abartıyorsunuz bence. ev arkadaşıyla yaşamak gibi bir şey.

genelde tüm ev kiralanıyor zaten çok rahat oluyor otel gibi. oda kiralamayı zorda kalmadıkça ben de istemem.

oda kiralayınca bütün vaktinizi hostla geçirmek zorunda değilsiniz ki. bir şehre turist olarak gidiyorsanız daha da rahat, zaten yatmadan yatmaya lazım olacak oda. ortak alanları da misafir çekinmeden kullansın diye çoğu host misafirden çok misafir gibi davranıyor kendi evinde. bence tercih edilebilir bir seçenek.

elalemin evi dediğin otelden daha iyi olabiliyor. ev temizliğinde banyo olunca niye kasılasın ki? airbnb kullanmadığın belli oluyor. burada da, yurt dışında da kullanmış biri olarak söylüyorum bunu.

almanyada 4 gün airbnb'den oda kiralayarak kaldım. verdiğim en iyi karardı. gecesi 15 euroya iki katlı yeşillikler içinde bir villanın üst katında gayet temiz güzel bir odada kaldım, üst kattaki 3 oda sadece airbnb konukları içindi ve ayrı banyo tuvaleti vardı. hostumuz da alman olmasına rağmen gayet hoşsohbet insandı.

benzer bir-iki tecrübem daha oldu doğru hostu seçerseniz (superhost) ve evin yapısı da uygunsa hiç sorun olmuyor. saçmasapan evin salonunda çekyat kiralayan 5 euroluk evde de kalınmaz zaten.

yurtdışında üç farklı ülkede airbnb'de elalemin evinde üç kez kaldım. üç ev de, sahipleri de çok rahattı ve biz de rahat ettik. zaten hostlarla pek muhatap olunmuyor özel bir muhabbet ortamı oluşmadığı sürece. kurallar ve kullanabileceğiniz alanlar, kullanabileceğiniz eşyalar önceden belli. onların da sizin kaldığınız odayla ilgili kuralları belli. karşınızda insan gibi insanlar olduğu sürece ve siz de insan gibi davrandığınız sürece hiçbir sorun çıkmıyor. medeni olmakla, karşılıklı yaşama saygı duymakla ilgili yani deneyimin iyiliği biraz.

makul sınırlar içinde hareket edince kimse kimseye bir şey demiyor. ayrıca istediğiniz saatte girip çıkmanıza kimse bir şey demiyor ama tabii ki evdeki insanlara saygı çerçevesinde kalmanız lazım. tatil anlayışına da bağlı biraz. içelim edelim kafalar bi milyon eve gelip gürültümüzü de yapalım diyen insan bu tür yer seçmemeli tabii ki. aslında düşününce otelde ya da kiralanmış bir evde bile kalsanız bu hoş değildir mesela, gürültüyü yan odalara da ya da diğer dairelere de yapıyorsunuz otelde/evde kalırken. oralarda kalmak da rahatça gürültü yapmayı meşrulaştırmıyor, yine ortak alanların kullanımı söz konusu.

ya da mutfak banyo meselesi mesela, doğru düzgün kullandığınız sürece neden gönül rahatlığı konusu mesele olsun ki? neyi kullanabileceğiniz belli oluyor, buzdolabında size boş yer oluyor, zaten kullanacağınız iki tabak iki bardak, çatal ıvır zıvır, onları da insan gibi kullanınca bir şey olmuyor. ya da mesela tencere tava mı kullanmak istiyorsunuz, düzgünce kullanıyorsunuz, zarar vermiyorsunuz insanların eşyasına, o kadar. insan zaten kendi evinde bile dikkat etmeli buna, kendi eşyanızı da hor kullanan bir insan değilseniz ekstra bir çaba yok aslında. neyin ne amaçla kullanılacağının belli olduğu yerler mutfak da banyo da. kullandığınızı kullanıp temiz bırakıp geçiyorsunuz. öyle f tipilik bir durum/hissiyat olmuyor. evinizde davrandığınızdan biraz dikkatli davranıyorsunuz, o kadar.

tabii bunlar demek değil ki oda arkadaşı olarak kalmak herkese uygundur, herkes rahat hissederek kalabilir. tarz meselesi sonuçta, hoşlanmamak çok anlaşılabilir. ama öyle hücre gibi hissedilmek zorunda olunan bir şey değil, bunları en azından bunu demek üzere yazmak istedim.

Youtube’da Learn Arabic With Maha
İngilizce olarak çok güzel anlatıyor. Hem okumayı hem de ardından temel Arapçayı öğrenebilirsiniz.

Bir haftada Kuran harflerini okumayı öğreniyor insanlar ki bu daha kolay rahatlıkla öğrenirsiniz.

ogrenebilirsiniz. youtube'da bircok arap alfabesi ogreten kanal, video var. esim 1 ayda falan kendi kendine ogrendi, su an arap ulkesinde reklamlari, evraklari vs yavas yavas okuyabiliyor. yavas yavas okumasinin sebebi de uzerine gidip daha cok pratik yapmamasi.
kuran okumak cok farkli bir sey, onu kimi native araplar da yapamiyor, cok fazla hereke vs var.
lubnanli veya filistinli bir youtuber videosundan gunluk arapca yazimi ve okumasi ogrenebilirsiniz. ben bile marka isimlerinden veya arada insanlara sorarak cogu harfi ogrendim, esim kadar olmasa da cook yavas bi sekilde kimi kelimeleri okuyabiliyorum.
duolingo'ya da bakin, pratik yaparsiniz.

Öğrenmeniz birkaç saat alır. Okuma hızınızı geliştirmeniz birkaç hafta. Kendi başınıza rahatça öğrenebilirsiniz, zaten eğitmenin yapacağı bir şey pek yok size okumayı öğretmek için.

öğrenmen birkaç saat almaz da değil, o kadar da değil. önceden eğilmişliğin yoksa bambaşka bir alfabe arapça. almanca öğrenmiyorsun nihayetinde. kiril alfabesi gibi alışık olmadığın bir coğrafyanın harfleri. sağdan sola okuma, şeddeler, esreler, ötreler.. tecvid giriyor ileri seviyede misal. buna, bunlara biraz istidad gerekir.

kaynak veremeyebilirim ama az çok osmanlıca ve arapça bildiğim için bunu söyleyebilirim, öyle çok kolay bir alfabe değil. hele hele matbu değil de rika okumaya çalışırsan iş iyice çığırından çıkar. çok zorlanmazsın ama öyle günde 1-2 saatle öğrenilebilecek bir dil olduğunu düşünmüyorum naçizane. latin dili değil çünkü.

Biraz önyargı, biraz da alfabe alıştığımızdan farklı göründüğünden Arapça'nın zor olduğu düşünülüyor ama o kadar zor olmadığını düşünüyorum. Uzman değilim, acemi bile değilim, Arapça konuşamıyorum ama bahsettiğiniz şekilde özel isimleri okuyabilirim, basit kelimeleri tanıyabilirim.

Alfabe kolay, 1-2 günde öğrenirsiniz. Sonrasında da kısa zaman içinde istediğiniz seviyeye gelirsiniz. Youtube ve Duolingo'dan faydalanabilirsiniz.

sadece alfabe ise evet, maksimum birkaç günde öğrenmiş olursunuz

yordam

everest bastı tüm öykülerini 8 ciltte. gayet kalitelidir.

bana abarti geldi. guvenlik saglamak degil de ogrenilmis panik hali gibi. yani peki dogumdan 2 ay sonra ne degisecek?
akisina birakmalisin. soyle dusun; o aksam gittigin doktor, gunduz bir suru muhtemel okumus etmis hamileye de bakiyor.

@kittie, doğumdan sonra şu değişecek: rs sezonu ilkbahar geldiği için bitmiş olacak, bebek de 2 aylık olduğundan ve yenidoğan faslını atlattığı için ölüm riski azalacak.

Bence haklısın

Bu arada cümleyi yanlış kurmuşum. Akşam markete, normal saatlerde de randevumuz varsa doktora gidiyoruz.
Yaşadığımız ülkede maske zorunluluğu yok ve toplu taşıma kullanıyoruz.

Dünyanin en savunmasiz varliklarindan birini korumak icin alinacak onlemler bana abarti gelmiyor. Covid olmasa da yeni dogmus bir bebegin yabancilar tarafindan mincirilmasi vs de bana dogru gelmiyor zaten. Iciniz nasil rahat edecekse oyle yapin, virus kapma ihtimali cok sakinsaniz bile var ama kendinizi suclamanizin onune gecmis olursunuz. Bebeginize saglikla kavusursunuz umarim.

"hadi doğur da mıncıralım diyenlere ilk 1-2 ay sezon geçene kadar görüşemeyebilirz"

Bu kısım çok doğru. Yenidoğan ilk haftalarda yabancıya maruz kalmamalı anne baba dışında. O açıdan bizim kültürümüzde olan kırkı çıkmak uygulamasını mantıklı buluyorum. 2 ay sonra severler, nolacak.

Hekim olarak belirtmek isterim ki aşırı bir ihmal olmadığı müddetçe bu kadar ince düşünmeye gerek yok gene de, bebeğinizin başına bir aksilik gelme ihtimali düşündüğünüzden çok çok daha düşük :) kaldı ki bebeğiniz mikroba da maruz kalmalı ki bağışıklığı oluşsun.

Abartmıyorsun, pandemi döneminde bebeği olan 2 yakın arkadaşımla da hepimiz aşılı ve dikkat eder durumda olmamıza rağmen görüşmedik. Bebeğe altın takamadık düşün yani :) Ha görüştük ha görüşücez açıldık kapandık derken çocuklar yürümeye başladı :)

Buradaki kitleye sorunca genel cevap "abartıyor" çıkabilir çünkü yaş ortalaması 25 :) Benim açtığım benzer bir duyuruya gelen ağırlıklı cevap "Pandemi diye değişen bişe yok yea, maskeyi takıyoz, eskisi gibi takılıyoz" gibiydi :)

Bi de bu bebek "mıncırma" olayından ailecek covid olan bir arkadaşım var. Hasta olunca yalnızsınız, mıncıranlar geçmiş olsun diyebilirler ancak.

@art pepper tabii ki virüs zart zurt bulacağı varsa buluyor, ona yapacak bir şey yok. :) onu hiçbir şekilde kontrol edemeyeceğimin farkındayım ki fazlası kontrol manyaklığına girer elbette. Rsv özelinde kıllanıyorum daha çok, çünkü bildiğin salgın var ve infant ölümlerine neden oluyor. Kimse yeni doğan çocuğunu yoğun bakımda nefes almaya çalışırken can çekiştiğini görmek istemez

abartıyorsun. benim oğlum da pandemide doğdu. herkesin kucağına veriyoruz sevsin diye. gelenimiz gidenimiz bitmiyor. bunu özellikle istiyoruz, yani başkalarıyla etkileşimde olmasını. toplu taşımaya bile sokuyoruz. canavar gibi eleman.

Valla acikcasi dogur da minciralim diyen birisine 'ilk 1-2 ay gorusemeyebiliriz' diyen birisi bana cok itici gelirdi. O 'dogur da minciralim' ifadesi zaten daha cok oylesine ve karsi tarafi iyi hissettirmek icin soylenmis ifadelerdir bana gore cunku yeni dogmus bebekler cok cirkin oluyor, degil mincirmak insanin sevesi bile gelmiyor :D Hal boyleyken kisinin bunu ciddiye alip da '1-2 ay sizle gorusmeyiz' tarzi cevabi insani direkt sogutur.

@ j r r tolkien hayrani bunu diyen yakınlarım literally yapmak istiyor bunu, onun için itici görünmek mi güvenlik mi diye tartıya koyduğunda itici görünmek çok umrumda olmuyor açıkçası.

@mermize nasıl düşündüğünü anlıyorum da bazı virüsler öyle sandığın gibi maruz kalsın güçlensin şeklinde çalışmıyor, yenidoğanlar özelinde söylüyorum bunu. Fikir vermesi açısından:
(git: www.memorial.com.tr:~:text=RSV%20%C3%B6zellikle%20yeni%20do%C4%9Fan%20ve,bron%C5%9Fit%20veya%20zat%C3%BCrreye%20yol%20a%C3%A7ar.)

Bana abartı geldi.

yakın aşamalardayız hamilelikte, biz de elimizden geldiğince covid konusunda dikkat ediyoruz ama kendimizi tamamen kapatıp izole etmedik. sizden biraz daha rahat davranıyoruz yani ama yine de dışarıyla temasımızı çekebileceğimiz bir minimuma çektik. bir tanıdığım yakın zamanda covid+ olarak doğum yaptı, çok strese girdi üzüldü ama şu an bildiğim kadarıyla her şey yolunda gitti ve sağlıkları yerinde. sonuçta ben de bu durumu ve süreci böyle karantinalı, yalnız yaşamak istemem o yüzden dikkat ediyoruz olduğunca. mümkün olduğunca tedbirli davranmayı paranoyaklık olarak niteleyeni de sallamam yani.

bence alabildiğiniz önlemi almak istemekte çok haklısınız, kimse de buna karışamaz açıkçası. covid dönemi ya da başka bir salgın olmasa bile ilk bir iki ay zaten dürtmemek gerekiyor bebekleri de aileleri de. toplumsal olarak "ay doğsa da mıncırsak" demek normal kabul edilmiş diye biz de normal kabul etmek zorunda değiliz. çok mıncırmak isteyen gidip yavru kedi falan mıncırabilir. dediğim gibi olay sadece sağlıksal da değil, psikolojik olarak da insanları darlamamak gerekiyor, orada bebekle bağ kurmaya çalışan, düzensizlik içinde bir anne baba var, ne bileyim özgürce evinde dolanıp emzirmeye çalışan falan bir anne var, bu insanların biraz kendi halinde kalması lazım önce.

covid yokken bile biz yeni bebeği olan arkadaşlarımıza mümkün olduğunca az giderdik. hele bebekle kıyafetinin üstünden ayağına falan dokunmak dışında çok temas etmezdim bile ben. türlü türlü başka hassasiyetleri de olabiliyor bebeklerin sonuçta. annesi babası ne zaman rahat eder de bırakırsa o zaman mıncırılır bebek.

ezcümle, insanların ne dediğini umursamayın. stres bozukluğu yaşayacak kadar da kaygılanmayın tabii, o zaman da size yazık, her şeyi kontrol edemiyoruz, covid bulaşması gibi (bazen ne kadar da korunsanız gelip bulabiliyor). öyle bir şey olursa da kendinizi falan suçlamayın yani, sakin olun. ama sınırlarınızı çizmek en büyük hakkınız, çizebilirsiniz. bebeğiniz o insanların sorumluluğunda değil, ebeveynleri olarak sizin sorumluluğunuzda. kararları da siz verirsiniz. çizmek istediğiniz sınır da zaten çok büyük bir şey değil, altı üstü bir süre gelmeyin diyorsunuz insanlara. buna anlayış göstermeyeceklerse de kendileri bilirler.

Bebek biraz kendine gelene kadar çıkarmayabilirsiniz ama kaygınız fazla. Afrika'da bir ülkede yaşamıyorsanız bu kadar korkmanıza gerek yok. Bahsettiğiniz virüs için de mutlaka belirlenmiş bir tedavi yolu vardır. Covid için ilaç tedavisi bile yok. Hastalık ilerlemediyse Parol ile atlatmanızı bekliyorlar. İki aşıya rağmen büyük ihtimalle Covid geçirdim. O kadar da ağır değil. Bundan daha ağır gripler geçirmiştim. Bunlar felaket değil. Aşırı olumsuz olduğunuz doğru.

şunu söylemeye geldim, benim bebeğim için de geriden takip ediyor, kg düşük dedi doktorlar. tehlikeli gördükleri için 8 ayda doğuma aldılar ve aylarca geriden takip ediyor, 2 kg doğacak dedikleri bebek 3.2 kg dünyaya geldi.
ayrıca bebeğim birkaç aylıkken covid oldum, tek başıma bakıyordum. hiçbir şey olmadı, iyileştik ve geçti.

stres yapma, boşver. şu an olsa rahatıma bakardım :) tecrübe işte.

ayrıca bebek doğduğunda her şey o kadar yorucu oluyor ki (ben öyle hissetmiştim en azından) eve gelen ziyaretçiler insanı çok rahatlatıyor, mutlu ediyor. yine de istemezseniz vakti geldiğinde yorgunuz/rahatsızız/şu an müsait değiliz gibi anlık bahanelerle de geçiştirilebilir.

Zerre abartı yok, %100 haklısınız. Şahsen çocuk yapmayı doğru bulmuyorum, antinatalistim ama o aşama geçilmiş zaten, bundan sonra ebeveynler dahil herkesin mutluluğu ikinci planda, çocuğun sağlığı birinci planda olmalı. Bunu düşünemeyip iki mıncıklayacak diye çocuğu riske atmayı göze alan insanların sizi pimpirikli bulması bir şey ifade etmiyor. Sonuçta yokluktan bir canlı meydana getiriyorsunuz ve onu elinizden geldiğince koruma yükümlülüğünüz var, bunu yerine getirmeye çalışıyorsunuz.

Bence abartı değil öncelikle. Biz de mart sonunda bekliyoruz bebeğimizi, biraz daha rahat davranıyoruz ama yine de abartı gelmedi.

Ayrıca bebeğin anne-babası olarak siz bu kararları aldıktan sonra başkalarına söz hakkı düşmez. Kuralları siz koyacaksınız bebeğiniz için başkası değil, içiniz rahat olsun. "Gelsin de mıncıralım" diyen kişiye de elbette sınırlarınızı göstermek için böyle bir cevap vereceksiniz. Bana söylense itici filan bulmam. Türk toplumu ne sınırdan anlıyor ne saygıdan ne kuraldan. Buradaki cevaplara hiç bakmayın o yüzden.

Bana gayet makul geldi, bebeğinizi korumak istemeniz çok normal ayrıca abartı bile olsa diğer insanlar bu isteğinize saygı göstermek durumunda, her bakımdan hassas bir dönem,başlı başına hamilelik zorken salgının ortasında hamilelik çok daha zor olmalı, siz bunca zaman beklemişsiniz, endişeleriniz yersiz bile olsa (ben yersiz olduğunu düşünmedim) diğer insanlar da bi süre bekleyiversinler.

Diğer taraftan yakınlarınız sizi kendinize zarar verecek bir endişe hali içinde görüyorlar ve uyarmak istiyorlarsa onlara da kulak vermek lazım. Bahsettiğiniz yenidoğan salgını hakkında hiç bir fikre sahip değilim, o nedenle işin bu tarafını da düşünmek istedim ama ‘yolda yürürken kafama saksı düşerse’ türünde bir korku değilse yaşadığınız bir süre korumacı davranmaktan kimseye zarar gelmez.

Ortada pandemi yokken bile "bebek mıncırmak" yasaklanmalıyken yokmuş gibi davrananlara ben hayret ediyorum. Biz hala arkadaşlarımla açık havada görüşüyoruz, işyerine ender gidip çoğunlukla evden çalışıyoruz. Çocuklar okuldan geldiklerinde doğru banyoya girip yıkanıyorlar. Olmadık, ama olmayacağız diye bir şey yok. 90 yaşında babam 80-85 yaşında kvalide-kpeder var. Onların hayatıyla mı oynayayım? Bazıları hakikaten çok hafif geçiriyor, ama bazıları hastanelik oluyor, bazıları da ölüyor. Neden canımdan kıymetlisini riske atayım? Başka biri bu riski alıyorsa kendisi bilir. Bunu düşünemeyecek insanla işim yok benim. Daha dün arkadaşlar arasında acilde yer bulabilmek için doktor tanıdık soruşturuyorlardı. Pandemi öncesinde bile 40'ı geçmeden gelmeyin diye konuşulurdu. Hadi o zaman pimpirik deyin ama bir pandemi gerçeği var ortada.

SiyamkedisiZorro +1

tabii ki bazı durumlarda rahat olunmalı ama tedbir almak gerekirken rahat olmak da biraz cehalet bana göre.
pandemi dışında yaşadığınız yerde rs virüsü salgını da varmış.
tedbirli olmak istemeniz gayet normal bence.

abartmıyorsun haklısın.
www.hurriyet.com.tr

perihan abla çok sıcak bir mahalle dizisi, şehnaz tango biraz daha ihtiras modern ilişkiler, üzgünüm leyla'yı hatırlayamadım ama çok farklı diziler hangi tarz arıyorsun?

Eski Türk dizisi olsun da çamurdan olsun. Şu anda kızlar yurdunu izliyorum, Perran kutman gibi bir değeri nasıl da atlamışım diye hayiflanmaya başladım. O yüzden Perran kutman dizileri izlemeye başlayacağım.

şehnaz tango

o zaman perihan abla olsun, bu arada şaşıfelek çıkmazını izledin mi?

şehnaz tango.

üzgünüm leyla güzel bir dizi değil bence bu arada.

Şaşıfelek çıkmazıní izlemedim.

Perihan Abla

Şaşıfelek çıkmazı efsanesir.

Birkac sene once Perihan Abla'nin bir bolumunu sinema salonunda izledim, Perran Kutman katilimi ile hem de, benim icin cok heyecan verici ve nostaljik oldu ve izledigim bolum de eglenceli ve ilgi cekici idi ama nostaljik baglarim olmasa goruntuler fazla eski kalmisti, evde kendi kendime seyredemeyebilirdim, bir sans verip gerisi geliyorsa devam edebilirsin, sundurulmemis dizi seyretme keyfine varirsin cezbederse.

Şehnaz Tango da zamaninda iyi diziydi, her hafta heyecanla beklerdik, Perihan Abla mahalle dizisi ve komedi yani agir basiyor, Sehnaz Tango daha cok aile dizisi ve karakterler cok hayatin icinden, 90larin sonunda İstanbul yasamini iyi yansitiyor.

Sasifelek Cikmazi'ni ben de tavsiye ederim.

bulabilirsen şaşıfelek çıkmazı. perran kutmanla bi ilgisi yok ama gelmiş geçmiş en iyi türk dizisi olduğu için seyretmek gerek bence de.


sorulan üçlü arasından da ben üzgünüm leylayı daha çok severdim, tam o dönemler trt bi atağa kalkmıştı hatta şaşıfelek'i yeniden çektiler. yeditepe istanbul, nasıl evde kaldım vb o zamanlarda çekildi. ama üç dizi de birbirinden çok başka. bu bence overallda daha "seyredilebilir" bir yapım. şehnaz tango buram buram 90lar kokan daha entrika soup operası. perihan abla daha primitif tv yapımı denemelerinde ama sempatik, sıcak mahalle komedisi gibi.

şehnaz tango, perran kutman'ın yanında erdal özyağcılar'ın da en iyi hallerini sunuyor. bir de tabi old laik days kafası. müziği bile harika. jakoben bir dizi. çekici de bu yüzden.

perihan abla'yı çocukluğumda izlediğimi trt nostalji kuşağında denk geldiğimde salakça bir tebessümle farkına varıyorum yer yer. elbette her bölümünü bilip de hatırlamıyorum ama çok güzel bir dizi. şakir hele. tak, iki yumurta (: komik değil ama bir tebessümle izliyorsun hep.

üzgünüm leyla yayınlandığında yerel antenden trt 1 çekmiyordu. hiç izlemedim desem yeri var. ama o yılları hatırlıyorum, son akapesiz yıllar (: yeditepe istanbul ekolünden bir dizi olduğunu biliyorum. eminim ki o da çok iyi bir dizidir.

akmar - zihni müzik

www.zihni.com

Opus3a - Cihangir

www.opus3a.com

kulübe hoşgeldin. kadıköy bu işin fiziksel merkezi.

ama ben dolar 1 küsurlardayken ebay'den düzmüştüm tüm arşivimi. şu an da orası bir derya da, doların hali malum.

ara ara gittigidiyor'a da bak, baya bir alternatif ya da eski cd satıyorlar.

müzik dediğin cd'dir. selam ederim.

anker soundcore motion+'a bir bak. ikili alıp stereo olarak da kullanabilirsin.

Dönemin MB başkanı agbal in görevden alınması ve 128 milyar USD olayı.. t

Tabii başka faktörler de vardır elbet

Brunson krizi.
Dolar 3 liradan 8'e firladi.
Birikmis enflasyon bi anda tokatladi bizi.

Ondan oncesi 2008 krizi. 2008den 2018e sıkısmıs bir kriz vardi aniden patladi.

Valla nasıl anlatsam bilmiyorum o kadar uzun bir konu ki bu...
Herkesin kırılma noktası farklı. TR geneli kırılma Ekim 2010'dur ama kimsenin bu tarihten haberi bile yok. Bir daha düzelememek üzere kırılma ise Mayıs 2013'tür. Kur açısından ise 2017'nin sonlarıdır, 3.5'tan 9.5'a tam 4 yılda gitti.

berat albayrak dönemindeki para basarak kredi dağıtma olayı bence son 10 yıldaki en kritik olaydı. enflasyonu ve kuru zıplattı durduk yere, hala etkilerini yaşıyoruz.

Başkanlık sistemi referandumunda Evet çıkması. Diğer her şey bunula bağlantılı.

Bizi 'teget gecen' 2008-2009 krizi ve 2013 sikilastirmasi. Bunlara ek olarak politik saflari degistirmek sonucu gelen darbe olayi, brunson gibi sarsintilar. 2019 krizlerinden sonra zaten kimsenin tadi tuzu yok. Butun bunlarin yaninda kan emici yiyici grubu unutmamak lazim, refahinin dusuk olmasinda buyuk katkilari var.

Yani çok olay var da hepsinin etkisinin görüldüğü somut durum bence de rahip brunson olayı. Tam o sırada avrupa gezisindeydim, 20 günde euro 5'ten 8'e çıkmıştı

2 senenin mevzusu değil bu. elbette 2017 referandumu, brunson krizi gibi olaylar hızlandırmıştır. Ancak 2001 krizi sonrasında yapılan reformlar ve dünyada para bolluğu yaşanması sebebiyle ekonomiyi iyi yönetiyorlar algısı oluştu. halbuki o rüzgara iyi ayak uydurup günü kurtardılar.

en serti evet brunson olayıydı.

son dönem için diyorsan naci ağbal'ın görevden alınması kesinlikle. piyasalara güven veren adamı direkt asıyorsun...

piyasaların bildiği isimler (ali babacan, mehmet şimşek, naci ağbal) ne zaman sahneden çekildiyse, sonrasında çöküş geldi.

berat'ın gelmesiyle çöküş başladı kısacası tam olarak.

atlantic records (coltrane'in bir sürü plağı buradan çıktı. ahmet ertegün'dü hatta başındaki adam)
verve var bir de bu saydıklarına ek.

yine de sadece caz tandanslı değil bu söylediğim iki şirket. bir blue note gibi ihtisası sadece caz üzerine değil yani. ama kült cazcılar bu iki label'dan kült albümler basmışlardı.

remastering olayını da dahil edersek, analogue productions ve mfsl'yi de ekleyebiliriz.

toz kahvaltılık zahter

@levpontryagin merkezi tur ile gezilecek. Kirma yesil zeytin çok istiyorum herhangi bi yerden alsak memnun kaliriz gibi ne dersiniz?

Zeytini herhangi bir yerden alırsanız üzülürsünüz. İyi yerden alsanız bile bidonlar arası fark olabiliyor. En garantisi referanslı bir yer bulmak.

Hatay'daki gelirken evde künefe yapabileceğinizi düşünüyorsanız künefe peyniri, kısa sürede yenecekse humus alınabilir bence.

Öksüzler'den lokum.

Kutu kutu kombe alinir

Sürk peyniri

ceviz reçeli, bergamot reçeli ve kabak tatlısı. antakya çarşıda bulabilirsin.

ben kunefeyi dondurulmus degil de bir tarafi pismis almistim petek pastanesinden. eger o gun filan yapacaksaniz dondurulmus degil de boyle de alinabilir, daha taze oluyor herhalde bilmiyorum ben de. kunefe bana kalirsa (dovmeyin ama) oyle cok ahim sahim guzel olabilecek bir sey degil. kotusu var ama iyisi coook iyi gelmiyor bana.

zahter, salca, kombe (ah o hurmalisi yok mu o hurmalisi... hatay'dan baska bir yerde gormedim ondan. bi bulsam affetmem) +1

Thy su vermişti fakat sırayla maskeleri çıkarıp için demişlerdi. Yan yana kişiler aynı anda açmayacaktı yani.

Pegasusta paranla alırsan veriyorlardı evet.

thy vermiyor. yeni uçtum.

2 ay önce yurtdışından türkiye'ye (ve tersi) thy ile seyahat ettim vermişlerdi yemek. kimse sallamadı yandaki yesin bekleyeyim diye tabii.

THY yurtdışı uçuşlarında veriyor. İlk zamanlar sandviç, kekti son uctugumda bayağı normal yemek veriyorlardı (1 ay önce). İlk günlerden beri de hemen herkes yiyor.

Bu süreçte bir kez de swiss air ile uçtum, onlar da verdi atıştırmalık.

aşılılar ve pcr'lılar sadece uçmaya başladılar mı? bu şekilde başlarsa uçuşlar her şey normale döner yemek vs

yurtdısına thy ile geldim. yemek veriliyor. ama yanyana yemeğe izin yok. 1 kişi bitirince yandaki yiyebilir.

Pegasus yemek dagitimi yapmaz ki, yemek satin alan vardiysa onlarin yemeklerini getirmistir.

Onun disinda pandemide thy ucagina ilk binisim kasim 2020, o zaman da yemek dagitimi olmustu, sonraki thy ucuslarimda da oldu. Rahatsiz olmadim.

Ev kredisi, kira ve kredi kartlarini ödedikten sonra hangimizde daha cok para kaldiysa aidat, fatura ve mutfak giderlerini o ödüyor, daha da artarsa doviz ya da altina çevirip birbirimize haber veriyoruz. Cocuk olunca daha buyuk eve gecmemiz lazim cunku kedi de var.

Biz paylaştık. Elektrik, internet eşimde. Su, doğalgaz bende. Aidatı da ben ödüyorum.

Alışverişleri de eksik oldukça hallediyoruz.

Dengeliyoruz bir şekilde.

Maaşa göre oranlardım

Bizde sabit giderleri eşim ödüyor. Evlendiğimiz ilk 2 sene çalışmadığım için bana belli bir miktar para veriyordu. Mutfak alışverişini falan ufak tefek şeyleri ve kendi harcamamı ordan yapıyordum. Sonra ben işe girince aynı düzen devam etti kira, faturalar, diğer giderler onda. Ben market alışverişini ve giyim kuşamı yapıyorum. Temel bir paylaşım yok, kim denk gelirse. Genelde benim maaşım artıyor, yaptığım birikimi de birkaç ayda bir ortak yatırım hesabımıza aktarıyorum. O da biriktirdiğini aktarıyor.

Erkek tarafıyım. Evin tüm giderleri + kredi bana ait. Eşim kendi harcamalarına, tatillere etkinliklere vs ve birikimlerine vs çalışıyor(du) Çocuk henüz yok ama planlarken 3+1'e geçeceğiz, şu an 2+1'deyiz.

erkeğim. tüm giderler bana ait. çocuk olunca daha büyük bir eve geçemedik henüz. ama geçmeyi düşünüyoruz

Tek bir hesap var. Maaş/para gelince eşit miktarda oraya para yatırılıyor her ay Evin sabit ödemeleri oradan otomatik ödeniyor. Hesaba bağlı bir kredi kartı bir de ek kartı var. Mutfak ve yaşam masraflarında bu kartlar kullanıliyor yine ortak hesaptan otomatik ödeniyor. Bunun dışında herkes kendi masrafından sorumlu. Yani parayla işimiz aybaşı ortak hesaba kendimize düşen payı yatırmak. Bu kadar.

Bazılarında mümkün değil. Az evvel öyle bi arkadaşın yüzüne kapattım telefonu. Tatlı dille söyledim, hakaret ettim, küfrettim.. hiç işe yaramadı bugüne kadar. Çok konuşana tahammül ederim yine ama araya girmeme dahi müsade etmeyince tansiyonum düşüyor, nefesim kesiliyor.

benim koşarak uzakmışlığım var.

arkadaşın annesi , sever sayarım ama makinalı tüfek gibi.

hüsnü şenlendirici niye iyi klarnetçi? çünkü nefes çevirme tekniğini geliştirdi, klarnete üflerken aynı anda burnundan nefes alabiliyor ve sonsuz bir üfleme yapabiliyor hah işte aynı bizim necla teyze.

can çıkar huy çıkmaz bu yüzden koşarak uzaklaşmak güzel.

bu bir huy degil kisilik ozelligi. nasil sessiz fazla konusmayan birini kalici olarak konuskan biri yapmak mumkun degilse tersi de gecerli. duruma ozel olarak cenesini tutmaya ikna edebilirsin, o gunluk. ama onun disinda yine ozune donecektir dogal olarak.

vazgeçirilemez. bu, onun karakterinin bir parçası. çevremizde bulunacak insanları bize uygun olup olmamalarına göre seçiyoruz, biri size uygun değilse onu kendi isteğinize göre yontmak yerine onunla iletişim halinde olmamayı tercih edebilirsiniz.

can çıkar, huy çıkmaz. rahatsızsanız görüşmeyi azaltın.

silence.mpg

Kimseyi yontmaya falan çalışmıyorum. Çok tatlı ve beni çok seven bir kız ama susmuyor.

tamam iste kalici olarak vazgeciremezsin onu diyoruz.

İnsanları değiştiremezsin bu mümkün değil. Yalancıyı dürüst biri yapamazsın. Dürüst birine yalan söyletemezsin. Az konuşan birini geveze yapamazsın, gevezeyi de susturamazsın. Öyle kabul edeceksin.

eski bir sevgilim öyleydi. şu an kendisini hatırlamak bile istemiyorum gerçekten. hiç çekilmiyor. seni işinden gücünden eder, uzatır da uzatır, kafa şişirir. hiç olmuyor yani. nereden buluyorlar anlamıyorum da bu kadar anlatacak şeyi, aklım hayalim almıyor. kafa ütülemek sadece bu.

Ya birlikte geçireceğiniz zamanı çok kısıtlayacaksınız ya da eeeh yeter be diyip bırakacaksınız...

burada riplenme olayı da önemli ve kullanılmış olan codec. teoride 192 ama yine de deneyebiliyorsanız, bir deneme gerçekleştirin.

Her zaman değil . Bir CDden doğrudan mesela 320kbps değerde kayıt yapıldı ise ya da flac gibi bir formattan 320 kbps olarak mp3 e dönüştürüldü ise kalitelidir denebilir.
Ama bazen İstanbul'un bir çok yerinde görülen, meşhur x usta çiğ köftesi gibi 128 kbps sıradan bir dosya da, 320 kbps olarak yeniden kayıt yapılabiliyor ki bunun ise bir manası yok.

Bir de mp3 kaydı için en meşhuru lame codec var muadili ise bladedir.
(Başka yeni codecler çıktı mı bilmiyorum)
Burada kullanıcıların genel kabul gösterdiği lame dir.
Zaten bilgisayara kurulan MP3 converter uygulamalarının klasöründe lame.dll dosyası genelde hazır bulunur.

192'yi kullan teorik olarak da, o aradaki 32 kb'lik farkı kim duyacak, asıl soru bu olmalı.

ama pardon, sözlükteki cengaverler 1 kb'lik farkı bile daha play'e basmadan anlayabiliyordu.

192 kullan derim dostum. kafan daha rahat olur.

burada dert edebileceğin en son şey kbps olayı.

tesisat, tonlama, akustik kbpsye sıra bile gelmez.

Paket paket doğranmış soğan alın derim. 2 baş sarımsak alın, hepsini soyup açılır kapanır buzdolabı poşetine koyup kaldırın. İstediğiniz zaman suyun altından geçirip ezebilirsiniz. Bezelye ve fasulye dönemi ne durumda tam bilmiyorum, bitmediyse onlar olabilir. Köfte yapıp atılabilir. Bolca haşlanmış nohut ve kuru fasulye saklayabilirsiniz.

kislik olarak bilmiyorum ama yemek olarak bizim stok kofte ve mantidir. ozellikle manti cok pratik oluyor

Taze fasulye yemegi
Bamya yemegi
Haslanmis nohut, bakliyat

Köfte +1
Bol bol yapıp koyun, çıkarıp pişirmesi çok pratik olur. Yalnız birbirlerine yapışmasınlar diye buzdolabı poşetlerine tek sıra yerleştirin, araya kağıt vs konsa bile üst üste koyunca yapışıyorlar. Ya da bir tepsiye (altına kağıt ya da poşet koyup) dizerek dondurun önce, donduktan sonra saklama kabına alın, o zaman yapışmazlar.

@whoosie'nin söylediklerine ek olarak buğday haşlayıp koyabilirsiniz, çok güzel doyurucu salatalar yaparsınız ya da çorbalara vs.

Mercimek çorbası, balkabağı çorbası vs gayet güzel dayanıyor buzlukta. Çorba yapıp ufak porsiyonlar halinde dondurabilirsiniz. (Tarhana da dondurulabiliyor ama zaten hazır çorba gibi piştiği için gerekmez herhalde.) Sadece krema koyduğunuz çorba varsa kremasız dondurun, çözülüp ısıtırken eklersiniz.

Patatessiz sebze yemeklerinin neredeyse hepsini dondurabilirsiniz. (Patates donup çözülünce sevimsiz oluyor.)

hasşlanmış nohut ve kuru fasulye. yemek yaparken soğanı kavurup bunu atınca 10 dakikada oluyor

Porsiyonlara ayrılmış tavuk ve köfte.
Yufka içine biraz çeçil peyniri sarıp sigara böreği dondurabilirsiniz.
Ayrıca dilimlenmiş muz stokluyorum. Yeri gelince farklı meyve parçaları ve sütle blenderdan geçiriyorum.
Fasulye, bamya hepsi hazırlanıp dondurulabiliyor.
Ben yapmıyorum ama kıyma harcı hazırlayıp donduranlar var.
Tüketiyorsanız mantı.
Haşlanmış baklagiller.

annemle birlikte kasa kasa domates alıp kış için kavanoz içinde soslar hazırlıyoruz. bununla birlikte barbunya, bamya, bezelye vs de alıyoruz. yemek yaparken soğan doğrayıp üzerine de bu domates sosu ve atıyorum barbunya koyuyoruz yarım saatte yemek hazır oluyor.

bu domates soslarıyla domates çorbası ya da menemen de yapıyoruz.

bir de genelde herkes yeriyor ama şu bimdeki dondurulmuş uskumru vs iyi. balık vs de hemen şipşak pişirebilrisiniz. annem bir de ekmek kurutup toz haline getiriyor şinitzel yaparken kullanmak için.

kuru fasulye ve nohut zaten her zaman var onu zaten her dönem bulursunuz.

annem haşhaşlı gözlemeler yapıp dondurur. katmer yapıp dondurur. mantı yapar dondurdur. kol böreği koyar.

Yaprak sarıp koyun, çıkar pişir oh. Biber dolması vb de olur. Kışın haşlamayı çok yapıyorum. Sürekli bir gerdan pişirme aşaması oluyor, onun gibi ön pişirme isteyen et vb. Kemik, et suları da saklanabilir. Sebze ve balik çorbasında kullanmak üzere küçük doğranmış sebze dondurabilirsiniz.

İçli köfte dondurup koyabilirsiniz mis gibi yeniyor.

kırmızı kapya biber. ister közleyip, izster jülyen doğrayıp. yeşil ve sarı biber de doğranabilir aynı şekilde.
patlıcan közleyip kaldırdık.
domates kaynatıp poşetlere koyuyoruz ayrıca.
kıymaları sulu köftelik olarak hazırladık. ayrıca normal köfte olarak da.
bezelye ve barbunya depoladık deep freeze için.

ultra kurtarıcı oluyorlar. hele ki bebekli aile için.

@biven içli köfteyi aşeriyorum aylardır nerden bulup koyucam bilmiyorum:((

yaylanın hazır haşlanmış bakliyatları var, pratik onlarda sotklayın bence, buzluğunuz küçükse yerden tasarruf edersiniz.
+1 köfte dondurabilirsiniz +1 hamburger köftesi tabii (refikanın hardallı pekmezli tarifi güzel baya)
küp küp doğranmış tavuk koyabilirsiniz, sotelik hazır oluyor
ben fırında pide veya lahmacun yaptırıp iki iki onlardan da donduruyorum, tost makinasınıda ısıtınca şipşak oluyor
sebze çorbası karışımı hazrılayıp birer çorbalık paketliyorum (kabak, havuç, kereviz vs rendesi karışımı)
sigara böreği veya tek tek gül böreği gibi börek yapılabilir +1
mercimek çorbası donduracaksanız içinde patates olmamasına dikkat edin donup çözülünce pütürlü garip bir yapıya dönüşüyor.
+1 pişmemiş sarma veya dolma da konabilir
annem bamya soğan domates (çiğ) üçlüsünü tek yemeklik hazırlayıp koyuyor çıkarıp pişirmek kalıyor sadece, tavsiye ederim. taze fasulye de aynen yapıabilir. iki taze anne arkadaştan duyduğum kadarıyla bamya yenince çocuk rahatsızlanıp uyumayabiliyormuş, siz yine de dikkatli tüketin.
+1 hazır doğranmış soğan veya siz doğrayıp koyun, çook kurtarıcı oluyor
kek pişirip atabilirsiniz, çıkınca gayet tazeliğini yapısını koruyor
izmir köfte yapılıp pişmiş halde konabilir
fırında makarna da pişmiş halde konabilir, çıkınca iyi oluyor.

bir de instagramda @zeynepinharikalardiyarı diye biri vardı o da doğum öncesi benzer bir hazırlık yapmıştı buzluk için eski postlara bakılabilir, kesin başkaları da vardır, denk gelirsem editlerim

@ruz çok çok teşekkürler detay detay yazmışsınız<3

sadece media player olarak soruyorsan mx player pro.

İndirip izliyorsanız (bkz. plex) altın standart gibi bir şey.

Yok ben uğraşmam diyorsanız VLC fena değil.

ferhan şensoy

Benim tek atımlık barutum Barış Manço'ymuş. Bir daha kimse için üzülemedim...

Malumunuz.

Bir hayli rahatlıycam :)

valla malum kisi benim de ilk aklima gelen oldu. ulke sartlari baska birini dusunmeye bile izin vermiyor -_-

Metin Akpınar’a çok üzülürüm.
Gary Oldman çocukluk aşkım olduğundan çok zor atlatırım.
Böyle düşününce aklıma gelmiyor geçenlerde Bob Odenkirk hastaneye kaldırılınca çok fazla üzülmüştüm mesela öncesinde böyle bir soru gelse aklıma asla gelmezdi çok seviyormuşum meğer farkında olmadan.

Sagopa Kajmer’e çok üzülürüm ömrü uzun olsun.

selda bagcan

metin akpınar

Etkilemek denir mi bilmiyorum ama aşağıdaki kişiler vefat ederse vay be, geldik gidiyoruz derim.

Tarkan

Cem Yılmaz

Erdal Beşikçioğlu

Harry, Ron, Hermione

Yakın yaşta olduğum kişiler daha çok etkiler.

fatih erkoç, erol evgin...

louis ck'e aşırı üzülürüm, en sevdiğim ünlü kişidir sanırım
tori amos da aşırı üzer yaşıyorken bile şarkıları ağır geliyorken, ölürse ağlamadan dinleyemem artık
son olarak da bo burnham, yapacağı o kadar şey var ki, şimdi ona bir şey olsa, beni en çok o etkiler.

fatih terim

Okan Bayülgen

Umarım yüz yaşına kadar yaşar.

Müslüm Gürses, Ferdi Özbeğen, Attila İlhan ve yakın zamanda da Turgay Yıldız'ın ölümü beni çok etkiledi.
Michael Jackson'ın ölümü de hala hüzünlendirir.
Şimdi Ataol Behramoğlu'nun kaybının beni oldukça üzeceğini düşünüyorum.

Bruce dickinson

nick cave
tom waits
ismet özel
cenk taner

till lindemann

Şener şen


Ben İbrahim Erkal’ın ölümüne çok üzülmüştüm. Allah rahmet eylesin. Bir de Kemal Sunal’a.

Ahmet Sonuç

yazdığın isimlerin hiçbirini tanımıyorum :(
kimse yok. aa öldü mü derim en fazla.

Ugur Dundar
Ilber Ortayli
Aysenur Arslan

Robin Williams'ın ölümünde çok sarsıldım. Hatta ölmeden iki sene önce entry yazmışlığım var ölümüne en çok üzüleceğim ünlüdür diye. Hala atlatamadım açıkçası, aklıma geldikçe içime oturur.

Sanırım onun kadar üzüleceğim başkası kalmadı. Belki ricky gervais olabilir

nick cave +1
şener şen +1
david lynch
martin scorcese

Neil Gaiman
David Tennant
Gary Oldman +1
Metin Tekin (çocukluk aşkı kategorisinden)
Ali, Feyyaz, Sergen
Bon Jovi
Ian McKellen ve Patrick Stewart

Ben üzülüyorum ya, Ursula Le Guin ölünce çöktüm, en son Naya Rivera'ya çok üzüldüm, Chadwick Boseman, Van Halen falan. Öff.

Benim için Celal Şengör kesinlikle. Çok üzülürüm, yeri doldurulamayacak büyük bir jeolog.. Ayrıca televizyonda bişeye bişey diyen-diyebilen ender kişilerden.

kim ki duk’un ölmesini hâlâ anlamlandıramıyorum, durduk yere aklıma geliyor.

yine birçok yönetmen ve oyuncunun ölmesi beni çok etkiliyor.

larry david’in ölmesi beni çok üzer.

Vedat milor'a hayli üzülürüm, çok uzun zamandır hayatımın bir noktasında olan, yazılarını kitaplarını okuduğum, bir noktada kerteriz aldığım biri olarak yok olmuş olma düşüncesi beni üzer.

Amy winehouse da üzmüştü, lisede daha çok ünlü değilken keşfettiğim biri olarak gençliğimin önemli bir parçası haline gelince kaybı sanki o yıllar eksilmiş gibi hissettirmişti. Trajik ölümü de buna etki etti tabii...

Benzer şekilde rhcp ve radiohead etkisi vardır hayatımda, özellikle flea ve thom yorke yokluğu etkileyecek insanlar.

Eva green keza, azıcık kişiliğini de bildiğim biri olarak yok olmasının eksikliğini hissedeceğim biri.
Tarantino'ya da üzülürüm.

hugh jackman
leonardo di caprio
nicole kidman
bryan cranston
eddie vedder
naomi watts

tarkan
alex de souza

Ne zaman robin williams'ın o sıcak gülümsemesini, rahmetlinin o gorilden hallice kıllı ellerini görsem gögsüme öküz oturuyor. Öyle gitmemeliydi...

Larry david'i çok severim ama yaş aldığı için çok çok arkasından bir fatiha okurum. Ama özlerim muhtemelen.

Umut Sarıkaya hiç ölmesin isterim mesela. Beni perişan eder...

Bir de Ahmet Kaya vardı...

Jeremy Clarkson
Richard Hammond
James May
Michael Jordan
Sir Alex Ferguson

Edip Akbayram

Haluk Levent

aklima su geldi; ama ingiliz degil.
www.youtube.com

Masör masaj yaptıktan sonra Roy’un kalçasını öpüyordu, o olabilir mi? Dizi The IT crowd. Sezon 4 olmalı

Bunlar değil malesef :)

izlemedim ama düşününce komik geldi, iki dakikadır bıyık altı gülüyorum (:

Sesi kesince uyanmıyorsa hiçbir yere yükleme derim. Senin sesinle uyusun, çocuk gerçek sesle kaydı gayet rahat ayırt eder, bence yapma.

beyaz gürültü cihazları var. ille pişpiş sesi olması gerekmiyor diye düşünüyorum. süpürge, çekirge sesi vs var. onlarda da uyur bence. mesela: www.hepsiburada.com

eğer ille de pişpiş sesiyse, bir tablet veya harici hoparlör de iş görebilir.

Dikte cihazı?

ben mp3 çalarıma mp3 şeklinde yükledim, aux kablosuyla da bluetooth hoparlöre bağladım. oradan açıyorum genelde.

ayrıca telefonuma da indirdim aynı dosyayı. direkt oradan da açabiliyorum.

Build a bear ayıcıkları var, hem kendin dizayn ediyorsun hem de sesli not yükleyebiliyorsun içine. Ama işte sanırım biraz tuzlu.

Bu alete sd card ile mp3 olarak yükleyebilirsiniz istediğiniz sesleri ister sabaha kadar açık bırakabilirsiniz, isterseniz yarım-bir-birbuçuk saate ayarlayabilirsiniz çalışmasını... Ayrıca içinde bebekler için hazır sesler de var. İstediğiniz sesi tek tuşla çalıştırıyorsunuz. www.tchibo.com.tr

hafıza kartı girişli bluetooth hoparlör. hem kendin için de kullanabilirsin.

ütülerken yakayı katlayıp ütülemeyi denedin mi? ben öyle ütülüyorum açılmıyor. bazı gömleklerde orası açık durmasın diye düğme oluyor. dümdüz dikersen garip durabilir ama bir düğmeyle beraber dikebilirsin eğer modeli müsaitse.

www.dufy.com.tr

Düğme dikersen ilik de açman gerek. Bana daha çok düğme dikerek çözülür gibi geldi. Bazı modeller öyle açık dursun diye yapılıyor.

ben bu derdimi bir kuru temizlemecide dile getirmiştim. yakanın altına, gömlekle yaka arasının iç üst kısmına çift taraflı bant yapıştırabileceğimi söyledi. o günden beri öyle yapıyorum. özellikle şeffaf bantlar iyi iş görüyor. küçük kare şeklinde yapıştırsanız bile olur. ancak bant varken yıkamamak ve ütü yapmamak ya da dikkat etmek gerekir.

E kravat bunun için var.
Kravatlı giymek için yapılmış gömlekler almayabilirsiniz, keten veya pamuklu casual gömlekler giyin
Hem yakası açık hem de kravatsız bu modeller (görselde paylaştığınız da) hiç hoş olmuyor, şık durmuyor.

Uygun gömlek seçin

çözüm yaka balini.

tuhafiyelerde de, internet ortamında da satılıyor. yakalarında göreceksin, balin girişi varsa bunnlardan takıyorsun, dimdik duruyor yakalar.

m.n11.com

Bazen görünmez çıtçıt da işe yarıyor. Yani ilk düğmeyi geç (kravat düğmesi diyelim) ikinci düğme biraz aşağıda kalıyor, zayıf ya da ünce boyunlu falan olunca yaka çok açılıyor gibi. Onun çözümü şu: şeffaf çıtçıt alınıp hayalet ip ile içten iki düğme arasında istenilen açıklık sağlanılır ve dikilir. Yani tam anlatamadım ama yaka çok açılmasın diye iki düğme arasına toplu iğne takmış mantığı gibi düşünün.

Bu işlem yakayı topladığı için hem çok açılmaz, hem yakalar dikleşir. Yukarıdaki yaka balini yakanın dik durmasını sağlar ama bağrın açıklığı için yazdığım işlemle kesin çözüm olur. Terzi tavsiyesidir

yaka baleni ya da çıtçıt ya da çift taraflı bant demeye gelmiştim. hepsi söylenmiş. bana bir şey bırakmamışlar.

Öncelikle zihinsel problemden kastınız nedir anlayamadım ama birkaç noktayı açıklayayım. Deniz askere gideceği dönemde kendisine majör depresyon teşhisi kondu ve uzun yıllar bu bozuklukla uğraştı. Sahnede penis muhabbetinin bu bozuklukla hiçbir alakası yok ki zaten sahnede penisini de göstermedi, alkolün etkisiyle ''Açayım mı?'' benzeri saçma cümleler kurdu. O olayın arka planında dinleyicilerle yaşanan sürtüşmeler ve elektrik kesintisi gibi mekan kaynaklı problemler vardı. Elbette bu onun bozuk üslubuna ve ona yakışmayan davranışlarına bir sebep değil ama Deniz'in sahnedeyken kendine ve grubuna yapılan saygısızlıklara her zaman şiddetle tepki verdiği göz önüne alınınca çok da garipsenmemesi gerekiyor bana kalırsa. O gün dediklerinde mantıksız hiçbir şey yoktu; sadece yanlış zaman, yanlış mekan, yanlış dinleyici kitlesi ve yanlış üslup kurbanıydı.

Grubun dağılması tüm üyelerin el birliğiyle oldu. Deniz ve Kerem'in aşırı pimpirikli ve kontrolcü halleri sebebiyle, özellikle 2005 sonrası iyice hissedilir hale gelen, Özgür ve Burak kaynaklı anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başladı. Şahsi fikrim, Özgür ve Burak'ın özellikle Deniz'i kıskandığı ki aslında röportajlarda bile çok net hissediliyor bu. Deniz grubun en dikkat çekici üyesi olmasının yanı sıra mükemmeliyetçi tavrıyla her işi kendi yapmak istiyor, onlarca işi üzerine alıp yetiştiremediğinde bunalıma giriyor ve haliyle bunu da çevresine yansıtıyordu. Ek olarak, kendisinin biraz da bir grubun parçası olmayı zorlaştıracak kadar alıngan ve huysuz bir insan olduğunu söyleyebilirim, eski ve çok yakın arkadaşlarının neredeyse hiçbiriyle şu an görüşmemesini de buna bağlayabiliriz. Özetle, bu gibi pek çok durumun birleşmesi sonucu Deniz gruptan ayrılmak istedi. Grubun son dönemlerinde Deniz'in konserlerdeki keyifsizliği zaten açıkça hissediliyor ve sık sık Burak'ın sosyal medyadaki imalı paylaşımlarına malzeme oluyordu.

Deniz'in grubu dağıtmasıyla ilgili ne duydunuz bilmiyorum ama duyduklarınızın büyük bir kısmının Burak'ın anlatılarına dayandığı düşünülürse bu konuda Deniz'e karşı çok da ön yargılı olmayın derim. Deniz, Instagram hesabından yaptığı açıklamaya göre grubu dağıtmadığını, sadece kendisinin ayrıldığını ve yerine de birkaç kişi önerdiğini söyledi mesela; oysa Burak bu konuda bambaşka bir tablo çizmişti. Aynı şekilde hem Burak hem de Özgür, Deniz'in Gülümse'yi yayınlamalarına izin vermediğini anlatırken Deniz yayınladığı bu açıklamada gruptan ayrılırken şarkıyı yayınlayabileceklerini söylediğini belirtti. Burak'ın üç yıldır her önüne gelene uzun uzun Deniz'in nasıl korkunç bir insan olduğunu anlatması ve Deniz'i çoluk çocuğun maskarası haline getirmesi de düşünülürse kafanızda bazı şeyler daha yerli yerine oturur diye düşünüyorum. Kısacası, dört adet zor adam bir grubu devam ettiremediler.

Başka sorularınız varsa da yanıtlayabilirim, bunları çok genel yazdım.

@vestasy konuya hakimsiniz sanırım. gelmiş ve gelebilecek en iyi türkçe rock grubudur bence, bir konserlerine bile gidemedim. cidden arka planı çok merak ediyorum burak'ın anlattığı veya ima ettiği şeylerin hep doğru olduğuna inanmıştım. yazabileceginiz başka detay varsa özelden de olur çok merak ettigim ve dertlendigim bir konu bu.

Selam. Biliğim kadarı daha evvel de bizim bilmediğimiz kopma dağılma vaziyetleri olmuş ama ilki İnsanlar albümü diğeri de malum yakın zamanda olan 2 ayrılıkta suçlu hepsi. Hepsinin suçu var hatta işi oraya çektiler diyebilirim. Çok özel şeyleri yazamam buraya ama 4 adet götü kalkık egoist narsist adamdan ancak bu kadar iş çıkar desem kafi.

penis gösterme olayı metallica konseri öncesinde değil miydi yahu? ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa?.. dio muhabbetinin geçtiği o konserde öyle bir olay yoktu sanki.

deniz'in mükemmelliyetçi bir insan olduğunu da düşünmüyorum. mükemmelliyetçi bir insan sahip gibi bir albümün ne mixing'ini, ne de mastering'ini öyle yapar. o albümü sırf bu yüzden dinleyemiyorum, kulaklarım reddediyor. vokal kaydı çok kötü.

şu anda online platformlara da kendi bestelerini koymaya başladı deniz. çok güzel şarkıları var, senin için mükemmel bir şarkı misal.

çok seviyorum adamı. keşke böyle olmasaydı...

Hesabı sahte mi değil mi diye şüphelerimiz geçtikten sonra çok sevindik Deniz Yılmaz'ın ortamlara teşrif etmesine.
Kurban defalarca dağıldı, mutsuz bir evlilik gibi görünüyordu zaten. Son dönem konserleri tek gitarlı tatsız tuzsuzdu.
Kerem ve Özgür'den bu zamana kadar kadar hiç ses gelmedi ama Burak çok fazla röportaj veriyordu. Uzun zamandan sonra ilk kez Deniz de konuştu. Üretip paylaşmak için gaza da gelmiş bir insan görüyoruz şu an. Bilmeyenler için, instagram hesabı: www.instagram.com
Burak röportajlarından birinde Kurban demolarının albüm versiyonlarından daha iyi olduğunu söylemişti. Bildiğim kadarıyla demoları zaten Deniz yapıyordu, söz ve müzik de onun haliyle. Yakın zamanda çokça gömmesine ve arkasından konuşmasına rağmen bu şekilde de hakkını vermiş sanki.
Grubun tüm elemanlarını (Umut Gökçen'i özellikle) hala çok severim ama Kurban demek Deniz Yılmaz demektir benim için.
Sessizliğinde haddinden fazla kötülendi.


@mermerize Sahip'le ilgili söylediklerine katılıyorum. 3-4 kere dinlemişimdir hatta taş çatlasa baştan sona. Masteringini ünlü George Marino'ya yaptırıyorlar. Bir bildiği vardır diye karışmıyorlar, vokal diye bir şey kalmıyor.

Nespresso kesinlikle.
Her ikisinin de kahve kapsülleri pahalı ancak nes’de çok güzel aromalı kapsüller var. Tchibo’da bu kısıtlı.
Yalnız şunu da konuşmak lazım, amaç filtre kahveyse tchibodan başka seçenek yok gibi zira Nespresso sadece espresso bazlı kahve yapabiliyor: espresso, lungo veya ristretto.
Özetle hızlı kahve içeceğim derken sevmediğiniz bir şey içmediğinizden emin olun.

bana sorarsanız ikisi de değil. french press zor ise, bunlar daha zor aslında. temizliği vesairesi. günde bir kahve için değmez. kaldı ki kapsüller pahalı ve "bayat"

bence mokapot alın. en azından taze kahve içersiniz.

bu arada kahveden kastınız, dümdüz sade kahve mi? latte falan istiyor musunuz?

Latte olabilir arada. Ya da aromalı bir şeyler. Filtre kahve içmekten sıkıldım. Mokapot hiç kullanmadım. Nasıl bir şey alayım bilmiyorum.

uzun yıllar cafissimo kullanmama rağmen nespresso tabii ki. ama kapsül fiyatları arşa çıktığı için el çekmek zorunda kaldık.

kapsülün rahatlığı hiçbirinde yok. evde french press ve moka pot kasıyorum ama durumum el verseydi, bu rahatlıktan vazgeçmezdim. zira günde 4 french press hazırlamak beni yoruyor. kahveyi öğüt, french press'te demle, 5 dakika da öyle bekle, sonra temizle ve tekrar et... meeeeh..

durumun uygunsa al makineyi, tek tuşla işini hallet. nespresso'nun da bir sürü çeşidi var üstelik.

benim tecrübem ne kadar işe yarar bilmiyorum. sene m.s 1995 falandı çünkü. tüberküloz nedeniyle muafiyet almıştım. sizin durumla pek benzeşen bir yönü yok.

sizin mevzuda doktorun keyfine göre yok bir şey diyebileceğini sanmıyorum. askerliğe engel bir duruma rağmen yok bir şey derse bu kararı neye göre verdin diye sorarlar adama. hem topu kurula atmak daha akıllıca.

ben 6 ay sonra kontrol falan beklerken direkt muafiyet vermişlerdi. sizinki için yorum yapmam zor. kendinizi daha iyi değerlendirebilirsiniz. tabi şimdilerde pasif bir görevde değerlendiririz derler mi acaba?

dostum cevap olur mu bilmiyorum ama, benim asker muafiyetinde sıkıntım o zamanki epilepsim ve kafatasımdaki açıklıktı. ben epilepsimden mütevellit askere gitmem diye düşünüyordum, kafamdaki mevzu yüzünden almadılar.

yanıkta da bahsettiğin maraz yüzünden büyük ihtimal gitmezsin diye düşünüyorum. ama heyete çıkarsan 'gelsin' diyen bir iki ayrıkotu doktor çıkabilir. gerçi çoğunluğa bakıyorlar orada da. çoğunluk gelme derse gitmezsin. (benim muhabbette bir doktor 'gelmek istiyorsa gelsin, burada kafaya duralit takalım' demişti, kalsın komutanım demiştim.)

valla doktorların sağı solu belli olmuyor. bir asker usta birliği olarak bize teslim oldu. kayıt yaparken şişe dibi gibi gözlüklerini gördüm kaç derece dedim 7 dedi. muayne eden doktor yaparsın sen askerlik demiş göndermiş. ben de heyete gönderdim çürük aldı çocuk. boş yere acemilik yapmış oldu. kendiniz muayene esnasında iyi anlatın. yoksa kimse uzun uzadıya bakmaz, umursamaz.

muayene sonucunu begenmezsen itiraz hakkin da var onu da bir arastir.

bizim bir arkadaşın tek gözü kör. gözümün kör olduğunu kimseye söyleyemeden askere gittim demişti. biraz da sizin bunları özellikle göstermeniz gerekiyor sanırım.

tıbbi boyutu doktorları ilgilendiriyor, söylediğiniz gibi sağlık yeteneği yönetmeliği çerçevesinde karar veriyorlar. askerlik şubesi boyutuyla alakalı sorun varsa mesaj atabilirsin, askerlik şubesi başkanıyım.

Ertesi gün, erkek.

3-4 hafta. erkek.

aynı gün, erkek dememe gerek yok sanırım.

ilişki esnasında da duyduğum için yeni ilişkilere yelken açmaya her an hazırdım. cinsiyet erkek tabii ki.

Bazen biter bitmez, bazen 1 ay.. ama max 3-4 aya döndüm sahalara. E

Ha artık bıkkınlık ve üşengeçlikten ilgi duyasım bile gelmiyor o ayrı. Uzun ilişkiler yıpratıyor insanı. Bunun etkisiyle uzun sürebiliyor bu süre. O sayılır mı bilmiyorum.

Son ayrılığım beni cok kötü etkilemişti ama görmezden geliyordum hayatıma devam edeceğim vs diye. 1 ay içinde hayatımda ilk kez fwb olayına girdim hiç beklemediğim bir arkadaş ile.

Yeni bir şeye fwb olsa bile hazır değilmişim, 3 haftaya bıraktım o olayı ama ilk ayrılıktan 2.5 ay sonra canım acısa da hazır hissediyorum. Eylül başı flört işlerine dönerim herhalde.

Zaten exleri unutmayı pek anlayamıyorum. Güzel vakitler geçirdiğim anılar yaşadığım insanlar kendileri, tabii ki unutmayacağım tabii ki seveceğim hala. Yıllar sonra bile hatırladığım, ayrılıkları canımı acıtan insanlar var. Ama güzel anılarımız da vardı.

Onları unutmadan yeni birini tabii ki sevebilirim

Birinin yasini en uzun 1 sene tuttum.

En kisa 1 hafta sonra eski FWB ile devam ettim. Imkan olsa 1 gun sonra da olurdu. Iliski kafamda aylar oncesinden bitmisti, rica minnet duruyordum.

Erkek

Gerçekten ayrılık acısı çektiğim, zor unuttuğum birinin yasını 1 sene tuttum. Onun dışında bitmesi beni çok üzmeyen ilişkilerden sonra 2-3 ay kadar sonra yeni biri çıktığında görüştüm.

Ertesi gün, kadın.

Son ayrılığımda aynı hafta içinde ama o ilişkim zaten ilişki gibi hissettirmiyordu. Ayrılık beni öyle etkilemedi sanki uzun süredir zaten sevgilim yok gibi hissediyordum. Ondan önceki ciddi olanların birinde 1 yıl sürdüğü olmuştu unutamadığım için (K)

Yani bence biraz da şans. Bir de önemli olan ilgi duyduktan sonra karşılıklı ilginin devam etmesi.
Benim 1 yılı geçti anlık ilgi duyduklarım oldu ama devam edemedi bir şekilde. K

seneye yakın bir süre - e

Nasıl ayrıldığıma bağlı. Kafamda her şey çoktan bitmişse bir hafta sonra ilgi duyarım, bitiremediysem bir sene yas tutarım.

Kadın.

adımlar'dan sonra, nick cave'in 'bunny munro'nun ölümü' kitabını okumuştum. birbirini tamamlamıştı o dönem. nick cave her ne kadar müzisyen yönüyle öne çıksa da, yazarlıkta da sıkı şeyler ortaya koyuyor.

Trevanian dicem de zaten okumadıysan...

hesabindan once, 1 sene paranin direk gerekecegi an mi? evi istedigin fiyata şıp diye satmak mumkun olmuyor. para acil gerekecekse evi hızlı satmak icin gereken iskonto da hesaplanmali. hesap icin de yerine gore ve ulkenin sartlarina gore para 1.5 katina da cikabilir (tl bazinda) ayni da kalabilir, hizli satman gerekirse negatife bile dusebilirsin. ev daha riskli her turlu yani, ama getiri potansiyeli de riskli oldugu icin daha yuksek. zarar potansiyeli de oyle.

faizlerin hep bu seviyelerde kalacağı da yüzde 100 belli değil ki. akape genel başkanı faizleri düşürsün diye mb'nin başına bir adamını getirmeyeceğinin garantisi yok. o yüzden birkaç aya faizler düşer gibi geliyor bana. ha çok düşmez, ama düşebilir yine de.

1 sene sonra para kesin gerekiyorsa ev işine girilmez. hemen satılsın dediğin anda müşteri bulamayabilirsin.

alımda ve satımda vergisi var ayrıca.

guantanamera
toscanello

cohiba

netflix, amazonprime, iptv :d

Netflix, Mubi, bunlarda yoksa televizyonun kendi tarayıcısından artık hangi sitede varsa oradan.

netflix, korsan siteler.

mi box bagli smart tv'ye, tv'nin smart kismini kullanmiyorum genelde les gibi oluyo yazilimlari. orda da netflix, stremio, iptv. ozellikle eski filmler hicbirinde bulunmuyo, telefondan veya bilgisayardan acip chromecast (mi box'ta var) veya apple tv (tv'nin kendisinde var) ile yansitiyorum

+hjarteblod

Seyirturk uygulaması kullanisli

hala torrent'ten indirip usb belleğe atıyorum. ve bu çok daha kolay geliyor.

Netflix, canal plus, amazon prime, disney.

Mibox + iptv

belli degil ama tahminim en az 6 ay.

nisanda ilk, mayısta ikinci dozu oldum. ağustos için üçüncü doz çıkmıştı, öyle oldum ben de.

Hani ilk başta bir sıralama vardı
Önce 65 yaş
Sonra atıyorum öğretmenler
İçişleri bakanlığı çalışanları vs

Sanırım yine aynı o sıra ile oluyor.

Çünkü bende 3.doz hakkı var (22 ağustos itibariyle ama)
Fakat 50 yaşındaki ailemde yok
(çalıştığım işten dolayı ben onlardan önce aşı olmuştum)

olur, çift tss ürünü kullanılmıyor diye biliyorum. ama benim de merak ettiğim, eşinin tss'sini zaten kendi iş yeri ücretsiz yaparken, neden ücretini verip de kendi sigorta sağlayan şirkete geçirme isteğin. iki şirket de gayet iyi çünkü.

Olmaz diye düşünüyorum. Bizde tamamlayıcı değil, normal sigortalarda benzer bir durum var.

Aynı anda birden çok poliçeniz olabiliyor.
Hastanede giriş yaparken, hangi poliçeden girelim diye soruyorlar. Hatta bu durum, farklı sigorta şirketlerden olmasa da olabiliyor. Yani Allianz'dan iki ayrı poliçeniz olabiliyor.

Tamamlayıcılarda da benzer bir şekilde yürür diye tahmin ediyorum.

problem olmaz.

Dönüş alabildim şimdi, bazı şirketlerde olsa da bizim şirket izin vermiyormus bu duruma. Kendisi özel sağlık sigortası yaptırmıssa ekletiyor ancak baska bir kurumsal firma yaptırmıssa olmuyormus.

hayır, ticaret hacmini genişletmek için swap yapılır. ama tabii ki bunun getirisi olarak dolar/tl kısa vade için gevşeme gösterir. mb olur da bugün faiz düşürürse -ki ben yine de sanmıyorum, rte bunun sinyalini verse de, piyasanın gazı alındı diye düşünüyorum- dolar yine bir miktar yükselecektir.

koreyle swapın hiç bir anlamı yok çünkü rezerv para değil + öyle inanılmaz bir ticaret haddi yok. makyaj diyorlar ki doğru.

adam elinde fazla tl birikince gidip yastık altına atmayacak, satıp dolar alacak.

Cumartesi günü çalışmak insanoğlunun başına gelmiş en kötü şeylerden biri.

Take+1
Hayatimda cumartesi çalışan isletmeyi anlamadim.
Açıkçası iki iş yeri icin de totalde çalışacaginiz saat + yolda gececek süreyi hesaplayin ve saatlik maasi bulun. Ondan sonra daha net bir karar verilebilir ama 4 gun calisirken 6 gun çalışmak (yarim da olsa sabah uyan, giyin vs o gün ölür yani) zor.

Take it away honey +1
Sırf cumartesi çalışmamak için iyi bir iş fırsatını tepmeyin tabii ama gerçekten dünyadaki en boş şey cumartesileri çalışmak. Halledeceğin işin vardır karşında muhatap bulamazsın çalışmayanlar çoğunlukta olduğu için, kendi halletmen gereken işler vardır motivasyon bulamazsın sıcacık yatağı terk edip geldiğin için, ofiste rehavet olur, 5 saat çalışma için iyi ihtimalle 1 saat yol çekmiş olur ve "ben bugünü neden yaşadım şimdi" dersin.

Ben 2 haftada bir cumartesileri çalışıyorum bu arada. Her cumartesi çalışmayı düşünemiyorum bile. Daha da yazardım ama iç karartmanın anlamı yok.

6 gün çalıştığım dönem de oldu, 5,5 gün de. Bu ikisinin arasında ciddi bir fark yok. Evli ve çocuklu 45+ biri olana kadar, 5+ gün çalışacağıma maaşımın %20'sinden feragat etmeye devam ederim. Aşağı yukarı o kadar fazla maaş teklif eden yerleri geri çevirdim bu sebeple. Alternatif olarak kendi işinse ya da sosyal bir insan değilsen ve cumartesi evde yapacakların yerine iş yerindeki düşük çalışma temposunda yaparım diyorsan o da olur belki. 5+ gün çalışmak insanı hayattan soğutan bir şey.

Dünyanın alınmış en saçma kararı. O yarım gün hiç iş yapmadım. YouTube, ekşi sözlük falan zaman öldürdüm hep. Neyse ki artık öyle bir insanlık suçuna maruz kalmıyorum.

kesinlikle mantıksız. cumartesin sana kalsın. çok mutsuz olursun

Günü öldürüyor. Yolları çoğunlukla sabah boş görmek de moral bozuyor.

aşırı aşırı büyük bir artısı olması lazım cumartesi çalışılan yeri tercih etmek için.
bir de yarım gün dediğin geldin gittini at 2-3 saat. psikolojik olarak kimse bir şey yapmak istemiyor; öyle gazete falan okuyorsun internetten ya da yalandan bir dosya açıp bakıyorsun hiçbir derde derman da olmuyor yani. rezalet bir şey.

cumartesi yarım gün çalışsan bile, o tam güne denk geliyor. evden çıkışın, çektiğin trafik, eve dönüşün, vs...

yarım gün diye bir çalışma yoktur. evden çıktığın anda o gün bitmiştir.

halihazırda 4 gün çalışıyorsun. çalışma süren 1.5 gün artacak ve maaşında aman aman bir artış olmayacak. o referans ileride ne kadar işine yarar onun hesabını yap bence.


ben arkadaşların söylediklerini arttırıyorum; çalışmak berbat bir şey.

Sizin bu durumda konu sadece cumartesi yarım gün değil zaten. Normalde 4 gün çalışırken bu 5,5 güne çıkacak. 1.5 gün var yani arada. 4 gün çalışmak çok büyük lüks. Eğer maaş ve gelecekteki kariyer imkanları için çok büyük fark yoksa bence 4 gün çalışma lüksünü bırakmaya değmez. Bunların üstüne bir de yüksek lisana konusu var. Bence dediğiniz şartlar için konfor alanından çıkmamak lazım.

Cumartesi 1 saat bile çalışman demek haftasonu yapabileceğin tüm kaçamakların iptal olması demek.

Haftasou iki gün tatilken cuma akşamı gidiş pazar akşam dönüşlü mini tatillere gidip kendini rahatlatabiliyor insan, bazen pazartesini de ekleyip 3 gün aşalar gibi tatil yapıyor.

Cumartesi çalışmak demek tatil, dinlenme kaçamağı ihtiyacını yıllık izinlerine sıkıştırmak demek. Cuma akşamının kafa rahatlığına ulaşamamak demek.

Maaşım iki katına bile çıksa cumartesi çalışmayı kabul etmezdim.

Cumartesi çalışmamak için maaşımın düşmesini göze alırım

cumartesi çalışmamak için aman aman bir maddi fark yoksa iş / iş yeri ne olursa olsun reddederim.

avrupa'da ülkeler 5 günden 4 gün çalışmaya düşerken siz 4'ten 6'ya çıkarsanız psikolojik olarak çok mutsuz olursunuz. üstelik kazanacağız para da öyle farklı olmayacakken.

hic gerek yok, asiri ucret farki olur falan anlarim da belli ki o da yok o yuzden salla gitsin

Is teklifi aldiysaniz, 4 gune indiremiyorsaniz bile sizin icin cumartesi kuralinin kaldirilmasini talep edin.

CV'de iyi gorunecek pozisyon dediginiz icin bosver degmez diyemedim. Ama bir yandan da baska bir sektore gececegim diyorsunuz, o pozisyon ne kadar iyi dursa da kagit ustunde, yeni sektordeki deneyiminize karsilik gelmesi diye bir gerceklik olmayacak. 37 yasimda kariyer degisikligi yaptim ve kendimi kanitlayip somut basari sunana dek bu tecrubesizlik onume cok konuldu.

Yepyeni bir sektor yepyeni bir CV yepyeni bir hayat yani o acidan bakinca.

Duyurunun bu kadar hem fikir olduğu nadir konulardan biri olduğu için reddettim sonuç itibariyle, teşekkürler fikirleriniz için.

Fırının turbosunun/fanını mı açtınız?
Fönle kuruta kuruta pişirdiyseniz suyunu yağını çeker tabi.

Bilmiyorum ki, çok da anlamıyorum @rewlack.

Böyle plastik kemirmişim gibi oldu. Dediğiniz sebepten galiba.

ben de bir iki kere mezgit ve uskumru fileto almıştım, bir daha almadım. dediğin gibi oluyor tadı. ne yaptıysam, ne marinatlar hazırladıysam o yavan, sası tadı kıramadım.

dondurulmuş balık olayı yalan gibi geliyor bana. deniz ürünü eyvallah, ama donmuş balığın lezzetlisi olmuyor gibi. limon, tuz, karabiber, zeytinyağıyla yenebilecek duruma getirmeye çalış diyebilirim en fazla.

Orhan Gencebay - çilekeş
Ferdi Tayfur - beddua

Sayenizde

Yaşamak istemem-yavuz çetin

merhaba, bu yazıyı iki aylık oğlumuzun yanından yazıyorum.

öncelikle ikili test ülkemizde ön şart olarak kabul görür, tıpkı covid için yapılan pcr testleri gibi sadece kan verirsiniz ve bir olasılık hesabı yapılır.

fetal dna son yıllarda populer hale gelen ve amniyosentezden sonra en gerçek (%99) oranında sonuç veren tavsiye edilen bir test. neden tavsiye ediliyor peki? çünkü çok erken evrede anne karnındaki ufacık fetüsün zahmetlice haftalarca soru işaretleri arasında “ acaba bir yerinde bir şey var mı? acaba down sendromu mu” gibi soruları düşünmenizi bertaraf ediyor ve hamilelik sürecini stressiz atlatmanızı sağlıyor, tam da bu yüzden ben buna değeceğini düşünüyorum.

peki biz bu yola neden ve nasıl girdik. ikili test sonucumuz iyiydi, 22. hafta detaylı ultrasona girdik ve bebeğimizin kalbinde ekojen odak ve böbreklerde pelviektazi (açıklık) teşhisi koyuldu. bu iki belirtecin minör trizomi markerları olduğunu, tek başına bir şey ifade etmediğini ama içimiz rahat etsin diye fetal dna testi önerildi. riskimizin ikili testle birlikte 8000/1 den 2000/1e çıktığı ifade edildi. e tabi bu olayları ilk kez duyan biz haliyle panik yapıp hemen testi yaptırdık. sonuç çok şükür negatif geldi

test sadece trizomi ölçmüyor pek çok kalıtsal hastalığı da tespit edebiliyor. test türkiyede yapılmıyor, hangi şirketten yaptırırsanız yaptırın anneden alınan kan amerika ya da almanya’ya gönderiliyor, sonuç 10 günde çıkıyor. telefon ve mail ile size mutlu haberi veriyorlar. ileride bu testin kolylaşacağı ve zorunlu olacağı aşikar. eğer durumunuz varsa bu konfor sizin stressiz bir hamilelik yaşamanızı sağlayacaktır. ha yaptırmasanız da tedirgin olacak bir şey yok sağasağlim cocuğunuzu kucağınıza almanızı dilerim.
testi yaptırdığımız firma biogen adında firmaydı, gayet nazik ve ilgililerdi, eşimin okuluna gelip mesai saatinde kan alıp gittiler, hepsi bu kadardı, ücreti 2000 liraydı geçen yıl.

selamlar
biz sadece ikili test yaptırmıstık.
fetal dna yazdığınız gibi ikili test sonucu riskli gelirse isteniyor. (ya da ileri yaş gebeliklerde)

bence önce ikili testi yaptırırsın. sonuc normal gelirse, fetal dnayı yaptırmazsınız. hem ücreti yüksek hem de bu gibi durumlarda insan daha çok evham yapıyor.

ikili test için ekstra ücret almıyorlar bildiğim kadadarıyla sadece muayene ücreti oluyor.

Merhaba, 32 haftalık hamileyim. 11. Haftada fetal dna yaptırdık. Fiyatı 3500 tl Eurofins firması yaptı. Eve gelip kan alıyorlar. İkili teste gerek kalmıyor

İlk gebeliğimde fetal dna yaptırmıştık, o zaman güneydoğuda yaşıyorduk, galiba 2li test için farklı bir yere gitmemiz gerekiyordu, tam hatırlamıyorum ama bir sebepten 2li testi tam yaptıramayacağımız için fetal dna analizi yaptırmıştık. 2017'de 1200 tlye yaptırdık. Bu gebeliğim düşükle sonuçlandı. 2. Gebeliğimde büyük şehire taşınmıştık, doktor 2li test sonucuna göre bakarız gerekirse yaptırırız demişti ama sonra gerek duymadı. 2'li test devlette ücretsiz sanırım, bi özelde 250 tlye yaptırdık galiba. Bu da 2019 senesiydi.

ben ivf ile hamile kaldım. doktorum şart olduğunu söylemişti ve ayrıntılı test yaptık (hangisi oluyor şu an hatırlamıyorum). 1,5 yıl önce, acıbadem hastanesi’nde 6bin tl kadar aldılar (daha uygun fiyatlı bir versiyonu da vardı ama yapmışken en detaylısı olsun, içim rahat etsin düşüncesiyle yaptırdım). doktorum sonucu yalnızca “bir tehlike yok” olarak yorumladı. babam da doktor. bana testi yaptırmamın çok gereksiz olduğunu söylemişti (30 yaş altındaydım hamileliğimde). biraz da doktora göre değişiyor. benim doktorum aşırı titizdi, şu an dönüp baktığımda gerek yokmuş diyorum.

İkili testte herşey çok güzel çıkınca yaptırmadık. Risk görülse yaptıracaktık.

biz de yalnızca ikili test yaptırmıştık. fetaldir, dörtlüdür doktorumuz önermedi. hatta sadece para tuzağı demişti...

rahatlamak istiyorsanız yapabilirsiniz. ama ikili test yetiyor. ikili devlette ücretsiz diye biliyorum, özelde 500 gibi bir fiyatı vardı yamulmuyorsam.

Biz fetal dna yaptırdık. O haftalarda hamileliğim sorunsuz ilerliyordu ama doktorum olasılık yerine %99 doğru sonuç almak istiyorsanız yaptıralım dedi. Biz de kafamız rahat olsun diyerek yaptırdık. 2019 da 3000 tl civarıydı, firmayı hatırlamıyorum şimdi ama 10 günde sonuç gelmişti. Tekrar bir bebeğimiz olursa yine yaptırırım çünkü o kafa rahatlığı paha biçilemez.

alsancak ise adres belli iyidir. fiyatlar da oldukça uygundur. o sokaktaki herhangi bir bar da iyidir. kıbrıs şehitleri yani.

alsancak: tyna, eko pub, sardunya

kordon sunset
kordon venezia
alsancak zara'nın karşısı molly malone

bornova sokağı'ndaki varuna gezgin.

yani kıbrıs şehitleri'nin sonundaki. haritada bornova sokağı yazmaz.

Şişme kano aldım, kalamış'tan boğaza salıyorum kendimi boş boş turluyorum
bi de bu ara kamp yapmaya sardık.

saat kisiti olmadan disarda olmak ve mekanda icebilmek. ben bunlari cok ozlemisim ki normalde evciyim

Haftada 1 davul dersi
Haftada bir eve masöz
Evde denediğim soğuk kahveleri arkadaşlarla tüketmek
Kalamış festivali nde kenarda takılmak

Bu aralar böyle

Modern Family izlemek...

cezerye. çok güzel nom nom nomm.

İkinci el ps4 aldım. İşten vakit bulduğum zamanlarda iyi eğlendiriyor.

bir yere varmak icin değil de keyfi olarak motosiklete biniyorum, bir de brawl stars oynuyorum :)

trompet aldım. neyden sonra üflemeli bir saz çalabilmek için kastırıyorum artık.

1 kadın 1 erkek izliyorum en baştan. İşin ilginç yanı Zeynep’e çok benziyorum biraz korkutucu

kalamışta witcher 3 oynuyorum. keyif almiyorum, bitirmek istiyorum. bitmiyor.

Nostalji niyetine, beklentiyi de düşük tutarak Avrupa yakası izlemek.
Yeni aldığım fotoğraf makinası ile rastgele şeyler çekmek, evdeki bulaşıklığın bile 5 farklı açıdan fotosunu çekmişimdir.
Arşive yeni sanatçılar eklemek adına hiç tanımadığım sanatçıları keşfedip müzik dinlemek.

kafayı kendimle bozdum.

-uzun süredir merak ettiğim konularda birilerinden bireysel seanslar alıyorum, çalışmalar yapıyorum.
-senelerdir ötelediğim önemsiz de olsa ilgilenilmesi gereken bir sağlık sorunum için tedaviye başladım.
-yardımda bulunmak, bağış yapmak gibi genelde dağınık düzende, aklıma geldikçe yaptığım şeyleri daha düzenli şekilde yapmaya, prensip haline getirmeye çalışıyorum.
-haftada iki kere masaja gidiyorum.
-uzun süredir istediğim bir eğitime başladım.
-sıcaklarda çok zor olsa da düzenli olarak kürek çekmek için uğraşıyorum.
-eskiden beri kozmetik meraklısı bir insandım ama saçlarıma, cildime bir sürü şey yaptırıyorum.
-imdb watchlist'imdeki filmleri/dizileri eritiyorum.
-farklı meditasyon yöntemleri deniyorum, onu da düzene koymaya çalışıyorum.

genel olarak bu ruh halinde olmak beni mutlu ediyor, eğlendiriyor.

Çıplak dizisinin soundtrackinde bir rap sarkisi var, ilk dinledigimde berbat bulmustum, sonra eglenmek ve biraz dalga gecmek icin dinler oldum su aralar eğlencem o şarkıyı açip bagirarak eslik etmek...

araba yikama yeri kesfettim hergun araba yikiyorum. Arkadaslari da cagirip 3 liraya sosyallesiyoruz.

Getirden dondurma isteyip tv önünde yemek

5* otel kalitesini ifade etmez, 3* olup 5* otelleri havada tokatlayacak tonla otel sayabilirim.
5* HD otele gidilir ama hepsine değil.

Yemeğin personel tarafından dağıtılması olayı niye handikap?

Yemek herkes tarafından didiklenmiyor. Yemek almayı bilmeyen denyoların israfa engel olunuyor. Hem daha steril. Ben bunda bi sıkıntı görmedim. Bu kaşık daha dedim, bir kaşık daha koyuldu. İçim rahattı.

beş yıldız var, beş yıldız var.

iş mevzuundan gittiğim isimli yerler hep aynı, hatta daha iyi. ayrı bir özen gösteriyorlar.

ben o otellerin hizmette geri düştüğünü/düşeceğini sanmıyorum. insanlar olumsuz deneyimlerini yazmaya teşnedir her zaman. olumsuz düşünme o yüzden.

bu sene 5*'a gitmedim ama çevremden duyduğum memnuniyetsizliğin sebebi fiyatların çok ama çok artması sebebiyle gerçekçi olmayan beklentilere girmiş insanlar, her şey mükkkemmel olsun istiyorlar maalesef. bir de bayramda her yer olağanüstü kalabalıktı bu da servis kalitesini etkilemiştir.

eğer çok iyi otellere gidebilecekseniz her zaman (kasım aralıkta bile) gidilir. ama antalyanın isim yapmamış standart otellerine gidecekseniz bence bu paralara hiç gidilmez.

5* artık yetmiyor kategori yapmaya.

Bodrumda geceliği 3-5 binlik otel de 5*
Marmaris içmelerde Sea Star Marmaris de 5*

arasında dağlar kadar fark var.
ama ikisine de giden 5* otele gittim sanıyor :)

birinde akşam yemeğinde ahtapotlar karidesler çıkan 40 yemeklik açık büfe var
diğerinde ızgara hindi, patates kızartması, makarna, gazı kaçmış 2.5 litrelikten verilen kola.

oteline göre değişir yani.

Bende sevmiyorum açık büfede garsonların servis yapmasını. Yemek adabı olmayan davarlar yüzünden bizde faydalanamıyoruz.
Ben mesela öyle yerlerde adama sürekli 1 kaşık daha koy, elini korkak alıştırma tarzı şeyleri söyleyemem utanırım. Halbuki kendim olsam 5 kaşık alacam.

Sıkıntı yaşamadım. Önceki senelere göre aynı hizmeti aldım. Personel sayısı yeterliydi.

Beş yıldızlı olan bir sürü otel arasında fark var +1

Ayrıca biz 2019 yazında gidip çok memnun kaldığımız bir otele bu yaz yine gittik. Hem fiyat her yer gibi fahiş derecede artmıştı, hem de hizmet kalitesi düşmüştü.

Beğendim epey. Deneyen arkadaşlarım da çok sevdi

Sütlü nuriyeyi çok severim. Sütlü nuriyenin üstüne dandik kakao tozu eklenmiş hali. Olsa yerim ama orjinalini tercih ederim.

baklavayla alakası yok onun ama güzel tatlı

ben sevdim. bi kaç farklı yerde denedim. her yapanınki güzel olmuyor ama sıcak yaz günlerinde soğuk sütlü ve hafif olması sebebiyle tercih ederim.

mükemmel ailece aşığız. sütlü nuriye de severim ama bu fıstıklısı ve daha çok süt çekmiş hali. bir de çok süt emdiği için ağır basıyor baya bereketsiz oluyor bu yüzden :(

sütlü nuriyenin kakaolu hali gibi ama gayet güzel, hem de hafif.

Çok sevdim. İzmir'de Ağam'dan denedim baya begendim. İstanbulda Karaköy Güllüoğlundan denicem bir de.

Kötü değil ama olmasa aramam. Sütlü nuriyeyi tercih ederim +1

Bence tam bir facia, hic sevmedim, gastronomik acidan da oyle. Kebabin uzerine kasar koymak gibi anlamsiz. Turk mutfagi bunu hak etmiyor

Ben baya sevdim. Çok hafif.

kakao gereksiz bence, çünkü piyasada ucuz kakao döküyorlar o da iğrenç birşey, onun dışında fena değil.

bayıldım ya. özellik Doğan Kaymaklı'daki ekstra güzel. Her yediğim yerinki farklıydı ama güzeldi. baymıyor. yükseldim şu anda. ((:

soğuk ve sütlü olması hoşuma gitti hafif de normal baklavalara göre. Ben normal baklavayı da çok severim yazın da yerim yani aslında ama soğuk baklavayı da sevdim baya. İzmir Ağam'da yedim ben de, kalitesiz yerde yapılsa güzel olmaz gibi duruyor ama zaten kötü yapılmış baklava da çok lezzetsiz

Sevmedim

Ikram etseler yerim ama begenmedim sutlu muriye de cok sevmem

sevmediğim tatlı olmadığı için, epeyi sevdim.

Ben baya beğendim. Ama güzel yapan yerden yemek lazım (Not: baklava sevmeyenler kulübü üyesiyim)

Baklava türü şerbetli tatlıları sevmiyorum. Ama soğuk baklavayı sevdim. Baklava olup da şerbeti olmaması yüzünden sanırım.

Tadına bile bakmadım, yufkamsı malzemelerle yapılan sütlü tatlılardan sadece güllacı severim.

Çok beğendim, deneyen arklar da çok beğendi

Valla hocam düğünle ilgili her şeyi duyuruya sorup da duyuru camiasını düğüne davet etmemen de ayıp cidden. Bu yüzden seni kınıyorum.

Soruya kısmi cevap olarak da kuşak veya yeleğe gerek yok diyorum.

ben damat dan almistim. yaka kisimlarina farkli bir kumas dikiyorlar ve dugmeleri degistiriyorlar. dugunden sonra onlari sokturup takim olarak kullaniyorsunuz ki ben de oyle yapmistim.

Biz Ramsey’den almıştık. Denediklerimizin hepsinin içinde kalıp olarak en cuk oturan oydu. Yeleğe gerek yok bence ama kuşaksız olmuyor sanki.

avva. fiyatlar gayet makul, ayrıca kalitesi de hiç fena değil. bir kere giyeceğin bir ceket ve gömlek olacak bir de. ona göre al derim. evet ramsey'in çok iyi modelleri var, ama dediğim gibi tek seferlik bir şey.

Ofisteki her evlenen Damat’ı tercih etti fiyat performans diyorlar eski haline dönüyormuş.
Benim tek tavsiyem giyince kolu bacağı iyi oynatın. Biz gittik özel terziye diktirdik o kadar çuvalla para verdik ilk eğilmede cart gitti pantolon. Yedeği olmasa ciddi rezillikti.

Network
Kuşak yelek gereksiz

Biz abdullah kiğılı dan aldık. Damat ve ramsey in kalıpları çok hoşumuza gitmemişti, buradaki çok güzel oturmuştu beyimin üstüne:) vücut tipine göre çok fark ediyormuş onu anladık.
Bu yüzden tavsiyem burada sayılan markaları bir tur gezmeniz.
Kuşak yelek almadık bence gereksiz.
Yakası çıkarılabilen bir modeldi ceket, başka düğünlerde falan giyiyor eşim arada.

Birisi yapiyor diye yaparsin.
Yapinca da ne gereksizmis dersin.

Ama yapmadikca, ulan duyuruya sorduk keriz gibi yapmadik diyeceksin :)

Hakikaten yapip da bir sey ogrendim isime yaradi diyen gormedim. Hocalar bana soruyordu siz bunu sirkette nasil yapiyorsunz diye.

Askerliği tecil ettirmek için.

akademik kariyer yapma amacı yoksa; tamamen bölüme bağlı bir olay. mesela işletme, mühendislik mezunu yaparsa kendini geliştirmiş olur. kariyerini ilerletmede yardımcı olur. ama ne bileyim öğretmenlik, hemşirelik mezunu birisinin yapmasının pek anlamı yok çünkü kariyerlerine pek bir katkısı olmaz.

o yüzden bölümü göre gerekli/gereksiz denilebilir bence.

tam da yüksek lisans okuma/okumama kararı verme sürecindeyim. kamuda öğretmen/yöneticiyim. meslekte 10.yılım ve kendimi aşırı körelmiş hissediyorum. güncel akademik olaylardan baya geride kaldığımı hissediyorum. 2.üniversite auzeften çocuk gelişimi okuyorum. bi konu hakkında akademisyen arkadaşımla konuşurken gelişen ve değişen konular oldu diye söyledi. kendimi geliştirmek adına istiyorum. ancak geçen seneki üniversitelerin yl lisans sonuçlarına baktım. girenlerin mezuniyet ortalamalarına ve ales puanlarına bakınca yarışın ne denli büyük olduğunu gördüm. büyük üniversitelerin kontejyanları inanılmaz yüksek puanlarla kapatıyor. bu sene itibariyle de çoğunluğu en az 40 dil barajı koymuş. velhasıl yarış giderek zorlaşmış. bir yanım boşver napıcaksın işinde maaşına, kariyer yükseltmene katkısı olmayacak vazgeç derken bir yanım da yapabilirsin, kendini geliştirmelisin diyor. araftayım.

-akademide devam etme amacı olmayan birisi neden yüksek lisans yapar?
Mezun olduğum son dönem staj yapıyordum, çok kötü geçmişti. İş teklifi almadım. Ales'e girip okulun burslu yüksek lisans programına başvurdum. Tek amacım az da olsa elime para geçmesiydi. Eh, başlayınca da bitireyim dedim bitirdim.

Mühendislik özelinde konuşuyorum, eğer özel sektörde çalışacaksan yüksek lisans boş iş. Savunma sanayinde çalışmıyorsan en ufak bir maaş katkısı da getirmiyor. 3 sene boyunca iş sonrası stres yaratmaktan başka bir katkısını göremedim şimdiye kadar. Makale okuma, tez yazma sürecinde üç senede öğrendiğim bilgilerden fazlasını iş değiştirip bir ay içinde öğrendim.

Yerli/yabancı yazılan makalelerin çoğu, bir tane gerçekten işe yarar makaledeki kullanılan metodları alıp, süslü bir giriş yazısı yazıp, parametre değiştirip denemekten ibaret. Her sene konferans düzenleyip birbirinin aynısı makaleler için milletten 300-400 dolar giriş ücreti topluyorlar, böyle böyle koca sektör dönüyor sadasdasd.

Özet, özel sektörde devam edeceksen yüksek lisans yapma, zamanına ve akıl sağlığına yazık olur.

+ 1 @ playing star again

Yapamadığım için ikinci üniversite okuyorum mesela.

Memuriyette kademe atlatıyor, yeşil pasaport a bir adim daha yaklaşmak

özel sektöre ha deyince girilemediği için; biraz daha okuyayım, belki bir şeyler olur beklentisi. tabii ki herkesin olayı bu değil, ama sırf bu kafada olan onlarca insan tanıdım, tanıyorum.

Aslında başkaları seni ilgilendirmiyor. Canın istiyorsa yap. Ben araştırmayı, öğrenmeyi sevdiğim için yapmayı düşünüyorum. Yüksek lisansın doğrudan akademisyenlikle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Yüksek lisans kendine yaptığın bir yatırım. Sen araştırmayı, öğrenmeyi seven biriysen doktora da yapabilirsin. Gözünde büyüyen bir şeye zaman ayırman zaten mantıksız.

çalıştığınız alana göre değişir. örneğin bizim iş kolunda akademik bilgi de önemli. yaptığınız iş hiçbir akademik bilgi gerektirmiyorsa YL de işe yaramaz.

O akordeon gibi olan boruyu ve dogalgaz bantini senin alman gerekiyor dostum. nalburdan alabilirsin, pahali bir sey degil. pimas tarzi bir seye ihtiyacin olacagini sanmiyorum.

bizde baca klapesi yok, direkt dogalgaz bantiyla o akordeon gibi olan boruyu cevrelemistik. ama tabi direkt klape de alinabilir.

Newpipe diye bir uygulama var, ister video ister ses olarak indirebiliyor

snaptube da bunu yapabiliyor diye biliyorum.

MYT Müzik uygulaması youtube tabanlı indirme sağlıyor.

Bir sürü insan aşı olmam diye diretirken kapanmaya gidilmesi çok saçma olur.
Önce aşılama oranının çoğalması için adımlar atılmalı.
Ortada "aşı" diye bir şey varken kapanma düşünülmemeli ama burası Türkiye her şey olasılık dahilinde maalesef.

Memur arkadaşlar için üzgünüm ama daha kapanma olmaz. Çünkü artık 2 doz aşısını olan insanları kapatamazsın, ee niye aşı olduk o zaman der geçeriz. Bu saatten sonra sadece aşı olmayanlara kısıtlamalar gelir.

Avmlere ve kafelere aşısız almıyoruz derlerse hastane önlerinde kuyruk olur :)

Aşısızlara kapama gelir, aşılılar kapatılmaz.

eylul gibi gelir.
Asilari tamamlayan israil yavastan onlemleri artirmaya basladi.

Oranin hava durumunu dusununce bizde daha kotu olacak muhtemelen.

Ofise gittim 1 tane maske takan yoktu, yemekhanede ust uste yedik.

artık yeni bir kapanma olabileceğini ben de düşünmüyorum. aşılamada belli bir eşik de aşılmışken artık zor.

kapanma olacağını sanmıyorum artık. gece yasakları olabilir belki.

burası türkiye, turizm sezonu bitince olabilir de olmayabilir de. eylül de olabilir ekim de. belki de sene sonuna, kim bilir...

İsraildir avrupadır tekrar kapanmaya geçmişken yakınlarda olur bizde de.

Aşısız sayısı arttıkça mutasyon olasılığı ve hızı da artıyor, maalesef dünyada çok fazla aşısız var

infernalcadre +1
ben de okul kayitlarindan sonra bekliyorum.
tipki turizm gibi. turizm para kazansin diye acildik cunku asi yuzunden degil. vakalar da gayet yuksek zaten.

asi da cozum degil cunku yuzde yuz asiya ulasilamaz zorunluluk olmadikca. anca cesitli yerlere asisizlar giremez gibi bi sey gelirse millet asi olur.

umarim haksiz cikarim ve kapanmayiz.
ayrica kapanma kadar sacma bi yaklasim da yok

Beyaz adam paranın yenmeyen bişey olduğunu anlayınca..

Latife bir yana, kapanma olmaz. Olursa da OHAL ilan edilmeden ben uymam. İsteyen ceza yazsın, itiraz eder geçerim. Burada memur arkadaşlar umutlanmasın denmiş, ben de memurum. Ama bu kapanmalar beni çok yordu, çok huzursuz bıraktı. Her gün işimiz neyse bilelim yapalım istiyorum. Ayrıca maske olayı da bitecek.

Hayırlı olsun. 7 aylık hamile biri olarak size vereceğim tek öneri uzmanlar hariç kimseden öneri almayın:) her kafadan bir ses çıkıyor bunalıyorsunuz:) sağlıkla kucağınıza almanızı dilerim.

öncelikle hayırlı olsun, benim önerim bebek doğduktan sonra olacak :)

gaz sancısını daha a yaşaması için bebeği yüz üstü yatırabilirsiniz. biz öyle yaptık çok faydasını gördük.

hamilelik süreci için de çok takıntılı olup stres yapmayın. bebekler anne karnında bunu hissediyor. Anne ne kadar rahat olursa bebekte o kadar yerinde mutlu ve rahat olur.

Katıldığım bir eğitimde uzman asla bez biriktirmeyin belki biriktirdiğiniz marka bebeğinize alerji yapacak nereden bileceksiniz demişti:)

Mutlu anne = mutlu bebek. Anneyi çok mutlu edin.
Bir de bebeğe bakınca anneye yardımcı olmazsınız, babalık yapmış olursunuz. Bunun bilincinden çıkmayın.

Şu aşamada size vereceğim ilk tavsiye; bol bol uyumanız olur. İlk bulantılar 6-12. haftalar arasında artacaktır. Lavanta kokusu, çubuk kraker, sarı leblebi stoklamanızı öneririm.

Eşiniz için ilerleyen haftalarda hamile yastığı alırsanız çok rahat eder, sonrasında da emzirme yastığı olarak kullanabilirsiniz.

Bebek alışverişi yaparken de; alışveriş için hızlı davranmayın. Aralık sonu gibi e-bebek indirimleri oluyor, her ay alışveriş yapacağınız kadar meblayı altın yapıp kenara koyabilirsiniz. Sonrasında rahat rahat alışverişinizi yaparsınız. Herkes söylemiştir ama kıyafet konusunda 0-3 ay ya da yenidoğan bedeni çok almamanızı öneririm. Çok hızlı büyüyecek.

Travel set pişmanlıktır. Almayın. Onun yerine Chicco Ohlala 2 alabilirsiniz, tam yattığı için yenidoğanda da kullanırsınız. En iyisinden bir sling alın. Ben aşğıda link paylaştım. Bu modeli kullandım ve aşırı memnun kaldım. 2. el olarak almıştım. Aynı mertebeden attım işim bittiğinde.
www.amazon.com.tr

Bez stoğu yapmayın, pişik konusu çok doğru. Marka değiştirirseniz elde patlar +1

Doktorunuzu taleplerinize ve beklentinize göre çok iyi seçin. 29. haftada 6. doktorumda karar kılmıştım.

Herhangi bir sorunuz olursa bana dmden her zaman ulaşabilirsiniz.

Hayırlı uğurlu olsun. Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin.

hayırlısı olsun öncelikle. rutin kontroller ve annenin sağlığını ve psikolojisini iyi tutmaktan başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok. folik asittir, bir iki vitamindir doktorunuz yazar nihayetinde. onları aksatmamaya özen gösterin yeter. haricen yok balık bilmemnesinden vitaminlermiş, norveç'ten getirilen harici suplementlermiş, bunlara gerek bile yok. kız kardeşim her şeyin en pahalısında, en otantiğinde diretti, adeta kan kusturdu. eşim normal hayatına devam etti, haricen bir şey yapmadı. oğlumuz sağlığıyla doğdu, aynı şekilde büyümeye devam ediyor.

umarım ki eşinin hamilelik dönemi normal yaşamı gibi yaşanır, tatlı bir anı olarak hatırlarsınız beraber. sağlıklarla..

hayırlı olsun. 6 aylık bir baba gözlemlediğim şu; eşim öğretmendi gebelik sürecinde hiç çalışmadı, tamamen doğal beslendi. çocuğumuzda 1 kere bile gaz sancısı olmadı. hamilelikte annenin ruh hali tamamen çocuğa geçiyor. bir psikolog olarak önerim mutlu anne mutlu bebek.

sağlıkla kucağınıza alırsınız umarım.
bu noktada doktorunuz hariç kimseden tavsiye almayın bence. her kafadan bir ses çıkar.
sadece her şeyi kafaya takmayın, rahat olun demek isterim ben.

iki kitap önerebilirim.
1-Bebeğinize fransız kalın
2-mahallenin en mutlu bebeği

mutlu anne = mutlu bebek+++

lohusalık ve ilk 2 sene için: www.kitapyurdu.com
bebeklerin beklentileri ve rutinler üzerine: www.amazon.com.tr

bebek ilk doğduğunda emmesine rağmen ağlıyorsa ya açtır ya gazı vardır. mama alın ama memeyide deneyin sürekli. süt artar ilerleyen zamanlarda. doktora danışın ama bunları tabi.

next to me chicco yatak al kesinlikle.

bebek bezi 1 numara çok yığma. çok çabuk büyüyorlar. 1 ayda 2 numaraya geçebilirsiniz.

Mutlu anne mutlu bebek +
Gerisi fasa fiso ama yine de iki kelam edeyim
Aracınızın bagajı büyükse Inglesina Aptica bebek arabası
Anne yanı beşik Chicco Next to Me muadili Ebebek markası Baby Plus
Tekstil için kaliteyi abartmayın Ebebek ve H&M yenidoğan için ideal zaten eskimeden küçülecek. Tüm ürünlerin %100 panuk olmasına dikkat edin. Altı çıtçıtlı bodylerden yığın eve çok gidecek ama yenidoğan çok almayın 3 ay 6 ay alın.
Bebek bezini çok depolamayın poposu o bezi sevmeyebilir.
Gebelikte idrar yolu enfeksiyonu sık görülüyor dr ok derse cranberry yedirin.
Uyku eğitimine dair çok araştırma yapın. Gerekirse doğumdan sonra bebek 4 aylık olunca uyku danışmanlığı alın. Hayat kaliteniz çok çok artacak

Servisi araman lazım evet.

en küçük boylu olanlardan biriyse fişe tak çalıştır mantığıyla işler ve garanti dışı olmaz. ben yeni aldım sayılır, arayıp fişe taksam olmuyor mu diye sormuştum. en küçük boysa takıp çalıştırabilirsin demişlerdi. yine de iki dakika çağrı merkezini ara derim ama.

ama büyük bir şeyse, evet servisi beklemek lazım geliyor garanti kapsamından çıkmamak için.

Yalnjz eve ulastiktan sonra iki saat beklemeden takmayin. İcindeki gazlar yerine oturmazsa zarar verin. Bir de telefonla teyit alkn sonradan zorluk cikarmasjnlar.

Eğer değişmediyse;

Kullanıcı kendi kurarsa fatura tarihinden itibaren, servis kurarsa servis tarihinden itibaren garanti başlar.

Yani, ben 2020 Temmuzda bu dolabı alıp kurulum için servisi şimdi çağırırsam servis kutuyu açar ve garanti başlar.

Yok ben kendim kutuyu açarsam garanti 2020 Temmuz ayında başlamış kabul edilir.

Önemli bir nokta da kutu sağlam ve hasarsız, ama içindeki cihaz defolu olursa değişim hakkınız var servis açtığında.

tradingview

finnet ya da matriks

ikisi de onu daha iyi bir yazar yapmaz. iyi yaziyorsa kimse hangisinden mezun olduguna bakmaz. cevre kazanmak, ortamlara girmek, giren arkadaslar edinmek harici profesyonel hayatina pek faydasi olacak bolumler degil. ne yapmak istiyor? kendini ne olarak hayal ediyor?

baska ne secenekleri var?

Ağzı çok iyi laf yapar mı, her ortama şak diye girip uyum sağlar mı, insanları etkileyecek kadar güzel/yakışıklı mı? bunlar olmadıkça ikisine de ayak uyduramaz. ülkemizde hangi gazeteci gazetecilik okumuş baktınız mı?

başka ne seçenekler var +1

Hiç önermiyorum.
Ortalık iletişim fakültesi mezunundan geçilmiyor hepsi de işsiz.

Okullarda da pek bir şey öğretilmiyor. Bu bölümler için söylüyorum. Özel üniversiteleri ama cidden ‘özel’ olan mahalle arası olmayan üniversiteleri ayrı tutuyorum.

Daha önce başka bir arkadaşa da belirtmiştim. Ben özelden mezunum. İletişim fakültesi. Benimle aynı dönem İstanbul’da bir devlet üniversitesinde okuyan arkadaşım benden daha bilgisizde meslekte. Bana sağlanan pratik eğitim imkanlarını alamamıştı.

Önerim, üniversiteyi daha akıllıca bir bölümde okuyup, yetenekleri doğrultusunda dışarıdan bir kurs, eğitim alması.

Çevre yapmaya eş dost tanışıklığına geleceksem de onlar maalesef çok da bir işe yaramıyor. Çok çok üstlerden birilerini tanıyacaksın ki işe girişte garanti olsun.

Çok önemli bir gazetenin genel yayın yönetmeni özgeçmişime bayılmış olsa bile hükümete karşı duruşum yüzünden ik beni eledi mesela. Açık açık da gerekçelerinin bu olduğunu söylediler.

Akademisyenlik düşünürse okusun tabi. İletişim fakültesi akademisyeni olmak da bence çok eğlenceli ve severek yapılabilecek bir meslek. Ben düşünüyorum şimdi. ALES denesem de zorlasam mı diye.

Ülkenin medya konusundaki halini açıklamama gerek yok sanırım. Hepimiz görüyoruz bunu.

Dramatik yazarlik sinavlarina girebilir.

kesinlikle önermiyorum gazeteciliği. sektörde muhabirler için dönen paralar da komik paralar. asla tatmin etmez. zaten tek sesli bir mecra, akape karşıtı yayınların verebileceği maaş da kuş kadar. ha olabiliyorsa PR denenebilir iletişim fakültesiyse maksat. halkla ilişkilerde en azından daha iyi bir maaş durumu söz konusu.

akademisyenlik denmiş, doğrudur. en azından interaktif bir ortam. gazetecilik de öyle ama, ekonomi gazetecisi olmazsa, bin türlü baskı görebilir. diğer türlüsü bu ülkede çekilecek çile değil.

Arkadaşım @mermize ekonomi gazetecilerinde de büyük bir baskı var. Kendimden biliyorum :))

yurtdisinda okula vs basvurursan orijinalini ibraz etmen gerekir ama o zaman da mezun oldugun okullardan belli bir meblag karsiliginda (en azindan ben boyle biliyorum ama emin degilim) onayli mezuniyet belgesi alabilirsin.

Lise diplomanız üniversitede olabilir mi? Bizim zamanımızda üniversite alıyordu. Mezuniyetten sonra da geri istememiştim.

Lise diplomam üniversitesideydi ikisini de aldım fakat aynı dosyanın içinde oldukları için beraber kaybettim maalesef.