kendi imal ettiğim bir robot süpürgem var. dolayısıyla piyasadaki robot süpürgeleri epeyce inceledim. irobot roomba 980 iyidir. Dyson firması 360 eye isimli bir robot piyasaya sürecekti. henüz sürülmedi sanırım. Onun da teknik özelliklerini beğendim.

haftanın 7 günü günde 12 saat çalışıp geri kalan saatlerde de master yapan biri olarak gülerim ben. ama bu teklif iş veren açısından bence çok cazip. konuyu açsanız kabul ederler.

Şu anda türkiyenin en hızlı büyüyen firmalarından biri, iş görüşmelerinde zamanında benim istediğim ücrete 1500 ekleyerek cumartesi de çalışıyoruz biz dedi. İşi kabul etmedim.

var ben, yarim maasa gunde dort saat calismayi kabul ederim. part time

1500 azmis ama var böyle şeyler bende

büyük olmayan yerlerde, işverenler için bulunmayacak bir şans.

encrypted-tbn1.gstatic.com

1500 mübalağa değil ise günlük kazancınız 400 lira * 30 = 12.000 lira kazanıyorsunuz.

ben çalışmazdım 10.500 ile geçinilir.

benim bir arkadaşım 3 bin küsur maaşa bir işte çalışırken, başka bir firmadan 5500 teklif aldı, kabul etmedi. sebebi cumartesileri yarım gün çalışacak olmasıydı.

p yok mu? :/

P olması lazım?

E de kalabilir. El freni sağlamsa N'de kalmasının da herhangi bir zararı yok. Zaten aracı çalıştırırken muhtemelen N'e alıp çalıştırıyorsunuzdur.

En üstte p vardır yau.

p vardır mutlaka. bende şöyle arabayı tamamen durdur ayağın frende kalsın, vitesi p getir, el frenini çek, kontağı kapat, ayağı frenden çek.

@acemi: el freni halen yeterince güvenilir değil konusunu biraz açar mısın?
gerçekten merak ettim.

yabancı dizilere filmlere dikkat et el frenini çekmezler direkt p'ye alır park ederler. arabanın ileri geri sallanıp durmasından anlarsın dişlileri kitliyor çünkü. hatta el frenine de emergency brake derler yani acil durumlar için gibi düşünürler

fiestada durup P'ye almayınca araba ötüyor uyarı çıkıyo park konumuna alın diye adı üstünde park
anladığım kadarıyla sizin vites şöyle bir şey:
store.donanimhaber.com

ben olsam E'de bırakırdım

@acemi: bu kadar basit bir şeyin çözülmemiş olması garip geldi sadece. mersi.

P yok mu P? P olması lazım. nasıl olmaz?

(ben de yazayım ki iyice pekişsin)

p ile bırakman gerek gardaşım.

p yok muymuş????

bende de otomatik yaris var ve ilk aldığımda kafam karışmıştı. açtım kataloğunu okudum. düz alanlarda n de bırakıyorsun. bayır aşağı bakıcak şekilde bıraktıysan r de, yokş yukarı bırakıyorsan e de bırakacaksın.

www.drivesafedriving.co.uk

P olmayabilir. Bu araçtan uzun süre kullandım. düz alanda N'de bırakıyorsun.

kimse sormamış ama ben sorim;

p yok mu?

bizde de P yok R de ya da normal E de bırakıyoruz. N de olursa dijital ekranda uyarı çıkıyor kontağı N de kapatma diye. E de bırakmak çok saçma gelmişti güvenmeyip yokuşta falan da denedik el frenini çekmesekte kilitliyor kendini kıpırdamıyor.

P Peygamber vitesidir, P yoksa Allah'a emanet olamazsın. Sen A ya al vitesi.
P yok muymuş...ilginç.

hiç otomatik kullanmadım bilmem etmem ama;

p!!!

P yok maalesef :) Neyse E'de bırakalım artık. Thank you guys.

yarı otomatiklerde tek kavramalarda p olmuyor. bende de peugeot 2008 var dizel oto. onlarda da yok toyotanın mmtlerinde de yok. ve kullanıcı kılavuzunda n'de bırakıp el freni çekeceksiniz yazıyor.

tek başına yaşıyorsan ev de küçüktür muhtemelen. sessiz olsun o yüzden. güldür güldür çalışan bir dolap olmasın. Elektrik tüketimi mümkün mertebe düşük olsun. zaten alacağınız dolap muhtemelen no-frost tipinde olacak. çok da ucuza kaçmayın. Samsung'un dijital inverter teknolojili dolapları var mesela. O tip bişey alabilirseniz iyi olur.

Bir kısmını bastıracağım şayet üşenmekten vazgeçersem. Gereksiz değil bence.

çok beğendiklerimi bastırıyorum. anne-babamın evinin bir duvarı fotoğraf ağacı. bastırıp onlara veriyorum. bir de çok özel olanları bastırıyorum. mesela ablam doğuma giderken annem-ablam-ben olan fotoğraf gibi.

Gereksiz değil yalnız bastıracaksanız yüksek çözünürlüklü fotoğraflarınızı büyük kağıtlara bastırın. Hem günümüz dijital fotoğraf teknolojisinin nimetlerinden yararlanmış olursunuz hem de basılmış fotoğrafın güzelliğini görürsünüz. Ekrandan izlerken o keyfi vermiyorlar, basınca farklı oluyor.

gereksiz gelmiyor ama bastırmıyorum da.

İzmir'de olabileceğini düşündüğüm tek yeri aradım, o ne la dedi? yokmuş.

Bir analog to digital converter entegresi bir tek çin de var namıssız. Sağol dostum uğraştığın için.

acil değilse çinden getirt ortalama 21 güne gelir.

trickle charge yada pulse charge yapıyordur. Batarya boşken bunu yapar sonra ortalara doğru sürekli akım gönderir. Batarya dolduktan sonra bataryayı dolu tutmak için yine trickle yada pulse charge yapar. Bazı şarj aletleri ve şarj teknolojileri bu şekilde çalışıyor.

Normal.

kılıf varsa şarjdayken çıkar.

orjinal şarj ekipmanı ve batarya kullanıyorsanız o ısınma her ne kadar istenmese de normaldir. Eğer ekipmanınız çakma ise konuya önem verin.

1 yıl için 17-18 lira fark çıkar. 2013 yılında şu konuda yazılmış:

forum.donanimhaber.com

Aylık 1 lira falan.

buzdolaplarının kataloglarında yada üzerlerindeki etiketlerde yıllık kwh cinsinden enerji tüketimleri yazar. aralarındaki farka o etiketlerden bakabilirsin. aradaki fark kaç kwh ise onun bedeli kadarını tl cinsinden paraya çevirip hesaplayabilirsiniz.

migrosta, fotoğrafçılık aksesuarları (film, sd kart, batarya vs.) satan fotoğrafçılarda, internette sadece pil satan yerli sitelerde ve gittigidiyor'da bulabilirsiniz. ayrıca kimi anahtarcılarda/çilingirlerde de bulunabilir.

teknoloji marketlerde de vardır.

www.bimeks.com.tr

karaköy de her türlüsünü bulursun.

gittigidiyor a baktın mı, kesin vardır

hocam hatalı pil almamak için
bir yerlerinde pil kodu vardır, ona bakıp öyle al
AA falan gibi.

karaköy + pil dünyası tarzı yerler

modemin dns ayarlarına bakın

modem virüsü ne amk, g.tünüzden element uydurmayın

modem virüsü diye birşey yok bu arada arkadaşlar. modemdeki bir güvenlik açığı sebebiyle modemin dns ayarlarının izinsiz olarak değiştirilmesi var. bu bir saldırı metodudur. muhtemelen bu işlem internette ip adresleri yoklandıktan sonra bu açığa sahip bir modem bulunduğunda otomatik olarak gerçekleştirilir.

Çözüm olarak öncelikle dns ayarlarınızı eski haline getirin. daha sonra da modeme ip adresi üzerinden erişimi kapatın. Bunu modem arayüzü üzerinden yapacaksınız. Dolayısıyla saldırgan ip taraması sırasında sizin modeme erişemeyeceği için saldırıyı da gerçekleştiremeyecektir.

sirt cantasi ariyorsun anladigim kadariyla.. 140 liraysa case logic cantaya degmez bence.. samsonite, targus falan gibi markalar daha mantikli gibi..

begendiysen eger tabi hepsiburada, gittigidiyor'a falan da bakabilirsin.. hatta ebay'den bulursan daha ucuza gelir muhtemelen..

kaliteli notebook çantası arıyorsan sadece işçilik kalitesine bakmayın. bunun üstüne çantanın notebook'u darbeye karşı da koruması gerekiyor. notebook koyulacak yeri sert çerçeveli olan çantaları tercih edin mümkünse. bazı notebook çantaları yere düşmeye ve önden arkadan gelen darbelere karşı bile koruma sağlıyor. Benim bu korumaların hiç birinin olmadığı bir sırt çantam vardı. Eski notebook'umu onun notebook gözüne koyar öyle taşırdım. ancak bir gün bir kapıdan girerken çantam girişteki demir kapıya çarptı. sonuç notebook'un köşesi kırıldı çantanın içinde.korumalı çantada bunun olma ihtimali daha düşüktür.

Hayır sırt çantası aramıyorum. Elde taşımalı bir çanta arıyorum, bazen omuzdan da asabilirim. Baktığım ürünün içinde omuz kayışı da vardı. Çoğunda vardır zaten.

Ben maksimum 4 saat çalışıyorum. Kalan 4 saat takılıyorum orda burda. 10.30 - 18.00 arası çalışıyorum. Öğle yemeğine çıkmıyorum.

sabah 6.05 kalkış - akşam 19.45'te varış.

sabah işe gitmek için 6.30da kalkıp hazırlanmaya başlıyorum. mesaim 5'te bitiyor normalde, 17.45 gibi eve dönmüş oluyorum.

bugün 8'e kadar çalışacağım ama, hesaplamak dahi istemiyorum.

sabah 9da kalkis. aksam 8de eve donus. bazen bu aksam 9 - 10 fln oluyor. is 10da basliyor bu arada^^;

sabah 6.30 da kalıyorum 7.15 de sevisteyim akşam 19da evde oluyorum 12 saat yaklaşık..

08:00 'de evden çıkıyorum haftanın 4 günü 17:10 'da evdeyim. 2 gün ise şehir dışında isem 20:00 - 22:00 arasını buluyor dönmem

7-19 arası tam
12 saat

Bugün 4.30'da uyandım ama koşuya çıkmak için. Arabaya 6.30'da bindim, 7'den önce de işyeri. 4'te de çıkarım, selametle.

Şöyle bi hesap edince;

sabah 6.15te kalkıyorum ve 19.30'da eve giriyorum, bu arayı tamamen işe yazıyorum.

Geriye 11 saat kalıyor, bunun 7 saati uyku, Geriye 5 saat kalıyor.

Yalnız 5 saat dediğime bakmayın, niteliği de önemli bu 5 saatin.
Sonuçta sabah 10 öğlen 3 arası, süper enerjik, neşeli, üretken 5 saatinizle bir değil.
gün boyu bir ton iş stresi, mal iş arkadaşlarını falan çekip enerjisinin %80ini tüketmiş birinin 5 saati.

Ayrıca bu 5 saat içinde tuvalet ihtiyacınız, kişisel temizliğiniz, evinizin temizliği, yemek hazırlama ve yeme içme, sevişme gibi aktivetelerde bulunduğundan aslında bence size kalan net değerlendirilebilecek süre 2.5-3 saat arası.

Böyle sistemin amına koyiym kısacası.

sabah 6.30 da kalkıp gidiyorum , akşam 20.00 20.30 a kadar çalışıyorum eve gelmem 21.30 oluyor. yemek yiyip yatıyorum. hafta sonu tatili, bayram tatili vs. yok. her allahın günü full çalışma. en yoğun çalışanınız ben miymişim meğer.
p.s makina mühendisiyim.

Süresi belli olmuyor, gece gündüz aranıyorum

7:15 kalkış 19:15 eve varış
12 saatimi çalıyorlarmış götler, 4 ay işsiz kaldıktan sonra buna da şükür :)

sabah 7:00 kalkış, 09:00 - 18:00 arası mesai. spora gitmediğim günler 19:00 gibi evdeyim. spor günleri 21:30 - 22:00yi buluyor.

Evden çıkıp akşam eve varmak anlamında alıyorum bunu ve şöyle;
Sabah 06:45 Kalk - Akşam 18:45 eve varış.
Yani 12 Saat günlük. [08:00-17:30 çalışıyorum]

7:20 kalkış
17:30 eve dönüş

9-6 normalde ama 6'da çıktığım bir gün hatırlamıyorum. iş yeri uzak bi de. sabah 7 çeyrekte kalkıp akşam en erken 8 buçukta evde oluyorum.

7de kalkıp 8de evden çıkıyorum, 9da işteyim.
6da çıkıyorum, 7de evdeyim.

+ gönüllü çalışıyorum hafta sonu.

:)

07.00 kalkış
07.40 evden çıkış
08.00 mesai başlangıç
18.00 mesai bitiş
18.20 eve varış

Daha bir soğuuyup nefret edip uzaklaşma , girmeme isteği duyurdu cevaplar.

Sabah 5:45 çıkıyorum evden 15:30 da evdeyim 10 saat harcıyorum ama 6.5 saat fiili çalışıyorum kalanları mola ve serviste geçirdiğim süre

7.15 kalkış, 6.45 eve varış. 11 saat. mesai olmazsa.

Sabah 6'da kalkarım ama servise 8'de biniyorum, 9'da iş başı. 18'de çıkış, 19:15 gibi anca eve girebiliyorum. Çok anormal değil bence, hayat böyle.

4 5 tane oyun aldım steamden. 2sinin orjinal alınması gerekiyordu multiplayer için. diğerlerini önceden torrentten indirip çok beğendim. yapımcılara hakkını teslim edeyim diye aldım :D fakirim. zengin olsam torrent falan uğraşmam direkt steamden alırım. pek oynamasam da torrentten indiriyorum oyunları.

Biri hırsızlık, diğeri parasını verip almak.
Hırsızlık yapmak isteyen torrent kullanabilir.
Zevkin bu tip muhabbeti olmaz. Parasını verirsin, oynarsın. Paran yoksa oynamazsın.

denen şeylere ek olarak bir süre sonra alışkanlık oluyor. şöyle ki; korsan oyun oynayasın gelmiyor kendini kötü hissediyorsun. hırsız gibi.

1- Torrentten indirdigin oyunla online oynayamiyorsun.
2- Crack-guncelleme filan ugrasmak zor geliyor.
3- Steam/benzerleri sayesinde oyunlara cok rahat erisebiliyorsun, eskiden erisim cok zordu.

çünkü %75 indirim ve enpara iadesiyle 3-4 liraya çoğu oyunu çıktıktan 1-2 sene sonra alabiliyorum. parayla oyun alabilecek durumum var. oyun firmalarının da para kazanması gerekiyor. türkiyede oyun sektörünün gelişmesi gerek. orjinal alınan fmler sayesinde artık adamlar türkçe dil desteği ekledi oyuna. korsan fm oynayıp 2 sezon sonra bug ve hatalar yüzünden oyuna devam edemeyenleri görüp götümle gülüyorum. bunlaın dışında oyun arşivi yapmak hoşuam gidiyor. cloud olayı çok güzel, farklı şehirlere seyahat durumum olduğu için masaüstü bilgisayarımdaki saveime laptopumda devam edebiliyorum.

ea ve ubisoft oyunlarını oynamak isteyince steamden alacağıma korsan indiriyorum ama kıllığına.

öncelikle korsan da kullanıyorum steam de. ama korsan kullanacak olursam bundan birilerine para kazandırmam. torrentten indiririm. neden steam olayına gelirsek, tüm oyunlar elimin altında güncellemeleriyle uğraştırmıyor falan. zaten şu sıralar oyunlr buglı çıkıp ilk gün güncellemesiyle yada sonraki güncellemelerle adam oluyor. patch/update takip etmek zor.

steam hesabımda 150 civarında oyun var, nerdeyse hiç korsan oyunum yok, oradan alıyorum iniyor ve direk oynamaya başlıyorum. crack patch ıvır zıvır uğraşmıyorum. ayrıca multiplayer ve steam workshop gibi artılarıda cabası. oyunu kaybettim derdin yok, hepsi kütüphanende. screenshot arşivin, kaç saat oynadığın, communityler vs. hoşuma gidiyor. Bunlar gibi nedenler ve korsanın multiplayer seçeneği olmaması ayrıca virüs tehtidinden dolayı 7-8 yıldır hiç korsana başvurmadım...

korsan alıp oynanacak oyun neredeyse kalmadı. oyunlar çok büyük oranda online özellikler içeriyor. Bu özellikler crack ile çalışmıyor. dolayısıyla pek çok güzellikten mahrum kalıyorsunuz. Bir de örneğin server a bağlanacaksınız crackli oyun bağlanmıyor. abuk subuk yerlerden saçma sapan ve güvensiz bağlantılar yaparak oyun oynayacam diye uğraşıyorsunuz.

Crack olayı ayrı bir dert. çoğunun içinde artık trojan yüklü.

Peki neden steam. Steam bütün oyunları tek çatı altında topluyor. Oyunu indirdim kurdum crackledim derdi yok. Install a bas. yüklenmesi bitince play a bas oyna. Hepsi bu. Orjinal olduğu için hiç bir noktada sıkıntı çıkmıyor. stabil, güvenli, derli toplu ve de pahalı değil.

Biz ülkece korsana o kadar aşinayız ki 10 lira bi yazılım için pahalı geliyor. Buna pahalı diyen adama baksan günde 10 liralık sigara içiyordur. Bir yazılım alıyosun o fiyata aylarca yıllarca kullanıyorsun. Hiç de pahalı değil esasen. ben steam i kullanmaya başladığımdan beri bilgisayarın içerisinde korsan başka bir yazılım bulundurmuyorum. Diğer yazılımları bile parasını verip satın almaya başladım ki işletim sistemim de lisanslı. Bu korsan işinden kurtulunca muazzam rahat ve işlevsel oluyor yazılımlar.

çünkü mezun olana kadar hiçbişey yapmıyorsunuz. karın tokluğuna çalışın bi süre işi öğrenin..

benim mezun tanıdıklarımın yüzde yüzü işe girdi. yüzde 99 bile demiyorum bak, bölüm fark etmeksizin. hepsi yazın staj yaptı minimum 2 tane, bir sürü dil bok püsür kovaladılar. bunları yaptıysan ve hala alınmadıysan o zaman bilemem tabii. ama muhtemelen masa penisinin bahsettiği kitledensin herhalde.

Yazilim icin konusayim yeni mezunlarin cogu bir bok bilmiyor. is tecrubesinden bahsetmiyorum. okulda ogrenmesi gereken seyleri bilmiyorlar.

hangi okul

hep aynı geyik dönüyor şu başlıklarda. yeni mezunlar birşey bilmiyor falan filan. üniversite zaten sizin o yaptığınız işteki mevzuyu öğreten bir kurum değil. bunu yazan sözde meslek erbabları da bunu bilmiyor. mühendislik eğitimi mühendislik yaklaşımı kazandırmak ve herhangi bir problemin çözümünde uygulanması gereken bir takım düşünce metodlarını ve bu metodları kullanmak için gereken bilgileri içerir. bu yüzden hiçbirşey öğretmiyorlar yea geyiğini artık bi bırakmak lazım. yer yüzündeki milyon çeşit ürünün milyon çeşit üretim tekniğini ve buna bağlı diğer tecrübeyle kazanılacak püf noktalarını a dan z ye üniversitede yüklemelerini beklememek gerekir. bunu yapacak olsa üniversitenin bir kişiye 100-150 yıl falan eğitim vermesi lazım.

diğer taraftan soruya gelirsek. benimle beraber mezun olan mühendis arkadaşlarımın neredeyse tamamı bir işte çalışıyor şu an. açıkta kalan pek yok gibi. işe girmek için tecrübe istiyorlar, tecrübe için işe girmek gerekiyor kısırdöngüsünü kırman için ya kötü bir işte başlayıp oradan sıçrayacaksın yada torpille falan güç bela kendini bir yere atacaksın ki kurumsal firmaların çoğu artık resmi başvuru formlarında referanslarınız kimlerdir, şirketteki pozisyonu nedir vs. şeklinde bir bölüm oluşturuyorlar yani açıktan açığa torpilin kim ve nüfuzlu biri mi diye soruyorlar. o kısma da baya dikkat eden firmalar gördüm. hatta referans kısmı iyi değilse muhtemelen eliyorlar. ya öyle ya böyle bir yere girersin. yaklaşık bir 5 yıl sonra artık kendini firmalara referanslarından ziyade yaptığın işlerle tanıtmaya başlarsın. o aşamadan sonra yürür gidersin.

@max ben de zaten belirttim zaten is tecrubesinden bahsetmedigimi. Okulda neler ogretildiginin farkindayim. Fakat muhendislik ile alakali hic bir sey bilmediklerinden bahsediyorum. Insanlar muhendislik bolumunu bitirmek icin en az 4 sene okula gidiyorlar ve ne yazik ki %95'i bir bok bilmiyor. Ben cok merak ediyorum bu insanlar nasil is buluyorlar.

Bisey bilmedigimi kabul etmek zorundayım ancak zaten oyle buyuk bi para da talep etmiyorum. Ilk mezun oldugumda bi ise girdim adam bana 6 ay senden bisey beklemiyorum kesinlikle isi ogren yeter dedi, hersey de iyi giderken beni de gayet pozitif bulurken, ogluyla yasadigim kisisel cekismeden oturu beni isten çıkardı 2. Ayda. Hal boyle olunca da insan herseye olan guvenini ve hevesini yitiriyor. Insanin tutunmasina izin vermezlerse nasil olacak bu isler. Ben bisey bilmedigimi kabul etip hayvan gibi çalışıyorum ufak bir mebla karsiligi ki kesinlikle bir hata yapmadan calistim. Daha napabilirim. Tutunmak icin ya torpil lazim ya da cok afedersiniz ama ufacik cocuklarin bile gotunu yalamak lazim galiba.

bulunduğun üniversitenin kütüphanesine gidiyorsun oradan üniversitenin üye olduğu dergiler arasında tezinle ilgili aramalar yapıyorsun. önce üniversitenin üye olduğu dergilerdeki makaleleri bir indir. bir de yine kütüphanedeki yüksek lisans tezlerinin arşivlendiği bir bölüm olması gerekir. oradaki yüksek lisans tezleri arasından da bir tarama yapıyorsun. sonra indiremediğin eksik gelen fazla gelen birşey olursa buraya yazıyorsun. diğer üniversitelerdeki arkadaşların kendi üniversitelerinin üye oldukları dergilerdeki makaleleri sana postalayacak şekilde yardımcı oluyorlar. bir de google scholar dan araştırma yapabilirsin.ancak pdf leri indirmek için üniversitenin internetinden bağlanman gerekecek muhtemelen.

www.webhostingpad.com

www.guzel.net.tr

hostgator.com

avrupa lokasyonu da var.

www.gittigidiyor.com
www.ebay.com

Düşündüğüne değmez iphone aldım iki android tecrübesinden sonra başka telefona el sürmem bi daha her iki seride bir değiştirmeyi düşünüyorum planımı bile yaptım:D

iphone 6 iyidir asus ne çıkarırsa çıkarsın kıyaslanmaz bile bence iphonela...

htc one m9 al

note 4 çoğeyi. iphone'dan ona geçip de pişman olan görmedim.

zenfone 2 ile note 4 aynı klasmanda değiller. note 4 bu üç telefon içerisindeki en güçlü telefon. fiyat olarak da iphone 6 nın altında. zenfone 2 nin avantajı fiyat olacak. yada biz öyle olmasını bekliyoruz. eğer 1100 lira ve altında bir fiyattan türkiye'ye girerse zenfone 2 almak çok mantıklı olacak. çünkü o donanımı o fiyata verebilen başka bir telefon yok şu an. onun haricinde şu üç seçenek içerisinde note 4 en mantıklısı gibi görünüyor.

android al da ne alırsan al :) iphone işine bulaşma derim. ben bulaştım sen bulaşma.

ikisi de aynı işi benzer performansta yapıyor. ben olsam çok para vermezdim.

note 4 alanlar pek b memnun. olmadı zenfone 2 al.

evet yapılabilir. ancak kullanımı pratik olmaz. filmdeki gibi keseyim biçeyim kapıları ortadan ikiye ayırayım falan dersen elini parçalarsın. eline tırmık takmış gibi olur yani gerçek hayatta.

yaptıran vardı ama içeri çekilmiyordu elinin üzerinde bıçakla geziyor.

youtu.be

Yapıldı zaten. :)

Ek olarak bu adamın kanalını takip etmeni tavsiye ederim, kendisi tam bir çatlak mucit. :)

siliyor derken, ıslak bez ile mi siliyor? su kaçmış olmasın?

ıslak bezle elektrikli cihaz silinmez. bu hem cihaza zarar verir hem de silen kişiyi elektrik çarpması riskiyle karşı karşıya bırakır. en fazla kuruya yakın nemli bezle (iyice sıkılmış suyu çekilmiş bezle) silinir. güç kaynağında yada güç kaynağına bağlı kablolarda bir kesilme, çıkma vb. durum var ise silerken oralarda oluşan harekete bağlı olarak kısadevre yaparak yanıyor olabilir. yada güç kaynağı halihazırda sorunlu olabilir. silmekten bağımsız olarak bozuluyor olabilir. üzerinden kapasitesinden fazla güç çekiliyor olabilir.

Genelde elektrikli supurge veya sac kurutma makinesi onerilmez temizlikte. Sebebi cihazlarda statik olusturmasi. O yuzden yaniyor olabilir.

Haldamir. annem kasayı değil odamı supururken oluyor bu olay.en fazla nemli bezle kasanın üstünü ve monitöru siliyor.

power supply'ye üçlü priz bağlı, süpürgeyi bu üçlü prize takıyor olabilir mi? gerçi bu durumda da yanmaması lazım, en fazla güçü keser ama.

kaliteli psu+ups al...
kesintisiz güç kaynağı masaüstü bilgisayarlar için şarttır... adi psular da sebepsizce ölüp gidebilen, giderken yanında diğer parçaları da götürebilen bir risktir...

psunuz ne marka?
bilgisayarıızın özellikleri nedir?

kullanim amaci sadece tedbir degil saldiri da olabilir.

kapalı alanda sıkılırsa yarım tüp bi avm yi dağıtmaz ama içerideki herkesi etkiler. Çok yoğun ve kuvvetli birşey

biber gazını, kutusunu kafaya hızla fırlatıp kafatasını kırmak ve öldürmek maçlı kullanıyorsanız çok yanlış kullanıyorsunuz zaten.

biber gazı da bir çeşit silah sonuçta. taşımanın ve kullanmanın yasak olması, bundan dolayı avm'de alınması kadar normal bir şey yok. siz taşımayı bırakmayın ama. cebinize vs. koyup öyle geçin. metal değil sonuçta ötmez.

aslında yasak ama kimsenin doğru düzgün aradığı yok zaten. annem her zaman çantasında ufak bir çakı taşır daha güvenlik fark edemedi. bende yıllardır biber gazı taşırım kimse çantanda biner gazı ver onu bana demedi.

oğlum ben ninja yıldızı, çakı vs ne varsa giriyorum avmlere. siz hangi avm lere giriyosunuz?

en az on yıldır avmlerde girişte görmeniz mi nato marka biber gazlarını yakaladıklarını alıyolar geri vermek üzere. hep özgecandan sonra oldu bunlar

benim kadınlara tavsiyem taşımaya devam etsinler bu biber gazlarını. ülkenin çivisi çıktı zaten. bari tedbir amaçlı yanlarında bulundursunlar. gerektiğinde de kullanmaktan çekinmesinler. avm girişte alsa bile çıkışta geri vermek zorunda. avm'nin el koymak gibi bir yetkisi olduğunu sanmıyorum. taşıyın. bir erkek olarak söylüyorum bunu.
adamlar belinde silahla, bıçakla üniversiteye giriyor. metroya biniyor. adliye önünde kadınları vuruyor. sen kadın olarak biber gazı taşımakta haklısın benim nazarımda.

Avm ler çıkışta geri veriyorlar , çok basıma geldi girdiğiniz kapıdan çıkmanız gerekiyor ki verdiğiniz kişiden alabilesiniz

avm girişinde sözde delici kesici maddeleri alıyorlar ama içeride koçtaş, tekzen gibi yapı marketlerde bıçaktan testereye herşey satılıyor.

biber gazı silah sınıfına gırdıgı ıcın o sekilde degerlendırılıyor.

Evet. Hatta biber gazı ile yakalanırsam işimden oluyorum, kamu sektöründeyim.

İki ay oluyor, kapkaça uğramıştım. komiser "Benim kızım olsan, yanında taşı, sık ve kimseye bir şey söyleme derdim ama kapkaççı seni şikayet eder de bulursak başın belaya girer" dedi.

@aychovsky o komiser yanlış bilgilendirmiş sizi. kapkaça uğradığınızda biber gazı kullanırsanız nefsi müdafa şartları doğar.
Yasal Savunma (TCK 25/1)
Bir kimsenin, kendisinin veya bir başkasının herhangi bir hakkına (can, mal, ırz) yönelen bir saldırıyı ortadan kaldırmak amacıyla, saldırıyı def etmek amacıyla, saldırı ile orantılı biçimde, saldırı sürerken, saldırıya verdiği karşılıktır.

Yasal tanımdan yola çıkarak meşru müdafaa hakkının koşullarını inceleyelim:

Bir saldırı olacak.
Bu saldırı devam ediyor olacak (devam eden veya tekrarı muhakkak olan)
Orantılı karşılık verilecek.
Saldırı, insandan kaynaklanıyor olacak (fail insan olacak)
Failin akıl hastası, küçük yaşta birisi olmasının önemi yoktur.
Fail belirli olacak.
Saldırı başka bir şekilde bertaraf edilemeyecek. (saldırıya uğrayana kaçma yükümlüğüğü yüklenemez)
Tehlike muhakkak olacak (savunma yapılmazsa, muhakkak bir ölüm/yaralanma/ ırza tecavüz tehlikesi olacak)
Kişi, kendi hareketiyle saldırıya sebebiyet vermişse dahi meşru müdafaa hakkına sahiptir.
Meşru müdafaaya karşı meşru müdafaa olmaz. (Meşru müdafaada bulunan kişinin hareketi zaten hukuka uygun olduğu için, bu harekete karşılık verilmesi amacıyla meşru müdafaaya gidilemez.)
Saldırının üçüncü kişiye yönelmesi de herhangi bir kişiye meşru müdafaa hakkı verir.
Örnek: Bir kadına cinsel saldırıda bulunulması durumunda, failde silah yoksa, buna karşın kadında biber gazı ve tabanca varsa kadının faili etkisiz hale getirmek amacıyla faile biber gazını sıkması gerekir. Tabanca ile faili etkisiz hale getirirse meşru müadafaada sınırı aşmış ve ölçüsüz davranmış olur.

@corneillus Adamla boğuştuğumda tekme atmıştım, çanta savurmuştum. Onları ifadeye almadılar. "Bunlar suç. Zaten mağdur olmuşsunuz, daha da mağdur etmeyelim sizi" diyerek ifadeye o kısmı eklemediler. "Ama nefs-i müdafaa" dedim, "Yok, ondan sayılmıyor" dediler ki kapkaç artık gasp sınıfında olmasına rağmen. Ama onlar yanlış biliyorlardır belki.

@aychovsky yanlış biliyorlar. geçmiş olsun bu arada.

birçok kadın mesaj yoluyla biber gazı satanlarla iletişime geçip biber gazı aldılar; kargo adresi de verdiler. Bunun karşılığında biber gazı, kullanım talimatı ve ufak hediyeler kendilerine kargo edildi.

Yeni kullanmaya başladım, pek çok avm girişinde sorunsuz geçtim İstanbul'da. Daha doğrusu şimdiye kadar hiç durduran olmadı. (Anadolu yakası)

10x15 standart fotoğraf kağıdıdır, 60-80kr. geçmemeli

www.sehirfirsati.com

standart boy 50-60 kuruş. bir büyük boyu da 1-2 lira falan.

İnstagramdan alacağınız fotoğrafın çözünürlüğü fotoğraf kağıdına baskı yapacak kadar yüksek değil. Kötü gözükecek, piksel piksel olacak bazı renk geçişleri.

privacyfix eklentisini kur onun uzerinden yonlendırmelerı takip et.

hiç fotoğraf koymazsan, kimse görmez. kesin çözüm. yayalım.

bryan fury, teşekkür ederim deneyeceğim. widee kendi profilimde istediğim fotoğrafları yalnızca arkadaşlarım ile paylaşma hakkım var. neden bu durumu gereksiz insanlarla da paylaşmak zorunda kalayım ki?

sadece ben olarak işaretlediğiniz fotoğrafları sizden başkası göremiyor widee onu demiş. madem kimseye göstermek istemiyorsunuz fotoğrafı oraya yüklemeyin. kesin çözüm demiş ki mantıklı.

bu arada facebook yeni bi güncelleme yaptı. artık aktif olan profil fotoğrafınızın büyük versiyonunu bütün facebook kullanıcıları açabiliyorlar. yakında genele yayılır bu güncelleme. örneğin profil fotoğrafı albümünüzde 10 tane fotoğraf var bunlardan yalnızca o anda aktif olarak kullanılanını görebiliyor bütün kullanıcılar diğer 9 unu sizin gizlilik ayarlarında belirttiğiniz kullanıcılar görebiliyor. bunu eskiden bi takım plug-inlerle görebiliyorlardı zaten şimdi facebook birinci elden açık hale getirdi.

maxhoper ben de tam sizin dediğiniz şeyi sormuştum. yani benim diğer fotoğraflarım evet gizli ancak profil olarak kullandığım resmin herkes tarafından görülmesini engelleyebilir miyim diye sordum. diğer konu hakkında şunu söyleyebilirim evet ben de bunun bilincindeyim ve özel fotoğraflarımı facebook ya da diğer sosyal ortamlarda paylaşmıyorum. sadece klasik tarzda paylaştığım bir fotoğrafın başkaları tarafından neden görüldüğü ve nasıl engellenebileceğini sormuştum.

sevgili @maxhoper, beni bu mecrada anlayan biri olduğu için mutluyum.

@bayankus istediğiniz özellik teknik olarak mümkün değil şu anda.

Whatsapp olsa aslinda 3310'a bile gecerim :) Sadece whatsapp olsun, sarji da uzun gitsin yeter. Akilli telefonlarin kazandirdiklari cok ama insan hayatinin gizliligini kaybettirdi bize. Artik her an ulasilabiliyoruz.

Arada sirada 3-5 gun kapatiyorum telefonu, kafam rahatliyor. Telefon acikken her boslugu onunla dolduruyorsun. Aman facebook, aman twitter, aman su aman bu...

HTC'nin eski bir modelini kullanıyorum. Şu anda 3'ten fazla uygulama yüklenmiyor. Günümü yolda geçiriyorum (yaklaşık 4 saat), yolda trafik kontrolünden sesli kitabına birçok uygulama gerekiyor. Geçen gün gerekli bir banka uygulaması için sabah-akşam kullandığım bir uygulamadan vazgeçmek zorunda kaldım. Mobil şebeke açık olursa da telefonun şarjı en geç 2 saate bitiyor. E-postalarımı yüklemedim bile, işle ilgili şeylere acil cevap veremiyorum. Bu bazen azarlanmaya neden oluyor. Facebook veya mesajlaşma programlarını ise bilinçli olarak ben yüklemedim, mesajlaşmayı sevmiyorum; gerçi yer de yok.

Bu telefonu hala kullanıyor olma nedenim 3 günlük Iphone 5C'mi kapkaç ile çaldırmış olmam. Şimdiki telefonumdan sesli kitap uygulamamı sildim, hayata daha fazla zaman ayırıyorum, TEM'de trafikteki araçların plakasından kelime üretmece ile hayata ayırdığım zamanın keyfini çıkarıyorum. Kitap okuyamıyorum, çünkü tutuyor. Ancak dinleyebiliyorum.

Artık geri dönülemez bir bağımlılığımız olduğunu düşünüyorum, hepimizin emziği oldu. Dokunmazsak titreme geliyor, elimize alınca yatışıyoruz.

Ben şarjı uzun giden akılsız bir telefonageçtim (aslında Nokia, whatsapp da var, akıllı demek istemiyorum bu telefona). ŞArjı 3-4 gün gidiyor. İnternette vakitkaybetmiyorum. Yoldabakıyordum, yolda kitap bulmacavs yapıyorum artık.


Telefonun akıllığı arttıkça, verdiği stres de artıyor.

ben de bi' ara böyle düşünüyordum ama sonra bir e-kitap okuyucu aldım, akıllı telefon hayatımdan çıkmış oldu otomatikman. ben de anlamadım bu çıkış sürecini. önceden en yenisini almalıyım, en yenisi bende olmalı krizleri geçiren ben, şu sıralar piyasayı bile takip etmez oldum. telefonu arayan soran birisi varsa, mesaj atan varsa elime alır oldum. arada bir de kamerasını kullanmak için.

daha iyi olur gibi öyle bir şey yaparcan bence de. Benzer stresi, zaman kaybını yaşayacağım endişesiyle akıllı telefona geçmeyenlerdenim ben, mutluyum böyle, bu durumun kazancı benim için kaybından çok daha fazla, elimin altında zaten bilgisayar olması yeterli oluyor işlerim için. Umut Sarıkaya'nın da güzel bir hikayesi vardır bu konuda o da dem vurur bir nebze de meşrulaştırır "bu yol aplikasyonu iyiliğini baban yapmaz bu hayatta" diyerekten. Ortalama 7-10 gün şarjı giden basit bir telefon işimi görüyor, hele bazı zamanlar telefonu evde unutup çıktığım oluyor daha da bir rahat hissediyorum kendimi.

@yirmi santim
Bence geri dönülmez değil nu bağımlılık bilgisayar açıkken sürekli facebookta fink atan ben. Radikal bir kararla facebook,twitter ve linkedin hesabımı kapattım. Artık hiç mi hiç aramıyorum. Bence isteyince kurtulabiliyoruz.
Akıllı telefonu faydalı olarak kullanabiliriz istersek ama çoğumuzda bu irade yok. Ben de dahil

ben işim gereği akıllı telefon kullanıyorum. eğer akıllı telefonu hayatımdan çıkarırsam yanımda bi laptop ve 3g modülü taşımam gerekir. ancak şunu da görüyorum, telefonu açıp sabahtan akşama kadar candy crush oynayan ve 100 metrede bir check in yapan tipler de var. sırf oyuncak onun için. olmasa bişey kaybetmez yani. benim telefonda hiç oyun yoktur. foursquare, facebook, twitter tarzı programlar da yoktur. bi takım hesaplamalar için bazı özel uygulamalar var. onları kullanırım. döküman okurum. not alırım. internete çıkarım. mail alır ve gönderirim. bir de aramam gereken insanları ararım. bu profilde bir kullanım için gerekli oluyor akıllı telefon.

demek istediğim size gerekmiyorsa pekala bırakabilirsiniz. gerekiyorsa da kasmayın. en azından benim için zaman kaybı değil tam tersine saatlerce tasarruf sağlıyor.

ben cok özelligini kullaniyorum.

-almanyada yasiyorum ve burada hala her yeri bilmiyorum. mesela adresi giriyorum haritada sonra oraya yürüme rotasini cikarip baka baka buluyorum hayatta bulamayacagim yerleri.
-deutsche bahn uygulamasi ile gidecegim istasyona hangi trenlerle hangi aktarmalari hangi saatlerde yapacagima bakiyorum.
-sözlük var bilmedigim kelimelere yolda olsam bile bakabiliyorum.
-alisveriste mesela bir sey begendim, amazon uygulamasina barkodu okutuyorum amazonda ayni ürün ne kadar onu görüp hemen o anda amazondan alabiliyorum.
-parali ve cok güvenilir bir hava durumu uygulamasi aldim. hava durumuna evdeyken bakip ona göre giyiniyorum. (burada hava ayni gün sabah 8 derece, öglen 25 derece aksam 16 derece olabiliyor. abartmiyorum)
-gelbe seiten (sari sayfalar) diye bir uygulama var yakindaki iste ne ararsan telefon no adres ile bulabiliyorum. en son ayakkabi tamircisi buldum yakinda.

zencefil çayı ?

atom çayı denemiştim. onda vardı zencefil işe yaramadı.

şimdi doktor değilim düz mantık yürütüyorum ancak günde 100 kez hapşurup ağızdan nefes almak tylol hot un verebileceği zarardan çok daha fazla zarar verebilir mantıken. dolayısıyla tylol hot'ı eğer alerjik reaksiyon falan göstermiyorsan kullan geç.

Öncelikle UMCA öneririm. Bitkisel ilaç. Çok etkili. Bir de SAMBUCOL öneriyorlar gene bitkisel ama denemedim.

Zencefil, zerdacal ve bali karistir. Sabah aksam 2 kasik al ama ustune yarim saat bir saat su icme. O bogazini temizleyecek. Ayrica bir tencereye 2 kasik vicks koyup kaynarken yuzunu ustune tut. Bunu yapararken ustune havlu ile kapa. Bunu gunde iki uc defa yap. Rahatlama olacaktir. Gecmis olsun...

benim başıma geldi. bunlar gss de çok normal şeyler. ıslak sopayla dövülmek istiyolar. başka bi açıklaması yok bunun. borçlu olmamam gerektiğini gösterir bütün resmi evraklar ve imzalı dilekçelerle başvurduktan sonra benim 5000 tl borcumu silip bi kaç ay sonra faiziyle tekrar yüklediler 6000 tl oldu. oluyo öyle şeyler.

bi başka arkadaş 6 ay askerlik yaptı. askerde bulunduğu süre boyunca gss ye borçlanmış. adam hem zorunlu asker hem de borçlanıyor.

bi başkası 25 yaşından küçük bir öğrenci olmasına rağmen 1200 tl borçlandı. o sildirmeyi başardı sanırım. ancak üç beş ay sonra yeniden borcunu yüklemeyecekleri ne malum. güvenemiyosun.

bi başka arkadaşım iş değiştirdi. iş değiştirirkenki bir kaç günlük girdi çıktı sırasında 215 tl çakmışlar. tesadüfen öğrendi. adam asgari ücretle çalışıyor. aldığı para 800 küsür. 215 ini devlet kaptı.

gss tam bir rezalet sistem. Şu an çalışıyorum ve hala gss devam ediyor gözüküyor.

Hayır. Çıkışı -9

+12 volt uygularsan patlar zaten.

Hayır 12 voltu 9 volta indirmez. Siz -15V, -35V aralığında dc bir input uygularsınız. Bu regülatörde çıktı olarak -9V verir. 1 ya da 1.5A gibi de akım sağlar.

Benim 9v 0.6amper ile calisan bir modemim var. Buna 6 adet seri baglanmis 1.5volt pili dogrudan baglasam modem calisir mi? 6 pil 2-3 amper akim veriyor. Bu akim modemin cektigi akimin cok uzerinde oldugu icin zarar verir mi yoksa normal calistirir mi?

modem ihtiyacı olan akımı çekecektir, fazla akım problem olmaz az akım olursa modem de ısınma olur. yüksek voltaj vermeyin yeter.

DC adaptör alın hocam, 9v çıkışı olan adaptör bulmak çok kolay. Uçları da evrensel oluyor genelde, alırken ucuna dikkat edin. Kaç amper akım verebiliyor ona da bakın. 0.6A düşük bir akım. O konuda sıkıntı olacağını düşünmüyorum.

@ssrtac
Benim amacim elektrikler kesildiginde modemi 1-2 saat pil ya da akü ile calistirabilmek. 12 volt kuru aku kullansam 7809 regulator gerekiyor. Bende yok. En kolayi pil gozukuyor.

piller tam dolu iken 1.6-volt boşken 1,1-0.8volt arasında gezinir. seri bağlantı yaptığınızda bu virgül farklarını topladığınızda göreceksiniz ki oldukça büyük bir voltaj farkı yapacak. modemin içinde muhtemelen bir dahili regulatör vardır ancak eğer yok ise bu kadar fark sorun yaratabilir. dolayısıyla sizin voltajı sabitlemeniz gerekir. fixed voltage regulator kullanıp işi çözebilirsiniz. o kadar kalem pili seri bağlayana kadar kuru akü bağlamak daha ekonomik olacak kaanaatindeyim. hem kuru akü yeniden şarj da olabiliyor. bir de şarj konusunda çok da hassas bir pil türü değil. sadece sonuna kadar kullanmadan şarj etmeniz gerekiyor. bu arada 78xx serisinde 0.6amper çekerseniz soğutmaya ihtiyacınız olur.

Bilgiler için sağol maxhoper.

metro kataloğunda gördüm sanki.

ofis ürünleri satan heryerde satılır.
www.ofix.com
www.avansas.com

ısıtıcıların hepsi aynıdır. rezistansın belirli bir denklemi var.
o ufo gibi aygıtlar yüzeyleri ısıtır, kapatınca her şey eski haline döner. Onlar bir noktada avantaj sağlar işte.

@Frederick Co: Ya hocam bilmece gibi konuşmuşsun : ) Isıtıcıların hepsi nasıl aynı olabilir? Rezistansın belirli denklemi de ne? Her şey eski haline dönüyorsa, o "bir noktada" sağladıkları avantaj ne? Beynimi yaktın, beleşe ısındım sayende.

Elektrik isinmanin en pahali yontemi. Fred diyor ki elektrikle isinmanin formulu belli. Ne kadar isinirsan o kadar fatura odersin. Yaygin bilinen bi alternatifi yok. Aletlerin watt degerleri belli.

Kisisel tavsiyen kucuk tuplere takilan bi aparat var. Katalitik gorevi goruyor. Alternatif olarak ona bakabilirsin. Elektrikle saglam isinip saglam fatura odememenin yontemi yok.

Bununla ilgili daha önce yazılan bir duyuruya da uzunca bir cevap vermiştim ancak kısaca bi özet geçeyim. Isıtıcı tercihi sizin ihtiyaçlarınıza göre değişir.

Öncelikle odada ne kadar vakit geçiriyorsunuz. orada saatlerce kalıyor musunuz yoksa yarım saat bir saat takılıp çıkıyor musunuz. Bu bile ısıtıcı seçimini doğrudan etkiler. Uzun süre kalıyorsanız yağlı radyatörler iş görürken, kısa süreli ani ısıtmalar için infrared ler kullanışlı olur. Orası aynı zamanda uyuduğunuz bir oda ise fanlı ısıtıcıları tavsiye etmem. çünkü fan uyku sırasında acayip bir gürültü çıkarıyor. Infraredler ise odayı çok aydınlık yapıyor geceleri. Uyku için ikisi de çok iyi değil yani. Bunun gibi küçük ama önemli detaylar var.

Tavan yüksekliği nasıl ? tavan 2.80-3m yüksekliğinde standart bir oda tavanı ise yine yağlı radyatör ve fan seçeneği caziptir. ancak 3 metreden yüksek tavana sahip mekanlarda hava ısıtıcıları kullanılmaz. onun yerine infraredler kullanılır.

Bu genel bilgilerden sonra 15 metrekarelik sadece oturma amaçlı kullanılan bir salon için 2000watt üzerindeki yağlı radyatörlerden tavsiye ederim. radyatörün konumu çok önemlidir. bulunduğu noktadan tüm odayı görebilmesi gerekiyor. önünde masa sandalye gibi engel olmamalı, üstü kapatılmamalıdır. infraredler için de aynı şey geçerlidir. 1.80m yerden yükseklikte duvara monte edilmeli yada aynı yükseklikte stand ile kullanılmalıdır.

edit: üstte bahsedilince değinme gereği duydum. elektrik ülkemizde en pahalı enerji türlerinden biri. bu doğru. ancak aynı güçte farklı tipteki iki ısıtıcı aynı mekanı aynı şekilde ısıtmazlar. bu yukarıda bahsettiğim gibi bir çok parametre ile değişir. örneğin 10 metre yüksekliğinde tavanı olan bir yeri fanla ısıtmaya çalışırsanız hiç ısınamazsınız. sadece elektrik harcarsınız. ancak aynı güçte infrared ile etkili ısıtma sağlarsınız.

bir de katalitik sobalar tehlikeli ve zararlıdır. odadaki oksijeni tükettiği için kapalı ve dar hacimli mekanlarda oksijen eksiliğine bağlı baş ağrısı yaparlar. yanma sonrası gazlarını da odaya saldıkları için tehlikelidirler.

aşağıda yazılınca ısı pompasına da değineyim. bulunduğunuz şehirin iklimi ısı pompasında belirleyici faktördür. kışları -20 dereceleri gören erzurum, kars gibi şehirlerde yaşıyorsanız ısı pompası ile ısınmanız çok güçtür. ancak nispeteden daha ılıman bir kış geçiren antalya, adana gibi şehirlerde ısı pompası ekonomik bir çözüm olabilir.

Yöntem Ne?
Isı pompası
Rezistans
Infrared

Yukarıdaki denklemde en avantajlı tercih ısı pompası(klima) olur.
Infrared kısa süreli ısınmada çözümdür.
Amaç odayı ısıtmak ise yağlıda olsa fanlı da olsa ınfrared de olsa denklem aynı çıkacaktır.
Toplam enerji = Isıtma

Ha ısı pompasında iş değişir.

İzmir'de yaşıyorum, onu söylemeyi unutmuşum pardon. Aslında dediğiniz gibi klima en iyi çözüm, fakat klimalar pahalı. Şu an alabileceğim, para harcamak isteyeceğim bir şey değil. Yağlı radyatörler sanki cevaplar arasında en öne çıkanı gibi geldi bana, ufo'lara göre daha avantajlı gibi? Odanın tavanı 2.40, ısıcam yok ne yazık ki; en çok zamanı bu odada geçiriyorum.

yağlı radyatörde ucuza kaçmadığınız sürece verim alırsınız. ayrıca güç olarak da ihtiyacınızdan biraz daha güçlü olan ısıtıcıyı tercih ederseniz daha iyi olur. konfor açısından infrared'den daha iyidir. infraredler çalışınca pişirircesine ısıtıyor kapanınca da hemen soğuma hissediliyor. yağlı radyatör hem ışınım hem taşınım ile ısıtma yaptığı için bu kadar keskin bir fark yaratmadan işini yapıyor.

@maxhoper: Süper, çok teşekkürler. Tavsiye edebileceğiniz marka/model veya şu watt'ın altına düşmeyin gibi detaylar var mı söyleyebileceğiniz.

2000watt üzeri demiştim zaten ama siz yine de 2500'ün altına düşmeyin. o civarlarda birşey bakabilirsiniz. marka olarak da tanınmış bilinen markalara bakın. çakma, markasız ucuz ürünler çok. almışken üç beş fazla olsun dayanıklı olsun. marka bakın.

@maxhoper: Son bir sorum olacak. Şu aşağıdaki ürünü uygun buldum dediklerinize göre, 13 dilim de epey uzun, sizce nasıl?

www.hepsiburada.com

Ailem geçen ay yağlı radyatör aldı, ki evleri Ayvalık'ta. Pek soğuk bir memlekette değil hani. Bir ay sonunda 700 tl elektrik faturası ödediler. Radyatörde gayet iyi bir markanın pahalı bir ürünüydü. Sonrası tabi radyatörü kaldırıp kaloriferli eve geçtiler:) En azından fatura hakkında aşağı yukarı bilgin olsun diye söylüyorum. Isı performansı gayet iyi durumda fakat ekonomik olduğunu söyleyemem.

@kitipiyoz: Eyvah : ) Bence evin sayacına da bir baktırsınlar derim, 700 normal bir fatura değil çünkü. Ücretsiz değiştiriyorlar.

Direkt evi değiştirdi onlar :) Radyatörü de sordum şimdi markası Delonghi imiş. 300 tl den almışlar. Belki ürünle alakalı da olabilir. Umarım böyle bir durumla karşılaşmazsınız.

@average linkini verdiğiniz ürüne baktım ancak daha önce kullanılırken gördüğüm bir ürün değil o. belki internette ürünle ilgili bir araştırma yaparsanız kullananların yorumlarına falan ulaşabilirsiniz. birinci ağızdan bir yorum alırsınız daha iyi olur.

bu yöntem ocağınıza incir ağacı diker.
Boşverin.

Bu petek tam ısıtma sağlar. Size tam ısıtma değil idame ettirecek(kurtaracak) bir şey lazım.
Infrared sadece gördüğü yüzeyi ısıtır. Bakın bölge demiyorum yüzey. O yüzden yaptığı işe bakılırsa daha uygundur.

Bende 670 TL ödedim. Gayet makul bir fatura, sizede ööyle bir fatura gelebilir bu formül ile

Gidin infrared alın, odayı değil kendinizi ısıtın birde elektrikli battaniye yeter.
170 değil 500 liralıkda alsanız 2500W lık bimden aldığınız ısıtıcı ile aynı işi yapacak bu arzum. Bunu anlatamıyorum sanırım

neden bir guvenlik sorunu olsun?
sonucta bu bir web server. yanilmiyorsam raspberry e linux kuruluyor zaten. yani baska bir bilgisayardan farki yok.

ama su da var, dropbox ta tutabilirsin datalarini, githubda tutabilirsin, heroku da tutabilirsin. onlar da bedava, ayrica bi webserver a ihtiyacin kalmiyor.

ama diger turlu de bi guvenlik sorunu falan olmaz.
tutorial lar vardir kesinlikle bu isler ile ilgili. birebir izlersen halledebilirsin diye inaniyorum

o aylık yüz hit tek seferde siteye girmeye çalışmaz ise sorun olacağını sanmam. tek sorun evinizdeki internetin upload hızıyla ilgili olabilir. sitedeki içerik hd video vb. yüksek veri transferi hızı gerektiriyorsa çin işgencesi haline gelebilir ziyaretçi açısından.

eğer milyon dolarlık yatırımın yapmadıysan güvenlik kısmını pas geç derim, zaten static içerikler için generatorler var pythonda falan, içerikleri onunla üretirsin, sayfan komple static serve edilir yorumları da disqus'a bağlarsın olur biter.

mail kurmana gerek yok, o kadar komplike bir durumun yok anladığım kadarı ile, mail server'i ne yapacaksın ki?

asıl mesele server'in ipsini takip edip sürekli güncelleyecek bir yol bulman dyndns gibi yani, birde dns servisi alman lazım bunları hallettikden sonra sorun olmadan çalıştırırsın, bu arada dışarıdan da oldukça fazla saldırı alacaksın böylece en azından gerçek dünyadan işler nasıl dönüyor sistem yöneticisinin görevleri nedir, nasıl güvenlik sağlanır vs. gibi pek çok şeyide tecrübe etmiş olacaksın bence süper bir fikir.

bu domainden kullandığımız aktif bir mail adresi var. mailserver kurmadan başka türlü halledebiliyorsak o da olur.

eskiden vardı. facebook o özelliği kaldırdı.

Kaldirmadi arayuzu degisti sadece. Menulerden degil yazarak aratmaniz lazim. Misal "my friends who live in moscow"

Normal search kismina yazip gelen sonuclardan people'i tikliyorsun. Dil ile ilgilidir belki, bilmiyorum Ingilizce disinda calisiyor mu.

awesomescreenshot.com

@crown
Dediğin gibi muhtemelen dilden kaynaklanıyor, Türkçe versiyonlarını da denedim ama çalışmadı.

Yaşadığım şehri değiştirip Arkadaşlarım listesinden ona göre filtreledim. O zaman oldu tabii ki. Teşekkürler ama.

soruyu anlamamış olabilirim. siz sanırım kısayoldan x şehrinde yaşayanları listelemek istiyorsunuz? istediğiniz kişilerden liste oluşturabiliyorsunuz. bu iş görmez mi?

www.facebook.com

@teknikekip Maalesef. Listelemek elle yapılan bir şey benim bildiğim. Yapmak istediğim o değil.
Zaten kendini belli bir konumda/şehirde yaşıyor olan arkadaşlarım arasından özel bir şehiri seçip onları diğerleri arasından filtrelemek. Yoksa 900 küsür tane insanın sayfasına tek tek bakarak hangi şehirde yaşadığına göre tek tek listeye eklemek mantıksız olur. Şehir değiştirdiklerinde devamlılığı olmaz.

Yapmak istediğim şeyi neden yapmak istediğime gelirsek. Örneğin haftaya iş için İzmir'e gidicem ve belli bir boş vaktim de var. Hazır oradayken uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımdan kimler orada, kimlerle kontağa geçebilirim diye görmek istiyorum. Yani pratik bir şey istiyorum.

Bence bu konu, filmin ilgili sahsin calismalarini ve amacini ne kadar isabetli yansittigi ile alakali.

bu sebepten ötürü paylaşmadığım filmlerim, müziklerim, zevklerim, hobilerim, alışkanlıklarım var evet.

turing'in niye ve nasıl öldügünü de sorgulamiyorsa insanlar, turing diye ortalikta gezmelerinin bir anlami yok.

iki tutum da yanlış.

adımı öğrendiğim günden beri bilimkurgu severim. bilimkurguyu geçtim bilimsel yayınları takip ediyorum uzay ve fizikle ilgili bir çok yeni konu öğreniyorum. bu güne kadar bunları anlatacak adam bulamazken interstellar diye bir film çekildi. herkes uzay bilimleri uzmanı oldu. hatta o kadar geliştirdiler ki kendilerini yorum falan yapıyorlar. 20 yılını bu işe vermiş adam konuya bir cümle katkı yapıyor eleman lise fizik bilgisiyle karadelik açıklıyor. karadeliği keşfeden adam o kadarını bilmiyor. bu yorumlamış. yok karadelikler şöyle yok quasarlar böyle. daha dün televizyondaki dram dizilerini izleyip ağlaşıyodunuz ne ara bu kadar bilime sardınız diyesim geliyor. aynı tutum bende de var. bi film çıktı herkes bilimkurgucu herkes astronot. turing de de öyle olduysa şaşırmam. şimdi herkes şifreleme uzmanıdır.

Bluetooth ortalama 10 metre, radyo frekansı da kilometrelerce alana yayılabildiği saçma mantık yürütmesiyle radyo dalgası daha güçlüdür diyorum.

esasında ikisi de radyo frekansı bunların. bluetooth 2.402 - 2.480 ghz frekans aralığında , radyo frekansı (radyo yayını yapılan spektrum) ise 148khz ile 108mhz aralığında. burada frekans arttıkça kapsama alanıyla ilgili sıkıntılar çıkmakla birlikte taşınan verinin kalitesinde artış oluyor. dolayısıyla bluetooth yüksek frekans düşük çekim alanı yüksek veri kalitesine sahip. örneğin am radyo ise uzun dalga düşük frekans yayın yaparak çok yüksek bir kapsama alanına ulaşıyor fakat uzun dalgada yayın kalitesi düşüyor. 12ghz civarında ise uydu yayınları başlıyor. bunların da üzerindeki frekanslarda atmosfer şartlarının üstesinden gelmek ve diğer parazitlenmelerle ilgili sıkıntıları aşmak daha da güçleşiyor.

eğer uzatılmadıysa başvurular 13 şubat'ta bitiyor.

Hayır yapamayacak, bedelli askerliği kampanya gibi düşün, süreli bir kampanya ve bilmem ne tarihinden önce doğanlar için geçerli. O kampanya bitiş tarihi var ve kural değişmiyor, ilerki yıllarda 90 doğumlular için de kampanya yapılabilir.

Bildiğim kadarıyla bedelli sadece 1 yıl için geçerli. Bu kadar saçma sapan bir durum söz konusu malesef.

karmaşa yok her şey net. 88 doğumlular niye ağladı o zaman?

kanunu okursanız 1 ocak 1988 doğumlular ve öncesinde doğmuş olanları kapsıyor. bu kanundan yararlanma süresi de 13 şubat 2015 de sona eriyor. burada bir karmaşa yok sanırım.

Beyinsizlik değil. Açgözlülük. Ahlaksızlık. Utanmazlık... Eşek gibi biliyorlar o uygulamanın milletti yolma uygulaması olduğunu. Ödemeyin. Ödetmeyin.

evet, mal. hatta malın önde gideni. bana da öğrenci olmama rağmen 1000 liraya yakın bir borç çıkarmışlar. ben de bu süreçte bir kere olsun hastaneye gitmedim. almadığım hizmeti bana satan bir ahlaksızlık ve haysiyetsizlik örneğiyle karşı karşıyayız. gss borçalrının %95 inin ödenmediği yolunda bir haber vardı geçenlerde. hiç kimse ödemesin. ben de ödemiyorum, ödemeyeceğim. belki önümüzdeki dönemde daha vicdanlı ve ahlaklı bir hükümet iş başı yaparsa bu mafyavari uygulamaya son verir. biliyorum çok zor ihtimal ama umut işte.

dün de eletrik faturalarının kol gibi gelmesi hakkında bir duyuru açmıştım. gss de onun gibi ama daha fantastik bir uygulama. halkı soyma uygulaması. burslu öğrenci olmama rağmen bana çıkarılan borç şu an tahmini 4000 civarıdır (en son 2500 gibi bir şeydi). ödemedim, sildirmedim, ödemeyeceğim.

kimseden alamayınca bu uygulamayı mecburen kaldıracaklar, ödeyen de ödediğiyle kalacak.
ödemeyin, ödetmeyin +100000

ödemeyin bunu. bu aşırı mantıksız bir uygulama. zaten işsiz kalmışsınız paranız yok o dönem. devlet tam da o dönem size borç kesiyor. sadece borç kesse iyi. paranız olmadığından ötürü (çünkü bir işiniz yok) bu borcu yatıramıyorsunuz ve insanın temel hakkı olan sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkından mahrum kalıyorsunuz ki bu resmen insan hakları sözleşmesine göre insanlık suçudur. ödemeyin. aynı devletin milletvekilleri bu gün diş protezlerine kadar devlete ödettiriyor bütün sağlık hizmetlerini. ayrıca kendileri gibi eşleri ve çocukları da bu sağlık hizmetlerinden ömür boyu yararlanıyor. sen işsiz kaldığın için devlet yardım yapacağı yerde seni binlerce lira borca sokuyor.

lise bittikten sonra 2 sene üniversite sınavlarına hazırlandım 3 bin lira borç takmışlar. mallık tabi.

@maxhoper zaten itiraz ettigim konu o. calismadigim sure icinde hic hastaneye gitmedim. yani kapilarindan girmedim, hani gidip muayene falan olsam yine anlarim.(bu da sacma ama en azindan yararlandim odeyim derim)

Kotu bir durum oldugunu anlamakla birlikte, olayin mantigi konusunda yanildigini dusunuyorum.

"Sigorta" kavraminda odedigin ucretin karsiligini alman veya almaman ile alakali bir sey yok. Yani "saglik hizmetlerinden faydalanmadim o yuzden odememeliyim" gibi bir sey olayin mantigina ters. Herkes kendi saglik hizmeti icin harcayacagi parayi kendi hesabinda biriktirmek icin odemiyor yani sigortalari. Herkesten para toplaniyor, Kimisi sanssizligindan sagligini yitiriyor ve odediginden fazlasina maloluyor sisteme, kimisi de saglik hizmeti almaya ihtiyac duymuyor. Sistem kendini boyle dengeliyor.

Bizde su anda saglik sigortasi sahibi olmak zorunlu. Aynen arac sigortasi, deprem sigortasi vs. gibi... Hizmet almama gerek olmazsa parayi odememe gerek yok gibi bir sey soz konusu degil haliyle. Calistigin donemde de saglik hizmeti al veya alma sigorta paran senin cebini gormeden otomatik sigortana yatiyordu. Yani senin icin sigortaya yatan para maasina da eklenebilirdi ama eklenmeden direk oraya yatiriliyor. Calismiyorken olan durum da cok farkli degil su anda, sadece senin elden yatirman gerekiyor. O donemde gelir testi yaptirip en dusuk ucretten borc cikartman mumkundu (ayda 30-40 liraya geliyor sanirim) ama sanirim artik gec.

Yani demek istedigim "zorunlu sigorta yanlis bir uygulama istemeyen saglik sigortasi yaptirmamali" diyebilirsin, ancan zorunlu saglik sigortasi olan bir yerde "bana yapilan sacmalik" diyemezsin yanlis olur.

Odememe konusuna gelince: Haksizlik oldugunu dusundugunde elinin cebine gitmemesini anlarim. Ancak o borc otomatik olarak silinmeyecek ve uzerine faiz isleyecek. Bakmayip unutursan o 1500 bir kac senede ucbin, besbin, onbin olur, sana zarari olur. Bence mantikli olan imkanin varsa simdi faiz islemeden odeyip sonra bir itirazin varsa yapman. Eger hakli cikarsan paran iade edilir. Boyle borclara istedigin sartlarda taksitlendirme de ayarliyorlar talep edersen. Ama sen odemedin diye silinecek degil o borc, gun gectikce artacak durdugu yerde, en sonunda devlet banka hesabindan kendi aldiginda parayi veya maasina falan bloke koydugunda yine itiraz etmen gerekecek ve hakli gorulmezsen bu sefer faizli faizli odeyeceksin gereksiz yere.

Yani duygusal degil mantikli hareket etmeni tavsiye ederim. Bunu devlete borc harc islerini ertelemis "ne olacak bakalim" diye bekleyip zarar gormus biri olarak soyluyorum. Faiz islemeden ode (veya taksitlendir), itiraz edeceksen o zaman et. Zararin minimum olur.

gss onlarca defa tartışıldı. kimse ödemiyor bunu. bir çok hataları var.
ya bir mahkemeden dönecek ya da affa girecek.

titiraprap, butun gss ile alakali basliklara ayni seyi yazdigini goruyorum. muhtemelen gss borcun var ve bir reddedis donemindesin, anliyorum. ancak insanlari inanclarina dayanarak yanlis yonlendirme derim.

gss borcu yapilandirma suresi nisan sonunda bitiyor. nisanda bu bittikten sonra "borcunu yapilandirmayan herkesin borcunu sildik! surpriz! yapilandiranlar sike sike odeyecek!" yapacaklarina inaniyorsan baya bir yaniliyorsun. baya bir siyasi intihar olur yapan kisiler icin.

Olacak seyi soyleyeyim: yapilandirma sonrasi ortaligin duruldugu ilk anda banka hesaplari / maaslara blokele yapilacak ki zaten yapilmakta olan bir uygulama. Cok ileride bir af olabilir mi? Tabii ki mumkundur. Fakat ozellikle su anda borcu olan birinin yara almadan (banka hesabindan zorla para alinmadan) kurtulmasi pek imkanlar dahilinde degil. Su an borc yapilandirma surecindeyiz, bu bitecek, aradan baya bir vakit gececek (yani bugun yapilandirma yapanlarin borclari buyuk olcude eriyecek), belki o zaman. Su an baya bir erken eger oyle bir sey olacaksa. Yani bugun borcu olanlarin cani bir sekilde yanacak. Gelecekte borclananlarin durumu degisik olabilir.

exlibris, sana donuyorum, daha once demeyi unuttugum bir sey: Gelir testi sen yaptirmadigin ve otomatik sisteme dahil edildigin icin muhtemelen seni en yuksek kademeden borclandirmislardir. Nisan sonuna kadar gidip gorusursen muhtemelen borcun 500 lira civarina duser. Onu da takside baglatabilirsin. Odemeyi dusunmuyorsan bile gidip borcunu dusurtmen uzerine binecek faizi azaltir baya, aklinda olsun.

@robokot eğer sizin dediğiniz gibi ileride gelir kaynaklarına bloke koyulması gibi bir durum oluşursa bu üç beş kişinin başına gelmeyecek. bu gün işsizlik gençlerde %20 lerin üzerinde 70 milyon nüfus var. sayıları nerdeyse milyonu bulan genç bir kitlenin gelir kaynaklarını bloke ederseniz ülkede ayaklanma çıkar. geziyi falan geçer bu sefer durum. çünkü insanın birincil ihtiyacı karnını doyurmak ikincil ihtiyacı da barınma ve ısınmadır. eğer bu kaynaklara harcayacağı paraya da bloke koyulursa patlar bu millet önünü alan olamaz. o yüzden ona cesaret edebileceklerini sanmıyorum. bu uygulama temelden mantıksız. elle tutulur hiç bir tarafı yok. siz işsiz 26 yaşındaki gence 6000 tl borç kesiyorsunuz. bunun savunulacak hiç bir yanı yok. zaten adamın 6000 tl si olsa sağlık hizmetini özel hastanede alır. hiçbirşeyi kapsamayan bu kıytırık gss ile uğraşmaz. bu insanlar banka kredisi alıp ödememezlik yapmıyor. tamamen havadan uydurma bir borç var ortada. size 3000 ötekine 6000 berikine 5000 tl borç kesilmiş. tamamen hayali sebeplerle bu borç çıkarılmış. insanlar bunu ödemiyor. ödememekte de haklılar bence. yani şöyle düşünün. yarın hiç tanımadığınız biri kapınıza dayanıyor ve bana on bin tl borcun var. hemen öde diyor. öder misiniz ? mevzu bu. insanların başına gelen şey bu.

Bunu deprem veya araç sigortasıyla kıyaslamak doğru değil. Orda bir mal sigortalanıyor. O evi ya da arabayı alırken sigorta primi ödeyeceğini bilerek alıyorsun. İstemezsen almaz, aldıysan satar, sigorta primi ödemekten kurtulursun. Dolaylı da olsa bir çıkış yolun var yani. Burda ise sigortalanan şey bir mal değil, sensin. Ne yapacaksın? Bedenini mi terkedeceksin, ana rahmine mi döneceksin?

Tek mesele zorunlu tutulması da değil. Saçmalıkları saymakla bitmez. İster duygusal bak, ister mantıklı bak, nerden bakarsan bak, ödenmemesi gereken bir paradır bu.

gss yaptırmanın zorunlu olması ve yaptırmayanların cezaya girmesi büyük sıkıntı. ben dişi kişi olduğumdan beni vurmayan uygulama. ancak bu demek değildir ki sessiz kalacağım.

mesela gss aylık ortalama 40 lira ödeyen biri için düşününce senede 480 lira gibi bir para çıkıyor ortaya. insan bu parayı kenara koyup biriktirse, gerekli bir durumda özel hastaneye giderek özel hizmet görebilir. ancak bu parayı alan devlet kişiyi de bir yerde devlet hastanelerine muhtaç ediyor.

bir de bu genel sağlık sigortası prim vs de ödemiyor. devlet yasal yoldan meşru olmayan haraç alıyor ama buna karşı çıkınca da paralelci, gezici, kemalist, alevi, ermeni vs vs oluyorsun. kendi ülkende mülteci konumunda yaşıyorsun.

@titiraprap, evet kocum yaparsin tabii, aslansin kaplansin.

@youkoso hitori bocchi, bu kiyasi gss sistemini savunmak icin yapmiyorum (zorunlu saglik sigortasi destekledigim bir uygulama degil), sigortanin mantigini anlatmak icin o ornekleri verdim sadece. "ben saglik hizmeti almadim neden odeyeyim?" mantiginin sigorta kavrami karsisindaki sacmaligini anlatmak istedim yani. Sigorta sistemi oyle calismaz.

@maxhoper, dusuncenin nerede yanlis oldugunu bir kac maddede anlatayim:

>yarın hiç tanımadığınız biri kapınıza dayanıyor ve bana on bin tl borcun var. hemen öde diyor. öder misiniz ?

Tanimadigin kisi dedigin devlet, ve boyle bir borcun oldugunu odemezsen artacagini sana onceden soylemis. Bu yuzden karsilastirman pek mantikli degil gibi geldi.

>siz işsiz 26 yaşındaki gence 6000 tl borç kesiyorsunuz. bunun savunulacak hiç bir yanı yok. zaten adamın 6000 tl si olsa sağlık hizmetini özel hastanede alır. hiçbirşeyi kapsamayan bu kıytırık gss ile uğraşmaz.

Issiz birini GERCEKTEN 6000 tl borcu olmasi icin senelerce gidip borcuyla ilgili konusmamis olmasi gerekiyor. 6000 borcun olayini sana soyleyeyim: Bu kisi gidip gelir testi falan yaptirmamis (yaptirmasi gerektigini bilmesi gerekmesine ragmen) ve sistem de onu otomatik olarak en yuksek seviyeden aylik sisteme girmis. Yapmasi gereken tek sey gidip gelir durumunu belgelemek. Kisinin geliri yoksa veya cok azsa GSS primini ZATEN DEVLET ODUYOR. Yani issiz kisi borclaniyor gibi bir sey yok. Herkesin borcu yasadigi hanedeki kisi sayisi ve hanenin toplam gelirine gore. O kisiye borc gozukmesinin sebebi gidip gelir testini yaptirmamis olmasi. Devlet diyor ki paran coksa ugrasmak istemiyorsan ben senin saglik sigortasi borcunu en yuksek kademeden otomatik ayarlayayim. Ha buna gucun yetmiyorsa gel, gelir durumuna gore borcunu ayarlayalim. Gelirin cok azsa saglik sigortan benden sen canini sikma diyor. Bu adam napiyor? Gitmiyor. Devlet de ona dedigi seyi yapiyor. Sonra vay efendim neden borc ben bunu odemem. Kimse kendinde suc aramiyor.

@lavazza

>mesela gss aylık ortalama 40 lira ödeyen biri için düşününce senede 480 lira gibi bir para çıkıyor ortaya. insan bu parayı kenara koyup biriktirse, gerekli bir durumda özel hastaneye giderek özel hizmet görebilir.

Senede bir grip olursan evet. Araba kazasinda agir yaralanirsan ne olacak? Ozel hastaneye 2 ev parasi verebilecek misin?

Tekrarlayayim, ZORUNLU saglik sigortasini destekleyen biri degilim (hukumeti de gunahim kadar sevmem), ancak koca koca yetiskin insanlarin sigortanin mantigini anlamiyor olusu (o parayi kenara koysam ozel hastaneye giderim vs. dusuncesi ornegin; sigorta gucunun yetmeyecegi durumlarda kendini bulma ihtimaline karsi yapilir) veya basit devlete borclanma, burokrasi vs gibi konularda bu kadar deluzyonel olmalari hakkaten baya tuhafima gidiyor. Sinirlenmeyi anliyorum da duygusal davranip kendi kisisel zararini arttirmanin aciklanir yani yok.

Gittik güzel kardeşim gittik. Bak canlı örneğiyim ben. Bu uygulama çıktıktan sonraki ilk ay gittim ben gelir testi başvurusu için. Baktılar bilgisayardan, dediler ki sana gelir testi yapmaya gerek yok, ananın arabası, babanın arsası var, ayda 200 bilmem kaç tl ödeyeceksin. İtiraz dilekçesi de verdik. Ses mes çıkmadı. Bir sürü insan var böyle. Götünü kaldırdı/kaldırmadı meselesi değil bu. Kaldı ki götünü kaldırmayana da bunu yapmaya hakkı yok.

"Gelirin cok azsa saglik sigortan benden, sen canini sikma" dedikleri falan da yok. Geliri az olandan da para alıyor neticede işte. 40 lira ya da 200 lira ne farkeder? Öyle de haraç, böyle de haraç. Sanki 40 tl ödenmesi normal gibi konuşuyorsunuz. Değil.

Sigortanın doğasından bashediyorsunuz; kapsamı aynı olan sigorta için neden biri 200 tl ödesin, diğeri 40 tl ödesin? Sigorta aynı kıytırık sigorta değil mi? İyi niyet mi bu şimdi? Anlayış mı göstermeliyiz buna?

Ayrıca ana-babamın gelirinden, malvarlığından sana ne? Sigortayı bana mı yapıyorsun, anama mı yapıyorsun? Benim ne gelirim var ne malım. Dikkate almıyor adam. Olur mu böyle şey?

"Araba kazası geçirirsen ne olacak?" diyorsunuz. O kazayı geçirmem halinde masrafları cebimden karşılamayı göze alıyorum ben yahu. Devlete ne? Kaldı ki şu an bir araba kazası geçirsem zaten masrafları cebimden karşılamak zorundayım, çünkü primleri ödeyemediğim için genel sağlık sigortam kilitli durumda. Faydalanamıyorum. Bu kısır döngüyü yaratan da devlet.

Dediğim gibi, defoları saymakla bitmez. Tek problem zorunlu tutulması değil bunun. Sanki öyleymiş gibi konuşuyorsunuz. Baştan aşağı dolandırıcılık bu.

@robokot olayı tartışma boyutuna taşımak istemiyorum ama o 6000 tl borcu olan genç benim. demişsiniz ya gelir testi yaptırmamıştır o falan diye. 2012 şubatında bu kanun çıkar çıkmaz gittim gelir testimi yaptırdım. hani demişsiniz ya devlet size söylüyor borcunuzu diye devlet bana borcum olduğunu da söylemedi ben gittim rica minnet öğrendim. yani yazdığınız şeylerin tamamı uydurma kalıyor bu durumda. hiç de öyle toz bembe değil yani gerçek hayat. burada gerçekte yaşanmış olan olayla anlattıklarınız birbirini hiç tutmuyor malesef.

bi de demişsiniz ya senelerce o borcunu sorgulamamıştır diye. zaten kanun çıktığında borç sorgulama sistemi diye birşey icad edilmemişti daha yıl 2012 çok değil. 22 ay içinde sistem oturdu. borcu sorgulayabildik internetten. 6000 tl yi çaktıklarını gördük. ondan öncesinde ise ne bir bildirim yapıldı ne bir gelir testi sonucu ile ilgili bilgi verildi. ne internette ne de diğer yayın organlarında bu konuyla ilgili bilgilendirme yapıldı. işin ilginci bu işte çalışanlar bile kanuna hakim değildi daha o yıl. zaten bir sürü yalan yanlış işler yapmışlar. ayrıca kanun bile şimdiki gibi değildi. bir çok değişiklik yapıldı daha sonra. ha bu arada zaten bunları anlamayacak işi takip edemeyecek kadar cahil bi insan da değilim. master seviyesinde ağır bi eğitim almış biriyim tamamı üniversiteden çıkmış bir aileden geliyorum. eğer bi bildirim olsaydı bilirdik yani.

şimdi diyeceksiniz ki e itiraz et kardeşim. itiraz etmeye çalıştım itirazımı kimse kabul etmedi. adam yerine koyan olmadı açıkçası. beş kuruşsuz bir öğrencisin o dönem neticede. en son dilekçelerle hatırlı gönüllü kişilerle sesimi duyurabildim. hoş oradan da bir sonuç alamadım. en son mahkeme noktasına geldik.

ayrıca şöyle demişsiniz Tanimadigin kisi dedigin devlet, ve boyle bir borcun oldugunu odemezsen artacagini sana onceden soylemis. Bu yuzden karsilastirman pek mantikli degil gibi geldi. . önceden söyleyen de olmadı ya neyse ... devlet gelse yarın neyin var neyin yok alacam dese verecek misin. aa devlet ya yabancı değilmiş al senin olsun mu diyeceksin. ben öğrenciyken 6000 tl benim için servet değerindeydi. ben o kadar parayı bir arada görmemişim devlet benden bu parayı istedi. hem de gelir testi falan yasalar ne diyorsa hepsini harfi harfine yaptırmışken. şimdi kim haklı devlet mi.

bir de bana söyler misiniz bunun mantığı nerede? yani şurada savunulacak birşey arıyorum. gerçekten arıyorum. bulamıyorum. şu an en basitinden grip olsam hastaneye gitsem bakmayacaklar biliyo musunuz ? bu borcu öde öyle gel diyecekler. yahu hastayım ölüyorum ?! yok. borcu öde öyle gel. e çalışmıyorum para kazanmıyorum ödeyemem ?! o bizi ilgilendirmez kanun böyle! paran yoksa öl diyor kanun. bana buradaki mantığı açıklayabilecek var mı ?

olayın mekanizması şu şekilde işliyor. anlatırken bile saçma geliyor insana. işin varsa sorun yok. devlet zaten maaşından kesinti yapıp senin sağlık haklarından yararlanmanı sağlıyor. sorun şurada başlıyor. ya işin yoksa? işin yoksa gelirin yani paran da yok demektir. devlet bu durumda başlıyor veresiye defterine yazmaya. sana böyle afaki bir borç çıkarıyor ve bunu olmayan paranla ödemeni istiyor. artık çal çırp hırsızlık yap, yan kesicilik yap orası sana kalmış nası ödersen öde diyor. yoksa sağlık hizmetlerini rüyanda görürsün. ölüyorum desen sana bakmam diyor. gss bu. bunun devletteki adı gss halk arasında haraç denir buna. para kazanmayan adamdan para istemenin mantığını açıklayabilsinler gidip ödeyelim. fizik kurallarına aykırı bi iş bu. boş tencereden yemek yemeye çalışmaktan farkı yok.

uzattım ama son olarak şunu da diyeyim en sona şu minvalde birşeyler yazmışsınız ya sigorta gelirinin üzerinde sağlık gideri olduğunda onu öder mantığı budur . GSS hiç birşeyi kapsamıyor. grip nezle gibi temel sağlık sorunlarıyla bunların bir level üstündeki bir kaç hastalığı kapsıyor. eğer başımıza ciddi bi iş gelse devlet bunu ben ödemem diyip kenara çekilecek. çünkü sigorta kapsamında değil. en basitinden göz ve diş ile ilgili sorunlar sigorta kapsamında değil. esasen sigorta kapsamında işe yarar hiç bişey yok. çöp bir sigortaya zorunlu para kesiliyor. grip nezle türevi hastalıkların da ilaçları zaten 20 lira falan tutuyor. 6000 tl nerede 20 lira nerede. hesap ortada. bunun neresinden tutarsanız elinizde kalacak. tamamen fiyasko.

totalwar.wikia.com

askerlere cesaret vermekle ilgili bi görevi var.

Mesela Roma ile Hunlara ait bir yeri fethettin diyelim. E fethettiğin şehir komple pagan tabi. Sen de Hristiyan olduğun şehir rahatsız oluyor ve sürekli isyan çıkarıyor. Bunu önlemek için alıyorsun papazı koyuyorsun fethettiğin şehre. Zamanla o şehirdeki pagan nüfus Hristiyanlaşmaya başlıyor ve dolayısıyla halk/yönetici arasındaki din farklılığı giderildiği için şehirdekilerin mutluluğu artıyor, isyanlar bitiyor.

Az para da cok para ile ayni yuzde ile kazanacak ya da kaybedecek. Niye biri degilken digeri yalan olsun?

keşke dediğin gibi olsa ama hayat bilgisayar oyunu gibi değil.

Çok basit bir örnek vereyim. Dolar diyelim ki sene başında 2.30 sene sonu 2.40 oldu.

Yıl içinde 2.70'e çıkması, 2.10'a inmesi halinde pozisyon almak mı kazançlıdır, yoksa beklemek mi? Dolarda yıllık % 4.5 artış var ama yıl içinde %15'lik bir kazanç söz konusu.

hayır değil. maruz kaldığın piyasanın kullandığı işletme ve hammadde bedellerinin senin alış fiyatına yansıması için belirli bir zaman geçmesi gerekir. herhangi bir para veya değişim değerinin diğeri ile ilişkisi üzerinden edinilen fark ise değişimin yapıldığı an itibariyle oluşur. değişimin yapıldığı an ile reel fiyatların yansıması arasında geçen süre boyunca, değişimin yapıldığı öz kaynak da fiyatlardan dolayı yıpranır ancak söz konusu kar yıpranmaz.

Bir diğer durum da değeri düşen para biriminin elde tutulması sonucu o para biriminin sabit kalmasından dolayı zarar etmeye karşı önlem geliştirmektir.

doların dalgalanması ile gerçek yaşam anlık olarak dalgalanmıyor. 100 liran var 50 dolar aldın. doların fiyatı arttı bozdurdun 120 lira sahibi oldun. bu işlem bi kaç günde gerçekleşti. dolayısıyla yediğin cipsin fiyatı hala iki üç gün önce olduğu gibi 2.5 lira. yalan değil yani. büyük meblağlarda bu binlerce tl lik fark yaratıyor. sırf bu kur farkıyla parasına para katan var. sadece dolar euro değil. uluslararası dolaşımdaki bütün para birimlerini alıp satarak kur farkından faydalanan insanlar var. temel mantık basit. ucuza al. pahalıya sat. önemli olan hangi kurun hangi zamanda değer kazanacağını önceden bilmek. değer kazanacak kura çevir bekle. değeri artınca sat. diğer kura geç bekle. mevzu bu şekilde işliyor.

www.youtube.com

öncelikle tabii ki parayı korumak için döviz almaktan bahsetmiyorum. o enflasyondan korunmak için yapılan bir şey. bahsettiğim yok 50 bin liram var dolar alayım mı, yok 4000 dolarım var satayım mı diyenleri anlamaya çalışmak :)

cevap: iyi de bu çok saçma değil mi? bütün yatırımlarda ticarette şunda bunda ya ithalat ihracat ya da hiç olmadı döviz üzerinden yapılan alışverişler büyük rol oynuyor. doların 2 liradan 2,5 liraya çıkması o cipsin bütün üretim sürecindeki masrafları baştan sona değiştirecektir. ayrıca kar eden adam değeri düşmüş paradan kar edecektir. ürünü bugüne göre pahalıya almış, düne göre ucuza satmış olacaktır. sonunda birileri bir şeyler kaybediyor yani. burada adaletsiz bir şeyler var. niye herkes fiyatlarını atıyorum dolarda yaşanacak her 0.10'luk artışa göre güncellemiyor? araba, gayrimenkul gibi piyasalarda işler daha ciddi değil midir? boğaz manzaralı, tl üzerinden satılan 1 milyonluk evin fiyatı doların 2,25 ve 2,50 olduğu sürede artmamış mıdır? artmazsa bunu satan adam enayi değil midir? o evi sırf türk zengini değil petrodolarlı arap ebu karton bin mukavva da almayacak mı? fiyatların devamlı arttığı dönemleri 90'larda yaşadık. bugünkü değişim o kadar gözle görülür değil belki, kuruş kuruş gidiyoruz henüz de, fiyatların güncellenmemesini tam çözemiyorum. ben bu sorunun benzerini burada daha önce de sormuştum o defa da herkes piyasa kendini ayarlıyor diye cevap vermişti. durun onu bulayım siz de bana aradaki farkı söyleyin.

heh buyurunuz. www.eksiduyuru.com

neyini anlamıyorsun kardeş ? 5,000 dolar kadar paran varsa. doların artacağını düşünüyorsan düşükken alırsın, yükselince satarsın. ayfon ya da benzin alıp evde mi depolasın?

merhaba. saat 9 gibi 2401 den 20000 dolar aldım tayyip zıplatır zıplatmaz vurdum kactım 520 tl kar var bir kaç saatte, tepki satışı olur diye tırsmasaydım keşke bi ben sattım anasını satayım ama böyle böyle işte 100000 dolarla 2400 tan alış yapıp 2460 ya kadar durabilen acayip karlı çıkar yani, buna short diyorlar yapan çok var. normalde bu kadar kısa süre içinde olmuyor ama olmuyor ama bu yıl cok dalgalı.

doviz kurunun degismesinin fiyatlar uzerine aninda etki etmemesinin sebeplerinden bazilari da sirketlerin bazi dalgalanmalari absorbe edebilmeleri ve dolar kuru degisimlerini kendileri icin stabil hale getirecek onlemler alabilmeleri. ayrica yuksek rekabetin oldugu piyasalarda sirketler maliyetlerindeki degisimleri o kadar da rahat fiyatlarina yansitamazlar.

ev konusuna gelince, piyasada o fiyattaki evler satisa doviz uzerinden cikiyor. ancak teorik konusmak gerekirse evi dolar degistiginde tl cinsinden ayni fiyata satan adam enayi degildir cunku demek ki dolar degismeden once o fiyata satamamistir. evin fiyati saticinin soyledigi rakam degil, alisverisin gerceklestigi rakamdir.

normal

bios üzerinden ramlerin çalışma frekansına bak. düşük frekansta çalışıyor olabilir, çok yüksek cl zamanı ayarlanmış olabilir vs. gerekiyorsa değiştir.

Ek program yapar genelde. Bende iobit unlocker yapıyordu mesela.

sağ tıkladığından çıkan menüde bi takım program isimleri göreceksin onlardan biri yada birkaçı menünün gecikmesine sebep oluyor çok büyük ihtimalle. bu bilinen bi sorun.

kırpmak daha insancıl bence, tabii insani şartlarda yapılırsa. neticede koyun yaşamaya devam ediyor, tüyler zamanla yerine geliyor. ama pastırma da çok lezzetli de bence pastırmada koyun eti kullanılmaz. daha daha iyi olur.

Bence sen hiç et yeme. Bu yazdığından da anlaşıldığı üzere et yemiyorsundur.

Yok öyle olmuyor. İkisinde de büyük sıkıntı var.

Doğrusu şöyle; koyunu kırkmayacaksın, öldürüp yemeyeceksin, sağıp sütünü içmeyeceksin vs vs.

İkisi de gayet normal.

bugün bir haber okudum. ingilterede bir yerde helal kesim yapılan yeri gizli kameraya almışlar. koyunları bayıltmadan kesiyorlar diye yaygara koparmışlar.
koyunu bayılt. önce kırk. sonra kes ye.

sordun soru anlamsız.
hayvana eziyet etmek başka, kurban etmek başka.

sanırım attığınız taş bana. sizinle ilgili bişey yazmıştım, onu hatırlayıp yazmış olabilirsiniz bunu. olmaya da bilirsiniz bilemiyorum.
evet müslümanın, en azından kendime öyle diyorum, ve günümüzde yapılan hayvan kurban etme şeklinin de vahşice olduğunu düşünüyorum. her konuda olduğu gibi müslümanların çok çok büyük kısmının cahilliğinden kaynaklı bi durum bu da. ben süperim, her şeyi çok iyi biliyorum demiyorum ama en azından iyiyle kötünün ayırdına varabildiğimi düşünüyorum.

eksisozluk.com + www.youtube.com

koyunun tüyünü kırpmak için bayıltmana gerek yok. yere yatırıp kırptığında zaten hayvan hareketsiz duruyor. hoşuna gidiyor o işlem. dolayısıyla kırpmamak aşağılık bi hareket olur. aşırı yünlendiklerinde kaşıntı yapıyor ve sıcak basıyor hayvanı çünkü.

borçla borç kapatilmaz derler. Bence bu aylik, kredi kartinin sadece askerisini ode. macbook acil degilse onu biraz beklet.

kredi de kredi kartı da bekleyebilir. yani hepsini bir ayda kapatmana gerek yok. yapman gereken şey ciddi bir şekilde kemer sıkıp eline geçen tüm parayı borçlara yatırmak. borç verebilecek bir tanıdığın varsa, ondan borç almak iyi olabilir. yani en azından faiz maiz işlemez. tabii güvendiğin ve aynı zamanda sana güvenecek birinden al, canın sıkılmasın sonra.

işe toplu taşımayla gitmeyi düşünmez misin, öyle bir imkanın varsa? ayda 125 etmeyecektir toplu taşıma. 50 lira kurtarsan bile kar. yemekten, gezmeden tozmadan, yol masrafından kısman lazım.

kredilerine de kredi kartına da faiz binecek ama bence 300 ödeyip 10 lira faiz binmesini göze almak, hiç ödememekten veya yeni borç almaktan daha mantıklı. benim de kredi kartı borcuma defalarca faiz bindi ama işte bi' parça şurdan bi' parça burdan derken hop temizledim.

aylık gelirini yazmışsın ama gider kalemlerini de yazman lazım. atıyorum şu an ev kiran 1200 liraysa, 200 lira da fatura geliyorsa bu parayla düzlüğe çıkamazsın. ama 3 kişi kalıyorsunuzdur, faturalarla birlikte ev masrafın 650-700 lira bandındadır, ayda 400 kendin yersin kalan 1000 lirayla çatır çatır borç ödersin. 3 ayda 3000 lira eder. hepsini kapatırsın. faiz 50 lira biner 100 lira biner. 5000 lira binecek değil ya.

@der meister bütün giderlerim bunlar başka yok. işe toplu taşıma çok uzun sürüyor + 2 veseyet aylık akbille aynı para zaten.
nerdeyse 2 aydır hiç dışarı çıkmıyorum zaten para harcamamak için.

benim biran evvel bunları bitirip az da olsa para biriktirmek istiyorum. sonuçta bunları tamamen bitirsem de 1500-1600 tl giderim olcak. bana kalan 500tl.

tek isteğim şu borçlar biran evvel bitsin dayanamıyorum artık.

sahip oldugun bazı şeyleri satmayı düşünebilirsin.
insanlar bu durumu çok dramatik buluyor ama bence gayet normal.
Atıyorum güzel bi kol saatin vardır; satarsın yani. bunda bir şey yok.
ya da okuyup bitirdiğin bir daha da muhtemelen okumayacağın kitapların vardır; satarsın gider.

insanlar nedense bir şeylerini satmayı çok zavallı görünmek olarak algılıyor. oysa ki gayetle makul bir şey bence paran varken satın aldığını para kazanmak için satmak.
borçsuz olmak daha güzel bir his kitap sahibi olmaktan.
düze çıkınca yine alırsın istediğin kitapları.

kullanmadığın şeyleri sat.
hiç giymediğim kotları, ayakkabıları, montları sahibinden.com'dan, donanımhaberden satabilirsin.

sgk borcunu bi geç.

kredileri ödedik 1300 tl.
kredi kartının asgarisinin biraz üzerinde yatır 250 tl gider ona.
telefon faturası 50 tl.
motoru sakin kullan bu ay 125 tl de ona gitsin.

toplam : 1725 tl eder.
2100 tlden geriye 375tl kalıyor cebinde. onunla da zaruri ihtyaçlarını alırsın. kurtartdık bu ayı bi de para artırdık. ya bu arada hattını başka operatöre gidip değiştir. taahhüt yaptır. 25 tl ye iner o telefon paketi.

bi de macbook un klavyesine 300 tl verme bu yoklukta. idareten 50 liralık usb kablolu/kablosuz bi klavye al şu artırdığım paradan. onu kullan. mantık.

Ya sahsen ben kendi adima siddete meyilliyim bu nedenle biliyorumki bizim adalet sistemi cok dandik ya. Tamamen rant ve torpil ve rusvet uzerine kurulu :)

devlet ile ilgili herhangi bir kuruma zerre güvenim yok.

Kendi adıma konuşmak gerekirse iki sene önce dolandırıldım. Dolandırıcı ile ilgili elimdeki tüm yazışmaları, ödeme dekontunu, kimlik bilgilerini şikayetime ekleyerek dilekçe verdim. İki sefer takipsizlik kararı çıktı itiraz ettim en son yapılan incelemelerde bilmem ne sayılı kanunun x sayılı maddesi uyarınca kesin karar çıktı ve hakkımı aramayı bıraktım artık. Adalete güvenim vardı bu olaya kadar ama artık güvenmiyorum..

kendi cevabını kendin vermişin reyis. bu ülkede polatlar deli yürekler boşuna sevilmedi. halkın tümü itiraf edemese de adalete güvenimiz hiç birimizin yok, ondan ötürü kendi kendine adalet sağlayan mafya bozuntularına polisten daha çok saygı duyuluyor. en bilinen örnek, sedat pekere olan sevgi -nette geyik yapsalar da- gerçekten azımsanmayacak kadar büyük.

ikincisi bence. yani buradaki şiddete meyil, suçun hukuk yöntemleriyle tatmin edici derece (hatta belki de hiç) cezalandırılmayacağına olan inançan ileri geliyor. ve mağdurun da korunmayacağı inancı var tabii. Hukuk sistemi gücü parası olana geçmiyor ki, mağduru daha da mağdur edip suçluyu neredeyse ödüllendiren bir ülke burası. özellikle tecavüz, kadına şiddet vb vakalarda.

yol verdiği adam tarafından 6 yerinden bıçaklanan babam için karakolda, adamlar pislik. adresini bulur çoluğuna çocuğuna musallat olurlar. devlet koruyamaz. canın sağ kurtulmuşsun. vazgeç bu işten denildikten sonra hiçbir şekilde bu ülkede adaletin ve güven ortamının olduğuna inanmıyorum.

durduğu yerde babamın elini kullandığı kamyonla babamın taksisinin arasına sıkıştırıp, elini paramparça eden adam takipsizlik kararı yüzünden cezasız kaldıysa bu ülkenin adaletine inanmıyorum.

arkadaşımı, babasını, kardeşini, abisini, kendisini bıçaklayıp, yengesini yumruklayan, abisini sakat bırakan adamlar savcı tarafından zırt pırt serbest bırakılıyorsa, o adamlarla aynı sokakta karşılaşmalarına sebep oluyorsa, bu ülkede adalet yoktur.

köpeğe, ördeğe tecavüzün mizah haberi gibi algılandığı ülkenin insanları adalet tesis edemez.

Bu ülkedeki hiçbir kuruma güvenim yok. Hele hukuk ve kolluk kuvvetleri sistemi ösym ile yarışır.

Ayrıca hukuk demek adalet demek değildir her zaman. Hatta çoğu zaman demek daha uygun. Hukuk medeni insanların yaşadığı toplumlarda düzeni sağlar. Onun dışında güçlüyü korur sadece.

Şiddete meyilli değilim. Başıma gelmesin, yoksa pusup kalırım. Adalete güvenim sıfırın da altında. Polisle davayla işim olmasın diye dua ederim.

Bundan 15 sene kadar once ablamla beraber İstanbul'un Avrupa yakasındaki aile evimizden işyerlerimizin taşınması sebebi ile Bostancı'ya taşındık. Annem-babam arada gidip geliyorlar ama temelde evde ikimiz kalıyoruz. Bir akşam vakti polisin biri geldi, polis balosuna bilet satmak istiyor. Yok-mok dedik. Adam dedi ki "ben özellikle akşam vakti geldim, görüyorum ikiniz de çalışıyorsunuz gün içinde gelsem ev boş" bu ne demek lan! En büyük mafia polis, kimse bana tersini kanıtlayamaz.

O olayın Türk adaletiyle alâkası yok. İsterse Amerika'da isterse Norveç'te olsun. Elden verilmiş parayı hangi ülkenin yasası geri aldılabilir? İşin içinde yaşlı ebeveynlerin kulağına gitmemesi de var. Varsa görüntülerin ortaya çıkmaması ve ailenin kulağına kızınız orospu tarzı bir söylemin gitmemesi için uğraşıyorlar.(orospu kısmı ynalış anlaşılmasın benim ithamım değildir ama aile kulağına gidecek olursa kız haklı da olsa bu şekilde bir muhabbet dönecek) Ha belki diğer ülkelerin adaleti şantaj ve olay sonrası durumda kadını korumada daha etkin rol oynarlar bilemiyorum ama o parayı aldıramazlar. O yüzden yasa dışı araçlara başvurmak elzemdir bu durumda.

Ama olaydan bağımsız olarak cevaplayacak olursam, hayır efendim yok.

Benim yok. Şu anda başıma herhangi bir iş gelse, bunu gidip ne anlatabileceğim adam akıllı çalışan bir kurum var, ne de derdimi anlattım diyelim, bunun sonucunda hakkımı zamanında alabileceğim bir yapı var. Kısacası elbette ilk işimiz olayı hukuki boyutta çözmek, ama bunun olamayacağına inanan bir insanın hukuk dışı hakkını araması da en büyük hakkı. Yeter ki bunu yaparken başkalarının hakkını ihlal etmesin.

Türkiye'de bireysel veya kurumsal, adalet/adillik tamamen bitmiş bir kavram. O nedenle kişi bazında da kuramsal seviyede de pek güvenim yok.

Ekimbebesi'nin yaşadığının aynısı başıma geldi, bütün delilleri (dekont,yazışmalar) savcılığa verdim, takipsizlik kararı çıktı, itiraz ettim ordan da bi şey çıkmadı. türk adaleti herhalde "git gırtlağını sık al" demek istedi diye düşünüyorum.

guvensizlik

Brk37 daha yanlış olabilir miydin diye bakıyorum, deneyebilirsin ama başaramazsın sanırım

"Kimse en ufak bir davayı izlemez, protesto için mahkemeye gitmez..." benim dava izlemem ya da protesto için mahkemeye gitmem gerekiyorsa o sistem güvenilmez, dışarıdan müdahale olmadan kesinlikle doğru işleyemiyor demek. yani bu durumda, adaletten şikayetçi olanlar iki yüzlü değil, hukuk sistemini, hukuk dışı şekilde baskı ile düzgün çalışır halde tutmamızı isteyen hukukçular işgüzar oluyor.

yok. ikinci nedenle.

sadece şunu aklında canlandır. bir işçi bir bakanı yada bir iş adamını dava edecek ve bakan yada iş adamı suçlu bulunup cezalandırılacak. böyle birşeyin türkiye'de olabileceğini hayal edebiliyo musun ? adalet mevkiye, makama, zenginlinliğe göre eğilip bükülebiliyor. kamu görevlisi bir adam öldürdüğünde cezalar alt limitten, indirimler üst limitten uygulanırken işsiz güçsüz bir adam eğer bir başka adamı öldürürse cezalar üst limitten indirimler alt limitten uygulanıyor ve daha fazla ceza alıyor. suç aynı suç. ceza değişik. o zaman adalet dediğimiz şey tam da adil bişey değil sonucu ortaya çıkıyor.

notta yazmışsınız evinizin kapısı kırılmış eviniz yağmalanmış polis bir bardak soğuk su iç demiş. eğer siz çok varsıl bir insan olsaydınız önemli bir mevkide bulunsaydınız polis aynı gün size bi hırsız bulurdu. bu normal geliyor değil mi. aslında çok anormal bi durum ama türkiye'de o kadar kanıksanmış birşey ki artık normal geliyor bu bile.

devlet kurumunda çalışan onca akrabam eşim dostum olmasına rağmen hiçbir devlet kurumuna güvenmiyorum.

adaletin kanunun hırsızlara çalışmayıp bana çalışacağını biliyorum. tam tersi olsa rahat rahat yırtacağımı bilsem kendi adaletimi kendim oluşturur ağızlarına sıçarım hepsinin, samimi söylüyorum bunu.

ülkenin en büyük sorunu işsizlik, ekonomi, terör, paralel vs değil doğru çalışmayan adalet sistemidir.

@brk37 mükemmelsin hocam. alıntı yaparken ağız yamultarak "yea" ekleyince 10 numara savunma yapmış oluyorsun. diz çöktüm, tövbe istiyorum şimdi.

4+1 yılımı buna verdim. suçlu ben olmayacağım kafası ile suçlayacak başkasını bulma arayışı seninki. eğer ben tekrardan müdahil olmadan hukuk hakkımı koruyamayacaksa, hakkımı koruması için benim dahil olmam gerekiyorsa o sistem başarısız demektir. lafı dolandırmaya gerek yok.

normalde başka karar verecek olan mekanizma benim orada bulunmamın baskısı ile "adil" karar verecekse o sistem hatalıdır arkadaşım. kendimizi kandırmamızın hiçbir mantığı yok.

Devletin hiçbir kurumuna güvenim yok.

false

Dizel araç devirli kullanılmaz, zaten devir aralığı benzinliye göre daha düşüktür.

Aracında turbo varsa, turbonun açtığı devirden torkun düşmeye başladığı devire kadar olan aralıkta kullanırsan performanslı ve keyifli bir sürüş elde edersin.

Dizel aracı devirli kullanmak ancak yakıt sarfiyatına sebep olur. Dizel motorun devir aralığı araca göre değîşmekle birlikte bellidir bu aralıkta kullanmak îdeale yakın bir kullanım sağlar

kullanım kılavuzunda yazıyor ideal devirler, bizimki 1700 mesela. ama kullanırken çok düşük devirde kullanıyormuş hissi veriyor.

yanlış.

şehir efsanesidir.
öyle olsaydı bugün 6 ileri otomatik şanzıman bir araba, eğer sert sürüş yapmıyorsanız 60-70km saat hızla 6ncı vitese ekonomi için kendi atıyor. turbonun icadından önce uydurulmuş şeyler, şu an yalanın kuyruklusu yani.

kim demişse yanlış demiş. dizel yüksek devir için tasarlanmış bir motor değil. kaldı ki yüksek devirde yeterli hava alamamak, yakıt hava karışımının ideal olamaması gibi bir takım teknik sınırlayıcıları var. bu yüzden turbo dizeller üretildi. ottolara kıyasla düşük ve yüksek devirler arasındaki tork değişimi daha az ve torku yüksektir. beygir gucu kıyaslamasında ise düşük devirlerde ottoya nazaran yüksek beygir gücü üretirken belirli bir devirden sonra ottolar daha yüksek beygir gücü üretmeye devam etmelerine rağmen dizel güçten düşmeye başlar. bu da zaten yakıt hava oranındaki dengesizlikten ve yanmayla ilgili bi takım kompleks olumsuzlardan meydana gelmekte. dolayısıyla yüksek devirde kullanmak iyidir diyen adam motoru bağırtmayı seven bi adam olsa gerek. bilgi yanlış. ottolarda ise tork nispeten daha yüksek devirlerde hızla artış gösterir devir daha da yükseldikçe tork yeninden belirgin biçimde düşüşe geçer ancak beygir gücündeki artış yüksek devirlerde dizele nazaran daha uzun süre artış eğilimi gösterir. bu sebeple ottolar dizele kıyasla daha yüksek devirlerde kullanılabilirler. ancak ottolarda dahi yüksek devirde kullanmak iyidir diyemeyiz. her motorun optimum bir devir yük oranı vardır. en ideali o devirde kullanmaktır.

2000 deviri geçince vites değiştiriyorum ben. değiştirmezsem yakıt tüketimim artıyor

gonder gelsin.

bi low pass filter uygulasan sanki toparlanır gibi.

@maxhoper: eve gidince yapacağım da bana şimdi lazım.

Golf almazdım o kesin. Bu kadar overpriced bir araç daha yok piyasada. Onu alma bence. Ha İkinci elde anında gider ama değmez bence o fiyata. Alfa romeo on numara araba. Onu alırdım ben.

satışının kolaylığı, servis kalitesi, marka güveni vs. derken elbette golf öne çıkıyor. golf o parayı hak ediyor mu? kesinlikle hayır ama gidiyor diye o fiyatlara çıktı maalesef. kapısından tok ses geliyor diye araba mı alır hıaaa..!

tahminim bu arabaların arasında en güzeli alfa romeo'dur lakin arabayı sıfır alıp 2. elde sattığında değer kaybın golf'e ve astra'ya göre çok daha fazla olacaktır.

astra hakkında da pek olumlu şeyler duymadım.

İşte bizi gözümüz kapalı AR Giulietta almaktan alıkoyan şey tam olarak da bu. İkinci el piyasası iyi olsa diğer seçenekleri düşünmeden Giulietta alacağız ama gel gör ki aracın ikinci eli resmen yok.

Golf'ün de ikinci eli çok iyi gidiyor. Fakat dediğiniz gibi araç resmen overpriced.

Opel Astra ise BMW, Mercedes ve Audi bütçemizi aştığından, fakat Almanlara olan güvenimden finale kalmayı başardı. Tabii kullandığı motor kimindir vs. o kadar derin bilgim yok.

Yakın zamanda falan satacaksan golf, astra, alfa.

Bende para bol, arabamı satmam dersen alfa, alfa, alfa.

Bu arada Astra'da multijet motor var benim bildiğim.

Alfa'yla aynı motor yani.

fakirsen golf, arabadan anlamıyorsan astra, keyif için giulietta.

Alfa severim ama gidip sıfır almam, onu baştan eleyelim.

Boş bir golf alacağıma aynı fiyata daha donanımlı bir astra alırdım.

Astra 1.6'nın 95 110 ve 135 beygirlik 3 versiyonu var. hangisini alacağına göre tercih sırası değişebilir elbette ancak yeni astra serisi güzel oldu. benim tercihim astradan yana. fakat 110 veya 135 beygir seçeneklerini değerlendirmek şartıyla. golf her zamanki gibi pahalı. alfa ise ikinci el piyasası olmayan bi araç. piyasada eski model alfa göremiyor olmak da insanı düşündürüyor. tasarımcıları çok iyi iş çıkarıyor ama dayanıklılık konusunda sıkıntıları var sanırım.

nasıl öğrenci belgesini kabul etmediler anlamadım. çevremdeki herkes öğrenci belgesi ile borçlarını sildirdiler. sgk'ya dilekçe ile başvurursunuz olmadı, illaki silecekler öğrenci olduğun dönemi. paraya çok sıkıştılar herhalde, ne koparırsalar o anlayışıyla çalışmaya başladılar.

2012 yılı bu saçmalığın icad edildiği yıl. o yıl gelir testi yaptıran yaptırmayan herkese borç çaktılar. devletteki mantık şu. biz herkese mümkün olan en yüksek limitten borcu yükleyelim. yanlışlık olduğunu düşünen varsa itiraz etsin dava etsin gelsin gitsin sürünsün bi şekilde sildirebiliyorsa sildirsin. bakın şaka değil devletin mantığı bu. Aynı devlet istediği vakit senin giydiğin boxer'ın rengini sana söylüyor ama 2012 de kim öğrenciydi kim değildi bilemiyor. Neymiş sgk ya gidip öğrenci belgesi gösterecekmişiz. devlet üniversitesinde öğrenci olan adam aynı devlete belge gösteriyor.

Hoş ben gösterdim benimkini de silmediler. Şu an mahkeme aşamasına geldik.

suriyelilerin sağlık giderleri tam karşılanıyor.
biz muayene bile olamıyoruz. üstüne borçlanıyoruz.
5 kuruş ödemem.

Öğrenci belgesini kabul etmeme gibi bi şansları yok. Her öğrenci bu şekilde sildiriyor. Tekrar git mutlaka.

Bir de eğer parti time çalışıyorsanız kalan günlerin sigortasını yine cepten ödemek lazim. Ama sen sigortam yatmiyor drmissin. Yani sigortasiz calisiyosan ve 25- isen borç çıkmaması lazim. Sen çalıştığını söyleme yine de.

1. pazartesi o borcu yapılandırma için son gün. bir dilekçe yaz. basit olsun. "ibraz ettiğim öğrenci belgesi ile bu borcun silinmesini istiyorum" yaz dilekçeye. sonra sgk'daki evrak kayıt bölümüne git. de ki:

- Ben bu dilekçeyi kayıt ettireceğim size ve evrak kayıt numarası verin siz bana.
Vermeyiz felan derse de savcılığa suç duyurusunda bulunurum. görevinizi yapmıyorsunuz dersin.

Peki neden kayıt numarası istiyoruz? çünkü senin sgk'ya yapılandırma süresi içerisinde başvurduğuna dair delil o dilekçe. sakın kayıt numarası almayı unutma. tamam biz halledeceğiz filan derlerse de "yok kardeşim benim dilekçemi kaydedin ve kayıt numaramı verin" de.

2. 2012 yılında öğrenci değilsen o borçlar silinmez. en fazla yeniden yapılandırırsın. taksitlere bölerler vs.

3- part-time çalışıyor olman onları ilgilendirmez. sigortan yatmıyorsa adamlara part-time çalışıyorum deme. eşşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme. gidip senin çalıştığın yere kaçak işçi çalıştırıyor diye kazığı sokmasınlar.

4. memur canı sıkıldığından sormuş kaç yerde öğrenci olduğunu. "sanane kardeşim, istediğim yerde öğrenci olurum, sen işine bak" de geç.

5. pazartesi öğleden önce hallet. hatta sabah git. pazartesi son gün olduğu için acayip yoğun olabilir. kaymakamlık vs. de gidebilirsin. erkenden başla güne.

@nakippoyraz hayır, o yıl öğrenci değildim. yerleşememiş, tekrar sınava hazırlanıyordum.
eyvah o zaman, bittiğimin resmi.

Çalışarak

ticaret yapmadan zor.hangi konuda olacağı da sizin tecrübelerinize ve/veya çevrenizdeki girişimcilere bağlı.

çevrenizde yap-sat yapan biri var ise verin 50 yi bir sene sonra alt katlardan bir daire falan verir belki. daire satılınca bir miktar daha para verirsiniz.

but i need more realistic approaches :(

hocam bunu bilsek zaten biz yaparız. bu kadar küçük miktarda parayı büyütmek çok zor. 50 milyon dolar nası 150 milyon dolar olur desen onun bin tane yolu var da. bu çok küçük. o kadar kısa sürede büyümesi çok zor. adam dolandırman falan lazım.

marathonbet'e üye oluyorsun, yaz kızım/oğlum,

Bologna-Pescara, MS 1 @1,87
Catania-Perugia, MS 1 @1,91

bu ikisine 50 bin yatırıyorsun, 178 bin olarak alıyorsun. kehehe. muhtemelen üst limit 50 binin çok altındadır ama.

araba alıp sat. tek bir marka modele yoğunlaş: örn: opel astra. her üç beş güne bir paraya sıkışan, arabasını değerinin altında veren falan olur. kendinin, güvendiğinin arkadaşlarının, ailendekilerin, kuzenlerinin... her bir kişinin üzerinden senede 2 araba alıp satma imkanın var. sene içinde 70-80 araba satabilirsen başarabilirsin.

ticaret.

STD chartered hissesi al :))

bankalar bu iş için en ideal yer. bankaya git. bu soruyu yetkili birine sor.müdür veya yatırım danışmanı gibi, çeşitli yatırım seçenekleri sunacaktır. limitine ve zamanına en uygun yatırım aracını seçersin.

@roy keane ve giggs reyiz: 1 yılda %300 gibi bir getiriyi hangi bankacı taahhüt edecek ki acaba? adamın kafasını patlatırlar valla. %100 bile diyen olsa spk adamı taksimde sallandırır.

@discopolice: 1 yılda %300 gibi bir getiri abartıdır hatta über abartıdır. örnek skala:

şu an piyasada garantili getiri: %9 civarı

çok kaba ihtimal listesi:

%20 riskli yatırımlar: %10-%30 getiri

%50 riskli yatırımlar: %30-%100 getiri

%100 riskli yatırımlar: %100-%10000 getiri

yani senin o parayı 1 yılda üçe katlaman için acaip riskli şeyler yapman lazım. nedir mesela? devamlı iddia oynaman veya forex yapman gibi... 3'e değil 13'e de katlayabilirsin. ama bunu yaparken tüm paranı kaybetme riski de çok çok yüksek olur bunu kabullenmen gerekir. yok bunu kabullenmem diyorsan da öyle abuk subuk hedefler koyma. risk düşükse getiri de düşük olur. dünya böyle olmasaydı belli bir süre içinde herkes her yıl %300 getiri alarak 5-10 yıla Bill Gates olurdu dimi?

stabil altcoinlerden birini stoklayıp, bitcoin fiyatı değişimleriyle btc alıp satarak.

herkese teşekkürler. bazılarınız ticaret demiş. ama bu "ticaret" hep "zenginlik" kelimesinin yanına klişe eklenmezse ölecek "ticaret" kelimesi gibi geliyor bana. yani açıkçası anlamadım. ne alıp ne satarsam. limon satan çocuğunki de ticaret. ben 50 binlik ne alıp ne satarım?

bu bitcoin, forex, hisse malesef bilgi dağarcığımda pek olmayan şeyler. bunları araştıracağım.

bir de bu süre zarfı 1 yıl olmasa da 3 yıl olsa. çok daha mantıklı ve makul bir şekilde artırmak hala mı imkansız olur?

tanıdığım birisi. altın alıp satıp 30 bin vurduğunu söylüyor. ben anlamam, beni mi yiyor napıyor bu herif ?

Ben bunu nasıl yapacağın fikrini 30 bine satıyorum.
Ciddiyim

over desen olur. üstünde, daha fazla anlamında.

over : prep. fazla, çok, aşırı, yüksek, üstün, üstünde, üzerinde, üstüne, üzerinden, aracılığı ile, boyunca, baştan sona, öbür tarafa, karşıya, hakkında

over 12.000 square meter usage area

gayrimenkul tipi ne?

string teorisinde, çok çok ufak sicimlerin varlığından bahsedilir.

istersen sicim teorisine bir göz at.

bir atomu oluşturan parçacıklar nelerdir bilmiyoruz. ama teoriler var. kuarklardan meydana geldiği bir teori bir de sicim teorisi var. sicime göre aşırı minik ve 6-7 boyutta falan titreşen enerji ipçiklerinden bahsediliyor. titreşimin hızı, fazı, frekansı falan filan bunlar madde mi parçacık mı ne onun cinsini belirliyor.
sanırım yani....

hocam wikipedia diye bi site buldum çok süper ;)

en.wikipedia.org

muhtemelen dili çince yapmışsınız, dil yüklü olmadığı için harfler semboller şeklinde yazılmış.

Pin sadece sayılardan oluşuyor, onu da kabul etmiyor. System restore seçenekleri, troubleshooting vs işe yaramadı.

dil pakedi çökmüş gibi. en kısası format olur.

uğraşırım diyorsan da windows 8 parola sıfırlama programı indirip boottan aç, parolayı sıfırladığın için direkt sisteme girip işlem yapabilirsin diye düşünüyorum.

Dil pakedi çökmüş +1. Sembolik sistem fontlarından biri gördüğün. Rakamlar da sembolik o fontlarda, haliyle tanımıyor parolayı. Aşağıdaki linkte bi şeyler tavsiye etmişler, ENG vey TUR yazıyosa login screende, oraya girip input language'i değiştir demiş, ENG (TUR) seçeneği çıkmıyosa ease of access seçeneğinden ekran klavyesini kullanın demiş, o da yoksa restore. O restore işi de daha önce save ettiysen işe yarıyor ama, bana da gerekmişti ama daha önce restore point ayarlamadığım için yapamamıştım.

answers.microsoft.com

Ekrandan ben bi şey anlamadım da güncelleştirme ikonu filan görünüyor mu? Fontlar çünkü system dosyasında, güncelleyebilir öyle bi şey olsa. Bi de üşenmeyeceksen o symbol fontu hangisiymiş onu bulabilirsen, o işaretler hangi harflere denk geliyor fontta bulabilirsen, yukarıdaki seçenekleri deneyebilirsin.