz :( Allah göstermezin hasta bi teyzem var onu kaybedersek filan annem 50 kilo olur yine :(( ben de aynen olurum muhtemelen
spor yapmaz ama aktiftir, günü, kursu alışverişi vs hiç bitmez.

1.50 boyla 85 kilo. kamyon tekeri gibi kocakarı, allahın gücüne gitmesin. tuzu kesmiyor, tuzu kesse suyunu salsa 78'e düşer. bi defa nörolojik bi sorunu oldu, sedyede hastaneye taşıdık, sedyeden düştü (nasıl diye sormayın) kaldırıp yerine koyamadık 3 kişi. hay alllaam neden hartılattın.

50 kilo (boy 1.65). natalie wood'un ikizi. guzelligiyle ve inekligiyle meshurmus. onun yanindayken erkeklerin hala ona bakmasina sahit oluyorum. spor olarak pilates yapiyor.

şu an sordum
evlendiğinde 49 kiloymuş ben doğduktan sonra 51 ortanca kardeşimden bir sene sonra yine 50 lere düşmüş 30 yaşında küçük kardeşimi doğuruyor bu arada ortanca ve küçük de 4.5 kilo doğuyolar hamilelik sonrası kendini toparladığında 53 te kalıyor şu an 55 boyu 164
minyon bir kadın benden ve en küçük kardeşimden zayıf kendileri. herzaman yediklerine dikkat etti. bizi yedirip kendi sürekli sağlıklı beslendi yürüyüş yapar bir de masaj yaptırır düzenli. masaj annemin vücudunu 46 yaşında olmasına rağmen inanılmaz genç tutuyor kendisi de 10 yaş genç gösterir ben ve ortancayı onun çocuğu sanmazlar bir tek küçük kardeşimiz için ilk tek çocuğunuz mu derler.

annemin kıyafet konusunda muazzam bir hassasiyeti ve şıklığı vardır o yüzden dikkat ediyor. zarif kadın :(

67 kilo. Boy orta.

windows klasik tema hacı since 1997

i.imgur.com

O değil de aklima universitedeki kiz arkadaslarim geldi. Kantinde falan bi acardilar laptopu, masaustu fotosu olarak kendi fotograflari cikardi ekrana?!?!! Kocaman.

Ben de siyah ya da denizli, gollu, teknolocik aletli fotolari falan kullaniyorum.

bu aralar inside llewyn davis duvarkağıdı kullanıyorum:)

@barbara herhalde barbara manken olan

telefonunda ve bilgisayarında kendi fotoğrafını duvarkağıdı olarak kullanan kızlar tanıdım!!!111 üzerime gelmeyin !!1

sağı solu yeşillikli tarlalı bi yol var. gece. ay falan var karşıda. ama masaüstü o kadar huzurlu değil. kaydettiğim fotoğrafları bile masaüstünde bıraktığım için tıklayacak boş yer yok.

i1.ytimg.com

şu an bu var. genelde sunset, nature, macro temalı fotoları seviyorum.

www.eksiduyuru.com

imageshack.com

www.kaliteliresimler.com

Resimdeki duvar kagidini kullanıyorum,simgeleri de raflara dizdim nizami oldu.

@sealth

hocam zevklet ve renkler tartışılmaz ama çok iğrençmiş.

kedimin resmi var bir seneye yakındır. ANAYIM BEN.

arminos.com

değiştireyim diye resim bakıyorum ama üşeniyorum sonra uğraşmaya

wallpapers.wallbase.cc

beğendiğim karikatürleri koyuyorum genelde. baktıkça güleyim diye. bayadır da şu var.

fbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net

encrypted-tbn1.gstatic.com

uzun zamandır bu var i.imgur.com

bi ara uzun süreli buydu archive.nyafuu.org

şu an bu www.mrwallpaper.com

15 senenin 14.5 senesi düz siyah kullandım. kısa bi süre heves edip yüksek çözünürlüklü wallpaperlar falan koydum ama olmadı. düz siyahtan başka kullanamıyorum. simgeler de çok az 3-5 tane. dağınık masaüstünden nefret ederim.

düz siyahtan başka bir şey kullanmam mümkün değil. arada bir sevdiğim film dizi oyunlarla ilgili falan wallpaperlar koyayım diyorum yok olmuyor kullanamıyorum bilgisayarı dikkatim dağılıyor hemen saniyeler içinde tekrar düz siyah'a dönüş yapıyorum.

ofiste şu: i.hizliresim.com
dizüstünde şu: i.hizliresim.com

i.hizliresim.com hoşuma gidiyor, cıvıl cıvıl :)

Bir kaç senedir sadece bunu kullanıyorum
www.widewallpapers.me
simgeler raflarda, belgeler panoda, bilgisayar masanın üstünde, çöp kutusu masanın altında.

naftalin

naftalinin kokusu daha iğrenç bence. güzel bir şey koksun istiyorum.

home sweet home tarzı mağazalarda lavanta kokuları satılıyor. bir tane alsanız yeter, 3-5 tl bişey zaten.

sabunlar koy araya güzel kokulu. anne taktiği.

sabun

koku keseleri

Ben şu aloe vera sabunlarından kullanıyorum, memnunum.
www.horizonmum.com
Bir pazarda küçük kesecikler içinde küp küp aloe vera sabunu almıştım dolaba koymalık, temizleyici bir kokusu var.

lavanta keseleri

annem lavanta koyar.
kokulu pamuk kozaları da oluyor onlar da kullanılabilir.

bitmiş parfum şişelerinin kapaklarını aç ve dolaba koy.süper cozumdur.

bitmiş parfüm niye koku versin ki ?

bitmiş parfüm değil de artık sık kullanmadığın parfümlerden birkaç fıs sıkabilirsin, parfüm aynı zamanda odalar için de kullanışlı olabiliyor.

yeni atıldılarsa oraya bölgeye daha uyum sağlayamamışlardır, zaten genelde 15 köpeklik sürü halinde kalmaya devam edemezler yemek kaynakları sınırlı olduğundan 1 aya kalmaz hepsi yemek bulabilecekleri farklı sokaklara farklı mekanlara yayılır. şikayet etmeyin bence, benim gönlüm el vermez yani küpeli ve aşılılarsa şikayet etmeye. karşılaştığınızda yere bir avuç ucuz mama atarsanız onun derdine düşerler sizin köpeği umursamazlar sanıyorum, zaten 1 aya kalmaz 1 ya da 2 tanesi kalır onlar da mahalleye uyum sağlar sizin köpeği görmeye alışır.

şikayet edemem zaten, şikayet giderse uyutulurlar muhtemelen, dayanamam böyle bir şeye. mamayı deneyeyim de işe yaramazsa diye korkuyorum, oğlum bi kez daha böyle bir saldırı yaşarsa nasıl etkilenir bilmiyorum (daha önceki ailesi tarafından ormana atılmış ve oradaki köpekler tarafından paramparça edilmiş, şu an bile yüzünün ortasında. burnunda vs yara/dikiş izleri var zaten) aralarındaki erkeklik tartışmasıysa (bana öyle geldi) pek kabulleneceklerini sanmıyorum oğlumu ama.
korkuyorum bir şey olacak diye, ödüm kopuyor.

köpekkaçıran kullansam benim oğlanın tasmasını sıkıca tutup, olur mu? yoksa çok mu rahatsız eder kafka'yı da?

kendi köpeğinizi sakinleştirmeniz gerekiyor öncelikle ve de köpeğinizi bununla beraber zor durumda bırakmamanız da gerekiyor, kucağınıza almayın örneğin. kayışını kısa tutun köpeğinizin ve yakınınızda tutun. köpeğinizden önce siz sakin olun; siz tedirgin olursanız, köpeği çekiştirirseniz, köpek tedirgin olup savunmaya geçecektir elbette. kendiniz sakinleşin, köpeğinizi sakinleştirin ve karşıdaki köpeklerin sizi tehdit algılamasını sağlayacak şeylerden kaçının. rahat olun, yavaşca yürüyün, esneyin, vesaire. köpeklere doğrudan bakmayın, tehdit etmiş olursunuz.

gene hırlamaları saldıracakları anlamına gelmez. caydırma girişimi büyük olasılıkla yaptıkları; saldıracak olurlar ise beden dillerinden anlarsınız zaten.

gene yolunuzu kestiklerinde haraç verir gibi ödüllendirmeyin elbette, ama sakinleşince mama verebilirsiniz. iyi ilişkilere yol açar.

kaçmaya kalkışmayın ve de. köpek onlar; hem ani hareketler ve koşmalarda karşıdaki köpekler için tehdit algısı yaratıyorsunuz, hem de köpeklerden kaçamazsınız isteseniz de hakeza köpekler ortalama saatte 28 ila 49 km hızla koşarlar, nasıl kaçacaksınız?

yeterince sakin olup, köpeğinizi sakinleştirip, aranızı iyi tutarsanız, ileride köpeğinizle sosyalleşebilirler bile.

köpeğim 40 kilo ve bir boğa gücünde, beni çektiği zaman otomatik olarak köpeklerin arasına giriyoruz. yani o durup beklese ben sakin bir şekilde dururum da, o ısrarla köpeklerin arasına çekiyor beni kendisiyle birlikte. ben çekiştirmedim köpeği yani o beni çekti ben karşı koydum sadece. yoksa köpeklerin arasına giriyorduk ki kavgaya kalkışırsa sonumuz hiç iyi olmazdı (obez ve hımbıl olmasına bakmadan rotta bile kafa tutan bi yaratık zaten kendisi)

kaçmak da şöyle, depar atmadım tabi ki kaçmak için:) bizim apartmanın hemen önündeydik zaten ve apartman girişine gelmiyorlar köpekler, oraya girmeye çalıştım.

olabildiğince köpeği kontrol etmeniz gerekiyor madem ki. yani, tasmasını kısa tutun, olabildiğince durdurmaya çalışın ve köpeği olabildiğince sakinleştirin. yani elbette diğer köpeklerin arasına girer ise, karşı taraftakiler karşılık vermeye kalkışacaklardır. durmasını ve sakinleşmesini sağlamanız gerekiyor.

bu sabah kafka sözümü dinleyip durdu ve ben de köpeklerin derdini anladım. yeni yavrulamış bir dişi var, o bizimkinden ürküp uluyunca geliyormuş öbürleri. mümkün olduğunca onu korkutmadan geçtik eve...

Pokemonu da izlet abi. :)

nils ve uçan kaz
pokemon
looney tunes
coyote
he-man
ghost busters
garfield

bunların türkçelerini buldukça burada paylaşacağım

www.youtube.com

bu adamın kanalında çok iyi materyaller var, gözat :)

allah anali babali buyutsun oncelikle

heidi cocukken en sevdigim cizgifilmdi.
www.youtube.com

diger bolumleri de kesin vardir. ilk bolum bu. keske trt dublajlisi olsa da onlari arsivlesen

www.ajanskamu.com

aaa bakın ne diycem!

bilmiyorum kimin çocukluk dönemine denk geliyor ama, vücudumuzu tanıyalım diye bir çizgifilm dizisi var ya hani, inanılmaz eğlenceli ve bir o kadar öğretici.

bi gün çocuğum olursa mutlaka izleticem.
torrenti vardı ama bulamıyom ben şu an, ararsanız bulursunuz bence.

Ne kadar Sezai Aydın seslendirmesi olmasa da her çocuk Taş Devri'ni izlemeli.

www.youtube.com

dark-wing-duck! let's-get-dangerous.
bi de ben şirinleri'i severdim

dostlar, öneriler için teşekkürederim.
@yargisiz infaz pokemonsuz olmaz eşşek kadardım ben yine de izliyodum olsa yine izlerim:)
@thracian süpermiş o kanalı takip edeyim teşekkürler
@exlibris çeyreklik için ayrıca teşekkürederim:)
@ mutevazi hatırlıyorum onu virüsler mikroplar al yuvarlar vardı, iyi akıl ettin teşekkürler.

vücudumuzu tanıyalım denen çizgi filmin adı
bir varmış bir yokmuş
Il était une fois... la vie diye geçer.
Tivibu'da kayıtlı birkaç bölümü var, tarihle ilgili olanının.

@aychovsky evet eski taş devri daha iyidi.
@neynep darkwinduck güzel fikir :)
@coyote beyblade yeğenlerden biliyorum dostum ama biraz psikoloji bozacak bişey gibi geliyo ben ten var bi de onlar biraz garip geliyor:)

life with louie izlese yeter.

Ne sevimli bir duyuru böyle. Size tavsiye edeceğim diye oturdum çizgifilm izliyorum. :)

Ben de yeğenim için Tom ve Jerry'ler edindim bi dünya.. Onları unutmamak lazım. Bir dee Richie Rich var.

ben şunu severdim:
Visionaries: Knights of the Magical Light

www.youtube.com

o komik diye izlediğimiz tom ve jeriyi izlemesin nolur, hep şiddet hep şiddet.

"widget" da çok severdim. hayvan ve doğa sevgisi kazandıran bir çizgifilm

www.youtube.com

1.bugs bunny
2.casper
3.red kit
4.şirinler
5.şeker kız candy
6.jetgiller
7.bi kedi gördüm sanki diyen çok bilmiş kuş

8.heman

9.bi dede vardı çocukları etrafına toplayım gezegenleri uzay yolculuğunu falan anlatıyordu o da çok kitlerdi beni

9.looney tunes karakterlerinin hepsi diyorum tek tek isimlerini çıkaramadım ( çok üzgünüm, en sevdiğim şeylerin adı gelmiyor aklıma)

10.ninja kaplumbalar :) mikelenjelo kim leonardo kim vakti gelince böyle ninni gibi anlat ama. hepsini anlatma merak etsin ufaklık :)

11.tusubasaa :) o saha düz de. özellikle belirt bunu

12.maskeyi de izlet, korkmayacağı bi yaşta tabi.

13.adı recess mi türkçesi neydi hiç bir fikrim yok ama şu elemanları da izlet
upload.wikimedia.org

14.dedektif gedget tabiki de

iyi bir fikir mi kotu mu bilemedim. en iyisi cizgi filmden uzak tut evladini.

ilk önce umarım çok güzel bir hayatı olur,
kimse de transformers dememiş ayıp ayıp! araya bir kaç da favorilerden koyayım.

recess-en.wikipedia.org(TV_series)
dedektif conan-www.detectiveconanworld.com
hani şu eski ilk çıkan spider man çizgi filmi, arada bir internette meme olarak çıkanlardan. şu tarz: animatedviews.com
çılgın korsan jack- en.wikipedia.org
batmanın animated versiyonu- hani şu cine5'de şiferesiz yayınlanan. www.youtube.com
çok seveni yok ama bence alaaddin de gayet güzeldi, benim için hep eğlenceli hatırladığım bir çizgi film olarak kaldı.en.wikipedia.org(TV_series)
bir tane de en efsane çocukluk animesini yazayım, tabi ki dragonball. bunu izlet kesinlikle!

@sanal hayvan favorilere ekledik bile teşekkürler:)
@douchebag doğru annesi de fenci zaten:) derslerde izletsem mi diye düşünüyor şimdiden.
@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim güzel dileklerin ve tavsiyelerin içi teşekkürler
@amelie poulain teşekkürler biz de oturduk izliyoruz valla çocukluğumuzu özlemişiz :))
@ermanen widget güzelmiş:)
@neynep ama bir o kadar da arkadaşlık vardı tom ve jerry'de.
@cecilia güzel liste olmuş teşekkürler.
@crazy frog şimdinin saçma sapan şeylerini izleyeceğini onları izlesin be dostum daha iyi değil mi?

ben izlediklerimi yazayım ancak maalesef linkleri yok hatta bulsam tekrar izleyeceğim. ama belki yardımcı olur hem googledan aratırsanız eski günlere dönebilirsiniz anca bulabilirseniz süper olur bende izlerim :).. tabi bazılarının 2-3 farklı versiyonları var scooby doo ve ghostbusters gibi.

Tom & Jerry Comedy Show
Scooby Doo and the Loch Ness Monster
Sonic X
The Mask: The Animated Series
Snagglepuss
Droopy
Mr.Magoo
Mighty Mouse: The New Adventures
Speed Buggy
The Peebles and the Bam-Bam Show
Tennessee Tuxedo and His Tales
Lippy the Lion & Hardy Har Har
Touché Turtle and Dum Dum in Whale of Tale
The New Adventures of Superman
Super Friends
Atom Ant
The Archie Show
Wheelie and the Chopper Bunch
The Amazing Chan and the Chan Clan
Peter Potamus
The New Adventures of Batman
Woody Woodpecker
The Real Ghostbusters
Extreme Ghostbusters
Scooby-Doo and the Witch's Ghost
The 13 Ghosts of Scooby-Doo
Freakazoid
Tom and Jerry: The Mansion Cat
Popeye the Sailor
The Huckleberry Hound Show
Inspector Gadget
Scooby-Doo and Scrappy-Doo
Felix the Cat
Captain Caveman
Teenage Mutant Ninja Turtles
The Adventures of Gulliver
Casper and Friends
The Pink Panther
The Sylvester & Tweety Mysteries
The Addams Family (1973 animated series)
Pink Panther and Pals
Yogi Bear
Dastardly and Muttley in Their Flying Machines
Dynomutt, Dog Wonder
Darkwing Duck
Hokey Wolf
Heidi, Girl of the Alps
Smurfs
Scooby's All-Star Laff-A-Lympics
Wally Gator (Lippy the Lion & Hardy Har Har ve Touché Turtle and Dum Dum ile üçlemedir.)
A Pup Named Scooby-Doo
The New Yogi Bear Show
The Flintstones
Scooby-Doo! Mystery Incorporated
Rocko's Modern Life
The Garfield Show
Spiderman (1994 animated Series)
The Angry Beavers
Garfield and Friends
Batman: The Animated Series
Tiny Toon Adventures
Alf
Dragonball
Recess
Animaniacs
CatDog

benimkiler bunlar keşke hepsinin türkçe dublajlı bütün bölümleri olsa versem ama belki bir fikir verir diye yazdım ayrıca @mütevazi'nin bahsettiği vücudumuzu tanıyalım bölümlerini buldum galiba..
www.cizgifilmseyret.com

edit: ben mesajı yazmaya başladığımda 7 mesaj vardı diğer arkadaşların mesajlarını göremediğim için onların yazdıklarını eleyemedim kusura bakmayın artık.

ermanen'in verdiği link'in başında gözüken bir site var: retrojunk. orada çoğu şey oluyor.

hayırlı olsun, çocuğunuzla beraber izleyin :)

bir de unutmadan: ben 28 oldum, kardeşim 19, biz hala oturup çizgi film izleriz, miyazaki'den disney'e kadar. bunların çoğunun dvd'leri var, malum ortamlarda da var :D bunları da izletebilirsiniz.

@misterturist teşekkürederim dileklerin için.
@in search we trust batman ve spiderman kesinlikle olacak dostum sağol
@thx 1138 güzel liste teşekkürler.
@pasp aynen öyle çocuğumuzla izleyeceğiz hatta şu an izliyoruz eşimle :D:D

değerli (adı bu değilse de kahramanı olan köpeğin adıydı)
taş devri
heidi
arı maya
uçan kaz
flanderlerin köpeği
şeker kız candy

kurulamak şart. hasta olur. zaten üşüyor ki hayvan kalorifer dibine yatmış.

birinden yardım isteyin ve kurutma makinesiyle kurutun.

kurutursanız bile tuvaleti kısa tutmaya çalışın. yer neresi bilmiyorum ama yıkandıktan sonra rüzgarlı bir havaya çıkarsa kasları tutulur. üşütmeyin hayvanı.

Yıkamaktan çok önemli olan kurulamak zaten. Çünkü ıslak kalınca orada enfeksiyona maruz kalabilir. Birinden yardım al kurut. Akşam da fazla kalma.

hasta olur, kadar sik tuy bu havada nasil kurusun /:

fanlı ısıtıcılar var, saç kurutma makinesinden rahatsız oluyorsa ondan alın, 25-30 lira civarı "1 milyoncu" olarak tabir edilen yerlerde. onun karşısında kendisi geçer zaten keyif olsun diye.

havlu veya battaniye ile sarıp kalorifer peteğinin yanında bırakın. saç kurutma makinesi rahatsız etmiş olabilir.

sttc'nin dediğini yaptım, yün bir battaniyenin altında yatıyor. kurutma için yardım alabileceğim kimse yok ve gerçekten çok rahatsız oluyor köpek kurutma makinesinden. biraz odanın içinde kovalamaca oynadık sonra kapattım makineyi. o arada epey kuruladım zaten ama nemli kaldı yine de.

kopegini ilk defa sac kurutma makinesi ile tanistiriyorsun acaba nasil kullandin?
yabanci bir seyle ilk tanistiginda once onun yaklasmasina izin vermelisin o seye. koklasin baksin, zararsiz oldugunu gorsun..

yagmurlugu varsa onu giydirip cikarabilirsin belki?

makineyi ben ilk defa kullandım ama hayvan ilk defa kurulanmıyordu makineyle. ben yaklaşmadım ona, o ben çalıştırır çalıştırnaz odanın köşesine pustu zaten.

girersin istediğin gibi.

tabi ki yürürsün, yurtlara götürmediğin sürece ne gibi mi sorun çıkabilir ki:) köpeğe de kimlik sormasınlar artık:)

ne bileyim, beni bile almiycaklar diye korkuyo bazen. :/

iyi madem yarın köpeğimi alıp gidiyom okula.

tabii olm, odtü öğrencisisin de sunshine'ın orada takılan bariz sokak köpeğini ve 12'li köpek çetelerini hiç görmedin mi, rahat girersin.

edit:ayrıca şu sinikliği üzerinizden atın, güvenlik görevlileriyle her türlü kavgayı da edin. 2 yıldır kimlik göstermişliğim çok nadirdir adamlara.

sokak köpekleri de sıkıntı oluyor zaten odtüde istemiyorlar her fırsatta hayvanlara işkence ölüm...
köpeğime bir şey yapmaya kalkarlarsa (daha önce başka bir yerde köpeğe tekme savuran güvenlikçi duydum çünkü) orayı başlarına yıkarım, sorun olsun istemiyorum.

sanal hayvan'ın ikinci paragrafına çok katılıyorum.

sanal hayvanın müridi olmayı düşünüyorum.

içeriye "canlı hayvan" alınamayacağına dair madde varmış yönetmelikte. biz girdik köpeğimizle birlikte ama güvenlikçi kendisi sorun yaşamamak için kameraları geçene kadar tasmasını çıkartmamızı istedi.

ayrıca başlatmayın sinikliğinize bi kural sorduk be.

Hahahah niye değersiz kalsın amk. Bitir tabii abicim manyak mısın. Rica ediyorum bitir okulu al diplomanı. ODTÜ Makine diyorsun. Onu geçtim makine yani. Rahat ol.

arkadaşlar -laf olsun diye demiyorum bak cidden- sağolun ama hani biraz daha detaylı, açık tavsiyelere ihtiyacım var. yani tavsiyenin her türlüsüne ihtiyacım var aslında ama devam et diyorsanız neden ve "piyasa" hakkında biraz daha bilgi vererek yaparsanız bunu sevinirim, teşekkürler.

11 senede bitirmiş bir mühendis hiç bitirememiş mühendis olamamış insandan bin kat iyidir.

25 yaş hiç bir şey değil. istersen yeni bir okula bile girebilirsin. ama bence 2-3 sene daha oku, sonra başka bir bölümde yüksek lisans yapabilirsin.

25 genç bir yaş yani bence çok da geç kalınmış bir şey yok. iş dünyasını pek bilemem ama ileride marmariste bar işletsen bile odtü makine diploman nah gibi durur yani. okulu bitirdin 28'de diyelim, gayet normal yani çok var öyle insan. asıl koç.

hepinize tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum. ben de devam etmeyi düşünüyordum bölüme, farklı akıllardan aynı şeyi duymak güç kattı yeminle, sağolun. ama biri de çıkıp bak kardeşim iş dünyası şöyledir böyledir diye anlatsa be arkadaş :)

Bilgisayar mühendisliği diplomamı aldığımda 29 yaşındaydım, şu an çalışıyorum, gayet düzgün bir işim var. Üstelik ODTÜ de değil bitirdiğim üniversite. Bitir derim. Ama bir yandan mesleğinle ilgili bir iş yaparsan daha iyi.

11 degil 30 sene de okusaniz turkiye'de sirf odtu mezunusunuz diye rahatlıkla is bulabilirsiniz.

Kesinlikle devam etmelisin. 2005 girişli 2012 çıkışlı bir mühendisim. okulu 7 senede bitirmemle hiç kimse ilgilenmiyor, ilgilenmedikleri gibi bilmiyolarda. İnsanlar böyle şeyleri kriter olarak almıyor, en azından benim gördüğüm bu.

kaç senede bitirdiğini sormazlar. odtü mezunu olduğunu görünce alınırsın muhtemelen.
odtüde okuyom. geçende taide çalışan bir arkadaş böyle didi.

2000 senesinde makine mühendisliğine ailemin tercihlerime müdahalesi sonucu girdim, atılıp geri döndüm, sonra külliyen bıraktım. Ev arkadaşım da benimle aynı kaderi paylaşıyordu, ama kendisi bırakmayı tercih etmeyerek devam etti. Ailevi sebepler vs. derken kendisi bitirmesini kasım ayında vererek aralık gibi mezun oldu.

11 sene değil, 13 sene de olsa nasıl geçirdiğin önemli. Bu süre içerisinde mesleki olarak kendisini geliştirdi, 6 senelik iş tecrübesi olan yeni mezun mühendis şu anda adam, komik ama öyle.
Devam etmeye niyetin varsa, yardır , yaparsın.

yazılanların hiçbirini okumadım. anladığım kadarıyla okulu bitireyim mi diye bir özet var. sormuş birde bunu ciddi ciddi...

illa tavsiye istiyorsan okurken kesinlikle staj vs. yap. bitirir bitirmez işe girersin. 30'una gelmeden evlenir bir bakmışsın düzeni oturtmuşsun sen bile şaşarsın inan.

bence sevinç duyarak bitirmeye başla. hazır psikolojik problemlerin de bitmiş, o halde geriye güzelce okulu bitirmek kalıyor. psikolojik sorunların nedeni de önemli tabi. derslerle alakalı sebeplerden sorun yaşadıysan böyle hard bir ortama ve bölüme geri dönmek aynı şeyleri tekrar yaşamana sebep olabilir. iş hayatında mühendis olarak bulunmadım ama belli bir iş geçmişim var. emin ol kağıt üstünde olan hiçbir şey umursanmıyor. sen iyi bir mühendis olursan eğer, bunların hiçbir önemi olmayacaktır. mesleği seviyorsan devam. yok ben başka şeylerle ilgileniyorum diyorsan sınava tekrar gir. ama odtü makine bırakılacak bir bölüm değil. yani bunu bırakan adam gider tıp okur en az. ya da kendini sanata, spora verir. gidip de başka bir şey okumaz.

kediyi doğal olarak vücudunda bulunan, hassasiyeti olmayan insanlar için zararsız olan (hastalık yapıcı değil) bir şeyden mahrum bırakacak olmanız bir yana, bir de hayvanı kimyasala boğacaksınız böyle bir şey yaparsanız.
aşılar mükemmel şeyler değiller, hayvana sürekli aşı yaptırıyorum holley ne sağlıklı falan değil olay.

ayrıca yok öyle bir şey, alerjisi olan insan antihistaminink bir ilaç kullanabilir.

no. saadece göz yaşarmasını falan rahatlatacak bir damla var onadron'du adı galiba

bana kalırsa birinin kediye alerjisi varsa kedinin değil de o kişinin tedavi olması gerekiyor.

kedi alerjisi denen şey, evdeki kediyi sokağa atmak veya vermek için uydurulmuş bi şey.
haa tabi ki binde bir vardır bu dediğin şeyden birinde elbet. ben hiç rastlamadım ama.

önce kediyi yavaşça kenara bırakın.
alerjisi oldugunu düşünen kişi prick test denilen testi yaptırabilir.
orada çıkıyor kedi köpek alerjisi.
benim çıkmıştı zira çocukluğumdan beri kedi köpek beslediğim için vücut bir sekilde yeter ulan diyor sanırım.
o test sonucuna göre kişi aşı tedavisi olabiliyor.
herkeste işe yaramıyor bu tabii.
bende yaramadı ama evde kediyle kıç kıça yatıyoruz,arada şişip kabarıyorum,ilaç alıyorum geçiyor.

valla alerji annemde var ama kadın gık demeyip katlanıyor sıpaya.

alerji olayına ben de inanmıyorum.

astımlı arkadaşım 3 kediyle yaşıyor, hiçbir şey olmadığı gibi astımı daha iyi aslında.
çünkü insana iyi geliyorlar.
o kadar nanemolla olmamak lazım.

edit: inanmıyorum derken, kediyle bir arada yaşamayı dünyanın en imkansız şeyi haline getirdiğine inanmıyorum.
ayrıca "gerçekten" alerjisi olanların sayısı çok az.
söylendiği kadar çok değil yani.

allerpets-c diye bir ürün var amazon'dan bulabilirsin. onu haftada 1 kez falan kedinin tüylerine sürüp havluyla kurularsan alerjenleri azaltıyor. kedilere bir zararı yok, tüylerini daha az yalıyor, alerjen maddeler kedinin tüyünde değil dökülen deri hücreleri ve tükürüğünde olur. bu ürün o alerjenleri etkisiz hale getiriyor. ayrıca kedi alerjisi, köpek alerjisi, kuş alerjisi var, astım hastalarının hepsinde bu çeşit hayvan alerjisi olmayabilir, polen ya da toz alerjisi olup kedi alerjisi olmayan bir astım hastası kedi sahibi olabilir. uydurulmuş falan değil testle falan gayet somut şekilde teşhis edilebiliyor bu kedi alerjisi. bende de var, 1 yıl aşı oldum, aşılar iyi geldiği için allerpets-c'yi artık kullanmıyorum. ama aşı tedavisinden önce 6 ay kadar kullandım ve çok yararını gördüm.

buradaki hayvansever yazarlar ne çok biliyor yaw :)

arkadaşlar kedi, köpek, toz, kıl, tüy allerjisi sandığınızdan çok daha fazla olan birşey. benim hem kardeşimde hemde bende allerji var ve kediyi kucağımıza aldığımız andan itibarek 15 dk geçtikten sonra hemen allerji baş gösteriyor. bende daha hafif ve katlanılır olsada kardeşimin direk astıma geçiyor ve öksürürk krizleriyle beraber nefes almakta güçlüğe kadar gidiyor. bir sürü vaka var böyle dünyada. o yüzden sikko sikko yalan söylüyorlar, sokağa atmak için uyduruyorlar laflarını söylemeyin götümüzle gülüyoruz size.

aynen öyle benim kızım valizmi delik değiş etti mesela hem de aşırı tırmalama huyu olan bir hayvan değil, gerçi şimi tırmalama tahtası vs. ile bu sorunu da aşıyoruz ama illa ki tırnak gelecektir o koltuklara . Ama alın kedi ya kedi güzeldir.

mutlaka yaparlar demiyoruz ama yaparlar. özellikle güzel kumaş koltuk takımlarına dayanamıyor bunlar.

tırmalama tahtası da olsa koltuklar çok cazip.

bizim evde salon kedilere yasak. kapısı kapalı, misafir gelince açılıyor. oturma odasında kenarı tahta bir kanepe bulduk, aldık. yatak odasında da yatağın yanını tırmaladılar bana şirinlik olsun diye. sabahlar odama gelince çok şiriniz biz, bizi sev diyorlar :)

Bizim kedi kesinlikle tirmalama tahtasi kullanmıyordu. Bir kere koltukları tirmaladigini bile görmedim ama. Yatakların bazasini tirmalardi o da hic zarar vermezdi bazaya belli bile olmuyordu yani. Demem o ki kediden kediye değişir, deriyi tirmalayacagini pek sanmıyorum ama tabi ki belli olmaz.

Ev eşyaları ile ilgili takıntısı olan, çizilmesin bozulmasın diyen kişiler kesinlikle kedi sahiplenmemeli. Kediler hem çok zeki hem de çok özgür hayvanlardır. Dünya bir taraflarında olmaz. Sırf size kızdığı için koltuğu oturulmaz hale getirebilir.

her türlü tırmalarlar. aslında şöyle; normalde tırmalamazlar ama siz tırmalama diyeceğiniz için tırmalarlar, koltukları sakındıkça tırmalarlar, size gıcık olur tırmalarlar.. haa evde yalnız kalırlar o zaman tırmalamazlar bak. öle çakal hayvanlardır :) tırnakların ucunu keserseniz çok zarar vermez, ayrıca dikkat ederseniz zararı minimuma indirirsiniz

benim de mobilyalarım deri ve iki kedim de patilerini bile sürmüyorlar. deri kaygan olduğu için tırnağını takarak çekme ihtiyacını gidermiyor. tırmalama kütüğünde takılıyorlar hep. eğer kumaş koltuk olsaydı kesinlikle zarar verirlerdi eminim çünkü sandalyelerin kumaşından uzak tutmak için savaş veriyoruz resmen. mobilyaları yenileyecek olsam sırf kediler yüzünden yine deri alırdım. tek kusuru koşup oynarken çizme ihtimalleri ama onu da hafif nemli veya zeytinyağlı bezle ovalayınca geçiyor.

:D üzerine örtüler filan da etki etmez bu arada, içine girer gene yapar

Ama ama :((

sırf koltukla kalsalar iyi. portmantodaki deri çanta ve montumun bir gecede didik didik edildiğini bilirim.
ya odaların kapıları kapatılacak ya kediler bir odaya kapatılacak :/

Bizim yemek masasının deri sandalyelerinin her birinde binlerce küçük delik var. Uzaktan pek belli olmuyorlar. Üstünde yürümek hoşuna gidiyor arkadaşın böyle tırnakları batıra batıra.

kedi alıyorsanız büün bu olasılıkları kabul etmeniz lazım. bunlar iyi huylu da olsa hayvan sonuçta biblo değil.

örneklern okuduğunuz kadarıyla görmüşsünüzdür. yapan da var yapmayan da.

ayrıca ilk kez kedi bakacaksınız. terbiye edemeyip tepenize çıkartmanız büyük olasılık. sonra aman neymiş bu diye sokağa atmayın. en az 15 sene evinizin bir parçası oluyorlar.

Geçirir ama deri koltuk kediye feda olsun diye düşünüyorsunuz sonradan. Biz başta çıldırıyorduk, alıştık.

turkish.alibaba.com

evimin en güzel mobilyası olan siyah deri 3'lü koltuğumu kedilere feda ettim. evet, amına koymadan bırakmıyorlar. şimdi salona yeni koltuk takımı aldım, onlara yaklaştırmıyorum.

sadece koltukların derileri değil bütün çantalarım da diş ve tırnak izi.
dışardan bakan biri kedi beslediğimi 96850540 metre öteden anlayabilir.
ayrıca sadece tırmalamak değil tüyleri de olacak kedinin her yerde. sürekli halı silinecek, koltuklar süpürülecek, normal süpürge asla yeteyecek etkilisi alınacak. siz süpüreceksiniz o koltuğun özellikle süpürdüğünüz kısmına yatacak.
sabah kafanıza tüneyerek uyandıracak. odaya almıyorsanız kapının önünde yaygara kopartacak.
etrafa kum saçacak.

kalıcı hasar vermenin yanında mobilyayı sürekli "kirletecekler" yani. he ben onların tüyüne kurban olurum, o ayrı.

edit: kanepenin arkasını toptan söktüler içine girip oynamak için.
şimdi de sırt üstü yatıp koltuğun altında tırnak törpülüyolar. sanırım paramparça olana kadar bekleyip sonra yenisini alıcaz koltukların...

daha 2 aylık koltukların anasını ağlattı bizimki, tırnak kesimini aksatmamamıza rağmen.

öncelikle, 3 bacaklı bir kediyi sokakta bırakmayıp evinize alarak kediye çok büyük iyilik etmişsiniz. çok mutlu oldum.

şuralarda yazanları faydalı bulacağınızı düşünüyorum:
www.martidergisi.com
www.sokakkedisi.net

o-oo bunlar basit bi google aramasıyla çıktı sanırım. utandım şimdi. her şeyi duyuruya sormaya alışmışım :(

bunlardan başka kişisel tecrübeleri olan herkesin tavsiyesine açığım, sonuçta kediler her biri ayrı dünya hayvanlar.

bir veterinere götürmeni tavsiye ederim bakımı her kediyle bir değildir sanırım. diyeceğim de zaten iki kedin varmış bilmeyeceğin şeyler değil. neyse böyle duyarlı bir davranışı takdir etmekti zaten niyetim

evet, "3 bacaklı kedi bakımı" diye tırnak işareti olmadan aramaya yapınca pek çok faydalı sonuç çıktı. dediğiniz gibi, tecrübesi olanların kendi tavsiyeleri önemli. o yüzden duyuru açmakla iyi etmişsiniz.

bunu ben de araştırmıştım epey.
bir arkadaşımın üç bacaklı kedisi var, normal kedi bakımından hiçbi farkı olmadığını söylemişti.

üç bacaklı olduğu için yaşadıkları tek sorun kedinin ağaca tırmandıktan sonra inememesi olmuştu.

aşırı bir zorluğu yok yani.

valla kedi, evdeki diğer iki arkadaşından daha neşeli, daha cana yakın, daha hırçın. zannedersem kediler de insanlar gibi, mutlu olmak ya da olmamak arasında kendi tercihlerini yapıyorlar. bu manyak hem mutlu hem canavar olmayı tercih etmiş gibi ^_^

Ne zaman kısırlaştırıldı? Yakın zamanda kısırlaştırıldı ise daha hormonlarını bitirmemiş, stoktan yiyor olabilir.

6 aya yakın oldu.

Mumkun, kisirlastirmanin iki yontemi var terminolojiye tam hakim degilim ama birinde o istegi duymaya devam ettigi halde sperm olmadigi icin ureyemiyor, digerinde testestorona dair tum hormonlari aldiklari icin istek de duymuyor uremiyor da.

Birinci yontem genelde belediyelerin tercih ettigi bi yontem, hormon alininca kediye miskinlik gelip kendini savunmada gucluk yasamasin diye. Nispeten daha kolay bir operasyon oldugu icin kimi vet. hekimler de bu yontemi tercih ediyor.

yani benim bildiğim hayvan kısırlaşınca cinsel isteği hormonları azalıyor, bir de yavrulayamaz hale geliyor, ama bu pipili işlere girişmesine engel değil.bizim kıza kısır haliyle bahçeye çıktığında talipler olurdu hatta iş üstünde de bastık. oğlan da 2 senedir kısır ama arada polar olsun minder olsun sürttürüyo. boşalmıyor, pis koku püskürtmüyor ama arada aha şu pipiyi sürtünce içim bir hoş oldu diyor belli ki.

Bu arada erkek kediniz kizginlikta olan disiye karsilik vermeye calisabilir, aynisini yasadik bizimkilerle ama bakti ki beceremiyor vazgecip utanip gitmisti bizim oglan :) sonra disiyi de kisirlastirdik zaten... bir an once kisirlastirin derim erkegi de tetikliyor cunku onun kizginlikta olmasi.

mümkün, ama "teknik olarak" yetersiz.
yani kısırlaşmamış olma ihtimali yok, ama o kendini hâlâ aktif zannediyor muhtemelen.
erkek kedilerde çok sık karşılaşılıyor bu durumla.
en fazla dişiden iki pati yer, uzaklaşır.
bir zararı olmaz yani.

dişiyi bir an önce kısırlaştırmak istiyorum ben de ama kendisi hasta ve teşhis edemedik bir türlü, daha aşılarını bile yaptıramadık bu yüzden henüz. yani bu seferlik bu şekilde atlatmak zorundayız kızgınlık dönemini.

kızın oğlandan hamile kalma olasılığu yok yani? rahatlıyorum o zaman...

izlendi.

edit: iki kere baştan sona. düşümeyin aklıma 3.ye başlamayayım. o kadar da değil...

dead like me

scrubs iyidir

Hmm sevimli diil de vaktiniz varsa, black books, it crowd, the big c, how not to live your life, mom oneririm, siddetle.

Doctor who ve supernatural da bonus oneriler ama uzun analar bunlar.

öncelikle hayvan düşmanlarını siktir et. sana karışma hakkını nerden bulacaklar?

evde arta kalan yemekleri koyabilirsiniz dışarı, yiyorlar. özel olarak mama alıp da koyabilirsin. bir de internette bolca bulabileceğin ev yapımı kedi evleri vs var kutudan falan yapılan. öyle bi şeyler de yapabilirsin.

makarna verme.
ciğer ve kemik suyu güzel olur.
son sorunun cevabını bilsem kavgasız bir hayatım olurdu sanırım.

kedi evi yap içine kuru mama bırak.
belli noktalara su koy.
ciğer güzel fikir.
kabadayı bir köpeğin gelip hepsini mideye indirip diğer yavrucakların aç kalması ihtimalini düşün. (birden çok noktaya az az yemek koymak)

az önce veterinerden dönüyorum, otobüse bindim. şoför ne dese beğenirsin? 'kedi seveceğim diye hayvanları özgürlüklerinden alıkoyuyorsunuz, sal sokağa gitsin.' tabi bir münakaşa yaşadık. bir de utanmadan böyle konuşuyorum da kızıyor musun gerçekten diyor. tabi ki kızıyorum çünkü bilinçsizsiniz dedim. başka ne denir? demem o ki bu zihniyette insanlar var, sen dikkat çekmeden yap ne yapacaksan. valla gıcık olup hayvanlara çivili sosis yedirmeye çalışan ruh hastaları olabilir.

@nathanieltroy
@mutevazi
@sistem enkazı

makarnayı eledim.
kedi evi iyi fikir fakat burası o kadar yağmurlu ki kediler kedi eviyle birlikte sürüklenir gider. :(
şimdi ciğer ve kemik ok.
peki kemik sadece suyu mu kemikleri koymayayım mı?

teorik olarak şikayet etme hakları var. (çöp dökmek sınıfına giriyormuş belediye babında) bu yüzden lokasyon olarak kamuya ya da kimseye ait olmayan (mesela terk edilmiş bölgeler, senelerce onarımı yapılmamış kamu projelerinin bulunduğu çevreler, kendi bahçeniz vsvsvs) karışılamasın. ikincisi ortalık yere koymayın, direkt yere dökmeyin kapla vs koyarsanız güzel olur, burda yaşlı bir amca her geçen o kapları atıyor size ne ya, sizin karışmaya hakkınız yok diyip kapları delmiş bir güzel bağlamış tellere. kimse atamıyor karışmıyor da artık kavga etmeye yüzleri yok, bahaneleri de yok kirlilikmiş yağ pire yapıyormuş cartmış curtmuş.

zincirleyenini de görmüşlüğüm var bu kapları. neyse bu 2. bir değinmek istediğim nokta idi. kediler için durum çok farklı onları gözden ırak besleyebiliyorsun ama köpekler büyük iri göze batıyor hem de korkanı daha çok. bu yüzden mümkünse sahilde ağaçların altında parkların ücra köşeleri tarzı gözden ırak olan yerler seçin. Köpeklerin kabı mümkünse hep aynı kalsın lokasyon ve insan da aynı olduğu sürece ısınmaya başlarlar size.

saldırma amacı güdeceklerini sanmam çünkü kendileri fazla korktuğundan agresif takılıyorlar. çünkü yavruyken alınıp bırakılınca diğer köpekler tarafından da iyi dövülüyor çok acı çekiyorlar. bu yüzden onlar samimiyeti kurana kadar sokulup tedirgin etmeyin hem de size bir şey olmasın.

yemek konusu ise benim bilgim haricinde. sadece geçenlerde kaynatılmış kemik vermeyin kemik çok çatlamaya müsaitleşiyor kaynayınca boğazlarına takılır kırılan parçalar diye not düşmüşüm aklıma. onun haricinde balıklı hamurlu bir tarif var mesela bu balıkçılarda bulabileceğiniz eski iç mzlemelerle yapılan. bu tarz tarifler var. maddi durum el veriyorsa birkaç ayda bir 15 kiloluk bir alınabilir. çok az a verilmek üzere. vitamin şu bu takviyeleri olsun diye.

burda teyzelerden biri 50 kadar kediye bakıyor bahçesinde. sürekli olarak kasaplardan çıkma parça vs istiyor. garipseyeni oluşur ama aldırmayın.

tartışmalar olacak ama bunu diyen adamların empati yoksunu olduğun da unutmayalım. hayvan sevmeyen birine insan demem ben.

son olarak az buçuk bilgilerim bunlar. yazlıkta iken bu durumdan çok rahatsız olup elimden geldiğince yardım etmeye çalışmıstım. haklısınız. çok iyi bir iş yapıyorsunuz.

kemik için, kalın ve sert olan kemikler sorun yapmıyor sanırım ama pişmiş ince kemikle ilgili bazı sıkıntıları var köpklerin. kırıkları fazla keskin oluyor. yani kemiği pişirecekseniz suyunu vermeniz uygun olur. kemik suyunun içine ekmek atabilirsiniz belki. çiğ kemik vermek de bir alternatif köpekler için.
hayır çiğ kemik verince saldırgan olmuyorlar, onlar hurafe hep. çiğ besleme diye bir şey var.

miço ya da bonacibo tarzı bir kuru mama sipariş ederseniz ciğer vermekten daha ucuza gelir bu arada, onu da söylemeden geçmeyeyim.

Ben bi tavukçuyla anlaştım. Pazar günleri haric her gün tavuk artığı ne çıkarsa 5 kilo 10 kilo, fiks menü 5 lira. Mahalleli benden şikayetçi, bütün sokak köpeklerini mahalleye topluyormuşum adffasdfs

çiğ et verme de ne verirsen ver.

@batuhanolabilir süreç hakkında bilginiz var mı? kız başıma koca köpekleri arabaya atıp veterinere götürme gibi bi şansım yok ama belediyeyle görüşebilirm belki

Büyük marketlerle konuşup tarihi bir ya da iki gün geçmiş ama daha önce hiç çözülmemiş dondurulmuş gıdaları size vermelerini isteyebilirsiniz. Bildiğim kadarıyla süresi geçmiş malları imha etmek zorundalar, dolayısıyla size bu malları ücretsiz verirlerse iki taraf da kazanır. Köfte, tavuk, artık ne olursa. Onları pişirip sokak hayvanlarına verebilirsiniz.

Kasaplardan kemik almak da ücretsiz ve güzel bir yöntemdir. Yalnız köpeklere tavuk kemiği gibi ince kemikler vermemelisiniz. Mide ve bağırsaklarını delme, boğazlarına takılma gibi sorunlar yaşayabiliyorlar.

kopekler icin tavuk boynu bulabilirseniz verin aslinda, pisirmenize de gerek yok.
hatta pismis tavuk vermeyin mumkunse, kemik pisince sertlestigi icin, kirildiginda sivri kiriliyor ve olumcul olabiliyor.
bir de toptancilarda kilosu 50 kurusa satilan tavuk gogsu kafesi (et disinda kalan kisim) var verebileceginiz.

Kedi Siyam mı? benimki öyleydi ve ses harbiden feciydi. 11 aylıkken kısırlaştırdık kendisini. Eğer senesini doldurduysa ara dönemi beklemeyin.

passiflora bitkisel olduğu için verebilirsiniz.
ama ölçüsünü veterinere sorun.
iki çay kaşığından fazla olmaması lazım yanlış hatırlamıyorsam.

zaten haftalarca, aylarca süren bir şey değil.
birkaç gün boyunca günde 1-2 kere (veteriner ne kadar derse) verirseniz o da rahat atlatır, siz de rahat edersiniz.


edit:

yalnız passiflorayı suya katamazsınız.
belli bir doz vermeniz lazım.
o zaman da suyun tamamını içmezi lazım.
zaten onun kokusunu alınca suyu da içmez.
alın bir çay kaşığını, tutun, yutturun.

yani "aman suyuna koyalım, içtikçe onu da alır" diye bir şey yok, onu anlatmak istedim.

Hayır, veterinere sormadan kediye pasiflora filan vermeyin. Bir etkisi yok onun insana (bkz: plasebo), hayvan için üretilen bir şurup da değil sonuçta. Sevişmek isteyen ergene pasiflora verince yatışacağını sanmak gibi bir şey bu. Hayvan doğası gereği çiftleşmek istiyor, çiftleşemeyince de strese giriyor garibim.

Bu bağırışlar devam eder yatıştırıcı iğne kullanılmadıkça ama o da kısırlaştırma için uygun olmayacağından yapacak bir şey yok.

Bol bol ilgi gösterin, bol bol sevin. Bağırdığında okşayın kafasını sırtını, hafifçe poposuna vurun, o hoşuna gider. Bizimkileri kısırlaştırana kadar bizim yöntem buydu.

passifloranın etkisi vardır ve veterinerler çok zor durumda kalındığında tavsiye ederler.

üstelik yapılacak her sakinleştiriciden daha sağlıklıdır, çünkü bitkiseldir.

Benim tıp fakültesinde okuyan şimdi hekim olan kuzenim Pasiflora'nın alkolden farksız olduğunu, bitkisel olmadığını söylemişti. Ben vermemenizden yanayım. Sizin kediniz, sizin sorumluluğunuz.

passiflora incarnata, yani bizim passiflora olarak bildiğimiz, hatta tam türkçesi çarkıfelek olan bitki.

yani bu şurup o bitkinin şurup haline getirilmişidir.
bitkinin farmakolojik olarak kullanılan kısmı alkaloid taşır.
ama bu yaygın olarak bütün bitkilerde bulunur zaten.
yani passiflora'nın içindeki "alkol", bitkinin kendisinde bulunur.

bu durumda nasıl bitkisel olmadığını anlamadım.
bunun dışında üstünde de bitkisel yazar, hatta doktorların passiflora vermesinin tek amacı bitkisel olmasıdır.

büyük olmayan sorunlar karşısında ya da anlık huzursuzluklarda boşuna kimyasal yüklemek istemeyen doktorların hepsi passiflorayı bitkisel olduğu için tavsiye eder.
passifloranın bütün olayı bitkisel olması.

yani sakinleştirici iğne yaptırıp hayvanı bayıltmak yerine, 1 çay kaşığı passiflora verirseniz 1 ya da bilemediniz 2-3 kere, zaten o yeter de artar bile.
sakin sakin dolaşır.

ama dediğim gibi veterinere sorun.
kilosuna, yaşına göre dozunu söyler.

Kuzenimin kastettiği de içinde alkol olduğudur, aynı zamnda içinde kimyasallar da bulunuyor çünkü direkt bitkinin kendisi yenmiyor. Bir takım işlemlerden geçiyor tüketiciye sunulana kadar.

Ben benimkilerin aşı zamanı geldiğinde ya da mama alırken vb. veterinerimize soracağım Pasiflorayı. Pasiflora insanlarda bağımlılık yapıyor, belki biliyorsunuzdur. Ben zararsız olduğuna inanmıyorum. Bitkisel olduğu zararsız olduğu anlamına gelmiyor. Zehirli bitkiler de var. Tabi ki Pasiflora zehirli değil, ancak bitki diye yan etkileri yok sanmayın.

Bende bir onkoloğun kanser hastaları için bitkiler ve yan etkileri üzerine yazdığı bir kitap var, annem için almıştım. Hiç aklınıza gelmeyecek bitkilerin, gayet tehlikeli yan etkileri var. Üstelik biz insanlar için bu yan etkiler tehlike oluştururken, 3 kg kedi için çok daha etkili.

Ben bu nedenle konuya hassas yaklaşıyorum. Bence en iyisi sabretmek. Hiçbir ilaç vermeden beklemek. İlaç verilecekse de sadece veteriner tavsiye ettiği için vermek.

şu olay çok canımı sıkıyor kendi yorumlarımı yazacağımda hayvan sağlıklıysa salabilirsiniz yani kısırlaştırmak hayvanı kötü duruma sürükler eskisi gibi davranmaz mesela teyzem kedi bakar camiide sokakta gördüğü kör veya ayağı kırık hayvanlar varsa onları kısırlaştırır. hayvanın hakkına tecavüz etmeyin zaten onların yaşam alanlarının içine ederek gerekli kadar doğayı kirlettik. ayrıca kediyi kısırlaştırırsan eskisi gibi davranmayacak ve büyük ihtimalle baya kilo alacaktır. eve istersen erkek bir kedi al alamıyorsanda sokağa sal birileri ile takılır gelir eve.

mesela benim bir erkek kedim vardı kısırlaştırmadım giderdi hafta sonu dışarıya takılırdı 2-3 dişi kedi ile bazen dişi kediyi eve getirdiğide oldu (ciddiyim) gelirdi sonra işte araba altında kaldı rahmetli severdim kendisini arada rüyalarıma girer sözümü dinlerdi kerata kısadan hisse sırf hayvana bakıyorsunuz diye onun sağlığı ile bu tür oynayamazsınız. ben bunu etik bulmuyorum.

Bizimkisi de deli gibi bağırıyordu, sabredip bekliyorsunuz yapılacak pek bir şey yok. Kucağımıza alıp severek uyutuyorduk biz. Bol bol uyuyunca bağıracak daha az vakti kalıyor. Oyun oynatarak yormaya çalışın, o zaman unutuyorlar azdıklarını.

Bu arada 2 kedimi kısırlaştırdım, davranışlarında hiç bir olumsuz değişme olmadı, aksine çok asabi olan büyük kedim epey bir sakinleşti. Artık eve gelen arkadaşları parçalamıyor.

geçen hafta aynı konu için duyuru açtım :)
yiyecek birşey önermediler ama şunun faydasını gördüm
1- epey bi yordum onu oyun oynarak, oyuncakların haşatı çıktı
2- sürekli okşadım sevdim, o zaman sakinleşiyo. sırtına falan dokundukça sesi çıkmıyo. ve bence de ara dönemi bekleme. ben üç gün zor dayandım o strese.
şimdi kuzu gibi mırmır :)

@rakun, bu kadar dar baktığınız için bir sürü yavru kedi araba altında kalıyor.
kedim erkek ve ilk kızışmasında kısırlaştırdım. sokağa çıkıp çiftleşince ortalıktaki başıboş kedi sayısında artışa sebep olmuyor mu? o nasıl bir mantık? kısırlaştırmanın "aman evimde kedi sayısı artmasın" diye düşünülerek mi yapıldığını zannediyorsunuz acaba?
ayrıca, bakın kediniz araba altında kalmış ve ölmüş,kısırlaştırsanız ve evden çıkmasa böyle bir şey olmayacaktı öyle değil mi? yani temelde kediizi kısırlaştırmamış olmanız ölümüne sebep oldu.

benim kızım da kızıştı gün itibariyle. sağlık sorunları sebebiyle bir süre daha kısırlaştırmam imkansız. ama bağırması falan yok hiç, nasıl kızışma anlamadım. kızıştıktan belli bir süre sonra erkek kedi bulamayınca falan mı bağırıyorlar? ilk defa böyle bir süece tanıklık edeceğim de. sormuş olayım buradan ben de sorumu.

Kısırlaştırma kedileri hiç olumsuz etkilemiyor. Aksine kuzu gibi oluyorlar. Hormonlarına bağlı gelişen kanser riski ortadan kalkıyor. Kısır kedilerin kilo sorunu da yok çünkü kısır kedilerin zaten özel maması var. Hayatında evinde kedi bakmamış insanlar yalan yanlış bilgi veriyorlar, sinir oluyorum. Kedi ev hayvanıdır, mümkün olsa sokakta bir tane bile kedi bırakmazdım. Araba altında kalıp ölen, köpeklerin saldırısına uğrayan, pislik insanların zehirlediği işkence ettiği bir sürü kedi var sokakta. Yazık değil mi onlara? Evdekiler mışıl mışıl uyuyup, yiyip içip keyif yapıyorlar ne güzel. Hava şartlarından donanları, biber gazından yaralananları da unutmamalı. Kedilerin kısırlaştırılmasına da evde beslenmesine de karşı olan insanlara gerçekten inanamıyorum.

@mutevazi kedisine göre değişiyor diyebilirim 3 kedi sahibi olarak :) ilk ikisi ilk günden itibaren yeri göğü inlerirken 3.sü sadece kıçı havada gezip alçak sesle mırlıyordu.

passiflora'da anlaşamadık, ama kısırlaştırma ve evde kedi bakma konusunda meltem'e yüzde 39879 katılıyorum.

@meltem, tıptaki kuzenin farmakoloji dersini pek dinlememiş anlaşılan. etrafa kulaktan dolma yalan yanlış bilgiler vermek yerine farmakognozi bilim dalını araştırsın. bitkilerden ilaç yapıldığı ve gayet etkili olarak tedavide kullanıldığını öğrenirse belki başkalarına da saçma sapan şeyler söylemez.

ne kadar cahilce şeyler söylüyorsunuz şöyle bir okudum da hangi birine cevap vereyim şaşırdım. hayır bir şey değil insanlar bir şey bilip de konuştuğunuzu sanacaklar. bitkinin içinde alkol de var çünkü bitkinin etkin maddesi alkolde çözünerek işe yarar hale geliyor.

bağımlılıkla bu bitkinin zaten alakası bile yok. elbette her ilaç gibi passifloranın da yan etkileri var. zaten etkisiz olduğunu söyleyip zaten yan etkileri de var diyerek kendinizle de çelişmiş oluyorsunuz. ilaçlar risk/yarar durumunu göz önünde alarak doğru dozda ve doğru şekilde verildiğinde insanlara ve hayvanlara gayet yarar sağlar.

bir tane kitap okuyup farmakolojiden bihaber bi doktor akrabadan kulaktan dolma bilgiler edinip istediğiniz saçmalığa inanmakta serbestsiniz ama böyle herkesin okuyup etkilendiği bir ortamda bir eczacı olarak saçmalamamanızı rica edeceğim.

@mütevazi farkındayım bulunduğum yer şükür pek fazla araba yok arabaların yavru kedileri ezmesi duyarsızlıktan dolayı oluyor insan dediğimiz canlının kendisine gram saygısı yokken başka hayvanlar için mi olacak ? ah bide demiyormusun kedini kısırlaştırsaydın evde kalcaktı ölmeyecekti diye yahu oyuncakmı o kedi ? benim çocukluğum köyde geçti kısmen orman bile diyebilirim. insan ne anlar özgürlüğü alınmadan özgürlüğün ne olduğunu. Sen bu kedi ile günde kaç saat vakit geçiriyorsun ? 3-5 saat kediyle canım cicim yapma kızım demekle olmaz bu işler hayvanın doğası gereği özgür olması gerekir tutup 90 metre kare evde hayvana bağırıp azarlayacaksan yapacağı şeyler için, sen bence o kediyi bahçesi olan birine ver.

@merena Kuzenim Marmara tıptan dereceyle mezun oldu. Kanada'dan burs ile eğitim teklifi aldı. Elbette hiç tanımadığım size değil gayet başarılı olan ona inanıyorum. Bağımlılık yaptığını ise lisedeki erkek arkadaşım kullandığı için biliyorum. Plasebo olduğunu da ondan biliyorum. Ayrıca eczacı olan bir yakınım da onaylamıştı bunları. Görünen o ki kimse bir şey bilmiyor benim etrafımda, hepimiz cahiliz, her şeyi siz biliyorsunuz. :) Bir de belli ki nasıl tartışılacağını bilmiyorsunuz insanlarla. Laf sokma amacıyla yazmakla düzeltmek arasında büyük fark var.

ben bu passiflora olayına cevap vermek istemediğim için artık bir şey yazmamıştım da, ona bakarsanız benim annem 20 yıl psikolojik sorunları nedeniyle her zaman çantasında falan passiflora taşırdı.

ve düzensiz, ihtiyaç duyduğunda kullanırdı.
4 gün içmediği de olurdu, iki günde bir şişe bitirdiği de.
bazen aylarca içmezdi vsvs.
bağımlılık falan da yapmadı.
lisedeki erkek arkadaşınız ergenliğinde bağımlı olacak bir şey aramış kendince herhalde.

kusura bakmayın, ama sakinleştirici iğne yapmayı tavsiye edip, "o da bu dönemde olmaz" deyip, sonra passiflora'ya dünyanın en büyük zehri, plasebosu, etkisiz, ama bağımlılık yapan (!) maddesi diye dört koldan saldırmak çok saçma.

kızgınlık döneminde gerçekten çok zorlanan kedilere passiflora verilir ve hayvanlar bu dönemi 2 doz passiflora alarak çok rahat atlatırlar, bu kadar.

eğer böyle basit bir konuda tanıdıklar, doktorlar, eczacılar araya sokulunca en iyi siz biliyor oluyorsanız, emin olun sizden yüzlerce daha fazla kediyle muhatap olmuş ve olmaya devam eden biri olarak kedileri de ben sizden daha iyi biliyorum.
zaten bir şeylerden haberdar olsanız veterinerlerin uyguladığı bir şeye "etkisiz" gibi komik bir şey demezdiniz.
yanılıyorsunuz, kabul edin.

etkisiz diyorsunuz, bağımlılık yapar diyorsunuz, alkol diyorsunuz, işe yaramaz diyorsunuz.
işinize geldiği gibi çeviriyorsunuz.
bir kere zaten içinde alkol varsa bile bu "etkili"dir.
yani hem alkol var, hem etkisiz diyerek kendi kendinizi çürütüyorsunuz.
diyelim ki bu sadece alkolden farksız, o da sakinleştirir zaten.
ha, zararlı olur-olmaz o ayrı.
yani mutlaka bir etkisi var.
işinize geldiği gibi olayı çevirip konuyu uzatmayın lütfen.

bir de bitkilerin yan etkileri olduğunu vs. hepimiz biliyoruz.
bitkilerin tüketiciye sunulana kadar işlemden geçtiğini, olduğu gibi sunulmadığını da çok şükür biliyoruz.
yani karşınızdakini ezen ve "ben bilirim" tavrıyla yanlış konuşuyorsunuz, ondan sonra laf sokma çabası vb. diyorsunuz.

kimse sizin doktor, eczacı ya da bağımlılık geliştirmeye meraklı eski erkek arkadaşınızı umursamıyor.
ona bakarsanız benim passiflora'yla hiçbir sorunu olmayan bir sürü veteriner ve doktor tanıdığım var.
hatta aralarında profesör olan da var. (?!)

sizin tanıdıklarınızın dereceyle mezun olmuş olması ilacın piyasadan kalkmasına neden olmaya yetmiyor maalesef.

üstelik zaten farmakolojik olarak boş ve yanlış konuşuyorsunuz ilaçla ilgili.
tamam, siz kendi kedilerinize vermeyin, konu kapansın.

blatta hiberna, ben size yönelik yazmamıştım ki niye atladınız? Merena ikinci nickiniz filan mı?

Manyak gibi bana saldırmanın lüzumu yok. Yanlış biliyorsun dersin olur biter. Kadın/adam gelmişler benim kuzenime laf edip bana da saçmalıyorsun diyorlar. Ben de susayım, bir şey yazmayayım. Oldu. Konu nereden nereye geldi ya sayenizde. Mahalle kadınları gibi kavga ediyorsunuz benle.

bana da aynı ukalalığı yaptığınız için cevap veriyorum.
cevap vermemeyi tercih etmiştim, ama sayenizde bitkilerin işlemden geçip tüketiciye ulaştığını falan öğrendik.

ve asıl beni sinirlendiren nokta "yanlış" bilgi vermeniz.
"ben vermem kardeşim" dersiniz, kimse sesini çıkarmaz.
ama bir dayanak olmaksızın, farklı onlarca kaynaktan, saçma sapan bir sürü mazeret uyduruyorsunuz.

size ilacın farmakolojik içeriğini anlatmaya çalışıyorum, bana aldığınız kitabı, amca oğlunuzu, eski erkek arkadaşınızı anlatarak geliyorsunuz.

daha önceki mesajınızda kullanmadığım cevap hakkımı burada kullanmak istedim sadece, çünkü uzatılıyor konu.
artık "kimin akrabasının eğitimi daha iyi?"ye gidiyor ve sonuç olarak yanlış bilgi veriliyor.

edit:
tam olarak dediğiniz şeyi söyledim ben de zaten.
"yanlış biliyorsunuz" diyoruz, ama azimle bir yere bağlıyorsunuz.
"mahalle karılığı" buna denmiyor.
farkındaysanız size "siz" diye hitap ediyorum.

ben size bilimsel veri-içerik sunuyorum, siz bana kulaktan dolma şeylerle gelip, bir de "o öyle değil" diyorsunuz, ama başka bir argüman yok.
"olabilir, ben de veterinere sorarım" der kapatırsınız konuyu.
siz uzattıkça bize de cevap hakkı doğuyor, çünkü çürütmeye çalışıyorsunuz.

amca oğlum değil, hala kızı. :)

çürütebiliyorum da üstelik, ilginç değil mi?

edit:
ben "mahalle karılığı" diye bir tabir kullanmadım.

sen de diyebilirsiniz, benim için önemli olan üsluptur.

nasıl çürütebildiğinizi anlayamadım.
annenize aldığınız kitapta yazanlar sayesinde mi çürüdü?
belki ahmet maranki de bir şey demiştir seda sayan'da falan...

elimizdeki tek veri doktor akrabanızın "o ilaç değil, alkol" demesi ve erkek arkadaşınızın bağımlılığı (?).

her neyse, duyuru sahibi zaten alacağı cevabı almıştır.

ne güzel rahmetli anneme kanserin alternatif tedavileri üzerine aldığım kitapla da dalga geçtiniz, rahatladınız mı bari?

kitap şu:
www.canfezasezgin.com

erkek arkadaşımın değil, 10 sene önceki erkek arkadaşımın pasifloradan gördüğü zarar.

yahu allah aşkına, bunun hangi kitabı kime, neden aldığınızla ne ilgisi var hanımefendi?

başınız sağ olsun, ama bitkiler üzerine yazılan on binlerce kitap var, bundan haberiniz var mı?

yani sorun şu aslında; insanların yazdığı şeyi çürütmek üzerine bir cevap veriyorsunuz.
dolayısıyla insan argümanını savunma ihtiyacı içine giriyor, ama siz aynı çürütme isteğiyle devam ediyorsunuz.
öyle olabilir, "benim fikrim şu; o yüzden bence böyle" demiyorsunuz.
sürekli konudan sapıyorsunuz.

ben kitapla dalga da geçebilirim, bu annenizle ya da hastalığıyla dalga geçtiğim anlamına gelmez.
ahmet maranki de kanser için birçok şey öneriyor.
kanser için önerilen bir sürü şey var.
internet bununla kaynıyor.
bunu ciddiye almak-almamak kişinin kendisine kalmış ve ben her ne kadar annenizin hastalığı nedeniyle de almış olsanız, şu ortamda onu bilimsel veri olarak sayamıyorum.
çünkü bir doktor bir şey derken, diğeri başka bir şey diyor.

ben sadece size bitkinin içeriğiyle ve ilacın neden alkol içerdiğiyle ilgili bilgi verdim.

yalnız yanıldığınız nokta şu; size bilimsel veri sunulurken, siz bize kulaktan dolma ve "öyleymiş, böyleymiş" diye karşılık veriyorsunuz.
mesele o.
anlatabiliyor muyum?
kim sizin rahmetli annenizle ilgili bir şey dedi?
buna çamura yatmak denir.

kendimi yeterince ifade ettiğimi sanıyorum, artık cevap yazamayacağım.

şarap içirsin kedisine, o da rahatlatıyor. :)

o da doğal, içindeki alkolün ne önemi var ki?

sarhoş oluyorsa şarap tedavi etti demektşr. vay be.

alın işte, çürütmek bu kadar kolay.

anneme bir şey dediniz yazmadım, doğru okuyun.

benim kitabın yazarı onkolog, prof. dr. can feza sezgin. ahmet meranki kim diye baktım, gerçekten çok ciddiye alınacak bir web sitesine sahip! sanırım hekim bile değil kendisi. sitede dini içerik filan var. verdiğim linke bakarsanız yaptığınız kıyaslamanın ne kadar mesnetsiz olduğunu görürsünüz.

daha fazla strese giremeyeceğim ben de. en iyisi hiç muhatap olmayalım bundan böyle. kalın sağlıcakla.

genel bilgilendirme amacıyla: pasiflora konusunda yukarıda yazdıklarımı destekleyen bilimsel makaleyi buyrun: www.calmclinic.com

pasiflora'nın yararsızlığını kanıtlamayı kendime görev belledim. şunlara da bakın:
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

içirin passiflorayı hiçbir şey olmaz.

bağımlı olursa rehabilitasyon merkezine yollarsınız.

@meltem bakın hem placebo diyorsunuz hem de bağımlılık yaratır diyorsunuz. placebo farmakolojik etki göstermeyen madde demek. hiç etkisi olmayan madde nasıl bağımlılık yaratır, kullandığınız terimlerden bihabersiniz. içerisindeki alkolü suçlayacaksınız da hiç niyetlenmeyin o miktarlarda alkol bağımlılık falan yapmaz.

tek bir doktorun söylediğine karşılık aksini iddia eden de bir sürü doktor olacaktır. bir kişinin söyledikleri yeterince güvenilir değildir. ayrıca calmclinic gibi googledan bulduğunuz ilk siteye değil de science direct, pubmed gibi gerçek literatürlerin olduğu sitelere girerek etraflıca araştırma yaparsınız daha bilimsel olur. ayrıca savınızı destekleyen bir makale bulsanız da hemen sevinmeyin. araştırmaya devam edin, tek bir literatür hiçbir şeyin ispatı değil. bilmemek değil öğrenmemek ayıp. sözün özü biraz araştırın.

benim tek derdim bilgisi yeterli seviyede olmayan insanların diğerlerini olumsuz etkilemeye çalışmalarını engellemek. bırakın da bir doktor ya da eczacıdan bilgi alsın insanlar. sizden değil.

@merena ben zaten en başta veterinere sorun yazdım. okumadan, anlamadan saldırmış olmanız benim hatam değil.

ablam'ın kedi alerjisi olmasına rağmen hamilelikte de doğumdan sonra da ciddi bir problem yaşamadılar. bebek ilk doğduğunda kedi bebekten biraz korkuyormuş. şimdi yeğenim 1.5 yaşında ve kediye sarılıyor, oynuyor falan.

Kedi kalabilir, kedi sorun olmuyor. Tam yanımda kedli çocuk yapmış biri var. Biri oğlum, biri kızım diye ikisini ayrı ayrı seviyor. Ailelere de doktor raporu falan vermek gerek herhalde. Şimdi çocuk kediye pat pat vuruyor, kedi de oyun sanıyor, geçiiyorlar, gidiyorlar.

karşı olan aile büyüklerini evden gönderirseniz sorununuz çözülür.

herşeyi bilimden, uzmanından bile iyi biliyormuş gibi davranan büyükleri pek umursamamak gerek bence.

Şimdi hayvan severler beni topa tutacak ama ciğerinde havyan tuyunden dolayı 6 tane kisti olan bir tanıdığım mevcut :// doktorun soylediği bu şekilde..

aile büyükleri ile aynı şehir de bile yaşamıyoruz aslında ama özellşkle eşimin ailesi her telefon görüşmesinde konuyu açıp hoş olmayan ifade biçimleriyle baskı kuruyor. dışarı atın, gönderin, satın tarzında ki ben bunları duyduğumda ağlayacak kapasitede duygusal gelgitleri olan :) ve mayacığıma(kedi) hasta olan biriyim. kendi annem de çocuk sürekli elini ağzına götürür. kedi her yerde geziyo falan diyo. bakalım neler olacak?

@eja kedilere kist aşısı bu sebeple yapılıyor. tüyleri kiste sebep olmasın diye, bizi korumakiçin yani. kedili - köpekli evde büyüyen çocukların bağışıklık sisteminin daha güçlü olduğunu duymuştum. ayrıca hayvan sevgisiyle büyümesi benim doğmamış çocuğum için kurduğum hayallerden biri mesela. aileler de sizin kararlılığınızı görünce kabullenip alışacaktır. aşıları ihmal etmemek koşuluyla aynı evde bir bebek ve kedi çok çok tatlı geliyor kulağa :)

kist konusu şöyleymiş: adını hatırlamadığım bir parazit var. bu parazit kedide varsa -ki aşıları sürekli yapılan, dışarıya hiç çıkmayan, çiğ et yemeyen bir hayvanda olması mümkün değil- tüyleri ile birlikte o paraziti yutarsak, o parazit bağırsaklarımızda olgunlaşıp kana karışırsa, gidip ciğere yerleşirse kist olabiliyor. ama bunun en yaygın örneği çobanlarda görülüyor sürekli aşılı olmayan hayvanlarla birlikte oldukları için. bir de iyi yıkanmayan toprağına hayvan dışkısı bulaşmış yeşilliklerden insana geçebiliyor. veterinerin dediğine göre bu durum avrupa da görülmüyor çünkü başıboş aşısız dışarıda gezen hayvan yokmuş orada.

Kedinizin aşıları tamsa ve şu yazıda www.memorial.com.tr belirtilen Toxoplasma gondii parazitinin taşıyıcısı değilse risk olduğunu düşünmüyorum. Kist yapacağı inancı yanlış. Evcil hayvanla büyüyen çocukların da sosyal ilişki kurmada daha rahat oldukları söyleniyor. Birbirlerine arkadaş olurlar.

Nişanlımla beraber sahiplendiğimiz 2 kedimiz var, bir de benim 3 aydır misafir ettiğim ancak bu gidişle kalıcı olma ihtimali de olan 3. bir kedi var. Üstelik nişanlım da ben de alerjik bünyeli insanlarız. Hatta bende alerjik astım var. Evlendiğimizde çocuk sahibi olmayı da istiyoruz. Kedilerimizden de kesinlikle vazgeçmeyeceğiz. Onlar da zaten çocuklar gibi küçük ve korunmaya muhtaçlar. Kedilerimizin de aileleri biziz.

Küçük yaşta hayvanlara bağışıklık kazananların hayvanlara yönelik alerji riskleri de düşüyor diye okumuştum. Çocuğunuz bebekliğinde kediye alışık olacağı için kedinin onun açısından alerjik bir durum yaratacağını da sanmıyorum.

Kedinizden vazgeçmeyin.

hayırsız +1

bizim cahil ve medeniyetten uzak toplumumuzda hayvan kirli ve pistir.
ama aslında öyle değil elbette.
herkes açıklamış, bir de ben yazmayayım.

kusura bakmayın, sizin de aileniz bunları diyor sonuçta, ama türkiye gibi ülkeler dışında hiçbir ülkede kimse hamile kaldı ya da çocuk yaptı diye kedisini, köpeğini terk etmez.

hatta bebekler 3-4 tane kocaman köpeğin arasında falan büyür.
maalesef bizde hemen şutlarlar.
ama aslında evcil hayvan ailenin üyesidir.
üstelik çocuğun gelişme çağında bir kediyle ya da köpekle büyümesi kadar yararlı bir şey olamaz.

böyle küçük mücadelelerle bebekli ve hayvanlı olarak sayımızı çoğaltacağız inşallah.
mutluluklar dilerim.

not:
bence anlatmaya ya da ikna etmeye çalışmayın, çünkü sonuç alamazsınız.
zor olabilir, ama en iyi yöntem terslemek ya da tavrınızı kesin ve net koymak olacaktır büyük ihtimalle.

Sitemizde bir komşumuzun 1 köpek 2 kedisi var ve kendisi 2 yıl önce doğum yaptı, bir kızı oldu. Şu an hiçbir sorun yok, hayvanlar da çocuk da gayet sağlıklı.

Bir de dedemin karşı komşusunun 2 tane iran kedisi var, kediler 7 yaşındalar (kardeşler) şu an, 5 yaşında da bir oğulları var. Kadın hamileyken de, öncesinde de kediler vardı, hiçbir sorundan yakındığını veya herhangi bir sağlık problemi olduğunu duymadım.

Verebileceğim örnekler bunlar.

Hamileyken bizim evde bir siyam, annemlerde bir chinchilla vardı. Doğumdan sonra birkaç ay bizim kedi annemlerde misafir kaldı ama ben gün aşırı bebekle annemlere gidiyordum. Alerjik bir durum yoksa hiç sorun değil. Hatta şöyle söyleyeyim çocuklar daha az hasta oluyorlar.

kediyi sakın gönderme. hiçbir zararı yok, bebeğe. hatta uzmanlar hayvan varsa evde çocukların daha sağlıklı olacağını söylüyorlar. tebrik ederim.

kedi dursun bebegi gönderin.

hayvanla büyüyen çocuk daha sağlıklı olur, bağışıklık sistemi taş gibi olur, kolay kolay hasta olmaz, alerji sahibi olmaz. psikolojik açıdan da çok yararlı olur. bununla ilgili araştırmalar var hepsinin sonuçları olumlu yönde.

konuyla ilgili bir sürü makale bulabilirsiniz. (hayvanların çocuklar için ne kadar yararlı olduğuna dair)
bulabildiklerinizin hepsini ailelerinize yollayın, makalelerdeki bütün argüman ve verilmiş araştırma sonuçlarını çürütmelerini, çürütene kadar da konuya dair yorum yapmamalarını isteyin.
onlar makaleleri okuyup bitirene kadar siz doğum yaparsınız, kedinizle çocuğunuz da sevişmeye başlar zaten.

Onlara duyuru yanıtlarını okutmalıyım belki de önce :) ben çok mutlu oldum. Ne güzel benim gibi düşünen ve konu ile ilgili bilgi sahibi insanlar var.

best valentine of 2013

erkeğim ;)

Best lover of 2013.

@sadegazoz ya google çeviriye baktım da valentine sevgililer günü lover sevgili,aşık diye geçiyor ben mi karıştırıyorum ? :)

best boyfriend/girlfriend of 2013 de diyebilirsin tabii ki.

kesin bi kanıya varamadık arkadaşlar :)
bi tasarım yapıyorum kız arkadaşıma da bi türlü bulamadım tam çevirisini.

son kararınız nedir?

en romantik olanı valentine

eksisozluk.com

antidepresanın ne olduğu konusunda bir fikri olmayabilir. kullananlar için 'ya beni kesecek ya kendini' türevi fikirleri olabilir. bilmiyordur yani. ben ağrı kesici kullana kullanma diyorum, antibiyotiğe sarana dikkat et grip olma diyorum. doktor kontrolünde alınıyorsa, ki doktoruna da bağlı, kim ne desin, üst komşusunun reçetesini kendisine uygulayan, amcaoğlunun ağrı kesicisini içen insanlarız.

Antidepresan, yararı zararından daha çok olduğu durumlarda kullanılıyor. Zaten bir şeyin stresini antidepresansız atlatabilecek kişiye antidepresan yazılmıyor. "Antidepresan kullanma" diyen insan eminim iyi niyetlidir fakat bilinçsiz geliyor bana (Edit: Bu insanın psikiyatrist olmadığı durumlar için söylendi bu cümle. Bkz: müteakip cümle). Sonuçta psikiyatrist değil ama işin uzmanıymış gibi konuşuyor.

Edit: Her ne kadar yukarıda yazdıklarımdan anlaşılabileceğini umuyor olsam da açıkça da yazayım: Antidepresan bir uzman tarafından önerilmedikçe kullanılmamalı.

birçok sebebi olabilir.
- psikiyatrinin insanları üretime katmak için kapitalizmin bir aracı haline getirildiğini düşünüyor olabilir.
- ayrıca "bilmiyolar bilmiyolar psikiyatrist psikolog da değil ne bilsin cahil" diyenlerin de aptal olduğunu düşünüyorum, bizzat bu ünvanlara sahip olup bunu söyleyebler var, yapılmış çalışmalar yazılıp çizilmiş şeyler... yani ya aptal ya da işine gelmeyeni yapmamak ya da geri adım atmamak için aptal rolünü oynamaktan geri duramıyor. Ortadabir "psikiyatrik vaka" varsa sahiden, onlar da bunlar olmalı.

Antidepresanın bir işe yaramadığını söyleyenler, ancak ve ancak işe yaramadığına dair kanıt da gösterirlerse dikkate alınabilirler.

Ben hiç kullanmadım. Ancak annem kullandı ve etkisini de cenaze planlarının ve ağlama krizlerinin sona ermesiyle birlikte hormon tahlilleriyle de kanıtlanmış olarak gördük.

gerizekalı diye düşünürüm.

ancak doktorsa saygım vardır doktor değilse allah belasını versindir, her türlü aşağılamayı hak eder.

antidepresan kafaya göre kesilmez, doktor bile dozaj ayarlayıp kesiyor şeker değil bunlar.

mesela lithium eksikliği, bipolar bozukluk gibi teşhisler konmuş insanlar tanıdım. onlara doktor ne verse anlarım, lafımı etmem gıkım çıkmaz. çünkü ortada ihtiyaç var.

ha sınav stresini kaldıramıyorsundur. sevgilinden ayrılmanı kaldıramıyorsundur. bunu anlamam. @olmayazın dediği gibi düşünürüm. benim inancıma göre insan sosyal bir hayvan, buna da ihtiyaç duyuyor. paylaşacak iç dökecek dertlenecek dert dinleyecek. bu şekilde aşılır sıkıntılar. elbet bnyesel bir derdin varsa anlarım, ama ben kendimi mutsuz hissediyorum diyip de antidepresan talep edilmez, çocuğum gece gece çok uyanıyor mutsuzum diyip komşudan alınıp içilmez, aynı şekilde uyku ilaçları vs de alınmaz. tıbba ihtiyaç olduğunda başvurulur, insanın sağlığı kendinde saklıdır. soruya gelirsek, gayet de anlarım, eğer tamamen karşı değil ancak günümüzde alıştığımız kadar yaygınlaşmasına karşı ise.

"bence"

dipnot: başlandıysa da bırak demem o ayrı. bi garip yapıyor adamı. dengeleri iyi bozuyor valla. iyice embele etmeyelim adamı.

ben diyorsam bir bildigim vardir. baskasi diyorsa siktir et onu, bana sor.

antidepresan kullanan var, antidepresan kullanan var... bazisi hakkaten mal. psikiyatristi de kendisi kadar mal. kullaniyor. bazisinin ihtiyaci var kullaniyor. ha bence antidepresanlik noktaya gelince intihar edilebilir, ne gerek var amk o kadar kasmaya, ama etmeyin tabi siz. hele sen zaten etme de, genel olarak nufus artis oranimiz biraz yuksek yani.

ben de katılırım. antidepresan kriz anlarında dibe vurduğunuzda vesaire tamam kullanılır fakat bunu alışkanlık haline getirmek ve de ona bağımlı yaşamak kişinin kendine zarar veriyor, kafa yapısını ve hayata bakış açısını biraz 2 kademe rahat konumuna getirmek belki daha uygun olabilir.

tabi ağır vakalar için yapacak bir şey yok, ama kullanmak zorunda değilseniz, 1 şişe şarap bazen antidepresanın yaptığı etkiyi yapabilir anlık olarak..

iyi şeyler düşünüyorum

Benim bu. İnsanların %90'ı gerçekten gereksiz yere antidepresan kullanıyor. Sik sik sebeplerden ad kullanmak gerçekten çok büyük mantıksızlık. Kalan %10 hata payı olarak kabul edilebilir bi rakam.

bence gereksiz insanlar oluyorlar. misal bende adrenalin fazlası sebebiyle anksiyete var, ayrıca seratonin seviyem de düşük. yanisi o muazzam dediğimiz vücut aslında 3-5 hormonun hakimiyetinde. en aşmış havalı dediğiniz kadın dahi öströjenden kafayı çiziyor pms zamanlarında. bu hormonları normal yollarda alamıyorsanız ( çikolata alerji yapıyor ve şeker sorununuz varsa, muz peklik yapıyorsa ) çareniz antidepresanlar oluyor. o yüzden kullanma diyenlere karışma sen diyorum, pms zamanında çikolataya yumulan kadınlar, dakikada 2 tane sigara içen elemanlar, sırf rahatlamak için içip içip sarhoş olanlar hele hiç konuşmasın, onlarda aynı durumda aslında.

o x olmuyor ama aklıma bala göte geldi. :/

ilk örneğe binaen aklıma curcuna geldi, ikincisinde ise afedersin sikiş.

Karambol

hengame? harala gürele?

curcuna da olabilir ;)

yani
sen nasılsan öyle işte.

aynen öyle. ama bir dereceden sonra gerçekten hatırlayamayabilir. hani elini kolunu artık kontrol altına alamadığı dereceden sonra.

Kişiden kişiye değişir o. Bazısı çakal gibi hatırlar, bazısı hatırlamaz, bazısı hayal meyal hatırlar, bazısı da hatırlamıyorum'a yatar.

sarhoşluk ne kadar içtiğine göre, kişiden kişiye, durumdan duruma vs vs değişir.

sen 3 kadeh içip geldiğin sarhoşluğua başkası 5 kadeh ile gelir. sen 5 kadeh içersen hiçbir şey hatırlamazsın ama yanındaki hatırlar.
bunun gibi bir şey.

aychovsky+1

yanliş işler yapma genç.

erkekler daha fazla muhabettini yapıyor.

elektronikçi türk kadını tanıyorum dediğin tipte. mezun değil, öğrenci daha. ben.

selam ben inanmayan kız.

etrafımda burçlara çok takık kız grubu var bir kaç kişi ama onlar kafayı bozmuş aynı zamanda haftada bir fal bakan baktıran tipler. baya inanmışlar.

Gerisi pek umursamaz.

ama katushanın dediği gibi erkeklerde anlamsız bir burç muhabbeti var. sanki burçlarla ilgilenen erkekler çekici gelirmiş gibi.

bana sorsan 12 burcu hiçbirşekilde sayamam kendimin ve kardeşimin falan burcnu bilirim. yakınımda olmayan bir burç benim bilgim dahilinde değil mesela. bu şekilde.

ama şöyle bir şey söyliyim. ne zaman biriyle yeni tanışsam istisnasız sen kesin akrepsin diyorlar yani burcumu hep doğru tahmin ediyorlar

öncelikle erkeğim. burçlara inanmıyorum ancak ikizler burcunun özelliklerinden ne zaman bahsedilse tıpatıp uyuyor bana. böyle böyle zodyak manyağı yapacaklar galiba beni.

video çokzelmiş :)
saol, dur bi daa izliym la :)


"turkiyeli kıza denk geldiniz mi? - yabanci gani gani var bu ablalardan"

vay vay vay. büyük laf etmişin. daha ne diyek.
www.youtube.com

bu sene ikizler için şöyle bir yıl olacakmış ya da bugün gazetede burcumla alakalı ne diyor bir bakayım kafasında olmadım hiç. fakat burçlara göre yapılan çok bariz karakter analizleri vardır ya, ikizlerin çok kararsız olması gibi mesela, bunlara inanıyorum. sorduğun sorunun cevabı mı bilemem. yoksa yıllık ya da günlük burç yorumlarının tamamen safsata olduğunu düşünüyorum.

buyurun, işletme mezunu çevirmenim. eşimin burcunu bile bilmiyorum o derece uzağım mevzuya :)

burçlara inanmıyoruz, inanmıyorum.

çünkü astroloji (sizin deyiminizle burçlar) bir din değil, peygamberi, kutsal kitabı, kutsal kişileri yok. günahları, sevapları yoktur.

astroloji denen şeyler benim ilişkimi soruyorsanız ilgileniyorum diyebilirim. kendi psikolojim-karakterim, çevremdekilerin karakterleri anlayabilmek açısından.

hayattaki eksikliklerinizi, dezavantajlarınızı, avantajlarınızı, bunları düzeltmek için yapabileceklerinizi çok iyi gösterebilir. geleceği söylemez. fal değildir. gazete falı hiç değildir.

astroloji, ya da kişisel gelişim ya da psikoloji kitapları vs de anlatılanlarla karşınızdaki kimseyi değiştiremezsiniz. değiştirmeye çalışmayın, zararlı çıkarsınız. kişi ancak kendisini, davranışlarını değiştirebilir. siz davranışlarınızı, tavırlarınızı değiştirince karşıdaki insanlar da ona göre tavırlarını değiştirebilirler. bu psikolojinin temellerinden birisidir.

astroloji gazete falı değildir. ben geyik burcuyum kunduz burçları ile süper anlaşırım, zürefa burçları borsada iyi kazanır gibi genellemeler, basitleştirmeler çok komiktir.

astrolojik bir yorum, çalışma yapabilmek için doğum anındaki haritanızı çıkartmak vs vs vs gerekir. bunun yorumlanması da çok zordur. bu yorumları iyi niyetli bir şekilde ve isabetli yorumlayacak tecrübeli astrolog sayısı bir elin parmağı kadar bile değildir.

o yüzden gazete fallarına, benim burcum şu seninle anlaşırım anlaşamam diyenlere, at şuraya biraz para sana geleceğini söyleyeceğim diyenlere itibar etmeyin.

burçlarla sadece kadınlar ve aptal kezbanlar ilgilenmez. biraz araştırma yaparsanız çok sayıda saygın erkek astrolog ile karşılaşabilirsiniz.

ama bence siz bunları boş verin. önce bilmediğiniz şeyleri ablalar, dayılar demekten vaz geçin.

son bir not astroloji bilim değildir, bilimsel değildir, bu konuda çalışmalar yoktur. yıl oldu 2014 bunu hepimiz biliyoruz. ilk siz keşfetmediniz yani.

İnanana aptal demem. Kişi burçları incelemekten keyif alıyorsa inceler bana laf söylemek düşmez.
Ben inanmıyorum. Kendi burcumun özelliklerini bile bilmem doğru düzgün. Burç yorumları okumayı sıkıcı buluyorum vakit kaybı gibi geliyor, burçlar ilgi alanlarımdan çok uzakta. Burcun ne, sende tam şu burcun özellikleri var muhabbetini de sevmiyorum.
Okuyorum, kadınım.

burada burçlara inanmayan kız yoktur derken? inanmayan türk kızı da yoktur, ama yabancı ablalar var? şunu söylemeden geçmek istemem, türk erkekleri entellektüellikten ölmek üzere gerçekten. şimdi ben bunu yazdım diye yine 'feminist la bu' diyecek arkadaşlara şimdiden saygılarımı iletiyorum.

ben de inanmam, inananlara kızarım.
burçlar, ufolar gibi şeylerin tane tane anneye anlatır gibi açıklanmışı için carl sagan'ın 'karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı' adlı güzel kitabını herkeslere tavsiye ederim.

burç-ufo vb şeylerin bilimsel olmadığı, saçma şeyler olduğunu öğrenmek için carl sagan filan oturup kitaplara para ve zaman harcamanıza gerek yok.

bunlar saçma şeyler, bilimsel değil.

bana bir çay ısmarlayın anlatayım size. :)

herkes ne kadar akıllı, bir biz aptalız. burçlar saçma ama biz salağız. bunların saçma olduğunu da duyurudan öğrenicez. aydınlanma yaşayacağız.

antik.eksisozluk.com

burçlara inanmıyorum. ilgimi çekmiyor. inanan kişilere aptal gözüyle bakmıyorum ama burç muhabbeti yapılınca sıkılıyorum. dinlemek istemiyorum. konuşma esnasında burç tahmini yapmaya çalışanları itici buluyorum.

İnanmayan bacı olarak geldim. İnanmıyorum, hatta komik geliyor. Bir 10 yıl önce inanıyordum ama önce yavaş yavaş azaldı. Bir kişinin gelerek "Senin 7. evinde merkür var" demesi ile gram kalmadı. 5-6 yıldır buna göre hareket edenlere kıçımla gülüyorum, eğlence olarak bakıyorlarsa geçinip gidiyorum. Bunun yerine kendimi pozitif ilimlere verdim.

hayret bir şey ya. cevap veremez olduk duyuruda hemen birileri gelip eleştiriyor. bilen biri için elbette carl sagan'a ihtiyaç yok. ama herkes aynı düşünce yapısına, bilgi düzeyine sahip mi? değil. burç fal saçmalıklarına inanan birisi için böyle kitaplar gayet de faydalı. ben inanmadığım halde okudum ve kitaptan zevk aldım ve burada tavsiye ediyorum. bu kadar. tanımadığım birine bana ahkam kessin diye çay ısmarlayana kadar gider kitabımı okurum.

sözde müslümansanız cehennemde cayır cayır yanacaksınız her tarafınıza közler girecek demek istemiş.

biz alabiliyoruz odtüde.

itü'de de oluyordu. fi tarihinde

@proletarier
sıkma denen yiyecek "tırt" değil sadece basit bir yiyecek. ama içine koyulan peynir ve hamuru gayet önemli ve tadını değiştiriyor. evde yaptığınız sıkma sacda pişmemiş olacağından güzel olmaz ki zaten sıkmayı bu yüzden dışardan alırız.
son olarak, çok afedersiniz ama hazır çiğ yufkayla nah yaparsınız sıkmayı.
öyle yaparsanız tabi ki tırt olur.

imza, canı sıkma isteyen adanalı sevgili.

sevgilim mersinli olduğu için bir gün sıkma aş erdi o da ve ben de kalkıp yaptım, sonrasında da yapa yapa baya ustalaştım sanırım bu işte :) eğer yapamayacak gibiyseniz, hamur yoğurma-açma işini hiç bilmiyorsanız yapayım size ben. ya da denemek istiyorsanız tarifi vereyim ki zaten hamuruna un, su, tuz ve varsa birazcık yoğurt koyuyorsunuz sadece, çok basit yani. içini de isteğe bağlı hazırlıyorsunuz zaten. detaylı bilgi için seslenmeniz yeterli :)

1) kutuyla olan daha korunaklı leğene göre.
2) dört köşesine taş koyabilirsin.
3) koyman mümkünse daha iyi olur. kediler yumuşak zeminde yatmayı çok severler.
4) mamayı da dışarı koyabilirsin. içeriye sığan kedi sayısı az olacağından mama kavgası olabilir dışarı daha az sıkıntılı. ama kedilerini takip et biraz, bazı kediler mama ve suyun yanyana olmasını istemez. (avcılık içgüdüsü hep, avcılıklarını mıncırdıklarım)

bana kalırsa leğen en doğrusu. karton içeri su alırsa çabuk parçalanır. bir de kedilerin patisi durmaz tırmık falan atarlar kartona, strafora.

ben leğen diyorum.

aslında karton ya da leğen yerine elin yatkınsa şöyle de yapabilirsin, yeni yaptım ben de gayet güzel oldu: civarda böyle yıkıntı evler çöplükleştirilmiş boş arsalar varsa oralarda ya da marngozların artıkları arasında plaka veya çubuk şeklinde tahta parçaları bulabilirsin.

işte onları birbirine çakarak güzel bir şey çıkar ortaya, ardından zeminine de eski havlu battaniye pamuklu şeyler falan koyarsın, dış kısmı da sünger benzeri bişeyle yalıtım. geçen haftasonu yapmıştım gayet güzel oldu bence, eski yatak ve dinlence yerlerini bırakıp hemen oraya yerleşti bizimkiler.

çevrede hiç boş arazi yok, ama marangozhane var. akşam eve giderken oraya sorabilirim. daha da olmazsa koçtaş'tan sunta gibi bir şeyler de alabilirim. hem de daha dayanıklı olur bak, hoşuma gitti bu fikir. elim de yatkın öyle işlere, becerebilirim bence.

benimkisinin üç tarafı çevrili, üstü açık, altında strafor ve straforun üzerinde de eski bi koltuğun içindeki pamuksüngerimsi şeylerin ve eski parçalanmış bir battaniyenin parçaları var, üstünü de kartonla kapatmıştım da sığmıyolar kuyrukları havada yürüdükleri için vb. sebeplerle hemen ertesi güne çatıyı yok ettiler zaten , bence yaparken üstünü kapatacaksan ölçüyü de bu tip şeylere göre ayarlamak daha iyi olur.

heh! evet, merak ettiğim şeylerden biri de bu ölçü meselesiydi. eni boyu ne kadar olsa yeterli olur diye soracaktım. bahçede demirbaş 3 tane kedi var, bazen 4. geliyor. bunların hepsine yetecek salon salamanje bir şey olsun diyorum. kendimden pay biçiyorum ben daracık yerde sıkılırım, onlar da bunalmasınlar :)

www.youtube.com

leğenle yapılan kedi evlerini ben bu sene gördüm, geçtiğimiz yıllarda kedi evlerini yaparken karton kutuları strafor kaplayıp, yağmurla karla bozulmasınlar diye de çöp torbası ile sarıyordum. Kutudan yapılan evler için zamanında şöyle bir şey okumuştum, kapılarını kutunun tam ortasına açmak yerine ya sağa ya da sol kenarına açın, böylece kediler daha fazla kuytu alan yaratabilirsiniz. kolaylar gelsin.

mama almayı unutmuşum, bir de yerden yükseltecek bir şey koymayı. ama temel olarak becerebildim sanırım: i.imgur.com

ertesi güne geçer. duşu bilmiyorum

aslında hemen su değdirmesen iyi olur ya.. bedenini ayrı yıka, başını da kulağını koruyarak yıka.. istersen girmeden duşa, krem sür.. suyun hemen içine girmesine engel olur..

en azından ilk gün duş almazsan iyi olur. ağrı da kulak memesini deldirdiysen en fazla 2-3 gün sürer

bilgili ağbilerimize ablalarımıza bir soru daha.
herkes tabancaya çok kaka demiş. hep iltihap oluyor demiş. kötü kötü şeyler söylemiş. biz bir gaz gidip tabancayla deldirdik ama, sonra kötü mü oluruz?
ağliycam şimdi ya zaten kulağım gümüşten bile alerji kapıp iltihaplanan bir manyak.

ilk 3 gün su değmemesi gerekiyor, yara olmaması için belli aralıklarla küpeyi hareket ettirebilirsin.
ağrı fazla uzun sürmez, gerçi ben kıkırdağın acısını 6 ay çektim o ayrı bir şey.

bunun dışında bepanthen krem ya da oksijenli su kullanmanı tavsiye ederim.